Sıkıcı Evliliklere Son!
SIKICI EVLİLİKLERE SON!
Konu ilişkiler olduğunda, hemen hemen bir çok çifttin ortak sorunu zaman geçtikçe birbirine karşı o eski aşkın, tutkunun kalmadığı gibi, ilişkilerin sıradanlaştığı tek düze bir hal almasıdır. Kişiler birbirlerine çok aşık olup, gözleri birbirinden başka bir şey görmese bile, hatta evlenene kadar aile ve maddi faktörler başta olmak üzere bir çok sıkıntıya beraber göğüs germiş olsalar bile, ilişkiye yeteri kadar önem ve çaba harcanmaması sonucu ilişkide monotonluğun olması çok doğaldır. Danışanlarımdan şunu duyarım ”İlişkimiz için her şeyi yapıyoruz, hep birlikteyiz ” İşte bazen de yapılan şeyler yanlış yada gereğinden fazla olduğunda da ilişkiye zarar verip kişileri birbirinden sıkılacak duruma getirebiliyor. Peki ama nasıl buna çözüm bulacağız diyorsanız gelin bir kaç maddeyi beraber değerlendirelim.
Evlide Olsanız Kendi Şahsi Hayatınıza Sahip Çıkın
Maalesef uzun ilişkilerde ve evliliklerde kişiler, daha öncesinde bir hayatları olduğunu unutur ve hep birbirlerine odaklanabilirler. Fakat unutmamak gerekir ki dışarıda eşinizin dışında sizin ve onun da bir hayatı var ve bu hayatta hızla devam etmekte. Bir çok çift aslına bakarsanız bunu çok bilinçli yapmakta, sanki normal olan buymuş gibi davrana bilmektedir. Karıştırılmaması gereken evet evlilik hayatı kişilerin bekar hayatlarından uzaklaşıp, birbirlerine evliliğin gerektiği paylaşımları ve saygıyı getirse de, dışarıdaki sosyal hayatları devam etmektedir. Kısıtlamalar getirmek aynen şuna benzer; bir odada pencere açmadan oturduğunuzu ve zamanla oksijenin azaldığı için nefes almadığınızı hissedip boğulmak gibi, hem sizi hem eşinizi artık bu ilişki boğmaya başlar. Eşinizden önce arkadaşlarınızla birlikte olurdunuz, ailenize daha fazla zaman ayırırdınız, iş yerinizde daha fazla vakit geçirirdiniz ya da kendinizi geliştirmek için kurslara giderdiniz. Şimdiyse hayatınızın tek merkezi ilişkiniz ve eşinizse orada ciddi sıkıntı var demektir. Monotonluktan uzaklaşmak için kendinize ve eşinize nefes alacak zamanlar ayırın ve hayatınıza sahip çıkın.
Hayatınıza Yeni İnsanlar Alın
Evlenen çiftlerde evli kişilerle görüşme, yeni kişilerle tanışmaktansa birbirlerine kalmayı tercih edebiliyorlar. Buda yine eşlerin ortak hareket etme takıntılarından kaynaklı başka bir sorundur. ”Biz çiftiz ve çiftlerle görüşmek zorundayız” düşüncesi çiftlerin bekar hayatlarında ki arkadaşlarından uzaklaşmaya yada yeni arkadaşlıklar edinmemeye itmektedir. Unutmaması gereken hayatımıza giren her kişi, bize bir şeyler öğrete bilir. Ve yeni insanlar ile yeni şeylerin hayatımıza girmesi ilişkimize de muhakkak yeni paylaşımlar katacaktır. Buda ilişkinizi monotonluktan uzaklaştıracaktır.
Eşinizin Sevdiği Kişilere saygılı Olun
Hayatta sadece eşiniz değil, kim olsa sevdiklerini kötüleyen ve sevdiklerine saygı duymayan kişiler ile görüşmek istemediği gibi araya bir mesafe koymak ister. Evliliklerde ise eşlerin birbirlerinin ailesine saygı göstermemesi ilişkileri gerer. Oysaki aile ile ortak paylaşımlar bulmak, ilişkileri daha samimi ve daha güçlü kılacaktır. Elbette eşinizin ailesini çok sevmek zorunda değilsiniz, Fakat sevdiğiniz kişiyi yetiştiren ve varlığına sebep olan kişiler olduğunu unutmayın. Muhakkak eşinizi daha çok sevmenizi ve onun hakkında daha çok bilgi edinmenizi sağlayacak hikayelere sahiptirler.
