Boşanmadan Dönülebilir Mi?
Günümüzde sosyal hayatın hızla değişimi, beraberinde bir çok aileyi boşanma noktasına getirmiştir. Hatta bu değişimler kişilerin, ilişkileri ile ilgili almak istediği yardımın dahi şeklini değiştirmiştir. Çiftler artık sağlıklı bir evlilik yada ilişkinin yollarından daha fazla, sancısız boşanmayı nasıl gerçekleştirebilir onu araştırmaya başladılar.
Çoğu sorunlu ve boşanma aşamasına gelmiş aileye bakıldığında, değişen sosyal hayatın aile hayatını bütünüyle etkilediğini görmekteyiz. Aile fertleri birbirinden uzaklaşıp, o eskiden yapılan aile içi eğlenceler, tatiller neredeyse kaybolup, onun yerine bireysel yaşantılar almaya başladı. Boşanma aşamasına gelen ailelerde, fertler birbiri ile hiç konuşmuyor hatta pek çok ev, aile fertlerinin yemek ve uyku için kullandıkları mekanlara dönüşmüş durumda… Öncelerde aile birliğinden söz edilen evliliklerde şimdi ”Herkes kendi işine baksın, herkes kendi hayatını kursun.” şeklinde düşünce yapısı yerleşmeye başladı. Ve tabi ki böyle bir ortamda evlilikler olumsuz yönde etkileniyor.
Evliliklerin Bir Çoğu Bencilce İhtiyaçlara Dayalı;
”Bir evlilikte doğru insan olmak, doğru insanla evlenmekten çok daha önemlidir.” Doğru insanlardan oluşan sağlıklı bir aile, aile üyelerinin hepsinin ihtiyaçlarını karşılar. Böyle evliliklerde fertler daima bir gelişim içindedirler. Hem kendi içlerinde hem de ailelerinde tamdırlar. Mutludurlar ve mutluluklarını sevgi ile paylaşırlar.
Fakat bugün evliliklerin bir çoğu kişilerin ruhunun ihtiyaçlarına değil, bencilce duygulara dayanıyor. Sorunlu fakat evliliği devam eden çiftleri bir arada tutan artık sevgi, bağlılık, sadakat gibi sebepler değil de, yaşam şartlarıdır. Bazı insanlar çocuğu babasız kalmasın diye, bazıları ekonomik sebeplerle, bazıları da yalnızlıktan korktukları için evliliklerini sürdürüyor. Maalesef egolarının bencilce ihtiyaçlarıyla yaşayan kişiler sevgiyi de tadamıyor. Hayatlarına sevgiyi katamayan çiftler boşluktan kurtulamıyor ve daima bir arayış içinde oluyorlar. Evlilikleri bencillik üzerine kurulu yada devam eden çiftler, Sevgilerini birleştirip yepyeni bir sevgi enerjisi üretemiyorlar. Hayatlarına daha önce yaşadıklarından daha fazla zenginlik katamıyorlar. Böyle bir sürecin devamında en küçük sorunlarına bile çözüm getiremez hale geliyor ve hatta artık çözüm dahi bulmak istemeyip bu evliliği en zararsız nasıl devam ettiririm yada sonlandırırım diye düşünüyorlar.
Unutmayın ki her sorunun bir çözümü vardır. Her insan hata yapabilir. Kimse kusursuzda değildir tıpkı sizinde olmadığınız gibi… Her şeyin bir sonu vardır, ağlayan insan ömrünün sonuna kadar elbette ağlamayacaktır, her türlü acı geçer. İnanın bu inanç bile sorunlarınızın çözümünde size büyük güç sağlayacaktır. En sağlıklı kişi herhangi bir davranış konusunda en fazla seçeneği olan kişidir. Ellerinde bir seçenek listesi olan kimseler çok güçlü evlilik kurabilir ve sürdürebilirler. Evliliğimizi sürdürmek için bencilce ihtiyaçlara değil sevgi ve karşılıklı paylaşımlar üzerene inşa etmeliyiz.
Boşanmamak İçin; Evlilik Değerleri Geliştirilmeli;
Evliliklerdeki tartışmalarda eşlerden her biri hem haklı hem haksız olabilir. Çünkü eşlerin değerleri ve ihtiyaçları farklı olabilir. Değer; Neyin önemli neyin önemsiz olduğunu gösteren kişiye ait inançlardır. Değer kişilerin hangi yöne gideceklerini gösteren bir pusula gibidir.
Değerler her zaman evliliklerde büyük kavgalara sebep olmuştur. İşte bu sebepten eşlerin kendilerini kavga tuzağından korumaları ve yanlış çözüm yöntemlerine başvurmamaları için karşılıklı olarak neye önem verdiklerini bilmeleri gerekir. Eşlerin değerleri birbirinden ne kadar farklı ise o kadar birbirlerinden rahatsızlık duyar ve birbirlerine şüpheci davranırlar.
Oysaki, Evliliğin ana gaye ve hedefini Kur’an-ı Kerim şöyle ifade ediyor;
”İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet var etmesi, O’nun varlığının belgelerindendir” (Rum/21)
Bu ayete göre evliliğin gayesi, eşlerin birbirinde karşılıklı sevgi huzur ve güven bulabilecekleri bir ortam hazırlamaktır. Bunun için ise eşler kendi iç dünyalarında ve evliliklerinde sürekli gelişme halinde olmalıdırlar. Yani hem kendi değerlerini doğru bir şekilde eşine aktarmalı hem de onun değerlerini iyi okumalıdırlar. Ve zamanla evliliklerine ait ortak değerler edinmelidirler.
Boşanma Kararından Geri Dönülebilir Mi?
Unutulmayın ki, ”Bir kimsenin mutluluğu eşinin onun için yapabildiklerine değil, onun eşi için yapabildiklerine bağlı olarak artar”. Bu sebeple arzu eden herkes kendi çabasıyla boşanma aşamasından geri dönebilir. Altından kalkamadıklarında ise bir uzmandan yardım alabilirler.
Evlilikte eşlerden yalnızca birinin mutlu olması mümkün değildir. Her zaman ya iki tarafta mutlu yada iki tarafta mutsuzdur. Bunun için eşlerin güçlü evliliğin nasıl kurulacağını ve yaşatılacağını bilmesi gerekir. Çiftler bu konuda devamlı eğitim ve gelişme içinde olmalıdır.
