Gelin Sevgiyi Hatırlayalım
GELİN SEVGİYİ HATIRLAYALIM
Samimiyet bir ilişkinin nasıl olduğunu ve ilişkinin gidişatını belirleyen en önemli duygulardandır. Tabi burada cinsel bir yakınlık ve samimiyetten bahsetmiyorum. Elbette cinsellik bir ilişki için çok büyük önem taşımaktadır, fakat samimiyet olmadan, cinsel samimiyet ilişkinin yürümesi için yeterli değildir. Cinsellik başka şeyler ile desteklenmediğinde bırakın ilişkiyi kendi kendinin dahi devamlılığını sağlayamaz. Belki başlangıçta her şey çok heyecanlı iken zamanla sönükleşecektir. O yüzden cinselliğin birleştiriciliğinden değil, herkesin aradığı fakat çok az kişiye nasip olan gerçek bir samimiyetten bahsediyorum.
Diyeceksiniz bu samimiyet neden bu kadar zor bulunuyor? Zor bulunmasının sebebi, ilişkilerdeki iletişim eksiklikleri, çevremize ördüğümüz görünmez duvarlar, bir söylemeden karşımızdakinin bizi anlamasını beklemek seçenekler uzaya bilir. Peki samimi sevgiyi nasıl anlayacağız? Ne zaman kendini gösterecek?
Şöyle düşünün; İlişkinizde işler ters gidiyor diyelim. Kavganın tam ortasında, en hararetli yerinde, haklılığınızdan eminsiniz ve haksız olanı cezalandırmak için önlenemez bir istek duyuyorsunuz; O an durup mola verebilir misiniz? Evet bu oldukça zor bir durum fakat bunu yapabiliyorsanız, orada ”samimi bir sevgi” var demektir.
Sevgiyi Hatırlayın
Böyle bir kavga anında sevgiyi hatırlayın; etrafı kırıp dökmeden, ilerde pişman olacağımız şeyler söylemeden, durun ve derin bir nefes alın… Evet sevgiyi hatırlayın.
Karşınızda kavga ettiğiniz kişi sevdiğiniz kişinin tam kendisi, eğer farklı bir odaya geçip bunu hatırlayabilirseniz, emin olun enerjiniz yüzde yüz değişecektir. Aslına bakarsanız ilişkilerde bir çok kavganın çok da büyük sebebi yoktur hatta daha sonra sebebi dahi hatırlayamazsınız.
Peki kendinize yine sorun sizin için hangisi daha önemli? ”paylaştığınız sevgimi, bir kez daha haklı çıkmak mı?” yada hangisini istersiniz? ”Sabah kalktığınızda başucunuzda; sevdiğiniz kişimi yoksa çok kıymetli haklılığınız mı?” olsun istersiniz.
Evet samimi sevgiyi düşündüğünüzde bir çok şey önemini yitirir. Belki az önce sizin için çok önemliydi ama bir de bakmışsınız, sevginiz geldiğinizde aklınızda her şey önemini yitirivermiş. Hatta öfkeniz birden bire pişmanlığa yerini bırakmış durumdadır. Ve artık affetmek, konuşmak ve bir çözüm bulmak çok daha kolaydır.
Küçük Şeyleri; Büyük Şeylere Dönüştürmeyin
Hani bazı şeyler vardır; sevmediğiniz yada herhangi sizin için bir önemi olmayan birisi yaptığında tahammül edemediğiniz fakat sevdiğiniz biri yaptığında aynı şeyi görmezden geldiğiniz hatta bazen hoşunuza dahi gidebilen davranışlar vardır. Bunun gibi; Eğer benim için en önemli şey sizseniz, size karşı duyduğum sevgi ise küçük şeyleri kolaylıkla göz ardı edebilirim.
Fakat iki tarafta haklılıklarını karşı tarafa kabul ettirmeye çalışıyorsa, kavganın ortasında görmezden gelinecek o küçük şeyler koca devasa boyutlara ulaşabilir. Bunun sebebi insanın öfke anında gözü hiç bir şeyi görmez. ne siz, ne sizin mutluluğunuz ne karşı tarafın size duyduğu sevgi anda hiç birinin hükmü değeri kalmaz.
Karşınızdakinin her hareketinde bir şeyler aramaya başlarsınız. Mesela” Ev işlerinde bana neden yardım etmediğini anladım, çünkü bana hiç mi hiç değer vermiyor, madem öyle o zaman beraber olmamızın da bir anlamı yok en iyisi ayrılalım.” Gördüğünüz gibi küçük şeyler büyüyünce olayın boyutu da birden bire anlam verilmemiş bir hal alıveriyor.
Sevgi Öfkenin Kontrolden Çıkmasını Engelleyen Tek Etkendir
Öfkenizi kontrolden çıkmış başı boş bir yangın olduğunu varsayın. Öfkenizi kendi haline bırakmak onu tehlikeli ve yıkıcı bir güç haline dönüşmesine izin vermektir. Bir yangını engellemek için bazen sadece su ile müdahale edilirken, bazen yangın o kadar şiddetlidir ki, durdurmanın tek yolu kontrol altına almaktan geçer. Bunun için yangın yerinin etrafına çukurlar açılır, ve içleri su ile doldurulur. Daha fazla ilerleyemeyen yangın bir süre sonra kendiliğinden söner.
SEVGİYİ HATIRLAYIN…
Sevgi ateşin kontrolden çıkmasını engelleyen sudur. Yıkımı engelleyecek olan sevgidir. Bu duyguyu yaşamak için kendinize izin verin. Çünkü böylece bir kavganın orta yerindeyken, ne kadar sinirlenmiş olursanız olun, yada kırıcı yaralayıcı şeyler söylemek size ne kadar çekici gelirse gelsin sonradan pişman olacağınız bir şey yapmazsınız. ”Sevginiz size engel olur”
Sevgiyle Kalın…
Eşinizi Ne Kadar Tanıyorsunuz?
