Evliliklerde ”Tükenmişlik Sendromu”
Bilerek yada farkında olmadan, evliliğinizde ilişkinizi zedeleyecek huzursuzluklar meydana getiren ve sonrasında pişmanlık duyduğunuz hatalar yapıyor musunuz? Yine kuralımız belli; sorunu görmek bize çözümü getirebilir. Hepimiz hatalar yaparız fakat bunların çözümsüz sorunlara dönüşmemesi için kendi hata olan alışkanlıklarımızın farkına varmalı, onları iptal edip, yerine yeni hayat tarzı ve iletişim seçenekleri edinmeliyiz. Aksi taktirde evliliğiniz tükenmişlik Sendromunun içine sürüklenir ve artık eşlerin ilişkiyi kurtarma adına hiç bir şey yapmak istemediği birbirinden uzaklaştıkları bir hal alabilir.
Evliliğinizi ve ilişkinizi tüketmemek adına, hiç fark etmeden ilişkiyi sinsice yaralayan alışkanlıklarınızdan vazgeçmelisiniz. Bu değişiklikler gözünüzde büyüttüğünüz kadar zor bir durumda değildir. Alışkanlıklarda çok küçük değişiklikler yaparak mutlu bir evliliği mümkün kılabilirsiniz. Şimdi ilişkinizi tüketen, yok eden şeyleri hayatınızdan çıkarmak için neler yapabiliriz gelin biraz yakından bakalım.
Eşinizin İsteklerini Önemseyin Ve sorun;
Birçok kadın ya da erkek eşinin ne istediğini sormaktansa ne istediğini söylemesini bekliyor. Özellikle erkekler; güçlü olmak isterler, korunmasız görünmeyi değil. Birçok konuda ihtiyaç duydukları şeyi itiraf edemezler. Onu anlamak, ihtiyaçlarını fark etmek için çok meşgul olduğunuzu ya da özellikle cinsellik konusundaki isteklerini dinlemeye kapalı olduğunuzu hissederse, ihtiyaç ve isteklerini kendine saklayacaktır. Zamanla bu birikim ilişki için bir iletişimsizlik sorununa dönüşecektir. Ne düşündüğünü ve ne istediğini sorun ona. Onun kendi kendine sizden istemesini beklemeyin, çünkü muhtemelen hiç söylemeyecektir.
Eşinize Kendini İyi Hissettirin; Daha Çok Taktir Edin;
Elbette ki herkesin içinde yaptıklarının beğenilme takdir görme arzusu vardır. Zaman zaman siz ve aileniz için yaptıkları konusunda eşinizi takdir etmeyip, ona teşekkür etmeyerek ilişkideki saygıyı ve bağlılığı yitirirsiniz. Eğer eşinizin de sizi takdir etmediğini hissediyorsanız bunu ona söylemelisiniz. Unutulmaması gereken ise ilişkilerde nasıl davranılmasını istiyorsanız kendinize, ilk önce karşı tarafın anlayacağı dilden ona o şekilde davranmalısınız.
Eşinizin Sizi Kendi Sevgi Dili Sevdiğini Fark Edin;
Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi herkesin sevgi dili birbirinden farklıdır. Her zaman kendi sunduğumuz gibi sevgimizin karşılığını alamaya biliriz. Bazen de karşı taraf sevgisini sizin kadar rahat ifade edemeyebilir. Bazı erkekler severler ama sevgilerini sizinki kadar bariz bir şekilde göstermezler. Bunu sorun edip sürekli şikâyet etmek, karşı taraf için bıktırıcı bir etki yaratabilir. Duygularını belli etmeyen karakterde biriyle beraberseniz onu zorlamayıp anlamaya çalışmalısınız.
