Eşinizi Ne Kadar Tanıyorsunuz?
EŞİNİZİ NE KADAR TANIYORSUNUZ?
Evliliğe karar verme noktasına gelinmiş ise; Çiftler birbirini çok iyi tanıdıklarını düşünürler. Fakat evlilik de aradan yıllar geçtikçe, şunlar dökülmeye başlar ağzınızdan ” Sanki yıllardır tanıdığım eşim değil, başka biri var karşımda”,”İnsan aynı yastığa baş koyduğu kişiyi bile tanıyamıyor”, ”Her gün yeni bir huyunu öğreniyorum” Yabancı gelmedi demi? Özellikle mutsuz evlilikleri olan çiftler de yapılan araştırmalarda, mutsuzluklarının önemli nedenlerinden biri, eşlerin birbirini yeterince tanımadıklarından kaynaklanmaktadır. Bu durumun da temelinde eşlerin birbirlerinin yaşamındaki ayrıntılara dikkat etmemeleri vardır. Erkek karısının, kadın da kocasının nelerden hoşlandığı, hedefleri, korkuları, sıkıntıları, umutları hakkında çok az bir bilgiye sahiptir. Aslında bu da eşlerin aynı pencereden değil farklı pencerelerden bakıp farklı hayallere daldıklarının göstergesidir.
Eşinizi Ayrıntılarıyla Tanıyor Musunuz?
Sorulduğunda herkes eşini çok iyi tanıyordur. Hatta ”Onu benden iyi hiç kimse tanıyamaz” bile diyenler vardır. Fakat gerçekten böyle midir? Eşinizi herkesin tanıdığı yüzeyselliğinden biraz daha derin, fakat ayrıntılı bir şekilde tanımıyor olabilir misiniz?
Kadın sinemaya gitmekten hoşlanıyor bunu eşi bilir, fakat karısının hangi sanatçıları en çok beğendiğini bilemez. Kadın da Kocasının patronunun ismini, en iyi anlaştığı iş arkadaşlarının isimlerini hatırlayamaz. Oysa mutlu evliliklerde, çiftler, birbirlerinin dünyasıyla çok yakından ilgilidirler. Birbirlerine ait bilgi depolarını geliştirmişlerdir ve bilgilerini de sürekli güncelleştirirler. Böyle çiftler, birbirlerinin geçmişlerindeki önemli olayları, kişileri hatırladıkları gibi, geçen zamanla birlikte eşlerinin dünyalarındaki olaylar, duygular değiştikçe bilgilerini güncellemeyi sürdürürler. Hayatı sadece beraber geçirmemiş aynı zamanda beraber paylaşmışlardır.
Belki bize gereksiz ayrıntılar gibi gelse de bunlar çok önemli detaylardır. Evliliğinizde mutluluk kaynağı da işte bu küçük ama büyük bağlılıklar oluşturan detaylarda saklıdır. Dışarıda yenen bir akşam yemeğinde, erkek eşinin diyetinde kırmızı et yemediğini, eşinin o gün iş yerinde çok önemli ve gergin bir toplantısı olduğunu bilir. Kadın eve işden geç gelen eşinin o gün hangi tv programlarını sevdiğini bildiği için kaydeder,eşinin son zamanlarda ölümden daha çok korktuğunu da bilir. Bunlar ayrıntı gibi görünse de hayatı beraber paylaştığının, birbirinin gerçekten yol arkadaşı olduğunun ispatı gibidir.
”İnsan bildiğini tanıdığını sever. Bilmediğinin ise düşmanı olur.” Bu ve benzeri bilgilere sahip değilseniz, eşinizi tam olarak tanıyamazsınız. Yeterince tanımadığınız birini gerçek anlamda nasıl sevebildiğinizi söyleyebilir misiniz?
Evlenmeden Önce Tanımaya Başlayalım
Başta da dediğim gibi evlenmeden önce çok iyi tanıdığımızı söyleriz oysaki , bu tanıma sadece yüzeyseldir. Evlenmeden önce çiftler, birbirlerinin hobi, spor,neyden hoşlanır, nerelere gider, ne okumuş… sadece yaşamlarını değil, birbirlerinin hayata dair en derin özlemlerini, inançlarını, endişelerini ve korkularını da öğrenip, evlendikten sonra da eşlerine ait bilgilerini de beraber yaşarken her daim güncellemelidirler. Kendini geliştiren çiftler arasında sadece sevgi güçlenmez, stresli olaylar veya evlilikte çıkabilecek diğer çatışmalarla baş etme güçleri de artar.Eşler birbirlerini ne kadar iyi tanır ve anlarlarsa, bazen fırtınalar yaşanan evliliklerinde birbirlerine tutunup hayatla ve birbirleriyle bağlantılarını koparmadan sevgiyle yollarına devam edebilirler.
Eşinizle İlgili Bilgileri Güncel Tutun
Zaman akıp gidiyor. Eski bilgilerimiz ile hayatımızın hiç bir alanına devam edemiyoruz. Bilgisayarımız, telefonumuz bize kullandığımız programın bir üst sürümü çıktığında uyarıyor güncelleyin diye, ”Peki ya birbirinizin hayatınızdaki yeniliklerle alakalı güncellemeleri yapıyor musunuz?” yoksa yabancılaşıyor musunuz? Evet hayat yoğun , fakat aile huzurunuz için, ne kadar meşgul olursanız olun, birbirinize öncelik tanıyın. Bugüne kadar belki birbirinizi daha iyi tanıyabilmek için gereken zaman elinize geçmemiş olabilir, ama bugünden itibaren mutlaka haftada en az iki gün baş başa sohbet edebilmek için birbirinize vakit ayırın, günlük yaşantılarınız, umutlarınız, hayalleriniz, hedefleriniz, sıkıntılarınız, korkularınızla ilgili her türlü duygu ve düşüncenizi birbirinizle paylaşmayı öğrenin. Göreceksiniz ilişkiniz daha güçlenecek, aranızda çıkabilecek çatışmalarla baş edebilme donanımlarınız artacak ve en önemlisi aranızdaki sevgi daha da büyüyecektir. ”İnsan birbirini tanıyıp ortak noktalarını güçlendirdikçe sevgide hayatınızın her alanına hakim olacaktır.”
Sevgiyle Kalın…
Mutlu İlişki İçin Olumlama
MUTLU İLİŞKİ İÇİN OLUMLAMA
Olumlamalardan daha öncede bahsetmiştik, olumlama bir nevi dua demektir. Biz farkında olalım yada olmayanlar bilinç altımızda yatan olumlu yada olumsuz cümleler hayatımızı ciddi manada etkilemektedir. Bilinç altımızda ilişkilerimize karşı beslediğimiz, olumsuz cümleler ve cümlelerin negatif elektrik ilişkileri bazen hiç sebebi bilinmeden çıkmazlara sürükleyebiliyor.
Hayatınızı yada ilişkilerinizi şöyle bir gözden geçirince kullandığımız olumlu cümlelerin sayısı olumsuzlardan daha az ise sıkıntı var demektir. Bu da ancak bilinç altınızı tekrar programlayarak giderilecek bir durumdur. Bilinç altınızı programlamakla hem hayatınızın hem de ilişkinizin seyrini değiştirebilirsiniz.
Evet olumlama, aslına dua demektir demiştik… Dua’lara olan inancımızla bu durum birleşince aşağıdaki olumlamalardan ilişkiniz ve kendiniz adına güzel sonuçlar alacağınızı düşünüyorum. Yalnız 21 gün sıkılmadan, usanmadan, ertelemeden sabah ve akşam yatmadan tekrar etmek bu olumlamaları yapmanın en önemli ayrıntısıdır. Aşağıdaki olumlamalara kendinizde ekler ilave edebilir kendi olumlamalarınızı oluşturabilirsiniz. İşte Mutlu ilişki için olumlama;
İlişkimde güvendeyim.
Sevdiğimle emin ve güvende hissediyorum.
Sevdiğimle güveniyorum.
Kıskançlığımı Yeniyorum.
Sevdiğimle daima açık ve dürüstüm
İlişkim güven ve dürüstlük üzerine kurulu
Sevdiğime her zaman doğruları söylüyorum.
Sevdiğim beni seviyor.
Sevdiğim bana değer veriyor.
Sevdiğim beni önemsiyor.
Sevdiğim bana karşı dürüst.
Sevdiğim her zaman güvenirim.
Sevdiğim bana her zaman güvenir.
Sağlıklı bir ilişkiden keyif alıyorum.
Sevdiğimle ve ben daima duygularımızı konuşuruz.
Biz sağlıklı bir ilişkiden keyif alıyoruz.
İlişkime bağlıyım
Sevdiğime bağlıyım.
Sevdiğime karşı her zaman açığım.
Biz birbirimize her zaman açığız.
İlişkim güven ve dürüstlük üzerine kurulu
Bizim ilişkimiz güven ve dürüstlük üzerine kurulu.
Sevdiğimle birlikte ileriye, geleceğe bakıyorum.
Sevdiğim benim pozitif bakış açımı takdir ediyor.
Sevdiğim benimle gurur duyuyor.
Sevdiğim ve ben birbirimize huzur veriyoruz.
Sevdiğim insanın, her geçen gün bana karşı sevgisini daha çok hissetirmesini seçiyorum.yaşıyorum.
Sevdiğim insanla her geçen gün birbirimize,ilişkimize,ailelerimize daha fazla saygı duymayı seçiyorum,yaşıyorum.
Sevdiğim insanla, her geçen gün birbirimize olan sevgimizden, ilişkimizden eminlik yaşamayı seçiyorum.yaşıyorum
Sevdiğim insanın, her geçen gün bana karşı ilgisinin daha fazla olmasını seçiyorum.yaşıyorum
Sevdiğim insanın, her geçen gün bana daha fazla değer vermesini bana daha aşk dolu bakmasını seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanın, her geçen gün beni hayata duruş şeklimi,fikirlerimi,düşüncelerimi,davranışlarımı daha fazla önemsemesini seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla ilişkimiz her geçen gün daha güvenli ve dürüstlük üzerine kurulu olmasını seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla her geçen gün ilişkimizde her şeyimizi paylaşmamızı seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insan ,her geçen gün benim hayattaki,işimdeki Başarımdan gurur duymasını,beni takdir etmesini seçiyorum yaşıyorum
Sevdiğim insanla her geçen gün ilişkimize daha bağlı olmayı seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla her geçen gün daha fazla telefonda konuşmayı birbirimizin sesini duyunca daha mutlu,daha Başarılı, olmayı seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla ilişkimize her geçen gün ileriye ,geleceğe doğru bakmayı seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla her geçen gün birbirimizle sohbet etmekten, konuşmaktan,birlikte eğlenmekten, daha fazla zevk almayı seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla her geçen gün birbirimize daha fazla huzur vermeyi,birbirimize sakinlik vermeyi seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insan her geçen gün bana kadın olduğumu hissettirmesini seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanın her geçen gün bana daha fazla hayranlıkla bakmasını seçiyorum,yaşıyorum.
Sevdiğim insanla her geçen gün birlikte birbirimize daha fazla güven vermeyi seçiyorum yaşıyorum
Sevdiğim insanla her geçen gün daha fazla sosyal
olmayı,arkadaşlarımızla,ailelerimizle,birlikte vakit geçirmekten zevk almayı seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla birbirimize her geçen gün daha merhametli,daha şefkatli olmayı seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla her geçen gün birbirimize daha özgür olmayı seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla her geçen gün aynı evin içinde huzurlu,mutlu,sağlıklı,değerli,bolluk bereket içinde olmayı seçiyorum.yaşıyorum.
Sevdiğim insanla birlikte muhteşem, eğlenceli, kalabalık, bir düğünümüz,olmasını seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanın her geçen gün bana daha fazla güzel sözler,iltifatlar etmesini seçiyorum yaşıyorum.
Sevdiğim insanla her geçen gün aşkı, sevgiyi, mutluluğu, huzuru, sohbeti, muhabbeti, bolluk bereketi kendimize hayatımıza çekmeyi seçiyorum.biz çok mutlu , huzurlu, sağlıklı, aşk dolu sevgi dolu,saygı dolu,neşe dolu bir ilişki yaşmayı seçiyorum.
sevgiyle kalın
Siz Kimseyi Değiştiremezsiniz; Fakat Değişimin Sebebi Olabilirsiniz
SİZ KİMSEYİ DEĞİŞTİREMEZSİNİZ;
FAKAT DEĞİŞİMİN SEBEBİ OLABİLİRSİNİZ
”İnsan Hayatta Kendisinden Başka Kimseyi Değiştiremez” Bu cümle en çok tekrarladığım cümlelerden birisi… Farkındalığı yüksek olan kişilerin kendini değiştirdiğinde dünyasını değiştireceği, bilerek, değişim için kolları sıvadığı tepkiler alırken, bazen de, kızılıp belki içten içe öfkelenilen tepkiler alıyorum ”Sorun bende değil ki ben niye değişeyim, değişecek sorunlu olan ” denebiliyor.
