Evlilik Sevgiyi Öldürüyor Mu?
EVLİLİK SEVGİYİ ÖLDÜRÜYOR MU?
Çoğu kişinin evlenmeden başlama şekline bakarsak; Fiziksel ve kişisel olarak eteklerin de aşk zillerini çaldıran, kendini heyecanlandıran, aşkı kendisine sunan biriyle evliliğe doğru yelken açmak şeklinde olur. Her evliliğin başlangıcında aşk olması hemen hemen her uzmanın ortak fikridir. Tabi bunun getirisi olarak da; mutlu evlilik hayalleri, ”Birlikte çok mutlu olacağız, başkaları kavga edebilir, tartışabilirler biz asla onlar gibi olmayacağız, çünkü biz birbirimizi gerçekten çok seviyoruz.” elbette bunlara çok körü körüne de inanmazlar ” Evet bizde tartışabiliriz fakat açıkça konuşup, sorunlarımıza hemen çözüm bulabiliriz.” derler. Zamanla bunlar unutulur, tartışmalara diyalog ile çözüm bulmayı bırakın, iletişim kurmaktan bile uzaklaşılır. Aynı evde sanki iki yabancı olursunuz. ”Evlenince sevgiye ne oluyor?” sorusunu sorarken kendinizi buluverirsiniz.
Evliliği Kurtarma Çabaları Boşa mı Çıkıyor?
Evlenince sevgiye ne olur? Her evlilik de benzer sorunlar olur mu yoksa sadece biz miyiz?, Boşanma sebebi sevginin bitmesi mi? Boşanmayan insanlar ne yapıyorlar? Onlar bütün huzursuzluğa rağmen evliliklerine devam mı ediyorlar? Yoksa evliliklerinde sevgiyi canlı tutmayı başarıyorlar mı? Başarıyorlarsa bunu nasıl yapıyorlar? Bu sorular evliliğinde sorunlar yaşayan kişiler için eminim hiç yabancı değildir. Çünkü bugün evlenip boşanan binlerce insanın; bazen kendi kendine, bazen bir uzmana, bazen bir din adamına sordukları sorulardır.
Evlilik de romantizme olan ihtiyaç çok doğaldır. Gerçek şu ki, evlilik de sevgiyi korumak çok önemlidir. Eşler evliliklerindeki sevgi problemini çözmek için, kitaplar, dergiler, uygulamalı destek programları alırlar fakat yine de çözüm getiremezler. Maalesef evlendik den sonra sevgilerini koruyan çiftlerin sayısı günümüz de oldukça azdır. Eşler aralarında iletişim kurmak ve arttırmak adına; Atölye çalışmalarına, seminerlere, katılıp tekrar aynı heyecana kapıldıkları halde, evlerine döndüklerin de eski tarzlarına geri dönebiliyorlar. Yada onlarca kitap da mutluğu ifade eden uygulamaları okuyup, iki gün uygulayıp bırakabiliyorlar. Hatta çoğu zaman tek taraflı yapılan çabaları eşleri tarafından fark dahi edilmeye biliyor. Peki sizce neden? Çünkü her insanın sevgi dili birbirinden farklıdır.
Nedir? Sevgi Dili
Dil deyince hemen aklımızca kullandığımız ana dilimiz ve yabancı diller geliyor. Her birimiz kendi anne babamızın bize öğrettiği dili konuşuyor ve kendimizi daha iyi ifade edebiliyoruz. Ana dilimizi konuşurken son derece rahatızdır, hiç düşünmeye bile gerek kalmadan rahatlıkla konuşabiliriz. Başka dillerde ise kendimizi rahatlıkla ifade etmek için ustalaşmamız gerekebiliyor ve ne kadar ustalaşırsak o kadar iyi anlıyor ve kendimizi de o kadar iyi ifade edebilir hale geliyoruz.
Konu sevgi dili için de aynıdır aslına bakarsanız, Kendi sevgi dilinizle eşinizin sevgi dili arasında Türkçe ile Çince kadar farklılıklar olabilir. Sevginizi Türkçe ne kadar anlatırsanız anlatın eşiniz Çince biliyorsa sizi hiçbir zaman anlamayacaktır. Belki eşinize sık sık onu ne kadar çok sevdiğinizi, onun eşi olmak dan gurur duyduğunuzu, onu çok yakışıklı bulduğunuzu söyleyerek, eşinizle ”Onaylayıcı Kelimeler” ile iletişe geçmeye çalışır olabilirsiniz. Eminim bu hislerinizde de oldukça samimisinizdir de, fakat belki de eşiniz sevgiyi, karısının hareketlerin de arıyor ve oda sizin sevginizi göremiyor olabilir. İçten olmak yetmez, eşinizin baskın sevgi dili neyse onu keşfedip o şekilde davranmanız gerekir.