EŞİNİZİ NE KADAR TANIYORSUNUZ?
Evliliğe karar verme noktasına gelinmiş ise; Çiftler birbirini çok iyi tanıdıklarını düşünürler. Fakat evlilik de aradan yıllar geçtikçe, şunlar dökülmeye başlar ağzınızdan ” Sanki yıllardır tanıdığım eşim değil, başka biri var karşımda”,”İnsan aynı yastığa baş koyduğu kişiyi bile tanıyamıyor”, ”Her gün yeni bir huyunu öğreniyorum” Yabancı gelmedi demi? Özellikle mutsuz evlilikleri olan çiftler de yapılan araştırmalarda, mutsuzluklarının önemli nedenlerinden biri, eşlerin birbirini yeterince tanımadıklarından kaynaklanmaktadır. Bu durumun da temelinde eşlerin birbirlerinin yaşamındaki ayrıntılara dikkat etmemeleri vardır. Erkek karısının, kadın da kocasının nelerden hoşlandığı, hedefleri, korkuları, sıkıntıları, umutları hakkında çok az bir bilgiye sahiptir. Aslında bu da eşlerin aynı pencereden değil farklı pencerelerden bakıp farklı hayallere daldıklarının göstergesidir.
Eşinizi Ayrıntılarıyla Tanıyor Musunuz?
Sorulduğunda herkes eşini çok iyi tanıyordur. Hatta ”Onu benden iyi hiç kimse tanıyamaz” bile diyenler vardır. Fakat gerçekten böyle midir? Eşinizi herkesin tanıdığı yüzeyselliğinden biraz daha derin, fakat ayrıntılı bir şekilde tanımıyor olabilir misiniz?
Kadın sinemaya gitmekten hoşlanıyor bunu eşi bilir, fakat karısının hangi sanatçıları en çok beğendiğini bilemez. Kadın da Kocasının patronunun ismini, en iyi anlaştığı iş arkadaşlarının isimlerini hatırlayamaz. Oysa mutlu evliliklerde, çiftler, birbirlerinin dünyasıyla çok yakından ilgilidirler. Birbirlerine ait bilgi depolarını geliştirmişlerdir ve bilgilerini de sürekli güncelleştirirler. Böyle çiftler, birbirlerinin geçmişlerindeki önemli olayları, kişileri hatırladıkları gibi, geçen zamanla birlikte eşlerinin dünyalarındaki olaylar, duygular değiştikçe bilgilerini güncellemeyi sürdürürler. Hayatı sadece beraber geçirmemiş aynı zamanda beraber paylaşmışlardır.
Belki bize gereksiz ayrıntılar gibi gelse de bunlar çok önemli detaylardır. Evliliğinizde mutluluk kaynağı da işte bu küçük ama büyük bağlılıklar oluşturan detaylarda saklıdır. Dışarıda yenen bir akşam yemeğinde, erkek eşinin diyetinde kırmızı et yemediğini, eşinin o gün iş yerinde çok önemli ve gergin bir toplantısı olduğunu bilir. Kadın eve işden geç gelen eşinin o gün hangi tv programlarını sevdiğini bildiği için kaydeder,eşinin son zamanlarda ölümden daha çok korktuğunu da bilir. Bunlar ayrıntı gibi görünse de hayatı beraber paylaştığının, birbirinin gerçekten yol arkadaşı olduğunun ispatı gibidir.
”İnsan bildiğini tanıdığını sever. Bilmediğinin ise düşmanı olur.” Bu ve benzeri bilgilere sahip değilseniz, eşinizi tam olarak tanıyamazsınız. Yeterince tanımadığınız birini gerçek anlamda nasıl sevebildiğinizi söyleyebilir misiniz?
Evlenmeden Önce Tanımaya Başlayalım
Başta da dediğim gibi evlenmeden önce çok iyi tanıdığımızı söyleriz oysaki , bu tanıma sadece yüzeyseldir. Evlenmeden önce çiftler, birbirlerinin hobi, spor,neyden hoşlanır, nerelere gider, ne okumuş… sadece yaşamlarını değil, birbirlerinin hayata dair en derin özlemlerini, inançlarını, endişelerini ve korkularını da öğrenip, evlendikten sonra da eşlerine ait bilgilerini de beraber yaşarken her daim güncellemelidirler. Kendini geliştiren çiftler arasında sadece sevgi güçlenmez, stresli olaylar veya evlilikte çıkabilecek diğer çatışmalarla baş etme güçleri de artar.Eşler birbirlerini ne kadar iyi tanır ve anlarlarsa, bazen fırtınalar yaşanan evliliklerinde birbirlerine tutunup hayatla ve birbirleriyle bağlantılarını koparmadan sevgiyle yollarına devam edebilirler.
Eşinizle İlgili Bilgileri Güncel Tutun
Zaman akıp gidiyor. Eski bilgilerimiz ile hayatımızın hiç bir alanına devam edemiyoruz. Bilgisayarımız, telefonumuz bize kullandığımız programın bir üst sürümü çıktığında uyarıyor güncelleyin diye, ”Peki ya birbirinizin hayatınızdaki yeniliklerle alakalı güncellemeleri yapıyor musunuz?” yoksa yabancılaşıyor musunuz? Evet hayat yoğun , fakat aile huzurunuz için, ne kadar meşgul olursanız olun, birbirinize öncelik tanıyın. Bugüne kadar belki birbirinizi daha iyi tanıyabilmek için gereken zaman elinize geçmemiş olabilir, ama bugünden itibaren mutlaka haftada en az iki gün baş başa sohbet edebilmek için birbirinize vakit ayırın, günlük yaşantılarınız, umutlarınız, hayalleriniz, hedefleriniz, sıkıntılarınız, korkularınızla ilgili her türlü duygu ve düşüncenizi birbirinizle paylaşmayı öğrenin. Göreceksiniz ilişkiniz daha güçlenecek, aranızda çıkabilecek çatışmalarla baş edebilme donanımlarınız artacak ve en önemlisi aranızdaki sevgi daha da büyüyecektir. ”İnsan birbirini tanıyıp ortak noktalarını güçlendirdikçe sevgide hayatınızın her alanına hakim olacaktır.”