Haklısınız doğrudur; Elbette insanlar değişir. Fakat siz söylediğiniz yada rica ettiğimiz için değişmezler. Kişiler sadece ve sadece kendileri istedikleri zaman değişir. Aslına bakarsanız karşı tarafa ne kadar değişme noktasında ısrar edersek, değişime karşı o kadar direnç gösterdiklerinin farkına varırız. Ve siz ısrar ettikçe direnç daha da artar.
Yapılan ısrar çok iyi niyetli olmuş olsa da, farkında olmadan, karşı tarafın kendi özgür iradesi ile değişimini engellersiniz. Ne zaman ki istek ve ısrarlarınızdan vazgeçtiniz; Artık değişim için adım atma, karşı tarafın iradesine geçer. Tabi bu kesin değişecek anlamına gelmez, fakat değişip değişmeme özgürlüğü kendi seçimi olmalıdır. Size ve ısrarlarınıza dayanamayıp verilen sözler sadece anı geçiştirmedir. Maalesef kendisinin bulmadığı yada karar vermediği yöntemler kişiyi değiştirmez. ”Kişi kendi değişime karar verir ve kimse kendinden başkasını değiştiremez”
Değişime SEBEP OLMAK
Emin olun ki kimse şuana kadar kimseyi değiştirememiştir. Fakat başka bir açıdan bakacak olursak, ”Birisi bir diğerinin, değişimine sebep olabilir” Değiştirmek ile değişimine sebep olmak arasında çok ciddi bir fark vardır. Biri karşı tarafı değiştirmeye çalışırken, biri onu değiştirmek için kendini değiştirir yada kendindeki bir şey karşı tarafın değişmesine sebep olur.
İlişki yada yaşam koçu çalışmalarına katılan danışanlarımın kafasında en büyük soru işareti tamda burasıdır. ”Sevinç Hanım benim değişmemin ilişkime ve yaşamıma ne katkısı olabilir, diğer herkes aynı kaldıktan sonra, ben; onlar değişsin istiyorum” Evet kendilerince de haklılardır. Fakat değişmez bir kural var, oda ”Biz kendimizden başka kimseyi değiştiremiyoruz” kendimizi değiştirmemiz ise, hem ilişkimizde,hem de hayatımızda çok ciddi değişimler meydana getiriyor. Başta da dediğimiz gibi kendimizdeki değişim başkalarının değişimine sebep oluyor.
Karşınızdakilere Daha İyi Olma İsteği Verin
Biliyorum kafanız karıştı. Bir örnekle açıklamaya çalışıyım.
”Benden Bu Kadar” (As good as it gets) filminde Jack Nicholson’ ın canlandırdığı Udall Karakterini izleyenler hatırlayacaktır. Filmin başında Udall ile karşılaştığımızda iğrenç, kaba, inanılmaz biçimde ben merkezci ve obsesif-kompulsif kişilik tanısı konulmuş bir kişidir. İnsanları şaşırtmaktan ve aşağılamaktan sapıkça bir zevk alan ve bu konuda oldukçada ustalaşmıştır. Udall iletişim kurduğu herkese hakaret edip, aşağılamakta ve bu huyundan dolayı herkesi kendinden uzaklaştırmaktadır. Ki karakter çok zekidir davranışlarının ve bunların nelere yol açtığının da farkındadır. Ancak durum umurunda bile değildir. Çünkü bay Udall için tek önemli olan kişi kendisidir.
Fakat film ilerledikçe Udall umurunda olan bir başkası daha olur. Her zaman gittiği restorantta kendisine hizmet eden garson Carol (Helen Hunt) karakterine aşık olur. Bir dizi beklenmedik olay gelişir ve bu ikili kendilerini bir akşam yemeğinde baş başa bulurlar. Udall bu sefer muhtemelen yaşadığı heyecan ve gerginlikten dolayı istemeden Carol’u aşağılar. Ve Carol bir özür yerine Udall dan gerçek bir iltifat ister.
Bu durum Udall için çok önemlidir. Bilir ki tek ve ufak yanlışıyla Carol masadan kalkıp arkasına bakmadan gidecek ve aşkını kaybedecek. Bunun tek şansı olduğu için kafasını toparlayıp düşünmeye başlar. Yine her zamanki gibi şaşırtan sözlerle cümlesine başlar. Doktoru ona her gün alması gereken ilaçlar vermiştir.
”İlaçlardan nefret ederim” diye başlar. ”İlaçlar çok tehlikeli şeylerdir. Nefret ederim. Burada nefret ederimi ilaçlar için kullanıyorum tabi..” Daha sonra Carol’a bir önceki karşılaşmalarında, kendisine ne söylemiş olduğunu hatırlatır. Carol gecenin bir vakti, yağmurdan ıslanmış, ancak söyleyeceğini de kafasına koymuş bir vaziyette Udall’in kapısını çalar ve ”Seninle asla birlikte olmayacağım” demiştir. Carol’in bu tavrı Udall’a , kaba davranışları ile Carol’in gözünde ne kadar itici olduğunu anlamasını sağlamıştır. Tam gözlerinin içine bakarak şöyle der; ”Ertesi gün ilaçlarımı almaya başladım, işte sana iltifatım budur”.
Fakat Carol anlamaz. ”Şimdi bunun neresi iltifat” der. Udall biran için duraksar ve açıklamaya başlar.
”BANA DAHA İYİ BİR ADAM OLMA İSTEĞİ VERİYORSUN” der. Carol yumuşar ve gülümseyerek şöyle der; ”BU HAYATIMDA DUYDUĞUM EN GÜZEL İLTİFATTI”
Filmi ve Jack Nicholson’ ın karakterini hatırlayanlar Udall için, İlaç almaya başlamasının ne kadar önemli ve büyük çaba gerektiğini bilir. Ve Carol’ın bunu ondan istediğinde yada ısrar ettiğinde reddedileceğini bilirsiniz. Bunu kendiliğinden ama Onun yüzünden yapmıştı. Daha iyi bir insan olabilmek için Carol onun sebebi olmuştu ama tercih kendinindi.
Sizin Hayatınızda da Udall gibi kişiler olabilir. Aynen bu filmdeki gibi; Bizlerde hayatlarımızda, ailemizde, ilişkilerimizde yaşadığımız sorunlarda kendimizden başkasını değiştiremeyiz. Fakat sizin değişiminiz, karşınızdaki kişilerin değişiminin sebebi olabilir.
İlişkilerde Aldatma
İLİŞKİLERDE ALDATMA
Günümüzde kadın erkek aldatmaları oldukça artmış durumdadır. Araştırmalara göre ilişkilerde aldatan kadın da olsa erkek de olsa aslında duygusal boşluklarından ve inançlarındaki eksiklerden kaynaklı. Buna isterseniz ilişkilerine olan inançları diyin, isterseniz kendi ahlakı inançları diyin her neyse sadakatlerine sebep eskisi kadar güçlü olmadığı ortadadır aslında.
Sebep bu olmasına rağmen yine yapılan anket ve araştırmalarda; kadınlara neden aldattığı sorulduğunda başka birini aşık olduğunu söylerken, erkek de ise karşı cinsin cazibesine kapıldıkları için aldattığını iddia ediyor. Görüldüğü gibi Kadın ve erkeğin aldatma nedenleri bile birbirinden çok farklı.
”Kadın olsun , Erkek olsun Aldatmanın hiç bir şekilde haklı sebebi yoktur.”Öncelikle Kişilerin belli inanç ve ahlak anlayışını benimsemeleri gerekir buradaki eksiklik kişileri aldatmaya daha fazla iter. Tabi ki aldatma noktasına gelecek kadar, bağları kopmuş İlişkilerde aldatma yerine her dürüst ve erdemli insan gibi konuşup ya sorunlarına çareler bulmayı yada ayrılığı seçmeleri en doğru olandır.
Her ne kadar aldatma denince akla ilk erkeklerde gelse de; kadınlarda aldatma konusun da diğer bir çok şey gibi, erkeklerle yarış halinde maalesef… Son yapılan araştırmalar, kadınlarında artık erkekler gibi mutluluğu dışarıda aramaya yöneldiğini gösteriyor. Erkekler ile kadınların aldatma noktasında tek farkı ise kadınlar evliliklerinde her şey yolunda gidiyorsa, eşine aşıksa yada seviyorsa aldatmaya kalkışmıyorlar. Yine erkeklerin belki de en büyük aldatma bahanesi olan; sıradanlaşması yada eski tutkunun kalmaması kadını aldatmaya iten nedenlerin ilkleri arasında değil. Aslında şunu demek daha doğru olur, Kadınlar ilişkilerinde sorun yaşayıp ilk karşılaştıkları hayal kırıklığında başka arayışlara geçmektense ilk önce ilişkisini tamir için oldukça çabalıyor. Problemi çözememek direncini kırıyor ve arayışa geçiyor.
İlgisizlik erkelerin de çok yakındığı bir konu ve aynı şekilde kadınlar içinde… ilgisizlik ve eşi tarafından ilk günlerde ki gibi önemsenmeme, kadınlar için de çok hassas bir konu. Yapılan araştırmalar kadınların elbette aşk ve tutkuya ihtiyaçlarının ilk sıralarda olduğu fakat en az bunlar kadar şefkat, güven ve ait olma duygularına ihtiyaç duyduğunu kanıtlıyor. Kendi eşiyle olan İlişkisinde bu duyguları bulamayan kadınların, kendisini önemseyen, mutlu etmeye çalışan, ve kendinin kadın olduğunu hatırlatan karşı cinse meylinin olduğu gözlemlenmiş. Kadını eşi görmezden gelip yaşadıklarını, sorunları yok sayıyorsa, bu kadınlar da bir kaçış yolu olarak eşini aldatıyor. Kadın için sevgi, aşk; her daim ilgi, alaka, problemleri paylaşmak, sahiplenilmek, anlaşılmak ve konuşabilmek demektir. Erkek bunları yapmadığında, bana lütfen sana sadık kalmam için yardım et, sana, senin ilgine, alakana ihtiyacım var çığlıklarını ve ısrarları görmezden geldiğinde kadın çözümü başka bir ilgi kaynağına yönelmekte bulabiliyor.
Erkekler Neden Aldatır
Genelde bildiğimiz gerçek hep erkekler ilişkilerinde ilk hayal dünyasından çıkandır. Fakat gerçek böyle değildir. Evlilikler de tabi ki istisnalar hariç genelde hayal aleminden çıkıp, gözlerini gerçek dünyaya açan ilk taraf aslında kadınlar oluyor. Ve bu hayal dünyasından çıkmak kadını heyecandan uzaklaştırıp, eşine yeterince ilgi göstermeyip, bakımlı kadın havasından uzaklaşabiliyor. Erkekler ise O ilişkilerindeki ilk günkü kadını arıyor. Eşinden ilgi, anlayış, kendisine heyecan veren bakımlı kadın olmalarını istiyorlar. Ve bunu bulamadıkların da erkekler aldatma yoluna doğru ilerliyorlar.
Erkekler kendine tapan ve onun için her türlü özveriyi gösteren kadının, artık kendini eleştirmesine, kontrol etmeye çalışmasına, birde duygusal ve cinsel isteklerini zorunlu oldukları için yapıyormuş tavrından çok rahatsız oluyorlar. Dünya çapında yapılan araştırmalar da gösteriyor ki; erkeklerin aldatmasında ki en büyük neden yeni biri tarafından değerli ve önemli hissettirilmek. Erkekler eşlerinin fiziksel olarak kendilerini önemsememesini, kilo almalarını yada artık evliyiz beni böyle kabul edecek tavrını bir tehdit yada kendisini önemsemediği olarak algılıyor. Erkekler yaşlanmaktan kadınlardan daha fazla korkarlar. Ve bu önemsenmeme hali onlarda yaşlanma korkusu olarak ortaya çıkar. Kendini yaşlı hissettirmeyip , güçlerini kabul eden ve onları memnun etmeye çalışan birine ilgi duymaya başlarlar.
Evet bunlar aldatma sebebi olmamalı sadece çözülmesi gereken sorunlar olmalı; Kişiler kolayı ve yanlış olanı değil. Kendileri ve aileleri için en doğru olanı seçmelidirler. Unutmamak gerekir ki ”Yanlış bir yol bizi doğru ya ulaştırmaz ”. İlişkilerinizde içinden çıkamadığınız ve çözüm aradığınız yerde ilişki koçundan yardım almak en sağlıklı kararlardan biridir.
Beslenmeyen İlişkiler Ölür!
BESLENMEYEN İLİŞKİLER ÖLÜR!
İlişkilerin bize mutluluk vermesi için sağlıklı ve nitelikli olması gerekir. Aynen bütün canlı varlıklar gibi aslına bakarsanız ilişkide canlıdır. Nasıl ki yaşayan her canlının beslenmeye ihtiyacı var ilişkilerin de beslenmeye ihtiyacı vardır beslenmeyen ilişkiler ise ölmeye mahkumdur. Bu gün sağlıklı ilişki için neler yapılabilir beslenme yolları nelerdir bunların üzerinde durmaya çalışacağız.