Evlilikte ne zaman sorun çıkacağını baştan anlamak mümkündür. Eşler birbirine saygı duymuyorlarsa, uzlaşmayı bilmiyorlarsa ve aralarında olup biteni açık açık konuşmuyorlarsa bir sorunla karşılaşacaklardır. En önemlisi aralarında ortak bir değerler gurubu yoksa mutlaka sorunlarla karşılaşacaklardır. Ayrıca bu değer yargılarını ve düşünce tarzını her eşin kendi seçmelidir. Bir başka kişinin yada çevrenin seçtiği değerler evlilikte esas alınamaz. Sağlıklı evlilik için eşlerin değerlerinin benzer olması gerekmektedir.
Boşanmanın önüne geçmek için eşlerin; ”Evlilikte en önemli ortak değerin, evliliğin önemine inanmak.” olduğunu unutmaması gerekir. Sonradan pişman olmamak için, evliliğinizi zamanında önemseyin. Boşanmayı sorunsuz nasıl gerçekleştirmekten önce, sağlıklı ilişkiler nasıl kurarız? nasıl evliliğimizi ilk günkü heyecanına taşırız? İletişim problemlerimizi nasıl çözeriz? gibi sorulara yönelmeli ve kendi değerlerinize uygun çözümler üreterek boşanmanın önüne geçmek için bir başlangıç yapabilirsiniz.
Sevinç Karakaya
Eşinizle ”Dost” Olmayı Nasıl Başarırsınız?
Mutlu evliliğin formülünü çözüp, bu tılsımlı mutluluk hapından bizde içmek isteriz. Peki Nedir mutlu evliliklerin formülü? Mutlu evliliğe sahip çiftler incelendiğinde en dikkat çeken özellik, birbirine olan sevgilerinin yanında iyi bir arkadaş en önemlisi ise birbirine dost olabilme başarabilmeleridir. Özellikle kadınlar eşleriyle dost olmak, eşlerinin kendilerine samimiyetle açılmalarını isterler. Biz kadınlar kendimizi anlatmak, dertlerimizi paylaşmak konusunda daha rahat olsak da aynı şey erkekler için geçerli olmadığında, ilişkide bir dengesizlik söz konusu olur.
Mutlu evliliğin en önemli formülü eşlerin dost olması … O halde asıl sorun; ”Eşinizle dost olmayı nasıl başaracaksınız?
İlişkilerde karşılıklı paylaşımlar çok önemlidir. Hep siz anlatır, karşı taraf dinlerse, hep karşı taraf sizin sorununuzu çözmeye çalışırsa zamanla çatışmalar ortaya çıkar. Tabii bu her ilişki için geçerli değildir ama ortalama olarak böyledir diyebiliriz. En doğrusu ise her iki tarafında birbirlerine maskelerini çıkararak, aynı samimiyette açık olmasıdır. Eşinizle samimi ve dost olmayı başara bilmek için işte size bir kaç öneri;
Eşiniz Ancak İçini Dökecek Yakınlığı Sizden Bulduğunda Açılacaktır;
Biz kadınlar yaratılışımız itibariyle sorunlarımızı konuşarak çözmeye meyilliyiz. Hal böyle olunca eşimizin de kendimiz gibi, sorunlarını yada hayatının akışının her anını bizimle paylaşmasını isteriz. Eşimizin ise bize karşı adeta bir kapalı kutu olması, sorunu kendimizde aramamıza, suskunluğunun altında olmadık sebepler olabileceğini düşünmemize yada bu içlerine dönük ruh hallerinden şikayet etmemize neden olur. Bu şikâyetlerin arkasında belki de doğru zamanı henüz yakalayamamak olabilir. Eğer yorgunsa ya da başka bir işle uğraşıyorsa ve rahatlamak istiyorsa, ona sorularla yaklaşmanız sonuç vermeyecektir. Başta da söylediğim gibi, kadınlar yorgunluklarını ya da sıkıntılarını konuşarak aşarken, Erkekler konuşmayıp sakince köşesinde bir şeyler okumak ya da dinlenmekle atabiliyorlar. O yüzden doğru zamanlama çok önemlidir. Köşesine çekilmiş ve sıkıntısını atlatmaya çalışan erkeği konuşmak için zorlamak daha da size kendini kapatmasını sağlayabilir. Peki, ama doğru zamanı nasıl yakalayacaksınız?
Eşinizin size duygusal anlamda en yakın olduğu an birlikte aktivite ve paylaşım yaptığınız zamandır. Bu, ikinizin de uykusunun kaçtığı yatak sohbetleri, parkta yürüyüş ya da birlikte bulaşık yıkama zamanı bile olabilir.
Eşinizin size açılmasını zorlaştıran davranışlardan biri, gözlerinizi sabit bir şekilde onun gözlerine dikip ”Hadi anlat” der gibi yapmaktır. Konuşurken size bakması için ısrar etmeyin. Erkeklerin çoğu gözlerine bakılmadığı zaman daha rahat konuşur. Onun kendisini önce rahat hissetmesini ve sizi yakın görmesini sağlayın sevdiği şeylerden konuşmaya başlaya bilirsiniz. Eşinizi takip edin hanımlar, nelerden bahsederken gözlerinin içi parlıyor, neler onu heyecanlandırıyor?
Bu ayrımı yaptıktan sonra ilk önce hoşuna gidecek keyif aldığı konularla başların, sohbet oluştuktan sonra farklı konulara giriş yapabilirsiniz.
Yargılayan Veya Suçlayan Sorulardan Uzak Durun;
Bazen farkında olmadan soruları art arda sıralayıp sohbeti bir sorgulamaya dönüştürüyor olabilirsiniz. Biraz sakin olmaya çalışıp emir tonu kullanmamaya, sorularınızı azaltmaya, eşinizi suçlamamaya yada yaptığı bir konuda yargılamamaya çalışın. Hiç kimse şu tavırlardan sonra kendini açıp derdi var ise bile anlatamaz. ”Konuş benimle”, ”Ben senin eşinim benle konuşmayıp, herkesle paylaşıyorsun”, ”Neden bana anlatmıyorsun?” bakın bunların altında farkında bile olmasanız, anlatmadığı için sitem ve suçlamalar vardır. Bunun yerine ”Bu konu hakkında ne düşünüyorsun?” diye sorabilirsiniz. Burada ise fikrini sorma önemseme vardır. Size karşı rahat bir şekilde açılmasını istiyorsanız ona güven ve cesaret vermelisiniz.
