Evlilik Sevgiyi Öldürüyor Mu?
EVLİLİK SEVGİYİ ÖLDÜRÜYOR MU?
Çoğu kişinin evlenmeden başlama şekline bakarsak; Fiziksel ve kişisel olarak eteklerin de aşk zillerini çaldıran, kendini heyecanlandıran, aşkı kendisine sunan biriyle evliliğe doğru yelken açmak şeklinde olur. Her evliliğin başlangıcında aşk olması hemen hemen her uzmanın ortak fikridir. Tabi bunun getirisi olarak da; mutlu evlilik hayalleri, ”Birlikte çok mutlu olacağız, başkaları kavga edebilir, tartışabilirler biz asla onlar gibi olmayacağız, çünkü biz birbirimizi gerçekten çok seviyoruz.” elbette bunlara çok körü körüne de inanmazlar ” Evet bizde tartışabiliriz fakat açıkça konuşup, sorunlarımıza hemen çözüm bulabiliriz.” derler. Zamanla bunlar unutulur, tartışmalara diyalog ile çözüm bulmayı bırakın, iletişim kurmaktan bile uzaklaşılır. Aynı evde sanki iki yabancı olursunuz. ”Evlenince sevgiye ne oluyor?” sorusunu sorarken kendinizi buluverirsiniz.
Evliliği Kurtarma Çabaları Boşa mı Çıkıyor?
Evlenince sevgiye ne olur? Her evlilik de benzer sorunlar olur mu yoksa sadece biz miyiz?, Boşanma sebebi sevginin bitmesi mi? Boşanmayan insanlar ne yapıyorlar? Onlar bütün huzursuzluğa rağmen evliliklerine devam mı ediyorlar? Yoksa evliliklerinde sevgiyi canlı tutmayı başarıyorlar mı? Başarıyorlarsa bunu nasıl yapıyorlar? Bu sorular evliliğinde sorunlar yaşayan kişiler için eminim hiç yabancı değildir. Çünkü bugün evlenip boşanan binlerce insanın; bazen kendi kendine, bazen bir uzmana, bazen bir din adamına sordukları sorulardır.
Evlilik de romantizme olan ihtiyaç çok doğaldır. Gerçek şu ki, evlilik de sevgiyi korumak çok önemlidir. Eşler evliliklerindeki sevgi problemini çözmek için, kitaplar, dergiler, uygulamalı destek programları alırlar fakat yine de çözüm getiremezler. Maalesef evlendik den sonra sevgilerini koruyan çiftlerin sayısı günümüz de oldukça azdır. Eşler aralarında iletişim kurmak ve arttırmak adına; Atölye çalışmalarına, seminerlere, katılıp tekrar aynı heyecana kapıldıkları halde, evlerine döndüklerin de eski tarzlarına geri dönebiliyorlar. Yada onlarca kitap da mutluğu ifade eden uygulamaları okuyup, iki gün uygulayıp bırakabiliyorlar. Hatta çoğu zaman tek taraflı yapılan çabaları eşleri tarafından fark dahi edilmeye biliyor. Peki sizce neden? Çünkü her insanın sevgi dili birbirinden farklıdır.
Nedir? Sevgi Dili
Dil deyince hemen aklımızca kullandığımız ana dilimiz ve yabancı diller geliyor. Her birimiz kendi anne babamızın bize öğrettiği dili konuşuyor ve kendimizi daha iyi ifade edebiliyoruz. Ana dilimizi konuşurken son derece rahatızdır, hiç düşünmeye bile gerek kalmadan rahatlıkla konuşabiliriz. Başka dillerde ise kendimizi rahatlıkla ifade etmek için ustalaşmamız gerekebiliyor ve ne kadar ustalaşırsak o kadar iyi anlıyor ve kendimizi de o kadar iyi ifade edebilir hale geliyoruz.
Konu sevgi dili için de aynıdır aslına bakarsanız, Kendi sevgi dilinizle eşinizin sevgi dili arasında Türkçe ile Çince kadar farklılıklar olabilir. Sevginizi Türkçe ne kadar anlatırsanız anlatın eşiniz Çince biliyorsa sizi hiçbir zaman anlamayacaktır. Belki eşinize sık sık onu ne kadar çok sevdiğinizi, onun eşi olmak dan gurur duyduğunuzu, onu çok yakışıklı bulduğunuzu söyleyerek, eşinizle ”Onaylayıcı Kelimeler” ile iletişe geçmeye çalışır olabilirsiniz. Eminim bu hislerinizde de oldukça samimisinizdir de, fakat belki de eşiniz sevgiyi, karısının hareketlerin de arıyor ve oda sizin sevginizi göremiyor olabilir. İçten olmak yetmez, eşinizin baskın sevgi dili neyse onu keşfedip o şekilde davranmanız gerekir.
Sevmiyor Değil, Sadece Aynı Dille Sevmiyordur
Çoğu zaman yapılan hata, eşimizin sevmediğini düşünmek yada sevginin bittiğini düşünmektir. Oysaki biten ne sevgidir nede sorun eşinizin sizi sevmemesidir. Siz kendi sevgi dilinizle sevilmeyi beklersiniz fakat eşiniz kendi sevgi diliyle sizi çılgın gibi sevdiğini gösteriyordur.
Baskın sevgi dili ilk öğrenilmiş sevgidir. Çocukluk dönemin de, size sunulan sevgidir. Aileniz yada yakınlarınız tarafından sevildiğinizi hissettiğiniz tanıdık olduğunuz sevgi dilidir. Örneğin belki siz sevgiyi aileniz tarafından sözle ifade edilerek sizi sevildiği vurgulandığında hissetmişsinizdir ve evet ”Beni seviyorlar” demişsinizdir. İstersiniz ki eşiniz de size bunları güzel sözlerle ifade etsin, eğer etmezse sevmiyordur, diye düşünürsünüz. Eşinizde ilk sevgiyi belki de, Eve ekmek getiren babasında görmüştür, ve benim ihtiyaçlarımızı karşılıyor, beni düşünüyor yani ”Beni seviyor” demiş olabilir ve sevgisini bugün size ihtiyaçlarınızı karşılayarak, sizi belki süslü sözlerle değil ama düşünerek gösteriyor olabilir. Sevgi dilleri özel bir çalışma gerektirir. ”Eşimin Sevgi Dili” Atölye çalışmaları ile; eşler birbirlerine, anladıkları sevgi dilleriyle, yaklaşmayı öğrendikleri gibi, eşinin farklı yönlerinin olmasını da hayatlarını renklendirme adına memnuniyetle karşılamayı öğreniyorlar.
Burada bilinmesi gereken konu ”Sevgi evlenince bitmez” sadece daha fazla paylaşım olduğundan beklentiler artar. Ve kişiler ne kadar sevildiklerinin farkına varamazlar. Bitmeyen sevginizi gereksiz sorgular ve yaptırımlar ile bitirmek yerine, nasıl sevildiğinizi ve eşinizi nasıl sevdiğinizi ortak bir dil ile gösterin…
Sevinç Karakaya
Devamıİlişkilerde Mutlu Olmak İçin 4 Adım
İLİŞKİLERDE MUTLU OLMAK İÇİN 4 ADIM
Öncelikle her ilişkinin düzelme şansı vardır. Çiftlerin öncelikle unutulan güzel anıları canlandırması, telafi edilebilecek olumsuzluklarda mutlu olunan zamanlardaki gibi davranmayı denemesi gerekiyor.
Üzerinden yıllar geçtikçe ve evliliğin sıradanlaşmasını da eklediğimizde eşler evliliklerinde mutsuz ve huzursuzluklar yaşayabilir. Yapılması gereken ise biraz nostalji ile geriye dönüp bakmak. Unutulup kalanları yenileyip canlandırmak, mucizeleri gerçekleştirecek adımları atmak, var olanı görebilmek, sevgi kapasitenizi kullanmak için öncelikle harekete geçmeniz ve bunları istemeniz gerekmektedir.
Aslında 4 adımda çiftler ilişkileriyle ilgili beklentilerinin ne olduğunu ve neler hissettiklerini sorgulayarak mutluluğu yakalayabilirler.
Eşler Şu Soruları Kendilerine Sormalılar:
”Eşim tarafından sevildiğimi hissedebilmem için ne yapması gerekiyor?”,
”Bana nasıl davranırsa kendimi özel ve değerli hissederim?”,
”Birlikte neler yaparsak eğleniyorum derim?”,
”Aynı zamanda biz iyi arkadaşız diyebilmem için nelere gereksinimim var?”
Geçmişe Gitme Zamanı
Adımlarda ilerlerken; Geçmişteki sizi mutlu eden anılarınızı düşünmekte fayda vardır.
Birinci adım: Bu soruların net bir şekilde yanıtlanması için çiftlerin birbirlerinin sadece davranışlarını tanımlamaları gerekir. ”Beni sabahları öperek uyandırırsa kendimi değerli hissederim” cevabı somut, net ve anlaşılır bir cevap oysa ”çok fazla bir şey yapmasına gerek yok, bana biraz yardımcı olsun yeter”, genel ve yorumu açık ifade. Bu yüzden bu tür cevaplar çözüm için yardımcı olmayacaktır. Çözüm için ne istediğinizi iyi tespit edin, ve o durumu ifade etmeye çalışın.