Boşanma olaylarının artması yada boşanma ile bitmese de bir çok danışanımın bize ulaşma sebebinin ilişkilerindeki sorunların artmasından kaynaklandığını gözlemliyorum. Peki günümüzde sağlıklı bir ilişki yürütmek gerçekten çok mu zor? Sorunlu ilişkilerde nerede yanlış yapıyoruz? Sağlıklı bir ilişki yürütmenin püf noktalarına gelin bir de beraber bakalım.
En Büyük Problem Güven Eksikliği
daha önceki yazılarımdan birin de ilişkilerdeki 6 temel ihtiyaçtan bahsetmiştim. Duygusal ihtiyaçlar yemek ,içmek, nefes gibi hayatta olmazsa olmaz, eksikliğinde kendimizi yarım hissettiğimiz ihtiyaçlardır. Şöyle sıralayabiliriz; 1-Güven ihtiyacı, 2-Emin olmama ihtiyacı, 3-Farklı olma ihtiyacı, 4-Benzer olma ihtiyacı, 5-Gelişme ihtiyacı, 6-Katkıda bulunma ihtiyacı. Burada sizin de gördüğünüz gibi güven ihtiyacı en başta gelmekte. İlişkide çiftler aralarında olan güven problemi çözülmediği taktirde o ilişki bugün yada yarın yıkılmaya mahkumdur. Güven oluşturulduğunda ilişkide, diğer basamaklara daha kolay adapte olunabilir
Evlilik Beraberliğin Garantisi Değildir
Başta da dediğimiz gibi nasıl ki her canlının beslenmeye ihtiyacı var, ilişkilerin de beslenmeye ihtiyaçları var. Ve ilişkilerin besin kaynağı da bu saydığım 6 temel ihtiyaçtır. Bu ihtiyaçların her biri ilişki için olmazsa olmaz gibidir. Bu ihtiyaçları giderilmeyen bir ilişki ölmeye mahkumdur.
Ne yazık ki evlilik adına atılan imza, sanki artık beraberliğin sonsuza kadar garantisi gibi algılanıyor. Maalesef çiftler evlenmeyle beraber sanki ilişkilerini garanti altına aldıkları düşüncesi, evliliklerinde ki ilişkilerini besleme ile ilgili çalışmaları umursamamaya yol açıyor. Daha fazla ”Beni seviyor musun” soruları soruluyor. işte tam burada ciddi bir problem var demektir. Sevildiğinden emin olan hiç kimse beni seviyor musun? diye sormaz. Çiftlerin ilişki adına beslenilmesi gereken temel ihtiyaçlarda bir doyumsuzluk olduğu ve çiftler tatmin olamadığı için, sorgulama ihtiyacı görülmektedir. Çünkü diğer taraf seni seviyorum dese de aslında ihtiyacı olan bu söz değil ilişkideki asıl temel ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.
İlişkilerinizi bu tarz durumlara sokmamak için evliliği bir garanti olarak görmemenizi ve ilişkilerinizi bir rutine sokmaktansa her gün yeni şeyler katmanızı tavsiye ederim. Bazı ilişkilerde ise çiftler tek noktaya odaklandığı için, ilişki de genel olan sorunları göremeye bilirler. Bence ilk sorunlar çıktığı noktada bir uzmana gitmeleri en doğrusu. Geçer gider umuduyla ilişkiyi olumsuz bir süreçte devam ettirmemek gerekiyor.
Hatta bizim tavsiyemiz; Evlenmeden önce, bilinçli şekilde bir uzmandan bilgiler alınırsa, ilişki daha sağlıklı bir şekilde başlar. Hiç vakit kaybetmemiş, birbirlerini hırpalamamış olurlar. Profesyonel bir kişinin yardımı her zaman işe yarar.
Erkeklerin Rahatlıkları İlişkilerde Sorun Oluşturuyor
Kadınlar ilişkilerinde sorunlar yaşadıklarında çözüm bulmaya kitaplar, dergiler karıştırmaya başlıyorlar. Fakat erkekler sorun olduğunu hemen kabul etme yanlısı değiller. Bu yüzden kadınların durumu daha zor geçiyor. Kadının ev, iş, çocuk gibi birçok sorumluluğu var. Bunların altında eziliyor. Erkekten beklenen sadece iş sahibi olması. Erkek iş sahibiyse, yapması gerekeni yaptığını düşünüyor. Eğer işi iyiyse, aile düzenini kurmuşsa, o düzeni bozmak istemiyor. Kadının yaşadığı sorunun da çok farkında olmuyor. Kendince görevini yapıyor. Kadın da bir noktada bunalıyor ve arayışa çıkıyor.
Burada hanımlara özellikle tavsiyem; eşinizi de sizin gibi ilişkinizin içine sokmak ve ilişkinizi beslenmesine katkıda bulunmasını istiyorsanız, dikteler ve suçlamaları bir köşeye bırakın. Ve neler hissettiğinizi paylaşın. Duygularınızı paylaşın. Duygu varsa ilişkide umut da vardır. Bu duygu kızgınlık ve öfke bile olabilir. Bu o ilişkinin hala ölmediğini gösterir.
İlişkinin Öldüğünü Nasıl Anlarız?
İlişkinin de ölme süreci vardır. Bu sürece gidildiğinin belirtileri ise; ilk olarak tepki aşamasında ortaya çıkar. Tepki ile kabul etmeme tahammül edememe kendini gösterir. Tepki aşamasının ardından kızgınlık aşaması gelir. Eşler bu süreç de diyalogdan uzaklaşırlar sadece sessiz kızgınlıklar, birbirlerini görmeye tahammül edememe, terslemeler başlar. Kavgalar, çatışmalar, bağrışmalar bu dönemde ortaya çıkar. Sonra da reddediş başlar. Eğer yataklar üç aylığına ayrılmışsa, hiçbir cinsel ilişki kurulmadıysa zaten bu ilişki artık ölme noktasına gelmiştir. ”Ev arkadaşı çiftler” yani aynı evi paylaşıp, ev arkadaşlığı yapan hatta arkadaş dahi olamayan günümüzde, çift sayısı oldukça fazladır. Ki bunlar bir arada da görünse ilişki çoktan ölmüştür.
Sorunlu evliliklerin artma sebeplerine bakıldığın da; Artık katlanma oranı azaldı diye düşünmek daha doğru. İnsanlar kendilerini daha fazlasına layık görmeye başladı. Fakat siz kendinizi değiştirmediğiniz sürece daha fazlası da sizi mutlu etmeyecektir. Bilinçlenmeye doğru bir gidiş var ama toplumun küçük bir azınlığında görüyoruz, bu bilinçlenmeyi. Bilinçlenme adına eşler destek alabilir, Eğitim programlarına katılabilir, Daha fazla birbirlerini dinlemeyi ve kendini iyi ifade etmeyi öğrenmelidirler.
Uzun Süreli Evliliklerde Cinsel Uyumun Etkisi
Evlilikte uyum her şekilde elbette önemlidir. Kimse evliliğinde %100 uyumu yakalamak zorunda değil fakat evliliklerin uzun soluklu ve sağlıklı iletişim ile devam etmesi için uyum önemlidir. Çiftlerin uyumlu olmasını destekleyen faktörler vardır. Cinsellik ise bu uyumun %70 ‘ini etkileyen en mühim faktördür. Evlilik kişilerin sevmek, sevilmek gibi bir çok ihtiyaçlarına cevap verdiği gibi, iki farklı cinsin hayatlarını birleştirmeleri, karşılıklı olarak cinsel kimliklerinin ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini gerektirir.
Eşler cinsel ilişki ile birbirlerine sadece sözle hitap etmenin ilerisinde bedenle de ifade ettikleri, birbirlerine çok daha yakın olurlar. Nasıl ki bu iki kişinin birbirinden farklı iletişim ve ilişki kurma tarzları olduğu gibi cinsellikde de son derece özel ve kişilerin kendine has ilişki kurma tarzları, beklentileri vardır.Kişinin cinsel yaşamı biyolojik yapısından, yaşam koşullarından, içinde yetiştiği ve yaşadığı kültürel çevreden etkilenir. Bu nedenle de sorunsuz, uyumlu bir cinsel yaşam için neyin gerekli olduğunu, cinsellikte neyin normal neyin ise anormal olduğunu söylemek oldukça zordur. Aslına bakarsanız; Eşlerin cinsel yaşamında olması veya olmaması gerekenler iki kişinin beklentisine bağlıdır diyebiliriz. Bu beklentilerin anlaşılması için eşler arasında açık bir iletişim olması gerekir. Beklentilerin anlaşılması ve ortak bir noktada buluşulması hemen olmaz, evlilikte cinsel uyum zaman alır , bunun için çaba harcamak ve eşlerin birbirine karşılıklı açık olmaları şarttır.
İletişimin Cinsellikteki Önemi
Şunu çok duymuşuzdur; ” İncir çekirdeğini bile doldurmayan sebeplerden ayrıldılar” Evet görünürde böyledir, fakat içte dışarıdan çok daha derin yaralar olabilir evliliklerde. Yapılan araştırmalarda çiftlerin sebepsiz gibi görülen çoğu tartışmanın altında birbirlerine bile belki itiraf edemedikleri cinsel beklentiler ve doyumsuzluklar bulunmaktadır. Evliliğin bütününün sağlıklı olması için hem eşler arasındaki iletişimin iyi olması elbette çok önemli, fakat aynı zamanda cinselliğin de sorunsuz gitmesi gerekir. Cinsel ilişkilerin düzensizliği iletişimlerini etkilediği gibi, iletişim eksikleri de cinsel sorunlarının yada beklentilerinin konuşulamaması gibi, sebepler doğuracağından, her iki alandaki sorunlar da birbirini etkiler. Yine araştırmalar; cinsel işlev bozuklukları ve evlilik sorunlarının çoğunlukla bir arada görüldüğünü ortaya koyuyor.
Yine şuna benzer yanlış söylemler duymuş olabilirsiniz .”Birbirini seven, iyi anlaşan çiftlerin cinsel yaşamları da iyidir” diye düşünmek yanlış bir inanış, evlilik uyumunun iyi olması eşlerin cinsel sorun yaşamalarına engel değildir. Yine aynı şekilde ”Cinsel yaşam iyi ise evlilik iyi gider” demek de yanlıştır, cinselliğin iyi olması evliliğin bütününün de mutlaka iyi gideceğini göstermez. Gerçek olan şu ki; eşler arasındaki ilişki uyumluysa cinsel sorunlar çözülebilir ve cinsel uyum sağlanabilir. Çünkü sorun çözme önemli bir ilişki kurma becerisidir, dolayısıyla evlilikte ve cinsellikte mutluluk çiftlerin iletişim becerileri ile ilişkilidir.Tabi ki bazen tam tersi de olabiliyor, iletişimde yada farklı anlaşmazlıklar devam ederken cinsellikle alakalı sorunlar bir uzman ile çözüme gidildiğinde, diğer ilişkilerde daha kolay çözüme ulaşabiliyor.
Cinsel Uyum Çok Önemli
Sonuç Olarak diyebilirim ki; Evlilikte cinsel uyum süreci, aynı zamanda birlikte öğrenme sürecidir ve iletişim gerektirir. Sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam için eşlerin sorunlarını konuşabilmeleri, bundan çekinmemeleri, cinsel konularda bilgilenerek hem cinselliği hem de birbirlerini tanımaya çalışmaları gerekmektedir.Böylece evliliklerini hem cinsel hem de iletiş yönünden çok daha sağlıklı ve uzun ömürlü yaşayabilirler.
Kimler ilişki koçu Tercih etmeli?
İLİŞKİ KOÇLUĞU
İnsan doğumuyla beraber hayatını sürdürmek için bir ilişkiler yumağı içene girer. Sosyal bir varlık olan insanın hayatını sürdürmesi için bu kaçınılmazdır. İnsanın çevresi ile olan ilişkisi onun psikolojisini, hayatından aldığı zevki ve tatmini belirler. Bu yüzden sağlıklı ilişkiler kurmak kişilerin hayat kalitesini arttırmak ve sağlıklı bir yaşam sürmek adına oldukça önemlidir.
İlişki koçluğu; Yaşam koçluğunun dallarından olup, hayatın her alanına hitap eder. Doğu ilişkiler kurabilme adına, yeni ve çözüm odaklı yöntemlerle ilişkilerinize bakış açınızı değiştirir. İlk öncelikle kişilerin kendi hayatlarına ayna tutmasını sağlayıp, kendileriyle olan ilişkisini ve bu ilişkinin dışarı yansıyan durumunu görmelerine ve değerlendirmelerine çalışır. Bu şekilde ilişki koçuyla çalışan Danışanlar; Özel ve iş yaşamlarında kendi ilişki tarzlarına dışarıdan bakıp, ilişki koçlarının desteği ile ilişkilerinde sağlıklı değişimler yapabilirler. Burada amaç ilişkileri dengede tutmak ve ilişkilerin istenilen biçimde sürdürülmesini sağlamaktır.