Tartışma Yönteminde de Monotonlaşmayın
İlişkilerde zamanla kavgalar bile monotonlaşıyor. Önce küsülüyor sonra bir taraf, barışmaya çalışıyor, sonra barışma ve tekrar benzer kavgalar… Zamanla ilişkilerde tartışmanın dahi öneminin kaybedilmesine sebep oluyor. Kişiler bu küs/barış ve kaç/kovala ilişkilerinden başta hoş gelse de bir süre sonra bunalabiliyorlar. Kavgalarınızda daha ılımlı olmalı ve kendinizi iyi ifade etmeye çalışmalısınız. Ancak çözüm odaklı olursanız sorunları aşabilirsiniz.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Evdeki Huzurun Sırrı
EVDEKİ HUZURUN SIRRI
Yazılarımda genel olarak, aile içi huzura bizi neler götürebilir yada daha huzurlu hayat için nelerden uzak durmalıyız bunlar üzerinde durmaya çalışıyorum. Bana gelen danışanlarımın bir çoğunun hayatında sıkıntı olarak gördüğü şeylerin başında; ilişkilerinde yaşadıkları problemlerden kaynaklanması bu konulara ağırlık vermeye beni itiyor.
Huzur Size Hediye Edilmez Onu Siz Elde Edeceksiniz;
Hayatta bir insanın, her şeyi tam olsa da, ilişkilerinde yada aile içinde yaşadığı huzursuzluk tüm hayatını çok ciddi etkileyen bir faktördür. Siz istediğiniz kadar “mutluyum, yaşıyorum, sıhhatliyim,” diyebilirsiniz. Huzurunuz yoksa bunların tadını çıkaramazsınız. Bir ilişkide huzur var ise çevresinde ki tüm negatifliğe bir nevi katalizörlük yapabilir. Huzurun hakim olduğu bir ilişki, kişileri cennetten bir köşeye götüre bilir. Fakat huzur size dışarıdan bir hediye olarak sunulmaz, ilişkilerde huzur bizzat kendi çabanız ile kazanılması gereken bir durumdur.
Bulunduğunuz yere sığabilmek; zevk alabilmek; tadını çıkarabilmek için huzurlu bir ruha sahip olmak çok önemlidir. Şöyle düşünün ; ”Herhangi bir ruhsal sorununuzun olmadığını ve eşinizle çok önemli bir problem yaşamadığınızı varsayalım nasıl hissederdiniz?” . Biraz düşünün lütfen ”Size huzur veren şeyler nelerdir?” ” Evlilikte huzur nedir ya da huzuru sağlayan şey nedir?” Elbette huzur vazgeçilmezdir.
Huzur Kendi Tepkinizde Saklıdır;
Tekrar etmek gerekir ise; Huzurunuzu yalnızca kendiniz sağlayabilirsiniz. Fakat evli ya da nişanlıysanız veya bir sevgiliniz varsa ve karşınızdaki size huzur vermiyorsa, bunu sorun elbette yapabilirsiniz. Unutulmaması gereken ise; O istediği kadar huzursuzluk yapsın, esas olan kendinizdir. Önemli olan hareketleriniz, sözleriniz ve davranışlarınızla kullandığınız vücut diliniz ve ses tonunuzdur. Bu şekilde size atılan okların hedefi olmaktan çıkabilirsiniz. Karşımızdaki kişi ne yaparsa yapsın durum sizi etkilemez hale gelirsiniz.
Şimdi diyeceksiniz, Bunu yapabilmek kolay mı? Haklısınız hiç kolay değil. Fakat Şöyle bir film düşünüm; kocanız geliyor ve başlıyor bağırmaya, Şimdi dışarıdan bakalım ve olayı film seyreder gibi izleyelim. ”Bağıran mı kabahatli yoksa, bağırtan mı?” Diyeceksiniz ki “Ben ne yaptım ki? Durmadan bağıran kişi o”.
