Evlilik Sevgiyi Öldürüyor Mu?
EVLİLİK SEVGİYİ ÖLDÜRÜYOR MU?
Çoğu kişinin evlenmeden başlama şekline bakarsak; Fiziksel ve kişisel olarak eteklerin de aşk zillerini çaldıran, kendini heyecanlandıran, aşkı kendisine sunan biriyle evliliğe doğru yelken açmak şeklinde olur. Her evliliğin başlangıcında aşk olması hemen hemen her uzmanın ortak fikridir. Tabi bunun getirisi olarak da; mutlu evlilik hayalleri, ”Birlikte çok mutlu olacağız, başkaları kavga edebilir, tartışabilirler biz asla onlar gibi olmayacağız, çünkü biz birbirimizi gerçekten çok seviyoruz.” elbette bunlara çok körü körüne de inanmazlar ” Evet bizde tartışabiliriz fakat açıkça konuşup, sorunlarımıza hemen çözüm bulabiliriz.” derler. Zamanla bunlar unutulur, tartışmalara diyalog ile çözüm bulmayı bırakın, iletişim kurmaktan bile uzaklaşılır. Aynı evde sanki iki yabancı olursunuz. ”Evlenince sevgiye ne oluyor?” sorusunu sorarken kendinizi buluverirsiniz.
Evliliği Kurtarma Çabaları Boşa mı Çıkıyor?
Evlenince sevgiye ne olur? Her evlilik de benzer sorunlar olur mu yoksa sadece biz miyiz?, Boşanma sebebi sevginin bitmesi mi? Boşanmayan insanlar ne yapıyorlar? Onlar bütün huzursuzluğa rağmen evliliklerine devam mı ediyorlar? Yoksa evliliklerinde sevgiyi canlı tutmayı başarıyorlar mı? Başarıyorlarsa bunu nasıl yapıyorlar? Bu sorular evliliğinde sorunlar yaşayan kişiler için eminim hiç yabancı değildir. Çünkü bugün evlenip boşanan binlerce insanın; bazen kendi kendine, bazen bir uzmana, bazen bir din adamına sordukları sorulardır.
Evlilik de romantizme olan ihtiyaç çok doğaldır. Gerçek şu ki, evlilik de sevgiyi korumak çok önemlidir. Eşler evliliklerindeki sevgi problemini çözmek için, kitaplar, dergiler, uygulamalı destek programları alırlar fakat yine de çözüm getiremezler. Maalesef evlendik den sonra sevgilerini koruyan çiftlerin sayısı günümüz de oldukça azdır. Eşler aralarında iletişim kurmak ve arttırmak adına; Atölye çalışmalarına, seminerlere, katılıp tekrar aynı heyecana kapıldıkları halde, evlerine döndüklerin de eski tarzlarına geri dönebiliyorlar. Yada onlarca kitap da mutluğu ifade eden uygulamaları okuyup, iki gün uygulayıp bırakabiliyorlar. Hatta çoğu zaman tek taraflı yapılan çabaları eşleri tarafından fark dahi edilmeye biliyor. Peki sizce neden? Çünkü her insanın sevgi dili birbirinden farklıdır.
Nedir? Sevgi Dili
Dil deyince hemen aklımızca kullandığımız ana dilimiz ve yabancı diller geliyor. Her birimiz kendi anne babamızın bize öğrettiği dili konuşuyor ve kendimizi daha iyi ifade edebiliyoruz. Ana dilimizi konuşurken son derece rahatızdır, hiç düşünmeye bile gerek kalmadan rahatlıkla konuşabiliriz. Başka dillerde ise kendimizi rahatlıkla ifade etmek için ustalaşmamız gerekebiliyor ve ne kadar ustalaşırsak o kadar iyi anlıyor ve kendimizi de o kadar iyi ifade edebilir hale geliyoruz.
Konu sevgi dili için de aynıdır aslına bakarsanız, Kendi sevgi dilinizle eşinizin sevgi dili arasında Türkçe ile Çince kadar farklılıklar olabilir. Sevginizi Türkçe ne kadar anlatırsanız anlatın eşiniz Çince biliyorsa sizi hiçbir zaman anlamayacaktır. Belki eşinize sık sık onu ne kadar çok sevdiğinizi, onun eşi olmak dan gurur duyduğunuzu, onu çok yakışıklı bulduğunuzu söyleyerek, eşinizle ”Onaylayıcı Kelimeler” ile iletişe geçmeye çalışır olabilirsiniz. Eminim bu hislerinizde de oldukça samimisinizdir de, fakat belki de eşiniz sevgiyi, karısının hareketlerin de arıyor ve oda sizin sevginizi göremiyor olabilir. İçten olmak yetmez, eşinizin baskın sevgi dili neyse onu keşfedip o şekilde davranmanız gerekir.
Sevmiyor Değil, Sadece Aynı Dille Sevmiyordur
Çoğu zaman yapılan hata, eşimizin sevmediğini düşünmek yada sevginin bittiğini düşünmektir. Oysaki biten ne sevgidir nede sorun eşinizin sizi sevmemesidir. Siz kendi sevgi dilinizle sevilmeyi beklersiniz fakat eşiniz kendi sevgi diliyle sizi çılgın gibi sevdiğini gösteriyordur.
Baskın sevgi dili ilk öğrenilmiş sevgidir. Çocukluk dönemin de, size sunulan sevgidir. Aileniz yada yakınlarınız tarafından sevildiğinizi hissettiğiniz tanıdık olduğunuz sevgi dilidir. Örneğin belki siz sevgiyi aileniz tarafından sözle ifade edilerek sizi sevildiği vurgulandığında hissetmişsinizdir ve evet ”Beni seviyorlar” demişsinizdir. İstersiniz ki eşiniz de size bunları güzel sözlerle ifade etsin, eğer etmezse sevmiyordur, diye düşünürsünüz. Eşinizde ilk sevgiyi belki de, Eve ekmek getiren babasında görmüştür, ve benim ihtiyaçlarımızı karşılıyor, beni düşünüyor yani ”Beni seviyor” demiş olabilir ve sevgisini bugün size ihtiyaçlarınızı karşılayarak, sizi belki süslü sözlerle değil ama düşünerek gösteriyor olabilir. Sevgi dilleri özel bir çalışma gerektirir. ”Eşimin Sevgi Dili” Atölye çalışmaları ile; eşler birbirlerine, anladıkları sevgi dilleriyle, yaklaşmayı öğrendikleri gibi, eşinin farklı yönlerinin olmasını da hayatlarını renklendirme adına memnuniyetle karşılamayı öğreniyorlar.
Burada bilinmesi gereken konu ”Sevgi evlenince bitmez” sadece daha fazla paylaşım olduğundan beklentiler artar. Ve kişiler ne kadar sevildiklerinin farkına varamazlar. Bitmeyen sevginizi gereksiz sorgular ve yaptırımlar ile bitirmek yerine, nasıl sevildiğinizi ve eşinizi nasıl sevdiğinizi ortak bir dil ile gösterin…
Sevinç Karakaya
Devamıİlişkilerde Mutlu Olmak İçin 4 Adım
İLİŞKİLERDE MUTLU OLMAK İÇİN 4 ADIM
Öncelikle her ilişkinin düzelme şansı vardır. Çiftlerin öncelikle unutulan güzel anıları canlandırması, telafi edilebilecek olumsuzluklarda mutlu olunan zamanlardaki gibi davranmayı denemesi gerekiyor.
Üzerinden yıllar geçtikçe ve evliliğin sıradanlaşmasını da eklediğimizde eşler evliliklerinde mutsuz ve huzursuzluklar yaşayabilir. Yapılması gereken ise biraz nostalji ile geriye dönüp bakmak. Unutulup kalanları yenileyip canlandırmak, mucizeleri gerçekleştirecek adımları atmak, var olanı görebilmek, sevgi kapasitenizi kullanmak için öncelikle harekete geçmeniz ve bunları istemeniz gerekmektedir.
Aslında 4 adımda çiftler ilişkileriyle ilgili beklentilerinin ne olduğunu ve neler hissettiklerini sorgulayarak mutluluğu yakalayabilirler.
Eşler Şu Soruları Kendilerine Sormalılar:
”Eşim tarafından sevildiğimi hissedebilmem için ne yapması gerekiyor?”,
”Bana nasıl davranırsa kendimi özel ve değerli hissederim?”,
”Birlikte neler yaparsak eğleniyorum derim?”,
”Aynı zamanda biz iyi arkadaşız diyebilmem için nelere gereksinimim var?”
Geçmişe Gitme Zamanı
Adımlarda ilerlerken; Geçmişteki sizi mutlu eden anılarınızı düşünmekte fayda vardır.
Birinci adım: Bu soruların net bir şekilde yanıtlanması için çiftlerin birbirlerinin sadece davranışlarını tanımlamaları gerekir. ”Beni sabahları öperek uyandırırsa kendimi değerli hissederim” cevabı somut, net ve anlaşılır bir cevap oysa ”çok fazla bir şey yapmasına gerek yok, bana biraz yardımcı olsun yeter”, genel ve yorumu açık ifade. Bu yüzden bu tür cevaplar çözüm için yardımcı olmayacaktır. Çözüm için ne istediğinizi iyi tespit edin, ve o durumu ifade etmeye çalışın.