İlişki Koçu; Danışanın güçlü yanlarının dengelenmesi ve zayıf yanlarının tespit edilip geliştirilmesi noktasında, yeni bakış açılarının farkına varmasında destekleyici süreç uygular. Danışanının kendisine dışarıdan bakması sağlanıp iletişim kurduğu kişi ve kurumlarca daha iyi anlaşılabileceği iletişim ve davranış teknikleri bulmasını sağlanır.Böylece kişi daha az enerji harcarken zamanı en iyi şekilde kullanıp daha sağlıklı ilişkiler kurabilir.
İLİŞKİ KOÇLUĞU HANGİ KONULARI İÇİNE ALIR
İlişki koçluğu bir çok konuyu içine alır.Özellikle duygusal ilişkiler kişilerin hayatındaki diğer ilişkilerini olumlu ve olumsuz yönde çok ciddi etkiler. Bu yüzden başta kişiyi duygusal yönden etkileyen ilişkiler olmak üzere,sosyal ilişkiler , iş hayatındaki ilişkiler, aile içi ilişkiler olarak ele alına bilir.
DUYGUSAL İLİŞKİLER:
Duygusal ilişkiler de koçluk şu sorunları çözüme ulaştırmaya çalışır.
Bekarsanız: İlişki koçu; Evlilik kararı vermeden önce hazır olup olmadığımızdan emin olmak, Kendimizi iyi değerlendirmek ve açıkça ifade edebilmek, Sorun olacağını düşündüğünüz yönleri ortaya koymak, Karşı taraftan ne beklediğimizi net olarak bilmek ve tabi karşı tarafın sizden ne beklediğinden emin olmanızda size yardımcı olur. İlişkinizi sağlam ve emin adımlarla evliliğe dönüştürme yolunda ilişki koçunuz yol arkadaşlığı yapacaktır.
Evlilik sürecine gelmeden; Bu kez farklı olacak diye başladığınız ilişkilerinizin sonu hep hüsran mı oluyor? İlişkilerinde problemler yaşayıp sağlam ilişkiler kuramıyorsanız, Karşı cinsle iletişim kurmakta güçlük çekiyorsanız, Kadınları/erkekleri anlayamıyorsanız, Kadınlar/erkekler konusunda şanssız olduğunuzu düşünüyorsanız, Geçmiş ilişkilerinizi tekrar tekrar farklı kişilerle yaşıyorsanız, aşkı, tutkuyu, alışkanlığı sevgiyi birbirinden ayıramıyorsanız yada sorunlu bir ilişkiniz var ve bunu sağlıklı bir şekilde sonlandırmak istiyorsunuz, ilişki koçu ile çalıştığınız da bu sorunlar artık sizin için sorun olmaktan çıkacaktır.
Evli iseniz: İlişki Koçu; Eşinizle benzer ve farklı yönlerinizi belirlemeniz de, evlilikten beklentilerinizi açık ve net olarak dile getirme noktasında, evliliğinizde yada beraberliğinizde sorunun gerçek sebebini görebilme noktasında, cinsel olarak yaşadığınız sorunları, eşinizle çözüm yolları aramanızda, kadın ve erkek olarak beklentilerinizin farklı olabileceğini anlamanızda ilişki koçu karanlık noktalara ışık tutarak ilişkinizi aydınlatmanızı sağlayacaktır.
Eşiniz tarafından anlaşılmadığınızı mı düşünüyorsunuz? İlişkilerin ilerleyen yıllarında, Eşinizle birlikteliğiniz tekdüze hale gerdiğini düşünüyor olabilirsiniz, ve artık ”Mutlu aşk yoktur” sözüne inanıyor olabilirsiniz,yada Evlilik içinde yalnızlık duyuyorsunuzdur, İlişkinizde dengeyi sağlamak ve huzuru yakalamak adına kendi ve Eşinizin farkındalığının arttırmasını istiyor olabilirsiniz. İlişki Koçu; Bu ve benzeri duygusal sorunlarınıza, çözüm getirebilmek ve bakış açınızı değiştirme de size destek sağlayacaktır. Ve gelecek adına daha emin ve sizi mutlu eden beraberliği yakalamanızda size destek olacaktır.
AİLE İÇİ İLİŞKİLER
Sağlıklı aile ilişkileri sağlamak da , aile içi iletişim sorunların çözümün de, aile bireylerinin bireysel becerilerinin gelişmesinde, Yaşamdan alınan manevi tatminin kalitesini arttırmak da, çocuk-anne -baba ilişki üçgeninde ilişkileri dengelemede ve ailenin çevresi ile olan iletişimini olumlu yönde geliştirmede ilişki koçu aktif rol alır.
SOSYAL İLİŞKİLER
İlişki koçu; Kendinize dürüstçe bakabilmenizi, karşılaştığınız sorunları abartmadan gözünüzde büyütmeden çözümleyebilmenizi sağlar. Arzu ettiğiniz şekilde fakat dengeli bir hayat tarzı için ilişkilerinizin sorumluluğunu almanız ve daha etkin iletişim kurma noktasında sizi destekler.Kendine uygun sosyal çevre ve arkadaşları seçmede kişilerin kriter ve değerlerini ortaya çıkarmalarına yardımcı olur. İlişki Koçu ile çalışma kişilere arkadaş çevresinde daha girişken ve kendini iyi ifade etme yeteneğini geliştirir. Sosyal paylaşımları arttırır. Uzun vadeli doğru ve sağlıklı dostluklar kurmayı sağlar.
İŞ HAYATINDA İLİŞKİLER
İlişki Koçu; İş hayatında sizin kendinizi daha iyi anlatmanız, karşınızdaki kişileri daha net anlamanız, hem bire bir hem ekip çalışmalarında anlaşmak ve anlaşılmanızı sağlar. Kuracağınız sağlıklı iletişim ile iş hayatınızdaki ilişkilerinize değer katmanızı sağlar. İlişki koçu, iş hayatınızda size iyi dinlemek, daha dinlemek, ve çok daha iyi dinlemek noktasında yardımcı olur. Hedeflerinize giden yolda kendi bireysel kaynaklarınızın farkına varmanızı sağlar. Daha keyifli ve sorunlarınıza çözümler bulan bir süreç ilişki koçu ile mümkündür.
İlişkilerde Altı Temel İhtiyaç (2. Bölüm)
İLİŞKİLERDE ALTI TEMEL İHTİYAÇ (2. Bölüm )
İlişkilerde Farklı Olma İhtiyacı:
Özgün yani farklı olma ihtiyacı insan yaşamında insanı tetikleyen bir güçtür. Yaşamda hiç bir şey bire bir aynı değildir. Yaşam kendini tekrar etmeyecek kadar zengin yaratılmıştır. Bir kar tanesi bir başka kar tanesine benzemez. Kişilerde birbirinden farklıdır. İlişkilerinde bu farklılığı görmek isterler. ”Ben herkesten farklıyım”,” Benim herkesten farklı bir özelliğim var”, ”Ben onun gözünde en önemliyim yada en önemli olmalıyım”, ”O bensiz yapamaz”, ”Ben diğer erkekler gibi değilim”, ”Ben senin bildiğin kadınlardan değilim” gibi sözlerle bunun vurgulandığı zamanlar da olur kimi zaman.
Evet her kişi farklı insanlık tarihinden beri bir kişi tıpa tıp aynı var olmadı. Yaşanan her ilişkide farklı, kimsenin yaşadığı bir diğerine benzemez. Hiç bir evlilikte yada ilişki de ne sorunlar ne mutluluklar bire bir benzemez. Kişilerde onların içinde bulundukları ilişkilerde birbirinden farklıdır.
ilişkilerde, Önemli olduğunu hissetmenin yaygın yollarından biri, İhtiyaç duyulma ihtiyacıyla kendini ortaya çıkarabilir. Özellikle kadınlar; İhtiyaç duyulma yolunu kullanarak çocukları, eşi, hatta anne babaları için kendini paralamak için gerçekleştirir. Burada amaç kendini vazgeçilmez kılarak, önemli olma farklı olma ihtiyacını karşılamaktır. Hatta eşi için farklı olabilmek sadece çocuğunun annesi olma farklılığını hissetmek için çocuk sahibi olmak için uğraşan kadın sayısı inanılmaz şekilde çoktur.
Cevaplamanız gereken soru; ”Siz yaşamda ve ilişkiniz de farklı, özgün, önemli olmak için hangi yolları kullanıyorsunuz?” İlişkilerin sağlıklı olarak devam etmesi için farkındalıkları fark etmek lazım. Kişilerin kendi farklılıklarını ve karşısındaki bireyin farklılıklarını fark edip bunları belli etmesi; sağlıksız önemli ve vazgeçilmeme arayışının önüne geçebilir. İlişkilerinde; Kişiler üretken bir amaca yönelip kalıcı şeyler yapma yolunu seçip birbirlerini hayat amaçlarında desteklediklerinde farklılığı yakalayabilirler.
İlişkilerde Benzer Olma İhtiyacı:
Diyelim ki bir ilişkide birbirinizden çok farklısınız. Siz benzersizsiniz. O zaman ne olur. O zamanda birine ait olma ihtiyacı hissedersiniz. Birbirinizde benzer yerlerin olmaması da sizi rahatsız eder. Evet insanlar farklı olmak isterler Fakat bu aynı şunun gibidir ilişkilerde karanlığı bilmeden aydınlık anlaşılabilir mi ? Farklılıklar bunun için vardır ama kişiler ilişkilerinde sevgi ve ait olma karşısındakine benzeme sanki onun bir parçası olmayı hissetmek de isterler. Sizi birbirinize çeken birbirinize benzediğiniz yanlarınızdır. Ortak noktalarınızdır; ortak yerde buluşturan.
İlişkilerimiz de bazen kendimizi önemli hissetmeyiz. Bu noktada önemli ve özel olmayı talep ettiğimiz de, farkında olmadan eşimizi kendimizden iteriz. Ona ” Sevilmek istiyorum” talebinde bulundukça tam tersi olur. Sevilme isteğini sevme arzusuyla karıştırabiliriz. Eşimiz tarafından sevme arzumuz karşılanmadığında ise kendimizi özel hissetmeyiz. Bu kez de istediğimiz sevgiyi alabilmek için onu sevgi gösterileriyle boğarız. Ve bizden daha da uzaklaşır. Kaçan sevgilinin, eşin arkasından incinmişlik duygusu yaşarız. onu suçlar sevmekten korktu kaçtı deriz onun korktuğu sevginizden değildir, bitmek bilmeyen sevgi dilenciliğinizdir. ”Aşk ve sevgi denilen şey iki insanın birbirine ait olma duygusudur” Aşk ve sevgide kendimizi hem özel hem birine ait hissederiz. Yani benzerimizin yanında hissederiz.
Eğer benzerlik yoksa kişiler bu açığı gidermek için fedakarlığa baş vururlar. Sevdiği kişinin ihtiyaçlarını karşılamak için kendi ihtiyaçlarından vazgeçer yada erteler. Burada önemli olan şu; Verdiğiniz sevgiyi karşılığı faizi ile ödenmesini bekleyip bir borca dönüştürdüğünüzde kendinizi sevilmeye muhtaç konuma getirdiğinizde kaybetmeniz kaçınılmazdır.Sevgide en önemli kural ihtiyacımız olanı eşimize vermektir. Sevilmeye ihtiyacınız varsa sevin. İnsanlar sevmeyi, sevildikleri kişilerle gerçekleştirir.
Kadın erkek ilişkilerinde en kötü durum seven birinin terk edilmesi değildir bunda canınız acır bir süre ama geçer. En kötü durum ait olma ihtiyacınızın az buçuk karşılandığı sonucu değişimi göze alamamaktır. ”Ne terk edecek kadar kötü, ne kalacak kadar iyi durumu”. Bu tarz çiftlerin durumu ise şudur; Değişim için bedel ödemeyi göze alamazlar; kendini doyum ve mutluluk vermeyen ilişkiye devam ettirmenin getirdiği, öfke, kırgınlık, kızgınlık ve yalnızlık duygusunu yaşarlar. Tam bir çaresizlik ve acizlik hali.
Cevaplamanız gereken soru; ”Siz ilişkinizde karşınızdaki kişi ile benzer misiniz ait olma ihtiyacınızı gideriyor musunuz?” Benzer benzeri çeker ve birbirinize ait seneniz ne sevmekte ne sevilmekte zorlanmazsınız. İstediğiniz sevilmekse samimi bir şekilde sevin karşılığında samimi sevgi bulursunuz.
İlişkilerde Gelişme İhtiyacı:
İlişkimizde her şeye sahip olabiliriz ama her gün yeni bir şeyler katıp, her iki taraf da gelişime açık olmazsa ilişki çürür. Gelişimde hayat vardır. ya gelişiriz yada ölürüz. Duygusal, zihinsel ve ruhsal gelişim için kişilerin zaman ayırmaları gerekir. Gelişmek, öğrenmek, bir seçim değil, bir lüks değil, bir ihtiyaçtır. Aynı yemek içmek kadar ihtiyaç.
