Evliliğinizde Her Gün Yeniden Sevmeye “EVET” mi?
EVLİLİĞİNİZDE HER GÜN YENİDEN SEVMEYE ”EVET” Mİ?
Yazın bize güneşli yüzünü göstermesiyle her gün hemen hemen bir evlilik merasimiyle karşılaşıyoruz. Mutluluk getiren her evlilik sadece kişilerin kendilerine değil çevrelerine de huzur verirken, sonu hüsranla biten evliliklerde kişilerin, hem kendilerini hem de çevrelerini üzüntüye boğabiliyor. Evet evlilik kararı alınırken çok düşünülmesi gereken ciddi bir karar, sonradan mutsuz olmama adına kişinin kendisiyle en baştan yüzleşmesi gereken bir karardır ayrıca… Bugün karşılıklı verilen evlilik sözlerinden ve seçimlerinden bahsedeceğiz. Şimdi şu soruya dürüstçe cevap vermenizi istiyorum.
”Eşiniz size vermiş olduğu söz yüzünden mi, yoksa her gün sizi sevmeyi seçtiği için mi? sizinle birlikte olmasını istediniz?”
Kim istemez değil mi? Eminim imzalar formalitelerden yada kağıt üzerindeki sözlerden ziyade, eşinin kendisini sevmeyi ve her yeni günde yine kendisini sevmeyi seçerek beraberliği sürdürmesini herkes ister. Sevginiz ne kadar güçlü ise, birbirinizden o kadar az beklentiye girersiniz ve o kadar az şey talep edersiniz.
Evliliklerde Sözleşme
Evliliklerde son zamanlarda çokça duyduğumuz ”evlilik sözleşmesi” kişilerin daha evlenmeye adım atmadan kendini bir noktada garantiye almaları, daha yeminler edilmeden sözlerin netleştirilmesi hatta bazen en özel paylaşımlara kadar kağıt üzerinde sevgi anlaşmaları yapılmasına çokça rastlar olduk. Peki bu gerçekten mutluluk huzur yada gerçek güvenceyi getiriyor mu acaba?
Evlenmenin en iyi ve gerçekçi yolu bu kutsal birleşmeyi, bir sözleşme, vaat yada bir beklentiyle değil de karşılıklı birbirini sevme seçimini yaparak oluşturmak en doğru olandır. Çünkü evlilik olması için hayatının sonuna kadar, devam etmekte kararlı olmanız gereken bir tercih yada seçim olmalıdır. Bu kağıtta yada sözleşme ile yapılacak bir seçim değil, tamamen özgür iradenizle yapmanız gereken bir seçim olmalıdır.
Söz Mü? Seçim Mi?
Biraz durun ve şu soruyu bir düşünün; ”Evlilik bir söz mü olmalı? yoksa sevmeyi seçmek mi? olmalı”
İki sorunun arasındaki farkı hissedebiliyor musunuz? birisi bir zamanlar doğru olduğuna inandığınız bir noktada, kalmaya sizi zorlarken diğeri yıllar içerisinde biz değişim gösterdikçe, kendiside değişen bir yapıya sahiptir. Her zaman baskı ile değil de özgürce hareket etmek sizce daha iyi değil mi? Her şeyden daha çok istediğimiz şey bu olduğu için birlikte olmayı ve birbirinizi sevmeyi seçmek mi daha iyi? Yoksa yıllar önce vermiş olduğunuz bir söz yüzünden birlikte olmaya devam etmek mi? Seçimlerimizle yaşamak ve yaşadığımızın farkında olmak her zaman doğru olandır.
Mutlu Evlilik Şans Talih Değil Bir Seçimdir
Şimdi diyebilirsiniz; ”Eğer evliliğim yürüyor, bende mutluysam, bu ha söz olsun, ha seçimimin eseri olsun ne fark eder ki?” Öncelikle bu cümleyi kullanıyorsanız, sizin adınıza çok mutlu olduğumu söylemek isterim. Ortada hiç bir gariplik yok fakat siz farkına varmasanız da her gün eşinizi sevmeyi tercih ediyorsunuz. Muhtemelen çevreniz tarafından şanslı olarak dillendiriliyorsunuz ki öylesiniz de… Tabi ki mutluluğunuz tamamen şansa bağlamak da size haksızlık olacaktır.
Çoğu zaman ”şans” ve ”talih” dediğimiz şey aslında gerçekliğini irademizle değiştirdiğiniz bir seçimdir. Bu belki çoğu insanı korkuta bilir. Kişileri korkutan ise, seçim kavramına özgü bir fikir olan özgürlüğün ta kendisidir. Seçimde özgürlük vardır. Açık uçludur ve belirsizdir. Özgürlük ve seçim kişilere göre değişeceği için güvensizlik duyulur. Öte yandan verilen söz daha güven uyandırmakla birlikte, her geçen gün artan boşanmalara bakıldığında da hiç bir şeyin garantisi değildir aslında…
Ancak yinede sözlerden medet umuyoruz. Seçimin beraberinde getirdiği özgürlük kavramı bizi halen rahatsız ediyor. ”Seçimi bir söze çevirerek, evlendiğimiz kişinin seçimini garanti altına almaya çalışıyoruz”
Evliliklerde asıl olanın seçimler olduğunu unutmamak gerekir. Evlilikte ne kendi özgürlüğümüzden olalım ne eşimizin özgürlünü kısıtlayalım. Bunun yerine evliliğimizin temellerini, her iki tarafın sevgisi ve özgür iradesi üzerine kurmak mutlu bir evlilik için yeterli olacaktır.
”Evliliğimizi maddi bir sözleşme değil de, manevi bir anlaşma üzerine kuralım. Kendimizi tamamen teslim etmemiz doğru değil; her an, her gün bilinçli olarak yaptığımız seçimleri uygulayan insanlar olmalıyız. İkisi arasında farkı anladığımızda ikincisinin ne kadar güçlü bir duygu olduğunu da göreceksiniz. ”
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Dikkat! Bunları Yaşıyorsanız Evlenmeyin
DİKKAT BUNLARI YAŞIYORSANIZ EVLENMEYİN
Günümüzde boşanma sayısının hızla artması, bizi ”Acaba evlenirken çok mu acele ediliyor?” yada ”Evlenince düzelir diye bazı önemli hususlar, görmezden geliniyor olabilir mi?” düşüncelerine itiyor. Düğün mevsiminin yaklaşması, ailelerin çocukların mürüvvetlerini görmekteki aceleleri maalesef gençleri de bazı şeyleri çok hafife almaya ittiğini düşünüyorum. Unutmamanız gereken ise evlilik alınması gereken çok ciddi bir karardır. Ne birileri kırılmasın diye, nede evlenince düzelir diye, acele ile alınacak bir karar değildir. İlişkinin başlarında yada Nişanlılık döneminde sizin için sorun olarak gördüğünüz durumlar var ise, bunların üzerinde düşünüp gerekirse yardım alıp, geleceğiniz adına karar vermeniz en doğru olandır. Evlendikten sonra geçer dediğimiz sorunlar, üzerine katları eklenerek devam etmektedir. Tabi burada düğün stresi altındaki geçici sorunlardan bahsetmiyorum. Fakat bu 7 sebepten biri var ise, ilişkinizi tekrar değerlendirmenizi tavsiye ediyorum.
