Korona Virüsün Evliliğinizi Bitirmesini 5 Adımda Engelleyin!
Tüm dünyayı etkisi altına alan korona virüsü nedeni ile hepimiz zor zamanlar yaşıyoruz. Karantina süreci kaygı ve stresle baş etme durumunuzu oldukça zorluyor. Belirsizliğin verdiği gerginlik hali beraber vakit geçirdiğimiz eşimizle olan ikili ilişkimizi de etkiliyor. Korona virüs salgını nedeniyle çiftler artık olabildiğince evde zaman geçiriyor. İşe gitmek zorunda olmayanlar “Evde kal Türkiye!” çağrılarına uyuyor. Peki gönüllü ev karantinası ve sosyal mesafe evlilikleri nasıl etkiliyor’ Dünya da korona virüs ile savaşan Ülkelere bakıldığında bu konuda çok da iç açıcı haberler gelmiyor. Korona virüsün ilk görüldüğü Çin’de ve Amerika’da Covid-19 virüsü sırasında evde uzun süre kalan çiftler arasında boşanma oranlarının arttığı bildiriliyor.
Karantina süresi uzadıkça, insanlar sıkıldıkça, virüs ile ilgili korku arttıkça bu sürecin yarattığı stres de artıyor. Özellikle finansal kaynakların kaybı, evde yeterli gıda ve hijyen malzemesi olmaması ve yanlış bilgilendirmeler,karantina sürecinin ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkisini kuvvetlendiriyor .
İnsanların zor zamanlarında ihtiyacı olan sosyal desteği ona veren sağlıklı bir evlilik ve aile ilişkisi çok önemlidir. Çiftler arasında açık ve net sağlıklı bir iletişim ve etkileşim varsa kriz anlarını atlatmaları çok daha kolay olacaktır. Böyle kriz durumlarında sevgi ve şefkati karşılık beklemeden vermek, insana ihtiyacı olan desteği sağladığı için birbirine yakınlaşmayı sağlar, böylece kriz durumu evlilik ilişkisi için fırsata dönüşebilir
Eşler Arası İletişim Kuvvetlendirilmeli
Ülkemizde Korona virüs kapsamında karantina henüz toplumun genelini kapsamamaktadır. Fakat insanların çoğu imkanları dahilinde evde kalarak kendi karantina süreçlerini yaşıyorlar. Küçük bir alanda, normalden daha stresli şartlarda uzun süre bir arada kalmak, ilişkilerde hem pozitif hem negatif etkilere neden oluyor. İletişimleri zayıf çiftler bu süreçten daha fazla etkileniyor. Normalde birbirini seven çiftler, bu zorlu dönemde, birbirlerinin alışkanlıklarını ve davranışlarını giderek daha fazla rahatsız edici bulabilir; birbirlerine tahammülleri azalabilir. İletişim becerileri zayıf, aşırı eleştirel, birbirini takdir etme eğilimi zayıf çiftler için ise bu süreç yıkıcı sonuçları beraberinde getirebilir.
Böylesi kriz dönemlerinde sorunlarla baş etmek mümkün. Peki nasıl? Tartışmalardan korkmadan, sağlıklı bir şekilde iletişime girerek nasıl çözüme ulaşabiliriz? İşte size 5 Adım;
Birinci Adım; Söylemek istediklerimizi, özellikle karşı tarafın itiraz edeceğini biliyorsak dolandırarak aktarabiliriz. Eşinize söyleyeceklerinizi açıkça ve kısaca söylemelisiniz. Mesela ”Bu Kumandayı şimdi ben kullanmak istiyorum”.
İkinci Adım; Sadece istediğiniz konusunda ısrar etmek karşı tarafı tatmin etmeyeceği için bir anlam veremez ve istekleriniz çoğu zaman eşinize anlamsız gelebilir. Yapmanız gereken isteklerinizi nedenleri ile birlikte belirtilmenizdir. Burada en sık yapılan hatalar istekleri saldırgan bir tutumla bağırarak, tehdit ederek söylemek ya da istekleri hiç dile getirmemektir.
İsteklerimizi Dile Getirirken Nelere dikkat Etmeliyiz?
- Ben dilini kullanmamaya dikkat edin. ”Benim, benim isteklerim, benim olan gibi”
- İsteklerinizi nedenleri ile birlikte ve somut olarak söyleyin.
- Eşinizin isteklerinin sizi nasıl engellediğini anlatın.
- Eşinizin ne istediğini de dikkatlice dinleyin. Yani o kişinin yüzüne bakın; sözünü kesmeyin; zihninizden ona vereceğiniz yanıtı değil, onun söylediklerine odaklanın.
- Savunmacı ve saldırgan bir tavırdan uzak durun.
Benim danışanlarıma tavsiyelerimden biri ise; söyleyeceklerinizi ve onun verdiği tepkileri tıpkı bir film senaryosu yazar gibi yazın, ve sonra olmuş gibi zihninizde bu filmi canlandırın. Tabi bu filmde olumsuz bir sahne olmasın. Sonrada; ”Bu yada daha iyi bir şey, şimdi benim için ve ilgili herkesin, en yüksek iyiliği adına tümüyle doyum verici ve uyumlu yollarla gerçekleşiyor” diye tekrarlayın. Hani siz en iyi sahneyi hayal edin sonrada her şeyi ilahi akışa bırakın. Sonrasında da eşinize isteklerinizi aktarın.
Üçüncü Adım; Karşılıklı olarak duyguların ifade edilmesi ve denetlenmesidir. En güç ve en önemli basamaktır. Reddedilme, alay edilme gibi riskler varsa karşınızdaki size duygularını açmaz. Bu nedenle çatışmayı çözerken bunları yapmamaya çalışın. Duygunun ifadesi şöyle olabilir: ”Eve bu saatte geldiğin için çok endişelendim”, ”Geç geldiğin ve haber vermediğin için kızgınım” gibi.