İkinci adım: Eşinizle sanki bir zaman tüneline girdiğinizi varsaymalı ve geriye doğru anılarınızı hatırlamalısınız. Zaman yolculuğunuzda bir hafta öncesine ya da birkaç yıl öncesine hatta ilişkinizin başlangıcına gidebilirsiniz. İlk adımda sorduğunuz soruların cevaplarını aradığınız duyguları hissettiğiniz anıları hatırlayın ve eşiniz ne yaptığında sevildiğinizi hissetmiştiniz, değerli, özel, önemsenmiş olarak algılamıştınız diye bir düşünün. O zamanlara gidin, ne yapmıştı, nasıl davranmıştı, siz nasıl karşılık vermiştiniz bir hatırlayın.
Bazen eşinin değiştiğinden şikayetçi olan kişiler bu çalışmayla kendisinin de ne kadar çok değiştiğini görebiliyorlar. Geçmiş eski günleri tekrar hayatınıza geçirmeye çalışın.
Üçüncü adım: Çiftler eşlerine yönelmeli. Eşinizin kendini değerli, güvende hissettiği zamanları araştırın ve aynı sorulara eşiniz için de cevap arayın. Sizinle eğlendiği, arkadaşlık yapabildiği, dost olarak konuşabildiği anılarını öğrenin. Sizin ve eşinizin sorulara verdiği cevapların da aynı olmasını beklemeyin. Fakat siz de artık eskisi gibi değil misiniz bu evlilik için bir şeyler yapmalı mısınız? bunu fark etmeye çalışın.
Dördüncü adım: Birlikte zaman yolculuğuna çıktığınızda ikiniz için de geçerli olan ”en mutlu”, ”en heyecan verici”, ”en huzurlu” ve ”en keyifli” anılarınızı hatırlamaya çalışın. Bu zaman yolculuğunda hem bireysel hem de birlikte bulduğunuz anıları toplayın ve bugüne gelin. Bu anılarını düşünerek günümüzde hangilerini hala yaşadığınızı, hangilerini canlı tuttuğunuzu düşünün. Geçmişin köşesinde unuttuklarınız için sakın sorumlu aramayın ve ikinizin de katkısı olduğunu unutmayın. Ve bugün düzeltmek için neler yapabilir diye düşünün.
Hep söylediğim bir cümleyi tekrar ederek bitirmek istiyorum. ”Soruna değil çözüme yapıcı adımlarla yaklaşın.”
Sevgiyle Kalın…
İlişkinizi Yenilemek İçin Öneriler
İLİŞKİNİZİ YENİLEMEK İÇİN ÖNERİLER
Evlilik törenlerinin ardı arkasına devam ettiği şu hareketli günlerde, Kişilerin başkalarının mutluluklarını gördükçe kendi ilişkilerinin de tekrar gözden geçirme, hatta eski o heyecanlı günlere dönme noktasında yenilikler yapmalarını öneririm. Yeni evlenenler için ise evliliklerini ve ilişkilerini neden güncel tutmalılar bunun üstünde durmalarında fayda vardır. Çünkü iyi bir ilişki bize sadece duygusal huzur değil aynı zamanda bedenen huzur ve sağlıklı getirebilir.
Evet yanlış duymadınız iyi bir ilişki size sağlıklı bir beden getirecektir. Tüm ilişkiler ve özellikle duygular ilişkilerimiz bizim bütün hayatsal fonksiyonlarımızı etkiler. İyi bir ilişki sayesinde beden sağlığınızı da koruyabilirsiniz. Evli veya sağlıklı bir ilişkiye sahip çiftler bekarlara göre daha uzun yaşarken karşılaştıkları zorluklarla da daha kolay baş edebiliyor. Sağlıksız evliliklerde ve ilişkilerde ise çiftlerin kronik hastalıklara yakalanması riski daha yüksektir. iyi bir ilişki ve sağlıklı bir yaşam için, ilişkinizde bazı düzenlemeler yapmanızla mümkündür.
İyi bir ilişkin için ön koşulu çiftlerin bireysel olarak iyi hissetmeleridir. Bu genelde anlaşılması zor bir durum oluyor. Kişiler ”İlişkiler iki kişiliktir o iyi olunca ancak bende iyi olabilirim” gibi savunmaya geçseler de; Unutulmaması gereken biz bireysel olarak iyi ve tam olmadığımız sürece karşı tarafla da iyi olamıyoruz. O yüzden ilk ve değişmez madde:
Önce Kendinize Sonra İlişkinize Bakım Yapın
Kişisel bakım çift yönlüdür beden sağlığı ve Duygusal sağlığınız. Biz nasıl ki hasta ve mutsuz insanlar ile olmak istemeyiz; Kimse de kronikleşmiş hastalıkları olan ve mutsuz insanlar ile birliktelik istemez. Beden sağlığınız için ; vücut temizliğinize ve hijyene dikkat edin, dengeli beslenin ve egzersiz yapmanızı tavsiye ederim. Duygusal sağlığınız için ise keyif aldığınız etkinlikleri yapın, size iyi gelen insanlarla görüşün. Sizin fikirlerinize yada yaptıklarınızı devamlı yıkıcı eleştiriler yapan kişilerden uzak durur. Kendi iyi yanlarınızı tekrar keşfedin bunlara odaklanın, ve aynı zamanda sahip olduğunuz şeylere veya özelliklere şükrünüzü sıkça tekrarlayın. Bunlar yaşam enerjinizi arttıracaktır. Buda sizin daha sağlıklı bir yaşama taşıyacaktır.
Nasılsanız Öyle Görünün
Duygularınızı ve düşüncelerinizi açık, net bir şekilde eşinizle paylaşın. İçinizden geliyorsa eşinize yaklaşmaktan, sarılmaktan ve dokunmaktan çekinmeyin. Bunu bir görev olarak yada zoraki bir şekilde yapmayın. Eğer bunu bir görev gibi değerlendiriyorsanız ilişkinizle ilgili tehlike sinyalleri ortaya çıkabilir. Çoğu ilişki dışarıdan bakınca her şey yolunda gibi görünür fakat çok büyük sebebe gerek olmaz yıkılması için bazen küçük sarsıntılar o ilişkiyi yıkabilir. Bunun sebebi her şey yolunda gibi yapıp zoraki yapılan hareketlerdir. Bir yerde muhakkak patlak verir. Zoraki davranışlar yerine kendiniz olun emin olun samimiyetin getirdiği iyi enerji ilişkinizi daha zevk alacağınız bir duruma taşıyacaktır.
Birlikte Zevk Aldığınız Etkinliklere Katılın
Birlikte eğlenebileceğiniz keyifli etkinliklere katılın. Sinemaya, tiyatroya, konsere veya alışverişe gidin, eşiniz için kıyafetler seçin. ”Bu sana çok yakışıyor”, ”Sende bunu görmek istiyorum” gibi yorumlar yapmaktan çekinmeyin. Bayan yada erkek ilişkide eşinin odağında olmaktan hoşlanır.
Birbirinizi Yaşamaktan Vazgeçmeyin
Hangi yaşta olursanız olun, kendi kişisel bakımınıza önem verin. Evliliğin getirdiği nasıl olsa evliyiz rahatlığıyla hareket etmeyin. Hafta sonu evdeyken bile en güzel kıyafetlerinizi giymeye önem gösterin. Birbirinize güzelliklerinizi ve güzel taraflarınız gösterin. Fiziksel, duygusal ve cinsel yakınlığınızın tadını çıkarın. Yakınlık çiftlerin ilişki doyumunu artırır. Evlenince coşkunun biteceğini düşünmeyin. Coşkunuz eksildiyse ilişkinizi bir uzmanla birlikte değerlendirmekten çekinmeyin. Hiç bir zaman birbirinizi yaşamaktan vazgeçmeyin.
Kendinize ve Eşinize Kişisel Zamanlar Ayırın
Çiftlerin belirli ölçüde birlikte belirli ölçüde de bireysel olabilmesi hem benliklerini korumalarını hem de birlikteliklerini beslemelerini sağlar. Bireysel olarak kendinize özel olan ve ilişkinizin ortak alanlarını birbirinden ayırın. İyi bir ilişki bireylerin hem tek başına hem de bir arada olma ihtiyaçlarını tatmin eder. Bireylerin özel yaşamlarının olmadığı, her şeyin birlikte yapıldığı ilişkilerde yıllar geçtikten sonra bireylerin ilişkiden önce nasıl biri olduklarını, kimlerle görüştüklerini, ilişki yokken nasıl zaman geçirdiklerini unutma tehlikesi ortaya çıkabilir. Tamamen bireysel hareketler ise çiftlerin birbirlerinden kopuk yaşamasına neden olabilir. Bu noktada çiftlerin birlikte keyifli etkinlikler yaparken aralarında belirli bir mesafe bırakmaları, birbirlerini özlemelerine fırsat vermeleri ilişkileri besler. Bazı etkinliklere partnerinizle katılmak, bazen arkadaşlarınızla yalnız görüşmek çözüm olabilir.