Evlenmeyi düşünen, evlenmeye adım atacak fakat, kafasında ”Acaba yanlış mı yapıyorum?” evhamları bulunan kişilerin bu yazıyı dikkate almalarını tavsiye ederim. İlişkilerde öyle bir zaman gelir ki, artık bitmesi gerekir. Peki ilişkinize son vermeniz gerektiğini gösteren yada evlenmemeyi düşündürecek 7 sebep nedir?
1-)Güven Ortadan Kalktığında;
Güven bir ilişkinin, temel ihtiyaçlarındandır. Bir ilişkinin en önemli noktası ilişkideki kişilerin birbirine güvenmesidir. Güven bir ilişkinin sağlam olması için olmazsa olmazlardandır. Ancak taraflar birbirine tam olarak güvendiği zaman, ikisine de lazım olan kişisel alanı birbirlerine verirken şüphe duyup ikilem yaşamazlar.
”Güven sevgiden önce gelir”. Güvenilen insan sevilir ve değer görür. kendisine güvenemediğimiz davranışlarından emin olmadığımız, fakat aynı zamanda sevgi beslediğimiz ilişkiniz, kısa süre sonra bitecektir.Çünkü güvensizliğin insanın iç dünyasında oluşturduğu şüphe, aynen ateşin odunu yakıp bitirdiği gibi, sevginizi de bitirir.
Güven yıkıldığı taktirde ilişki de yıkılmaya mahkumdur. İlişkilerde bitmez denilen aşk bitebilir ve ilişki buna rağmen devam edebilir. Fakat güven böyle değildir. Güvenin bittiği yerde ilişki artık asla eskisi gibi olamaz. Güvenle alakalı yaşadığını deneyimi, doğru karar vermek için, evlenmeden önce tekrar düşünmelisiniz.
2-) Aradaki Saygı Kaybolduğunda
Artık, hemen hemen her üç evlikten biri boşanmayla sonuçlanıyor. İlişkiler ise kısa ömürlü.
Çiftlerde, ister evli ister sevgili olsunlar gördüğümüz en önemli sorunlardan biri de saygının bitmiş olmasıdır. Seviyor olmak ilişkiyi bir süre daha yürütüyor ya da kördüğüm bir ilişkiye yol açabiliyor.. Ama saygı bittiğinde sevgi tek başına bir işe yaramıyor. Sevgi azalsa da ilişki; merhamet, şefkat, kültürel değerlerimiz ve maddi nedenlerden dolayı saygı çerçevesinde devam edebilmektedir. Saygısızlık bir ilişkiyi incitir, yaralar, tahammülsüz kılar, tüketir ve bitirir.
Sevgi ve saygı birbiriyle bütünleşen ve birbirini tamamlayan, besleyen hislerdir. Saygı mecburi, sevgi tercihtir. Saygı varsa arkadan sevginin oluşması çok daha kolaydır.
Evlilikte de, temel gaye mutlu olmak ve bir ömür paylaşmaktır. Saygı bittiğinde sevgi başarısız bir yapıştırıcı haline dönüşmektedir. Evlilikte sevgi bir müddet sonra dönüşüm geçirmektedir.. Sevgi değiştiğinde, dönüştüğünde ya da rutin bir hale geldiğinde, saygı evliği yürütür. Uzun yıllardır evli olan çiftlere baktığımızda birbirlerine duydukları saygının onları bir arada tuttuğunu görürüz. Çiftlerin birbirine saygı duyması ve bu saygıyı ilişkinin en değerli öğesi olarak korumaları gerekiyor. İlişkinizde saygı daha şimdiden bittiyse evlenme noktasında tekrar düşünmek en iyi tercihtir.
3-) Sadakatsizlik
Sadakatsizlik evliliklerde de, ilişkilerde de kabul edilemez. Birliktelikte aşkın sevginin varlığını gösteren en büyük delillerden biri sadakattir. Evliliklerde dahi çoğu zaman bir sadakatsizlik boşanma ile sonuçlanırken, evliliği düşünme sürecinde, sadakatsizlikle karşılaşmak hiçte küçümsenecek kadar basit bir olay değildir. ”Evlenince nasıl olsa bana ait olacak, evlenince düzelir” diye adım atmak bile bile evliliğin şimdiden sonunu yazmaya benzer. İlişkinizde sadakatsizlik örnekleri yaşıyorsanız kendinizi bilerek ateşe atmayın derim.
4-)Konuşamamak
Evlilikleri sona doğru sürükleyen sebeplerden biride, muhabbet eksikliğidir. Kişilerin ortak hiçbir noktada sohbet edip paylaşımda bulunamamasıdır. Son zamanlarda yapılan evliliklerde bu duruma çok dikkat edilmiyor. Diğer şartlar iyi ise, o kendiliğinden olur diye de hesap edilebiliyor. Fakat kişileri eşiyle olan diyalog ve paylaşım eksikliği çok ciddi bir şekilde ruhsal sıkıntılara itebiliyor. Biraz iletişim eksikliği aşkın büyümesine yardımcı olabilir, fakat tamamen iletişimi kaybetmek aşkın da yok olmasına sebep olmaktadır. Aşkın da sürekli su ve ışık ihtiyacı olan bitki gibi sürekli iletişime ihtiyacı vardır. Birbirleriyle olmanın mevcut durumunu görmek kişilerin kalbindeki ve aklındaki şüpheleri giderir. İletişimin kaybolması kişilerin birbirlerine karşı olan endişelerinin de kaybolması demektir. İletişimiz ne durumda bir ömür geçirmeye yetecek şekilde mi kontrolde fayda vardır.
5-) Duygusal Olarak Bir Şey Hissetmiyorsanız
Çoğu yazımda bahsettiğim üzere sevgi sonradan öğrenilebilen bir histir. Sevgi çekicilikle başlar. Fiziksel, zihinsel veya bir kişinin kişiliğiyle devam eder. Ve bu çekicilik, cazibe kişiyi sevdikçe büyür. Fakat sevmek için istemek gerekir. Daha baştan hiç bir şey hissetmediğiniz sevmeye karşı hiç bir ilginiz olmadığı kişiyi ”evlenince severim” demek çok doğru değildir. Maalesef çoğu zaman büyüklerin bu yanlış bildiğimiz öğütleri ”Bak bende sevmiyordum, ama evlendim sevmeye başladım” gibi söylemeler, kendilerini kandırmaktır. Evet imkansız değil belki fakat evlenmeden sevgi seçenekken, evlendikten sonra mecburiyet olabilir. Birbirini çok seven evliliklerde dahi sallantılar yaşanır ve bu sevgiye tutunmaya çalışırken, sevgisizlikte sizi evliliğe daha sıkı tutacak gücü kendinizde bulup bulamayacağını lütfen düşünün.
6-) Bitmek Tükenmek Bilmeyen Tartışmalar Yaşıyorsanız
Her ilişkide yapıcı tartışmalar yaşanır. Hatta tuzu biberi olduğu söylenir. Ancak bu tartışmalar artık işin içinden çıkılmaz bir boyut aldıysa ve büyük incinmelere neden oluyorsa aşka ve sevgiye zarar veriyor demektir. Yani muhtemelen tahammülsüzlük başlamıştır.