Dördüncü Adım; Karşınızdaki kişiyi doğru anladığınızı ifade eden geri bildirimler yapın. ”Söylemek istediğin tam olarak şu mu….” yada ”…… Şöyle mi hissettiğini söylüyorsun, doğru mu anladım” gibi ifadelerle onun duygularını ve ne anlatmak istediğini anladığınızı vurgulayın.
Beşinci Adım; Her iki tarafın da gereksinimlerini karşılayabilen çözümleri üretmeye çalışın. Genellikle kişiler ilk çözüm seçeneğinde anlaşmaya yönelimlidirler. Ama birkaç seçenek üretip sonra aralarından birini seçmek daha doğrudur. Unutmayın ki; çatışmalarınızın sağlıklı çözülmesi ilişkinizin güçlenmesini ve aranızdaki güven duygusunun artmasını sağlar. Bunun için gayret etmeye değer.
Güzel günler gelecek unutmamak gerek. Beraber geçirdiğiniz vakti krize değil fırsata çevirmeye çalışın. İlişkinizde iletişimde ne eksikse onu tamamlayın.
DevamıEvlilikte Eski ve Yorucu Oyun ‘İçerleme’
Evliliklerde eşlerin birbirine içerleyerek girdikleri hal, evlilik için ölümcül bir zehir gibidir. İçerleme iki kişi arasında sessizliğin, kopuşun sinsi bir düşman gibi bekleyişidir.
Şu diyalog size tanıdık gelecek mi?
Adam, sorar ”neyin var”, kadın ”Yok bir şeyim”. Adam tekrar sorar fakat cevap alamaz. Sessizlik sürer, gerilim beden dillerine de yansır. Adam ”iyi o zaman” der ve kızgın bir şekilde önce omuz silker sonra kapıdan çıkar gider. Ve son ses arabasının asfaltta çıkardığı lastik sesidir. Kadın camdan öfkesi daha da artmış adamın gidişini izler.
Korkarım bu sahne pek çoğu için fazlası ile tanıdık bir sahnedir. Peki kadın neden cevap vermedi?, Niçin canını sıkan şeyi tam anlamıyla söylemedi?.
Neye Bozulduğumu Çok İyi Biliyor; Kadın ”zaten biliyor” diye düşünür. ”Zaten neye bozulduğumu çok iyi biliyor, sormasına bile gerek yoktu.” Evet haklısınız eşiniz belki de neye canınız sıkıldığını biliyordu fakat bundan bahsetmek istememiş ve o yüzdende hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranmış olabilir. Ve umduğu cevabı alarak yada almayarak haklı öfke ile çekip gitme hakkını kendinde görür, nede olsa artık suçlu sizsinizdir. Size sordu, sizde ”yok bir şeyim” dediniz. Peki şimdi kim kazandı. Her iki tarafta; Kızgın, yorgun ve öfkelidir.
Elbette bu sorun bir süre sonra unutulabilir. Ta ki bir sonraki sefere kadar… Hep bir sonraki sefere devreden bir bakiye gibi sürer gider. Ancak sonunda bu içerleme öyle derine kök salar ki, artık unutmak yada görmemek sizin ve eşiniz için imkansız olur. Bu ”eski ve yorucu bir oyun” dur. İlişkinizde hep aynı şeylerin tekrarladığı bir kısır döngü olur.
Ya Eşiniz Sorduğu Sorunun cevabını Gerçekten Bilmiyorsa?
Kadın; ”Beni Rahat bırak, Konuşmak istemiyorum”, Adam; ”Sen bilirsin”
Diyelim ki eşimiz sorduğunuz sorunun cevabını biliyor, yine de neden soruyu cevaplayamayasınız ki? Daha önce defalarca düştüğünüz bu tuzağa niçin bir kez daha düşüyorsunuz? Birde şöyle düşünün, ya gerçekten bilmiyorsa… Bir davranışı ile sizi kırdığını ya gerçekten eşiniz unutmuşsa… Neden eşinizin sizin ne düşünüp, hissettiğinizi anlamasını bekliyorsunuz? Neden rahatsızlık duyduğunuz şeyi söylemek varken, sorunu çözmek yerine somurtmayı seçiyorsunuz? Ya böyle devam ederse evliliğinizin sonu olacak?
İçerleme Evliliğinizi Nasıl Etkiler;
Başlarda içerleme sanki atlatılabilinir bir durum gibi gelir. Fakat bu durumlar içinizde yaşadığınız acı ile git gide büyüyerek başı boş bir öfke haline dönüşür. İçinizdeki acıyı ve öfkeyi ihmal ettiğiniz temizlemediğiniz sürece, evliliğiniz size eskisi kadar güven vermeyecektir. Artık aranızdaki gerçek sorunu unutur ilişkiden kaçınır hale gelirsiniz. Artık evliliğinizde her şey size yanlış görünür.
İçerleme arsız bir bitki gibidir. Bu hissi hemen yok etmezseniz, içinizde kalan en ufak parçası yada tohumu, hızla büyüyerek yıkıcı etkisini göstermeye başlar. Bu tepki her şeyinizi davranışlarınızı, düşüncelerinizi hatta tepkilerinizi bile etkiler. Artık eşiniz ile yaşadığınız olayları sağlıklı çerçeveden göremezsiniz. Gördüğünüz şey ise; yanlış anlaşıldığınız, kıymetinizin ne kadar az anlaşıldığı ve hayatınızdaki kişiyi nasıl cezalandırmak istediğiniz olur. Artık bir zamanlar ”her şeyiniz” olan kişi, sizin gözünüzde, saldırılması, mahvedilmesi, acı çektirilmesi gereken birine dönüşür. Çünkü içinizde acı çeken kişi ”Ben haklıyım” der. Ve bir bakmışsınız, asla söylememeniz gereken korkunç kırıcı şeyler söylemiş, pire için yorgan yakmışsınızdır. Beklenen son: Evliliğinizin sayılı günleri kalmasıdır.