İkinci adım: Eşinizle sanki bir zaman tüneline girdiğinizi varsaymalı ve geriye doğru anılarınızı hatırlamalısınız. Zaman yolculuğunuzda bir hafta öncesine ya da birkaç yıl öncesine hatta ilişkinizin başlangıcına gidebilirsiniz. İlk adımda sorduğunuz soruların cevaplarını aradığınız duyguları hissettiğiniz anıları hatırlayın ve eşiniz ne yaptığında sevildiğinizi hissetmiştiniz, değerli, özel, önemsenmiş olarak algılamıştınız diye bir düşünün. O zamanlara gidin, ne yapmıştı, nasıl davranmıştı, siz nasıl karşılık vermiştiniz bir hatırlayın.
Bazen eşinin değiştiğinden şikayetçi olan kişiler bu çalışmayla kendisinin de ne kadar çok değiştiğini görebiliyorlar. Geçmiş eski günleri tekrar hayatınıza geçirmeye çalışın.
Üçüncü adım: Çiftler eşlerine yönelmeli. Eşinizin kendini değerli, güvende hissettiği zamanları araştırın ve aynı sorulara eşiniz için de cevap arayın. Sizinle eğlendiği, arkadaşlık yapabildiği, dost olarak konuşabildiği anılarını öğrenin. Sizin ve eşinizin sorulara verdiği cevapların da aynı olmasını beklemeyin. Fakat siz de artık eskisi gibi değil misiniz bu evlilik için bir şeyler yapmalı mısınız? bunu fark etmeye çalışın.
Dördüncü adım: Birlikte zaman yolculuğuna çıktığınızda ikiniz için de geçerli olan ”en mutlu”, ”en heyecan verici”, ”en huzurlu” ve ”en keyifli” anılarınızı hatırlamaya çalışın. Bu zaman yolculuğunda hem bireysel hem de birlikte bulduğunuz anıları toplayın ve bugüne gelin. Bu anılarını düşünerek günümüzde hangilerini hala yaşadığınızı, hangilerini canlı tuttuğunuzu düşünün. Geçmişin köşesinde unuttuklarınız için sakın sorumlu aramayın ve ikinizin de katkısı olduğunu unutmayın. Ve bugün düzeltmek için neler yapabilir diye düşünün.
Hep söylediğim bir cümleyi tekrar ederek bitirmek istiyorum. ”Soruna değil çözüme yapıcı adımlarla yaklaşın.”
Sevgiyle Kalın…
İlişkiniz Tek Taraflı Mı?
İLİŞKİNİZ TEK TARAFLI MI ?
sevmek güzeldir; fakat en güzeli iki gönlünde birbirine aynı sevgi ile bağlı olmasıdır. Hele ki bir ilişkiniz var ise ve sadece tek taraflı gidiyorsa bu ilişki sizi yıpratır. Tek taraflı ilişkiler zor, sizi mutlu etmeyen, anlamsız ilişkilerdir. Eğer sizinde ilişkiniz hakkında şüpheleriniz varsa bu yazıya bir göz atmanızı tavsiye ederim ve derim ki bu sayacağımız maddeler size tanıdık geliyorsa kendinizi bir an önce bu çıkmaza girmiş ilişkiden kurtarın…
Hep Siz Mi İletişime Geçiyorsunuz?
Bu oldukça önemli bir durumdur. İlişkinin ilişki olması için karşılıklı iletişimin olması gereklidir. Eğer sürekli mesaj atan, arayan sizseniz ve hiçbir zaman iletişimi o başlatmıyor ise, telefonlarınıza geri dönmüyorsa, mesajlarınıza vakti olmadığı için günler sonra cevap atıyorsa bu ilişkide bir şeyler ters gidiyor demektir.
Arkadaşlarını Size Tercih Mi Ediyor?
İnsanlar mutlu olmak istediği ve beraberliğinden keyif aldığı kişilerle beraber olmak isterler. Eğer ki hayatınızdaki kişi; Canı dışarı çıkmak istediğinde sizi değil de arkadaşlarını arıyorsa, onlarla bir yerlere gidiyorsa ve siz ona bir şeyler yapmayı önerdiğinizde sizi reddediyorsa bu ilişki tek taraflı yaşanıyor demektir.
Sohbet Edemiyor ve Konuşmalarınız da Kısa Kısa Mı Oluyor?
Eğer ortada karşılıklı olan bir ilişki varsa taraflar, taraflar birbiriyle sohbet etmek bir araya gelmek ve muhabbeti uzatmak için fırsat kollayacaklardır. Fakat Sevgiliniz; Onunla konuştuğunuz zamanlar hep kısa kesiliyorsa, sohbeti ilerletmek için sadece siz çabalıyorsanız, üzgünüm fakat ilişkinizi tek taraflı yaşıyorsunuz demektir.
Sık sık Ortadan Kaybolup Ulaşılamıyor Mu?
Paylaşımlar ilişkinizi daha çok sahiplendiğinizi gösteren faktörlerdir. Özellikle evlilik yolunda ilerlediğiniz acı günde kötü günde beraber olmak adına hayaller kurduğunuz kişiye sık sık ulaşamıyorsanız ortada ciddi bir sorun var demektir. Bir ilişki yaşadığınızı ve hayatı paylaştığınızı düşündüğünüz kişiye; ne zaman bir sorun yaşasanız, onu destek için yanınızda bulamıyorsunuz. Tekrar ortaya çıkması siz probleminizden kurtulunca oluyor ve yardım etmek için hiçbir çaba harcamıyorsa ilişkinizde problem var demektir. Böyle bir adamla birlikte olarak vakit kaybetmeyin. Sizi şimdiden yanlız bırakan birine geleceğinizi emanet etmeyin.
Çok Mu az Görüşüyorsunuz?
Normal çiftler, haftada birkaç gün, baş başa veya arkadaşlarıyla, vakit geçirirler. Eğer bu ilişkide her zaman onunla buluşmaya çalışan sizseniz, eğlenceli bir şeyler yapmak için sizi hiç aramıyorsa ilişkide bir sorun var demektir.
Sizi Önemsemediğini Mi Düşünüyorsunuz?
Neden hayatımızda bir birliktelik olsun isteriz ki, tabi ki sevgiyi hayatı paylaşmak önemsemek ve önemsenmek için… Sizi hiç önemsemediğini, umursamadığını düşünüyorsanız bunun nedeni doğru olmasıdır. İlgili bir erkek arkadaş her gün sizinle konuşmak ister, size komik, düşünceli mesajlar atar ve her şeyin yolunda olup olmadığını bilmek ister. Eğer bunlar yoksa lütfen kendinizi kandırmayın.
İlişki problemleri Çözmeye Yanaşmıyor Mu?
İlişkinizin ihtiyacı olan şeyleri onunla ne zaman konuşmak isteseniz, ilişkiyi tek taraflı yaşadığınızı düşündüğünüzü söyleseniz gözlerini mi deviriyor? Problemlerin üstesinden gelmek istemiyor ve çaba sarf etmiyorsa onunla daha fazla vakit kaybetmeyin.
Hayat akıp gidiyor… ve hayatınızdaki en önemli kişi ise kendiniz. Size değer vermeyen ve sizin zorlamanızla giden bir ilişkiden kendinize bir iyilik yapın ve kurtulun… Kabul ediyorum bu söylenildiği kadar kolay bir durum değildir Bağımlılık haline gelmiş kangren olmuş ilişkiler vardır, onlardan kurtulmanız aynı kişileri tekrar tekrar kendinize çekmemeniz için ise yardım almanızı tavsiye ederim. Bir ilişki koçu ile çalışmak kısa zamanda doğru ve istediğiniz kaliteli ilişkiyi hayatınıza çekmenize yardım edebilir. Sevgiyle kalın….
Sevinç Karakaya
İlişkilerde Bağımlılık
İLİŞKİLERDE BAĞIMLILIK
İlişkilerde yaşanan kavgalar ve tartışmaların altında yatan gizli sebepler vardır. Bunlardan biride bağımlılıktır. Bağımlılığın bir ilişkiye getirisi ise; beklentiler ve kaybetme korkusudur. Bir ilişkide kişileri bir araya getiren nedenler vardır. Eğer bu nedenler ortak paylaşımlardan hoşlanmak ve bunları sevmek ise bu normaldir, fakat ilişki bir ihtiyaç nedeniyle başlamış ve bu ihtiyaca karşı bir durum geliştiriliyor ve bu bağımlılığa dönüşüyorsa işte o zaman sorun oluşmaya başlamıştır.
Maalesef ilişkilerde, kişiler kendi içinde eksik olan yanı başkasının doldurmasını bekliyor. Eksik yanının verdiği boşluğu doldurmaya çalışıyor, ve bunun arayışına giriyorlar. ”Birisi karşıma çıksa da şu içimdeki boşluğu doldursa” ve beni şu yalnızlığımdan kurtarsa diye düşünülebiliyor. Ve o ihtiyacınız her ne ise, birden karşınıza biri çıkıyor ve o eksik yanınızın onda olduğunu fark ediyorsunuz. O içinizdeki boşluğu kendiniz içsel olarak karşılamaktansa bu ihtiyacı başka birinden sizin için temin etmesini hiç fark etmeden istiyorsunuz.
