Eşinize Modayı Nasıl Sevdirirsiniz?
Neyi değiştirir, Neyi Değiştiremeyiz?
Hayatın erkeğin bakımlı, şık giyimli ve formda kaynak ister. İlişkinizi bir şeyler yapabiliriz, eşinizde en fazlasını bu kadar çabalamayı istersiniz. Muhteşem bir kaset ya da bir saçmalık bir arada olsun giymemesi, aynı zamanda bir şey olsun giymemesi, kendini salması da çok katlanacak durum olmamalı.
Kadın eli değdikçe daha iyi bir görünüme kavuşabilir. Ancak dişil konuşma sanatına nasıl yapılır, bunu bir süre unutun. Eşiniz ya da sevgiliniz Barbenin erkek arkadaşı Ken değil. Ayrıca sizin aynınız da değil. O bir ERKEK! Çeşitli yerlerinde göze hoş görünmeyen killer, teninizi tırmalayan sakalları ve çok büyük olası göbeği de olabilir. Bunları kabullenin. Onu seviyorum gibi sevin. Aslına bakarsanız biz de aynısın onlardan beklemiyor muyuz? Bizi böyle bir şey sevsinler. Öte yandan kimyasal çekim ilişkileri çok çok önemli bir rol oynar. Onun için hijyeniniz, hijyeniniz ve onun ikinizin ile cinsel hijyeniniz için, bir şeylerin değişmesi için kullanılabilir, o zaman devam edelim.
Eskilerin bir lafı vardır; “Adamı adam eden üst baştır” Biz kadın bugun yabana atmamalıyız. Kibarca yapılabilirsiniz. Ayakkabıları boyamak, daha moda pantolonlar giymeyi ve tabi ki giyilmekten yıpranmış buruşuk tişörtleri ile de vedalaşmasını tavsiye ederim. Bu arada eşinizin bir erkek olmasının sebebini anlamasını bekliyorum. Sonuçta onu bu hali ile tanıdım bu hali ile aşık oldunuz. Peki neden şimdi değişmesini sağlayacak? Bunu anlamayacaktır.
Oysa bilinç altı bir kadın ve erkeğin şık ve güçlü görünmesi ona olan çocuklarını doyurabileceğini bilerek kendini daha güvende ve rahat hissetmesini sağlar. Sizde haliyle onu en iyi görünmesini değil ama bunu çok da önemsemiyor. Birbiri ile çatışan kadın ve dışa aç’ı nasıl kurabilirim. Bu bir iş değil, bir iş değil, başka bir iş yokken. Erkekler açısından da ucuzluk avcısı ya da moda düşkünü olarak dizayn edilmiştir. DNA larına aykırı.
Bir Alışveriş Gezisi Ayarlayın;
İlk adımınız veriş gezisi olsun. Burada “kısa” kelimesine dikkatinizi çekiyorum. Bu gezi ile birlikte bedenimizdeki bedeninizi geliştirmek, bedeninizi geliştirmek ve bedeninizi geliştirmek için çabalaruz. Peki onu alışverişe nasıl götürüyorum? İlk olarak uygun zamanı kollayın. Maç izlemek ya da sevdiğiniz programın bir gün olsun. Kendinizi, erkeğinizin de ilgisini çekecek bir şeyler yapmaya gittiğinizi ve onunda kendinizi gelecek mutlu olacağınızı söyleyin. Sıradan bir şeyden yorumcu gibi hazır alışverişe çıkarmalıydı. Sonra ona ödülünü verin; “Belki alışverişten sonra biraz miskinlik edip, şu en sevdiğin tatlılardan yemek için bir kafeye oturabiliriz” deyin.
Temel İhtiyaçlarını Düzenleyin;
Bedenini bilmek istiyorum zaman gardırobunu düzenleyebilir ve olmazsa olmaz. Veya; Erkeğin dolabında beyaz bir gömlek, beyaz bir gömlek, bir spor pantolon, uygun bir kazak, çok amaçlı bir takım elbise ve spor ceket. Dolabında temel bu 5 parçanın bulunduğu eminseniz artık içiniz rahat. Temel oturduktan sonra kombin için başka parçalar bütünü.
Kimi Beğendiğini Keşfedin;
Bu ipucu erkeğinizin moda ufkunu keşfetmeniz de çok işinize yarayacak. Farklı giyim tarzına dikkatini çekmek için beğendiği şimdi saçma, pantolonu, döngü, kemeri havada öneriler sunabilirsiniz. Ya da onu senin beğendiğin ünlü onun benzeterek dikkatini çekebilirsiniz.
Kendi Fikrinizi Dile Getirin;
Madem artık temel parçalar dolabında, beğendiği ünlünün giydiği trend parçaları da belirlediniz, artık yolumuza devam edebiliriz ve onun için alışveriş yapabiliriz. Fakat onun tarzına sadık kalmayı unutmayın. Ona sizin giymesini istediğiniz şeyleri değil gerçekten beğendiği şeyleri alın. Ona sürpriz yapın. Mesela “Tatlım vitrinde bu ayakkabıları görür görmez,’bunlar tam ona göre’ diye bağırdım” “eminim bunlarla çok iyi görüneceksin” diyebilirsiniz. O kuzu kuzu ayakkabıları denerken ona sıkıca sarılın. O andan itibaren onun için alışveriş yapmanız konusunda daha uysal olacaktır.
Asıl mesele doğrudan söylemek, talepkar olmamak, ona proje projeniz gibi davranmamaktır. “Sevgilim senin tarzın seksenlerden kaldı, tarzını değiştirebilir miyim?” yerine “Sevgilim bunu gördüm ve senin bununla ne kadar iyi görünebileceğini düşündüm” deyin.
İltifatı Eksik Etmeyin;
Ona iltifat edin, ama her zamankinden farklı bir şekilde. Hollywood yıldızı Ashton Kutcher’ın Herper’s Bazaar daki yazısını dikkate alın. Kirli bakımsız ama hepsinden önemlisi bizimle birlikteyken, kendinizi güvende hissettiğinizi hissetmek istiyoruz. Sevgilin sizin beğendiğiniz bir şeyi denediğinde James Bond’a, Tony Montanaya benzediğini söyleyin. Bana güvenin, ona böyle şey söylerseniz inanın o mereti bir daha üstünüzden çıkartamayacaksınız” Bir erkeğin kalbine giden yol midesinden değil özgüveninden geçer. Onu taktirle ödüllendirin.
Sevinç Karakaya
DevamıHep mi Yanlış Kişilere Aşık Oluyorsunuz?
“Ruh eşim olduğuna emindim“, “Oysa doğru kişi olduğuna çok emindim“, “Ruh eşim evli biri olabilir mi?”, “Çok seviyordu birden bire gitti” son zamanlarda bu ve benzeri cümleleri o kadar çok duyuyorum ki…
Doğru kişi kimdir ya da nasıl anlayacağız doğru kişiyi? Öncelikle doğru kişi sizinle ilişkiye girmek için istekli ve müsait olmalıdır. Eğer müsait değilse, sizin için doğru kişi değildir. Müsait kişi kimdir? Doğru kişi sizin duygularınızı, duyarlılıklarınızı öğrenmek, nelerden korktuğunuzu, neleri sevdiğinizi, aile ve arkadaşlarınızı bilmek ister. Başka bir ilişkisi yoktur ve bağlanmaya açıktır. Saklanacak şeyler hayatında başka başka bölümler ve kaçamaklar yoktur. Sözlerinin gerçek anlamını bulmak için emek harcamazsınız. Karışık mesajlar ve sonu gelmeyen beklentilerle sizi kendisine bağlamaya çalışmaz. Sizinle birlikte programlar yapar sürekli iptal eden kedi-fare oyunlarına girmez. Bunun dışındaki tüm ilişkiler başlamadan bir kere daha düşünün derim.
Müsait ya da yanlış kişilerin anlaşılmaz yönlerinden biri de, duygusal ve cinsel çekiciliğin çok kuvvetli hissedilmesidir. Arkadaşlarınızda asla kabul etmeyeceğiniz davranışları bu kişide kabul edersiniz peki niçin? Elektrik o kadar yoğun ve güçlüdür ki yakınlaşma sanabilirsiniz. İlişkiye devam etmek için genellikle hiç yapmayacağınız şeyleri kabul edersiniz. Bir bağ olsa da olmasa da o kişinin müsait kişi olup olmadığına bakmalısınız, ne kadar çekici olursa olsun bu kişi sizin için doğru kişi olmayabilir. Gerçekler size adaletsiz ya da çelişkili gelebilir ama insan kendisi için tümüyle yanlış birine aşık olabilir.
Peki Neden Yanlış Kişilere Aşık Oluruz?
1- Düşük Öz Değer ve Aşkı Hak Etmeme Duygusu:“Beni kabul edecek birini bulursam, onu hayatına girerim” bu cümle size ne hissettiriyor. Ben aşka layık değilim, beni kabul eden biri olursa ben her zaman hazırım mesajını alıyorsunuz değil mi? bu düşünce doğru şekilde sevgi paylaşımını yapacağınız kişiyi hayatınıza çekmeyi engeller. Sevgi yeteneği olan birisi karşınıza çıktığında ya onu kendinizden uzaklaşırsınız veya ona hiç çekim hissetmezsiniz.
2- Müsait Olmayan Anne Baba Etkisi: Anne babamızda yaşadığımız sağlıksız ilişkileri çeken sanki içsel bir radarımız vardır. Bu ilişkilerinde eksik olan parçaları tamamlaya bilmek için yakın ilişkilerinizde de aynılarını oluşturur ya da benzer ilişkileri kendinize çekersiniz. Mesela babanız duygusal olarak müsait olmayan biri ise; yani size yeterince duygusal yakınlık göstermediyse, nihayet onun sevgisini kazanırım ümidiyle, sizde aynı tip erkeklere çekim duyarsınız. Ama seçtiğiniz erkekler hakiki sevgi yeteneğinden yoksun olduğundan, bu isteğiniz hiç bir zaman gerçekleşmeyecektir.
3- Eş Bağımlılık Hissi: Müsait olmayan kişileri aşkınızla değiştirmek veya kurtarmak gibi vazifeleri üstlenirsiniz. Maalesef sonu her zaman başarısızlıkla son bulur. Siz kimsenin terapisti değilsiniz ve kimse siz istediğiniz için değişmez. İçinizdeki düzeltirsem daha çok sevilirim hissini değiştirmelisiniz.
4- Kovalamanın Heyecanı: Yasak elmaya, avlanmanın biyolojik coşkusuna, elde edilemeyeni kazanmanın zorluklarına bağımlı birisiniz demektir. İlginçtir ki araştırmalar sadece başkalarına bağlı olmanın o kişileri daha çekici yaptığını bulmuştur. Kendi elinizle yetinmek yerine başkalarına ait olana mailiniz varsa muhakkak geçmişinizde yargı enerjileri ve kısır döngüler vardır. Ve bir uzmanla çalışmak bu durumu atlatmanız için çok önemlidir.
5- Bağlanmak ve Kaybetmekten Korkmak: Özellikle büyük bir kayıp ve ihanet acısı yaşamışsanız, karşınızdakine mesafeli davranmak size daha güvenli gelir. Eğer sınırlarınızı ihlal eden aşırı üstünüze düşen, tacizci, tenkitçi veya kontrolcü bir aileniz olmuşsa, herhangi birine bağlanmaya bu yüzden karşı koyuyor olabilirsiniz. Veya sizi umursamayacak buna rağmen sizden çok fazla ilgi isteyecek olduğunu varsaydınız bir ilişkinin içinde kaybolmaktan korkarsınız. Bundan dolayı da sizi savunmasız bırakan ve ruhunuzu genişletirken yoran duygusal bir yakınlaşmanın yerine farkında olmadan karşılıksız bir aşkı tercih ediyor olabilirsiniz. ,
6- Şartları Kabul Etmeye Hazırsanız: Belki bir süredir hayatınıza size yakınlık duyacak, biri girmedi. Ve birden ilgi yağdıracak, karizmatik ve çekici biri karşınıza çıktı. Yanlış olduğunu biliyorsunuz ama size çok iyi geliyor. Böylece yalnızlık ve yokluk yerine, sevgi ve ilgi kırıntılarına razı olursunuz.
7- Beyaz Atlı Prens Sendromu: Duygusal finansal veya ruhsal olarak kurtarılmak istiyorsunuz ve birisi sizi kurtarıyor. Kendi gücünüze sahip çıkacağınıza başkasına teslim oluyorsunuz. Beyaz atlı prensler genellikle güç peşindedir veya sonunda aldıkları sorumluluğun ağırlığından pişman olurlar. Çoğu da sevgi dolu eşit ilişki için müsait değildir.