Duygularınızı Paylaşmayı Öğrenmelisiniz;
Evet bazen evlilikler zorlayıcı olabilir. Sorunlarınız oluştuğunda çözmek yerine onları bastırıp, yok saydığınız sürece ilişkinizi sürdürmekte daha da zorlanacaksınız demektir. Evden kapıyı çarpıp çıkmak, canınızı sıkan şeyleri konuşmak yerine somurtup birbirinizi düşmanca sessizliklerle cezalandırmak hayatınızı da ilişkiniz gibi zorluğa sürükleyecektir.
Oysa yapmanız gereken şey, ilişkiniz için hilesiz, hurdasız temiz bir mücadele ve bir birinizle samimi, içten konuşabilmektir. İçinizi yakıp kavuran adı ”içerleme” olan düşmanınızı yok etmeye cesaret göstermelisiniz. Hatırlamanız gereken ise, karşınızdaki düşmanınız değil, hayatınızdaki en önemli kişi…
Yaşadığınız sorunları basite indirgemeye çalıştığımı lütfen zannetmeyin. Hatta bir uzamandan yardım alınması gereken, konuşamamanızın, eşinizle iletişime geçip, sizi rahatsız eden durumları ona aktaramamanızın pek çok sebebi olabilir. Mesela söylediklerinden dolayı alacağınız tepkiden korkma bunlardan yalnızca biridir. Dediğim gibi bu durumlarda ve doğru iletişim yöntemlerini öğrenme noktasında destek almak da fayda vardır.
Ancak şunu asla gözden kaçırmamak gerekir. Sizi saran kavuran sözler ve duygular paylaşılmadığında ve yanlış anlaşılmalar giderilmediğinde onların boşluğunu dolduran ”içerleme” olur. İçerleme çözünmeyen bir çökelti misali, kıymetli evliliğinizin dibine çökerek orada katman katman taşlanır. Sizi bir birinizden ayıran bir duvar olur. Bu duvarı kırmanın tek yolu ise geç kalmadan eşinizle konuşmayı başarmaktır.
Sevinç Karakaya
DevamıBoşanmadan Dönülebilir Mi?
Günümüzde sosyal hayatın hızla değişimi, beraberinde bir çok aileyi boşanma noktasına getirmiştir. Hatta bu değişimler kişilerin, ilişkileri ile ilgili almak istediği yardımın dahi şeklini değiştirmiştir. Çiftler artık sağlıklı bir evlilik yada ilişkinin yollarından daha fazla, sancısız boşanmayı nasıl gerçekleştirebilir onu araştırmaya başladılar.
Çoğu sorunlu ve boşanma aşamasına gelmiş aileye bakıldığında, değişen sosyal hayatın aile hayatını bütünüyle etkilediğini görmekteyiz. Aile fertleri birbirinden uzaklaşıp, o eskiden yapılan aile içi eğlenceler, tatiller neredeyse kaybolup, onun yerine bireysel yaşantılar almaya başladı. Boşanma aşamasına gelen ailelerde, fertler birbiri ile hiç konuşmuyor hatta pek çok ev, aile fertlerinin yemek ve uyku için kullandıkları mekanlara dönüşmüş durumda… Öncelerde aile birliğinden söz edilen evliliklerde şimdi ”Herkes kendi işine baksın, herkes kendi hayatını kursun.” şeklinde düşünce yapısı yerleşmeye başladı. Ve tabi ki böyle bir ortamda evlilikler olumsuz yönde etkileniyor.
Evliliklerin Bir Çoğu Bencilce İhtiyaçlara Dayalı;
”Bir evlilikte doğru insan olmak, doğru insanla evlenmekten çok daha önemlidir.” Doğru insanlardan oluşan sağlıklı bir aile, aile üyelerinin hepsinin ihtiyaçlarını karşılar. Böyle evliliklerde fertler daima bir gelişim içindedirler. Hem kendi içlerinde hem de ailelerinde tamdırlar. Mutludurlar ve mutluluklarını sevgi ile paylaşırlar.
Fakat bugün evliliklerin bir çoğu kişilerin ruhunun ihtiyaçlarına değil, bencilce duygulara dayanıyor. Sorunlu fakat evliliği devam eden çiftleri bir arada tutan artık sevgi, bağlılık, sadakat gibi sebepler değil de, yaşam şartlarıdır. Bazı insanlar çocuğu babasız kalmasın diye, bazıları ekonomik sebeplerle, bazıları da yalnızlıktan korktukları için evliliklerini sürdürüyor. Maalesef egolarının bencilce ihtiyaçlarıyla yaşayan kişiler sevgiyi de tadamıyor. Hayatlarına sevgiyi katamayan çiftler boşluktan kurtulamıyor ve daima bir arayış içinde oluyorlar. Evlilikleri bencillik üzerine kurulu yada devam eden çiftler, Sevgilerini birleştirip yepyeni bir sevgi enerjisi üretemiyorlar. Hayatlarına daha önce yaşadıklarından daha fazla zenginlik katamıyorlar. Böyle bir sürecin devamında en küçük sorunlarına bile çözüm getiremez hale geliyor ve hatta artık çözüm dahi bulmak istemeyip bu evliliği en zararsız nasıl devam ettiririm yada sonlandırırım diye düşünüyorlar.
Unutmayın ki her sorunun bir çözümü vardır. Her insan hata yapabilir. Kimse kusursuzda değildir tıpkı sizinde olmadığınız gibi… Her şeyin bir sonu vardır, ağlayan insan ömrünün sonuna kadar elbette ağlamayacaktır, her türlü acı geçer. İnanın bu inanç bile sorunlarınızın çözümünde size büyük güç sağlayacaktır. En sağlıklı kişi herhangi bir davranış konusunda en fazla seçeneği olan kişidir. Ellerinde bir seçenek listesi olan kimseler çok güçlü evlilik kurabilir ve sürdürebilirler. Evliliğimizi sürdürmek için bencilce ihtiyaçlara değil sevgi ve karşılıklı paylaşımlar üzerene inşa etmeliyiz.
Boşanmamak İçin; Evlilik Değerleri Geliştirilmeli;
Evliliklerdeki tartışmalarda eşlerden her biri hem haklı hem haksız olabilir. Çünkü eşlerin değerleri ve ihtiyaçları farklı olabilir. Değer; Neyin önemli neyin önemsiz olduğunu gösteren kişiye ait inançlardır. Değer kişilerin hangi yöne gideceklerini gösteren bir pusula gibidir.
