Beklediğiniz Sevgi Nasıl Size Gelir?
Bir danışanım bu soruma; ” Sevgi istiyorum. Ruhumun istediği adamı bulmak, ruh eşimi tanımak ve onunla beraber olmak istiyorum” cevabını verdi. Her birimizin istediğinin özeti sevgi. Fakat farkına varmadığımız, kendimizin bir sevgi memuru olduğumuzu unutup, halen sevgiyi dışarıdan istediğimizdir. Sevginin önünü kesen barikatları yıkın. Arzu ettiğiniz sevginin tamamı içinizde.
Ruhumuz daima bizi kendi iyiliğimize doğru yöneltir. ilahi güzellikler bizim için her zaman ihtimaller halinde mevcuttur ve biz ruhumuzda taşıdığımız çirkinlikleri yoldan çekmeye istekli olmazsak, sonsuza kadar birer ihtimal olarak kalırlar. Bu yüzden dışarı ile uğraşmayı bırakıp kendimizle çalışmaya başlamalıyız.
Kendi Üzerinde Çalışmak Ne Demek?
Bir süre önce genç bir kadın bana “kendi üzerimizde çalışmak ne demek?, bunu derken ne demek istiyorsunuz?, kendi üzerimde çalışacağım şeyler, de ne?” diye sormuştu.
Aslında tam anlatmaya çalıştığım şey içimizde, temizlenmesi gereken çöplüğümüzü temizlemek. Her birimizin hayatında olmak istediği insana dönüşmesini engelleyen geçmişten kalan çöplerimiz var. Yapmamız gereken ise artık dışarıda bir suçlu aramaktansa, sorumluluğun kendimize ait olduğunu fark edip, kendi içimizi geçmiş çöplerden temizlemektir. Bu her şey olabilir; annenize duyduğunuz kinden tutun, herhangi bir içgüdüsel davranışınıza, kontrol edici ya da yönetici tutumunuza, incinmiş bir çocuk gibi davranmanıza, erkeklerin, devletin, kültürün kurbanı olduğunuz inancına kadar bir çok olumsuz davranışı kapsar. Bunları bulup, üzerinde çalışmanız gerekir.
Bir İlişkide Neyin Eksikliğinden Şikayet Ediyorsanız, Onu vermeyen Taraf Genelde Sizsinizdir;
Herhangi bir durumda eksikliğini hissettiğimiz aslında bizim vermeyi reddedip, kendimize sakladığımızdır. Bu şimdi ne demek diyebilirsiniz. Bir ilişkide sevgi, anlayış, bağışlayıcılık ve duyarlılık eksikliği duyuyorsanız, bilin ki asıl sevgisini, anlayışını, bağışlayıcılığını ve duyarlılığını vermeyen taraf sizsinizdir.
Bu konuda istisnalar yoktur. Kendi ilişkimizde böyle bir şeyin söz konusu olmayacağını, istisnalar olabileceğine inanırız. Kabul etsek de reddetsek de gerçek budur.
Hangi Duygu Üzerine Çalışmalıyım?
Kendinizde neyin üzerinde çalışmanızı, anlayacak sağduyuyu kazanmak için, hatalarınızı derinlemesine incelemelisiniz. İşte bunu başarmanız için bir kaç öneri:
Olumsuz ve işe yaramaz İnançlarınıza Daha Dikkatli Bakın; Hayatımızdaki sonuçlar aslında nedenlerdir. Her birini tek tek bir kağıda yazın ve gerçek “nedene” ulaşmak için hepsini tekrar tekrar gözden geçirin. Şu anda yaşadığınız sonuçları doğuran nedeni fark etmeye çalışın. Unutmayın neden içinizde yatıyor. Düşünce ve inanç sisteminizde gizlenmiş olabilir. Eğer kendinize karşı dürüst olursanız, sevgiyi bloke eden ve varlığınız üzerindeki etkiyi yok eden kışkırtıcı nedeni bulabilirsiniz.
Benim adına burada Işıl diyeceğim genç bir bayan; tanıştığımızda bir şirkette üst düzey bir yöneticiydi, kendini kötü hissediyordu, iki yetişkin oğlu vardı onlara artık tahammül edemiyor, iş arkadaşlarından rahatsız oluyor ve ihtiyaçlarını önemsemeyen patronundan haksızlık gördüğüne inanıyordu. Üstelik son yaşadığı romantik ilişkiyi onaylamadığı için, annesi ve kız kardeşi ile de arası bozulmuştu. Bu ilişkinin de ötekiler gibi başarısızlığa uğradığını kafasına kakıp duruyorlardı.
Kız kardeşi ile arasında geçen korkunç tartışmadan sonra, kimsenin kendisine saygı duymadığına inanmaya başladı. Kimsenin zor günler geçirdiğinin farkında olmadığını düşünüyordu. Ona göre çevresindekiler sanki kendisi dışında herkes doğru cevapları biliyor gibi davranıyordu.
Ve çaresizlik içindeyken çözüme ulaşabilmek adına bana geldi. O anlatıyordu, ben de ona yaşadığı her deneyimin içinde arıtılması gereken bir parçayı ortaya çıkardığını kabul ettirmeye çalışıyordum. İnsanlarla yaşadığı sorunların kaynağını dışarıda bulacağından kesinlikle emindi, ama yine de, eğer içinde gömülü bir şeyler varsa keşfetmeye hazırdı. Sakin bir şekilde oturup son bir kaç ayda yaşadığı yıkımları incelemeye başladı. Bakın ne kadar da tanıdık şeyler;
1- Ailesi ve iş arkadaşları sadece kendileri ile ilgileniyorlardı.
2- İnsanlar son zamanlarda davranışlarını yanlış değerlendiriyorlardı.
3- Son zamanlarda özellikle kadınların öfkesini üstüne çekiyordu.
4- Duygusal açıdan yetersiz erkelere ilgi duymaya ve hayatına almaya yeniden başlamıştı.
Işıl artık bu huzursuzluk içinde yaşamak istemiyordu. Eski ilişki modellerini tekrar hayatına almak istemiyordu. Listeyi hazırladı ve düşünmek için kendine bir kaç gün zaman tanıdı. Sonra listesindeki olası nedenleri bulabilmek için “Kendi üzerinde” çalışmaya başladı. Benzer şeyleri yaşıyorsanız, muhtemel sizde benzer şeylere takılıyor olabilirsiniz. Kendi üzerinizde çalıştığınızda olası sonuçlar şunlar;
1- İnsanların yaptıklarını fazla önemsiyordu; Kendine, kendi isteklerine, kendi tercihlerine, insanların onun için ne yaptıklarına veya ne yapmadıklarına fazla önem veriyordu, enerjisini bunlara harcıyordu. Kendine karşı acımasızca dürüst oldu ve kendisinde en az o yargıladığı insanlar kadar kendine yönelik olduğunu kabul etti.
2- Neden Yanlış Anlaşıldığını Çözdü; Kendisinin davranışlarını yanlış değerlendirenlere gelince, bura da ” tabi ki yanlık anlarlar” cevabını verdi. Kendisi bile kendisinden emin değildi. Kendisi üzerine çalışacağına insanların hatalarını yakalamaya çalışıyordu.
3- Kendini Öfkelendiren Kadınlar ise Birer İşaretti; Kendi içinde farkında olmadan sakladığı birikmiş bir öfke olmalıydı. Bu fikir hiç hoşuna gitmedi. Ama onu bulup onu düzeltmeye ve ondan kurtulmaya kararlıydı.
4- Eski ilişkilerine Benzer Neden Hayatına Çekiyor; Eski ilişki modellerini terk etmesinin taşıdığı aciliyeti kavradı ve sürdürmekte olduğu ilişkisini hemen bitirdi. Geçmişteki insanları ve kendisini affedebilmek için çeşitli teknikler uyguladık.