Sohbette Önce Siz Kalpten Konuşup Maskelerinizi Çıkarın;
Bir başkasının sizinle samimi konuşmasını ve kendince sırlarını, dertlerini öğrenmenin yolu, ilk önce kendinizi ona açmaktır. Bu karşınızdaki kişiye güven verir ve cesaretlendirir. Özellikle eşinizin paylaşmak istemediği konular hakkında kendi hayatınızdan örnekler verin ve ortak noktalar bulmaya çalışın. Böylece kendini size daha yakın hissedecektir.
Bazen Sadece Susup Dinlemeniz Yeterlidir;
Bir insanı konuşturmanın en iyi yolu susmaktır. Bu kişi eşiniz de olsa… Sürekli soru sormak yerine olayları biraz akışına bırakmayı deneyin. Susmak ve samimi bir şekilde gözlerine bakmak, iyi bir dinleyici olduğunuz mesajını iletir karşı tarafa. Böylece sizin ısrarınız dan dolayı mecbur kaldığı için değil, kendiliğinden ve istediği için anlatacak size derdini…
Dost olmak ilişkilerde, evliliklerde çok önemlidir. Dostluğun getirdiği paylaşımlar aradaki samimiyetinizi ve birbirinize olan güveninizi perçinleyecektir. Hayatta kimseye dikte ya da yaptırımla bir şeyleri gönülden yaptıramazsınız. Fakat tatlı dil ve hoş dostane bir muhabbet nice açılmaz kapıları açan bir anahtardır.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Boşanmaya Karar Vermek, Bu kadar kolay Mı?
Boşanmak kolay kolay verilecek bir karar değildir. Boşanma eylemi gibi, önemli bir adım atmadan önce ciddi düşünülmeli… Böyle bir karardan geri adım atmaya karar verseniz bile, bir kez böyle bir adım attığınızda artık hiç bir şey aynı olmayacaktır. O yüzden bin bir umutla hayalle kurduğunuz bir yuva bir anda dağıtmayacak kıymetlidir. Fakat günümüzde sanki evlilik bağları pamuk ipliği ile bağlanmış gibi kolay koparılmakta, gözden çıkarılmaktadır.
Önceden eşlerin arasına bir soğukluk ya da sıkıntı girse hemen aile büyükleri araya girer ve orta yol bulunmaya çalışılırdı. Yeter ki çocuklarının, evlilikleri yolunda gitsin anne baba kendi haklarından bile vazgeçip beklentilerini bir kenara bırakırlardı. Oysa son zamanlardaki boşanmalara baktığımda maalesef aile büyükleri genç eşleri sakinliğe ve olayı yatıştırmaya çalışacaklarına, çoktan tarafları belli olan kavganın içinde daha da körükler halde görev almaktalar. ”Boşan kızım/oğlum, sen daha iyisine layıksın” laflarını ne çok duyar olduk.
Boşanmaya Kucak Açan, Değişen Aile Rolleri; Tamamen gerçek olan anlatacağım hikaye bazılarınızı şaşırta bilir. Bir danışanımın eşiyle arasında sıkıntıları var, fakat çok da büyük olmayan sorunlar. Tecrübesizlikle ailelere yansıyor. Aileler tarafından belki de sadece ”olur böyle şeyler sabırlı olun ve anlamaya çalışın birbirinizi” gibi yapıcı bir nasihat olayı yatıştırabileceği halde, maalesef çok farklı yerlere taşınıyor. Taraflar belli her iki tarafta sözde kendi çocuklarını savunma amacıyla birbirlerine birikmiş öfkelerini kusuyorlar.
Danışanım diyor ki ”Sevinç hanım ben artık orda değildim sanki, benim yuvam yıkılıyordu ama paylaşılan şeyler yuvamla alakalı değildi. Herkes çıldırmış gibi, yıllardır içinde ne birikmişse onları zalimce ortaya çıkarıyordu” ve devam ediyor, ”Biran kendime geldim yuvam gidiyor elden dedim ve eşimin annesine ne olur anne bizi bir dinleyin, bende senin çocuğunum hata bendeyse bana bağır çağır ama bu duruma bir çözüm bulalım dedim”
Gelen Cevap Sizce ne olabilir? ”Benim çocuğum, senden boşanacak o daha iyilerine layık” Ne acı değil mi? ortada bir yuva, çok ciddi olmayan çok rahat çözüm bulunacak bir sorun ve en acısı bir kız çocuğu var, fakat boşanma kararına ”siz ne yapıyorsunuz ya da istediğiniz bu mu? Emin misiniz? Boşanmak mı çözüm, bir orta yol bulunamaz mı? Diye soran akli selim bir büyük olmadığı gibi daha da sorunları körükleyen taraflar var.
Sonuç ne oldu dersiniz? Çift şuan boşanma davaları için gün sayıyor, hem de çok gereksiz bir neden için… Hayaller suya düştü belki pişmanlıkları var ama bunu ifade ederlerse ailelerini karşılarına alırlar, O yüzden kendilerinden, yuvalarından, hayallerinden, çocuklarını ortak büyütme şanslarından vazgeçiyorlar. Evet, acı ama gerçek bir son…
Bu son kimsenin aslında istemediği bir sondur. Bu noktaya bir evlilik geldiyse büyüklere çok iş düşer. Kendilerini bir kenara çekip yapıyorlarsa yapıcı yaklaşımlar gösterip kişilerin birbirlerini sevdiklerini hatırlatmaları gerekir. Eğer bunu yapamıyorlarsa o zaman bir uzmandan yardım almak için teşvik edebilirler.
Çiftler Unutur, Fakat Aileler Kinlenir; Bir diğer konu ise, evliliklerdeki sorunlar ne kadar aileye yansıtılmalı? Doğduğumuz günden beri yanımızda olan, başımız her sıkıştığında desteklerini bizden esirgemeyen, ailemize sonsuz güvenmemiz çok normal olan. Fakat unutulmaması gereken; evlendiyseniz artık sizde bir aile oldunuz ve sizin ailenizin de kendine özel mahremiyetleri olmalıdır. Ve bunlar çok fazla dışarı ile paylaşılamayacağı gibi sizinle duygusal bağları olan ve sizin canınızın yandığını gördükçe içten içe karşı tarafa kinlenen, anne babaya her şey anlatılmamalıdır. Eşler aralarındaki problemleri, zaman içinde unutabilir ya da bir çıkış bulabilirler. Fakat aileler unutmuş görünse bile unutmazlar, belki de problem bile sayılmayacak bir olayda biriken öfke patlayabilir. Esasında düzelebilecek, sorunlarını çözebilecek bir yuva hiç yoktan yıkılabilir.