Sevmiyor Değil, Sadece Aynı Dille Sevmiyordur
Çoğu zaman yapılan hata, eşimizin sevmediğini düşünmek yada sevginin bittiğini düşünmektir. Oysaki biten ne sevgidir nede sorun eşinizin sizi sevmemesidir. Siz kendi sevgi dilinizle sevilmeyi beklersiniz fakat eşiniz kendi sevgi diliyle sizi çılgın gibi sevdiğini gösteriyordur.
Baskın sevgi dili ilk öğrenilmiş sevgidir. Çocukluk dönemin de, size sunulan sevgidir. Aileniz yada yakınlarınız tarafından sevildiğinizi hissettiğiniz tanıdık olduğunuz sevgi dilidir. Örneğin belki siz sevgiyi aileniz tarafından sözle ifade edilerek sizi sevildiği vurgulandığında hissetmişsinizdir ve evet ”Beni seviyorlar” demişsinizdir. İstersiniz ki eşiniz de size bunları güzel sözlerle ifade etsin, eğer etmezse sevmiyordur, diye düşünürsünüz. Eşinizde ilk sevgiyi belki de, Eve ekmek getiren babasında görmüştür, ve benim ihtiyaçlarımızı karşılıyor, beni düşünüyor yani ”Beni seviyor” demiş olabilir ve sevgisini bugün size ihtiyaçlarınızı karşılayarak, sizi belki süslü sözlerle değil ama düşünerek gösteriyor olabilir. Sevgi dilleri özel bir çalışma gerektirir. ”Eşimin Sevgi Dili” Atölye çalışmaları ile; eşler birbirlerine, anladıkları sevgi dilleriyle, yaklaşmayı öğrendikleri gibi, eşinin farklı yönlerinin olmasını da hayatlarını renklendirme adına memnuniyetle karşılamayı öğreniyorlar.
Burada bilinmesi gereken konu ”Sevgi evlenince bitmez” sadece daha fazla paylaşım olduğundan beklentiler artar. Ve kişiler ne kadar sevildiklerinin farkına varamazlar. Bitmeyen sevginizi gereksiz sorgular ve yaptırımlar ile bitirmek yerine, nasıl sevildiğinizi ve eşinizi nasıl sevdiğinizi ortak bir dil ile gösterin…
Sevinç Karakaya
Devamıİlişkilerde Mutlu Olmak İçin 4 Adım
İLİŞKİLERDE MUTLU OLMAK İÇİN 4 ADIM
Öncelikle her ilişkinin düzelme şansı vardır. Çiftlerin öncelikle unutulan güzel anıları canlandırması, telafi edilebilecek olumsuzluklarda mutlu olunan zamanlardaki gibi davranmayı denemesi gerekiyor.
Üzerinden yıllar geçtikçe ve evliliğin sıradanlaşmasını da eklediğimizde eşler evliliklerinde mutsuz ve huzursuzluklar yaşayabilir. Yapılması gereken ise biraz nostalji ile geriye dönüp bakmak. Unutulup kalanları yenileyip canlandırmak, mucizeleri gerçekleştirecek adımları atmak, var olanı görebilmek, sevgi kapasitenizi kullanmak için öncelikle harekete geçmeniz ve bunları istemeniz gerekmektedir.
Aslında 4 adımda çiftler ilişkileriyle ilgili beklentilerinin ne olduğunu ve neler hissettiklerini sorgulayarak mutluluğu yakalayabilirler.
Eşler Şu Soruları Kendilerine Sormalılar:
”Eşim tarafından sevildiğimi hissedebilmem için ne yapması gerekiyor?”,
”Bana nasıl davranırsa kendimi özel ve değerli hissederim?”,
”Birlikte neler yaparsak eğleniyorum derim?”,
”Aynı zamanda biz iyi arkadaşız diyebilmem için nelere gereksinimim var?”
Geçmişe Gitme Zamanı
Adımlarda ilerlerken; Geçmişteki sizi mutlu eden anılarınızı düşünmekte fayda vardır.
