Eşinizi Ne Kadar Tanıyorsunuz?
EŞİNİZİ NE KADAR TANIYORSUNUZ?
Evliliğe karar verme noktasına gelinmiş ise; Çiftler birbirini çok iyi tanıdıklarını düşünürler. Fakat evlilik de aradan yıllar geçtikçe, şunlar dökülmeye başlar ağzınızdan ” Sanki yıllardır tanıdığım eşim değil, başka biri var karşımda”,”İnsan aynı yastığa baş koyduğu kişiyi bile tanıyamıyor”, ”Her gün yeni bir huyunu öğreniyorum” Yabancı gelmedi demi? Özellikle mutsuz evlilikleri olan çiftler de yapılan araştırmalarda, mutsuzluklarının önemli nedenlerinden biri, eşlerin birbirini yeterince tanımadıklarından kaynaklanmaktadır. Bu durumun da temelinde eşlerin birbirlerinin yaşamındaki ayrıntılara dikkat etmemeleri vardır. Erkek karısının, kadın da kocasının nelerden hoşlandığı, hedefleri, korkuları, sıkıntıları, umutları hakkında çok az bir bilgiye sahiptir. Aslında bu da eşlerin aynı pencereden değil farklı pencerelerden bakıp farklı hayallere daldıklarının göstergesidir.
Eşinizi Ayrıntılarıyla Tanıyor Musunuz?
Sorulduğunda herkes eşini çok iyi tanıyordur. Hatta ”Onu benden iyi hiç kimse tanıyamaz” bile diyenler vardır. Fakat gerçekten böyle midir? Eşinizi herkesin tanıdığı yüzeyselliğinden biraz daha derin, fakat ayrıntılı bir şekilde tanımıyor olabilir misiniz?
Kadın sinemaya gitmekten hoşlanıyor bunu eşi bilir, fakat karısının hangi sanatçıları en çok beğendiğini bilemez. Kadın da Kocasının patronunun ismini, en iyi anlaştığı iş arkadaşlarının isimlerini hatırlayamaz. Oysa mutlu evliliklerde, çiftler, birbirlerinin dünyasıyla çok yakından ilgilidirler. Birbirlerine ait bilgi depolarını geliştirmişlerdir ve bilgilerini de sürekli güncelleştirirler. Böyle çiftler, birbirlerinin geçmişlerindeki önemli olayları, kişileri hatırladıkları gibi, geçen zamanla birlikte eşlerinin dünyalarındaki olaylar, duygular değiştikçe bilgilerini güncellemeyi sürdürürler. Hayatı sadece beraber geçirmemiş aynı zamanda beraber paylaşmışlardır.
Belki bize gereksiz ayrıntılar gibi gelse de bunlar çok önemli detaylardır. Evliliğinizde mutluluk kaynağı da işte bu küçük ama büyük bağlılıklar oluşturan detaylarda saklıdır. Dışarıda yenen bir akşam yemeğinde, erkek eşinin diyetinde kırmızı et yemediğini, eşinin o gün iş yerinde çok önemli ve gergin bir toplantısı olduğunu bilir. Kadın eve işden geç gelen eşinin o gün hangi tv programlarını sevdiğini bildiği için kaydeder,eşinin son zamanlarda ölümden daha çok korktuğunu da bilir. Bunlar ayrıntı gibi görünse de hayatı beraber paylaştığının, birbirinin gerçekten yol arkadaşı olduğunun ispatı gibidir.
”İnsan bildiğini tanıdığını sever. Bilmediğinin ise düşmanı olur.” Bu ve benzeri bilgilere sahip değilseniz, eşinizi tam olarak tanıyamazsınız. Yeterince tanımadığınız birini gerçek anlamda nasıl sevebildiğinizi söyleyebilir misiniz?
