Sorun Dolu Bir Kulak Mı? Huzur Dolu Bir Kafa Mı?
SORUN DOLU BİR KULAK MI? HUZUR DOLU BİR KAFA MI ?
SORUN DOLU BİR KULAK; Zaman zaman çoğumuz yaşadığımız olayların gerçek zamanlarından ayrılsak bile, sanki birisi kulağımızın içinde o sorunları bize tekrar tekrar hatırlatmaya devam eder. Bedenimiz sorunlardan uzaklaşır ama kulaklarımız halen, sorunlarla yaşamaya devam eder.
Gece yastığa başınızı koyarsınız ama kulaklarınızda ki sorunlar bir türlü uykuya dalmanıza müsaade etmez. Yatağınıza sorun dolu kulaklarla değil de, Huzur dolu bir kafayla girmek istemez misiniz? Eminim kim ”istemez olur muyum” diyorsunuzdur. İşin sırrına gelince…
Aslına bakarsanız işin sırrı hem çok zor, hem çok kolaydır. İşin sırrı kafanın değişmesinde yatıyor. Kişi bambaşka bir düşünce tarzını öğrenmeli ve düşüncelerini değiştirmelidir. Fakat düşüncelerini değiştirmek ciddi çaba gerektirir. Sonunda size huzur getireceği ise muhakkaktır.
Huzursuz yaşamak hiç kolay değildir. Gergin hayat zordur. Ahenkli ve stressiz olan huzurlu bir hayat en kolay yaşam biçimidir.İç huzuru kazanabilmek için; başlıca mücadele, rahatlamış bir tutumla, Allahın bize vermiş olduğu huzur hediyesini , kabul ederek ; Düşüncelerimizi olumsuzluklardan temizleyip, yeniden düşünce yapımızı inşa etmek için çaba göstermektir. Bunun herkes için farklı yöntemleri vardır. Her kişinin düşüncelerini boşaltacağı, huzura ulaşacağı kendi inanç değerlerine göre metotları vardır.
İstanbul da bir seminerim sırasında; Seminere çok az kalmıştı, Seminerin son hazırlığını yaparken, birisi dikkatimi çekti. Halinden sıkıntılı olduğu ve konuşma ihtiyacı olduğu belli oluyordu. Yanıma yaklaştı, kişisel problemi olduğunu ve bunu paylaşmak istediğini söyledi. Seminer başlamak üzere olduğu için o an konuşamadım ve beklemesini istedim. Seminer devam ederken, salondaki hal ve tavırlarından gergin ve stresli olduğu anlaşılıyordu. Ve daha fazla yerinde duramadı ki, salonu terk etti. Fakat çıkarken bir kart bırakmış üzerinde muhakkak arayın yazıyordu. Geç olmasına rağmen telefonunu çevirdiğimde, Karşımdaki kişi ;
”Konuşmak istedim, birlikte dua edelim istemiştim” dedi. ”Beraber Konuşup, dua edersek biraz huzur bulurum diye düşündüm’‘diye ekledi. Danışanlarım benimle konuşup kendi çözümlerini bulmak da onları desteklememi her zaman isterler fakat bu kişi kendi yöntemini bulmuş; o kafasını dua ederek boşaltıyor ama bunun için yanında onun elini tutacak bu haklı isteğine bir destek istiyordu. Başlamak için belki de ilk adıma ihtiyacı vardı. Devam edin dediğimde; ağlamalarla ve bir kaç doğru soru ile tamamen kafasındaki düşünceleri boşalttı. ”Bu deneyimi daima hatırlayacağım, aylardan sonra ilk defa içimi temiz, mutlu ve huzurlu hissediyorum” diyen sesi elbette bende unutmuyorum.
Bu kişi huzurlu bir akla sahip olabilmek için basit bir teknik uyguladı. Zihnini boşaltmış ve Allahın hediyesi olan huzura kavuştu. Bu teknik herkese göre değişir. Herkesin aklını bir yenileme yöntemi vardır. İç huzurun yöntemi zihni boşaltmayı bilmektir. Kimi için dua etmektir, kimi için meditasyon, kimi için mutlu olacağı bir ortam, kimi için bir dost, kimi içinde danışabileceği yargısız kendisini dinleyecek bir uzman; kişi bunu her ne şekilde yaparsa yapsın muhakkak düşüncelerini temizlemeyi, zihnini boşaltmayı öğrenmelidir.
