Mutlu Bir Yaşam İçin; Vazgeçmeniz Gereken 10 Cümle
Her insanın ilişkilerini yönettiği kendi kalıplaşmış inançları vardır. Hayata tutunmak, huzurlu yaşamak, istediğimiz başarılara ve saygıdeğerliğe ulaşmak için ilişkilerimizi yönetme arzusu hissederiz.
Fakat ilişkilerimize karşı inançlarımız bazen, hayat adına seçeneklerimizi ve çözümlerimizi azaltabilir. Pek çoğumuz bizi strese sokan, davranışlarımızı kısıtlayan ve enerjimizi çabuk tüketmemizi sağlayan ilişki kalıplarına sahibiz. Yapmamız gereken ise kuralları belirlemek, sonuçları sorgulamak ve zararlı inançları ayıklamaktır. Gelin Zararlı inanç kalıplarımızı biraz daha detaylı inceleyelim.
1- Ben herkesi mutlu etmek zorundayım; Herkes hayatta kendi hayat imtihanını yaşar. Ve mutlu olmak istemeyen bir insanı siz mutlu edemezsiniz. Doğrusu herkesi mutlu etmek değildir. Dürüst adil ve sorumlu davranmaktır. Yani sizin hayattaki rolünüzün size yüklediği kadarı ile karşılık vermelisiniz.
2- Herkese İyilik Edemezsem Değerli de Olamam; Böyle bir düşünce sizi tüketmekten başka bir işe yaramaz. Bizi doğru insan yapan şeylerden biride, elbette çevremize iyilik yapan biri olabilmektir. Fakat bunu değerli olmak için değil, Doğru olan tercih olduğu, adil olan bu olduğu için, beklentisiz yapmak önemlidir. Değersizlik duygusunu size neyin yaşattığını, neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz? bu soruların cevabını bulup, sizin bir şarta bağlı olmadan da değerli olduğunuz inancını kazanmanız gerekir.
3-Biri Bana Kızarsa, Suçlu Muhakkak Benim; Biz en çok kendimizi suçlamayı severiz. Ve en zor affedebildiğimiz kişide aslında kendimizdir. Her suçlanan suçludur diye bir durum yok. Hata, sizde de sizi suçlayan kişide de olabilir. Kendinizi her seferinde suçlamaktan vazgeçin. Ben gerçekten doğru olanı mı yaptım ? Olması gereken bu muydu? bunu sorgulayın. Karşı tarafın hoşuna gitmese de yaptığınız şey doğru ise arkasında durun.
4- Ben Saygılı Davranıyorsam Muhakkak Karşımdaki de Saygılı Davranmak Zorundadır; Bu bir beklentidir. Her insan kendi davranışlarından sorumludur. Karşıdan aynı saygıyı bekleyip, bulamamak sizde zamanla ”ben demek ki saygıyı hak etmiyorum” duygusu oluşturabilir. Fakat ”ben kendime olan saygımdan, olması gerektiği gibi davranmayı tercih ediyorum” demek ilişkini senin kontrolüne taşır.
5- Eşim Beni sevmiyorsa, İyi Bir Eş değilim; Eşinize de, hayatınızdaki herkese de kendinizi zorla sevdiremezsiniz. Karşınızdaki sizi sevmemeyi tercih ettiyse bu onun tercihi, kendinizi suçlamayın. Fakat hayatta evrensel kanunları da bir kenara atamazsınız; Siz kendinizi hak ettiğiniz gibi sevip değer vermedikçe, hayatınıza giren hiç kimsede sizi istediğiniz gibi sevip değer vermez. Burada sormanız gereken ”Ben kendimi seviyor ve değer veriyor muyum” Kendinizi sevmek için adım attığınızda, çevrenizdekilerde ya sizi sevmek için adım atacak yada hayatınızdan zararsızca uzaklaşacaktır.
6- Ben Her Şeye Layıksam O benim Olmalıdır; Bu en sık karşılaştığım durumlardan biri diyebilirim. Kendini sevip, sevgiyi hak ettiğini düşünüyor ve sonuç; ben her şeye layıksam o benim olmalıdır, düşüncesi… Bunun altında hırs vardır, beklenti vardır, rekabet vardır, bencillik vardır. Bize düşen tevekküldür. Yani yaptığınız her şeyin, en iyisini yapıp, gerisini ”İlahi akışa” bırakmaktır. Akış sana hakkında en hayırlısını verecektir. ”Bizler hayatımızda bizim için, iyi olup olmadığını bilmediğimiz, fakat kendimiz için iyi olacağını düşünüp, ısrar ettiğimiz pek çok şey yüzünden, kendi hayatımızı erteliyoruz”. O yüzden İlahi akışa güvenin o size layık olduğunuzun en iyisini verecektir.
7- İşimi Eksik Yaparsam, Rezil Olurum; Hiçbirimiz mükemmel değiliz. Hata yapmak biz insanlar içindir. Kendi hayat oyununda hatalar yapabilirsin. Fakat hayat bir deneyimler yumağıdır, hatandan alman gereken dersleri alıp kendini bağışlamayı bilip, yoluna devam etmelisin. Hataların olması seni küçültmeyeceği gibi, insan olmanın en büyük göstergesidir. İnsan kalabilmek için ise, hatalarda ısrar etmemek de bir erdemdir.
8- Zayıflıklarımı Belli Edersem Küçük Düşerim; Her zaman söylediğim gibi neye yoğunlaşırsanız onu hayatınızda büyütürsünüz. Zayıflıklarınız içinde aynı şey geçerlidir. Fakat unutmayalım deminde söylediğim gibi bizler mükemmel değiliz, her birimizin zayıflıkları olabilir. Bunları aşabilmek için; ilk yapmanız gereken bunları bastırmaya çalışmak yerine, kabul etmeyi tercih etmektir. Enerjinizi olmadığınız biri gibi görünmektense, ”zayıf yanlarımı nasıl güçlendirebilirim” üzerinde kullanmalısınız. Ben buyum ve ben bu yaşama zayıflıklarımdan, hatalarımdan ders alıp kendimi bulmak için geldim deyin ve yolunuza devam edin.
9- Yalnızlaşırsam Mutsuz Olurum; Hepimiz sevdiğimiz kişilerle olmaktan mutlu oluruz. Fakat kişinin kendini bulması, Neden burada olduğunun, Ne yaparsa daha mutlu olur?, Hayatta gerçekten istediği ne? sorularının yanıtlarını, bulması için bazen yalnız kalması gerekir. Siz kendi içinizde mutluluğu bulduğunuzda zaten, bu enerji sizinle mutlu olmak isteyenleri yanınıza getirecektir.
10- Eleştirilmek Beni Mahveder, Herkes Benim Kurallarıma Uymalıdır; Kendimize güvenmez ve değersiz olduğumuzu düşünürsek, eleştirilmekten korkar ve herkesin bizim gibi düşünmesini isteriz. Unutmayın karşınızdaki kişiler sizin enerjinizi, düşürüp aşağılamıyor, küçük düşürmeye çalışmıyor ve gayet yapıcı eleştiriler yapıyorsa, bu sizi mahvetmez aksine bir adım ileriye taşır. Ki zaten sizin enerjinizi çalmaya çalışan eleştirilerden uzak durun. Herkesin sizin kurallarınıza uymasını beklemek ise; insanların hayat alanlarına müdahaledir. Biz kendi hayatımızdan ve kurallarımızdan sorumluyuz. Biz doğru bildiğimiz yolu gösteririz fakat oradan gidip gitmemek herkesin kendi tercihidir. Herkes kendi hayat imtihanını yaşar.
Burada yazdıklarım, sadece belli başlı yanlış yaptığımız, inanç kalıplarımız muhakkak her kişi, özelde bir çok kalıp daha ekleyebilir. Fakat sonuç bu kalıpları ne kadar çok kırarsak o kadar sağlıklı ilişkiler kuracağımızdır.
Sevinç Karakaya
DevamıMutlu Olmak İçin Hayatınızda Nelerden Vazgeçmelisiniz?
Mutluluk hazır paket şeklinde size sunulan bir şey değildir. Mutluluk kişinin kendi merkezine, kendi kaynaklarına geri dönmesidir. İçindeki mutluluğu keşfedemeyen insan, hayatı boyunca mutluluk peşinde koşmuş olsa da, tamam şimdi oldu dediği her an mutluluğun kendinden uzaklaştığını görecektir. Peki içinizdeki mutluluğu nasıl keşfedeceksiniz? Nasıl farkına varacaksınız?
Yapmanız gereken mutluluğu kendi içinizde aramak ve doğru sandığınız yanlışlardan vazgeçmektir. Nedir mutlu olmamızın önünde olan doğru bildiğimiz yanlışlar?
Geçmişi Geçmişte Bırakamamak; Gelecekteki mutlu günlerinizi inşa edebilmek için geçmişi geçmişte bırakmanız gerekiyor. Evet geçmişte hatalar, yanlış seçimler yapmış olabilirsiniz fakat sizin şuan geçmişte olmuş ve artık değiştirmeniz imkansız olan sorunlara yoğunlaşmanız size mutsuzluktan başka bir şey getirmez. Elbette Yaşadığınız durumları tamamen hafızanızdan silmeniz mümkün değil, her zaman bir köşede, içinden dersler çıkarılmış şekilde durmalıda… Fakat değiştirmenizin mümkün olmadığı durumlar, bugününüz tadını kaçırmasına izin vermemelisiniz.
Kendinize bir zaman çizgisi belirleyin ve hata yaptığını düşündüğünüz o zamana gidin, yanıldığınız yada hata olarak düşündüğünüz olayı yaşarken muhtemelen size o an için verdiğiniz karar en doğru karar olarak gelmiştir. O yüzden bugün kendinizi de suçlamanın bir anlamı yok. ”Evet o an için benim için en doğru karar oydu” deyin ve geçmişi bırakın. Geçmişteki yanlışlarınızın size güzel bir tecrübe olduğunu varsayın ve ”Bu günden sonra ne yapabilirim” deyin, yolunuza devam edin. Artık geleceğe bakmalı ve kendiniz için doğru adımları atmalısınız.
Yargılarınızla Hesaplaşmamak; Eğer ki hayatınızda mutsuzluklar devam ediyorsa, bakış açınızı gözden geçirmenizi tavsiye ediyorum. Çevrenize yada kendinize peşin hükümlerle ve yargılarla bakmak hem onları hem de kendinizi sevmenizi engeller ve sizi huzursuz eder. İnsanları sınıflandırarak, etiketleyerek, yargılayarak hayat alanlarına müdahale etmeyin. Kişileri oldukları gibi kabul etmek, onların sevilmesi gereken yönlerini fark etmenizi sağlar ve size mutluluk getirir.
Kendinizi Affedememek; Zaman zaman sizde kafanızın içinde bir sesin sizi azarladığını fark ediyor musunuz? yada Kendi kendinize sinirlenip söyleniyor musunuz? Eğer cevabınız evet ise; huzurlu bir mutluluk için bu durumdan vazgeçmeniz gerekiyor. Öncelikle bilin ki herkes hata yapabilir. Hiç birimiz mükemmel değiliz. O yüzden kendinizi affetmeyi ve içinizdeki öfkeyi sağlıklı bir şekilde dışarıya çıkarmayı öğrenmelisiniz.
Öfkenin bir çok sebebi olabilir. Öfke dalgalı bir duygudur. Bazen küçük bir asabilik haliyken, kimi zaman saldırganlık derecesinde hararetli olabilir. Fakat bu duygumuz kontrol edildiği ve sağlıklı bir biçimde dışa aktırıldığı sürece kendimize olan özsaygımızın gelişmesinde önemli bir faktördür. Sağlıklı Öfkeyi dışa vurmak için bir kaç ip ucu;
* Sessizleşip tüm kızgınlık hislerini yüzeye çıkarmaya bırakın
*İçinizden hissettiğiniz öfkenin hakikatini duyumsayabildiğiniz, buna hazır olduğunuz için kendinizi taktir edin.
* Öfke hissinizi olabildiğince yakın zamanda ve dürüstçe doğru kendinize/kişiye/ kişilere ifade edin. (Öfkeniz kendinize yada ifade edemeyeceğiz birine ise; öfkeyi dışarı çıkaracak en iyi yöntem duygularınızı yazmaktır. Sanki karşınızda kendiniz yada öfkeniz kime ise o varda söylemek istediğiniz her ne ise bunları yazarak ifade edin.)
*İçten ve dolaysız olduğunuz için kendinizi tekrar taktir edin.
Her Zaman Haklı Olduğunuza İnanmak; Kimse her zaman haklı olmak zorunda değil, hatta olamazda. Kendinize yanılma payı verin ve her zaman haklı olmadığınızı aklınızdan çıkarmayın. Her zaman haklı olmaya çalışmak kişiyi gereksiz yorar ve enerjisini düşürür. Unutmayın dünya bir imtihan meydanı zaman zaman yanılırız, bazen öğrenci oluruz, bazen de öğretmen…
Şikayet Etmekten Elinizde Olanlara Şükür Edememek; Eğer niyetimiz şikayet etmekse inanın hayatta her zaman şikayet edecek bir durum bulabiliriz. Hava, trafik, sağlığımız derken liste uzarda uzar. Fakat şikayet etmek bizim andaki mutlulukları yakalamamızı engeller ve genelde de hiç bir sorunu çözmez. Bu negatif döngüden kurtulmamızın yolu ise; Eksikliklerden yada olumsuzluklardan şikayet etmekten vazgeçip, elimizdekilere şükretmektir. Şükür ise huzurlu bir mutluluk getirir. Kendi elinizde olanları fark etmek için minik bir şükür defteri tutabilirsiniz. ( Aklınıza gelen sahip olduğunuz her şeyi yazın bu deftere… nefes alabildiğinizden görebildiğinize yada çocuğunuzun sizden bir şeyler isteyecek kadar sağlıklı olduğuna kadar her şeyi yazın) Zaman zaman açık okuyup şükretmeniz gereken ne kadar çok şeyiniz olduğunu hatırlamak emin olun sizi mutlu edecektir.