Görünüş olarak evet hiçbir şey yapmadınız, ama gerçekten bir şey yapmadınız mı? Acaba içimizde bizim bile çok fark etmediğimiz korkularımız, nefretlerimiz yada tepkilerimiz bu durumu çağırmış olabilir mi? Ve buna sebep olan duygu yada davranışın değişmesi acaba durumu düzeltir mi? Daha öncede bahsettiğim gibi hayatta hiç kimse kendinden başkasını değiştiremez, siz de eşinizde… Fakat olaylara bakış açınızı, sizin için önemini yada olaylar karşınızdaki duruşunuzu değiştirebilirsiniz. Yani siz kendinizi değiştirdikçe karşıdaki kişi ya değişmek ve istediğiniz yani sizin tepkilerinize göre biri olmak zorundadır yada sizden uzaklaşacaktır. Fakat sonu ne olursa olsun sizin için en mutlu ve kaliteli hayat şartlarını yakalamış olacaksınızdır.
Peki Neler Yapacağız Yada Yapmalıyız?
Öncelikle unutmayın mutlu bir evlilik sizin elinizde. Bunun için şunlara dikkat etmekle Başlayabilirsiniz.
Tatlı Dilli Olun; Elbette eşlerin arasında bazı anlaşmazlıklar olabilir. Ancak önemli olan, kişilerin aynı zamanlarda çok sinirli hareket etmemeleri. Eğer eşiniz sinirli ise siz alttan alın. Bazen haklı olsanız bile yanlış zamanda söylenmiş bir sözle haksız taraf oluverirsiniz. Haklı olsanız bile ortamın sakinleşmesini bekleyin. Hem böylece istediklerinizi yaptırma şansınız da artacaktır. Unutmayın ki ”Tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkartır”
Birbirinizle Yüksek Sesle Tartışmaya Girmeyin; Bir tartışma esnasında o sesini yükseltti diye siz de sakın bağırmaya başlamayın. Bağırmak hiçbir şeyi çözmeyecektir. Hiçbir koşulda, eşinize karşı sesinizi yükseltmeyin. Sevgiden önce aranızdaki saygıyı koruyabilirseniz, uzun yıllar süren mutlu bir evliliğiniz olur.
Eleştirileriniz Yumuşak Olsun; Tabii ki eşinizin birtakım hareketlerini beğenmeyebilirsiniz. Bu konudaki düşüncelerinizi dile getirmekte de özgürsünüz. Ancak önemli olan, bunu nasıl yaptığınızdır. ”Şu hareketinden nefret ediyorum” yerine, ”Hayatım bence böyle davranmak sana hiç yakışmıyor” diyebilirsiniz.
Güç Savaşlarına Girmeyin; Eğer tartışmayı mutlaka birinin kazanması gerekiyorsa, bırakın eşiniz kazansın. Aşkın bir güç yada iktidar savaşı olmadığını bilerek hareket edin. Evlilik bu durumu daha da hassaslaştırır. Tartışmayı kimin kazandığı ya da kaybettiği ne kadar önemli sizin için?
Geçmişi Tekrar Tekrar Masaya Yatırmaktan Vazgeçin; Hiçbir zaman geçmişte yapılan hataları eşinize hatırlatmayın. Bir tartışmada, birdenbire konuyla ilgili ya da ilgisiz, eşinizin eskiden yaptığı bir hatayı gündeme taşımayın.
Eşinizi İhmal etmeyin; Birbirinizden farklı hayatlarınız olabilir, eşiniz maça giderken siz de eski kız arkadaşlarınızla dışarı çıkabilirsiniz. Ama bir plan yaparken eşinizin fikrini almıyorsanız, yanlış yoldasınız. Eşinizi her şeyden önde tutmalısınız.
Yatağınıza Girmeden Muhakkak Barışın, Küs Yatmayın; Şiddetli bir kavga etmiş olsanız da yatak odanıza, dolayısıyla yatağa asla dargın girmeyin. Yatmadan önce mutlaka tüm sorunlarınızı halledin. Yatak odanız, sizin için özel bir dünya. O odaya sorunlarınızı taşımayın.
Eşinize İltifat Edin; Gün içinde en azından bir kere hayat arkadaşınıza güzel bir söz söyleyin. Onun için önemli olan sizin ne düşündüğünüzdür. Özür dilemeyi bilin Eğer yanlış bir şey yaptıysanız, bunu itiraf edin ve özür dileyin. Ancak tabii ki bunu alışkanlık haline getirmeyin. “Nasılsa özür diliyorum, konu kapanıyor” diye düşünmeyin.
Olumsuzlukları Çağıran Korkularınızdan Kurtulun; Olumsuz düşünmek olumsuzluklarını hayatınıza çeker, genelde kişiler evliliğinde başlarına gelmesinden korktuğu şeyleri tecrübe ederler. Korkularınızla yüzleşip vedalaşın.