Sorumluluklarınızı Paylaşın
Evi eşinizle paylaşırken ev içindeki işlerle ilgili sorumluluk paylaşımı yapmanız gerektiğini unutmayın. Kadın/erkek işi diye ayırdığınız işleri gözden geçirin ve bir ev arkadaşıyla yaşıyor olsaydınız görevleri nasıl paylaşırdınız, payınıza neler düşerdi, onu düşünerek harekete geçmenizi tavsiye ederim.
Tartışmaktan kaçmayın
Tartışmak kavga etmek değil; fikirlerin, beklentilerin farklı olması, birbirine uymaması ve bunların konuşulabiliyor olmasıdır. Tartışabilmeniz kendinizi, eşinizi ve ilişkinizi önemsediğiniz, ilişkinizi canlı tuttuğunuz anlamına gelir. Tartışırken birbirinizi suçlamayın ve karşılıklı olarak birbirinizin niyetiyle ilgili peşin hükümlü olmayın. Bunlar yerine karşılıklı bir şekilde ne hissettiğinizi, ne istediğinizi anlamaya çalışın. Çiftlerin problemlerini çözebilmesi ilişkilerinden aldıkları doyumu artırırken, geri çekilmeleri ve problemlerle ilgili konuşmaktan kaçınmaları doyumu azaltıyor.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
İlişkiniz Tek Taraflı Mı?
İLİŞKİNİZ TEK TARAFLI MI ?
sevmek güzeldir; fakat en güzeli iki gönlünde birbirine aynı sevgi ile bağlı olmasıdır. Hele ki bir ilişkiniz var ise ve sadece tek taraflı gidiyorsa bu ilişki sizi yıpratır. Tek taraflı ilişkiler zor, sizi mutlu etmeyen, anlamsız ilişkilerdir. Eğer sizinde ilişkiniz hakkında şüpheleriniz varsa bu yazıya bir göz atmanızı tavsiye ederim ve derim ki bu sayacağımız maddeler size tanıdık geliyorsa kendinizi bir an önce bu çıkmaza girmiş ilişkiden kurtarın…
Hep Siz Mi İletişime Geçiyorsunuz?
Bu oldukça önemli bir durumdur. İlişkinin ilişki olması için karşılıklı iletişimin olması gereklidir. Eğer sürekli mesaj atan, arayan sizseniz ve hiçbir zaman iletişimi o başlatmıyor ise, telefonlarınıza geri dönmüyorsa, mesajlarınıza vakti olmadığı için günler sonra cevap atıyorsa bu ilişkide bir şeyler ters gidiyor demektir.
Arkadaşlarını Size Tercih Mi Ediyor?
İnsanlar mutlu olmak istediği ve beraberliğinden keyif aldığı kişilerle beraber olmak isterler. Eğer ki hayatınızdaki kişi; Canı dışarı çıkmak istediğinde sizi değil de arkadaşlarını arıyorsa, onlarla bir yerlere gidiyorsa ve siz ona bir şeyler yapmayı önerdiğinizde sizi reddediyorsa bu ilişki tek taraflı yaşanıyor demektir.
Sohbet Edemiyor ve Konuşmalarınız da Kısa Kısa Mı Oluyor?
Eğer ortada karşılıklı olan bir ilişki varsa taraflar, taraflar birbiriyle sohbet etmek bir araya gelmek ve muhabbeti uzatmak için fırsat kollayacaklardır. Fakat Sevgiliniz; Onunla konuştuğunuz zamanlar hep kısa kesiliyorsa, sohbeti ilerletmek için sadece siz çabalıyorsanız, üzgünüm fakat ilişkinizi tek taraflı yaşıyorsunuz demektir.
Sık sık Ortadan Kaybolup Ulaşılamıyor Mu?
Paylaşımlar ilişkinizi daha çok sahiplendiğinizi gösteren faktörlerdir. Özellikle evlilik yolunda ilerlediğiniz acı günde kötü günde beraber olmak adına hayaller kurduğunuz kişiye sık sık ulaşamıyorsanız ortada ciddi bir sorun var demektir. Bir ilişki yaşadığınızı ve hayatı paylaştığınızı düşündüğünüz kişiye; ne zaman bir sorun yaşasanız, onu destek için yanınızda bulamıyorsunuz. Tekrar ortaya çıkması siz probleminizden kurtulunca oluyor ve yardım etmek için hiçbir çaba harcamıyorsa ilişkinizde problem var demektir. Böyle bir adamla birlikte olarak vakit kaybetmeyin. Sizi şimdiden yanlız bırakan birine geleceğinizi emanet etmeyin.
Çok Mu az Görüşüyorsunuz?
Normal çiftler, haftada birkaç gün, baş başa veya arkadaşlarıyla, vakit geçirirler. Eğer bu ilişkide her zaman onunla buluşmaya çalışan sizseniz, eğlenceli bir şeyler yapmak için sizi hiç aramıyorsa ilişkide bir sorun var demektir.
Sizi Önemsemediğini Mi Düşünüyorsunuz?
Neden hayatımızda bir birliktelik olsun isteriz ki, tabi ki sevgiyi hayatı paylaşmak önemsemek ve önemsenmek için… Sizi hiç önemsemediğini, umursamadığını düşünüyorsanız bunun nedeni doğru olmasıdır. İlgili bir erkek arkadaş her gün sizinle konuşmak ister, size komik, düşünceli mesajlar atar ve her şeyin yolunda olup olmadığını bilmek ister. Eğer bunlar yoksa lütfen kendinizi kandırmayın.
İlişki problemleri Çözmeye Yanaşmıyor Mu?
İlişkinizin ihtiyacı olan şeyleri onunla ne zaman konuşmak isteseniz, ilişkiyi tek taraflı yaşadığınızı düşündüğünüzü söyleseniz gözlerini mi deviriyor? Problemlerin üstesinden gelmek istemiyor ve çaba sarf etmiyorsa onunla daha fazla vakit kaybetmeyin.
Hayat akıp gidiyor… ve hayatınızdaki en önemli kişi ise kendiniz. Size değer vermeyen ve sizin zorlamanızla giden bir ilişkiden kendinize bir iyilik yapın ve kurtulun… Kabul ediyorum bu söylenildiği kadar kolay bir durum değildir Bağımlılık haline gelmiş kangren olmuş ilişkiler vardır, onlardan kurtulmanız aynı kişileri tekrar tekrar kendinize çekmemeniz için ise yardım almanızı tavsiye ederim. Bir ilişki koçu ile çalışmak kısa zamanda doğru ve istediğiniz kaliteli ilişkiyi hayatınıza çekmenize yardım edebilir. Sevgiyle kalın….
Sevinç Karakaya
İlişkilerinde Kadınların Hataları
İLİŞKİLERİNDE KADINLARIN HATALARI
İnsan ilişkileri başlı başına bir sanattır. İş duygusal ilişkilere gelince o bambaşka bir sanattır. Özellikle günümüzde ayrılıkların, boşanmaların sayısı arttıkça, çıkardığımız sonuç; ilişkileri devam ettirebilmek oldukça zordur. Zamanla ilişkiler, yıpratıcı ve iyice içinden çıkılmaz bir hal alabilir.Özellikle duygusal ilişkiler devam ettirirken tarafların beklentileri birbirinden farklıdır.
Erkekler karşındakine güven duymak isterken, İlgi ve göz ardı edilmemek istiyorlar. Kadınlar ilgisizliğe veya göz ardı edilmeye dayanamadıkları için tepkiler verebiliyor.
Bugün erkeklerden ziyade kadınların ilişkide hangi beklenti yada tepkilerinde aşırıya gidiyorlar, onlar üzerinde duracağız. Genelde kadınlar, ilişkilerinde kendilerini güvensiz hissederler. Bu güvensizliğin verdiği içsel bir tepkiyle, karşılarındakini kaybetme korkusu ile hareket edip, huzursuzluk çıkartabiliyorlar.
Bu huzursuzlukların artması, ilişkide ki gerginlikleri arttırır. Güvensizlikler ilişkiyi kötü yönde etkilediği gibi kişileri de depresif bir ruh haline sürükler. Unutulmaması gereken önemli şeylerden biri ilişkiyi ayakta tutan saç ayaklarından biri güven biri saygı biri de sevgidir. Bunlardaki birinin güçsüzlüğü ilişkiyi sarstığı gibi eksikliği ise ilişkinin yıkımına sebep olur.
Peki İlişkilerdeki bu yıkıma kadınlar nasıl destek verir dersiniz?
Kadınların Şikayeti Erkekleri Bezdiriyor;
Aslına bakarsanız yaradılışın verdiği bir özellik ki, kadınların kullandığı kelime sayısı, erkeklerin hemen hemen iki katıdır. Kadınlar küçük sorunlar hakkında bile saatlerce konuşabilirler. Tabi bu konuşmalar birde, kötü ve negatif ağırlıklı konuşmalar ise, karşınızdaki insanı olumsuz etkiler ve sizden uzaklaştırır. Kimse çevresinde devamlı olumsuz konuşan kişilerle ilişki kurmak istemez. Konu erkekler olunca, sürekli şikayet eden kadınlardan erkekler hoşlanmazlar. Hiçbir şeyden mutlu olmayan kadınlar, erkeklerin hoşlanmadığı kadın tiplerine girmektedir. Özellikle evliliklerde kadınların evlenince, nasıl olsa eşimdir katlanacak diye, sınırı aşması maalesef susan erkeklerin ani patlaması ile sonuçlanmaktadır.