HUZUR DOLU BİR KAFA; Olumsuzluklardan boşalttığımız aklımız, korkulardan, nefretlerden, güvensizliklerden, pişmanlıklardan ve suçluluklardan arınır. Kalbinizde sizi rahatsız eden bu düşünceleri birine açtığınız da, rahatladığınız hiç olmadı mı? İnsanların gerçekten güvenebilecekleri ve içlerine sıkıntı veren her şeyi , rahatlıkla anlatabilecekleri birine sahip olmanın, ne kadar önemli olduğunu sık sık gözlemliyorum. İster Dua, ister bunu anlatacağınız biri olsun yada başka teknikle diyelim ki, Bu aşamayı geçtiniz, Fakat;
”Zihni boşaltmak yeterlimidir ?”
Tabi ki zihni boşaltmak yeterli değil, Zihin boşaltıldığında boş kalan zihin yeniden dolmak ister. Uzun süre boş kalmayacaktır. Eski kovduğumuz, bizi mutsuz eden düşüncelerin zihnimize tekrar dolmaması içinde, Aklımızı sağlıklı, olumlu düşüncelerle doldurmalıyız ki, Eski düşünceler, endişeler, nefretler tekrar aklımıza gelmeye çalıştığında, Aklımızın kapısında ”DOLUDUR” yazsın.
Gün boyu ara ara seçilmiş bir dizi düşünceyi dile getirirsek, kendimizi huzurlu hissettiğimiz anları resmedip, gün içinde aklımızdan geçirmeye gayret edersek ve bilinç altının daha net dolması içinde bunu kendi sesimizle de sık sık tekrarlarsak; kafamız bizi huzura götürecek düşüncelerle dolar. Kelimelerin derin bir şifa gücü vardır. Bu gücü hayatımıza taşırsak;
” Kulaklarımız da ki sorunlar yerine, Kafamızdaki Huzurla başımızı yastığımıza koyarız.”
Sevinç Karakaya
”Kafa Sesi” Gibidir… Aynı Bedende İki İnsan…
”KAFA SESİ” GİBİDİR AYNI BEDENDE İKİ İNSAN
Geçenlerde duyduğum bir tabirden daha doğrusu stilden bahsetmek istiyorum bugün size. Bir kaç gün önce internette gezinirken bir türküye takıldım kaldım .”Sarı Gelin” türküsünü bir yarışma programında yarışmacılardan biri performans olarak sergiliyordu. Asıl takıldığım yer türküden ziyade söylediği stil oldu. Stilin adı ”kafa sesi ” ile seslendirme, sahnedeki yarışmacı bunu hem erkek hem de bayan sesiyle canlandırdı. Koltukları sahneye dönük jüri bile tereddüt etti , acaba iki kişi mi var diye. Evet bir beden de iki ayrı ses..
Aynı bedende yaşayan iki farklı ruh hali gibi… sizde şu soruyu sordunuz mu? kendinize.
İki farklı insanı aynı bedende yaşattınız mı? Hiç.
Bir tanesi içinizde ortaya çıkartmadığınız , belki çok sevdiğiniz ve olmak istediğiniz siz,Bir tanesi de ortada olduğunuz her gün ona bürünüp dolaştığınız, fakat günden günede uzaklaştığınız siz. Sanki iki ayrı bedende iki ayrı insan. Tıpkı Kafa sesi gibi aynı bedende iki sesin açığa çıkması gibi…
Fakat buradaki fark aynı beden de iki ses çıkarken , Aynı bedende yaşattığımız iki ayrı insandan sadece bir tanesi oda, olmak istediğimiz değil olmamızı istenilenin ortaya çıkması. ”Kafa sesi” diyaframın sabit tutulup sadece ses tellerinin göğüs kafesi yardımı ile titreştirilmesiyle elde ediliyor.Yani oldukça zahmet isteyen bir dışa çıkış şekli . Kişinin bunun için sesini epey bir terbiye etmesi gerekiyor.
Peki içimizdeki ”BİZ” ortaya çıkması içinde sizce bir zahmet gerekiyor mudur?
İnsanın bunun için; O içindeki ”BEN’e” ulaşması için de biraz zahmete ihtiyacı olabilir. Kendini yeniden programlamaya , İstediği kişiye dönüşene kadar kendine taahhütler verip bunları uygulamaya. Evet kabul ediyorum bu Kafa sesini kontrol etmekten çok daha zor bir süreç, ama sonucunda sizi gerçekten istediğiniz siz yapacak süreç. Ve bu süreç yani bu değişim; sancılıdır. Değişimin sonucu iyidir, fakat her değişim muhakkak acı verir.