Birinci adım: Bu soruların net bir şekilde yanıtlanması için çiftlerin birbirlerinin sadece davranışlarını tanımlamaları gerekir. ”Beni sabahları öperek uyandırırsa kendimi değerli hissederim” cevabı somut, net ve anlaşılır bir cevap oysa ”çok fazla bir şey yapmasına gerek yok, bana biraz yardımcı olsun yeter”, genel ve yorumu açık ifade. Bu yüzden bu tür cevaplar çözüm için yardımcı olmayacaktır. Çözüm için ne istediğinizi iyi tespit edin, ve o durumu ifade etmeye çalışın.
İkinci adım: Eşinizle sanki bir zaman tüneline girdiğinizi varsaymalı ve geriye doğru anılarınızı hatırlamalısınız. Zaman yolculuğunuzda bir hafta öncesine ya da birkaç yıl öncesine hatta ilişkinizin başlangıcına gidebilirsiniz. İlk adımda sorduğunuz soruların cevaplarını aradığınız duyguları hissettiğiniz anıları hatırlayın ve eşiniz ne yaptığında sevildiğinizi hissetmiştiniz, değerli, özel, önemsenmiş olarak algılamıştınız diye bir düşünün. O zamanlara gidin, ne yapmıştı, nasıl davranmıştı, siz nasıl karşılık vermiştiniz bir hatırlayın.
Bazen eşinin değiştiğinden şikayetçi olan kişiler bu çalışmayla kendisinin de ne kadar çok değiştiğini görebiliyorlar. Geçmiş eski günleri tekrar hayatınıza geçirmeye çalışın.
Üçüncü adım: Çiftler eşlerine yönelmeli. Eşinizin kendini değerli, güvende hissettiği zamanları araştırın ve aynı sorulara eşiniz için de cevap arayın. Sizinle eğlendiği, arkadaşlık yapabildiği, dost olarak konuşabildiği anılarını öğrenin. Sizin ve eşinizin sorulara verdiği cevapların da aynı olmasını beklemeyin. Fakat siz de artık eskisi gibi değil misiniz bu evlilik için bir şeyler yapmalı mısınız? bunu fark etmeye çalışın.
Dördüncü adım: Birlikte zaman yolculuğuna çıktığınızda ikiniz için de geçerli olan ”en mutlu”, ”en heyecan verici”, ”en huzurlu” ve ”en keyifli” anılarınızı hatırlamaya çalışın. Bu zaman yolculuğunda hem bireysel hem de birlikte bulduğunuz anıları toplayın ve bugüne gelin. Bu anılarını düşünerek günümüzde hangilerini hala yaşadığınızı, hangilerini canlı tuttuğunuzu düşünün. Geçmişin köşesinde unuttuklarınız için sakın sorumlu aramayın ve ikinizin de katkısı olduğunu unutmayın. Ve bugün düzeltmek için neler yapabilir diye düşünün.
Hep söylediğim bir cümleyi tekrar ederek bitirmek istiyorum. ”Soruna değil çözüme yapıcı adımlarla yaklaşın.”
Sevgiyle Kalın…
İlişkiniz Tek Taraflı Mı?
İLİŞKİNİZ TEK TARAFLI MI ?
sevmek güzeldir; fakat en güzeli iki gönlünde birbirine aynı sevgi ile bağlı olmasıdır. Hele ki bir ilişkiniz var ise ve sadece tek taraflı gidiyorsa bu ilişki sizi yıpratır. Tek taraflı ilişkiler zor, sizi mutlu etmeyen, anlamsız ilişkilerdir. Eğer sizinde ilişkiniz hakkında şüpheleriniz varsa bu yazıya bir göz atmanızı tavsiye ederim ve derim ki bu sayacağımız maddeler size tanıdık geliyorsa kendinizi bir an önce bu çıkmaza girmiş ilişkiden kurtarın…
Hep Siz Mi İletişime Geçiyorsunuz?
Bu oldukça önemli bir durumdur. İlişkinin ilişki olması için karşılıklı iletişimin olması gereklidir. Eğer sürekli mesaj atan, arayan sizseniz ve hiçbir zaman iletişimi o başlatmıyor ise, telefonlarınıza geri dönmüyorsa, mesajlarınıza vakti olmadığı için günler sonra cevap atıyorsa bu ilişkide bir şeyler ters gidiyor demektir.
Arkadaşlarını Size Tercih Mi Ediyor?
İnsanlar mutlu olmak istediği ve beraberliğinden keyif aldığı kişilerle beraber olmak isterler. Eğer ki hayatınızdaki kişi; Canı dışarı çıkmak istediğinde sizi değil de arkadaşlarını arıyorsa, onlarla bir yerlere gidiyorsa ve siz ona bir şeyler yapmayı önerdiğinizde sizi reddediyorsa bu ilişki tek taraflı yaşanıyor demektir.