Sevgi Bağımlılığı da Madde Bağımlılığı Kadar Tehlikelidir
Unutmayın Dışarıdan karşıladığınız her ihtiyaç sizde bir bağımlılığa dönüşür. Başka birisine karşı bağımlılık geliştirdiğiniz de doğal olarak beklenti ve o kişiyi kaybetme korkusu da sizi takip eder. Çünkü ihtiyacınızı karşılamanız lazımdır. Elbette kaybetmekten korkarsınız, elbette beklentiye girersiniz. Peki ya o kişi günün birinde o ihtiyacı karşılamazsa? Ki karşılamayacaktır, sizin ısrarlı istekleriniz karşınızdaki kişiyi de usandıracaktır.O zaman da acı çekmek kaçınılmaz olacaktır.
Aslına bakılırsa bu her ne kadar sanki büyütülecek çok da önemli değilmiş gibi düşündürse bile Dikkatinizi çekmek istediğim bunun bir tuzak olduğudur. İnanın bu bağımlılık sigara ya da uyuşturucu bağımlılığından çok da farklı değildir. O günkü sevgi ve ilgi dozunuzu yeterince alamadığınızda bağımlılık krizlerine girmeniz de normaldir. Ve tabi ki bu sevdiğinizi yada eşinizi bezdirecektir. Ve sizinde psikolojinizi tamamen mahvedecek, hayatınızdaki kişi olmadan nefes dahi alamaz hale geleceksinizdir.
Derdiniz Sevgi Almak Mı? Sevgi Vermek Mi?
İlişkiye duygusal bir ihtiyacınızı karşılamak için giriyorsanız zaten derdiniz sevgi vermek değildir.Amacınız sevgi almaktır. Çünkü ancak sizde olmayan bir şeye ihtiyaç duyarsınız. Peki ihtiyaç duyduğunuz bir şey sizde yoksa onu nasıl bir başkasına verebilirsiniz? Verdiğiniz sevgi olamaz, ancak sevgi maskesine bürünmüş bağımlılıklar olabilir. Bu maskeler gerçeğe çoğu zaman çok yakındır fark edilmesi çok zordur. Ancak kaybetme korkusu, beklenti, aşırı ilgi ve kıskançlık sevgi değil, sevgisizlikten kaynaklanır. İçinizde kendi kaynağınıza inmeden, özünüzdeki sevgiyi keşfedip doyumunuzu sağlamadan yani kendi kendinizi sevmeden ne birini gerçekten sevebilirsiniz, nede gerçek sevgi veremediğiniz için gerçek sevgiyi bulabilirsiniz.
”Gerçek sevgili dışarıda değil, içeridedir. Dışarıdaki sevgili ancak içeridekinin bir yansıması olabilir”
Sevgi vermeden sevgi alamazsınız. İçinizdeki sevgiliye ulaştığınızda zaten hiçbir sevgiliye de ihtiyacınız kalmayacaktır. Tek derdiniz içinizdeki sevgiliyi dışarıdaki sevgiliyle paylaşmak olacaktır. İşte bu tip bir birliktelikte gerçekten sevgi vardır. Bu tip bir birliktelikte kaybetmekten korkmazsınız, beklentiye girmezsiniz, çünkü tek derdiniz paylaşmaktır. İçiniz doluyken, verecek çok fazla şeyiniz vardır. Oysa içiniz boşken kime ne verebilirsiniz ki? İçiniz boşken tek derdiniz onu dışarıdan doldurmaktır. Şimdi tek derdiniz sizde olanı paylaşmak olacaktır. Paylaşılan sevgilerde kişileri yıpratmaz sevgileri büyütür, güçlendirir, zorunluluktan çıkarır.
O zaman denilebilir ki; Sevgi ilk önce kendini sevmeyle başlar, kimsenin boşluklarınızı doldurmasını beklemeyin. İçinizdeki dolulukları paylaşın sevdiklerinizle …
Sevgiyle Kalın…
Evlilikleri Boşanmaya Götüren İletişim Hataları
EVLİLİKLERİ BOŞANMAYA GÖTÜREN İLETİŞİM HATALARI
Yapılan araştırmalar, ilişkilerde en büyük eksikliğin, eşlerin birbiri ile sağlıklı iletişim kuramaması olduğunu ortaya çıkarıyor. Yine gösteriyor ki boşanmaların en büyük sebebi iletişim bozukluğudur. Bu iletişim bozuklukları sonucu, Karşısındakini dinlemeden konuşmak, acımasız imalar, öneriler, akıl vermeler ve daha bir çok sebep boşanmaya doğru maalesef eşleri götürebiliyor. Peki evliliği içten yeyip bitiren bu kötü ”iletişim hataları’‘ nelerdir dersiniz?
1- Hayır Diyeceğinize, Evet Demek
Anlık yaşanan durumu, düzeltmek için, kişilerin samimiyetten uzak verdikleri cevaplar , o anı kurtarsa da ilişkiyi çok farklı çıkmazlara sokabiliyor. Aslında “hayır” demek istediğiniz zamanlar kendinizi “evet” derken yakalıyor musunuz? Eleştirilmekten ya da reddedilmekten sakındığınız için “bilmiyorum” deyip, gerçek fikrinizi ortaya koymadığınız olur mu? Cevap evet ise; unutmayın ki, bu bir çözüm değildir. İstemediğimiz şeyleri kabul ederek, barışı ve sükuneti korumak için kendinizi geri planda tutarsanız, bu kendinizi küstürmek ve öfkenizi biriktirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Duygularınızı bastırmamalısınız, bastırılan her duygu birikerek hiç istemediğiniz bir zamanda, ani ve şiddetli olarak yüzeye çıkacaktır. Eşinize vereceğiniz “hayır” yanıtı ile başa çıkabilecek kadar olgun olmadığını düşünüyorsanız, zaten başka sorunlarınız var demektir. Ve bu konuda bir uzmandan yardım almanızı tavsiye ederim. Kendi içinizde kendinizi tatmin etmediğiniz sürece, eşiniz memnun olsun diye vereceğiniz cevaplar da, ne onu memnun edecek, nede sizi mutlu edecektir.
2- İletişim Sözcükleri Kullanmamak
Günlük hayatta iletişim için kullandığımız çok farklı diller vardır. Bunlardan biride sözcüklerle anlaşma olmalıdır. Özellikle kadınlara bakıldığın da genellikle sözcükleri kullanmadan iletişim kurduklarını görüyoruz. Bu yüzden de karşısındaki kişiye anlamadığı veya karışık mesajlar yollayabiliyorlar. Aslına bakarsanız, eşlerin neden kavga ettiği ve sonuç olarak da birbirlerine seslerini yükselttiğine şaşırmamak gerek… Şunlar tanıdık geliyordur eminim size; Gözleri devirmek, dudakları büzmek ya da omuz silkmek farklı mesajlar içerir. Siz başka bir şey anlatmak istemişsinizdir, fakat karşınızdaki kişi bambaşka bir şeyler anlamış olabilir. Yapılması gereken, yanlış anlaşılmaları önlemek için en önemlisi göz temasını kaybetmemektir. Bu, sıra size geldiğinde ne söyleyeceğinizi planlamak yerine karşınızdakini gerçekten dinlemenizi sağlar. Böylece karşıdaki ne anlatmak istiyor anlayıp, sizinde ona göre vermeniz gereken cevapları sözlü iletişim yolu ile sağlıklı bir şekilde vermeniz önemlidir.
3- Gereksiz Suçlama, Yargılama ve Savunma
Etkili iletişim, basitçe mesajınızı yolladığınızda değil, dinleyen tarafından alınıp, algılandığında gerçekleşir. Rahatsız olunan konulardan bahsederken, yargılayıcı, suçlayıcı ya da savunucu olunabiliniyor. Bu tarz davranışlar ise, iletişim kopukluğuna sebep olmaktadır. Bunun yerine karşılıklı diyalog ile, nasıl şekillenmesini istediğinizi belirleyip ve farklı ihtimaller dahilinde neler yapabileceğinizi değerlendirebilirsiniz. Hatta çözümsüzlüğe uğramış sorunlarınız için, birlikte bir barış antlaşması, yapabilirsiniz. Bu tarz anlaşmalar aranızdaki iletişimin kalitesini yükseltebilir. Karşılıklı olarak ilişkiden ne beklediğinizi farklı mesajlarla anlatmaktansa, sözlü ve yazılı olarak açıklığa ulaştırırsınız.
4- Bölmek, Cümleleri Tamamlamak ve Karşındakine Cevap Hakkı Vermemek
Bölmek, cümleleri tamamlamak ve karşındakine cevap hakkı vermemek; Genellikle birbirini takip eden bu davranışların, birine bile sahip olmak eşinizle olan iletişimizin de sorun oluşturur. Karşınızdaki insana saygı duyuyorsanız, haklarına da duymalısınız. Özellikle erkeklerin çoğuna göre, kadınlar, düşünmelerini ve söyleyeceklerini dile getirmeleri için, yeterli zamanı tanımadığını savunmaktadır. Ayrıca erkelerin; birine cevap vermeden arkası gelen sorular da şikayet ettikleri bir diğer husustur. Fakat kadın yada erkek karşı tarafın sözünü, kesmeyip ne diyeceğini hayali tahminlerle tamamlamayıp, bölmeden dinlemesi en sağlıklı iletişim olacaktır.