Evet Işıl’ın yaptığı bu çalışmanın benzerini kendinizde uygulayabilirsiniz. Bu çalışma hayatınızda istemediğiniz sonuçları incelemenize ve nedenleri daha iyi anlamanıza yardımcı olabilir. Devamlı başınıza gelen olaylara bakın ve dürüstçe kendinize sorun; “Hayatımda tekrarladığım kısır döngüler neler?” listenizi yapın. Sonra “insanların bana nasıl davrandığını düşünüyorum?” diye sorun ve cevaplarını yine listenize yazın. Bu listeyi okuduğunuzda çok şey öğreneceksiniz. Kendi üzerinizde çalışmanız gereken neler olduğunu anlayacaksınız.
Ruh eşinizle aynı frekansta buluşabilmek için, gereksiz yüklerden, iyileştiremediğiniz bütün olumsuz özelliklerden kurtulmalısınız. Daha öncede söyledim bunu başarmak kolay değil, ama her şeye değer.
DevamıDaha kaliteli Bir Hayat İçin 11 Öneri
Gelecekle ilgili küçük büyük hepimizin hedefleri var. Eminim hepimizin isteği ise geleceğin bütün isteklerimizi, hedeflerimizi bize ulaştırması… Fakat hedeflerimize ulaşabilmek için ise, o hedefe giden yolda sağlam bir şekilde yürümemiz gerekir.
Eğer sizde hedeflerinize gerçekten ulaşmak istiyorsanız, Lütfen hemen şimdi birkaç dakikanızı ayırıp, hayallerinizi ve hedeflerinizi düşünün. Hangi alanlarda kendinizi geliştirmek istiyorsunuz? Sizin için gerçekten önemli olan nedir? Hangi zorluklarla başa çıkmak istiyorsunuz?
”Hayal etmek kolay peki bunları gerçekleştirmek için ne yapmalıyım ?” diyorsanız işte, size hedeflerinize götürecek 11 öneri;
1- Kendinize meydan Okuyun; Öncelikle başarılı olacağınız konusunda hiç şüphe duymayın evet bu güne kadar belki çok kere başarısız oldunuz fakat onlar sizin için değerli tecrübeler oldu. Kendinize meydan okuyun; artık başaracaksınız. Ne yapmak istediğiniz hakkında açık bir vizyona ve hedefe sahip olun; bu hedeflere ne kadar zaman içerisinde varmak istediğinizi makul ölçülerde belirleyin. Her zaman olabileceğinizin en iyisi olmaya kendinizi zorlayın. Başarmak istediğiniz konuyu gözünüzde canlandırın. Onu sanki olmuş gibi zihninizde görün. Hedeflerinizi yazın; kendinize bir hareket planı hazırlayın ve tekrarlıyorum, ”Başarılı olacağınızdan hiçbir zaman şüphe duymayın”.
2- Sizi Seven Sevdiğiniz Kişilerle Olun; Sevgi başarı için en güzel ilaçtır. Çevrenizde sevdiğiniz ve sizi seven, sizi destekleyen insanlar barındırın. Özellikle sizi ve hayallerinizi küçümseyen, dalga geçen sizin enerjinizi çalan kişilerden uzak durun. Yaşamınızdaki özel insanlara ilgi ve şefkat gösterin ve onların bu şefkatinizi görmelerini sağlayın. Bunlar size pozitif enerji olarak geri dönecektir.
3- Kaliteli Zaman Geçirin; Günler, aylar, yıllar o kadar hızlı geçiyor ki, ve hiç bir anın tekrarı yok şu hayatta… Yaşam çok kıymetli, her gününüzün tadını çıkarmaya bakın. Erken kalkın, kendi kendinize ve sevdiklerinizle birlikte kaliteli zaman geçirin. Yürüyüşe çıkın, egzersiz yapın, kitap okuyun. Yalnızca sevdiklerinizle geçirdiğiniz zamana değer vermekle kalmayın, yalnız geçirdiğiniz zamanın da kıymetini bilin. Kişisel gelişiminize önem verin. Bir gününüz bir gününüze eşit yada eksik olmasın her gün yaşamınıza yeni güzellikler katın.
4- Kendinizi Rahatsız Hissettiğiniz Zamanlar Olsun; Başarmak için rahat hareket etmek kadar, arada sırada kendinizi rahatsız etmekte önemlidir. Günde en az bir kez sizi rahatsız edecek bir şey yapın. Kendinizi zorlayın, ne kadar ileriye gidebildiğinize kendiniz de şaşıracaksınız. Unutmayın; korkunun diğer ucunda özgürlük vardır. Hareketsiz kalmak, büyümemektir. Potansiyelinizi tam olarak kullanabilmek için kaygılarınızı bir yana bırakın, hedeflerinizi yükseltin.
5- Hedefleriniz Tutkularınız Olsun; Ne yaparsanız yapın içine yüreğinizi koyun. Yaptığınız her şeyde tutkulu olun. Tutkunuzu vücut dilinizde, gülüşünüzde ve sesinizde gösterin. Gözleriniz parlasın. Tüm dünya coşkunuzu görsün ve duysun; tutkunuzu hissetsin. Tutkuyla ilerlenen her yolun sonu muhakkak güzel bir başarı olacaktır.
6- Başkalarına İçin Bir şeyler Yapın; Toplumun hayrına olan işlerde olmak ve istediğiniz hedeflerinizin bütünün hayrına olmasını istemek onlara daha çabuk ulaşmanızı sağlar. Topluluk içinde gönüllü olun ve hedeflerine ulaşmaları için başkalarına da yardım edin. Dünyanız, yeteneklerinizi paylaşmanız ve zamanınızı harcamanız için daha zengin ve iyi bir yer olacaktır.
7- Küçük Şeyleri Fazla Önemsemeyin; Her durumu kontrol edemezsiniz, sizin dışınızda gelişen küçük şeyleri bir yana bırakın. Kendinizi o kadar da ciddiye almayın. Mükemmel olmak zorunda değilsiniz. Yaşamın kusurlarının sizi üzmesine izin vermeyin. Rahatlayın, işler kötü gittiğinde komik tarafları görmeye çalışın, olan bitenden ders çıkarın. Hoşgörülü olun, gülümseyin. Enerjinizi küçük şeylere harcamayın, bu size hiç bir şey kazandırmayacaktır. Yapmanız gereken önemli hedefleriniz olduğunu hatırlayın.
8- Her Zaman Dürüst Yaşayın; Dürüst olmak önce kendinize sonra tüm çevrenize borcunuz. Her zaman dürüst olun. Dürüstlük size; Her kim olursanız olun kimliğiniz ve yaptıklarınızla övünme hakkı sağlar. Yaptıklarınızla gurur duymanızı sağlar. Aynı zamanda başkalarını da kusurları ile kabul etmenizi sağlar. Hayatta her zaman için çevrenize empati ve iyi niyet ile yaklaşın. Yaşamda belli bir amacınız olsun ve değerlerinizle gurur duyun.
9- Minnet Ve Şükür İçinde Olun; Unutmayın sahip olduklarınıza şükür onların hayatınızda çoğalmasını sağlayacaktır. Sahip olmadıklarınıza değil, sahip olduklarınıza odaklanın. Ve başta size bu kadar ”Nimeti veren Rabbinize minnettarlığınızı sık sık ifade edin”, daha sonra da size herhangi bir zamanda yardım etmiş insanlara minnettar olduğunuzu gösterin ve teşekkür edin. Bunu nasıl yapabilirim derseniz? Bir arkadaşınızı ya da sevdiğiniz bir kimseyi arayarak sizin için ne kadar önemli olduklarını hissettirebilirsiniz. Mesela işinde başarı gösteren bir meslektaşınızı ya da iş arkadaşınızı tebrik edin. İnsanlara onları takdir ettiğinizi ve onlarla yakından ilgilendiğinizi gösterin. Unutmayın; Nazik davranışların hiç maliyeti yoktur; ama büyük anlamı vardır.