Başkalarının Sizden Beklediği Hayatı Yaşamaya çalışmak; Başkalarının hayallerini isteklerini beklentilerini yaşamak, kişiyi en mutsuz eden ve boşlukta bırakan durumdur. Başkaların ne istedikleri değil sizin ne istediğinizi önemseyin, başkalarına göre şekil alırsanız her daim şekil değiştirmek zorunda kalırsınız. Siz kendinize sorun; ”Ben nasıl bir hayat istiyorum?”, ”Nasıl bir yaşam beni mutlu eder”. Her zaman dediğim gibi; ”Kişi kendisi mutlu ve tam olmadığı sürece hiç kimseyi de mutlu etmeyi başaramaz”.
Değişim İle İlgili Düşüncelerinizi Değiştirememek; Elbette her değişim acı verir, emek ister. Bazı alışkanlıklarımızdan uzaklaşırken, hayatımızdaki yeni doğrularımıza da kapı açarız değişim yolculuğunda… Ne zaman değişime karar veririz? İçinde bulunduğumuz durum bize değişimin vereceği acıdan daha fazla acı veriyorsa değişime karar veririz. Artık değişip kendi kaynaklarımızı tekrar keşfedip, mutluluğu yakalamak isteriz. Daha özgür ve daha mutlu olmanın yolu duvarlarınızı yıkmaktır. Yargılamayı, etrafınıza duvar örmeyi, eleştirmeyi bırakın ve hayatın akışına göre hareket edin.
Mutluluk eğer halen size gelmedi ise; Demek ki bir şeyleri değiştirmeniz gerekiyor demektir. Değişimi siz başlatın, o zaman mutluluk size kendiliğinden gelecektir.
Sevinç Karakaya
DevamıEşinizi Mutlu Etmenin Formülü Nedir?
İlişkilerde zaman zaman sorunlar yaşamak oldukça normaldir. Çalıştığım bir çok kişinin ortak hayali mutlu ve sağlıklı ilişki yaşamak. Bizi birleştiren ise çoğu zaman ilişkilerindeki sorunlarının sebebini bulamamak yada sorunlarının farkında olsa bile çözüm üretememektir. İlişki sorularına çözüm bulamamak kişinin kendi ruhsal durumuna, eşine ve ilişkisine çok ciddi zararlar verebilir. Bir çoğunuz belki çevrenizdeki başka ilişkilerdeki sorunların farkına varıp, çözümler bulurken kendi ilişkinizde tıkanıp kendinizi çaresiz hissedebilirsiniz. Bu nedenle çiftler yaşadıkları ilişkilere yukarıdan ve dışarıdan bakabilmelidir. Gerektiği durumlarda ise tarafsız bakış açısına sahip uzmanlardan yardım almaktan çekinmemelidirler. Böylece ilişkilerini sağlıklı ve mutlu bir şekilde yürütebilirler, birbirlerini mutlu edebilirler ve birbirleri için vazgeçilmez olabilirler.
Her ne kadar ”kadınlar ne ister?” sorusunun erkekler cevabını arasalar da, artık erkeklerde bayanlar için bir muamma diyebiliriz. Bugün eşini mutlu etmek isteyen bayanlarla ”Bir erkeği nasıl mutlu edebilirim?” sorusunun cevabını arayacağız. İşte size bir erkeği mutlu etmenin 10 Basit Formülü;
1-Erkekler Taktir Edilmekten Ve Onaylanmaktan Mutlu Olurlar; Bunu sadece erkekler için söylemek doğru olmaz. Biz insanlar genel olarak taktir edilmek ve yaptığımız işlerin onaylanmasından mutluluk duyarız. Tüm ilişkilerde bu esastır. Aynı şekilde erkeklerde başarısının ufak yada büyük olduğu önemsenmeden taktir edildiklerinde,bu durum kendilerini oldukça memnun eder ve başarılı olmak için çalışmaya devam ederler. Dolayısıyla, bir erkeği etkilemenin ve yakın tutmanın ilk kuralı onu takdir etmek ve onaylamak, ne kadar beğenildiğini belli etmek ve her zaman yapıcı olmaya çalışmaktır. Erkekler kendilerini mutlu ve başarılı hissettikleri yerde kalmaktan asla vazgeçmezler. William James’ın dediği gibi ”İnsan doğasındaki en derin prensip, takdir edilme isteğidir.” Taktir etmeyi destekleyen diğer durum ise onaylama; kadınlar ilişki içinde, kendi çevreleri ile ilgili alınacak kararlarda eşleriyle iletişime geçmeli ve onların fikirlerini önemsemelidir. Diğer bir değişle, ”EŞİNİZİ ÖNEMSEYİN” Eşinize de kendiniz için çok önemli ve değerli olduğunu göstermeyi ihmal etmeyin.
2-Eşinize Güvendiğinizi Hissettirin; Erkekler kendilerine güvenildiğinde başarılı olurlar ve size de yakın olmaya çalışırlar. Kendisine güvenilmediğini düşünen bir erkek çok hata yapar ve güvenmeyen kadından uzaklaşır. Uzaklaşmak bazen bağırıp çağırıp kavga çıkartmayla, bazen küsmeyle, bazen aldatmayla bazen de kadını kışkırtıp kendinden uzaklaştırmayla gerçekleşebilir. Çünkü güvensizlik erkeklere çok acı verir. Ve hiçbir erkek kendine acı veren bir kadına yakın olmak istemez. Zaman zaman ona kendisine güvendiğine dair hatırlatmalar yapın. ”Sana güveniyorum”, ”Eminim sen bunu da başaracaksın”, ”Sen bana Güven veriyorsun” gibi…
3- Eşinize İhtiyacınız Olduğunu Hissettirin; Kadınlar için aslında bu durum bir taşla iki kuş vurmak gibidir. Çokça bahsettiğim gibi, öncelikle kadınlar, kadın olduklarını hatırlamalı ve bunu eşlerine de hissettirmelidirler. Son zamanlarda kadınların içindeki eril enerjinin dengeleri çok bozulmuş, kadın bir çok yerde erkek gibi davranmaktadır. Fakat kadın bazen bir adım geride durmalı ve erkeklere ihtiyaçları olduklarını göstermelidirler. Her şeyi kendi yapabilen ve erkeğine ihtiyaç duymayan bir kadın, erkekler için çekici değildir. Çünkü erkek o zaman kendini işe yaramaz hissedebilir ve o kadından uzaklaşabilir. Bu durum erkekler için en can alıcı noktalardan biridir. Kadınlar ihtiyaç duyduklarını hissettirdiklerinde hem sevgililerini kendilerine bağlayabilirler hem de bu durumun keyfini çıkartabilirler. Sihirli sözcüğümüz ”SANA İHTİYACIM VAR”
4- Eşinize Hizmet Etmekten Şikayet Etmeyin; İkili ilişkilerde ve özellikle evliliklerde, her ne kadar ”Hayat müşterektir” denilse de, erkeklerin kendilerine hizmet edilmesini bekledikleri gerçeğini değiştirmez. Kendilerini ülkeyi idare eden bir Padişah gibi gören erkekleri bu rüyalarından uyandırmak asrın hatası olur. Bu nedenle, aşırıya kaçmamak kaydıyla, kadınlar erkeklerine hizmet etmekten şikayet etmemeli ve bunu yaparken güler yüz göstermeyi ihmal etmemelidir. Unutmayın ki, Padişahın hazinesi onun Sultanı olan eşinindir. Bu nedenle, erkeklere bir Kahraman, bir Padişah gibi davranılmalı ve öyle oldukları hissettirilmelidir. İnanın, ”PADİŞAH GİBİ DAVRANIN” önerisi her zaman işe yarar.
5-Eşinize Akıl Vermeyin; Sevgili, Eş olan kadın ile anne olan kadını birbirinden ayıran düşünce sisteminin başında içgüdüsel olarak ”akıl verme” eğilimidir. Bu yanlışa düşmek ve anne rolüne bürünmek bir erkeğin bir kadından isteyeceği en son şeydir. Bu nedenle, sevgili olan kadın imajından vazgeçmeden, kadınlar olayları neden sonuç ilişkisinde sevgilileriyle tartışarak göstermeyi tercih etmeli ve kendileriyle ilgili son kararı yine onların vermesini beklemelidirler. Böylece, haklılıklarını kendi iradeleriyle doğrulamalarına fırsat tanımış olurlar. Aksi bir durum yani akıl vermek erkeğe kendisini yetersiz, değersiz, iş bilmez veya beceriksiz hissettirecektir. Ve kendini böyle gören bir erkek kadından uzaklaşır yeterli olduğunu hissettiği bir yere yönelir.
6-Eşinize Hesap Sorar tavırla Yaklaşmayın; Erkeklerin doğasında olan özgürleşme içgüdüsüne karşın kadınların benimsediği sahiplenme ve ilgilenme duyguları kadın ve erkek arasında uçurum oluşturan noktalardan biridir. Diğer bir değişle, erkeğe hesap sormak, özgürlüğünün peşinde olan bir kartalın ayağına pranga takmakla aynıdır. Bu nedenle, kadınlar ”Nerede kaldın?” demek yerine ”Seni çok özledim”, ”Saatlerdir kiminle konuşuyorsun?” demek yerine ”Seninle konuşmaya hasret kaldım” demeyi öğrenmelidir. Bunun yanında ses tonu ve kelimelerin seçimini de çok önemlidir.
7-Eşinizin Zihninizi Okumasını Beklemeyin; Kadınlar moralleri bozuk olduğunda veya üzücü bir durum yaşadıklarında, eşlerinin bu durumları kendiliğinden anlamalarını beklemek yerine, paylaşmayı ve açık iletişim kurmayı tercih etmelidir. Çünkü erkekler onların zihinlerini okuyamazlar. Diğer bir değişle, kadınlar ”Beni sevseydi ne çektiğimi anlardı” veya ”Neden üzgün olduğumu ben söyledikten sonra bunun bir anlamı yok” gibi düşüncelerden kendilerini kurtarmalıdır. Unutmayın erkeklerle bayanlar farklı yaratılmıştır. Kadınların hissi ve duygusal yönleri ağır basarken erkeklerin mantıksal yönü ağır basar. Eşiniz sizi bir kız arkadaşınızın size baktığında anladığı gibi asla anlamayacakdır. Bu yüzden sizi anlamasını bekleyip anlamadığında ise yıkılmaktansa kendinizi ve ne hissettiğinizi açık açık ifade edin.
8-Eşinizi Suçlamayın; Sıcağı sıcağına konuşmak bazı konularda işe yarasada, tansiyonun yükseldiği ve çiftin ruh halinin uyuşmadığı durumlarda çoğunlukla hüsranla sonuçlanmaktadır. Erkek öfkeli olduğu durumda karşı tarafın sakin olması gerekiyor. Aynı anda sert çıkışlar yapmak, yangına körükle gitmeye benziyor. Çiftlerin böyle bir tavır alması, ilişkinin daha da içinden çıkılmaz bir hal almasına neden oluyor. Bu nedenle, kadınların erkeklerle konuşurken suçlayıcı ve eleştirel olmaması gerekmektedir. Suçlanan erkek kendini eksik ve beceriksiz hisseder, öfkelenir ve kadından uzaklaşmak için bahaneler oluşturur.
9-Eşinizle Uygun Zamanda, Doğru Üslupla Kısa Ve Net Konuşun; Erkekler kadınları uzun bir süre dinlemekte ve konuşmayı takip etmekte zorlanırlar. Bu nedenle erkeklerle kısa ve net bir şekilde konuşmak ve aynı anda birden fazla konu hakkında bahsetmemek gerekiyor. Eşinizle konuşurken lafı dolandırmaktan ya da ima etmekten daha çok kesin ve kısa konuşmaları tercih etmelisiniz. Ayrıca, erkek bir şeye odaklandığında onunla konuşmak doğru bir an değildir. Çünkü erkek odaklandığı şey devam ettiği sürece kadını dinlemekte zorlanacaktır. O yüzden doğru zaman önemlidir.
10- Cinselliğe Asla ”Hayır” Demeyin; Sorunları adına konuştuğum çoğu çifttin anlattıkları dışında ”Gizli sebeplerinin” olduğunu gözlemliyorum. Bunlarda cinsel problemler en baştadır. Eşlerin birbirlerine bu konuda mesafeli durmaları, soğuk ve isteksiz görülmeleri oldukça ciddi sorunlar doğurabiliyor. Cinselliğin aşkı alevlendirdiği ve bağlılığı artırdığı artık kabul edilen bir gerçektir. Bu nedenle, çiftler ellerindeki en güçlü ve şifa veren silahı yani ”cinsel birlikteliği” daha çok kullanmalı ve hayatlarında vazgeçilmez bir yere koymalıdırlar. Cinsel birleşme erkeğin içindeki duygularla bağlantıya geçmesini ve sevgi gereksinimi duymasını sağlayan, kadının ise sevildiğini ve değerli olduğunu hissetmesine hizmet eden bir araçtır. Bu nedenle kadınlara tavsiyem cinsel birlikteliğe asla ”HAYIR’‘ demeyin.
