Korona Virüsün Evliliğinizi Bitirmesini 5 Adımda Engelleyin!
Tüm dünyayı etkisi altına alan korona virüsü nedeni ile hepimiz zor zamanlar yaşıyoruz. Karantina süreci kaygı ve stresle baş etme durumunuzu oldukça zorluyor. Belirsizliğin verdiği gerginlik hali beraber vakit geçirdiğimiz eşimizle olan ikili ilişkimizi de etkiliyor. Korona virüs salgını nedeniyle çiftler artık olabildiğince evde zaman geçiriyor. İşe gitmek zorunda olmayanlar “Evde kal Türkiye!” çağrılarına uyuyor. Peki gönüllü ev karantinası ve sosyal mesafe evlilikleri nasıl etkiliyor’ Dünya da korona virüs ile savaşan Ülkelere bakıldığında bu konuda çok da iç açıcı haberler gelmiyor. Korona virüsün ilk görüldüğü Çin’de ve Amerika’da Covid-19 virüsü sırasında evde uzun süre kalan çiftler arasında boşanma oranlarının arttığı bildiriliyor.
Karantina süresi uzadıkça, insanlar sıkıldıkça, virüs ile ilgili korku arttıkça bu sürecin yarattığı stres de artıyor. Özellikle finansal kaynakların kaybı, evde yeterli gıda ve hijyen malzemesi olmaması ve yanlış bilgilendirmeler,karantina sürecinin ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkisini kuvvetlendiriyor .
İnsanların zor zamanlarında ihtiyacı olan sosyal desteği ona veren sağlıklı bir evlilik ve aile ilişkisi çok önemlidir. Çiftler arasında açık ve net sağlıklı bir iletişim ve etkileşim varsa kriz anlarını atlatmaları çok daha kolay olacaktır. Böyle kriz durumlarında sevgi ve şefkati karşılık beklemeden vermek, insana ihtiyacı olan desteği sağladığı için birbirine yakınlaşmayı sağlar, böylece kriz durumu evlilik ilişkisi için fırsata dönüşebilir
Eşler Arası İletişim Kuvvetlendirilmeli
Ülkemizde Korona virüs kapsamında karantina henüz toplumun genelini kapsamamaktadır. Fakat insanların çoğu imkanları dahilinde evde kalarak kendi karantina süreçlerini yaşıyorlar. Küçük bir alanda, normalden daha stresli şartlarda uzun süre bir arada kalmak, ilişkilerde hem pozitif hem negatif etkilere neden oluyor. İletişimleri zayıf çiftler bu süreçten daha fazla etkileniyor. Normalde birbirini seven çiftler, bu zorlu dönemde, birbirlerinin alışkanlıklarını ve davranışlarını giderek daha fazla rahatsız edici bulabilir; birbirlerine tahammülleri azalabilir. İletişim becerileri zayıf, aşırı eleştirel, birbirini takdir etme eğilimi zayıf çiftler için ise bu süreç yıkıcı sonuçları beraberinde getirebilir.
Böylesi kriz dönemlerinde sorunlarla baş etmek mümkün. Peki nasıl? Tartışmalardan korkmadan, sağlıklı bir şekilde iletişime girerek nasıl çözüme ulaşabiliriz? İşte size 5 Adım;
Birinci Adım; Söylemek istediklerimizi, özellikle karşı tarafın itiraz edeceğini biliyorsak dolandırarak aktarabiliriz. Eşinize söyleyeceklerinizi açıkça ve kısaca söylemelisiniz. Mesela ”Bu Kumandayı şimdi ben kullanmak istiyorum”.
İkinci Adım; Sadece istediğiniz konusunda ısrar etmek karşı tarafı tatmin etmeyeceği için bir anlam veremez ve istekleriniz çoğu zaman eşinize anlamsız gelebilir. Yapmanız gereken isteklerinizi nedenleri ile birlikte belirtilmenizdir. Burada en sık yapılan hatalar istekleri saldırgan bir tutumla bağırarak, tehdit ederek söylemek ya da istekleri hiç dile getirmemektir.
İsteklerimizi Dile Getirirken Nelere dikkat Etmeliyiz?
- Ben dilini kullanmamaya dikkat edin. ”Benim, benim isteklerim, benim olan gibi”
- İsteklerinizi nedenleri ile birlikte ve somut olarak söyleyin.
- Eşinizin isteklerinin sizi nasıl engellediğini anlatın.
- Eşinizin ne istediğini de dikkatlice dinleyin. Yani o kişinin yüzüne bakın; sözünü kesmeyin; zihninizden ona vereceğiniz yanıtı değil, onun söylediklerine odaklanın.
- Savunmacı ve saldırgan bir tavırdan uzak durun.
Benim danışanlarıma tavsiyelerimden biri ise; söyleyeceklerinizi ve onun verdiği tepkileri tıpkı bir film senaryosu yazar gibi yazın, ve sonra olmuş gibi zihninizde bu filmi canlandırın. Tabi bu filmde olumsuz bir sahne olmasın. Sonrada; ”Bu yada daha iyi bir şey, şimdi benim için ve ilgili herkesin, en yüksek iyiliği adına tümüyle doyum verici ve uyumlu yollarla gerçekleşiyor” diye tekrarlayın. Hani siz en iyi sahneyi hayal edin sonrada her şeyi ilahi akışa bırakın. Sonrasında da eşinize isteklerinizi aktarın.
Üçüncü Adım; Karşılıklı olarak duyguların ifade edilmesi ve denetlenmesidir. En güç ve en önemli basamaktır. Reddedilme, alay edilme gibi riskler varsa karşınızdaki size duygularını açmaz. Bu nedenle çatışmayı çözerken bunları yapmamaya çalışın. Duygunun ifadesi şöyle olabilir: ”Eve bu saatte geldiğin için çok endişelendim”, ”Geç geldiğin ve haber vermediğin için kızgınım” gibi.
Dördüncü Adım; Karşınızdaki kişiyi doğru anladığınızı ifade eden geri bildirimler yapın. ”Söylemek istediğin tam olarak şu mu….” yada ”…… Şöyle mi hissettiğini söylüyorsun, doğru mu anladım” gibi ifadelerle onun duygularını ve ne anlatmak istediğini anladığınızı vurgulayın.
Beşinci Adım; Her iki tarafın da gereksinimlerini karşılayabilen çözümleri üretmeye çalışın. Genellikle kişiler ilk çözüm seçeneğinde anlaşmaya yönelimlidirler. Ama birkaç seçenek üretip sonra aralarından birini seçmek daha doğrudur. Unutmayın ki; çatışmalarınızın sağlıklı çözülmesi ilişkinizin güçlenmesini ve aranızdaki güven duygusunun artmasını sağlar. Bunun için gayret etmeye değer.
Güzel günler gelecek unutmamak gerek. Beraber geçirdiğiniz vakti krize değil fırsata çevirmeye çalışın. İlişkinizde iletişimde ne eksikse onu tamamlayın.
DevamıVajinismuslu Kadınların Ortak Özellikleri ?
Cinsel birleşme anı gelme vajinismuslu kadın panik atak bir durum yaşar. Eşini iter, kasılır. Korkar, bilinci açık olsa da kontrolünü yitirir, kontrol bilinçdışının eline geçer. Kişi bir hipnoz transı haline getirilmiştir. Endişe, korku, kaygı duyar.
- Duygusal tatminde azalma,
- “Herkesin bu kadar kolaylıkta bir şeyi ben nasıl yapamıyorum?” Şeklinde suçluluk,
- Utanç duyma,
- Kendinden nefret etme,
- Hayal kırıklığı hissi,
- Aile büyükleri veya yakınlarının “Ne zaman çocuk sahibi olacaksınız?” Soruları hissett duyuyorum korku,
- Zamanla meydana gelen cinsel isteksizlik vb.
- Utanma ve cinsel duygulardaki baskılanma,
- Çocukluk ve gençlik yıllarında aileleri iyi kızlarıdırlar, kurallara uyan, kızgınlık dışa vurmayan, bir kabul edilebilir yaşam kadınlardır,
- Cinsel ilişkiyi şiddet veya gezgin edilme olarak görünenler,
- Fiziksel şiddete maruz kalmış veya tanık olmuşlardır, yani kasılma, şiddete karşı önlem olarak ortaya çıkmaktadır,
- Cinsel şiddete maruz kalmışlardır,
- Her şey en kötüsünü düşünürler,
- Aileye bağımlıdırlar,
- Ahlaki ve cinsel olarak baskıcı ve otoriter bir babaları vardır,
- Baba-kız bozulmaktadır ve çatışmaları vardır,
- Cinsellikten hoşlanmayan ve cinselliği bir görev gibi yapan zayıf ve
- Duygusal ve ruhsal gelişimleri sağlıklı değildir,
- Cinselliği aşağılayan bir aile yapıları vardır; cinsel organlardan iğrenme veya hoşlanmama, olumsuz dinsel şartlanma vb. olaylar ailelerinde sık manzaralar,
- Çocuksu bir kişilikleri vardır, buda psikoseksüel gelişimleri biyolojik yaşlarınız geridedir. Yani cinsel hikaye hálá çocukturlar.
- Cinsel ilişkiye veya penisin vajinaya girmesine karşı fobik bir korku reaksiyonları vardır, hatta bu reaksiyon hastanın bir anlamda panik atak geçirmesine neden olabilir,
- Kontrolsüz davranışları vardır,
- Bedenlerinden hoşnut olmazlar,
- Ya çok çabuk güvenirler ya da güven duymada zorlanırlar, güven duyguları zedelenmiştir,
- Çocukluk çağından kalma korkuları sık yaşarlar,
- Kaygılı ve tedirgin ruh halleri vardır,
- Çocukluklarında ve genç kızlıklarında ailevi sorunları vardır,
- Yetişkinliği ve evliliği kabul etmede güçlük çekerler,
- Genellikle düşük sosyo-ekonomik ve eğitim düzeyleri vardır,
- Kentli kadınlarda daha az, kırsal kesim kadınlarında biraz daha çok görülür,
- Okşanmaktan hoşlanırlar hatta klitoris uyarılması ile orgazm olabilirler,
- Uyuyan Güzel: Kocalarıyla kardeş gibi yaşayan, çocuksu kadınlardır. Ailelerine bağımlı ve ebedi öğrenci olurlar.
- Savaşçı: Seksi, karşı cinsler arası mücadele gibi görürler. Kadınlığın zayıflık ve pasiflik olarak algılanışı acı verir.
- Kraliçe Arı: Cinselliği reddederler. Erkeği yalnız soyun devamı için isterler. Onlar için cinsellik kirli ve aşağılayıcıdır.
- İyi Kız Sendromu: İlk kez 1976 yılında G.C.MOULTON tarafından okullarında başarılı ve ebeveynleriyle hiçbir ciddi çatışmaları olmayan, edilgen, itaatkâr, boyun eğen, yumuşak başlı kadınların ortak özellikleri tanımlamak için kullanılan bu sendrom; çeşitli kültürlerde erkek ve kız çocukları için kalıplaşmış toplumsal farlılıkları ve inançları esas alır. Yani kız çocuklarının daha uysal, daha söz dinleyen, daha güvensiz, daha yardıma ihtiyaç duyan, başarıya daha az önem veren, daha duygusal, ezbere ve tekrara dayalı işlerde daha yetenekli oldukları düşünülürken; yüksek bilgi işlem düzeyi ve yaratıcılık gerektiren işlerde daha başarısız oldukları kabul edilir. İyi kız sendromu ile birçok cinsel işlev bozukluğu arasında bağlantı vardır. Cinsel terapi için başvuran orgazm olamayan kadınların çoğunun çocukluklarında veya genç kızlıklarında kendilerini iyi kız olarak tanımlamaları hiç şaşırtıcı değildir.