Sohbet Edemiyor ve Konuşmalarınız da Kısa Kısa Mı Oluyor?
Eğer ortada karşılıklı olan bir ilişki varsa taraflar, taraflar birbiriyle sohbet etmek bir araya gelmek ve muhabbeti uzatmak için fırsat kollayacaklardır. Fakat Sevgiliniz; Onunla konuştuğunuz zamanlar hep kısa kesiliyorsa, sohbeti ilerletmek için sadece siz çabalıyorsanız, üzgünüm fakat ilişkinizi tek taraflı yaşıyorsunuz demektir.
Sık sık Ortadan Kaybolup Ulaşılamıyor Mu?
Paylaşımlar ilişkinizi daha çok sahiplendiğinizi gösteren faktörlerdir. Özellikle evlilik yolunda ilerlediğiniz acı günde kötü günde beraber olmak adına hayaller kurduğunuz kişiye sık sık ulaşamıyorsanız ortada ciddi bir sorun var demektir. Bir ilişki yaşadığınızı ve hayatı paylaştığınızı düşündüğünüz kişiye; ne zaman bir sorun yaşasanız, onu destek için yanınızda bulamıyorsunuz. Tekrar ortaya çıkması siz probleminizden kurtulunca oluyor ve yardım etmek için hiçbir çaba harcamıyorsa ilişkinizde problem var demektir. Böyle bir adamla birlikte olarak vakit kaybetmeyin. Sizi şimdiden yanlız bırakan birine geleceğinizi emanet etmeyin.
Çok Mu az Görüşüyorsunuz?
Normal çiftler, haftada birkaç gün, baş başa veya arkadaşlarıyla, vakit geçirirler. Eğer bu ilişkide her zaman onunla buluşmaya çalışan sizseniz, eğlenceli bir şeyler yapmak için sizi hiç aramıyorsa ilişkide bir sorun var demektir.
Sizi Önemsemediğini Mi Düşünüyorsunuz?
Neden hayatımızda bir birliktelik olsun isteriz ki, tabi ki sevgiyi hayatı paylaşmak önemsemek ve önemsenmek için… Sizi hiç önemsemediğini, umursamadığını düşünüyorsanız bunun nedeni doğru olmasıdır. İlgili bir erkek arkadaş her gün sizinle konuşmak ister, size komik, düşünceli mesajlar atar ve her şeyin yolunda olup olmadığını bilmek ister. Eğer bunlar yoksa lütfen kendinizi kandırmayın.
İlişki problemleri Çözmeye Yanaşmıyor Mu?
İlişkinizin ihtiyacı olan şeyleri onunla ne zaman konuşmak isteseniz, ilişkiyi tek taraflı yaşadığınızı düşündüğünüzü söyleseniz gözlerini mi deviriyor? Problemlerin üstesinden gelmek istemiyor ve çaba sarf etmiyorsa onunla daha fazla vakit kaybetmeyin.
Hayat akıp gidiyor… ve hayatınızdaki en önemli kişi ise kendiniz. Size değer vermeyen ve sizin zorlamanızla giden bir ilişkiden kendinize bir iyilik yapın ve kurtulun… Kabul ediyorum bu söylenildiği kadar kolay bir durum değildir Bağımlılık haline gelmiş kangren olmuş ilişkiler vardır, onlardan kurtulmanız aynı kişileri tekrar tekrar kendinize çekmemeniz için ise yardım almanızı tavsiye ederim. Bir ilişki koçu ile çalışmak kısa zamanda doğru ve istediğiniz kaliteli ilişkiyi hayatınıza çekmenize yardım edebilir. Sevgiyle kalın….
Sevinç Karakaya
İlişkilerde Bağımlılık
İLİŞKİLERDE BAĞIMLILIK
İlişkilerde yaşanan kavgalar ve tartışmaların altında yatan gizli sebepler vardır. Bunlardan biride bağımlılıktır. Bağımlılığın bir ilişkiye getirisi ise; beklentiler ve kaybetme korkusudur. Bir ilişkide kişileri bir araya getiren nedenler vardır. Eğer bu nedenler ortak paylaşımlardan hoşlanmak ve bunları sevmek ise bu normaldir, fakat ilişki bir ihtiyaç nedeniyle başlamış ve bu ihtiyaca karşı bir durum geliştiriliyor ve bu bağımlılığa dönüşüyorsa işte o zaman sorun oluşmaya başlamıştır.