İnsan bu değişime ne zaman karar verir biliyor musunuz?
İçinde bulunduğunuz durum da ruhunuzun çektiği acı, değişimin verdiği acıdan daha fazla olduğuna inandığınız zaman olur.
Korkularımız, sıkılmışlıklarımız, arayışlarımız, hırslarımız, endişelerimiz , peşinden koştuğumuz mutluluk , yılların göz açıp kapamak kadar hızlı geçişinin verdiği panik bizi bu değişim noktasına getirir.
Panik olmayın yalnız değilsiniz. Milyonlarca insan sizin durumunuzda.Önce herkes kendisiyle savaşıyor. Kendisiyle kavga içinde.Denebilir ki içimiz dışımızdan çok daha karmaşık. Her birimizin işte o içindeki savaş; yaşadığı dünyasını şuan ki haline getirdi. Roller, zihin, öz, hepsi birbirine karıştı. Şimdi bunları toparlama zamanı.
Şimdiye kadar bunu toparlamak için neler yaptın ? Belki sana mutluğun püf noktasını anlatan bir kitap okumayı denedin , Belki bir film izledin mutluğu anlatan, Belki kendine farklı vaatleri üzerine yapıştırmış bir çok kişiyle mutluğa ulaşmaya çalıştın. Her seferinde aklın karıştı. Ama doğruyu kabul etmekte buldun. Evet mutsuzluklarının, korkularının, hırslarının ve talihsizliklerinin sorumlusu ”SEN”olduğunu anladın. Belki bunu her seferinde duvara toslayarak anladın . Ama ANLADIN.
Bu yazıyı okuduğuna göre; doğru yerdesin… Çünkü sen mükemmelsin …Her mükemmel insan gibi hayatında bir sorun yaşadığının farkında ve belki de onlara çözüm olmak istiyorsun . Çözümse doğru yöntemlerle ortaya çıkacak
” SEN ‘de ”…
Sevinç Karakaya
Kadın Erkek İlişkisi (1)
DALGALI KADINLAR, GERİ ÇEKİLEN ERKEKLER
Dalgaları bilirsiniz bir alçalır bir yükselir. Kadınlardaki ruh hali de dalgalara benzer. Sevildiğini eğer hissederse ruh hali dalgalar gibi yükselir. Kendini gerçekten iyi hissederse dalgaların en zirve noktasını yaşarlar. Bazen ruh hani aniden değişir, dalgalar dibe doğru vurabilir. Fakat panik yapmaya gerek yoktur.Tamamen dibe vurduğunda kadının ruh hali; yine değişecek ve kendini iyi hissetmeye başlayacaktır. Ve bu durum da yani kadının dalgası yükselmeye başladığında partnerine verecek bol bol sevgisi vardır.Kadın dibe doğru düşerken kendi içinde ki boşluğu hissedip sevgiyle doldurulmasını ister. Kadın bu dibe vuruşlarda duygusal bir temizlik yapar. Kadın herhangi bir olumsuz duyguyu bastırmışsa yada dalganın yükseldiği zamanlarda, daha sevecen olabilmek için özveride bulunmuşsa, işte bu dalganın dibe vuruş esnasında olumsuz veya tatmin olunamamış duygular yeniden su yüzüne çıkar,kadın bunu çok yoğun bir şekilde hisseder.Bu durumda kadın sorunlarından bahsetmek ister, sesini duyurmak, anlaşılmak ister.İhtiyacı olan budur.
İşte ilişkilerdeki fark tamda burada başlar yani erkekle kadının birbirini anlaması zorlaşır beklentiler farklılaşır.Kadın sadece dinlenilmek isterken, erkek onun sorunlarına çözümler bulmaya çalışabilir yada hiç bir mana veremeye bilir.
Kadın bu inişlerde dipsiz bir kuyuda gibi kendini hisseder.Karanlık ve karmakarışık duyguların içindedir. Çok çabuk değişen belirsiz duygular yaşar kadın. Kendini yapayanlız hissedip ve hiç bir şekilde desteklenmediğini düşünebilir. Fakat dibe yani kuyunun en karanlık noktasına ulaştığında sevildiğini ve desteklendiğini hissederse, otomatik olarak ruh hali düzelir. Düştüğü gibi ani olarak yükselecektir.Kadın yine ilişkide sevgiyle ışımaya başlayacaktır.
