Kadın Erkek İlişkisi (1)
DALGALI KADINLAR, GERİ ÇEKİLEN ERKEKLER
Dalgaları bilirsiniz bir alçalır bir yükselir. Kadınlardaki ruh hali de dalgalara benzer. Sevildiğini eğer hissederse ruh hali dalgalar gibi yükselir. Kendini gerçekten iyi hissederse dalgaların en zirve noktasını yaşarlar. Bazen ruh hani aniden değişir, dalgalar dibe doğru vurabilir. Fakat panik yapmaya gerek yoktur.Tamamen dibe vurduğunda kadının ruh hali; yine değişecek ve kendini iyi hissetmeye başlayacaktır. Ve bu durum da yani kadının dalgası yükselmeye başladığında partnerine verecek bol bol sevgisi vardır.Kadın dibe doğru düşerken kendi içinde ki boşluğu hissedip sevgiyle doldurulmasını ister. Kadın bu dibe vuruşlarda duygusal bir temizlik yapar. Kadın herhangi bir olumsuz duyguyu bastırmışsa yada dalganın yükseldiği zamanlarda, daha sevecen olabilmek için özveride bulunmuşsa, işte bu dalganın dibe vuruş esnasında olumsuz veya tatmin olunamamış duygular yeniden su yüzüne çıkar,kadın bunu çok yoğun bir şekilde hisseder.Bu durumda kadın sorunlarından bahsetmek ister, sesini duyurmak, anlaşılmak ister.İhtiyacı olan budur.
İşte ilişkilerdeki fark tamda burada başlar yani erkekle kadının birbirini anlaması zorlaşır beklentiler farklılaşır.Kadın sadece dinlenilmek isterken, erkek onun sorunlarına çözümler bulmaya çalışabilir yada hiç bir mana veremeye bilir.
Kadın bu inişlerde dipsiz bir kuyuda gibi kendini hisseder.Karanlık ve karmakarışık duyguların içindedir. Çok çabuk değişen belirsiz duygular yaşar kadın. Kendini yapayanlız hissedip ve hiç bir şekilde desteklenmediğini düşünebilir. Fakat dibe yani kuyunun en karanlık noktasına ulaştığında sevildiğini ve desteklendiğini hissederse, otomatik olarak ruh hali düzelir. Düştüğü gibi ani olarak yükselecektir.Kadın yine ilişkide sevgiyle ışımaya başlayacaktır.
Kadın kendisini iyi bulmadığında, yani iyi hissetmediğinde eşine de karşıda hoşgörülü ve olumlu olamaz. Dalganın dibe vuruşunda kadın; bezgin yada duygusal açıdan tepkili olmaya eğilimlidir.Zayıftır ve daha fazla sevgiye ihtiyacı vardır. İster ki eşi onu anlayabilsin . Hatta tek sorunu sadece anlaşılmaktır.
Erkek kadını sever ve kadın bu sevgiyle parlamaya başlar. Çoğu erkek belki bu parıltının sonsuza kadar dek süreceğini bekler. Fakat kadının sevecenliğinin sürekli olmasını beklemek güneşin sürekli parlayacağını ve hiç gece olmayacağını beklemek gibidir. Hayat geçişlerle ve değişimler ile doludur gece ve gündüz, sıcak ve soğuk, yaz ve kış, yağmurlu ve güneşli.İşte aynen böyle erkek ve kadın ilişkileri de benzer geçişler ve değişimler yaşayabilirler.
Erkekler fazla yaklaşıldığında kendilerini çekerler, kadınlarda kendilerinin ve başkalarını sevme güçlerinde iniş çıkışlar yaşarlar.
Kadın bu düşüşleri yaşarken erkek bir sorun olduğunun farkındadır ve bunu düzeltme girişimindedir. Ona üzülmesi için bir sebep olmadığını açıklamaya çalışır. Asıl yanlış belki de burada başlar, yapması gereken düzeltmek değildir.Bu işleri tamamen çıkmaza sokabilir .Kadın daha fazla anlaşılmadığını düşünebilir, dolayısıyla da daha çok üzülebilir. Erkek düzelttiğini zannetse de aslında kadının kendini daha kötü hissetmesine neden oluyordur. Kadın bu karanlık kuyusunda dibe doğru düşerken , Erkek şunu bilmelidir; kadının ona en ihtiyacı olduğu an,kuyunun dibine vurduğu andır. Kadın erkeğinin sorumlarını çözmesini yada düzeltmesini değil ; Sadece ve sadece erkeğinin onu koşulsuz sevgiyle desteklemesini ister.
Erkekler kadınların ruh halini anlamak da zorluk çekerler . NEDEN DİBE DOĞRU VURUYOR BU BENİM HATAM MI ? diye söylenebilirler. Onlar şunun farkında değillerdir kadının doğasında bu vardır . Kadının; Erkeğinin isteği gibi yine ilişkilerde parıldayan sevgi dağıtması için muhakkak dibe vurması gerekir.Gerekir ki tekrar dipten yükselişe geçebilsin.Kadının dibe vurduğunda en son şey,birinin ona neden moralinin bozuk olmaması gerektiğini söylemesidir.Kadının ihtiyacı yanında olacak, onu dinleyecek ve anlayış gösterecek biridir. Erkek kadının neden böyle hissettiğini anlamasa da sevgi ilgi ve desteğini sunabilir.
Kadının dibe doğru inerken ilk belirti bezginliktir bunun yanında kendine güveni gider, öfkelidir, kaygılıdır,bitkin,umutsuz,talep dolu, güvensiz,kontrolcü ve eleştireldir..Ve erkeğine kuyunun dibine doğru vurduğunu ve onun sevgisine ihtiyaç duyduğuna anlatmak için ;
Kadının ağzından artık şu tarz cümleler sıkça çıkmaktadır.
”Yapacak o kadar çok şey varki”,”Daha fazlasına ihtiyacım var”,”Her iş bana bakıyor”, ”Ama ya ……”,”Anlamadığım şu neden?”,”Artık elimden hiç bir şey gelmiyor”,” Ne yapacağımı bilemiyorum”, ”Hiç aldırmam ne istiyorsan yap”, ” Şunu yapmalısın:.. ”, ” Hayır istemem…”, Ne demek istiyorsun?”, Eee,…… yaptınmı?”,” Nasıl unutabilirsin ki”
Erkek ise şu cümleleri sıkça tekrarlamaya başlar;
”Bunları daha kaç kez yaşamak zorundayım”, ”Tüm bunları daha öncede duydum”, ”Bunu hallettiğimizi sanıyordum”, ” Bunu ne zaman üstünden atacaksın”, ” Yine bunlarla uğraşmak istemiyorum”, ” Bu delilik ! Yine aynı şeyleri tartışıyoruz”, ”Neden bu kadar çok sorunun var ?”
Evet. Cümleler tanıdık geldi mi? Peki bu hal nasıl geçer? Aslında çok basit.
Erkek sabırlı olur ve kadın da bu zamanlarda desteklendiğini hissederse; Kadın ilişkiye
güvenmeye başlar .Yaşamındaki yada ilişkilerindeki mücadelelerden korkmadan kuyusundan çıkmaya başlar. Sevgi dolu bir ilişkinin özelliği budur. Kuyusunda olan bir kadına yardımcı olabilmek, onun çok takdir edeceği özel bir armağandır. Yavaş yavaş geçmişinin etkilerinden kurtulmaya başlayacaktır. Hala iyi ve kötü zamanları olsa da, bunları eskisi kadar aşırı yoğun yaşamayacaktır, onun sevecenliğini gölgelemeyecektir.
Daha anlayışlı ve anlaşılabilir ilişkiler dileğiyle…
Sevinç Karakaya
Kadınlar Güçlerini Eline Almalı…Parçaları Toplama Zamanı
KADINLAR GÜÇLERİNİ ELİNE ALMALI?