Çiftler Neden Yardım Almalılar? İlişki koçu ile çalışmak neden işe yarar? Çünkü ilişki koçu sizi yargılamaz, bilir ki kendiniz adına o an için, en doğru kararı almışsınızdır. İlişki koçu taraf olmaz çünkü aranızda duygusal bir bağ yoktur. İlişki koçu yönlendirmez, sizin doğru kararı almanızda engelleriniz nedir ve sizin için en doğru nedir onu bulmanızı sağlar. İlişki koçu size ilişkinizi kurtarma adına tavsiyede bulunmaz, iletişim hatalarını görmenizi ve bunları ortadan kaldırmanızı destekler. Yani size olayı farklı açılardan bakacak pencereleri gösterir. Bilmeniz gereken ise, ”Bakış açınızı değiştirmek hayatınız değiştirebilir.”
Evliliğinizde sorun olarak gördüğünüz şeyler artık sorun olmaktan çıkar ya da sorunlu bir evliliğiniz devam ederse gönül rahatlığıyla doğru kararı alıp bağlarınız koparmanız noktasında sizi engelleyen şeylerden kurtulursunuz. Sonuç ne olursa olsun hem sizin, hem eşinizin hem de tüm sevdiklerinizin hayrına olacağı söylenebilir.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Mutsuz Evliliklerin 6 Nedeni
Bin bir mutluluk hayaliyle başlayan evlilikler, zaman içinde mutsuzluklarla gölgelenebiliyor. Oysaki planlarınızın içinde yoktu mutsuz olmak, sizin evliliğiniz farklı olacaktı hiç kimseninkine benzemeyecekti. ne oldu da evliliğiniz planladığı gitmedi dersiniz? Hiçbir zaman bitmeyeceğini düşündüğünüz aşkınıza ne oldu da bitiverdi?
Gotman’nın dediği gibi; ”Tartışmanın varlığı değil, tartışmanın niteliği boşanmaları belirlemede önemlidir.”
Büyüklerimizin den duyduğumuz doğrudur; tartışmalar bir evliliğin tuzu biberidir. Fakat tartışmaların niteliği yani tartışma konusundan uzaklaşıp sorunu çözmek yerine karşılıklı haklı çıkma ve kişisel saldırılara yerini bırakanca artık evlilikler ciddi zararlar vermeye başlamaktadır. Bugün tartışmalar sırasında dikkat edilmesi gereken 6 maddeden söz edeceğiz.
1- Tartışmaya Yıkıcı Sözlerle Başlamak; Tartışmaları yıkıcı hale getiren, tartışmayı sert sözlerle, yapıcı değil yıkıcı sözlerle başlatmaktır. Yarım saat süren bir tartışmanın ilk beş dakikasını dinlediğinizde %95 nasıl biteceğini belirleye bilirsiniz. Diyebilirim ki en doğru olan karşınızda hayatı paylaştığını bir zamanlar severek hayatınızı birleştirdiğiniz kişinin olduğunu unutmamak ve yumuşak yapıcı cümleler tercih etmektir.
2- Tartışmalarda uzak durulamayan 4 hareket; Tartışmanın içinde şu dört yapılmaması gereken hareket yapılıyorsa, Kişilerin kendini tekrar gözden geçirmesini tavsiye ederim. Çünkü tartışmada ciddi yanlışlar var demektir.
”1.Eleştiri, 2.Küçümseme, 3.Savunmaya Geçme, 4.Duvar Örme”
Eleştirme: Eleştirme şikâyetten farklı bir durumdur. Şikâyet, belli bir durumdan rahatsızlığı dile getirirken eleştiri daha genellenmiştir ve eşin kişiliği ile ilgili negatif sözler içerir. Örneğin; ”Eve geldiğimde bana günümün nasıl geçtiğini sormadığında kendimi önemsenmemiş hissediyorum” demekle ”Bir kere de eve geldiğinde bana nasılsın diye sorsan, çocuk bile nasılsın diye sormayı bilir, sende insanlık da ölmüş.” demek farklı etki yaratacaktır. Ama biz ikinci örnekteki gibi konuşmaları daha çok severiz, çünkü daha etkili olacağını düşünürüz değil mi? Hâlbuki bu tarz konuşmalar karşı tarafta savunma mekanizmalarını harekete geçireceği için genellikle işe yaramaz, boşuna konuşuruz. Sonra da rahatsızlığımı dile getiriyorum ama hiç anlamıyor diye yine karşımızdakini suçlarız.
Küçümseme: Eleştirinin bir adım daha ileri gitmesidir, karşımızdaki kişiye ad takma, göz devirme, alay etme, iğneleme ve saldırganca espriler yapmayı içerir. Bu dört hareket içinde en zararlı olanıdır. Çünkü tiksinmeyi içerir ve çözüm yerine daha çok çatışma getirir. Hatta yapılan bir araştırmada küçümsemeye maruz kalan eşlerin diğerlerine oranla daha çok nezle ve soğuk algınlığına yakalandığı görülmüştür.
Savunmaya geçme: Küçümsemeye karşılık savunmaya geçmek doğal bir tepkidir, fakat yine de karşı tarafa ”sorun bende değil, sende” mesajını verdiği için çözüm getiren bir yaklaşım değildir.
Duvar Örme: İlk üç hareket devreye girdikten bir süre sonra eşlerden biri (genellikle erkekler) kendini geri çeker. Başka yöne bakar ama dinlediğine dair baş sallar, göz temasından kaçınır, gazeteyi veya kumandayı eline alır. Kısaca sessiz kalır ve duyduklarını umursamıyormuş gibi davranır. Artık ona ulaşamazsınız, adeta görünmez bir duvar örmüştür.
3- Tartışmada Taşma Noktasına Gelme; Bir yanlış daha kişilerin ”Taşma” noktasına gelmiş olmalarıdır. Sel baskını gibi taşar. Çünkü tartışma sırasında sürekli eleştirilen kişi kapana kısılmış gibi hissetmektedir, kendisini korumak için sıkça duvar örmeyi kullanmıştır, fakat artık örülen duvarlar biriken suları tutamaz ve taşma meydana gelir. ”Mutsuz evliliklerde bu üç madde genellikle bir arada görülürler.”