8- Cazip Bir Dış Görünüşe Vurulmuşsunuzdur: Bazı insanlar gerçekten iyi görünmelerine, hep doğru şeyleri söylemelerine ve ruhsal olduklarını iddia etmelerine rağmen, sadece birer yeni çağ narsisti veya insan kullanıcılarıdır. Onların gerçek bir bağlanmaya hiç niyetleri yoktur. Eğer içinize veya ön sezinize danışmadan hareket ederseniz, dış görünüşlerine aldanabilirsiniz.
Eğer doğru bir eş arayıp sürekli olarak yanlış kişileri hayatınıza çekiyorsanız. Yardım almadan önce yukarıdakilerden hangilerinin sizin için doğru olduğunu tespit etmenizi tavsiye ederim. Sonu gelmeyen ilişkilerin sebeplerini ve çözümlerini bir yere kaydetmeniz ve artık dürtülerinize hareket etmeye bir son vermeniz faydalı olacaktır.
Sevinç Karakaya
DevamıAldatılan Kadın İlişkiye Devam Edebilir mi?
İlişkilerde yaşanan aldatma ilişkide bir yara açmıştır ve kolay kolay iyileşecek bir yara değildir bu. Kırılan çok değerli bir vazonuzu düşünün ne kadar düzgün bir şekilde parçaları bir araya getirseniz de eskisi gibi olmayacaktır ve her zaman azar azar su sızdıracaktır. Aldatma yarası hiç kapanmaz fakat hayatımızda bir sebep buluruz affetmek ve hayata devam etmek için… Çoğu kadın aldatılma ile karşı karşıya kaldığında; bir kadın olarak gururu kırılmış, bir eş olarak güvenini yerle bir etmiş olsa da kararını bir anne olarak veriyor. Tüm bunlar yaşanmadan önce ne kadar da mutluyduk ya da o öyle sanıyordum diye düşünür. Peki gerçekten mutlu olsalar eşleri onları aldatır mıydı? aldatmadan sonra ne olacak? Aldatılan kadın eşine tekrar güvenebilecek mi? Yoksa, bir kere yapan yine yapar korkusuyla mı yaşayacak? Aldatılan çoğu kadın benzer bir kararsızlık yaşıyor ve sonunda da pişman olacağı bir karar verebiliyor. Oysa, aldatma krizini doğru yöneterek bu krizi zarar görmeden ya da en az zararla atlatmak mümkündür.
“İlişkinin sonu geldi mi?” sorusunun cevabı sizin ve eşinizin ilişkinizin, bitmesini isteyip istememenize bağlıdır. Bazıları için aldatma geri dönülmez bir yolken, bazıları için atlatılabilecek bir sorun, aşılabilecek bir engel olabilir. Kimi ilişkilerde aldatma ölümcül bir darbe, kimilerinde de ilişkiyi gözden geçirerek olumlu değişiklikler yapmayı sağlayan bir uyarı sinyali gibidir. Aldatma sonrasında yaşanacaklar, aldatmanın nedeniyle doğrudan ilişkilidir. Sadece cinsel nedenlerle bir kaçamak olarak yaşanan aldatma ile bir süredir devam eden duygusal bir aldatma ilişkisinin sonuçları farklı olacaktır. Aldatma sonrasında ya siz ilişkinizin sona ermesine karar verebilirsiniz ya da eşiniz zaten sona ermesini istediği için aldatmış olabilir.
Peki ilişki devam edebilir mi? Evet eşiniz pişman olmuş sizden af dilemiş, siz de bitirmek istemediğiniz için ilişkinize son vermemiş ama nasıl devam edebileceğinizi bilmediğiniz için endişeleniyor olabilirsiniz. Bu süreci daha kolay geçirebilmek için aşağıdaki sekiz adımlı kılavuzdan yararlanabilirsiniz.
Kendinizi Dinleyin: Aldatma hakkındaki tüm bildiklerinizi unutun. Çünkü bunların koşullandırdığı duygular sizi hiç istemediğiniz yanlış kararlara yöneltebilir. Durumun sadece size ve ilişkinize özel olduğunu düşünün. İçinizden gelen sesi dinleyin ve hayatınızın bundan sonrasında ne yapmak istediğinize odaklanın. Kendi iç sesinize kulak verin. iç ses negatif ego gibi güçlü ve bağıran değildir, sessizce size tek cümle fısıldar, mesela “dikkat et” gibi…
Affedin Özgürleşin: Biliyorum bu söylendiği kadar kolay olmayabilir ama eşinizle birlikte devam etme kararını verdiğinize göre bunu siz de istiyorsunuz demektir. Yapılanı onaylamak anlamına gelmeyen ama yapılanın verdiği acıyı hafifletmek için gerekli olan affetmek, olup bitmiş ve değiştirilemeyecek olayların içinizi kemirmeye devam etmemesi için yapabileceğiniz en iyi şeydir. Affetmek, mutluluğunuz için eşinize vereceğiniz bir hediye olacaktır. Affetmek sadece dille olmamalı, kabule geçip geçmiş konular her gün masaya yatırılmamalıdır.
Eşinizi Anlamaya Çalışın: Aldatmayı bir suç, eşinizi bir suçlu, kendinizi de mağdur, kurban olarak görmeyi bırakın Eşinizin bunu neden yaptığını anlamaya çalışın. Onun kendini ifade etmesine ve nedenlerini anlatmasına fırsat verin. Eşiniz de aldatmanın gerçek nedeninin ne olduğunun farkında olmayabilir ve bunları birlikte konuştuğunuzda farkına varabilir. Yolunuza nasıl devam edeceğinize karar vermek için her şeyi tüm ayrıntılarıyla konuşarak ilişkinizde gerçek soruna odaklanmaya çalışın.
Yeniden İlişkiye Başlayacaksanız Tüm Sorumlulukları Paylaşın: Aldatmanın nedenlerini tarafsız olarak değerlendirin ve kendi payınıza düşen sorumluluğu üstlenin. İlişkinizde yaşanan her şeye eşinizle karşılıklı iletişiminizde, neden-sonuç ve etki-tepki süreçleri içinde, her ikinizinde dahil olduğunuzu unutmayın. İlişkinize başlarken, sorunlar yaşarken ya da mutluyken de hep iki kişiydiniz; ilişkinizi yönlendirme ve yolunuzu belirlemede de ortak sorumluluğa sahipsiniz.
Yıkıcı Değil, Yapıcı Olun: İlişkinizdeki sorunları ve nedenleri belirlediğinize göre, artık sıra bunların değiştirilmesine ve düzeltilmesine geldi. Bunun için sizin eşinizden, onun da sizden beklentilerini açıkça konuşarak birbirinizin isteklerini ve değişmesini istediğiniz davranışlarınızı listeleyin. Sorunlarınızı çözüme kavuşturmak üzere bu beklentileri ve değişiklikleri yerine getirmek için yapıcı ve somut adımlar atın. Bu süreçte yapacağınız eleştirilerin de olumlu ve yapıcı olmasına dikkat edin.
Tekrar Güvenmeyi Öğrenin: İlişkinizde aldatmanın en fazla etkilediği şey eşinize olan güveninizdir. Ona tekrar güvenmeniz elbette çok kolay ve kısa sürede olmayacaktır. Ancak “Bir kere yapan yine yapar” anlayışına takılı kalmadan eşinizin hatasından ders aldığını düşünerek ona tekrar güvenmek için çaba gösterin. Elbette burada asıl iş eşinize düşecek ve güveninizi tekrar kazanmak için çaba harcaması gerekecektir ama siz de yersiz şüphelere kapılmadan ve sürekli dedektiflik yapmadan eşinize bu konuda yardımcı olun.
Cinsel Yaşamınızı Önemseyin: Mutlu bir ilişki, duygusal ve cinsel mutluluğun birlikteliğiyle mümkündür. Eşinizle duygusal sorunlarınızı çözmeyi bekleyerek cinsel yaşamınızı ihmal etmeyin. Aksi halde bir yeri yaparken bir yeri yıkabilirsiniz. Romantizm ve tutkuyla yaşayacağınız cinsellik, duygusal bağlılığınızı güçlendiren önemli bir faktör olarak ilişkinizdeki sorunların çözümüne de olumlu yansıyacaktır.
İlişkiniz İçin Destek Alın: Eşinizle ilişkinizi sürdürmek birlikte çıktığınız bu yolda ihtiyacınız olan ilk şey bunu yapmaya istekli olmanızdır. Ancak bu isteğe sahip olduğunuz halde yaşadıklarınızın etkisini üzerinizden atamamış olabilir ve kendinizde yeniden başlama gücünü bulamayabilirsiniz. Böyle bir durumda, desteğe ihtiyacınız olacaktır ama bu desteğin nesnel ve tarafsız bir bakış açısıyla verilmesi önemlidir. Dolayısıyla eş, dost, akraba çevresi yerine, bu konuda uzman bir uzmandan destek alabilirsiniz.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
DevamıDaha Sağlam Evlilik İçin 9 Öneri
Son zamanlarda evliliğinde yanlış tercih yaptığını düşünen o kadar çok çiftle karşılıyorum ki, eğer siz doğru eşi bulduğuna inanlardansanız şanslısınız. Birbirinizi sevmenizden dolayı mutlu ve minnettar olmaya kendinizi teslim edin. İlişkinizin, evliliğinizin tadını çıkarın. Birlikte güzel vakit geçirin. Her geçen gün neşenizi biraz daha artırmak için kendinize imkan verin.
Unutmayın doğru eşi bulmak aslında bir mucizedir. Düşünsenize sizi ayırabilecek bütün engellere rağmen birbirinize kavuştunuz. Doğru eş; sizin belki de rüyanızın cevabı ve beklediğinize değen kişinin ta kendisidir.
Elbette zorlandığınız zamanlar olacaktır. Evlilik uzun soluklu bir ilişkidir. İlişkinizde inişler çıkışlar olması çok normaldir. Hatta birbirinize tahammül edemediğiniz zamanlar olacaktır. Hemen acaba yanlış kişi ile mi evlendim? sorusunu başvurmayın.
Böyle zamanlarda kalbinizin yumuşamasını ve açılmasını sağlayacak, evliliğinizi güçlendirecek bir kaç öneri paylaşacağım. İyi ve kötü günlerinizde işinize yarayacağını umuyorum.
1- Eşinize Karşı Cömert Olun; Eşinize karşı verici olun. Ona sık sık sevdiğinizi söyleyin, desteğinizi belirtin ve olumlu geri bildirimler yapın. Eşinize ne hissettiğinizi açıklamak konusunda cimri olmayın. Evlilik eşlerin birbirine cömertlik yarışı olmalıdır.
2- Bol Bol Gülün; Aşırı ciddiyetten kaçının. Evliliğinizde ortaya çıkan duygusal tüm sorunları çok ciddiye almak huzursuzluğu daha da tırmandırır. Espri anlayışınızı kaybetmeyin. Oynayın, zaman zaman delilik yapmak iyi gelir. En önemlisi birbirinize beraber eğlenip gülebileceğiniz iyi bir arkadaş olun. Gülmek gerginlikleri yumuşatır ve şifalandırır.
3- Esnek Ve Sabırlı Olun; Uzlaşmacı bir tavır takının. Tutucu ve sabırsız davranmak ilişkinize güveninizi sarsar. Eğer aşırı kontrolcü veya ısrarcı davrandığınızı fark ederseniz, tartışmaya bir iki dakika ara verin. Durun bir nefes alın. ‘Ben doğruyum, sen yanlışsın’ kutuplaşmasına kapılmayın. Değerlerinizden vazgeçmeden ilişkiniz için biraz fedakarlık yaparak orta noktayı bulun.
4- Çözülmemiş Sorunlarla Yaşamaktan Rahatsız Olmayın; Unutmayın her sorun bir anda mükemmel çözümlere ulaşamaz. Bazı sorunların çözümü için zaman gereklidir. Sorunu tam olarak anlamanız gerekir. Bu durumda henüz bir cevap olmadığını, vakti olduğuna gayret göstermelisiniz. Biraz olayları akışına bırakın.
5- Eşinize kalpten Sevgi Gönderin; Eşinizle ayrı olduğunuzda yada sözsüz ruhsal bağınızı güçlendirmeye çalışıyorsanız kalbinizde eşinize sevgi gönderin. İster karşılıklı oturun, ister ayrı şehirlerde olun, sadece gözlerinizi kapatın derin nefesler alıp, iç sesinizle sadece onu düşünerek ‘Seni seviyorum’ deyin. Sevgi sözcüğü en büyük şifadır.