PARÇALARI TOPLAMA ZAMANI
Okuduğum bir makaleden bahsetmek istiyorum size bugün; Konu İlişkiler Yazar Seda Diker Her Ayrıldığım Erkekte Bir Parçam Kaldı diye atmış başlığı evet özellikle bayanlar ama birilerinde parçası kaldığını düşünen beyler de; gelin beraber bakalım kimlerde hangi parçalarımız kaldı ve neden kaldı …
-Aşk acısı çekiyorum.?
-”Neden? Biraz anlatmak ister misiniz?” diye soruyor yazar
-Evet. Hayatımda son 6 aydır bir adam vardı. Çok aşıktım. İşte bu adamla evlenebilirim diyordum. Ama ne yazık ki beni terk etti. Artık onsuz nefes bile alamadığımı keşfettim. Lütfen bana yardım edin. Onu unutamıyorum.?
-”Bu ilişkide seni bu kadar etkileyen ne ?”diye soruyor tekrar yazar. Danışan sesini alçaltarak cevap veriyor.
-Ben bu adamda dişiliğimi, kadınlığımı keşfettim. 37 yaşıma kadar erkekler beni beğense bile bir türlü bunu gerçek bir ilişkiye dönüştüremiyordum. İlk kez bu adam benimle ilgilendi. Beğendi. İnanın ki ben bir kadın olduğumu bilmiyordum. Kendimi onunla keşfettim.?
Biliyor musunuz? Pek çok kadın ruhunun bir parçasını, ilişki kurduğu erkekte bırakıyor ayrılırken. O yüzden de, fiziksel olarak görüşmeyi bitirse bile hiç birini aklından tam olarak silemiyor. Oturup kalkıyor, cep telefonuna mesaj atıp atmadığını, arayıp aramadığını, kendisinden sonra hangi kadınlarla birlikte olduğunu düşünüyor.
Çünkü aslında o erkekte bir parçası kaldı. Yarım kalan bir şey vardı… İşte o yarım kalan şey, pek çoğumuz için farklı bir anlam taşıyor. Öfke, kıskançlık, değersizlik, Saygı duyulmamak gibi duygular yada aşk sevilmek ,güven, mutluluk doyum gibi duyguların birdenbire yarıda kesilmesi manyetik alanlarımızı öyle etkiliyor ki pozitif parçalarımız erkeğin yaşam alanına kayıyor ve negatif olanlar bizde toplanıyor.Bu ilişkilere nasıl yansıyor dersiniz . Kimi kadın bir erkekle beraberken dişiliğini keşfediyor.
İlişki bittiğinde, dişiliğini o adamla birlikte kaybettiğini düşünüyor. Oysa bu kocaman bir yalan.
Ayrılık acısı çekenler… Artık dişiliğiniz size aittir. Alın o parçanızı, sahip olduğunuzu bilin ve cesaretle yürüyüp gidin.
Her şeyini kaybettiğini düşünenler; aşkı arıyor ve hayatına giren erkeğe ?Bana gerçek aşkı o tattırdı? diyerek tutunmaya çalışıyor. Çünkü ayrılırsa, ruhunun bir parçası o adamda kalacakmış gibi hissediyor. Oysa tek yapması gereken: ?
”Ben aşık olunacak bir kadınım”
Bundan sonra benim hayatıma ancak karşılıklı aşk yaşayabileceğim erkekler girebilir? diyerek yürüyüp gitmelidir.
Yaşadığımız her ilişki, bize ayna tutmak, kendimizi keşfetmek içindir. Ayrılık zamanı gelip çattığında bilin ki artık o kişiden alıp vereceğiniz bir şey kalmamıştır. Bazı kadınlar her ilişkide kendilerinden bir parçayı bırakıp giderler. O erkekten sonra artık asla aşkı bulamayacağını, ya da kadınlığının kimse tarafından beğenilmeyeceğini düşünürler. Bunlar takıntı ve kimlik bölünmesi, yaratır. Olması gereken ise; her ilişkide kendine ait bir parça bulup onu alıp ardına bakmadan yürümesini bilmektir.
şimdi kendimize dönelim tekrar ve şunu soralım :
”Ben nasıl? her ilişkide kendine ait bir parça bulup onu alıp ardına bakmadan yürümesini öğreneceğim?”
Biten bir ilişkide öfke, utanç, pişmanlıklarımız varsa yada halen özlem duyuyorsak bir şeyleri tam anlamıyla bitirmemişiz demektir.Derinlerdeki belki kaybetmişlik yada değersizlik korkularının gel-gitlerini yaşarız. Belki bir yandan bize geri dönsün diye beklerken, diğer yandan gittiğini ve bize artık geri dönmeyeceğini düşünürüz. Aynı zamanda kendimizi ondan çok daha üstün yukarıda hissederken birde bakarsınız hiç olduğunuzu ve yok olduğunuzu fark edersiniz. işte bu korkular olumlu duygulardan daha kuvvetlidir.ve çok yorar yaşam enerjimizi bizden alıp götürür.
Bununla başa çıkmayı öğrenmek çok haklısınız şarttır; Bunun için önce kendi değerimizin farkına varmayı hayattan gerçekten ne istediğimiz ve bizim biz oluğumuz için kıymetli olduğumuzu çok iyi anlamamız lazım.
Ve artık bunlar bizim hayatımızda bir sorun olmasaydı yani biri parçamızı almasaydı giderken yada biz buna izin vermemeyi öğrenseydik hayatımız nasıl olurdu ona bakmak lazım .Ve gerçekten nasıl biri olmayı istiyorsak o kişiye dönüşüp, o nasıl davranıyorsa hayatımızı olmak istediğimiz kişiye göre tekrar şekillendirmeliyiz.
Bu gerçekten zor bir süreç fakat doğru yolda ilerlersek gereken destek sürecinde yardım alıp bunlara kulak verirsek, bu sürecin sonu hayatımızda mucizeler yaratacak kadar da sıra dışı olacaktır.
Şunu unutmamak lazım ;Kadınlar güçlerini ellerine aldıklarında, toplumumuza sağlıklı ve akıllı erkekler yetiştirecekler. Sevgilerimle
Sevinç Karakaya
Sen Kimsin?
SEN KİMSİN?
Çoğumuz galiba bu çok mühim soru için pek kafa yormuyoruz. Belki de hayatta bu kendimize en çok sormamız gereken sorudur ne dersiniz?
Kim olduğunuzu bilmiyorsanız; yaşamdan gerçekten neler beklediğinizi, hayatta neler arzuladığınızı ve bunların gerçekleşmesi sizin için ne ifade eder , nereden bileceksin? Acaba gerçekten hayattan bekledikleriniz, arzuladıklarınız, sizin seçimleriniz mi yoksa başkalarının seçimlerini mi yaşıyorsunuz, nereden bileceksiniz ?
Kendimizi tanıdığımızda ancak, kendi yolumuzu bulabiliriz, aksi taktirde, başkalarının bize çizdiği yolda ilerleriz. O zaman içimizde uyuyan, kendi kaynaklarımızın farkına varıp, kullanılmayı bekleyen yeteneklerimizi ortaya çıkarabiliriz.
