Bilinçli Evlilik İçin 10 Altın Kural
Her insan yaşamında gerçek mutluluğu bulabilmek için, başkalarının kendisini mutlu etmesini beklemektense , kendi mutluluğunun sorumluluğunu almalı ve daha mutlu bir hayat için kendi çözümlerini kendisi bulmalıdır. Aynen yaşamındaki mutluluğunda olduğu gibi, evliliğinde de mutluluğunun sorumluluğunu her kişi, kendisi almalıdır.
Evliliğinizdeki mutluluğun sorumluluğunu elinize almak için ilk önce; evliliğinize bakış açınız ne ile dolu, farkına varmalısınız. Size öğretilen doğru bildiğiniz yanlışlarla mı? Sınırsız beklentilerle mi ? Her zaman sizin haklı olmanız gerektiği ile mi? İkinci olarak da siz bu evliliğin kendinize düşen payını hakkıyla yerine getiriyor musunuz? Evliliğinizde yapıcı mı? yoksa yıkıcı mısınız? Evliliğinizi bilinçaltınız ne kadar etkiliyor? Bu sorulara gerçekten objektif bakabilmeniz için ilk önce evliliğinizi bilinçli bir şekilde değerlendirmeniz gerekir.
Peki bilinçli olmanın getirdiği farklılıklar nelerdir? Evliliğinize ve eşinize karşı tutum ve davranışlarınız nasıl olmalı?
1- Evliliğinizdeki Hayat Dersinizi Keşfedin; Yaşamımızda karşılaştığımız hiç kimse ve hiç bir olay tesadüfi değildir, her biri bize ayna olup yaşam yolumuzdaki, amacıma ulaşmamızı sağlayan hayat derslerimizdir. Evliliğinizde de imtihanlarınız olabilir. Özellikle aşk, sevgi ilişkilerimizin bizim çocukluktaki yaralarımızı keşfetmek ve onarmamızı sağlamak gibi gizli görevleri vardır.
Evliliğinizde ki yaşadığınız sorunlara yüzeysel bakmaktansa onların altında yatan çocukluk yaralarınızı görmeye çalışın. Evet her birimiz belki mükemmel çocukluk geçirmemiş olabiliriz, fakat artık bir yetişkinsek bunların sorumluluğunu alıp kendi yarlarımızın çözümünü bulmak durumundayız. Çözümü bulmak için ise, önce sorunun farkına varmak gerekir. Duygusal ilişkilerinize bir röntgen filmine bakar gibi, baktığınızda günlük etkileşimleriniz artık size daha anlamlı gelmeye başlar ve daha kontrollü davranırsınız.
2- Eşinizin Sizin Aynanız Olduğunu Hatırlayın; Prens yada prensesinizin hayatınıza girdiğinde, bir kurtarıcı gibi, bütün sorunlarınızın birden bire son bulacağını, aradığınız mutluluğu dostluğu, beraberliği ve sizde olmayan tüm eksikliği sanki tamamlayacağını düşünürsünüz. Oysa hesap etmediğiniz hayatınıza çektiğiniz her insan sizin aynanızdır. Hayatınıza çektiğiniz eşinizde, kimi zaman hayatta en korktuğunuz yanı görürken, kimi zaman sizde olan yada olmayan özelliği fark edersiniz.
Bilinçli evliliğe doğru hareket ettiğinizde ise, onu değiştirebilmek için önce kendinizde olanla yüzlemeniz gerektiğinin farkına varıp, yanılsamaları yavaş yavaş bırakıp, eşinize ait gerçekleri görmeye başlarsınız. Onun sizin kurtarıcınız değil, tıpkı sizin gibi iyileşmeye gelişmeye çalışan yol arkadaşınız olduğunu anlarsınız.
3- Eşinizi İhtiyaçlarınızdan Haberdar Edin; Bilinçli evliliğin en temel özelliği, başta da söylediğim gibi, her konuda sorumlulukları üzerine alabilmektir. Sorunlu evliliklerde, özellikle kadınlarda sık karşılaştığım; Arzu ve ihtiyaçlarını söylemeden eşinin sezmesini yada zihnini okumasını beklemesidir. Bu durum çiftler arasında anlama ve anlaşılma noktasındaki bütün iletişim kanallarını tıkayacaktır.
Sağlıklı bir evlilik de, arzu ve ihtiyaçlarınızı eşinize anlatma konusunda da sorumluluğu üzerinize almalısınız. Bilinçli bir evlilikte eşler birbirlerini anlamak için, açık ve net iletişim kanalları geliştirmeleri gerektiğini kabul ederler. Aksi taktirde anlaşmayı beklemek, çocukça bir bekleyiş olacaktır.
4- Neye Tepki Verdiğinizin Farkında Olun; Yaşadığımız bir etkileşimde çoğu zaman, olan durum değil de, bizim o etkileşime yüklediğimiz mana yada bize hatırlattığı benzer bir durum ani ve plansız tepkiler vermemize sebep olur. Düşünmeden tepki vermek ise özellikle evliliklerde, tamiri zor yaralar açabilir.
Kendinizi Yapıcı davranma konusunda eğitmelisiniz. Böyle ani tepki verdiğiniz durumlarda; Kendinize ”Şuan ben neye kabul veremiyorum?”, ”Benim böyle tepki vermeme sebep olan duygum ne?” yada ”Yaşadığım bu durum bana neyi hatırlatıyor?” diye sorup üzerinde düşünmelisiniz.
5- Eşinizin İhtiyaçlarına da Duyarlı Olun; Sağlıklı ilişkiler alma-verme dengesinin adil bir şekilde işlediği ilişkilerdir. Eşimizden bizi anlamasını bekleriz, ihtiyaçlarımıza arzularımıza cevap vermesini bekleriz, bizi çok sevmesini bekleriz…
Evlilik ne bir tarafın ”feda” bir tarafın ”kar”ettiği ne de ”Hep bana” mantığı ile gidecek bir birliktelik değildir.
Eşinizin arzu ve ihtiyaçlarına da kendi arzu ve ihtiyaçlarınıza verdiğiniz değer kadar değer vermeyi öğrenmelisiniz. Karşılığını beklemeden vereceğiniz sevgi, değer, anlayış size muhakkak misli ile dönecektir. Unutmayın evliliğinizde eşinize atacağınız her adım aslında kendi mutluluğunuza attığınız bir adımdır.
6- Olumsuz Yanlarınızı Kabul Edin; Hiç kimsenin mükemmel olamayacağı gibi, siz de mükemmel değilsiniz. Her insanın kişiliğinde karanlık , olumsuz yanları olabilir. Varlığınıza ait bu olumsuz yanlarınızı kabul edip bunu en azından kendinize, açıkça itiraf etmelisiniz.
Karşılaştığınız her kişi size ”ayna” olur demiştik. Çevrenizde yada evliliğinizde sürekli olumsuz olaylarla karşılaştığınızı düşünüyorsanız, her durumun size negatif yüzünü gösterdiğine inanıyorsanız muhtemelen bakmanız gereken yer kendi kişiliğinizdeki karanlık tarafınızdır.
Evliliğinizde de, varlığınızın olumsuz yanına dair sorumluluğu üstlendikçe, kendi olumsuz özelliklerinizi eşinizin üzerine yansıtma eğiliminiz azalır. Böylece eşinizde gördüğünüz size karşı düşmanca davranışlar yerini daha dostça ve sevgi dolu davranışlara bırakır.
7- Temel Sevgi İhtiyacınızı Karşılamak İçin Yeni Yöntemler Bulun; Temel arzu ve ihtiyaçlarınızı tatmin etmek için yeni yöntemler geliştirmelisiniz. Sizi %100 seven ve ihtiyaçlarınızı karşılayan bir eşe sahip olsanız bile, size eşinizden ulaşan ancak %25 sevgidir. Gerçek doyum için, geri kalan % 75 temel sevgi ve değer ihtiyacınızı kendiniz karşılamakla yükümlüsünüz.
Güç savaşları sırasında eşinize ihtiyaçlarınızı karşılaması için baskı yaparken, onu ikna etmeye çalışıp uzun konuşmalarla onu suçlarsınız. Oysa doyumsuzluğunuzun sebebi, kendinizi yeterince sevmemeniz, yeterince ilgi ve değer göstermemenizdir. İçinizde küçük bir çocuk yaşadığını farz edin ve bir çocuğa sevginizi ilgi, alanınızı, ona verdiğiniz değeri nasıl gösterirseniz kendinizle de aynen öyle ilgilenin. Böylece eşinizden sevgi alma taktiklerini bırakıp, kendi bütünlüğünüzle eşinizin de, sizin için ne kadar büyük bir zenginlik olduğunun farkına varırsınız.