Bunun için eşlerin birbirlerine gelişimlerine ayıracak vakit ve imkanlar için özgür bırakmalılar. Özgür bireyler gerçekten sever ve gelişir. Gelişen bireyler iyi anne baba olup sağlıklı bireyler yetiştirebilir. Gelişim insanların nefes almasını sağlar kendinize nefes alacak alanlar bırakın.
Cevaplamanız gereken soru; ”Her gün yeni bir şey öğreniyor musunuz? Ayda kaç kitap okuyorsunuz? En son hangi konuda ilişkinizin ve kendinizin gelişimi için bir şeyler yaptınız?” Gelişmek lüks değil ihtiyaçtır. Kendiniz ve ilişkiniz için sizi geliştirecek yollar arayın yoksa gelişmeyen her şey gibi ilişkilerde yok olmaya mahkumdur.
İlişkilerde Katkıda Bulunma İhtiyacı:
Kendimizin dışına çıkarak başkalarına katkıda bulunma ihtiyaçtır. Varlığımızın başkalarına yardımcı olduğumuzu bilmesi; işe yarar insan olduğumuzu hissetme ihtiyacı. Her konumda olduğu gibi ilişkimizde de karşımızdakine yararımız olduğunu hissetmediğimiz sürece mutlu olamayız. Bu Yaşamın her alanında olduğu gibi ilişkilerde de çok önemli bir ihtiyaçtır,eğer yararlı olduğumuzu hissetmezsek, ihtiyaç duyulmaya ihtiyaç duyarız. Eğer eşimizin bize ihtiyacı olmadığını hissedersek farkında olmadan, çocuğumuzun gelişimi pahasına da olsa bize ihtiyaç duyarak büyümesini sağlarız. Çevremizde ne kadar çok vardır değil mi büyüyüp evlendikleri halde halen annelerine ihtiyaç duyan kişiler. kendi kararlarını kendileri veremeyenler. kendileri aile olamayanlar.
Evet eşimizin”iyi ki varsın” demesi onun yaşamına katkımız dokunduğunun kanıtıdır. Ve bu insanı çok mutlu eder.Tabi ki bu katkıyı eşinize verirken bir teşekkür bile beklemeden katkı da bulunmaktan bahsediyorum, Vermenin doğal hazzını aldığınız katkıdan.
Cevaplamanız gereken soru; ”İlişkim de katkıda bulunma ihtiyacımı karşılıyor muyum?” Vermeyi bilmeden almak bencilliktir, verilmeyi bilmeden vermek enayiliktir, verilmek ve vermek birlikte olduğunda dayanışmadır,almak ve vermek alışveriş, Verilmeye de layık olduğunu bilerek ve verilmeyi beklemeden vermek katkıda bulunmaktır.
Bu altı ihtiyacı ne kadar doyum içinde yaşarsak ilişkilerimizde o kadar mutlu oluruz. Eksik ihtiyacınızı tespit edip çözüm yolları bulduğunuzda emin olun hayat daha güzel olacaktır. Çözümlerde kimi zaman zorlanmak oldukça doğaldır böyle durum da bir uzmanla çalışmak en doğru karardır.
Sevinç Karakaya
Devamıİlişkilerde Altı Temel İhtiyaç (1. Bölüm)
İLİŞKİLERDE ALTI TEMEL İHTİYAÇ (1. Bölüm )
Aslına bakarsanız; tüm insanların sorunlarını çözmek için bu temel ihtiyaçlarının doyuma ulaşması şarttır. Kişilerin birbirinden çok farklı sorunları vardır fakat bunun temeline inildiğinde altı temel ihtiyaçta toparlanır. Bunun için nerede yaşadığınızın, hangi ülkede olduğunuzun, ekonomik durumunuzun, hangi çağda yaşadığınızın, hangi dini inanca sahip olduğunuzun, kırsal bir köy hayatı sürdürmenizin yada metropol’ün tam merkezinde olmanızın hiç önemi yoktur bütün insanların bu altı temel ihtiyaca hayatlarında doyuma ulaşmak için ihtiyacı vardır. Tüm insanların temel duygu ihtiyaçları aynıdır.
İlişkilerimizde de bu temel ihtiyaçları karşılamadan karşılıklı doyuma ulaşmamız mümkün değildir. İlişkilerimizde temel ihtiyaçlarımız doyuma ulaştığı oranda mutluyuzdur. Kişiler ilişkilerinde bazen kendini iyi hissetmedikleri durumlar yaşar da bir türlü sebebini bulamazlar. Görünüşte bir sorun yok gibidir, her şey yolunda gibidir, ama bir şeyler huzursuz eder. İçiniz de adını koyamadığınız anlam veremediğiniz, garip bir duygu vardır işte bu kişilerin temel ihtiyacındaki doyum eksikliğinden kaynaklanır.
İlişkinizdeki genel kalite nasıl merak ediyor musunuz? Gelin bu cümleleri sesli bir şekilde tekrarlayalım. Ve dürüstçe kendimize soralım, ben ilişkimde kendimi hangisi gibi hissediyorum …
”İlişkimde Çok mutsuzum”, ” İlişkimde mutsuzum”, ” İlişkimde mutsuz sayılırım”, ” İlişkimde mutsuz değilim, ama mutluda değilim”, ” İlişkimde mutlu sayılırım”, ” İlişkimde mutluyum”, ” İlişkimde çok mutluyum”, ” İlişkimde çok mutlu ve doyumluyum ve buna şükrediyorum”
Size İlişkinizde hangi duyguya kendinizi daha yakın hissettiniz. Tabi ki bir ilişkide istek ve arzularımızın hepsi doyuma ulaşmaya bilir. Fakat ihtiyaçlarımız doyuma ulaşmak zorundadır. Eğer ki bir ilişkide temel ihtiyaçlar sağlıklı ve etik yollarla doyuma ulaşmazsa; Sağlıksız ve etik olmayan yollarla ihtiyaçlarına ulaşma yollarına gider. ” Dikkat edin! Arzu veya istek demiyorum, Temel ihtiyaçlardan bahsediyoruz” Nasıl ki haftalarca aç kalan birinin, sağlıklı yiyecek yemeliyim diye bir arayışı olmaz önüne ne gelirse açlık ihtiyacını karşılamak için yer. Öylede duyguları aç kalan kişilerde sağlıklı yollardan kayma gösterebilirler. Fakat; ”Yetişkin bireylerin hayatlarının her alanında olduğu gibi ilişkilerinde de duygusal temel ihtiyaçlarını bilip bunları kendileri ve eşleriyle çözmeleri gerekir.”
Peki nedir bu İlişkilerde bizi Mutluluğa götürecek temel ihtiyaçlar?
İlişkilerde Güven ihtiyacı:
İnsanların temel ihtiyaçlarından biride güven ihtiyacı. Aynı şekilde ilişkimizde de güven duymak isteriz. Güvenmediğimiz de ne olacağını bilemediğimizden güvenecek bir kişiye ihtiyaç duyarız.
Herkes ilişkisinde güven arar yokluğunu hissettiğinde ise eşine karşı kontrol etme isteği artar. Çünkü bunu kontrol kendinde olursa, eşinin tepkilerini belirleyebileceğini düşünür. Ve böylece kendini güvende hisseder. İlişkilerimizde her şeyi kontrol etme ihtiyacı varsa burada emin olmadığımız şeyler vardır demektir. Güven duygumuzu doyuma eriştirmek için kontrol etme ihtiyacı duyarız. Evlilik Kurumu; insanların emin olma ihtiyaçlarını, doyuma yöneliktir. İnsanların bir çoğu değişmekten korkar, Mevsimler değişebilir her şey değişebilir ama bir değişmemeliyiz diye düşünürler. Rahatlık veren durumun hiç değişmemesini isterler. Bazen de kötü giden evliliklerde yada ilişkilerde sonunu nasıl olacağını bilememek, bitirilmesi gereken bir evliliği sırf alışılmış olanın verdiği eminlik yüzünden kişiler bitiremez. Güven ilişkilerde önemlidir sağlıklı yollarla gelmediği zamanlarda insanlar bunu sağlıksız yollarla baskı , kontrol, gibi yollarla elde etmeye çalışırlar çünkü güven bir ihtiyaçtır.
Cevaplamanız gereken soru; ”İlişkinizde siz güvenlik ihtiyacınızı nasıl karşılıyorsunuz?” Bunu yetişkin insanlarda olması gereken gibi karşılıklı dürüstlük ve diyalog ile çözmeye çalışıyorsanız, problem yok. Fakat sağlıksız yollara gidiyorsanız hem kendinizi hem eşinizi gereksiz yere yoruyorsunuz demektir.
İlişkilerde emin olmama ihtiyacı:
Belki bu biraz şaşırttı.Güven ve emin olma ihtiyacından bahsetmiştik. Emin olmama da ne şimdi diyebilirsiniz. Emin olunca kendimizi huzurlu hissederiz. Stressiz, her şey tanıdık bildik, eşiniz belli ilişkiniz de ne nasıl gidecek çok iyi biliyorsunuz. Eşinizden alacağınız tepki belli vereceğiniz tepki belli. Yani her şeyden eminsiniz sonra ne olur dersiniz? Sanırım bildiniz Sıkıntı ”Can sıkıntısı” işte bu noktada emin olmama ihtiyacı devreye girer. Değişiklik ihtiyacı, Heyecan ihtiyacı, risk alma ihtiyacı.
Evliliklerde her şey bilinir hale geldiğinde, eşler otomatiğe bağlanmış gibi hep bilinir tepkiler verdiğinde ”can sıkıntısı” başlar. Heyecanın bittiği yerde depresyon başlar. Heyecan yoksa mutsuz oluruz. İşte tam bu noktada heyecan arayışı başlar. İlişkimizde farklı bir şeyler isteriz. Mücadele edeceğimiz şeyler,heyecan isteriz.
İlişkinin başında emin olmak isteriz, beni sevmeli güvenilir olmalı deriz. Fakat eşimiz bir süre sonra bizi sevse ve güven verse de ilişkide uyarılmaya, heyecana ihtiyaç duyarız. Çiftler bu ihtiyaca uygun davranmadıklarında ise sağlıksız ve etik olmayan yollardan heyecan arayışı başlar. Erkekler gül gibi eşlerinin üstüne gül koklarken, kadınlar kendini yemeğe, aşırı spora yada boş işlere verebiliyorlar. Heyecan arama yolları sıralanmayacak kadar uzundur.
İlişkilerde gündelik yaşam aynı şekilde gittiğinde ilişki can sıkıcı hal alır. Ve çiftler nedenli nedensiz kavgalara başlarlar. Belki garip ama çoğu çift bu kavgalardan hoşnut olurlar. Kavga, küsme ve barışma süreci ilişkilere heyecan ve belirsizlik getirir. Mesela; Küsme ne kadar sürecek?, İlk adımı kim atacak?, Barışma nasıl kutlanacak? Tabi küslük süresince eşler birbirine özlem hissetmeleri de durumun ayrı bir heyecanı denebilir. Hatta farkında olmasalar da; sırf bu heyecan için kavga eden küsen ve barışan çift sayısı oldukça fazladır. Bazı çiftler kavga etmemelerinden övünseler de ; kavga etmemek aslında o ilişkide daha sessiz ve derinden ilerleyen ciddi bir sorun var demektir.
Cevaplamanız gereken soru; ”Siz ilişkinizde emin olmama yani değişiklik ihtiyacınızı nasıl karşılıyorsunuz?” İlişkilerde değişiklik ihtiyacını gidermek için eşler değişik hobiler ortak, sosyal paylaşımlar,yada ilişkilerine renk katacak farklı şeyler bulmalıdır ki evlilikleri sağlıksız yollara sapmasın.
Diğer; Duygularımızdaki Temel İhtiyaçlarımızı öğrenmek için lütfen yazının ikinci bölümünü okuyunuz.İLİŞKİLERDE ALTI TEMEL İHTİYAÇ (2. Bölüm )
Sevinç Karakaya
Devamıİki Tam; Bir Çift Olun
İKİ TAM; BİR ÇİFT OLUN
O kadar çok insan var ki; eşine aşık olarak evlenen ama daha sonra artık aşık olduğu kişinin o olmadığını düşünen. Sanki bir şey oldu da aradaki o tılsım bozuldu. Evet artık karşınızdaki eşiniz değil de en büyük çocuğunuz gibi hissetmeye başlar ve ”Kendimi eşimin annesi gibi hissediyorum” diye itiraf ediverirsiniz. Bir danışanım aynen şöyle diyor; ” Kendimi onun annesi gibi hissediyorum. Evde bütün sorumluluk bende, birde bana erkeklik taslıyor. Artık tahammül edemiyorum. Onu nasıl değiştirebilirim.” Aslında burada düşünülmesi gereken ne oldu da bu noktaya geldik diyebilmektir. Unutulmaması gereken ise biz kendimizden başka hiç kimseyi onlar değişmek istemedikçe değiştiremeyiz.