Sevgiyle Kalın…
Beslenmeyen İlişkiler Ölür!
BESLENMEYEN İLİŞKİLER ÖLÜR!
İlişkilerin bize mutluluk vermesi için sağlıklı ve nitelikli olması gerekir. Aynen bütün canlı varlıklar gibi aslına bakarsanız ilişkide canlıdır. Nasıl ki yaşayan her canlının beslenmeye ihtiyacı var ilişkilerin de beslenmeye ihtiyacı vardır beslenmeyen ilişkiler ise ölmeye mahkumdur. Bu gün sağlıklı ilişki için neler yapılabilir beslenme yolları nelerdir bunların üzerinde durmaya çalışacağız.
Boşanma olaylarının artması yada boşanma ile bitmese de bir çok danışanımın bize ulaşma sebebinin ilişkilerindeki sorunların artmasından kaynaklandığını gözlemliyorum. Peki günümüzde sağlıklı bir ilişki yürütmek gerçekten çok mu zor? Sorunlu ilişkilerde nerede yanlış yapıyoruz? Sağlıklı bir ilişki yürütmenin püf noktalarına gelin bir de beraber bakalım.
En Büyük Problem Güven Eksikliği
daha önceki yazılarımdan birin de ilişkilerdeki 6 temel ihtiyaçtan bahsetmiştim. Duygusal ihtiyaçlar yemek ,içmek, nefes gibi hayatta olmazsa olmaz, eksikliğinde kendimizi yarım hissettiğimiz ihtiyaçlardır. Şöyle sıralayabiliriz; 1-Güven ihtiyacı, 2-Emin olmama ihtiyacı, 3-Farklı olma ihtiyacı, 4-Benzer olma ihtiyacı, 5-Gelişme ihtiyacı, 6-Katkıda bulunma ihtiyacı. Burada sizin de gördüğünüz gibi güven ihtiyacı en başta gelmekte. İlişkide çiftler aralarında olan güven problemi çözülmediği taktirde o ilişki bugün yada yarın yıkılmaya mahkumdur. Güven oluşturulduğunda ilişkide, diğer basamaklara daha kolay adapte olunabilir
Evlilik Beraberliğin Garantisi Değildir
Başta da dediğimiz gibi nasıl ki her canlının beslenmeye ihtiyacı var, ilişkilerin de beslenmeye ihtiyaçları var. Ve ilişkilerin besin kaynağı da bu saydığım 6 temel ihtiyaçtır. Bu ihtiyaçların her biri ilişki için olmazsa olmaz gibidir. Bu ihtiyaçları giderilmeyen bir ilişki ölmeye mahkumdur.
Ne yazık ki evlilik adına atılan imza, sanki artık beraberliğin sonsuza kadar garantisi gibi algılanıyor. Maalesef çiftler evlenmeyle beraber sanki ilişkilerini garanti altına aldıkları düşüncesi, evliliklerinde ki ilişkilerini besleme ile ilgili çalışmaları umursamamaya yol açıyor. Daha fazla ”Beni seviyor musun” soruları soruluyor. işte tam burada ciddi bir problem var demektir. Sevildiğinden emin olan hiç kimse beni seviyor musun? diye sormaz. Çiftlerin ilişki adına beslenilmesi gereken temel ihtiyaçlarda bir doyumsuzluk olduğu ve çiftler tatmin olamadığı için, sorgulama ihtiyacı görülmektedir. Çünkü diğer taraf seni seviyorum dese de aslında ihtiyacı olan bu söz değil ilişkideki asıl temel ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.
İlişkilerinizi bu tarz durumlara sokmamak için evliliği bir garanti olarak görmemenizi ve ilişkilerinizi bir rutine sokmaktansa her gün yeni şeyler katmanızı tavsiye ederim. Bazı ilişkilerde ise çiftler tek noktaya odaklandığı için, ilişki de genel olan sorunları göremeye bilirler. Bence ilk sorunlar çıktığı noktada bir uzmana gitmeleri en doğrusu. Geçer gider umuduyla ilişkiyi olumsuz bir süreçte devam ettirmemek gerekiyor.
Hatta bizim tavsiyemiz; Evlenmeden önce, bilinçli şekilde bir uzmandan bilgiler alınırsa, ilişki daha sağlıklı bir şekilde başlar. Hiç vakit kaybetmemiş, birbirlerini hırpalamamış olurlar. Profesyonel bir kişinin yardımı her zaman işe yarar.
Erkeklerin Rahatlıkları İlişkilerde Sorun Oluşturuyor
Kadınlar ilişkilerinde sorunlar yaşadıklarında çözüm bulmaya kitaplar, dergiler karıştırmaya başlıyorlar. Fakat erkekler sorun olduğunu hemen kabul etme yanlısı değiller. Bu yüzden kadınların durumu daha zor geçiyor. Kadının ev, iş, çocuk gibi birçok sorumluluğu var. Bunların altında eziliyor. Erkekten beklenen sadece iş sahibi olması. Erkek iş sahibiyse, yapması gerekeni yaptığını düşünüyor. Eğer işi iyiyse, aile düzenini kurmuşsa, o düzeni bozmak istemiyor. Kadının yaşadığı sorunun da çok farkında olmuyor. Kendince görevini yapıyor. Kadın da bir noktada bunalıyor ve arayışa çıkıyor.
Burada hanımlara özellikle tavsiyem; eşinizi de sizin gibi ilişkinizin içine sokmak ve ilişkinizi beslenmesine katkıda bulunmasını istiyorsanız, dikteler ve suçlamaları bir köşeye bırakın. Ve neler hissettiğinizi paylaşın. Duygularınızı paylaşın. Duygu varsa ilişkide umut da vardır. Bu duygu kızgınlık ve öfke bile olabilir. Bu o ilişkinin hala ölmediğini gösterir.