6- Hem Kendinizi, Hem Eşinizi Sevin; Gerçek aşk önce kendini, sonra kendi dışındakileri sevmektir. Unutmayın doğru bir eş, mutluluğunuzu arttırabilir fakat sizi mutlu birisi yapamaz. Duygusal sorunlarınızı iyileştirmek eşinizin vazifesi değildir, aynı şekilde onunkini de siz iyileştiremezsiniz. Yapmanız gereken en son şey birbirinizin terapisti olmaktır. Aşk ve iyileşme kişinin kendi içinde başlar.
7- Birbirinizin Eksikliklerine hoşgörülü olun; Hiç kimse mükemmel değildir. Sizde değilsiniz. Eşiniz de değil. Bir japon adeti olan ‘Wabi- sabi’ mükemmel olmayandaki güzelliği aramak anlamına gelir. Mutlu bir evlilik içinde bize yol gösterici olabilir. Eşinizdeki farklılıkları, noksanları ve rahatsızlık veren yönleri kabul etmek anlamına gelir. Kişi değişmek ve gelişmek istediğinde bile eksikleri olabilir. Yapmanız gereken onu değiştirmektense her hali ile kabul etmektir.
8- Farklılıklarınızı Kabul Edin; Eşiniz ve siz ne kadar iyi bir bağ kurmuş olursanız olun, yine de birbirinizden farklısınızdır. Her konuda aynı fikirde olmakta ısrar etmeyi bir kenara bırakın ve bunu kabul edin. Aslında farklılıklarınız olmaması mümkün değildir. Olaylara eşinizin gözünden bakmayı deneyin. Bu fikirleriniz ayrı olsa bile birbirinizi anlamanıza yardım eder. Her ne kadar eşinizin bazı özellikleri değişmese de eşinizin doğru kişi olduğuna olan inancınız, olaylara ve eşinize hoşgörü ile bakmanızı sağlar.
9- Affedin; Eşiniz ve siz kaçınılmaz olarak birbirinizi kırar veya hayal kırıklığına uğratırsanız durumu düzeltmenin birlikte arayın. Böyle durumlarda karşısındakini üzen taraf dinlemeli ve davranışlarını düzeltmeye istekli olmalıdır. Mağdur olanda kırgınlık ve kızgınlıklarını uzatmamalıdır. ‘Haklı’ bir öfkeye takılıp kalmak kolay olandır fakat bunun size ve ilişkinize hiçbir yararı yoktur. Affetmek, yaptığı bir hatadan dolayı birisini devamlı şekilde suçlama arzusunu, şefkatli bir şekilde terk etmektir. Şefkat ise bize karşımızdaki kişinin öfkemizden daha değerli olduğunu gösterir.
Bu yöntemleri evliliğinize uygulayabilirseniz; eşinizle anlaşmazlıkları sürdürmek veya kendinizi ona kaptırmak yerine, açık-kalpli bir iletişim oluşturur. Açık olun. Cesur olun. Aşka sadakatin size getirdiği coşkuyu yaşaması için kendinize izin verin. Böylece evliliğiniz kolay kolay sarsılmayacak kadar güçlenecektir.
Sevinç Karakaya
DevamıYaşam Enerjinizi Ateşleyecek Birkaç Öneri
Yaşam enerjisi içimizi ve içimizden yayılarak dünyayı aydınlatmak isteyen enerjidir. Yaşam enerjimizi nasıl korumamıza geçmeden; İlk önce kendinize hali hazırdaki yaşamınızla ilgili bazı sorular yönelterek başlayalım.
Şimdiki soracağımız soruları eşinizi, ilişkinizi yada evliliğinizi, ilişkiniz yoksa hayatınızda sık görüştüğünüz insanları düşünerek cevaplayabilirsiniz.
Yaşam enerjimi görünmez olsa da bir karabasan gibi bastıran biri ile mi beraberim? Neden birilerine enerjimi kısıtlama imkanını veriyorum? Geçmişimden kalan alışkanlıklarımdan dolayımı? Enerjimi tüketen biri ile mi birlikteyim? Enerjimden haz alan ve onu ortaya koymamı yüreklendiren biri ile mi beraberim?
Soruları okurken eminim evet benimde böyle bir yakınım var demişsinizdir. Maalesef birçoğumuzun çevresinde onu kötü etkileyen, yaşam enerjisini düşüren birileri mevcut. Bir kısmını değiştirme lüksümüz varken bir kısmı ile de yaşamımıza devam etmek durumundayız. Peki yaşamımıza devam ederken enerji alanımızı nasıl koruyabilir? Yaşam enerjimizi kimseye kaptırmadan hayatımıza nasıl devam edebiliriz?
İşte yaşam enerjiniz düşmüşse onu tekrar ateşleyecek birkaç öneri;
Yaşam Enerjinizi Koruyun
1- Başkalarını Kontrolü Bırakın; Yaşam enerjinizi korumanın bir yolu kimsenin hayat alanına müdahale etmemektir. Başkalarını kontrol etmeyi bırakın. Başkalarını değiştirmek için harcadığınız enerji normal şartlarda harcadığınız yaşam enerjinizin iki katına mal olur. Her ne kadar kendimizi kötü şeylerden, öfke ve hayal kırıklığından korumak istediğimiz için kontrolü devamlı elimizde tutup, her şey istediğimiz gibi olsun desek de, bu durum enerjimizi daha fazla düşürüp ve kendi kendimizin bile duygularını kontrol edemez hale bizi getirir.
2- Kendinize İki Kat EVET Deyin; Kendinize zamanınızın yani yaşamınızın yüzde yüzünde ne istediğinizi sorun. Eğer ki yüzde yüz kendiniz ile uzlaştığınız bir hayat istiyorsanız, yaşamınızda kendi kendinize hayır dediğinizin iki katı ”EVET” deyin.
3- Kavga Yerine Uzlaşmayı Seçin; hayat prensibimiz her zaman kavgalar yerine affetmeler uzlaşmalar olmalıdır. Sizi kışkırtan, sizi kışkırtan ne olursa olsun asla kin gütmeyin ve şiddet kullanmayın. Başkalarının yersiz davranışlarını düzeltmek eğitim ve şefkat gerektirir, cezalandırma yada aynı ile karşılık değil. Kendinizi bu konuda kontrolde yetersiz görüyorsanız dışarıdan destek almaktan çekinmeyin.
4- Enerjinizi Düşürenlerle Yüzleşin; Sizin enerjinizi aşağıya çeken, sizi kontrol etmeye çalışan yada korkutan kişi, size ne kadar yakın olursa olsun, bu kişilerle yüzleşin ve ilişkilerinizi bitirin. İlla görüşmeniz gereken kişilerle de aranıza mesafe koyun.
5- Hayalleriniz İçin Adım Atın; Hayallerinizi beklemeye aldığınız raftan çıkarın. Hayalinizi kurduğunuz bir projeye başlayın. Ve kimsenin sizi olumsuz düşünceleri ile durdurmasına izin vermeyin. Belki ilk adımda başaramazsınız fakat bu sizi doğru yola götüren bir adım bir tecrübe olacaktır.
6- Mizahi Yanınızı Geliştirin; Hayatla küçük oyunlar oynamayı öğrenin. Gündelik olayların başkalarının mizahi yanını görerek mizah anlayışınızı geliştirin. Bu kendinizle küçük oyunu sürdürdükçe hayatta ne kadar çok gülecek şey varmış fark edeceksiniz.
7- Kendinizi İfade Etmekten çekinmeyin; Kendinize önce siz inanmayı öğrenin. Kendi kararlarınıza inanın ve arkasında durur. İfade şeklinizde rahat ve atılgan olun. ”En kötü ne olabilir ki” düşüncesi ile en kötüyü göze almak sizi daha cesur yapacaktır.
8- Hayatınızda Her Zaman Alternatifleriniz Olsun; Hayatta ”aşılmaz” gibi görünen sorunlarla karşılaştığınızda alternatifler üretin. Yaşam enerjisi sevinçtir. Ya öyle ya böyle durumu bulduğumuzda sevinç duyarız ve sevinç yaşam enerjinizi yükseltir.
9- Hayatınızda Sırlara Yer Vermeyin; Kişilerin enerjilerini düşüren en önemli şeylerden biride sırlarıdır. Tutmak için hayatınızı karmaşık hale getirdiğiniz sırlarınızı söyleyin. Belki size bazı şeyleri kaybettirecektir fakat yaşam enerjinizi kaybettirmekten daha büyük kayıp değildir bu durum.
10- ”Evet Ama” İfadesini bırakın; Bunları okurken aklınıza gelen ”Evet ama ” ifadelerini hemen bir yana bırakın. Bunun yerine ”Her zaman bir yol, bir çıkış vardır” cümlesi düsturunuz olsun.
Sevinç Karakaya
DevamıEşinizle Birbirinize Bağlılığınızı Nasıl Arttırırsınız?
Evliliğinde istediği kaliteye ulaşmayı isteyenler için eşleri ile aralarında bir bağ, bir yakınlık geliştirecek kılavuz paylaşmak istedim. Maddeler ilk okuduğunuzda ”bu kadar basit mi?” duygusu uyandırabilir. Fakat unutmayın her biri için ayrı ayrı emek ve zaman ayırmak gereklidir. İşte üzerinde çalışmaya değer yakınlık geliştirme kılavuzu;
1- Birbirinize Kulak Verin; Çiftler gündelik hayatın olarak kulak vermeyi ilişkilerinde es geçebiliyor. Bir araştırma; Eşlerin günde yüz yüze, göz göze iletişim için ortalama dokuz dakika ayırdığını bize göstermektedir. Burada birbirinize kulak vermekten kastim; Televizyonun radyonun gürültüsüne karışmadan yada odadan odaya kurulmayan doğrudan bir iletişimdir. Mümkünse ten tene temas, göz göze temas, ve kalp kalbe temas… Ancak o zaman gerçekten eşinize kulak vermiş, söylediklerinin dikkate değer olduğunu göstermiş olursunuz.
2- Bir Kerede Tek Konuyu Çözün; Özellikle kadınların sıklıkla yaptığı, aynı konuyu tekrar tekrar gündeme getirmek eşlerin meseleleri çözme adına birbirlerine olan güvenlerini kaybetmelerine sebep olur. Aynı konu her açıldığında buna eşlik eden çözümsüzlük duygusu artar. Çiftler arasında genelde problem yenilerden ziyade eski sorunların tekrar tekrar açılması ve birden çok konuyu aynı anda çözme çabasıdır. Yapılması gereken sizin için en acil olan sorunu tespit edip eski defterleri hiç karıştırmadan ”Bu güne kadar olan oldu, bundan sonra ne yapabiliriz ” bakış açısıyla çözüme odaklanmaktır.
3- Sorunlarınızın Altındaki Duyguyu Bulun; Evliliklerde tartışmalar çoğu zaman güç savaşlarından kaynaklanmaktadır. Sorunlar karşı tarafın ailesi, cinsellik, para yada çocukluklar gibi konular olsa da tartışma genellikle çift taraflıdır. Ve tartışmalar çözümsüz şekilde aynı konular etrafında dönerler. Fakat dikkat edilmesi gereken ise bize bu tartışmaları yaptıran duygu durumudur. Asıl gerçek ve tartışmaya sebep olan farklı tartışma kılıflarına girse de, duygularımızdır. Duygularımızı ve karşı tarafın duygularını anlamaya odaklanırsak, duyguları anlama bize anlayışı getirecektir. Anlayış ise tavır değişikliği ve affetmeyi sağlayacaktır. Elbette çiftlerin değişen tavırları da iyileşen bir evlilik getirecektir.
4- Konuşmamak Engelini Yıkın; Çiftlerin evliliklerinde yaptıkları bir diğer hata ise konuşmamaktır. Konuşmamak yada sorunları görmezden gelmek, ilişkide patlamayı bekleyen saatli bomba gibidir. Canınızı sıkan bir durum var ise muhakkak uygun bir şekilde dile getirin. İp uçları vermek, oyunlar oynamak yada eşinizin zihninizi okumasını beklemek sağlıklı davranışlar değildir. Yetişkin bireyler sorununun sorumluluğunu kabul etmeli ve bunu ortak bir diyalogla çözüme kavuşturmalıdırlar.
5- Yakınlarınızla Olan İlişkilerinize Sınırlar Koyun; Sağlıklı bir evlilik için, çocuklarınız, akraba ve arkadaşlarınızla ilişkilerinize sınır koymanız gerekir. Eşiniz ile aranızdaki ilişkinin ne kadarının onları ilgilendirmesi gerektiği noktasında net olun. Evlilikte eşlerin yaşamının büyük bir bölümü özeldir ve bu kimseyi ilgilendirmemelidir. Bağımlı aile ilişkilerinde bu sağlıklı sınır konulamadığı için çok ciddi sorunlara sebep olmaktadır. Eşinizle aranızdaki size ait konuların yakınlarınız ile yersiz paylaşımı ilişkiyi yıpratır ve eşlerin birbirine olan güveni azaltır. Eşinizle olan ilişkinizin ne kadarını yakınlarınızla paylaşmanız konusunda bir birlik halinde ve net olmanız gerekir.