Eşinize Karşı Cinsel İsteksizliğinizi Görmezden Gelmeyin;
Eşinizin cinsel istediğinde sürekli onu kendinizden uzaklaştırmayı seçiyorsanız sevgisiz bir evliliğe doğru ilerliyorsunuz demektir. Cinsel isteksizlik sorunu yaşıyorsanız çözme sorumluluğu sizde olan bir sorunla karşı karşıya olabilirsiniz. Sebebi psikolojik ya da duygusal, her ne ise, sizin dikkatinize değer bir konu olduğundan, görmezden gelmemelisiniz.
Eşinizin Aklını Ve Fikrini Okumayın;
Onunla gerçek bir diyalog kurmak yerine kafanızda hayali bir diyalog kurarak iletişimi baştan kesiyorsunuz. Oysa yanılıyor olabilirsiniz. Onun aklından geçen her şeyi bilmeniz imkânsızdır, sizin isteklerinize ya da fikirlerinize nasıl karşılık vereceğini ona sormadan tahmin ederek kendinize bir yol çizmeniz sizi yanılgıya düşürür. Oysa derdinizi ya da fikrinizi eşinizle paylaşmanız sağlıklı bir iletişimi başlatabilir.
Eşinizin bakış Açısını Görmezden Gelmeyin;
Eşinizle her konuda anlaşmak zorunda değilsiniz. Ama bu her zaman sizin haklı olduğunuzu göstermez. Olaylara biraz da onun gözünden bakmaya ne dersiniz? Bunu yapabilmek empati duygunuzun da geliştiğini gösterir. Birbirini seven eşler her konuda aynı fikir de elbette olmak zorunda değillerdir fakat birbirlerinin fikirlerine saygı duymaları en büyük sevgi belirtisidir.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Boşanma Ve Biyolojik Yaş Sendromu Birleşirse
BOŞANMA VE BİYOLOJİK YAŞ SENDROMU BİRLEŞİRSE
Boşanma süreci çok ciddi bir süreçtir. Yıpratıcı ve aynı zaman da nedenini tam çıplaklığıyla belki kendinizin de bilmediği fakat bilseniz dahi özellikle başından boşanma geçmeyen birilerinin anlayabileceği türden bir süreç değildir. O yüzde kişiler bu süreç de tarafsız ve kendisini yargılamadan dinleyebilecek bir uzmandan yardım alma gereksinimi duyarlar. Özellikle bu süreç biyolojik saat ilerlerken biten ilişkiler için, kadın erkek demeden her ikisini de; ikili bir sendroma sürükler.Bir yandan yaş ilerlemesinden dolayı çocuk sahibi olamama korkusu ağır basarken bir yandan da yürütülemeyen ilişki. Evlilikleri bitirmek,böylece daha zor ve daha can acıtıcı bir hal alıyor.
Boşanma kararını veren kadınlar;
Genellikle boşanmaya karar veren taraf kadınlar olmasına rağmen,yine de kadınların daha fazla zorlandığı görülüyor. Kadınlar için düzen hayatlarında vazgeçilmez bir alışkanlıktır.Hem düzen olarak yeniden sıfırdan bir hayata başlama korkusu, hem de yaşın kırklı rakamlara yaklaşması çocuk sahibi olmak için geç kalmışlık korkusuna karışınca, kadınların ellerini kollarını bağlıyor.Ve ne yapması gerektiği noktasında kararsız kalabiliyor. Bir çok kadın sırf bu korkular sebebiyle, bazen mutsuz bir evliliğin içerisine kendisini hapsetmeyi seçiyor. Fiziksel ya da sözlü şiddet görmeyi bile yalnızlıktan daha iyi görebiliyor ve kaderim diyip boyun eğiyor. Sırf yalnız kalmaktan korktuğu veya hayal ettiği çocuk fikrine, kavuşma isteği ve düşüncesi, sevmediği sevilmediği ve hatta bazen insani muamele görmediği bir hapishanede, yaşamayı tercih ediyor.