Maalesef ilişkilerde, kişiler kendi içinde eksik olan yanı başkasının doldurmasını bekliyor. Eksik yanının verdiği boşluğu doldurmaya çalışıyor, ve bunun arayışına giriyorlar. ”Birisi karşıma çıksa da şu içimdeki boşluğu doldursa” ve beni şu yalnızlığımdan kurtarsa diye düşünülebiliyor. Ve o ihtiyacınız her ne ise, birden karşınıza biri çıkıyor ve o eksik yanınızın onda olduğunu fark ediyorsunuz. O içinizdeki boşluğu kendiniz içsel olarak karşılamaktansa bu ihtiyacı başka birinden sizin için temin etmesini hiç fark etmeden istiyorsunuz.
Sevgi Bağımlılığı da Madde Bağımlılığı Kadar Tehlikelidir
Unutmayın Dışarıdan karşıladığınız her ihtiyaç sizde bir bağımlılığa dönüşür. Başka birisine karşı bağımlılık geliştirdiğiniz de doğal olarak beklenti ve o kişiyi kaybetme korkusu da sizi takip eder. Çünkü ihtiyacınızı karşılamanız lazımdır. Elbette kaybetmekten korkarsınız, elbette beklentiye girersiniz. Peki ya o kişi günün birinde o ihtiyacı karşılamazsa? Ki karşılamayacaktır, sizin ısrarlı istekleriniz karşınızdaki kişiyi de usandıracaktır.O zaman da acı çekmek kaçınılmaz olacaktır.
Aslına bakılırsa bu her ne kadar sanki büyütülecek çok da önemli değilmiş gibi düşündürse bile Dikkatinizi çekmek istediğim bunun bir tuzak olduğudur. İnanın bu bağımlılık sigara ya da uyuşturucu bağımlılığından çok da farklı değildir. O günkü sevgi ve ilgi dozunuzu yeterince alamadığınızda bağımlılık krizlerine girmeniz de normaldir. Ve tabi ki bu sevdiğinizi yada eşinizi bezdirecektir. Ve sizinde psikolojinizi tamamen mahvedecek, hayatınızdaki kişi olmadan nefes dahi alamaz hale geleceksinizdir.
Derdiniz Sevgi Almak Mı? Sevgi Vermek Mi?
İlişkiye duygusal bir ihtiyacınızı karşılamak için giriyorsanız zaten derdiniz sevgi vermek değildir.Amacınız sevgi almaktır. Çünkü ancak sizde olmayan bir şeye ihtiyaç duyarsınız. Peki ihtiyaç duyduğunuz bir şey sizde yoksa onu nasıl bir başkasına verebilirsiniz? Verdiğiniz sevgi olamaz, ancak sevgi maskesine bürünmüş bağımlılıklar olabilir. Bu maskeler gerçeğe çoğu zaman çok yakındır fark edilmesi çok zordur. Ancak kaybetme korkusu, beklenti, aşırı ilgi ve kıskançlık sevgi değil, sevgisizlikten kaynaklanır. İçinizde kendi kaynağınıza inmeden, özünüzdeki sevgiyi keşfedip doyumunuzu sağlamadan yani kendi kendinizi sevmeden ne birini gerçekten sevebilirsiniz, nede gerçek sevgi veremediğiniz için gerçek sevgiyi bulabilirsiniz.
”Gerçek sevgili dışarıda değil, içeridedir. Dışarıdaki sevgili ancak içeridekinin bir yansıması olabilir”
Sevgi vermeden sevgi alamazsınız. İçinizdeki sevgiliye ulaştığınızda zaten hiçbir sevgiliye de ihtiyacınız kalmayacaktır. Tek derdiniz içinizdeki sevgiliyi dışarıdaki sevgiliyle paylaşmak olacaktır. İşte bu tip bir birliktelikte gerçekten sevgi vardır. Bu tip bir birliktelikte kaybetmekten korkmazsınız, beklentiye girmezsiniz, çünkü tek derdiniz paylaşmaktır. İçiniz doluyken, verecek çok fazla şeyiniz vardır. Oysa içiniz boşken kime ne verebilirsiniz ki? İçiniz boşken tek derdiniz onu dışarıdan doldurmaktır. Şimdi tek derdiniz sizde olanı paylaşmak olacaktır. Paylaşılan sevgilerde kişileri yıpratmaz sevgileri büyütür, güçlendirir, zorunluluktan çıkarır.
O zaman denilebilir ki; Sevgi ilk önce kendini sevmeyle başlar, kimsenin boşluklarınızı doldurmasını beklemeyin. İçinizdeki dolulukları paylaşın sevdiklerinizle …
Sevgiyle Kalın…
İlişkinizde İlgi Ve Kontrol Dengesi Nasıl Olmalı?