Beklentilerin Dozunun Artması;
Önceden evlilik için, kişilerin pembe hayalleri olurdu. Fakat bu günümüzde, tamamen boyutunu değiştirmiş ve ulaşılmaz sıra dışı haller dahi almaya başlamıştır. İlişkiniz hakkında aşırı beklentilerinizin olması ciddi sorunlara neden olabilir. Çoğu kadının, eşinden beklentileri çok büyüktür. Beklentiler gerçekleşmeyince, kadınlar ilişkileri hakkında şüpheye düşerler ve bu şüphe ile de karşı tarafı olumsuz etkilerler. Size tavsiyem; beklentilerinizi normal boyutlarda tutun, böylelikle hayal kırıklığına uğramazsınız ve ilişkinizi kötü etkilememiş olursunuz.
Gereksiz Fedakarlıklar;
İlişkilerde vericilik ve alıcılık denge halinde olmalıdır. Bir tarafın aşırı verici olması ilişkinin dengelerini bozmaktadır. Her ilişkide iki tarafında fedakarlık yapması gerekir. Ancak dengeli bir şekilde olmalı ki eğer bir taraf daha fazla yapıyorsa ve kendinden ödün vermeye başlamışsa bu ilişkinizi kötü etkileyecektir. Kadınlar ilişkileri için fazlası ile ödün verirler ancak bir yerden sonra kendilerine zarar vermeye başlarlar ve ilişkilerini kopacak noktaya getirebilirler. Fedakarlık yapın ancak kaldıramayacağınız yada temelde kontrolü ele alma güdüsünden yani ”gizli kontrolcülükten” dolayı her işi üstünüze almayın. Evlilik sevgiyi, hayatı ve sorumlulukları paylaşma kurumudur. Ve vericilik alıcılık dengesi muhakkak eşit olması gereken bir kurumdur.
Görünüşe Çok Fazla Takılmak
Kadınlar, erkeklerin fiziksel görüntüden başka bir şeye önem vermediklerini düşünebilirler. Ancak bu tamamen doğru değildir. Erkekler, güzel kadınlardan etkilenebilirler ancak karakterleri de onlar için önemlidir. Sürekli dış görünüşü ile ortaya çıkan kadınlar bir yerden sonra sıkıcı gelmeye başlar, zeki olmasını isterler. O yüzden; dış görünüş elbette önemli ama ortak noktalarınıza odaklanıp eşinizle sohbet konularınızı arttırıp zekanız ve mantığınızla ile de ön planda olmanız oldukça önemlidir.
Daha Huzurlu ve Mutlu bir evlilik temennisiyle …
Sevgiyle Kalın…
Kendinizi Kabul Edin
KENDİNİZİ KABUL EDİN
Kendini kabullenmenin çok ayrı bir gücü vardır. Fakat çoğu insana aynı zamanda yabancı bir kavramdır ”Kendini Kabullenmek”… Bu bizim maalesef çocukluğumuzda ne okulda ne de evde ulaşabileceğimiz bir bilgi de değildir. Bize okullarda, ailemizde mükemmeliyetçilik öğretilirken, kendimizle barışık olmak, hata yapmanın insanlığın bir parçası olduğu, kendimize karşı affedici ve nazik olmamız gerektiği anlatılmamıştır. Hoş belki kendilerinin de çok farkında olmadıklarından her şeyin mükemmel olması gerektiği inançlarından kaynaklanmıştır.
Evet asla gerçekleşmeyecek olsa da, doğduğumuz günden itibaren bu dayatmalarla yetişiyoruz. Yürümeye başladığımızda ve ilk kelimemizi söylediğimiz anda bizde artık mükemmel olma yaptırımını özümsemiş oluyoruz. Biliriz ki hata yapmak problemlere yok açan bir süreçtir, yaptığımız her hata için cezalandırılırız. Büyüdüğümüzde ise kendi kendimizin en gaddar yargıcı oluruz.
Kendini kabullenmenin 4 temel ilkesi vardır. Bu ilkeler sadece bir kez benimsendiğinde; Kişisel suçlama, yargılama ve cezalandırma ile geçen bir hayat ile fikir ve kavramların önem taşıdığı ”Köklü şefkat ve şifa” duygularının hakim olduğu bir hayat arasındaki fark kolayca anlaşılabilir.
Size tavsiyem; altını çizip her gün görebileceğiniz bir yere asmanız… Ve aşağıda yazacağımız bu kendinizi kabullenmenin 4 temel ilkesini tekrar tekrar okuyarak hayatınıza aktarmanız.
KENDİNİ KABULLENMENİN 4 TEMEL İLKESİ
1- Bir insan olduğunuzun ve hata yapabileceğinizin farkında olun. Hata yapmak bir suç değil, sadece hayatın bir gerçeğidir. Yüce Yarada’nın ayette dediği gibi:
Eğer siz tevbe edip, günah işleyen bir kavim olmasaydınız, Cenab-ı Allah sizi helak eder, günah işleyip tevbe eden bir kavim getirirdi’ (Müslim, Tevbe 1; Müsned, 1/289)
Demek ki hatalar olabilir, fakat ders alıp yolunuza onlarsız devam etmek esastır.
2- Hatalar için affedilebilir ve affedebilirsiniz.
3- İnsan hayatın getirdiklerine bazen, zaten hazırlıklı değilsinizdir. Bu tüm yaşamınız boyunca gerçekliğini koruyacaktır.
Bazı durumlarda hazırsızlık yakalanabilir ve hazırlıklı olduğunuz zamanlarda göstermeyeceğiniz davranışlarda bulunabilirsiniz. Böyle davranmış olmanız sizin kötü biri olduğunuzu göstermez. Bu sadece hayatın bir gerçeğidir. Bu tip davranışlarınız çin hem kendinizi affedebilir hemde başkaları tarafından affedilebilirsiniz.
4- Belki öncelik oluşturmasalar bile tüm ihtiyaç ve istekleriniz önemlidir. Siz önemlisiniz dolayısı ile istek ve ihtiyaçlarınız da önemlidir.
Evet şu cümleleri sindirmek için biraz durup düşünmek gerekiyor sanırım” Siz Önemli ve değerlisiniz; Kendi istek ve ihtiyaçlarınız olması çok doğal ve onlarda değerli”. Unutulmaması gereken kişinin çevresi ve dünyası kendine göre şekillenir önce tam olmaya kendinizden başlayın. Bunun içinde önce kendiniz ile barışık olup kendinizi kabullenin ki tüm dünyanız da sizi kabullensin…
Sevgiyle Kalın…
Dikkat! Bunları Yaşıyorsanız Evlenmeyin
DİKKAT BUNLARI YAŞIYORSANIZ EVLENMEYİN
Günümüzde boşanma sayısının hızla artması, bizi ”Acaba evlenirken çok mu acele ediliyor?” yada ”Evlenince düzelir diye bazı önemli hususlar, görmezden geliniyor olabilir mi?” düşüncelerine itiyor. Düğün mevsiminin yaklaşması, ailelerin çocukların mürüvvetlerini görmekteki aceleleri maalesef gençleri de bazı şeyleri çok hafife almaya ittiğini düşünüyorum. Unutmamanız gereken ise evlilik alınması gereken çok ciddi bir karardır. Ne birileri kırılmasın diye, nede evlenince düzelir diye, acele ile alınacak bir karar değildir. İlişkinin başlarında yada Nişanlılık döneminde sizin için sorun olarak gördüğünüz durumlar var ise, bunların üzerinde düşünüp gerekirse yardım alıp, geleceğiniz adına karar vermeniz en doğru olandır. Evlendikten sonra geçer dediğimiz sorunlar, üzerine katları eklenerek devam etmektedir. Tabi burada düğün stresi altındaki geçici sorunlardan bahsetmiyorum. Fakat bu 7 sebepten biri var ise, ilişkinizi tekrar değerlendirmenizi tavsiye ediyorum.
Evlenmeyi düşünen, evlenmeye adım atacak fakat, kafasında ”Acaba yanlış mı yapıyorum?” evhamları bulunan kişilerin bu yazıyı dikkate almalarını tavsiye ederim. İlişkilerde öyle bir zaman gelir ki, artık bitmesi gerekir. Peki ilişkinize son vermeniz gerektiğini gösteren yada evlenmemeyi düşündürecek 7 sebep nedir?
1-)Güven Ortadan Kalktığında;
Güven bir ilişkinin, temel ihtiyaçlarındandır. Bir ilişkinin en önemli noktası ilişkideki kişilerin birbirine güvenmesidir. Güven bir ilişkinin sağlam olması için olmazsa olmazlardandır. Ancak taraflar birbirine tam olarak güvendiği zaman, ikisine de lazım olan kişisel alanı birbirlerine verirken şüphe duyup ikilem yaşamazlar.
”Güven sevgiden önce gelir”. Güvenilen insan sevilir ve değer görür. kendisine güvenemediğimiz davranışlarından emin olmadığımız, fakat aynı zamanda sevgi beslediğimiz ilişkiniz, kısa süre sonra bitecektir.Çünkü güvensizliğin insanın iç dünyasında oluşturduğu şüphe, aynen ateşin odunu yakıp bitirdiği gibi, sevginizi de bitirir.