Hayatta çözümü olmayan bir şey yoktur. Siz yeter ki sorunun değil çözümün bir parçası olmayı deneyimleyin.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Eşinizle Aranızdaki Her Şeyi Ailenize Anlatmayın
EŞİNİZLE ARANIZDAKİ HER ŞEYİ AİLENİZE ANLATMAYIN
Eşler arasındaki sıkıntılar ne kadar ailelere yansıtılmalı?, Aileye yansıtmak sorunu arttırır mı? yoksa Çözümü kolaylaştırır mı?… Eşlerin sorunlar yaşadıklarında bunu kendi ailelerine yansıtmalarını sıklıkla görüyoruz. Hatta konu artık sadece eşler arasında değil, aileler arası bir sorun haline yada çözülmesi gereken bir mesele halini alabiliyor. Aslında hep duyduğumuz bir söz var sanırım burada çok yerinde olacak; ”Kol kırılır yel içinde kalır”. Yani bazı şeyler sadece iki kişiyi ilgilendiren ve yeri geldiğinde bir sır gibi saklanması gereken olaylardır.
Belki ailenizle aranız çok iyi ve hayatınızda bir çok konuyu paylaşabiliyor olabilirsiniz. Hatta her ne kadar yetişkin olsanız bile küçüklüğünüzden beri ne zaman başınız sıkışsa, güvenli bir liman arasanız onların kanatları altına girmeyi bir alışkanlık haline getirmiş olabilirsiniz. tecrübelerinden yararlanmayı, bir çok konuda fikirlerini alarak yaptığınız işlerde daha huzurlu ve kendinize gösterilen şefkatle kendinizi daha da güvende hissetmeniz de çok doğaldır. Fakat bu hayatta aileniz ile paylaşmamanız gereken tek şey belki de eşinizle yaşadığınız problemlerdir.
Neden Ailemle Eşimle Aramdaki Sorunları Paylaşmamalıyım
Şöyle düşünelim; Ailenize eşinizle yaşadığınız bir problemi ağlayarak, üzüntülü bir şekilde aktarıyorsunuz bu durumda sizce aile problemler karşısında objektif kalabilir mi? yada yansız, yargılayıcı olmadan size akıl vermesi ve hatta sizi sadece dinlemesini bekleyebilir misiniz? Siz kaç yaşınıza gelmiş olursanız olun, ailenizin biricik, bir tane kızısınızdır/oğlusunuzdur. Ne kadar büyüyüp bir yetişkinde olsanız onlar halen sizin üzüntülerinizle dertlenir ve tabi ki bu yaşadıklarınıza kayıtsız kalmaları mümkün değildir. Kayıtsız kalmadığı gibi kendi çocuğunu üzen kişi onun eşi de olsa, bu olayları tepki vermeden, sinirlenmeden dinlemeleri çok zordur.
Her ne kadar iyiliğimizi de isteseler, bizi korumak amacında da olsalar, objektif olmayan tutumlar özellikle yaşadığımız sorun nedeniyle, içinde bulunduğumuz duygusal süreçte zarar verici olabilir ve bu daha büyük sorunlar oluşturabilir. İki kişiye bırakılsa çözülecek bir sorun içinden çıkılmaz bir hal alabilir maalesef.
Ailenize gidip “eşim bana şunları yaptı” dediğinizi düşünelim. Tabi bu aktarımlarda yaşadığınız olayları, haklı olduğunu düşündüğünüz için, kendi penceresinden tek taraflı ve yanlı olarak anlatmamanız mümkün değildir. Zaten ailelerde karşınızda üzgün olarak gördükleri evlatlarının anlattıklarının arkasını sorgulamaz; bu noktaya gelene kadar olan olaylar, eşinizin neden bu şekilde davrandığı aileniz için hiç önemli değildir. Onlar için sonuç önemlidir ve nihayetinde gelinleri ya da damatları, çocuklarına bu şekilde davranmış veya üzecek sözü söylemiştir. Fakat olaya biraz daha derin bakıldığında; sözün bir cümle gerisinde, siz eşinizin damarına basacak bir şey söylemiş ve onu kışkırtmış olabilirsiniz. Ya da hareketlerinizle eşinizi çileden çıkartmış ve istemeden sizi kırmasına sebebiyet vermiş olabilirsiniz. Hatta onun hareketi, tamamen kendini savunmadan kaynaklanmış bile olabilir. Ama aileler genelde sizin onlara aktardığımız, eşinizin tek başına kabahatli olduğunu kanıtlayan son harekete ve son cümleye takılırlar. Ve bunun üzerinden mahkeme salonuna gitmeden daha mahkemeler kurulur, anne baba birer savcı hakim oluverir ve aslında çözümü belki de çok kolay olan bu ilişkiyi orada çok rahat o sinirle bitirebilirler.