Cinsel İşlev Bozuklukları Hakkında Tüm Merak Ettikleriniz İçin Web Sitemizi Ziyaret Edebilirsiniz
www.cinseltherapist.com Tel: 0507 116 11 00
Kadınların Cinsel Düşmanı Olan Erkekler
Kadınlar erkeklere göre çok daha duygusaldır. Bir çok beklentilerinde olduğu gibi cinsellikten beklentilerinde de önce duygusal beklentilerine karşılık bulmak isterler. Eğer ki eşleri onların duygularını önemseyip, cinsel paylaşıma kendilerini hazırlamadıkları taktirde, Cinsellik kadın için yakınlaştırıcı değil eşinden uzaklaştırıcı bir paylaşım halini alıyor. Bir erkeğin kadına güven verebilmesi için ilk önce eşinin hislerine hitap etmeyi öğrenmesi gerekir. Güven alamadığı bir ilişkiden kadın gittikçe soğur hatta zoraki beraberliklerde kadının ruhsal durumunda da telafisi çok zor rahatsızlıklar çıkarabilir.
Aslına bakarsanız eşler cinselliği sadece arada bir yapılması gereken, hatta zamanla sadece bir vazife haline getirdiklerinde; Gitgide birbirlerinden soğur ve uzaklaşırlar. Özellikle uzun evliliklerde çiftlerin ilişkilerin de en büyük sorun cinsel isteksizlik olduğu görülür.Cinsel isteksizlik sorunlarının kaynağına bakıldığında kadının isteklerini ve kendini rahatsız hissettiği davranışları çok ifade edemediği, erkeklerin ise eşlerinin hislerine, algılayışlarına önem vermedikleri yada yanlış anladıkları görülür. Sonuç olarak bu davranışlar eşleri birbirinden uzaklaştırdığı gibi kadınlarda ”cinsel soğukluk” denen süreci başlatmış olur.
Cinsellikte kadının erkeği uzaklaştıran davranışları olduğu gibi, erkekler de cinsellikten kadınları uzaklaştıracak birtakım davranışlarda bulunuyor. Ve sonuç olarak kadın cinsellikten soğuyor. Aslında kadında sağlık açısından bir sorun olmamasına rağmen, cinselliğe karşı duyulan istek yok olur. Herkes zaman zaman inişler çıkışlar yaşayabilir, bu bazen olan insanın ruh halinde gerçekten isteksizlik olduğu durumlardan farklıdır; Genelde sürekli olarak bu isteğin yenilenmesi ve zamanla hiç istek duymama halidir. Bunun için bir ilişki koçundan destek alınabilir ve neyden kaynaklandığını tam olarak anlamanız çözüm bulma noktasında size yol gösterici olacaktır. Azalmış cinselliğin sebebi, kültürel, dinsel, sosyal, psikolojik ve bedensel olabilir. Bir sorun olduğunu farklın da olup bunun adını koyamıyor, yada içinden çıkması çok daha bir durumda kendinizi hissedebilirsiniz. Bu yardım almak en doğru ve sağlıklı adımdır.Kadınlarda cinsel duyguların azalması ya da tamamen yok olmasını,eşlerine karşı duyulan cinsel çekiciliğin ve isteğin olmaması olarak tanımlayabiliriz. Cinsel soğukluk, kadının cinsellikten hiç haz alamaması,doyuma ulaşamaması ve cinsel birleşmeden tamamen kaçmasına sebep olur.
Erkekler Kadınların ”cinsel soğukluk” Yaşamasına Nasıl Sebep olur?
Kötü Kokmaları; Erkeklerin içki sigara içip gereken kişisel bakımına önem vermemeleri sonucu; kötü, hatta dayanılmaz bir koku yayarsa, hijyenik temizliğine eskisi kadar önem vermezse kadın bundan rahatsızlık duyabilir, zamanla ona dokunmak ve seks yapmak istemeyebilir.
Hastalık derecesinde kıskançlık; Kadınlar başlarda eşinin kendini sahiplenmesini ve kıskanç tavırlar göstermesinin den hoşlansa da zamanla; erkeğin aşırı müdahaleci tavırları eğer duygusal şiddete dönüşmüşse, kadında olumsuz bir algıya neden olabilir. Ve eşlerinden hem duygusal, hem de cinsel olarak uzaklaşmalarına sebep olur.
Baskıcı Eş: Kadının da erkeğin de ayrı bir dünyası vardır. Eğer erkek kendi dünya algısını baskı kurarak kadına kabul ettirmeye çabalarsa sonunda iki dünya çarpışır. Erkeğin kadının doğasını anlayışla karşılamasının yanında, herkesin kendi hikayesi olduğunu ve dünyayı farklı farklı algıladığını kabul etmesi gerekir. Baskı sürerse, kadın kesinlikle psikolojik tepkisini ortaya koyar ve zamanla soğuyabilir.
Zamanla ilgisini daha az göstermesi; Nişanlılık döneminde ve evliliğin ilk yıllarında erkeğin kadına karşı gösterdiği nazik, ılıman ve sevecen tavırların değişmesi, kadına o yeni evliliğinde davrandığı gibi ilgiyi ve alaka davranmaması, kadını kaybetmenin en iyi yoludur diyebiliriz. Her şeyde olduğu gibi ilişkilerde de istikrar önemlidir. Bu nedenle ilişkinin süresi ve şartları ne olursa olsun, erkek de kadın da karşılıklı ilgiyi ve saygıyı canlı tutmak zorundadır.
Hep kendini düşünme; Aşırı bencillik, ben merkezci, hep benim dediğim olsun davranışı sıkıntı veren bir tutumdur. Kaldı ki kadın yaratılışı gereği ilgi odağı olma isteğine sahiptir, aynı zamanda kadın da duygusallık hakimdir, şartlar böyleyken erkeğin kendini zorla merkeze yerleştirme isteği sonunda olumsuzlukları beraberinde getirebilir.
Çok acele etmek; Kadınları, cinsellik başta olmak üzere birçok konuda erkeğin aceleci tavırları rahatsız eder.Unutulmamalı ki cinsel yaşamda acele etmek her zaman kaybettirir. Cinsellik iki bireyin arasında yaşanan gerekli sabrı, saygıyı ve özveriyi gerektirir. Acele ile cinsellik yaşayan bir erkek, bir süre sonra doyumsuz kalan ve enerjisin de yarım kalan kadında dengesiz bir ruh haline neden olabilir.
Uzun süre cinsel ilişkiye girmemek ; Uzun süre cinsellikten ve cinsel uyaranlardan uzak kalmak cinsel isteği azaltabilir. Cinsel ilişki hep aynı, durağan ve fanteziden yoksun ise çift zamanla birbirinden uzaklaşabilir. Bu nedenle erkekler istemeseler bile eşlerine dokunmalı ve Sarılmalıdır. Bu ille de seks yapacakları anlamına gelmez ama kadının soğumasını önler. Erkek kadına sevgisini ona dokunarak göstermelidir.
Gereksiz sürtüşmeler; Evlilikte ya da ilişkide anlaşmazlık varsa cinsel sorunlara da sebep olur. Hiç bir kadın sevmediği ya da sevgisini hissetmediği biriyle beraber olmak istemez. Kadının istemediği davranışlarda ısrar etmek, kadını öfkelendirir ve öfkeli kadın zamanla eşinden soğuyabilir.
Kadının fiziğini beğenmeme; Kadınlar için dış görünüşleri çok önemlidir, buna çok aldırış etmeyip kendi ile barışık olduğunu söyleyenler için bile böyledir. Kadınlar vücutlarının nasıl göründüğüne çok önem verirler. Vücutlarını beğenmeyen kadınlar eşinin bakış açısını kendi gözleri gibi algılarlar. Bu nedenle erkek iltifat etmediğinde, beğendiğini ve arzuladığını eşine belli edemediğinde, kadın zamanla öz güvenini yitirir ve cinsel açıdan soğuk bir hale gelebilir.
Cinsel isteksizliğin çözümü bazen çok karmaşık olabilir. altında farklı bağlantılar olabilir.Fakat en başta cinsel isteksizliği çözmek için ”cinsel sorunu” olduğu gibi kabullenmektir. Eşler birbirine yargılayıcı, suçlayıcı olmadan bu sorunu konuşabilmeli, cinsel isteksizliği çiftin ortak bir sorunu olarak ele almalı ve birlikte çözüm yolları aramalıdırlar.
Devamıİlişkilerde Yakınlık Nasıl Olmalı?
“Korunacak kadar yakın, İncitmeyecek kadar uzak”
Eski bir hikaye …
Eski zamanların dondurucu bir kışından tüm hayvanları çok etkilenmiş, büyük kayıplar vermişler, ama en çok garanti veren kirpilermiş. Yokmuş, kürklü tutmalar zor olan dikenleri varmış. Bu durumdan en az zararla kurtulmak için kirpiler meclisi toplanmış, çözüm aramaya başlamış. Tartışa tartışması, nihayet geceye tümüyle bir araya toplanıp toplanın, bir sonraki kararın verilmiş olduğu karardır. İlk deneyimlerinde işe yaralıyoruz. Ama yine de bir problem çıkmışsınız, üşüyen kirpiler içeren fazladır. Daha sonra gece boyunca korkusundan bağımsızlaşıyorlar ama bu seferde donmalar meydana geliyorlar. Ne var ki, gece kâh uzaklaşa, kâh yakınlaşa, deneye yanıla, soğuk hava korunacak kadar yakın,
Bu hikaye yetişkinler arasında ki ilişkilere benziyor mu?
Biz de daha doğarken başlarız çevremizle ilişki kurmaya, büyüdükçe seçimler yapmayı öğreniriz. Hangisi doğru, derken uzun dikenleri saklamayı, bu dikenlerle kimseye zarar vermeden yaşamayı, kimi zaman bu dikenlerle kendimizi tasarruf edip, korumayı ya da dikenlere karşı kendimizi nasıl kabul ettireceğimizi öğreniriz.
Başkalarının dikenlerine karşı tedbirler. Birisi dikenleri üzerimize salarsa yaptıklarımda başa çıkacağız, sevdiklerinin dikenlerine katlanmanın bir erdem olduğu, yaralayan dikenlerin uzaklığını duydukunda mesafe koymayı ve en zoru dalığını her zaman dikenler olarak öğreniriz.
İşte çevremizde aile, dost, arkadaş, iş ortamı insan doğası gereği iletişim ve bir ilişki içinde olmak olduğudır. Küçük türler ateşe tutulduğumuzu ortaya çıkarmak için durmak gerekir, bizde insani davranışlarda ateşle dokunmaktan korktuğumuz gibi yaşayarak mesafe koymayı, tedbirli davranmayı, kime nasıl bir tavır almayı döndür öğreniriz. Her şey deneyerek öğrenmemiz hem çok hızlı, hem de bu deneme yanılma kimi zaman başımıza değişir sorun açabilir. Ne zamanemizin öğrenmemize tahammülle sabrı, ne de bizim öğrenirken bu kırılıp zarar görecek gücümüz var.
O açıdan biz çevremizdekilerle ilişkilerimizdeki çözümlerimizle doğru ve en kalıcı yol bulma yarışı ihtiyacımız olabilir.
Alacağınız aile veya ilişki terapi / danışmanlık, kendinizle olan amaçlı ele dışarıdan bakmanızı, tekrar tanımanızı sağlar. Daha sağlıklı, daha mutlu, daha başarılı ve uyumlu ilişkiler sürmenizi sağlar.