Sevinç Karakaya
DevamıMutlu İlişkinin Olmazsa Olmazları
MUTLU İLİŞKİNİN OLMAZSA OLMAZLARI
İnsan oğlunun yıllardır çözmeye çalıştığı; İlişkilerindeki sorunlarını çözmek. Sorunların kaynağına bakıldığında ise görünen kendi kendini mutsuz eden yine insanın kendisidir. Peki bu mutsuzluklardan sıyrılmak için insan evliğinde yada ilişkilerinde hangi adımları atmalı dersiniz?
Karşılıksız Ve Koşulsuz Sevmek
”Seni seviyorum” Dediğimizde sizce tam anlamıyla bu kelimenin hakkını verebiliyor muyuz? Bu kelimenin hakkını verebilmek için koşulsuz sevmek gerekir. Evet haklısınız bu çok kolay değil fakat gerçekten sevgiden bahsediyorsak içinizden gelen ilahi bir duygudur sevmek, karşılığını da beklemeden. Bu duyguyu yakalayabilmenin en önemli unsuru kendini sevmekten geçer. Sizin dışınızdaki bütün etkenler değişkendir ve ortadan kalkabilirler. Sabit olan şey sizsiniz ve varlığı daim olmayan bir şeye karşı koşulsuz sevgi besleyemezsiniz. Kendimizi sevebildiğimiz zaman ve sonsuz sevgi kaynağının merkezinde siz olduğunuzu anladığınızda bu sevgiyi başkalarıyla paylaşabilirsiniz.
Saygı Ve Güven
Karşılıklı saygı ve güven bir ilişkide çok büyük önem taşır. Daha önceki yazılarımda da güven duygusuna sıkça yer verdiğim gibi, güven insanın yaratılışındaki temel ihtiyaçlarındandır. Güvenmeyeceğiniz insanı hayatınıza mümkünse sokmamanız sizin için en iyi tercih olacaktır. Güvensizlik zamanla birbirinize olan saygının ortadan kalkmasına ve sizi adım adım mutsuzluğa götüren bir virüs gibidir. Saygı ve güvenin önündeki en büyük engel geçmişinizle birlikte getirdiğiniz ihtimaller zinciridir. Geçmişinizde yaşadığınız iyi yada kötü her olayı deneyim olarak hayatımıza kattıktan sonra anı olarak olması gereken yerde bırakmalıyız. ”Geçmişi affedip vedalaşmak gerekir.” Aileden yada farklı deneyimlerden aldığımız tecrübeler sadece evliliğimizi ilişkimizi yaşamamamızda bize dersler yol göstericileri olmalıdır. Bir kişiyi seçtikten sonra korkularınızı, güvensizliklerinizi, iyi kötü her şeyi geride bırakmalısınız. Aksi halde kendinize ve eşinize hayatı bir nevi zehir etmiş olursunuz. Güvensizlik karşının size vereceği bir hisken ne kadar zor ise, aynı şekilde gereksiz evhamlar yüzündense de o kadar zordur. Ya güvenle ilgili engelleri ortadan kaldırın yada güvenmediğiniz bir ilişkiyi yaşamayın.
Doğruluk
İlişkinizi bir bina olarak ele alırsanız bu binanın temelinde ”Güven” yer almaktadır. Güven oluşturma ve devamlılığını sağlamanın en önemli koşulu ise doğruluktur.Yalan size anlık rahatlama sağlayabilir fakat zaman geçtikçe sırtınızda taşıdığınız ağır bir yük olmaya başlar. Düşünce ve davranışlarınızı olumsuz etkiler. Yalan zamanla bağımlılık yapan çok kötü bir kişilik hastalığıdır. Kendisine yalan söylenmesinden hoşlanan birisine rastlamanız mümkün olmadığına göre, doğruyu söylemenin ödülü olan samimiyet duygusunu hissedebilmeniz için her zaman dürüstlükten ayrılmamanız gerekmektedir.
Beklentiler
İlişki başladıktan sonra değişen beklendiler, aynı zamanda karşılıklı sevgi saygının da değişmesi demektir. Değişen beklentiler ilişkinizi zedeler. Beklentilerinizi en başından iyi belirleyin. Sizi mutlu ve tatmin eden unsurları tam anlamıyla belirledikten sonra karşı taraftan beklenti içerisine girebilirsiniz. İlişki başladıktan sonra sürekli değişen beklentileriniz karşı tarafı ve sizi yoracaktır.Bunu başarmanın yolu kendini bilmekten geçer. Sen ne istediğini bilmezsen ve en başında doğru şekilde belirtmezsen, beklentilerinin karşılanmasını bekleme lüksün olmaz. Karşındaki kişinin sizi kabul etme nedeni olan beklentilerinin değişmesi, size karşı olan duygu ve isteklerin de bitmesi anlamına gelebilir. Dolayısıyla en başında kendimizi şirin gösterme çabaları yerine kendimiz olmayı bilmeliyiz. İlk önce kendinize ”Ben bir ilişkiden ne bekliyorum?” sorunu sorun.
Maskelerinizi Çıkartın
Sanki evlenince her şey anlaşılmayacak gibi; Maalesef çiftlerde sıkça gördüğümüz, farklı rollere bürünmek, maskeler takmak, kendi olmadığı biri gibi davranmak. Hayatımı paylaşacağım dediği kişiyle daha kendi kişilik özelliklerini paylaşamamak, ne büyük bir çelişkidir. Bir ilişkide tam uyumu sağlamak için birbirinizi çok iyi tanımanız ve ortak duyguları paylaşmanız gerekmektedir. Hoşunuza giden insanı etkilemek adına sizi o güne kadar mutlu eden gerçeklerinizden uzaklaşıp Onun sevdiği maskeyi takmak kendinize ve partnerinize yapacağınız en büyük kötülük olacaktır. Kendi hayalleriniz paylaşın kabul görürse birlikte gerçekleştireceksiniz. Evlendikten sonra bambaşka bir adam/kadın oldu sözünün altında yatan ana faktör de budur. Flört/nişanlılık döneminde hiç maç izlemeyen bir adam evlilikten sonra bir futbolcuya dönüşebiliyor. Aynı şekilde alışverişten hoşlanmayan bir kadın evlilik sonrası bir alışveriş bağımlısı çıkabiliyor. Sizi olduğunuz gibi seven birisi ile mutlu ve huzurlu bir ilişki süreci geçirebilirsiniz. Flört/nişanlılık döneminde takacağınız maskeler mutluluğunuzun sonunu getirecek en önemli sebeptir.
Emek Harcayın
Bir insanı kendi hür iradenizle özel hayatınızın içine aldıysanız kendi iç huzurunuz için emek harcamalısınız. Biten her ilişki kendine güvensizliği doğurabilir. Dolayısıyla hayatınıza kimi alacağınızı çok iyi belirledikten sonra sürekliliği için de emek harcamanız gerektiğini bilmelisiniz. Bu kendi kararının arkasında durmaktır. Güvenilir insan olmanın ön koşuludur. Hiçbir başarı yoktur ki emek harcanmadan elde edilmiş olsun. Başarılı bir ilişkinin altında yatan önemli unsurlardan birisi de o ilişkinin devamlılığı için kendi kişiliğinize zarar vermemek suretiyle çaba harcamamız gerektiğini en başından kabul edip uygulamaktır. Evlilik tamam artık evlendik beni her halimle kabul etmeli diyip bir kenara çekileceğiniz bir müessese değildir. Sevginin emek istediği gibi ilişkilerde emek ister.
Sorunları Değil Çözümleri Konuşun
Hayatta olduğu gibi ilişkilerde de her şey yolunda gitmeyebilir. Bunu öngörmeli ve her an sorunlarla karşılaşabileceğimizi en başından kabul etmeliyiz. Bu başlangıç kabulü bile sorunla karşılaştığınızda çözümün yarısını halletmeniz demektir. Kabul sorunun önünde bir kalkandır ve çözümü konuşabilmek için fırsattır. Çevremize baktığımızda çoğu ilişkilerde veya evliliklerde irili ufaklı sorun ve sıkıntıların olduğunu gözlemlediğimizi düşünürsek bunu kabullenmek çok zor olmasa gerek. Soruna odaklanmak ve sadece onu konuşmak, sıkıntının büyümesinden başka hiçbir şeye fayda sağlamayacağı gibi iç huzurumuzu alt üst eden ve sonunda bizi depresyona kadar götürebilen sancılı bir süreçtir. Sorunun farkında olup kabullendikten sonra çözümle ilgili şeyler düşünmek ve konuşmak ise hem bizi hem karşımızdaki kişiyi rahatlatacak ve karşılıklı güven duygusunun kuvvetlenmesini sağlayacaktır.
Sevgiyle Kalın…
Devamı
Mutlu İnsanların Ortak Özellikleri Nedir?
MUTLU İNSANLARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ NEDİR?
Herkesin mutluluğa verdiği ayrı bir tanım vardır. Mutlu bir hayat denildiğinde de farklı beklentileri vardır. Mutluluk Nedir? Kimine göre iç huzur, kimine göre sevdiklerinin yanında olması, kimine göre maddi rahatlık, kimine göre aşk, kimine göre sağlık çoğaltmak elbette mümkün. Bu farklılıkların yanında, Mutlu insanların üzerinde Amerika da Yapılan bir araştırmada; kendilerini mutlu hisseden insanların ortak özellikleri değerlendirilmiş. Sizce ne yapıyor da, bu mutlu insanlar, mutlu kalıyor dersiniz?
Klişeleşmiş ve artık faydadan çok insanın canını sıkan cümleler vardır.”Anı yaşa”,”küçük şeylere kafana takma”, ”boş ver demeyi öğren” ve benzeri mutluluk reçetelerinden eminim hepimiz sıkıldık. Gelin bugün biraz daha değişik bir liste hazırlayalım. Onların hayatlarına gidelim. Biraz daha mutlu insanların ortak özelliklerine yada benzer özelliklerine yakından bakalım.
Mutlu insanlar Daha çok Yeşil Alanlara Gidiyor
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, yeşil alanı daha fazla olan bölgelerde yaşayan kişilerin, insan yapısı binalardan bir kafeste yaşayanlara göre daha mutlu olduğunu gösteriyor. Yeşil alanların verdiği mutluluk artışının kişinin en mutlu anlarındaki mutluluğun hemen hemen üçte biri kadar arttırdığı belirlenmiş. Mesela şöyle düşünün hayatınızın en mutlu günü, sevdiğiniz ve hayatınızı adadığınız kişi ile evlendiğiniz gün ise, hissettiğiniz mutluluğun yada bebeğinizi ilk kucağınıza aldığınızda hissettiğiniz mutluluğun üçte birine yeşil bir alanda gezerek ulaşabildiğiniz belirtiliyor. Başka bir araştırmaya göre bir doğa parçası içinde sadece beş dakika gibi kısa bir süre dahi geçirmek, kişinin özgüvenini artırıyor. Bu bilgilere dayanarak çok rahat denebilir ki, artık baharın da kendini yavaş yavaş gösterdiği günlerde mutlu hissedebileceğimiz yeşil alanlara kaçmakta fayda vardır.
Mutlu İnsanlar Hayattan Keyif Almaktan Vazgeçmezler
Hayattan keyif almak yediğin bir yemekten lezzet almaya benzer. Sadece karnın doysun diye değil de duyguların da tatmin oldu diye yemek . İşte hayattan keyif almak da sadece yaşamak yada nefes almak değil de, hayatın bütün nimetlerinden, bütün duyularıyla faydalanmak ile olur. Mutlu insanlar için bu keyif; Kimi zaman samimiyet, şükran ve aileyi çağrıştıran kavramlarla tarif edilebilir. Kimi ne göre hayattan alınan keyif, sanki ‘Bütün yıl süren bir Bayram gibi” tarif edilir. Hayattan alınan keyif; Kişinin içinde bulunduğu ortama dair tam bir farkındalık içindeyken hissettiği dostluk, şefkat, tamlık ve huzur duygusudur. Hayattan keyif almak her an mümkün, Bir hafta sonu tatilinde, dostlarla bir sohbette, ailecek bir tatil de, yada hayatın herhangi bir dönemin de. Hayattan keyif almak tamamen kişilerin bakış açılarıyla, hayatı nasıl görmek istemeleriyle alakalı bir durumdur. Bazı insanlar, en ufak şeylerden bile kendilerine keyif alacakları bir nokta çıkarmayı başarabiliyorlar. Mutlu insanların ortak noktalarından biri, kesinlikle mutlu olacak kendilerine bir şey bulmaları.
Mutlu insanlar sevdiği işi yapar
Kim sevmediği işi yapmak ister ki? yada kim sevmediği işi yapıp da mutlu olmayı umabilir ki? Bu neredeyse imkansızdır. Fakat İşinde mutlu olan insanların hayatta da mutlu olmaları ise elbette sürpriz değildir. Yapılan bir araştırmada bana ilginç gelen bir yaklaşımı sizle paylaşmak isterim. araştırmaya göre, işini severek yapan ve dört elle sarılanların% 71’i kendini güçlü ve başarılı buluyor, işinden soğuyanlarda ve işini zoraki yapanlarda bu oran % 42 olduğu görülmektedir. Buraya kadar her şey normalmiş gibi görünse de araştırmanın bir sonraki maddesin de; Kendini güçlü ve başarılı bulan işsizlerin kendini güçlü ve başarılı bulma oranıysa % 48 olarak belirlenmiş. Yani Başka bir deyişle, işsizler arasında kendini iyi hissedenlerin oranı, sevmediği bir işe takılıp kalanlardan daha yüksek.