7-) Mükemmel Olsun İstiyorsanız
Hiç kimse mükemmel değildir. Hepimizin kusurları ve yanlış davranışları vardır. Eksikliklerimiz ve hatalarımızla normalliğe tamamlanırız. Partnerimizi olduğu gibi kabullenirsek mutluluğu yakalamamız kaçınılmazdır. Fakat değiştirme yolları arar ve değiştirmeye çalışıp kabullenmezsek aşkımızda, sevgimizde bir süre sonra bitecektir. Siz her haliyle kabul ediyor musunuz, yada değiştirmek istediğiniz şeyler mi var?
Boşanma bütün evlilikler için istenmeyen sondur. Fakat o sona bazen bizim görmezden geldiklerimiz bizi götürür.
Sevgiyle Kalın…
Aşık Olduğunuz Bir Eş; Yaşam Kalitenizi Arttırır
AŞIK OLDUĞUNUZ BİR EŞ; YAŞAM KALİTENİZİ ARTTIRIR
Son zamanlarda boşanmaların artması elbette kişileri evlilikten soğutan faktörlerdendir. Bunun dışında; bağlanmak istememeleri, rahatlığa alışmaları, beklentilerin artması, sorumluluk almaktan kaçmaları gibi sebepler de bireyleri evlilik düşüncesinden uzaklaştırmaktadır. ”Bekarlık sultanlıktır” anlayışı günden güne daha çok kendini gösterse de bugün farklı bir açıdan bacağız.
Sizce Sevdiğiniz kişi ile evlenmek hayatınıza ne kazandırır? Acaba gerçekten hayatı paylaşacak, biri karşınıza çıkmış olsa, önceki hayatınızın ne kadar eksik olduğunu düşünür müydünüz? Eşini sevenler için bu cevap ”Kesinlikle” olacaktır. Evliliğin mutluluk getireceğine inanmayıp, kendi kendine yetebileceğini düşünen mutlu bireyler, peki yaşamını paylaşacak doğru kişiyi bulduklarında, hayatta bir şeylerin onlar için farklı ve çok avantajlı olduğunun farkındalar mı?
Evet halen benim için bir avantajı yok deyip, evlilikten kaçanlardansanız bu yazıyı okumadan karar vermeyin derim. Eşini sevmek ve sevdiği kişi ile hayatını birleştirmek size neler kazandırır?
Hayat Enerjinizi Artırır;
Hiç aşık kişileri gözlemlediniz mi? İçlerinin kıpır kıpırlığı dışlarına yansır, sanki bulutların üzerinde gezercesine mutlu ve adeta Ferhat misali dağları delecek enerjiye sahip, aşamayacakları engel yokmuşçasına hayata cesur adımlarla ilerleyecek kadar cesaretlidirler. Her zaman gülecek bir sebepleri vardır. İşte doğru kişiye aşık olup, birini sevebilmek ve onunla hayatı paylaşabilmek kişiye sıra dışı bir enerji kazandıracaktır.
Hayata Daha Sakin Bir Bakış Açısı Kazanırsınız;
Hayat hepimiz için inişleri çıkışları olan bir yoldur. Stresli çalışma ortamı, hastalıklar, zorluklar hepsi biz insanlar içindir. Zaman zaman tek başımıza baş etmeye çalışsak da; bu zamanları kişinin sevdiği ile geçirmesi kadar onu olumlu etkileyen bir şey daha zannediyorum yoktur. Zor günlerinizi paylaşacak sizi ne olursa olsun, iyi günde kötü günde sevecek, destek olacak birinin varlığı eminim çoğu şeyi unutturacaktır. Günün yorgunluğunu hayat arkadaşınla atlatmak, size daha sakin ve dingin bir hayat sağlayacaktır.
En İyi İnsan modelini Yakalarsınız;
Sevmek insanın hayata bakış açısını değiştirir. İçinizdeki sizi hayata sıkı sıkı bağlayan o hissi herkesle paylaşmak istersiniz. Sevmek sevilmek sizi hayatı paylaşmaya iter. Daha sakin, olaylar karşısında daha sabırlı ve anlayışlı bir hal almanızı sağlar. Normal şartlarda belki hemen sinirleneceğiniz bir olaya artık çok da aldırmadığınızı fark edersiniz. Etrafınıza pozitif bir enerji yayar daha sevecen ve her yerde kabul edilirsiniz. Derdi olan insanlara daha çok yardım eden, hayata pozitif çözümler getiren bir insan yapar sizi birini gerçekten sevebilmek. O yüzden kendinizi sevgisizliğe mahkum etmektense, doğru insanın varlığına inanmak ve onu çok sevmek bizi daha iyi insan versiyonumuza dönüştürür.
Sorun Değil Çözüm Odaklı Olursunuz;
Tabi ki hayat her zaman pembe değil; zaman zaman sorunlar keyfinizi kaçırır sizi hayattan uzaklaştırır ve sorunun çıkış yolunu nasıl bulacağız bilemeyiz. İşte tam böyle zamanlarda yanınızda güvendiğiniz ve sizi tanıyan sevdiğiniz hayat arkadaşınız varsa bu süreci çok daha kolay atlatırsınız. Onun getireceği yeni bakış açısı ve çözüm önerileri çaresizliğinizi giderir., günlük derlerinize yarenlik yapacak birisi sizi sakinleştirecek hayata farklı pencerelerden baktıracaktır. Sorunların altında sinir krizleri geçirmek yerine, beraber sorunların üstünden bakabilirsiniz. Yani sorunlara takılıp kalmaktansa çözüm odaklı yaşamaya sevdiğiniz kişi en büyük destek olacaktır.
Yaşam Kalitenizi Arttırır;
Kişi sevdiğinde, dünyaya bambaşka bakar.Bir ilişkide ise hayata bağlılığınız da artar. Kendinize, özellikle de sağlığınıza daha çok dikkat edersiniz. Çünkü, ihtiyacı olduğunda, sevdiğinizin, hayat arkadaşınızın yanında olabilmek ve bol bol beraber vakit geçirmek istersiniz. Ayrıca, güzel gözükmek ve bakımlı olmak da gelir içinizden. Diğer taraftan, aşk ve sevgi dolu bir ilişki stres azaltıcıdır. Bunun sonucunda, stres kaynaklı kalp ve dolaşım sistemi ile ilgili kronik hastalıklara yakalanma ihtimaliniz daha düşer. Denilebilir ki seven insanlar ve hayatında birine bağlılığı olan, sorumluluğu olan insanlar kendine ve sağlıklı yaşamaya olan sorumluluğuna da ayrıca önem gösterirler. Buda kişilerin hayat kalitelerini arttırır.
Aslında aşk, sevgi, mutluluğu için de barındıran, bir ilişkinin, evliliğin avantajları saymakla bitmez ama en önemlilerini arada bir hatırlamakta fayda var. Motivasyonunuzu kaybetmeyin ve unutmayın ki doğru insanla yapılacak evlilik hayatınızın en büyük armağanı olacaktır.