6- Eşinizle Sağlıklı Bağ Kurmayı Öğrenin Ve Bunu Yaşayın; Eşiniz sorunlu bir ailede yetişmiş ise, onun için stres, kriz, aşırı yoğunluk gibi duygular normaldir. Böyle bir ilişkide, eşiniz ile yakınlık kurmakta can sıkıcı anlar yaşayabilirsiniz. Yapmanız gereken; ne çok yüklenmek neden vazgeçmektir. Sadece alıştığınızı gerilimden uzak durmaya çalışın. Kesinlikle eşinizden vazgeçmeyin bırakmayın. Ödülleri farklı olacaktır belki fakat muhakkak olacaktır. Zamanla ilişkinizde yükselişler ve düşüşler, telaş ve umutsuzluklar yerini belli belirsiz, bilinmedik duygular gelişecek bunlarda size aitlik hissi, rahatlık ve iç huzuru getirecektir.
7- Eşinize İlginizi Belli Edin; Bir çok çifttin ise ortak sorunu ilgi bekleme fakat ilgi gösterememek… ”Nasıl olsa sevdiğimi biliyor”, ”Evlendiğime göre seviyorumdur” gibi tutumlar evlilikleri sona doğru yada ruhsuz paylaşımlara doğru sürüklemektedir. Eşinizle muhabbetinizi ilk gün gibi canlı ve heyecanlı tutmak istiyorsanız birbirinize ilginizi beklentisiz göstermeniz gerekiyor. Unutmayın siz yaptığınız her şeyi önce kendi mutluluğunuz için yaparsınız. Karşılıksız verilen ilginin geri dönüşümü muhakkak katlarıyla olacaktır.
8- Eğlenmenin Çeşitli Yollarını Bulun; Evinizin savaş meydanı mı? yoksa bir oyun bahçesi mi? olmasını tercih ederdiniz? Uzun ve mutlu evliliklere bakıldığında bu çiftlerin birlikte eğlenmeyi bilen çiftler olduğunu görüyoruz. Ortak zevk alabileceğiniz ve eğlenebileceğiniz aktiviteler belirleyin. Bolca gülün bırakın arada saçmalayın… Bu ilişkinizi şifalandıracaktır.
9- Sıkça Yapıcı Ve Adil Bir Şekilde Kavga Edin; Evet yanlış okumadınız kavga edin dedim. Sağlıklı evlilikler tartışmaların kavgaların olmadığı değil bunların sağlıklı bir şekilde yapılmayı öğrenildiği evliliklerdir. Tartışmalar ortaya çıktığında gerilim ve anlaşmazlık havasını dağıtın. Hatta Anlaşmazlıklarınızı güvendiğiniz ve görüşlerine değer verdiğiniz ikinizin de onay verdiği bir yakınınızın yanında da yapabilirsiniz. Bu zamanlarda içerleme yada kaçma gibi duygularınızı ise çöpe atın. Sorunlarınız olabilir fakat sizi sevgi birleştirdi. Birbirini seven ve problemlerini çözmek isteyen bir çift olduğunuzu unutmayın. Yakınlaşmak için eşinize kapılarınızı açın, sorunlarınızdan kaçmak yerine yapıcı tartışmalar ile ortak noktada birleşin.
10- ÇOK ÖNEMLİ; Evliliğinizi Bir Anlama Bağlayın; Eşinizle aranızda ilişkiniz yada arkadaşlığınızın dışında bir anlam arayın. Sizden daha büyük bir güce varmak için basamak yapın evliliğinizi,bir kaynağı arayın. ”Leyla’dan Mevla’ya varmak” gibi… Paylaştığınız yolculuk sizi yakınlığa çekecektir.
Sevinç Karakaya
DevamıEşinizi Eve Bağlamanın 3 Yolu
Bir erkek bağlı ise eşi kendisini mutlu ediyor demektir. Bir erkeğin gerçek yeri evidir. Eğer ki ‘bir kadının yeri evidir’ söylemini çok duyduysanız bu size ilginç gelebilir fakat bir erkekte en az kadın kadar bir eve gereksinim duyar. Dışarıda herkes onun patronu olabilir fakat evin içinde sert bir tavır içine girmeden de otorite kurabilir, hak ettiği saygıyı bulabilir. O yüzden diyebiliriz ki her sağlıklı erkeğin bir yuvaya ihtiyacı vardır.
Eşiniz ona ihtiyaç duyduğunuzu, saygı gördüğünü hissetmek ister. Başkaları ile ilgilenmektense kendisini tatmin etmeye odaklandığınızda eşinizde ev merkezli bir hayatı tercih eder. Orayı güçlendirmek için her şeyi yapar çünkü orası onun en önemli dünyasıdır. Akşam yemeğinde evde olabilmek için iş yerindeki saygınlığından ödün vermeyi çok önemsemez. İşindeki yoğunluğuna rağmen çocukları ile etkinliklere katılır. Evdeki onarım tamirleri yapmaksa hiç zor gelmez çünkü sağlıklı bir ev ve evlilik onun içinde en az sizin için olduğu kadar önemlidir.
Eşiniz evine bağlı değil mi ? onu suçlamaktan önce kendinize şu soruları sorun;
1- Evi; içinde bulunması heyecan verici bir yer haline getiriyor musunuz?
2- Eşiniz kendini evde; ihtiyaç duyulan, saygı gösterilen ve sizin ihtiyaçlarınızı giderdiğini biri olarak kendini görüyor mu?
Eşiniz Evine Bağlanması İçin Harekete Geçin;
1- Eşinize onun en sevdiğiniz yanlarını söyleyin. Çocuklarını varsa bunu onların duyacağı şekilde yapın.
2- Haftanın bir gecesini sadece ikinize ayırın. Bunu takviminize yazın, programınıza alın ve ne olursa olsun değiştirmeyin.
3- Evrak dosyasına yada e- postasına onun hayatınızda ne kadar önemli olduğunu vurgulayan notlar bırakın.
Harekete Geçmek yeterli değil ise; Eşiniz daha büyük ihtiyaç içindeyse ne yapmalısınız?
1- Hayatınızı Çok Doldurmayın; Yoğun iş programınız varsa yada çok sosyal bir insansanız, sisteminizi bir çok şey ile birden ilgilenmek üzerine kurulmuşsa unutmamanız gereken hayatınızdaki kişinin de sizinle zaman geçirmeye ihtiyacı var.
Mesela programınız bir kız arkadaşınızla birlikte olmak için değiştiriyorsanız aynı şeyi eşiniz için de yapmanız çok hoşuna gidebilir. Hatta eşinize programını gösterip ‘Hayatım programım dolu fakat seninle vakit geçirmek ve ulaşılabilir olmak istiyorum, nereyi değiştirmemi istersin?’sorusunu sorun. Şimdi burayı okurken birçoğunu neden böyle birşey yapalım. Neden kendimi uygun ve ulaşılabilir kılayım ki? diyorsunuzdur.
O zaman size derim ki çevrenize bakın, ne görüyorsunuz? derim. Şu anda mahallenizde, yada yakınlarınızdan kaç kişi boşanıyor? ‘Mesele sizde bitiyor’. Ortalama evliliğin 5-6 yıl sürdüğünü hatırlatmak isterim. O zaman sizi o ayrılanlardan farklı kılacak ne?
Karşılıklı paylaşım düşüncesini kavramış bir eşe sahipseniz onu ön hayatınızda öncelikli sıraya koymak hiç zor olmaz. Ardında kadın olmayı seçin, çünkü eşiniz sizin davranışlarınızı dikkatle izler ve inanın eşinizi ön plana almanız, evdeki diğer işlerden daha önemlidir.
Hayatınız eğer ki eşinizi ihmal edecek kadar dolu ise yada onu onemse miyorsanız? kendi yüreğinizin ve evliliğinizin koruyucusu olmanız gerek. Hayatınızda eşinize hak ettiği zamanı verin sizde özlemini çektiğiniz eşe kavuşun.
2- Eşinize Çocuklarınızdan Fazla Öncelik Tanıyın; Hayatınız bekar olduğunuz zamanki gibi değil. Eşinizin kendinizden sonra birinci önceliğiniz olduğunu kabul ettiniz. Bir de çocuklarınız varsa sorumluluk daha da arttı demektir. Eşinizin daha evine bağlı, çocuklarını ve sizi daha fazla önemsemesi için bilmeniz gereken kaç çocuğunuz olursa olsun eşinizin önem sırasını değiştirmemektir.
Bir çok kadının yaptığı en büyük hata, anne olduktan sonra eş olduklarını unutmalıdır. Kendini çocuklarına adayıp eşini unuttuğunda, ister istemez kendini önemsiz hisseden eşde evden uzaklaşmaktadır. Onu önemsediğinizi özellikle de çocuklarınızın yanında gösterin.
Örneğin eşiniz dışarıda ve size telefon etti, sadece 5 dakikası var ve belli sizinle konuşmaya ihtiyacı var. Bu kısa konuşmanız çocuklarınız tarafından en az beş kere kesiliyor. Sonunda bundan usanıyor ve sizinle paylaşması gereken şeyi paylaşamadan görüşürüz deyip teli kapatıyor. Çocuklarınızın eşinizle olan zamanınızı kesintiye uğratmasına izin verdiğiniz zaman, ona başkalarının ihtiyaçlarının onunkinden daha önemli olduğu mesajı verirsiniz. Sizden beklediği ‘Çocuklar şimdi olmaz, babanızla konuşuyorum’ demenizdir. Bu söylediğinizle önemsediğiniz kanıtlanır ve çocuklara karşı tavrınızda aynı noktada buluşursunuz. Bu aynı zamanda eşinizin ‘oğlan çocuğu’ kalbine de seslenir. ‘Ben sadece bir dert yada gün içinde arada sırada kontrol edilmesi gereken bir şey değilim. Bana ben olduğum için değer veriyor.’ mesajını iletir. Ve böyle bir erkek hem size hemde çocuklarına çok daha içten ve samimi bağlanır.
3- Önce Rahatlamasına İzin Verin, Sonra Yardım İsteyin; Bir kadın çalışıyorsa ve küçük çocuklara da sahipse; sadece eve maddi katkı da bulunmakla kalmaz. Bunun yanında bir milyonlarca şeylede ilgilenir. Ve tabi eşi kapıdan girince rahatlamak isteyip işleri paylaşmak, bazı işleri ona devretmek düşüncesi de normaldir.
Fakat çoğu erkek işin yarattığı baskıyı üzerinden atmak için zamana ihtiyaç duyar ve böyle talebi çok iyi karşılamaz. İlk önce günü yorgunluğunu üstünden atmak ister. Hatta sizden de bu durumunu fark edip çocuklara da ‘Babanızla oynamak istediğinizi biliyorum ama onun önce biraz gevşemeye ihtiyacı var çocuklar’ demenizi bekler. Bunu başara birir, onu bu şekilde onurladırırsanız ve bir şeylerin parçası olduğunu gösterebilirseniz, yapabileceklerine siz bile inanamazsınız. Erkekler kadınlar gibi değiller, önce kendine gelmesi için zaman tanıyın sonra yardım isteyin.
Sevinç Karakaya
DevamıMükemmel Evliliği Nasıl Gerçekleştirirsiniz?
Evlilikte bay/bayan mükemmeli arayanlar ya da ideal eşini bulamadığını düşünenler üzülmeyin, çünkü evliliklerde çiftlerin her bakımdan uyumlu ve denk oldukları mükemmel evlilik yoktur. Ayrıca yüzde yüz uyumlu mükemmel bir eş aramak doğru değildir.
Hiç Bir İnsan Birbirinin Aynı Olamaz;
Evlilikte çiftler eşinin kendisi gibi olsun, derdini söylemeden anlasın, aynı şeylere üzülüp aynı şeylerden zevk alsınlar gibi… beklentilere girerler. Unutmayın ki, hiç kimse diğerinin aynı değildir,
bu yüzden evlilikte iki insanın birbirine her açıdan denk ve uyumlu olması beklenemez. İdeal eş, kendisindeki aynı özellikleri taşıyan kişi olarak düşünülmesi yanlıştır. Her insanın kendine özgü, yetişme ortamı ile de paralel bir evlilik algısı ve bu algı çerçevesinde eşinden beklentileri, eşi olarak seçtiği insanda görmek istediği birtakım özellikler vardır. Bu özellikler, birbirine ne kadar uyumlu ise, eşler o kadar kendilerini birleştiren ortak değerlere sahip olurlar. Ve böyle evlilikler için denilebilir ki, ideale çok yakın evliliklerdir.