İlişkinin Öldüğünü Nasıl Anlarız?
İlişkinin de ölme süreci vardır. Bu sürece gidildiğinin belirtileri ise; ilk olarak tepki aşamasında ortaya çıkar. Tepki ile kabul etmeme tahammül edememe kendini gösterir. Tepki aşamasının ardından kızgınlık aşaması gelir. Eşler bu süreç de diyalogdan uzaklaşırlar sadece sessiz kızgınlıklar, birbirlerini görmeye tahammül edememe, terslemeler başlar. Kavgalar, çatışmalar, bağrışmalar bu dönemde ortaya çıkar. Sonra da reddediş başlar. Eğer yataklar üç aylığına ayrılmışsa, hiçbir cinsel ilişki kurulmadıysa zaten bu ilişki artık ölme noktasına gelmiştir. ”Ev arkadaşı çiftler” yani aynı evi paylaşıp, ev arkadaşlığı yapan hatta arkadaş dahi olamayan günümüzde, çift sayısı oldukça fazladır. Ki bunlar bir arada da görünse ilişki çoktan ölmüştür.
Sorunlu evliliklerin artma sebeplerine bakıldığın da; Artık katlanma oranı azaldı diye düşünmek daha doğru. İnsanlar kendilerini daha fazlasına layık görmeye başladı. Fakat siz kendinizi değiştirmediğiniz sürece daha fazlası da sizi mutlu etmeyecektir. Bilinçlenmeye doğru bir gidiş var ama toplumun küçük bir azınlığında görüyoruz, bu bilinçlenmeyi. Bilinçlenme adına eşler destek alabilir, Eğitim programlarına katılabilir, Daha fazla birbirlerini dinlemeyi ve kendini iyi ifade etmeyi öğrenmelidirler.
Evlilik Aşkı Öldürüyor, Sevgiyi Bitiriyor Mu?
EVLİLİK AŞKI ÖLDÜRÜYOR, SEVGİYİ BİTİRİYOR MU?
Ne umutlar ile başlanır değil mi evliliğe; mutlu yuva kurmak, sonsuza kadar beraber olmak, ayakları bulutlarda, pembe gözlüklerinizi takmış dolaşırken, kimsenin aklına gelmez değil mi evlilikte mutsuz olmak… aşık olmak sevmek sevilmek ve onun verdiği haz ile en olumlu yanından bakan aşık ile maşuk; ”Ne derler sizce ?” ”Birlikte çok mutlu olacağız, başkaları kavga edebilir, tartışabilirler biz asla onlar gibi olmayacağız, çünkü biz birbirimizi gerçekten çok seviyoruz.” elbette bunlara çok körü körüne de inanmazlar ” Evet bizde tartışabiliriz fakat açıkça konuşup, sorunlarımıza hemen çözüm bulabiliriz.” derler. Zamanla bunlar unutulur, tartışmalara diyalog ile çözüm bulmayı bırakın, iletişim kurmaktan bile uzaklaşılır. Gerçekten ”Evlilik aşkı öldürüyor, sevgiyi bitiriyor mu? Ne dersiniz?”
Ölen Aşk, Biten Sevgiyi Aramak Beyhude mi?
Evlenince sizi o bulutlardan aşağı indiren, pembe gözlükleri çıkarttıran da ne? Aşkın ölmesi sevginin de bitmesi mi?. Her evlilik de benzer sorunlar olur mu yoksa sadece siz mi böyle hissediyorsunuz? Boşanma sebebi , aşk heyecanının ölmesi, sevginin bitmesi mi?, Boşanmayan insanlar ne yapıyorlar? Onlar bütün huzursuzluğa rağmen evliliklerine devam mı ediyorlar? Yoksa evliliklerinde sevgiyi canlı tutmayı başarıyorlar mı? Başarıyorlarsa bunu nasıl yapıyorlar? Maalesef boşanma oranlarının hızla arttığı ülkemizde bunlar çok sık duyulan sorular haline geldi. önce çareler bulmaya çalışılıyor, kendi kendine soruyor nasıl oldu da o ölmez denen aşk öldü, bitmez denen sevgi bitiverdi. Hani biz kimse gibi olmayacaktır, hani bizim aşkımız kimseye benzemezdi. Yada bazen bir uzmana gidiyor başka bir göz baksın bir de bizim göremediğimizi görebilecek bize de gösterecek mi? ”aşka sevgiye ne oldu?”, dert belledi ya bir kere bazen de bir din adamına soruyor bunun çaresi nedir diye…
Evlilik de duygusallık olmazsa olmaz bir ihtiyaç. Gerçek şu ki, evlilik de sevgiyi korumak çok önemlidir. Eşler evliliklerindeki sevgi problemini çözmek için, kitaplar, dergiler, uygulamalı destek programları alırlar fakat yine de çözüm getiremezler. Maalesef evlendik den sonra sevgilerini koruyan çiftlerin sayısı günümüz de oldukça azdır. Eşler aralarında iletişim kurmak ve arttırmak adına; Atölye çalışmalarına, seminerlere, katılıp tekrar aynı heyecana kapıldıkları halde, evlerine döndüklerin de eski tarzlarına geri dönebiliyorlar. Yada onlarca kitap da mutluğu ifade eden uygulamaları okuyup, iki gün uygulayıp bırakabiliyorlar. Hatta çoğu zaman tek taraflı yapılan çabaları eşleri tarafından fark dahi edilmeye biliyor. Peki sizce neden? Çünkü her insanın sevgi dili birbirinden farklıdır.
Eşimin Sevgi Dili
Dil diyince hemen aklımızca kullandığımız ana dilimiz ve yabancı diller geliyor. Her birimiz kendi anne babamızın bize öğrettiği dili konuşuyor ve kendimizi daha iyi ifade edebiliyoruz. Ana dilimizi konuşurken son derece rahatızdır, hiç düşünmeye bile gerek kalmadan rahatlıkla konuşabiliriz. Başka dillerde ise kendimizi rahatlıkla ifade etmek için ustalaşmanız gerekebiliyor ve ne kadar ustalaşırsanız o kadar iyi anlıyor ve kendimizi de o kadar iyi ifade edebilir hale geliyoruz.