GÜNÜMÜZ de hızla Yaşanan ilişki tüketiminin hatalarla harcanacak lüksü yoktur, aşığım deneme yanılma yöntemlerinden Ziyade doğru ilişkiler ettik İletişim İçin Destek almak tr iyi tercihtir.
Birbirini incitmeyecek kadar uzak, hepinizi öğrenmesi dileğiyle …
Sevinç Karakaya
Neden Yanlış Kişilere Aşık Oluruz?
“Ruh eşim olduğuna emindim”, “Oysa doğru kişi olduğuna çok emindim”, “Ruh eşim evli biri olabilir mi?”, “Çok seviyordu birden bire gitti” son zamanlarda bu ve benzeri cümleleri o kadar çok duyuyorum ki…
Doğru kişi kimdir ya da nasıl anlayacağız doğru kişiyi? Öncelikle doğru kişi sizinle ilişkiye girmek için istekli ve müsait olmalıdır. Eğer müsait değilse, sizin için doğru kişi değildir. Müsait kişi kimdir? Doğru kişi sizin duygularınızı, duyarlılıklarınızı öğrenmek, nelerden korktuğunuzu, neleri sevdiğinizi, aile ve arkadaşlarınızı bilmek ister. Başka bir ilişkisi yoktur ve bağlanmaya açıktır. Saklanacak şeyler hayatında başka başka bölümler ve kaçamaklar yoktur. Sözlerinin gerçek anlamını bulmak için emek harcamazsınız. Karışık mesajlar ve sonu gelmeyen beklentilerle sizi kendisine bağlamaya çalışmaz. Sizinle birlikte programlar yapar sürekli iptal eden kedi-fare oyunlarına girmez. Bunun dışındaki tüm ilişkiler başlamadan bir kere daha düşünün derim.
Müsait ya da yanlış kişilerin anlaşılmaz yönlerinden biri de, duygusal ve cinsel çekiciliğin çok kuvvetli hissedilmesidir. Arkadaşlarınızda asla kabul etmeyeceğiniz davranışları bu kişide kabul edersiniz peki niçin? Elektrik o kadar yoğun ve güçlüdür ki yakınlaşma sanabilirsiniz. İlişkiye devam etmek için genellikle hiç yapmayacağınız şeyleri kabul edersiniz. Bir bağ olsa da olmasa da o kişinin müsait kişi olup olmadığına bakmalısınız, ne kadar çekici olursa olsun bu kişi sizin için doğru kişi olmayabilir. Gerçekler size adaletsiz ya da çelişkili gelebilir ama insan kendisi için tümüyle yanlış birine aşık olabilir.
Peki Neden Yanlış Kişilere Açık Oluruz?
1- Düşük Öz Değer ve Aşkı Hak Etmeme Duygusu; “Beni kabul edecek birini bulursam, onu hayatına girerim” bu cümle size ne hissettiriyor. Ben aşka layık değilim, beni kabul eden biri olursa ben her zaman hazırım mesajını alıyorsunuz değil mi? bu düşünce doğru şekilde sevgi paylaşımını yapacağınız kişiyi hayatınıza çekmeyi engeller. Sevgi yeteneği olan birisi karşınıza çıktığında ya onu kendinizden uzaklaşırsınız veya ona hiç çekim hissetmezsiniz.
2- Müsait Olmayan Anne Baba Etkisi; Anne babamızda yaşadığımız sağlıksız ilişkileri çeken sanki içsel bir radarımız vardır. Bu ilişkilerinde eksik olan parçaları tamamlaya bilmek için yakın ilişkilerinizde de aynılarını oluşturur ya da benzer ilişkileri kendinize çekersiniz. Mesela babanız duygusal olarak müsait olmayan biri ise; yani size yeterince duygusal yakınlık göstermediyse, nihayet onun sevgisini kazanırım ümidiyle, sizde aynı tip erkeklere çekim duyarsınız. Ama seçtiğiniz erkekler hakiki sevgi yeteneğinden yoksun olduğundan, bu isteğiniz hiç bir zaman gerçekleşmeyecektir.
3- Eş Bağımlılık Hissi; Müsait olmayan kişileri aşkınızla değiştirmek veya kurtarmak gibi vazifeleri üstlenirsiniz. Maalesef sonu her zaman başarısızlıkla son bulur. Siz kimsenin terapisti değilsiniz ve kimse siz istediğiniz için değişmez. İçinizdeki düzeltirsem daha çok sevilirim hissini değiştirmelisiniz.
4- Kovalamanın Heyecanı; Yasak elmaya, avlanmanın biyolojik coşkusuna, elde edilemeyeni kazanmanın zorluklarına bağımlı birisiniz demektir. İlginçtir ki araştırmalar sadece başkalarına bağlı olmanın o kişileri daha çekici yaptığını bulmuştur. Kendi elinizle yetinmek yerine başkalarına ait olana mailiniz varsa muhakkak geçmişinizde yargı enerjileri ve kısır döngüler vardır. Ve bir uzmanla çalışmak bu durumu atlatmanız için çok önemlidir.
5- Bağlanmak ve Kaybetmekten Korkmak; Özellikle büyük bir kayıp ve ihanet acısı yaşamışsanız, karşınızdakine mesafeli davranmak size daha güvenli gelir. Eğer sınırlarınızı ihlal eden aşırı üstünüze düşen, tacizci, tenkitçi veya kontrolcü bir aileniz olmuşsa, herhangi birine bağlanmaya bu yüzden karşı koyuyor olabilirsiniz. Veya sizi umursamayacak buna rağmen sizden çok fazla ilgi isteyecek olduğunu varsaydınız bir ilişkinin içinde kaybolmaktan korkarsınız. Bundan dolayı da sizi savunmasız bırakan ve ruhunuzu genişletirken yoran duygusal bir yakınlaşmanın yerine farkında olmadan karşılıksız bir aşkı tercih ediyor olabilirsiniz. ,
6- Şartları Kabul Etmeye Hazırsanız; Belki bir süredir hayatınıza size yakınlık duyacak, biri girmedi. Ve birden ilgi yağdıracak, karizmatik ve çekici biri karşınıza çıktı. Yanlış olduğunu biliyorsunuz ama size çok iyi geliyor. Böylece yalnızlık ve yokluk yerine, sevgi ve ilgi kırıntılarına razı olursunuz.
7- Beyaz Atlı Prens Sendromu; Duygusal finansal veya ruhsal olarak kurtarılmak istiyorsunuz ve birisi sizi kurtarıyor. Kendi gücünüze sahip çıkacağınıza başkasına teslim oluyorsunuz. Beyaz atlı prensler genellikle güç peşindedir veya sonunda aldıkları sorumluluğun ağırlığından pişman olurlar. Çoğu da sevgi dolu eşit ilişki için müsait değildir.
8- Cazip Bir Dış Görünüşe vurulmuşsunuzdur; Bazı insanlar gerçekten iyi görünmelerine, hep doğru şeyleri söylemelerine ve ruhsal olduklarını iddia etmelerine rağmen, sadece birer yeni çağ narsisti veya insan kullanıcılarıdır. Onların gerçek bir bağlanmaya hiç niyetleri yoktur. Eğer içinize veya ön sezinize danışmadan hareket ederseniz, dış görünüşlerine aldanabilirsiniz.
Eğer doğru bir eş arayıp sürekli olarak yanlış kişileri hayatınıza çekiyorsanız. Yardım almadan önce yukarıdakilerden hangilerinin sizin için doğru olduğunu tespit etmenizi tavsiye ederim. Sonu gelmeyen ilişkilerin sebeplerini ve çözümlerini bir yere kaydetmeniz ve artık dürtülerinize hareket etmeye bir son vermeniz faydalı olacaktır.
Dişilik Okulu Eğitimi; İlişkilerini aşk ve sevgi ile yaşamak, doğru eşi seçmek, sevdiği kişi ile duygusal, zihinsel, bedensel bağı kurup, güçlendirerek, kendini daha iyi ifade edebilmek isteyen tüm kadınlar için hazırlanmıştır. www.disilikokulu.com 05071161100
DevamıBeklediğiniz Sevgi Nasıl Size Gelir?
Bir danışanım bu soruma; ” Sevgi istiyorum. Ruhumun istediği adamı bulmak, ruh eşimi tanımak ve onunla beraber olmak istiyorum” cevabını verdi. Her birimizin istediğinin özeti sevgi. Fakat farkına varmadığımız, kendimizin bir sevgi memuru olduğumuzu unutup, halen sevgiyi dışarıdan istediğimizdir. Sevginin önünü kesen barikatları yıkın. Arzu ettiğiniz sevginin tamamı içinizde.
Ruhumuz daima bizi kendi iyiliğimize doğru yöneltir. ilahi güzellikler bizim için her zaman ihtimaller halinde mevcuttur ve biz ruhumuzda taşıdığımız çirkinlikleri yoldan çekmeye istekli olmazsak, sonsuza kadar birer ihtimal olarak kalırlar. Bu yüzden dışarı ile uğraşmayı bırakıp kendimizle çalışmaya başlamalıyız.
Kendi Üzerinde Çalışmak Ne Demek?
Bir süre önce genç bir kadın bana “kendi üzerimizde çalışmak ne demek?, bunu derken ne demek istiyorsunuz?, kendi üzerimde çalışacağım şeyler, de ne?” diye sormuştu.
Aslında tam anlatmaya çalıştığım şey içimizde, temizlenmesi gereken çöplüğümüzü temizlemek. Her birimizin hayatında olmak istediği insana dönüşmesini engelleyen geçmişten kalan çöplerimiz var. Yapmamız gereken ise artık dışarıda bir suçlu aramaktansa, sorumluluğun kendimize ait olduğunu fark edip, kendi içimizi geçmiş çöplerden temizlemektir. Bu her şey olabilir; annenize duyduğunuz kinden tutun, herhangi bir içgüdüsel davranışınıza, kontrol edici ya da yönetici tutumunuza, incinmiş bir çocuk gibi davranmanıza, erkeklerin, devletin, kültürün kurbanı olduğunuz inancına kadar bir çok olumsuz davranışı kapsar. Bunları bulup, üzerinde çalışmanız gerekir.
Bir İlişkide Neyin Eksikliğinden Şikayet Ediyorsanız, Onu vermeyen Taraf Genelde Sizsinizdir;
Herhangi bir durumda eksikliğini hissettiğimiz aslında bizim vermeyi reddedip, kendimize sakladığımızdır. Bu şimdi ne demek diyebilirsiniz. Bir ilişkide sevgi, anlayış, bağışlayıcılık ve duyarlılık eksikliği duyuyorsanız, bilin ki asıl sevgisini, anlayışını, bağışlayıcılığını ve duyarlılığını vermeyen taraf sizsinizdir.
Bu konuda istisnalar yoktur. Kendi ilişkimizde böyle bir şeyin söz konusu olmayacağını, istisnalar olabileceğine inanırız. Kabul etsek de reddetsek de gerçek budur.
Hangi Duygu Üzerine Çalışmalıyım?
Kendinizde neyin üzerinde çalışmanızı, anlayacak sağduyuyu kazanmak için, hatalarınızı derinlemesine incelemelisiniz. İşte bunu başarmanız için bir kaç öneri:
Olumsuz ve işe yaramaz İnançlarınıza Daha Dikkatli Bakın; Hayatımızdaki sonuçlar aslında nedenlerdir. Her birini tek tek bir kağıda yazın ve gerçek “nedene” ulaşmak için hepsini tekrar tekrar gözden geçirin. Şu anda yaşadığınız sonuçları doğuran nedeni fark etmeye çalışın. Unutmayın neden içinizde yatıyor. Düşünce ve inanç sisteminizde gizlenmiş olabilir. Eğer kendinize karşı dürüst olursanız, sevgiyi bloke eden ve varlığınız üzerindeki etkiyi yok eden kışkırtıcı nedeni bulabilirsiniz.