Eş seçiminde kişilerin beklentilerini daha gerçekçi boyutlara taşıması kendisine yüzde yüz uyumlu birini bulma arzusundan vazgeçmesi gerekmektedir. Aksi taktirde ortaya çıkan farklılıklar kişilerin hayal kırıklığı yaşamasına sağlar.
Peki evlilikte uyumu yakalayabilmek neden önemli ve ne kadar uyumlu olmak yeterli ? Evlilikte ideal değil de olması gereken uyum nasıl olmalı bir kaç maddeyle ile bakalım.
1- Her Zaman Aynı Fikirde Olmak Zorunda Değilsiniz;
Eşler her konuda aynı fikirde olmak zorunda değildir. Elbette olaylara farklı pencereden bakabilirler önemli olan ise eşlerin buluşacak ortak bir nokta bulabilmesidir.
Farklı bakış açıları eşleri, çatışmaya götürüp evliliklerini içinden çıkılmaz bir hale getirebilir. Çatışma içinde olan, çıkmaza girmiş sorunların altında genelde bu farklı bakış açıları yatmaktadır. Çiftlerin yapması gereken; iki tarafın da kendi bakış açılarının dışına çıkabilmeleri gerekir. Sadece kendi fikrinin doğru olduğuna inanıp ilişkide kurallar oluşturduğunuzda en basit konulardaki çatışmalar bile çözümsüz problemlere dönebilmektedir. Ancak eşler birbirinin bakış açısını anlayabilmek için kendi fikirlerinin dışına çıkma esnekliğini gösterebildiğinde her iki tarafın da ortada bir noktada buluşabilecekleri üçüncü bir seçeneği bulabilirler. Orta bir noktada buluşmak her zaman mümkün olmayabilir ama en azından kendi fikirlerini birbirine dayatma çabası içine girmeden birbirini anlama çabası içinde olmaları ilişkide uyumun korunmasını sağlar.
2- Evliliğin Devamı İçin Sağlıklı İletişim Çok Önemlidir;
Bir evlilik için sevgi ve aşk önemlidir. Fakat uyum ve sağlıklı bir iletişim çok daha önemlidir. Aşk iki insan arasında başlangıçta çekimi sağlıyorsa da sevgi ve bağlılık duyguları ancak etkili bir iletişimin kurulabildiği iyi bir ilişki içinde gelişmeye devam eder. Uzun süreli ilişkilerde çiftlerin hep olumlu duygular yaşaması elbette beklenemez, karşılaşılan problemlerde, çatışmalar yaşandığında doğal olarak duygularda iniş çıkışlar olacaktır. Eğer problemleri çözümleyip ilişkideki uyumu sağlayacak etkili bir iletişim kurulamazsa zamanla çiftin arasındaki duygusal bağların zayıflayıp ilişkide kopma olması muhtemeldir. Çok büyük sevgi ve aşk ile başlayan evliliklerde bile eğer sağlıklı bir iletişim kurulamıyorsa, iletişimsizlik zamanla sevgiyi ve aşkı yıpratır. Ve evliliklerine ciddi yaralar açar.
3- Evlilikte Cinsel Uyum Önemlidir;
Evliliğin amaçlarından biride, toplum normlarına uygun, hem de sağlıklı bir cinsel ilişkinin yaşanabilme arzusudur. Evlilik uyumunda önemli faktörlerden birinin de cinsel uyumdur. Eşler cinsel yaşamlarında olması ya da olmaması gerekenleri birlikte konuşarak belirlemeleri gerekmektedir ve bu da iyi bir iletişim kurmalarıyla sağlanabilecektir. Cinsel uyum eşlerin birbirinden karşılıklı cinsel beklentileri anlatmaları ve ortak noktada buluşmaları cinsel uyumu yakalamada önemlidir.
Sorunlarınızı Konuşmaktan kaçmayın; Sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam için eşlerin sorunlarını konuşabilmeleri, bundan çekinmemeleri, cinsel konularda bilgilenerek hem cinselliği hem de birbirlerini tanımaya çalışmaları gerekir. Evliliğin bütününün sağlıklı olması için hem eşler arasındaki iletişimin hem de cinselliğin sorunsuz gitmelidir. Bir alanda yaşanan sorunlar diğer alanı da etkiler. Cinsellik evlilik ilişkisinde önemlidir çünkü kişiliğin bir parçası da cinsel kimliktir ve ruhsal bütünlük için insanın cinsiyete ait ihtiyaçlarının da karşılanması gerekir. Sağlıklı cinsellik bir yaşantı eşler arasındaki sevgi, güven ve bağlılık duygularına katkı sağlar ve eşler arasında olumlu duygular ve bağlılık tam olduğunda gündelik yaşamdaki sorunların çözümlenmesi de daha kolay olur.”
Sevinç Karakaya
DevamıMutlu Evliliklerin Gizli Silahı Nedir?
Kişilerin evliliklerine yardımcı olma konusunda benim yaklaşımım, evliliklerinde neyin mutsuz ettiğinden çok , ne yaparlarsa daha mutlu olabilecekleridir. Mutlu evliliklerin temelinde ise çok basit bir gerçek vardır. ”Dostluk”
Dostluk Temelli Evlilikler Daha Tutkuludur;
Dostluktan kastım karşılıklı saygı ve birbirlerine eşlik etmekten aldıkları keyiftir. Birbirleriyle dost olan çiftler birbirini yakından tanır, nelerden hoşlanıp hoşlanmadıklarını bilir, birbirlerinin kusurlarına, umutlarına, düşlerine aşikardırlar. Birbirini her zaman düşünürler ve düşündüklerini sık sık büyük değil küçük vesilelerle birbirlerine gösterirler.
Eşimize dost olmak sanıldığı gibi zor değildir. Çok yoğunda olabilirsiniz, fakat her zaman birbirinizi önemsediğinizi gösterecek kısa da olsa zamanlar yada incelikler gösterebilirsiniz. Diyelim ki eşinizin çok yoğun bir iş programı var. Mutsuz ve dost olmayı beceremeyen bir çift için bu durum çok ciddi sıkıntılara sebep verebilir. Fakat dost olmayı başaran bir çift, gün içinde sık sık telefonla konuşabilirler. Yada eşinin doktor kontrolüne gideceğini bilen bir adam, muayenenin sonucunu öğrenmek için eşini aramayı unutmayabilir. Yada eşiniz evden çıkarken bugün önemli bir müşteriyle toplantım var dediğinde siz arayıp nasıl gittiğini sorabilirsiniz. Akşam yemeğinde yaptığınız yemeğin eşinize en sevdiği taraflarını ayırabilir. Eşinizde çok hoşlanmasa da sizin aileye olan bağlılığınızı bildiği için sizinle aile ziyaretine gelebilir. Bunlar ve bunlar gibi davranışlar, yavan ve romantizmden uzak gelebilir. Fakat hiç de öyle değildir. Eşlerin birbirine olan sevgililerinin temelini oluşturan dostluklarını küçük ama önemli vesilelerle göstermeleri evliliklerini koruyan en önemli silahlarıdır.
Sonuç olarak, Dostlukları sağlam bir çifttin, yaşamlarını romantik tatiller, pahalı yıl dönümü armağanlarıyla süsleyen, ancak günlük yaşantılarında bağlantıları kopuk olan çiftlere kıyasla çok daha tutkulu bir evlilikleri vardır.
Dostluk Evliliğinize Daha Olumlu Bakmanızı Sağlar;
Dostluk eşinize düşmanca hisler beslemenize karşı en iyi korumayı sağladığı için sevgiyi körükler. Mutlu çiftler, evlilik yaşamının kaçınılmaz anlaşmazlıklarına ve kırgınlıklarına karşı dostluklarının gücünü koruyabildikleri için olumlu duygunun ağır basmasının avantajlarını yaşarlar. Demek istediğim birbirleri ve evlilikleri ile ilgili olumlu hisleri o kadar yoğundur ki, genel olarak olumsuz duygularını bastırır. Bu durumu yakalayan çiftlerin, evliliklerinin dengeden çıkması için dostluğu yakalayamamış evliliklere göre daha ciddi tartışmalar olması gerekir. Olumlu tavırları, birbirleri ve evlilikleri ile ilgili iyimser duygular beslemelerine, birliktelikleri hakkında olumlu şeyler düşünmelerine ve birbirlerini savunmalarına neden olur.
Dostluğun Bittiği Evlilikler;
Evliliklerin bir çoğu öylesine yüksek ve olumlu duygularla başlar ki, her iki tarafta ilişkinin raydan çıkabileceğini aklına bile getirmez. Fakat maalesef bu mutlu durum uzun sürmez. Zamanla öfke kızgınlık gitgide birikerek, dostluğu yok etme noktasına gelir. Eşler birbirlerine bu aşamada sahte bir bağlılık gösterebilirler, ancak dostluk gündelik gerçeklikleri olmaktan çıkmıştır artık. Ve en sonunda olumsuz duygunun ağır bastığı noktaya varırlar. Her şey giderek olumsuz bir şekilde yorumlanır. Nötr
bir ses tonuyla bile söylenen sözler alınmalara sebep olmaya başlar. Arkasındanda tartışmalar ve kavgalar başlar.
Evliliğiniz bu noktaya vardığında ise, sizi başlarda bir araya getiren temel bağlara dönmek akıntıya kürek çekmek kadar zor bir hal alır. Yeterince erken müdahale etmediğiniz ve dostluğu tekrar kazanmaya çalışmadığınız sürece evliliğiniz ayrılık noktasına doğru ilerleyecektir.
Evliliği Kurtarma, Dostluğun Gücüne Bağlıdır;
Dostluğu yeniden keşfetmek yada canlandırmak, çiftlerin tartışmasını engellemek yerine, kavgaların kontrolden çıkmasını önleyen ”Gizli bir silah” verir ellerine… Karı koca arasında güçlü bir dostluk olduğunda tartışma anlarında karşılıklı onarma girişimlerini anlayabilirler. Fakat çiftlerin olumsuz duyguları ağır bastığında ”bak özür dilerim” kadar bile açık bir şekilde tartışmayı tamire çalışmanın bir faydası olmayacaktır.
Çifttin İlişkilerini onarma girişimlerinin başarısı yada başarısızlığı evliliklerin gidişatını belirleyen ana etkinlerden biridir. Onarma çabalarının gidişatı da yine dostluklarının gücüne bağlıdır. Aradaki dostluğu güçlendirmek ise, nazik davranmak kadar basit değildir.
Evliliklerde karı-koca derin bir anlam duygusunu paylaşır, geçinmeyle kalmayıp ayrıca birbirlerinin umut ve arzularını destekler ve birlikteliklerinde bir amaç duygusu geliştirmeye çalışırlarsa birbirlerine uyum sağlayıp dostluklarını güçlendirirler. Böylece birbirlerini farklılıklarını daha iyi anlayıp ve birbirlerine değer verip, saygı göstererek birlikte yaşamayı sürdürebilirler.
Sevinç Karakaya
Devamıİlişkinizde Duygusal Şiddet Gördüğünüzü Nasıl Anlarsınız?
Genelde kadına şiddet dendiğinde aklımıza, hep fiziksel şiddet geliyor. Fakat kadını fiziksel şiddet yaraladığı kadar, duygusal şiddette içinden çıkılmayan afakanlara sürüklüyor.
Duygusal şiddet yada sömürü içindeyken durumu hem kendiniz, hem de çevrenin fark etmesi zordur. Bazen de kendimize yakıştırmak istemeyiz yada sorun yokmuş gibi davranmak, sorunları çözeceğine inanırız. Pembe gözlüklerimizi takarız eşimizin, sevgilimizin özelliklede nişanlılık döneminde nasıl olsa evlenince her şey normale döneceğini düşünüp, bir çok şeyini görmezden geliriz. Ve inanın bu yapacağınız en büyük hatalardan biridir.
Eğer ki; Ben duygusal şiddet yada sömürüye maruz kalıyor muyum acaba? diye merak ediyorsanız, yazının devamını okumanızı ve sizinde bunlardan biri yada bazıları ilişkinizde var ise ilişkinizi tekrar gözden geçirip ve kendinizi bu durumdan kurtarmanın çarelerini aramalısınız.
Sizden Yirmi Dört Saat İlgi Mi Bekliyor?
Bu soruyu sorduğumda pek çok danışanım gibi belki sizde bunda ne var diyebilirsiniz. Hatta kulağa mükemmel bile geliyor değil mi? Hayatının merkezine sizi koymuş bir erkek, eş düşüncesi… Fakat aslında durum pekte iç açıcı sayılmaz. Bir erkek hobilerini ve arkadaşlarını geride bırakıp size yapışık yaşadığı zaman, bu durum, ilişkinin yanlış yolda olduğunu gösterir. Çiftlerin ilk birkaç ay boyunca sürekli beraber gezmek istemesi normal bir davranıştır ama eğer siz kendinize zar zor vakit ayırabiliyorsanız hatta kendi sosyal hayatınızı tamamen sıfırladı iseniz, bu eşinizin yada sevdiğinizin sizi kontrol etmeye çalıştığının işaretidir.