Değerler her zaman evliliklerde büyük kavgalara sebep olmuştur. İşte bu sebepten eşlerin kendilerini kavga tuzağından korumaları ve yanlış çözüm yöntemlerine başvurmamaları için karşılıklı olarak neye önem verdiklerini bilmeleri gerekir. Eşlerin değerleri birbirinden ne kadar farklı ise o kadar birbirlerinden rahatsızlık duyar ve birbirlerine şüpheci davranırlar.
Oysaki, Evliliğin ana gaye ve hedefini Kur’an-ı Kerim şöyle ifade ediyor;
”İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet var etmesi, O’nun varlığının belgelerindendir” (Rum/21)
Bu ayete göre evliliğin gayesi, eşlerin birbirinde karşılıklı sevgi huzur ve güven bulabilecekleri bir ortam hazırlamaktır. Bunun için ise eşler kendi iç dünyalarında ve evliliklerinde sürekli gelişme halinde olmalıdırlar. Yani hem kendi değerlerini doğru bir şekilde eşine aktarmalı hem de onun değerlerini iyi okumalıdırlar. Ve zamanla evliliklerine ait ortak değerler edinmelidirler.
Boşanma Kararından Geri Dönülebilir Mi?
Unutulmayın ki, ”Bir kimsenin mutluluğu eşinin onun için yapabildiklerine değil, onun eşi için yapabildiklerine bağlı olarak artar”. Bu sebeple arzu eden herkes kendi çabasıyla boşanma aşamasından geri dönebilir. Altından kalkamadıklarında ise bir uzmandan yardım alabilirler.
Evlilikte eşlerden yalnızca birinin mutlu olması mümkün değildir. Her zaman ya iki tarafta mutlu yada iki tarafta mutsuzdur. Bunun için eşlerin güçlü evliliğin nasıl kurulacağını ve yaşatılacağını bilmesi gerekir. Çiftler bu konuda devamlı eğitim ve gelişme içinde olmalıdır.
Evlilikte ne zaman sorun çıkacağını baştan anlamak mümkündür. Eşler birbirine saygı duymuyorlarsa, uzlaşmayı bilmiyorlarsa ve aralarında olup biteni açık açık konuşmuyorlarsa bir sorunla karşılaşacaklardır. En önemlisi aralarında ortak bir değerler gurubu yoksa mutlaka sorunlarla karşılaşacaklardır. Ayrıca bu değer yargılarını ve düşünce tarzını her eşin kendi seçmelidir. Bir başka kişinin yada çevrenin seçtiği değerler evlilikte esas alınamaz. Sağlıklı evlilik için eşlerin değerlerinin benzer olması gerekmektedir.
Boşanmanın önüne geçmek için eşlerin; ”Evlilikte en önemli ortak değerin, evliliğin önemine inanmak.” olduğunu unutmaması gerekir. Sonradan pişman olmamak için, evliliğinizi zamanında önemseyin. Boşanmayı sorunsuz nasıl gerçekleştirmekten önce, sağlıklı ilişkiler nasıl kurarız? nasıl evliliğimizi ilk günkü heyecanına taşırız? İletişim problemlerimizi nasıl çözeriz? gibi sorulara yönelmeli ve kendi değerlerinize uygun çözümler üreterek boşanmanın önüne geçmek için bir başlangıç yapabilirsiniz.
Sevinç Karakaya
Eşiniz İle Yaptığınız İletişim Hataları
Hayatta bize en yakın kişinin eşimiz olması gerekirken, kendimizi en iyi hissettiğimiz gereken o iken yada en rahat onunla iletişim kurmamız gerekirken, bazen oluyor ki hiç tanımadığımız kişi ile bile eşimizden çok daha rahat iletişim kurabiliyoruz.
Oysa ki; İyi giden bir ilişkiye sahip olmanın en iyi yolu, iyi bir iletişimden geçer. İletişim problemlerinizi çözmek için, geç kalmış sayılmazsınız. İyi bir iletişimin belli kuralları vardır; karşınızdakine açık sözlü olmak, mimikleri ve beden dilini doğru kullanmak bunların başında geliyor.
Eşiniz sizin espri anlayışınızı, nelere sinirlenip sinirlenmeyeceğinizi, neye nasıl tepki vereceğinizi gayet iyi bilir. Yani düşündüğümüz de diyebiliriz ki, eşinizle kurduğunuz iletişimin, bir mağazadaki tanımadığınız biriyle kurduğunuz iletişimden daha iyi olması beklenir. Fakat bunun tam tersi tanımadığınız biriyle daha iyi iletişim kurabiliyorsunuz. Bunun sebeplerinin arasında; beklentiler ve çiftlerin birbirini çok yakın olmalarından kaynaklanabilir. Elbette yakın olmanın bir sakıncası yok fakat bir süre sonra kişiler karşısındakinin, kendisini hemen anlamasını bekler. Sanki kendisi hakkında her şeyi bilmesi gerektiğini düşüncesine kapılabiliyorlar. Öyle ki her şeyi kısa yoldan anlatmayı seçiyorlar.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki çiftler arasında yaşanan iletişim problemi üç yanlıştan dolayı ortaya çıkıyor. Eğer bunlar üzerinde çalışırsanız emin olun, eşinizle aranızda çok daha güçlü bir iletişimin kurulacaktır.
1- Şifreli Konuşmalar Yada İmalardan Vaz Geçin; Şifreli konuşmak özellikle kadınların çok sık yaptığı bir şeydir. Nasıl mı? Mesela eşinizle evliliğinizin başları ve birbirinizi çok iyi tanımıyorsunuz. Bir gün ona şöyle bir cümle kurdunuz, ”Hava çok soğuk, üşüdüm” belki o an aslında üşümediniz sadece size sarılmasını ya da ceketini çıkarıp omzunuza koymasını istediğiniz için böyle söylediniz. Ama o esas söylemek istediğinizi anlamazsa sizi hayal kırıklığına uğratmış olacaktır.