Kadın kendisini iyi bulmadığında, yani iyi hissetmediğinde eşine de karşıda hoşgörülü ve olumlu olamaz. Dalganın dibe vuruşunda kadın; bezgin yada duygusal açıdan tepkili olmaya eğilimlidir.Zayıftır ve daha fazla sevgiye ihtiyacı vardır. İster ki eşi onu anlayabilsin . Hatta tek sorunu sadece anlaşılmaktır.
Erkek kadını sever ve kadın bu sevgiyle parlamaya başlar. Çoğu erkek belki bu parıltının sonsuza kadar dek süreceğini bekler. Fakat kadının sevecenliğinin sürekli olmasını beklemek güneşin sürekli parlayacağını ve hiç gece olmayacağını beklemek gibidir. Hayat geçişlerle ve değişimler ile doludur gece ve gündüz, sıcak ve soğuk, yaz ve kış, yağmurlu ve güneşli.İşte aynen böyle erkek ve kadın ilişkileri de benzer geçişler ve değişimler yaşayabilirler.
Erkekler fazla yaklaşıldığında kendilerini çekerler, kadınlarda kendilerinin ve başkalarını sevme güçlerinde iniş çıkışlar yaşarlar.
Kadın bu düşüşleri yaşarken erkek bir sorun olduğunun farkındadır ve bunu düzeltme girişimindedir. Ona üzülmesi için bir sebep olmadığını açıklamaya çalışır. Asıl yanlış belki de burada başlar, yapması gereken düzeltmek değildir.Bu işleri tamamen çıkmaza sokabilir .Kadın daha fazla anlaşılmadığını düşünebilir, dolayısıyla da daha çok üzülebilir. Erkek düzelttiğini zannetse de aslında kadının kendini daha kötü hissetmesine neden oluyordur. Kadın bu karanlık kuyusunda dibe doğru düşerken , Erkek şunu bilmelidir; kadının ona en ihtiyacı olduğu an,kuyunun dibine vurduğu andır. Kadın erkeğinin sorumlarını çözmesini yada düzeltmesini değil ; Sadece ve sadece erkeğinin onu koşulsuz sevgiyle desteklemesini ister.
Erkekler kadınların ruh halini anlamak da zorluk çekerler . NEDEN DİBE DOĞRU VURUYOR BU BENİM HATAM MI ? diye söylenebilirler. Onlar şunun farkında değillerdir kadının doğasında bu vardır . Kadının; Erkeğinin isteği gibi yine ilişkilerde parıldayan sevgi dağıtması için muhakkak dibe vurması gerekir.Gerekir ki tekrar dipten yükselişe geçebilsin.Kadının dibe vurduğunda en son şey,birinin ona neden moralinin bozuk olmaması gerektiğini söylemesidir.Kadının ihtiyacı yanında olacak, onu dinleyecek ve anlayış gösterecek biridir. Erkek kadının neden böyle hissettiğini anlamasa da sevgi ilgi ve desteğini sunabilir.
Kadının dibe doğru inerken ilk belirti bezginliktir bunun yanında kendine güveni gider, öfkelidir, kaygılıdır,bitkin,umutsuz,talep dolu, güvensiz,kontrolcü ve eleştireldir..Ve erkeğine kuyunun dibine doğru vurduğunu ve onun sevgisine ihtiyaç duyduğuna anlatmak için ;
Kadının ağzından artık şu tarz cümleler sıkça çıkmaktadır.
”Yapacak o kadar çok şey varki”,”Daha fazlasına ihtiyacım var”,”Her iş bana bakıyor”, ”Ama ya ……”,”Anlamadığım şu neden?”,”Artık elimden hiç bir şey gelmiyor”,” Ne yapacağımı bilemiyorum”, ”Hiç aldırmam ne istiyorsan yap”, ” Şunu yapmalısın:.. ”, ” Hayır istemem…”, Ne demek istiyorsun?”, Eee,…… yaptınmı?”,” Nasıl unutabilirsin ki”
Erkek ise şu cümleleri sıkça tekrarlamaya başlar;
”Bunları daha kaç kez yaşamak zorundayım”, ”Tüm bunları daha öncede duydum”, ”Bunu hallettiğimizi sanıyordum”, ” Bunu ne zaman üstünden atacaksın”, ” Yine bunlarla uğraşmak istemiyorum”, ” Bu delilik ! Yine aynı şeyleri tartışıyoruz”, ”Neden bu kadar çok sorunun var ?”
Evet. Cümleler tanıdık geldi mi? Peki bu hal nasıl geçer? Aslında çok basit.