Bu sonuçlarda kişilerin sevdiği yapmaları, gönül verdiği işlerle uğraşmaları, hayata bağlılıklarını ve mutluluklarını ciddi manada etkilemektedir.
Mutlu İnsanlar İçlerinden Geldiği Gibi Davranır
Çocuklara bakıldığında çok hayatın farkında değillerdir. Çevrelerinde ne olursa olsun onlar savaş ortamlarında bile gülünecek bir şeyler bulabiliyor. Tabi ki anlatmaya çalıştığım çevremizde her şey çok iyi gibi davranmanız değil ama zaman zaman yetişkin kimliğinden sıyrılıp içinizden geldiği gibi davranmak dan bahsediyorum.
Mesela Daha çok çiçekler arasında dolaşın yada çıkarın ayakkabılarınızı toprakla buluşun. Üzerindeki negatif elektriği atmanıza yardımcı olacaktır. Basit gibi gelebilir; Çiçek kokusu diyip geçmeyin; Çiçek kokularının insan davranışlarının üzerindeki etkisini gösteren pek çok araştırma var. Çiçek kokulu odalarda kutluluk ve dostluk hisleri yükseliyor. “Çiçek kokuları sizi mutlu edebilir, sosyal etkileşimi arttırır” ve yine toprakta bulunan ‘dost’ bakteriler, bağışıklık sistemini güçlendiriyor, beyinde serotonin salgısını artırıyor, negatif enerjinizi alır ve depresyondan kurtulmaya yardımcı olur. Mutsuzluğu yok edecek tedbirler almak da mutluluğu size getirecektir. Basit ama içinizden geldiği gibi..
Mutlu İnsanlar Daha Çok Spor Yaparlar
Bunu duymak istemiyor olabilirsiniz, ancak korkacak bir şey yok. Spordan kast edilen kan ter içinde maraton koşmak değil. Orta yaşlı kadınlar üzerinde yapılan araştırmaya göre ”orta düzeyde” egzersiz yapan kadınlar, egzersiz sonrasında sıkı egzersiz yapan kadınlardan daha mutlu, daha enerjik ve iyi hissediyor. Buda bize çok net gösteriyor ki, mutlu insanların mutluluk kaynaklarından biri de bedenlerine gereken önemi vermeleri.
Mutlu insanlar Mutluluğu Takıntı Yapmaz
Nasıl ki neyin peşinden koşarsak, bizden kaçar. Mutluluk kovaladıkça kaçar. Ama sen yolunda gidersen mutluluk da seni takip eder. Yine yapılan başka bir araştırmanın sonuçları da, Mutlu olmayı önemseyen kadınların, bu kavramı pek de kafalarına takmayanlardan daha mutsuz ve depresif olduklarını ortaya koymaktadır. Mutlu olmaya çabalamak sizi mutsuz kılabilir. Görünüşe göre inat ve ısrarla mutluluk aramak, kişiyi öz yıkıma götürüyor. Siz sadece anı yaşamaya ve hayattan keyif almaya, çalışın mutluluk arkanızdan gelecektir
Mutluluğun peşinden koştuğu bir yaşam dilerim…
Sevgiyle Kalın…
Daha Canlı Bir Evlilik İçin 7 Öneri
DAHA CANLI BİR EVLİLİK İÇİN 7 ÖNERİ
Her şey evleninceye kadar mıdır? İmzayı atınca ne değişiyor da ilişkiler sıradanlaşıyor, romantizm kaybediliyor dersiniz? Hayat bir rutine bağlanıp, belli kurallara kalıplara oturtuluyor ve sanki kontrol sizden çıkmış gibi günler geçip gidiyor. Fakat sürede eşler birbirine uzaklaşıyor, yaşamlarından lezzet almaz hale geliyor, heyecandan uzaklaşıyorlar. Günümüzde günlük yaşantının bu sıkıcılığı ve rutininden kurtulmak için eşler çözüm aramalıdırlar ki evliliklerini sağlıklı bir şekilde uzun yıllara taşıyabilsinler. Evet evliliğinizi o ilk tanıştığımız zamanlardaki gibi heyecanla yaşamak için neler yapmalısınız? Evliliğinizi canlandırmanın yolları nelerdir? Gelin hep beraber bakalım…
1-Birbirinizi Şımartmayı İhmal Etmeyin
Unutulmaması gereken, eşler arası aşk ve cinsel çekim çok güçlü bir bağlayıcıdır, fakat bir o kadar da hassas duygulardır. Her insan yaratılış gereği, beğenilmek ve çekici görünmek ister. Her ne kadar bu duygu sadece kadınlara ait gibi görünse de; Erkekler de en az kadınlar kadar kendilerine aşık olunmasından, güzel sözlerden çok hoşlanırlar. Bunun tam tersi, düşüncesiz davranışlar ya da kırıcı sözler, bırakın aşkı geri getirmeyi, var olan ilişkinizi de çok çabuk zedeleyebilir. Her eş ona ne kadar yumuşak ve sevgi dolu davranılırsa davranılsın, eleştirilmekten endişe duyar. İlişkinizin gereksiz yıkıcı eleştirilerle, kaba ve kırıcı sözlerle sabır kotasını zorlamak yerine, eşinizi iltifatlarınızla, ona olan sevginizi hatırlatarak şımartmayı deneyin. Emin olun bu yıpranan ilişkiler için güzel bir bakım olacaktır.
2-Hayatı Yaşamayı Bırakmayın
En büyük yapılan hatalardan biride kişilerin, evlendikten sonra yaşama kendini kapayıp, sanki sadece evlilik var zannedilip, günlük rutinle kendi kendiyle bile ilgilenmeyi unutabiliyor olmalarıdır. Aslına bakarsanız evlilikte canlılığı yitirmemek için kişilerin her zaman kendilerine yaşamdan yeni şeyler katmaları ve bunu bir paylaşım haline getirmeleri gerekir. Biz genelde eşlerinden ayrılan kadınlarda, hayata daha güçlü tutunup kendini ispat etme çabasını görüyoruz. Bu kadınlar; kendilerini işlerine verip, güzelliklerine dikkat ediyorlar. Fakat önemli olan gerek erkek, gerekse kadın olsun, bunun için boşanmayı beklememek gerekir. Hayatı evliyken de yaşayabilirsiniz ve bunu size çok seven bir yol arkadaşı ile yapmak eminim evliliğinizi canlandıracaktır.
3- Kendinize Ait Sosyal Hayatınız Olsun
Birçok evli çiftin yaptığı bir hatada, birbirlerinin dışında, bir hayat yokmuş gibi davranmaları ve hep ortak hareket ettikleri için birbirlerine anlatacak konularının kalmamasıdır. Bu şekilde eşler zamanla muhabbetten uzaklaşır ve konuşmaz hale gelebilirler. Bunun için ister iş arkadaşlarınızla geziye, ister dil ya da sizi mutlu eden herhangi bir kursuna gidin. Ama mutlaka kendiniz için bir şeyler yapın. Böylece eşinize anlatacağınız farklı konularınız olur. Eşlerin farklı sosyal hayatları olması da ilişkiyi monotonluktan kurtaracak önemli bir faktördür.
4-Eşinizi Değil, Kendinizi Değiştirin
Hayatta unutmayacak kurallardan biride ”Biz kendimizden başka kimseyi değiştiremeyiz”. Bu kural elbette eşiniz içinde geçerlidir. Onu değiştirmek istedikçe yorulduğunuzla kalırsınız. Özelliklede eşinizi söyleyerek, tekrarlayarak değiştirmeye kalkmak kazanç getirmediği gibi, sizi kendisinden uzaklaştırmasını sağlar. Gerçek şu ki, kadınlar problemleri konuşarak çözmek isterken, erkekler çok konuşmayı sevmezler. Bu yüzden her şeyi tekrar dile getirmek yerine, davranışlarınızla ona yol gösterin. Zamanla eşinizin de size uyum sağladığını fark edeceksiniz. Yani siz olaya bakış açınızı kendinizi değiştirin eşinizde size göre değişecektir.
5- Eşinizin Akıl Hocalığını Bırakın
Çoğu kişi ne yapması ne yapmamsı gereken cümlelerden hoşlanmaz. Evlilikte de her ne kadar ortak kararlar alınması noktalar fazlada olsa, bir tarafın istediğini kabul ettirmek için, diğeri yerine karar verip söz söylemesi ”Akıl Hocalığı” yapması ilişkiyi yıpratır. Özellikle kapanmış ya da geçmişte kalmış konuları tekrar tekrar gündeme getirerek evliliğinizi hoş olmayan noktalara taşıyabilir. Ayrıca, eşinizin her konuya yorum getirip fikrinizi söylerken, her söylediğinizi doğru kabul etmesini beklemeyin. Bunun yerine karşınızdaki kişinin sözlerine ve fikirlerine değer verdiğinizi göstererek dinleyin.
6- Onun kurallarını da gözetin
Evli çiftler, her şeyden önemlisi birer bireydir. Ve iki tarafında kendilerine has baskın karakterleri olması normaldir. Fakat konu birliktelik olduğunda her zaman baskın karakterini öne çıkarmak yerine, bazen eşinizin baskın huylarını öne çıkarmanın, evliliğe katacakları oldukça büyüktür. Her ne kadar sağlıklı bir ilişkide baskın rolün eşit dağılmış olması esas olsa da, Ancak arada bir küçük jestler yapmak yararınıza olabilir. Her zaman ille de eşit olmak için çabalamayın. İletişim kurarken, eşinizin iyi hissetmesini sağlamak, tamamen sizin yararınıza olur ve işinizi kolaylaştırır. İnatlaşmalar ise sadece ilişkiyi germe ve kopma noktasına getirir.
7- Sorun Değil, Çözümü Konuşun
Sorun bulmak ve bunları her fırsata ortaya çıkarmak size ve ilişkinize pozitif yönde bir kazanç sağlamayacaktır. Bir sorunla karşılaştığınızda, kimin suçlu olduğunu bulmaya çalışmaktan vazgeçin. Sadece çözüme yoğunlaşın ve çözümü konuşun. Karşılıklı suçlamalar ve imalar hem çözümü zorlaştırır, hem de aşkınızı zedeler. Bakış açınızı ”Bugüne kadar olan oldu bundan sonra ne yapabilirim” diye bakmak gerekir.
Daha Huzurlu ve Mutlu bir evlilik temennisiyle …
Sevgiyle Kalın…
Affetmek Bizi Özgürleştiren Bir Hediyedir
AFFETMEK BİZİ ÖZGÜRLEŞTİREN BİR HEDİYEDİR
Affetmek çoğu zaman yanlış anlaşılan bir kavramdır. Bazıları affetmeyi zayıflık olarak görebiliyor. Bazılarının ise affettiği kişilerle sonradan, bir ilişki sürdürmek zorunda olmamak için affetmek istemedikleri yada korktuklarını görüyoruz.
Aslına bakarsanız bu iki görüşte yanlıştır. ”Kendinizi geçmişinizden özgür bırakmak” için affettiğinizi unutmayın. Ancak affedebildiğimizde acı çekerken göremediğimiz hayatın bize sunduğu gelecek fırsatları görebilir ve adım atabiliriz. Affetmek bize mümkün olanın kapısını açar, bizi diğer tarafa geçirir. Affetmenin diğer tarafında görüşümüz nettir, algılarımız açıktır. Artık affetmemenin üzerimize yüklediği ağırlık yoktur hayatımızda. Affetmek sayesinde inanılmaz senaryolar ortaya çıkabilir. Nefret ettiğiniz insanlar iyilikleriyle sizi inanılmaz şaşırtabilir yada hayatınızdan birden bire tamamen çıkabilirler. Hatta affetmek size şunu dedirtir ”Keşke bunca zaman geçmişe takılıp kalmasaydım dersiniz” Bazen de en çok affetmeye ihtiyacınız olan kişinin kendiniz olduğunuzu anlarsınız.
Affetmek Özgürleşmektir
Geçmişimizde affedemediğimiz insanlar olduğu sürece onlardan asla kurtulamaz, özgürleşemezsiniz. Biz kaçtıkça; Her zaman burnumuzun dibinde bizimle sanki kulağımıza fısıldayarak bizimle dalga geçerler. İç huzurumuzu bozarlar bilinçli veya bilinçsiz bize acılarımızı hatırlatırlar.
Geçmişte muhakkak sizinde birileriyle kafanızda sessiz diyaloglar yaşadığınız, yada tartışıp haklılığınızı kanıtlamaya çalıştığınız olmuştur. Belki de her seferinde de başladığınızdan daha öfkeli bir halde kendinizi buluyorsunuzdur. Bazen şekil değişiyor olaylar değişiyor fakat affedemedikleriniz farklı suretlerde farklı olaylarda kendini hatırlatıp yine sanki ensenizde gibi sizi huzursuz ediyor.
Biz bilsek de bilmesek de affedemediklerimiz sırtımızda taşımaya devam ediyoruz. Yüklerinizden ancak affederek, hafifleye bilir özgürleşebilirsiniz.
