Aldatılan Kadın İlişkiye Devam Edebilir mi?
İlişkilerde yaşanan aldatma ilişkide bir yara açmıştır ve kolay kolay iyileşecek bir yara değildir bu. Kırılan çok değerli bir vazonuzu düşünün ne kadar düzgün bir şekilde parçaları bir araya getirseniz de eskisi gibi olmayacaktır ve her zaman azar azar su sızdıracaktır. Aldatma yarası hiç kapanmaz fakat hayatımızda bir sebep buluruz affetmek ve hayata devam etmek için… Çoğu kadın aldatılma ile karşı karşıya kaldığında; bir kadın olarak gururu kırılmış, bir eş olarak güvenini yerle bir etmiş olsa da kararını bir anne olarak veriyor. Tüm bunlar yaşanmadan önce ne kadar da mutluyduk ya da o öyle sanıyordum diye düşünür. Peki gerçekten mutlu olsalar eşleri onları aldatır mıydı? aldatmadan sonra ne olacak? Aldatılan kadın eşine tekrar güvenebilecek mi? Yoksa, bir kere yapan yine yapar korkusuyla mı yaşayacak? Aldatılan çoğu kadın benzer bir kararsızlık yaşıyor ve sonunda da pişman olacağı bir karar verebiliyor. Oysa, aldatma krizini doğru yöneterek bu krizi zarar görmeden ya da en az zararla atlatmak mümkündür.
“İlişkinin sonu geldi mi?” sorusunun cevabı sizin ve eşinizin ilişkinizin, bitmesini isteyip istememenize bağlıdır. Bazıları için aldatma geri dönülmez bir yolken, bazıları için atlatılabilecek bir sorun, aşılabilecek bir engel olabilir. Kimi ilişkilerde aldatma ölümcül bir darbe, kimilerinde de ilişkiyi gözden geçirerek olumlu değişiklikler yapmayı sağlayan bir uyarı sinyali gibidir. Aldatma sonrasında yaşanacaklar, aldatmanın nedeniyle doğrudan ilişkilidir. Sadece cinsel nedenlerle bir kaçamak olarak yaşanan aldatma ile bir süredir devam eden duygusal bir aldatma ilişkisinin sonuçları farklı olacaktır. Aldatma sonrasında ya siz ilişkinizin sona ermesine karar verebilirsiniz ya da eşiniz zaten sona ermesini istediği için aldatmış olabilir.
Peki ilişki devam edebilir mi? Evet eşiniz pişman olmuş sizden af dilemiş, siz de bitirmek istemediğiniz için ilişkinize son vermemiş ama nasıl devam edebileceğinizi bilmediğiniz için endişeleniyor olabilirsiniz. Bu süreci daha kolay geçirebilmek için aşağıdaki sekiz adımlı kılavuzdan yararlanabilirsiniz.
Kendinizi Dinleyin: Aldatma hakkındaki tüm bildiklerinizi unutun. Çünkü bunların koşullandırdığı duygular sizi hiç istemediğiniz yanlış kararlara yöneltebilir. Durumun sadece size ve ilişkinize özel olduğunu düşünün. İçinizden gelen sesi dinleyin ve hayatınızın bundan sonrasında ne yapmak istediğinize odaklanın. Kendi iç sesinize kulak verin. iç ses negatif ego gibi güçlü ve bağıran değildir, sessizce size tek cümle fısıldar, mesela “dikkat et” gibi…
Affedin Özgürleşin: Biliyorum bu söylendiği kadar kolay olmayabilir ama eşinizle birlikte devam etme kararını verdiğinize göre bunu siz de istiyorsunuz demektir. Yapılanı onaylamak anlamına gelmeyen ama yapılanın verdiği acıyı hafifletmek için gerekli olan affetmek, olup bitmiş ve değiştirilemeyecek olayların içinizi kemirmeye devam etmemesi için yapabileceğiniz en iyi şeydir. Affetmek, mutluluğunuz için eşinize vereceğiniz bir hediye olacaktır. Affetmek sadece dille olmamalı, kabule geçip geçmiş konular her gün masaya yatırılmamalıdır.
Eşinizi Anlamaya Çalışın: Aldatmayı bir suç, eşinizi bir suçlu, kendinizi de mağdur, kurban olarak görmeyi bırakın Eşinizin bunu neden yaptığını anlamaya çalışın. Onun kendini ifade etmesine ve nedenlerini anlatmasına fırsat verin. Eşiniz de aldatmanın gerçek nedeninin ne olduğunun farkında olmayabilir ve bunları birlikte konuştuğunuzda farkına varabilir. Yolunuza nasıl devam edeceğinize karar vermek için her şeyi tüm ayrıntılarıyla konuşarak ilişkinizde gerçek soruna odaklanmaya çalışın.
Yeniden İlişkiye Başlayacaksanız Tüm Sorumlulukları Paylaşın: Aldatmanın nedenlerini tarafsız olarak değerlendirin ve kendi payınıza düşen sorumluluğu üstlenin. İlişkinizde yaşanan her şeye eşinizle karşılıklı iletişiminizde, neden-sonuç ve etki-tepki süreçleri içinde, her ikinizinde dahil olduğunuzu unutmayın. İlişkinize başlarken, sorunlar yaşarken ya da mutluyken de hep iki kişiydiniz; ilişkinizi yönlendirme ve yolunuzu belirlemede de ortak sorumluluğa sahipsiniz.
Yıkıcı Değil, Yapıcı Olun: İlişkinizdeki sorunları ve nedenleri belirlediğinize göre, artık sıra bunların değiştirilmesine ve düzeltilmesine geldi. Bunun için sizin eşinizden, onun da sizden beklentilerini açıkça konuşarak birbirinizin isteklerini ve değişmesini istediğiniz davranışlarınızı listeleyin. Sorunlarınızı çözüme kavuşturmak üzere bu beklentileri ve değişiklikleri yerine getirmek için yapıcı ve somut adımlar atın. Bu süreçte yapacağınız eleştirilerin de olumlu ve yapıcı olmasına dikkat edin.
Tekrar Güvenmeyi Öğrenin: İlişkinizde aldatmanın en fazla etkilediği şey eşinize olan güveninizdir. Ona tekrar güvenmeniz elbette çok kolay ve kısa sürede olmayacaktır. Ancak “Bir kere yapan yine yapar” anlayışına takılı kalmadan eşinizin hatasından ders aldığını düşünerek ona tekrar güvenmek için çaba gösterin. Elbette burada asıl iş eşinize düşecek ve güveninizi tekrar kazanmak için çaba harcaması gerekecektir ama siz de yersiz şüphelere kapılmadan ve sürekli dedektiflik yapmadan eşinize bu konuda yardımcı olun.
Cinsel Yaşamınızı Önemseyin: Mutlu bir ilişki, duygusal ve cinsel mutluluğun birlikteliğiyle mümkündür. Eşinizle duygusal sorunlarınızı çözmeyi bekleyerek cinsel yaşamınızı ihmal etmeyin. Aksi halde bir yeri yaparken bir yeri yıkabilirsiniz. Romantizm ve tutkuyla yaşayacağınız cinsellik, duygusal bağlılığınızı güçlendiren önemli bir faktör olarak ilişkinizdeki sorunların çözümüne de olumlu yansıyacaktır.
İlişkiniz İçin Destek Alın: Eşinizle ilişkinizi sürdürmek birlikte çıktığınız bu yolda ihtiyacınız olan ilk şey bunu yapmaya istekli olmanızdır. Ancak bu isteğe sahip olduğunuz halde yaşadıklarınızın etkisini üzerinizden atamamış olabilir ve kendinizde yeniden başlama gücünü bulamayabilirsiniz. Böyle bir durumda, desteğe ihtiyacınız olacaktır ama bu desteğin nesnel ve tarafsız bir bakış açısıyla verilmesi önemlidir. Dolayısıyla eş, dost, akraba çevresi yerine, bu konuda uzman bir uzmandan destek alabilirsiniz.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
DevamıEvlilikte Hangi Tartışmalar Boşanma İle Sonuçlanır?(2)
4- Beden Dili İle İfade Ettikleriniz; Gergin tartışmalar sonrası çiftlerin beden dilini izlediğimizde, ”Dolup taşmanın” fiziksel açıdan ne denli sıkıntı yaratan durumlar olduğunu gözlemleriz. Bu fiziksel değişiklerin en belirgini kalp atışlarının hızlanması, ”savaş yada kaç tepkisi”ni ortaya çıkaran adrenalin salgısı gibi hormonal değişikliklerde meydana gelir. Tekrarlanan taşma sahneleri iki sebepten evlilikleri boşanmaya götürür.
- İlki; Eşlerden en az birisi diğeriyle uğraşırken duygusal bir gerginlik hissederse;
- İkincisi; Taştığını hissetmesindeki fiziksel sonuçlar kalbin daha hızlı atması, terleme gibi durumlar;
Bu durumlar sorun çözücü bir tartışmayı neredeyse imkansız hale getirir. Böyle bir haldeyken eşinizin ne yaptığı önemli değildir. Bazen size saldıran eşinize karşılık olarak tepki verirken, bazense bir bardağın yeri için bile şiddetli bir kavga çıkabilir. Böyle bir ruh halinde bilgiyi işleme yeteneğiniz kaybolur yani eşinizin söylediklerine dikkat etmekte zorlanırsınız. Sorunları çözme çabası çöpe atılır. Artık uygulama listenizdeki en refleksif, entelektüel olarak en az gelişmiş tepkilerinizle baş başa kalırsınız. Eleştirme, hor görme yada kendini savunma yöntemleri ile ya ”Savaşma”yı, yada Duvar örme yöntemiyle ”kaçma”yı seçersiniz.
Evliliğinizde bu davranışların olması, yakında boşanacağınız göstermez. Aslında dengeli evlilikler de zaman zaman olması normaldir de… Fakat bu durumun sürekli olma hali kaçınılmaz olarak eşlerin birbirinden uzaklaşmasına sebep olur. Sonuçta ya boşanırlar yada aynı evin içinde duygusal olarak bir birlerine artık yakın hissetmedikleri ayrı ayrı yaşam sürerler. Artık pes etmişlerdir.
5- İlişkiyi Başarısız Onarma Girişimleri; Sert başlangıçlar, dört ölümcül silah, dolup taşmaların evliliği baş aşağı etmesi biraz zaman alır. Fakat çift ilişkisini onarma adına nasıl bir yöntem izlediği birlikteliklerinin gidişini netleştiriyor.
Aslında, onarma girişimi; Çiftlerin hassas tartışmalarda gerginliği azaltmak ve tartışmayı önlemek amacı ile frene basmak için gösterdiği çabadır. Onarma girişimi sadece eşler arasındaki gerilimi azalttığı için değil, stres düzeyini düşürdüğü ve taşma hissini engellediği içinde evliliği kurtarır.
Fakat evliliklerdeki 4 ölümcül hareket devam ettiği sürece onarma girişimi hatırlanmaz. Mutsuz evliliklerde eşler birbirini aşağılayıp kendilerini savundukça, taşma daha sık gerçekleşir ve onarma girişimine de işitip karşılık vermek iyice zorlanılır. Onarma girişiminin başarısızlığı mutsuz bir geleceğin habercisidir.
6- Kötü Anı Biriktirmek; İlişki olumsuzluk içinde sıkıştığında tehlikede olan çifttin sadece şimdiki yada gelecekteki beraberlikleri değildir. Geçmişleri de tehlike altındadır. Evliliklerinde olumsuzluklar yaşayan çiftle geçmişlerinize zihinlerinde yeniden yazıyorlar. Birlikteliklerini hatta düğünlerini anlatırken bide sunumlarından kişilerin boşanma eğiliminde olduğunu anlayabilirsiniz.
Evliliklerin çoğu, büyük umutlar ve beklentilerle başlar. Mutlu bir evlilikte çiftler genellikle ilk günlerini sevgiyle anarlar. Düğümleri mükemmel geçmemiş olmasa bile, kendilerini üzen değil mutlu eden olayları hatırlamaya eğilimlerdir. Aynı şey birbiri ile ilgili duyguları içinde geçerlidir. Başlangıçta ne kadar olumlu hisleri olduğunu, buluştuklarında heyecanlandıklarını, birbirlerine hayran olduklarını hatta zor zamanlarda bile beraber mücadele verdiklerini ifade edip ilişkilerini yükseltirler.