4- Sağlıklı Düşünme Yetisini Kaybetme; Taşmanın gerçekleşmesinden sonra artık kişinin beden dili tepki vermeye başlar. Kalp atışı hemen hemen 2 katına çıkar, terleme olur, yoğun adrenalin salgılanır ve tansiyon yükselir. Taşma olunca bilgi işleme becerisi azalır, kısaca eşin ne dediğini anlamak güçleşir, savaş ya da kaç tepkisi oluşur. Problem çözme becerisi ortadan kalkar, kişinin tek yapabileceği ya savaşmak ya da kaçmak olacaktır. Ve maalesef mutsuz evliliklerde, olayın yatışması için karşılıklı zaman tanımaktansa savaşma tercih edilen durumdur.
5- Birbirine Nefes Alacak Vakit Bırakmamak; Sonuca ulaşmayan onarma çabalarıdır. Gerilimi azaltmak ve taşmayı engellemek için eşlerden birisinin çabalamasıdır. Örneğin; ”Bekle biraz sakinleşeyim” veya ”Ara verelim” gibi sözler işe yarayabilir. Genellikle ilişkideki pozitif taraf ağır basıyorsa bu çabalar başarılı olabilir. Fakat eğer ilişkide olumsuz başlangıç, 4 uzak durulması gereken hareket ve taşma sıkça yaşanıyorsa genellikle bu çabalar fark edilmez ve başarısız olur. Yapılması gereken ise nefes alacak zaman tanımaktır.
6- Kötü Anıları Tekrar Tekrar Gündeme Getirmek; Kötü anıları fazla hatırlamak, yeniden kaleme almaktır. Şöyle düşünün yaranız var ve kabuk bağlamaya başlıyor ve siz çekip koparıyorsunuz yara yine kanıyor, aslında biraz zamana bıraksanız kabuk kendiliğinden zaten düzecek fakat siz kabuğu kaldırdıkça daha derin ve kalıcı yara olma ihtimali daha fazladır. İyi anılar, ilişkinin başlangıcında yaşanan güzel ve yoğun duygular ise genellikle önemsizleştikleri için veya artık acı verdiği için unutulurlar. İyi anıları hatırlamak için ; bir defter tutup her gün sizi mutlu edecek şeyleri not alabilirsiniz. Geçmişle alakalı ise hafızanızı zorlayıp hatırladığınız iyi anıları tazeleyebilirsiniz.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Mutlu İnsanların Ortak Özellikleri Nedir?
MUTLU İNSANLARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ NEDİR?
Herkesin mutluluğa verdiği ayrı bir tanım vardır. Mutlu bir hayat denildiğinde de farklı beklentileri vardır. Mutluluk Nedir? Kimine göre iç huzur, kimine göre sevdiklerinin yanında olması, kimine göre maddi rahatlık, kimine göre aşk, kimine göre sağlık çoğaltmak elbette mümkün. Bu farklılıkların yanında, Mutlu insanların üzerinde Amerika da Yapılan bir araştırmada; kendilerini mutlu hisseden insanların ortak özellikleri değerlendirilmiş. Sizce ne yapıyor da, bu mutlu insanlar, mutlu kalıyor dersiniz?
Klişeleşmiş ve artık faydadan çok insanın canını sıkan cümleler vardır.”Anı yaşa”,”küçük şeylere kafana takma”, ”boş ver demeyi öğren” ve benzeri mutluluk reçetelerinden eminim hepimiz sıkıldık. Gelin bugün biraz daha değişik bir liste hazırlayalım. Onların hayatlarına gidelim. Biraz daha mutlu insanların ortak özelliklerine yada benzer özelliklerine yakından bakalım.
Mutlu insanlar Daha çok Yeşil Alanlara Gidiyor
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, yeşil alanı daha fazla olan bölgelerde yaşayan kişilerin, insan yapısı binalardan bir kafeste yaşayanlara göre daha mutlu olduğunu gösteriyor. Yeşil alanların verdiği mutluluk artışının kişinin en mutlu anlarındaki mutluluğun hemen hemen üçte biri kadar arttırdığı belirlenmiş. Mesela şöyle düşünün hayatınızın en mutlu günü, sevdiğiniz ve hayatınızı adadığınız kişi ile evlendiğiniz gün ise, hissettiğiniz mutluluğun yada bebeğinizi ilk kucağınıza aldığınızda hissettiğiniz mutluluğun üçte birine yeşil bir alanda gezerek ulaşabildiğiniz belirtiliyor. Başka bir araştırmaya göre bir doğa parçası içinde sadece beş dakika gibi kısa bir süre dahi geçirmek, kişinin özgüvenini artırıyor. Bu bilgilere dayanarak çok rahat denebilir ki, artık baharın da kendini yavaş yavaş gösterdiği günlerde mutlu hissedebileceğimiz yeşil alanlara kaçmakta fayda vardır.
Mutlu İnsanlar Hayattan Keyif Almaktan Vazgeçmezler
Hayattan keyif almak yediğin bir yemekten lezzet almaya benzer. Sadece karnın doysun diye değil de duyguların da tatmin oldu diye yemek . İşte hayattan keyif almak da sadece yaşamak yada nefes almak değil de, hayatın bütün nimetlerinden, bütün duyularıyla faydalanmak ile olur. Mutlu insanlar için bu keyif; Kimi zaman samimiyet, şükran ve aileyi çağrıştıran kavramlarla tarif edilebilir. Kimi ne göre hayattan alınan keyif, sanki ‘Bütün yıl süren bir Bayram gibi” tarif edilir. Hayattan alınan keyif; Kişinin içinde bulunduğu ortama dair tam bir farkındalık içindeyken hissettiği dostluk, şefkat, tamlık ve huzur duygusudur. Hayattan keyif almak her an mümkün, Bir hafta sonu tatilinde, dostlarla bir sohbette, ailecek bir tatil de, yada hayatın herhangi bir dönemin de. Hayattan keyif almak tamamen kişilerin bakış açılarıyla, hayatı nasıl görmek istemeleriyle alakalı bir durumdur. Bazı insanlar, en ufak şeylerden bile kendilerine keyif alacakları bir nokta çıkarmayı başarabiliyorlar. Mutlu insanların ortak noktalarından biri, kesinlikle mutlu olacak kendilerine bir şey bulmaları.