Affedilmez Olanı Affetmek
Ben bunları yazarken bazılarınızın içinden belki; ”Affedersem bana yapılanları da unuturum ama ben yapılanları unutmak istemiyorum. Bana yapılanlar asla affedilebilecek şeyler değil. O yüzden ben onları asla affedemem, asla yapamam” Dediğinizi duyar gibiyim. Elbette bunu anlayabiliyorum. Bazı olaylar cinayetler, cinsel istismar, fiziksel ve duygusal şiddet, çocuklara eziyet…vb. Uzatmak mümkün fakat affetmenin ve özgürleşmenin sırrı da işte tam buradadır.
”Hayatta gerçekten affedilmeyecek şeyler vardır, ancak onlardan kurtulabilmek için yine de affetmek zorundayız”
Acınızı iyileştirmenin yolu intikam planlarınızı gerçekleştirmek değildir. Bunun tek yolu affetmekten geçer. Enerjinizi bilinçli bir şekilde nefret etmekten çektiğiniz zaman ilk başta biraz yolunuzu şaşırmış belki hissedebilirsiniz. Bu iyi haber ; çektiğiniz acının sonuna yaklaşıyorsunuz demektir. Aslında bu bir çeşit vazgeçiştir, sımsıkı sıkılan yumruğu açıp da, acıdan kurtulmak gibidir. Bu asla olanları unutmak değildir, sadece özgürleşmektir.
Hayatınız da en önemli acıyı yaşatmış kişiyi affettiğinizin farkında bile olmazsınız fakat affettiğinizi sizin için önemini yitirdiğinde anlarsınız. Artık olayı,onu düşünürken artık alışmış olduğunuz mide sancısını hissetmez olursunuz. Hatta görüntüsü bile bulanıklaşır hafızanızdan silinmeye başlar.
”Affetmek hem bir yetenek hem de bir hediyedir.”
Sevgiyle Kalın…
Beslenmeyen İlişkiler Ölür!
BESLENMEYEN İLİŞKİLER ÖLÜR!
İlişkilerin bize mutluluk vermesi için sağlıklı ve nitelikli olması gerekir. Aynen bütün canlı varlıklar gibi aslına bakarsanız ilişkide canlıdır. Nasıl ki yaşayan her canlının beslenmeye ihtiyacı var ilişkilerin de beslenmeye ihtiyacı vardır beslenmeyen ilişkiler ise ölmeye mahkumdur. Bu gün sağlıklı ilişki için neler yapılabilir beslenme yolları nelerdir bunların üzerinde durmaya çalışacağız.
Boşanma olaylarının artması yada boşanma ile bitmese de bir çok danışanımın bize ulaşma sebebinin ilişkilerindeki sorunların artmasından kaynaklandığını gözlemliyorum. Peki günümüzde sağlıklı bir ilişki yürütmek gerçekten çok mu zor? Sorunlu ilişkilerde nerede yanlış yapıyoruz? Sağlıklı bir ilişki yürütmenin püf noktalarına gelin bir de beraber bakalım.
En Büyük Problem Güven Eksikliği
daha önceki yazılarımdan birin de ilişkilerdeki 6 temel ihtiyaçtan bahsetmiştim. Duygusal ihtiyaçlar yemek ,içmek, nefes gibi hayatta olmazsa olmaz, eksikliğinde kendimizi yarım hissettiğimiz ihtiyaçlardır. Şöyle sıralayabiliriz; 1-Güven ihtiyacı, 2-Emin olmama ihtiyacı, 3-Farklı olma ihtiyacı, 4-Benzer olma ihtiyacı, 5-Gelişme ihtiyacı, 6-Katkıda bulunma ihtiyacı. Burada sizin de gördüğünüz gibi güven ihtiyacı en başta gelmekte. İlişkide çiftler aralarında olan güven problemi çözülmediği taktirde o ilişki bugün yada yarın yıkılmaya mahkumdur. Güven oluşturulduğunda ilişkide, diğer basamaklara daha kolay adapte olunabilir
Evlilik Beraberliğin Garantisi Değildir
Başta da dediğimiz gibi nasıl ki her canlının beslenmeye ihtiyacı var, ilişkilerin de beslenmeye ihtiyaçları var. Ve ilişkilerin besin kaynağı da bu saydığım 6 temel ihtiyaçtır. Bu ihtiyaçların her biri ilişki için olmazsa olmaz gibidir. Bu ihtiyaçları giderilmeyen bir ilişki ölmeye mahkumdur.
Ne yazık ki evlilik adına atılan imza, sanki artık beraberliğin sonsuza kadar garantisi gibi algılanıyor. Maalesef çiftler evlenmeyle beraber sanki ilişkilerini garanti altına aldıkları düşüncesi, evliliklerinde ki ilişkilerini besleme ile ilgili çalışmaları umursamamaya yol açıyor. Daha fazla ”Beni seviyor musun” soruları soruluyor. işte tam burada ciddi bir problem var demektir. Sevildiğinden emin olan hiç kimse beni seviyor musun? diye sormaz. Çiftlerin ilişki adına beslenilmesi gereken temel ihtiyaçlarda bir doyumsuzluk olduğu ve çiftler tatmin olamadığı için, sorgulama ihtiyacı görülmektedir. Çünkü diğer taraf seni seviyorum dese de aslında ihtiyacı olan bu söz değil ilişkideki asıl temel ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.
İlişkilerinizi bu tarz durumlara sokmamak için evliliği bir garanti olarak görmemenizi ve ilişkilerinizi bir rutine sokmaktansa her gün yeni şeyler katmanızı tavsiye ederim. Bazı ilişkilerde ise çiftler tek noktaya odaklandığı için, ilişki de genel olan sorunları göremeye bilirler. Bence ilk sorunlar çıktığı noktada bir uzmana gitmeleri en doğrusu. Geçer gider umuduyla ilişkiyi olumsuz bir süreçte devam ettirmemek gerekiyor.
Hatta bizim tavsiyemiz; Evlenmeden önce, bilinçli şekilde bir uzmandan bilgiler alınırsa, ilişki daha sağlıklı bir şekilde başlar. Hiç vakit kaybetmemiş, birbirlerini hırpalamamış olurlar. Profesyonel bir kişinin yardımı her zaman işe yarar.
Erkeklerin Rahatlıkları İlişkilerde Sorun Oluşturuyor
Kadınlar ilişkilerinde sorunlar yaşadıklarında çözüm bulmaya kitaplar, dergiler karıştırmaya başlıyorlar. Fakat erkekler sorun olduğunu hemen kabul etme yanlısı değiller. Bu yüzden kadınların durumu daha zor geçiyor. Kadının ev, iş, çocuk gibi birçok sorumluluğu var. Bunların altında eziliyor. Erkekten beklenen sadece iş sahibi olması. Erkek iş sahibiyse, yapması gerekeni yaptığını düşünüyor. Eğer işi iyiyse, aile düzenini kurmuşsa, o düzeni bozmak istemiyor. Kadının yaşadığı sorunun da çok farkında olmuyor. Kendince görevini yapıyor. Kadın da bir noktada bunalıyor ve arayışa çıkıyor.
Burada hanımlara özellikle tavsiyem; eşinizi de sizin gibi ilişkinizin içine sokmak ve ilişkinizi beslenmesine katkıda bulunmasını istiyorsanız, dikteler ve suçlamaları bir köşeye bırakın. Ve neler hissettiğinizi paylaşın. Duygularınızı paylaşın. Duygu varsa ilişkide umut da vardır. Bu duygu kızgınlık ve öfke bile olabilir. Bu o ilişkinin hala ölmediğini gösterir.
İlişkinin Öldüğünü Nasıl Anlarız?
İlişkinin de ölme süreci vardır. Bu sürece gidildiğinin belirtileri ise; ilk olarak tepki aşamasında ortaya çıkar. Tepki ile kabul etmeme tahammül edememe kendini gösterir. Tepki aşamasının ardından kızgınlık aşaması gelir. Eşler bu süreç de diyalogdan uzaklaşırlar sadece sessiz kızgınlıklar, birbirlerini görmeye tahammül edememe, terslemeler başlar. Kavgalar, çatışmalar, bağrışmalar bu dönemde ortaya çıkar. Sonra da reddediş başlar. Eğer yataklar üç aylığına ayrılmışsa, hiçbir cinsel ilişki kurulmadıysa zaten bu ilişki artık ölme noktasına gelmiştir. ”Ev arkadaşı çiftler” yani aynı evi paylaşıp, ev arkadaşlığı yapan hatta arkadaş dahi olamayan günümüzde, çift sayısı oldukça fazladır. Ki bunlar bir arada da görünse ilişki çoktan ölmüştür.
Sorunlu evliliklerin artma sebeplerine bakıldığın da; Artık katlanma oranı azaldı diye düşünmek daha doğru. İnsanlar kendilerini daha fazlasına layık görmeye başladı. Fakat siz kendinizi değiştirmediğiniz sürece daha fazlası da sizi mutlu etmeyecektir. Bilinçlenmeye doğru bir gidiş var ama toplumun küçük bir azınlığında görüyoruz, bu bilinçlenmeyi. Bilinçlenme adına eşler destek alabilir, Eğitim programlarına katılabilir, Daha fazla birbirlerini dinlemeyi ve kendini iyi ifade etmeyi öğrenmelidirler.
Boşanmamak İçin Evlenmeden Önce Dikkat Edilecekler
BOŞANMAMAK İÇİN EVLENMEDEN
ÖNCE DİKKAT EDİLECEK
Evlilik iki kişinin birçok umutla başladıkları ve ömür boyu sürmesi için edilen yeminlerle yolların birleştirilmesi, aynı yolda bir eş olarak yürümek demekken; özellikle son yıllarda karşılıklı birbirinden beklediklerini bulamayıp, aradaki saygı ve sevginin kaybedilmesi ile maalesef eşler boşanmaya doğru gitmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumun yapmış olduğu verilere göre son 10 yılda toplam 1 milyon 43 bin 97 çift boşanıp evini ayırdı. Bir çiftin daha düğünleri olurken, boşanma ihtimallerini %70’e çıkarabilecek ya da %20’ye indirebilecek bazı etkenler vardır. Aklınızda bulundurmanız gereken ilk şey, boşanma oranının sabitlenmiş olmasıdır. Şu anda ortalama bir çiftin 15. yıl dönümlerini görme ihtimali %57’dir. Bu rakam tabi ki oldukça ciddi bir rakamdır. Evlendikten sonra boşanmamak için bazı dikkat edilecek durumlar vardır. Bu hususlara dikkat ederek boşanma ihtimalinizi azaltabilirsiniz.
Küçük Yaşta Evlenmeyin;
Günümüzde insanların sosyal beklentileri, hedefleri, kendileri olma süresi değişmiştir. Bu da evlenme yaşını ileri çekmiştir. Yetersiz hayat tecrübesi, iletişim kabiliyetindeki eksiklikler, kendine ait ekonomik yeterliliğe ulaşma süresi uzadığından ötürü kişilerin evlilik kararı için hayatta evlenmeye kadar gelen bazı hedef ve kişisel gelişimini tamamlaması sağlıklı evlilik kararı alınması açısından yirmi beş yaş üstü evlenmek için daha uygun bir yaş denilebilir. bu yaş sınırın altında olan evliliklerde yanlış sebeplerden dolayı evlenme olasılığı çok fazladır. Akıl yaşı olgunlaşmasından sonra; kişiler evlilikten beklenti ve bakış açıları değişiklikler göstere bilir ve istenmeyen boşanmalara doğru evliliği sürükleyebilir.
Baba İle İletişime Önen Verin;
Çocuklar değerlilik duygusunu ağırlıklı olarak iki yaşına kadar annesinden, yeterlilik duygusunu da altı yaşına kadar ağırlıklı olarak babasından alırlar.Özellikle kendilerini yeterli hissedip sağlıklı iletişim kurmaları, babalarıyla olan ilişkilerine bağlıdır. Bu yüzden büyürken çocukların baba ile iyi ilişkiler içinde olması önemlidir. Evet yetişkinlikte de bunu devam ettirmeniz size iyi iletişim yetisi kazandırır ve sevildiğinizi hissetmenizi sağlar. Özellikle babasıyla arası iyi olmayan kadınlar eş seçimlerinde yanlış kararlar alma eğilimindedirler. Bu yüzden evlenmeden önce, aslına bakarsanız daha çocukluk da sağlıklı bireyler olabilmek, sağlıklı iletişim içinde bulunmak ve mutlu, huzurlu, doğru evlilikler yapabilme açısından baba ile ilişkililer kuvvetli bir faktördür.
İş Paylaşımında Evlenmeden Uzlaşın;
Özellikle iki taraf da evlendikten sonra, çalışacak çiftler için iş paylaşımı önemlidir. Çünkü evliliğin kendine göre sorumlulukları vardır. Bakış açısına göre; Kişilerin evlenmeden önceki hayatlarına ilave olarak gelecek artı bir iş yükü olarak da görülebilir, Eşlerin zevkle ortaklaşa yapacakları bir paylaşım olarak da düşünülebilir. Zorunluluk yerine bunu beraber vakit geçireceğiniz zevkli bir tercihe dönüştürebilirsiniz. Evlilikte en sık çıkan tartışma konusu iş paylaşımı, eşi çalışmasa da erkeğin eşine yardımda gönüllü olması tartışmaların önünü kesebilir.