Güven yıkıldığı taktirde ilişki de yıkılmaya mahkumdur. İlişkilerde bitmez denilen aşk bitebilir ve ilişki buna rağmen devam edebilir. Fakat güven böyle değildir. Güvenin bittiği yerde ilişki artık asla eskisi gibi olamaz. Güvenle alakalı yaşadığını deneyimi, doğru karar vermek için, evlenmeden önce tekrar düşünmelisiniz.
2-) Aradaki Saygı Kaybolduğunda
Artık, hemen hemen her üç evlikten biri boşanmayla sonuçlanıyor. İlişkiler ise kısa ömürlü.
Çiftlerde, ister evli ister sevgili olsunlar gördüğümüz en önemli sorunlardan biri de saygının bitmiş olmasıdır. Seviyor olmak ilişkiyi bir süre daha yürütüyor ya da kördüğüm bir ilişkiye yol açabiliyor.. Ama saygı bittiğinde sevgi tek başına bir işe yaramıyor. Sevgi azalsa da ilişki; merhamet, şefkat, kültürel değerlerimiz ve maddi nedenlerden dolayı saygı çerçevesinde devam edebilmektedir. Saygısızlık bir ilişkiyi incitir, yaralar, tahammülsüz kılar, tüketir ve bitirir.
Sevgi ve saygı birbiriyle bütünleşen ve birbirini tamamlayan, besleyen hislerdir. Saygı mecburi, sevgi tercihtir. Saygı varsa arkadan sevginin oluşması çok daha kolaydır.
Evlilikte de, temel gaye mutlu olmak ve bir ömür paylaşmaktır. Saygı bittiğinde sevgi başarısız bir yapıştırıcı haline dönüşmektedir. Evlilikte sevgi bir müddet sonra dönüşüm geçirmektedir.. Sevgi değiştiğinde, dönüştüğünde ya da rutin bir hale geldiğinde, saygı evliği yürütür. Uzun yıllardır evli olan çiftlere baktığımızda birbirlerine duydukları saygının onları bir arada tuttuğunu görürüz. Çiftlerin birbirine saygı duyması ve bu saygıyı ilişkinin en değerli öğesi olarak korumaları gerekiyor. İlişkinizde saygı daha şimdiden bittiyse evlenme noktasında tekrar düşünmek en iyi tercihtir.
3-) Sadakatsizlik
Sadakatsizlik evliliklerde de, ilişkilerde de kabul edilemez. Birliktelikte aşkın sevginin varlığını gösteren en büyük delillerden biri sadakattir. Evliliklerde dahi çoğu zaman bir sadakatsizlik boşanma ile sonuçlanırken, evliliği düşünme sürecinde, sadakatsizlikle karşılaşmak hiçte küçümsenecek kadar basit bir olay değildir. ”Evlenince nasıl olsa bana ait olacak, evlenince düzelir” diye adım atmak bile bile evliliğin şimdiden sonunu yazmaya benzer. İlişkinizde sadakatsizlik örnekleri yaşıyorsanız kendinizi bilerek ateşe atmayın derim.
4-)Konuşamamak
Evlilikleri sona doğru sürükleyen sebeplerden biride, muhabbet eksikliğidir. Kişilerin ortak hiçbir noktada sohbet edip paylaşımda bulunamamasıdır. Son zamanlarda yapılan evliliklerde bu duruma çok dikkat edilmiyor. Diğer şartlar iyi ise, o kendiliğinden olur diye de hesap edilebiliyor. Fakat kişileri eşiyle olan diyalog ve paylaşım eksikliği çok ciddi bir şekilde ruhsal sıkıntılara itebiliyor. Biraz iletişim eksikliği aşkın büyümesine yardımcı olabilir, fakat tamamen iletişimi kaybetmek aşkın da yok olmasına sebep olmaktadır. Aşkın da sürekli su ve ışık ihtiyacı olan bitki gibi sürekli iletişime ihtiyacı vardır. Birbirleriyle olmanın mevcut durumunu görmek kişilerin kalbindeki ve aklındaki şüpheleri giderir. İletişimin kaybolması kişilerin birbirlerine karşı olan endişelerinin de kaybolması demektir. İletişimiz ne durumda bir ömür geçirmeye yetecek şekilde mi kontrolde fayda vardır.
5-) Duygusal Olarak Bir Şey Hissetmiyorsanız
Çoğu yazımda bahsettiğim üzere sevgi sonradan öğrenilebilen bir histir. Sevgi çekicilikle başlar. Fiziksel, zihinsel veya bir kişinin kişiliğiyle devam eder. Ve bu çekicilik, cazibe kişiyi sevdikçe büyür. Fakat sevmek için istemek gerekir. Daha baştan hiç bir şey hissetmediğiniz sevmeye karşı hiç bir ilginiz olmadığı kişiyi ”evlenince severim” demek çok doğru değildir. Maalesef çoğu zaman büyüklerin bu yanlış bildiğimiz öğütleri ”Bak bende sevmiyordum, ama evlendim sevmeye başladım” gibi söylemeler, kendilerini kandırmaktır. Evet imkansız değil belki fakat evlenmeden sevgi seçenekken, evlendikten sonra mecburiyet olabilir. Birbirini çok seven evliliklerde dahi sallantılar yaşanır ve bu sevgiye tutunmaya çalışırken, sevgisizlikte sizi evliliğe daha sıkı tutacak gücü kendinizde bulup bulamayacağını lütfen düşünün.
6-) Bitmek Tükenmek Bilmeyen Tartışmalar Yaşıyorsanız
Her ilişkide yapıcı tartışmalar yaşanır. Hatta tuzu biberi olduğu söylenir. Ancak bu tartışmalar artık işin içinden çıkılmaz bir boyut aldıysa ve büyük incinmelere neden oluyorsa aşka ve sevgiye zarar veriyor demektir. Yani muhtemelen tahammülsüzlük başlamıştır.
7-) Mükemmel Olsun İstiyorsanız
Hiç kimse mükemmel değildir. Hepimizin kusurları ve yanlış davranışları vardır. Eksikliklerimiz ve hatalarımızla normalliğe tamamlanırız. Partnerimizi olduğu gibi kabullenirsek mutluluğu yakalamamız kaçınılmazdır. Fakat değiştirme yolları arar ve değiştirmeye çalışıp kabullenmezsek aşkımızda, sevgimizde bir süre sonra bitecektir. Siz her haliyle kabul ediyor musunuz, yada değiştirmek istediğiniz şeyler mi var?
Boşanma bütün evlilikler için istenmeyen sondur. Fakat o sona bazen bizim görmezden geldiklerimiz bizi götürür.
Sevgiyle Kalın…
İlişkilerde Bağımlılık
İLİŞKİLERDE BAĞIMLILIK
İlişkilerde yaşanan kavgalar ve tartışmaların altında yatan gizli sebepler vardır. Bunlardan biride bağımlılıktır. Bağımlılığın bir ilişkiye getirisi ise; beklentiler ve kaybetme korkusudur. Bir ilişkide kişileri bir araya getiren nedenler vardır. Eğer bu nedenler ortak paylaşımlardan hoşlanmak ve bunları sevmek ise bu normaldir, fakat ilişki bir ihtiyaç nedeniyle başlamış ve bu ihtiyaca karşı bir durum geliştiriliyor ve bu bağımlılığa dönüşüyorsa işte o zaman sorun oluşmaya başlamıştır.
Maalesef ilişkilerde, kişiler kendi içinde eksik olan yanı başkasının doldurmasını bekliyor. Eksik yanının verdiği boşluğu doldurmaya çalışıyor, ve bunun arayışına giriyorlar. ”Birisi karşıma çıksa da şu içimdeki boşluğu doldursa” ve beni şu yalnızlığımdan kurtarsa diye düşünülebiliyor. Ve o ihtiyacınız her ne ise, birden karşınıza biri çıkıyor ve o eksik yanınızın onda olduğunu fark ediyorsunuz. O içinizdeki boşluğu kendiniz içsel olarak karşılamaktansa bu ihtiyacı başka birinden sizin için temin etmesini hiç fark etmeden istiyorsunuz.
Sevgi Bağımlılığı da Madde Bağımlılığı Kadar Tehlikelidir
Unutmayın Dışarıdan karşıladığınız her ihtiyaç sizde bir bağımlılığa dönüşür. Başka birisine karşı bağımlılık geliştirdiğiniz de doğal olarak beklenti ve o kişiyi kaybetme korkusu da sizi takip eder. Çünkü ihtiyacınızı karşılamanız lazımdır. Elbette kaybetmekten korkarsınız, elbette beklentiye girersiniz. Peki ya o kişi günün birinde o ihtiyacı karşılamazsa? Ki karşılamayacaktır, sizin ısrarlı istekleriniz karşınızdaki kişiyi de usandıracaktır.O zaman da acı çekmek kaçınılmaz olacaktır.