Mutlu insanlar sevdiği işi yapar
Kim sevmediği işi yapmak ister ki? yada kim sevmediği işi yapıp da mutlu olmayı umabilir ki? Bu neredeyse imkansızdır. Fakat İşinde mutlu olan insanların hayatta da mutlu olmaları ise elbette sürpriz değildir. Yapılan bir araştırmada bana ilginç gelen bir yaklaşımı sizle paylaşmak isterim. araştırmaya göre, işini severek yapan ve dört elle sarılanların% 71’i kendini güçlü ve başarılı buluyor, işinden soğuyanlarda ve işini zoraki yapanlarda bu oran % 42 olduğu görülmektedir. Buraya kadar her şey normalmiş gibi görünse de araştırmanın bir sonraki maddesin de; Kendini güçlü ve başarılı bulan işsizlerin kendini güçlü ve başarılı bulma oranıysa % 48 olarak belirlenmiş. Yani Başka bir deyişle, işsizler arasında kendini iyi hissedenlerin oranı, sevmediği bir işe takılıp kalanlardan daha yüksek.
Bu sonuçlarda kişilerin sevdiği yapmaları, gönül verdiği işlerle uğraşmaları, hayata bağlılıklarını ve mutluluklarını ciddi manada etkilemektedir.
Mutlu İnsanlar İçlerinden Geldiği Gibi Davranır
Çocuklara bakıldığında çok hayatın farkında değillerdir. Çevrelerinde ne olursa olsun onlar savaş ortamlarında bile gülünecek bir şeyler bulabiliyor. Tabi ki anlatmaya çalıştığım çevremizde her şey çok iyi gibi davranmanız değil ama zaman zaman yetişkin kimliğinden sıyrılıp içinizden geldiği gibi davranmak dan bahsediyorum.
Mesela Daha çok çiçekler arasında dolaşın yada çıkarın ayakkabılarınızı toprakla buluşun. Üzerindeki negatif elektriği atmanıza yardımcı olacaktır. Basit gibi gelebilir; Çiçek kokusu diyip geçmeyin; Çiçek kokularının insan davranışlarının üzerindeki etkisini gösteren pek çok araştırma var. Çiçek kokulu odalarda kutluluk ve dostluk hisleri yükseliyor. “Çiçek kokuları sizi mutlu edebilir, sosyal etkileşimi arttırır” ve yine toprakta bulunan ‘dost’ bakteriler, bağışıklık sistemini güçlendiriyor, beyinde serotonin salgısını artırıyor, negatif enerjinizi alır ve depresyondan kurtulmaya yardımcı olur. Mutsuzluğu yok edecek tedbirler almak da mutluluğu size getirecektir. Basit ama içinizden geldiği gibi..
Mutlu İnsanlar Daha Çok Spor Yaparlar
Bunu duymak istemiyor olabilirsiniz, ancak korkacak bir şey yok. Spordan kast edilen kan ter içinde maraton koşmak değil. Orta yaşlı kadınlar üzerinde yapılan araştırmaya göre ”orta düzeyde” egzersiz yapan kadınlar, egzersiz sonrasında sıkı egzersiz yapan kadınlardan daha mutlu, daha enerjik ve iyi hissediyor. Buda bize çok net gösteriyor ki, mutlu insanların mutluluk kaynaklarından biri de bedenlerine gereken önemi vermeleri.
Mutlu insanlar Mutluluğu Takıntı Yapmaz
Nasıl ki neyin peşinden koşarsak, bizden kaçar. Mutluluk kovaladıkça kaçar. Ama sen yolunda gidersen mutluluk da seni takip eder. Yine yapılan başka bir araştırmanın sonuçları da, Mutlu olmayı önemseyen kadınların, bu kavramı pek de kafalarına takmayanlardan daha mutsuz ve depresif olduklarını ortaya koymaktadır. Mutlu olmaya çabalamak sizi mutsuz kılabilir. Görünüşe göre inat ve ısrarla mutluluk aramak, kişiyi öz yıkıma götürüyor. Siz sadece anı yaşamaya ve hayattan keyif almaya, çalışın mutluluk arkanızdan gelecektir
Mutluluğun peşinden koştuğu bir yaşam dilerim…
Sevgiyle Kalın…
Mutlu İlişki İçin Olumlama
MUTLU İLİŞKİ İÇİN OLUMLAMA
Olumlamalardan daha öncede bahsetmiştik, olumlama bir nevi dua demektir. Biz farkında olalım yada olmayanlar bilinç altımızda yatan olumlu yada olumsuz cümleler hayatımızı ciddi manada etkilemektedir. Bilinç altımızda ilişkilerimize karşı beslediğimiz, olumsuz cümleler ve cümlelerin negatif elektrik ilişkileri bazen hiç sebebi bilinmeden çıkmazlara sürükleyebiliyor.
Hayatınızı yada ilişkilerinizi şöyle bir gözden geçirince kullandığımız olumlu cümlelerin sayısı olumsuzlardan daha az ise sıkıntı var demektir. Bu da ancak bilinç altınızı tekrar programlayarak giderilecek bir durumdur. Bilinç altınızı programlamakla hem hayatınızın hem de ilişkinizin seyrini değiştirebilirsiniz.
Evet olumlama, aslına dua demektir demiştik… Dua’lara olan inancımızla bu durum birleşince aşağıdaki olumlamalardan ilişkiniz ve kendiniz adına güzel sonuçlar alacağınızı düşünüyorum. Yalnız 21 gün sıkılmadan, usanmadan, ertelemeden sabah ve akşam yatmadan tekrar etmek bu olumlamaları yapmanın en önemli ayrıntısıdır. Aşağıdaki olumlamalara kendinizde ekler ilave edebilir kendi olumlamalarınızı oluşturabilirsiniz. İşte Mutlu ilişki için olumlama;
İlişkimde güvendeyim.
Sevdiğimle emin ve güvende hissediyorum.
Sevdiğimle güveniyorum.
Kıskançlığımı Yeniyorum.
Sevdiğimle daima açık ve dürüstüm
İlişkim güven ve dürüstlük üzerine kurulu
Sevdiğime her zaman doğruları söylüyorum.
Sevdiğim beni seviyor.
Sevdiğim bana değer veriyor.
Sevdiğim beni önemsiyor.
Sevdiğim bana karşı dürüst.
Sevdiğim her zaman güvenirim.
Sevdiğim bana her zaman güvenir.
Sağlıklı bir ilişkiden keyif alıyorum.
Sevdiğimle ve ben daima duygularımızı konuşuruz.