5- Olumsuzlara Takılıp Kalmak ve Kabalaşmak
Yine özellikle erkeklerin etkilendiği, Günlük hayatta çok fazla yapması, gerekenlerin hatırlatılması, dikte edilmesidir. Kimse çevresinde devamlı ona emir yağdıran ve ne yapmasını söyleyen birinden hoşlanmaz. Sadece bunlar eşinizi sizden uzaklaştırır. Fakat kullanılacak sözcüklerde yapılacak ufak değişiklikler iletişimizi kolaylaştıracaktır. Mesela “Klozet kapağını kapatmayı unutma!”, “Çöpü atmamışsın!” gibi cümleler bir erkeği konuşmaktan uzaklaştırıp, sizin için bir şeyler yapma hevesini kıracaktır. Bunun yerine karşı konulmaz bir gülümse eşliğinde “Canım çöp işini üzerine aldığın için o kadar mutluyum ki, teşekkür ederim” cümlesini tercih edin ve sonuçlarını kendiniz de şaşıracaksınız.
Şuan bu satırları okurken, bazılarınız bunlar için boşanılırmı? derken bazılarınız ise belki kendi evliliğinden örnekler bulmuştur. Diyebilirim ki evlilikleri her zaman çok büyük sebepler bitirmez. Bazen çok ufak değişikliklerle sonuca varabileceğimiz fakat ısrarla aynı iletişim hatalarında takılıp kalınması yüzünden bugün bir çok evlilik bitmektedir. Evliliğinizde zaman zaman çıkmaza girseniz de dönüp sevdiğiniz eşinizi hatırlamaya çalışın. Evlilik daha yakın bir samimiyet getirse de saygıyı yitirmeye sebep olmamalıdır. Yapmanız gereken ”Eşinizin size göstermesini istediğiniz hassasiyetleri, önce siz göstermeye başlayın”
Sevgiyle Kalın…
Gelin Sevgiyi Hatırlayalım
GELİN SEVGİYİ HATIRLAYALIM
Samimiyet bir ilişkinin nasıl olduğunu ve ilişkinin gidişatını belirleyen en önemli duygulardandır. Tabi burada cinsel bir yakınlık ve samimiyetten bahsetmiyorum. Elbette cinsellik bir ilişki için çok büyük önem taşımaktadır, fakat samimiyet olmadan, cinsel samimiyet ilişkinin yürümesi için yeterli değildir. Cinsellik başka şeyler ile desteklenmediğinde bırakın ilişkiyi kendi kendinin dahi devamlılığını sağlayamaz. Belki başlangıçta her şey çok heyecanlı iken zamanla sönükleşecektir. O yüzden cinselliğin birleştiriciliğinden değil, herkesin aradığı fakat çok az kişiye nasip olan gerçek bir samimiyetten bahsediyorum.
Diyeceksiniz bu samimiyet neden bu kadar zor bulunuyor? Zor bulunmasının sebebi, ilişkilerdeki iletişim eksiklikleri, çevremize ördüğümüz görünmez duvarlar, bir söylemeden karşımızdakinin bizi anlamasını beklemek seçenekler uzaya bilir. Peki samimi sevgiyi nasıl anlayacağız? Ne zaman kendini gösterecek?
Şöyle düşünün; İlişkinizde işler ters gidiyor diyelim. Kavganın tam ortasında, en hararetli yerinde, haklılığınızdan eminsiniz ve haksız olanı cezalandırmak için önlenemez bir istek duyuyorsunuz; O an durup mola verebilir misiniz? Evet bu oldukça zor bir durum fakat bunu yapabiliyorsanız, orada ”samimi bir sevgi” var demektir.
Sevgiyi Hatırlayın
Böyle bir kavga anında sevgiyi hatırlayın; etrafı kırıp dökmeden, ilerde pişman olacağımız şeyler söylemeden, durun ve derin bir nefes alın… Evet sevgiyi hatırlayın.
Karşınızda kavga ettiğiniz kişi sevdiğiniz kişinin tam kendisi, eğer farklı bir odaya geçip bunu hatırlayabilirseniz, emin olun enerjiniz yüzde yüz değişecektir. Aslına bakarsanız ilişkilerde bir çok kavganın çok da büyük sebebi yoktur hatta daha sonra sebebi dahi hatırlayamazsınız.
Peki kendinize yine sorun sizin için hangisi daha önemli? ”paylaştığınız sevgimi, bir kez daha haklı çıkmak mı?” yada hangisini istersiniz? ”Sabah kalktığınızda başucunuzda; sevdiğiniz kişimi yoksa çok kıymetli haklılığınız mı?” olsun istersiniz.
Evet samimi sevgiyi düşündüğünüzde bir çok şey önemini yitirir. Belki az önce sizin için çok önemliydi ama bir de bakmışsınız, sevginiz geldiğinizde aklınızda her şey önemini yitirivermiş. Hatta öfkeniz birden bire pişmanlığa yerini bırakmış durumdadır. Ve artık affetmek, konuşmak ve bir çözüm bulmak çok daha kolaydır.
Küçük Şeyleri; Büyük Şeylere Dönüştürmeyin
Hani bazı şeyler vardır; sevmediğiniz yada herhangi sizin için bir önemi olmayan birisi yaptığında tahammül edemediğiniz fakat sevdiğiniz biri yaptığında aynı şeyi görmezden geldiğiniz hatta bazen hoşunuza dahi gidebilen davranışlar vardır. Bunun gibi; Eğer benim için en önemli şey sizseniz, size karşı duyduğum sevgi ise küçük şeyleri kolaylıkla göz ardı edebilirim.
Fakat iki tarafta haklılıklarını karşı tarafa kabul ettirmeye çalışıyorsa, kavganın ortasında görmezden gelinecek o küçük şeyler koca devasa boyutlara ulaşabilir. Bunun sebebi insanın öfke anında gözü hiç bir şeyi görmez. ne siz, ne sizin mutluluğunuz ne karşı tarafın size duyduğu sevgi anda hiç birinin hükmü değeri kalmaz.
Karşınızdakinin her hareketinde bir şeyler aramaya başlarsınız. Mesela” Ev işlerinde bana neden yardım etmediğini anladım, çünkü bana hiç mi hiç değer vermiyor, madem öyle o zaman beraber olmamızın da bir anlamı yok en iyisi ayrılalım.” Gördüğünüz gibi küçük şeyler büyüyünce olayın boyutu da birden bire anlam verilmemiş bir hal alıveriyor.
Sevgi Öfkenin Kontrolden Çıkmasını Engelleyen Tek Etkendir
Öfkenizi kontrolden çıkmış başı boş bir yangın olduğunu varsayın. Öfkenizi kendi haline bırakmak onu tehlikeli ve yıkıcı bir güç haline dönüşmesine izin vermektir. Bir yangını engellemek için bazen sadece su ile müdahale edilirken, bazen yangın o kadar şiddetlidir ki, durdurmanın tek yolu kontrol altına almaktan geçer. Bunun için yangın yerinin etrafına çukurlar açılır, ve içleri su ile doldurulur. Daha fazla ilerleyemeyen yangın bir süre sonra kendiliğinden söner.
SEVGİYİ HATIRLAYIN…
Sevgi ateşin kontrolden çıkmasını engelleyen sudur. Yıkımı engelleyecek olan sevgidir. Bu duyguyu yaşamak için kendinize izin verin. Çünkü böylece bir kavganın orta yerindeyken, ne kadar sinirlenmiş olursanız olun, yada kırıcı yaralayıcı şeyler söylemek size ne kadar çekici gelirse gelsin sonradan pişman olacağınız bir şey yapmazsınız. ”Sevginiz size engel olur”
Sevgiyle Kalın…
Eşinizi Ne Kadar Tanıyorsunuz?
EŞİNİZİ NE KADAR TANIYORSUNUZ?
Evliliğe karar verme noktasına gelinmiş ise; Çiftler birbirini çok iyi tanıdıklarını düşünürler. Fakat evlilik de aradan yıllar geçtikçe, şunlar dökülmeye başlar ağzınızdan ” Sanki yıllardır tanıdığım eşim değil, başka biri var karşımda”,”İnsan aynı yastığa baş koyduğu kişiyi bile tanıyamıyor”, ”Her gün yeni bir huyunu öğreniyorum” Yabancı gelmedi demi? Özellikle mutsuz evlilikleri olan çiftler de yapılan araştırmalarda, mutsuzluklarının önemli nedenlerinden biri, eşlerin birbirini yeterince tanımadıklarından kaynaklanmaktadır. Bu durumun da temelinde eşlerin birbirlerinin yaşamındaki ayrıntılara dikkat etmemeleri vardır. Erkek karısının, kadın da kocasının nelerden hoşlandığı, hedefleri, korkuları, sıkıntıları, umutları hakkında çok az bir bilgiye sahiptir. Aslında bu da eşlerin aynı pencereden değil farklı pencerelerden bakıp farklı hayallere daldıklarının göstergesidir.
Eşinizi Ayrıntılarıyla Tanıyor Musunuz?
Sorulduğunda herkes eşini çok iyi tanıyordur. Hatta ”Onu benden iyi hiç kimse tanıyamaz” bile diyenler vardır. Fakat gerçekten böyle midir? Eşinizi herkesin tanıdığı yüzeyselliğinden biraz daha derin, fakat ayrıntılı bir şekilde tanımıyor olabilir misiniz?