10- Başarılarınızı Kutlayın Ve Kendinizi Ödüllendirin; Başarılarınızdan gurur duyun. Küçük başarılarda bile kendinizi ve başkalarını kutlamaya zaman ayırın. Kendinizi Ödüllendirin hatta şımartın. Tabi ki Öte yandan, alçak gönüllü ve onurlu olun, sizin kadar şanslı olmayan insanlara karşı duyarlı davranın.
11- Pozitif Olun; Olumlu düşünceye, pozitif bir tutuma sahip olmanın ve kendinize inanmanın başarınızda büyük önemi vardır. İyi niyetli olabilirsiniz, kararlı olabilirsiniz, fakat kendiniz ve yaşam hakkında pozitif tutuma sahip olmadan başarılı olamazsınız. Hayaller ölür, hedefler yok olur ve zihninizdeki ve kalbinizdeki berrak mavi gökyüzünün ve güneş ışığının yerine karamsarlık ve karanlık çöker.
Unutmayın; insanlar bazen onlara söylediklerinizi ve onlar için yaptıklarınızı unutabilirler; ama onlara neler hissettirdiğinizi asla unutmazlar. Hedeflerinize ulaşmak için çaba harcamakla kalmayın, aynı hedefe ulaşmalarını istediğiniz diğer insanlara da yardımcı olacağınız konusunda kendinize söz verin. ”Bütünün hayrına attığınız her adım size fazlasıyla geri dönecektir. Siz sadece vazgeçmeyin yeter.”
Sevinç Karakaya
DevamıYeter ki geçinmeye niyetin olsun/Özel Röportaj: Takip Medya
Yeter ki geçinmeye niyetin olsun
Günümüzde Evli Çiftler Kısa Sürede Boşanma Arifesine Geliyor…
Günümüz evliliklerin çoğu ilk beş yılını tamamlayamadan boşanma ile sonuçlanıyor. Nedenlerine bakıldığında, evlilik kurumu da çağın hızlı değişimine olumsuz da olsa, ayak uydurmuş durumda. Evliliklere bakış açısı öncelerde ”Bir yastıkta yaşlanma”, ”iyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta, ölüm bizi ayırıncaya kadar” düşüncesiyle hayatlarını birleştiren çiftler, şimdilerde ”deneyelim, sürdüğü yere kadar”, ”olmazsa boşanırız” düşünceleriyle evliliğe başlıyorlar. Evlilikte de bir sorun ile karşılaştığında da, çözüme odaklanmak yerine evliliğin sonu olarak algılıyorlar.
“Evlilik çaba ister, emek ister”… Peki Çiftler Geçinmeye Niyet Etmiyor mu?
Kişiler mutlu evliliği şans olarak görüyorlar. Mutsuz evlilikte ise; kendini cezalandırılmış ya da bu evliliğin kendinin imtihanı olduğunu ve katlanmaları, sabretmeleri gerektiğini düşünürler. Fakat düzeltmek için hiç bir şey yapmazlar. Oysa mutluluk şans ya da imtihanım deyip katlanacakları bir durumda değildir. Evlilik çaba ister, emek ister . En önemlisi de mutluluğunuzun sorumluluğunu üstünüze almanız gerekir.
Hani evlilik uzun bir yolculuk denir. Bu yola çıkarken mizaç olarak daha neşeli, keyifli, eğlenceli karakteri mi tercih etmek gerekir?
Evlilik yüksek bir dağa çıkarken yanınızda sevdiğiniz kişi ile yolculuk yapmak gibidir. Evet yolculuk zordur, fakat etrafta görülmeye değer çiçekler ve güzellikler vardır. Evlilik yolculuğunda kişi iki türlü davranır. Eğlenmeyi bilen kişi, ne kadar yorulursa yorulsun, güzelliklere odaklanır ve mutluluğunu yanındaki kişi ile paylaşır. Eğlenmeyi bilmeyen kişi ise, yol boyunca sızlanır, asabi davranışlar sergiler ve mutsuzluğunun kaynağını da yanındaki kişi de arar. Unutmamanız gereken evliliği eğlenceli bir yolculuğa dönüştürmek sizin elinizdedir. Kötü giden evlilikler kaderiniz olmak zorunda değil, yeterince emek ve sevgi ile her evlilik düzelir.
Evliliklerin Sonlanmasında En önemli Sebep Nedir?
Evlilikleri sona doğru yaklaştıran en önemli sebepler; iletişim sorunları ve karşılıklı beklentileridir.
Genelde mutsuz bir evliliğe sahip çiftler konuşamamaktan yakınır. İletişimsiz bir evlilik aynı evi paylaşan, farklı dillerle kendini ifade etmeye çalışan, fakat karşısındakine sesini duyuramayan kendisini ifade edemeyen iki yabancıya benzer. Eşinizle doğru iletişim kurmayı başaramadan sizi tam manasıyla tatmin eden bir ilişki yaşamayı bekleyemezsiniz. Evliliğinizde doğru iletişim kurabilmek, ilişkinin ömrünü belirler. Bir sorunla yüz yüze gelindiğinde, herkesin kendi fikrini dile getirme hakkı olduğunu kabul etmeli ve farklı görüşleri, farklı yaklaşımları anlamaya çalışmalısınız. Eşinizi sizden farklı düşündüğü için suçlamamalı, yargılamamalısınız. Bir denge kurmak için, ortak bir çözümde buluşabilmek için iletişim kurmalısınız.
Evliliklerde çiftlerin beklentilerine bakıldığında ise, çokta gerçekçi olmadığını görüyoruz. Çiftler evliliklerinde aşk, arkadaşlık, cinsel tatmin, rahat ve konforlu yaşam bekliyorlar. Fakat kadın ve erkek bu beklentilerinde aşırıya kaçtıklarında, duygusal, ruhsal ve maddi kapasitelerini aşmasıyla, evlilik stresi ve hayal kırıklığı giderek artmaya ve kısa süreli ilişkilere ya da boşanmalara sebep olmaktadır.
İletişim Problemleri Yaşayan Çiftlere Önerileriniz?
İletişim bir sanattır ve bu sanat zamanla öğrenilebilir. Evlilik, ilişkisini sürdürebilmek için bazı özel bilgi ve becerilere de sahip olmak gerekiyor. Bir sorun karşısında çatışmalar yaşıyorsanız, eşinizle empati kurmayı öğrenin. ”Ben aynı durumda nasıl davranılmasını isterdim?” sorusu onu daha iyi anlamanızı sağlayabilir. Karşılıklı diyaloglarda hiçbir zaman nezaketinizi ve saygınızı yitirmemeye dikkat edin. Nezaket ve karşılıklı saygı mutlu evliliğin temel ilkeleridir. ”Duygularımı sakin ve saygılı bir şekilde nasıl anlatırım?” sorusu size ışık tutacaktır. Ve her zaman sorunlara değil, çözüme odaklanın. Kendinize ”Çözüm için ne yapmalıyım?” sorusunu yöneltin.
Evlilikte sorunlara Erkekler mi Kadınlar mı En çok Çözüm Arıyor?
Evliliğin de problemler yaşayıp sorunlarının farkında olup, kesin çözüm aradığı için yollarımız kesişen danışanlarımın bir çoğu kadın. Bireysel olarak da kadınlar çözümleri daha çabuk kabul ediyor ve hayatlarına daha kolay uygulayabiliyorlar. Bir ilişki koçu olarak şunu diyebilirim çoğu zaman ilk başvuru kadından geliyor. Kadın kabul ettikten sonra kendisi nasıl biri olacağına ve nasıl bir ilişki istediğini belirleyip o amaçta ilerliyor. ”Kadınlar kendileri değişirse her şeyi değiştirebileceğinin çok daha farkında?”