8- Eşinize Olan Bağımlılığınızın Önüne Geçmeyi Öğrenin; ”Onsuz yaşayamam”, ”onsuz nefes alamam”, ”onsuz bir hayat düşünemem”… bu ve benzeri düşünceler kararında olduğu sürece güzel duygulardır. Fakat kendinizi eşinize bağımlı hissedip, her an yanınızda olması istemek çok sağlıklı bir tutum değildir.
Eşinize bağlanmanızın sebeplerinden biri de sizin kendinizde hissettiğiniz bazı eksikliklerin onda olduğunu görmenizdir. Bu yüzden onunla olmak sizde aldatıcı bir bütünlük duygusu hissettirir. Bilinçli bir evlilikte bireyler, bir birilerini keşfetmenin yanında, kendilerini de her gün yeniden keşfetmeyi öğrenirler. Kişinin içinde tam ve bütün olmasını sağlayacak tek şey kendi gizli kalmış yanlarını keşfetmesidir. Mutlu bir evlilik için; Kendinize ait, kendinizi bulacağınız, nefes alacağınız alanlarınızın olması gerekir.
9- Koşulsuz Sevmeyi Öğrenin; Yüce Allah Kainatı muhabbet ve sevgi üzerine yaratmıştır. Hepimiz Allah vergisi yaratılışımızın bir parçası olarak, koşulsuz sevme yeteneğine ve dünya ile bütünleşme deneyimine sahibiz.
Yunus Emre’nin dediği gibi; “Yaradılanı Sev Yaradan dan Ötürü”. Tüm insanlar böyle bir fıtrat üzere yaratılmıştır. Sosyal şartlanma ve kusurlu yetiştirilme bu yaratılışımızın özünden uzaklaşmamıza sebep olur.
Koşulsuz sevmeyi öğrendiğimizde, içimizdeki sevilmek, kainatla bütünleşmek isteğinin varlığını daha iyi anlarız. Evliliğinizde de koşulsuz sevmeyi başardığınızda var oluşunuza dair özellikleri yeniden keşfetmeye başlarsınız. Evet eşinizin hoşnut olmayan tutumları olabilir fakat eminim sevilmeye değerde sırf yaratılış sebebi ile bile bir çok sebep vardır. Neye yoğunlaşırsanız onu arttırırsınız. Sevgiye yoğunlaşın, kainatı da evliliğinizi de sevgi sarsın.
10- İyi Bir Evliliğin Emek İsteyeceğini Unutmayın; Eğer hayalperest biri iseniz, iyi bir evlilik yapmanın doğru yolunun iyi bir eş bulmaktan geçtiğine inanırsınız. Oysa bilinçli bir evlilikte, iyi evlilik için doğru insan olmanız gerektiğini kavrarsınız.
Aşk ilişkilerine karşı daha gerçekçi bir bakış açısı kazandığınızda, iyi bir evliliğin sorumluluk, disiplin, değişme ve gelişme azmi ile oluşacağını anlarsınız. Evlilik emek ister, sıkı bir çalışma ister. Evlilikte mutluluğun kendiliğinden size gelmesini bekleyemezsiniz. Evlilik yolculuğu engebeli fakat keyifli bir yolculuktur. Kendinizi objektif bir şekilde değerlendirip, üzerinize düşeni yaptığınızda yolun sonu size mutluluk vaat eder.
Sevinç Karakaya
DevamıNeden ONLİNE Yaşam Koçluğu?
NEDEN ONLİNE YAŞAM KOÇLUĞU ?
Gelin Sevgiyi Hatırlayalım
GELİN SEVGİYİ HATIRLAYALIM
Samimiyet bir ilişkinin nasıl olduğunu ve ilişkinin gidişatını belirleyen en önemli duygulardandır. Tabi burada cinsel bir yakınlık ve samimiyetten bahsetmiyorum. Elbette cinsellik bir ilişki için çok büyük önem taşımaktadır, fakat samimiyet olmadan, cinsel samimiyet ilişkinin yürümesi için yeterli değildir. Cinsellik başka şeyler ile desteklenmediğinde bırakın ilişkiyi kendi kendinin dahi devamlılığını sağlayamaz. Belki başlangıçta her şey çok heyecanlı iken zamanla sönükleşecektir. O yüzden cinselliğin birleştiriciliğinden değil, herkesin aradığı fakat çok az kişiye nasip olan gerçek bir samimiyetten bahsediyorum.
Diyeceksiniz bu samimiyet neden bu kadar zor bulunuyor? Zor bulunmasının sebebi, ilişkilerdeki iletişim eksiklikleri, çevremize ördüğümüz görünmez duvarlar, bir söylemeden karşımızdakinin bizi anlamasını beklemek seçenekler uzaya bilir. Peki samimi sevgiyi nasıl anlayacağız? Ne zaman kendini gösterecek?
Şöyle düşünün; İlişkinizde işler ters gidiyor diyelim. Kavganın tam ortasında, en hararetli yerinde, haklılığınızdan eminsiniz ve haksız olanı cezalandırmak için önlenemez bir istek duyuyorsunuz; O an durup mola verebilir misiniz? Evet bu oldukça zor bir durum fakat bunu yapabiliyorsanız, orada ”samimi bir sevgi” var demektir.
Sevgiyi Hatırlayın
Böyle bir kavga anında sevgiyi hatırlayın; etrafı kırıp dökmeden, ilerde pişman olacağımız şeyler söylemeden, durun ve derin bir nefes alın… Evet sevgiyi hatırlayın.
Karşınızda kavga ettiğiniz kişi sevdiğiniz kişinin tam kendisi, eğer farklı bir odaya geçip bunu hatırlayabilirseniz, emin olun enerjiniz yüzde yüz değişecektir. Aslına bakarsanız ilişkilerde bir çok kavganın çok da büyük sebebi yoktur hatta daha sonra sebebi dahi hatırlayamazsınız.
Peki kendinize yine sorun sizin için hangisi daha önemli? ”paylaştığınız sevgimi, bir kez daha haklı çıkmak mı?” yada hangisini istersiniz? ”Sabah kalktığınızda başucunuzda; sevdiğiniz kişimi yoksa çok kıymetli haklılığınız mı?” olsun istersiniz.
Evet samimi sevgiyi düşündüğünüzde bir çok şey önemini yitirir. Belki az önce sizin için çok önemliydi ama bir de bakmışsınız, sevginiz geldiğinizde aklınızda her şey önemini yitirivermiş. Hatta öfkeniz birden bire pişmanlığa yerini bırakmış durumdadır. Ve artık affetmek, konuşmak ve bir çözüm bulmak çok daha kolaydır.
Küçük Şeyleri; Büyük Şeylere Dönüştürmeyin
Hani bazı şeyler vardır; sevmediğiniz yada herhangi sizin için bir önemi olmayan birisi yaptığında tahammül edemediğiniz fakat sevdiğiniz biri yaptığında aynı şeyi görmezden geldiğiniz hatta bazen hoşunuza dahi gidebilen davranışlar vardır. Bunun gibi; Eğer benim için en önemli şey sizseniz, size karşı duyduğum sevgi ise küçük şeyleri kolaylıkla göz ardı edebilirim.
Fakat iki tarafta haklılıklarını karşı tarafa kabul ettirmeye çalışıyorsa, kavganın ortasında görmezden gelinecek o küçük şeyler koca devasa boyutlara ulaşabilir. Bunun sebebi insanın öfke anında gözü hiç bir şeyi görmez. ne siz, ne sizin mutluluğunuz ne karşı tarafın size duyduğu sevgi anda hiç birinin hükmü değeri kalmaz.
Karşınızdakinin her hareketinde bir şeyler aramaya başlarsınız. Mesela” Ev işlerinde bana neden yardım etmediğini anladım, çünkü bana hiç mi hiç değer vermiyor, madem öyle o zaman beraber olmamızın da bir anlamı yok en iyisi ayrılalım.” Gördüğünüz gibi küçük şeyler büyüyünce olayın boyutu da birden bire anlam verilmemiş bir hal alıveriyor.