Sen gerçekten kim olduğunu biliyorsan; Başkalarını senin üzerinde kim olduğuna dair olan etiketleri önemini yitirecektir.Aslında bu hep olmaktadır, şöyle bir düşünün etrafımızda ne çok insan var bize kim olduğumuzu anlatan yada bizim kim olduğumuzu bildiğini zanneden .
işin en garip yanı ise kim olduğumuza dair en ufak fikrimiz dahi olmadığında, gerçekten başkalarına inanmaya başlarız.Hem de bizim hakkımda söylenenlerin doğru olup olmadığına dönüm
”BEN KİMİM”
diye kendimize bakmadan.Çünkü gerçekten kim olduğunu bilmiyorsan başkalarına inanmaya başlarsın…
Hep böyle olmadı mı hayatımızın bir döneminde başka insanların doğrularını kabul etmeye başlayıp kendimizi zamanla tamamen unuttuk.Aslında şaşılacak şey değil mi insanın kendi kim olduğunu bulmakta biraz zahmetten kaçıp, başka insanların yollarını ve yol ayrımlarını izlemesi.Sonrada o yollarda tükenene kadar, yürüyüp yürüyüp yürümesi…Nefesiniz kesilir ,memnuniyetsizliğiniz artar ve artık o yolda ne kadar güç harcarsanız harcayın daha fazlası gerekir.Varış noktasına ulaşmak istersiniz; Fakat oda ne SADECE GİTTİKÇE KENDİNİZDEN UZAKLAŞIRSINIZ. Ve bir an gelir başlangıçta kim olduğunuzu bile hatırlamazsınız.
Ne dersiniz ; Belki sizin de hayatınız şimdiye kadar böyle geçmiştir.Belki sizde kendinizden vazgeçene kadar hayatla savaşmış, zahmet çekmiş hatta ve hatta dişinizi tırnağınıza takıp çalışmışsınızdır ama hiç bir şey, hiçbir zaman yeterli olmamıştır.Belki sizde kendinizi öylesine yorgun ve tükenmiş hissetmişsinizdir. Belki de kullanıldığınızı düşünmüş, yaptıklarınızın anlamsız olduğunu farketmişsinizdir.
Sizde bugün eskisine göre daha mı az gülüyorsunuz? Hayal kırıklığı yaşıyor da olabilirsiniz. Ve bunu özellikle hayatın şimdiye kadar sizi mutlu edecek şekilde gitmediğini farkettiğiniz de oluryor değil mi?
Asıl hayat yolumuzdan kim olduğumuzu unuttuğumuzda uzaklaşmışızdır.Yolumuzu kaybetmişizdir. Kendimizi kaybolmuş hem mesleki hem özel hayatımızda yersiz yurtsuz hissederiz.
Fakat bu yersiz yurtsuz olduğumuz anlamına gelmez sığınacağımız her zaman bir yurt vardır.Sizce neresidir dersiniz ?
ARADIĞIMIZ YURDUMUZ DAİMA KENDİ İÇİMİZDEDİR.
Gelin kendi iç kaynaklarımızla tekrar bağlantıya geçelim .Ve kendimizi , ne istediğimiz ve istediğim ben nasıl olabilir sorularına
”SEN KİMSİN?”
sorusuyla başlayalım …
Kendimizle sevgi dolu günler dilerim …
Sevinç Karakaya
Devamı
Hayat Bir Duygular Çemberi
HAYAT BİR DUYGULAR ÇEMBERİ
Duygularımızla çağlamak yerine niye sünger olmayı seçeriz ki ? Olumsuzlukları emip, onları en gizli yerlerimizde saklamayı neden tercih ederiz ki ?
Duygular çok önemlidir; Duygular ruhun gözleridir.Bazen renkli ve parlaktır.Bazen flu veya siyah beyazdır. Kimi zaman film şeridi gibi geçer gözünün önünden kimi zaman bir resim olur takılır aklının bir yerine.Bakmışsın çığlık olurlar kulaklarını tırmalarlar, bakmışsın sessiz ve derin bir köşede otururlar yada bazen cıvıl cıvıl kulağına melodiler söylerler.Aslında çok daha içeridedir duygular bazen gerçekten anlarsınız bazen sadece düşünürsünüz. Fakat onu hatırlatan her yerde muhakkak görürsünüz.
Ünlü ressam William Homan Hunt’ın tablosunda olduğu gibi;
19.yy büyük ressamlarından William Homan Hunt’ın bir bahçeden eve girişini anlatan ”Evrenin ışığı” adlı tablosu şöyledir. Ayakları çıplak filozof görünüşlü bir adam resimde bulunmaktadır.Adam bir elini kapalı kapının kanadına dayamış, diğer elinin parmağıyla da sanki içeriden bir yanıt bekliyormuş gibi kapıya vuruyordur.Fakat resim de ilgi çeken yan ; Adamın vurduğu kapının dışarıdan hiç açılmayacak gibi ne tokmağı ne kilit yeri vardır .Bakılınca ilginç ama içine girince adam sıradan bir kapıya vurmuyordur. Bu kapı ”insanın duygusal kalbini simgeler, Sadece içeriden açılabilir o yüzden dışarıda kol olması doğasına aykırıdır” der William Homan Hunt.
Çok çarpıcı değil mi?Duygunun bir resimle ifade edildiği çok çarpıcı bir örnek.Sadece içeriden açılan insanın derinliklerinde açılan bir duygu bu.Unutulmaması gerekir ki duygular sandığımızdan daha derindir. Derinliktir. Karmaşıktır. Kendisi de bir duygu olan hassaslık gibi hassastır.Kontrolü zordur kontrolsüzlüğü çok daha zordur…
Gayet derinlerimizdedir. İçtenlik ve güdünün en güçlü kaynağı olarak çalışır, içimizdeki enerjinin en güçlü kaynağıdır DUYGULAR .
Aslında sadece saf tek bir duygudan da bahsedemeyiz.İnsanlar gerçekten kendini oluşturan, kişiliğini meydana getiren temel duyguları ve onları mekanlara, insanlara, olaylara göre değiştirdikleri yan duygular karışımıyla hareket ederler.Bazen olumlu, bazen olumsuz olurlar. Nasıl olursa olsunlar tümünün varlığı muhakkak gereklidir. En olumsuzları dahi bir bakmışsınız sizin için çok ciddi bir savunma mekanizması oluşturup, bir can yeleği halini alıverir. Duyguları anlamaya çalışmak, onları mümkün olduğunca analiz etmek,İnsanların duygularla ilişkisini çalışması gerekir
İNSANI VE İNSANIN KENDİSİNİ ANLAMAKTA ÇOK ÖNEMLİ BİR KISTASTIR.
Kişilere gündelik hayatlarında mutlaka duygular eşlik eder. Duygular eğitilebilir. Yaratıcı düşünceyi ateşler. Kalpten gelir. Sizin en derinlerinizde tam içinize bir rehber olurlar. Sezgisel bilgeliğinizin kaynağıdırlar.Güvenilir ilişkiler oluşturmakta baş roldedirler. Kişiliğimizin oluşumunda en önemli faktördür duygular. Ve aynı parmak izi gibidir her insanda farklılaşırlar, insanların onları yorumlama biçimi değişir.
Aslında şunu diyebiliriz gerek günlük hayatımızda, gerekse ruhsal hayatımızda hem karşımızdaki kişilerin hem de kendi içimizdeki duygularımızı anlamak bizim ilişkilerimizde,iletişimlerimizde doğru etkiyi bırakmak ve doğru anlamak için çok önemli bir kaynaktır…
Duygularımızı daha iyi anlayıp etkili bir iletişim ve daha sağlıklı ilişkiler dilerim…
Sevinç Karakaya
Devamı
İnsan ve Lotus Çiçeği
İNSAN VE LOTUS ÇİÇEĞİ
Bir çoğunuz Lotus çiçeği ile insanı birleştiren özellik nedir diye düşüne bilirsiniz; Gelin Lotus çiçeğine bunun için daha yakından bakalım.