Benim adına burada Işıl diyeceğim genç bir bayan; tanıştığımızda bir şirkette üst düzey bir yöneticiydi, kendini kötü hissediyordu, iki yetişkin oğlu vardı onlara artık tahammül edemiyor, iş arkadaşlarından rahatsız oluyor ve ihtiyaçlarını önemsemeyen patronundan haksızlık gördüğüne inanıyordu. Üstelik son yaşadığı romantik ilişkiyi onaylamadığı için, annesi ve kız kardeşi ile de arası bozulmuştu. Bu ilişkinin de ötekiler gibi başarısızlığa uğradığını kafasına kakıp duruyorlardı.
Kız kardeşi ile arasında geçen korkunç tartışmadan sonra, kimsenin kendisine saygı duymadığına inanmaya başladı. Kimsenin zor günler geçirdiğinin farkında olmadığını düşünüyordu. Ona göre çevresindekiler sanki kendisi dışında herkes doğru cevapları biliyor gibi davranıyordu.
Ve çaresizlik içindeyken çözüme ulaşabilmek adına bana geldi. O anlatıyordu, ben de ona yaşadığı her deneyimin içinde arıtılması gereken bir parçayı ortaya çıkardığını kabul ettirmeye çalışıyordum. İnsanlarla yaşadığı sorunların kaynağını dışarıda bulacağından kesinlikle emindi, ama yine de, eğer içinde gömülü bir şeyler varsa keşfetmeye hazırdı. Sakin bir şekilde oturup son bir kaç ayda yaşadığı yıkımları incelemeye başladı. Bakın ne kadar da tanıdık şeyler;
1- Ailesi ve iş arkadaşları sadece kendileri ile ilgileniyorlardı.
2- İnsanlar son zamanlarda davranışlarını yanlış değerlendiriyorlardı.
3- Son zamanlarda özellikle kadınların öfkesini üstüne çekiyordu.
4- Duygusal açıdan yetersiz erkelere ilgi duymaya ve hayatına almaya yeniden başlamıştı.
Işıl artık bu huzursuzluk içinde yaşamak istemiyordu. Eski ilişki modellerini tekrar hayatına almak istemiyordu. Listeyi hazırladı ve düşünmek için kendine bir kaç gün zaman tanıdı. Sonra listesindeki olası nedenleri bulabilmek için “Kendi üzerinde” çalışmaya başladı. Benzer şeyleri yaşıyorsanız, muhtemel sizde benzer şeylere takılıyor olabilirsiniz. Kendi üzerinizde çalıştığınızda olası sonuçlar şunlar;
1- İnsanların yaptıklarını fazla önemsiyordu; Kendine, kendi isteklerine, kendi tercihlerine, insanların onun için ne yaptıklarına veya ne yapmadıklarına fazla önem veriyordu, enerjisini bunlara harcıyordu. Kendine karşı acımasızca dürüst oldu ve kendisinde en az o yargıladığı insanlar kadar kendine yönelik olduğunu kabul etti.
2- Neden Yanlış Anlaşıldığını Çözdü; Kendisinin davranışlarını yanlış değerlendirenlere gelince, bura da ” tabi ki yanlık anlarlar” cevabını verdi. Kendisi bile kendisinden emin değildi. Kendisi üzerine çalışacağına insanların hatalarını yakalamaya çalışıyordu.
3- Kendini Öfkelendiren Kadınlar ise Birer İşaretti; Kendi içinde farkında olmadan sakladığı birikmiş bir öfke olmalıydı. Bu fikir hiç hoşuna gitmedi. Ama onu bulup onu düzeltmeye ve ondan kurtulmaya kararlıydı.
4- Eski ilişkilerine Benzer Neden Hayatına Çekiyor; Eski ilişki modellerini terk etmesinin taşıdığı aciliyeti kavradı ve sürdürmekte olduğu ilişkisini hemen bitirdi. Geçmişteki insanları ve kendisini affedebilmek için çeşitli teknikler uyguladık.
Evet Işıl’ın yaptığı bu çalışmanın benzerini kendinizde uygulayabilirsiniz. Bu çalışma hayatınızda istemediğiniz sonuçları incelemenize ve nedenleri daha iyi anlamanıza yardımcı olabilir. Devamlı başınıza gelen olaylara bakın ve dürüstçe kendinize sorun; “Hayatımda tekrarladığım kısır döngüler neler?” listenizi yapın. Sonra “insanların bana nasıl davrandığını düşünüyorum?” diye sorun ve cevaplarını yine listenize yazın. Bu listeyi okuduğunuzda çok şey öğreneceksiniz. Kendi üzerinizde çalışmanız gereken neler olduğunu anlayacaksınız.
Ruh eşinizle aynı frekansta buluşabilmek için, gereksiz yüklerden, iyileştiremediğiniz bütün olumsuz özelliklerden kurtulmalısınız. Daha öncede söyledim bunu başarmak kolay değil, ama her şeye değer.
DevamıEşinize Modayı Nasıl Sevdirirsiniz?
Neyi değiştirir, Neyi Değiştiremeyiz?
Hayatın erkeğin bakımlı, şık giyimli ve formda kaynak ister. İlişkinizi bir şeyler yapabiliriz, eşinizde en fazlasını bu kadar çabalamayı istersiniz. Muhteşem bir kaset ya da bir saçmalık bir arada olsun giymemesi, aynı zamanda bir şey olsun giymemesi, kendini salması da çok katlanacak durum olmamalı.
Kadın eli değdikçe daha iyi bir görünüme kavuşabilir. Ancak dişil konuşma sanatına nasıl yapılır, bunu bir süre unutun. Eşiniz ya da sevgiliniz Barbenin erkek arkadaşı Ken değil. Ayrıca sizin aynınız da değil. O bir ERKEK! Çeşitli yerlerinde göze hoş görünmeyen killer, teninizi tırmalayan sakalları ve çok büyük olası göbeği de olabilir. Bunları kabullenin. Onu seviyorum gibi sevin. Aslına bakarsanız biz de aynısın onlardan beklemiyor muyuz? Bizi böyle bir şey sevsinler. Öte yandan kimyasal çekim ilişkileri çok çok önemli bir rol oynar. Onun için hijyeniniz, hijyeniniz ve onun ikinizin ile cinsel hijyeniniz için, bir şeylerin değişmesi için kullanılabilir, o zaman devam edelim.
Eskilerin bir lafı vardır; “Adamı adam eden üst baştır” Biz kadın bugun yabana atmamalıyız. Kibarca yapılabilirsiniz. Ayakkabıları boyamak, daha moda pantolonlar giymeyi ve tabi ki giyilmekten yıpranmış buruşuk tişörtleri ile de vedalaşmasını tavsiye ederim. Bu arada eşinizin bir erkek olmasının sebebini anlamasını bekliyorum. Sonuçta onu bu hali ile tanıdım bu hali ile aşık oldunuz. Peki neden şimdi değişmesini sağlayacak? Bunu anlamayacaktır.
Oysa bilinç altı bir kadın ve erkeğin şık ve güçlü görünmesi ona olan çocuklarını doyurabileceğini bilerek kendini daha güvende ve rahat hissetmesini sağlar. Sizde haliyle onu en iyi görünmesini değil ama bunu çok da önemsemiyor. Birbiri ile çatışan kadın ve dışa aç’ı nasıl kurabilirim. Bu bir iş değil, bir iş değil, başka bir iş yokken. Erkekler açısından da ucuzluk avcısı ya da moda düşkünü olarak dizayn edilmiştir. DNA larına aykırı.
Bir Alışveriş Gezisi Ayarlayın;
İlk adımınız veriş gezisi olsun. Burada “kısa” kelimesine dikkatinizi çekiyorum. Bu gezi ile birlikte bedenimizdeki bedeninizi geliştirmek, bedeninizi geliştirmek ve bedeninizi geliştirmek için çabalaruz. Peki onu alışverişe nasıl götürüyorum? İlk olarak uygun zamanı kollayın. Maç izlemek ya da sevdiğiniz programın bir gün olsun. Kendinizi, erkeğinizin de ilgisini çekecek bir şeyler yapmaya gittiğinizi ve onunda kendinizi gelecek mutlu olacağınızı söyleyin. Sıradan bir şeyden yorumcu gibi hazır alışverişe çıkarmalıydı. Sonra ona ödülünü verin; “Belki alışverişten sonra biraz miskinlik edip, şu en sevdiğin tatlılardan yemek için bir kafeye oturabiliriz” deyin.
Temel İhtiyaçlarını Düzenleyin;
Bedenini bilmek istiyorum zaman gardırobunu düzenleyebilir ve olmazsa olmaz. Veya; Erkeğin dolabında beyaz bir gömlek, beyaz bir gömlek, bir spor pantolon, uygun bir kazak, çok amaçlı bir takım elbise ve spor ceket. Dolabında temel bu 5 parçanın bulunduğu eminseniz artık içiniz rahat. Temel oturduktan sonra kombin için başka parçalar bütünü.
Kimi Beğendiğini Keşfedin;
Bu ipucu erkeğinizin moda ufkunu keşfetmeniz de çok işinize yarayacak. Farklı giyim tarzına dikkatini çekmek için beğendiği şimdi saçma, pantolonu, döngü, kemeri havada öneriler sunabilirsiniz. Ya da onu senin beğendiğin ünlü onun benzeterek dikkatini çekebilirsiniz.
Kendi Fikrinizi Dile Getirin;
Madem artık temel parçalar dolabında, beğendiği ünlünün giydiği trend parçaları da belirlediniz, artık yolumuza devam edebiliriz ve onun için alışveriş yapabiliriz. Fakat onun tarzına sadık kalmayı unutmayın. Ona sizin giymesini istediğiniz şeyleri değil gerçekten beğendiği şeyleri alın. Ona sürpriz yapın. Mesela “Tatlım vitrinde bu ayakkabıları görür görmez,’bunlar tam ona göre’ diye bağırdım” “eminim bunlarla çok iyi görüneceksin” diyebilirsiniz. O kuzu kuzu ayakkabıları denerken ona sıkıca sarılın. O andan itibaren onun için alışveriş yapmanız konusunda daha uysal olacaktır.
Asıl mesele doğrudan söylemek, talepkar olmamak, ona proje projeniz gibi davranmamaktır. “Sevgilim senin tarzın seksenlerden kaldı, tarzını değiştirebilir miyim?” yerine “Sevgilim bunu gördüm ve senin bununla ne kadar iyi görünebileceğini düşündüm” deyin.
İltifatı Eksik Etmeyin;
Ona iltifat edin, ama her zamankinden farklı bir şekilde. Hollywood yıldızı Ashton Kutcher’ın Herper’s Bazaar daki yazısını dikkate alın. Kirli bakımsız ama hepsinden önemlisi bizimle birlikteyken, kendinizi güvende hissettiğinizi hissetmek istiyoruz. Sevgilin sizin beğendiğiniz bir şeyi denediğinde James Bond’a, Tony Montanaya benzediğini söyleyin. Bana güvenin, ona böyle şey söylerseniz inanın o mereti bir daha üstünüzden çıkartamayacaksınız” Bir erkeğin kalbine giden yol midesinden değil özgüveninden geçer. Onu taktirle ödüllendirin.