Ancak Evlilik iyi gitmiyorsa; Geçmiş yeniden en kötü biçimiyle yazılır. Kadın düğün törenine kocasının yarım saat geç geldiğini hatırlar yada erkek düğün hazırlıklarında karısının ne kadar kaprisli olduğunu hatırlar. Bir başka üzücü olayda geçmişi hatırlamakta zorlanmanızdır. Öyle önemsiz yada acı verecek hale gelmiştir ki silinip gitmesine izin verirsiniz. Bunun sebebi 4 ölümcül hareketin evliliğinizi ele geçirmesi ile olumsuzluk öğlesine tırmanır ki eşin yaptığı yada yapmış olduğu her şey yeniden kurgulanır.
Mutlu ve mutsuz evlilik bakış açılarına biraz daha yakından bakarsak; Mutlu bir evlilikte, erkek karısının giysisini söz verdiği halde, kuru temizlemeye götürmeyi unuttuğunda, kadın büyük olasılıkla ”Eşim son zamanda çok çalışıyor nasırım daha çok dinlenmeye ihtiyacı var” diye düşünür. Mutsuz evliliklerde ise, Kadın ”Hep böyle düşüncesiz, beni hiç önemsemiyor” diye düşünür. Aynı şekilde mutlu evlilikte kadın iş dönüşünü kocasını tutkulu bir şekilde öptüğünde, adam ”Eşinin kendisini sevdiğini ve düşünceli bir eşi” olduğunu düşünürken, mutsuz evliliklerde böyle bir durumda adam ”benden ne istiyor acaba?” diye düşünür. Sorun ise bu bakış acısının olumsuzu ile geçmişlerinize tekrar yaşayıp yeniden yazmalarında.
Yaklaşan SON Boşanma; Çiftler geçmişlerini olumsuz bir şekilde yeniden yazma noktasına vardıklarında, zihinleri ile bedenleri iletişim kurmalarını ve mevcut sorunlarını halletmelerini tam olarak imkansızlaştırıyor. Ve evlilik başarısızlığa mahkum oluyor. Sürekli kırmızı alarmda her an savaşmaya hazır haldedirler. Evlilik işkenceye dönüşür. Sonuç ise ilişkiden kaçıştır.
Bu son aşamaya evlilik vardığında eşlerin biri evlilik dışı bir ilişki içine girebilir. Ancak ”evlilik dışı ilişki genellikle can çekişen evliliğin nedeni değil belirtisidir.” Bu evliliğin sona ereceği boşanmaya götüren 6 tartışma şekli ile zaten belliydi. Eşlerden birinin yanlış yola sapmasından belirtiler çok daha önceydi diyebiliriz.
Çiftler genellikle yardım aramaya başları çoktan belaya girdikten sonra başlarlar. Uyarı işareti de genelde erkekte ortaya çıkar tabi bakmasını bilene. Bu uyarı işaretleri ;
1- Çiftelerin birbirine söylediği sözler ( Sert başlangıçlar, 4 ölümcül hareket, savunma),
2- Onarma girişimlerinin başarısızlığı,
3- Fizyolojik tepkiler (dolup taşma),
4- Evlilik hakkında yaygın olumsuz düşüncelerinde görebilirsiniz.
Unutmayın bu işaretlerin her birisi, Duygusal ayrılığın veya çoğu zaman ”Boşanma”nın yalnızca bir an meselesi olduğunu bize gösterir. Evliliğiniz bu duruma gelmeden bir uzmanla çalışmanızı şiddetle tavsiye ederim.
Sevinç Karakaya
Devamı
Evlilikte Hangi Tartışmalar Boşanma İle Sonuçlanır?(1)
Evliliğinizi boşanmaya götüren bir çok sebep olabilir. Özellikle de eşlerin tartışmalar sırasındaki takındıkları tavırlar, tartışmanın iyice ateşlenmesine, tarafların birbirlerine içten içe öfke, kin beslemelerine, saldırgan tavırlar takınmalarına, daha ilerisi olarak da şiddete kadar giden ayrılıklara sebep olmaktadır.
Tartışma sırasında ne yaptığının farkında olmanız sağlıklı olandır. Fakat ne yazık ki birçok çift bu sinir anında, haklı olma adına verdikleri tepkileri, içlerindeki öfke ve savaş hali ile farkında olmadan saldırgan bir şekilde gösteriyorlar. Her evlilikte tartışmalar normaldir. Ve her tartışmanın sonu boşanma değildir. Tartışmanın bir evliliği boşanmaya götürüp götüremeyeceği ise tartışmanın ”biçiminde” yatmaktadır.
Tartışmanın Boşanmaya İle Sonuçlandıran Sebepler;
1- Ani Ve Sert Çıkışlar ; Bu tartışma biçimi bir evliliğin iyi gitmeyeceğinin en iyi göstergesidir. Tartışmanın başında hemen olumsuz ve sert bir tavır takınılmaktadır. Tartışma şekli hor görme, eleştiri yada iğneleme ile ilerliyorsa bu ”Sert başlangıçtır”. Hatta konuşmalarınız yumuşak, sakin bir sesle bile olsa sözlerin içindeki olumsuz yüklü tavırlar tartışmaları ateşler. Bu tarz tartışmaların sonunda eşler, sorunlarına en ufak çözüm getirmedikleri gibi öfke ve kinleri artmış şekilde ayrılırlar. Bir tartışma sert başladı ise, çiftler arada birbirlerinin hoşlanacağı tavırlarda sergileseler, sonuç kaçınılmaz olarak olumsuz bir havada bitecektir. Tartışmanın ilk 3 dakikası nasıl başladı ise sonuç bu tavra göre tahmin edilebilir.
2- Tartışmanın Uzak Durulması Gereken 4 Davranışı Sergileme; Zaten sert başlayan tartışmayı körüklemeye ve evliliklerini sona doğru götürmek isteyen çiftler, bu 4 maddeyi de kullanmakta oldukça ustalar diyebilirim. Tartışmalar ilerledikçe ilişkiler için, ölümcül olan şu 4 tavır, evliliği sırayla baltalamaya başlar.
Eleştiri; Elbette eşimiz hakkında bazı yakınmalarımız olması normaldir fakat yakınma ile eleştiri arasında çok fark vardır. Yakınma eşinizin başarısız olduğu belirli bir eyleme yönelikken, eleştiri daha geneldir. Eşinizin karakterine yada kişiliğine yönelik bazı olumsuz sözleri içine alır. Maksat sorunu halletmek değil karşıdakini yaralamaktır. Sert başlangıçlar genelde eleştirilerle ortaya çıkar. Eleştirilerde sizin yada eşinizin sesinin yankılandığını duyuyorsanız, bu ilişkilerde en çok rastlanan durumdur ve sizi direkt boşanmaya götürmez fakat evlilikler için ölümcül olan diğer tavrın yolunu açar.
Hor Görme; Eleştirilerin artması kısa sürede eşlerin birbirini hor görmesine sebep oluyor. İğneleme ve kuşkuculuk hor görme biçimidir. Lakap takma, göz devirme, küçümseme, alay etme ve kara mizah da hor görmedir. Hangi şekle bürünürse bürünsün, ilişkiyi en fazla baltalayan hor görmedir. Eğer eşinizi hor görme tavrını sergiliyorsanız, eşiniz kendisinden tiksindiğinizi hissedecektir ve böyle bir durumda sorunu çözmek çok zordur. Hor görme uzaklaşmaktan ziyade daha fazla çatışmaya yol açar ve olumsuz düşüncelerle daha da alevlenir.
Savunmaya Geçme; Savunmaya geçen taraf asla pes etmez, özür dilemez. Savunmaya geçme halinin altında yatan karşı tarafı suçlamadır. ”Sorun bende değil sende” mesajını içerir. Savunmacılık tartışmayı iyice tırmandır. Çift eleştiri, hor görme ve savunmaya son vermezse, birbirlerinde el değiştirerek tartışma devam eder. Ve çift eleştiri, hor görme ve savunma ile bir şey çözemediklerinin farkına varıp, duvar örerler.
Duvar örme; Tartışmaların sert başlayıp giderek artan hor görme ve kendini savunmaya yol açtığı evliliklerde, en sonunda eşlerden biri iletişi keser. İşten eve döndüğünde eşinin eleştirisine maruz kalan adam gazeteye sığınır. Ne kadar az tepki verse karısı o kadar bağırırsa, adam odayı terk eder. karısı ile yüzleşmek yerine bağlantıyı keser. Karısından uzaklaşarak yalnızca kavgadan değil, evliliğinden de kaçar. Araya duvar ören biri haline gelir. Bu davranış daha çok erkelerde görülür. Duvar ören kişi söylediklerinizi duysa bile ilgilenmiyormuş gibi davranır. Araya duvar örme diğer üç maddeden sonra evliliği diğer bir aşamaya taşır.
3- Dolup Taşmak; Duvar ören eşine karşı, onun etkilenmediğini düşünüp yakınmaya devam eden kişi büyük bir yanılgı içindedir. İnsanlar tartışma hissine karşı bir duvar örerler. Dolup taşma ise; Eşin olumsuz tavrının, ister eleştiri, ister hor görme, ister kendini savunma maskesi altında olsun bir süre sonra duvar ören eşin ani patlamalar halinde dolup taşmalar olur. Duvar ören taraf, eşinin eleştirileri yada aşağılamaları ile ne kadar sık dolup taşar ise; evlilik de duygusal ilişkilerde o kadar kopar. Ve duygusal ilişkilerinde kopmalar yaşayan çiftlerin boşanmasında da şaşılacak bir durum olmasa gerek. Demek ki alışkanlık haline gelen sert başlangıç ve anlaşmazlıklar evliliğin yara almasına sebep olan 4 ölümcül tavrın varlığının yüzünden çiftlerin sık sık dolup taşması bir evliliğini çökeceğini gösteriyor. Bu etkenlerin her biri tek başına bir boşanma sebebi olmasa da mutsuz bir evlilikte genelde bir arada bulunurlar.
Sevinç Karakaya
Evlilikleri Boşanmaya Sürükleyen 5 Davranış Hatası
Son yıllarda boşanma oranını artması bizi de altındaki sebepleri, araştırmaya itiyor. Boşanmalardaki artış bir çok kişiyi evlilikten uzaklaştırdığı gibi evli çiftleri ise kendi evlilikleri için kaygılanmaya itiyor. Pembe hayallerle başlayan, sonsuza kadar beraberlikler üzerine verilen sözleri unutturup evlilikleri sonlandıran sebep nedir? Nedir bu aşkla birbirinin gözlerinin içine bakan çiftlerin, bir kaç seneden birbirlerinin suratını dahi görmek istememelerinin sebepleri?
Boşanmanın altında yatan görünen ve görünmeyen, iç ve dış etkenler, maddi nedenler gibi bir çok sebebi var boşanmanın, fakat biz bugün çiftler yaptığı 5 davranış hatasından bahsedeceğiz. Nedir Boşanmaya sebep Olan 5 Davranış Hatası;
1- Eşlerin Çevrelerine Birbirlerini Kötülemesi:
Atalarımız ne güzel söylemiş ”Kol kırılır yen içinde kalır” . Aile hayatının kendine ait bir mahremiyeti vardır. Bu mahrem konuları üçüncü kişilere anlatmak, ailenin mahremiyetine zarar verecektir. Çözüm getirmekten ziyade daha da sorunların dallanmasına sebep olabilir. Özellikle hanımların ”dertleşmek” niyetiyle dostlarına, arkadaşlarına anlattığı eşinin olumsuz halleri, evliliğin yıpranmasına sebep olan mesafeleri oluşturabiliyor. İçinde yaşadığı dile döken eşin, anlatırken kulağıyla da duyduğu sıkıntılar, beyinde büyüyerek gerçeklik kazanıyor. Kişi, anlattıkça abartıp küçük dertleri büyütebiliyor. Tabii başkasına anlatılan dertlerin, eşinizin kulağına gitme ihtimali de bu uygulamanın en büyük sakıncaları arasında sayılıyor. Hatta bazen de siz anlattıklarınızı eşinizle unutmaya hazır bile olsanız çevrenin bakış açısı ve mahrem hayatınızla bildikleri unutmanıza izin vermeyip sorunlarınızın büyümesine sebep olabiliyor.