Boşanma kararını neden verdiğini unutmamak lazım;
Başka bir kadın ise daha cesaretli davranıyor. Boşanmayı ve beraberinde gelen zorlukları kucaklıyor. Daha mutlu bir gelecek için bir seçim yapıyor. Fakat sonrasında neden boşandığını unutuyor, korkular ağır basıyor. Bunun kendi doğru seçimi olduğunu unutup, yalnızlığa mahkum hissediyor kendini. Yaşın ilerlemesi gerçeğiyle yüzleşip, gelecek hayalleri kurduğunun, çocuk sahibi olma arzusunun, ne kadar bastırsa da geçebilecek bir şey olmadığının farkına varıyor ve yalnızlığa dayanamıyor. Fakat dediğim gibi yaşın ilerleme korkusu ona yanlış tercihler yaptırta biliyor. Bu defa gelişigüzel ilişkilerle oyalanmaya, yüzeysel paylaşımlarla günü geçirmeye çalışıyor. Oysa hayatını değil sadece vaktini paylaşabiliyor aslında çok yabancı bu insanlarla. Gerçek duygu barındırmayan her ilişkinin, onu kendisine yabancılaştırdığının, duygusal yıkımlara sürüklendiğinin çok geç farkına varıyor.
Hayatı olduğu gibi kabul edin;
Hayatı aslında olduğu gibi kucaklamayı öğrene bilsek şunun farkına varacağız. Kapanan her kapının, biten her dönemin hayatımızda yeni bir dönem ve beraberinde yeni kapılar açtığını, çoğu zaman güzel sürprizlerle tecrübeler getirdiğini göreceğiz. Bazen hayatımızı kara bulutlar gölgelemişken, o kara bulutlar dağılır sıcacık bir gün ışığı süzülüverir penceremizden hayatımızın içine. Yeter ki buna inancımızı kaybetmeyip ve hayatımız da karşılaşacağımız fırsatlara karşı gözlerimizi açık tutabilelim.
Hayat hediyedir;
Tabi ki Boşanmak kolay değildir. Ama hayat bu,Hayatı her şeyi ile kabul edip karşılamak lazım. Bazen mutsuz bir evliliği sonlandırmak, hayat kurtaracak bir karar olabiliyor. Şu bir gerçek ki her ev “yuva” değildir. Daha huzurlu ve mutlu olmak için bir ilişkiyi bitirmek, aslında yeni bir hayata başlamak demektir. Hayatımızda aldığımız her kararın artıları ve eksileri olduğu gibi, yalnız bir yaşama başlamanın da zorlukları var elbette olacaktır. Fakat unutmamız gerekir ki hayat tahammüllerle ve zoraki ilişkilerle harcanmaması gereken bir hediyedir.
Boşanmak son çare;
Elbette boşanmak son çare olmalı evliliklerde. Elimizden geleni yaptığımızdan, denenebilecek her çözümü denediğimizden emin olmanın iç huzuru olmadan alınacak bir karar değil sizi daha sonradan pişman edebilir. Tabi ki şiddettin, bağımlılıkların olduğu evlilikleri ayrı tutuyorum. Ancak, elimizden gelen yetmiyorsa, denenecek başka çözüm kalmadıysa eğer, kendi hayatımıza bir şans vermektir boşanma kararı.Ve biyolojik yaşından ötürü çocuk için geç kaldığını, düşünen kişiler de mutsuz ve huzursuz ortamda nasıl bir çocuk yetişeceğini düşünmeye davet ederim. Yeni hayat ve yeni gün için tedirgin de olsak; hayatın bize getirdiklerini cesaretle karşılamakta ve en önemlisi kendimize üzülme hakkını vermekte fayda vardır. İnsanız kederleneceğiz ,üzüleceğiz, ağlayacağız ama ayağa da kalkacağımız dan da emin olacağız.
Hayatta karşılaştığımız her şey biz insanlar içindir. Yaşanan bütün üzüntüler ve yalpalamalar da bizi biz yapar.
Sevinç Karakaya