Sevinç Karakaya
DevamıAldatmanın En Bilinen Sebepleri?
Psikoterapist Robert Weiss’a göre erkeklerin bir bölüm yaptıkları aldatma oldu inkar ediyor. Bir kadın, cinsel içerikli yazışmalar açısından aldatmak olarak kabul etmeyebiliyor.
Weiss erkeklerin aldatma sebeplerini algılamaktayız:
1- Olgunlaşmamış olmak: Ciddi ilişkilerde yeterince deneyiminin ve güvenilirliğin fark etmemek.
2- Aynı zamanda ve şu şekilde: alkol ve madde bağımlılığı gibi karar verme mekanizmasını sağlamak komorbid sıkıntılar.
3- Öz Güven Eksikliği: Yaşlandığı, yeterli olduğu, zengin veya zeki şaşırtıcı hissi. Orta yaş krizi.
4- İlişkinin bitmesi 1. versiyon: İlişkisini bitirmekmesdur ama partnerine ayrılmak istediğini söyle. Ayrılma işini karşı tarafa yıkmaya çalışır.
5- İlişkinin bitmesi 2. versiyon: Şu anki değişkenliği bitirmek istersiniz, ya da bir dala tutunmadan bu dalı bırakın istemez. Hala bu ilişkideyken bir sonrakini hazırlar.
6- Tutkuyu bağlılıkla karıştırma: Uzun süreli bağlı bir ilişkide tutkunun bulunduğu daha normal ama daha uygun duygulara bırakmasının normal olduğu bilmez.
7- Dostlarından eksik destek: Arkadaşlarından destek almayıp, duygusallıkla ilgili eşine bırakmıştır. Eşi duygusal olarak bir arada kalmaz ve başkasını arar.
8- Çocuklukta taciz yaşamak: Çocuklukta yaşadığı birtakım travmatik olaylar şu anki ilişkilerinde bağlılığını etkileyebilir.
9- Bencillik: İstediğini elde ettiğim umursamaz. Evliliği etrafından dolaşmak istediğiniz kurallar bütünü kadar görür.
10- Kendini özel ve eşsiz: Başka erkeklerin hak etmediği bir şeyi hakmış. Kurallar ona işlemez. Kendini ödüllendirmekte özgürdür.
11- Dürtülerini durduramama: Aldatmak fikri aklinin ucundan geçmediyse bile fırsat getirdiğinin bilinmesini sağladı.
12- Gerçek dışı beklentiler: Partnerinin her isteğini ve ihtiyacını 7/24 karşılamaya beklemiştir. Karşılamalamayı dışarıdan tatmin arar.
13- Öfke ve intikam: Eşini incitmek için aldatır ve yalanleyinle bile uğraşmaz. Partnerinin bilmesini istiyoruz.
DevamıDuygularınızı Değiştirin, Hayatınızın Şekli Değişsin
Gün içinde kendinizi ve hislerinizi takip ettiğimizde göreceksiniz ki hissettiğiniz şeyleri hayatınıza çekiyorsunuz ve ne hissediyorsanız onu yaşar halde buluyorsunuz. Bu gerçeğe inanıp inanmanız hiç önemli değil, önemli olan ne hissettiğiniz.
Tabi ki hissettiğimiz şeyler yaşamımızın gerçeği haline geldikçe hislerimiz ve düşüncelerimiz bizim için hayati önem taşıyor. Şöyle bir düşündüğünüzde gün içinde defalarca aklımıza gelen olumsuz hisleri, başımıza gelen olaylardaki duygularımızı kontrol edebiliyor muyuz? İçimizde konuşan bizi negatif hissettiren o sesi susturup, duygularımızı etki alanımıza alabiliyor muyuz?
Bu o kadar kolay değil… dediğinizi duyar gibiyim. Fakat hislerimizi ve ruh halimizdeki olumsuzlukları olumlu hale taşıyamadığımız sürece, hayatımızdaki olumsuzluklar kendini göstermeye devam edecektir. Peki Olumlu hissetmeyi nasıl başara bilir? diyorsanız. İşte size bir kaç öneri…
1- Duygularınızı Ve Kendi Gerçeğinizi İnkar Etmekten Vazgeçin;
Çoğu zaman sorunumuzun duygularımızın farkına varmak, neden kaynaklandığını bulmak çözümü kendiliğinden getirecektir. Kişinin kendi duygularının farkına varamayacağı durumlar olacağı gibi, sıklıkla yapılan hata ise; duygularınızı yok saymak, reddetmek yada bastırmaya çalışmaktır. Halbuki hissedilen bir şeyi reddetmek onun etkisini iki katına çıkarır. Yapmanız gereken korkuyorsanız bu korkuyu değiştirmek için, önce onu kabul etmelisiniz. Örneğin terk edilmekten korkan birinin bu korkuyu reddederek, düzgün bir ilişki kurması imkansızdır. Önce korkuyu kabul ve tespit etmeli sonra nedenini bulmalı ve daha sonra değiştirmeye çalışmalıdır. Duyguların farkına varmak, bu duyguları olduğu gibi kabul etmek, yerine yeni ve olumlu olanları koyabilmek için olmazsa olmazdır.
Duygularınızı bastırma eğilimine direnin. Bastırmak ve geçmesini dilemek sorunu çözmez hatta üstünü örttüğünüz her dakika için katbekat artar. İçinizdeki korkan yanınıza bir çocuğa yaklaşır gibi yaklaşın ve o duygu sizle konuşmaya başladığında, sizde ona bu duygunun değişebileceğini mantıklı ve gerçekçi bir şekilde anlatın.
2- Geçmişte Yaşamayı Bırakın, Anı Yaşamayı Öğrenin;
Bir çoğumuzun olumsuz duygularının kaynağı, geçmişte yaşadığımız olaylarının sonlanması fakat duygusal olarak halende geçmişte takılı kalmamızdır. Kendinizi asla geçmişin kurbanı olarak görmeyin, geçmiş ile olan tek bağınız yaşadıklarınızdan almanız gereken dersler olmalıdır. Geçmiş deneyimlerin geçmişte bıraktığı etkileri değiştiremeseniz de, şu anki etkilerini değiştirmek sizin elinizde bunu unutmayın. Ne düşünmek ve neye inanmak istediğinizi seçme hakkınız var.
Geçmişteki yaralarınızı düşünmektense derslerinizi almış şekilde bugünü yani yaşamak en doğru durumdur. Bunun için yapmanız gereken geçmişteki anılarla vedalaşmak, helalleşmek ve affetmektir.
3- Olumsuz Duygularınızın Neden kaynaklandığını Tespit Edin;
Neden biz bir olaya çok fazla tepki verirken, eşimiz yada başka bir arkadaşımız aynı tepkiyi vermez? Hiç düşündünüz mü? Nedeni bizim yaşanan olaya bakış açımız, ne kadar anlam kattığımız ve ne hissettiğimizdir. Duygular olaylara kattığımız anlamlardır. Ve yaşadığımız bu duygular boş değildir, mutlaka bir amaca hizmet eder. Her duygunun bir amacı bir de hedefi vardır. Sevgiliniz sizi terk ettiğinde duyduğunuz üzüntü aslında bundan sonra da terk edilirim korkusu ya da ben sevilmeye değer biri değilim kaygısı olabilir. Ve bu geçmişte yaşadığınız fakat etkisinden kurtulamadığınız bir olayın kalıntısı olabilir. Bu noktayı keşfettiğinizde olumsuz duyguları kolayca olumluya çevirebileceğinizi göreceksiniz. Bazen sadece nedeni keşfetmek tüm problemi çözmektir. Duygularınızın sizdeki referanslarını keşfetmek çok önemlidir. Nedenleri bilirsek, sonuçları değiştirebiliriz.
4- Yaşanan Her Olaya Büyük Anlamlar Yüklemeyin;
Yaşadığımız her olayın illa büyük bir anlamı olmak zorunda değil. Olaylara bakış açınız, onları nasıl anlamlandırdığınız olumlu bir ruh hali için çok önemlidir. Sizi etkileyen olayların kendisi değil, sizin onlara kattığınız korkular ya da mutluluklardır. Daha öncede söylediğim gibi, örneğin; terk edilmek arkadaşınız için sıradan bir olay olayken, sizin için hayatınızı alt üst eden, size nefes aldırmayan bir durum haline gelebilir. Bunun nedeni yaşadığınız korkularınızdır. Ve korku referanslarınızla geleceği tahmin etmek ve genellemekten kaynaklanır.
Hayatınızdaki olumsuz değil, olumlu yönlere yönlenin. Yaşanan olaylara mantık çerçevesinde ve olumlu bir mercekle bakmak ruh halini iyileştirir.
5- Kendi Değişiminizi Planlayın;
Hayatımızdaki her hangi bir projeyi, nasıl ki belli bir plana, programa ve sisteme oturtmadan başaramıyoruz, aynen öylede değişim için de bir plana ihtiyacımız var. Tabi ki değişim noktasında size yol arkadaşlığı yapacak bir uzmandan yardım almak olumlu sonuç verecektir. Kişisel gelişim yolculuğunuza ister bir uzmanla yada kendi başınıza çıkın elinizde bir planınız muhakkak olmalı. Duygu ve düşüncelerimi değiştirmek için nasıl plan hazırlamalıyım ?
Duygu Ve Düşüncelerimizde Olumlu Değişim Planı;
* Aklınıza gün boyunca gelen olumsuz düşüncelerinizin listesini yapın
* Düşüncelerinize sebep olan hangi korkularınız ve endişeleriniz. (Düşünün ve yazın)
* Düşünce ve endişelerinizin kaynağı ne olabilir. Hayatınızı gözden geçirin.
* Korkunuz ve endişeniz gerçekten değiştirmeniz gereken bir özelliğiniz ya da davranış biçimiz den kaynaklanıyorsa hemen o davranış üzerinde çalışmaya başlayın. Fark etmek bile çözümün yarısına sizi taşımaktadır.
* Korkunuz ve endişeniz başınıza sizin kontrolünüz dışında gelmiş bir olaydan kaynaklanıyorsa bu mantıksız ve gerçekdışı korkudan kurtulun. Bir şeyin bir kere olması bir daha olacağı anlamına gelmez.
* Olumsuz düşüncelerin hemen yanlarına pozitif hallerini yazın ve en azından yirmibir gün sabah akşam pozitif hallerini yüksek sesle okuyun.
* Aynı zamanda olumsuz cümleler her aklınıza geldiğinde, olumlu hallerini sesli bir şekilde tekrarlayın. Bir süre sonra olumlu düşünmeye kendiliğinden başlayacaksınız.
Sevinç Karakaya
DevamıTerk Edilme Endişenizi Nasıl Terk Edersiniz?
İlişkim yada evliliğim eninde sonunda bitecek, düşüncesiyle anı yaşamaktan uzaklaşıp, daha ayrılık yaşamadan, ayrılık acısını yaşıyor musunuz? ya da Tek edilme, bırakılma korkusu ilişkinizi huzurlu ve mutlu şekilde yaşamanıza mani oluyor mu? Sevdiklerinizi, ailenizi her hangi bir sebepten kaybedeceğinize dair endişeleriniz var mı? Bir çoğumuzun yanıtı sanırım ”EVET”
Terk edilme endişemiz bir çoğumuzun maalesef ilişkilerine bir sıfır yenik başlamasına sebep oluyor. Kaynağı için, ister tecrübelerinizden doğan ön yargılarınızı tekrar tekrar hayatınıza çekmek deyin, ister engel olamadığınız korkularınız deyin yada ille de ulaşmak, sahip olmak istediklerinizin, takıntı haline gelmesinden dolayı, kaderinizin sizden kaçması deyin, bir çoğumuz hayatta kendi içsel deneyimlerimizden kaynaklı ”Terk edilme endişesi” yaşıyoruz.