Sevgiyle Kalın…
Özür Dileyin, Hatalıysanız…
ÖZÜR DİLEYİN HATALIYSANIZ…
Sadece duygusal ilişkilerimizde değil, hemen hemen insani bütün ilişkilerimizde, zaman içinde küçük yada büyük sorunlar yaşayabiliriz. İnsan yaratılışı gereği zaman zaman anlaşmazlıklar, kırgınlıklar, küskünlükler yaşayabilir. Önemli olan ise bu sorunlara çözümler bulabilmek ve bir an önce ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Kişilerin hatalarının yada sorunların sorumluluğunu üzerlerine almamaları, birbirlerine surat asarak, birbirlerini kırarak ve üzerek konuyu halletmeye çalışmaları hem ilişkilerinin, hem de kişilerin birbirlerini yıpratmasına sebep olur.
Unutmamak gerekir ki, İlişkilerimizde karşılaştığımız, bu tarz hoş olmayan sahnelerin çözümü için, ilk yapılması gereken şey empati kurmak ve karşımızdaki kişiyi anlamaya çalışmaktır. İkinci yapılacak olan ise yapılan hatayı kabul etmektir. Tabi bu kadar kolay gibi görünse de çiftler genel olarak hatalı bile olsa bunu kabul etmek istemeyebiliyorlar. Yada kendi düşünceleri karşı tarafın düşüncesinden daha baskın olabiliyor.
ilişkiyi en çok yıpratan sorunlardan biri ise; Hatalı olduğunu bile bile üste çıkma yada haklı çıkma çabasıdır. Maalesef bazen bilinçli, bazen de alışılmışlıkla kişilerin her durumda kendini savunma çabası, İlişkileri kopma noktalarına getiren gerginlikler yaşatabilir. İlişkiyi yıpratan bu durumun önüne geçebilecek ise sadece küçük bir özürdür. Tabi ”ne olacak özür dilerim olup biter” demeyin özür dilemenin de bir adabı olduğu muhakkaktır. Gönül rızası olmadan sadece, yapmak için yapmak, yada ”bak yine ben geri adım attım top benden çıktı” demek için dilenen özrün çok da faydası dokunmayacaktır. Hemen korkmayın da tabi, özür dilemek gözünüzde büyüttüğünüz kadar da zor değildir.
Nasıl Özür Dilemeliyim?
Erdemli olan her insanın eğer bir hata yaptıysa özür dilemesi en doğru olandır. Yapılan hatanın düzeltilmeye çalışması, gönüller alınması, ilişkinin ılımlı seyrine geri dönmesi açısından oldukça mühimdir. Fakat özür dilerken dikkat edilen hususlar vardır. Daha sonrasında ”Özür dilemeseydi daha iyiydi” dedirmemek için gelin beraber bakalım, nelere dikkat etmeliyiz.
Özür Dilerim Demek Zorunda Değilsiniz;
Özür dilemek için elbette bir kalıba ihtiyacınız yok. İhtiyaç olan inanmadan söylenen bir özür kelimesinden ise, Karşınızdakinin neye kırıldığını yada üzüldüğünü anladığını belli etmektir. Bunun en güzel gösterimi de aynı şeyi bir daha tekrarlamamaktır. Özür kelimesi yerinede bunu bir daha yapmayacağına dair bir açıklama yapılabilir. Örneğin olması gereken bir yerde yanında olmadığında, ”Gelmem gerekiyordu ve yanında olmadığım için buna üzüldüğünün farkındayım. Aynı hatayı bir kere daha tekrarlamamaya dikkat edeceğim seni üzmek istemem” Özür kelimelerinden çok daha manalı bir açıklamadır. Ve çok güzel bir özür şeklidir.
Özrü Kabahatinden Büyük Dedirtmeyin;
”Tamam hadi ben suçlu oluyum, özür dilerim”, ”Hadi surat asıp durma, özür dilerim, gül artık”, ya da ”Arkamdan demediğini bırakmamışsın, bilseydim yapmazdım.” gibi zoraki özürler amacına hizmet etmez. Aksine, gerilimi daha da arttırır. Bu özürler aslına bakarsanız zaten özür değil, sadece anı kurtarma çabasıdır. Anı dahi kurtarmadığı gibi ilişkiye de zarar verir. Özür sorumluluğu kabul edip durumu düzeltme adına olmalıdır.
Empati Kurun Ve uygun Zamanı Kollayın;
Kendi düşünceleriniz etrafında hayatı yaşamaya çalışırsanız, karşınızdakinin yaşanan olaylardan nasıl etkilendiğini fark edemezsiniz. Bu yüzden karşınızdakini anlamaya empati kurmaya çalışın. Karşınızdakinin sizden neden özür beklediğini anlamak, anlamaya çalışmak çok önemlidir. Bunu belirtmeniz dahi, karşınızdaki için büyük bir fark yaratacaktır. ”Bütün gün düşündüm ve neden bu kadar kızdığını anlamaya çalıştım. Sanırım, aynısı bana yapılsaydı ben de kızardım.” gibi cümleler ilişkiler için çok önemlidir. Herkes anlaşılmak için çaba gösterilmesi kendini iyi hissettir. Tam olarak neye kırıldığını , kızdığını yada üzüldüğünü anlayamasanız da bu çaba dahi arayı yumuşatacaktır.
Zamanlama da çok önemlidir. Bazı anlaşmazlıkların yada kırgınlıkların hemen çözümlenmesi gerekir. Fakat, bazı durumlarda birbirini anlamak ve durumları sindirmek zaman gerektirebilir. Bu aynı kesilen bir parmağa benzer; Yaranın iyileşmesi için kabuğun kendiliğinden düşmesi gereken zamana ihtiyacı olduğu gibi, Karakter ve duruma bağlı olarak zamanlamayı belirlemek ve gereken zaman karşı tarafa tanınması gerekir. Yada tam tersi gereğinden fazla geciktirilmemeli ki, iş işten geçtikten sonra özür dilemenin de bir anlamı yoktur. Doğru zam ise yine empatiyle anlaşılacak bir olaydır.
Özür dilemenin önemini ve ciddiyetini gösteren en önemli husus, bir daha aynı şeyleri yapmamaya dikkat etmektir. Nasıl olsa özür sorunlara çözüm getiriyor diye, tekrarlanan hatalar zamanla özrün önemini değiştirecek önemsiz hale getirecektir. Herkes hatalar yapıp özür dileyebilir, ama aynı hataları tekrarlamak kişinin de özrünün de değerini düşürür. Ayrıca karşınızdaki kişiye önem veriyorsanız ve kendinize saygı duyuyorsanız, hataları kabul edebilmek ve onların sorumluluğunu alabilmek gerekir. Konuyu bir gurur meselesi haline getirmek, çözüm değildir. Sorunlara değil çözümlere odaklanın, özür sizi küçültmez aksine eşinizin sevdiğinizin gözünde büyütür.
Sevgiyle Kalın…
Bir İlişkide Sadakatin Şartları Nelerdir?
BİR İLİŞKİDE SADAKATİN ŞARTLARI NELERDİR?
Sadakat diyince aklınıza ne geliyor? Herkesin gözünde başka bir sahne canlansa da gelin sadakatin manasına bakalım. Sadakatin kelime anlamı, en geniş şekliyle düşünürsek bağlılıktır. Yalnız sağlıklı ilişkilerde bu bağlılığın, sevgi, saygı, karşılıklı güven, hoşgörü, ölçülü aitlik ve sorumluluk çerçevesinde olmalıdır. Bu saydığımız koşullar karşılaşmadığında, maddi manevi güç kullanarak, zaaflardan yararlanarak, fırsatçılık yaparak, zor durumda kalmayı kullanarak, elde edilen bağlılıklar maalesef sadakati göstermez.Sadakat gönülden olmalı. Kişilerin gönlü yoksa sadakatlerini istedikleri zaman bozabilirler baskı ve yaptırımlar bunun önüne geçemez.