Erkekler ise; Zaten her şeyi bildiklerini düşünüyorlar ya da sorun olduğunu kabul etmiyorlar. Fakat evlilik tek kişilik bir ilişki değildir.
Şu an da bu röportajımızı ön yargı ile okuyup, ”aslında ailesinde mutsuz olan” yazıları da hikaye olarak okuyan özellikle erkek okuyuculara neler söylemek istersiniz?
Sorunların farkına varmak bazen çözümü kendiliğinden getirir. Sorunlarınızı bastırmak yerine eşinizde paylaşın. Sorunları birde eşiniz açısından nasıl göründüğünü anlamaya çalışın. Unutmayın dinleyen erkek karısını mutlu eden erkektir. Çözüm üretmek zorunda değilsiniz. Dinleyin. Eşinizi kaliteli bir şekilde, göz göze temas, ten tene temas ve gönül gönüle temasla yarım saat dinleyin ve eşinizi sevdiğinizi belli edin. Çözüm kendiliğinden gelecektir. Kadınlar en çok dinlenilmek ve sevilmek isterler.
Özel Röportaj: Takip Medya
Sevinç Karakaya
DevamıSevilen Bir Eş Olmanın Formülü
Bir insanı sevmemiz yada sevmememiz, aslına bakarsanız bilinçaltımızla alakalıdır. Hayatta hiç bir şey tesadüfen olmadığı gibi sevmek de tesadüfen gerçekleşen bir eylem değildir. Bilinç altımızda bizi sevmeye yada sevilmeye iten sebepleri göremediğim için süreç bize mantıksız ve sebepsiz gelebiliyor.
”Eşim beni nasıl sevecek”, ”Ben nasıl sevilen biri olurum” ”sevgilim neden beni sevmiyor” bu ve benzeri sorular hepimizin aklına zaman zaman gelebiliyor. Kendimizi sevdirmenin formülüne geçmeden önce; her zaman tekrarladığım bir cümleyi söylemeliyim. ”Birinin sizi sevmesini istiyorsanız, ilk önce siz sevilmeye layık olduğunuz düşüncesine sahip olup, kendinizi sevmeyi öğreneceksiniz.” Fakat bunun yanında araştırmalar karşımızdaki bir insanın bizi sevebilmesi için neler yapmalıyız ile ilgili karşımıza bazı sonuçlar çıkarıyor. Özellikle İlişkilerin ilk başlama safhasında bu formüller çok işinize yarayacaktır.
Nasıl Daha Sevilen Bir Eş Olabilirsiniz?
1- Mutlu Anılarının İçinde Olun: Nedir? çağrışım yaşası; Şöyle düşünün kendinize çok keyifli gelen bir iş yapıyorsunuz mesela güzel bir tatil planı ve bu keyfin size verdiği uyarıcıyı bir başkası ile eşleştirdiğinizde, karşınızdaki insanda sizi bu duyguyla hatırlar. Yani siz güzel ve size keyif veren bir seyahat planını yaparken çevrenizde kim varsa bu güzel duyguları onunla düşünür ve sonuç olarak o insanı daha çok seversiniz.
Buna aslında ”Anı haritanızı genişletme” de diyebiliriz. Demek ki birinin sizi sevmesini istiyorsanız onun güzel anılarının planlarının içinde olun. Hanımlar eşlerinin kendilerini anlamalarını isterler ama eşlerini heyecanlandıran çoğu şeyi ise saçma bulurlar. Fakat eşinizin sevgisini kazanmanın bir yolu da onu heyecanlandıran anılarının planlarının içinde olmaktır.
2- Kaliteli Sık Tekrarlanan Etkileşimler: Bu madde Özellikle İlişkinin başları için etkilidir. Eskilerin bir sözü vardır, ”Aşırı samimiyet saygısızlık doğurur” yada ”Fazla samimiyet tez ayrılık getirir” diye. Bu sözler halen kabul görse de çok doğru değildir. Hatta tam tersi diyebilirim. Araştırmalar bir insanla ne kadar yakın olursanız o kadar sizi seveceğinizi gösteriyor. Tabi burada aranızdaki ilk tepki negatif olmadığı sürece… Yalnızca daha çok görünerek bile, bir insanın içinde büyürsünüz. Bu aslında bir önceki maddeyi destekler. Daha fazla mutlu anılar biriktirmek.
Bazen gizemli görünmek, soğuk davranmak yada müsait olmamak gibi yanılgılar ilişkinizi zedeleyebilir. Bunun yerine maskelerinizi çıkarın ve kendiniz gibi olun. Ortak paylaşım alanlarınızı arttırın.
3- Karşılıklı Etkileşimler: Şu bir gerçektir ki; Bizi seven insanları sevmeye meyilliyizdir. Bir insanın bizim hakkımızda olumlu düşündüğünü öğrendiğimiz zaman, onu sevmek için içgüdüsel bir karşılık veririz. Bu yüzden sizi sevmesini istediğiniz kişi, sizin onu sevdiğinizi ve saydığınızı bilsin bunu hissetsin. Tabi önemli olan burada sizin onu gerçekten seviyor ve sayıyor olmanız.
Çalışmalarımda sıklıkla değindiğim, eşinize yada sevdiğiniz kişiye içinizden nasıl bir enerji gönderiyorsanız aynen size geri dönecektir. Bu yüzden bütün gün eşi hakkında söylenen bir hanımın eşi, büyük bir öfkeyle sebepsiz işten gelebiliyor. Sevgi istemekten önce ”Siz gerçekten karşınızdakini seviyor musunuz? ” bu soruyu dürüstçe cevaplayın ve cevabınız evet ise bunu karşınızdaki kişiye hissettirin. Muhakkak size verdiğinizden daha büyük bir şekilde dönecektir.
4-Benzerlikler Önemlidir: ”Zıt kutuplar birbirini çeker” evet bu kutuplar içindir doğrudur. Fakat ilişkiler için doğru değildir. Farklı kişiler bize anlık çekici gelse de, bizler bize daha çok benzeyen insanları severiz. Karşılıklı sevgiyi körükleyen etkenler, ortak yanlar ve benzerliklerdir. ”Benzerlik benzerliği çeker”. Sizi sevmesini istediğiniz kişi ile konuşurken her ikinizin de konuşmaktan zevk alacağınız konuları seçin. Hayatın gidişatını değiştiren durumlarla birlikte mücadele veren kişiler arasında güçlü bağlar oluşur. Benzer deneyimler kişileri birbirine yakınlaştırır.
Hayatta ortak yanları olması kişilerin karşılıklı ”O beni anlıyor” izlenimini verir. Sonuçta hepimiz anlaşılmak isteriz. Ve bizi anladığını hissettiğimiz insanları severiz.
5- Eşinizi İyi Hissettirin: Bir insanın sizin hakkınızda ne hissettiği sizin onu nasıl hissettirdiğinizle doğru orantılıdır. Onun sizi sevmesi yada hakkınızda olumlu düşünmesi için bütün gününüzü harcayabilirsiniz, fakat asıl önemli olan siz o kişinin etrafındayken ona kendisini nasıl hissettirdiğinizdir. Samimi sıcakkanlı ve iltifatlar eden bir insanın etrafında olmak ne kadar hoştur değil mi? Aynı şekilde devamlı her şeyde kusurlar bulan sizi devamlı eleştiren biri ile beraber olmakta 5 dakika bile katlanması zor bir durumdur. Bu tarz insanlar sizi tüketirler. ”Birinin sizi sevmesinde en önemli etken onlara kendilerini iyi hissettirmenizdir”. Küçük iltifatlar taktirler bile ilişkiyi başkalaştırır.