Sevgi Öfkenin Kontrolden Çıkmasını Engelleyen Tek Etkendir
Öfkenizi kontrolden çıkmış başı boş bir yangın olduğunu varsayın. Öfkenizi kendi haline bırakmak onu tehlikeli ve yıkıcı bir güç haline dönüşmesine izin vermektir. Bir yangını engellemek için bazen sadece su ile müdahale edilirken, bazen yangın o kadar şiddetlidir ki, durdurmanın tek yolu kontrol altına almaktan geçer. Bunun için yangın yerinin etrafına çukurlar açılır, ve içleri su ile doldurulur. Daha fazla ilerleyemeyen yangın bir süre sonra kendiliğinden söner.
SEVGİYİ HATIRLAYIN…
Sevgi ateşin kontrolden çıkmasını engelleyen sudur. Yıkımı engelleyecek olan sevgidir. Bu duyguyu yaşamak için kendinize izin verin. Çünkü böylece bir kavganın orta yerindeyken, ne kadar sinirlenmiş olursanız olun, yada kırıcı yaralayıcı şeyler söylemek size ne kadar çekici gelirse gelsin sonradan pişman olacağınız bir şey yapmazsınız. ”Sevginiz size engel olur”
Sevgiyle Kalın…
ONLINE Yaşam Koçluğu Ne Demektir?
ONLİNE YAŞAM KOÇLUĞU NE DEMEK ?
Online koçluk; Kişilerin Özel ve profesyonel yaşamlarında olmak istedikleri yeri belikledikleri ve bu yere ulaşmak için aldıkları destek süreci olarak tanımlanır.
Koçluk istediğinizin ne olduğunu belirlemenizi sağlar ;sorunları çözmek için yeni yollar bulmanıza,Sizin kendi değerleriniz noktasında net olmanıza ve davranışlarınızı ona göre belirlemenize,şimdiye kadar olan inançlarınızın sizi nasıl desteklediğini veya sınırladığını belirlemenize , gerekenleri değiştirmenize yardımcı olur.Bu ilişki danışan ve koç arasındadır .
Online Koçluk Birebir koçluk çalışmalarına göre daha avantajlıdır.Zaman ve mesafe açısından danışanlara ciddi anlamda avantaj sağlamaktadır.Günlük koşuşturmalarımız içerisinde en önemli faktör zaman faktörü olduğu düşünüldüğünde, çağımızın teknoloji ve internet çağı olduğu göz önüne alındığında Online koçluk programlarının ne kadar avantajlı olduğu görülmektedir.
Online koçluk programımız yüz yüze yapılan koçluk çalışmalarının, internet ortamında ,Skaype üzerinde görüntülü konuşarak yapılmaktadır. Online Koçluk programlarımızın yüz yüze yapılan çalışmalardan hiçbir farkı bulunmamaktadır. Aksine Online koçluk programları danışana zaman ve mekan açısından çok büyük artılar katar. Online koçluk programlarından yararlanmak için; yapmanız gereken şey;mail atarak veya telefonla arayarak talebinizi belirtmek olacaktır. Online koçluk programı zaman kavramını ortadan kaldırarak,dilediğiniz zamanda ,dilediğiniz yerde aynı zamanda yolda geçireceğiniz zaman size kalarak ve kendi alışık olduğunuz ortamın rahatlığında koçluk programı almanın imkanını sizlere sunar.
Online Koçluk Süreci Nasıl İşler?
Koçluk programlarını, koç ile danışan arasında güven ve gizlilik gerektiren bir ortaklık ilişkisine dayanır. Aynı zamanda karşılıklı sorumluluk ve istikrarlı bir çalışma gerektirir. Programda koçun çizdiği yol haritası danışanın güçlü ve gelişime açık yönleri ile hedefleridir. Temel amaç ise danışanın vizyonunu geliştirmesi için eylem adımları belirlemek, performansını arttırmak ve süreç boyunca kendine ayna tutmasını sağlamaktır.
Online koçluk Programında koç ile ilişki; Sanal ortamda, karşınızda sadece size odaklanmış bir kişi var. Gerek iş gerekse günlük yaşamınızla ilgili nerede olmak istediğiniz ve nasıl oraya gideceğiniz ile ilgili sorularınıza yanıt bulmak için yanınızda size eşlik ediyor. Anlattıklarınızı sadece duymakla kalmayıp, arkasında yatan anlamları keşfetmeye çalışıyor, hatta kelimeleriniz arasındaki boşlukları ve sessizlikleri bile dinleyen birisi. En önemlisi de bunu yapan kişinin sizi yargılamadığını bilerek duygularınızı rahatlıkla ifade ediyorsunuz.
Yaşam koçunuz verdiğiniz her tepkiye duyarlı. Size tavsiyede bulunmaz, size herhangi düşünceyi, eylemi, empoze etmez. Görüşmek ve çalışmak istediğiniz konuda hedeflerinizi ortaya çıkarıp sonuca ulaşmak, ihtiyacınız olan inancı sunmak için yaşam koçunuz oradadır. Koçluk programı sırasında kişi kendisine en uygun olanı kendisini en mutlu ve huzurlu hissettirecek durumu kendisi bulur.
Ve bunu Online koçluk Programıyla kendi bulunduğu ortamın rahatlığında yapar.
Kısaca şunu hayal edin karşınızdaki insanın sizi sıra dışı destekle ,çevrenizdeki hiç kimseye benzemeyen bir yaklaşımla sizi dinlediğini ve sorunlarınıza cevaplar bulduğunuz bir ilişki hayal edin.ve gerçek olsun.
Her nerede yaşıyor olursanız olun. Online koçluk Programı sadece parmaklarınızın ucunda…
Devamı
2014 Yılı Gerçekten Yeni Yıl Olsun
2014 YILI GERÇEKTEN YENİ YIL OLSUN
Yeni bir yıl başlarken eskisine veda ettiğimiz günlerdeyiz. Eskiler geride bırakılmalı ki, yeni başlangıçlar umutlar, yeni başarılar yaşanabilsin. Hiç fark ettiniz mi? Her yılın sonunda bütün kanallar o yılın önemli olaylarını bir film geçişi halinde bize sunarlar. Haberlerde; kimleri kaybettik, neler kazanıldı, ekonomi ne oldu, yılın önde gelen önemli olayları nelerdi. Değil mi? Tam da buna benzer haber geçişlerini izleriz. Halbuki asıl film yada hayat oyunu diyelim, insanın kendi yaşamındaysa o zaman yeni yıla başlarken kendi film şeridimizi gözümüzden geçirme zamanı gelmemiş midir?
Dilekler tutuyoruz. Hayallerimiz, hedeflerimiz var. Kime sorulsa kendi hayal dünyasına göre, yeni yıldan beklediklerini elbette sıralayabilir. Fakat hiç değişmeyen bir gerçek var. ”Dün yaşadıklarımız bu günümüzü oluşturdu, Bugünde yaşadıklarımız yarınımızı oluşturacak” Yani aynı şeyleri yapmaya devam ederseniz aynı sonuçları bulacağınızdan hiç şüpheniz olmasın. O yüzden yeni yıldan yeni beklentileriniz varsa, Hayatınız da bir şeyleri değiştirmek zamanı da gelmiştir. Değiştirmek için ise eski yılla yüzleşmek şarttır.
Eski Yılla Yüzleşin;
Elbette Yeni yıl Yeni umutlar yeni beklentilerdir. Fakat yeni yıla yeni enerjilerle, yeni umutlarla başlamak istiyorsak; ilk önce eski yılın kendi filmimizde senaryosunu tamamlamamız lazım. Gelin bu yıl eski yıla gerçekten veda edelim. Şu soruları bugün kendinize dürüstçe sorun. Neler yaşadınız bu yıl içerisinde? Sizin için önemli dediğiniz olaylar nelerdi? Neler çok sevindirdi sizi ? Neler gerçekten canınızı yaktı ? Neleri Gelecek seneye de taşıyorsunuz? Söylenmemiş yarım kalmış duygularınız neler? Affedemedikleriniz kim? Yüzleşemedikleriniz neler? Kendiniz den bu sene memnun muydunuz ? Neleri seneye de götürmek istersiniz yanınız da, neleri bırakmak istersiniz eski senede? Kimlere öfkelisiniz? Kimler size huzur veriyor? Soruları artıra biliriz. Ama burada asıl amaç ; eski yılla, acısı ve tatlısıyla yüzleşmektir. Yüzleşmeye hazır mısınız?