İlişkide Sizi Hiçe Sayıp, Tüm Kuralları Kendisi Mi Koyuyor?
Şöyle bir ilişkiniz mi var? Kız arkadaşınız dahi olsa kimle görüşeceğinize eşiniz yada sevdiğiniz mi karar veriyor? Sizin makul zamanlarda bile kız arkadaşlarınız ile beraber olmanıza izin vermezken, bu konularda kendinden taviz vermiyor mu? Sık sık sizin arkadaşlarını eleştirip onların size yakışmayan kişiler olduğunu ve sizin için kötü örnek teşkil ettiklerini mi savunuyor? O zaman üzgünüm ters giden bir şeyler var. Duygusal açıdan sizi yalnız bırakıp kendinden başka yanınızda kimsenin olmadığını size göstermeye çalışıyor. Muhtemelen sevmediği yakın arkadaşlarınızda sizi bu konuda uyarıp, sizinde kendinize ait bir hayatınız olduğunu hatırlatanlardır. Unutmayın ne siz eşinizin, sizi hayatının merkezine oturtmasını istemelisiniz, ne eşinizin sizin özel alanınıza müdahale edip sosyal hayatınızı elinizden almasına izin vermelisiniz. Sağlıklı olan ilişkiler eşlerin birbirini özgür bırakıp nefes alma hakkı tanıdıkları ilişkilerdir. Her zaman dediğim gibi eşiniz size ne kadar yakında olsa, siz eşinizle her şeyi konuşmamalısınız, konuşamazsınızda bazı sırlar ve sohbetler vardır onlar ancak dostlarla güzeldir.
Sizi Sevdiğiniz Herkesten Uzaklaştırıyor Mu?
Son zamanlarda hayatınız sırf kavga etmeyin diye onun etrafında mı çevrili? Ondan habersiz ne zaman bir şey yapsanız deliye mi dönüyor? Siz, her hareketinizi açıklamak zorunda kaldığınız için zihnen yorgun mu düşüyorsunuz? Eşiniz her yaptığınızı, kimlerle vakit geçirdiğinizi ve her gittiğiniz yerin hesabını vermenizi istemesi gerçekten de kötü bir durumdur. Duygusal olarak size zarar veren bir ilişkinin en kötü yanı, sizin arkadaşlarınızdan ve ailenizden uzaklaşmanıza sebep olmasıdır. Eşinizin yapmaya çalıştığı şey, sizin onun ve tanıdığınız diğer herkesin arasında bir seçim yapmanızı sağlamaktır. Devamlı kendinizden taviz vermeniz, görüştüğünüz kişileri ya saklamanız, yada sırf eşiniz kızmasın diye görüşmemeyi tercih etmeniz, sizi duygusal olarak çok büyük stres altına sokacaktır. Siz, istediğiniz ve birlikte zaman geçirmekten keyif aldığınız herkesle, özelliklede konu aile ise ona açıklama yapmanız gerekmeden, konuşabilmelisiniz. Eğer rahat değilseniz ilişkinizde duygusal şiddete maruz kalıyorsunuz demektir. Bu ilişkiyi tekrar gözden geçirin. Unutmayın eşiniz sizi gerçekten seviyor ise sizi mutlu eden kişiler ve bulunmaktan keyif aldığınız ortamlar noktasında destekleyecektir. ”Seven sevdiğinin mutlu olmasını ister”. Aksi taktirde ortada açıklaması güç olan duygusal bir sömürü vardır.
Sessizliği ile Sizi Cezalandırıyor Mu?
ilişkilerde en önemli sorunlardan biride; açıklama yapmak yada tartışmak için bile karşında bir muhatap bulamamaktır. Duygusal olarak sizi hırpalayan bir erkek, size kızdığı zaman mesajlarınıza cevap vermez, telefonlarınızı açmaz ve e-postalarınıza geri dönmez ve sizin onu kızdıran hareketinizin ne olduğunu öğrenmenize bile izin vermez. Bunun yerine, sizi yeterince cezalandırdığına emin olana kadar ortadan kaybolur. Yada sadece susar. Siz kendi kendinizi yer yıpratırsınınız fakat o susar. Böyle bir durumda bilin ki duygusal olarak yara alıyorsunuz; Hayat enerjinizi kimsenin bu şekilde çalmasına izin vermemelisiniz.
Duygularınızı Mı İncitiyor?
”Aptal”, ”Şişko”, ”deli” gibi kelimeler iyi bir ilişkinin içinde yer alması imkansızdır. Sakın konuşma tarzı bu diye kendinizi kandırmayın. Eğer eşiniz yada sevdiğiniz size bu sözler ile hitap ediyorsa, yapmaya çalıştığı şey sizi ezmek ve sizin üzerinizde tam kontrole sahip olmayı sağlamaktır. Duygusal olarak sizi sömüren bir erkek, onun bu hareketlerinin sizi üzdüğünü söylediğiniz zaman ortada hiçbir şey yokken olay çıkardığınızı savunur. Bu tarz erkeklerin kendilerine olan özgüvenleri o kadar düşüktür ki sizin de özgüveninizi aşağı çekmek ve sizi yanlarında tutmak için çabalarlar.
Evli çiftler; bu saydıklarıma benzer sorunlar yaşıyor ise, muhakkak bu konuları çözmek için yardım almalıdırlar. Hayata kendinizden taviz vererek yada duygusal şiddete, sömürüye maruz kalarak ne kadar daha devam edebilirsiniz ki? Sağlıklı ilişkiler her iki tarafında birbirlerine özgürlüklerini teslim ettiği karşılıklı saygı ve hoşgörü çerçevesindeki ilişkilerdir.
Nişanlı/sevgili Çiftler; her şey düzelecek, evlenince her şey yoluna girer diye kendinizi kandırmayın. Duygusal olarak sizi sömüren bir ilişkiden uzaklaşın. İnanın karşınızdaki kişi sizi samimi olarak seviyor ise, hatasını anlayacak ve ilişkinizi tekrar yapılandırmak için elinden geleni yapacaktır. Aksi durumda zaten doğru kişi değildir.
”ilişkilerinizde bağlı olun fakat bağımlı olmayın”
Sevinç Karakaya
DevamıSevilen Bir Eş Olmanın Formülü
Bir insanı sevmemiz yada sevmememiz, aslına bakarsanız bilinçaltımızla alakalıdır. Hayatta hiç bir şey tesadüfen olmadığı gibi sevmek de tesadüfen gerçekleşen bir eylem değildir. Bilinç altımızda bizi sevmeye yada sevilmeye iten sebepleri göremediğim için süreç bize mantıksız ve sebepsiz gelebiliyor.
”Eşim beni nasıl sevecek”, ”Ben nasıl sevilen biri olurum” ”sevgilim neden beni sevmiyor” bu ve benzeri sorular hepimizin aklına zaman zaman gelebiliyor. Kendimizi sevdirmenin formülüne geçmeden önce; her zaman tekrarladığım bir cümleyi söylemeliyim. ”Birinin sizi sevmesini istiyorsanız, ilk önce siz sevilmeye layık olduğunuz düşüncesine sahip olup, kendinizi sevmeyi öğreneceksiniz.” Fakat bunun yanında araştırmalar karşımızdaki bir insanın bizi sevebilmesi için neler yapmalıyız ile ilgili karşımıza bazı sonuçlar çıkarıyor. Özellikle İlişkilerin ilk başlama safhasında bu formüller çok işinize yarayacaktır.
Nasıl Daha Sevilen Bir Eş Olabilirsiniz?
1- Mutlu Anılarının İçinde Olun: Nedir? çağrışım yaşası; Şöyle düşünün kendinize çok keyifli gelen bir iş yapıyorsunuz mesela güzel bir tatil planı ve bu keyfin size verdiği uyarıcıyı bir başkası ile eşleştirdiğinizde, karşınızdaki insanda sizi bu duyguyla hatırlar. Yani siz güzel ve size keyif veren bir seyahat planını yaparken çevrenizde kim varsa bu güzel duyguları onunla düşünür ve sonuç olarak o insanı daha çok seversiniz.
Buna aslında ”Anı haritanızı genişletme” de diyebiliriz. Demek ki birinin sizi sevmesini istiyorsanız onun güzel anılarının planlarının içinde olun. Hanımlar eşlerinin kendilerini anlamalarını isterler ama eşlerini heyecanlandıran çoğu şeyi ise saçma bulurlar. Fakat eşinizin sevgisini kazanmanın bir yolu da onu heyecanlandıran anılarının planlarının içinde olmaktır.
2- Kaliteli Sık Tekrarlanan Etkileşimler: Bu madde Özellikle İlişkinin başları için etkilidir. Eskilerin bir sözü vardır, ”Aşırı samimiyet saygısızlık doğurur” yada ”Fazla samimiyet tez ayrılık getirir” diye. Bu sözler halen kabul görse de çok doğru değildir. Hatta tam tersi diyebilirim. Araştırmalar bir insanla ne kadar yakın olursanız o kadar sizi seveceğinizi gösteriyor. Tabi burada aranızdaki ilk tepki negatif olmadığı sürece… Yalnızca daha çok görünerek bile, bir insanın içinde büyürsünüz. Bu aslında bir önceki maddeyi destekler. Daha fazla mutlu anılar biriktirmek.
Bazen gizemli görünmek, soğuk davranmak yada müsait olmamak gibi yanılgılar ilişkinizi zedeleyebilir. Bunun yerine maskelerinizi çıkarın ve kendiniz gibi olun. Ortak paylaşım alanlarınızı arttırın.
3- Karşılıklı Etkileşimler: Şu bir gerçektir ki; Bizi seven insanları sevmeye meyilliyizdir. Bir insanın bizim hakkımızda olumlu düşündüğünü öğrendiğimiz zaman, onu sevmek için içgüdüsel bir karşılık veririz. Bu yüzden sizi sevmesini istediğiniz kişi, sizin onu sevdiğinizi ve saydığınızı bilsin bunu hissetsin. Tabi önemli olan burada sizin onu gerçekten seviyor ve sayıyor olmanız.
Çalışmalarımda sıklıkla değindiğim, eşinize yada sevdiğiniz kişiye içinizden nasıl bir enerji gönderiyorsanız aynen size geri dönecektir. Bu yüzden bütün gün eşi hakkında söylenen bir hanımın eşi, büyük bir öfkeyle sebepsiz işten gelebiliyor. Sevgi istemekten önce ”Siz gerçekten karşınızdakini seviyor musunuz? ” bu soruyu dürüstçe cevaplayın ve cevabınız evet ise bunu karşınızdaki kişiye hissettirin. Muhakkak size verdiğinizden daha büyük bir şekilde dönecektir.
4-Benzerlikler Önemlidir: ”Zıt kutuplar birbirini çeker” evet bu kutuplar içindir doğrudur. Fakat ilişkiler için doğru değildir. Farklı kişiler bize anlık çekici gelse de, bizler bize daha çok benzeyen insanları severiz. Karşılıklı sevgiyi körükleyen etkenler, ortak yanlar ve benzerliklerdir. ”Benzerlik benzerliği çeker”. Sizi sevmesini istediğiniz kişi ile konuşurken her ikinizin de konuşmaktan zevk alacağınız konuları seçin. Hayatın gidişatını değiştiren durumlarla birlikte mücadele veren kişiler arasında güçlü bağlar oluşur. Benzer deneyimler kişileri birbirine yakınlaştırır.
Hayatta ortak yanları olması kişilerin karşılıklı ”O beni anlıyor” izlenimini verir. Sonuçta hepimiz anlaşılmak isteriz. Ve bizi anladığını hissettiğimiz insanları severiz.
5- Eşinizi İyi Hissettirin: Bir insanın sizin hakkınızda ne hissettiği sizin onu nasıl hissettirdiğinizle doğru orantılıdır. Onun sizi sevmesi yada hakkınızda olumlu düşünmesi için bütün gününüzü harcayabilirsiniz, fakat asıl önemli olan siz o kişinin etrafındayken ona kendisini nasıl hissettirdiğinizdir. Samimi sıcakkanlı ve iltifatlar eden bir insanın etrafında olmak ne kadar hoştur değil mi? Aynı şekilde devamlı her şeyde kusurlar bulan sizi devamlı eleştiren biri ile beraber olmakta 5 dakika bile katlanması zor bir durumdur. Bu tarz insanlar sizi tüketirler. ”Birinin sizi sevmesinde en önemli etken onlara kendilerini iyi hissettirmenizdir”. Küçük iltifatlar taktirler bile ilişkiyi başkalaştırır.