İçselleştirdiğiniz Terk Edilme Endişeniz, Dua Olup Size Geri Geliyor;
Hissettiğimiz her terk edilme endişesini, bizi adeta hayat deneyimimizi yaşamadan yaşar hale getiriyor. İlişkilerinizin kaderini endişelerinizle bir dua olup size gelmesini sağlıyorsunuz. Aslında neye yoğunlaşırsanız bir nevi onu çoğaltıyor ve kaderiniz olarak karşınıza gelmesini sağlıyorsunuz. Terk edilmek elbette üzücüdür, kimse böyle bir deneyimi yaşamayı tercih etmez, fakat gerçek işaretler yokken ya da işaretleri yanlış yorumlayarak, hayatı, asılsız bir varsayım ve korkular üzerine tedirgin yaşamak da elbette normal değildir.
Neden Terk Edilme Biri İçin Sadece Hayatın Zorluğu İken, Bir Başkası İçin Hayatın Sonudur?
Terk edilme endişesini yoğun yaşayan kişilere bakıldığında, geçmişlerinde, çocukluklarında güven, huzur, kabul edilme, sevilme ve sevme, hayatı paylaşmak gibi, temel gereksinimleri yeterli şekilde giderememiş olduğu görülmektedir. Çocukluğunda anne-babası ile tam bir sevgi alışverişi yaşayamamış, ya da çocukluk anılarında bırakılmak ciddi tecrübeler yaşayan kişiler, şu anki ilişkilerinde de aynı beklentiyi devam ettirirler. ”Bir gün terk edileceğim”, ”sevilmeyeceğim”, ”sevdiklerim yanımda kalmayacak” gibi endişeleri geçmişteki tecrübelerinden bugüne taşırlar. Ve adete bu günün gerçeği olması ve haklı çıkmak adına terk edilmek için ellerinden geleni yaparlar.
Terk Edilme Endişesini Tetiklemek?
Terk edilme endişesinin altında geleceği önceden, gerçekçi olmayan bir şekilde, olumsuz olarak görmek ve kafasında oluşturduğu bu negatif resme, senaryoya inanmak vardır. Bu tip kişiler genelde negatif ve karamsar olma eğilimindedirler. Bu olumsuz bakış ve bekleyiş zamanla ”kendini gerçekleştiren kehanet” dönüşür. Düşündüğünüz her şey dualaşıp artık size geri gelmiş gibidir. Tabi ki haklı çıkıldı, kişinin korktuğu başına geldi, kişi ”Ben demiştim”, ”Ben biliyordum”, ”Yine aynı şey oldu” diye düşünür. Kişi aslında hiçbir şey bilmiyordur. Sadece farkında olmadan ilişkisini karamsarlığına ve negatif beklentilerine uygun şekilde yaşamış ve kendi endişelerini gerçeğe dönüştürmüştür. Örneğin; zaten günün birinde terk edileceğine inanan birisi ilişkisinde aşırı kıskanç davranır ve sonunda eşi yada sevgilisi bunalıp ondan uzaklaşabilir ya da kişi evli birisiyle birlikte yada hiçbir zaman olmayacak imkansız bir serüvene girebilir. Birinci durumda kişi korktuğu sonu hazırlamış, ikinci durumda ise zaten olumsuz sonuçlanması garanti bir yola girmiştir ki korkularında haklı çıksın. Yani korktuğu başına gelmemiştir, korktuğu sonu hazırlayan durumları kendisi oluşturmuş ve şekillendirmiştir.
Terk Endişesinin İlişkiye Yansımaları Nelerdir?
Sizin için terk edilme hayat adına bir zorluk mu? Yoksa başa çıkamadığınız bir durum mu? Fark edebilmek için kendinizi takip edin. Terk edilmekten endişe eden kişiler genelde yakın ilişki kurmaktan kaçarlar, ilişkilerinde kendilerini tamamen ilişkiye adamaktan çekinirler. Bunun altında, ”Bir gün zaten bitecek” olan ilişkinin hayal kırıklığı ve acısından uzak durma çabası yatabilir. Yakınlık kurmadığı için elbette ki yakınlıkla karşılık görmez. Kıskançlık ve aşırı sahiplenmecilik duygularını çok yoğun yaşarlar ve genelde sevdikleri kişiyi baskılarıyla bunaltırlar ve tabii ki kendilerinden uzaklaştırırlar.
Terk edilme korkusu, endişesi yaşayan bazı kişiler ise; terk edilmemek için karşı tarafı bunaltacak kadar ”iyi” davranabilirler; gereğinden fazla ”fedakarlık” eder, gereğinden fazla karşı sevdiğinin üstüne düşebilirler. Takıntı halinde sürekli birlikte olmak isteyebilir ve ilişkilerinde karşı tarafa yaşam alanı bırakmazlar ki, bu davranışlarda bir ilişkiyi bitirmenin emin yollarındandır.
Belki ilginç gelebilir size ama bu endişeye sahip kişiler ayrılma ve terk edilmeye karşı aşırı hassas olmalarına karşın, güven verici, dingin, huzurlu insanlardan ziyade ”her an elinden uçup gidecekmiş” gibi duran, soğuk, mesafeli ve güvenilmez insanlara karşı ilgi duyarlar. Bu durum bilinçaltınızdaki korkunun sizi haklı çabasından başka bir şey değildir. Şayet birlikte oldukları insanlar terk edici özeliklere sahip değilseler de kişiler, sevdiklerini aşırı sahiplenerek, sorgulayarak, sıkıştırarak onları kendilerinden uzaklaştırabilirler.
Terk Edilme Endişesini terk Etmenin Yolu?
Terk edilme endişesini terk etmenin yolu ise; korkuyu tetikleyen davranışları anlamak ve derhal son vermektir. Aslında amaç terk edilme durumuna yol açan davranışların ortadan kaldırılmasıdır. Mesela aşırı kıskanç kişinin, eşini takip etme, sıkıştırma ve baskı uygulama gibi davranışlarını her fark ettiğinde durdurarak yerine yeni makul davranışları koyması ve bir süre farkındalıkla devam etmesi gerekir. Tutarlı ve güvenilir eşler seçmeye özen göstermek de korkuyu yok etmenin yollarındandır.
Tabi değiştirmeye, asıl değiştirmeniz gereken yerden başlamalısınız yani, terk edileceğinize dair aslı ve gerçekliliği olmayan inançlarınızdan. Hedefiniz ne geçmişe odaklanıp artık değiştiremeyeceğiniz konularda halen endişe duymak, nede henüz başınıza gelmemiş kendi kafanızda kurguladığınız endişeleriniz değil, olması gereken ”an” da kalıp, doğdu iletişim ve davranışlarla sevilebilme, bir yerlere birine ait olma hali, beğenilme, eğlenme, gibi temel insani ihtiyaçları tatmin etmek ve mutlu ilişkiler yaşamak olmalıdır.
Sevinç Karakaya
DevamıHayatınızdaki Enerji Hırsızlarını Tanıyın
Neden bazı insanları ilk görüşte, sanki çok yakınımız gibi severken, bazılarına da anlam veremediğimiz bir sebepten içimiz ısınmaz?
İnsan sosyal bir varlıktır. Girdiği her ortamda, hayatının her alanında değişik insanlar tanır. Kimilerini daha ilk görüşte beraber olmaktan keyif alır, severiz. Onlarla beraberken içimizde anlam veremediğiniz bir rahatlık ve tanıdıklık hissi yaşarız. Yanlarında huzur buluruz.
Birde bize iyi gelmeyen, enerjimizi kaptırdıklarımız vardır. Bu kişiler ne yaparlarsa yapsınlar onlarla beraberken huzursuz oluruz, başkası için seve seve yapabileceğim şeyleri bu kişiler için yaptığımızda kendimizi kötü hissederiz. Bu kişilerle vakit geçirdikten sonra kendimizi yorgun, çaresiz ve değersiz hissedebiliriz. İltifatlarından, eleştirilerine kadar hep bir gizli mesaj vardır ve bu gizli mesajın altında ”ne kadar değersiz” olduğumuz yatmaktadır.
Bu satırları okurken aklınıza böyle birileri gelmiyorsa, oldukça şanslısınız demektir. Fakat bir çoğumuz günlük yaşamımızda bu tarz insanlarla karşılaşırız. Kimi zaman bir arkadaş, bazen ailemizden biri bazen de eş/sevgili olarak karşımıza çıkarlar. Maalesef yaşamın olduğu her yerde olumsuz insanlar olabilir.
Enerji Hırsızlarından Nasıl Korunursuz?
Peki bu tip duygusal enerji hırsızlarından nasıl korunuruz? Daha önceki yazılarımdan ”10 Adımda Yaşam Enerjinizi Yükseltin” yazımı tekrar okuyarak, günlük yaşamınızda düşen enerjinizi yükseltip ve kendinizi nasıl koruma altına alabilir detaylı inceleyebilirsiniz. Fakat istisnai durumlar dışında bu tip insanlarla sınırlı iletişim içinde olmak en faydalı yoldur. Yapmanız gereken onları tanımak ve sonra ilişkimizi kesebileceklerimizle kesmek yakın çevre ve aile için ise mesafeli bir ilişki sergilemelisiniz.
Enerji Hırsızlarını Nasıl tanırsınız? İşte Size tipik özellikleri;
Her Zaman Mağdur Tipler; Bu tipteki kişilere tüm dünyanın kendilerine karşı olduğunu düşünürler. Onlara göre, arkadaşları ve sevgilileri hayatlarında karşılaştıkları herkes kendilerine kötülük yapmaya çalışıyordur. Devamlı mutsuz, şikayet eden, çözüm önerilerini asla kabul etmeyen ve mutsuzluk yayarak beslenen tiplerdir. Onların mutsuzluklarını usanmadan dinlerseniz dostu olabilirsiniz, ama çözüm önerdiğinizde sizinle ilgilerini keseceklerdir. Çünkü istedikleri çözüm değil sorundur, sorunla beslenirler. Bu tiplerin hayatınıza katkısı; onlarla olan paylaşımlarınızdan sonra halsiz, yorgun hasta ve çaresiz hissedersiniz. Adeta hayat enerjinizi emerler.
Her Durumda Acıların Kraliçesi Tipler; Bu tipteki kişiler en küçük olaydan bile drama bir eser sahneye koyabilirler. Ortamda ilgi odağı olabilmek en büyük motivasyon kaynaklarıdır. İlgi çekmek için her türlü abartı ve çarpıtmayı kullanırlar. Onlar her olumsuz olayın en acı çeken kraliçeleridir. Sadece acı değil tabi; her eğlencenin en aşırısını onlar yaşamışlardır muhakkak… Onları bu aşırılı, abartılı halleri konusunda uyarmanıza imkan yoktur, sizi duygusuzluk ve empati yoksunu olmakla bile suçlayabilirler. Genelde kötü gün dostlarıdır, kötü gününüzde tam zamanlı yanınızda bulunarak felaket tellallığı yapıp, acınızı iki katına çıkarırlar. Elbette bunu sizin acınızı paylaşıyormuş maskesi altında yaparlar. Acınıza acı katarlar. Onlar acı çekmekten olduğu kadar, başkasının acısından da beslenirler.