Kırgınlıklarınızı ve Öfkelerinizle, Affederek Vedalaşın;
Değişikliğe eski yıla veda etmeye, hazırlanırken, sizin enerjinizi tüketen, Sizi yarım bırakan; Öfkelerinizi, kırgınlıklarınızı, canınızı yakan olay yada kişilere affetmeyle başlayıp, onlara da eski yılla beraber veda etmeli sizin. Unutmayın hayat oyununuzda her ne yaşıyorsanız, hangi olayları yada hangi kişileri kendinize çekiyorsanız, bunların sebepleriyle yüzleşmeniz gerekiyor.Yaşadığınız olaydan çıkarmanız gereken dersi çıkarmalısınız ve neden yaşadığınızı fark etmelisiniz. Böyle bir olayı ben neden hayatıma çektim? bu sorunun cevabını bulmalısınız. Ve yaşadıklarınızı kabul etmelisiniz.
”Kabuldeyim, Yaşadığım her olayı, hayatıma ben çekiyorum ve artık dışarıda suçlu aramıyorum”, ”insanları ve yaşadıklarımı kolaylıkla ve sağlıklı bir şekilde kabule geçmeye niyet ediyorum ”
Artık sıra onları seneye bırakmamak için, affetmeye gelir. Evet affetmek özellikle de acınızı birisi çok yaktıysa oldukça zordur. Ama affedemediğiniz, kabul edemediğiniz, yada yargıladığınız her olay ve kişiyi yeni başlangıçlarınızda da hayatınıza çekeceğiniz den emin olabilirsiniz. Belki kişiler ve olaylar değişecek ama siz almanız gereken dersi almadıkça benzer olayları tekrar tekrar yaşamaya devam edeceksiniz. Evet affetmek ve geride bırakmak kolay değil ama kendinize lütfen şunu sorun ; Ben yeni bir yıla daha yüklerim ile girmek istiyor muyum? Affedemediğim, yüzleşemediğim yada yargıladığım olay ve kişilerle, aynı şeyleri, bir yıl daha yaşamak istiyor muyum? Gerçekten bir yılıma daha yorgun eksik enerjilerle mi başlamak istiyorum? yada Ben gücümü kesen yüklerimi bırakıp hayal ettiğim, kişi mi olmak istiyor muyum ? Zannediyorum buna herkesin cevabı hayal ettiği hedeflere, yeni yıldan beklentilerine, umutlarına kavuşmak olacaktır. O zaman gelin yüklerinizden kurtulun ve götürmek istemediğiniz olay veya kişileri tekrar tekrar hayatınıza taşımayın. Onları affedin ve vedalaşın.
”Doğduğum günden bugüne kadar; beni üzen beni kıran, hakkımı yiyen, canımı yakan, bütün insanları, olayları kabulleniyorum. Kendi seçimlerimi, geçmiş hatalarımı, Gereksiz boşa harcadığıma inandığım zamanı da kabulleniyorum ve affediyorum.”
Son olarak; Bir yıl daha bitti deriz. Bitmek tükenmek yerine ”Yeni bir yıl başladı” deyip başlangıçlardan söz etmek kulağa çok daha hoş geliyor sanırım .”Yeni bir yıl başlıyor” Fakat bizim için, eski yılı kabul edip, affettiğimiz de ve eski öfkeleri, nefretleri, bıraktığımız da, yeni bir yıla umutla huzurla başlayabiliriz. Aksi halde üzgünüm, bir yılınız daha aynı eski yılınız gibi olacaktır. Size tavsiyem yeni yıla başlarken Affetmeyle beraber, Umutlarınızın hayallerinizin içine sizi mutlu eden sevindiren enerjinize enerji katan olayları, kişileri dahil edin ki, ”Yeni yılınız gerçekten yeni yıl olsun. ”
Ve bunu sıkça tekrarlayın;
”Ben artık kabuldeyim. Kendimi kabullenmek; daha temiz, daha güzel, daha rahat ve daha sağlıklı bir enerji üretmeme yardımcı oluyor.
Ben mutlu olmayı hak ediyorum, Ben huzurlu olmayı hak ediyorum, Ben sağlıklı olmayı hak ediyorum, Ben kendimi olduğum gibi kabulleniyor ve seviyorum, İnsanları oldukları gibi kabulleniyor ve seviyorum, İnsanlarla hayatta barış içindeyim, Yaşadığım hayatın sorumluluğunu sevgiyle alıyorum.”
Yeni yıl herkesin gönlüne göre olsun…
Sevinç Karakaya
Kişisel Gelişim Uzmanı /İlişki ve Yaşam Koçu
DevamıDüşünüp Hissettiğimiz Şeyleri Hayatımıza Çekeriz
DÜŞÜNÜP HİSSETTİĞİMİZ ŞEYLERİ HAYATIMIZA ÇEKERİZ
Kimileri buna inanmak istemez, ama ne hissediyorsanız onu yaşarsınız. Şöyle bir düşünsenize yakın geçmişe gidin öyle çok uzağa gitmeye de gerek yok ne hissettiğinize bir bakın nelerden çok korktunuz olmasından, başınıza gelmesinden, üzülmekten, nelerden çekindiniz ve bunların hayatınızda nasıl gerçek olduğuna bakın, acaba neleri kendinize çektiniz . İş böyleyse hissettiklerimizi kendimize çekiyorsak şöyle diyebiliriz; hissettiğiniz ve ne düşündüğünüzün hayati önemi vardır. Şimdi diyeceksiniz; madem hal böyle, Peki gün içinde yüzlerce kere aklımıza gelen negatif hisleri, başımıza gelen olaylardaki duygularımızı nasıl kontrol edebiliriz? Nasıl negatif bir ruh halinden çıkar ve duygularımızı, yaşadığımız olayları nasıl kontrol edebilir hale geliriz
Özetle biz nasıl pozitif düşünebiliriz?
* ”Duygularınızdan kaçmayın onları kabul edin ve kendi gerçeğinizle yüzleşin”
Belki de biz insanların yaptığı en büyük hata, duygularımızın farkında olmamamız veya uygularımızı reddetmemizdir.Şöyle bir gerçek vardır; hissedilen yada kaçılan her duyguyu, her olayı reddetmek onun etkisini iki katına çıkarır, yani kendimize daha hızlı çekeriz. Bir durumdan korkuyorsanız bu korkuyu değiştirmek için önce onu kabul etmelisiniz. Mesela terk edilmekten korkan birinin bu korkuyu reddederek, düzgün bir ilişki kurması imkansızdır. Önce korkuyu kabul ve tespit etmeli sonra nedenini bulmalı ve daha sonra değiştirmeye çalışmalıdır. Duyguların farkına varmak, bu duyguları olduğu gibi kabul etmek, yerine yeni ve pozitif olanları koyabilmek için olmazsa olmazdır.
Duygularınızı bastırma eğilimine direnin. Duyguları bastırmak ve geçmesini dilemek sorunu çözmez hatta üstünü örttüğünüz her dakika bunlar artarak bize doğru gelmeye hızla devam ederler.
* ”An’da yaşamak çok önemlidir”
Kurban rolünden kurtulmamız lazım. Artık kendinizi geçmişin kurbanı olarak görmeyin, sadece yaşadıklarınızdan ders alın ve size tecrübe olarak düşünün. Artık geçmiş geçmiş de kalmıştır, yaşadıklarınızın bıraktığı etkiyi artık değiştiremezsiniz. Oysa ki yaşadığınız ”Anın” etkilerini değiştirmek sizin elinizdedir. Unutmayın ”Anın içinde” ne düşünmek ve neye inanmak istediğinizi seçme hakkınız her zaman vardır. Eğer geçmişteki yaraları düşünmeyi seçerseniz, sadece kendinizi kötü hissetmeye devam edersiniz.