Biz sağlıklı bir ilişkiden keyif alıyoruz.
İlişkime bağlıyım
Sevdiğime bağlıyım.
Sevdiğime karşı her zaman açığım.
Biz birbirimize her zaman açığız.
İlişkim güven ve dürüstlük üzerine kurulu
Bizim ilişkimiz güven ve dürüstlük üzerine kurulu.
Sevdiğimle birlikte ileriye, geleceğe bakıyorum.
Sevdiğim benim pozitif bakış açımı takdir ediyor.
Sevdiğim benimle gurur duyuyor.
Sevdiğim ve ben birbirimize huzur veriyoruz.
Sevdiğim insanın, her geçen gün bana karşı sevgisini daha çok hissetirmesini seçiyorum.yaşıyorum.
Sevdiğim insanla her geçen gün birbirimize,ilişkimize,ailelerimize daha fazla saygı duymayı seçiyorum,yaşıyorum.
Sevdiğim insanla, her geçen gün birbirimize olan sevgimizden, ilişkimizden eminlik yaşamayı seçiyorum.yaşıyorum
Sevdiğim insanın, her geçen gün bana karşı ilgisinin daha fazla olmasını seçiyorum.yaşıyorum
Sevdiğim insanın, her geçen gün bana daha fazla değer vermesini bana daha aşk dolu bakmasını seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanın, her geçen gün beni hayata duruş şeklimi,fikirlerimi,düşüncelerimi,davranışlarımı daha fazla önemsemesini seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla ilişkimiz her geçen gün daha güvenli ve dürüstlük üzerine kurulu olmasını seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla her geçen gün ilişkimizde her şeyimizi paylaşmamızı seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insan ,her geçen gün benim hayattaki,işimdeki Başarımdan gurur duymasını,beni takdir etmesini seçiyorum yaşıyorum
Sevdiğim insanla her geçen gün ilişkimize daha bağlı olmayı seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla her geçen gün daha fazla telefonda konuşmayı birbirimizin sesini duyunca daha mutlu,daha Başarılı, olmayı seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla ilişkimize her geçen gün ileriye ,geleceğe doğru bakmayı seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla her geçen gün birbirimizle sohbet etmekten, konuşmaktan,birlikte eğlenmekten, daha fazla zevk almayı seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla her geçen gün birbirimize daha fazla huzur vermeyi,birbirimize sakinlik vermeyi seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insan her geçen gün bana kadın olduğumu hissettirmesini seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanın her geçen gün bana daha fazla hayranlıkla bakmasını seçiyorum,yaşıyorum.
Sevdiğim insanla her geçen gün birlikte birbirimize daha fazla güven vermeyi seçiyorum yaşıyorum
Sevdiğim insanla her geçen gün daha fazla sosyal
olmayı,arkadaşlarımızla,ailelerimizle,birlikte vakit geçirmekten zevk almayı seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla birbirimize her geçen gün daha merhametli,daha şefkatli olmayı seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla her geçen gün birbirimize daha özgür olmayı seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla her geçen gün aynı evin içinde huzurlu,mutlu,sağlıklı,değerli,bolluk bereket içinde olmayı seçiyorum.yaşıyorum.
Sevdiğim insanla birlikte muhteşem, eğlenceli, kalabalık, bir düğünümüz,olmasını seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanın her geçen gün bana daha fazla güzel sözler,iltifatlar etmesini seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla her geçen gün aşkı, sevgiyi, mutluluğu, huzuru, sohbeti, muhabbeti, bolluk bereketi kendimize hayatımıza çekmeyi seçiyorum.biz çok mutlu , huzurlu, sağlıklı, aşk dolu sevgi dolu,saygı dolu,neşe dolu bir ilişki yaşmayı seçiyorum.
sevgiyle kalın
Evliliğinde Mutsuz Erkekler
EVLİLİĞİNDE MUTSUZ ERKEKLER
İnsanlar hayatlarında hedefler belirlerler. Yuva kurmak, iyi bir işe sahip olmak, çok para kazanmak, dost doğru insan olmak, seçenekleri arttırabilirsiniz. Kim istemez değil mi? Maddi sıkıntısı olmayan bir hayat, mutlu bir yaşam, hayırlı bir eş ve hayırlı evlatlar. Şöyle bir düşünün daha çocukken başlamıştır bir çoğumuzun evlilik hayalleri…
Evlilik hayatı da; hayatta ki hedeflerimizle oldukça paralel gider. İnsanlar büyük beklentilerle mutlu olma hayalleriyle evliliğe adım atarlar. Zaman zaman evli ve mutsuz bayanlardan bahsediyoruz. Peki evli ve mutsuz erkekler yok mudur? Evlilikte erkeklerin yaptığı fedakarlıklar nelerdir? Bir bayan bunların ne kadarının farkındadır ? Ve eşini değiştirmek isteyen kişi aslında sevdiği için evlendiği kişiyi, değiştirmek istediğinin farkında mıdır?Erkeğin aklına aldatmayı aslında, kadın mı sokuyor? Gelin bu sorulara cevap bulmaya çalışalım .
Erkek olsun kadın olsun evlilik adapte olması zor bir durumdur. Kadınlar kadar evlenmek ve evliliği sürdürmek erkekler için de oldukça sancılı bir süreçtir. Bu sürece onların penceresinden bakalım.
Evlilikte erkekleri mutsuzluğa götüren süreç;
Başlarda büyük umutlarla kurulan yuvada her şey yolundadır. Evden işe işten eve gayet mutlu gidilmekte, sürekli gelecekle ilgili mutluluk planları yapmaktadır. Fakat zamanla bir şeylerden kopma dönemi başlar.
Eşimin gözünü açarlar
Evliliğin başında, evlenmeden önceki arkadaşlarıyla az da olsa bir araya gelmektedir.İlk başlarda bekar yada dul arkadaşlar ile erkeğin maça gitmesi yada buluşması sorun olmazken, zamanla eşi bundan rahatsız olmaya başlayabilir. Erkek anlar ki, eşi için bekar veya dul arkadaşlarıyla buluşması artık doğru değildir. Kendileri gibi sadece evli olan çiftlerle görüşmeleri gerektiği, eşi tarafından ya doğrudan yada üstü kapalı kendisine iletilmiştir. Erkek bunun baskısını üstün de yaşamaya başlar.