Yetişkin Çocuklar;
Önce şunu sorun kendinize ”Siz eşinizi seviyor musunuz?” Sevgiyi aslında biz olgunlaştıkça anlıyoruz. Bir çok yetişkin vardır; dışarıdan bakınca bir yetişkin kimliğini taşırlar, fakat içerde, büyümemiş, çocuk kalmışlardır. Kişiler ancak tam bir yetişkin olduklarında yani iç ve dış alemleri tam bir yetişkin olduğunda; yetişkin gibi sevmeyi de öğrenebilirler. Yetişkin olup da içinde bir çocuk olan kişiler; elbette içindeki sevgi ihtiyacını kendisine güvenle verecek, tıpkı annesinin yanında gibi güven hissedeceği birinden almak isterler.
Sevgi Güneş Gibidir;
Gerçek sevgi Güneş gibidir. Onu aydınlatayım, bunu aydınlatmayım demeden, etrafındaki herkesi aydınlatır. Adeta etrafındaki her şeye ışığını yayar ve herkes nasibini alır. Koşulsuz sevmek güneş gibi sevmektir. Güneşin kaynağı ışıktır. Yani özü ışık ve güneş kendinde olanı dışına yansıtır. İnsanın özü de sevgidir. İçinde sevgi varsa oda ayrım yapmadan onu seviyim bunu sevmeyim demeden herkesi o içindeki öz sevgiyle sever. Yani sevgi dışarıda aranarak bulunacak bir şey değildir.
Mutsuzluğun Faturasını kendi Beklentilerinize Kesin;
Yetişkin bir bireyin bedenine, sahip olan çocuk kişiler; Sevginin dışarıda olduğunu sanıp sevgiyi başkalarından talep ederler. Aşk ilişkileri için de yanlış düşünülen; sevgiyi hep sanki karşı taraftaki kişiden beklemeleridir. Sevgi onda aranır, ondan beklentiye girilir. Adeta iki taraf da sevgi dilencisi , sevgi arsızı olur. Tabi ki beklenen son gerçekleşir. İki taraf da beklentilerinin karşılığını bulamaz ve hayal kırıklığına uğrarlar. Ve aynı evde iki kişinin hayal kırıklığı iki kişilik yalnızlığı oluşturur. Bu yalnızlık tek taraflı yalnızlıktan çok daha zordur; çünkü tek başına yalnızlık içindeyken bir gün sevgiyi bulacağına inanır insan. Fakat iki taraflı yalnızlıkta bireyler mutsuzluklarının faturasını karşısındakine yüklerler. Üzgünüm mutsuzluğunuzu başkalarına yükleseniz de hiç bir şey mutsuzluğunuzun sebebinin siz olduğu gerçeğini değiştiremez.
Bizim en büyük hatamız hep eksik yarımızı aramak ama iki yarım maalesef bir tam etmiyor. Siz tam olmadığınız sürece karşınıza tam biri çıkmasını beklemeyin . İki yarım insan yada iki büyümemiş yetişkin; Karşılıklı içlerinde ki sevgi boşluğunu doldurmaya çalıştıkların da talepler çatışmaya başlar, adeta iki taraf da tükendiğini hisseder. Oysaki iki taraf da sevgi almak ve eksiğini tamamlamak için birlikteydiler. Fakat hesaplar tutmamış. Kadın kendini kandırılmış, erkek aldatılmış hisseder. Ona sevginizi vermeyi, ona canınızı feda etmeyi niyet ederek çıkmıştınız yola, ama içiniz deki sizin niyeti; sevgi alarak içindeki boşluğu doldurmaktı. İki yarım insan birbiri ile çarpışa çarpışa tükenirler. Ve artık sevgi yerini; öfke, kızgınlık, nefrete bırakmıştır.
Artık Uyanın;
İstediğiniz; Eşiniz sizi sevsin, sizi olduğumuz gibi kabul etsin, Size ihtiyacınız olan sevgiyi vermek için kendini adasın, yani beyaz atlı prens yada prensesleriniz olsun istiyorsunuz. Ama lütfen artık uyanın böyle bir şey yok. Sorunun eşinizde değil; kendinizi halen bunlara inandırmakta, yattığını görün. Bunu fark etmektense karşı tarafı suçlamak her zaman daha kolay olandır. Tekrarlıyorum; Siz değişmediğiniz sürece aynı sonuçları başka birileri ile de olsanız yaşamaya devam edeceksiniz. Başkalarını değiştirmeye çalışarak değişemeyiz bu mümkün olan bir şey değildir. Ancak biz değiştiğimiz de hayatımıza çektiğimiz insanlar değişir. Üzerinize ne giyerseniz giyin içinizde bedeniniz aynı kaldıktan sonra bir şey değişmez. Gerçek değişim; Dış kıyafetini değil içini değiştirmek, çıplakken değişimi başarmaktır.
Uyanın ve sevgi dilenciliğinden vazgeçin!.. İçinizdeki sevgiyi keşfedin. Ancak böyle içinizdeki çocuk büyür ve gelişir. İçimizdeki sevgiyi buldukça ve bunu çevremize de yansıttıkça ayakta durmaya yeterlilik kazanırız. Birbirine yaslanarak giden ilişkiler, bir yerde devirir ve iki tarafın da canı yanar. o yüzden aşkın pembeliği geçince insanın canı çok acır. Aşkın pembeliği geçmeden siz birbirinize eş olmayı tercih edin.
İKİ TAM; BİR EŞ OLUN
Unutmayın herkes ilişkilerde kendi dengini bulur. Duygusal olgunluk yaşına göre çocuk çocukla, yetişkin yetişkinle ilişkiyi tercih eder. Çocuklar yetişkin insanlara aşık olduğunu sanabilir. Küçükken Öğretmenine aşık olduğunu sana çoktur değil mi; Fakat yetişkin biri yedi yaşında bir çocuğa aşık olduğunu düşünmez. Bunun olmayacağını çok iyi bilir. Olgun bir birey eşinin çocuk bakıcısı olmayı seçmez. Olgun bir birey eşitliğe ve özgürlüğe dayalı bir ilişki ister. Sevgi olgunlaştırır ve içinde ifade edebildiği sürece dışına da yansır. ”Sevgi verir, sevgi çoğaltır, sevgi özgürlük verir”. Yetişkin insanlarda sevgi almaya değil vermeye odaklıdır. Sevgi vermekten haz duyarlar, sevgi verdikçe özgürleştiklerini hissederler. Sevgi ancak özgürlük ortamında gelişir büyür ve bunu yetişkin bireyler fark eder.
Birbirlerinin özgürlüğünü kısıtlamak sevgi değildir. Aşktır tutkudur. Oda gelip geçicidir. Yetişkin insan içindeki sevgi eksikliğini, başkasıyla değil, içindeki sevgiyi inkişaf ettirerek tamamlayan, kendini bütün hale getiren insandır. içinizde ki sevgiyle kendinizi sevin ve birbirinize bunu yansıtın. Siz değişime başlayın eşinizin de değiştiğini göreceksiniz. Birbirinize anne ,baba yada bakıcı olmayın eş olun. Fakat ”iki tam, bir eş” olun.
Sevinç Karakaya
DevamıNeden Sağlıklı İlişkiler Kuramıyorum?
NEDEN SAĞLIKLI İLİŞKİLER KURAMIYORUM
Aslında her bireyin hayatta aradığı en önemli şey, Sağlıklı bir ilişkinin kazandıracağı huzur ve doğru kişiye olan bağlılığın verdiği güvendir. Fakat sahip olmak istediği halde bir türlü aradığı mutluluğu getirecek ilişkiyi bulamayan bir çok insan vardır.
Her zaman tekrarladığımız gibi, Dünya sevgi üzerine kurulmuş ve sevgi ile devam etmektedir. İnsanın da hayatını devam ettirdiği sürece ihtiyaç duyduğu enerji kaynadığıdır sevgi. Peki hiç düşündünüz mü? insanlar bu denli sevgi ve bağlılık ihtiyacı duyarken, neden ilişkiler bu kadar kısa sürede tüketilip etkisiz bırakılıyor? Bunun sebepleri düşünüldüğünde modern dünya dediğimiz yaşadığımız zamanda ilişkilerin çok hızlı yaşanması ve beklentilerin gereğinden fazla abartılı olması, ilişkilerin tükenmesine sebep olabileceği gibi, kişilerin daha çok hayatlarının merkezine kendilerini koymaları sonucu ilişkinin sorumluluklarından kaçmak isteği de ilişkilerin bitmesine neden oluyor. Genel olarak ilişkilerin bitiminde karşı taraf yada çevresel faktörler suçlanmasına rağmen, bakıldığında birey olarak kendi eksik ve yanlışlarımız da en az karşı taraf ve çevresel faktörler kadar etkilidir.
Gerçekten acaba böyle olabilir mi ? İlişki yaşamamızı engelleyen kişisel özelliklerimiz olabilir mi? Evlilik için hep yanlış kişiler sizi bulduğunu düşünüyor ve uzun zamandır hayatınızda biri yoksa veya ilişkileriniz bir türlü uzun soluklu olmuyorsa, Yada evliliğiniz de istediğiniz o sevgi ve güveni bir türlü yakalaya mı yorsanız;Kendi kişisel özelliklerimizi tekrar kontrol etmek gerekebilir. Tabi İlişkiler çok genel bir kavram içerir eşinizle yada sevdiğinizle olabileceği gibi arkadaş dost aile iş hayatımızdaki ilişkilerimizde de kendi kişisel özelliklerimizden kaynaklı sorunlar yaşıyor olabiliriz.Gelin bugün buna bir de beraber bakalım.
Mutsuzluğu Alışkanlık Haline Getirmek
Hayatta herkes negatif olaylarla karşılaşabilir. Fakat burada unutmamak gereken şudur; Her yeni başlangıç bize yeni umutlar yeni beklentiler getirir. Eğer ki geçmişte yaşadıklarımıza takılıp, onları bugünümüze taşırsak, muhtemel yarınlarımız da onlarla şekillenecektir. Burada yapılması gereken geçmişi elbette unutmak değil, yaşadığımız olayın hayatımızda bize bir şeyler öğrettiğini hatırlayıp, gereken dersleri alıp yolumuza devam etmektir. Böylece hayatı yaşayacak gücüm kalmadı demektense; Edinmiş olduğunuz tecrübeleriniz ile kendinize yeni hayat yolu çizebilirsiniz. Sadece ilişkiler için değil hayatın her alanında başarı sağlamış insanlar, yaşadıkları hayal kırıklıklarına değil, daha iyisini yapabileceğine inanan insanlar olmuştur.
Eğer ki bu tarife uyuyorsanız;geçmişteki kötü ilişkiler deneyimlemiş, haksızlıklara ve ayrılıklara odaklanarak pes etmiş, artık kimselerle görüşmek istemiyor, yeni insanlar tanımak, sosyalleşmek istemiyorsanız, girdiğiniz ortamlarda silik ve güvensiz kişilik tarzı sergiliyorsanız, bu ilişkilerinizin neden kısa süreli olduğunu açıklayabilir.
Burada çözüm şudur. Korkularla hayatınıza devam edemezsiniz siz geçmişinizle ve mutsuz olacağım korkusuyla yaşarsanız bunları hayatınıza çekmeye devam edersiniz. Unutmayın; geçmiş siz ona takılmadıkca ve benzer davranışlarla aynı sonu bekleyerek çağırmadığınız da tekrarlamaz, yapmanız gereken her zaman geçmişi geçmişte bırakıp, yaşananlardan ders almış şekilde, yepyeni bir sayfa açmaktır.
İlişkilerde İtici Gelen Özellikleri Tekrarlıyorsanız
Gerek yakın dostluk gerek aile bağları gerekse karşı cinsle olan ilişkilerimiz de ilk önce bir birey olduğunuzu asla unutmamanız gerekir. Herkesin kendi hayat alanın da yaşama hakkı vardır. Beraber paylaşılan alanda da, bazı davranışlar vardır ki istisnasız karşı bütün ilişkilerde, özellikle karşı cinsle olan ilişkilerde itici gelir ve kişileri ilişkiden soğutur. Erkek ya da kadın hiç fark etmez bu davranışların etkisi kaçınılmazdır. Çünkü kimse bir ilişki ile boğulmak istemez. Bunlar neler olabilir? derseniz; mesela, daha başlarındayken ilişki ile ilgili fazla beklentiye girmek, duygusal olarak baskı yapmak, sürekli nerede, ne yaptığını sormak, sıkça onu sevdiğinizi söylemek veya devamlı mesaj atmak, ilgi beklemek, aşırı kıskançlık, eski defterleri karıştırmak, baskı yapmak, çocuk gibi davranmak, dır dır etmek, hep beraber vakit geçirme isteği, başkalarıyla paylaşamama gibi… Tabi ki daha da artırıla bilir bu örnekler. Eğer ki fark etmeden de böyle davranışlara giriyorsanız. Hareketlerinizi bir kez daha gözden geçirin ve aşırılıklarınızı törpüleyin derim. Dediğim gibi alışılmış yada öğretilmiş aileniz veya çevrenizden aldığınız davranış tarzı bu olabilir fakat sağlıklı bir ilişki için bunları yok etmeniz gerekiyor. Bununda en iyi yolu tekrarlamamaktan geçiyor. Aşırı davranışlarınızı kontrol edin ve bunlardan uzak durun. Ben buyum ve olduğum gibi olmak istiyorum gibi bir düşünce tarzınız varsa, Bu bazı durumlarda doğru bir bakış açısı değildir, olduğunuz haliniz insanlara itici geliyorsa değişmeli ve kendinizi yenilemelisiniz. Kimseyi değiştiremezsiniz siz yalnızca kendinizi değiştirebilirsiniz. Bu yüzden herkesin sizi aşırı hareketlerinizle kabul etmesini beklemeyin.