Erkek sabırlı olur ve kadın da bu zamanlarda desteklendiğini hissederse; Kadın ilişkiye
güvenmeye başlar .Yaşamındaki yada ilişkilerindeki mücadelelerden korkmadan kuyusundan çıkmaya başlar. Sevgi dolu bir ilişkinin özelliği budur. Kuyusunda olan bir kadına yardımcı olabilmek, onun çok takdir edeceği özel bir armağandır. Yavaş yavaş geçmişinin etkilerinden kurtulmaya başlayacaktır. Hala iyi ve kötü zamanları olsa da, bunları eskisi kadar aşırı yoğun yaşamayacaktır, onun sevecenliğini gölgelemeyecektir.
Daha anlayışlı ve anlaşılabilir ilişkiler dileğiyle…
Sevinç Karakaya
Kadınlar Güçlerini Eline Almalı…Parçaları Toplama Zamanı
KADINLAR GÜÇLERİNİ ELİNE ALMALI?
PARÇALARI TOPLAMA ZAMANI
Okuduğum bir makaleden bahsetmek istiyorum size bugün; Konu İlişkiler Yazar Seda Diker Her Ayrıldığım Erkekte Bir Parçam Kaldı diye atmış başlığı evet özellikle bayanlar ama birilerinde parçası kaldığını düşünen beyler de; gelin beraber bakalım kimlerde hangi parçalarımız kaldı ve neden kaldı …
-Aşk acısı çekiyorum.?
-”Neden? Biraz anlatmak ister misiniz?” diye soruyor yazar
-Evet. Hayatımda son 6 aydır bir adam vardı. Çok aşıktım. İşte bu adamla evlenebilirim diyordum. Ama ne yazık ki beni terk etti. Artık onsuz nefes bile alamadığımı keşfettim. Lütfen bana yardım edin. Onu unutamıyorum.?
-”Bu ilişkide seni bu kadar etkileyen ne ?”diye soruyor tekrar yazar. Danışan sesini alçaltarak cevap veriyor.
-Ben bu adamda dişiliğimi, kadınlığımı keşfettim. 37 yaşıma kadar erkekler beni beğense bile bir türlü bunu gerçek bir ilişkiye dönüştüremiyordum. İlk kez bu adam benimle ilgilendi. Beğendi. İnanın ki ben bir kadın olduğumu bilmiyordum. Kendimi onunla keşfettim.?
Biliyor musunuz? Pek çok kadın ruhunun bir parçasını, ilişki kurduğu erkekte bırakıyor ayrılırken. O yüzden de, fiziksel olarak görüşmeyi bitirse bile hiç birini aklından tam olarak silemiyor. Oturup kalkıyor, cep telefonuna mesaj atıp atmadığını, arayıp aramadığını, kendisinden sonra hangi kadınlarla birlikte olduğunu düşünüyor.
Çünkü aslında o erkekte bir parçası kaldı. Yarım kalan bir şey vardı… İşte o yarım kalan şey, pek çoğumuz için farklı bir anlam taşıyor. Öfke, kıskançlık, değersizlik, Saygı duyulmamak gibi duygular yada aşk sevilmek ,güven, mutluluk doyum gibi duyguların birdenbire yarıda kesilmesi manyetik alanlarımızı öyle etkiliyor ki pozitif parçalarımız erkeğin yaşam alanına kayıyor ve negatif olanlar bizde toplanıyor.Bu ilişkilere nasıl yansıyor dersiniz . Kimi kadın bir erkekle beraberken dişiliğini keşfediyor.
İlişki bittiğinde, dişiliğini o adamla birlikte kaybettiğini düşünüyor. Oysa bu kocaman bir yalan.
Ayrılık acısı çekenler… Artık dişiliğiniz size aittir. Alın o parçanızı, sahip olduğunuzu bilin ve cesaretle yürüyüp gidin.
Her şeyini kaybettiğini düşünenler; aşkı arıyor ve hayatına giren erkeğe ?Bana gerçek aşkı o tattırdı? diyerek tutunmaya çalışıyor. Çünkü ayrılırsa, ruhunun bir parçası o adamda kalacakmış gibi hissediyor. Oysa tek yapması gereken: ?
”Ben aşık olunacak bir kadınım”
Bundan sonra benim hayatıma ancak karşılıklı aşk yaşayabileceğim erkekler girebilir? diyerek yürüyüp gitmelidir.