Sadakatin Şartları Nelerdir?
1- Sadakat karşılıklı, dengeli ve güvene odaklı olmalıdır; Şurası kesin güvenin olmadığı yerde sadakatten bahsetmek mümkün değildir. İlişkilerde taraflardan birinin sabretmesi ilişkinin ömrünü uzarsa bile, güven tekrar oluşturulmasını müddetçe, sadakat zayıflayacak ve ortadan kalkacaktır. Hatta bazı ilişkilerde güvensizlik kasten oluşturulup bile bile planlayarak güvenden uzaklaşıldığın da sadakat de bıçak gibi kesilmiş olur. Güvendiğimiz ve bizi aldatmayacağına inandığımız eşimizin, aldattığını fark ettiğimizde ona olan sadakatimiz anında son bulur. Belki durum düzeltilmeye çalışılır telafi edilebilir ve bağlılık devam edebilir fakat hiç bir zaman artık tam bir sadakat olmaz. O yüzden sadakatin yıkılmaması çok önemli ve dikkat edilecek hassas bir konudur.
2- Sadakat, sevgi ve saygıya dayalı olmalıdır; Unutulmamalıdır ki, sadakatin sağlanması ve sürdürülmesi için karşılıklı olarak sevgi, saygı ve emek gerekmektedir. Birbirini sevmeyen ve saygı göstermeyen, ve gerektiği yerde özveride bulunmayan çiftler arasındaki sadakat kavramı yok olmaya mahkumdur.
3- Sadakat karşılıklı olmalıdır; Tarafların birinin gösterdiği bağlılık karşı taraftan dengeli bir şekilde cevaplanmazsa, bu bağlılık sadakate çevrilmeyip hastalıklı ilişkiye kendini götürür.
4- Sadakati sağlayan eylemlerde devamlılık olmalı; bazen çiftler beli bir süre sadakatli olurlar ve bir müddet sonra sadakat ortadan kalkarsa, kişilerin birbirine bağlılıklarında biter. Sadakat ömür boyu sürecek bir eylemdir. İlişkilere başlarken kişilerin bu noktada kendilerine ve karşıdaki kişiye güven vermesi şarttır. Devamlılık sadakatte sürdüğü sürece ilişkiler daha erdemli ve yüksek kalitede olur.
5- Sadakat karşılıklı sorumluluk gerektirir; çiftler birisi sadakatli insan olmanın sorumluluğunu yerine getirmezse, yada hafife alırsa, diğer tarafın sadakat duyguları tahribata uğrar. Çiftler birbirinin özgürlük sınırlarına ve kişisel alanlarına saygılı olmalıdır. Tabi sadakatte karşılıklı sorumluluk her zaman eşit değil adaletli olmalıdır.
Günümüzde, evliliklerin çoğunun boşanma ile sonuçlandığını düşündüğümüzde, Evlilik hayatında, sadakatli olmanın, ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkar. Bir evliliğin en çok ihtiyaç duyduğu gıda sadakatle beslenmektir. Esler karşılıklı olarak, ailenin toplum yapısı ve düzeni içerisindeki yeri ve önemi çok iyi düşünülerek sadakate sürekli dikkat etmelidirler.
Huzurlu ve sadakatli yuvalar temennisiyle…
Sevgiyle Kalın…
Affetmek Bizi Özgürleştiren Bir Hediyedir
AFFETMEK BİZİ ÖZGÜRLEŞTİREN BİR HEDİYEDİR
Affetmek çoğu zaman yanlış anlaşılan bir kavramdır. Bazıları affetmeyi zayıflık olarak görebiliyor. Bazılarının ise affettiği kişilerle sonradan, bir ilişki sürdürmek zorunda olmamak için affetmek istemedikleri yada korktuklarını görüyoruz.
Aslına bakarsanız bu iki görüşte yanlıştır. ”Kendinizi geçmişinizden özgür bırakmak” için affettiğinizi unutmayın. Ancak affedebildiğimizde acı çekerken göremediğimiz hayatın bize sunduğu gelecek fırsatları görebilir ve adım atabiliriz. Affetmek bize mümkün olanın kapısını açar, bizi diğer tarafa geçirir. Affetmenin diğer tarafında görüşümüz nettir, algılarımız açıktır. Artık affetmemenin üzerimize yüklediği ağırlık yoktur hayatımızda. Affetmek sayesinde inanılmaz senaryolar ortaya çıkabilir. Nefret ettiğiniz insanlar iyilikleriyle sizi inanılmaz şaşırtabilir yada hayatınızdan birden bire tamamen çıkabilirler. Hatta affetmek size şunu dedirtir ”Keşke bunca zaman geçmişe takılıp kalmasaydım dersiniz” Bazen de en çok affetmeye ihtiyacınız olan kişinin kendiniz olduğunuzu anlarsınız.
Affetmek Özgürleşmektir
Geçmişimizde affedemediğimiz insanlar olduğu sürece onlardan asla kurtulamaz, özgürleşemezsiniz. Biz kaçtıkça; Her zaman burnumuzun dibinde bizimle sanki kulağımıza fısıldayarak bizimle dalga geçerler. İç huzurumuzu bozarlar bilinçli veya bilinçsiz bize acılarımızı hatırlatırlar.
Geçmişte muhakkak sizinde birileriyle kafanızda sessiz diyaloglar yaşadığınız, yada tartışıp haklılığınızı kanıtlamaya çalıştığınız olmuştur. Belki de her seferinde de başladığınızdan daha öfkeli bir halde kendinizi buluyorsunuzdur. Bazen şekil değişiyor olaylar değişiyor fakat affedemedikleriniz farklı suretlerde farklı olaylarda kendini hatırlatıp yine sanki ensenizde gibi sizi huzursuz ediyor.
Biz bilsek de bilmesek de affedemediklerimiz sırtımızda taşımaya devam ediyoruz. Yüklerinizden ancak affederek, hafifleye bilir özgürleşebilirsiniz.
Affedilmez Olanı Affetmek
Ben bunları yazarken bazılarınızın içinden belki; ”Affedersem bana yapılanları da unuturum ama ben yapılanları unutmak istemiyorum. Bana yapılanlar asla affedilebilecek şeyler değil. O yüzden ben onları asla affedemem, asla yapamam” Dediğinizi duyar gibiyim. Elbette bunu anlayabiliyorum. Bazı olaylar cinayetler, cinsel istismar, fiziksel ve duygusal şiddet, çocuklara eziyet…vb. Uzatmak mümkün fakat affetmenin ve özgürleşmenin sırrı da işte tam buradadır.
”Hayatta gerçekten affedilmeyecek şeyler vardır, ancak onlardan kurtulabilmek için yine de affetmek zorundayız”
Acınızı iyileştirmenin yolu intikam planlarınızı gerçekleştirmek değildir. Bunun tek yolu affetmekten geçer. Enerjinizi bilinçli bir şekilde nefret etmekten çektiğiniz zaman ilk başta biraz yolunuzu şaşırmış belki hissedebilirsiniz. Bu iyi haber ; çektiğiniz acının sonuna yaklaşıyorsunuz demektir. Aslında bu bir çeşit vazgeçiştir, sımsıkı sıkılan yumruğu açıp da, acıdan kurtulmak gibidir. Bu asla olanları unutmak değildir, sadece özgürleşmektir.