Yeni Moda Ölümüne Kankayız Modu
Evlenmeyi düşündüğünüz kişi yada potansiyel sevgiliniz ile ve tabi ki evliliğinizde de dost olmak elbette çok önemli ve gerekli ama bu dostluğun seviyesine dikkat etmek gerekir. İlişkilerde fazla dostane tavırlarda bulunmanın ilişkinin aşka dönüşmesini engellediği ispatlanmış bir gerçektir. Fazla yüzgöz olmak, hayatının ve eski ilişkilerinin tüm detaylarını anlatmak ve dinlemek gibi insanların yakın arkadaşları ile paylaştığı detaylar genellikle ilişkileri aşk boyutundan çıkararak dostluk çizgisine çekiyor. Eşinizle yada sevdiğinizle diyaloglarda onu anladığınızı belli etmek için kendi cinsiyetinizden ve onun gerekliliklerinden vazgeçmemelisiniz. Her kadın karşısında tam bir erkek, her erkek de karşısına tam bir kadın görmek ister. Aksi halde hiç bir sebep yokken uzaklaşmalar başlar. Hatta ben her şeyi yapıyorum, onun hep yanında oldum, diye siz ne kadar yakınsanız da kopuşlar başlar. İlişkilerinizde arkadaşlık ve kendi cinsiyetinizin enerjilerini ayarlayamıyorsanız bir dönem etkileyici taraflarınızı öne çıkararak iletişim kurmalı ve kendinize uygun bir iletişim şekli oluşturmalısınız.
Ukalalık Ve Aşırı Beklenti
Tabi ki kendimize ait bir öz güvenimiz olmalı, bir ilişkide kendini karşı tarafın yanın da aşağı görmek oldukça sakıncalı ve de tehlikelidir. Çünkü siz kendinizi bu şekilde gördüğünüz sürece karşı taraf başka türlü görmeyecektir. Fakat unutmamak lazım ki kendini aşağı görmek kadar, kendini üstün ve ayrıcalıklı görmekte o kadar tehlikeli ve sakıncalıdır. Gerek karşı cinsle gerekse hayatımızda ki diğer ilişkilerimizde , anne- baba ve çocuklarımız hariç ilişkilerimiz alma, verme dengesi içinde yürümelidir. İlişkilerde iki taraf da fedakarlıkta bulunmalı ve bir arada kalmak için çaba, özen göstermelidir. Bir taraf kendisini üstün, karşı tarafı aşağı gördüğünde ilişkinin bütün dengeleri sarsılır ve alma-verme dengesi bozulur. Beklentilerini devamlı karşı tarafa yönelten, ilişkiyi kendi istediği şekilde yaşamaya zorlayan kişiler, hiçbir zaman uzun vadede uyumlu ve ahenkli ilişkiler kuramaz. Bazen ukala ve kendini beğenmiş insanlar ilişkilerin ilk zamanlarında ilgi görseler de zaman geçip gerçek duygular ortaya çıktığında ve huzur isteği ağır bastığında tercih edilmezler. Böyle bir sorun yaşıyorsanız hemen karşı tarafın ne hissedeceğini anlamaya çalışmalı ve ona göre davranmayı öğrenmeli, mutlu olmak için karşı tarafı mutlu etmeniz gerektiği gerçeğini unutmamalısınız. Hep bana tarzıyla ilişkiler yürümez.
Fazlaca Asabilik
Asabilik ruh hali; araştırmalara göre asabi, agresif olan insanlar ile kimse uzun vadede birlikte olmak istemiyor. Hatta araştırmalar bu kişilerin çekinilen insanlar olduğunu ortaya koymaktadır. En ufak olayları bile çok büyük meseleler haline getiren, geçinilmesi zor kişiler genellikle eş olarak tercih edilmezler. Asabi, agresif ya da pasif agresif insanlar fazla alıngan, insanları tedirgin eden ve her an bir olay çıkartabilecek yapıları yüzünden karşısındaki kişiyi kendilerinden uzaklaştırırlar. Yüksek sesle tartışan, kavga etmeye meyilli hele de şiddet çağrıştıran bir kişi iseniz hemen öfke kontrolü desteği almanızı ve hayatınızın geri kalanında kendinizi makul tepkiler vermek üzere terbiye etmenizi öneririm.
İlişkiler güven, sevgi, saygı kadar nezaket ve sabır ile ilerler, gelişir.
Sevinç Karakaya
DevamıEvliliğimi Kurtarmaya Niyet Ediyorum
EVLİLİĞİMİ KURTARMAYA NİYET EDİYORUM
Mutluluk ne zaman başlar? Cevap uygulaması zor, ama söylemesi çok kolay bir cümlede saklı; ”Mutluluklar beklentilerin bittiği yerde başlar”
Birbirinize Yüklediğiniz Anlamlar;
Kişiler evliliklerinde yada ilişkilerinde beklentilerine karşılık bulduklarında mutlu oluyorlar. Beklentilerine karşılık bulamayanlar ise; mutsuzluğu seçiyor. Zamanımız da ilişkiler aslına bakarsanız çok rahat harcana biliyor. Bir şekilde evlilikler yada ilişkiler başlıyor. Ve bir ilişkiye başlamak demek karşımızdaki kişiye anlamlar yüklemek demek oluyor. Bu yüklediği anlamın karşılığını göremediğinde ise kişiler bunalıp sıkıntıya girmeye başlıyor. İlk önceleri iç aleminde yaşarken zamanla bunu dışa yansıtmaya başlıyorlar. Mesela; Neden öfkelendiğini bilemiyor ama karşındaki kişinin davranışlarına tahammül edemez hale geliyor. Hatta zamanla kendi yaşam alanında onu görmek istemiyor. Ortak paylaşımlardan uzaklaşmalar başlıyor. Sonuç ardı arkası gelmeyen sebebi tam olarak bilinemeyen tartışmalar.
”Sizce insanlar kime bağırırlar? Ulaşamadıkları kişilere değil mi? ”
Kalp Dilini Kullanın;
Evet birine sesinizi duyuramadığınızda sizi duysun diye sesinizi yükseltirsiniz genelde değil mi? Yada anlaşılmadığınızı hissediyorsanız, kendinizi anlatma çabasıyla… Eğer karşımızdaki kişiyle ayrı bir anlaşma tarzını keşfettiyseniz, ”kalpten kalbe” konuşma artık kelimelere ihtiyacınız olmadan konuşursunuz. Telepati kurar gönülden gönüle konuşursunuz. Unutmayın bir ilişkide ses yükselmeye başladıysa karşınızdaki kişiye ulaşamıyorsunuz demektir. Sesinizi yükseltmeniz neden gerekiyor?
Şükredin;
Hepimiz mutlu olmak isteriz; ama gerçekten mutlu olmaksa niyetiniz, ilk önce sahip olduklarınıza şükrederek başlamanız gerekiyor. Elbette herkes daha iyisini hak ediyordur. Zaman zaman eşiniz için de aynı şeyi düşünüyor olabilirsiniz.
Ben daha iyi bir eş hak ediyorum da diyor olabilirsiniz. Fakat daha iyisini bulsanız bile, Kafa yapınız değişmediği sürece ondada farklı beklentilere kapılıp yine mutsuz olacaksınız.
Mutlu olmak için bir ilişkide mutlu olmak için, gerçekten beklentisiz yaşamayı deneyin. Göreceksiniz bu hayatınız da bir çok şeyin düzene girip iyileşmesine sebep olacaktır. Bunun yolu da sahip olduklarına şükürden geçer.
Eşiniz Hep mi Kötüydü? Hayatınıza şükrettikçe daha güzellerinin size geldiğini göreceksiniz. İsyan ettikçe de sahip olduklarınızın sizden uzaklaştığını fark edeceksiniz. Tam tersi siz eşinize kızdıkça o daha çok sizi kızdıracak şey yapacaktır.
Ne garip demi aynı evlilik sonsuza kadar mutluluk için atılan bir adımken, gün gelir aynı evin içinde yaşayan iki ayrı insan, iki yabancıya dönüşebiliniyor. Karşılıklı şikayetler başlıyor. Size sorsalar eşiniz nasıl biri ? Kötülüklerinden bahsediyor buluyorsunuz kendinizi. Aynı şekilde karşı taraf da eşinden şikayetçi oda kötü diyor. Baktınız da herkes kendince haklı ve herkes kendince düzgün… Peki hayatınızı paylaştığınız eşim dediğiniz kişi hep mi kötüydü ? Kötü biriyse hayatınızı neden birleştirdiniz? Hayatınıza alırken beklentiniz neydi? Her ne beklediyseniz hiç birinin olmadığını mı fark ettiniz?
Çözüm: Sahip Olduklarınızı Kabule Geçin;
Sahip olduklarınızı kabule geçin. Hayatınız paylaşmaya hazır olduğunuz için; Yaşamlarınızı birleştirdiğiniz bir eşinizin olduğunu hatırlayın. Eşiniz hata da yapmış olabilir bu güne kadar, birbirinizi affetmeyi deneyin, sarılıp uyuyun yatağınıza öfkeli girmeyin. Birbirinize kızmayın ve tabi özellikle içinizden ona söylenmeyin. Unutmayın sizin içinizden söylediğiniz her söz, size sözlü olarak geri yansıyor. Bunu fark etmek çok önemli eşinize ne gönderirseniz o size geri geliyor. Ona içinizden sevgi göndermeyi deneyin Gönülden gönderdiğiniz sevgi size sevgi olarak geri dönecektir.
Kesinlikle evlilik hayatında en önemli olaylardan biri budur. Yatağa öfkeli girmemek. Öfkeli bir şekilde uykuya dalındığın da yedi, sekiz saat yanınızdakini olumsuz enerjinizle yorarsınız uyanın elinizdekinin kıymetini bilin. Mutluluk sizin kendi içinizdedir. Onu yaşayamazsanız dışarıda da bir mutluluk yaşayamazsınız. kendinizi toparlayın ve sizi mutsuz eden düşünceleri kafanızdan bir an önce atın. Şöyle bir düşünün yıllarca mutsuz olmak için binlerce bahaneniz olmadı mı? Ya kendinizi ya başkalarını suçladınız. Ama artık kendinizle mutlu olun. Kendinizle mutlu olamazsanız; kim gelirse gelsin hayatınıza maalesef onunla da mutlu olmazsınız. ”İçinizde ki mutluluk sürahisi boşsa hiç bir bardağı dolduramazsınız”
Evliliğinizi Kurtarmaya Niyet Edin ;
Eşinize gidin ve ona; Hayatımdaki varlığın için teşekkür ederim. Evet aynı kafada olmaya biliriz, senide bir anne bir anne doğurdu. Seninde sevilmeye ihtiyacın en az benim kadar var. Belki bu güne kadar sana kimse sevgisini olması gibi gösteremedim, fakat bizde birbirimizi kırarak sevgisizliğimizi bizden sonraki kuşaklarımıza aktarıyoruz. Atalarımızdan aldıysak sevgi verememeyi gel burada düzeltelim sevmeyi tekrar birbirimizde öğrenelim ve bunu birlikte deneyimleyelim. Ben senden özür diliyorum. Amacım artık ne seni ne kendimi suçlamak değil. Sende cansın bende canım. Sana karşı bir hatam olduysa bunu affet. Ben seni affediyorum ve sana hakkımı helal ediyorum. Başkalarına duyduğum öfkeyi senden çıkardığımın farkındayım, bunun için de özür dilerim. Şu andan itibaren sevgiyle hoşgörülü olmaya niyet ediyorum. Yeniden seninle başlamaya niyet ediyorum. Gel birlikte adım atalım. İkimizde herkes kadar mutlu olmayı hak ediyoruz. Biz birlikte mutluluğu çözemezsek dışarıda kimse ile de mutluluğu çözemeyiz. Seninle yeniden başlamaya hazırım. Yuvamız da mutlu olmaya, yaşadığımız her anın kıymetini bilmeye hazırım. Hayatı paylaşmaya, seninle uyuyup, sabah senin yanında yeni güne gözlerimi açmaya hazırım. İyi ki varsın Ve iyi ki benim eşimsin …
Daha mutlu yuvalarda daha dingin hayatlar dilerim,
Sevinç Karakaya
DevamıEşim Beni Neden Sevmiyor?