Çünkü sevgili eşi, bu konuda çalışmalara başlamıştır. Kadınlara göre; Eşinin etrafındaki bekar, dul birisi olursa eşinin gözünü açar, ve eşi kendisini aldatır. Bu yüzden de baştan tavrını koyup kontrolü ele almak ister. Ve tavır yapmanın şiddeti artar. Mesela arkadaşları ile halı saha maçından dönen koca artık asık suratla ve soğumuş yemeklerle karşılanır.
İki arada bir derede kalan Erkek
Aslında erkekler kadınlardan daha az sorun çıkaran taraftır. Tartışmaktan ve bu konular üzerinde konuşmaktan hoşlanmazlar , eşi mutsuz olmaması için farkında olmadan zamanla onun isteklerine uymayı tercih ederler. Arkadaşlarına verdiği cevaplar değişmeye başlar. Arkadaşlarından gelen tekliflere ”başka zaman görüşürüz” yada ”işim var” cevabını verir. Erkek için evde onu bekleyen bir eş, dışarıda ise onu bekleyen onunla ortak bir şeyler yapmak isteyen arkadaşları vardır. Erkek iki arada bir dere de kalma dönemini yaşamaya başlamıştır. Evdeki eşi gözünün açılmaması, kendisini kaybetmemek adına devamlı kendisiyle olmak için tüm duygusal baskıları yapmaktadır. Bu aslında kadının kendi yalnızlık korkusunu bastırmak için yaptığı savunmadır. Ama sonuç olarak artık erkek arkadaşlarıyla eskiye nazaran daha az vakit geçirmektedir. İlk başlar da bu eşini mutlu eder, çünkü istediği olmuştur. Eşini mutlu gördüğü için kendi de mutlu olur. Eşi söylenmeyi surat asmayı bırakmıştır. Fakat bu geçici bir süreçdir. Sadece eşi mutlu görünmüştür.
İlişkilerde ; Kadın yada erkek hangisi yaparsa yapsın. Kişileri evlenmeden önceki sosyal hayatlarında koparmak ve istedikleri kişiye çevirmeye çalışmak karşısındaki kişinin enerjisinin düşüşüne sebep olur. Bu tek tarafın aslında kendine olan öz güven azlığı, kaybetme ve yalnız kalma korkusu kişiye her şeyi yaptırabilir. Ve fakında olmadan eşinde ciddi hasarlara sebep olabilir.
Erkek deki enerji düşüşü işine de yansıyor;
Erkek işine eskisi gibi konsantre olamayınca,İş yerinde de artık o eski neşeli kişi kaybolur. Yerine düşünceli, içine kapanık, mutsuzluğunu ve kafa karışıklığını örtmek için maskeli dolaşan biri gelir. Erkek git gide düşen enerjisi sayesin de, İş yerine endişeyle gitmeye başlar, performansı düştüğünü hisseder ve bu açığı kapatmak için daha çok çalışır. Ve aslına bakarsanız bunun altında yine eşini mutlu etme vardır. Çok çalışmazsa patronun gözüne girememe korkusu, patronun gözüne giremezse terfi edememe endişesi, terfi edemezse maaşına zam yapılmama kaygısı, eşimin isteğine cevap verememe borçlar ödeyememe ve kurduğu hayatın daralma sancıları. Erkek bu durumda gerildikçe gerilir.
”Hayatında biri mi var?” SUÇLAMALARI
Erkek yuvasını daha rahat, daha huzurlu yaşatabilmek için çok çalışması gerektiğini düşünür.Fakat düşen enerjisi hayatındaki her şeyi daha da ters hale getirir. Eşini mutlu ederse mutlu olacağına inandığı hayatında bir türlü eşini mutlu edemediği gibi; eski neşeli günlerden çok daha uzaklaşmış. Eşinden ise ” sen böyle değildin”, ”Beni çok severdin, hediyeler alırdın, bana değer verirdin. Ama eskisi gibi değilsin .Çok değiştin”, ”Kesin hayatında biri var” bu ithamları duymakta ve bu kadar çaba harcarken neden böyle suçlandığına da mana verememektedir.Aslında her şey çok basitti. Erkeğin hayalinde de bir yuva vardı. Eşini mutlu edip güzel bir yuva için çok çalıştı, yoruldu. Taktir görüp yorgunluğunun sevgiyle dindirileceğini beklerken sonuç. ”Senin hayatında başkası var oldu.” Erkeği hayal kırıklığına uğratır.
Mutsuz Erkeğin Eşine Düşen Vazife: Aslında kadın olsun erkek olsun evliliği için çaba harcarken, Sırf gidilen yolların yada evliliği için yaptığı fedakarlıkların farklı olması nedeni, anlaşılmamasına sebep veriyorsa bu kişileri çok ciddi yıpratıyor. Erkek için de bu safha oldukça yıpratıcı geçiyor. Başta şunu kabul etmek gerekir elbette hiç kimse karşısındaki kişiyi mutsuz etmek, yada kendi mutsuz olmak için evlenmez. Ama yapılan yanlışlıklar bize mutsuz yada sonu kötü biten evliliklere sürükleye bilir
Acaba eşinizde hayatından memnun olmaya bilir mi?
Evlilik ilişkisinde ilk önce eşler birbirlerini geçmiş hayatları ve sosyal ilişkileri ile kabul etmeyi öğrenmeliler. Unutmayın ki değiştirmeye çalıştığınız, kişi aslında aşık olduğunuz kişidir. O yüzden eşinizi olduğu gibi kabul edin onun, sırf sizi memnun etmek için, farklı yüklerin altına girmesine imkan hazırlamayın. Ve evlilikler şüphe üzerine gitmez . Kafanızda soru işaretleri varsa bunların karşılıklı konuşulması gerekir.
Aldatma suçlaması; Aldatılma ile ilgili bir şüphe ise hem karşınızdakini hem sizi yıpratacak çok ciddi bir ithamdır. Ve yapılan araştırmalarda aldatan erkelerin çok büyük bölünün aldatma düşüncesini kafalarına işleyen kişinin eşleri olduğu cevabı alınmıştır. Unutmayın biz neyden korkarsak hayatımıza onu çekeriz. Eşinize güvenmeyi deneyin ve bu düşünceleri kafanızdan atın. Açık ve net şekilde eşinizle konuşun.
Mutsuz bir evlilik kadınlar kadar erkekler için de zulümdür. Eşinizle empati kurmaya ve onu anlamaya çalışın . İçinden çıkamadığınız durumlarda ise bir uzmandan muhakkak yardım alın .
Sevinç Karakaya
Devamı