6- Anlayışlı Olun: Anlayış aranızda psikolojik bir köprü kurmanızı sağlayan güveni oluşturur. İki insan aynı dili konuştuğu zaman aralarındaki diyalog daha pozitif ve rahat geçecektir.Tıpkı ortak ilgi alanlarımız aynı olan insanları sevdiğimiz gibi, karşımızdaki insan ”bizim gibi olduğu” zaman yine iç güdüsel olarak onu sevmeye başlarız. Yani bir insan bizim yaptığımız jestleri yaptığında yada bizim kullandığımız sözleri kullandığında onu sevme eğilimi gösteririz.
”Eşinizin Sevgi Dilini Keşfedin” yazımı tekrar okumanızı tavsiye ederim. Aynı dili konuşmak önemlidir. Sevdiğinize onun anlayacağı dille cevap vermekte sizi sevilen bir insan yapar.
7- Size Yardım Etmesine İzin Verin: İnsan doğası üzerinde yapılan araştırmalarda insanların birbirine zarar verdikten sonra birbirlerini daha az sevdiği görülmektedir. Bilinç altı; ”ben bu insana neden zarar verdim neden bunu yaptım? diye kendine sorduğunda, şöyle bir kılıf uyduruyor: ”Sanırım bunun sebebi onu gerçekten sevmiyor oluşum ve bunu hak ettiği. Yoksa düşüncesiz ve umursamaz bir insan olurdum ve ben böyle değilim” Tam tersi durumda da sistem aynı işler. Bir insan için iyi bir şey yaptıktan sonra onu çok severiz. Birine iyilik yapıyorsak ona karşı pozitif duygular besleriz.
Eğer size karşı küçük bir iyilik yapmasını sağlayabilirseniz, bu size karşı iyi duyguları harekete geçirebilir. Genellikle kendimizi sevdirmeye çalışırken onun için bir şeyler yapma yanılgısına düşeriz. Karşınızdaki sizin iyi niyetinizi taktir ederken, her ne kadar jestleriniz sizi daha sevilesi bir insan yapsa da bu onun sizi daha çok sevmesini sağlamaz. Sizi sevmesi ancak sizin için bir şeyler yapmasını sağlayarak elde edilir onun için değil.
8- Pozitif Olun: Daha öncede söylediğim gibi kendimize benzeyen insanları severiz. Ancak bu kuralın bir istisnası vardır hiç kimse mutsuz, genelde öfkeli ve karamsar bir insanla zaman geçirmek istemez. Hepimiz pozitif, mutlu ve neşeli hayatla barışık insanları arar, sever ve beğeniriz. Neden mi? Çünkü bizimde tek istediğimiz budur. Karşımızdaki kişide bu arzu edilen ruhu sevmek onu daha çok sevmemize sebep olur.
Birde yaşamımızda etrafımızda görmeye katlanamadığımız insanlar vardır. Bu kişiler ya sürekli bir şeyler hakkında şikayet ederler ya insanlar hakkında negatiftirler ya her şeyde bir kusur buluyorlardır. bu tarz davranışlar çevremizdeki kişileri uzaklaştırırken pozitif tutum ise; Tıpkı güven gibi hayata karşı pozitif bir bakış açısı sizi, insanları kendisine çeken ve sevmelerini sağlayan bir mıknatısa dönüştürür.
Çocuk Olduktan Sonra Evlilikte ne Değişir?
Evlilik ve çocuk sahibi olmak üzerine daha önceki ”Çocuk Yapmak Evliliği Kurtarır Mı?” yazımda söylediğim gibi sorunlar içinde çırpınan bir ilişkide çocuk doğurmak ilişkiye renk katmak yerine, ilişkiyi içinden çıkmaz bir hale dönüştürür. Ve böyle bir evlilikte yapılan çocuk o evliliği kurtarmaz ama kesinlikle o evlilikten çocuğu kurtarmak gerekebilir. Fakat sağlıklı bir ilişkide çocuk o ilişkiyi güçlendirir, durağanlıktan uzaklaştırır, renk katar. Belki de evlilik gerçek bir evliliğe dönüşür.
Bizlerin çiftlere evliliklerinde ilk 3 yılı çocuk sahibi olmamalarını önermemizde ki asıl sebep evliliğin içinde önce kendilerini bulmalarını sağlamalarıdır. Evlendikten sonra kadın erkek kimliklerini tekrar keşfedip karı- koca olarak nasıl mutlu olabileceklerini kavrayıp, bu mutluluğa sağlam bir şekilde yeni bir birey katmaları içindir.
Tabi her ne kadar ilişkiler sağlıklı olsa bile bebek olduktan sonra dikkat edilecek hususlar vardır. Aileye katılan çocuktan önce eşler, kitaplar okur, araştırmalar yapar, görev paylaşımlarını belirlerler. Fakat her ne kadar plan program yaptılar ise de, hayatlarına yeni giren bireyle, bildiklerini unutabilir, işler planladıkları gibi gitmeye bilir.
”Ya Mutlu ve sağlıklı giden evliliğimizi çocuk ile de mutlu ve sağlıklı sürdürmek için ne yapmak gerekir?”
Önce Kendi İçinizde Mutlu Olmayı Öğrenin;
Hayatta kişiler her daim farklı rollere girdiği gibi evlenince eşinin karısı yada kocası, çocuğunun annesi yada babası olur. Fakat unutulmaması gereken ise, hayatta farklı kimliklere ve rollere de girseniz, kendi özünüzden vazgeçmemeniz gerektiğidir. Çiftlerin çocuk sahibi olduktan sonrada, bunu hatırlamaları ve kendilerini mutlu edecek anları yaşamaya önem vermeleri gerekir. Hayatta kendiniz mutlu olmadan ne eşinizi ne yetiştirdiğiniz çocuğunuzu mutlu edebilirsiniz. Şimdi kendinize bir liste hazırlayın bireysel olarak yapmaktan zevk alıp, sizi mutlu eden şeylerin listesi olsun bu… Ve hemen onları kullanıma geçirin. Zaman bulamayıp, yapmak istediğiniz ve ertelediğiniz her şey sizi mutsuzluğa götürür ve siz mutsuz olduğunuzda ne mutlu bir eş olabilirsiniz, ne mutlu anne/baba, nede mutlu çocuklar yetiştirebilirsiniz. Önce mutlu bir birey olmayı hedefleyin.
Önceliğiniz Eşiniz Olsun;
Maalesef özellikle çocuktan sonra kadınlarda sık rastladığımız ve erkelerin en çok şikayet ettiği konu ise; ”Eşim çocuk olduktan sonra benim karım olduğunu unuttu” ”O iyi bir anne fakat bana iyi bir eş değil” Kadınlar çocuk olduktan sonra evliliklerinin tek amacı çocuk sahibi olmakmış gibi davranıp, eşlerini arka plana atabiliyorlar. Fakat bu çok tehlikeli bir durumdur. Evinde ilgi alaka yada istediği önemi göremeyen erkeğin duygusal boşluğunu dışarıda aramasına sebep olabilir. Eğer çocuk olduktan sonrada mutlu ve sağlıklı ilişkinize devam etmek istiyorsanız, önceliğiniz eşiniz olmalıdır. Kulağa hoş gelmeye bilir fakat evliliğin temeli kadın ve erkekten oluşur. Bunların arasındaki ilişki sağlıksız ve özellikle cinsel yaşam kopuk olursa o evlilik temellerinden sarsılır. Yapmanız gereken eşinize istediği ilgi alakayı göstermektir. Ki çok büyük şeylere gerekte yok; sabahları eşinizi hayır dualarıyla öperek uğurlamak, ona kendini özel hissettirecek gün içince bir mesaj gibi, küçük şeyler bile bu mutluluğu korumak için yeterlidir.
Çocuk Yetiştirirken De, Kadın Erkek Farklıdır;
Buda yine çiftlerin fakat özellikle kadınların düştüğü hatalardan biridir. Eşlerinin çocukları ile kendi ilgilendiği gibi ilgilenmesini beklerler. Fakat eşinizle nasıl bir çok farklılığınız var, çocuk yetiştirmek konuşunda da farklarınız olması oldukça doğaldır. Mesela eşiniz çocuğunuzla baş başa kaldığında kahvaltıda çocuğunuzun yemesi, size göre sakıncalı bir şeyleri yemesine müsaade ediyor olabilir. Eşinizi bu konuda sürekli olarak uyarmaktan vazgeçmelisiniz. Sizin çocuk bakma yönteminiz çok daha sağlıklı ve güvenli olsa da, çocuğunuzu babasıyla baş başa bıraktığınız zamanlarda biraz daha sabırlı olmalı ve ona kendisini iyi bir baba gibi hissetmesine müsaade etmelisiniz. Bu çocuğunuzun gelişimi eşinizin mutluluğu ve sizin mutluluğunuz için göze alınacak bir durumdur. Eşinizle aranızdaki farklılıkların aranızda tartışmalara yol açmasına izin vermeyin . Belki de hiçbir zaman karşınızdaki ikna edemeye bilirsiniz. Ve her zaman dediğim şey çocuk yetiştirmede de geçerlidir. ”Siz kendinizden başka kimseyi değiştiremezsiniz” Bu konuda ısrarcı olmak size sadece mutsuz bir evlilik getirir. Fakat bakım noktasında çocuğun gelişimine zarar verecek durumlar söz konusuysa bir çocuk psikoloğundan yada pedagogdan eşinizle beraber bilgi almanızı öneririm.
Çocuklarınız Sizin Birbirinizi Sevdiğinizi Anlasın;
Bir çok çiftte rastladığım sorunlardan biride, mahremiyet ile çocuğa verilmesi gereken, birbirini seven anne baba imajının karıştırılıyor olmasıdır. Evet ailede çocuğun bilmemesi gereken bir mahrem hayat vardır fakat çocuğun anne babasının birbirini sevdiğini görmeye de ihtiyacı vardır.
Geçenlerde bir danışanım çocukluk ile ilgili bir anısını anlatırken şundan söz etti; Ben bir gün oturuyordum arkadaşım beni çağırmak için bizim eve geldi. Bir heyecanla kapıya doğru gelirken bizim evin diğer odasının penceresinde babam annemi öperken görmüş; Heyecanla ”Baban anneni öptü ” demişti. O kadar şaşırmıştım ki diyor. ”Babam annemi nasıl öper diye” Çünkü anne ve babasını birbirlerine hiç sevgisini gösterirken görmemiş.
Unutmayın sizin aileleriniz çocuklarınızın ilerde kuracağı aileler için örnek teşkil ediyor. Ve her çocuğun aileden anladığı kendi ailesi oluyor. Anne babanın arasındaki sevgiyi hissedemeyen çocuk, ileride bunu eşine nasıl sunacağını bilemiyor. O yüzden izin verin çocuklarınız sizi el ele tutuşurken, sabahları iyi gün için eşinizi öpücükle uğurlarken, yada sevgi ile birbirine sarılırken görsünler. Böylece birbirini seven ve önemseyen bir ailede yaşadıklarını anlasınlar.
Cinsel Yaşamınızı Es Geçmeyin;
Çocuktan sonra en çok es geçilen konu. Cinsel yaşamın mahremiyeti önemlidir. Ve çocuk olduktan sonra bu mahremiyeti korunamayacak gibi gelebilir. Evin her yerinde çocuklarınıza ait izler olabilir. Fakat yatak odanızı siz ve eşinizle özel bir alan kılmayı başarmalısınız. Sağlıklı bir cinsel hayat için ve mutlu bir evlilik için yatak odanızı evin diğer bölümlerinden ayırmalısınız. Ve büyüklerimizin dediği gibi ”Yatak odası ya uyunacak yada beraber olunacak yerdir” oranın atmosferini bozacak sorunları, çocuklarınızla ilgili çözülmesi gereken problemleri, hatta bilgisayar, telefon, kitap gibi uğraşları bile o mahrem bölgeye taşımamanızı tavsiye ederim.
Boşanmadan Önce Sorulacak 4 Hayati Soru
Artık boşanma kararı çok kolay verilir oldu. Boşanmanın altında yatan çok farklı sebepler vardır. Her ne kadar sebepler, ”Şiddetli geçimsizlik” olarak adlandırılsa da altında farklı farklı sebepler yatmaktadır. Sorunları çözümlenebilecek bir evliliğin, Şiddetli geçimsizliğin boşanma noktalarına getiren en önemli sebep, eşlerdeki aile bilincinin yok olması ve evli çiftlerin yaşadıkları sorunlarda çevreden yardım görmemeleri yada sorunlarına çözüm için bir uzmanla çalışmaktan uzak durmalarından kaynaklanmaktadır.