* Sorunlarınızı farklı kişilerle konuşmak size çözüm getirmez. Sorunlarınızı eşinizle, açık ve dürüstçe konuşmayı deneyin. Eğer orta bir nokra bulamıyorsanız bir uzman hakemliğinde bireysel danışmanlık alabilirsiniz.
2- Eşlerin Birbirini Bir Kalıba Sokmaları Ve Etiketlemeleri:
Unutmayın! ”Benim eşim aynı annesi/babası gibi düşüncesiz” tarzında bir etiket, eşinizi bir kalıbın içine hapsetmek demektir. Böylesi bir kabul geliştiren kişi, eşi öyle olmasa bile, zaman içinde onun doğal halinden uzaklaşarak olaylara zihnindeki yargıya göre anlam vermeye başlar. Eşinin düşüncesiz olduğuna karar veren bir kadın, bu etiketle birlikte onun her hareketinden düşüncesizlik devşirir. Elbette eşinizin kendi ailesine benzemesi normaldir. Fakat siz ailesinde sevmediğiniz tüm özellikleri eşinize etiketlerseniz hem onda sevmeniz gereken yanları fark edemezsiniz.
* Her zaman söylediğim gibi negatife odaklanmak negatifliği ve gerginliği artıracak eminim eşinizin sevmeye değer özellikleri vardır. Sevdiğiniz davranışlarına odaklanın ve bu davranışları sık sık taktir edin.
3- Eşlerin Birbirine Gereksiz Ve Boş Konuşmaları:
Özellikle bayanların yaptığı, bir tartışma biter fakat konuşmalar, tekrar tekrar söylenmeler devam eder. Bu evliliklerin temel problemlerinden biridir. Eşlerden biri diğerine bir şey söylediğinde muhatabı onu duyar ve anlar. Eğer uygulamaya geçmiyorsa, bu duymadığından değil, yapmak istemiyor oluşundandır. Oysa duyulmadığını düşünen eş mesajını sürekli yinelemeye devam eder. Eşler arası ”dırdıra” dönüşen bu davranış, vermek istediğiniz mesajı çok kere tekrarlamak mesajı daha anlaşılır hale getirmez. Aksine etkini azaltacağı gibi gereksiz gerginliklere de sebep olur.
* Kaliteli vakit geçirmek gibi, kaliteli konuşmalar yapmak da önemlidir. Çok söylemek söylediklerinizi etkili ve anlaşılır yapmaz. Fakat eşinizin sevgi dili ile ona yaklaşmak konuşmalarınızı anlaşılır ve etkili kılacaktır.
Evliliklerde küsmek çiftin duygusal mesafe içine girmesine neden olur. Taraflardan birinin konuşmamak, mesafeli durmak, tavırlı davranmak şeklinde gösterdiği bu eylem, zaman içinde ilişkiyi yıpratır ve kopma noktasına getirir.
* Yine büyüklerimiz ne kadar güzel söylemiş; ”Eşler arası küsmek yatağa girene kadar olmalı” Evet gün bitmeden küskünlükler bitmeli araya gereksiz yanlış anlaşılmalar girmemelidir. Her zaman söylediğim bir sözü tekrarlamak istiyorum. ”Mutlu mu olmak istiyorsunuz, yoksa Haklı mı olmak istiyorsunuz? cevap sanırım mutlu olmak…
5- Eşlerin Birbirine Çocukça Tepkiler Vermesi:
Kızınca neler yaparsınız? Herkes farklı tepki verir elbette… Mesela kızdığında ağzına geleni söyleyebilir, küsüp sessizleşebilir, eşyaları fırlatabilir, duvarlara vurabilir, devamlı söylenebilir, gülmeyin hatta eline makas alıp giysileri kesmeye kalkabilenler var. Çocukça hareketler mi? Oysa pek çok yetişkin eşine karşı bu çocukça davranışlarda bulunabiliyor. Bütün bu davranış kalıplarıysa, problemleri çözmek bir yana, daha da çözümsüz ve içinden çıkılmaz bir hale getirebiliyor.
* Yine söylüyorum yetişkin insanlar hayatının sorumluluklarını almalı acılarını da sevinçlerini de olması gerektiği gibi yaşamalıdır. Sorunlarınıza çözüm arıyorsanız yetişkinler gibi konuşmalı çözümsüz bulduğunuz yerlerde de muhakkak yardım almalısınız.
Sevinç Karakaya
Evliliğinizde Aldatma Krizini Atlatabilir Misiniz?
Bir çok evlilik için aldatma aslında sonuçtur. Aldatma; eşlerden biri ya da her ikisi zaten biten evliliğin, sadakat sınırlarının aşarak hayatlarına duygusal anlamda farklı kişileri almalarıdır. Aldatma, kişilerin aralarındaki anlaşmazlığı nasıl aşmaları gerektiği konusunda bir çıkış bulamamalarından kaynaklı ya birbirinden uzaklaşan aynı evde yabancı bireyler haline gelmelerini sağlayan, aynı olayları tekrar tekrar yaşar durumda kendilerini bulacakları çok ciddi sadakatsizliktir.
Unutulmaması gereken ise her iki tarafında karar verme yetisi vardır. Sağlıklı ve uzun soluklu ilişkilerde bireylerin tabi ki birbirine sadakatli olması asıl olandır. Fakat aldatmaların asıl boşanmaya götüren ya da kişilerde ruhi bunalımlara sokan sebep ise, aldatma karşısında ne yapacaklarını bilmemeleridir. Çünkü bir ilişki aldatma durumuna geldi ise; iki tarafında birbirleri için değerlerini tekrar gözden geçirmeleri gerekir. Durumdan samimiyetle pişman olunduğu taktirde, ilişkiye eski defterleri açmadan devam edilebilir. Fakat aynı hata tekrar tekrar devam ediyorsa, bu samimiyetsiz bir pişmanlıktır ve siz affetikçe devam edecektir.
Böyle durumlarda kişilerin, ilişkide kendi adına durmaya ya da bırakmaya karar vermesi gerekir. İster ilişkinizi kurtarmaya karar verin, ister yolunuza devam etmeye, sağlıklı bir psikoloji için aşağıda yazdıklarımı hayatınızda uygulamanızı tavsiye ederim.
İletişimini Kestiğinden Emin Olun; Eşiniz size diğer kişi ile olan bütün iletişimini, sadece karşılıklı görüşme değil, her boyutta telefon konuşmalarından tutun, e-postalar ve mesaj atmaya kadar bütün haber kaynaklarıyla iletişimini de kesmek için söz vermelidir. Eğer diğer kişi iş arkadaşıysa, onunla iletişimini minimuma indirmeli ve sadece işle ilgili durumlarda konuşmalıdır. Eşiniz size böyle bir güvence verdiyse biraz emek ile ilişkiniz eski durumuna gelebilir. Fakat eşiniz sizi aldattığı kişiye karşı bir şeyler hissediyorsa ilerlemeniz maalesef imkansızdır. Eğer eşiniz size gelip, diğer kişiyi sevdiğini söylüyor ve ilişkiyi bitiremeyeceğini ekliyorsa, onunla yollarınızı ayırmak en doğru olandır.
Bir çok bayanda rastladığım ise aldatmadan sonra genelde eşlerine aslında sevgileri biter. Fakat gururları bitmez. Yapılanları hazmedemeyip farkında olmadan kendilerini cezalandırırlar. Artık sevmediği bir adam için savaşmayı tercih ederler. Burada kalbinizi iyi dinleyin, size ne diyecek; ”Ben sevdiğim için mi vazgeçemiyorum?” yoksa ”Başka birini tercih ettiği için mi hazmedemiyorum” . Eğer cevap ikinci ise unutmayın; Böyle bir durumda pişman olmasını beklemek sadece kendi hayatınızdan çalmaktır.
İlişkisinin Boyutu Hakkında Bilgi Edinin; Üzerinizdeki şoku atlattıktan sonra, ilişkisi hakkında kapsamlı bilgi edinmelisiniz. Bunu bir çok bayan iğneleyerek, sırf karşısındakine acı çektirmek için yada sadece sorun çıkarmak için yapar aslında… Fakat benim anlatmak istediğim eşinize olan öfkenizi, hayal kırıklığınızı, güvensizliğinizi içinizde tutmayın ve paylaşın, eşinizin bu durumun sizi nasıl hissettirdiğini kendi ben dilinizi kullanarak bilmesini sağlamalısınız. Size acı verseler de, ayrıntılar hakkında bilgi sahibi olmak istediğinizi söylemelisiniz. İlişkinin uzunluğu, diğer kişi hakkında neler hissettiği, ne düşündüğü ve ilişkinin tamamen bitip bitmediği gibi ayrıntıları mutlaka bilmelisiniz. Samimiyetine gelince, bunu en iyi siz anlarsınız. Kendinizi kandırmadan içinizdeki sesin söylediklerine kulak verin.
İlişkinizi Sorgulayın; İlişkinizi inceleyin ve objektif olmaya çalışın. İlişkinizdeki ne gibi sorunlar yada ne gibi eksiklikler sebebiyle eşinizin dışarıda arayışa çıktığını saptamaya çalışmalısınız. İlişkinizdeki eksikleri tartışın ve gereken değişiklikleri iki taraf olarak da yapmaya çalışın. Birbirinize olabildiğince açık ve dürüst olmalısınız. Eğer ki sadece anı ve durumu atlatmak için birbirinizi idare ederseniz bu sorunlar ile bir sonraki karşılaşmanız bedelleri daha ağır olacaktır. Fakat gerçekten sorunu çözmek adına açık ve dürüst olmak size, ileride bir aldatma yaşanması konusunda endişelerini yok edecektir.
Tekrar Güvenmek Önemlidir; Eşiniz ona göre gerekli olmasa da, günlük işleri hakkında size bilgi vermek konusunda istekli olmalıdır. Tıpkı bir açık kitap gibi, bilmek istediğiniz her bilgiyi güveninizi geri kazanana kadar size verebilmelidir. İlişkinizdeki güveni ve güvenlik hissini yeniden oluşturmak çok zaman alabilir. Eğer eşiniz günlük hayatı ve yaptıkları konusunda size bilgi vermeye gönüllü değilse, ona bu ilişkiyi gerçekten kurtarmak isteyip, istemediğini sormalı ve gerçekten kurtarmak istiyorsa bunun için çaba göstermesi gerektiğini söylemelisiniz.
İlişkinizi Yeniden Canlandırmaya Çalışın; Paylaştığınız aşk ve tutkuyu yeniden canlandırarak ilişkinizin anı haritasını tazeleyin. Eğlenceli, romantik yemeklere çıkın, en sevdiğiniz mekanlara gidin ve oralarda geçirdiğiniz güzel zamanları hatırlamaya çalışın. İlişkinizi ilk zamanlarına döndürebilmek için çaba harcayın ve birbirinizi sevdiğinizi ve takdir ettiğinizi göstermenin yollarını bulun.
Zaman her Derdin İlacıdır; Birbirinize ve ilişkinize zaman tanıyın. Aldatılmayı atlatmak uzun ve zor bir süreçtir ve iki tarafın da eşit derecede çabalamasını gerektirir. Aldatılmanın üstesinden gelmek için pek çok yöntem vardır ama en doğrusu ve en etkilisi zamandır. Unutmayın, eğer ilişkiniz buna değerse bu zorluğun üstesinden gelmek için çabalamaya da değer.
Yardım Alın; Eğer aldatılmanız ile ilgili hisleriniz size çok ağır geliyorsa dışarıdan bir yardım almanız mantıklı olacaktır. Bazen çiftler sorunlarını bağırmadan ve hiçbir yere varmayan kavgalar olmadan konuşamazlar. Böyle durumlarda, kişilerin ayrı ayrı gittikleri bir ilişki koçu size sorunlarınızı etkili bir şekilde çözmenizin yollarını bulmanızda destek olacaktır.