Konu sevgi dili için de aynıdır aslına bakarsanız, Kendi sevgi dilinizle eşinizin sevgi dili arasında Türkçe ile Çince kadar farklılıklar olabilir. Sevginizi Türkçe ne kadar anlatırsanız anlatın eşiniz Çince biliyorsa sizi hiçbir zaman anlamayacaktır. Belki eşinize sık sık onu ne kadar çok sevdiğinizi, onun eşi olmak dan gurur duyduğunuzu, onu çok yakışıklı bulduğunuzu söyleyerek, eşinizle ”Onaylayıcı Kelimeler” ile iletişime geçmeye çalışır olabilirsiniz. Eminim bu hislerinizde de oldukça samimisinizdir de, fakat belki de eşiniz sevgiyi, karısının hareketlerin de arıyor ve oda sizin sevginizi göremiyor olabilir. İçten olmak yetmez, eşinizin baskın sevgi dili neyse onu keşfedip o şekilde davranmanız gerekir.
Çoğu zaman yapılan hata, eşimizin sevmediğini düşünmek yada sevginin bittiğini düşünmektir. Oysaki biten ne sevgidir nede sorun eşinizin sizi sevmemesidir. Siz kendi sevgi dilinizle sevilmeyi beklersiniz fakat eşiniz kendi sevgi diliyle sizi çılgın gibi sevdiğini gösteriyordur.
Baskın sevgi dili ilk öğrenilmiş sevgidir. Çocukluk dönemin de, size sunulan sevgidir. Aileniz yada yakınlarınız tarafından sevildiğinizi hissettiğiniz tanıdık olduğunuz sevgi dilidir. Örneğin belki siz sevgiyi aileniz tarafından sözle ifade edilerek sizi sevildiği vurgulandığında hissetmişsinizdir ve evet ”Beni seviyorlar” demişsinizdir. İstersiniz ki eşiniz de size bunları güzel sözlerle ifade etsin, eğer etmezse sevmiyordur, diye düşünürsünüz. Eşinizde ilk sevgiyi belki de, Eve ekmek getiren babasında görmüştür, ve benim ihtiyaçlarımızı karşılıyor, beni düşünüyor yani ”Beni seviyor” demiş olabilir ve sevgisini bugün size ihtiyaçlarınızı karşılayarak, sizi belki süslü sözlerle değil ama düşünerek gösteriyor olabilir. Sevgi dilleri özel bir çalışma gerektirir. ”Eşimin Sevgi Dili” Atölye çalışmaları ile; eşler birbirlerine, anladıkları sevgi dilleriyle, yaklaşmayı öğrendikleri gibi, eşinin farklı yönlerinin olmasını da hayatlarını renklendirme adına memnuniyetle karşılamayı öğreniyorlar.
Hiç akıldan çıkarılmaması gereken konu ”Sevgi evlenince bitmez” sadece, samimiyet artar belki ama daha fazla paylaşım olduğundan beklentiler de artar. Kişiler beklentilerini kovalamaktan, ne kadar sevildiklerinin farkına bile varamazlar. Aslında bitmemiş olan sevgi gereksiz sorgular ve yaptırımlar ile bitirilir. Oysaki bunun yerine, nasıl sevildiğinizi ve eşinizi nasıl sevdiğinizi ortak bir dil ile göstermek en doğru olandır.
”Eşimin Sevgi Dili” Atölye çalışmalarımıza katılıp; eşinizin sevgi dilinde ”uzmanlaşmak” için bize ulaşabilirsiniz. Sevgiyle Kalın.
Kadın Erkek İlişkisi (2)
AYRI DÜNYANIN İNSANLARIYIZ
Kadınlar ve Erkekler yüzyıllardır, çözülememiş muamma…
Eski Türk filmlerinde sık duyduğumuz; ”Biz ayrı dünyaların insanıyız.” Kulağa nostalji gibi gelse de; Bu zengin kız fakir oğlan olduğu yada tam tersi olduğu için değildir. Kadınlar ve Erkekler kendi içlerinde, iki ayrı dünya oldukları içindir aslında. Bu iki dünya içinde bambaşka değerleri taşırlar. Zannederim karşılıklı bu değerlerin farkına varıp, birbirimiz için önemini anlayıp, herkesin kendi değerini aslında kendi dünyasının değerlerinden aldığını ve bizim sevdiğimizin aslında; kendi dünyasındaki değerlerle değerli olduğunu görebilsek, Kadın erkek arasındaki ilişkilerdeki sorunların en aza ineceğine inanıyorum.
Evet… Bugün kadın ve Erkeğin kendi dünya değerlerinden bahsedeceğiz.
Sizce Kadınların Erkekler hakkında en sık dile getirdiği yakınma ne dersiniz?
Bu cümleyi okuduğunda bir çok kadının, ”DİNLEMİYORLAR”dediklerini duyar gibiyim. Erkeklerin en sık yaptığı ve daha sonradan sonuçlarına anlam bile veremediği, en iyi niyetli hata bu olsa gerek.
Kadın diyor ki: ”Benim söylediklerimi ya dinlemiyor, ya kulak arkasına tümüyle atıyor yada biraz dinliyor” Kadın böyle dese de, aslında erkek dinliyordur. Kadının bu halden çıkması için, Erkek sonuca odaklanıyor, içindeki analiz güdüsüyle; Kadının nelerin rahatsız ettiğini değerlendiriyordur. Sanki Dünyayı yeniden keşfetmiş gibi; Kadına kendini daha iyi hissettirecek çözümü, birden bire söyleyiveriyor. İşte tam burada bant kopuyor. Erkeğe göre, o kadını sevdiğinden bunu yapıyor, Erkek bu şekilde sevgisini gösteriyor. Tabi ki sevgi ifadesini anlamayan Kadını; ERKEKTE ANLAMIYOR.