Lotus çiçeği; Işık ve oksijenin olmadığı bir bitkinin asla yetişemeyeceği düşünülen bir ortamda bataklığın içinde filizlenir. Düşünün su, hava, ışık bu üç elementle de ölümüne mücadele eder. Yaşamak için, Hayatta kalabilmek için. Tek amacı Yaşaya bilmesi için gerekli olan ışığa ve oksijene kavuşmaktır.O suyun dibinde zifiri karanlık da kendiliğinden köklenir; Işığın son demetiyle olgunlaşır. Ve amacına ulaşır o koyu katran sudan başını çıkararak havayla buluşur.Suyun yüzeyinde artık büyümesi sonlanmıştır. Bundan sonra dikenli tomurcuklar doğurmaya başlar Bu tomurcukların bir kaç saat gibi kısa sürede yeterli su ve besinle boyları bir metreye çapları üç metreye ulaşan dev yapraklara dönüşür. Fotosentez yapabilmek, yani yine yaşayabilmeleri için .
Lotus çiçeği nazik görünümlüdür. Onlar “gerçek nazik çiçekler” olarak ifade edilir. Aynı zamanda çok sağlam karakterli bir çiçektir. Bu büyük yapraklarında insanları bile üstünde taşıyacak kadar güçlüdür. Lotus çiçekleri çamur içinde büyümelerine rağmen saf ve kirlenmeden açar. Her zamanda temiz kalırlar. Çünkü bitki yapraklarına gelen en küçük toz zerresini bile orada tutmaz. Bu pisliklerin kendine zarar vereceğini bilir. Silkinir ve onlardan kurtulur.Hemen ardından yaprağına düşen Yağmur damlalarını, tozları süpürmek için kullanır. Lotus çiçeği; birçok kültürde güneşi, doğumu ve aydınlanmayı temsil ettiğine inanılır.
SİZ HALEN DİYORSUNUZ Kİ İNSANLA ALAKASI NE? NEDEN İNSAN VE LOTUS ÇİÇEĞİ ?
Lotus Çiçeği İnsan oğlunun durmak bilmeyen ”MÜCADELESİ” ile özdeşleştirilir. O yaşama devamlılığının, yaşama kararlılığının sembolüdür.Her türlü zorluğa rağmen yine yeniden ayakta kalabileceğinin ifadesidir.Ayrıca mücadele ne kadar çetin olursa olsun temiz olarak ayakta kalmanın bir yolu olduğunu gösterir.
Lotus çiçeğinin ortasındaki ” berrak öz ” Değerli olan İNSAN DOĞASINA benzetilir. Lotus tohumları bir insanın iç dünyası kadar derin ve sınırsızdır.
Lotus çiçeği bütünüyle bir karakterdir.İnsanın karakterini sembolize eder. Yaşamaya henüz başlamış küçük bir tohum , ne o suyun bir bitiş noktası olduğundan, ne güneşten, ne oksijenden, ne de ışıktan haberdardır. SADECE YAŞAMASI GEREKTİĞİNİ BİLİR. Bilmesi gerekende sadece budur. Bu içindeki güçtür. O güç, Lotus çiçeğini tüm yaşam süreci boyunca ayakta tutacak karakterdir.
TIPKI HAYATI BOYUNCA İNSANI AYAKTA TUTACAK İÇİNDEKİ KARAKTER, YANİ GÜÇ GİBİDİR.
İNSAN; Her şeyden habersiz dünyaya gelir yaşamaya yeni başlamış bir birey olarak ne dünyanın sonundan , ne güneşten ,ne oksijenden , nede ışıktan haberi vardır. BİLDİĞİ TEK GERÇEK YAŞAMASI GEREKTİĞİDİR.Ve bilmesi gerekende sadece budur.Buda onun içine yerleştirilmiş GÜÇ’ tür.
GÜÇ; Yani karakter. Hayat sürecinde insanı ayakta tutan güç.
EVET LOTUS ÇİÇEĞİ VE İNSAN NE KADARDA BENZER DEĞİL Mİ;
Ama alınacak ”EN BÜYÜK DERS ” sanırım Bu zorlu hayat sürecin de ayakta durabilmek ve yaşama devam etmek için; içince ki gücün farkına varmak .
GELİN KENDİ KAYNAKLARINIZIN FARKINA VARIN … İHTİYACINIZ OLAN GÜÇ BELKİDE BU GÜNE KADAR HİÇ BAKMADIĞINIZ YERDE TAM MERKEZİNİZ DE YANİ SİZDE …
İçinizdeki gücün farkına varmanız dileğiyle …
Sevinç Karakaya
Kendine İyi Bak …
KENDİNE İYİ BAK…
Dilime takıldı yine şu mısralar Candan Erçetin ne güzelde seslendirmiş…
Kendine iyi bak deme denmez saçma ,
Kendime bakarım elbet sen hiç korkma ,
Kendine kalıyor insan eninde sonunda .
Kendimize en iyi bakacak kendimizken başkalarına teslim ediyoruz hayatımızı; Bizim adımıza kararlar almalarına, bizim adımıza hayaller kurmalarına, bizim adımıza hedefler belirleyip olmamız gereken yeri başkalarının seçmesine izin veriyoruz. Sonra ne oluyor kendine kalıyor insan ;olmak istemediği halde olduğu kendiyle, seçmek istemediği halde seçtiği hayatla.
Şöyle bir düşünün ne kadar çok kişi ya doğrudan bizim için karar veriyor yada biz kendimize iyi bakmayı unutup, onlara iyi bakıcağız diye, birilerinin mutluluğu için, kendi mutluluğumuzdan, kendi yapmak istediklerimizden, kendi olmak istediğimiz; huzuru ,dinginliği, başarıyı bize getirecek BİZ ‘den yine biz kendimizi unutup vazgeçiyoruz.
Bunun ne zaman farkına varıyoruz dersiniz ?
Hayat mücadelemiz sürerken ,her şey üstümüze gelip hayat bize kötü anıları tekrar tekrar bir kısır döngü gibi yaşatırken; birden ” Hayır her şey bu kadar zor olmamalı, peki bunu zorlaştıran ne?” sorusu takılıyor aklımıza… Sahi neydi hayatı bu kadar zor yapan?
İnsan kendi seçimlerinin peşinden giderse , kendi gerçekten olmak istediği kişiyi kendi seçerse; Hangi güç ona engel olabilir ki… Hangi mücadele onu yorabilir ki… Hangi engel onu yıldırabilir ki… o zaman sorun tam da burda mı dersiniz .
Evet hayatta kendi seçimlerimizi kendimiz yapıyorsak, hayat bize zor gelmez ve hiç bir zamanda kendi seçimlerimiz için geç kalmış değiliz. Yeter ki yaşadığımız kısır döngünün farkına varalım ve o döngüden çıkmaya karar verip bir adım atalım . Ve tekrar en başa dönüp ”KENDİNE İYİ BAK ” diyelim. Şu hayatın pişmanlıklar için kısa olduğunu hatırlayıp; Kendi olmak istediğimiz kişiyi seçelim. Ve şunu sık sık tekrarlayalım.
”KENDİME İYİ BAKARIM ELBET ”
ÇÜNKÜ İNSAN KENDİNE EN İYİ KENDİ SEÇİMİNİ KENDİ YAPMAKLA BAKABİLİR.
PEKİ SİZ KİM OLMAK İSTİYORSUNUZ ?
Sevinç Karakaya
DevamıNe İstemiyorum, Ne istiyorum
NE İSTEMİYORUM, NE İSTİYORUM
Belki bir çoğumuz ne istemediğini çok rahat söyleye bilir. Fakat ne istediğini söyleyemezsiniz. Çünkü bir çok kararsızlıklar yaşarsınız. Zaman zaman hayatınızda iyi şeyler de olur ama bir bakarsınız ellerinizden kayıp gidiyor, tam onları elde ettim derken birden kaybediyorsunuzdur.