* ”Kendinize sorun; Peki ben neden negatif düşünüyorum”
Aslında duygular olaylardan bizim çıkardığımız anlamlardır. Boştan yere hissetmeyiz mutlaka bir amaca hizmet eder duygularımız. Her duygunun bir amacı bir de hedefi vardır. Sevgiliniz veya eşiniz sizi terk ettiğinde duyduğunuz üzüntü aslında bundan sonra da terk edilirim korkusu ya da ben sevilmeye değer biri değilim kaygısı olabilir. Tabi ki bu geçmişte yaşadığınız travmatik bir olayın peşimizi bırakmayan kalıntısı da olabilir. Bu noktayı keşfettiğinizde negatif duyguları kolayca pozitife çevirebileceğinizi göreceksiniz.Hatta bazen sadece nedeni keşfetmek, aslında tüm problemi çözmek olduğunu görebiliriz. Duygularınızın sizdeki daha önce yaşadığınız neyi hangi olayı hatırlattığını yada bu duygunun sebebi referansı ne? bunu keşfetmek çok önemlidir. Ancak nedenleri bilirsek, sonuçları değiştirebiliriz.
*” Her şeyin içinde duygu aramayın bazen hayata erkekler gibi bakmak lazım”
Hayatı o kadar da ciddiye almayın, yaşananların her zaman derin anlamları olmayabilir. Olaylara bakış açınız, onları nasıl anlamlandırdığınız pozitif bir ruh hali elde etmeniz için çok önemlidir. Sizi etkileyen olayların kendisi değil; tamamen sizin olayı nasıl gördüğünüzdür. Sizin onlara kattığınız korkular ya da mutluluklardır. Biri için terk edilmek sıradan bir olay olabilirken, bir diğeri için hayatının bir diğeri için hayatının atlatamayacağı bir travması haline gelip içinden çıkamayacağı depresyonlara sürükleyebilir. Aslında her iki durum içinde şu denebilir, biri bundan ne olacak bakar çok ciddiye almaz geleceğe öyle bakar,biri ise korkularla ile gelecek tahmini yapar ve geneller. Yaşanan olaylara mantık çerçevesinde ve pozitif bir mercekle bakmak duygu durumunu yükseltir.Korkumuzun üstüne çıkmak burada en önemli ayrıntıdır.
*” Değişim kendiliğinden gelmez bunun için çaba ve bir plan lazım”
Nasıl ki senin bir planın olmadan bir bina inşa edemezsin kendi kişisel gelişim binanı da plansız, projesiz değiştiremezsin. Değişim için de bir plan oluşturmak zorundayız.Sadece istemek olmaz ne istediğimizi bilip belli bir plan doğrultusunda adım adım ilerlemeliyiz.
Öncelikle kendimizi tanıyıp neleri nasıl düşündüğümüzü keşfetmemiz lazım.Mesela öneri olarak şöyle bir liste hazırlayabilirsiniz. Gün içinde sıklıkla aklınıza gelen negatif düşüncelerin listesini yapabilirsiniz. Ve bu düşünceler hangi korkunuzdan ya da endişenizden kaynaklanıyor? Düşünün ve bunları yazıya aktarın. Şimdi sakin ve sessiz bir yerde bu endişe ve korkularınız neden kaynaklanmış olabilir, hayatınızı gözden geçirin. Bu endişe ya da korkularınız gerçekten değiştirmeniz gereken bir özelliğiniz ya da davranış biçiminizden kaynaklanıyorsa hemen o davranış üzerinde çalışmaya başlamak lazım aslın da fark ettiğiniz anda yolun yarını kat etmişsiniz demektir. Bu endişe ya da korkularınız başınıza sizin kontrolünüz dışında gelmiş bir olaydan kaynaklanıyorsa bu mantıksız ve gerçek dışı korkudan kurtulun.Korkunun üstüne çıkın altında yatan asıl sebebi görmeye çalışın. Bu her neyse ve ne şekilde yaşanan korku ve endişeyse; bir kere olması bir daha olacağı anlamına gelmez. Şimdi o yazmış olduğunuz listedeki negatif düşüncelerin hemen yanlarına pozitif hallerini yazın ve en azından yirmibir gün sabah akşam pozitif hallerini yüksek sesle, acele etmeden ağır ağır okuyun. Negatif düşünce ve duygular hissettiğinizde hemen yerine pozitiflerini koyarak yer değiştirin ve düşünün, bir süre sonra otomatik olarak böyle yapacaksınız.
Değişim kolay değildir elbette ama sonrasında gelen huzur için her şeye değer…
Sevinç Karakaya
Muhafazakar Kadın da Artık Yaşam Koçu Tercih Ediyor
MUHAFAZAKAR KADIN DA ARTIK YAŞAM KOÇU TERCİH EDİYOR
Muhafazakar Kadın da; Hızla gelişen modern dünyada , sorunlarına çözümler getirmekte, Yaşam koçu tercih ediyor. Başına hangi ön eki getirirseniz getirin kadın; unutulmamalıdır ki her zaman kadındır. Hangi kültürde hangi şekilde olursa olsun kadının benzer ihtiyaçları vardır. Zaman değişirken ihtiyaçları da değişir. Bir dönem terapistte gitmek utanç vericiydi; fakat şartlar değişti. Belki de zaman içinde insanların dertleşmeye ayıracak vaktinin azalması sonucu, artık utanılacak bir durum değil aksine insanların birbirine tavsiye ettikleri, bir hal almıştır. Bu değişen zaman yeni kavramlar yeni ihtiyaçlar ortaya çıkardı.
Amerika’dan ülkemize gelen; Kimimizin çok yakından takip ettiği, bazılarımızın ise hakkında çok fazla şey bilmediği fakat son günlerde çok fazla gündemde olan Yaşam Koçu kavramı Muhafazakar kadın için de bir tercih oldu. Dilerseniz yaşam koçu kavramına biraz yakından bakalım.
Yaşam koçu ne yapar?
Bazen hayat bizi öyle bir noktaya getirir ki; gerek iş gerekse günlük yaşamımızda nerede olduğumuz, ne istediğimiz, hedeflerimize ulaşmak için hangi yolları takip etmemiz konusunda karar veremeyiz.
İşte böyle zamanlarda kendimize hedefler belirleyip onlara ulaşmak için bize eşlik edecek birine ihtiyaç duyarız. Hayallerimize, isteklerimize, hedeflerimize giden yolculuğumuzda Yaşam Koçumuz en iyi yol arkadaşımız olur. Olmak istediğiniz yere en sağlıklı, en etkin ve hızlı şekilde ulaşmanızı sağlar.”Biri olsa da bize yol gösterse” deriz.
Doğru soruları sorarak ,etkin bir şekilde dinleyerek,sağlıklı gözlemleyip,yönlendirme yapmadan, sınırlamalar getirmeden, sizin kendi yolunuz da ilerlemeniz ve kendi potansiyelinizi ortaya çıkararak hedeflerinize ulaşmanızda destek olur. Şöyle bir sahne hayal edin; Karşınızda sadece size odaklanmış bir kişi var.Gerek iş gerekse günlük yaşamınızla ilgili nerede olmak istediğiniz ve nasıl oraya gideceğiniz ile ilgili sorularınıza yanıt bulmak için yanınızda size eşlik ediyor. Anlattıklarınızı sadece duymakla kalmayıp, arkasında yatan anlamları keşfetmeye çalışıyor, hatta kelimeleriniz arasındaki boşlukları ve sessizlikleri bile dinleyen birisi.
En önemlisi de bunu yapan kişinin sizi yargılamadığını bilerek duygularınızı rahatlıkla ifade ediyorsunuz. Yaşam koçunuz verdiğiniz her tepkiye duyarlı. Size tavsiyede bulunmaz, size herhangi düşünceyi, eylemi, empoze etmez. Görüşmek ve çalışmak istediğiniz konuda hedeflerinizi ortaya çıkarıp sonuca ulaşmak, ihtiyacınız olan inancı sunmak için yaşam koçunuz oradadır. Koçluk programı sırasında kişi kendisine en uygun olanı kendisini en mutlu ve huzurlu hissettirecek durumu kendisi bulur.
Kısaca şunu hayal edin karşınızdaki insanın sizi sıra dışı destekle, çevrenizdeki hiç kimseye benzemeyen bir yaklaşımla sizi dinlediğini ve sorunlarınıza cevaplar bulduğunuz bir ilişki hayal edin. Ve gerçek olsun… kim istemez ki değil mi…
Mükemmelliği arayan Muhafazakar kadın için yaşam koçluğu doğru adrestir. Yaşam koçu psikolog yada psikiyatrist değildir, ilaç vermez tanı koymaz. Yaşam koçu sizin geçmişinizle ilgilenmez. O şuanda bulunduğunuz kişiden, mutlu olmak istediğiniz kişiye sizi taşır. Yaşam kalitenizi yükseltir. Yaşam koçunu tercih eden kişiler hasta yada rahatsız değildir. Aksine mükemmel kişilerdir.Algıları sonuna kadar açık hayatı iyi analiz ederler. Çünkü hayatların da yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunun farkındadırlar ve buna çözüm arayışında, birçok yöntem denemiş, çözüm bulamamış ve yaşam koçluğunda çözüme ulaşacağını bilen kişilerdir.