Hayatınız da en önemli acıyı yaşatmış kişiyi affettiğinizin farkında bile olmazsınız fakat affettiğinizi sizin için önemini yitirdiğinde anlarsınız. Artık olayı,onu düşünürken artık alışmış olduğunuz mide sancısını hissetmez olursunuz. Hatta görüntüsü bile bulanıklaşır hafızanızdan silinmeye başlar.
”Affetmek hem bir yetenek hem de bir hediyedir.”
Sevgiyle Kalın…
Eşinizi Ne Kadar Tanıyorsunuz?
EŞİNİZİ NE KADAR TANIYORSUNUZ?
Evliliğe karar verme noktasına gelinmiş ise; Çiftler birbirini çok iyi tanıdıklarını düşünürler. Fakat evlilik de aradan yıllar geçtikçe, şunlar dökülmeye başlar ağzınızdan ” Sanki yıllardır tanıdığım eşim değil, başka biri var karşımda”,”İnsan aynı yastığa baş koyduğu kişiyi bile tanıyamıyor”, ”Her gün yeni bir huyunu öğreniyorum” Yabancı gelmedi demi? Özellikle mutsuz evlilikleri olan çiftler de yapılan araştırmalarda, mutsuzluklarının önemli nedenlerinden biri, eşlerin birbirini yeterince tanımadıklarından kaynaklanmaktadır. Bu durumun da temelinde eşlerin birbirlerinin yaşamındaki ayrıntılara dikkat etmemeleri vardır. Erkek karısının, kadın da kocasının nelerden hoşlandığı, hedefleri, korkuları, sıkıntıları, umutları hakkında çok az bir bilgiye sahiptir. Aslında bu da eşlerin aynı pencereden değil farklı pencerelerden bakıp farklı hayallere daldıklarının göstergesidir.
Eşinizi Ayrıntılarıyla Tanıyor Musunuz?
Sorulduğunda herkes eşini çok iyi tanıyordur. Hatta ”Onu benden iyi hiç kimse tanıyamaz” bile diyenler vardır. Fakat gerçekten böyle midir? Eşinizi herkesin tanıdığı yüzeyselliğinden biraz daha derin, fakat ayrıntılı bir şekilde tanımıyor olabilir misiniz?
Kadın sinemaya gitmekten hoşlanıyor bunu eşi bilir, fakat karısının hangi sanatçıları en çok beğendiğini bilemez. Kadın da Kocasının patronunun ismini, en iyi anlaştığı iş arkadaşlarının isimlerini hatırlayamaz. Oysa mutlu evliliklerde, çiftler, birbirlerinin dünyasıyla çok yakından ilgilidirler. Birbirlerine ait bilgi depolarını geliştirmişlerdir ve bilgilerini de sürekli güncelleştirirler. Böyle çiftler, birbirlerinin geçmişlerindeki önemli olayları, kişileri hatırladıkları gibi, geçen zamanla birlikte eşlerinin dünyalarındaki olaylar, duygular değiştikçe bilgilerini güncellemeyi sürdürürler. Hayatı sadece beraber geçirmemiş aynı zamanda beraber paylaşmışlardır.
Belki bize gereksiz ayrıntılar gibi gelse de bunlar çok önemli detaylardır. Evliliğinizde mutluluk kaynağı da işte bu küçük ama büyük bağlılıklar oluşturan detaylarda saklıdır. Dışarıda yenen bir akşam yemeğinde, erkek eşinin diyetinde kırmızı et yemediğini, eşinin o gün iş yerinde çok önemli ve gergin bir toplantısı olduğunu bilir. Kadın eve işden geç gelen eşinin o gün hangi tv programlarını sevdiğini bildiği için kaydeder,eşinin son zamanlarda ölümden daha çok korktuğunu da bilir. Bunlar ayrıntı gibi görünse de hayatı beraber paylaştığının, birbirinin gerçekten yol arkadaşı olduğunun ispatı gibidir.
”İnsan bildiğini tanıdığını sever. Bilmediğinin ise düşmanı olur.” Bu ve benzeri bilgilere sahip değilseniz, eşinizi tam olarak tanıyamazsınız. Yeterince tanımadığınız birini gerçek anlamda nasıl sevebildiğinizi söyleyebilir misiniz?
Evlenmeden Önce Tanımaya Başlayalım
Başta da dediğim gibi evlenmeden önce çok iyi tanıdığımızı söyleriz oysaki , bu tanıma sadece yüzeyseldir. Evlenmeden önce çiftler, birbirlerinin hobi, spor,neyden hoşlanır, nerelere gider, ne okumuş… sadece yaşamlarını değil, birbirlerinin hayata dair en derin özlemlerini, inançlarını, endişelerini ve korkularını da öğrenip, evlendikten sonra da eşlerine ait bilgilerini de beraber yaşarken her daim güncellemelidirler. Kendini geliştiren çiftler arasında sadece sevgi güçlenmez, stresli olaylar veya evlilikte çıkabilecek diğer çatışmalarla baş etme güçleri de artar.Eşler birbirlerini ne kadar iyi tanır ve anlarlarsa, bazen fırtınalar yaşanan evliliklerinde birbirlerine tutunup hayatla ve birbirleriyle bağlantılarını koparmadan sevgiyle yollarına devam edebilirler.
Eşinizle İlgili Bilgileri Güncel Tutun
Zaman akıp gidiyor. Eski bilgilerimiz ile hayatımızın hiç bir alanına devam edemiyoruz. Bilgisayarımız, telefonumuz bize kullandığımız programın bir üst sürümü çıktığında uyarıyor güncelleyin diye, ”Peki ya birbirinizin hayatınızdaki yeniliklerle alakalı güncellemeleri yapıyor musunuz?” yoksa yabancılaşıyor musunuz? Evet hayat yoğun , fakat aile huzurunuz için, ne kadar meşgul olursanız olun, birbirinize öncelik tanıyın. Bugüne kadar belki birbirinizi daha iyi tanıyabilmek için gereken zaman elinize geçmemiş olabilir, ama bugünden itibaren mutlaka haftada en az iki gün baş başa sohbet edebilmek için birbirinize vakit ayırın, günlük yaşantılarınız, umutlarınız, hayalleriniz, hedefleriniz, sıkıntılarınız, korkularınızla ilgili her türlü duygu ve düşüncenizi birbirinizle paylaşmayı öğrenin. Göreceksiniz ilişkiniz daha güçlenecek, aranızda çıkabilecek çatışmalarla baş edebilme donanımlarınız artacak ve en önemlisi aranızdaki sevgi daha da büyüyecektir. ”İnsan birbirini tanıyıp ortak noktalarını güçlendirdikçe sevgide hayatınızın her alanına hakim olacaktır.”
Sevgiyle Kalın…
İlişkilerinizde Amacınız Ne?
İLİŞKİLERİNİZDE AMACINIZ NE?