Yaşadığımız her ilişki, bize ayna tutmak, kendimizi keşfetmek içindir. Ayrılık zamanı gelip çattığında bilin ki artık o kişiden alıp vereceğiniz bir şey kalmamıştır. Bazı kadınlar her ilişkide kendilerinden bir parçayı bırakıp giderler. O erkekten sonra artık asla aşkı bulamayacağını, ya da kadınlığının kimse tarafından beğenilmeyeceğini düşünürler. Bunlar takıntı ve kimlik bölünmesi, yaratır. Olması gereken ise; her ilişkide kendine ait bir parça bulup onu alıp ardına bakmadan yürümesini bilmektir.
şimdi kendimize dönelim tekrar ve şunu soralım :
”Ben nasıl? her ilişkide kendine ait bir parça bulup onu alıp ardına bakmadan yürümesini öğreneceğim?”
Biten bir ilişkide öfke, utanç, pişmanlıklarımız varsa yada halen özlem duyuyorsak bir şeyleri tam anlamıyla bitirmemişiz demektir.Derinlerdeki belki kaybetmişlik yada değersizlik korkularının gel-gitlerini yaşarız. Belki bir yandan bize geri dönsün diye beklerken, diğer yandan gittiğini ve bize artık geri dönmeyeceğini düşünürüz. Aynı zamanda kendimizi ondan çok daha üstün yukarıda hissederken birde bakarsınız hiç olduğunuzu ve yok olduğunuzu fark edersiniz. işte bu korkular olumlu duygulardan daha kuvvetlidir.ve çok yorar yaşam enerjimizi bizden alıp götürür.
Bununla başa çıkmayı öğrenmek çok haklısınız şarttır; Bunun için önce kendi değerimizin farkına varmayı hayattan gerçekten ne istediğimiz ve bizim biz oluğumuz için kıymetli olduğumuzu çok iyi anlamamız lazım.
Ve artık bunlar bizim hayatımızda bir sorun olmasaydı yani biri parçamızı almasaydı giderken yada biz buna izin vermemeyi öğrenseydik hayatımız nasıl olurdu ona bakmak lazım .Ve gerçekten nasıl biri olmayı istiyorsak o kişiye dönüşüp, o nasıl davranıyorsa hayatımızı olmak istediğimiz kişiye göre tekrar şekillendirmeliyiz.
Bu gerçekten zor bir süreç fakat doğru yolda ilerlersek gereken destek sürecinde yardım alıp bunlara kulak verirsek, bu sürecin sonu hayatımızda mucizeler yaratacak kadar da sıra dışı olacaktır.
Şunu unutmamak lazım ;Kadınlar güçlerini ellerine aldıklarında, toplumumuza sağlıklı ve akıllı erkekler yetiştirecekler. Sevgilerimle
Sevinç Karakaya
İlişkileri Öğrenmek
İLİŞKİLERİ ÖĞRENMEK
Sevdiğim bir hikaye var…
Eski zamanların dondurucu bir kışından bütün hayvanlar çok etkilenmiş, büyük kayıplar vermişler.
Ama en çok kayıp veren kirpilermiş. Çünkü onların pek çok hayvan gibi kalın kürkleri yokmuş, kendilerini sıcak tutması zor olan dikenleri varmış.Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanmış, çözüm aramaya başlamış.Tartışa tartışa, nihayet gece olunca tüm kirpilerin bir araya toplanmasına, birbirlerine yakın durarak geceyi geçirmelerine karar verilmiş. İlk deneyimlerinde bunun işe yaradığını görmüşler. Ama başka bir problem çıkmış ortaya.Üşüyen kirpiler birbirlerine fazla yaklaştıklarından yaralanmalar gerçekleşmiş.Daha sonraki gece yaralanma korkusundan birbirlerinden uzak durmuşlar ama bu seferde donmalar meydana gelmiş. Ne var ki, her gece kâh uzaklaşa kâh yakınlaşa, deneye yanıla , soğuk havadan korunacak kadar yakın , bir birlerini incitmeyecek kadar da uzak olan , mesafeyi bulmayı öğrenmişler.
Bu hikaye insanlar arasında ki ilişkilere ne kadar benziyor değil mi ?
Bizde daha doğarken başlarız çevremizle ilişki kurmaya… Büyüdükçe seçimler yapmayı öğreniriz. Hangisi doğru, hangisi yanlış derken uzun dikenlerimizi saklamayı, bu dikenlerle kimseye zarar vermeden yaşamayı,kimi zaman bu dikenlerle kendimizi nasıl muhafaza edip koruyacağımızı yada dikenlerimiz ile kendimizi nasıl kabul ettireceğimizi öğreniriz .