Her Zaman, Herkesi Kontrol Altına Almak İsteyen Tipler; Bu tipteki kişiler hayatlarındaki insanları, yakınlarını kontrol etmek ve onlar adına planlar yapmak üzerine bir hayat inşa ederler. Muhakkak her konu hakkında bir bilgileri, her duruma müdahale etme güçleri vardır. Öncelikle hayatınızdaki kontrolünü elde tutmak için, sizi yanlış ve kendiniz için sağlıklı düşünemediğinize inandırarak başlarlar. Sizin fikir ve isteklerinizi geçersiz, yersiz kılar ve onun fikirleri ile hareket etmenizi sağlamak isterler. Bu kişilerin gösterdiği yoldan gitmezseniz, sizden kötüsü yoktur, onun yolundan gitmeyerek ,yaşadığınız tüm negatiflikleri hak ettiğinize inandırmaya çalışır. Bu tiplerle muhabbet danışman ve danışan edasında geçer ve sonunda kendinizi hükmedilmiş, küçültülmüş ve değersizleştirilmiş hissedersiniz. Zamanla kendinize olan saygınızı kaybetmenize ve içinizde negatif bir öfke birikmesine sebep olurlar.
Her Zaman Dünyanın Merkezi Olan Tipler; Dünya bir yana onlar bir yanadır. Empatiden yoksun ve sevgiden uzak tiplerdir. Abartılı kendini beğenmişlikleri vardır. Her şey onların istediği gibi olmalıdır yoksa soğuk, kırıcı ve cezalandırıcı olurlar. Her şeyin en iyisini onlar yapar, en büyük acıları onlar çeker ve tabii ki her şeyi onlar bilirler. Kendilerine ve egolarına hizmet etmeyen kimseyle arkadaş, eş ,dost sevgili olamazlar. Etraflarında kendilerine itaat eden her zaman küçük bir grup mutlaka bulundururlar. Ne acınızı, ne mutluluğunuzu paylaşma imkanı bulamayacağınız bu tipler sizi ne dinler ne de önemserler.
Çok Konuşan Tipler; Bu tipteki kişiler kimseyi dinlemezler, tek motivasyonları konuşmaktır. Sizin hisleriniz veya anlatmak istediklerinizi fark etmezler bile, sadece kendi anlatacakları ile ilgilenirler. Konuşmaya dahil olabilmek için ne yaparsanız yapın araya girmeniz imkansızdır. Sıkıldığınızı belli ettiğinizde ya da dinlemediğinizi fark ettiklerinde sizi rahatlıkla bencillikle suçlayabilirler. Siz hayatınızın en kötü gününü yaşıyor olsanız bile çok kısa bir süre sonra anlattıklarınıza olan ilgisini kaybeder ve sizinkiyle benzer ve tabi ki daha önemli olan kendi hikayesini anlatmaya başlar.
Acımasız Derecede Gerçekçi Tipler; Bu tipteki kişiler dürüst olduklarını iddia eden acımasızlardır. İstedikleri tüm eleştirileri, yerli yersiz patavatsızca söyler bir de üstüne ”dost acı söyler” derler. Bütün tiplerin en yorucu ve tehlikeli olanıdır. Hakim rolü ile önüne geleni eleştirir, her durumda hakem rolü ona aittir. Sizin fikrini sormasanız da fikrini acımasızca dile getirir, itiraz ederseniz eleştirisini bir doz yükselterek yineler. Hayatta olan kızgınlığını insanları utandırarak, küçük düşürerek ortaya çıkaran bu tipler gerçekten kontrolsüz olurlar. Onlarla birlikte geçirdiğiniz zamanlarda hep diken üstünde şimdi ne gaf yapacak diye beklersiniz. Bu tipler sizi yıpratır olabildiğince uzak durmanız gerekir.
Hizmetçi Ruhlu Tip; Bu tipler siz istemeseniz de sizin için, bir şeyler yapar ve hayatınıza bir şekilde dahil olmak isterler. Hayatta var olma şekilleri birileri için istenmeyen fedakarlıklar yapmak ve karşı tarafı borçlu hissettirmektir. Her zaman mağdur tipler gibi, hizmetçi ruhlu tipler de etrafını ”değer bilmezlik” ve ”vefasızlıkla” suçlarlar. Diğer tipler kadar zararlı olmasalar da insanın üstünde olmaması gereken vicdani bir yük olurlar. Onlarla birlikte olduktan sonra hep bir şeyleri eksik yapmış yada haksızlık yapıyormuş gibi hissedersiniz. Böylece asıl haksızlığı kendinize fark etmeden kendinize yapmış olabilirsiniz.
Bu saydığımız tiplerde çevrenizde birileri varsa kişileri, değiştirmeye çalışmayın, değiştiremezsiniz. Kendiniz için yapacağınız en iyi şey uzak yada mesafeli durmaktır. Eğer ki bu tiplerden birine kendinizin zaman zaman saplandığınızı hissediyorsanız. Lütfen bu konuda hem farkındalığınızı arttırmak hem de davranışlarınızı dengelemek için destek alın. Aksi taktirde bir gün tavırlarınızdan dolayı yalnız kalabilirsiniz.
Sevinç Karakaya
DevamıKırılma Ve Kırma
Sizce neden insanlar bizi yanlış anlıyor? Kendi hayatımızdan biz sorumluysak, acaba kendimizi de anlatmaktan biz sorumlu olabilir miyiz? Yanlış anlaşılmıyor olabilir miyiz? Anlaşılmadığımızı düşünüp kırılıyor muyuz? yada kırıyor muyuz?
Herkes Bizi Yanlış Anlayabilir Mi?
Elbette herkes bizi doğru anlayacak diye bir durum yok, bazı insanlar gerçekten bizi yanlış anlıyor olabilir. Fakat biz sürekli yanlış anlaşıldığımızı düşünüyorsak, o zaman dönüp bakmamız gereken kişinin kendisidir. Evet anlaşılmamak normal fakat birden çok kişinin bir araya geldiğini ve bizi sürekli yanlış anlamak için anlaştığını düşünmek, sağlıklı bir durum değildir.
Çevremizdeki kişiler oy birliği ile bizi yanlış bulmaya karar vermeyeceğine göre, bizim kendimizi gözden geçirmeye, kendimize eleştirel gözle yaklaşmaya ihtiyacım var demektir.
Hep Aynı Şeyi Yapıp, Farklı Sonuç Bekleme Hatası;
Genelde; devamlı yanlış anlaşıldığını düşünen kişiler, aynı şeyleri yapar ve bu sefer doğru anlaşılmayı bekler. Oysa ki hep aynı şeyi yapıp, farklı bir sonuç bekleyemeyiz. Projektörü kendimize çevirip, kendimizi gözlemlemeye başladığımızda, insanlarla olan ilişkilerimiz de nasıl hatalar yaptığımızın farkına varabiliriz. Sorunu görmek, farkına varmak kendimizde çözüme ulaşmamızı da sağlar.
İletişimlerimizde farklı tepkiler vermeye başlarız, değişik yöntemlerle kendimizi ifade etmeye başlarız. Böylece de iletişim halinde olduğumuz kişilerde bizi doğru anlayacaktır.
Aynı yöntemlere ve iletim yanlışlarına devam ettiğimiz taktirde; Yanlış anlaşıldığımızı düşünüp kırılacağız yada kıracağızdır?
En Çok Kırılanlar ”Duygusallar”
Sağlıklı bireylerin bir insanı bile isteye kırması, elbette doğal olarak beklenen ve istenen bir durum değildir. Fakat bazen öyle insanlarla karşılaşıyoruz ki bu insanlar fazlası ile alınganlardır. Ve her şeye kırılırlar. Kendilerine saygıları olmayan kişiler, genelde aşırı alınganlıklar gösterirler.
Kendilerine öz saygısı olmayan kişiler çok çabuk kırılıyorlar. Bu insanların karşılarından beklentileri çok fazladır. ve beklediklerini bulamayın, karşılarında iletişim halinde oldukları kişiler onlara istedikleri gibi davranmadığında kırılırlar. Çünkü onlara göre, bu kişiler onları sevmiyordur, değer vermiyordur ve alınırlar, kırılırlar. Alıngan ve kırılgan kişilerin savunması ise; ”Ben duygusalım” dır. Şimdi bir kısmınız diyebilir, Duygusal olmanın nesi kötü? Duyguları olması bir insanın kötü olan değil, kötü olan ”ben duygusalım” deyip, duygularının esareti altına girmektedir.
”Ben duygusalım” altında ben duygularımı değil, duygularım beni yönetiyor vardır. Ayrıca ben duygusalım ve sadece kendi duygularıma karşı duyarlıyım, çevremdekiler beni kırmamak için, çok hassas dolaşmalı ”dünyanın merkezi ben olmalıyım” vardır. Bir çoğumuzun hayatında duygusallığın altına saklanmış aşırı alıngan insanlar vardır. Peki şimdi şöyle bir düşünün hangimiz bu insanlarla olmaktan keyif alıyoruz? ”Hayır” değil mi? çünkü bu kişilerle beraber olmak oldukça yorucudur. Her an ”aman kırılacak mı?” ”aman darılacak mı?” stresi altında temkinli olmaya çalışmak, ilişkinizi normal olmaktan çıkarır ve çok zordur.
Bazı İnsanlar Neden Gerçekten Kırıcı Olurlar?
Hemen hepimizde zaman zaman şu hal olmuştur. Birini kırarız, o an içindir bu sonra kendimize geldiğimizde, üzülürüz neden kırdım diye, ”Ben istemeden yaptım” deriz. Belli ki bu insanlar bizim kırmak istediğimiz insanlar değildir, sevdiğimiz insanlardır. Öyleyse biz neden kırarız insanları? yada bazı insanlar neden kırarlar başkalarınız?
Aslında kendinizi özellikle bu durumların sonralarında incelediğinizde; birilerini istemeden de kırdığınız zamanlarda çok stresli olduğumuzu görürüz. Stres bilinç altımızda ölüm tehdididir. Böyle bir ölüm tehdidinin altında, panik olan bilinçaltı sağlıklı tepkiler veremez. Bilinçli düşünen kısmımız devre dışı kalır, sağlıklı değerlendirme yapamaz hale geliriz. Ve bu halde kendini koruma iç güdüsü ile bizi saldırganlaştırır.
Elbette bilinçli olarak olayın farkındayızdır, biz sevdiğimiz bir insanla bir konuyu tartışıyoruzdur. Fakat bilinç altımızın algısı bu değildir. Bu sohbet esnasında, bizim bilinç altımızda bizi suçlu hissettirecek, suçluluk duygumuza temas eden bir şey varsa bizi saldırganlaştırıyor. Bilinç altımız kendini yetersiz , değersiz, kabul vermediğini, dışlandığını hissediyor. Ve bu tüm yetersiz, değersiz, kabul görmeme, dışlanma,reddedilme gibi duygular bilinç altında ”ölüm korkusunu” tetikler. ”Ben değersizim tek başınayım ve yok olacağım, zarar göreceğim öleceğim” olarak algılanır bilinç altı tarafından.
Bu durumda yaşadığımız stres bizim bilinçli düşünmemizi engeller. Ve bizim bilinç altı kayıtlarımızdaki en ufak bir şeye bile dokunulması, bizi strese sokar, saldırganlaşırız ve kırıcı oluruz. Olay biter sakinleşiriz. Ve ”ben nasıl kırdım” diyebiliriz.
Kırıcı Olmamak İçin Stresimizi Nasıl Kontrol Altına Alabiliriz?