Evet aldatma üstü kapanacak yada görmezden gelinecek bir sorun olmadığı gibi, bağırıp çağırarak, kavgalar ederek de aşılacak bir sorun değildir. Önce tarafların kendilerine ”Bu ilişkiyi kurtarmak istiyor muyum?” sorusuna dürüstçe ve hiç bir etki altında kalmadan cevap verip, sonrada olumlu yada olumsuz kendileri adına en doğru yolu izlemeleri gerekmektedir. Elbette boşanmalar en son verilmesi gereken kararlardır, fakat bazen kangren olmuş bir ilişkiyi kurtarmak için bağları kesmek gerekir. Sonradan pişman olacağınız, dönülmez yollara girmemek için bir uzmanla çalışmanızı tavsiye ederim.
Sevinç Karakaya
DevamıEvliliğinizi 4 Adımla Boşanmadan Nasıl Kurtarırsınız?
Aynen hayatta olduğu gibi, evlilikte de her zaman işler yolunda gitmeye bilir. Zaman zaman evliliğiniz zorlu sınavlardan da geçebilir. Eşlerin karşılıklı hatalı tavırları evlilikleri çıkmaza sokup, boşanmaya doğru gitmesine sebep olabilir. Evliliğinize ”artık yürümez”, ”Evli kalmamız için sanki bir sebep yok”, ”sanırım boşanmaya doğru adım adım ilerliyoruz” diye fikirlere sahipseniz; Öncelikle derim ki boşanma alınması gereken çok ciddi ve dönüşü olmayan bir karardır. O yüzden iyi düşünülmeli ve bütün kapılar evliliğin yoluna girmesi ve zorlu sınavlarını geçmesi adına zorlanmalıdır. Peki ne Evliliğimi kurtarmak için ne yapabilir? diyorsanız işte sizi boşanmadan kurtaracak 4 adım;
1. Adım; Öncelikle Kendinize ve Eşinize Dürüst Olun: Problemlerinizin çözülmesi için dürüst olmanız bir öneri değildir elbette… Kişinin önce kendine ve hayatta iletişim halinde olduğu herkese karşı dürüst olacağı bir hayat tarzını benimsemesi asıl olandır. İlişkilerde pek çok kişi bu yanlışa düşer. Adına beyaz yalan dediğimiz ve genellikle zararsız olduğunu düşündüğümüz yalanlar ilişkilerin temelini sarsıcı tahrip gücüne sahiptir. Zararsız olarak gördüğünüz beyaz, pembe yalanlar ilişkinizde tamir olamaz tahribatlar doğurabilir. Zararsız görünen yalanların ortaya çıkması ilişkilerde güven duygusunun kaybolmasına olmaktadır. Yalan söylediğini bir kere fark ettiğiniz kişinin size ne zaman doğruyu söylediğini ya da ne kadar yalan söylediğini sorgulamaya başlarsınız. Evliliklerde çiftlerin birbirine dürüst olması önemlidir. Eğer evliliğiniz içinde yalanlar barındırıyorsanız bu alışkanlığınızdan bir an evvel kurtulmanın yollarını bulmalısınız. Bu öyle bir anda hemen olabilecek bir şey değildir, zaman ister, ama inanmak ve çabalamak başarmanın yarısıdır. Karşılıklı olarak sırların yada yalanların dürüstçe ortaya çıkarmak hem sizi vicdanen rahatlatacak hem de karşılıklı güveni tekrar kazanmanızı sağlamanıza sebep olacaktır.
Şöyle düşünün Boşanmaya giden bir evlilikte dürüst olursam ”En kötü ne olabilir?” diye düşünün ve en kötüye kendinizi hazırlayıp harekete geçin, en kötüyü beklemenin rahatlığı size en iyiyi getirebilir.
2. Adım; Düşünce Tarzınızı Değiştirin: ”Bu güne kadar olan düşünce tarzınız size bugünü getirdi, bugünden sonrada düşünceleriniz yarınlarınızı oluşturacak” Evet evliliklerde de düşünce tarzınız önemlidir. Bugüne kadar eşiniz yada evliliğiniz hakkında düşünceleriniz sizi boşanmaya kadar getirdi ve hiç bir duruma çözüm olmadıysa, sizce de düşünce tarzınızı değiştirme zamanı gelmemiş midir?
Ön yargılar ve olayları kendi bakış akışınızla sorgulamak sorunları çözmekten çok haklı olma çabasıdır. Maalesef tartışmalardaki en tehlikeli durum haklı olma çabasıdır. Her iki tarafta olaylara kendi penceresinden baktığı sürece kendini haklı görmeye ve karşı tarafı suçlamaya devam eder. Eşlerin bakış acısını birbirlerinin penceresinden bakacak şekilde değiştirmeleri gerekir. Birlikte bir yaşama ”evet” dediğiniz o andan itibaren birey olmayı değil bir olmayı hedeflemek ve bu uğurda da yaşanmışlıklarınızı bir tarafa bırakarak düşüncelerinizi o birliği yaşatmak uğruna şekillendirmeniz doğru olacaktır. ”Evet” anına gelene kadar ilişkinizi olumlu kılmak için harcadığınız enerjinizi evet anından sonra da sürdürmelisiniz. Unutmayın, hiç kimse vazgeçilmez değildir ve ancak emek harcanarak bir şeyler sürdürülebilir. ”Evet” anınız son değil başlangıç noktanızdır.
3. Adım; Affetmek Sizi Özgürleştirecektir: Affetmek hayat adına kişinin yüklerinden özgürleşmesidir. Evlilikte de affetmek kurtarma yada koruma adına çok önemlidir. Sağlıklı bir evlilik sürdürmenin yolu affedici olmayı öğrenmekten geçmektedir. Evliliklerin sürekliliğini sağlayan kişiler iki mükemmel insan değildir, affetmeyi bilen, öğrenmiş olan iki affedici kişidir. Evliliğiniz sürecinde eşlerin arasındaki uçurumun gitgide açılmasının en temel nedeni bireylerin affetmek yerine biriktirmeyi tercih etmesidir. Öfke, öfkeyi doğurur. Yaşananları affetmek yerine biriktirmeyi seçtiğinizde içinizdeki öfke büyüyecektir. Siz öfkeli ve uzun bir hata çetelesi ile ortalıkta dolaştığınız süre boyunca eşiniz de size aynı iletişim dili ile cevap verecektir. Evliliğinizde affetmeyi, affedici olmayı öğrenmelisiniz.
Affettim diyor fakat eski defterleri her fırsatta açıyorsanız. Üzgünüm ama affetmiş değilsiniz. Yada ben onca şey yaptı ve affediyorum o bunun karşılığında ne yapacak diye beklentiniz, varsa yine affetmiş sayılmazsınız. Affetmek elbette unutmak değil aynı hatalara tekrar düşmemek için bir yerlerde aklınızda kalmasıdır. Fakat aynı olaylarla yaşamaya tekrar tekrar devam etmek değildir. ”Geçmişe çizgi çekin ve sıfırdan başlayın”
4. Adım; Öğrendiklerinizi Evliliğinize Uygulayın: Özellikle bayanlar olarak evliliğimizde yada ilişkimizde sorunlar yaşıyorsak, hemen dergiler kitaplar karıştırmaya başlayıp uzmanların görüşlerini araştırıyoruz. Fakat evliliğinizi kurtarmak için sadece yapılması gerekenleri okuyup, araştırmak yeterli değildir, hayatınızda kendinize, evliliğinize, eşinize bir şans tanıyın ve bu kuralları uygulamak için çaba harcayın… Dürüst olun, çünkü eşiniz tanımadığı bir kişiyi sevemez. Flört etmeye devam edin, çünkü aranızdaki aşkı tekrardan alevlendirebilirsiniz. Affedin, çünkü mutlu olmak haklı olmaktan daha önemlidir.
Sevinç Karakaya
DevamıBoşanmadan Önce Sorulacak 4 Hayati Soru
Artık boşanma kararı çok kolay verilir oldu. Boşanmanın altında yatan çok farklı sebepler vardır. Her ne kadar sebepler, ”Şiddetli geçimsizlik” olarak adlandırılsa da altında farklı farklı sebepler yatmaktadır. Sorunları çözümlenebilecek bir evliliğin, Şiddetli geçimsizliğin boşanma noktalarına getiren en önemli sebep, eşlerdeki aile bilincinin yok olması ve evli çiftlerin yaşadıkları sorunlarda çevreden yardım görmemeleri yada sorunlarına çözüm için bir uzmanla çalışmaktan uzak durmalarından kaynaklanmaktadır.
Geçmişin Büyük Aile Kavramı
Önceki evliliklere bakıldığında, büyük bir aile yapısı hakimdi. Eşler anne babalarından yardım alabiliyor, akrabalar çifti bir arada tutmak için elinden geleni yapıyorlar yol gösteriyorlardı. Diyebiliriz ki aile içinde tecrübeli, yol gösterecek, sorun olduğunda müdahale edecek büyükler olduğu gibi, akrabalık ilişkileri de eşlere yardımcı olacak kadar güçlüydü. Yani aile büyükleri çiftlere danışmanlık ve evliliklerinde koçluk yapıyorlardı. Böylece eşler sorunları büyümeden çözüm bulabiliyorlardı.
Evliliklerin Boşanma İle Sonuçlanmaması İçin Ne Yapılmalı?
Yeni dünya düzeni dediğimiz modern hayatta rekabetçi ortam, maddi kaygılar gibi nedenlerle aileleri bağımsız yaşamaya itti. Bunu zaman zaman eşlerinde dışarıdan müdahale etmemelerini istedikleri için, bu küçük çekirdek ailede olan sorunlar ile aile büyükleri yada akrabalar müdahale etmez olmuştur. Kendi sorunlarını kendi çözmek durumunda kalan eşler maalesef bir uzmandan yardım almayı de görmezden gelmektedirler.
Böyle bir yardımı alabilseler; özellikle birbirini seven ve iyi niyetli olduğu halde geçinemeyen çiftlerin sorunları büyümeden çözülebilir
Ailede yaşanan sorunların boşanma ile noktalanmaması için kişilere aile olma bilinci kazandırılmalı, sorunların neden kaynaklandığı, nasıl çözüleceği, tartışmalarda pes etme yerine nasıl başa çıkmaları gerektiği noktasında bilgilendirilmeleri gerekmektedir. Çiftleri boşanmaya götüren tek bir sebep yoktur. Boşanma bir sürecin sonundaki noktadır. Bu süreçte evliliği boşanmaya götüren sebepler birikir ve bir yerde bardağı taşıran son damla boşanma sebebi olur. Eşler arası iletişimde son damlanın ne olacağını kestirmek zordur.
Bu son noktaya gelmeden önlemler alınmalı, çözümler üretilmelidir. Fakat her şeye rağmen çözüm bulamıyor ise; Bu ciddi kararı verirken son olarak şu 4 soruya sakin, mantıklı ve dürüstçe cevap vermelerini öneririm.
Boşanmadan Önce Şu 4 Soruyu Kendilerine Sormalılar;
Boşanma kararı kişilerin hayatında bir kırılma noktası olduğu için, bir anlık heyecanla evliliği sonlandırma hemen düşünülmemelidir. Boşanmadan önce taraflar şu soruları kendilerine sormalıdır.
1- Evliliğimi kurtarmak için elimden geleni yaptım mı?
Daha sonradan ”keşke” dememek için, sorulması gereken çok önemli bir sorudur. Ki elinizden geleni yaptığınıza yeterince inanmıyorsanız, evliliğinize bir şans daha verin ve durumu kurtarmaya çalışın.
2- Mutsuzluğumun sebebi gerçekten evliliğim mi, yoksa kendimden kaynaklanan sebeplerde var mı?
Kimi zaman yaşam şartları yüzünden kişiler mutsuz ve depresif olabiliyorlar. Evliliği değil de bambaşka sebeplerle yaşamdan zevk alamayan insanlar zaman zaman ”Evliliğim biterse mutlu olurum” diye düşünebilirler. Bu nedenle boşanma kararı almadan önce kişilerin mutsuzluğunun sebebini iyi analiz etmesi gerekir.
3- Ayrıldıktan sonra ortaya çıkacak sorunlarla baş edebilir miyim?
Boşanma evliliğin bitimi ve her iki taraf içinde yeni bir başlangıç demektir. Bir oyun değil, alınan çok ciddi bir karardır. O yüzden eşlerin boşandıktan sonra tek başına hayatın üstesinden gelip gelemeyeceklerini iyi düşünmeleri lazım. Özellikle uzun yıllar süren evliliklerde boşanma kararı almadan tekrar tekrar bu soruyu kendilerine sormalıdır. Yıllardır birbirine alışmış olan çiftler boşandıktan sonra yalnız kalabilirler.