Bazen de başkalarının dikenlerine karşı tedbirler alırız. Birisi dikenleri üzerimize salarsa bununla nasıl başa çıkacağımızı, sevdiklerinin dikenlerine katlanmanın bir erdem olduğunu, yaralayan dikenlerin acısını her duyduğunda mesafe koymayı ve en zoru hayatta her zaman dikenler olduğunu öğreniriz.
İşte çevremizde gerek aile gerek dost, arkadaş, gerekse iş ortamımızda insan doğası gereği iletişim ve bir ilişki içinde olmak zorundadır. Bazen bir küçük çocuğun ateşe ellediğinde yanacağını ateşten uzak durması gerektiğini anladığı gibi bizde insani ilişkilerimizde ateşe dokunur gibi yaşayarak mesafe koymayı, tedbirli davranmayı kime nasıl bir tavır almamız gerektiğini öğreniriz. Fakat hayatımızın her anında özel ve iş yaşamımızda her şeyi deneyerek öğrenmemiz hem çok güç hem de bu deneme yanılma kimi zaman başımıza değişik sorunlar açabilir. ne çevremizin öğrenmemize tahammül edecek sabrı nede bizim öğrenirken bundan kırılıp zarar görmeyecek gücümüz vardır.
O yüzden bizim çevremizdekilerle ilişkilerimizdeki iletişim eksiklerini çözmede en doğru ve en kalıcı yolu bulmada yardıma ihtiyacımız olabilir.
Günümüzde artık her kişinin sıkça duyduğu İLİŞKİ KOÇU tamda buna çareler aramaktadır. Kişinin Hem kendiyle olan ilişkisine dışarıdan bakmasına yardımcı olup kendisini tekrar tanımasını sağlar. Hem de kişinin gerek özel gerekse iş hayatında daha sağlıklı ,daha mutlu, daha başarılı ve uyumlu ilişkiler sürmesini sağlar.
Günümüzde hızla yaşanan İLİŞKİ TÜKETİMİNİN hatalarla harcanacak lüksü yoktur, bu sebeple deneme yanılma yöntemlerinden ziyade doğru ilişkiler ve iletişim için İLİŞKİ KOÇU en iyi adrestir.
Birbirini incitmeyecek kadar uzak, hayatın soğuk zamanlarında üşümeyecek kadar da yakın olmayı , hepimizin öğrenmesi dileğiyle…
Sevinç Karakaya
Kendine İyi Bak …
KENDİNE İYİ BAK…
Dilime takıldı yine şu mısralar Candan Erçetin ne güzelde seslendirmiş…
Kendine iyi bak deme denmez saçma ,
Kendime bakarım elbet sen hiç korkma ,
Kendine kalıyor insan eninde sonunda .
Kendimize en iyi bakacak kendimizken başkalarına teslim ediyoruz hayatımızı; Bizim adımıza kararlar almalarına, bizim adımıza hayaller kurmalarına, bizim adımıza hedefler belirleyip olmamız gereken yeri başkalarının seçmesine izin veriyoruz. Sonra ne oluyor kendine kalıyor insan ;olmak istemediği halde olduğu kendiyle, seçmek istemediği halde seçtiği hayatla.
Şöyle bir düşünün ne kadar çok kişi ya doğrudan bizim için karar veriyor yada biz kendimize iyi bakmayı unutup, onlara iyi bakıcağız diye, birilerinin mutluluğu için, kendi mutluluğumuzdan, kendi yapmak istediklerimizden, kendi olmak istediğimiz; huzuru ,dinginliği, başarıyı bize getirecek BİZ ‘den yine biz kendimizi unutup vazgeçiyoruz.
Bunun ne zaman farkına varıyoruz dersiniz ?
Hayat mücadelemiz sürerken ,her şey üstümüze gelip hayat bize kötü anıları tekrar tekrar bir kısır döngü gibi yaşatırken; birden ” Hayır her şey bu kadar zor olmamalı, peki bunu zorlaştıran ne?” sorusu takılıyor aklımıza… Sahi neydi hayatı bu kadar zor yapan?
İnsan kendi seçimlerinin peşinden giderse , kendi gerçekten olmak istediği kişiyi kendi seçerse; Hangi güç ona engel olabilir ki… Hangi mücadele onu yorabilir ki… Hangi engel onu yıldırabilir ki… o zaman sorun tam da burda mı dersiniz .