Bu bilgiler sahip biri stres altında bu davranışları kontrol edemese de, Kişi stere girme aşamasında bunu hisseder ve biliriz. Yapılacak şey ya o ortamı terk etmek, ya bir tartışma anı ise mola istemek, derin nefesler almak şeklinde kendimizi olayın başında kontrol altına alıp kendimizi sakinleştirmeye odaklanabiliriz. Zaten düşüncelerimizi farklılaştırırsak buna uygun duygularda düşüncelerimizi takip eder. Unutulmaması gereken; ”Düşüncelerimiz duygularımızı oluşturur.” Düşüncelerinizi kontrol etmeyi öğrenin… Hayatınızdaki hiç kimse için; önce kırıp, sonra yapıştırıp sonrada her şeyin eskisi gibi, olmasını bekleyemezsiniz.
Sevinç Karakaya
DevamıSizden Uzaklaşan Eşinizi, Geri Kazanmanın 10 Altın Kuralı
Eşinizin size ilgisinin azaldığını, sizden uzaklaştığını mı hissediyorsunuz? O zaman yalnız değilsiniz. Evliliğinde bir çok kadın zaman zaman bu his içine girer. Ne oldu da size kendinizi bir zamlar prenses gibi hissettiren eşinize ne oldu? Bir zamanlar peşinizden koşan, size arzu ile bakan, sürprizler yapan o adam şimdi nerede? Size bir iyi bir de kötü haberim var. Kötü haber şu ki evliliğinizde sorun çanları çalıyor. İyi haber ise; evliliğinizi kurtarmak elinizde…
Erkekler Neden Eşinden Uzaklaşır?
Evliliklerde erkelerin eşlerinden uzaklaşmasına neden olan bir çok faktör vardır. Ve her evlilik için de ayrı ayrı liste yapmak mümkün. Fakat hemen hemen eşinin uzaklaştığını söyleyen kadınları dinlediğimizde uzaklaşma sebebi farkında olmasanız da, eşinizin size duyduğu öfke ve kırgınlıktır. Eşiniz içindeki öfke ve kırgınlığa yenik düştüğünde, size yakın ve sıcak davranmak istese de unutamadığı yaşanmışlıklar, kapatamadığı eski defterler onun size yaklaşmasını engeller. Unutmak ve affetmek kadınlara nazaran erkeklerde aşılması çok büyük bir engel gibi ilişkilerinin ortasında durur.
Öfke ve kırgınlık birbirini takip eden iç içe geçmiş ve evliliği yavaş yavaş köklerinden zehirleyen bir duygudur. Çözüme kavuşmadığı sürece evlilik gün be gün sona doğru sürüklenir. Elbette bu duygular bir günde ulaşmaz. Herkesin olduğu gibi eşinizin de bir kotası vardır ve yavaş yavaş o dolmuştur. Ve bu ilerleyişte ki başrol oyuncusu da maalesef sizsiniz.
“Sürekli eleştirmek, asla taktir etmemek,başkaları ile kıyaslamak, yaptıklarını hiç onaylamamak, sık sık terslemek, her şeyden şikayet etmek, durmadan hayıflanmak, en ufak sorunu bile büyütmek, her zaman mutsuz bir kadın olmak..vb” size tanıdık geliyor mu? Bu özellikler size tanıdık geliyor ise eşinizin sizden uzaklaşması sürpriz olmasa gerek.
Sürekli eleştiren, şikayetçi olan, memnuniyetsiz ve mutsuz bir kadının evliliğindeki yıkım gücü atom bombası gibidir. İşte size eşinizi kazanmanın 10 altın kuralı;
1- Sorunlarınızı Konuşun; Sorunları görmezden gelerek ya da yok sayarak çözemezsiniz. Eşler arasında açık ve net iletişim, karşılıklı dürüstlük mutlu evliliğin temelini oluşturur. Eşinize sizden uzaklaştığında ne hissettiğinizi ve durumu değiştirip ilişkinizi şifalandırmak için, yardımına ihtiyacınız olduğunu açıkça anlatın.
2- Birlikte Çözüm Yolları Arayın; Eşinizle aranızda tartışmalar yaratan konuları tek tek ele alın. Kendi hatalarınızı kabul edin ve birlikte neler yapabileceğinizi bulun.
3- Eşinizi Olduğu Gibi Kabul Edin; Eşinizi değiştirmekten ve başkaları ile karşılaştırmaktan vazgeçin. Onu olmadığı birine dönüştüremezsiniz. Baskıcı ya da kontrolcü olmaktansa onu anlamaya çalışın. Ona özen gösterin ama boğmayın, onunla ilginin ama sıkmayın.
4- Ona Değerli Olduğunu Hissettirin; Eşinizi beğendiğinizi, ona değer verdiğinizi, saygı duyduğunuzu hissettirin. İletişiminizi arttırın. Onu dinleyin, taktir edin, asla başkaları kıyaslamayın ve kesinlikle aşağılamayın.
5- Geçmişi Bugüne Taşımayın; Geçmişte herkes hata yapabilir. Fakat herkesin bir şansa ihtiyacı vardır. Eşinizde hata yapmış olabilir. Geçmişte yaptıklarını bugüne taşıyıp, onu yargılamayın, yaptıklarını başına kakmayın. Kendi yaptıklarınız için özür dilemeyi ve onu affetmeyi öğrenin.
6- Pozitif Olun, Pozitife Odaklanın; En itici kadınlardan biri devamlı söylenen kadınlardır. Sürekli yakınan, sitem eden, her şeyden şikayetçi olan birinin yanından hepimiz jet hızı ile kaçmak isteriz. Negatif düşünceler başkasından daha çok size zarar verir ve sizde dahil tüm çevrenizi mutsuz eder. Pozitif düşünün, pozitife odaklanın, konuşurken pozitif kelimeler seçin,pozitif cümleler kurun, bardağın dolu kısmına bakın ve boş kısmını yargılamayın. Ve tabi yüzünüzden gülümsemeyi eksik etmeyin.
7- Daha Fazla Sarılın; Tensel temasınızı arttırın, Bir sebep aramayın durup dururken ona sarılın. Hiç beklemediği anda öpün, elini tutun, yanağını okşayın. Dokunmanın büyüsüne inanın.
8- Daha Fazla Birlikte Vakit Geçirin; İleride hatırlamak üzere mutluluk uyandıracak anılar biriktirin. Anı haritanızı genişletin. Birlikte yapmaktan hoşlanacağınız aktiviteler yapın. Günlük yaşamın monotonluğundan kurtulacağınız ve baş başa kalacağınız küçük kaçamaklar, yürüyüş, piknik ayarlayın.
9- Cinselliğinizi Renklendirin; Yaşamınıza cinsel öncelik verin. Eşinizi geri çevirmeyin. Cinsel hayatınızı sıradanlıktan kurtaracak fantezilerle süsleyin. Kendinizi hayal gücünüze bırakın.
10- Yardım Alın; Elinizden gelen her şeyi yaptığınız halde, eşiniz size halen uzaksa ve evliliğinizde sorunlar devam ediyorsa muhakkak bir uzmandan yardım alın.
Sevinç Karakaya
DevamıErkekler Nasıl kadın İster?
Erkekler için bir ilişkide duygusallıktan çok cinsellik aramaları ile genel geçer bir söz olsa da, en az kadınlar kadar erkeklerde bir ilişkide duygusallık isterler ve duygusallığa ihtiyaç duyarlar. Sadece erkek ve kadının duygusallığını da sevgisini de gösterme şekli farklıdır.
Erkek sevgisini ve ilgisini kadınının sorumluluğunu alarak ve kadının hayatını kolaylaştırarak gösterirler. Kadınından bekledikleri ise, sevgisinden sadakatinden emin olmak ister. Her erkek kadının gönlünde yatan aslan olmayı arzu eder. Kadını tarafından onaylanmak, güvenilmek, sevilmek ve kendine ihtiyaç duyulduğunu hissetmek ister. Erkeklerde bu davranışları göremedikleri zaman tıpkı kadınlarda olduğu gibi mutsuzluğa sürüklenirler. Görüldüğü gibi ilgi görmek sadece kadınlar için değil erkekler için de en temel ihtiyaçlardandır.
Erkek için İstenen ve Doğru Kadın Tanımı Nedir?
Erkeklerin de kadınlar kadar doğru eşi ya da partneri seçmekte hassastırlar. Onlar içinde hayatlarını geçirecekleri hayat arkadaşı bulmak önemli bir iştir. Hatta erkeklerin son zamanlarda evliliğe bu kadar mesafeli durmalarının altında yatan en önemli sebeplerden biri de hatalı evlilik yapma korkusudur diyebilirim.
Erkekler güler yüzlü, kişisel bakımına önem veren, cinsel hayatın en az kendisi kadar onun içinde önemli olduğuna inanan ve anlayışlı bir eş arar. Kendisine ihtiyaç duyulmasını bekleyen erkeğin eril tarafı, dişi bir kadına doğru çekilmek ister. Erkeğin nasıl bir kadın istediğinin cevabı aslında kadının dişiliğinin belirleyiciliğinde yatmaktadır. Erkeği erkek yapan kadın, kadını kadın yapan ise erkektir. O yüzden eril ve sorumluluk sahibi bir eril enerjiyi kendinize çekmeniz için dişil tarafınıza sahip çıkmanız gerekmektedir. Elbette dişilikten kastım rol yapmak ya da sadece cinsel hayatta öne çıkan bir kadınlık değil. Günlük yaşamda, arkadaşlarınızın, ailenizin, iş arkadaşlarınızın yanında her daim bu enerjiyi hissetmekten ve hissettirmekten geçer. Ayrıca mutlu ve güler yüzlü bir kadın olmakta çok önemlidir. Kimse ömür boyu asık suratlı ve gergin biri ile beraber olmak istemez.
Kadınların Erkekleri Kendilerinden Uzaklaştıran En Büyük Hatası?
Her erkek kadınının kahramanı olmak ister ve kendisinin önünde bir rakip görmek istemez. Kadınların en büyük hatası ise erkeklere bir kahraman gibi davranmamasıdır. Birde eril tarafı güçlü bir kadınsanız ve ilişkinize güç savaşlarını da ekliyorsanız, ilişkiniz tehlikede demektir.
Bir çok kadın eşi kendisi bir açıklama yapmadan, anlaşılmayı bekliyor. Fakat dişilerin kullandığı dili bir erkeğin bu kadar kolay anlaması mümkün değildir ve iyi bir kılavuza ihtiyaçları vardır. Kendileri ile güç savaşlarına giren bir partnere değil.
Kadınlar erkelerden beklentilerini onların anlamasını beklemek yerine, açık ve net bir şekilde onlara kılavuzluk yapmalıdırlar. Dikkat etmeleri gereken ise eşlerini kesinlikle değiştirmeye çalışmamalarıdır, aksi halde ters tepecektir. Kadın erkeği değiştirmeye çalışırsa erkek kendini kontrol ediliyor, yönlendiriliyor, reddediliyor ve sevilmiyor hissedebilir. Kadın erkeği ne kadar değiştirmeye çalışırsa erkek de değişime o kadar direnir. O yüzden ben daha iyi biliyorum diyen içlerindeki erilden kadınların vazgeçmesi gerekir.
Erkek sevildiğini, beğenildiğini, taktir edildiğini hissettiğinde kadının mutlu etmek için, kendiliğinden değişmeye başlayacaktır. Bu değişim erkeğin içinde dişisini mutlu etmek isteyen parçanın ön plana çıkmasıdır. Akıllı olan ve eşini seven her kadın; eşini kendinden sonra ilk sıraya koymayı beceren kadındır.
Sevinç Karakaya
Devamı