Evet yaşam Koçu Gerçek bir yol arkadaşıdır. Fakat ..! Hüsrana uğramamak için; Çok iyi araştırılıp incelenmesi gerekir.
Muhafazakar kadın için de herkes gibi mahremiyet çok önemlidir. Bunun için seçicidir. İnançlarına saygı duyulsun, yaşam tarzı gözetilerek, ailevi ve ahlaki yapısına uygun hizmet almak istiyor. Yaşam koçunun Muhafazakar kadının isteklerine bu doğrultuda hizmet sunması çok önemli. Hizmet sunduğu sektörün mahremiyet gerektirdiği bilincinde ve duyarlı olmalı. Mahremiyet muhafazakar kadın için neyi ifade ediyorsa Yaşam Koçu içinde onu ifade etsin istiyor.
Dünyanın bir çok ülkesinde bu hizmet % 70 oranında interaktif olarak verilmektedir.Buda size kendi ortamınızın rahatlığında hizmet alma kalitesini sunuyor. Muhafazakar kadın yeni dünya düzenindeki bilişim hizmetlerinin ilerlemelerini yakından takip ediyor, mahremiyet sınırlarını kendisi belirlemek istiyor. Yaşam koçundan alacağı hizmeti de telefonda, yada modern çağın getirisi internet ortamında almak istiyor.
Muhafazakar kadın Sadece özlük haklarının değil, inançlarının da muhafaza altında olmasını istiyor. Yaşam koçu seçiminde de daha seçici davranıyor. Sonuç olarak Muhafazakar kadın Gerek iş, gerekse özel hayatında Yaşam kalitesini yükseltmek için değişen, zamanın değişen ihtiyaçlarına yabancı kalmıyor.
Sevinç Karakaya
Hayat Olduğu Gibidir… Ne Kolay, Ne Zor…
HAYAT OLDUĞU GİBİDİR … NE KOLAY, NE ZOR…
Hayat size de çok mu karmaşık geliyor?
Aslında bir çok şey karmaşık değildir,Ama bazen hayat bizi ortada bırakır. Duygularımız katı düşüncelerle karıştığında bize hayat çok karışık gibi gözükür.Bu aynı gözlerinizde sanki gerçeği görmenizi engelleyen bir perde varmış gibidir. Bir zamanlar birinin dediği gibi; ”Allah yalındır, onun dışındaki her şey karmaşıktır” Allah’la ne kadar uyum içinde olursan, hayatın o kadar sadeleşir ve güzelleşir.
O zaman mesele bumudur? Sorunlara biraz sadelik getirebilmek midir? Hayatta insan her şeyle karşılaşabilir; işi bozulabilir, sevdiklerini kaybedebilir, Çocuklarını yetiştirmekte zorlanabilir, ailesini bir arada tutup uyumu sağlamakta yetersiz kalabilir, hayatında huzur ahenk ve mutluluk için savaşırken bunlar elinden kayabilir.Ve düşünürsünüz ben nerede yanlış yaptım hayatımı nasıl mahvettim, hayatta başıma gelen her şeyi nasıl oldu da hak ettim, yok hayır dersiniz Hayat zor; galibiyet güçlü ve cesur olandan yana hayatta kalmak için savaşmalıyım dersiniz
Kendinize haksızlık etmeyin,Siz hiç bir şeyi mahvetmediniz, hatta bu ŞARTLAR ALTINDA çok güzel idare ettiniz. Sadece merak ettiğim ve sormadan geçemeyeceğim bir soru var.
PEKİ BU ŞARTLARIN ALTINDA NE İŞİNİZ VARDI Kİ? ONLARIN ÜSTÜNDE OLMANIZ GEREKİRDİ ALTINDA DEĞİL…
Kaldı ki hayat kolay yada zor değildir. Hayat sadece olduğu gibidir ve onu nasıl karşılayacağın sana bağlıdır. HAYATTA HİÇ İYİ ZAMANINIZ OLMADIMI? iyi zamanlarınızın olduğunu düşünüyor musunuz ?
Tabi ki iyi zamanlarınız olmuştur ve yine olacaktır. Bunu söylemek bana kolay geldiğini belki düşünüyorsunuz, herkes sorunlar yaşar. Fakat herkes sorunları çözmek için elindeki araçları kullanmaz işte asıl sorun belki de budur.Çok sevdiğim bir söz var ”Ben bir ortamda yaşamam , bulunduğum ortam benim içimde yaşar” Sorunların içinde herkesin kullana bileceği zekasının araç gereçleri var tabi; kendimizi dinginleştirip bunları farkına vardığımız zaman. İşin sırrı herhangi bir sonuçla karşılaşmadan bu araçları kullanabilmek. Korkularımıza etkin bir şekilde meydan okuyabilmek endişelerimizle yüzleşebilmek.
Evet hiç bir şey basit değildir hiç bir şey de karmaşık değildir.Bir sorunun ne derece zor yada kolay olduğunu bizim ona bakışımız belirler. Bizde stres yaratan şey aslında sorunun kendisi değildir, sorun hakkında ne düşündüğümüzdür. Bakış açımız , düşüncelerimiz, sorun olduğuna dair inaçlarımız değişirse sorunlar da değişmek zorunda kalır.
Sevinç Karakaya
Bayram Olumlamaları(son)
HER GÜN MUTLULUK İÇİN OLUMLAMA
- Sürekli inançla kendime kesinlik ve kendime güven duyguları oluşturuyorum.
- Mutluyum çünkü kendime mutlu bir gerçeklik oluşturuyorum.
- Etrafımdaki dünyayı taktir ediyorum ve bana gelecek her şeyi ders alabileceğim bir armağan olarak kabul ediyorum.
- Herkeste ver her şey de iyi bir yön bulabiliyorum.
- Bütün fırsatları fark ediyorum ve onları cesaretle takip ediyorum.
- Gerçekten de sahip olduğum her şey için müteşekkirim.
- Kendi mutluluğumdan ben sorumluyum, Hayatımda değiştirmeyi seçtiğim her şeyi değiştirme yetisine sahibim.
- iyiliğim aldığım her nefeste artıyor.
- Hayal ettiğim her şey mümkün.
- Benim mutluluğum benim gülümseme ve neşeli kişiliği yansır.
- Benim hoş ve neşeli kişiliği bulaşıcıdır.
- Ben her zaman nazik ve yabancılara yardımcı biriyim.
- Ben her yeni güne sevinç ve heyecanla başlarım.
- Her günün başlangıcında mutlu olmak için seçin.
- Ben çocukça sevinçle kendimi gülmek.
- Mizah duygum çevremdeki herkese dokunur.
- Benim mutluluğum sürekli bana daha fazla mutluluk getirir.
- Benim mutluluk benim hayatıma içine bolluk ve bereketi çekiyor.
- Kendimi susturup bilinç altıma açıldığımda en iyi halimden bilgelik alıyorum, ihtiyacım olan her şeyin içim de olduğuna inanıyorum.
Bayram Olumlamaları (2)
YÜCE YARATICININ SEVGİSİNİ VE REHBERLİĞİNİ HİSSETME OLUMLAMASI
- Yaratıcının Sonsuz sevgisi, şimdi, bu durumda, ilgili herkesin iyiliği için en mükemmel şekilde çalışıyor…
- Yaratıcının Sonsuz sevgisi ve ışığı, şimdi benim vasıtamla çalışıyorlar…
- Yaratıcının Sonsuz sevgisi önüm sıra ilerleyerek yolumu düzenliyor…
- Artık bana içsel bilgeliğim rehberlik yapıyor…
- Bu sorunu kusursuz bir biçimde çözmek için şuanda bana yol gösteriliyor…
- İçimde ki ışık şimdi ve burada, bedenimde, zihnimde ve ilişkilerimde mucizeler yaratıyor…
Sevinç Karakaya
Olumlama Ne Demektir?
OLUMLAMA NE DEMEKTİR?