6- Anlayışlı Olun: Anlayış aranızda psikolojik bir köprü kurmanızı sağlayan güveni oluşturur. İki insan aynı dili konuştuğu zaman aralarındaki diyalog daha pozitif ve rahat geçecektir.Tıpkı ortak ilgi alanlarımız aynı olan insanları sevdiğimiz gibi, karşımızdaki insan ”bizim gibi olduğu” zaman yine iç güdüsel olarak onu sevmeye başlarız. Yani bir insan bizim yaptığımız jestleri yaptığında yada bizim kullandığımız sözleri kullandığında onu sevme eğilimi gösteririz.
”Eşinizin Sevgi Dilini Keşfedin” yazımı tekrar okumanızı tavsiye ederim. Aynı dili konuşmak önemlidir. Sevdiğinize onun anlayacağı dille cevap vermekte sizi sevilen bir insan yapar.
7- Size Yardım Etmesine İzin Verin: İnsan doğası üzerinde yapılan araştırmalarda insanların birbirine zarar verdikten sonra birbirlerini daha az sevdiği görülmektedir. Bilinç altı; ”ben bu insana neden zarar verdim neden bunu yaptım? diye kendine sorduğunda, şöyle bir kılıf uyduruyor: ”Sanırım bunun sebebi onu gerçekten sevmiyor oluşum ve bunu hak ettiği. Yoksa düşüncesiz ve umursamaz bir insan olurdum ve ben böyle değilim” Tam tersi durumda da sistem aynı işler. Bir insan için iyi bir şey yaptıktan sonra onu çok severiz. Birine iyilik yapıyorsak ona karşı pozitif duygular besleriz.
Eğer size karşı küçük bir iyilik yapmasını sağlayabilirseniz, bu size karşı iyi duyguları harekete geçirebilir. Genellikle kendimizi sevdirmeye çalışırken onun için bir şeyler yapma yanılgısına düşeriz. Karşınızdaki sizin iyi niyetinizi taktir ederken, her ne kadar jestleriniz sizi daha sevilesi bir insan yapsa da bu onun sizi daha çok sevmesini sağlamaz. Sizi sevmesi ancak sizin için bir şeyler yapmasını sağlayarak elde edilir onun için değil.
8- Pozitif Olun: Daha öncede söylediğim gibi kendimize benzeyen insanları severiz. Ancak bu kuralın bir istisnası vardır hiç kimse mutsuz, genelde öfkeli ve karamsar bir insanla zaman geçirmek istemez. Hepimiz pozitif, mutlu ve neşeli hayatla barışık insanları arar, sever ve beğeniriz. Neden mi? Çünkü bizimde tek istediğimiz budur. Karşımızdaki kişide bu arzu edilen ruhu sevmek onu daha çok sevmemize sebep olur.
Birde yaşamımızda etrafımızda görmeye katlanamadığımız insanlar vardır. Bu kişiler ya sürekli bir şeyler hakkında şikayet ederler ya insanlar hakkında negatiftirler ya her şeyde bir kusur buluyorlardır. bu tarz davranışlar çevremizdeki kişileri uzaklaştırırken pozitif tutum ise; Tıpkı güven gibi hayata karşı pozitif bir bakış açısı sizi, insanları kendisine çeken ve sevmelerini sağlayan bir mıknatısa dönüştürür.
Kime Aşık Oluruz?
Kadın ile erkek birbirinden çok farklı olmalarının yanında, her kadının içinde bir erkek, her erkeğin içinde de bir kadın vardır. Bunun dengesi önemlidir. Kadın ile erkek farklı fakat birbirlerine ait parçaları kendilerinde barındırırlar. Böylece birbirini hem tanır, hem de tamamlarlar. Bu tamamlanma doğru olduğunda, ilişkilerinde mutluluk olarak yansımalarını görürken, aksi taktirde ise ilişkilerinde çatışmalara sebep vermektedir.
Yaşanan ilişkilerde kadın ve erkeğin durumu aynada birbirlerine yansıması gibidir. Dediğim gibi; bir çok açıdan kadınlar ve erkekler farklı oldukları gibi, aynı zamanda birbirlerini tamamalarlar. Günümüzde yaşanan ilişki çatışmalarının, aldatmaların, aile içi şiddetin nedenlerinden biride kadınlar ile erkeklerin aralarındaki farklılıkları kabul etmemesinden kaynaklanmaktadır.
Farklılıklarınızı Kabullenin
Eşler kim olduklarını kabul ederlerse ve karşı cinsteki farklılıklarını algılarlar ise, kendi gerçek kimliklerinden ödün vermeden birbirlerini tamamlayan özellikleri de geliştirebilirler.
Ancak aralarındaki farklılıkları sevmeyi, taktir etmeyi, kabullenmeyi ve birbirini anlamayı başardıklarında kendi içlerinde bir bütünlüğe kavuşabilir, huzur bulabilir ve mutlu olabilirler.
Evet eşler birbirine saygı ve sevgi duyarak aralarındaki bu farkları canlı tuttuklarında sürece ilişkilerinde aşkı, gizemi ve tutkuyu devam ettirebilirler. Bunun tam tersi erkekler ile kadınlar birbirine çok fazla benzemeye başladığında mutlu görünseler bile aralarındaki çekicilik bitmektedir.
Bir ilişkide aşkı sürdürebilmek için, farklılıklarınızı bir yandan korurken bir yandan da eşinizin niteliklerini kendi içinize katmaya çalışmalısınız.
Nasıl Aşık Olursunuz?
İlişkinin başlangıcında duyulan aşk eşinizin sizi çeken yanlarınızın aynı zamanda içinizde bulunduğuna da işaret etmektedir. Nasıl aşık oluruz? sorusunun cevabı tamda burada gizlidir. Günümüzde kişiler enerji alıyorum yada alamıyorum diye adlandırdıkları; Eğer karşınızdaki kişinin sıcaklığına kapılmışsanız, bir erkek diyorsa bu kadın çok sıcak aynı sıcaklık bilinç dışı benliğinden çıkıp bilinçli benliğine katılmak istiyor demektir. Yani aşk bilinçli verdiğimiz karar değildir, bilinç altımızda kendi tamamlayanımızı bulduğumuz bir durumdur.
Farklılıkların Tamamlayıcılığı
Çevremizde çokça rastladığımız zıtlıkların buluştuğu ilişkiler. Sıcak, alıcı, kırılgan, sevgi dolu, fedakar kadınlara aşık olan erkeklere bakıldığında soğuk, saldırgan sert ve kararlı yapıya sahiptirler. İşte zıtlıkların çekimi… Bu kişiler bir şekilde benliklerinin erkeksi yanlarını kadınların dişilikleriyle dengelemek istemektirler. Böyle bir erkek kadının dişi niteliklerini sevip kabul etmekle sevgiye daha açık olur. Kendi içindeki kadınsı yanı kabul edip hissedebilir. Ve bu bir erkeğin sağlıklı ilişki sürdürülmesi için çok önemlidir.
Kadının yumuşak ruhuna dokunan erkek aynı zamanda kendi yumuşak ruhunu keşfeder. Aynı zamanda sert yapısını korurken erkek buda kadına çekici gelir. Erkeğin soğukluğu kadının sıcaklığı ile, sertliği kadının duyarlılığı ve kırılganlığı ile, güçlülüğü kadının sevgisi ile dengelendiğinde birbirini tamamlayan bir ilişki ortaya çıkar .
Farklı olduğu için kadın ve erkek birbirine yaklaşabilir, içlerindeki birbirine benzeme potansiyeli ile de anlaşabilir, yakınlaşır ve iletişim kurabilirler. Arada bazı farklılıklar olmadıkça anlaşmak olanaksız olurken, benzerlikler olmadan da bütünleşme imkansız olacaktır.
Eşler birbirini tamamlayan farklılıklarına saygı duyup değer vermezler ise, aralarındaki elektrik kısa sürede yok olur. Ve eşler arası çekicilik biter. Çekicilik bittiğinde ise ya eşinizi memnun etmek için kendi gerçek kimliğinizi bastırırsınız sahte ve yalan bir benlik geliştirirsiniz yada kendi istediğiniz şekle göre eşinizi değiştirmeye çalışırsınız ki en çok bu görülür.