Aslına bakılırsa bu her ne kadar sanki büyütülecek çok da önemli değilmiş gibi düşündürse bile Dikkatinizi çekmek istediğim bunun bir tuzak olduğudur. İnanın bu bağımlılık sigara ya da uyuşturucu bağımlılığından çok da farklı değildir. O günkü sevgi ve ilgi dozunuzu yeterince alamadığınızda bağımlılık krizlerine girmeniz de normaldir. Ve tabi ki bu sevdiğinizi yada eşinizi bezdirecektir. Ve sizinde psikolojinizi tamamen mahvedecek, hayatınızdaki kişi olmadan nefes dahi alamaz hale geleceksinizdir.
Derdiniz Sevgi Almak Mı? Sevgi Vermek Mi?
İlişkiye duygusal bir ihtiyacınızı karşılamak için giriyorsanız zaten derdiniz sevgi vermek değildir.Amacınız sevgi almaktır. Çünkü ancak sizde olmayan bir şeye ihtiyaç duyarsınız. Peki ihtiyaç duyduğunuz bir şey sizde yoksa onu nasıl bir başkasına verebilirsiniz? Verdiğiniz sevgi olamaz, ancak sevgi maskesine bürünmüş bağımlılıklar olabilir. Bu maskeler gerçeğe çoğu zaman çok yakındır fark edilmesi çok zordur. Ancak kaybetme korkusu, beklenti, aşırı ilgi ve kıskançlık sevgi değil, sevgisizlikten kaynaklanır. İçinizde kendi kaynağınıza inmeden, özünüzdeki sevgiyi keşfedip doyumunuzu sağlamadan yani kendi kendinizi sevmeden ne birini gerçekten sevebilirsiniz, nede gerçek sevgi veremediğiniz için gerçek sevgiyi bulabilirsiniz.
”Gerçek sevgili dışarıda değil, içeridedir. Dışarıdaki sevgili ancak içeridekinin bir yansıması olabilir”
Sevgi vermeden sevgi alamazsınız. İçinizdeki sevgiliye ulaştığınızda zaten hiçbir sevgiliye de ihtiyacınız kalmayacaktır. Tek derdiniz içinizdeki sevgiliyi dışarıdaki sevgiliyle paylaşmak olacaktır. İşte bu tip bir birliktelikte gerçekten sevgi vardır. Bu tip bir birliktelikte kaybetmekten korkmazsınız, beklentiye girmezsiniz, çünkü tek derdiniz paylaşmaktır. İçiniz doluyken, verecek çok fazla şeyiniz vardır. Oysa içiniz boşken kime ne verebilirsiniz ki? İçiniz boşken tek derdiniz onu dışarıdan doldurmaktır. Şimdi tek derdiniz sizde olanı paylaşmak olacaktır. Paylaşılan sevgilerde kişileri yıpratmaz sevgileri büyütür, güçlendirir, zorunluluktan çıkarır.
O zaman denilebilir ki; Sevgi ilk önce kendini sevmeyle başlar, kimsenin boşluklarınızı doldurmasını beklemeyin. İçinizdeki dolulukları paylaşın sevdiklerinizle …
Sevgiyle Kalın…
Evlilikleri Boşanmaya Götüren İletişim Hataları
EVLİLİKLERİ BOŞANMAYA GÖTÜREN İLETİŞİM HATALARI
Yapılan araştırmalar, ilişkilerde en büyük eksikliğin, eşlerin birbiri ile sağlıklı iletişim kuramaması olduğunu ortaya çıkarıyor. Yine gösteriyor ki boşanmaların en büyük sebebi iletişim bozukluğudur. Bu iletişim bozuklukları sonucu, Karşısındakini dinlemeden konuşmak, acımasız imalar, öneriler, akıl vermeler ve daha bir çok sebep boşanmaya doğru maalesef eşleri götürebiliyor. Peki evliliği içten yeyip bitiren bu kötü ”iletişim hataları’‘ nelerdir dersiniz?
1- Hayır Diyeceğinize, Evet Demek
Anlık yaşanan durumu, düzeltmek için, kişilerin samimiyetten uzak verdikleri cevaplar , o anı kurtarsa da ilişkiyi çok farklı çıkmazlara sokabiliyor. Aslında “hayır” demek istediğiniz zamanlar kendinizi “evet” derken yakalıyor musunuz? Eleştirilmekten ya da reddedilmekten sakındığınız için “bilmiyorum” deyip, gerçek fikrinizi ortaya koymadığınız olur mu? Cevap evet ise; unutmayın ki, bu bir çözüm değildir. İstemediğimiz şeyleri kabul ederek, barışı ve sükuneti korumak için kendinizi geri planda tutarsanız, bu kendinizi küstürmek ve öfkenizi biriktirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Duygularınızı bastırmamalısınız, bastırılan her duygu birikerek hiç istemediğiniz bir zamanda, ani ve şiddetli olarak yüzeye çıkacaktır. Eşinize vereceğiniz “hayır” yanıtı ile başa çıkabilecek kadar olgun olmadığını düşünüyorsanız, zaten başka sorunlarınız var demektir. Ve bu konuda bir uzmandan yardım almanızı tavsiye ederim. Kendi içinizde kendinizi tatmin etmediğiniz sürece, eşiniz memnun olsun diye vereceğiniz cevaplar da, ne onu memnun edecek, nede sizi mutlu edecektir.
2- İletişim Sözcükleri Kullanmamak
Günlük hayatta iletişim için kullandığımız çok farklı diller vardır. Bunlardan biride sözcüklerle anlaşma olmalıdır. Özellikle kadınlara bakıldığın da genellikle sözcükleri kullanmadan iletişim kurduklarını görüyoruz. Bu yüzden de karşısındaki kişiye anlamadığı veya karışık mesajlar yollayabiliyorlar. Aslına bakarsanız, eşlerin neden kavga ettiği ve sonuç olarak da birbirlerine seslerini yükselttiğine şaşırmamak gerek… Şunlar tanıdık geliyordur eminim size; Gözleri devirmek, dudakları büzmek ya da omuz silkmek farklı mesajlar içerir. Siz başka bir şey anlatmak istemişsinizdir, fakat karşınızdaki kişi bambaşka bir şeyler anlamış olabilir. Yapılması gereken, yanlış anlaşılmaları önlemek için en önemlisi göz temasını kaybetmemektir. Bu, sıra size geldiğinde ne söyleyeceğinizi planlamak yerine karşınızdakini gerçekten dinlemenizi sağlar. Böylece karşıdaki ne anlatmak istiyor anlayıp, sizinde ona göre vermeniz gereken cevapları sözlü iletişim yolu ile sağlıklı bir şekilde vermeniz önemlidir.
3- Gereksiz Suçlama, Yargılama ve Savunma
Etkili iletişim, basitçe mesajınızı yolladığınızda değil, dinleyen tarafından alınıp, algılandığında gerçekleşir. Rahatsız olunan konulardan bahsederken, yargılayıcı, suçlayıcı ya da savunucu olunabiliniyor. Bu tarz davranışlar ise, iletişim kopukluğuna sebep olmaktadır. Bunun yerine karşılıklı diyalog ile, nasıl şekillenmesini istediğinizi belirleyip ve farklı ihtimaller dahilinde neler yapabileceğinizi değerlendirebilirsiniz. Hatta çözümsüzlüğe uğramış sorunlarınız için, birlikte bir barış antlaşması, yapabilirsiniz. Bu tarz anlaşmalar aranızdaki iletişimin kalitesini yükseltebilir. Karşılıklı olarak ilişkiden ne beklediğinizi farklı mesajlarla anlatmaktansa, sözlü ve yazılı olarak açıklığa ulaştırırsınız.
4- Bölmek, Cümleleri Tamamlamak ve Karşındakine Cevap Hakkı Vermemek
Bölmek, cümleleri tamamlamak ve karşındakine cevap hakkı vermemek; Genellikle birbirini takip eden bu davranışların, birine bile sahip olmak eşinizle olan iletişimizin de sorun oluşturur. Karşınızdaki insana saygı duyuyorsanız, haklarına da duymalısınız. Özellikle erkeklerin çoğuna göre, kadınlar, düşünmelerini ve söyleyeceklerini dile getirmeleri için, yeterli zamanı tanımadığını savunmaktadır. Ayrıca erkelerin; birine cevap vermeden arkası gelen sorular da şikayet ettikleri bir diğer husustur. Fakat kadın yada erkek karşı tarafın sözünü, kesmeyip ne diyeceğini hayali tahminlerle tamamlamayıp, bölmeden dinlemesi en sağlıklı iletişim olacaktır.
5- Olumsuzlara Takılıp Kalmak ve Kabalaşmak
Yine özellikle erkeklerin etkilendiği, Günlük hayatta çok fazla yapması, gerekenlerin hatırlatılması, dikte edilmesidir. Kimse çevresinde devamlı ona emir yağdıran ve ne yapmasını söyleyen birinden hoşlanmaz. Sadece bunlar eşinizi sizden uzaklaştırır. Fakat kullanılacak sözcüklerde yapılacak ufak değişiklikler iletişimizi kolaylaştıracaktır. Mesela “Klozet kapağını kapatmayı unutma!”, “Çöpü atmamışsın!” gibi cümleler bir erkeği konuşmaktan uzaklaştırıp, sizin için bir şeyler yapma hevesini kıracaktır. Bunun yerine karşı konulmaz bir gülümse eşliğinde “Canım çöp işini üzerine aldığın için o kadar mutluyum ki, teşekkür ederim” cümlesini tercih edin ve sonuçlarını kendiniz de şaşıracaksınız.