Kadın ona kendini dinlemediğini, sevmediğini, ne kadar söylerse söylesin Erkek bunu anlayamıyor. Haliyle aynı doğru bildiklerini yapmaya devam ediyor. Oysaki…
” Kadın yakınlık istemektedir, Erkekse onun sorunlarına çözüm aradığını sanır.”
Peki sizce tam tersi; Erkeklerin kadınlar hakkında en çok yakındıkları davranış ne dersiniz?
Erkekler en çok Kadınların onları sürekli değiştirmeye çalıştığından şikayetçiler. Bir Kadın, Bir Erkeği sevdiğinde; Sanki üzerinde sevgiliden, eşten başka bir rol daha olması gerektiğini düşünür. Sizce bu nedir dersiniz? Cevap tabi ki Kadının birden bire Erkeğin bir de annesi rolüne bürünmesidir. İşte Kadının da, en iyi sevgi dolu hatası burada başlar. Bir Kadın, bir Erkeği sevdiğinde, onun gelişmesini ister ve bunu kendine bir görev bilir. Onun hal ve hareketlerini düzeltmeye çalışır. Sanki bir kalkınma planı gibi, Kadın bunu yürürlüğe koyar. Erkek ne kadar Kadının yardımına direnirse dirensin, Kadın vazgeçmez. Erkeğe yardım etmenin ve neler yapması gerektiğini söylemenin fırsatlarını kollar.
Bunu yaparken; Kadın tamamen sevgi dolu olup, Erkeği koruduğunu zannederken ve Erkeğin bunu neden sorun yaptığını anlayamaz. Erkek ise, kendisinin yönetildiğini, kendi dünyasının idaresini başkasına verdiğini düşünüp, paniğe ve korkuya kapılır.Oysaki…
”Erkek olduğu gibi kabullenilmek ister, Kadınsa onu daha çok düşünülmek istediğini sanır.”
Fark ettiniz mi? İki taraf da yaptıklarını, sevgiden ve iyi niyetlerinden yaparlar. Çünkü kendi dünyalarında ne bekliyorlarsa, Karşılarındakine kendi bekledikleri veriyorlar. Sanıyorlar ki; sevdikleri de kendi dünyalarında aynı kendilerinin beklediği gibi bir geri dönüş istiyor.Başta ne demiştik;
AYRI DÜNYANIN İNSANLARIYIZ
Fakat aradaki farkları gördükçe, karşımızdaki kişinin bizi sevmediğinden yada önemsemediğinden değil, gerçekten farklı bakış açılarından kaynaklandığını anladığımda, Zannediyorum ilişkiler daha huzur içinde geçecektir.
Kadınlar ile Erkekleri tanımaya, aradaki farkları çözmeye, ilişkilere çözüm olmaya devam edeceğiz…Takip etmeye devam edin…
Sevgi dolu ve huzurlu günler…
Sevinç Karakaya
Devamı
Kadın Erkek İlişkisi (3)
EVLİLİKLERDE MUTSUZLUĞUN SEBEBİNDE KADIN VE ERKEĞİN ROLÜ NE?
İlişkiler evliliğe kadar gidecek heyecan, istek ve mutlulukla başlamasına rağmen, zaman içinde ilişkilerde çıkmaza giriliyor. Evliliklerde Mutsuzluk da ki kadın ve erkeğin rolü nedir dersiniz?
Çiftler arasında oluşan sorunların en önemli nedenlerinden biri,maalesef eşlerin birbirlerine giderek daha fazla yabancılaşması . Bu, birlikte geçirilen zamanın eşlere keyif vermediği gibi işkence ye çevrilen sürece dönüşebiliyor. Bunun sonucunda eşlerin beraberlikleri; başlangıç da ödül gibi görünse de bu gitgide yerini kaybetmiş, yanlış karar almış duygusuna bırakıyor.
İlişkilerdeki değer farklılıkları;
Aslında ilişkileri zor hale getirenin kadın ya da erkek değildir, kadınla erkek arasındaki “ilişkinin değer farklılıkları” olduğunu söylenebilir. Mutsuz çiftlerin her fırsatta, karşılaştıkları en ufak sorunda birbirleri ile karşı karşıya kalırken, mutlu çiftlerin ise bir arada kalıp sorunlarına karşıdan bakabiliyorlar.Bu ise mutlu ve mutsuz çiftleri önemli ve ayırıcı bir özellik olarak görülüyor. Başka bir deyişle mutsuz çiftlerin sorunları çoğu kez sanki eşlerin birinden kaynaklanır gibi algılanıyor. Ayrıca sadece insan olmaktan kaynaklanan farklılıkların yanı sıra, kadın ve erkek olmaktan kaynaklanan farklılıkların bilincinde olmamak da beklentileri artırıyor. Bu durum, öfke ve üzüntü gibi duygulara yol açıyor.
Kadın erkek birbirinden farklıdır;
İlişkilerdeki farklılık, kadın ve erkeğin eşitliğe aykırı değildir. Erkek ve kadın birbirlerinden farklı olduklarını ilişkilerin başında aşkı çok yoğun yaşarken fark edemeyip, evlilik ya da uzun süreli ilişkilerde ise daha belirgin bir şekilde hissettiklerini gözlemleye biliriz. Bu farklılıkların baştan kabul edilmesi, ilişkinin daha uyumlu yaşanmasını sağlar.
Erkek ne ister?
”En çok takdir edilmeyi bekliyor”
Erkek, en çok kendisine ihtiyaç duyulmasını ve ailesi için gösterdiği çabanın takdir edilmesini bekliyor. Fazla sorgulanmayı sevmeyen erkek, çoğunlukla kendisine ihtiyaç duyulduğunda harekete geçiyor. Erkekler eşleriyle terapi seanslarına bile gitmek istemiyorlar. Bu noktada kadınlara, eşlerini tedavi oturumlarına getirememeleri halinde ikna için mantıklı nedenler aramak yerine, “Bu sorunu çözmek için sana ihtiyacım var” demeleri öneriliyor.