Kendinize ve eşinize hayatı zehir etmeme adına eşlerin birbirinin farklılıklarına saygı duymayı öğrenip birbirini tamamlama yollarını keşfetmelidirler.
Sevinç Karakaya
DevamıGünün Sözü/ İlişkiler-4
Hayatınızdaki hiç kimse için; önce kırıp, sonra yapıştırıp sonrada her şeyin eskisi gibi, olmasını bekleyemezsiniz.
Sevinç Karakaya
Devamı
Günün Sözü / Motivasyon-2
Güzel kelimeler, güzel cümleleri
Güzel cümleler, guzel düşünceleri
Ve güzel düşüncelerde arzu ettiğiniz hayatı size getiren bir dua olur.
Sevinç Karakaya
DevamıGünün Sözü/ İlişkiler-3
”İlişkiler kişilere özeldir; Her biri eşi benzeri olmayan ayrı bir kitaptır. Siz kendi ilişkinizin kitabını yazın…”
Sevinç Karakaya
DevamıGünün Sözü / Motivasyon-1
Kendiniz için daha fazla şey yapmayıp, başkalarının sizin için daha fazla şey yapmasını beklerseniz, her şey size sevgiyle verilse bile, siz hep daha fazlasını bekler ve hiç bir zaman tam olarak beklediğinizi bulamazsınız. Daha fazlası için kendiniz adına birşeyler yapın.
Sevinç Karakaya
DevamıGünün Sözü / İlişkiler-2
Başka birinin sizi mutlu etmesini bekliyorsanız, üzgünüm ama siz mutluluğu hak etmiyorsunuz demektir. Eğer siz kendinizi mutlu olacak kadar sevmiyorsanız, sizin için bunu kim yapabilir ki !
Sevinç Karakaya
DevamıGünün Sözü / İlişkiler-1
”Bir ilişkide güvensizlik varsa
oradaki sevgi yalandır.
Ve güvenilmek sevilmekten
daha büyük bir iltifattır.”
Paulo Coelho
DevamıSıkıcı Evliliklere Son!
SIKICI EVLİLİKLERE SON!
Konu ilişkiler olduğunda, hemen hemen bir çok çifttin ortak sorunu zaman geçtikçe birbirine karşı o eski aşkın, tutkunun kalmadığı gibi, ilişkilerin sıradanlaştığı tek düze bir hal almasıdır. Kişiler birbirlerine çok aşık olup, gözleri birbirinden başka bir şey görmese bile, hatta evlenene kadar aile ve maddi faktörler başta olmak üzere bir çok sıkıntıya beraber göğüs germiş olsalar bile, ilişkiye yeteri kadar önem ve çaba harcanmaması sonucu ilişkide monotonluğun olması çok doğaldır. Danışanlarımdan şunu duyarım ”İlişkimiz için her şeyi yapıyoruz, hep birlikteyiz ” İşte bazen de yapılan şeyler yanlış yada gereğinden fazla olduğunda da ilişkiye zarar verip kişileri birbirinden sıkılacak duruma getirebiliyor. Peki ama nasıl buna çözüm bulacağız diyorsanız gelin bir kaç maddeyi beraber değerlendirelim.
Evlide Olsanız Kendi Şahsi Hayatınıza Sahip Çıkın
Maalesef uzun ilişkilerde ve evliliklerde kişiler, daha öncesinde bir hayatları olduğunu unutur ve hep birbirlerine odaklanabilirler. Fakat unutmamak gerekir ki dışarıda eşinizin dışında sizin ve onun da bir hayatı var ve bu hayatta hızla devam etmekte. Bir çok çift aslına bakarsanız bunu çok bilinçli yapmakta, sanki normal olan buymuş gibi davrana bilmektedir. Karıştırılmaması gereken evet evlilik hayatı kişilerin bekar hayatlarından uzaklaşıp, birbirlerine evliliğin gerektiği paylaşımları ve saygıyı getirse de, dışarıdaki sosyal hayatları devam etmektedir. Kısıtlamalar getirmek aynen şuna benzer; bir odada pencere açmadan oturduğunuzu ve zamanla oksijenin azaldığı için nefes almadığınızı hissedip boğulmak gibi, hem sizi hem eşinizi artık bu ilişki boğmaya başlar. Eşinizden önce arkadaşlarınızla birlikte olurdunuz, ailenize daha fazla zaman ayırırdınız, iş yerinizde daha fazla vakit geçirirdiniz ya da kendinizi geliştirmek için kurslara giderdiniz. Şimdiyse hayatınızın tek merkezi ilişkiniz ve eşinizse orada ciddi sıkıntı var demektir. Monotonluktan uzaklaşmak için kendinize ve eşinize nefes alacak zamanlar ayırın ve hayatınıza sahip çıkın.
Hayatınıza Yeni İnsanlar Alın
Evlenen çiftlerde evli kişilerle görüşme, yeni kişilerle tanışmaktansa birbirlerine kalmayı tercih edebiliyorlar. Buda yine eşlerin ortak hareket etme takıntılarından kaynaklı başka bir sorundur. ”Biz çiftiz ve çiftlerle görüşmek zorundayız” düşüncesi çiftlerin bekar hayatlarında ki arkadaşlarından uzaklaşmaya yada yeni arkadaşlıklar edinmemeye itmektedir. Unutmaması gereken hayatımıza giren her kişi, bize bir şeyler öğrete bilir. Ve yeni insanlar ile yeni şeylerin hayatımıza girmesi ilişkimize de muhakkak yeni paylaşımlar katacaktır. Buda ilişkinizi monotonluktan uzaklaştıracaktır.
Eşinizin Sevdiği Kişilere saygılı Olun
Hayatta sadece eşiniz değil, kim olsa sevdiklerini kötüleyen ve sevdiklerine saygı duymayan kişiler ile görüşmek istemediği gibi araya bir mesafe koymak ister. Evliliklerde ise eşlerin birbirlerinin ailesine saygı göstermemesi ilişkileri gerer. Oysaki aile ile ortak paylaşımlar bulmak, ilişkileri daha samimi ve daha güçlü kılacaktır. Elbette eşinizin ailesini çok sevmek zorunda değilsiniz, Fakat sevdiğiniz kişiyi yetiştiren ve varlığına sebep olan kişiler olduğunu unutmayın. Muhakkak eşinizi daha çok sevmenizi ve onun hakkında daha çok bilgi edinmenizi sağlayacak hikayelere sahiptirler.
Tartışma Yönteminde de Monotonlaşmayın
İlişkilerde zamanla kavgalar bile monotonlaşıyor. Önce küsülüyor sonra bir taraf, barışmaya çalışıyor, sonra barışma ve tekrar benzer kavgalar… Zamanla ilişkilerde tartışmanın dahi öneminin kaybedilmesine sebep oluyor. Kişiler bu küs/barış ve kaç/kovala ilişkilerinden başta hoş gelse de bir süre sonra bunalabiliyorlar. Kavgalarınızda daha ılımlı olmalı ve kendinizi iyi ifade etmeye çalışmalısınız. Ancak çözüm odaklı olursanız sorunları aşabilirsiniz.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Evdeki Huzurun Sırrı
EVDEKİ HUZURUN SIRRI
Yazılarımda genel olarak, aile içi huzura bizi neler götürebilir yada daha huzurlu hayat için nelerden uzak durmalıyız bunlar üzerinde durmaya çalışıyorum. Bana gelen danışanlarımın bir çoğunun hayatında sıkıntı olarak gördüğü şeylerin başında; ilişkilerinde yaşadıkları problemlerden kaynaklanması bu konulara ağırlık vermeye beni itiyor.