Evlilik İçin Çiftlerin Geliri Yeterli Olmalı;
Gözünüz de pembe gözlükler varken maddiyat genelde önemli gibi görünmeyebilir. Fakat maddi sorunlar çiftlerin boşanmasının bir numaralı nedenidir. Eşiniz ve siz geciken faturalar ve gerçekleştirilememiş hayaller yüzünden stresliyseniz, birbirinden farklı para harcama ve biriktirme anlayışlarına sahipseniz ve her şeyinizi kaybetmekten korkuyorsanız, tartışmalar ve yanlış anlaşılmalar artar ve evliliğiniz önceliğiniz olmaktan çıkar. Hatta bazı evlilikler tamamen bir şirketi yönetir gibi hesap kitaplarla ve denkleştirmelerle geçirilen evliliklere dönüşebilir. Bu yüzden gerçekçi olmak ve hayat kriterlerinizi göz önüne alarak yada durumu her haliyle kabul ederek evlilik yoluna çıkmalısınız.
Evlilik Öncesi Uzmandan Destek Alın;
Yapılan araştırmalar Evlilik öncesi ilişki koçu ile çalışan yada evlilik öncesi kurslarına katılan eşlerin, evliliklerinde daha az anlaşmazlık yaşadığını ve evliliklerinden daha tatmin olduklarını göstermektedir. ”Evlilik öncesi danışmanlık almış çiftler, boşanma ihtimallerini neredeyse üçte bir oranında azaltmış olurlar.” Bunun nedeni kişiler kendi ne istedikleriyle yüzleşir. Evliliğin hayalin dışında gerçekleriyle de tanışır. Daha gerçekçi bir bakış açısıyla kendisini ve eş adayını tanıma, ne kadar birbiriyle uyumlu olduklarına dair gözlemleme fırsatı bulur. Böylece evliliğini bilinmezlikler üzerine değil, sağlam temeller üzerine kurabilir
İlişkilerde Altı Temel İhtiyaç (1. Bölüm)
İLİŞKİLERDE ALTI TEMEL İHTİYAÇ (1. Bölüm )
Aslına bakarsanız; tüm insanların sorunlarını çözmek için bu temel ihtiyaçlarının doyuma ulaşması şarttır. Kişilerin birbirinden çok farklı sorunları vardır fakat bunun temeline inildiğinde altı temel ihtiyaçta toparlanır. Bunun için nerede yaşadığınızın, hangi ülkede olduğunuzun, ekonomik durumunuzun, hangi çağda yaşadığınızın, hangi dini inanca sahip olduğunuzun, kırsal bir köy hayatı sürdürmenizin yada metropol’ün tam merkezinde olmanızın hiç önemi yoktur bütün insanların bu altı temel ihtiyaca hayatlarında doyuma ulaşmak için ihtiyacı vardır. Tüm insanların temel duygu ihtiyaçları aynıdır.
İlişkilerimizde de bu temel ihtiyaçları karşılamadan karşılıklı doyuma ulaşmamız mümkün değildir. İlişkilerimizde temel ihtiyaçlarımız doyuma ulaştığı oranda mutluyuzdur. Kişiler ilişkilerinde bazen kendini iyi hissetmedikleri durumlar yaşar da bir türlü sebebini bulamazlar. Görünüşte bir sorun yok gibidir, her şey yolunda gibidir, ama bir şeyler huzursuz eder. İçiniz de adını koyamadığınız anlam veremediğiniz, garip bir duygu vardır işte bu kişilerin temel ihtiyacındaki doyum eksikliğinden kaynaklanır.
İlişkinizdeki genel kalite nasıl merak ediyor musunuz? Gelin bu cümleleri sesli bir şekilde tekrarlayalım. Ve dürüstçe kendimize soralım, ben ilişkimde kendimi hangisi gibi hissediyorum …
”İlişkimde Çok mutsuzum”, ” İlişkimde mutsuzum”, ” İlişkimde mutsuz sayılırım”, ” İlişkimde mutsuz değilim, ama mutluda değilim”, ” İlişkimde mutlu sayılırım”, ” İlişkimde mutluyum”, ” İlişkimde çok mutluyum”, ” İlişkimde çok mutlu ve doyumluyum ve buna şükrediyorum”
Size İlişkinizde hangi duyguya kendinizi daha yakın hissettiniz. Tabi ki bir ilişkide istek ve arzularımızın hepsi doyuma ulaşmaya bilir. Fakat ihtiyaçlarımız doyuma ulaşmak zorundadır. Eğer ki bir ilişkide temel ihtiyaçlar sağlıklı ve etik yollarla doyuma ulaşmazsa; Sağlıksız ve etik olmayan yollarla ihtiyaçlarına ulaşma yollarına gider. ” Dikkat edin! Arzu veya istek demiyorum, Temel ihtiyaçlardan bahsediyoruz” Nasıl ki haftalarca aç kalan birinin, sağlıklı yiyecek yemeliyim diye bir arayışı olmaz önüne ne gelirse açlık ihtiyacını karşılamak için yer. Öylede duyguları aç kalan kişilerde sağlıklı yollardan kayma gösterebilirler. Fakat; ”Yetişkin bireylerin hayatlarının her alanında olduğu gibi ilişkilerinde de duygusal temel ihtiyaçlarını bilip bunları kendileri ve eşleriyle çözmeleri gerekir.”
Peki nedir bu İlişkilerde bizi Mutluluğa götürecek temel ihtiyaçlar?
İlişkilerde Güven ihtiyacı:
İnsanların temel ihtiyaçlarından biride güven ihtiyacı. Aynı şekilde ilişkimizde de güven duymak isteriz. Güvenmediğimiz de ne olacağını bilemediğimizden güvenecek bir kişiye ihtiyaç duyarız.
Herkes ilişkisinde güven arar yokluğunu hissettiğinde ise eşine karşı kontrol etme isteği artar. Çünkü bunu kontrol kendinde olursa, eşinin tepkilerini belirleyebileceğini düşünür. Ve böylece kendini güvende hisseder. İlişkilerimizde her şeyi kontrol etme ihtiyacı varsa burada emin olmadığımız şeyler vardır demektir. Güven duygumuzu doyuma eriştirmek için kontrol etme ihtiyacı duyarız. Evlilik Kurumu; insanların emin olma ihtiyaçlarını, doyuma yöneliktir. İnsanların bir çoğu değişmekten korkar, Mevsimler değişebilir her şey değişebilir ama bir değişmemeliyiz diye düşünürler. Rahatlık veren durumun hiç değişmemesini isterler. Bazen de kötü giden evliliklerde yada ilişkilerde sonunu nasıl olacağını bilememek, bitirilmesi gereken bir evliliği sırf alışılmış olanın verdiği eminlik yüzünden kişiler bitiremez. Güven ilişkilerde önemlidir sağlıklı yollarla gelmediği zamanlarda insanlar bunu sağlıksız yollarla baskı , kontrol, gibi yollarla elde etmeye çalışırlar çünkü güven bir ihtiyaçtır.
Cevaplamanız gereken soru; ”İlişkinizde siz güvenlik ihtiyacınızı nasıl karşılıyorsunuz?” Bunu yetişkin insanlarda olması gereken gibi karşılıklı dürüstlük ve diyalog ile çözmeye çalışıyorsanız, problem yok. Fakat sağlıksız yollara gidiyorsanız hem kendinizi hem eşinizi gereksiz yere yoruyorsunuz demektir.
İlişkilerde emin olmama ihtiyacı:
Belki bu biraz şaşırttı.Güven ve emin olma ihtiyacından bahsetmiştik. Emin olmama da ne şimdi diyebilirsiniz. Emin olunca kendimizi huzurlu hissederiz. Stressiz, her şey tanıdık bildik, eşiniz belli ilişkiniz de ne nasıl gidecek çok iyi biliyorsunuz. Eşinizden alacağınız tepki belli vereceğiniz tepki belli. Yani her şeyden eminsiniz sonra ne olur dersiniz? Sanırım bildiniz Sıkıntı ”Can sıkıntısı” işte bu noktada emin olmama ihtiyacı devreye girer. Değişiklik ihtiyacı, Heyecan ihtiyacı, risk alma ihtiyacı.
Evliliklerde her şey bilinir hale geldiğinde, eşler otomatiğe bağlanmış gibi hep bilinir tepkiler verdiğinde ”can sıkıntısı” başlar. Heyecanın bittiği yerde depresyon başlar. Heyecan yoksa mutsuz oluruz. İşte tam bu noktada heyecan arayışı başlar. İlişkimizde farklı bir şeyler isteriz. Mücadele edeceğimiz şeyler,heyecan isteriz.
İlişkinin başında emin olmak isteriz, beni sevmeli güvenilir olmalı deriz. Fakat eşimiz bir süre sonra bizi sevse ve güven verse de ilişkide uyarılmaya, heyecana ihtiyaç duyarız. Çiftler bu ihtiyaca uygun davranmadıklarında ise sağlıksız ve etik olmayan yollardan heyecan arayışı başlar. Erkekler gül gibi eşlerinin üstüne gül koklarken, kadınlar kendini yemeğe, aşırı spora yada boş işlere verebiliyorlar. Heyecan arama yolları sıralanmayacak kadar uzundur.
İlişkilerde gündelik yaşam aynı şekilde gittiğinde ilişki can sıkıcı hal alır. Ve çiftler nedenli nedensiz kavgalara başlarlar. Belki garip ama çoğu çift bu kavgalardan hoşnut olurlar. Kavga, küsme ve barışma süreci ilişkilere heyecan ve belirsizlik getirir. Mesela; Küsme ne kadar sürecek?, İlk adımı kim atacak?, Barışma nasıl kutlanacak? Tabi küslük süresince eşler birbirine özlem hissetmeleri de durumun ayrı bir heyecanı denebilir. Hatta farkında olmasalar da; sırf bu heyecan için kavga eden küsen ve barışan çift sayısı oldukça fazladır. Bazı çiftler kavga etmemelerinden övünseler de ; kavga etmemek aslında o ilişkide daha sessiz ve derinden ilerleyen ciddi bir sorun var demektir.
Cevaplamanız gereken soru; ”Siz ilişkinizde emin olmama yani değişiklik ihtiyacınızı nasıl karşılıyorsunuz?” İlişkilerde değişiklik ihtiyacını gidermek için eşler değişik hobiler ortak, sosyal paylaşımlar,yada ilişkilerine renk katacak farklı şeyler bulmalıdır ki evlilikleri sağlıksız yollara sapmasın.
Diğer; Duygularımızdaki Temel İhtiyaçlarımızı öğrenmek için lütfen yazının ikinci bölümünü okuyunuz.İLİŞKİLERDE ALTI TEMEL İHTİYAÇ (2. Bölüm )
Sevinç Karakaya
Devamıİki Tam; Bir Çift Olun
İKİ TAM; BİR ÇİFT OLUN
O kadar çok insan var ki; eşine aşık olarak evlenen ama daha sonra artık aşık olduğu kişinin o olmadığını düşünen. Sanki bir şey oldu da aradaki o tılsım bozuldu. Evet artık karşınızdaki eşiniz değil de en büyük çocuğunuz gibi hissetmeye başlar ve ”Kendimi eşimin annesi gibi hissediyorum” diye itiraf ediverirsiniz. Bir danışanım aynen şöyle diyor; ” Kendimi onun annesi gibi hissediyorum. Evde bütün sorumluluk bende, birde bana erkeklik taslıyor. Artık tahammül edemiyorum. Onu nasıl değiştirebilirim.” Aslında burada düşünülmesi gereken ne oldu da bu noktaya geldik diyebilmektir. Unutulmaması gereken ise biz kendimizden başka hiç kimseyi onlar değişmek istemedikçe değiştiremeyiz.
Yetişkin Çocuklar;
Önce şunu sorun kendinize ”Siz eşinizi seviyor musunuz?” Sevgiyi aslında biz olgunlaştıkça anlıyoruz. Bir çok yetişkin vardır; dışarıdan bakınca bir yetişkin kimliğini taşırlar, fakat içerde, büyümemiş, çocuk kalmışlardır. Kişiler ancak tam bir yetişkin olduklarında yani iç ve dış alemleri tam bir yetişkin olduğunda; yetişkin gibi sevmeyi de öğrenebilirler. Yetişkin olup da içinde bir çocuk olan kişiler; elbette içindeki sevgi ihtiyacını kendisine güvenle verecek, tıpkı annesinin yanında gibi güven hissedeceği birinden almak isterler.
Sevgi Güneş Gibidir;
Gerçek sevgi Güneş gibidir. Onu aydınlatayım, bunu aydınlatmayım demeden, etrafındaki herkesi aydınlatır. Adeta etrafındaki her şeye ışığını yayar ve herkes nasibini alır. Koşulsuz sevmek güneş gibi sevmektir. Güneşin kaynağı ışıktır. Yani özü ışık ve güneş kendinde olanı dışına yansıtır. İnsanın özü de sevgidir. İçinde sevgi varsa oda ayrım yapmadan onu seviyim bunu sevmeyim demeden herkesi o içindeki öz sevgiyle sever. Yani sevgi dışarıda aranarak bulunacak bir şey değildir.