Peki bunu hayatınızda sürekli tekrar tekrar yaşıyor musunuz? Ya çözümü bulamadığınız için zaman zaman bunalıma girip, umutsuzluğa kapılıyor musunuz Ayrıca kendine olan güvenin azalıyor ve kendini değersiz, işe yaramaz olarak mı görüyorsun? Kendini sana biçilen rolde hayatına devam etmek zorunda mı hissediyorsun? Dümenin sen de olmadığı bir gemide, gemi nereye giderse orada mı yaşıyorsun?
Bu durum, insanların çoğunun yaşadığı ancak tam dillendirmedikleri bir gerçeği yansıtıyor. Tarihi veya yaşadığımız çağdaki toplumları incelediğimizde aslında bu durumun sadece bireyler için değil toplumlar için de geçerli olduğunu görürüyoruz. Gerçekten ne istediğine odaklanan liderlerin ve arkasındaki toplumların mutlaka bir yerden bir yere gittiklerini ancak ne istediğini değil istemediğini ifade edenlerin veya enerjisini bu yöne kaydıranların ise başarısız olduğunu anlıyoruz.
Peki ne oluyorda bu durum gerçekleşiyor? Sorunun cevabı için bir kaç neden sıralanabilir;
Farkındalık eksikliği
Kişi böyle bir şeyin önemini bilmiyor olabilir veya yaşadıklarının kökeninde bunun yattığının farkında olmayabilir. Örneğin; ikili ilişkilerde çok sık görülen bu durum, beklentilerle dolu bir ilişki yumağının oluşmasına yol açmaktadır. Bir ilişkiden ne istemesi gerektiğinin açık tarifini yapamayan çiftler ortak bir payda da buluşmayı başaramamaktadırlar. Aynı şekilde toplumlarında farkındalık düzeylerinin düşük olması sadece onlara verilenle yetinmeleri gerektiğine dair oluşturdukları bilinçsiz inanç farkındalık önündeki en büyük engeli teşkil etmektedir.
Yetişme tarzı ve kültürel alışkanlıklar;
Eğer bireyin yetiştiği ortamda cevaplar birey sormadan veya sorgulamadan verilyorsa, kişinin ne istediğini bulması çok zor olabilir. Onun yerine düşünen ve bunu ona dikte ettiren anneler, babalar, öğretmenler, yöneticiler…. ve benzeri otorite öğeleri varsa sonuçlar istenmeyen yönde gelişebilmektedir.
Girişimcilik eksikliği
Özellikle iş dünyasında başarılı olmak isteyen bireylerin kendi potansiyellerine yatırım yapmasının imkanlarının yaratılmadığı durumlarda kişiler kendi istediklerini bulmak yerine kendisine en yakın güvenli liman olarak gördükleri iş fırsatlarını değerlendirmeye çalışmaktadırlar. Bu durum kısa vadede beklenen sonuçları verse de uzun vadede bireyin verimsizliği ve mutsuzluğu olarak geri dönmektedir.
Sorumluluk alma bilinçsizliği
Bireyin yaşadığı kendisini, ailesini ve çevresini ilgilendiren olaylar karşısında sorumluluk almaktan uzaklaşıyor olması zamanla hiç bir şey için bir şey yapmama durumunun oluşmasına yol açmaktadır. Muhtemelen kişi sorumluk aldığında bir şey elde edemeyeceğine veya atması gereken adımlar için içsel güven veya değerinin olmadığına bilinçsizce inanmaktadır.
Bir gün herkesin evinde bilgisayar olacağını öngöremeyen Steve Jobs başaramazdı, ne resmedeciğini önceden bilmeyen Picasso şaheserlerini oluşturamazdı, nasıl bir müzik icra edileceğini önceden kulaklarında duymayan Mozart o eserlerini yazamazdı…Evet bunların hiç birisi olamazdı. Bir şeyleri elde etmek önce onların varlığını kabul etmek, zihninizde var etmek ve avucunuzda olduğunu hissetmekten geçmektedir.
Ne istediğinizi kavramak için kendi özdeğerlerinizle buluşmanız, amaçlarınızı saptamanız ve bunları hedef haline getirip yaşam denen kendini gerçekleştirme sahnesinde oyununuzu en iyi şekilde oynamanız dileğiyle.
DevamıSahi BOŞANMAYA Sebep Neydi?
Boşanma kelimesi ne kadar da itici geliyor değil mi ;
Mutlu bir evlilik hayal ederek girilen bir beraberlik yolun da; boşanmayla yol ayrımına gelmek ne büyük hayal kırıklığı. Bu itici kelime bazen çiftleri yanlış bir yere sürüklerken, bazen ise kişinin kendini bulması ve yeniden var olması için seçilmesi gereken tek yol haline gelebiliyor. Boşanma eylemini düşününce sebeplerin biraz daha derinine inmek lazım. Doğru soru şu olabilir mi? NEDEN EVLENDİM? Belki boşanma sebebi burada saklıdır. Ne dersiniz? Boşanma sebebine farklı bir açıdan bakalım. Boşanmayı düşünüyorsak, kötü giden bir evliliğimiz varsa, boşanmak için adım atanlardan biriysek yada evliliği yeni düşünüyorsak sebeplerimize bir de böyle bakalım.
Boşanmaya Götüren Evlilik Kararları?
Çok Aşığım; Aşık olan kişi, aşkın mantıklı ve makul bir çok açıklamasını bulabilir. Sormanız gereken soru, şu an ki heyecanınız evlilik denen uzun yol arkadaşlığında da, bu şekilde her şeyi göze alarak devam edip etmeyeceğidir. Size tavsiyem çok aşıksanız aşkınızı yaşayın ama sadece aşık olduğunuz için evlenmeyin. A.B.D ‘de yapılan bir araştırma da en uzun ömürlü aşkın bir kaç sene sürdüğü sonucuna varılmış. Yani bir süre sonra bitiyor. Bir bakın bakalım; o aşk yerini çok sevmeye, muhakkak yanında olmak istemeye, iyi anlaşmaya, arkadaşlığa bırakıyor mu? Aşıksanız evlenme kararı için aşkın bitmesini bekleyin.
Yalnızlıktan Sıkıldım; Yapınızda sıkılan bir insan gizliyse, yalnızlıktan sıkıldığınız gibi büyük bir ihtimalle bir gün birlikte olmaktan da sıkılacaksınız. Üstelik birliktelikten daha da çabuk sıkılacaksınız. Çünkü yalnızlık sonuçta sizin kontrolünüzde. Tek başına hayatınızdaki tüm kararları kendi başınıza alabilirsiniz. İstediğinizde bir yere gidebilir, istediğinizde televizyon da istediğiniz diziyi takip eder yada gönlünüzce yapmak istediğiniz herhangi bir şeyi yapabilirsiniz. Fakat bir birliktelik hiç bir zaman tamamen sizin kontrolünüzde değildir. Kaldı ki halinden sıkılan bir insansanız, biriyle yaşamaktan yalnızlıktan sıkıldığınız gibi hatta daha hızlı bir şekilde sıkılacaksınız. Ve tabi ki aynı evde yaşamaktan da sıkılacaksınız. Evlenmek için yalnızlıktan sıkılmak da iyi bir sebep değil.
Çocuk İstiyorum; Çatırdayan bir evliliği kurtarmanın en büyük yanlışı nedir? “Evliliği hayatta tutmak adına ÇOÇUK yapmak” Bu amaçla yapılan bir çocuk; aynı ölmüş birine makyaj yapmaya benzer; ne yaparsan yap canlı gibi de görünse ölmüştür o. Bir de en baştan çocuk sahibi olmak için bir evlilik yapıyorsan, işte burada çok ciddi bir yanlış var demektir. Ve bu yanlışın sonuçları en çok da maalesef o çok istediğin çocuğun hayatını mahvedeceği ise garanti gibidir.