Huzur Size Hediye Edilmez Onu Siz Elde Edeceksiniz;
Hayatta bir insanın, her şeyi tam olsa da, ilişkilerinde yada aile içinde yaşadığı huzursuzluk tüm hayatını çok ciddi etkileyen bir faktördür. Siz istediğiniz kadar “mutluyum, yaşıyorum, sıhhatliyim,” diyebilirsiniz. Huzurunuz yoksa bunların tadını çıkaramazsınız. Bir ilişkide huzur var ise çevresinde ki tüm negatifliğe bir nevi katalizörlük yapabilir. Huzurun hakim olduğu bir ilişki, kişileri cennetten bir köşeye götüre bilir. Fakat huzur size dışarıdan bir hediye olarak sunulmaz, ilişkilerde huzur bizzat kendi çabanız ile kazanılması gereken bir durumdur.
Bulunduğunuz yere sığabilmek; zevk alabilmek; tadını çıkarabilmek için huzurlu bir ruha sahip olmak çok önemlidir. Şöyle düşünün ; ”Herhangi bir ruhsal sorununuzun olmadığını ve eşinizle çok önemli bir problem yaşamadığınızı varsayalım nasıl hissederdiniz?” . Biraz düşünün lütfen ”Size huzur veren şeyler nelerdir?” ” Evlilikte huzur nedir ya da huzuru sağlayan şey nedir?” Elbette huzur vazgeçilmezdir.
Huzur Kendi Tepkinizde Saklıdır;
Tekrar etmek gerekir ise; Huzurunuzu yalnızca kendiniz sağlayabilirsiniz. Fakat evli ya da nişanlıysanız veya bir sevgiliniz varsa ve karşınızdaki size huzur vermiyorsa, bunu sorun elbette yapabilirsiniz. Unutulmaması gereken ise; O istediği kadar huzursuzluk yapsın, esas olan kendinizdir. Önemli olan hareketleriniz, sözleriniz ve davranışlarınızla kullandığınız vücut diliniz ve ses tonunuzdur. Bu şekilde size atılan okların hedefi olmaktan çıkabilirsiniz. Karşımızdaki kişi ne yaparsa yapsın durum sizi etkilemez hale gelirsiniz.
Şimdi diyeceksiniz, Bunu yapabilmek kolay mı? Haklısınız hiç kolay değil. Fakat Şöyle bir film düşünüm; kocanız geliyor ve başlıyor bağırmaya, Şimdi dışarıdan bakalım ve olayı film seyreder gibi izleyelim. ”Bağıran mı kabahatli yoksa, bağırtan mı?” Diyeceksiniz ki “Ben ne yaptım ki? Durmadan bağıran kişi o”.
Görünüş olarak evet hiçbir şey yapmadınız, ama gerçekten bir şey yapmadınız mı? Acaba içimizde bizim bile çok fark etmediğimiz korkularımız, nefretlerimiz yada tepkilerimiz bu durumu çağırmış olabilir mi? Ve buna sebep olan duygu yada davranışın değişmesi acaba durumu düzeltir mi? Daha öncede bahsettiğim gibi hayatta hiç kimse kendinden başkasını değiştiremez, siz de eşinizde… Fakat olaylara bakış açınızı, sizin için önemini yada olaylar karşınızdaki duruşunuzu değiştirebilirsiniz. Yani siz kendinizi değiştirdikçe karşıdaki kişi ya değişmek ve istediğiniz yani sizin tepkilerinize göre biri olmak zorundadır yada sizden uzaklaşacaktır. Fakat sonu ne olursa olsun sizin için en mutlu ve kaliteli hayat şartlarını yakalamış olacaksınızdır.
Peki Neler Yapacağız Yada Yapmalıyız?
Öncelikle unutmayın mutlu bir evlilik sizin elinizde. Bunun için şunlara dikkat etmekle Başlayabilirsiniz.
Tatlı Dilli Olun; Elbette eşlerin arasında bazı anlaşmazlıklar olabilir. Ancak önemli olan, kişilerin aynı zamanlarda çok sinirli hareket etmemeleri. Eğer eşiniz sinirli ise siz alttan alın. Bazen haklı olsanız bile yanlış zamanda söylenmiş bir sözle haksız taraf oluverirsiniz. Haklı olsanız bile ortamın sakinleşmesini bekleyin. Hem böylece istediklerinizi yaptırma şansınız da artacaktır. Unutmayın ki ”Tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkartır”
Birbirinizle Yüksek Sesle Tartışmaya Girmeyin; Bir tartışma esnasında o sesini yükseltti diye siz de sakın bağırmaya başlamayın. Bağırmak hiçbir şeyi çözmeyecektir. Hiçbir koşulda, eşinize karşı sesinizi yükseltmeyin. Sevgiden önce aranızdaki saygıyı koruyabilirseniz, uzun yıllar süren mutlu bir evliliğiniz olur.
Eleştirileriniz Yumuşak Olsun; Tabii ki eşinizin birtakım hareketlerini beğenmeyebilirsiniz. Bu konudaki düşüncelerinizi dile getirmekte de özgürsünüz. Ancak önemli olan, bunu nasıl yaptığınızdır. ”Şu hareketinden nefret ediyorum” yerine, ”Hayatım bence böyle davranmak sana hiç yakışmıyor” diyebilirsiniz.
Güç Savaşlarına Girmeyin; Eğer tartışmayı mutlaka birinin kazanması gerekiyorsa, bırakın eşiniz kazansın. Aşkın bir güç yada iktidar savaşı olmadığını bilerek hareket edin. Evlilik bu durumu daha da hassaslaştırır. Tartışmayı kimin kazandığı ya da kaybettiği ne kadar önemli sizin için?
Geçmişi Tekrar Tekrar Masaya Yatırmaktan Vazgeçin; Hiçbir zaman geçmişte yapılan hataları eşinize hatırlatmayın. Bir tartışmada, birdenbire konuyla ilgili ya da ilgisiz, eşinizin eskiden yaptığı bir hatayı gündeme taşımayın.
Eşinizi İhmal etmeyin; Birbirinizden farklı hayatlarınız olabilir, eşiniz maça giderken siz de eski kız arkadaşlarınızla dışarı çıkabilirsiniz. Ama bir plan yaparken eşinizin fikrini almıyorsanız, yanlış yoldasınız. Eşinizi her şeyden önde tutmalısınız.
Yatağınıza Girmeden Muhakkak Barışın, Küs Yatmayın; Şiddetli bir kavga etmiş olsanız da yatak odanıza, dolayısıyla yatağa asla dargın girmeyin. Yatmadan önce mutlaka tüm sorunlarınızı halledin. Yatak odanız, sizin için özel bir dünya. O odaya sorunlarınızı taşımayın.
Eşinize İltifat Edin; Gün içinde en azından bir kere hayat arkadaşınıza güzel bir söz söyleyin. Onun için önemli olan sizin ne düşündüğünüzdür. Özür dilemeyi bilin Eğer yanlış bir şey yaptıysanız, bunu itiraf edin ve özür dileyin. Ancak tabii ki bunu alışkanlık haline getirmeyin. “Nasılsa özür diliyorum, konu kapanıyor” diye düşünmeyin.
Olumsuzlukları Çağıran Korkularınızdan Kurtulun; Olumsuz düşünmek olumsuzluklarını hayatınıza çeker, genelde kişiler evliliğinde başlarına gelmesinden korktuğu şeyleri tecrübe ederler. Korkularınızla yüzleşip vedalaşın.