Olumlama dua etmektir. Evet dinlerde dua dediğimiz yakarış budur. Olumlama bir şeyi düzenli olarak istemektir. İslamiyet de namaz kıldıktan sonra tesbih çekilir ve aynı şey tekrar edilir 33 kez. Hayatınızı değiştirmek istiyorsanız mutlaka kullandığınız cümleleri de değiştirin ve olumlama cümlelerini bol bol kullanarak ruh halinizi daha olumluya çekin.
Peki olumlamayı nasıl ve ne şekilde yapmalıyım derseniz?
Sizi kimsenin rahatsız etmeyeceği bir zaman dilimini öncelikler seçin. Birkaç dakikalığına sessizce oturun. Derin ve düzenli, acele etmeden nefesler alarak bütün vücudunuzu gevşetin ve zihninizi boşaltın düşüncelerinizi durdurmak yada en aza indirmeye gayret edin. Daha sonrada olumlamaları kendi sesinizi duyabileceğiniz bir tonla ve ağır ağır tekrarlayın. Dilerseniz olumlamalar için yazılı olan bir metinden yardım alacağınız gibi dilerseniz de kendi olumlamanızı kendiniz oluşturabilirsiniz.
Fakat bu olumları oluştururken muhakkak dikkat etmeniz gereken hususlar var;
1- Olumlama cümleniz olumlu olsun! Mesela ”Hasta olmak istemiyorum” yerine ”Sağlıklıyım” gibi tamamen olumlu kelimelerden seçilmiş kalıplar kullanın
2- İstiyorum ifadesinden kullanmayın. ”Mutlu bir hayat istiyorum” demek yerine ”Mutlu bir hayata sahibim” deyin. Evren onaylayandır. İstiyorum dedikçe istemekle kalırsınız. Sahibim dediğinizde tüm hücreleriniz o andan itibaren mutlu bir hayata sahip olduğu komutunu alır ve size bunu yaşatmaya başlar.
3- Cümleler de ne istediğinizi net ifade edin.Mesela ”Zayıflıyorum” gibi sonunun nereye gittiği belli olmayan cümleler kullanmayın. Eğer muhakkak zayıflamakla ilgili bir cümle kurmak istiyorsanız, varmak istediğiniz hedef kiloyu da içine koyarak ”55 kilodayım, hatta 55 kiloda olduğum için şükürler olsun” deyin.
4- Belirsiz ifadelerden kaçının. Kurduğunuz cümle herkes tarafından anlaşılabilecek basitlikte olsun.
5- Cümlelerinizi gelecek zaman yerine şimdiki zaman veya geniş zaman olarak kurun. ”Çok mutlu olacağım” demek yerine ”Çok mutluyum” deyin. Gelecek zaman kipi yaşamak istediğiniz durumu her zaman daha ileri bir zamana öteler. Böylece hiçbir zaman o durumun içinde olamazsınız.
6. Olumlamalarınız başka insanlar hakkında değil kendiniz hakkında olsun. ”Bana saygı göstersin” demek yerine, ”saygı görmeyi hak ediyorum” deyin.
7. Cümlelerinizi yumuşatabilirsiniz. ”Kendimi olduğum gibi kabul ediyorum” şeklinde ilk başta ikna olmakta zorluk çektiğiniz cümleleri ”kendimi olduğum gibi kabul etmeye başlıyorum”, ”kabul etmeyi öğreniyorum” şeklinde yumuşatın. Zamanla bu cümleleri kabul ediyorum şeklinde değiştirin
8-Olumlama cümlelerini kullanırken, aynı zamanda harekete de geçin: Artık her gün “zenginim” diyorum, yakında zengin olurum. Bu yanılgıya düşmeyin. Sadece zihninizi yeniden programlamanız yetmez. Hedeflediğiniz duruma doğru adım da atmalısınız. Bir aksiyon planı oluşturmalı ve harekete geçmelisiniz.
9- Bilinçaltının yapısını göz önüne aldığımızda gerçekçi düşünceler ile oluşturulmuş olumlamalar, 21 gün boyunca özellikle sabah ve akşam hissederek ve imgeleyerek yapıldığında etkili sonuçlar vermektedir.
Bu süreçte bir Yaşam koçundan da destek alabilirsiniz.
Huzurlu ve mutlu günler…
”BEN” Olmak İçin Çok Mu Geç?
”BEN” OLMAK İÇİN ÇOK MU GEÇ ?
Yaşantımızdaki her şey yolunda gibidir yada Yolunda gitmeyen şeylerin sadece biz farkındayızdır. İçimizdeki endişelerimiz, sonu gelmeyen arayışlarımız, neyi beklediğimizi bilmeden beklediklerimizin; sadece biz farkındayızdır.
Bir şeyler eksiktir, mutluluklar yarım kalmıştır. Bir yanımızda hayat bizi kendine sıkı sıkı bağlar gibi durur; Bir yanımızda boşluklar, korkular, manasızlıklar ve bunların yalnız biz farkındayızdır. Çevremizdeki herkes için, her şey yolunda gibidir. Herkes bir şeyler anlatmaya çalışır. Herkes bir şeyler bekler. Bize çizdikleri hayatı yaşamamızı isterler.
Peki size ait hayat hangisi ?
Kalabalığın içindeki yalnızlık mı…
Belki de tüm derdimiz anlaşılmaktır. Belki de başkalarının çizdiği hayatı değil, olmak istediğimiz kişiyi çizmek istiyoruzdur.
Hiç aynaya bakıp da, bu kim diye şaşırdığınız oldu mu? Aynada bambaşka siz gördünüz mü?
Bazen insanın kendisiyle yüzleşmesi gerekir. Tüm rolleri arkasında bırakıp ”BEN” ile yüzleşmelidir. Yıllardır susturduğu ”BEN’i” konuşturmalıdır. Yıllardır içinde çırpınan ve görmek istediği ”BEN” ile karşı karşıya kalmalıdır.Kendisi olarak yaşamayı öğrenmeli insan. Aradığı her şeyin içinde saklı olduğunu görmeli insan.
Belki bazen severek yaşadık, bize sunulan hayatı çoğu zamansa uzak kaldık, yabancı olduk önümüze sunulan hayata… İşte kendine ait olmayan hayat yaşadığını fark etmeli insan. Kendisiyle buluşmalı, kendinin ne istediğini görmeli, kendi yaşamının yönetmen koltuğuna oturmalı insan.
BEN OLMAK İÇİN ÇOK MU GEÇ? PEKİ…
‘‘BEN” olmak için hiç bir zaman geç değildir. ŞİMDİ SIRA SENDE !
Hiç bir şeyin arkasına sığınmadan, kaçmadan, korkmadan değişimi isteyerek sen olacaksın… Sana verilen başkalarının hayatının kopyasını değil, söylenenleri değil. Senin gerçekten ne olduğunun, ne istediğinin izini süreceksin. Senin içinde var olanla, gerçeklerle yüzleşme zamanı. Kendinle kucaklaşma zamanı…
Evet Kendimizle, içimizdeki ”BEN” ile mutlu olmak için asla geç değil. Sadece doğru bakmayı öğrenelim.
Sevgi dolu günler.
Sevinç Karakaya
Sorun Dolu Bir Kulak Mı? Huzur Dolu Bir Kafa Mı?
SORUN DOLU BİR KULAK MI? HUZUR DOLU BİR KAFA MI ?
SORUN DOLU BİR KULAK; Zaman zaman çoğumuz yaşadığımız olayların gerçek zamanlarından ayrılsak bile, sanki birisi kulağımızın içinde o sorunları bize tekrar tekrar hatırlatmaya devam eder. Bedenimiz sorunlardan uzaklaşır ama kulaklarımız halen, sorunlarla yaşamaya devam eder.
Gece yastığa başınızı koyarsınız ama kulaklarınızda ki sorunlar bir türlü uykuya dalmanıza müsaade etmez. Yatağınıza sorun dolu kulaklarla değil de, Huzur dolu bir kafayla girmek istemez misiniz? Eminim kim ”istemez olur muyum” diyorsunuzdur. İşin sırrına gelince…
Aslına bakarsanız işin sırrı hem çok zor, hem çok kolaydır. İşin sırrı kafanın değişmesinde yatıyor. Kişi bambaşka bir düşünce tarzını öğrenmeli ve düşüncelerini değiştirmelidir. Fakat düşüncelerini değiştirmek ciddi çaba gerektirir. Sonunda size huzur getireceği ise muhakkaktır.