Peki sıralama ne olmalı :
a-Çocuk istemek b-Evlenecek birini bulmak c-Evlenmek d-Çocuk Yapmak
Doğru cevap; b-c-a-d
Aile Baskısı; Yaşınız ilerledi, çevrenizde devamlı evlen baskıları var ya da bir süredir sevgiliniz var ve deşifre oldunuz. Artık hem ailenizin haberi var, hem de baskılar, gelenekler var diyelim. Bu durumda sadece daha fazla aile baskısı yaşamamak için, tam da emin olmadığınız halde sevgilinize de evliliği ima ediyorsunuz ve bir şekilde evliliği kabul ettiriyorsunuz. Oysa sevgililik sevgililik, evli olma durumu bambaşka bir şeydir, Ve gerçekten buna hazır olup tamamen sorumluluklarını üstüne almadan biriyle aynı evi, aynı hayatı paylaşma çok riskli ve kimse için zoraki alınacak bir karar olmamalıdır. Hele ki bu kararı biraz da erken yaşta vermişseniz, yaşınız ilerledikçe istekleriniz, beklentileriniz değişecektir. Olgunlaştıkça ne istediğinizi daha iyi bileceksiniz ve seçtiğiniz hayatla, istediğiniz, beklediğiniz hayat çok farklı olma olasılığı büyüktür. Sırf babanız, anneniz öyle istiyor diye, bir insanla mesela 50 sene aynı evde yaşama anlaşması yapmak, ne kadar bağlayıcı bir sözleşmedir bunu iyi düşünmek lazım.
Zor Dönemlerimden Çıkmamda Bana Yardımcı Oldu; Zor dönemden çıkarken size yardımcı olan kişilere dost, akraba yada Danışman/Terapist diyebilirsiniz. Bu özellikler, sonradan bir insanın sizin eşiniz olmasında yeterli şart ve yakınlık değildir. O zor dönem bittikten sonra sizinle evlenmek isteyen kişi ya da bunu ima eden kişi, zaten bu durumdan önce bunu kafasına koymuş demektir. Yani yardımı desteği size karşılıksız vermemiştir. Hadi iyi niyetli düşünmekten vazgeçmeyelim , desteği size karşılıksız olarak vermiş olsa bile bir insanın yardımsever, iyi ve kötü gün dostu olması onunla aynı evi ve en özel hayatınızı paylaşabileceğiniz anlamına gelmez. o iyi bir insandır; İşte o kadar …
Maddi Durumu İyi; Para hiçbir mutluluğun anahtarı değildir, olamaz. Bir insanla paylaşılacak mutluluk, sadece iyi bir otomobil ve restoranlar da yaşanıyorsa ona mutluluk denmez. Tüketim denir. Sizin ve kendisinin rahatça, düşünmeden tüketmenizi sağlayan kişiye de dense dense sponsor denir. Eş denemez.
Mutluluklar, iyi anlaşmak, birlikte bir şeylerden keyif almak; paranın gücüyle oluşturulabilecek şey değildir. Para sadece alternatifleri arttırır. Ama Olmayan bir şeyin yerine geçemez. Zaman zaman geçtiği düşündürecek kadar aldatıcı olabilir. Ama sonra ”Her şeyim var; ben niye mutlu değilim? ” diye düşündürür. Böyle düşünmemek için en baştan doğru düşünmek gerekir.
Artık Kendime Ait Bir Evim Olsun istiyorum; Baskıcı aileler de yetişen özellikle kızların hatta zaman zaman erkeklerin de, arzu ettikleri gibi yaşamalarına izin verilmez. Ve bu şekilde yetişen kişiler kendilerine ait bir dünyayı özgürce yaşamak isterler. Ve bu dünyayı kurmanın yolunun ”evlenmek ” olduğuna karar verirler. Kısıtlı ve kendi ailesinin yanın da mutsuz bir hayat yaşamak zor. Yine de ne olursa olsun kendinize ait bir hayata kavuşmanın yolu nikah masasından geçmez. Yani sadece bu düşünceyle evlenilmez. Unutmayın o hayatta yalnızca size ait olmayacak. Özgürlüğünüzün çok daha kısıtlı olduğu, özel hayatınızın çok daha az olduğu bir süreçtir, evlilik hayatı. Doğru insanla yapılmadığı sürece de kesinlikle baba evini aratır. Evliliği kendi evim olsun diye düşünenler bunu bir kez daha gözden geçirmeli.
Evliliği bu sebepten yapanlar hayatlarını belki bir kez daha gözden geçirip doğru soruya, doğru cevabı bulmaya çalışabilir. Henüz evliliğe adım atmayanların da bunları bir kez daha irdelemesinde fayda var derim.
Sevinç Karakaya
Psikoterapist / Aile ve Evlilik Danışmanı ve Cinsel Terapist
Kim Olmak İstiyorsun Seçiminin Gücü
KİM OLMAK İSTİYORSUN SEÇİMİNİN GÜCÜ
” Hayat Kaliteniz artması için kim OLDUĞUNUZUN değişimlere ihtiyacınız vardır” diyor; Çözüm Olmak kitabının yazarı Darel Rutherford.
Bu cümleyi düşününce eminim her birinizin aklına EVET AMA NASIL? sorusu geliyordur.
Belki de hep bunun için çalıştınız değil mi hayat kaliteniz artsın daha iyi yaşam, daha mutlu ilişkiler , daha dingin bir hayat hep istediniz. Bazen çok yaklaştınız neredeyse yakalayacaktınız; ama o da ne yine aynı şey oldu yine tam tutacakken sizden kaçtı değil mi,yine işte yıllardır olan şey başınıza geldi sizi mutlu eden hayatı bir türlü yakalayamadınız. Kaç kere yaşadınız bunu… Sanırım defalarca yaşadınız.
İstediğiniz kişi ile olduğunuz kişi arasında hep uçurumlar oldu… PEKİ AMA NEDEN ?
BAŞARISIZLIĞIN SEBEBİ NEYDİ DERSİNİZ ? NEYDİ YANLIŞ OLAN
Başarısızlığın sebebine gelin bakalım beraber; Size tanıdık gelen bir şeyler bulabilecek misiniz ? yada başarısızlığının nedenini bilmek bizi Başarıya götürecek mi?
BAŞARISIZ OLANLAR;
*Başarısız oldular çünkü; istemenin yeterli olacağını düşünüp, istemenin seçim yapmakla aynı şey olduğunu düşündüler .Hiç bir zaman hayattan istediklerine sahip olmuş kişi olmayı seçmenin yakınına bile gelemediler.
*Başarısız oldular çünkü; İstediklerine sahip olabilmeleri için kendilerinin kim olduğu konusunda değişiklik yapmaları gerektiğinin farkına varamadılar.
*Başarısız oldular çünkü; Kim olduğumuzu değiştirme kararı verdiğimizde buna karşı içimizde var olan direncin farkında değillerdi ve doğal olarak bununla nasıl başa çıkacaklarını da bilmiyorlardı.
*Başarısız oldular çünkü; Değişim için içlerinde yaşadıkları istek ,egonun değişime karşı gösterdiği direnci kıracak kadar kuvvetli değildi,
Bir çoğumuzda belki de; ŞUANDA OLDUĞUMUZ KİŞİ İLE OLMAK İSTEDİĞİMİZ KİŞİ arasındaki düşülen tuzak. Ne istediğimizi biliriz ama bunu seçme zamanı geldiğinde, seçmemeyi seçeriz.
Kim olacağımızı seçmek hayal bile edemeyeceğimiz bir güçtür. Bilmediğimiz Şudur seçim yaptığımızda, O seçime ait olan her şey bize ulaşabilir hale gelir. Hala seçmek zorundasınızdır ama daha önce yokmuş gibi düşündükleriniz ,artık önünüze çıkar. Eğer seçim yapma gücünüzü,seçim yapmamayı seçtiğinizde bile kullandığınızın farkına varmazsanız, bilinç altı seçimlerinizin kurbanı olursunuz.
Hayatta sahip olduklarınız değiştirmek. kendinize dair algınızı değiştirmenizle başlar. Ve bu süreç birden bire olmaz. Bu bir tohum ekmek gibidir. siz tohumu ekip yarın ürünü almayı bekleye bilir misiniz? önce onu sular olgunlaşmasını bekler istediğiniz kıvama gelince toplarsınız.
SABIRLI VE DESTEKLENMESİ GEREKEN BİR SÜREÇ.
Hayat kalitemizi değiştirmenin yolu kim olduğumuzu değiştirmekten geçer. Bu zamana kadar yaşadığımız hayat bizi;
OLDUĞUMUZ KİŞİYE DÖNÜŞTÜRDÜ, KİM OLDUĞUMUZUN FARKINA VARMAKTA OLMAK İSTEDİĞİMİZ KİŞİYE DÖNÜŞTÜRECEK.
Sevinç Karakaya
İnteraktif Yaşam Koçluğu Ne Demek?
İNTERAKTİF YAŞAM KOÇLUĞU NE DEMEK ?
Koçluk; Kişilerin Özel ve profesyonel yaşamlarında olmak istedikleri yeri belikledikleri ve bu yere ulaşmak için aldıkları destek süreci olarak tanımlanır.
Koçluk istediğinizin ne olduğunu belirlemenizi sağlar; sorunları çözmek için yeni yollar bulmanıza,Sizin kendi değerleriniz noktasında net olmanıza ve davranışlarınızı ona göre belirlemenize, şimdiye kadar olan inançlarınızın sizi nasıl desteklediğini veya sınırladığını belirlemenize , gerekenleri değiştirmenize yardımcı olur.Bu ilişki danışan ve koç arasındadır .
İnteraktif Koçluk Birebir koçluk çalışmalarına göre daha avantajlıdır. Zaman ve mesafe açısından danışanlara ciddi anlamda avantaj sağlamaktadır. Günlük koşuşturmalarımız içerisinde en önemli faktör zaman faktörü olduğu düşünüldüğünde, çağımızın teknoloji ve internet çağı olduğu göz önüne alındığında İnteraktif koçluk programlarının ne kadar avantajlı olduğu görülmektedir.
İnteraktif koçluk programımız yüz yüze yapılan koçluk çalışmalarının, internet ortamında ,Skaype üzerinde görüntülü konuşarak yapılmaktadır.İnteraktif Koçluk programlarımızın yüz yüze yapılan çalışmalardan hiçbir farkı bulunmamaktadır.Aksine İnteraktif koçluk programları danışana zaman ve mekan açısından çok büyük artılar katar.İnteraktif koçluk programlarından yararlanmak için ;yapmanız gereken şey;mail atarak veya telefonla arayarak talebinizi belirtmek olacaktır.İnteraktif Koçluk programı zaman kavramını ortadan kaldırarak,dilediğiniz zamanda ,dilediğiniz yerde aynı zamanda yolda geçireceğiniz zaman size kalarak ve kendi alışık olduğunuz ortamın rahatlığında koçluk programı almanın imkanını sizlere sunar.
İNTERAKTİF KOÇLUK SÜRECİ NASIL İŞLER?
Koçluk programlarını, koç ile danışan arasında güven ve gizlilik gerektiren bir ortaklık ilişkisine dayanır.Aynı zamanda karşılıklı sorumluluk ve istikrarlı bir çalışma gerektirir.Programda koçun çizdiği yol haritası danışanın güçlü ve gelişime açık yönleri ile hedefleridir.Temel amaç ise danışanın vizyonunu geliştirmesi için eylem adımları belirlemek,performansını arttırmak ve süreç boyunca kendine ayna tutmasını sağlamaktır.
İnteraktif koçluk Programında koç ile ilişki ; Sanal ortamda ,karşınızda sadece size odaklanmış bir kişi var.Gerek iş gerekse günlük yaşamınızla ilgili nerede olmak istediğiniz ve nasıl oraya gideceğinizle ilgili sorularınıza yanıt bulmak için yanınızda size eşlik ediyor.Anlattıklarınızı sadece duymakla kalmayıp ,arkasında yatan anlamları keşfetmeye çalışıyor ,hatta kelimeleriniz arasındaki boşlukları ve sessizlikleri bile dinleyen birisi.En önemlisi de bunu yapan kişinin sizi yargılamadığını bilerek duygularınızı rahatlıkla ifade ediyorsunuz.
Evet.Yaşam koçunuz verdiğiniz her tepkiye duyarlı . Size tavsiyede bulunmaz,size herhangi düşünceyi, eylemi, empoze etmez.Görüşmek ve çalışmak istediğiniz konuda hedeflerinizi ortaya çıkarıp sonuca ulaşmak , ihtiyacınız olan inancı sunmak için yaşam koçunuz oradadır.Koçluk programı sırasında kişi kendisine en uygun olanı kendisini en mutlu ve huzurlu hissettirecek durumu kendisi bulur.
Ve bunu İnteraktif Koçluk Programıyla kendi bulunduğu ortamın rahatlığında yapar.
Kısaca şunu hayal edin karşınızdaki insanın sizi sıra dışı destekle ,çevrenizdeki hiç kimseye benzemeyen bir yaklaşımla sizi dinlediğini ve sorunlarınıza cevaplar bulduğunuz bir ilişki hayal edin.ve gerçek olsun.
Her nerede yaşıyor olursanız olun .İnteraktif koçluk Programı sadece parmaklarınızın ucunda…
Devamı
Yaşam Koçluğu
Bazen hayat bizi öyle bir noktaya getirir ki; gerek iş gerekse günlük yaşamımızda nerede olduğumuz, ne istediğimiz , hedeflerimize ulaşmak için hangi yolları takip etmemiz konusunda karar veremeyiz. ”Birisi olsa da bize yol gösterse” deriz.
İşte böyle zamanlarda kendimize hedefler belirleyip onlara ulaşmak için bize eşlik edecek birine ihtiyaç duyarız ve hayallerimize , isteklerimize, hedeflerimize giden yolculuğumuzda Yaşam Koçumuz en iyi yol arkadaşımız olur.Olmak istediğiniz yere en sağlıklı,en etkin ve hızlı şekilde ulaşmanızı sağlar.
Doğru soruları sorarak ,etkin bir şekilde dinleyerek,sağlıklı gözlemleyip,yönlendirme yapmadan , sınırlamalar getirmeden sizin kendi yolunuz da ilerlemeniz ve kendi potansiyeliniziortaya çıkararak hedeflerinize ulaşmanızda destek olur.Şöyle bir sahne hayal edin ; Karşınızda sadece size odaklanmış bir kişi var.Gerek iş gerekse günlük yaşamınızla ilgili nerede olmak istediğiniz ve nasıl oraya gideceğinizle ilgili sorularınıza yanıt bulmak için yanınızda size eşlik ediyor.Anlattıklarınızı sadece duymakla kalmayıp ,arkasında yatan anlamları keşfetmeye çalışıyor ,hatta kelimeleriniz arasındaki boşlukları ve sessizlikleri bile dinleyen birisi.En önemlisi de bunu yapan kişinin sizi yargılamadığını bilerek duygularınızı rahatlıkla ifade ediyorsunuz.