4- Boşanma kararı çocukları nasıl etkileyecek?
Çocuklar boşanmanın kendisinden çok , boşanma sürecindeki tartışmalar ve arada kalmalardan etkilenir. Bu durum ise çocuğun ruhsal gelişimine zarar verir. özellikle çocukların yaşları küçük ise anne babanın ayrı olduğu evlerde yaşayan çocukların sağlıklı gelişim göstermesi için daha dikkatli davranmak gerekmektedir.
Evet sorunlarını çözmeye çalıştınız ve hiçbir çabanız fayda vermiyor ve bu sorulara da gönül rahatlığı ile cevap verebiliyorsanız boşanma doğru bir karar olabilir. Ancak bilinmelidir ki boşanma geri dönülmeyecek bir karardır ve keşke dememek için iyi düşünülmelidir.
Sevinç Karakaya
Boşanmaya Karar Vermek, Bu kadar kolay Mı?
Boşanmak kolay kolay verilecek bir karar değildir. Boşanma eylemi gibi, önemli bir adım atmadan önce ciddi düşünülmeli… Böyle bir karardan geri adım atmaya karar verseniz bile, bir kez böyle bir adım attığınızda artık hiç bir şey aynı olmayacaktır. O yüzden bin bir umutla hayalle kurduğunuz bir yuva bir anda dağıtmayacak kıymetlidir. Fakat günümüzde sanki evlilik bağları pamuk ipliği ile bağlanmış gibi kolay koparılmakta, gözden çıkarılmaktadır.
Önceden eşlerin arasına bir soğukluk ya da sıkıntı girse hemen aile büyükleri araya girer ve orta yol bulunmaya çalışılırdı. Yeter ki çocuklarının, evlilikleri yolunda gitsin anne baba kendi haklarından bile vazgeçip beklentilerini bir kenara bırakırlardı. Oysa son zamanlardaki boşanmalara baktığımda maalesef aile büyükleri genç eşleri sakinliğe ve olayı yatıştırmaya çalışacaklarına, çoktan tarafları belli olan kavganın içinde daha da körükler halde görev almaktalar. ”Boşan kızım/oğlum, sen daha iyisine layıksın” laflarını ne çok duyar olduk.
Boşanmaya Kucak Açan, Değişen Aile Rolleri; Tamamen gerçek olan anlatacağım hikaye bazılarınızı şaşırta bilir. Bir danışanımın eşiyle arasında sıkıntıları var, fakat çok da büyük olmayan sorunlar. Tecrübesizlikle ailelere yansıyor. Aileler tarafından belki de sadece ”olur böyle şeyler sabırlı olun ve anlamaya çalışın birbirinizi” gibi yapıcı bir nasihat olayı yatıştırabileceği halde, maalesef çok farklı yerlere taşınıyor. Taraflar belli her iki tarafta sözde kendi çocuklarını savunma amacıyla birbirlerine birikmiş öfkelerini kusuyorlar.
Danışanım diyor ki ”Sevinç hanım ben artık orda değildim sanki, benim yuvam yıkılıyordu ama paylaşılan şeyler yuvamla alakalı değildi. Herkes çıldırmış gibi, yıllardır içinde ne birikmişse onları zalimce ortaya çıkarıyordu” ve devam ediyor, ”Biran kendime geldim yuvam gidiyor elden dedim ve eşimin annesine ne olur anne bizi bir dinleyin, bende senin çocuğunum hata bendeyse bana bağır çağır ama bu duruma bir çözüm bulalım dedim”
Gelen Cevap Sizce ne olabilir? ”Benim çocuğum, senden boşanacak o daha iyilerine layık” Ne acı değil mi? ortada bir yuva, çok ciddi olmayan çok rahat çözüm bulunacak bir sorun ve en acısı bir kız çocuğu var, fakat boşanma kararına ”siz ne yapıyorsunuz ya da istediğiniz bu mu? Emin misiniz? Boşanmak mı çözüm, bir orta yol bulunamaz mı? Diye soran akli selim bir büyük olmadığı gibi daha da sorunları körükleyen taraflar var.
Sonuç ne oldu dersiniz? Çift şuan boşanma davaları için gün sayıyor, hem de çok gereksiz bir neden için… Hayaller suya düştü belki pişmanlıkları var ama bunu ifade ederlerse ailelerini karşılarına alırlar, O yüzden kendilerinden, yuvalarından, hayallerinden, çocuklarını ortak büyütme şanslarından vazgeçiyorlar. Evet, acı ama gerçek bir son…
Bu son kimsenin aslında istemediği bir sondur. Bu noktaya bir evlilik geldiyse büyüklere çok iş düşer. Kendilerini bir kenara çekip yapıyorlarsa yapıcı yaklaşımlar gösterip kişilerin birbirlerini sevdiklerini hatırlatmaları gerekir. Eğer bunu yapamıyorlarsa o zaman bir uzmandan yardım almak için teşvik edebilirler.
Çiftler Unutur, Fakat Aileler Kinlenir; Bir diğer konu ise, evliliklerdeki sorunlar ne kadar aileye yansıtılmalı? Doğduğumuz günden beri yanımızda olan, başımız her sıkıştığında desteklerini bizden esirgemeyen, ailemize sonsuz güvenmemiz çok normal olan. Fakat unutulmaması gereken; evlendiyseniz artık sizde bir aile oldunuz ve sizin ailenizin de kendine özel mahremiyetleri olmalıdır. Ve bunlar çok fazla dışarı ile paylaşılamayacağı gibi sizinle duygusal bağları olan ve sizin canınızın yandığını gördükçe içten içe karşı tarafa kinlenen, anne babaya her şey anlatılmamalıdır. Eşler aralarındaki problemleri, zaman içinde unutabilir ya da bir çıkış bulabilirler. Fakat aileler unutmuş görünse bile unutmazlar, belki de problem bile sayılmayacak bir olayda biriken öfke patlayabilir. Esasında düzelebilecek, sorunlarını çözebilecek bir yuva hiç yoktan yıkılabilir.
Çiftler Neden Yardım Almalılar? İlişki koçu ile çalışmak neden işe yarar? Çünkü ilişki koçu sizi yargılamaz, bilir ki kendiniz adına o an için, en doğru kararı almışsınızdır. İlişki koçu taraf olmaz çünkü aranızda duygusal bir bağ yoktur. İlişki koçu yönlendirmez, sizin doğru kararı almanızda engelleriniz nedir ve sizin için en doğru nedir onu bulmanızı sağlar. İlişki koçu size ilişkinizi kurtarma adına tavsiyede bulunmaz, iletişim hatalarını görmenizi ve bunları ortadan kaldırmanızı destekler. Yani size olayı farklı açılardan bakacak pencereleri gösterir. Bilmeniz gereken ise, ”Bakış açınızı değiştirmek hayatınız değiştirebilir.”
Evliliğinizde sorun olarak gördüğünüz şeyler artık sorun olmaktan çıkar ya da sorunlu bir evliliğiniz devam ederse gönül rahatlığıyla doğru kararı alıp bağlarınız koparmanız noktasında sizi engelleyen şeylerden kurtulursunuz. Sonuç ne olursa olsun hem sizin, hem eşinizin hem de tüm sevdiklerinizin hayrına olacağı söylenebilir.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Mutsuz Evliliklerin 6 Nedeni
Bin bir mutluluk hayaliyle başlayan evlilikler, zaman içinde mutsuzluklarla gölgelenebiliyor. Oysaki planlarınızın içinde yoktu mutsuz olmak, sizin evliliğiniz farklı olacaktı hiç kimseninkine benzemeyecekti. ne oldu da evliliğiniz planladığı gitmedi dersiniz? Hiçbir zaman bitmeyeceğini düşündüğünüz aşkınıza ne oldu da bitiverdi?
Gotman’nın dediği gibi; ”Tartışmanın varlığı değil, tartışmanın niteliği boşanmaları belirlemede önemlidir.”
Büyüklerimizin den duyduğumuz doğrudur; tartışmalar bir evliliğin tuzu biberidir. Fakat tartışmaların niteliği yani tartışma konusundan uzaklaşıp sorunu çözmek yerine karşılıklı haklı çıkma ve kişisel saldırılara yerini bırakanca artık evlilikler ciddi zararlar vermeye başlamaktadır. Bugün tartışmalar sırasında dikkat edilmesi gereken 6 maddeden söz edeceğiz.
1- Tartışmaya Yıkıcı Sözlerle Başlamak; Tartışmaları yıkıcı hale getiren, tartışmayı sert sözlerle, yapıcı değil yıkıcı sözlerle başlatmaktır. Yarım saat süren bir tartışmanın ilk beş dakikasını dinlediğinizde %95 nasıl biteceğini belirleye bilirsiniz. Diyebilirim ki en doğru olan karşınızda hayatı paylaştığını bir zamanlar severek hayatınızı birleştirdiğiniz kişinin olduğunu unutmamak ve yumuşak yapıcı cümleler tercih etmektir.
2- Tartışmalarda uzak durulamayan 4 hareket; Tartışmanın içinde şu dört yapılmaması gereken hareket yapılıyorsa, Kişilerin kendini tekrar gözden geçirmesini tavsiye ederim. Çünkü tartışmada ciddi yanlışlar var demektir.
”1.Eleştiri, 2.Küçümseme, 3.Savunmaya Geçme, 4.Duvar Örme”
Eleştirme: Eleştirme şikâyetten farklı bir durumdur. Şikâyet, belli bir durumdan rahatsızlığı dile getirirken eleştiri daha genellenmiştir ve eşin kişiliği ile ilgili negatif sözler içerir. Örneğin; ”Eve geldiğimde bana günümün nasıl geçtiğini sormadığında kendimi önemsenmemiş hissediyorum” demekle ”Bir kere de eve geldiğinde bana nasılsın diye sorsan, çocuk bile nasılsın diye sormayı bilir, sende insanlık da ölmüş.” demek farklı etki yaratacaktır. Ama biz ikinci örnekteki gibi konuşmaları daha çok severiz, çünkü daha etkili olacağını düşünürüz değil mi? Hâlbuki bu tarz konuşmalar karşı tarafta savunma mekanizmalarını harekete geçireceği için genellikle işe yaramaz, boşuna konuşuruz. Sonra da rahatsızlığımı dile getiriyorum ama hiç anlamıyor diye yine karşımızdakini suçlarız.
Küçümseme: Eleştirinin bir adım daha ileri gitmesidir, karşımızdaki kişiye ad takma, göz devirme, alay etme, iğneleme ve saldırganca espriler yapmayı içerir. Bu dört hareket içinde en zararlı olanıdır. Çünkü tiksinmeyi içerir ve çözüm yerine daha çok çatışma getirir. Hatta yapılan bir araştırmada küçümsemeye maruz kalan eşlerin diğerlerine oranla daha çok nezle ve soğuk algınlığına yakalandığı görülmüştür.
Savunmaya geçme: Küçümsemeye karşılık savunmaya geçmek doğal bir tepkidir, fakat yine de karşı tarafa ”sorun bende değil, sende” mesajını verdiği için çözüm getiren bir yaklaşım değildir.
Duvar Örme: İlk üç hareket devreye girdikten bir süre sonra eşlerden biri (genellikle erkekler) kendini geri çeker. Başka yöne bakar ama dinlediğine dair baş sallar, göz temasından kaçınır, gazeteyi veya kumandayı eline alır. Kısaca sessiz kalır ve duyduklarını umursamıyormuş gibi davranır. Artık ona ulaşamazsınız, adeta görünmez bir duvar örmüştür.
3- Tartışmada Taşma Noktasına Gelme; Bir yanlış daha kişilerin ”Taşma” noktasına gelmiş olmalarıdır. Sel baskını gibi taşar. Çünkü tartışma sırasında sürekli eleştirilen kişi kapana kısılmış gibi hissetmektedir, kendisini korumak için sıkça duvar örmeyi kullanmıştır, fakat artık örülen duvarlar biriken suları tutamaz ve taşma meydana gelir. ”Mutsuz evliliklerde bu üç madde genellikle bir arada görülürler.”