Hiç Bir Aile Çocuğunun Yuvası Yıkılsın İstemez
Tabi ki hiçbir aile, çocuğunun yuvasının yıkılmasını, hele pire için yorgan yakmasını hiç istemezler. o sinir hali geçip, koruma güdüsüyle ilk tepkiler verilse bile, bir süre sonra sakinleşen aileler hayat tecrübeleri ile aklıselimliği ele alır ve yapıcı davranmaya çalışırlar. Burada en azından birçok aile demeliyim, çünkü bir hareket ya da tek cümle yüzünden çocuğunu istemediği halde eşinden ayırmaya zorlayan çok aile de gördüm maalesef. Bu ailelerde aslında artık çocuklarının derdini bırakıp kendi egolarını tatmin etmek isteyen ve doğrularını benimsetmeye çalışan aileler oluyor. Çocuğuna sevgisinden ziyade ”Benim çocuğuma bunu nasıl yapar” düşüncesiyle adımlar atmaya çocuğunu zorlayıp istenmeyen boşanmalara sebep olabiliyorlar.
Sakinleşince Eşler Birbirini Kolay Affeder
Büyük bir ihtimalle, artık bu bardağın taşma noktası değilse, siz sakinleşir ve eşinizle barışmaya karar verirsiniz. Çektiğiniz üzüntüden sonra barışmanın heyecanı ve tazelenmesiyle, eşinizi çoktan affetmişsinizdir. Hoş zaten sakin sakin düşününce, siz de hatalarınızın farkına varıp, bende ”Çok sinirlendirmişim, çok üstüne gitmişim” çok büyük bir ihtimaldir. Belki de o anda o sinirle sizin de ettiğiniz lafın yenilir yutulur tarafı yoktur ve nereye gideceğini ettiğiniz lafın farkında olmayıp sizde eşinize çok zarar vermiş olabilirsiniz. Netice itibariyle bunun için yuva mı yıkılır?demiş; Siz onu affetmişsinizdir, o da sizi. Artık her şey yolundadır. İki eş için arada bir sorun kalmamıştır. Peki ya aileler için sorun bitmiş midir?
Aileler Gelinini/ Damadını Asla Affetmezler
Anne baba konuyu affetmiş gibi, görünse de asla affetmezler. Hiçbir anne baba, çocuğunun üzülmesine kıyamaz ve çocuğunu üzen insan onun eşi bile olsa, affetmez. Belki çocuğunun hatırına, ya da çocuğunun hayatında ek bir sorun çıkartmamak adına susar veya durumdan habersizmiş ya da olayı unutmuş gibi davranır. Ama bu olay hep akıllarında kalacaktır ve su yüzüne çıkamasa da en azından duydukları saygı ve sevgi azalacaktır. Bu da bir şekilde davranışlarına yansıyacak, sizin ve eşinizin üzerinde yeni bir sorun bulutu olarak zaman zaman gölgesi üzerinize vuracaktır.
Sonuç olarak; Eşler birbirleri arasında yakınlaşmalar ve jestler olduğunda, özelliklede o sinir halinin kalkması ile, sorunu çözebilirler. Fakat ailelerin şahit olduğu yada duyurulduğu sorunlar, hem ömür boyu size hatırlatılabilir, hem de siz unutsanız da onlar içinde yaşamaya devam eder ve gelini/damadı artık gözlerinde eskisi gibi hiç olmaz. Şu güzel sözü hayatınıza geçirmekte fayda vardır.”Kol kırılır, yel içinde kalır.”