Evlenmeden Önce Tanımaya Başlayalım
Başta da dediğim gibi evlenmeden önce çok iyi tanıdığımızı söyleriz oysaki , bu tanıma sadece yüzeyseldir. Evlenmeden önce çiftler, birbirlerinin hobi, spor,neyden hoşlanır, nerelere gider, ne okumuş… sadece yaşamlarını değil, birbirlerinin hayata dair en derin özlemlerini, inançlarını, endişelerini ve korkularını da öğrenip, evlendikten sonra da eşlerine ait bilgilerini de beraber yaşarken her daim güncellemelidirler. Kendini geliştiren çiftler arasında sadece sevgi güçlenmez, stresli olaylar veya evlilikte çıkabilecek diğer çatışmalarla baş etme güçleri de artar.Eşler birbirlerini ne kadar iyi tanır ve anlarlarsa, bazen fırtınalar yaşanan evliliklerinde birbirlerine tutunup hayatla ve birbirleriyle bağlantılarını koparmadan sevgiyle yollarına devam edebilirler.
Eşinizle İlgili Bilgileri Güncel Tutun
Zaman akıp gidiyor. Eski bilgilerimiz ile hayatımızın hiç bir alanına devam edemiyoruz. Bilgisayarımız, telefonumuz bize kullandığımız programın bir üst sürümü çıktığında uyarıyor güncelleyin diye, ”Peki ya birbirinizin hayatınızdaki yeniliklerle alakalı güncellemeleri yapıyor musunuz?” yoksa yabancılaşıyor musunuz? Evet hayat yoğun , fakat aile huzurunuz için, ne kadar meşgul olursanız olun, birbirinize öncelik tanıyın. Bugüne kadar belki birbirinizi daha iyi tanıyabilmek için gereken zaman elinize geçmemiş olabilir, ama bugünden itibaren mutlaka haftada en az iki gün baş başa sohbet edebilmek için birbirinize vakit ayırın, günlük yaşantılarınız, umutlarınız, hayalleriniz, hedefleriniz, sıkıntılarınız, korkularınızla ilgili her türlü duygu ve düşüncenizi birbirinizle paylaşmayı öğrenin. Göreceksiniz ilişkiniz daha güçlenecek, aranızda çıkabilecek çatışmalarla baş edebilme donanımlarınız artacak ve en önemlisi aranızdaki sevgi daha da büyüyecektir. ”İnsan birbirini tanıyıp ortak noktalarını güçlendirdikçe sevgide hayatınızın her alanına hakim olacaktır.”
Sevgiyle Kalın…
Kendimizi Tanımak
KENDİMİZİ TANIMAK
Hepimiz bazen deriz hiç büyümeseydik de keşke hep çocuk kalsaydık. Bir çocuğa bakınca onda neler görürsünüz?, Haz mı?, Merak mı?, Hayatı heyecanla yaşayacak ve keyif aldığı coşku mu? o çocuk da ne görüyorsunuz?
Bizde aynen onun gibiydik hayatı merak eden, Bizde yargılanmak umurumuzda olmadan hayatımızın merkezinde duygularımızı istediğimiz gibi ifade edecek özgürlüğe sahiptik. Ağlamak istersek ağlardık, gülmek istersek güler ve aynı zamanda etraftan keyif alır, keyif verirdik. kendimizi olduğumuz gibi ifade etmek en doğal hakkımızdı. Biz büyüdük ve ne değişti?
Sevmeyi mi unuttuk ?
Kendini sevmek çok önemlidir. Çünkü kendini sevmek hayatı, başkalarını sevmektir. Bir insan canlı, cansız hayatın içindeki varlıklara ne kadar saygı duyuyorsanız, aslında bu sizin kendinize, olan saygınızı gösterir. Kendinizi de o kadar sever ve sayarsınız. Kendinize olan saygınız; ne kadar yüksekse kendinizi de o kadar iyi hissedersiniz. Hayatınızın kontrolü eliniz de olur. Hatta hayatta güçlükler de yaşasanız, bu güçlüklerle mücadele size enerji verir. Çözüme odaklanırsınız, istediklerinizi gerçekleştirme planları yaparsınız. Bu sadece çocuklukta mıydı acaba ya şimdi? durum nasıl.
Sanki Çocukluk dönemi geçince; rüya bitmiş de gerçek sandığımız yalana dönmüş gibi hissederiz. Kendimizi ”korumak” için çevremizde bir duvar oluştururuz. Kendimiz gibi görünerek, kendi benliğimizle onay, kabul ve sevgi görmediğimizi anladığımızda, ihtiyaç duyduğumuz sevgi, onay ve kabulü görmek için, maskeler takar olmadığımız kişi gibi davranırız. Adeta içimiz deki BEN’i kaybederiz. Kendimize güvenimizi kaybettikçe başkalarına olan güvenimizi de kaybederiz. Tabi aynı zamanda kendimize olan sevgi ve saygımızı da kaybederiz.