4- Sağlıklı Düşünme Yetisini Kaybetme; Taşmanın gerçekleşmesinden sonra artık kişinin beden dili tepki vermeye başlar. Kalp atışı hemen hemen 2 katına çıkar, terleme olur, yoğun adrenalin salgılanır ve tansiyon yükselir. Taşma olunca bilgi işleme becerisi azalır, kısaca eşin ne dediğini anlamak güçleşir, savaş ya da kaç tepkisi oluşur. Problem çözme becerisi ortadan kalkar, kişinin tek yapabileceği ya savaşmak ya da kaçmak olacaktır. Ve maalesef mutsuz evliliklerde, olayın yatışması için karşılıklı zaman tanımaktansa savaşma tercih edilen durumdur.
5- Birbirine Nefes Alacak Vakit Bırakmamak; Sonuca ulaşmayan onarma çabalarıdır. Gerilimi azaltmak ve taşmayı engellemek için eşlerden birisinin çabalamasıdır. Örneğin; ”Bekle biraz sakinleşeyim” veya ”Ara verelim” gibi sözler işe yarayabilir. Genellikle ilişkideki pozitif taraf ağır basıyorsa bu çabalar başarılı olabilir. Fakat eğer ilişkide olumsuz başlangıç, 4 uzak durulması gereken hareket ve taşma sıkça yaşanıyorsa genellikle bu çabalar fark edilmez ve başarısız olur. Yapılması gereken ise nefes alacak zaman tanımaktır.
6- Kötü Anıları Tekrar Tekrar Gündeme Getirmek; Kötü anıları fazla hatırlamak, yeniden kaleme almaktır. Şöyle düşünün yaranız var ve kabuk bağlamaya başlıyor ve siz çekip koparıyorsunuz yara yine kanıyor, aslında biraz zamana bıraksanız kabuk kendiliğinden zaten düzecek fakat siz kabuğu kaldırdıkça daha derin ve kalıcı yara olma ihtimali daha fazladır. İyi anılar, ilişkinin başlangıcında yaşanan güzel ve yoğun duygular ise genellikle önemsizleştikleri için veya artık acı verdiği için unutulurlar. İyi anıları hatırlamak için ; bir defter tutup her gün sizi mutlu edecek şeyleri not alabilirsiniz. Geçmişle alakalı ise hafızanızı zorlayıp hatırladığınız iyi anıları tazeleyebilirsiniz.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Ne Zaman Boşanmalıyım?
NE ZAMAN BOŞANMALIYIM?
Boşanmaya karar verme aşaması oldukça zor bir süreçtir. Bir yanınız halen bu evliliği kurtarabilir miyiz? diye çırpınızken, bir yanınız ise eşinizle sizi birbirinize bağlayan bir şeyin olmadığı noktasında ısrar eder. Sonuç aslında hangisi ağır basarsa odur. Yinede her evlilik bir şansı hak eder. Boşanmak en son seçenek olmalıdır.
Boşanma aşamasına gelmiş evliliklerde tarafların kafası karışıktır, “Boşanmalı mı yoksa bir kez daha denemeli miyim?” diye sorarken verilen cevaplar sürekli değişir. Bu sorular kafanızda dönüp dolaşır, evliliğiniz bir film gibi, tekrar tekrar zihninizde oynar durur. Ve siz yine başladığınız noktada bulursunuz kendinizi…
Boşanmalı mı? yoksa devam mı etmelisiniz, çıkış yolunu bulmak için ne yapmak gerekir, boşandıktan sonra nasıl bir hayat sizi bekler, yıpranmış ilişkileri eski haline getirmek mümkün mü? Bu zorlu süreçte, hayatınızı bir parça olsun kolaylaştırmak için neler yapılabilir gelin beraber bakalım.
Mesleğim gereği yollarımız kesiştiği bir çok kadın ve erkek evlilikleri yolunda gitmeyen kişiler. Elbette kimseye direkt boşanmalarını yada evliliklerini sürdürmeleri gerektiğini söyleyemem. Fakat kişilerin hayatları ve evlilikleri adına farkındalıkları arttıkça hayat yollarında, pişman olmayacakları en doğru kararları almalarını desteklerim.
Eşler Bir Çok Şeyi Konuşmuyorlar
Ayrılmaya karar veren kişilerin eşi ile baş başayken itiraf edemedikleri konuları anlatmalarına destek veriyor, gizli saklı hiçbir şeyin kalmaması için onları yüreklendiriyorum. Oldukça zor geçen bu görüşmeler sırasında kişiler gizlediği, şüphelenip üzerine gitmediği, görmezden geldiği konuların olduğunu; bir yalanı ya da yalanları sürdürmekte olduklarını fark ettiklerini görüyorum. Bir tarafın beklentisiz ve suçlamalara yer vermeden açılması karşı tarafıda konuşmaya itiyor.
Stres kaynağı ortadan kalkarken acı verebilir. Ama sonrası dönüşümdür, iyileşmedir; başka bir açıyla dünyaya bakabilme imkânıdır. Yıllarca bir yalanı yaşamak, gizlemek, görmezden gelmek pasın demiri çürüttüğü gibi yavaş yavaş bitiriyor saygıyı, sevgiyi ve hoşgörüyü. İçindeyken fark edilemiyor çürüme.
Sosyal ve ekonomik durum, statü, değişime direnme, gelecek korkusu gibi kavramlar ilişkilerin sorgulanması ve gerçeklerin fark edilmesini engelliyor. Hep bir bahane bulabiliyor insan kendisine mutsuzluktan başka bir şey vermeyen ilişkisini sürdürmek için. Zincirlerini kırabilme cesaretini bulamıyor bir türlü. Toplumun boşanmış bireylere olumsuz bakış açısı her ne kadar azalmış olsa da dul olmak istemiyor kimse kolay kolay.
Boşanma Koçluğu İtiraflar Sonucunda Başlayan Bir Süreçtir
Boşanma Koçluğu itiraflar sonunda başlayan bir süreçtir. Kısa bir sessizlikten sonra ne yapmasının farkında olan kişiler, yeniden kapımı çalıp bu süreci nasıl daha kolay atlatabileceklerine dair nasıl bir yol izlemeliler yeni hayatlarına nasıl devam etmeleri gerektiğini üzerinde çalışmak istiyorlar. Bu defa yüzlerinde stresten kaynaklanan gerginlik olmuyor. Rahatlamış ve hafiflemiş olarak çıkıyorlar karşıma.
Hukuksal Haklarını da Daha Sağlıklı Arıyorlar
Anlaşmalı boşanmanın ön çalışmasını yapıp avukatlarının işini hafifletiyoruz önce. Sonra, bireysel seanslarla özgür kaldıkları andan sonrasını konuşuyoruz. Biriktirdikleri, erteledikleri, hayal bile etmeye çekindikleri ne çok şey var bilemezsiniz. Tek pişmanlıkları bu kararı daha önce alamadıkları, bir yalanı bu kadar uzun süre devam ettikleri için oluyor genellikle.
Herkes Kaliteli Bir Hayatı Hak Eder
Beğenildiklerini, sevildiklerini, kaliteli bir cinsel yaşamı hak ettikleri yeni ilişkileri için hazırlık yapıyorlar. Yeniden özgür birer birey olduklarının bilinciyle kişisel bakımlarına, giyimlerine özen gösterip ihmal ettikleri hobilerini hayata geçirme, yeni sosyal çevreler edinme, kişisel gelişimlerine katkı sağlama sözü veriyorlar.
Ayrılmanın kaybediş değil, yeni başlangıçlar yapmak olduğunu anlıyorlar. Gözlerindeki umut ışığı ve yüzlerindeki huzur dolu bakış işimi doğru yaptığımın bir göstergesi olarak kalıyor zihnimde.
Sevinç Karakaya
İlişkilerinizde Yaşadığınız Kısır Döngüleri Nasıl Kırarsınız?
İLİŞKİLERDE YAŞADIĞINIZ KISIR DÖNGÜLERİ NASIL KIRARSINIZ?
Son zamanlarda kişilerin en çok şikayet ettiği ; asla bir daha aynı olayı yaşamayacağım dediği halde bazen aynı kişilerle, bazen ise kimlikler değişse de aynı olayları farklı kişilerle yaşamaya devam eder. Bu sadece karşı cinsle değil hem cinsimiz ile de zaman zaman yaşadığımız sorunlardır.
Peki sizce nedendir? Hiç düşündünüz mü? Neden birbirine benzeyen kişileri sever hatta aşık oluruz. Bazen de birbirlerine benzemeseler de farklı insanlar ile sanki aynı yazılmış senaryoyu yaşarız?
Bunun sebebi çocukluktan başlayan, hatta daha da geriden bebeklikten biriktirilmiş mutsuzluk ve acıların, korku ve beklentilerin izlerini halen yaşıyor olmamızdır. Bilinç altımızın bize yaptığı oyunla güvenli ortamımıza bağlı kalmamız için takip ettiğimiz izlerdir.
Biz belki çok farkına varmıyoruz fakat bilinçaltımız gerek olumlu veya gerekse olumsuz yönleriyle ebeveynine benzeyen ilişkiler, eş adayları seçer ve unutamadığımız acı ya da mutlu; çocukluk, gençlik koşullarını tekrar yaşayarak onları düzeltmek istemektedir.
Çocukluk dönemizde bize acı veren olaylar ille de büyük boyutlarda olması gerekmez. hepimiz görünmez incinmeler, beklentiler ve korkular biriktiririz. Bilinçaltımız anne, baba ya da hayatımızda çok etkili figürlerin benzerlerini bulup onları düzelterek başarı kazanacağına inanır. Şöyle düşünün; Mesela, sizi terk eden ebeveyn yerine güvenli bir eş bulabilecekken, onun yerine alkolik bir eş bularak yine o güvensiz koşulları oluşturup düzeltmek isteriz.
Başka bir örnek vermek gerekirse; Babanız iflas etmiş ve bu küçükken sizi çok etkilemiş olabilir. Bunun etkisi ile mali kayıplar yaşayan birine aşık olup onu düzeltmeye çalışırken kendinizi bulabilirsiniz.
Aşkı Başlatan Bilinçaltı Anılarınızdır
Çok ilginç gelebilir fakat, aşkı başlatan gizli uyarıcılar ”bilinçaltımızdaki anılarımızdır” ve bilinçaltımız da bir mıknatıstır. Eş seçimimizi bilinçli isteklerimiz değil de kişisel gelişim ihtiyaçlarımız belirler.
Geçmiş güvensizlikleri tekrar tekrar yaşamamıza neden olan kısırdöngüye nasıl son veririz? Yanlış insanları ve yanlış durumları hayatınıza çekmekten yorulduysanız, aynı tip insanlar ve aynı problemlerden sıkıldıysanız bu yazıyı okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
Neye Layık Olduğumuzu Düşünürsek Onu Buluruz
Bunu hep söylüyorum belki fakat hayatımıza giren hiç kimse tesadüfen girmiyor ve hayatımıza çektiğimiz kişiler bizim içimizde ne yaşıyorsak dışarıdan bizi bulan kişiler oluyor. Nasıl birine layık olduğumuza temelde inanıyorsak o kişi bizim karşınıza hem de kendi davetimizle fark etmeden çıkıyor. Bir nevi içinize ayna tutuyor ve sizin düzeltmeniz gereken yerleri işaret ediyor. Kahin olmaya gerek yok kendinizle ve yaşamınızla ilgili neye inanıyorsanız gerçekleşecektir. Yani siz kimseniz ve beklentileriniz nelerse hayatınızdaki insanlar da bu özellikleri taşıyan bir kopyanız olarak karşınıza çıkacaktır.
Bu yüzden etrafınızdaki insanları değiştirmek istiyorsanız hemen kendinizi değiştirin, göreceksiniz ki sizdeki değişimle birlikte etrafınızdaki insanlar, olaylar ve durumlar hızla değişecektir.
Değişimin Yol Haritası
- En büyük korkunuz en zayıf tarafınızdır ve beklenmedik anlarda sizi sınamak için karşınıza çıkmaktadır. En büyük korkunuzla yüzleşin. Eğer terk edilmekten korkuyorsanız, sizi terk etme ihtimali belirgin insanlarla birlikte olmayın. Ya da terk edilmemek için fazladan yaptığınız fedakarlıkları yapmayın, cesur ve güvenli olun. Bu yüzleşme metodunu tüm korkularınıza uygulayın. Korktuklarınızı kendinize çektiğinizi sakın unutmayın.