Şuan bu satırları okurken, bazılarınız bunlar için boşanılırmı? derken bazılarınız ise belki kendi evliliğinden örnekler bulmuştur. Diyebilirim ki evlilikleri her zaman çok büyük sebepler bitirmez. Bazen çok ufak değişikliklerle sonuca varabileceğimiz fakat ısrarla aynı iletişim hatalarında takılıp kalınması yüzünden bugün bir çok evlilik bitmektedir. Evliliğinizde zaman zaman çıkmaza girseniz de dönüp sevdiğiniz eşinizi hatırlamaya çalışın. Evlilik daha yakın bir samimiyet getirse de saygıyı yitirmeye sebep olmamalıdır. Yapmanız gereken ”Eşinizin size göstermesini istediğiniz hassasiyetleri, önce siz göstermeye başlayın”
Sevgiyle Kalın…
Aşık Olduğunuz Bir Eş; Yaşam Kalitenizi Arttırır
AŞIK OLDUĞUNUZ BİR EŞ; YAŞAM KALİTENİZİ ARTTIRIR
Son zamanlarda boşanmaların artması elbette kişileri evlilikten soğutan faktörlerdendir. Bunun dışında; bağlanmak istememeleri, rahatlığa alışmaları, beklentilerin artması, sorumluluk almaktan kaçmaları gibi sebepler de bireyleri evlilik düşüncesinden uzaklaştırmaktadır. ”Bekarlık sultanlıktır” anlayışı günden güne daha çok kendini gösterse de bugün farklı bir açıdan bacağız.
Sizce Sevdiğiniz kişi ile evlenmek hayatınıza ne kazandırır? Acaba gerçekten hayatı paylaşacak, biri karşınıza çıkmış olsa, önceki hayatınızın ne kadar eksik olduğunu düşünür müydünüz? Eşini sevenler için bu cevap ”Kesinlikle” olacaktır. Evliliğin mutluluk getireceğine inanmayıp, kendi kendine yetebileceğini düşünen mutlu bireyler, peki yaşamını paylaşacak doğru kişiyi bulduklarında, hayatta bir şeylerin onlar için farklı ve çok avantajlı olduğunun farkındalar mı?
Evet halen benim için bir avantajı yok deyip, evlilikten kaçanlardansanız bu yazıyı okumadan karar vermeyin derim. Eşini sevmek ve sevdiği kişi ile hayatını birleştirmek size neler kazandırır?
Hayat Enerjinizi Artırır;
Hiç aşık kişileri gözlemlediniz mi? İçlerinin kıpır kıpırlığı dışlarına yansır, sanki bulutların üzerinde gezercesine mutlu ve adeta Ferhat misali dağları delecek enerjiye sahip, aşamayacakları engel yokmuşçasına hayata cesur adımlarla ilerleyecek kadar cesaretlidirler. Her zaman gülecek bir sebepleri vardır. İşte doğru kişiye aşık olup, birini sevebilmek ve onunla hayatı paylaşabilmek kişiye sıra dışı bir enerji kazandıracaktır.
Hayata Daha Sakin Bir Bakış Açısı Kazanırsınız;
Hayat hepimiz için inişleri çıkışları olan bir yoldur. Stresli çalışma ortamı, hastalıklar, zorluklar hepsi biz insanlar içindir. Zaman zaman tek başımıza baş etmeye çalışsak da; bu zamanları kişinin sevdiği ile geçirmesi kadar onu olumlu etkileyen bir şey daha zannediyorum yoktur. Zor günlerinizi paylaşacak sizi ne olursa olsun, iyi günde kötü günde sevecek, destek olacak birinin varlığı eminim çoğu şeyi unutturacaktır. Günün yorgunluğunu hayat arkadaşınla atlatmak, size daha sakin ve dingin bir hayat sağlayacaktır.
En İyi İnsan modelini Yakalarsınız;
Sevmek insanın hayata bakış açısını değiştirir. İçinizdeki sizi hayata sıkı sıkı bağlayan o hissi herkesle paylaşmak istersiniz. Sevmek sevilmek sizi hayatı paylaşmaya iter. Daha sakin, olaylar karşısında daha sabırlı ve anlayışlı bir hal almanızı sağlar. Normal şartlarda belki hemen sinirleneceğiniz bir olaya artık çok da aldırmadığınızı fark edersiniz. Etrafınıza pozitif bir enerji yayar daha sevecen ve her yerde kabul edilirsiniz. Derdi olan insanlara daha çok yardım eden, hayata pozitif çözümler getiren bir insan yapar sizi birini gerçekten sevebilmek. O yüzden kendinizi sevgisizliğe mahkum etmektense, doğru insanın varlığına inanmak ve onu çok sevmek bizi daha iyi insan versiyonumuza dönüştürür.
Sorun Değil Çözüm Odaklı Olursunuz;
Tabi ki hayat her zaman pembe değil; zaman zaman sorunlar keyfinizi kaçırır sizi hayattan uzaklaştırır ve sorunun çıkış yolunu nasıl bulacağız bilemeyiz. İşte tam böyle zamanlarda yanınızda güvendiğiniz ve sizi tanıyan sevdiğiniz hayat arkadaşınız varsa bu süreci çok daha kolay atlatırsınız. Onun getireceği yeni bakış açısı ve çözüm önerileri çaresizliğinizi giderir., günlük derlerinize yarenlik yapacak birisi sizi sakinleştirecek hayata farklı pencerelerden baktıracaktır. Sorunların altında sinir krizleri geçirmek yerine, beraber sorunların üstünden bakabilirsiniz. Yani sorunlara takılıp kalmaktansa çözüm odaklı yaşamaya sevdiğiniz kişi en büyük destek olacaktır.
Yaşam Kalitenizi Arttırır;
Kişi sevdiğinde, dünyaya bambaşka bakar.Bir ilişkide ise hayata bağlılığınız da artar. Kendinize, özellikle de sağlığınıza daha çok dikkat edersiniz. Çünkü, ihtiyacı olduğunda, sevdiğinizin, hayat arkadaşınızın yanında olabilmek ve bol bol beraber vakit geçirmek istersiniz. Ayrıca, güzel gözükmek ve bakımlı olmak da gelir içinizden. Diğer taraftan, aşk ve sevgi dolu bir ilişki stres azaltıcıdır. Bunun sonucunda, stres kaynaklı kalp ve dolaşım sistemi ile ilgili kronik hastalıklara yakalanma ihtimaliniz daha düşer. Denilebilir ki seven insanlar ve hayatında birine bağlılığı olan, sorumluluğu olan insanlar kendine ve sağlıklı yaşamaya olan sorumluluğuna da ayrıca önem gösterirler. Buda kişilerin hayat kalitelerini arttırır.
Aslında aşk, sevgi, mutluluğu için de barındıran, bir ilişkinin, evliliğin avantajları saymakla bitmez ama en önemlilerini arada bir hatırlamakta fayda var. Motivasyonunuzu kaybetmeyin ve unutmayın ki doğru insanla yapılacak evlilik hayatınızın en büyük armağanı olacaktır.
Sevgiyle Kalın…
Özür Dileyin, Hatalıysanız…
ÖZÜR DİLEYİN HATALIYSANIZ…
Sadece duygusal ilişkilerimizde değil, hemen hemen insani bütün ilişkilerimizde, zaman içinde küçük yada büyük sorunlar yaşayabiliriz. İnsan yaratılışı gereği zaman zaman anlaşmazlıklar, kırgınlıklar, küskünlükler yaşayabilir. Önemli olan ise bu sorunlara çözümler bulabilmek ve bir an önce ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Kişilerin hatalarının yada sorunların sorumluluğunu üzerlerine almamaları, birbirlerine surat asarak, birbirlerini kırarak ve üzerek konuyu halletmeye çalışmaları hem ilişkilerinin, hem de kişilerin birbirlerini yıpratmasına sebep olur.
Unutmamak gerekir ki, İlişkilerimizde karşılaştığımız, bu tarz hoş olmayan sahnelerin çözümü için, ilk yapılması gereken şey empati kurmak ve karşımızdaki kişiyi anlamaya çalışmaktır. İkinci yapılacak olan ise yapılan hatayı kabul etmektir. Tabi bu kadar kolay gibi görünse de çiftler genel olarak hatalı bile olsa bunu kabul etmek istemeyebiliyorlar. Yada kendi düşünceleri karşı tarafın düşüncesinden daha baskın olabiliyor.
ilişkiyi en çok yıpratan sorunlardan biri ise; Hatalı olduğunu bile bile üste çıkma yada haklı çıkma çabasıdır. Maalesef bazen bilinçli, bazen de alışılmışlıkla kişilerin her durumda kendini savunma çabası, İlişkileri kopma noktalarına getiren gerginlikler yaşatabilir. İlişkiyi yıpratan bu durumun önüne geçebilecek ise sadece küçük bir özürdür. Tabi ”ne olacak özür dilerim olup biter” demeyin özür dilemenin de bir adabı olduğu muhakkaktır. Gönül rızası olmadan sadece, yapmak için yapmak, yada ”bak yine ben geri adım attım top benden çıktı” demek için dilenen özrün çok da faydası dokunmayacaktır. Hemen korkmayın da tabi, özür dilemek gözünüzde büyüttüğünüz kadar da zor değildir.