Kadın sinemaya gitmekten hoşlanıyor bunu eşi bilir, fakat karısının hangi sanatçıları en çok beğendiğini bilemez. Kadın da Kocasının patronunun ismini, en iyi anlaştığı iş arkadaşlarının isimlerini hatırlayamaz. Oysa mutlu evliliklerde, çiftler, birbirlerinin dünyasıyla çok yakından ilgilidirler. Birbirlerine ait bilgi depolarını geliştirmişlerdir ve bilgilerini de sürekli güncelleştirirler. Böyle çiftler, birbirlerinin geçmişlerindeki önemli olayları, kişileri hatırladıkları gibi, geçen zamanla birlikte eşlerinin dünyalarındaki olaylar, duygular değiştikçe bilgilerini güncellemeyi sürdürürler. Hayatı sadece beraber geçirmemiş aynı zamanda beraber paylaşmışlardır.
Belki bize gereksiz ayrıntılar gibi gelse de bunlar çok önemli detaylardır. Evliliğinizde mutluluk kaynağı da işte bu küçük ama büyük bağlılıklar oluşturan detaylarda saklıdır. Dışarıda yenen bir akşam yemeğinde, erkek eşinin diyetinde kırmızı et yemediğini, eşinin o gün iş yerinde çok önemli ve gergin bir toplantısı olduğunu bilir. Kadın eve işden geç gelen eşinin o gün hangi tv programlarını sevdiğini bildiği için kaydeder,eşinin son zamanlarda ölümden daha çok korktuğunu da bilir. Bunlar ayrıntı gibi görünse de hayatı beraber paylaştığının, birbirinin gerçekten yol arkadaşı olduğunun ispatı gibidir.
”İnsan bildiğini tanıdığını sever. Bilmediğinin ise düşmanı olur.” Bu ve benzeri bilgilere sahip değilseniz, eşinizi tam olarak tanıyamazsınız. Yeterince tanımadığınız birini gerçek anlamda nasıl sevebildiğinizi söyleyebilir misiniz?
Evlenmeden Önce Tanımaya Başlayalım
Başta da dediğim gibi evlenmeden önce çok iyi tanıdığımızı söyleriz oysaki , bu tanıma sadece yüzeyseldir. Evlenmeden önce çiftler, birbirlerinin hobi, spor,neyden hoşlanır, nerelere gider, ne okumuş… sadece yaşamlarını değil, birbirlerinin hayata dair en derin özlemlerini, inançlarını, endişelerini ve korkularını da öğrenip, evlendikten sonra da eşlerine ait bilgilerini de beraber yaşarken her daim güncellemelidirler. Kendini geliştiren çiftler arasında sadece sevgi güçlenmez, stresli olaylar veya evlilikte çıkabilecek diğer çatışmalarla baş etme güçleri de artar.Eşler birbirlerini ne kadar iyi tanır ve anlarlarsa, bazen fırtınalar yaşanan evliliklerinde birbirlerine tutunup hayatla ve birbirleriyle bağlantılarını koparmadan sevgiyle yollarına devam edebilirler.
Eşinizle İlgili Bilgileri Güncel Tutun
Zaman akıp gidiyor. Eski bilgilerimiz ile hayatımızın hiç bir alanına devam edemiyoruz. Bilgisayarımız, telefonumuz bize kullandığımız programın bir üst sürümü çıktığında uyarıyor güncelleyin diye, ”Peki ya birbirinizin hayatınızdaki yeniliklerle alakalı güncellemeleri yapıyor musunuz?” yoksa yabancılaşıyor musunuz? Evet hayat yoğun , fakat aile huzurunuz için, ne kadar meşgul olursanız olun, birbirinize öncelik tanıyın. Bugüne kadar belki birbirinizi daha iyi tanıyabilmek için gereken zaman elinize geçmemiş olabilir, ama bugünden itibaren mutlaka haftada en az iki gün baş başa sohbet edebilmek için birbirinize vakit ayırın, günlük yaşantılarınız, umutlarınız, hayalleriniz, hedefleriniz, sıkıntılarınız, korkularınızla ilgili her türlü duygu ve düşüncenizi birbirinizle paylaşmayı öğrenin. Göreceksiniz ilişkiniz daha güçlenecek, aranızda çıkabilecek çatışmalarla baş edebilme donanımlarınız artacak ve en önemlisi aranızdaki sevgi daha da büyüyecektir. ”İnsan birbirini tanıyıp ortak noktalarını güçlendirdikçe sevgide hayatınızın her alanına hakim olacaktır.”
Sevgiyle Kalın…
İlişkilerinizde Amacınız Ne?
İLİŞKİLERİNİZDE AMACINIZ NE?
Hayatta duyduğunda insanı mutlu eden kelimeler vardır. Bunlar mesela sevgi, aşk, heyecan gibi… Birde duymaktan pek haz edilmeyen; kavga, aldatmalar, ayrılıklar, depresyonlar var tabi…İşte hayatta olduğu gibi ilişkilerde bu gel-gitler, kısır döngüler yaşanır. Aslında bu döngüye bağlı kalmak zorunda değilsiniz. Bugün ilişkilerimizde amaç nedir? Neden biriyle birlikte hayat sürdürmeye ihtiyaç duyarız? Bir ömür boyu sürecek ilişkiyi bulabilecek miyiz? Gelin beraber genel hatlarıyla bakalım.
Sağlam İlişkinin Temelleri Nasıl Olmalı?
Sağlam bir ilişki için sağlam bir temel önemlidir. Ancak temelleri sağlam olan bir binanın ayakta kaldığı gibi, aynı durum ilişkiler için de geçerlidir. İlişki sağlam temellerle inşa edilmemişse küçük sallantılarda bile yıkılmaya mahkumdur. Kendimize sormanız gereken ”Neden bu ilişkiye başladım?, Neden Hayatıma birini almaya ihtiyaç duydum?” Bu soruların cevabı önemlidir, alacağınız yanıt ilişkinin, hem hayatınıza katacağı keyif ve heyecanı, hem de uzun soluklu olmayan bir ilişkinin nedeni olabilir. Bu soruyu iyi düşünün… ” İlişkiniz veya evliliğiniz sizin için ne anlam ifade ediyor, hangi temeller üzerine inşa ediyorsunuz?”
İlişkide Diğer Yarımı Arıyorum Diyenlerden Misiniz?
Niyetiniz bir ilişkide diğer yarınızı bulmak ise; size kötü bir haberim olacak daha önceki yazılarımda da zaman zaman değindiğim ”Siz tam olmadıkça, tam birini bulamazsınız”. Maalesef diğer yarınızı aradığınızda yada bulduğunuzu düşündüğünüzde ”iki yarım bir tam” etmeyeceği için, kısa süre sonra ayrılık kaçınılmaz olacaktır. Ve siz yine yarım yarım dolaşmaya devam edeceksiniz yada yarınızı kaybetme korkusundan dolayı ilişkinizde devamlı kendinden, hayatından taviz veren taraf olacaksınız. Bu tavizlerde ilişkinizi zevkten çok, acılar yaşadığınız bir hale getirecektir.
İlişkide Ömür boyu Yanında Olacak Birini Bulmak İsteyenlerden Misiniz?
Elbette ömür boyu sürecek ilişki herkesin hayalidir. Fakat bu hayali bir saplantı haline getirmemek gerekir. Bazen hayatımıza yanlış insanlar girebilir. Kangren olan ilişkileri sürdürmekten ise bazen en doğru karar o ilişkiden vazgeçmek olabilir. Ve böyle bir durumda; İlişkiniz bittiğinde tüm gelecek hayalleriniz de suya düşecektir. Her biten ilişki sizin başarısızlık hanenize yazılacak. “Tüh bu ilişkide de başarısız oldum” diyecek ve kendinize olan güveninizi günden güne yitireceksiniz. İlişkiler takıntılar üzerine kurulmamalı, bir ömür boyu sürecek bil ilişkiyi size verecek sevgi ve saygıya tutunmak en doğru olanıdır.
Kendinizi Mutlu, Huzurlu, Güçlü Hissettirecek Bir ilişki mi istiyorsunuz?
Mutlu, huzurlu, güçlü hissedilecek bir ilişki herkes ister.Fakat bu kez de mutluluğunuzu, huzurunuzu, gücünüzü ve değerinizi ellerinizle başka bir insana teslim ediyorsanız burada sıkıntılı bir durum vardır. Tüm ilişki boyunca diken üstünde duracak ve bu hissettiğiniz duyguları kaybetmemek için türlü kıskançlıklara, kaprislere ve krizlere girebilirsiniz. Unutulmaması gereken, mutluluk size dışarıdan bir başkası tarafından sunulan bir şey değildir. Siz mutluluğu kendi içinizde yakaladıkça çevrenize de ancak sizi mutlu eden insanları çekersiniz. Beklentiler ve başkasına bağlanan mutluluk size sadece hayal kırıklığı ve üzüntü olarak geri dönecektir.
İlişkinizin amacı ne yarım halinizi tamamlamak, ne ömür boyu birlikte olacağınız kişiyi bulmak, ne de kendinizi daha değerli, huzurlu, güçlü ve mutlu hissetmek. Tüm bu yaklaşımlar birer ilişki tuzağıdır. ”Sensiz bu dünya anlamsız bir boşluk” demek, ”Senden asla vazgeçemem”, ”Senin için kendimden bile vazgeçerim” demek, ”Senin gibi birini asla bulamam” gibi cümleler kurmak kulağa çok hoş gelse de bunlar, olması gereken değildir, olması gereken mutluluğunuzun anahtarını kimseye teslim etmemektir.