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Kayınvalidem Yatak Odamızda
KAYIN VALİDEM YATAK ODAMIZDA
Soru; 13 yıllık bir evliliğe sahibim. Eşimin babası öldükten sonra annesi yalnız kaldığı için bizimle yaşamaya başladı. Aslına bakarsanız, İlk başlarda bizimle kalmasına karşı değildim fakat artık rahatsız olmaya başladım. Çünkü evin içinde sürekli dolaşıyor, gece yarısı odamıza girip oğlunun üstünü örtmeye çalışıyor ve bunun gibi rahatsız edici pek çok davranışta bulunuyor. Yani neredeyse aramıza girip bizimle yatamadığı kaldı. Eşime rahatsızlığımı söylediğimde ”Annem yaşlı kadın idare et” diyor. O gelecek diye diken üstünde yatıyorum, eşime bile sarılamaz oldum. Eşime yüklenip aramızı da bozmak istemiyorum. Lütfen bu konuda yardımcı olun…
Lale/ İzmir
Cevap; Kimsesiz kalan aile büyüklerinin çocuklarının yanında kalması çok sık görülen bir durumdur. Çok kaliteli bakım evleri olmasına rağmen, bu durum bir terk edilmişlik ve kimsesizlik gibi göründüğü için yaşlı anne ve babalar buraları pek tercih etmez. Bunun yerine çocuklarıyla birlikte olmak isterler. Eşinizin annesi, ölen kocasının yarattığı boşluğu oğlu ile doldurmak isteyebilir ve tüm ilgisini ona yöneltebilir. Ancak burada evlilikteki bazı sınırların ihlal edilmemesi gerekir. Evliliğin önemli unsurlarından biri cinselliktir ve cinsellik mahremiyet olmadan mutluluk vermez. Bu nedenle çat kapı yatak odasına girilen bir çiftin sağlıklı ve mutlu bir cinsel hayatı olamaz. Bu durum bütün ilişkinizi olumsuz etkileyebilir ve sizi geri dönüşsüz zor bir yola sokabilir. Burada kayın validenizi uyarmak eşinize düşüyor. Eşiniz annesini kırmadan, onun anlayabileceği bir dilde yatak odasının yalnızca size ait olduğunu, oraya sizin izniniz olmadan girmemesi gerektiğini söyleyebilir. Ayrıca eşinizle baş başa kısa bir hafta sonu kaçamağı yapmanız, aranızın yeniden ısınmasına yardımcı olabilir.
Nişanlımın Cimriliği Beni Kendinden Soğuttu
NİŞANLIMIN CİMRİLİĞİ BENİ KENDİNDEN SOĞUTTU
SORU;
İki yıldır nişan olduğum kişi ile evlenme hazırlığı yapıyoruz. Onu tanıdıkça ve ne kadar cimri olduğunu gördükçe, ondan soğumaya başladım ve neredeyse evlenmekten vazgeçme noktasına geldim. O kadar ki pahalı diye doğru dürüst kaliteli bir yere gidip oturamıyor ve bir şeyler yiyip içemiyoruz. Daha şimdiden harcadığım her kuruşun hesabını soruyor. Onun bu davranışları beni kendinden iyice soğuttu ve korkutuyor beni bu durumu. O kadar soğudum ki beraberliği düşünmek bir yana dokunmak bile istemiyorum. Bu durumda ne yapmalıyım?
Emine/Konya
CEVAP;
Kadınlara bir erkekte en fazla rahatsız oldukları şeyler sorulduğunda en başta ”cimrilik” gelmekte. Bazı kadınlar bunu erkeğin cinsel yetersizliğinden bile önemli görebiliyor. Cimrilik, maddi açıdan yeterli olup olmamakla ilgili bir durum değildir. Son derece varlıklı cimriler olabildiği gibi sınırlı kaynaklarını cömertçe kullanan insanlar da vardır. Bu kişilik özellikleriyle ve kişinin geçmiş yaşantılarıyla ilgili bir durumdur. Hal böyle olunca, sizin de nişanlınızla ilgili bazı kaygılar duymanız, ona karşı duygusal ve tensel yakınlaşma arzunuzun azalması çok normal görünüyor. Nişanlınız kısıtlı gelirini idareli kullanmaya çalışan tutumlu biri mi yoksa davranış bozukluğu gösterecek düzeyde bir cimri mi bunu iyi ayırt etmelisiniz. Çünkü kişilik özellikleri kolay kolay değiştirilemez. Burada önemli olan, onu bu şekilde kabul edip edemeyeceğiniz. Daha sonradan pişman olmamak adına iyi düşünmenizi tavsiye ederim. Nasıl olsa düzelir diye acele karar vermeyin. Sizin için harcamalarınız önemliyse hayat boyu buna ket vuracak biri ile yaşamanız hiç kolay olmayacaktır.