Hayatta çözümü olmayan bir şey yoktur. Siz yeter ki sorunun değil çözümün bir parçası olmayı deneyimleyin.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Eşinizle Aranızdaki Her Şeyi Ailenize Anlatmayın
EŞİNİZLE ARANIZDAKİ HER ŞEYİ AİLENİZE ANLATMAYIN
Eşler arasındaki sıkıntılar ne kadar ailelere yansıtılmalı?, Aileye yansıtmak sorunu arttırır mı? yoksa Çözümü kolaylaştırır mı?… Eşlerin sorunlar yaşadıklarında bunu kendi ailelerine yansıtmalarını sıklıkla görüyoruz. Hatta konu artık sadece eşler arasında değil, aileler arası bir sorun haline yada çözülmesi gereken bir mesele halini alabiliyor. Aslında hep duyduğumuz bir söz var sanırım burada çok yerinde olacak; ”Kol kırılır yel içinde kalır”. Yani bazı şeyler sadece iki kişiyi ilgilendiren ve yeri geldiğinde bir sır gibi saklanması gereken olaylardır.
Belki ailenizle aranız çok iyi ve hayatınızda bir çok konuyu paylaşabiliyor olabilirsiniz. Hatta her ne kadar yetişkin olsanız bile küçüklüğünüzden beri ne zaman başınız sıkışsa, güvenli bir liman arasanız onların kanatları altına girmeyi bir alışkanlık haline getirmiş olabilirsiniz. tecrübelerinden yararlanmayı, bir çok konuda fikirlerini alarak yaptığınız işlerde daha huzurlu ve kendinize gösterilen şefkatle kendinizi daha da güvende hissetmeniz de çok doğaldır. Fakat bu hayatta aileniz ile paylaşmamanız gereken tek şey belki de eşinizle yaşadığınız problemlerdir.
Neden Ailemle Eşimle Aramdaki Sorunları Paylaşmamalıyım
Şöyle düşünelim; Ailenize eşinizle yaşadığınız bir problemi ağlayarak, üzüntülü bir şekilde aktarıyorsunuz bu durumda sizce aile problemler karşısında objektif kalabilir mi? yada yansız, yargılayıcı olmadan size akıl vermesi ve hatta sizi sadece dinlemesini bekleyebilir misiniz? Siz kaç yaşınıza gelmiş olursanız olun, ailenizin biricik, bir tane kızısınızdır/oğlusunuzdur. Ne kadar büyüyüp bir yetişkinde olsanız onlar halen sizin üzüntülerinizle dertlenir ve tabi ki bu yaşadıklarınıza kayıtsız kalmaları mümkün değildir. Kayıtsız kalmadığı gibi kendi çocuğunu üzen kişi onun eşi de olsa, bu olayları tepki vermeden, sinirlenmeden dinlemeleri çok zordur.
Her ne kadar iyiliğimizi de isteseler, bizi korumak amacında da olsalar, objektif olmayan tutumlar özellikle yaşadığımız sorun nedeniyle, içinde bulunduğumuz duygusal süreçte zarar verici olabilir ve bu daha büyük sorunlar oluşturabilir. İki kişiye bırakılsa çözülecek bir sorun içinden çıkılmaz bir hal alabilir maalesef.
Ailenize gidip “eşim bana şunları yaptı” dediğinizi düşünelim. Tabi bu aktarımlarda yaşadığınız olayları, haklı olduğunu düşündüğünüz için, kendi penceresinden tek taraflı ve yanlı olarak anlatmamanız mümkün değildir. Zaten ailelerde karşınızda üzgün olarak gördükleri evlatlarının anlattıklarının arkasını sorgulamaz; bu noktaya gelene kadar olan olaylar, eşinizin neden bu şekilde davrandığı aileniz için hiç önemli değildir. Onlar için sonuç önemlidir ve nihayetinde gelinleri ya da damatları, çocuklarına bu şekilde davranmış veya üzecek sözü söylemiştir. Fakat olaya biraz daha derin bakıldığında; sözün bir cümle gerisinde, siz eşinizin damarına basacak bir şey söylemiş ve onu kışkırtmış olabilirsiniz. Ya da hareketlerinizle eşinizi çileden çıkartmış ve istemeden sizi kırmasına sebebiyet vermiş olabilirsiniz. Hatta onun hareketi, tamamen kendini savunmadan kaynaklanmış bile olabilir. Ama aileler genelde sizin onlara aktardığımız, eşinizin tek başına kabahatli olduğunu kanıtlayan son harekete ve son cümleye takılırlar. Ve bunun üzerinden mahkeme salonuna gitmeden daha mahkemeler kurulur, anne baba birer savcı hakim oluverir ve aslında çözümü belki de çok kolay olan bu ilişkiyi orada çok rahat o sinirle bitirebilirler.
Hiç Bir Aile Çocuğunun Yuvası Yıkılsın İstemez
Tabi ki hiçbir aile, çocuğunun yuvasının yıkılmasını, hele pire için yorgan yakmasını hiç istemezler. o sinir hali geçip, koruma güdüsüyle ilk tepkiler verilse bile, bir süre sonra sakinleşen aileler hayat tecrübeleri ile aklıselimliği ele alır ve yapıcı davranmaya çalışırlar. Burada en azından birçok aile demeliyim, çünkü bir hareket ya da tek cümle yüzünden çocuğunu istemediği halde eşinden ayırmaya zorlayan çok aile de gördüm maalesef. Bu ailelerde aslında artık çocuklarının derdini bırakıp kendi egolarını tatmin etmek isteyen ve doğrularını benimsetmeye çalışan aileler oluyor. Çocuğuna sevgisinden ziyade ”Benim çocuğuma bunu nasıl yapar” düşüncesiyle adımlar atmaya çocuğunu zorlayıp istenmeyen boşanmalara sebep olabiliyorlar.
Sakinleşince Eşler Birbirini Kolay Affeder
Büyük bir ihtimalle, artık bu bardağın taşma noktası değilse, siz sakinleşir ve eşinizle barışmaya karar verirsiniz. Çektiğiniz üzüntüden sonra barışmanın heyecanı ve tazelenmesiyle, eşinizi çoktan affetmişsinizdir. Hoş zaten sakin sakin düşününce, siz de hatalarınızın farkına varıp, bende ”Çok sinirlendirmişim, çok üstüne gitmişim” çok büyük bir ihtimaldir. Belki de o anda o sinirle sizin de ettiğiniz lafın yenilir yutulur tarafı yoktur ve nereye gideceğini ettiğiniz lafın farkında olmayıp sizde eşinize çok zarar vermiş olabilirsiniz. Netice itibariyle bunun için yuva mı yıkılır?demiş; Siz onu affetmişsinizdir, o da sizi. Artık her şey yolundadır. İki eş için arada bir sorun kalmamıştır. Peki ya aileler için sorun bitmiş midir?
Aileler Gelinini/ Damadını Asla Affetmezler
Anne baba konuyu affetmiş gibi, görünse de asla affetmezler. Hiçbir anne baba, çocuğunun üzülmesine kıyamaz ve çocuğunu üzen insan onun eşi bile olsa, affetmez. Belki çocuğunun hatırına, ya da çocuğunun hayatında ek bir sorun çıkartmamak adına susar veya durumdan habersizmiş ya da olayı unutmuş gibi davranır. Ama bu olay hep akıllarında kalacaktır ve su yüzüne çıkamasa da en azından duydukları saygı ve sevgi azalacaktır. Bu da bir şekilde davranışlarına yansıyacak, sizin ve eşinizin üzerinde yeni bir sorun bulutu olarak zaman zaman gölgesi üzerinize vuracaktır.
Sonuç olarak; Eşler birbirleri arasında yakınlaşmalar ve jestler olduğunda, özelliklede o sinir halinin kalkması ile, sorunu çözebilirler. Fakat ailelerin şahit olduğu yada duyurulduğu sorunlar, hem ömür boyu size hatırlatılabilir, hem de siz unutsanız da onlar içinde yaşamaya devam eder ve gelini/damadı artık gözlerinde eskisi gibi hiç olmaz. Şu güzel sözü hayatınıza geçirmekte fayda vardır.”Kol kırılır, yel içinde kalır.”
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya