Sen Kimsin?
SEN KİMSİN?
Çoğumuz galiba bu çok mühim soru için pek kafa yormuyoruz. Belki de hayatta bu kendimize en çok sormamız gereken sorudur ne dersiniz?
Kim olduğunuzu bilmiyorsanız; yaşamdan gerçekten neler beklediğinizi, hayatta neler arzuladığınızı ve bunların gerçekleşmesi sizin için ne ifade eder , nereden bileceksin? Acaba gerçekten hayattan bekledikleriniz, arzuladıklarınız, sizin seçimleriniz mi yoksa başkalarının seçimlerini mi yaşıyorsunuz, nereden bileceksiniz ?
Kendimizi tanıdığımızda ancak, kendi yolumuzu bulabiliriz, aksi taktirde, başkalarının bize çizdiği yolda ilerleriz. O zaman içimizde uyuyan, kendi kaynaklarımızın farkına varıp, kullanılmayı bekleyen yeteneklerimizi ortaya çıkarabiliriz.
Sen gerçekten kim olduğunu biliyorsan; Başkalarını senin üzerinde kim olduğuna dair olan etiketleri önemini yitirecektir.Aslında bu hep olmaktadır, şöyle bir düşünün etrafımızda ne çok insan var bize kim olduğumuzu anlatan yada bizim kim olduğumuzu bildiğini zanneden .
işin en garip yanı ise kim olduğumuza dair en ufak fikrimiz dahi olmadığında, gerçekten başkalarına inanmaya başlarız.Hem de bizim hakkımda söylenenlerin doğru olup olmadığına dönüm
”BEN KİMİM”
diye kendimize bakmadan.Çünkü gerçekten kim olduğunu bilmiyorsan başkalarına inanmaya başlarsın…
Hep böyle olmadı mı hayatımızın bir döneminde başka insanların doğrularını kabul etmeye başlayıp kendimizi zamanla tamamen unuttuk.Aslında şaşılacak şey değil mi insanın kendi kim olduğunu bulmakta biraz zahmetten kaçıp, başka insanların yollarını ve yol ayrımlarını izlemesi.Sonrada o yollarda tükenene kadar, yürüyüp yürüyüp yürümesi…Nefesiniz kesilir ,memnuniyetsizliğiniz artar ve artık o yolda ne kadar güç harcarsanız harcayın daha fazlası gerekir.Varış noktasına ulaşmak istersiniz; Fakat oda ne SADECE GİTTİKÇE KENDİNİZDEN UZAKLAŞIRSINIZ. Ve bir an gelir başlangıçta kim olduğunuzu bile hatırlamazsınız.
Ne dersiniz ; Belki sizin de hayatınız şimdiye kadar böyle geçmiştir.Belki sizde kendinizden vazgeçene kadar hayatla savaşmış, zahmet çekmiş hatta ve hatta dişinizi tırnağınıza takıp çalışmışsınızdır ama hiç bir şey, hiçbir zaman yeterli olmamıştır.Belki sizde kendinizi öylesine yorgun ve tükenmiş hissetmişsinizdir. Belki de kullanıldığınızı düşünmüş, yaptıklarınızın anlamsız olduğunu farketmişsinizdir.
Sizde bugün eskisine göre daha mı az gülüyorsunuz? Hayal kırıklığı yaşıyor da olabilirsiniz. Ve bunu özellikle hayatın şimdiye kadar sizi mutlu edecek şekilde gitmediğini farkettiğiniz de oluryor değil mi?
Asıl hayat yolumuzdan kim olduğumuzu unuttuğumuzda uzaklaşmışızdır.Yolumuzu kaybetmişizdir. Kendimizi kaybolmuş hem mesleki hem özel hayatımızda yersiz yurtsuz hissederiz.
Fakat bu yersiz yurtsuz olduğumuz anlamına gelmez sığınacağımız her zaman bir yurt vardır.Sizce neresidir dersiniz ?
ARADIĞIMIZ YURDUMUZ DAİMA KENDİ İÇİMİZDEDİR.
Gelin kendi iç kaynaklarımızla tekrar bağlantıya geçelim .Ve kendimizi , ne istediğimiz ve istediğim ben nasıl olabilir sorularına
”SEN KİMSİN?”
sorusuyla başlayalım …
Kendimizle sevgi dolu günler dilerim …
Sevinç Karakaya
Devamı
Hayat Bir Duygular Çemberi
HAYAT BİR DUYGULAR ÇEMBERİ
Duygularımızla çağlamak yerine niye sünger olmayı seçeriz ki ? Olumsuzlukları emip, onları en gizli yerlerimizde saklamayı neden tercih ederiz ki ?
Duygular çok önemlidir; Duygular ruhun gözleridir.Bazen renkli ve parlaktır.Bazen flu veya siyah beyazdır. Kimi zaman film şeridi gibi geçer gözünün önünden kimi zaman bir resim olur takılır aklının bir yerine.Bakmışsın çığlık olurlar kulaklarını tırmalarlar, bakmışsın sessiz ve derin bir köşede otururlar yada bazen cıvıl cıvıl kulağına melodiler söylerler.Aslında çok daha içeridedir duygular bazen gerçekten anlarsınız bazen sadece düşünürsünüz. Fakat onu hatırlatan her yerde muhakkak görürsünüz.
Ünlü ressam William Homan Hunt’ın tablosunda olduğu gibi;
19.yy büyük ressamlarından William Homan Hunt’ın bir bahçeden eve girişini anlatan ”Evrenin ışığı” adlı tablosu şöyledir. Ayakları çıplak filozof görünüşlü bir adam resimde bulunmaktadır.Adam bir elini kapalı kapının kanadına dayamış, diğer elinin parmağıyla da sanki içeriden bir yanıt bekliyormuş gibi kapıya vuruyordur.Fakat resim de ilgi çeken yan ; Adamın vurduğu kapının dışarıdan hiç açılmayacak gibi ne tokmağı ne kilit yeri vardır .Bakılınca ilginç ama içine girince adam sıradan bir kapıya vurmuyordur. Bu kapı ”insanın duygusal kalbini simgeler, Sadece içeriden açılabilir o yüzden dışarıda kol olması doğasına aykırıdır” der William Homan Hunt.
Çok çarpıcı değil mi?Duygunun bir resimle ifade edildiği çok çarpıcı bir örnek.Sadece içeriden açılan insanın derinliklerinde açılan bir duygu bu.Unutulmaması gerekir ki duygular sandığımızdan daha derindir. Derinliktir. Karmaşıktır. Kendisi de bir duygu olan hassaslık gibi hassastır.Kontrolü zordur kontrolsüzlüğü çok daha zordur…
Gayet derinlerimizdedir. İçtenlik ve güdünün en güçlü kaynağı olarak çalışır, içimizdeki enerjinin en güçlü kaynağıdır DUYGULAR .
Aslında sadece saf tek bir duygudan da bahsedemeyiz.İnsanlar gerçekten kendini oluşturan, kişiliğini meydana getiren temel duyguları ve onları mekanlara, insanlara, olaylara göre değiştirdikleri yan duygular karışımıyla hareket ederler.Bazen olumlu, bazen olumsuz olurlar. Nasıl olursa olsunlar tümünün varlığı muhakkak gereklidir. En olumsuzları dahi bir bakmışsınız sizin için çok ciddi bir savunma mekanizması oluşturup, bir can yeleği halini alıverir. Duyguları anlamaya çalışmak, onları mümkün olduğunca analiz etmek,İnsanların duygularla ilişkisini çalışması gerekir
İNSANI VE İNSANIN KENDİSİNİ ANLAMAKTA ÇOK ÖNEMLİ BİR KISTASTIR.
Kişilere gündelik hayatlarında mutlaka duygular eşlik eder. Duygular eğitilebilir. Yaratıcı düşünceyi ateşler. Kalpten gelir. Sizin en derinlerinizde tam içinize bir rehber olurlar. Sezgisel bilgeliğinizin kaynağıdırlar.Güvenilir ilişkiler oluşturmakta baş roldedirler. Kişiliğimizin oluşumunda en önemli faktördür duygular. Ve aynı parmak izi gibidir her insanda farklılaşırlar, insanların onları yorumlama biçimi değişir.
Aslında şunu diyebiliriz gerek günlük hayatımızda, gerekse ruhsal hayatımızda hem karşımızdaki kişilerin hem de kendi içimizdeki duygularımızı anlamak bizim ilişkilerimizde,iletişimlerimizde doğru etkiyi bırakmak ve doğru anlamak için çok önemli bir kaynaktır…
Duygularımızı daha iyi anlayıp etkili bir iletişim ve daha sağlıklı ilişkiler dilerim…
Sevinç Karakaya
Devamı
İnsan ve Lotus Çiçeği
İNSAN VE LOTUS ÇİÇEĞİ
Bir çoğunuz Lotus çiçeği ile insanı birleştiren özellik nedir diye düşüne bilirsiniz; Gelin Lotus çiçeğine bunun için daha yakından bakalım.
Lotus çiçeği; Işık ve oksijenin olmadığı bir bitkinin asla yetişemeyeceği düşünülen bir ortamda bataklığın içinde filizlenir. Düşünün su, hava, ışık bu üç elementle de ölümüne mücadele eder. Yaşamak için, Hayatta kalabilmek için. Tek amacı Yaşaya bilmesi için gerekli olan ışığa ve oksijene kavuşmaktır.O suyun dibinde zifiri karanlık da kendiliğinden köklenir; Işığın son demetiyle olgunlaşır. Ve amacına ulaşır o koyu katran sudan başını çıkararak havayla buluşur.Suyun yüzeyinde artık büyümesi sonlanmıştır. Bundan sonra dikenli tomurcuklar doğurmaya başlar Bu tomurcukların bir kaç saat gibi kısa sürede yeterli su ve besinle boyları bir metreye çapları üç metreye ulaşan dev yapraklara dönüşür. Fotosentez yapabilmek, yani yine yaşayabilmeleri için .
Lotus çiçeği nazik görünümlüdür. Onlar “gerçek nazik çiçekler” olarak ifade edilir. Aynı zamanda çok sağlam karakterli bir çiçektir. Bu büyük yapraklarında insanları bile üstünde taşıyacak kadar güçlüdür. Lotus çiçekleri çamur içinde büyümelerine rağmen saf ve kirlenmeden açar. Her zamanda temiz kalırlar. Çünkü bitki yapraklarına gelen en küçük toz zerresini bile orada tutmaz. Bu pisliklerin kendine zarar vereceğini bilir. Silkinir ve onlardan kurtulur.Hemen ardından yaprağına düşen Yağmur damlalarını, tozları süpürmek için kullanır. Lotus çiçeği; birçok kültürde güneşi, doğumu ve aydınlanmayı temsil ettiğine inanılır.
SİZ HALEN DİYORSUNUZ Kİ İNSANLA ALAKASI NE? NEDEN İNSAN VE LOTUS ÇİÇEĞİ ?
Lotus Çiçeği İnsan oğlunun durmak bilmeyen ”MÜCADELESİ” ile özdeşleştirilir. O yaşama devamlılığının, yaşama kararlılığının sembolüdür.Her türlü zorluğa rağmen yine yeniden ayakta kalabileceğinin ifadesidir.Ayrıca mücadele ne kadar çetin olursa olsun temiz olarak ayakta kalmanın bir yolu olduğunu gösterir.
Lotus çiçeğinin ortasındaki ” berrak öz ” Değerli olan İNSAN DOĞASINA benzetilir. Lotus tohumları bir insanın iç dünyası kadar derin ve sınırsızdır.
Lotus çiçeği bütünüyle bir karakterdir.İnsanın karakterini sembolize eder. Yaşamaya henüz başlamış küçük bir tohum , ne o suyun bir bitiş noktası olduğundan, ne güneşten, ne oksijenden, ne de ışıktan haberdardır. SADECE YAŞAMASI GEREKTİĞİNİ BİLİR. Bilmesi gerekende sadece budur. Bu içindeki güçtür. O güç, Lotus çiçeğini tüm yaşam süreci boyunca ayakta tutacak karakterdir.
TIPKI HAYATI BOYUNCA İNSANI AYAKTA TUTACAK İÇİNDEKİ KARAKTER, YANİ GÜÇ GİBİDİR.
İNSAN; Her şeyden habersiz dünyaya gelir yaşamaya yeni başlamış bir birey olarak ne dünyanın sonundan , ne güneşten ,ne oksijenden , nede ışıktan haberi vardır. BİLDİĞİ TEK GERÇEK YAŞAMASI GEREKTİĞİDİR.Ve bilmesi gerekende sadece budur.Buda onun içine yerleştirilmiş GÜÇ’ tür.
GÜÇ; Yani karakter. Hayat sürecinde insanı ayakta tutan güç.
EVET LOTUS ÇİÇEĞİ VE İNSAN NE KADARDA BENZER DEĞİL Mİ;
Ama alınacak ”EN BÜYÜK DERS ” sanırım Bu zorlu hayat sürecin de ayakta durabilmek ve yaşama devam etmek için; içince ki gücün farkına varmak .
GELİN KENDİ KAYNAKLARINIZIN FARKINA VARIN … İHTİYACINIZ OLAN GÜÇ BELKİDE BU GÜNE KADAR HİÇ BAKMADIĞINIZ YERDE TAM MERKEZİNİZ DE YANİ SİZDE …
İçinizdeki gücün farkına varmanız dileğiyle …
Sevinç Karakaya
Ne İstemiyorum, Ne istiyorum
NE İSTEMİYORUM, NE İSTİYORUM
Belki bir çoğumuz ne istemediğini çok rahat söyleye bilir. Fakat ne istediğini söyleyemezsiniz. Çünkü bir çok kararsızlıklar yaşarsınız. Zaman zaman hayatınızda iyi şeyler de olur ama bir bakarsınız ellerinizden kayıp gidiyor, tam onları elde ettim derken birden kaybediyorsunuzdur.
Peki bunu hayatınızda sürekli tekrar tekrar yaşıyor musunuz? Ya çözümü bulamadığınız için zaman zaman bunalıma girip, umutsuzluğa kapılıyor musunuz Ayrıca kendine olan güvenin azalıyor ve kendini değersiz, işe yaramaz olarak mı görüyorsun? Kendini sana biçilen rolde hayatına devam etmek zorunda mı hissediyorsun? Dümenin sen de olmadığı bir gemide, gemi nereye giderse orada mı yaşıyorsun?
Bu durum, insanların çoğunun yaşadığı ancak tam dillendirmedikleri bir gerçeği yansıtıyor. Tarihi veya yaşadığımız çağdaki toplumları incelediğimizde aslında bu durumun sadece bireyler için değil toplumlar için de geçerli olduğunu görürüyoruz. Gerçekten ne istediğine odaklanan liderlerin ve arkasındaki toplumların mutlaka bir yerden bir yere gittiklerini ancak ne istediğini değil istemediğini ifade edenlerin veya enerjisini bu yöne kaydıranların ise başarısız olduğunu anlıyoruz.
Peki ne oluyorda bu durum gerçekleşiyor? Sorunun cevabı için bir kaç neden sıralanabilir;
Farkındalık eksikliği
Kişi böyle bir şeyin önemini bilmiyor olabilir veya yaşadıklarının kökeninde bunun yattığının farkında olmayabilir. Örneğin; ikili ilişkilerde çok sık görülen bu durum, beklentilerle dolu bir ilişki yumağının oluşmasına yol açmaktadır. Bir ilişkiden ne istemesi gerektiğinin açık tarifini yapamayan çiftler ortak bir payda da buluşmayı başaramamaktadırlar. Aynı şekilde toplumlarında farkındalık düzeylerinin düşük olması sadece onlara verilenle yetinmeleri gerektiğine dair oluşturdukları bilinçsiz inanç farkındalık önündeki en büyük engeli teşkil etmektedir.
Yetişme tarzı ve kültürel alışkanlıklar;
Eğer bireyin yetiştiği ortamda cevaplar birey sormadan veya sorgulamadan verilyorsa, kişinin ne istediğini bulması çok zor olabilir. Onun yerine düşünen ve bunu ona dikte ettiren anneler, babalar, öğretmenler, yöneticiler…. ve benzeri otorite öğeleri varsa sonuçlar istenmeyen yönde gelişebilmektedir.
Girişimcilik eksikliği
Özellikle iş dünyasında başarılı olmak isteyen bireylerin kendi potansiyellerine yatırım yapmasının imkanlarının yaratılmadığı durumlarda kişiler kendi istediklerini bulmak yerine kendisine en yakın güvenli liman olarak gördükleri iş fırsatlarını değerlendirmeye çalışmaktadırlar. Bu durum kısa vadede beklenen sonuçları verse de uzun vadede bireyin verimsizliği ve mutsuzluğu olarak geri dönmektedir.
Sorumluluk alma bilinçsizliği
Bireyin yaşadığı kendisini, ailesini ve çevresini ilgilendiren olaylar karşısında sorumluluk almaktan uzaklaşıyor olması zamanla hiç bir şey için bir şey yapmama durumunun oluşmasına yol açmaktadır. Muhtemelen kişi sorumluk aldığında bir şey elde edemeyeceğine veya atması gereken adımlar için içsel güven veya değerinin olmadığına bilinçsizce inanmaktadır.
Bir gün herkesin evinde bilgisayar olacağını öngöremeyen Steve Jobs başaramazdı, ne resmedeciğini önceden bilmeyen Picasso şaheserlerini oluşturamazdı, nasıl bir müzik icra edileceğini önceden kulaklarında duymayan Mozart o eserlerini yazamazdı…Evet bunların hiç birisi olamazdı. Bir şeyleri elde etmek önce onların varlığını kabul etmek, zihninizde var etmek ve avucunuzda olduğunu hissetmekten geçmektedir.
Ne istediğinizi kavramak için kendi özdeğerlerinizle buluşmanız, amaçlarınızı saptamanız ve bunları hedef haline getirip yaşam denen kendini gerçekleştirme sahnesinde oyununuzu en iyi şekilde oynamanız dileğiyle.
DevamıNLP Nedir? NLP ile Yaşam Koçluğu Bize Ne Kazandırır?
NLP NEDİR? NLP ile YAŞAM KOÇLUĞU BİZE NE KAZANDIRIR?
Türkçesi İnsanı bir bilgisayara benzetirsek NLP, bu bilgisayarı nasıl kullanacağımızı öğreten bir teknolojidir. Her bireyin sahip olduğu potansiyelin nasıl daha etkin kullanılacağını gösteren modellerden ve stratejilerden oluşur.
Sinir Dili Programlaması olarak çevrilen NLP, bireyin istediklerini elde etmesine imkân veren bir düşünce, uygulama ve davranış biçimidir.
NLP Kişinin Kendisiyle ve Diğer İnsanlarla İletişimidir…
NLP ile Yaşam Koçluğu Size Bir Davranış Biçimi Kazandırır… Merak, macera hissi, neyin öğrenmeye değer olduğunu ve iletişimde neyin insanları etkilediğini öğrenme arzusu ile yaşama, kaçırılmaz bir öğrenme fırsatı olarak bakmayı öğrenirsiniz.
NLP ile yaşam koçluğu Bir Yöntemdir… Her davranışın uyduğu bir yapı vardır. NLP ile Yaşam Koçluğu programında Bu yapıyı öğrenebilir, değiştirebilir ve modelleyebilir hale gelirsiniz. Duyularımızla da hangi davranışın yararlı ve etkili olduğunu anlayabilmenizi sağlar.
NLP kendimizin ve başkalarının dünyayı nasıl anladığını açıklar. Şu an dünyada kişisel gelişim alanındaki en gelişmiş teknolojidir.
NLP ile Yaşam Koçluğu programına katılan bir kişi algılarını ve bilgilerini bir zamanlar imkânsız gibi görünen sonuçlara ulaşmak için organize edebilmeyi öğrenir.
NLP ile Yaşam Koçluğunda sorulan şudur; NASIL YAPILIR?
Yapabilenler ile yapamayanlar arasındaki fark nedir?
Neden bazıları hayallerini yaşarken, bazıları sürekli ideallerine ulaşabilmek için kıvranıp duruyor?
NLP ile Yaşam Koçu Programı; önce insanın doğal olarak neler yaptığına bakar, bunu tanımlar, nasıl yaptığını ortaya çıkarır ve sonra yaşamının her alanında yapabileceği tercihleri ona sunar. Bir bakıma onun yaşama sahasını genişletir.
Davranışlarınızdaki kalıpları ve alışkanlıkları tanımaya başladığımızda, yaşamınıza nelerin yardımcı ola
cağını, nelerin olamayacağını görmeye başlarsınız. NLP ile Yaşam Koçluğu sizin bir nehir gibi
NLP ile Yaşam koçluğu Programının amacı, etkili iletişim kurmak ve sürekli gelişmektir. NLP ile Yaşam Koçluğubüyük okyanuslara akabilmenizi sağlar.
NLP ile Yaşam koçluğu programını alan kişi etkili iletişim kurmak için gerekli malzemelerin farkına varır. Her davranışın uyduğu bir yapı olduğu görüşüyle yola çıkar. Bu yapı; öğrenilebilir, değiştirilebilir ve modellenebilir. Hangi davranışların faydalı ve etkili olduğunu anlamak, algılama kabiliyetimize bağlıdır.
Mükemmel performans ile ortalama performans arasındaki farkı oluşturan nedir?
NLP, 1970’li yılların başında matematikçi Richard Bandler ve dilbilimci John Grinder’ ın belirli becerilere sahip olan insanlar ile bu becerilerde ustalaşmış insanlar arasındaki farklılıkları ortaya koyma çalışmalarıyla Kaliforniya’da doğmuştur.
Bandler ve Grinder, mükemmel performansa sahip insanları modellemiş, aynı mükemmelliğe diğer insanların da ulaşabilmeleri için gerekli teknikleri oluşturmuşlardır.
İş dünyasında ağırlıklı olarak Robert Dilts ve John La Valle öncülüğünde ilerleyen NLP, şirket çalışanlarının performanslarını artırmalarına önemli ölçüde destek verdiğinden şirketler tarafından tercih edilmektedir.
NLP, mükemmelliği ve niteliği inceler. Göze çarpan kişi ve organizasyonların bu göz alıcı sonuçları ne şekilde ettiklerini araştırır. Bu yöntemleri diğer insanlar da aynı ya da benzer sonuçlara ulaşmak için kullanabilirler. Bu sürece modelleme denilir.
NLP, modelleme yapmak için öznel deneyimlerimizi nasıl yapılandırdığımızı, değerlerimiz ve inançlarımızın neler olduğunu ve duygularımızı nasıl kullandığımızı araştırır. Deneyimlerimizin sonucunda iç dünyamızı nasıl şekillendirdiğimizi ve ona nasıl anlamlar yüklediğimizi inceler. Hiçbir olay kendi başına bir anlam taşımaz, ona anlamı veren bizlerizdir. Farklı insanlar da aynı olaya farklı anlamlar yükleyebilirler. NLP, bizim yüklediğimiz anlamları araştırır.
NLP en iyi iletişimcileri incelemiş ve insan iletişimindeki sistemsel yapıyı oluşturmuştur. Mükemmel insanları modelleme yolu ile pratik araç ve yöntemler geliştirmiştir. Bu araçlar iş dünyasında; işe alma, eğitim, satış, müzakere ve yönetimde; iş dünyası dışında ise eğitim, hukuk ve spor alanlarında uygulanmaktadır. Bununla birlikte NLP sadece teknik bilgiden ve araçlardan ibaret olmak yerine; merak, keşif ve eğlence üçgeni üzerine kurulu bir düşünme şeklidir.
Değişim, yaşamımızın akışını değiştireceğinden cesaret ister. Şu ana kadar yaptıklarımızdan vazgeçerek yeni ufuklara yelken açmak ancak gözü pek insanların işidir.
Eğer gerçekten değişmek istiyorsak ben olmaktan vazgeçip başka birisi olmaya hazır olmalıyız. Bu güne kadar yaptığımız şeyleri yaparsak aynı sonuçları alırız, farklı sonuçlar almak istiyorsak farklı şeyler yapmalıyız. Bu da şu an olduğumuzdan farklı birisi olmamızı gerektirir.
“Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar bekleyen sadece delilerdir.”
Einstein
NLP kişisel mükemmelliği yakalamanın hem sanatı hem bilimidir. NLP bir sanattır; çünkü herkesin öznel düşünme ve davranma biçimleri vardır ve bunlar – özellikle duygular, tutumlar ve inançlar – tanımlanmaya çalışıldığında oldukça öznel sonuçlar ortaya çıkacaktır. NLP bir bilimdir; çünkü başarılı davranış yöntemlerinden destek alır. Birikimli bir şekilde ilerler.
Şimdi NLP’ nin açılımını yaparak her harfin neyi temsil ettiğine bir bakalım:
Neuro:
Tecrübelerimizin sinir sistemimiz sayesinde 5 duyumuzla algılanması ve işlenmesidir. Yani yaşadıklarımızı zihnimizde nasıl canlandırdığımızdır. Kısacası sinir sistemine yaptığımız bir göndermelerden oluşur.
Linguistic:
Sinirsel temsillerin kodlandığı, sıralandığı, anlama kavuştuğu dil ve iletişim sistemidir. Yani hayata bakışımızı, olaylara verdiğimiz tepkileri sözcüklerle nasıl anlattığımızla ilgilenir.
Programming:
Belirlenmiş hedeflere ulaşmak için iletişimimizi ve sinir sistemimizi organize etme eylemidir. Yani istenilen sonuçlara ulaşmak için düşünceleri düzenler ve değiştirilmesi gereken inançlarla ilgilenir.
İşte uzmanların dilinden NLP:
“NLP, çoğaltabilmek amacıyla, mükemmeli modelleme yöntemidir. “
(Dr. Wyatt Woodsmall)”
“NLP, işe yarayan bir şeydir.”
(Robert Dilts)
“NLP, dilin zihnimiz ve onu izleyen davranışlarımız üzerindeki etkisidir.”
”NLP, insanlar arası iletişimin sistemli bir çalışmasıdır.”
(Alix Von Uhde)
“NLP, kişisel deneyimler yapısının incelemesidir.”
”NLP, dünyadaki kalıpların saptanması ve kullanımı için hızlandırılmış bir öğrenim stratejisidir.”
(John Grinder)
”NLP, ardında bir dizi teknik bırakan bir tutum ve bir metodolojidir.”
(Richard Bandler)
Sevinç Karakaya
Devamı