Huzursuz yaşamak hiç kolay değildir. Gergin hayat zordur. Ahenkli ve stressiz olan huzurlu bir hayat en kolay yaşam biçimidir.İç huzuru kazanabilmek için; başlıca mücadele, rahatlamış bir tutumla, Allahın bize vermiş olduğu huzur hediyesini , kabul ederek ; Düşüncelerimizi olumsuzluklardan temizleyip, yeniden düşünce yapımızı inşa etmek için çaba göstermektir. Bunun herkes için farklı yöntemleri vardır. Her kişinin düşüncelerini boşaltacağı, huzura ulaşacağı kendi inanç değerlerine göre metotları vardır.
İstanbul da bir seminerim sırasında; Seminere çok az kalmıştı, Seminerin son hazırlığını yaparken, birisi dikkatimi çekti. Halinden sıkıntılı olduğu ve konuşma ihtiyacı olduğu belli oluyordu. Yanıma yaklaştı, kişisel problemi olduğunu ve bunu paylaşmak istediğini söyledi. Seminer başlamak üzere olduğu için o an konuşamadım ve beklemesini istedim. Seminer devam ederken, salondaki hal ve tavırlarından gergin ve stresli olduğu anlaşılıyordu. Ve daha fazla yerinde duramadı ki, salonu terk etti. Fakat çıkarken bir kart bırakmış üzerinde muhakkak arayın yazıyordu. Geç olmasına rağmen telefonunu çevirdiğimde, Karşımdaki kişi ;
”Konuşmak istedim, birlikte dua edelim istemiştim” dedi. ”Beraber Konuşup, dua edersek biraz huzur bulurum diye düşündüm’‘diye ekledi. Danışanlarım benimle konuşup kendi çözümlerini bulmak da onları desteklememi her zaman isterler fakat bu kişi kendi yöntemini bulmuş; o kafasını dua ederek boşaltıyor ama bunun için yanında onun elini tutacak bu haklı isteğine bir destek istiyordu. Başlamak için belki de ilk adıma ihtiyacı vardı. Devam edin dediğimde; ağlamalarla ve bir kaç doğru soru ile tamamen kafasındaki düşünceleri boşalttı. ”Bu deneyimi daima hatırlayacağım, aylardan sonra ilk defa içimi temiz, mutlu ve huzurlu hissediyorum” diyen sesi elbette bende unutmuyorum.
Bu kişi huzurlu bir akla sahip olabilmek için basit bir teknik uyguladı. Zihnini boşaltmış ve Allahın hediyesi olan huzura kavuştu. Bu teknik herkese göre değişir. Herkesin aklını bir yenileme yöntemi vardır. İç huzurun yöntemi zihni boşaltmayı bilmektir. Kimi için dua etmektir, kimi için meditasyon, kimi için mutlu olacağı bir ortam, kimi için bir dost, kimi içinde danışabileceği yargısız kendisini dinleyecek bir uzman; kişi bunu her ne şekilde yaparsa yapsın muhakkak düşüncelerini temizlemeyi, zihnini boşaltmayı öğrenmelidir.
HUZUR DOLU BİR KAFA; Olumsuzluklardan boşalttığımız aklımız, korkulardan, nefretlerden, güvensizliklerden, pişmanlıklardan ve suçluluklardan arınır. Kalbinizde sizi rahatsız eden bu düşünceleri birine açtığınız da, rahatladığınız hiç olmadı mı? İnsanların gerçekten güvenebilecekleri ve içlerine sıkıntı veren her şeyi , rahatlıkla anlatabilecekleri birine sahip olmanın, ne kadar önemli olduğunu sık sık gözlemliyorum. İster Dua, ister bunu anlatacağınız biri olsun yada başka teknikle diyelim ki, Bu aşamayı geçtiniz, Fakat;
”Zihni boşaltmak yeterlimidir ?”
Tabi ki zihni boşaltmak yeterli değil, Zihin boşaltıldığında boş kalan zihin yeniden dolmak ister. Uzun süre boş kalmayacaktır. Eski kovduğumuz, bizi mutsuz eden düşüncelerin zihnimize tekrar dolmaması içinde, Aklımızı sağlıklı, olumlu düşüncelerle doldurmalıyız ki, Eski düşünceler, endişeler, nefretler tekrar aklımıza gelmeye çalıştığında, Aklımızın kapısında ”DOLUDUR” yazsın.
Gün boyu ara ara seçilmiş bir dizi düşünceyi dile getirirsek, kendimizi huzurlu hissettiğimiz anları resmedip, gün içinde aklımızdan geçirmeye gayret edersek ve bilinç altının daha net dolması içinde bunu kendi sesimizle de sık sık tekrarlarsak; kafamız bizi huzura götürecek düşüncelerle dolar. Kelimelerin derin bir şifa gücü vardır. Bu gücü hayatımıza taşırsak;
” Kulaklarımız da ki sorunlar yerine, Kafamızdaki Huzurla başımızı yastığımıza koyarız.”
Sevinç Karakaya
Aradığın Enerji Çok Yakınında
ARADIĞIN ENERJİ ÇOK YAKININDA
Hayatı yaşamak için ne kadar enerjiniz var ?
Kimimiz bir çırpıda belki cevapladı, kimimiz bunu nasıl bilebilirim dedi, belki de bu soruya. Soruyu biraz kolaylaştıralım o zaman bana bir den beş’e kadar bir numara verin desem hayatı ne kadar enerjiyle yaşadığınızı söyleye bilir misiniz? Bunun için beş tam puan, bir ise acil durum diyelim … Genelde şaşırtıcıdır ki beş pek olmaz. Hatta cevap bir yada ikidir.
O zaman akla gelen sorular şu oluyor. Hayatı yaşamak için ihtiyacımız olan enerji nerede? Nerede kaybettik hayat enerjimizi? Bizi durduran neydi? Hangi yanlışımız enerjimizle bizi ayrı düşürdü? Neden bu kadar yorgun ve bitkiniz? Hatta bu günlerde çok gündemde olan; Neden kendimi üzerimizde çok yük varmış gibi tükenmiş hissediyoruz?
Peki enerjimizi bu kadar düşüren , bizi tüketecek noktaya getiren sebep ne? Bunun cevabını elbette biliyoruz. Bunu yapan kendimizden başkası değil, fakat bir insan bunu kendine niye yapar. İçimizde ki bir şey neden bizim hayat enerjimizi bizden alıyor.
Farkında olmamız gereken şey; Başarılı olmak için sahip olmamız gereken her şeye sahip olduğumuzdur. Belki farkında değiliz yada kendimizi geç kalmış zannede de biliriz fakat unutulmamalıdır ki, biz bizde olanı kaybetmemişizdir. Sadece içimizdeki yetenekler, kabiliyetler kullanılmayı unutulmuş belki de derin bir uykuya dalmışlardır. Bu Hayat enerjimizi geri alabiliriz.
” Eğer istediğiniz başarılı olmaksa, Hayat enerjimizin, sevincimizin ve hayatı yeniden keşfetme arzumuzun tüm performansına ihtiyacımız vardır.”
Yeter ki kendi farkındalığımızın farkına varalım. Durduralım dünyayı, ihtiyacımız olan sessizliktir. susmaya kendini dinlemeye , kendinin nasıl göründüğüne bakmalı insan. Gürültünün içince anlamayız; herkes bir şey söyler, en uzağından en yakınına. Susun diyebilmek , bana sessizliği verin demek gerekir. Kendi Farkındalığına ancak böyle varabilir ve tekrar kendi kaynaklarına dönüp içindeki uyuyan enerjisini ancak böyle bulabilir insan.
Her insan farklıdır, farklı bir dünyadır. Diyor ki Jostein Gaarder;
“Joker küçük bir delidir. Herkesten farklıdır o. Ne sinektir ne karo, ne kupa ne de maça. Sekiz veya dokuz, papaz veya bacak değildir. Her şeyin dışındadır, ötekilerle aynı yere ait değildir. ”
Biz Jokeriz, Herkesten farklıyız,her şeyin dışında; İnsan önce bunu farkına varmalı aradığı enerji kendi kaynaklarında unutulmamalı ki ” Her insan ayrı bir alemdir.” Başka hayatların kopyasında aramamalı enerjisini kendinde aramalı kaybettiği sandığı enerjisini…
ARADIĞIN ENERJİ ÇOK YAKININDA; ARADIĞIN ENERJİ ”SEN’de”
Sevinç Karakaya