Kadın erkek ilişkilerinde sık sık karşılaştığımız bir başka senaryodan daha bahsetmek istiyorum. Yine evliliğinizin ilk dönemlerinde, eşiniz arkadaşlarıyla gece dışarı çıkacağını söyledi. Siz de kaçta döneceğini sordunuz. ”Çok geç kalmam” dedi. Saatler 00:00’i gösterdiğinde eşiniz hala dönmemiş olduğunu görüyorsunuz, bu sizi yine hayal kırıklığına uğratır. Çünkü size çok geç dönmeyeceğini söylemişti. Ama onun geç saat anlayışıyla sizin geç saat anlayışınız aynı değil. Eğer ”saat01:00 gibi döneceğim ” gibi net bir cevap verseydi sizin için problem teşkil etmeyecekti.
Kadın ve erkeklerin anlayışları farklıdır ve bu anlayış farklılıkları ilişkide iletişim problemi yaşanmasına, bu problemlerde tartışmalara yol açmaktadır. Bu durumun çözümü ise çok kolay… Eşiniz yoruma açık bir şey söylediğinde kafanıza kurcalayan bir şey olursa, ona hemen tam anlamıyla ne demek istediğini sormalısınız. Deminki örneğe dönersek ”çok geç kalmam” dediğinde kaçta geleceğini sorun. Emin olun, bir sonrakinde siz sormadan o, bu şekilde cevap vermeye başlayacak. Çünkü sizin bu bilgiyi edinmek isteyeceğinizi tahmin edecektir. Tabii ki her şeyi karşı taraftan beklememek lazım. Siz de aynı şekilde iletişim kurmaya özen gösterin. Hafta sonu baş başa evde olmak istiyorsanız ”Bu hafta sonu seninle evde baş başa olmak istiyorum” demelisiniz .
Uzun zamandır evli olmanız dahi, eşinizin sizi iyi tanıması ve sizinle aynı düşünce yapısına sahip olması anlamına gelmiyor. Bu nedenle sağlıklı iletişim kurulmazsa yanlış anlaşılmalar olabilir. Özellikle erkelere somut kavramlarla anlatmayı denemelisiniz.
2- Konuşmalarınızda Açık Olun Ve Sizinle Aynı Şekilde Düşündüğünü Varsaymayın; Çiftlerin sık yaptığı iletişim hatalarından biride karşı tarafın kendisiyle aynı şekilde düşündüğüne inanmaktır. Dediğim gibi Uzun süredir bir ilişki içerisinde olmanız eşinizin sizi iyi tanıması ve sizinle aynı düşünce yapısına sahip olması anlamına gelmiyor. Eş olmaları her zaman birbirinizi doğru anlayacakları anlamına gelmez. Fakat yanlış anlaşılmalar ise çiftlerde, çoğunlukla hayal kırıklığına uğramalarına sebep olur. Örnek vermem gerekirse, eşiniz siz tam yemek yerken sabah yürüyüşe gidip gitmediğinizi sorarsa siz hemen ”acaba kilo aldığımı mı düşünüyor? O yüzden mi yemek yerken bu soruyu sordu” gibi yanlış düşüncelere kapılabilirsiniz. Gerçekte ise onun tek merak ettiği yürüyüşe gidip gitmediğinizdir. Buradaki en büyük problem karşı tarafın da sizinle aynı şekilde düşündüğünü varsaymanızdır. Bu durumu çözüme ulaştırmak ise sanıldığı kadar zor değil. Eğer eşiniz size bir soru sorduğunda tam anlamıyla ne demek istediğini anlamadıysanız ya da soruyu başka yönlere çekmeye başladıysanız kafanızda kurmak yerine eşinize karşı açık olmalısınız. Tam anlamıyla ne demek istediğini sormak en doğru yoldur. Muhtemelen niyeti sizin düşündüğünüzden çok daha basit bir şey sormak olacaktır. ”Çiftlerin açık olmaları birçok sorunun başlamadan sonlanmasını sağlar”
3-Beden Dilinizi ve Mimiklerinizi Yerinde Kullanın; Beden dilinizi ve mimiklerinizi ne kadar doğru kullanıyorsunuz? Çiftlerin iletişim konusundaki en büyük problemlerinden biride mimiklerini ve vücut dilini doğru ve yerinde kullanamamaktır. Çünkü evliliklerinde çiftler kendilerini birbirlerine o kadar yakın hissediyorlar ki kullandıkları mimikleri karşı tarafın kolaylıkla anlayacağını düşünüyorlar. Diyelim ki eşinizin evde biraz daha düzenli olmaya özen göstermesini istiyorsunuz. Eğer ellerinizi belinize koyup, soğuk bir ses tonuyla ona bunu söylerseniz kavga etmek istediğinizi düşünür ve savunmaya geçecektir. Ama aynı cümleyi yumuşak bir ses tonu ve hafif bir tebessümle söylerseniz eşiniz sizi daha çok dikkate alacaktır.
Söylediklerinizin tartışmaya yol açmasını istemiyorsanız beden dilinizi doğru kullandığınıza emin olmalısınız. Seçtiğiniz kelimeler ne kadar doğru olursa olsun mimikleriniz ve beden dilinizi yanlış kullanırsanız ağzınızdan dökülen kelimeler eşiniz tarafından yanlış anlaşılabilir hatta kavga sebebi sayılabilir. Kişinin kendi beden dilindeki ve mimiklerindeki hataları anlaması zor olabilir. Fakat eşinizden bir kere ters bir tepki aldıysanız, dönüp kendi yaptığınız tavır ve ses tonu ile eşiniz size seslenseydi nasıl hissederdiniz? Kendinizi dışarıdan gözlemlemeye çalışın.
Size küçük bir tüyo, eşinize istediklerinizi kolaylıkla kabul ettirmek istiyorsanız ona dokunmayı deneyin. Konuşurken koluna ya da sırtına dokunmaya özen gösterin. Emin olun, bu çok işe yarayacaktır. Ayrıca
Eşinizin Sizi Dinlemesini Sağlayacak 5 İpucu yazımı tekrar okumanızı tavsiye ederim.