İçimizde bizi etkileyen negatif bir egomuz vardır; O devamlı sadece haklı olmak ister, haklı olmak uğruna düşünceleri hisleri saptırır. Halbuki sağlıklı her bireyin geliştirmesi gereken; pozitif egosunu geliştirmektir. Pozitif ego; İçimizde ki kaynakları keşfetmemizi kendimizi sevmeyi, doğru düşünmeyi, doğru hissetmeyi ve davranmayı sağlar yani bizi sağlıklı birey olma yolunda ilerletir.
Pozitif egoyu düşüncelerimizi, hislerimizi dinleyerek anlaya biliriz. Pozitif ego tek başına, olabildiği anlardan haz alır yalnızlığı sever, bunlar kendini keşfedip yeni şeyler oluşturmak için çok önemli fırsatlardır, pozitif ego için. Negatif ego ise yalnızlıktan korkar. Pozitif ego Ben’e hizmet ederken, negatif ego içinizdeki ben’in kontrolünü ele geçirmeye çalışır.
Maalesef insanların bazıların da kendisine olan saygıları o kadar düşüktür ki, Adeta kendilerini yok etmeye odaklanmış gibidirler. Birçoğumuz neyse ki; iniş çıkışlar yaşasak da, hayatta karşılaştığımız onca umutsuzluğa rağmen hayata halen sıkı sıkı tutunmaya devam ediyoruz. Bazen belki kendimizi çok iyi hissediyoruz, bu zamanlarda kendimize olan saygımız yüksekken, bazen problemlerle karşılaşıp kendimize olan saygımız düştüğünde kendimizi kötü hissediyoruz. Bilmemiz gereken şey ise tüm kişisel sorunlarımızın altın da kendimize düşük bir saygı vardır. Daha kaliteli ve bizi mutlu eden bir hayat için; demek ki yapmamız gereken ilk olarak kendimize olan saygımız yükseltmektir.
Kendimize olan Saygımızı geliştirmek için; onu eğitmek gerekir. Bireysel gelişimin, en etkili, gerçek terapisi, kişinin iç dünyasındaki BEN ile tekrar bağlantıya geçmesi ile olur. Ben ile bağlantıya geçme; Kendini tekrar, tanıma yeteneklerinin farkına varma ile olur. Hayatta eğitim süreci bir kere başladığında hayat boyu sürer. Hayatın keyfini en hızlı arttıran şey kişinin öğrenmeye duyduğu açlık ve bu açlığın doyurulmasıyla olur. Hayat sürekli öğrenilen bir okuldur.Ve öğrendiğimiz şey ise BEN’ dir yani kendimiz.
Kendimizi tanıdığımız ölçü de kendimizi severiz. Kendimizi sevdiğimiz ölçüde de hayatı ve başkalarını severiz. Oyunun kuralı bu. Kendine verecek sevgisi olamayanın başkalarına verecek sevgisi de olmaz. Var olduğunu söylüyorsa muhtemelen yalandır. Kişinin belki kendinin bile farkında olmadığı, içindeki duygusal ihtiyaçlarını doyurma gösterisidir bu sevgi sadece…
Kendimizi sevmek için tanımamız gerekir. kendimizi tanımak için ise kişinin ”Kendimi tanıyor muyum?” sorusuna cevap bulması gerekiyor. Gelişmiş insanlar kendilerini tanırlar. Kendini tanımak demek kendimizi gizli, açık, kendimizin farkında olmadığımız kör noktalarımızla, ve kendi içimizdeki potansiyelimizi tanıyarak olur. Bunları tanıyıp, bunlarla barışıp, kabullenmek ve geliştirmemiz gereken yönleri bulup geliştirerek ancak olur.
Kendini tanıyan insan ancak kendini sever. Kişi tanımadığının düşmanı olur kendinizi sevmek için kendinizi her halinizle tanıyın…
Sevinç Karakaya
Devamı