Hayatta duyduğunda insanı mutlu eden kelimeler vardır. Bunlar mesela sevgi, aşk, heyecan gibi… Birde duymaktan pek haz edilmeyen; kavga, aldatmalar, ayrılıklar, depresyonlar var tabi…İşte hayatta olduğu gibi ilişkilerde bu gel-gitler, kısır döngüler yaşanır. Aslında bu döngüye bağlı kalmak zorunda değilsiniz. Bugün ilişkilerimizde amaç nedir? Neden biriyle birlikte hayat sürdürmeye ihtiyaç duyarız? Bir ömür boyu sürecek ilişkiyi bulabilecek miyiz? Gelin beraber genel hatlarıyla bakalım.
Sağlam İlişkinin Temelleri Nasıl Olmalı?
Sağlam bir ilişki için sağlam bir temel önemlidir. Ancak temelleri sağlam olan bir binanın ayakta kaldığı gibi, aynı durum ilişkiler için de geçerlidir. İlişki sağlam temellerle inşa edilmemişse küçük sallantılarda bile yıkılmaya mahkumdur. Kendimize sormanız gereken ”Neden bu ilişkiye başladım?, Neden Hayatıma birini almaya ihtiyaç duydum?” Bu soruların cevabı önemlidir, alacağınız yanıt ilişkinin, hem hayatınıza katacağı keyif ve heyecanı, hem de uzun soluklu olmayan bir ilişkinin nedeni olabilir. Bu soruyu iyi düşünün… ” İlişkiniz veya evliliğiniz sizin için ne anlam ifade ediyor, hangi temeller üzerine inşa ediyorsunuz?”
İlişkide Diğer Yarımı Arıyorum Diyenlerden Misiniz?
Niyetiniz bir ilişkide diğer yarınızı bulmak ise; size kötü bir haberim olacak daha önceki yazılarımda da zaman zaman değindiğim ”Siz tam olmadıkça, tam birini bulamazsınız”. Maalesef diğer yarınızı aradığınızda yada bulduğunuzu düşündüğünüzde ”iki yarım bir tam” etmeyeceği için, kısa süre sonra ayrılık kaçınılmaz olacaktır. Ve siz yine yarım yarım dolaşmaya devam edeceksiniz yada yarınızı kaybetme korkusundan dolayı ilişkinizde devamlı kendinden, hayatından taviz veren taraf olacaksınız. Bu tavizlerde ilişkinizi zevkten çok, acılar yaşadığınız bir hale getirecektir.
İlişkide Ömür boyu Yanında Olacak Birini Bulmak İsteyenlerden Misiniz?
Elbette ömür boyu sürecek ilişki herkesin hayalidir. Fakat bu hayali bir saplantı haline getirmemek gerekir. Bazen hayatımıza yanlış insanlar girebilir. Kangren olan ilişkileri sürdürmekten ise bazen en doğru karar o ilişkiden vazgeçmek olabilir. Ve böyle bir durumda; İlişkiniz bittiğinde tüm gelecek hayalleriniz de suya düşecektir. Her biten ilişki sizin başarısızlık hanenize yazılacak. “Tüh bu ilişkide de başarısız oldum” diyecek ve kendinize olan güveninizi günden güne yitireceksiniz. İlişkiler takıntılar üzerine kurulmamalı, bir ömür boyu sürecek bil ilişkiyi size verecek sevgi ve saygıya tutunmak en doğru olanıdır.
Kendinizi Mutlu, Huzurlu, Güçlü Hissettirecek Bir ilişki mi istiyorsunuz?
Mutlu, huzurlu, güçlü hissedilecek bir ilişki herkes ister.Fakat bu kez de mutluluğunuzu, huzurunuzu, gücünüzü ve değerinizi ellerinizle başka bir insana teslim ediyorsanız burada sıkıntılı bir durum vardır. Tüm ilişki boyunca diken üstünde duracak ve bu hissettiğiniz duyguları kaybetmemek için türlü kıskançlıklara, kaprislere ve krizlere girebilirsiniz. Unutulmaması gereken, mutluluk size dışarıdan bir başkası tarafından sunulan bir şey değildir. Siz mutluluğu kendi içinizde yakaladıkça çevrenize de ancak sizi mutlu eden insanları çekersiniz. Beklentiler ve başkasına bağlanan mutluluk size sadece hayal kırıklığı ve üzüntü olarak geri dönecektir.
İlişkinizin amacı ne yarım halinizi tamamlamak, ne ömür boyu birlikte olacağınız kişiyi bulmak, ne de kendinizi daha değerli, huzurlu, güçlü ve mutlu hissetmek. Tüm bu yaklaşımlar birer ilişki tuzağıdır. ”Sensiz bu dünya anlamsız bir boşluk” demek, ”Senden asla vazgeçemem”, ”Senin için kendimden bile vazgeçerim” demek, ”Senin gibi birini asla bulamam” gibi cümleler kurmak kulağa çok hoş gelse de bunlar, olması gereken değildir, olması gereken mutluluğunuzun anahtarını kimseye teslim etmemektir.
O Halde İlişkiler İçin Amaç Ne Olmalı?
Aslında ilişkilerin amacı, anı yaşamak, deneyimlemek, kendimizi geliştirmek ve bunu yaparken de keyif almaya bakmaktır. Hepsi bu ve bu kadar da basittir aslında. İşi karmaşık hale getirenler belki de sizsiniz.
Hayatın en büyük anlamı ”ilerlemek” ve ”gelişmek”. Gelişimin ve ilerlemenin durduğu her türlü yaşam anlamsızdır. Oysa her ilişki bizler için muhteşem bir deneyim ve gelişim kaynağı. İlişkilerden çok şeyler öğreniriz. Bazen üzülürüz, bazen öfkeleniriz, bazen ağlarız. Ama eğer ilişkiyi doğru okuyabilirsek, doğru mesajları çıkarabilirsek tüm bu deneyimden çok daha güçlenerek, tecrübe kazanarak ve gelişerek çıkarız. Evliliklerde de yaşanan olumsuz gibi gözüken hadiseler aslında gereken dersler alındığında güçlenerek devam eden en önemli etkenlerdir.
İlişkinizin başarısı ne süresiyle, ne de sizi ne kadar ”tamamladığıyla” ilgilidir. İlişkiler sizin onlardan sağlayabildiğiniz gelişim kadar başarılıdır.Hayatta sadece duygusal ilişkilerde değil bütün insani ilişkilerde; İlişkilere birer deneyim ve gelişim aracı olarak bakarsanız her şey çok daha kolaylaşır. Yeter ki ilişkilerinizden doğru mesajları çıkarın ve kendinize ”Ben bu ilişkiden neler öğrenebilirim?” diye sorun. Emin olun, mutlaka öğrenecek bir şeyler bulacaksınız. Mutlaka gelişecek noktalar bulacaksınız. Hayatta hiç kimse hayatımıza tesadüfen gitmiyor. Yaşanan her olaydan ve karşımıza çıkan her kişide neden hayatımıza da varlar? diye düşünüp bize ne kattıklarına gelişiminizi nasıl etkilediklerine bakmanız lazımdır.
Sevgiyle Kalın…
İlişkilerince çözüm arıyor ve doğru çözümleri bulmakta zorluk çekiyorsanız çözüm için bize ulaşabilirsiniz.
DevamıBeslenmeyen İlişkiler Ölür!
BESLENMEYEN İLİŞKİLER ÖLÜR!