Eşinizin Sizi Dinlemesini Sağlayacak 5 İpucu
Erkekler kadınların en çok konuşmalarından şikayet ederken kadınlarda erkeklerin dinlememesinden şikayetçilerdir. ”Eşim beni hiç dinlemiyor”, ”Dinliyor gibi yapıyor ama dinlemiyor”, ”Ben eşime nasıl sesimi duyuracağım?” Bunlar bir çok evli hanıma tanıdık geliyordur sanırım. Bunları söyleyen bir kadın bir sonraki aşaması ”Eşim beni sevmiyor sevseydi beni dinlerdi” Peki ne yapsanız da eşiniz sizi dinlese?
Öncelikle eşinizin sizi dinlemesini istiyorsanız; Eleştirisel tavırlarınız ve eşinizi sürekli uyarmayı rafa kaldıracaksınız. Her insan sürekli eleştirildiği yada uyarıldığı ortamda durmaktan rahatsız olacağı gibi o ortamdan uzaklaşmak ister. Konu erkeler olunca bu durum biraz daha keskindir. Hiç bir erkek bu durumu kabul etmeyeceği gibi, kendini dinletmek isteyen bayanlara da bu tavır negatif olarak geri döner. Böyle durumlarda, siz bir şeylerden şikayet ederken büyük ihtimalle eşiniz sizi dinlemiyordur. Eğer sizde eşinize bir türlü söylediklerinizi dinletemiyorsanız, İşte sizin için 5 tüyo…
1- Eşinizi Konuşmaya Hazırlayın; Evet yaratılış itibariyle kadınlar, konuşmaya ihtiyaç duyarlar. Fakat kadın ilk önce erkeği konuşmaya hazırlaması gerekir. Erkeğe neden dinlemesi gerekiyor, ondan beklentisizliğiniz ve ihtiyaçlarınızdan bahsedin. Bunun için bazı sihirli kelimeler var bu kelimeler her zaman işe yarar.
*”Beni dinlemene ihtiyacım var”, ”Beni dinlemene ihtiyacım var”. İhtiyacım var, dediğinde erkek bir kendine gelir. Çünkü kadının ihtiyacını karşılamak erkeğin en temel görevidir. Erkek kadının ihtiyacını karşıladığında kendisini özel hissettirir. Kadın Dominant kimliğini bir kenara bırakıp, konuşma ihtiyacını bildirmeli…
*”Söyleyeceklerim ile ilgili seni suçlu bulmuyorum”. erkek suçlanmadığını bildiğinde savunmaya geçme ihtiyacı duymadan dinleyebiliyor.
*”Hiç bir çözüm üretmek zorunda değilsin”. Erkek kadın konuşunca çözüm üretme ihtiyacı duyuyor. kendisinden çözüm beklenmediğini vurguladığınızda erkek rahatlamış bir şekilde dinliyor.
Bu basamaklardan sonra erkek diyor ki; ” Kolaymış ben o zaman dinlerim bunu yapabilirim”
2- Konuşacağınız Konu Önemli İse Tek Konu Seçin; Erkek ve kadın bir çok konuda farklı oldukları gibi konuşma ve düşünme sistemi olarak da farklılardır. ”Erkekler düşünerek konuşur, kadın konuşarak düşünür”. Kadınlar konuşurken geçmiş de, şimdide ve gelecekte olabilirken, erkek sadece andadır. Bir kadın gibi sistematik olamaya bilir. Erkek birden fazla konu açıldığında dinleme yeteneğini kaybeder. O yüzden eşinizle konuşurken ”tek bir” ve somut bir konu seçin. Birden fazla konu açıldığında erkek dinlemediğini kendini suçlu ve başarısız hissediyor. Kendini suçlu ve başarısız hisseden erkek kadından uzaklaşıyor.Çünkü ben başarılı bir erkek olsaydım karım çok konuşmazdı, çok şikayet etmezdi diye düşünüyor. Bu gerçekten çok tehlikeli bir durumdur.
- Konu Önemliyse Her Zaman Yan Yana Konuşun; Eğer evlilik veya ilişkiniz hakkında sizin için ciddi ama onun için korkutucu bir konu konuşacaksanız yüz yüze konuşmalardan kaçınmalısınız. Evet göz temasının önemli olduğunu kabul ediyorum ancak her zaman değil. Direkt olarak gözlerinin içine bakmanız, ona kendini tehdit altında hissettirebilir ve onun korunma iç güdüsünü tetikleyebilirsiniz. Sakin tutmak için onunla yan yana bir şeyler yaparken konuş; örneğin yürürken, kanepede yada yan yana yemek yerken konuşabilirsiniz.
- Ne İstediğinizi Net ve İmasız İfade Edin; Kadınlar ilgi yada dinlenilmek istediklerinde, erkek aldatmıyorum, düşünüyorum, bütün ihtiyaçlarını karşılıyorum diye düşünüyor. Ve erkek bir süre sonra ben bu kadını mutlu edemiyorsam, başarısızım diyor ve kadından uzaklaşıyor. Kadının yapması gereken erkekten tam olarak ne beklediğini net olarak sunmaktır. Devamlı konuşulup bana değer vermiyorsun, benle ilgilenmiyorsun gibi cümleler erkek için sinek vızıltısı gibidir. Net olmaktan anlatmaya çalıştığım ise; Örneğim, ”Seninle vakit geçirmeye ihtiyacım var, pazartesi saat 20:30 da Tarkan’ın konserine 2 kimiz için bilet alır mısın?. Bu beni çok mutlu eder. Teşekkürler”. Belki abartı gelebilir ama erkeklerden ne istediğinizi çok net ifade etmeniz gerekir. Yoksa benimle ilgilen, benimle konuş beni dinle gibi kelimeler manasız şekilde havada kalacaktır. Biyolojik farklılıklar erkekleri doğuştan problem çözücü yapıyor; çatılmış kaşlar kafasında çözmek için çabaladığı karışıklığın bir göstergesidir. Ondan ne istediğini bildiği zaman, dediğini yapacak ve sana istediğini verecektir.