- Kendinizi değiştirmekten korkmayın. Hayatta karşımıza çıkan her insan, her olay bizde var olan potansiyel ile ortaya çıkar. Ve insanoğlu sürekli gelişim ve değişim içinde olmazsa hem olaylara hem kişilere yenik düşer. Hayat olduğunuz gibi olduğunuz değil, olduğunuz halinizin en iyisini gerçekleştirmeniz gereken bir süreçtir. Her yazımda tekrarladığım gibi olayları değil ama olaylara bakışınızı, kişileri değil ama kendi kişiliğinizi değiştirebilirsiniz. Ve siz değiştikçe dünya değişecektir.
- Gerçek nedenler için ilişki kurun. Sadece bir sevgiliniz ya da bir eşiniz olsun diye değil, hayatın geri kalanını onunla mutlu geçirebileceğiniz insanlarla ilişki kurun. Bir yoksunluk, kendinizi kötü hissetmemek veya sadece hayatınızla ilgili benzerlikler bulmak niyetiyle kurduğunuz tüm ilişkiler size zarar verir. Bir ilişkiye girerken onunla anlaşıyor musunuz? Temel değerleriniz birbirinize uygun mu? Aranızda karşılıklı hisler var mı? Karşınızdaki insan size değer veriyor mu? Siz ona değer veriyor musunuz? Bu sorulara cevap verebildiğiniz kişilerle ilişkiye girin.
- Sizi suistimal eden, üzen ve bir şekilde aşağılayan ve bunları bir kereye mahsus değil sürekli tekrarlayan insanlardan uzak durun. Bir ilişkiyi başlatabildiğiniz gibi korkusuzca bitirebilmeyi öğrenin. Hayatınızın sorumluluğunu alın ve mağdur bilincinden kurtulun. Başınıza gelen kötü olayların devam edip etmemesi sadece sizin elinizde unutmayın.
- Sadece sizinle ilişki kursun diye kimsenin koruyucu meleği olmayın. Fazla fedakarlık yaparak sevgilinizi, eşinizi dostunuzu elinizde tutmaya çalışmayın. Feda edip, kar sağlamaya çalışmayın. İlişkilerin yakıtı paylaşım, sevgi ve birlikte olmaktan keyif almaktır bunun dışındaki her şey ancak kısa süreli istisnai durumlar olabilir.
Bunları yapmakta zorluk çekiyor yada nereden başlayıp nasıl yol izlemelisiniz bulamıyorsanız bir uzmanla çalışmanızı tavsiye ederim fakat muhakkak kısır döngüyü kırın… Bu döngüden bir kez çıktığınızda nefes aldığınızı hissedersiniz. Kendiniz için bunu yapın ve aynı şeyleri bazen aynı bazen de farklı farklı kişilerle tekrar tekrar yaşamayın.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Boşanma Koçluğunda Süreç
BOŞANMA KOÇLUĞUNDA SÜREÇ
Boşanma; yıllar boyunca sürecek, evlilik hayallerinden sonra, elbette alınması çok kolay ve basit bir karar değildir. Sonuç olarak, evliliğe karar veren aynı bireyler boşanmaya karar vermiş ve boşanma haline geçilmiştir. Bu belki de evlilikten daha çetrefilli, kişinin yanında daha çok destek aradığı bir dönemdir.
Biz bu konuyu ele alırken genel itibariyle üç aşamalı bir süreç olarak değerlendiriyoruz. Boşanmadan önceki süreç, boşanma anındaki süreç ve boşanma sonrası süreç. Bu süreçler kişiler için yaşanması zor durumlardır. Hangi safhasında olur ise olsun, bir uzmanla çalışmalarını ve ruh hallerindeki dalgalanmalarını sabitlemeyi tavsiye ederim. Sonradan yanlış kararlar verip pişman olmamalıdır. Bunun için bu üç süreci tekrar gözden geçirmelidir. Daha detaylı bakarsak;
Boşanma Öncesi Süreç:
Boşanma öncesi süreç, aslında düşünme sürecidir. Genelde kişilerin istemedikleri gerçekle yüzleştikleri süreç bu dönemdir. Kişi hayatından memnun değildir. Evliliğinde tatminsizlikler, güvensizlikler yaşamak da , adeta kendi evliliğine eşine yabancılaşmaktadır. Bir yandan karar aşaması netleştikçe de korku, panik, kendini bir boşlukta hissetme gibi duygusal bir boşluğu da yaşayabilir. Bu dönemde, tatsız olan gerçeğin fark edilmesi söz konusudur. Yada kendini evlilik için yetersiz hissetme, değersiz bulma hislerine de kapılabilir. Kişi bir yandan içinde yaşadığı bu duygular ile baş etmeye çalışır, fakat bir yanda da içinde karşı tarafa duyulan öfke kendini göstermeye tartışma isteği, fiziksel ve ruhsal olarak içe kapanıklık hali görüneceği gibi, hiç bir şey olmamış gibi sevecen bir halede birden bire bürünebilir.Bu tarz durumlar, kişinin bir uzmanla çalışması gerektiğini ve yardım alması gerektiğini açık bir şekilde gösteren durumdur.
Boşanmanın sağlıklı bir kararla verilebilmesi ve kararlarından emin olmaları için eşlerin boşanma sürecinde dahi iyi iletişim içinde olmaları gerekir. Bu yüzden boşanmadan önce kişinin kendi halini toparlaması, nasıl adımlar atması gerektiğinin planı, kendi içinde bu yaşadıkları ile başa çıkacak gücü tekrar keşfetmesi gerekecektir. Boşanma sancılı bir süreçtir, ne kadar süreceği belli olmayan bu sürecin en sağlıklı biçimde atlatılması için; kişinin iç dinginlik halinin yakalanması ile, dışta yaşadıkları dengelendiğin de mümkün olacaktır.
Boşanma Sırasındaki Süreç:
Boşanma sırasındaki süreç; mahkeme dönemidir. Kişilerin kızgınlıklarını dengede tutmaları gerektiği, kimi zaman ümitlerinin yıkıldığında, yada yoğun öfke, üzüntü ve yalnızlık hissettiklerinde yas tutmayı değil içinde bulunduğu durumu kendisi ve varsa çocukları için en sağlıklı bir şekilde atlatma dönemi olmalıdır. Bu dönem aynı zamanda Eşlerin artık fiziksel olarak ayrıldıkları ve boşanma işlemleri kanuni olarak başlatıldığı süreçtir. Tabi buna bağlı olarak ekonomik düzenlemelerin yapılması, akrabalara ve arkadaş çevrelerine de açıklama yapılmasını gerektirebilir.
Boşanmanın bu evresinde kişilerin çevresinden gelen tepkilerle nasıl başa çıkacağını, Gerekirse nasıl mesafeli olması gerektiğini, ekonomik durumunu nasıl kontrol altına alması gerektiği, kendisi için ve sevdikleri için nasıl güçlü olmalı, öğrenmesi gerekir. Daha öncede değilim gibi bu süreç sancılı ve belki de hayatında hiç adımını bile atmadığı adliye duvarlarının arasında oldukça zor, ve ne kadar süreceği de belirsiz bir süreçtir. Bu yüzden kişinin ne yaptığını bilerek, sağlam ve güçlü durmayı muhakkak öğrenmesi gerekmektedir. Bunda zorluk çekeceğini düşünen kişiler için ”Boşanma koçu” ile çalışmak çok rahatlatıcı bir sistemdir.
Boşanma sonrası Süreç:
Boşanma sonrası süreç de kişinin hayatının dengesini yeniden kurması söz konusudur. Belki de uzun yıllar olan bir birliktelik sona ermiş, çok sancılı bir dönem arkada bırakılmış ve o hengamenin bitişi ile bir boşluk hali içinde olunabilir. Hatta zaman zaman pişmanlıkların yaşandığı bir süreçtir. Kişinin bir an önce normal hayatına adapte olması, kendine güvenini artması ve tekrar özgürlük duygusunu korkusuzca yaşaması için hayat enerjisini yeniden toplaması gerekir. Bu da yine sistemli ve planlı olarak çalışılması gereken bir durumdur, kişinin bu yeni hayatı ne kadar istediği ile hız kazana bilir.
Boşanmanın sona erdiği bu süreçte kişi, yeni arkadaşlarla görüşülmeye başlayabilir. Yeni bir yaşam biçiminin ve çocuklar için günlük bir rutinin oturtulması ile artık yeniden bekar kimliğini özümsemelidir. Ancak böylece boşanma tamamlanmış olur. Yeni yaşam biçiminde ve yeni arkadaşlarla rahat olmaya doğru geçilir. Yine bu dönemde, çocukların, boşanmayı kabul etmelerine yardımcı olmak söz konusudur. Boşandıktan sonra; eşlerin, mümkünse zorunlu olmadıkça aynı ortamda bulunmamaları ve aynı arkadaş gruplarında ve sosyal ortamda bulunmamaları tercih edilmelidir. Çocuklarla ilgili olarak da, bir uzmana başvurulması yararlı ve kolaylaştırıcı olacaktır.
Boşanma gibi, bir gerçekten bahsetmek durumunda kalsam da, umarım kimse bu zorlu durumun içine girmez. Evlilikler huzurlu, eşlerin sağlıklı iletişim halinde olduğu ve sevgi dolu bir şekilde yürür. Fakat hayatın gerçeği olan bu kulağa bile hoş gelmeyen durumla karşı karşıya gelmekte, her şey gibi, biz insanlar için olduğu unutulmamalı, bu hal içinde gerekli tedbirler alınması ve çalışmalar yapılması gerekebilir. Öncesi ve sonrası hayatımıza tutunup devam edebilmek, kendimiz ve sevdiklerimiz için ayakta kalmak zorundayız.
Mutlu, Huzurlu, Sağlıklı günler dilerim . Sevgiyle kalın.
Evliliklerde Sonu Hazırlayan Beklentiler
EVLİLİKLERDE SONU HAZIRLAYAN BEKLENTİLER
Belki de Evliliklerdeki ilişkilerin sonunu hazırlayan en büyük neden yanlış beklentilerdir. Tabi ki çift olmanın, eş olmanın getirdiği doğal beklentiler ve sorumluluklar vardır ama tehlike sinyalleri çalan beklentiler dediğimiz gerçekleşmesi olanaksız, insan yaratılışına, fıtratına uygun olmayan beklentiler devreye girdiğinde ilişki o bağlılık, sevgi enerjisini kaybeder ve düzelmesi çok zor bir alışveriş, bir pazarlık çekişmesine dönüşür.
“Evliliklerin sonunu hazırlayan beklentiler’den” bahsedersek; Evet gerçekleşmesi imkansız, Evliliğin sonunu hazırlayan beklentiler bir ilişkiyi uyanması imkansız gibi görünen bir kabusa çevirebileceği gibi duygusal olarak yıpranmanıza ve hayal kırıklığına uğramanıza neden olur.
Evliliklerin sonunu hazırlayan beklentiler nedir? derseniz. Şöyle sıralayabiliriz:
*Eşinizin hayatındaki her şeyi olmayı beklemek, hayatınızı tamamlamasını istemek
Bu en sık karşılan en imkansız,yaralayıcı ve yıpratıcı beklenti türüdür. Çok fazla yapılan bir yanlış vardır; Evlilikler ile kurulan ilişkiler birbirine adanmak olarak görülebilir ve bunu karşı taraftan talep eden insanlar ne yazık ki üzülmeye ve hayal kırıklığına uğramaya mahkumdur. Sağlıklı ve huzurlu bir ilişkide kimse kimsenin her şeyi olamaz. Aslına ilişkileri gerçek kılan ve olması gereken; her şeyi kendisinde bulabilmiş insanların birbirleri ile birlikte olmayı tercih etmeleridir. Maalesef bir elmanın yarısı olmalıyız fikri, bir şehir efsanesidir. Hayatta sizi en çok seven insanın bile sizin duygusal ihtiyaçlarınızın tamamını karşılamasına imkan yoktur. İhtiyacınız olan her şey kendi içinizde mevcuttur ve bunu ortaya çıkarmak sizin sorumluluğunuzdur.