İLİŞKİNİZDE İLGİ VE KONTROL DENGESİ NASIL OLMALI?
Maalesef son yıllarda boşanma oranında hızla artış olması, ilişkileri tekrar mercek altına almaya itiyor. Tabi ki farklı farklı sorunlar yaşansa da temeline bakıldığında derinlerde yaşanan farklı korkuların yada endişelerin var olduğunu görüyoruz. Kişilerin bağlanma korkusu, evlilik korkusu, erken karar verme tedirginliği, ilişkiden emin olamama, ilişkiye fazla beklenti yükleme gibi nedenler olabiliyor.
Acaba önceden de var mıydı böyle sorumlar yoksa değişen moda ile sorunların da mı modası değişti dersiniz? Boşanmayı yada bu sorunları bu kadar gündeme getiren sebep ne dersiniz?Geçmişten günümüze bakıldığında, kadın ve erkeğin ilişki yaşantılarındaki farklar neler olabilir? Günümüzde çok yaşanan, ve evlenecek hanımların en büyük sıkıntısı olan, erkekler neden korkan taraf da kadın hep ikna eden, evliliğe sürükleyen taraf ? Bu hep böylemiydi?
Modern Çağ İlişkilerinde Kadınlar Mutsuz
Modern çağın çeşitliliği hayatın her alanında kendini gösterdiği gibi, kişilerin değişen teknolojiye ayak uydurmaları, sosyal çevrelerinin daha rahat ve geniş olması, Eskiye nazaran erkek ve kadının gerek iş gerek özel hayatındaki paylaşımlarının artması ilişkilerde de çeşitliliği arttırmıştır. Bu artışla birlikte aslında belki de hep var olan fakat yeni düzenin getirdiği değişimle birlikte, artık daha fazla göze çarpmaya başlayan ilişkisel sorunlar gündeme gelmeye başlamıştır. Bu ilişkisel sorunların en sık rastlanılanı kadınların erkeklerle olan ilişkilerinde genelde ; daha huzursuz, daha memnuniyetsiz, daha beklentilerini bulamayan taraf haline getirdi.
Erkeklere göre neden kadınlar daha şikayetçi dersiniz? Nedene bakıldığında bir çok nedeni vardır, bunlardan biride, ”İlişkinizde ilgili misiniz? yoksa kontrol etme meyilli misiniz?” İşte tamda gerek erkek gerek kadınlarda olsun bu denge çok korunamamakla birlikte sorunlar meydana gelmektedir. Erkeklere göre kadınların daha fazla sorun yaşaması ise, erkeklerin ilgili bir eş ile kontrolcü bir eş dengesini daha kurmak da daha fazla zorlanmaları ve kontrolcü taraflarının çok daha ağır gelmesinden kaynaklanmaktadır. Kimi kadınlar bu aşırı ilgi yada kontrolcü tavrı ”Baba ” modeli gibi benimseyip eşi olduğu için haklı olduğuna inanırken, kimi kadın ise ilginin kontrolcülük olmadığını, böyle ilgi istemediği noktasında direnir, ve erkeğe kendisini ile nasıl ilgilenmesi noktasından yakınan eşiyle sorun yaşayabiliyor hatta çok ileri noktalara tanışabildiğini görüyoruz.
İlgi ve Kontrol Arasında Denge ;
İlişkilerde İlgi ve kontrol arasındaki denge kurulamadığı takdirde; iki şikayet öne çıkar. Birisi hakimiyetten sıkılan kadın, diğeri ise erkeğin ilgisizliğinden bıkan bir kadın. Bu iki durum arasında bir türlü denge kurulamıyor.Bunun kurulamamasının nedeni incelendiğin de birinci olarak, yüzyıllarca süregelen bir olgunun etkisi, bir de çocuk yetiştirilirken anne ve babalar tarafından yapılan yanlışlar. Babası da öyle olduğu için erkek çocuk hemen babayı modelliyor ve ileride beraber olduğu kadına da aynı şeyi yapıyor. Babası tarafından kontrol edilen kız da ileride kendisi tarafından kontrol edileceği bir erkek arıyor. Zaten annesine de baktığı zaman aynı tabloyu görüyor. Artık sevgi ve ilgi ifadesi asla kontrol etmeden bağımsız olamıyor; bu iki çeşit davranış, kişilerin kendi ilişkilerde de yerlerini alıyor ve tabii acıyı tartışmaları da beraberinde getiriyor.