- Sizi dinlemesi için Taktir ve İltifatları Önemseyin; Hepimiz taktir ve iltifatlardan hoşlanırız ve konu ilgimizi çeker. Eşinizin sizi dinlemesini istiyorsanız, ona iltifat edip, egosunu okşamalısınız. Erkekler onları rekabetçi ve önemli hissettiren testosteronla doludur. Onun istemediği veya hoşlanmadığı şeyleri yaptırmak için ”senle yapmak istiyorum çünkü çok eğlencelisin, sensiz çok sıkılıyorum” yada ”senle gitmek istiyorum , çünkü senin yanında kendimi güvende hissediyorum” tarzında cümleler kurmanız yeterli olacaktır. Bu tarz cümleler, eşinizi duruma ayak uydurması için yüreklendirecek ve ihtiyaç duyduğu güveni sağlayacak.
Bunları yaptığınız halde aranızda duvarlar ve konuşamıyorsanız. o zaman bir ilişki koçu ile çalışmanızı tavsiye ederim. Sevgiyle…
Zor Bir Eşiniz Varsa Evliliğinizi Nasıl Sürdürürsünüz?
Erkeklerin sık sık şikayet ettikleri bir konu da kadınları anlayamamak yada kadınların zor olduklarıdır. Fakat bir kadın gözüyle baktığınızda da erkeklerde tıpkı kadınlar gibi karmaşık varlıklardır. Hatta bazı erkekler de en az kadınlar kadar anlaması güç karakterlere sahip olabilir. Ne dersiniz eşiniz de onlardan biri olabilir mi? Eşinizi çok seviyor, onsuz hayata devam etmek istemiyor ama aynı zamanda bazı huylarına da katlanamıyor musunuz? O zaman yazımın devamını okumanızı tavsiye ederim.
Kimi zaman eşinizi çok sevseniz de, beraber yaşarken bazı hareketlerine tahammül etmek için bu sevgi maalesef yetmez. Eşinizle iyi anlaşabilmek bir ilişkiyi yürüten önemli güçtür. Ancak ne yazık ki, tüm erkekler hemen anlaşılacak kadar, kolay karakterler değillerdir. Sürekli huzursuzluk çıkaran, sizi her fırsatta eleştirip zaman zaman tahammül edilemez şekilde davranan eşinize sık sık kızıp içten içe küsüyor musunuz? Peki ona kızıp küsmek yerine izleyeceğiniz basit bazı yollarla, ilişkinizi daha uyumlu hale getirebileceğinizi biliyor musunuz? Nasıl mı? İşte zor erkeklerle baş etmenin yolları;
Hayatınızın Önceliği Kendinize Değer Vermek Olmalı; Her kadın kendisine iyi davranılmasını hak eder. Eğer kendinize yeteri kadar değer vermiyorsanız, karşı cinsin de size iyi davranmasını beklemeyin. Karşınızdaki erkeğin dikkatini çekmenin en etkili yolu, kendinize değer vermektir. Siz bunu yapınca o da karşısında değer vermeye değer bir kadın olduğunu anlayacaktır.
Eleştirileri Sinirlerinizi Bozmasın; Elbette eleştirilmek özellikle de yapıcı değil yıkıcı eleştiriler hiç birimizin hoşuna gitmediği gibi bizi motivemizi düşürür. Mesela eşinizden ”Artık kilo vermenin zamanı gelmedi mi?” gibi bir soruyla mı karşılaştınız? Zaten sinirlenmeniz için yapılan bu eleştiriye; Sinirlenmeyin ve ne tepki vereceğinize dikkat edin. ”Zor insanlar başkalarını aşağılamakta gerçekten çok ustadırlar”. Eşinize bağırıp çağırmak ya da ilişkinizi sonlandırmak sorunlarınızı çözmeyecektir. Bunun yerine memnun etmesi zor olan eşinizle başa çıkmak için neler yapabileceğinizi düşünmelisiniz. Bazen eşiniz kendisine onun gibi davrandığınızda yaptığının hatalı olduğunu anlarken bazen ise kayıtsız kalıp duymamak onu kendine getire bilir. Bu kişilerin tamamen iletişim dili ile alakalıdır. Eşinizin iletişim dilini çözemediğiniz zamanlarda bir uzmandan yardım almanızı tavsiye ederim.