Nasıl Özür Dilemeliyim?
Erdemli olan her insanın eğer bir hata yaptıysa özür dilemesi en doğru olandır. Yapılan hatanın düzeltilmeye çalışması, gönüller alınması, ilişkinin ılımlı seyrine geri dönmesi açısından oldukça mühimdir. Fakat özür dilerken dikkat edilen hususlar vardır. Daha sonrasında ”Özür dilemeseydi daha iyiydi” dedirmemek için gelin beraber bakalım, nelere dikkat etmeliyiz.
Özür Dilerim Demek Zorunda Değilsiniz;
Özür dilemek için elbette bir kalıba ihtiyacınız yok. İhtiyaç olan inanmadan söylenen bir özür kelimesinden ise, Karşınızdakinin neye kırıldığını yada üzüldüğünü anladığını belli etmektir. Bunun en güzel gösterimi de aynı şeyi bir daha tekrarlamamaktır. Özür kelimesi yerinede bunu bir daha yapmayacağına dair bir açıklama yapılabilir. Örneğin olması gereken bir yerde yanında olmadığında, ”Gelmem gerekiyordu ve yanında olmadığım için buna üzüldüğünün farkındayım. Aynı hatayı bir kere daha tekrarlamamaya dikkat edeceğim seni üzmek istemem” Özür kelimelerinden çok daha manalı bir açıklamadır. Ve çok güzel bir özür şeklidir.
Özrü Kabahatinden Büyük Dedirtmeyin;
”Tamam hadi ben suçlu oluyum, özür dilerim”, ”Hadi surat asıp durma, özür dilerim, gül artık”, ya da ”Arkamdan demediğini bırakmamışsın, bilseydim yapmazdım.” gibi zoraki özürler amacına hizmet etmez. Aksine, gerilimi daha da arttırır. Bu özürler aslına bakarsanız zaten özür değil, sadece anı kurtarma çabasıdır. Anı dahi kurtarmadığı gibi ilişkiye de zarar verir. Özür sorumluluğu kabul edip durumu düzeltme adına olmalıdır.
Empati Kurun Ve uygun Zamanı Kollayın;
Kendi düşünceleriniz etrafında hayatı yaşamaya çalışırsanız, karşınızdakinin yaşanan olaylardan nasıl etkilendiğini fark edemezsiniz. Bu yüzden karşınızdakini anlamaya empati kurmaya çalışın. Karşınızdakinin sizden neden özür beklediğini anlamak, anlamaya çalışmak çok önemlidir. Bunu belirtmeniz dahi, karşınızdaki için büyük bir fark yaratacaktır. ”Bütün gün düşündüm ve neden bu kadar kızdığını anlamaya çalıştım. Sanırım, aynısı bana yapılsaydı ben de kızardım.” gibi cümleler ilişkiler için çok önemlidir. Herkes anlaşılmak için çaba gösterilmesi kendini iyi hissettir. Tam olarak neye kırıldığını , kızdığını yada üzüldüğünü anlayamasanız da bu çaba dahi arayı yumuşatacaktır.
Zamanlama da çok önemlidir. Bazı anlaşmazlıkların yada kırgınlıkların hemen çözümlenmesi gerekir. Fakat, bazı durumlarda birbirini anlamak ve durumları sindirmek zaman gerektirebilir. Bu aynı kesilen bir parmağa benzer; Yaranın iyileşmesi için kabuğun kendiliğinden düşmesi gereken zamana ihtiyacı olduğu gibi, Karakter ve duruma bağlı olarak zamanlamayı belirlemek ve gereken zaman karşı tarafa tanınması gerekir. Yada tam tersi gereğinden fazla geciktirilmemeli ki, iş işten geçtikten sonra özür dilemenin de bir anlamı yoktur. Doğru zam ise yine empatiyle anlaşılacak bir olaydır.
Özür dilemenin önemini ve ciddiyetini gösteren en önemli husus, bir daha aynı şeyleri yapmamaya dikkat etmektir. Nasıl olsa özür sorunlara çözüm getiriyor diye, tekrarlanan hatalar zamanla özrün önemini değiştirecek önemsiz hale getirecektir. Herkes hatalar yapıp özür dileyebilir, ama aynı hataları tekrarlamak kişinin de özrünün de değerini düşürür. Ayrıca karşınızdaki kişiye önem veriyorsanız ve kendinize saygı duyuyorsanız, hataları kabul edebilmek ve onların sorumluluğunu alabilmek gerekir. Konuyu bir gurur meselesi haline getirmek, çözüm değildir. Sorunlara değil çözümlere odaklanın, özür sizi küçültmez aksine eşinizin sevdiğinizin gözünde büyütür.
Sevgiyle Kalın…
Bir İlişkide Sadakatin Şartları Nelerdir?
BİR İLİŞKİDE SADAKATİN ŞARTLARI NELERDİR?
Sadakat diyince aklınıza ne geliyor? Herkesin gözünde başka bir sahne canlansa da gelin sadakatin manasına bakalım. Sadakatin kelime anlamı, en geniş şekliyle düşünürsek bağlılıktır. Yalnız sağlıklı ilişkilerde bu bağlılığın, sevgi, saygı, karşılıklı güven, hoşgörü, ölçülü aitlik ve sorumluluk çerçevesinde olmalıdır. Bu saydığımız koşullar karşılaşmadığında, maddi manevi güç kullanarak, zaaflardan yararlanarak, fırsatçılık yaparak, zor durumda kalmayı kullanarak, elde edilen bağlılıklar maalesef sadakati göstermez.Sadakat gönülden olmalı. Kişilerin gönlü yoksa sadakatlerini istedikleri zaman bozabilirler baskı ve yaptırımlar bunun önüne geçemez.
Sadakatin Şartları Nelerdir?
1- Sadakat karşılıklı, dengeli ve güvene odaklı olmalıdır; Şurası kesin güvenin olmadığı yerde sadakatten bahsetmek mümkün değildir. İlişkilerde taraflardan birinin sabretmesi ilişkinin ömrünü uzarsa bile, güven tekrar oluşturulmasını müddetçe, sadakat zayıflayacak ve ortadan kalkacaktır. Hatta bazı ilişkilerde güvensizlik kasten oluşturulup bile bile planlayarak güvenden uzaklaşıldığın da sadakat de bıçak gibi kesilmiş olur. Güvendiğimiz ve bizi aldatmayacağına inandığımız eşimizin, aldattığını fark ettiğimizde ona olan sadakatimiz anında son bulur. Belki durum düzeltilmeye çalışılır telafi edilebilir ve bağlılık devam edebilir fakat hiç bir zaman artık tam bir sadakat olmaz. O yüzden sadakatin yıkılmaması çok önemli ve dikkat edilecek hassas bir konudur.
2- Sadakat, sevgi ve saygıya dayalı olmalıdır; Unutulmamalıdır ki, sadakatin sağlanması ve sürdürülmesi için karşılıklı olarak sevgi, saygı ve emek gerekmektedir. Birbirini sevmeyen ve saygı göstermeyen, ve gerektiği yerde özveride bulunmayan çiftler arasındaki sadakat kavramı yok olmaya mahkumdur.
3- Sadakat karşılıklı olmalıdır; Tarafların birinin gösterdiği bağlılık karşı taraftan dengeli bir şekilde cevaplanmazsa, bu bağlılık sadakate çevrilmeyip hastalıklı ilişkiye kendini götürür.
4- Sadakati sağlayan eylemlerde devamlılık olmalı; bazen çiftler beli bir süre sadakatli olurlar ve bir müddet sonra sadakat ortadan kalkarsa, kişilerin birbirine bağlılıklarında biter. Sadakat ömür boyu sürecek bir eylemdir. İlişkilere başlarken kişilerin bu noktada kendilerine ve karşıdaki kişiye güven vermesi şarttır. Devamlılık sadakatte sürdüğü sürece ilişkiler daha erdemli ve yüksek kalitede olur.
5- Sadakat karşılıklı sorumluluk gerektirir; çiftler birisi sadakatli insan olmanın sorumluluğunu yerine getirmezse, yada hafife alırsa, diğer tarafın sadakat duyguları tahribata uğrar. Çiftler birbirinin özgürlük sınırlarına ve kişisel alanlarına saygılı olmalıdır. Tabi sadakatte karşılıklı sorumluluk her zaman eşit değil adaletli olmalıdır.
Günümüzde, evliliklerin çoğunun boşanma ile sonuçlandığını düşündüğümüzde, Evlilik hayatında, sadakatli olmanın, ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkar. Bir evliliğin en çok ihtiyaç duyduğu gıda sadakatle beslenmektir. Esler karşılıklı olarak, ailenin toplum yapısı ve düzeni içerisindeki yeri ve önemi çok iyi düşünülerek sadakate sürekli dikkat etmelidirler.
Huzurlu ve sadakatli yuvalar temennisiyle…
Sevgiyle Kalın…