Kadın ne ister?
”En çok sevilmek istiyor”
Kadın en çok sevildiğini hissedip, sözlerinin dinlenip anlaşılmasını isterken, erkekler duygularını partnerlerinin beklediği sıklıkta dile getiremiyor. Kadın erkeğin kendisini dinlemesini ve yaşadığı zorlukları anlamayı beklese de, erkekler ya dinlemiyor ya da bir süre dinledikten sonra eşinin neden rahatsız olduğunu saptayıp kendilerinden emin bir biçimde “Bay Tamirci” şapkasını giyip soruna çözüm öneriyor. Kadın bu durumda hayal kırıklığına uğruyor; çünkü ana mesaj duyulmamış ve harika önerisi ciddiye alınmamış oluyor.
Kadınlar ilişkiyi nasıl çıkmaza sokar?
1-Başkalarının yanında eşlerini değersizleştirecek söylemlerde bulundukları;
2-Sık sık geçmişi gündeme getirdikleri;
3-Kendilerini sıklıkla tekrarladıkları;
4-Erkeklerin kendileriyle bir kadının kurduğu şekilde iletişim kurmalarını bekledikleri;
5-Erkeklerin “Kontrol ediyor “ ya da “Beni değiştirmeye çalışıyor” şeklinde düşünmelerini kolaylaştıracak davranışlar sergiledikleri;
6-Çok konuşmalarına rağmen bir türlü ana konuya gelemedikleri;
7-Karşı tarafı suçlamayı sevdikleri için, kadınlar ilişkiyi çıkmaza sokuyorlar.
Erkekler ilişkiyi neden çıkmaza sokar?
1-Eşlerine olan ilgilerini yeterince ifade edemedikleri;
2-Sevgilerini ya da duygularını yeterince gösteremedikleri;
3-Gerekli oranda iletişim kuramadıkları;
4-Eşlerinin söylediklerini duymadıkları ya da duymazdan geldikleri;
5-Empati yapıp anlamaya çalışmak yerine hemen çözüm önerisinde bulundukları;
6-Önemli günleri unuttukları;
7-Karşı tarafı suçladıkları için, erkekler ilişkiyi çıkmaza sokuyorlar.
Mutlu ailenin kuralları
1-Sorumluluk kavramının önemsendiği,
2-Haklar ile sorumluluklar arasında sağlıklı bir dengenin kurulduğu,
3-Sorun çıktığı zaman bunun evliliklerde beklenen bir durum olabileceğini baştan kabul eden,
4-Oluşan sorunlardan birbirlerini sorumlu tutup suçlamadan çözüm yolları bulmayı beceren,
5-Daha önce birlikte sorun çözmeyi başarmış,
6-İyimser ailelerden gelen bireyler daha sağlıklı ilişkiler kurabiliyorlar.
Bunlardan uzak durun
1-Şiddet
2-Tekrarlayan sadakatsizlik
3-Alkol-madde bağımlılığı
4-Aşırı kıskançlık
5-Eşinizi kendi istediği biçime uydurmaya çalışma hali
6-Eşi üzerinde belirgin güç oluşturarak onu kontrol etme isteği
7-Paylaşmaya açık olmayıp sadece almaya çalışma durumu
İyi bir ilişkinin olmazsa olmazları
1-İyi bir iletişim
2-Birlikte sorun çözme becerisi
3-Bir taraftan “biz” olmaya çalışırken diğer yandan “ben”lerin korunması
4-Sevdiklerini yapmaktan çok yaptıklarını sevmeyi öğrenme hali
5-Ortak hedef ve amaçlar oluşturma isteği
6-Güven duygusu verme
7-Tutarlı olma
8-Tahmin edilebilirliğin yanı sıra sürprizler de yapabilme
9-Hayallerini değil birlikte olduğu kişiyi sevip sayabilme
10-Rutinin içinde mutlu olabilmeyi becerebilme
Sevinç Karakaya
Kadın Erkek İlişkisi (1)
DALGALI KADINLAR, GERİ ÇEKİLEN ERKEKLER
Dalgaları bilirsiniz bir alçalır bir yükselir. Kadınlardaki ruh hali de dalgalara benzer. Sevildiğini eğer hissederse ruh hali dalgalar gibi yükselir. Kendini gerçekten iyi hissederse dalgaların en zirve noktasını yaşarlar. Bazen ruh hani aniden değişir, dalgalar dibe doğru vurabilir. Fakat panik yapmaya gerek yoktur.Tamamen dibe vurduğunda kadının ruh hali; yine değişecek ve kendini iyi hissetmeye başlayacaktır. Ve bu durum da yani kadının dalgası yükselmeye başladığında partnerine verecek bol bol sevgisi vardır.Kadın dibe doğru düşerken kendi içinde ki boşluğu hissedip sevgiyle doldurulmasını ister. Kadın bu dibe vuruşlarda duygusal bir temizlik yapar. Kadın herhangi bir olumsuz duyguyu bastırmışsa yada dalganın yükseldiği zamanlarda, daha sevecen olabilmek için özveride bulunmuşsa, işte bu dalganın dibe vuruş esnasında olumsuz veya tatmin olunamamış duygular yeniden su yüzüne çıkar,kadın bunu çok yoğun bir şekilde hisseder.Bu durumda kadın sorunlarından bahsetmek ister, sesini duyurmak, anlaşılmak ister.İhtiyacı olan budur.
İşte ilişkilerdeki fark tamda burada başlar yani erkekle kadının birbirini anlaması zorlaşır beklentiler farklılaşır.Kadın sadece dinlenilmek isterken, erkek onun sorunlarına çözümler bulmaya çalışabilir yada hiç bir mana veremeye bilir.