İlişkilerin bize mutluluk vermesi için sağlıklı ve nitelikli olması gerekir. Aynen bütün canlı varlıklar gibi aslına bakarsanız ilişkide canlıdır. Nasıl ki yaşayan her canlının beslenmeye ihtiyacı var ilişkilerin de beslenmeye ihtiyacı vardır beslenmeyen ilişkiler ise ölmeye mahkumdur. Bu gün sağlıklı ilişki için neler yapılabilir beslenme yolları nelerdir bunların üzerinde durmaya çalışacağız.
Boşanma olaylarının artması yada boşanma ile bitmese de bir çok danışanımın bize ulaşma sebebinin ilişkilerindeki sorunların artmasından kaynaklandığını gözlemliyorum. Peki günümüzde sağlıklı bir ilişki yürütmek gerçekten çok mu zor? Sorunlu ilişkilerde nerede yanlış yapıyoruz? Sağlıklı bir ilişki yürütmenin püf noktalarına gelin bir de beraber bakalım.
En Büyük Problem Güven Eksikliği
daha önceki yazılarımdan birin de ilişkilerdeki 6 temel ihtiyaçtan bahsetmiştim. Duygusal ihtiyaçlar yemek ,içmek, nefes gibi hayatta olmazsa olmaz, eksikliğinde kendimizi yarım hissettiğimiz ihtiyaçlardır. Şöyle sıralayabiliriz; 1-Güven ihtiyacı, 2-Emin olmama ihtiyacı, 3-Farklı olma ihtiyacı, 4-Benzer olma ihtiyacı, 5-Gelişme ihtiyacı, 6-Katkıda bulunma ihtiyacı. Burada sizin de gördüğünüz gibi güven ihtiyacı en başta gelmekte. İlişkide çiftler aralarında olan güven problemi çözülmediği taktirde o ilişki bugün yada yarın yıkılmaya mahkumdur. Güven oluşturulduğunda ilişkide, diğer basamaklara daha kolay adapte olunabilir
Evlilik Beraberliğin Garantisi Değildir
Başta da dediğimiz gibi nasıl ki her canlının beslenmeye ihtiyacı var, ilişkilerin de beslenmeye ihtiyaçları var. Ve ilişkilerin besin kaynağı da bu saydığım 6 temel ihtiyaçtır. Bu ihtiyaçların her biri ilişki için olmazsa olmaz gibidir. Bu ihtiyaçları giderilmeyen bir ilişki ölmeye mahkumdur.
Ne yazık ki evlilik adına atılan imza, sanki artık beraberliğin sonsuza kadar garantisi gibi algılanıyor. Maalesef çiftler evlenmeyle beraber sanki ilişkilerini garanti altına aldıkları düşüncesi, evliliklerinde ki ilişkilerini besleme ile ilgili çalışmaları umursamamaya yol açıyor. Daha fazla ”Beni seviyor musun” soruları soruluyor. işte tam burada ciddi bir problem var demektir. Sevildiğinden emin olan hiç kimse beni seviyor musun? diye sormaz. Çiftlerin ilişki adına beslenilmesi gereken temel ihtiyaçlarda bir doyumsuzluk olduğu ve çiftler tatmin olamadığı için, sorgulama ihtiyacı görülmektedir. Çünkü diğer taraf seni seviyorum dese de aslında ihtiyacı olan bu söz değil ilişkideki asıl temel ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.
İlişkilerinizi bu tarz durumlara sokmamak için evliliği bir garanti olarak görmemenizi ve ilişkilerinizi bir rutine sokmaktansa her gün yeni şeyler katmanızı tavsiye ederim. Bazı ilişkilerde ise çiftler tek noktaya odaklandığı için, ilişki de genel olan sorunları göremeye bilirler. Bence ilk sorunlar çıktığı noktada bir uzmana gitmeleri en doğrusu. Geçer gider umuduyla ilişkiyi olumsuz bir süreçte devam ettirmemek gerekiyor.
Hatta bizim tavsiyemiz; Evlenmeden önce, bilinçli şekilde bir uzmandan bilgiler alınırsa, ilişki daha sağlıklı bir şekilde başlar. Hiç vakit kaybetmemiş, birbirlerini hırpalamamış olurlar. Profesyonel bir kişinin yardımı her zaman işe yarar.
Erkeklerin Rahatlıkları İlişkilerde Sorun Oluşturuyor
Kadınlar ilişkilerinde sorunlar yaşadıklarında çözüm bulmaya kitaplar, dergiler karıştırmaya başlıyorlar. Fakat erkekler sorun olduğunu hemen kabul etme yanlısı değiller. Bu yüzden kadınların durumu daha zor geçiyor. Kadının ev, iş, çocuk gibi birçok sorumluluğu var. Bunların altında eziliyor. Erkekten beklenen sadece iş sahibi olması. Erkek iş sahibiyse, yapması gerekeni yaptığını düşünüyor. Eğer işi iyiyse, aile düzenini kurmuşsa, o düzeni bozmak istemiyor. Kadının yaşadığı sorunun da çok farkında olmuyor. Kendince görevini yapıyor. Kadın da bir noktada bunalıyor ve arayışa çıkıyor.
Burada hanımlara özellikle tavsiyem; eşinizi de sizin gibi ilişkinizin içine sokmak ve ilişkinizi beslenmesine katkıda bulunmasını istiyorsanız, dikteler ve suçlamaları bir köşeye bırakın. Ve neler hissettiğinizi paylaşın. Duygularınızı paylaşın. Duygu varsa ilişkide umut da vardır. Bu duygu kızgınlık ve öfke bile olabilir. Bu o ilişkinin hala ölmediğini gösterir.
İlişkinin Öldüğünü Nasıl Anlarız?
İlişkinin de ölme süreci vardır. Bu sürece gidildiğinin belirtileri ise; ilk olarak tepki aşamasında ortaya çıkar. Tepki ile kabul etmeme tahammül edememe kendini gösterir. Tepki aşamasının ardından kızgınlık aşaması gelir. Eşler bu süreç de diyalogdan uzaklaşırlar sadece sessiz kızgınlıklar, birbirlerini görmeye tahammül edememe, terslemeler başlar. Kavgalar, çatışmalar, bağrışmalar bu dönemde ortaya çıkar. Sonra da reddediş başlar. Eğer yataklar üç aylığına ayrılmışsa, hiçbir cinsel ilişki kurulmadıysa zaten bu ilişki artık ölme noktasına gelmiştir. ”Ev arkadaşı çiftler” yani aynı evi paylaşıp, ev arkadaşlığı yapan hatta arkadaş dahi olamayan günümüzde, çift sayısı oldukça fazladır. Ki bunlar bir arada da görünse ilişki çoktan ölmüştür.
Sorunlu evliliklerin artma sebeplerine bakıldığın da; Artık katlanma oranı azaldı diye düşünmek daha doğru. İnsanlar kendilerini daha fazlasına layık görmeye başladı. Fakat siz kendinizi değiştirmediğiniz sürece daha fazlası da sizi mutlu etmeyecektir. Bilinçlenmeye doğru bir gidiş var ama toplumun küçük bir azınlığında görüyoruz, bu bilinçlenmeyi. Bilinçlenme adına eşler destek alabilir, Eğitim programlarına katılabilir, Daha fazla birbirlerini dinlemeyi ve kendini iyi ifade etmeyi öğrenmelidirler.