Kontrol olgusundan bağımsız bir sevgi ve ilgiye herkesin ihtiyacı var. İlgisiz erkeğe gelince, bir erkek ya zaten baştan ilgisiz olabilir ya da kadının çok fazla üstüne gelmesiyle ilgisizleşmiş olabilir. Bir erkek baştan ilgisizse küçüklüğünde ilgi görmemiş ve ilgiyi nasıl göstereceğini bilemiyor olabilir. Kadının ilgi bekleme ve kendisine güvenmeme baskısından sıkılan erkeğe gelince savunma mekanizması olarak ilgisizleşmeyi ve kopmayı geliştirmiştir. İlgisizleşmiş ve eşinden kopmayı seçen erkeği günümüzde çok sık rastlarız. Zamanla kopuş olur fakat kendisi bile süreç de çok koptuğunu farkında değildir zamanla ise eşinden uzaklaşır.Burada kadının neden kontrol etmek istediğine bir göz atarsak ilişkide kendini güvende hissetmeyen bir kadın genelde kontrol etme ihtiyacı duyar. Bu güvensizlik yetiştirilme sonucu temelde var olan bir güvensizlik de olabilir, ilişkide erkeğin çizdiği tabloya bağlı olarak gelişen bir güvensizlik de olabilir.
Çözüm Ne Olmalı;
Eşlerin karşılıklı diyalog ile birbirini anlamaya, ve ne beklediklerini birbirlerine sunamaya ihtiyaçları vardır. Bilmedikleri belirsizlikler kişileri güvensizliğe iter. Yada bazen gereksiz ve olması imkansız beklentilerde kişileri depresyona sürükler. Yapılması gereken makul orta yolların bulunması ve ilişkide ilgi ve kontrolün dengesi sağlanmalıdır. Çoğu zaman eşler olayın içinde oldukları için fark edemeye bilirler ilişkilerinde çözüm bulmaları gereken nokta tam neresi. Böyle durumlarda yanlış konuları konuşmak da çözümsüzlük getireceği için bir uzmanla çalışmak da fayda vardır.
Fakat unutulmaması gereken, yıllardır anne, baba yada farklı bireylerden ve ilişkilerden etkilendiğiniz noktalara inilmeli ve aynı yanlışlar bugünkü ilişkilere taşınmamalıdır. Modern çağın ilişkiler getirdiği değişiklik ve sorunlara tahammül etme sınırı eskiye göre çok farklıdır. Aynı tutumlar ile gitmek ilişkiyi sadece çıkmaza sokar.
”Her İlişki kendisi yeni bir makinedir. Her birinin kullanma kılavuzu farklıdır. Siz kendi kılavuzunuzu eşinizle beraber yeniden yazın”.
Sevgiyle Kalın…
Eşinizi Ne Kadar Tanıyorsunuz?
EŞİNİZİ NE KADAR TANIYORSUNUZ?
Evliliğe karar verme noktasına gelinmiş ise; Çiftler birbirini çok iyi tanıdıklarını düşünürler. Fakat evlilik de aradan yıllar geçtikçe, şunlar dökülmeye başlar ağzınızdan ” Sanki yıllardır tanıdığım eşim değil, başka biri var karşımda”,”İnsan aynı yastığa baş koyduğu kişiyi bile tanıyamıyor”, ”Her gün yeni bir huyunu öğreniyorum” Yabancı gelmedi demi? Özellikle mutsuz evlilikleri olan çiftler de yapılan araştırmalarda, mutsuzluklarının önemli nedenlerinden biri, eşlerin birbirini yeterince tanımadıklarından kaynaklanmaktadır. Bu durumun da temelinde eşlerin birbirlerinin yaşamındaki ayrıntılara dikkat etmemeleri vardır. Erkek karısının, kadın da kocasının nelerden hoşlandığı, hedefleri, korkuları, sıkıntıları, umutları hakkında çok az bir bilgiye sahiptir. Aslında bu da eşlerin aynı pencereden değil farklı pencerelerden bakıp farklı hayallere daldıklarının göstergesidir.
Eşinizi Ayrıntılarıyla Tanıyor Musunuz?
Sorulduğunda herkes eşini çok iyi tanıyordur. Hatta ”Onu benden iyi hiç kimse tanıyamaz” bile diyenler vardır. Fakat gerçekten böyle midir? Eşinizi herkesin tanıdığı yüzeyselliğinden biraz daha derin, fakat ayrıntılı bir şekilde tanımıyor olabilir misiniz?