Kadın bu inişlerde dipsiz bir kuyuda gibi kendini hisseder.Karanlık ve karmakarışık duyguların içindedir. Çok çabuk değişen belirsiz duygular yaşar kadın. Kendini yapayanlız hissedip ve hiç bir şekilde desteklenmediğini düşünebilir. Fakat dibe yani kuyunun en karanlık noktasına ulaştığında sevildiğini ve desteklendiğini hissederse, otomatik olarak ruh hali düzelir. Düştüğü gibi ani olarak yükselecektir.Kadın yine ilişkide sevgiyle ışımaya başlayacaktır.
Kadın kendisini iyi bulmadığında, yani iyi hissetmediğinde eşine de karşıda hoşgörülü ve olumlu olamaz. Dalganın dibe vuruşunda kadın; bezgin yada duygusal açıdan tepkili olmaya eğilimlidir.Zayıftır ve daha fazla sevgiye ihtiyacı vardır. İster ki eşi onu anlayabilsin . Hatta tek sorunu sadece anlaşılmaktır.
Erkek kadını sever ve kadın bu sevgiyle parlamaya başlar. Çoğu erkek belki bu parıltının sonsuza kadar dek süreceğini bekler. Fakat kadının sevecenliğinin sürekli olmasını beklemek güneşin sürekli parlayacağını ve hiç gece olmayacağını beklemek gibidir. Hayat geçişlerle ve değişimler ile doludur gece ve gündüz, sıcak ve soğuk, yaz ve kış, yağmurlu ve güneşli.İşte aynen böyle erkek ve kadın ilişkileri de benzer geçişler ve değişimler yaşayabilirler.
Erkekler fazla yaklaşıldığında kendilerini çekerler, kadınlarda kendilerinin ve başkalarını sevme güçlerinde iniş çıkışlar yaşarlar.
Kadın bu düşüşleri yaşarken erkek bir sorun olduğunun farkındadır ve bunu düzeltme girişimindedir. Ona üzülmesi için bir sebep olmadığını açıklamaya çalışır. Asıl yanlış belki de burada başlar, yapması gereken düzeltmek değildir.Bu işleri tamamen çıkmaza sokabilir .Kadın daha fazla anlaşılmadığını düşünebilir, dolayısıyla da daha çok üzülebilir. Erkek düzelttiğini zannetse de aslında kadının kendini daha kötü hissetmesine neden oluyordur. Kadın bu karanlık kuyusunda dibe doğru düşerken , Erkek şunu bilmelidir; kadının ona en ihtiyacı olduğu an,kuyunun dibine vurduğu andır. Kadın erkeğinin sorumlarını çözmesini yada düzeltmesini değil ; Sadece ve sadece erkeğinin onu koşulsuz sevgiyle desteklemesini ister.
Erkekler kadınların ruh halini anlamak da zorluk çekerler . NEDEN DİBE DOĞRU VURUYOR BU BENİM HATAM MI ? diye söylenebilirler. Onlar şunun farkında değillerdir kadının doğasında bu vardır . Kadının; Erkeğinin isteği gibi yine ilişkilerde parıldayan sevgi dağıtması için muhakkak dibe vurması gerekir.Gerekir ki tekrar dipten yükselişe geçebilsin.Kadının dibe vurduğunda en son şey,birinin ona neden moralinin bozuk olmaması gerektiğini söylemesidir.Kadının ihtiyacı yanında olacak, onu dinleyecek ve anlayış gösterecek biridir. Erkek kadının neden böyle hissettiğini anlamasa da sevgi ilgi ve desteğini sunabilir.
Kadının dibe doğru inerken ilk belirti bezginliktir bunun yanında kendine güveni gider, öfkelidir, kaygılıdır,bitkin,umutsuz,talep dolu, güvensiz,kontrolcü ve eleştireldir..Ve erkeğine kuyunun dibine doğru vurduğunu ve onun sevgisine ihtiyaç duyduğuna anlatmak için ;
Kadının ağzından artık şu tarz cümleler sıkça çıkmaktadır.
”Yapacak o kadar çok şey varki”,”Daha fazlasına ihtiyacım var”,”Her iş bana bakıyor”, ”Ama ya ……”,”Anlamadığım şu neden?”,”Artık elimden hiç bir şey gelmiyor”,” Ne yapacağımı bilemiyorum”, ”Hiç aldırmam ne istiyorsan yap”, ” Şunu yapmalısın:.. ”, ” Hayır istemem…”, Ne demek istiyorsun?”, Eee,…… yaptınmı?”,” Nasıl unutabilirsin ki”
Erkek ise şu cümleleri sıkça tekrarlamaya başlar;
”Bunları daha kaç kez yaşamak zorundayım”, ”Tüm bunları daha öncede duydum”, ”Bunu hallettiğimizi sanıyordum”, ” Bunu ne zaman üstünden atacaksın”, ” Yine bunlarla uğraşmak istemiyorum”, ” Bu delilik ! Yine aynı şeyleri tartışıyoruz”, ”Neden bu kadar çok sorunun var ?”
Evet. Cümleler tanıdık geldi mi? Peki bu hal nasıl geçer? Aslında çok basit.
Erkek sabırlı olur ve kadın da bu zamanlarda desteklendiğini hissederse; Kadın ilişkiye
güvenmeye başlar .Yaşamındaki yada ilişkilerindeki mücadelelerden korkmadan kuyusundan çıkmaya başlar. Sevgi dolu bir ilişkinin özelliği budur. Kuyusunda olan bir kadına yardımcı olabilmek, onun çok takdir edeceği özel bir armağandır. Yavaş yavaş geçmişinin etkilerinden kurtulmaya başlayacaktır. Hala iyi ve kötü zamanları olsa da, bunları eskisi kadar aşırı yoğun yaşamayacaktır, onun sevecenliğini gölgelemeyecektir.
Daha anlayışlı ve anlaşılabilir ilişkiler dileğiyle…
Sevinç Karakaya