Geçmişin Büyük Aile Kavramı
Önceki evliliklere bakıldığında, büyük bir aile yapısı hakimdi. Eşler anne babalarından yardım alabiliyor, akrabalar çifti bir arada tutmak için elinden geleni yapıyorlar yol gösteriyorlardı. Diyebiliriz ki aile içinde tecrübeli, yol gösterecek, sorun olduğunda müdahale edecek büyükler olduğu gibi, akrabalık ilişkileri de eşlere yardımcı olacak kadar güçlüydü. Yani aile büyükleri çiftlere danışmanlık ve evliliklerinde koçluk yapıyorlardı. Böylece eşler sorunları büyümeden çözüm bulabiliyorlardı.
Evliliklerin Boşanma İle Sonuçlanmaması İçin Ne Yapılmalı?
Yeni dünya düzeni dediğimiz modern hayatta rekabetçi ortam, maddi kaygılar gibi nedenlerle aileleri bağımsız yaşamaya itti. Bunu zaman zaman eşlerinde dışarıdan müdahale etmemelerini istedikleri için, bu küçük çekirdek ailede olan sorunlar ile aile büyükleri yada akrabalar müdahale etmez olmuştur. Kendi sorunlarını kendi çözmek durumunda kalan eşler maalesef bir uzmandan yardım almayı de görmezden gelmektedirler.
Böyle bir yardımı alabilseler; özellikle birbirini seven ve iyi niyetli olduğu halde geçinemeyen çiftlerin sorunları büyümeden çözülebilir
Ailede yaşanan sorunların boşanma ile noktalanmaması için kişilere aile olma bilinci kazandırılmalı, sorunların neden kaynaklandığı, nasıl çözüleceği, tartışmalarda pes etme yerine nasıl başa çıkmaları gerektiği noktasında bilgilendirilmeleri gerekmektedir. Çiftleri boşanmaya götüren tek bir sebep yoktur. Boşanma bir sürecin sonundaki noktadır. Bu süreçte evliliği boşanmaya götüren sebepler birikir ve bir yerde bardağı taşıran son damla boşanma sebebi olur. Eşler arası iletişimde son damlanın ne olacağını kestirmek zordur.
Bu son noktaya gelmeden önlemler alınmalı, çözümler üretilmelidir. Fakat her şeye rağmen çözüm bulamıyor ise; Bu ciddi kararı verirken son olarak şu 4 soruya sakin, mantıklı ve dürüstçe cevap vermelerini öneririm.
Boşanmadan Önce Şu 4 Soruyu Kendilerine Sormalılar;
Boşanma kararı kişilerin hayatında bir kırılma noktası olduğu için, bir anlık heyecanla evliliği sonlandırma hemen düşünülmemelidir. Boşanmadan önce taraflar şu soruları kendilerine sormalıdır.
1- Evliliğimi kurtarmak için elimden geleni yaptım mı?
Daha sonradan ”keşke” dememek için, sorulması gereken çok önemli bir sorudur. Ki elinizden geleni yaptığınıza yeterince inanmıyorsanız, evliliğinize bir şans daha verin ve durumu kurtarmaya çalışın.
2- Mutsuzluğumun sebebi gerçekten evliliğim mi, yoksa kendimden kaynaklanan sebeplerde var mı?
Kimi zaman yaşam şartları yüzünden kişiler mutsuz ve depresif olabiliyorlar. Evliliği değil de bambaşka sebeplerle yaşamdan zevk alamayan insanlar zaman zaman ”Evliliğim biterse mutlu olurum” diye düşünebilirler. Bu nedenle boşanma kararı almadan önce kişilerin mutsuzluğunun sebebini iyi analiz etmesi gerekir.
3- Ayrıldıktan sonra ortaya çıkacak sorunlarla baş edebilir miyim?
Boşanma evliliğin bitimi ve her iki taraf içinde yeni bir başlangıç demektir. Bir oyun değil, alınan çok ciddi bir karardır. O yüzden eşlerin boşandıktan sonra tek başına hayatın üstesinden gelip gelemeyeceklerini iyi düşünmeleri lazım. Özellikle uzun yıllar süren evliliklerde boşanma kararı almadan tekrar tekrar bu soruyu kendilerine sormalıdır. Yıllardır birbirine alışmış olan çiftler boşandıktan sonra yalnız kalabilirler.
4- Boşanma kararı çocukları nasıl etkileyecek?
Çocuklar boşanmanın kendisinden çok , boşanma sürecindeki tartışmalar ve arada kalmalardan etkilenir. Bu durum ise çocuğun ruhsal gelişimine zarar verir. özellikle çocukların yaşları küçük ise anne babanın ayrı olduğu evlerde yaşayan çocukların sağlıklı gelişim göstermesi için daha dikkatli davranmak gerekmektedir.
Evet sorunlarını çözmeye çalıştınız ve hiçbir çabanız fayda vermiyor ve bu sorulara da gönül rahatlığı ile cevap verebiliyorsanız boşanma doğru bir karar olabilir. Ancak bilinmelidir ki boşanma geri dönülmeyecek bir karardır ve keşke dememek için iyi düşünülmelidir.
Sevinç Karakaya
Başarınızın Önündeki Engel Kim?
Kendimize her gün sözler veririz, hedefler belirleriz. İlk günlerde her şey yolunda gidiyor gibi görünse de, bir süre sonra o ilk günlerin heyecanı içimizde kalmaz. Hedeflerimize ulaşma da bizi başarısızlığa, bize götüren sebep, hayalimizi gerçekleştirmeyi çok istesek de ilk günkü motivasyonumuzu kaybetmemizdir. Bu motivasyon eksikliğinin sebebi ise bilinçaltımızdaki bazı düşüncelere dayanıyor. Başarıyı elde etmek için bilinçaltındaki negatif düşünce kalıplarından kurtulmanız gerekiyor. Peki nedir bu uzak durmamız gereken negatif düşünce kalıpları ve bunlarla nasıl çözüm getirebiliriz?
1- Hedefleriniz Hemen Olmayacak, Sabırlı Olun;
Bir tarla düşünün önce mevsiminde ekilecek sonra emek verilecek emek vermek de bir süreç gerektiriyor. Sabırla mahsulün gelişimi beklenecek ve ancak zamanı geldiğinde mahsul toplanacak bunu hepimiz biliyoruz. Çok istediğimiz şeylerin birdenbire olmasını bekleyemeyiz. İyi bir proje, yeni bir iş, hatta spor yapmak bile hedeflerimizin arasında olabilir. Hedeflerimize ulaşmak için mutlaka sabırlı olmalıyız. Aksi taktirde sadece birkaç haftalık bir çalışmanın ardından istediğiniz vücuda sahip olamayacağınız düşüncesine kapılıp, motivasyonunuzu kaybedebilir ve sporu bırakabilirsiniz. Oysa sabır gösterdiğinizde elde edeceğiniz sonuç başarıdır.
Çözüm: Motivasyonunuzu kaybetmemek adına planlarınız için bir program oluşturmalı ve sonuca değil sürece odaklanmalısınız.
2- Kıskançlığın Gözünüzü Kör Etmesine İzin vermeyin;
Kıskançlık öyle bir duygudur ki insanın gözünü kör edebilir. Kendi sahip olduğunuz güzelliklere odaklanmaktansa, başkalarının sahip olduklarına odaklanır ve bu nedenle elinizdekilerin tadını çıkartamazsınız. Unutmayın ki kıskançlık ve hayranlık arasındaki ince çizgiyi fark etmek ve başkalarının başarıları ile gururlanıp, aynılarını kendimiz için de dileyebilmek çok önemlidir.
Çözüm: Başkalarının yaşadığı hayata özenmek ve gün boyu internet üzerinden onları takip etmek yerine, kendi hayatımıza odaklanmak bizi başarıya taşıyacak en önemli adımdır.
3- Bir Türlü Harekete geçmemek;
Eminim hepimizin hayatında bir yapılacaklar listesi vardır. Aklınızdaki onlarca fikri hayata geçirmek için, en uygun zamanı bekliyorsunuz değil mi?. Unutmayın ki bu uygun zaman hiçbir zaman gelmeyecek, çünkü fikirlerinizi uygulamak için tek uygun zaman aslında bulunduğunuz andır yani şimdi… Harekete geçmek ve bunun sonucunda sonuçları görmek, motivasyonunuzu yükseltirken sizi başarıya taşıyacak.
Çözüm: Gerçek başarı hikayelerinin de başarısız olduğu dönemler olur. Hata yapmaktan korkmayın ve harekete geçin.
4- İçinde Bulunduğunuz Hale Şükredin;
Genellikle sahip olduğumuzdan ziyade olmadıklarımıza odaklanıyoruz zaman zaman elimizdeki şeylere şükretme eğiliminde olsak bile, sizce bunu ne kadar gerçekçi yapıyoruz? Elimizde olanın değerini kaybetmeden de biliyor muyuz? Hayır mı? Unutmayın şükür elinizdekileri artıran en etkili araçtır.
Çözüm: Şükretmenin en kolay yolu sahip olduğumuz için şükrettiğimiz şeylerin bir listesini yapmaktır. Aile bireyleri, sevdiğimiz kişiler, evimiz, işimiz, bir yeteneğimiz ve hatta aldığımız nefes bile bu listeye girebilir. Bunu dışında teşekkür etmeyi bilmek ve karşımızdaki kişiye teşekkür edebilmek de oldukça etkili bir minnet duygusunu bize kazandırır.
5- Yaşam Amacınız Olsun;
Üzerinde çalıştığınız işin hiçbir anlamı olmadığını düşünüyorsanız, motivasyonunuzu kaybetmek için daha iyi bir neden bulamazsınız. Bazen bir şeyler üzerinde çalışırken kayboluruz ve yaptığımız iş anlamını yitirir. Hatta bu düşünce hayatın geneline bile yansıyabilir. Önemli olan yaptığımız şeylere özellikle bir anlam yüklemek yerine onların tadını çıkarmayı bilmek.
Çözüm: Yaptığınız işin bütünün hayrına olacak bir şeyler olması önemli olduğu gibi, güzel işler ortaya çıkarmaya da odaklanın. Saul Bass’un dediği gibi: ”Ben sadece güzel şeyler yapmak istiyorum, kimsenin umurunda olmasa da…”
6- Taşıyamayacağınız dan Fazla Yük Yüklenyin;
Yapılması gereken çok fazla iş var ve siz nasıl altından kalkacağınızı bilmediğinizden hepsinden birden vazgeçiyor musunuz? Yapabileceğinizin üzerinde iş yükü almak sizi geriye çeken en büyük sebeplerden biridir.
Çözüm: Hepimizin baş etmesi gereken çok fazla iş var, fakat önemli olan bunları bir düzene koymak ve öncelik sırasına göre tek tek yapmaktır.Hayır demeyi öğrenebilmek ve sadece yapabileceğimiz şeyleri yüklenmek elimizdeki işleri hakkıyla yerine getirmeyi sağlayacağı için motivasyonumuzu artırır.
7- Olumsuz Arkadaşlardan Uzak Durun;
Bu durum iki türlü karşımıza çıkar. Biri devamlı olumsuz bakış açıları ve negatif değerlendirmeleriyle sizin motivasyonunuzu kırıp enerjinizi emen arkadaş tipleri ile beraber olmak, diğeri ise Eğer çevrenizde hiç kimse başarılı işlere imza atmıyor ve ilerlemek için çaba sarf etmiyorsa yanlış gemidesiniz demektir. Arkadaş ya da iş çevrenizdeki insanlar motive olduklarında, sizi de etkileyecekler ve başarı sahibi olmanız için adım atmanıza olanak sağlayacaklar. Aynı zamanda olumlu bakış açısına sahip sizi destekleyen arkadaşlarda yine motivasyonunuzu artıracaktır.
Çözüm: Çevrenizdekileri bir daha gözden geçirin ve motivasyonunuzu azaltan kişileri hayatınızdan uzaklaştırın. Sizi motive etmeye yardımcı olacak insanlarla ilişkilerinizi kuvvetlendirin.
8- Kaybetme Göze Alın;
Kaybedecek bir şeyleriniz olduğunda motivasyon sahibi olmanız da daha kolaydır. Tamamıyla çaresiz bir insanın “Yeterli motivasyonum yok” diye bir mazeret ürettiğini duydunuz mu hiç? Eğer kendinizde bir motivasyon eksikliği hissediyorsanız, belki de bu fazla rahat olmanızdan kaynaklanıyor olabilir.
Çözüm: Motivasyon sahibi olabilmek için bir şeyleri riske atın ve daha iyi bir pozisyonu hedefleyin.
Sevinç Karakaya
Devamı