Yaşam koçunuz verdiğiniz her tepkiye duyarlı . Size tavsiyede bulunmaz,size herhangi düşünceyi, eylemi, empoze etmez.Görüşmek ve çalışmak istediğiniz konuda hedeflerinizi ortaya çıkarıp sonuca ulaşmak , ihtiyacınız olan inancı sunmak için yaşam koçunuz oradadır.Koçluk programı sırasında kişi kendisine en uygun olanı kendisini en mutlu ve huzurlu hissettirecek durumu kendisi bulur.Kısaca şunu hayal edin karşınızdaki insanın sizi sıra dışı destekle , çevrenizdeki hiç kimseye benzemeyen bir yaklaşımla sizi dinlediğini ve sorunlarınıza cevaplar bulduğunuz bir ilişki hayal edin.ve gerçek olsun.
Yaşam Koçluğu Size Ne Katar ?
*Gerçekleştirmek istediğiniz hedeflerin tarifinden başlar ve yol güzergahınızı çizmenizi sağlar.
*Bu yolculuk hedefe ulaşmanın yanı sıra olağan üstü farklılıklar getirir kişileri zenginleştirir.
*Güçlü yanlarınızın farkına varırsınız
*Hedefe ulaşmak için sürekli eyleme yönelirsiniz.
*kendinize güveniniz artar yetenekleriniz tazelenir
*Daha sağlıklı kararlar almaya başlarsınız.
*Size destek verecek mekanizmaları araştırma kabiliyeti geliştirirsiniz.
*Yaratıcılığınızın farkına varıp kişisel becerilerinizi ve özelliklerinizi daha aktif bir şekilde kullanırsınız.
*Ayrıntıları fark edip bunlarla hayatınızı zenginleştirirsiniz
*Daha mutlu ve kedinden memnun bir yaşam sürmeye başlarsınız.
Kimler Yaşam Koçluğu Destek Programına Katılmalıdır ?
*Hayatında bazı şeylerin sorun olduğunu düşünenler
*Üniversite öğrencileri
*Yöneticiler
*Öğretmenler
*Lise,yüksek okul,ve üniversite mezunları
*işe yeni başlamış olanlar
*Şuan çalıştığı işin onu tatmin etmediğine inanalar
*Farklı bir alanda çalışmak isteyenler değişiklik arayanlar
*İşinde, iş yerinde gerileme veya duraksama yaşayanlar
*İşi olmayıp aktif iş arayanlar
*Çalışmakta olduğu işinde daha fazla gelişme ve ilerleme isteyenler
*Annelik sonrası işine ara vermiş tekrar başlamak isteyenler
*Emeklilik sonrası tekrar bir kariyer programlayanlar
*kendi işini kurmak isteyenler
*Kariyeriyle ilgili ne yapmalıyım diye düşünenler
*Farkındalığını arttırmak isteyen herkes.
Koçluk Süreci
3-6 AY (Haftada bir saat koçluk seansı +2 kere telefon veya maille iletişim
DevamıKOÇ’luk Nedir?
KOÇ’LUK NEDİR?
Koçluk; Kişilerin Özel ve profesyonel yaşamlarında olmak istedikleri yeri belirledikleri ve bu yere ulaşmak için aldıkları destek süreci olarak tanımlanır.
Bu süreçte koç bireye yol arkadaşlığı yapar. Doğru soruları sorarak, etkin bir şekilde dinleyerek,gözleyip, yönlendirme yapmadan, sınırlamalar getirmeden kişinin kendi yolunda ilerlemesinde ve kendi potansiyelini ortaya çıkararak hedeflerine ulaşmasına destek olur.
Koçluk istediğinizin ne olduğunu belirlemenizi sağlar ;sorunları çözmek için yeni yollar bulmanıza,Sizin kendi değerleriniz noktasında net olmanıza ve davranışlarınızı ona göre belirlemenize,şimdiye kadar olan inançlarınızın sizi nasıl desteklediğini veya sınırladığını belirlemenize, gerekenleri değiştirmenize yardımcı olur.
Olmak istediğiniz yeri ve ona giden yolu netleştirmenizi ve bunu yaparken kendi içinizdeki zaten sizde var olan kaynaklarla bağlantıya geçmenizi ve bunları nerede kullanacağınızın yolunu gösterir.
Fakat farkındalığı harekete geçirme sorumluluğu danışana aittir.Günümüzde birçok kişi yönünü belirleme ve bu yönde dengeli bir şekilde ilerlemek için koçluğa ihtiyaç duymaktadır.
Yaşamınızda her türlü konu hakkında belirlenen hedeflere ulaşmak için koçluk hizmeti alınabilir.
Koç Kimdir?
KOÇ; Olmak istediğiniz yere gitmek için sizi harekete geçiren ve bu süreci sizinle beraber izleyen kişidir.
KOÇ; Size koşulsuz inanır.
KOÇ; Yargısız biz bakış acısıyla bakar
KOÇ; İçinizdeki kaynağı ortaya çıkaran sizi hem zorlayan hem de motive den kişidir.
KOÇ; Sizin istediğiniz yaşamın sürdürme yolculuğunda yol arkadaşınızdır.
KOÇ; Kim olduğunuz farkına vardırır.
KOÇ; Hedeflerinizi gerçekleştirmek için gereken araçları yapıyı desteği fark ettirir .
KOÇ; Olumlu olumsuz alışkanlıklarınızı fark etmenizi sağlar .
KOÇ; Değişimi sağlar ,Sessizlikteki sesi duyar
KOÇ; Vizyonunuzu gerçeğe dönüştürme sürecini sizinle paylaşır
Koçluk işe yarar .Peki neden?
*Koçluk gelecek ve sonuç odaklıdır.
*Koçluk kişiyi harekete geçiren itici güçtür.
*Danışan koçluk sürecinde kendisi ve ilişkileri üzerinde farkındalık kazanır.
*Danışan koçluk süreci boyunca işinde ve özel yaşamında kullanabileceği yeni beceriler geliştirir.
*Danışan kendini sorgulamayı ve geliştirmeyi öğrenir.
Koçluk süreci nasıl işler?
Koçluk programlarını, koç ile danışan arasında güven ve gizlilik gerektiren bir ortaklık ilişkisine dayanır.Aynı zamanda karşılıklı sorumluluk ve istikrarlı bir çalışma gerektirir.Programda koçun çizdiği yol haritası danışanın güçlü ve gelişime açık yönleri ile hedefleridir.Temel amaç ise danışanın vizyonunu geliştirmesi için eylem adımları belirlemek,performansını arttırmak ve süreç boyunca kendine ayna tutmasını sağlamaktır.
Kimler bir koçluk Programına Katılabilir?
*Potansiyelini ortaya çıkarmak isteyenler
*kişisel becerilerini geliştirmek isteyenler
*Farklı bakış açısını keşfetmek isteyenler
*Başarmak ve hedeflerine ulaşmak isteyenler.
*Yaşamını daha dengeli ,kaliteli ve anlamlı sürdürmek isteyenler.
Koçluk Programından Sonra Neler Değişir ?
*Kendinizle ilgili farkındalık yaratırsınız.
*Hedefinizi daha kolay belirler uygulamaya hızla geçersiniz
*Kaynaklarınızı daha aktif kullanmaya başlarsınız
*Yaşamınızda disiplin sağlarsınız.
*Önceliklerinizi belirlersiniz.
*Ertelemeyi bırakırsınız.
*Etkili adımları atmaya hemen başlarsınız.
*Hatalarınızdan ders çıkarır bunları yeni alışkanlıklarla değiştirirsiniz.
*Sürekli öğrenerek performansınızı arttırırsınız.
*iş ve özel yaşam dengenizi kurarsınız.
YAŞAMINIZIN LİDERİ OLURSUNUZ.KENDİ HAYATINIZA KENDİNİZ ŞEKİL VERİRSİNİZ.
Devamı