O Halde İlişkiler İçin Amaç Ne Olmalı?
Aslında ilişkilerin amacı, anı yaşamak, deneyimlemek, kendimizi geliştirmek ve bunu yaparken de keyif almaya bakmaktır. Hepsi bu ve bu kadar da basittir aslında. İşi karmaşık hale getirenler belki de sizsiniz.
Hayatın en büyük anlamı ”ilerlemek” ve ”gelişmek”. Gelişimin ve ilerlemenin durduğu her türlü yaşam anlamsızdır. Oysa her ilişki bizler için muhteşem bir deneyim ve gelişim kaynağı. İlişkilerden çok şeyler öğreniriz. Bazen üzülürüz, bazen öfkeleniriz, bazen ağlarız. Ama eğer ilişkiyi doğru okuyabilirsek, doğru mesajları çıkarabilirsek tüm bu deneyimden çok daha güçlenerek, tecrübe kazanarak ve gelişerek çıkarız. Evliliklerde de yaşanan olumsuz gibi gözüken hadiseler aslında gereken dersler alındığında güçlenerek devam eden en önemli etkenlerdir.
İlişkinizin başarısı ne süresiyle, ne de sizi ne kadar ”tamamladığıyla” ilgilidir. İlişkiler sizin onlardan sağlayabildiğiniz gelişim kadar başarılıdır.Hayatta sadece duygusal ilişkilerde değil bütün insani ilişkilerde; İlişkilere birer deneyim ve gelişim aracı olarak bakarsanız her şey çok daha kolaylaşır. Yeter ki ilişkilerinizden doğru mesajları çıkarın ve kendinize ”Ben bu ilişkiden neler öğrenebilirim?” diye sorun. Emin olun, mutlaka öğrenecek bir şeyler bulacaksınız. Mutlaka gelişecek noktalar bulacaksınız. Hayatta hiç kimse hayatımıza tesadüfen gitmiyor. Yaşanan her olaydan ve karşımıza çıkan her kişide neden hayatımıza da varlar? diye düşünüp bize ne kattıklarına gelişiminizi nasıl etkilediklerine bakmanız lazımdır.
Sevgiyle Kalın…
İlişkilerince çözüm arıyor ve doğru çözümleri bulmakta zorluk çekiyorsanız çözüm için bize ulaşabilirsiniz.
DevamıAşk Oyununun Kurallarını Bilmek İlişkiye Ne Katar?
AŞK OYUNUNUN KURALLARINI BİLMEK İLİŞKİYE NE KATAR?
Konumuz ”aşk”; Aşkında en az sevgi kadar çok tanımı vardır. Bizde soralım aşk sizce nedir?
İnsanın sevme kapasitesinin en üst sınırı mıdır aşk? Yoksa güçlü bir çekicilik midir? Birine ait olma hissinin değerli olduğunu bilmenin verdiği hazmıdır aşk? Birine yada bir şeye duyduğunuz derin bağlılığın verdiği huzur mudur aşk? Evet nedir bu aşk, onca filme, romana, şarkıya konu olan aşk nedir?
Aşk ruhunuzda yaşarken, bedeninizin onu izlemesidir. Nefsinizle istediğinizi, kalbiniz sever, aklınız değerlendirir, bilinciniz tanımlar, ruhunuz ise ona bağlanır. Yani aşk bir bütündür. Aşk duyguların ”gök kuşağının renkleri gibi birleşip tek bir hale olmasıdır”, İçince çok rengi, çok duyguyu barındıran ‘‘Duyguların rengidir aşk”.
Sevginizi Aşka Dönüştürün
Aşk insan olma sanatını bilenlerde canlanır. Ancak sorumluluğunu hissedenlerde yeşerir, filizlenir büyür. Bunun için ilişkilerde aşk bulmak önemlidir, aşkı bilmek sevgiyi aşka taşımak, aynı duygu dillerini öğrenip konuşarak, hediyeleşerek, dokunarak karşındakine aşkını göstermek. Aşk bilinmez yada çözülmez bir duygu değildir, her ne kadar herkesin tarifi faklı da olsa, ilişkilerinde kendi aşk dillerini bulabilirler. Fakat bu ciddi emek ve yatırım isteyen bir iştir. Sevgiler beslenir, en önemlisi aşka giden yol öğrenilirse, İlişkilerinizde sevgiyi aşka dönüştürebilir ve uzun soluklu ilişkiler yaşayabilirsiniz.
Aşk Oyununun Kuralları Nedir?
Mevlana diyor ki: ”Ham iken pişmeli, yanmalı ve olgunlaşmalı” Mevlana’nın dediği gibi, Aşk kişinin hamlığından çıkıp, ateşiyle yanması, sonrada olgunluğa ermesidir. Peki bu nasıl olacak derseniz? İlişkilerimizi hamlıktan kurtaracak, onu aşk ateşiyle pişirip olgunluğa erdirecek aşk oyununu kurallarına göre oynayarak gerçekleşecektir. Gelin bu kurallara birlikte bakalım.
Kural (1); Sadece kendini düşünme, karşındaki insanı da en az kendin kadar düşün, sen içinden nasıl bir enerji gönderirsen, aşkında ona göre yolunu karşındaki kişinin gönlünde yolunu bulacaktır.
Kural (2); Her şeyi hemen çözmeye kalkma davranışın doğal sonuçlarının gerçekleşmesine izin ver. Eşin sana hakaret ettiyse, hiç bir şey olmamış gibi davranma, ona özür dilemesi gerektiğini hissettir. Tabi burada her ilişkinin kotaları vardır, önemli olan sınırları zorlamayıp, aşılamayacak noktalara ilişkiyi getirmemektir.
Kural (3); İlişkinizde şefkatli, olun şefkatte karşılık bekleme yoktur.
Kural(4); Bir ilişki de ağlamak sorunları çözmediği gibi sorunları daha da çıkmaza sokabilir. Ağlamak karşılık bekleyip, ağlandığı için çözüm beklemektir. Oysaki seven kişi ağlayıp sızlanma yerine; sevdiğini kusurları ile sever ve kabullenir.
Kural(5); Karşımızdakini suçlamak kolay olandır. Suçlamayı bırakıp sözlerinizin ve davranışlarınızın sorumluluğunu üstlenin.
Kural(6); Eğer ki ulaşamayacağın bir şeye aşıksan, ömür boyu ulaşamayacağını, bile ve bunu kabullenmeyi öğren, bu seni pişirecektir. ( Burada her şey gelebilir aklınıza; Paraya, makama, başka bir aşka..vs. fakat ne olursa olsun içinde olduğunuz ilişki ancak kabullenerek şifalanır.)
Kural(7); Sevdiğinizle çatışmalar yaşıyorsanız, samimi ve içten bir şekilde mücadele edin. Yıkarak değil tamir ederek çözüme ilerleyin. ”İstediğinizi söylerseniz, istemediğinizi işitirsiniz”. İçinizden ne kurarsanız, eşinizden size sesli olarak geldiğini göreceksiniz. Örneğin; İçten içe öfke beslerseniz karşınızdan sesli öfke çığlıkları yükselirken, İçten içe sevgi gönderiyorsanız, bu sevgi enerjisi size, istediğiniz sevgi sözleri olarak geri dönecektir.
Kural(8); İlişkiniz de, ilişki körlüklerini gideren, ilişkinizi tekrar heyecanlandıran, beyin fırtınaları yapın. Örneğin gelecekle alakalı sevdiğinizin planlarını sorun, ölmeden önce ne yapmak ister? Gizli hayalleri ne? Onu ne heyecanlandırır? gibi bunları daha da arttırabilirsiniz.
Kural(9); Taktir, onay, övgü cümlelerini daha sık tekrarlayın. Bunları yaparken karşıdan beklentiye girip kendinizi yıpratmayın bu sevgilinize sunduğunuz bir ikram değildir sadece, aynı zamanda ”Sevdiğinizle geçirdiğiniz huzurlu zamanın kirasıdır” böyle düşünmek eminim bakış açınızı değiştirecektir.
Kural(10); Sadece burada değil, sonsuz hayatta da sizinle beraber olmasını ister gibi sevin karşınızdaki sevdalınızı.
Elbette pişmek sadece bu kurallarla olmaz fakat iyi bir başlangıç olabilir.İlerleyen günlerde aşkın halleriyle devam edeceğiz. Umarım gönülden aşkı yakalayanlardan olursunuz.
Aşkı en güzel anlatanlardan Mevlana ile bitirelim.
Biri bana : Aşıklık nedir?diye sordu.Dedim ki: ”Ben ol da bil.” Sen aşıklığı nasıl bilebilirsin ki,
o bilgi kitaptan defterden öğrenilmez. Ateşi mangalda balı da kavanozda görmek bilmek değildir. Çünkü bu bilgi zevk bilgisidir, onu tatmayan bilmez. Bildim diyenin bilgisi sadece zandır.Madem öyle sen düşmeyi düşenden öğren,yanmayı pişmiş den sor. Aşkın kokusunu da aşığın yanık nefesinden kokla.
Bu işaretlerden yola çık ve aşkı bilmek için aşık ol.