Size tavsiyem; Bunu dışarılar da aramak yerine, eşinize kaldıramayacağı roller yüklemek yerine, kendi kaynaklarınıza dönüp iç huzurunuzu yeniden kendinizin elde etme yöntemlerini bulmanızı öneririm.
*Eşinizin zihninizi okumasını beklemek
Siz istediğiniz kadar ima etmeye çalışsanız da yada biraz imanın ötesinde hal ve hareketlerinizi de işin içine katarak belli etmeye çalışırsanız çalışın, kimse siz; açıkça belirtmediğiniz sürece ne düşündüğünüzü ve ne beklediğinizi anlayamaz ve tabi ki anlamak zorunda da değildir.Eşinizden siz söylemeden ihtiyaçlarınızı anlamasını ve buna karşılamasını istemek, sizi hem sonuçsuz bir bekleyişe iter, hem de karşı tarafa çok açık yapılan bir haksızlıktır. Unutulmaması gerekir ki her yetişkin birey gibi sizinde, istek ve ihtiyaçlarınızı uygun bir dille anlatabilmek elbette ki kişisel sorumluluğunuzdur. Bazı kurmaca oyunlar, kapris ve sessiz kalmak gibi yollarla istediklerine ulaşabilen çok az insan vardır.
Size tavsiyem; Ya ne istediğinizi düzgün ve anlaşılır bir biçimde dile getirin ya da isteklerinize ulaşamamayı göze alın ki hayal kırıklığına uğramayın. İletişim sorunlarınız ve kendinizi sonu kavgaya varmayacak şekilde ifade edebilmek için bir uzmandan yardım alabilirsiniz.
* Eşinizin sizi mutlu etmesini beklemek
Aklımızdan hiç çıkarmamamız gereken bir gerçek vardır hayatta ”Kendi kendine mutlu olamayan birini hiç kimse mutlu edemez”. Mutlu olmayı ilişkinizden ve Eşiniz den beklememeli mutlu olmak için neler yapmanız gerektiğini belirlemelisiniz. Mutlu olmak çevresel değil, içsel bir durumdur. Sizi sizden başka kimse mutlu da mutsuz da edemez.Mutluluğunuzun sorumluluğunu eşinizin sırtına yıkmak, mutsuzluklarınız dan devamlı eşinizi sorumlu tutmak ,asla sizi mutlu bir hayata kavuşturmayacaktır.
Size tavsiyem; Kendi iç kaynaklarınızın ve yaratılış harikalıklarınızın farkına varın. Kendinizin fazlasıyla değerli ve önemli olduğunuzu kendinize ilk önce kendinize hissettirin. Göreceksiniz kendinizi sevdiğinizde ve kendinizle mutlu olmayı başardığınızda , hayat artık her köşesinden size mutluluk olarak gülümseyecek.
* Eşinizin değişmesini beklemek
Sanırım sizde çok duymuşsunuzdur ” Evlenince değişir,düzelir. Evlenince değişilmez kişiler aynıdır fakat değişime zorlanır. Sevdiği aşık olduğu eşini unutup olmasını istediğimiz eşi oluşturmaya çalışırız”En eski öğreti olsa dahi çiftlerin en kavrayamadığı durum birbirlerini değiştirebileceklerini sanmalarıdır. Birini olduğu gibi sevip, kabul edip sonra da değişmesini beklemek insanların birbirlerine yaptığı en büyük duygusal şantajdır. Herkes kendine özgü özelliklere sahip ve birbirinden farklıdır, ilişki kurmak bu farklılıklarla birbirini sevebilmek , farklılıklarda kendini bulabilmektir, sevebilmek ve kabul etmektir.
Size tavsiyem; Değiştirmek isteyecek kadar özelliklerine saygı duymadığınız insanlarla olmayın, evlenmeyin ya da kimsenin kişiliğini değiştirmeye çalışmayın. Unutmayın ki siz bu hayatta sadece kendinizi değiştirebilirsiniz; siz bakış açınızı değiştirdiğinizde her şey yeni bakış açınıza göre tekrar şekillenecektir.
*Eşinizle doğru iletişim kurmayı başaramadan sizi tam manasıyla tatmin eden bir ilişki yaşamayı beklemek
Evliliğinizde doğru iletişim kurabilmek, ilişkinin ömrünü belirler. Bir sorunla yüz yüze gelindiğinde, herkesin kendi fikrini dile getirme hakkı olduğunu kabul etmeli ve farklı görüşleri, farklı yaklaşımları anlamaya çalışmalısınız. Eşinizi sizden farklı düşündüğü için suçlamamalı, yargılamamalısınız. Bir denge kurmak için, ortak bir çözümde buluşabilmek için iletişim kurmalısınız.
Size tavsiyem; Doğru iletişim için kendinize şu soruları sorabilirsiniz.
*Empati kurmayı deneyin; ”Aynı durumda bana nasıl davranılmasını isterim?”
*Hiç bir zaman nezaketinizi ve saygınızı yitirmeyin; ”Duygularımı sakin ve saygılı bir şekilde nasıl anlatırım?”
*Bilinç altınıza sorun; ” Çözüm için ne yapmalıyım?”
Bu soruların cevabını bulun ve sakin kendinizi huzurlu hissettiğiniz bir anda, ” Evliliğiniz de bu sorunlar olmasaydı, nasıl bir evliliğiniz olurdu”. Hayalinizde resmedin , canlandırın ve sonrada sanki gerçekten öyle olmuş gibi sizi yaratana teşekkür edin . Her gün bu kısa olumlamayı tekrarladığınız da göreceksiniz hayatınızda çok şey farklılaşacak.
Daha dingin ve huzurlu İlişkiler dilerim.
Sevinç Karakaya
Evliliğinde ”Güçlü Rolü” Oynayan ”Mutsuz Kadınlar” Ne Yapmalı?
Evliliğinde ”GÜÇLÜ KADINI” Oynayan ”MUTSUZ KADINLAR” Ne Yapmalı?
Evliliğinizde mutsuz musunuz? Peki bir kadın neden mutsuz olur? Tam olarak nedir onu mutsuz eden? Maddi problemler yada aile baskısından dolayı evliliğini sonlandıramamak mı mutsuz ediyor kadını ? Ne yapmalı ”Mutsuz kadın” ? Evlilikte kadının faktörü tam olarak nedir? Sorunlarıyla nasıl başa çıkabilir ”mutsuz kadın”?
Ne dersiniz bazen çok alıngan davranıyor olabilir miyiz? Öncelikle kadın şunu bilmeli; Bir çok insanla ilişkilerimizde olduğu gibi, nasıl ki kişiler aslında bizim aynalarımızdır, nasıl davranırsak öyle tepki alırız. Aynen bunun gibi; Erkeklerin de tüm duygusal davranışları ve olaylara verdikleri tepkilerinin bize bağlı olarak değiştiğini bilmemiz gerekmektedir. Aslında evliliğin sırrı bu gerçektir. Eğer kadın bunun bilincindeyse buna yönelik doğru davranışlar sergilemeyi öğrenirse, kadınlar ”evliliklerinde mutluluğu” yakalayabilirler.
Bir erkek eşinden en çok ne bekler derseniz? En başında çok fazla dile gelmese de ”takdir edilmek”, ‘‘onaylanmak” ve ”şefkat” beklemektedir. Erkekler; kadının kendisini güçlü hissettirmesine ve kendisine ihtiyacı olduğunu bilmeye ihtiyaç duyarlar. Aslında şunu demek daha doğru evlilikte ”Güçlü Kadını” oynamayı bırakmak lazım.
*Erkek hangi kadına sahipse aslında”Erkeği erkek o kadın yapar”
Erkeği erkek eşi yapar ne demek derseniz? Eşiniz gerçekten, erkek gibi hissetmek için karısının desteğini görmeye ihtiyaç duyar. Bilinen bir gerçek vardır.Erkekler kendisine bu şekilde hissettiren ve şefkat gösteren kadınlara eğilimlidir, bu yüzyıllardır defalarca kanıtlanmıştır. Aslında kadınlardan daha fazla duygusal olan erkek, bu alanda kendini göstermekte yetersiz kalır işte burada onu tamamlayacak ve bu özelliğini ortaya çıkaracak kadındır. Kadınlar eşlerine bu bakış açısıyla yaklaşabilirlerse, Eşlerindeki değişim gücünü elinde tutmayı sağlaya bilirler. Evliliklerde iletişim sorunlarının çoğu, çiftlerin birbirlerinin zihinlerini okuyarak ona göre davranış gösterme eğiliminde olmasında kaynaklanmaktadır. Eğer bir erkek evliliğinde suçlanacağını, eleştirileceğini düşünüyorsa, eşiyle olan iletişimde ” kapsama alanında” olmamayı tercih ediyor. Kendisine giden bütün iletişim yollarını kapatıyor. Evet ”Güçlü Kadınlar” evliliğinizde sağlıklı bir iletişim istiyorsanız; Koşulsuz dinlemeyi öğrenmeniz gerekiyor.
*Kadın ne kadar hoşgörülüyse o kadar mutlu demektir.
Artık kadın Yeni dünya düzeninin ona getirisi olarak ev içinde ve ev dışında ciddi sorumluluklar almakta ve bu da kadını psikolojik anlamda daha fazla yıpranmaktadır. Kadının bu durumu evlilik içerisinde erkeğin sorumluluklarında ki beklentisini de artırmıştır. Ve kendisine ihmallere karşı daha duyarlı tavır içerisine girmesine sebep olmuştur. Bu ruh halinde kadın iletişim kurarken sağlıksız tutumlar gösterme olasılığı artmakta kocasını eleştiren, sürekli şikâyet eden ve hatta eşini hor gören bir yapı içerisinde davranmaktadır.
Kadın hoşgörülü olmayı seçip, evde eşlerine karşı daha hassas, düşünceli davranabilmeyi başardığında, kadınların eşlerinden beklentilerini görebilme anlamında daha fazla destek aldıkları görülmektedir. Evet ”Güçlü Kadınlar” Kendimizi şikayetler yerine hoşgörüyle dile getirebilirsek sanırım sorun kalmayacaktır.
*Elbette bir ortak nokta vardır. Sadece ”GÖREBİLMEK İSTEYELİM”
Kadınların sık yaptığı hatalardan biride, belki de duygularıyla erkeklere oranla daha fazla hareket etmelerinden kaynaklı; kendi yakın çevrelerinin desteğini aldığı konularda etkilenme düzeylerinin erkeklere nazaran daha fazla olmasıdır. Kadınlar özellikle çatışma yaşadıkları konularda, kararsız kaldıklarında yakın çevresindeki arkadaşlarının akrabalarının fikirlerine başvurmakta ve genellikle bu çevrenin etkisi altında kalarak kararlar vermekte ya da iletişim şeklini sürdürmektedir. Bu çok sıkça yapılan bir hatadır. Unutulmamalı ki her ilişki, her evlilik, her birey birbirinden farklıdır. Farklı ilişkilerden elbette dersler çıkarıla bilir ama hiçbir evlilik tıpa tıp aynı olamaz. O yüzden yakın çevre yerine bir uzmandan belki destek olmak ortak noktaları bulmanızda daha etkili bir yoldur. Bazen kendimizin yaptığı hataları göremeye biliriz, dışarıdan bir gözle kendimizin farkına varmak her zaman işe yarar.
Evet ”Güçlü Kadınlar” Evliliklerde esas olan ”BİZ” olmayı başarabilmektir. Bu da kadın ve erkeğin ortak görüş birliğine varabilme becerisi ile doğru orantılıdır. Konu ne olursa olsun farklı görüş ve fikirler olduğu zaman muhakkak ortak bir paydada buluşulabileceği göz ardı edilemeyecek kadar büyük bir çözüm kaynağıdır.
Şu soruyla bitirelim; GÜÇLÜMÜ OLMAK İSTERSİNİZ YOKSA MUTLUMU ?
Sanırım bir çoğumuz mutlu olmak istiyoruzdur. İlişkilerince çözüm arıyor ve doğru çözümleri bulmakta zorluk çekiyorsanız çözüm için bize ulaşabilirsiniz
Sevinç Karakaya