Mutsuzluğun Faturasını kendi Beklentilerinize Kesin;
Yetişkin bir bireyin bedenine, sahip olan çocuk kişiler; Sevginin dışarıda olduğunu sanıp sevgiyi başkalarından talep ederler. Aşk ilişkileri için de yanlış düşünülen; sevgiyi hep sanki karşı taraftaki kişiden beklemeleridir. Sevgi onda aranır, ondan beklentiye girilir. Adeta iki taraf da sevgi dilencisi , sevgi arsızı olur. Tabi ki beklenen son gerçekleşir. İki taraf da beklentilerinin karşılığını bulamaz ve hayal kırıklığına uğrarlar. Ve aynı evde iki kişinin hayal kırıklığı iki kişilik yalnızlığı oluşturur. Bu yalnızlık tek taraflı yalnızlıktan çok daha zordur; çünkü tek başına yalnızlık içindeyken bir gün sevgiyi bulacağına inanır insan. Fakat iki taraflı yalnızlıkta bireyler mutsuzluklarının faturasını karşısındakine yüklerler. Üzgünüm mutsuzluğunuzu başkalarına yükleseniz de hiç bir şey mutsuzluğunuzun sebebinin siz olduğu gerçeğini değiştiremez.
Bizim en büyük hatamız hep eksik yarımızı aramak ama iki yarım maalesef bir tam etmiyor. Siz tam olmadığınız sürece karşınıza tam biri çıkmasını beklemeyin . İki yarım insan yada iki büyümemiş yetişkin; Karşılıklı içlerinde ki sevgi boşluğunu doldurmaya çalıştıkların da talepler çatışmaya başlar, adeta iki taraf da tükendiğini hisseder. Oysaki iki taraf da sevgi almak ve eksiğini tamamlamak için birlikteydiler. Fakat hesaplar tutmamış. Kadın kendini kandırılmış, erkek aldatılmış hisseder. Ona sevginizi vermeyi, ona canınızı feda etmeyi niyet ederek çıkmıştınız yola, ama içiniz deki sizin niyeti; sevgi alarak içindeki boşluğu doldurmaktı. İki yarım insan birbiri ile çarpışa çarpışa tükenirler. Ve artık sevgi yerini; öfke, kızgınlık, nefrete bırakmıştır.
Artık Uyanın;
İstediğiniz; Eşiniz sizi sevsin, sizi olduğumuz gibi kabul etsin, Size ihtiyacınız olan sevgiyi vermek için kendini adasın, yani beyaz atlı prens yada prensesleriniz olsun istiyorsunuz. Ama lütfen artık uyanın böyle bir şey yok. Sorunun eşinizde değil; kendinizi halen bunlara inandırmakta, yattığını görün. Bunu fark etmektense karşı tarafı suçlamak her zaman daha kolay olandır. Tekrarlıyorum; Siz değişmediğiniz sürece aynı sonuçları başka birileri ile de olsanız yaşamaya devam edeceksiniz. Başkalarını değiştirmeye çalışarak değişemeyiz bu mümkün olan bir şey değildir. Ancak biz değiştiğimiz de hayatımıza çektiğimiz insanlar değişir. Üzerinize ne giyerseniz giyin içinizde bedeniniz aynı kaldıktan sonra bir şey değişmez. Gerçek değişim; Dış kıyafetini değil içini değiştirmek, çıplakken değişimi başarmaktır.
Uyanın ve sevgi dilenciliğinden vazgeçin!.. İçinizdeki sevgiyi keşfedin. Ancak böyle içinizdeki çocuk büyür ve gelişir. İçimizdeki sevgiyi buldukça ve bunu çevremize de yansıttıkça ayakta durmaya yeterlilik kazanırız. Birbirine yaslanarak giden ilişkiler, bir yerde devirir ve iki tarafın da canı yanar. o yüzden aşkın pembeliği geçince insanın canı çok acır. Aşkın pembeliği geçmeden siz birbirinize eş olmayı tercih edin.
İKİ TAM; BİR EŞ OLUN
Unutmayın herkes ilişkilerde kendi dengini bulur. Duygusal olgunluk yaşına göre çocuk çocukla, yetişkin yetişkinle ilişkiyi tercih eder. Çocuklar yetişkin insanlara aşık olduğunu sanabilir. Küçükken Öğretmenine aşık olduğunu sana çoktur değil mi; Fakat yetişkin biri yedi yaşında bir çocuğa aşık olduğunu düşünmez. Bunun olmayacağını çok iyi bilir. Olgun bir birey eşinin çocuk bakıcısı olmayı seçmez. Olgun bir birey eşitliğe ve özgürlüğe dayalı bir ilişki ister. Sevgi olgunlaştırır ve içinde ifade edebildiği sürece dışına da yansır. ”Sevgi verir, sevgi çoğaltır, sevgi özgürlük verir”. Yetişkin insanlarda sevgi almaya değil vermeye odaklıdır. Sevgi vermekten haz duyarlar, sevgi verdikçe özgürleştiklerini hissederler. Sevgi ancak özgürlük ortamında gelişir büyür ve bunu yetişkin bireyler fark eder.
Birbirlerinin özgürlüğünü kısıtlamak sevgi değildir. Aşktır tutkudur. Oda gelip geçicidir. Yetişkin insan içindeki sevgi eksikliğini, başkasıyla değil, içindeki sevgiyi inkişaf ettirerek tamamlayan, kendini bütün hale getiren insandır. içinizde ki sevgiyle kendinizi sevin ve birbirinize bunu yansıtın. Siz değişime başlayın eşinizin de değiştiğini göreceksiniz. Birbirinize anne ,baba yada bakıcı olmayın eş olun. Fakat ”iki tam, bir eş” olun.
Sevinç Karakaya
DevamıHayatından Hoşnut Olmak
HAYATINDAN HOŞNUT OLMAK
Bazen insan öyle bir ruh haline girer ki; her şey yolunda gibidir, fakat içinde bulunduğumuz durum yine de bizi tam manasıyla memnun etmez. Kimi zaman halimizin iyi olduğunu, kimi zaman da sebebini çok anlayamadığımız bir ruh daralması yaşarız. Böyle durumlarda yapılması gereken şey, Kendimizi duygularımızı dinlemektir. Olduğumuz yerden konumdan memnun olup olmadığımızı bize en iyi duygularımız söyler. Şöyle bir düşünün İlişkilerinizle, işinizle, bedeninizle, koşullarınız ile ilgili nasıl duygular besliyorsunuz? Unutmayın duygularımız bize ruhumuzun gönderdiği mesajlardır. Eğer olumsuz hissediyorsanız denebilir ki; İlişkilerinizle, işinizle, bedeninizle, arkadaşlarınızla yada koşullarınız ile alakalı sizi hoşnut etmeyen bir şeyler var demektir. Eğer böyle hissediyorsanız durun ve şunları tekrar gözden geçirin, düzene sokun…
Kendinizi Sevin;
Elbette gerçek duygularınız ne olduğu önemli. Olumsuz duygular dansa bunlara nasıl çözüm getireceğinize odaklanın. Başkalarının sizi sevmesini bekleyip beklentiye girmektense, önce siz kendinizi sevin . Kendinize değer verin. Ve içinizdeki öz sevginin farkına varın.
Sahip Olduklarınızın Farkına Varın; Şükredin;
Bediüzzaman Said Nursi’nin dediği gibi; “Bir gemide 9 tane kötü insan olsun bir tane de iyi insan olsun o gemiyi batıramazsınız” Hayatınızda da durum aynıdır aslında, memnun olmadığınız durumların içinde bile muhakkak sizi memnun eden bir şeyler vardır, bunları görmeye çalışın. Ve onlar için şükredin. Şükretme duygusu sahip olduklarınızın kıymetini bilme ve onlara odaklanmaktır. İnsanların genelinin yapısında maalesef, içinde bulunduğu durumdan şikayet etme alışkanlığı vardır. Her şikayet; ettiğimiz konuya bizi biraz daha yaklaştırır yada şikayet ettiklerimizi hayatımızda fazlalaştırır. Şükür ise kişinin enerjisini yükseltir. Ve hayatınıza memnun olduğunuz şeyleri çekersiniz. Şükür; şükür duyacağımız şeyleri hayatımızda artırır.
Yaşadınız Olumsuzlukları Kabule geçin;
İnsan hayatında olumsuzluklar yaşaya bilir. Hastalıklar, İlişkilerin bitmesi, işlerinizin yolunda gitmemesi daha benzeri durumlarla karşılaşabilirsiniz. Böyle durumlarda hissettiğiniz olumsuzlukları olumlamaya çevirmeye çalışın. İsyan ene tavırlar için de bulunmak sizin enerjinizi daha da düşürecektir. ”Bu benim başıma niye geldi’‘, ”Niçin ben”gibi olumsuz düşüncelere odaklanmaktansa; ”Bu durumu nasıl değiştirebilirim” deyip buna odaklanmaya çalışın.
Elbette ağlanıp sızlanmak, şikayet etmek çok daha kolaydır. Fakat bu güne kadar size ne kazandırdı? Neyi çözdü? Moralinizin daha da bozulmasından başka ne işe yaradı. Böyle durumlarda enerjinizi olumsuzluklar üzerinde tüketmek yerine, daha yararlı işler yapabilirsiniz. Aslına bakarsanız hayatta karşılaştığımız olumsuzluklar yada kendi yaptığımız hatalar bizim hayat pusulamızdır. Onları iyi takip etmek ve aynı hatalara tekrar düşmemek gerekir. İçinde bulunduğunuz durumu olduğu gibi kabule geçin ve sizi olumlu ruh haline taşıyacak düşüncelere yollara odaklanın.
Hayatınızda ki Her olayın size kazandırdıklarını fark etmeniz niyetiyle…
Sevinç Karakaya
DevamıNeden Sağlıklı İlişkiler Kuramıyorum?
NEDEN SAĞLIKLI İLİŞKİLER KURAMIYORUM
Aslında her bireyin hayatta aradığı en önemli şey, Sağlıklı bir ilişkinin kazandıracağı huzur ve doğru kişiye olan bağlılığın verdiği güvendir. Fakat sahip olmak istediği halde bir türlü aradığı mutluluğu getirecek ilişkiyi bulamayan bir çok insan vardır.
Her zaman tekrarladığımız gibi, Dünya sevgi üzerine kurulmuş ve sevgi ile devam etmektedir. İnsanın da hayatını devam ettirdiği sürece ihtiyaç duyduğu enerji kaynadığıdır sevgi. Peki hiç düşündünüz mü? insanlar bu denli sevgi ve bağlılık ihtiyacı duyarken, neden ilişkiler bu kadar kısa sürede tüketilip etkisiz bırakılıyor? Bunun sebepleri düşünüldüğünde modern dünya dediğimiz yaşadığımız zamanda ilişkilerin çok hızlı yaşanması ve beklentilerin gereğinden fazla abartılı olması, ilişkilerin tükenmesine sebep olabileceği gibi, kişilerin daha çok hayatlarının merkezine kendilerini koymaları sonucu ilişkinin sorumluluklarından kaçmak isteği de ilişkilerin bitmesine neden oluyor. Genel olarak ilişkilerin bitiminde karşı taraf yada çevresel faktörler suçlanmasına rağmen, bakıldığında birey olarak kendi eksik ve yanlışlarımız da en az karşı taraf ve çevresel faktörler kadar etkilidir.
Gerçekten acaba böyle olabilir mi ? İlişki yaşamamızı engelleyen kişisel özelliklerimiz olabilir mi? Evlilik için hep yanlış kişiler sizi bulduğunu düşünüyor ve uzun zamandır hayatınızda biri yoksa veya ilişkileriniz bir türlü uzun soluklu olmuyorsa, Yada evliliğiniz de istediğiniz o sevgi ve güveni bir türlü yakalaya mı yorsanız;Kendi kişisel özelliklerimizi tekrar kontrol etmek gerekebilir. Tabi İlişkiler çok genel bir kavram içerir eşinizle yada sevdiğinizle olabileceği gibi arkadaş dost aile iş hayatımızdaki ilişkilerimizde de kendi kişisel özelliklerimizden kaynaklı sorunlar yaşıyor olabiliriz.Gelin bugün buna bir de beraber bakalım.
Mutsuzluğu Alışkanlık Haline Getirmek
Hayatta herkes negatif olaylarla karşılaşabilir. Fakat burada unutmamak gereken şudur; Her yeni başlangıç bize yeni umutlar yeni beklentiler getirir. Eğer ki geçmişte yaşadıklarımıza takılıp, onları bugünümüze taşırsak, muhtemel yarınlarımız da onlarla şekillenecektir. Burada yapılması gereken geçmişi elbette unutmak değil, yaşadığımız olayın hayatımızda bize bir şeyler öğrettiğini hatırlayıp, gereken dersleri alıp yolumuza devam etmektir. Böylece hayatı yaşayacak gücüm kalmadı demektense; Edinmiş olduğunuz tecrübeleriniz ile kendinize yeni hayat yolu çizebilirsiniz. Sadece ilişkiler için değil hayatın her alanında başarı sağlamış insanlar, yaşadıkları hayal kırıklıklarına değil, daha iyisini yapabileceğine inanan insanlar olmuştur.
Eğer ki bu tarife uyuyorsanız;geçmişteki kötü ilişkiler deneyimlemiş, haksızlıklara ve ayrılıklara odaklanarak pes etmiş, artık kimselerle görüşmek istemiyor, yeni insanlar tanımak, sosyalleşmek istemiyorsanız, girdiğiniz ortamlarda silik ve güvensiz kişilik tarzı sergiliyorsanız, bu ilişkilerinizin neden kısa süreli olduğunu açıklayabilir.