Hz Mevlana
İlişkilerde Altı Temel İhtiyaç (2. Bölüm)
İLİŞKİLERDE ALTI TEMEL İHTİYAÇ (2. Bölüm )
İlişkilerde Farklı Olma İhtiyacı:
Özgün yani farklı olma ihtiyacı insan yaşamında insanı tetikleyen bir güçtür. Yaşamda hiç bir şey bire bir aynı değildir. Yaşam kendini tekrar etmeyecek kadar zengin yaratılmıştır. Bir kar tanesi bir başka kar tanesine benzemez. Kişilerde birbirinden farklıdır. İlişkilerinde bu farklılığı görmek isterler. ”Ben herkesten farklıyım”,” Benim herkesten farklı bir özelliğim var”, ”Ben onun gözünde en önemliyim yada en önemli olmalıyım”, ”O bensiz yapamaz”, ”Ben diğer erkekler gibi değilim”, ”Ben senin bildiğin kadınlardan değilim” gibi sözlerle bunun vurgulandığı zamanlar da olur kimi zaman.
Evet her kişi farklı insanlık tarihinden beri bir kişi tıpa tıp aynı var olmadı. Yaşanan her ilişkide farklı, kimsenin yaşadığı bir diğerine benzemez. Hiç bir evlilikte yada ilişki de ne sorunlar ne mutluluklar bire bir benzemez. Kişilerde onların içinde bulundukları ilişkilerde birbirinden farklıdır.
ilişkilerde, Önemli olduğunu hissetmenin yaygın yollarından biri, İhtiyaç duyulma ihtiyacıyla kendini ortaya çıkarabilir. Özellikle kadınlar; İhtiyaç duyulma yolunu kullanarak çocukları, eşi, hatta anne babaları için kendini paralamak için gerçekleştirir. Burada amaç kendini vazgeçilmez kılarak, önemli olma farklı olma ihtiyacını karşılamaktır. Hatta eşi için farklı olabilmek sadece çocuğunun annesi olma farklılığını hissetmek için çocuk sahibi olmak için uğraşan kadın sayısı inanılmaz şekilde çoktur.
Cevaplamanız gereken soru; ”Siz yaşamda ve ilişkiniz de farklı, özgün, önemli olmak için hangi yolları kullanıyorsunuz?” İlişkilerin sağlıklı olarak devam etmesi için farkındalıkları fark etmek lazım. Kişilerin kendi farklılıklarını ve karşısındaki bireyin farklılıklarını fark edip bunları belli etmesi; sağlıksız önemli ve vazgeçilmeme arayışının önüne geçebilir. İlişkilerinde; Kişiler üretken bir amaca yönelip kalıcı şeyler yapma yolunu seçip birbirlerini hayat amaçlarında desteklediklerinde farklılığı yakalayabilirler.
İlişkilerde Benzer Olma İhtiyacı:
Diyelim ki bir ilişkide birbirinizden çok farklısınız. Siz benzersizsiniz. O zaman ne olur. O zamanda birine ait olma ihtiyacı hissedersiniz. Birbirinizde benzer yerlerin olmaması da sizi rahatsız eder. Evet insanlar farklı olmak isterler Fakat bu aynı şunun gibidir ilişkilerde karanlığı bilmeden aydınlık anlaşılabilir mi ? Farklılıklar bunun için vardır ama kişiler ilişkilerinde sevgi ve ait olma karşısındakine benzeme sanki onun bir parçası olmayı hissetmek de isterler. Sizi birbirinize çeken birbirinize benzediğiniz yanlarınızdır. Ortak noktalarınızdır; ortak yerde buluşturan.
İlişkilerimiz de bazen kendimizi önemli hissetmeyiz. Bu noktada önemli ve özel olmayı talep ettiğimiz de, farkında olmadan eşimizi kendimizden iteriz. Ona ” Sevilmek istiyorum” talebinde bulundukça tam tersi olur. Sevilme isteğini sevme arzusuyla karıştırabiliriz. Eşimiz tarafından sevme arzumuz karşılanmadığında ise kendimizi özel hissetmeyiz. Bu kez de istediğimiz sevgiyi alabilmek için onu sevgi gösterileriyle boğarız. Ve bizden daha da uzaklaşır. Kaçan sevgilinin, eşin arkasından incinmişlik duygusu yaşarız. onu suçlar sevmekten korktu kaçtı deriz onun korktuğu sevginizden değildir, bitmek bilmeyen sevgi dilenciliğinizdir. ”Aşk ve sevgi denilen şey iki insanın birbirine ait olma duygusudur” Aşk ve sevgide kendimizi hem özel hem birine ait hissederiz. Yani benzerimizin yanında hissederiz.
Eğer benzerlik yoksa kişiler bu açığı gidermek için fedakarlığa baş vururlar. Sevdiği kişinin ihtiyaçlarını karşılamak için kendi ihtiyaçlarından vazgeçer yada erteler. Burada önemli olan şu; Verdiğiniz sevgiyi karşılığı faizi ile ödenmesini bekleyip bir borca dönüştürdüğünüzde kendinizi sevilmeye muhtaç konuma getirdiğinizde kaybetmeniz kaçınılmazdır.Sevgide en önemli kural ihtiyacımız olanı eşimize vermektir. Sevilmeye ihtiyacınız varsa sevin. İnsanlar sevmeyi, sevildikleri kişilerle gerçekleştirir.
Kadın erkek ilişkilerinde en kötü durum seven birinin terk edilmesi değildir bunda canınız acır bir süre ama geçer. En kötü durum ait olma ihtiyacınızın az buçuk karşılandığı sonucu değişimi göze alamamaktır. ”Ne terk edecek kadar kötü, ne kalacak kadar iyi durumu”. Bu tarz çiftlerin durumu ise şudur; Değişim için bedel ödemeyi göze alamazlar; kendini doyum ve mutluluk vermeyen ilişkiye devam ettirmenin getirdiği, öfke, kırgınlık, kızgınlık ve yalnızlık duygusunu yaşarlar. Tam bir çaresizlik ve acizlik hali.
Cevaplamanız gereken soru; ”Siz ilişkinizde karşınızdaki kişi ile benzer misiniz ait olma ihtiyacınızı gideriyor musunuz?” Benzer benzeri çeker ve birbirinize ait seneniz ne sevmekte ne sevilmekte zorlanmazsınız. İstediğiniz sevilmekse samimi bir şekilde sevin karşılığında samimi sevgi bulursunuz.
İlişkilerde Gelişme İhtiyacı:
İlişkimizde her şeye sahip olabiliriz ama her gün yeni bir şeyler katıp, her iki taraf da gelişime açık olmazsa ilişki çürür. Gelişimde hayat vardır. ya gelişiriz yada ölürüz. Duygusal, zihinsel ve ruhsal gelişim için kişilerin zaman ayırmaları gerekir. Gelişmek, öğrenmek, bir seçim değil, bir lüks değil, bir ihtiyaçtır. Aynı yemek içmek kadar ihtiyaç.
Bunun için eşlerin birbirlerine gelişimlerine ayıracak vakit ve imkanlar için özgür bırakmalılar. Özgür bireyler gerçekten sever ve gelişir. Gelişen bireyler iyi anne baba olup sağlıklı bireyler yetiştirebilir. Gelişim insanların nefes almasını sağlar kendinize nefes alacak alanlar bırakın.
Cevaplamanız gereken soru; ”Her gün yeni bir şey öğreniyor musunuz? Ayda kaç kitap okuyorsunuz? En son hangi konuda ilişkinizin ve kendinizin gelişimi için bir şeyler yaptınız?” Gelişmek lüks değil ihtiyaçtır. Kendiniz ve ilişkiniz için sizi geliştirecek yollar arayın yoksa gelişmeyen her şey gibi ilişkilerde yok olmaya mahkumdur.
İlişkilerde Katkıda Bulunma İhtiyacı:
Kendimizin dışına çıkarak başkalarına katkıda bulunma ihtiyaçtır. Varlığımızın başkalarına yardımcı olduğumuzu bilmesi; işe yarar insan olduğumuzu hissetme ihtiyacı. Her konumda olduğu gibi ilişkimizde de karşımızdakine yararımız olduğunu hissetmediğimiz sürece mutlu olamayız. Bu Yaşamın her alanında olduğu gibi ilişkilerde de çok önemli bir ihtiyaçtır,eğer yararlı olduğumuzu hissetmezsek, ihtiyaç duyulmaya ihtiyaç duyarız. Eğer eşimizin bize ihtiyacı olmadığını hissedersek farkında olmadan, çocuğumuzun gelişimi pahasına da olsa bize ihtiyaç duyarak büyümesini sağlarız. Çevremizde ne kadar çok vardır değil mi büyüyüp evlendikleri halde halen annelerine ihtiyaç duyan kişiler. kendi kararlarını kendileri veremeyenler. kendileri aile olamayanlar.
Evet eşimizin”iyi ki varsın” demesi onun yaşamına katkımız dokunduğunun kanıtıdır. Ve bu insanı çok mutlu eder.Tabi ki bu katkıyı eşinize verirken bir teşekkür bile beklemeden katkı da bulunmaktan bahsediyorum, Vermenin doğal hazzını aldığınız katkıdan.
Cevaplamanız gereken soru; ”İlişkim de katkıda bulunma ihtiyacımı karşılıyor muyum?” Vermeyi bilmeden almak bencilliktir, verilmeyi bilmeden vermek enayiliktir, verilmek ve vermek birlikte olduğunda dayanışmadır,almak ve vermek alışveriş, Verilmeye de layık olduğunu bilerek ve verilmeyi beklemeden vermek katkıda bulunmaktır.