Evet hayatta kendi seçimlerimizi kendimiz yapıyorsak, hayat bize zor gelmez ve hiç bir zamanda kendi seçimlerimiz için geç kalmış değiliz. Yeter ki yaşadığımız kısır döngünün farkına varalım ve o döngüden çıkmaya karar verip bir adım atalım . Ve tekrar en başa dönüp ”KENDİNE İYİ BAK ” diyelim. Şu hayatın pişmanlıklar için kısa olduğunu hatırlayıp; Kendi olmak istediğimiz kişiyi seçelim. Ve şunu sık sık tekrarlayalım.
”KENDİME İYİ BAKARIM ELBET ”
ÇÜNKÜ İNSAN KENDİNE EN İYİ KENDİ SEÇİMİNİ KENDİ YAPMAKLA BAKABİLİR.
PEKİ SİZ KİM OLMAK İSTİYORSUNUZ ?
Sevinç Karakaya
Devamıİlişki Koçluğu
Her insan doğumuyla birlikte çevresindeki ilişki ağına girmeye başlar. insan sosyal bir varlıktır ve bu varlığı sürdürmek için çevresiyle ilişki halinde yaşamak zorundadır.
İnsanın ilişkileri yaşamını, Psikolojisini, hayattan aldığı zevki ve tatmini belirleyen önemli bir özelliktir. İlişkilerimizin kalitesi bazen hayatımızı çıkmaza sokup psikolojimizin çökmesine sebep olurken bazen de en mutlu anlarımızı yaşamamıza sebep olabilir.Pek çok ilişki türünde İlişki koçluğu destekleyici bir süreç olabilir.
İlişki Koçluğu; hayatımızın her alanında doğru ilişki için yeni ve yaratıcı bir yol öneriyor. ilk öncelikle bireyin kendisiyle olan ilişkisini ve bu ilişkinin dışarı yansıyan durumunu görmeye ve değerlendirmeye çalışır.Danışanın kendisi hem özel hem de iş yaşantısında iletişim ve davranış tarzlarına bakmasına ilişki koçluğu imkan tanır.Amacı ilişkileri dengede tutmak ve ilişkilerin istenilen biçimde sürdürülmesini sağlamaktır.Danışanın güçlü yanlarının dengelenmesi ve zayıf yanlarının tespit edilip geliştirilmesi noktasında, yeni bakış açılarının farkına varmasında destekleyici süreç uygular.Danışanın ilişkide bulunduğu kişi veya kurumlarca dışarıdan nasıl anlaşıldığı bu anlayışın değiştirilip dönüştürüleceği konusunda danışana yardım eder.
Danışanının kendisine dışarıdan bakması sağlanıp iletişim kurduğu kişi ve kurumlarca daha iyi anlaşılabileceği iletişim ve davranış teknikleri bulmasını sağlanır.Böylece kişi daha az enerji harcarken zamanı en iyi şekilde kullanıp daha sağlıklı ilişkiler kurabilir.
İlişki Koçluğu Programından Kimler Yararlanabilir ?
*İlişkilerinde problemler yaşayıp sağlam ilişkiler kuramayanlar
*Evliliklerinde sorun yaşayanlar.
*Bir ilişkisi olup bunu sağlıklı bir şekilde sonlandırmak isteyenler.
*ilişkilerinde dengeyi sağlamak ve huzuru yakalamak adına kendi ve partnerinin farkındalığını arttırmak isteyenler
*ilişkilerini sağlam ve emin adımlarla evliliğe dönüştürmek isteyenler
*Mutlu birliktelik için farkındalığını arttırmak isteyenler
*Anlaşılmadığını düşünen ve anlaşılmak isteyenler.
*Aile içi iletişim sorunları yaşayanlar
*Anne -baba-çocuk ilişkilerini çözmek isteyenler
İlişki Koçu Hayatınıza Ne katar ?
*Güçlü yanlarınızın farkına varmanızı sağlar
*Karşılaştığınız sorunların üstesinden gelmeniizi sağlar
*Sağlıklı ve sizi mutlu eden ilişkiler kurmanızı sağlar
*Sağlam ve kaliteli bir evlilik yapmak
*Yürümeyen sorunlu bir ilişkinin en sağlıklı biçimde sonlandırılmasını sağlar
*Bireysel farkındalığınızı arttırır
*İşte ve özel hayatınızda daha rahat ve huzurlu ilişkiler kurmanızı sağlar.
Koçluk Süreci
1-6 ay ( Haftada bir saat koçluk seansı +en az 2 kere telefonla ve maille iletişim)
Devamı