Kadın sinemaya gitmekten hoşlanıyor bunu eşi bilir, fakat karısının hangi sanatçıları en çok beğendiğini bilemez. Kadın da Kocasının patronunun ismini, en iyi anlaştığı iş arkadaşlarının isimlerini hatırlayamaz. Oysa mutlu evliliklerde, çiftler, birbirlerinin dünyasıyla çok yakından ilgilidirler. Birbirlerine ait bilgi depolarını geliştirmişlerdir ve bilgilerini de sürekli güncelleştirirler. Böyle çiftler, birbirlerinin geçmişlerindeki önemli olayları, kişileri hatırladıkları gibi, geçen zamanla birlikte eşlerinin dünyalarındaki olaylar, duygular değiştikçe bilgilerini güncellemeyi sürdürürler. Hayatı sadece beraber geçirmemiş aynı zamanda beraber paylaşmışlardır.
Belki bize gereksiz ayrıntılar gibi gelse de bunlar çok önemli detaylardır. Evliliğinizde mutluluk kaynağı da işte bu küçük ama büyük bağlılıklar oluşturan detaylarda saklıdır. Dışarıda yenen bir akşam yemeğinde, erkek eşinin diyetinde kırmızı et yemediğini, eşinin o gün iş yerinde çok önemli ve gergin bir toplantısı olduğunu bilir. Kadın eve işden geç gelen eşinin o gün hangi tv programlarını sevdiğini bildiği için kaydeder,eşinin son zamanlarda ölümden daha çok korktuğunu da bilir. Bunlar ayrıntı gibi görünse de hayatı beraber paylaştığının, birbirinin gerçekten yol arkadaşı olduğunun ispatı gibidir.
”İnsan bildiğini tanıdığını sever. Bilmediğinin ise düşmanı olur.” Bu ve benzeri bilgilere sahip değilseniz, eşinizi tam olarak tanıyamazsınız. Yeterince tanımadığınız birini gerçek anlamda nasıl sevebildiğinizi söyleyebilir misiniz?
Evlenmeden Önce Tanımaya Başlayalım
Başta da dediğim gibi evlenmeden önce çok iyi tanıdığımızı söyleriz oysaki , bu tanıma sadece yüzeyseldir. Evlenmeden önce çiftler, birbirlerinin hobi, spor,neyden hoşlanır, nerelere gider, ne okumuş… sadece yaşamlarını değil, birbirlerinin hayata dair en derin özlemlerini, inançlarını, endişelerini ve korkularını da öğrenip, evlendikten sonra da eşlerine ait bilgilerini de beraber yaşarken her daim güncellemelidirler. Kendini geliştiren çiftler arasında sadece sevgi güçlenmez, stresli olaylar veya evlilikte çıkabilecek diğer çatışmalarla baş etme güçleri de artar.Eşler birbirlerini ne kadar iyi tanır ve anlarlarsa, bazen fırtınalar yaşanan evliliklerinde birbirlerine tutunup hayatla ve birbirleriyle bağlantılarını koparmadan sevgiyle yollarına devam edebilirler.
Eşinizle İlgili Bilgileri Güncel Tutun
Zaman akıp gidiyor. Eski bilgilerimiz ile hayatımızın hiç bir alanına devam edemiyoruz. Bilgisayarımız, telefonumuz bize kullandığımız programın bir üst sürümü çıktığında uyarıyor güncelleyin diye, ”Peki ya birbirinizin hayatınızdaki yeniliklerle alakalı güncellemeleri yapıyor musunuz?” yoksa yabancılaşıyor musunuz? Evet hayat yoğun , fakat aile huzurunuz için, ne kadar meşgul olursanız olun, birbirinize öncelik tanıyın. Bugüne kadar belki birbirinizi daha iyi tanıyabilmek için gereken zaman elinize geçmemiş olabilir, ama bugünden itibaren mutlaka haftada en az iki gün baş başa sohbet edebilmek için birbirinize vakit ayırın, günlük yaşantılarınız, umutlarınız, hayalleriniz, hedefleriniz, sıkıntılarınız, korkularınızla ilgili her türlü duygu ve düşüncenizi birbirinizle paylaşmayı öğrenin. Göreceksiniz ilişkiniz daha güçlenecek, aranızda çıkabilecek çatışmalarla baş edebilme donanımlarınız artacak ve en önemlisi aranızdaki sevgi daha da büyüyecektir. ”İnsan birbirini tanıyıp ortak noktalarını güçlendirdikçe sevgide hayatınızın her alanına hakim olacaktır.”
Sevgiyle Kalın…