Bu altı ihtiyacı ne kadar doyum içinde yaşarsak ilişkilerimizde o kadar mutlu oluruz. Eksik ihtiyacınızı tespit edip çözüm yolları bulduğunuzda emin olun hayat daha güzel olacaktır. Çözümlerde kimi zaman zorlanmak oldukça doğaldır böyle durum da bir uzmanla çalışmak en doğru karardır.
Sevinç Karakaya
Devamıİlişkilerde Altı Temel İhtiyaç (1. Bölüm)
İLİŞKİLERDE ALTI TEMEL İHTİYAÇ (1. Bölüm )
Aslına bakarsanız; tüm insanların sorunlarını çözmek için bu temel ihtiyaçlarının doyuma ulaşması şarttır. Kişilerin birbirinden çok farklı sorunları vardır fakat bunun temeline inildiğinde altı temel ihtiyaçta toparlanır. Bunun için nerede yaşadığınızın, hangi ülkede olduğunuzun, ekonomik durumunuzun, hangi çağda yaşadığınızın, hangi dini inanca sahip olduğunuzun, kırsal bir köy hayatı sürdürmenizin yada metropol’ün tam merkezinde olmanızın hiç önemi yoktur bütün insanların bu altı temel ihtiyaca hayatlarında doyuma ulaşmak için ihtiyacı vardır. Tüm insanların temel duygu ihtiyaçları aynıdır.
İlişkilerimizde de bu temel ihtiyaçları karşılamadan karşılıklı doyuma ulaşmamız mümkün değildir. İlişkilerimizde temel ihtiyaçlarımız doyuma ulaştığı oranda mutluyuzdur. Kişiler ilişkilerinde bazen kendini iyi hissetmedikleri durumlar yaşar da bir türlü sebebini bulamazlar. Görünüşte bir sorun yok gibidir, her şey yolunda gibidir, ama bir şeyler huzursuz eder. İçiniz de adını koyamadığınız anlam veremediğiniz, garip bir duygu vardır işte bu kişilerin temel ihtiyacındaki doyum eksikliğinden kaynaklanır.
İlişkinizdeki genel kalite nasıl merak ediyor musunuz? Gelin bu cümleleri sesli bir şekilde tekrarlayalım. Ve dürüstçe kendimize soralım, ben ilişkimde kendimi hangisi gibi hissediyorum …
”İlişkimde Çok mutsuzum”, ” İlişkimde mutsuzum”, ” İlişkimde mutsuz sayılırım”, ” İlişkimde mutsuz değilim, ama mutluda değilim”, ” İlişkimde mutlu sayılırım”, ” İlişkimde mutluyum”, ” İlişkimde çok mutluyum”, ” İlişkimde çok mutlu ve doyumluyum ve buna şükrediyorum”
Size İlişkinizde hangi duyguya kendinizi daha yakın hissettiniz. Tabi ki bir ilişkide istek ve arzularımızın hepsi doyuma ulaşmaya bilir. Fakat ihtiyaçlarımız doyuma ulaşmak zorundadır. Eğer ki bir ilişkide temel ihtiyaçlar sağlıklı ve etik yollarla doyuma ulaşmazsa; Sağlıksız ve etik olmayan yollarla ihtiyaçlarına ulaşma yollarına gider. ” Dikkat edin! Arzu veya istek demiyorum, Temel ihtiyaçlardan bahsediyoruz” Nasıl ki haftalarca aç kalan birinin, sağlıklı yiyecek yemeliyim diye bir arayışı olmaz önüne ne gelirse açlık ihtiyacını karşılamak için yer. Öylede duyguları aç kalan kişilerde sağlıklı yollardan kayma gösterebilirler. Fakat; ”Yetişkin bireylerin hayatlarının her alanında olduğu gibi ilişkilerinde de duygusal temel ihtiyaçlarını bilip bunları kendileri ve eşleriyle çözmeleri gerekir.”
Peki nedir bu İlişkilerde bizi Mutluluğa götürecek temel ihtiyaçlar?
İlişkilerde Güven ihtiyacı:
İnsanların temel ihtiyaçlarından biride güven ihtiyacı. Aynı şekilde ilişkimizde de güven duymak isteriz. Güvenmediğimiz de ne olacağını bilemediğimizden güvenecek bir kişiye ihtiyaç duyarız.
Herkes ilişkisinde güven arar yokluğunu hissettiğinde ise eşine karşı kontrol etme isteği artar. Çünkü bunu kontrol kendinde olursa, eşinin tepkilerini belirleyebileceğini düşünür. Ve böylece kendini güvende hisseder. İlişkilerimizde her şeyi kontrol etme ihtiyacı varsa burada emin olmadığımız şeyler vardır demektir. Güven duygumuzu doyuma eriştirmek için kontrol etme ihtiyacı duyarız. Evlilik Kurumu; insanların emin olma ihtiyaçlarını, doyuma yöneliktir. İnsanların bir çoğu değişmekten korkar, Mevsimler değişebilir her şey değişebilir ama bir değişmemeliyiz diye düşünürler. Rahatlık veren durumun hiç değişmemesini isterler. Bazen de kötü giden evliliklerde yada ilişkilerde sonunu nasıl olacağını bilememek, bitirilmesi gereken bir evliliği sırf alışılmış olanın verdiği eminlik yüzünden kişiler bitiremez. Güven ilişkilerde önemlidir sağlıklı yollarla gelmediği zamanlarda insanlar bunu sağlıksız yollarla baskı , kontrol, gibi yollarla elde etmeye çalışırlar çünkü güven bir ihtiyaçtır.
Cevaplamanız gereken soru; ”İlişkinizde siz güvenlik ihtiyacınızı nasıl karşılıyorsunuz?” Bunu yetişkin insanlarda olması gereken gibi karşılıklı dürüstlük ve diyalog ile çözmeye çalışıyorsanız, problem yok. Fakat sağlıksız yollara gidiyorsanız hem kendinizi hem eşinizi gereksiz yere yoruyorsunuz demektir.
İlişkilerde emin olmama ihtiyacı:
Belki bu biraz şaşırttı.Güven ve emin olma ihtiyacından bahsetmiştik. Emin olmama da ne şimdi diyebilirsiniz. Emin olunca kendimizi huzurlu hissederiz. Stressiz, her şey tanıdık bildik, eşiniz belli ilişkiniz de ne nasıl gidecek çok iyi biliyorsunuz. Eşinizden alacağınız tepki belli vereceğiniz tepki belli. Yani her şeyden eminsiniz sonra ne olur dersiniz? Sanırım bildiniz Sıkıntı ”Can sıkıntısı” işte bu noktada emin olmama ihtiyacı devreye girer. Değişiklik ihtiyacı, Heyecan ihtiyacı, risk alma ihtiyacı.
Evliliklerde her şey bilinir hale geldiğinde, eşler otomatiğe bağlanmış gibi hep bilinir tepkiler verdiğinde ”can sıkıntısı” başlar. Heyecanın bittiği yerde depresyon başlar. Heyecan yoksa mutsuz oluruz. İşte tam bu noktada heyecan arayışı başlar. İlişkimizde farklı bir şeyler isteriz. Mücadele edeceğimiz şeyler,heyecan isteriz.
İlişkinin başında emin olmak isteriz, beni sevmeli güvenilir olmalı deriz. Fakat eşimiz bir süre sonra bizi sevse ve güven verse de ilişkide uyarılmaya, heyecana ihtiyaç duyarız. Çiftler bu ihtiyaca uygun davranmadıklarında ise sağlıksız ve etik olmayan yollardan heyecan arayışı başlar. Erkekler gül gibi eşlerinin üstüne gül koklarken, kadınlar kendini yemeğe, aşırı spora yada boş işlere verebiliyorlar. Heyecan arama yolları sıralanmayacak kadar uzundur.
İlişkilerde gündelik yaşam aynı şekilde gittiğinde ilişki can sıkıcı hal alır. Ve çiftler nedenli nedensiz kavgalara başlarlar. Belki garip ama çoğu çift bu kavgalardan hoşnut olurlar. Kavga, küsme ve barışma süreci ilişkilere heyecan ve belirsizlik getirir. Mesela; Küsme ne kadar sürecek?, İlk adımı kim atacak?, Barışma nasıl kutlanacak? Tabi küslük süresince eşler birbirine özlem hissetmeleri de durumun ayrı bir heyecanı denebilir. Hatta farkında olmasalar da; sırf bu heyecan için kavga eden küsen ve barışan çift sayısı oldukça fazladır. Bazı çiftler kavga etmemelerinden övünseler de ; kavga etmemek aslında o ilişkide daha sessiz ve derinden ilerleyen ciddi bir sorun var demektir.
Cevaplamanız gereken soru; ”Siz ilişkinizde emin olmama yani değişiklik ihtiyacınızı nasıl karşılıyorsunuz?” İlişkilerde değişiklik ihtiyacını gidermek için eşler değişik hobiler ortak, sosyal paylaşımlar,yada ilişkilerine renk katacak farklı şeyler bulmalıdır ki evlilikleri sağlıksız yollara sapmasın.
Diğer; Duygularımızdaki Temel İhtiyaçlarımızı öğrenmek için lütfen yazının ikinci bölümünü okuyunuz.İLİŞKİLERDE ALTI TEMEL İHTİYAÇ (2. Bölüm )
Sevinç Karakaya
Devamı