EŞİM BENİ NEDEN SEVMİYOR
Kadın olsun erkek olsun zaman zaman bu soruyu sorar. ” Eşim Beni neden sevmiyor” ve cevabını da hep merak edilir. Hatta sadece evlilikte değil , bazen özel ve iş hayatında da bütün dünya birleşmiş ve bizi sevmediklerini düşüne biliriz. Belki de sebebini bir türlü bulamayız.
Burada bakış açımızı biraz değiştirmemiz gerekiyor. devamlı karşınızdaki kişilerin olumsuz yanlarını görmeye kendinizi zorlamayın sizi sevmediklerini düşünmek yerine siz onları önce sorgusuz sualsiz sevmeyi deneyin. Tabi buna ilk önce kendinizden başlayın.
Yunus Emre’nin dediği gibi: ”Yaratılanı severim yaratandan ötürü ” değin ve sizi sevmediklerine değil onların ve kendinizin sevgiyle yaratıldığınıza odaklanın.
Kendimi Seviyor muyum?
Bu sorunun cevabı kimi ne göre ” Tabi ki kendimi seviyorum”, ” Kendimi çok seviyorum ”; kimine göre ” Ben sevilmeyi hak etmiyorum”,”Kendimi sevmiyorum” cevaplar değişebilir. Gelin bir test yapalım dışa dönüklükten içimize soralım biz kendimizi seviyor muyuz diye…
Bir aynanın karşısına geçin; Kendinizi olabildiğince serbest bırakın. İyice vücudunuzun rahat hareket ettiğinden emin olunca, aynaya kendi gözlerinizin içine bakın, ve kendi kendinize ”Ben kendimi seviyor muyum?” diye sorun..Bu sorunun ardından serbest bıraktığınız bedeniniz, öne arkaya hareket edecektir. Hiç hareket etmiyorsanız kontrolcü ve mantıkçı bir yapınız olma olasılığı oldukça fazladır. Gelen cevabı hissedemiyor olabilirsiniz.Vücudunuz öne doğru eğiliyorsa kendinizi seviyorsunuz demektir. Arkaya doğru eğilmeler oluyorsa, sizin kendinize sevginiz yok demektir. Bunu 21 gün yapmanızı tavsiye ederim; Aynanın karşısına geçin ve kendinize güzel şeyler söyleyin, taki aynada kendinize doğru eğilene kadar.
Şunu farkına varmak çok önemlidir. ”Siz kendinizi sevmezseniz eşiniz sizi neden sevsin?” Bunu ancak iki yönlü çalışmayla çözebilirsiniz. İlki kalbinizden eşinize sevgi göndermektir, ikincisi ise kendi kendinizi sevmeyi öğrenmektir. Siz kendinizi gerçekten sevdiğinizde bir sevgi enerjisi oluşacaktır. Evrenden sevgiler bu enerjiyle size doğru gelecektir.
Evet kabul ediyorum bunu kendinizi haklı hissederken yapmak zordur; ama haklı yada haksız olmanıza aldırmadan eşinize içinizden sevgi gönderin. Yanınızda yada uzağınızda olması hiç önemli değildir. Sevgi enerjisi dua olup onu bulacak ve kalbini size ısıtacaktır. Şunları tekrarlayın : ”Senden özür diliyorum, Lütfen beni affet, Seni seviyorum, Teşekkürler” Bunu sık sık tekrarlayın inanın işe yarayacak. Aynı şeyi kendi gözlerine her gün aynada bakarak tekrarlar. ”Senden özür diliyorum, Lütfen beni affet, Seni seviyorum, Teşekkürler” Hatta bunu her gün kendinizden başlayarak çevrenizdeki herkese bol bol sevgi göndererek devam edebilirsiniz. Unutmayın kainatı Yüce Allah sevgi üzerine kurmuştur. Sevgi her kalbi açar. Ama siz önce kendi kalbinizi sevgiyle açın.
Göreceksiniz ki ” Eşim beni neden sevmiyor?” sorusunun altında aslında, sizin kendi kendinizi sevmemeniz ve değer vermemeniz çıkacaktır. Siz kendi kalbinizi sevgiyle doldurdukça, hayatınıza sevgiler akmaya başlayacaktır. Genelde en çok yapılan yanlış hep karşımıza aşırı ilgi verildiğinde karşılığında biz çok sever sanırız. Şimdi severek sevmeyi deneyeceksiniz. Ve bunu sadece eşinize değil; İş ve özel hayatınızda yapmayı deneyin. Göreceksiniz çevrenizde sevgi ile karşılaşacaksınız. Kainat herkesin kendi içindedir. İçinizden sevgi başlar ve taşarsa bütün kainatta sevgi taşmaya başlayacaktır.
Kime kızarsanız kime sinirlenirseniz, Eşiniz yada bir başkasının sizi sevmediğini düşündüğünüz de; Rahatlatıcı güzel bir telkin, duadır. Şunu tekrarlamanızı tavsiye ederim.
”Ben şuan sevgide sevgiyle kalmayı tercih ediyorum. Şuan sevgi olmaya niyet ediyorum. Şuan yaşadığım olayı olduğu gibi kabul ediyorum. İçinde bulunduğum durumu kabul ediyorum. Yüceler yücesi Allah’ım senden içinde bulunduğum durumu şifalandırmanı niyet ediyor senden yardım istiyorum. Lütfen şifa veren meleklerini yardım için bana seferber et. Sana sığındım sana güvendim. Beni benden uzaklaştıran, bütün düşünce kalıplarımı lütfen benden uzaklaştır. Kendimi sevmeme engel olan bütün düşünce kalıplarını benden uzaklaştır. Sana sığındım sana güvendim. Beni benden uzaklaştıran bütün kendimi yetersiz hissettiğim kalıpları benden uzaklaştır. Sana ulaşmamı engelleyen bütün kalıplarımdan beni uzaklaştır. Senin huzurunda sana teslim oluyorum ve tüm kalıplarımı da sana teslim ediyorum. Tüm olumsuz düşüncelerimi sevgiyle bırakıyorum. Bilerek yada bilmeyerek bir kalp kırdıysam, senin huzurunda özür diliyorum. Senden tövbe ve af diliyorum. Kendimden özür diliyorum. ”
Unutmayın eğer ki; Siz kendi sevgi enerjinizi artırırsanız , çevrenizdeki herkesin de size olan sevgi enerjileri artar. Eşinizle, arkadaşlarınızla, kardeşlerinizle, iş ortamınız da kiler ile inanılmaz şekilde her şeyin farklılaşacağını göreceksiniz. Kainatın yaratılış sebebi sevgidir. Kaynak budur. İçindeki o Rabbini sana verdiği sevgi özünü keşfet, onu büyüt, olgunlaştır ve tekrar bütün kainata yay.
Çevremize elektrik frekansları yayarız. Öfke frekansı size öfkeyi çeker, kıskançlık kıskançlığı, kötü düşünce kötü düşünceyi,sevgide sevgiyi çeker. Ve bu sevgi elektriği bir çok kişinin kalbinin şifalanmasına sebep olur.
Eşim beni sevmiyor değil; BEN KENDİMİ VE TÜM KAİNATI AYNI ZAMANDA EŞİMİ ÇOK SEVİYORUM DİYİN .
Sevinç Karakaya
DevamıEşim Neden Bana Karşı Öfkeli
EŞİM NEDEN BANA KARŞI ÖFKELİ
Kadınların hisleri erkeklere göre çok daha kuvvetlidir. Eşinin kendine karşı tavır değişikliklerini, çok daha çabuk hissede bilirler. Ve eşinizin size öfkeli olduğunu hissediyorsanız muhtemelen yanılmıyorsunuzdur. Fakat altında yatan sebepler noktasında iyi gözlem yapıp anlamaya çalışmak lazım. Bunun bir kaç nedeni olabilir. Sebepleri bilmek çözüme de ışık tutabilir. Gelin bu sebeplerin bir kaçına beraber bakalım.
Maddi Sebepler:
Erkekler maddi problemleri kadınlardan daha fazla kafalarına takabilir, Hatta eşine karşı bunu paylaşmayı gurur meselesi bile yapabilirler. Kendi kendine bir süre saklayarak, geçirir. Fakat bir süre sonra sıkıntıları öfke olarak dışarı yansıyabiliyor. Yani eşinizin öfkesi sizinle hiç alakalı olmaya bilir. maddi sıkıntının yanında eşiniz negatif insanlarla beraber stresli bir ortamda çalışıyor olabilir. Bu agresifliği ve öfkesi çalıştığı ortamdan da kaynaklana bilir.
İlişkiden Beklediğini Bulamamak:
Bazen de ilişki istediği gibi gitmediğinde erkekler öfkelenebiliyorlar. Evlilikte beklediğini bulamamak hayal kırıklığı yaratabiliyor. Kadın olsun erkek olsun ilişkilerdeki beklenti bulamama durumu sadece eşlerine karşı değil, hayata karşı öfkeli olmalarına sebep olabiliyor. Farkında olsanız da olmasanız da, belli etmek istemeseniz de eşinize öfke enerjisi göndermeye başlıyorsunuz. Belki içinizden söyleniyorsunuz, fakat karşı tarafın dışa çıkan bir öfkesine sebep verebiliyorsunuz.
Cinsel Hayatın Olmaması:
Hayatımızı saran enerjiler vardır; cinsellik noktasında da kişiler enerji üretirler. Siz belli etmediğinizi düşünürsünüz ama cinsel ilişki istemediğinizde böyle bir enerji yayarsınız , Ve eşiniz de sizin içinde beslediğiniz enerjiyi sanki biliyor gibi dışa öfke olarak çıkara bilir.
Elbette mahrem hayat bir ilişki de önemli konulardır. Siz içinizden olumsuz düşündükçe, eşinizde dışından olumsuz düşüne bilir. Dediğim gibi belli etmediğinizi sanırsınız ama enerji yollamaya devam edersiniz. Bunda çözüm eşinizle oturup sorun olarak gördüğünüz sorunları konuşmaktır. Siz onu yargılamadan onun söyleyeceklerine de tepki vermeden dinlemelisiniz. Unutmayın yargılamadan dinlediğiniz de eşiniz de bir süre sonra sizi yargılamadan anlamaya çalışmak için çaba harcadığını hatta anladığını göreceksiniz. Konuşurken karşılıklı söylediklerinizi ilerde koz olarak kullanmak yerine , ilişkinizi düzeltecek kaynak olarak biriktirin ve dikkate alın. Yoksa bir süre sonra konuşmalar da biter.
Eşimi ve Kendimi Bu Öfkeden Korumak için Ne Yapmam Lazım :
*İlk öncelikle kendi içinizdeki öfke enerjisini sevgiye dönüştürün. Ve olumlu düşünüm , Tabi ki dua edin. Özellikle Ayet el kürsi’yi, Nas ve Felak surelerini bol bol okuyup eşinizin enerji alanına gönderin. Kendinizin ve eşinizin enerji alanı şifalansın diye bol bol dua edin.
*Evinizin nerelerin de özellikle tartıştığınıza dikkat edin. Özellikle daha fazla tartıştığınız yerleri varsa muhtemelen oralarda enerji düşüşleri vardır. Size tavsiyem bu alanları sirkeli suyla silin. Yada odanın belli yerlerine bardak içine sirke koyup bırakabilirsiniz. Sirkenin insan hayatında enerji alanlarını temizlemede çok faydası vardır.
* Hayatınızın düzenli olmasına dikkat edin. Erken yatıp erken kalkmaya uykunun şifalandırıcı etkisinden faydalanın. Yorgunluğunu uykuda atan kişilerin öfkeleri de azalır.
*Cinsel hayatınızı düzene sokun. Ne olursa olsun problemlerinizi yatağa gelmeden çözmeye çalışın. Yatak odanıza kadar getirmeyin . Birbirinize sarılın ve güzel şeyler söyleyin olumsuzluktan uzak durun. Birbirinize motive verin. İçinizden de olsa öfke enerjisi yollamayın birbirinize . Eşinizin iyi yönlerine odaklanın.
Olumlama : Eşinizin iyi yönlerini görmeye yardımcı olacak bir olumlama ” Eşimi olduğu gibi kabulleniyorum. Ona her gün hayır dua ediyorum. Onun olduğu yere bu duayı sevgiyle gönderiyorum. Onun bulunduğu ortamın Allahın izniyle şifalanmasını için niyet ediyorum.Şuandan itibaren Her şeyimi olumlu programlıyorum. Ben güvendeyim, Biz güven içindeyiz. İnsanlar ne söylerse söylesin her durumda değerliyim. Eşimle barış içindeyim .”
Daha huzurlu ve dingin bir hayat dilerim. Aşamadığınız sorunlarınız için bize başvurabilirsiniz.
Sevinç Karakaya
Devamı