Burada çözüm şudur. Korkularla hayatınıza devam edemezsiniz siz geçmişinizle ve mutsuz olacağım korkusuyla yaşarsanız bunları hayatınıza çekmeye devam edersiniz. Unutmayın; geçmiş siz ona takılmadıkca ve benzer davranışlarla aynı sonu bekleyerek çağırmadığınız da tekrarlamaz, yapmanız gereken her zaman geçmişi geçmişte bırakıp, yaşananlardan ders almış şekilde, yepyeni bir sayfa açmaktır.
İlişkilerde İtici Gelen Özellikleri Tekrarlıyorsanız
Gerek yakın dostluk gerek aile bağları gerekse karşı cinsle olan ilişkilerimiz de ilk önce bir birey olduğunuzu asla unutmamanız gerekir. Herkesin kendi hayat alanın da yaşama hakkı vardır. Beraber paylaşılan alanda da, bazı davranışlar vardır ki istisnasız karşı bütün ilişkilerde, özellikle karşı cinsle olan ilişkilerde itici gelir ve kişileri ilişkiden soğutur. Erkek ya da kadın hiç fark etmez bu davranışların etkisi kaçınılmazdır. Çünkü kimse bir ilişki ile boğulmak istemez. Bunlar neler olabilir? derseniz; mesela, daha başlarındayken ilişki ile ilgili fazla beklentiye girmek, duygusal olarak baskı yapmak, sürekli nerede, ne yaptığını sormak, sıkça onu sevdiğinizi söylemek veya devamlı mesaj atmak, ilgi beklemek, aşırı kıskançlık, eski defterleri karıştırmak, baskı yapmak, çocuk gibi davranmak, dır dır etmek, hep beraber vakit geçirme isteği, başkalarıyla paylaşamama gibi… Tabi ki daha da artırıla bilir bu örnekler. Eğer ki fark etmeden de böyle davranışlara giriyorsanız. Hareketlerinizi bir kez daha gözden geçirin ve aşırılıklarınızı törpüleyin derim. Dediğim gibi alışılmış yada öğretilmiş aileniz veya çevrenizden aldığınız davranış tarzı bu olabilir fakat sağlıklı bir ilişki için bunları yok etmeniz gerekiyor. Bununda en iyi yolu tekrarlamamaktan geçiyor. Aşırı davranışlarınızı kontrol edin ve bunlardan uzak durun. Ben buyum ve olduğum gibi olmak istiyorum gibi bir düşünce tarzınız varsa, Bu bazı durumlarda doğru bir bakış açısı değildir, olduğunuz haliniz insanlara itici geliyorsa değişmeli ve kendinizi yenilemelisiniz. Kimseyi değiştiremezsiniz siz yalnızca kendinizi değiştirebilirsiniz. Bu yüzden herkesin sizi aşırı hareketlerinizle kabul etmesini beklemeyin.
Yeni Moda Ölümüne Kankayız Modu
Evlenmeyi düşündüğünüz kişi yada potansiyel sevgiliniz ile ve tabi ki evliliğinizde de dost olmak elbette çok önemli ve gerekli ama bu dostluğun seviyesine dikkat etmek gerekir. İlişkilerde fazla dostane tavırlarda bulunmanın ilişkinin aşka dönüşmesini engellediği ispatlanmış bir gerçektir. Fazla yüzgöz olmak, hayatının ve eski ilişkilerinin tüm detaylarını anlatmak ve dinlemek gibi insanların yakın arkadaşları ile paylaştığı detaylar genellikle ilişkileri aşk boyutundan çıkararak dostluk çizgisine çekiyor. Eşinizle yada sevdiğinizle diyaloglarda onu anladığınızı belli etmek için kendi cinsiyetinizden ve onun gerekliliklerinden vazgeçmemelisiniz. Her kadın karşısında tam bir erkek, her erkek de karşısına tam bir kadın görmek ister. Aksi halde hiç bir sebep yokken uzaklaşmalar başlar. Hatta ben her şeyi yapıyorum, onun hep yanında oldum, diye siz ne kadar yakınsanız da kopuşlar başlar. İlişkilerinizde arkadaşlık ve kendi cinsiyetinizin enerjilerini ayarlayamıyorsanız bir dönem etkileyici taraflarınızı öne çıkararak iletişim kurmalı ve kendinize uygun bir iletişim şekli oluşturmalısınız.
Ukalalık Ve Aşırı Beklenti
Tabi ki kendimize ait bir öz güvenimiz olmalı, bir ilişkide kendini karşı tarafın yanın da aşağı görmek oldukça sakıncalı ve de tehlikelidir. Çünkü siz kendinizi bu şekilde gördüğünüz sürece karşı taraf başka türlü görmeyecektir. Fakat unutmamak lazım ki kendini aşağı görmek kadar, kendini üstün ve ayrıcalıklı görmekte o kadar tehlikeli ve sakıncalıdır. Gerek karşı cinsle gerekse hayatımızda ki diğer ilişkilerimizde , anne- baba ve çocuklarımız hariç ilişkilerimiz alma, verme dengesi içinde yürümelidir. İlişkilerde iki taraf da fedakarlıkta bulunmalı ve bir arada kalmak için çaba, özen göstermelidir. Bir taraf kendisini üstün, karşı tarafı aşağı gördüğünde ilişkinin bütün dengeleri sarsılır ve alma-verme dengesi bozulur. Beklentilerini devamlı karşı tarafa yönelten, ilişkiyi kendi istediği şekilde yaşamaya zorlayan kişiler, hiçbir zaman uzun vadede uyumlu ve ahenkli ilişkiler kuramaz. Bazen ukala ve kendini beğenmiş insanlar ilişkilerin ilk zamanlarında ilgi görseler de zaman geçip gerçek duygular ortaya çıktığında ve huzur isteği ağır bastığında tercih edilmezler. Böyle bir sorun yaşıyorsanız hemen karşı tarafın ne hissedeceğini anlamaya çalışmalı ve ona göre davranmayı öğrenmeli, mutlu olmak için karşı tarafı mutlu etmeniz gerektiği gerçeğini unutmamalısınız. Hep bana tarzıyla ilişkiler yürümez.
Fazlaca Asabilik
Asabilik ruh hali; araştırmalara göre asabi, agresif olan insanlar ile kimse uzun vadede birlikte olmak istemiyor. Hatta araştırmalar bu kişilerin çekinilen insanlar olduğunu ortaya koymaktadır. En ufak olayları bile çok büyük meseleler haline getiren, geçinilmesi zor kişiler genellikle eş olarak tercih edilmezler. Asabi, agresif ya da pasif agresif insanlar fazla alıngan, insanları tedirgin eden ve her an bir olay çıkartabilecek yapıları yüzünden karşısındaki kişiyi kendilerinden uzaklaştırırlar. Yüksek sesle tartışan, kavga etmeye meyilli hele de şiddet çağrıştıran bir kişi iseniz hemen öfke kontrolü desteği almanızı ve hayatınızın geri kalanında kendinizi makul tepkiler vermek üzere terbiye etmenizi öneririm.
İlişkiler güven, sevgi, saygı kadar nezaket ve sabır ile ilerler, gelişir.
Sevinç Karakaya
DevamıMutlu Bir İlişki Kurmak Çok Mu Zor?
MUTLU BİR İLİŞKİ KURMAK ÇOK MU ZOR
Eminim hepimiz mutlu bir ilişki isteriz. Ama istediğimiz ideal ilişki sadece masallarda yaşanır diye düşünürüz. Aynı masallardaki gibi mutlu ilişki yaşamak için, lambadan cin çıkmasını bekleriz. Fakat bunlara gerek yok normal hayatımızda da bir kaç puf noktasıyla ilişkilerimizi düzelte biliriz. Belki küçük adımlar ama uygulandığında büyük sonuçlar verebilir.
Mükemmel ilişkiyi değil doğru ilişkiyi isteyin
İlişkileri doğru ve ideali yaşamaya çalışabilirsiniz, fakat ille de mükemmel ilişki diye ısrar etmek yersiz olur. Unutmayın mükemmel ilişki ya da mükemmel eş diye bir şey yoktur. Her ilişkinin içine bakıldığında dışarıdan farklı görünse de içinde zaman zaman sorunlar yaşanır. Siz en mükemmelini beklerseniz, daima beklersiniz. Her konuda sizinle aynı fikir de olan, sizinle tıpa tıp aynı karakterde, her an sizi mutlu edebilecek biriyle karşılaşmayı beklemek yerine, sizi en fazla tatmin eden ilişkiyi yakalamayı deneyin. Rahat ve huzurlu olduğunuz yani kendiniz gibi olduğunuz ilişkiyi bulmaya çalışın.
Ortak bir ilgi alanları edinin
İlişkilerde ortak noktalar elbette önemlidir. Fakat ortak ilgi alanınız olmaya da bilir, bunun için söylenmek yerine, yeni bir ortak ilgi alanı yaratın. Balığa çıkabilir, tenise başlayabilir, yürüyüş yapabilir, beraber kitap okuyabilirsiniz, yada bir müzik kursuna gidebilirsiniz. İkinizin de zevk alacağı bir ortak ilgi alanı bulmaya çalışın. Ortak ilgi alanı, eşler arasında pozitif iletişimi, sağlıklı diyalog ve eğlence imkanı sağlar.
İlişkinizde her zaman açık ve dürüst olun
Unutmayın yalanlar üzerine inşa edilen bir ilişki enin de sonunda yıkılmaya mahkumdur. Her zaman tam dürüstlüğe dayanan bir ilişki kurun. Şüphe, bir ilişkiyi başlamadan bitiren ya da başladıysa bile hiçbir zaman sağlıklı yürümesini sağlamayan bir virüs gibidir. Eşinizin yada sevgilinizin, kuşkulandığınız tutumları varsa, birbirinizden gizli dolaplar çevirmek yerine bu kuşkuyla hem siz yüzleşin hem de eşinizi yüzleştirin. Dürüst ve açık olan acı çekse bile duyduklarından, her zaman kazanır.
İlişkiniz de daima Anı Yaşayın
Belki birlikte çok vakit geçirmeye bilirsiniz. Asıl önemli olan geçirdiğiniz zamanın süresi değil kalitesidir. “Neden daha uzun yanımda kalmıyorsun?” diye şikayet edip söylenmektense, birlikte olduğunuz anları dolu dolu ve birbiriniz ile mutlu olarak geçirin.
Geçmişle yaşamayın, Geleceğe bakın
İlişkileri en çok yıpratan sebeplerden biri; Her kavgada başa dönüp aynı olayları tekrar tekrar masaya yatırmaktan kaynaklanır. İlişki, geçmişe takılı kalarak değil, geleceğe doğru yapılandırılır ve inşa edilir. Geçmişte yaşadığınız tatsız anlar varsa, durup dururken geçmişi deşmek yerine birlikte kuracağınız geleceğin planlarını yapmaya çalışın, güzel hayallerinizi paylaşın.
Her ilişki farklıdır, Başka ilişkilere değil kendi ilişkinize odaklanın
Evet her ilişki kendine has özellikler taşır, ilişkinin tarafları da başkalarından farklıdır. Kimsenin ilişkisi birbirine benzemez. İlişkinizi başkalarınınkiyle kıyaslamak, onu daha iyi bir yere getirmez. Eşinize başka ilişkileri örnek göstererek, kıyaslamak ve ilişkinizdeki eksiklikleri ortaya koymak yerine, ilişkinizin iyi taraflarına odaklanıp, gidişatını yükseltmeye çalışın.
Aklınızı okumasını beklemeyin
Unutmayın tam manasıyla kimse kimsenin aklından geçenleri okuyamaz. Canınızı sıkan bir şey olduğunda ya da eşinizin yaptığı bir şeye kızıp, sinirlendiğinizde, onun kendiliğinden sizi anlamasını beklemeyin. Sıkıntınızı yada sinirlendiğiniz mevzu her neyse açıkça dile getirin. Ancak ses tonunuza dikkat edin, tartışma tonuna dönüşmesin. Zira yüksek perdeden dile getirdiğiniz her sorun, eşinizin zihninde ”yine dır dır” olarak algılanabilir.
Eşinizle önce arkadaş olun
İster evli bir çift olun, ister sevgili, ilişkinizin temelini sağlam bir arkadaşlığa dayandırın. İyi birer arkadaş ve sırdaş gibi her şeyi konuşabilmeniz, birlikte iyi zaman geçirmeniz, uzun vadeli ve sağlıklı bir ilişki yaşamanızı sağlar.
İlişkinize kimseyi karıştırmayın
Etraftan gelen sesleri kendi iç sesiniz ve eşinizin sesi kadar dikkate almayın. Hiç kimse sizin ilişkinizi sizden daha iyi tanıyamaz. Şu da bir gerçek ki, insanlar başkalarının ilişkileri konusunda kendi ilişkilerine göre daha olumsuz düşünür, daha kolay olumsuz yorum yapabilirler. Ve çiftler başka kişilerin yorumlarından daha kolay etkilene bilir o yüzden dışarıdan gelen eleştirilere kulak kapatın ve ilişkinizi yaralamalarına izin vermeyin.
Eve iş getirmeyin
Hayatınız da işin ve ilişkinizin yerini iyi tespit edin. İşi işte bırakın ve sorunlarınızı eve taşımayın. Kafanızın sürekli iş meseleleriyle meşgul olması, eşinize sürekli iş sorunlarından bahsetmeniz, onun açısından sıkıcı olacak, belki tartışmalara yol açacaktır. O yüzden iş ile aşkı gerçekten ayırmak en iyisi…
Sevinç Karakaya
Devamı