Eşinizi Değiştirmeye Çalışmayın; Büyük olasılıkla hayatınızdaki zor erkeği değiştirmeye çalışmış ama bunda başarılı olamamışsınızdır. Muhtemelen ilk aşamada kibar bir şekilde sizi eleştirmeyi bırakmasını rica ettiniz. Daha sonra çıtayı biraz daha yükseltip, daha düşünceli olması gerektiğini ve sizinle böyle konuşmasının doğru olmadığını söylediniz. Bu belki ”bir süre” işe yaradı. Ancak çok geçmeden hoş olmayan eski davranışlarına geri dönecektir. Bu aslında kaçınılmaz sondur. Çünkü olayın gerçek yüzü şu; ”Siz kendinizden başka kimseyi değiştiremezsiniz onlar değişimi istemedikleri sürece” . Elbette herkes, olumsuz hiçbir eleştiride bulunmayan adeta melek gibi bir eşe sahip olamayabilir. Bu yüzden ilişkinizin mükemmel olmasını beklemeyin. Yapacağınız en iyi şey, karşınızdaki erkeği olduğu gibi kabul etmek yani gerçekçi olmaktır. Onu değiştirmeye çalışmanın boşa kürek çekmekten farkı yoktur. Bir insanın doğasını değiştiremeyeceğiniz den, zor kişiliklerin doğasında bulunan kontrolün kendilerinde olması ihtiyacından da vazgeçiremezsiniz. ”Siz kendinizi değiştirin ve onu değiştirmekten vazgeçin”
Eleştirilerine Olumlu Yönünden Bakmaya Çalışın; Hayatınızı ve ruh sağlığınızı iyileştirmek için karşı cinsin üzerinizde yarattığı etkiyi değiştirmelisiniz. Öncelikle, eleştirilmenin size her zaman kötü hissettireceği fikrini aklınızdan çıkarmalısınız. Eşiniz sizi eleştirdiğinde üzülmeniz, hayal kırıklığına uğramanız veya kızıp küsmeniz gerekmiyor. Gerçek şu ki, eleştiriyi nasıl yorumlayacağınız tamamen size kalmıştır aslında… Eleştiriyi kendi üzerinize almamayı deneyin. Örneğin bir kariyerinizin olmayışını eleştirdiğinde, bunu hemen kişisel algılamayın. Bunu bir iğneleme şeklinde düşünmek yerine, ”Acaba bugün nesi var? Zor bir gün mü geçirdi yoksa?” yada ”Bu durum kendi ile alakalı benimle ilgisi yok bir şeye kızmış olmalı” şeklinde değerlendirin. Unutmayın ki, erkeklerin laflarını veya davranışlarını kontrol edemeyebilirsiniz. Ama kendi duygularınız ve tepkilerinizin kontrolü size aittir. Karşı cinsle ilişkinizdeki en önemli dönüm noktası, karşınızdaki erkeğin hoş olmayan tutumlarının sizinle hiçbir ilgisi olmadığını fark edebildiğiniz anda başlar. Evet, onun bu davranışlarına katlanıyor olabilirsiniz ama asıl sorunlu olanın o olduğu gözüyle baktığınızda, sorunlarla daha iyi başa çıkabileceğinizi göreceksiniz. Erkeklerle ilişkinizdeki dönüm noktası , hoş olmayan tutumlarının sizinle ilgisi olmadığını fark ettiğiniz anda başlamaktadır.
Eleştirileri Yapıcı İse Pozitif Düşünmeye Çalışın; Kimsenin oturup da tüm eleştirileri, hiçbir tepki vermeden dinlemesini bekleyemeyiz. Asıl önemli olan sadece sizin için bir şey ifade eden yorumları dikkate almaktır. Zıtlaşmaktan kaçınmak, karşınızdakinin sürekli üzerinize gelmesine izin vermenizi gerektirmez. Ama sizin için önemli olmayan konularda bile her seferinde kendinizi savunmaya çalışırsanız, söyledikleriniz zamanla etkisini yitirir. Asıl sorunun, sizi sürekli ve gereksiz yere eleştiren erkekte olduğunu düşünmeyi denemeye çalışın. Önemsemediğiniz negatif eleştirileri es geçin ve yalnızca sizin için önemli olanları ele alın. Bu, ilişkinizdeki tartışmaların sayısını önemli ölçüde azaltır ve daha pozitif olmanızı sağlar. Burada, tam olarak neyi başarmak istediğinize odaklanın. Karşınızdaki erkeğin sizin hakkınızda kapıldığı yanlış anlamaları mı düzeltmeye çalışıyorsunuz? Sizin pek de akıllı olmadığınızı düşündüğünden dolayı ona zeki mi görünmeye çalışıyorsunuz? Onunla olan ilişkinizde iyi tanımlanmış hedefler ve tüm çabanızı bu hedefler doğrultusunda yönlendireceğiniz konuşmalara yoğunlaştırmak değişimi gerçekleştirmenin ilk adımı olabilir.
Kendinize Ait Bir Dünyanız Olsun; Eşinizle aranıza zaman zaman biraz mesafe koymak iyi olabilir. Eşinizle aranızda bir olumsuzluk geçtiyse mesela biraz mesafe koymak adına yemeğinizi tek başınıza yemeyi deneyebilirsiniz. Tabi bunu her zaman alışkanlık haline de getirmeyin. Ayrıca eşinizden biraz uzaklaşmak adına arkadaşlarınızla, dostlarınızla zaman geçirmek, yeni hobiler geliştirmek, sporla uğraşmak da size nefes alacak ve hayata bakış açınızı değiştirmenizi sağlayacak ortamlar sunacaktır.
Evliliğinizi Kurtarma Sanatı
Evliliklerin yarısından fazlasının başlaması ile bitmesi bir oluyor. İlişkiler çok çabuk harcanıp çok çabuk tüketiliyor. Sizinde evliliğinizde yolunda gitmeyen bir şeyler olabilir, çabalarınızın boşa gittiğini ve eşinizin artık sizi anlamadığını düşünebilirsiniz fakat hemen pes etmek ve evlilikten vazgeçmek sizce doğru olan mı? Oysaki güzel ve yolunda giden bir evlilik hayattan zevk almanızı sağlar.
Özellikle çalışma yaptığım yeni evli danışanlarımın evlilik sorunlarındaki ortak özelliklerine baktığımda; Evlilik evlilik diye hep bildikleri bir şey var ama ya masallardaki kadar gerçek dışı olduğunu düşünmüşler bir oyun sanmışlar, ya karşı cinse nasıl davranacakları hakkında en ufak bilgileri yok yada ailelerin yanlış öğretileri çocuklarına ”ezdirme kendini” derken ailenin paylaşma olduğu algısını unutturmuş.
Her ne kadar flört ve nişanlılık dönemini yaşamış olsanız da, evlendikten sonra yaşanan geçimsizlikler ya da anlaşmazlıklar mutluluğunuzu sekteye uğratmış olabilir.Eğer evliliğinizin istikrarlı bir şekilde gitmesini ve mutlu olmayı istiyorsanız, mutluluk için yapılması ve öğrenilmesi gerekenlerin olduğunu unutmamalısınız… ” Evlilik Öğrenilmesi Gereken Bir Sanattır” Peki Evliliğinizi kurtarmak hangi yollardan başlayacaksınız…
Eşinize Değerli Olduğunu Göstermekten çekinmeyin;
Evliliğinizi kurtarmak yada mutluluğunuzu arttırmak istiyorsanız; ilk olarak,eşinize değer verdiğinizi göstererek başlayın. Değer vermeyi göstermek derken bu sizin gözünüzü korkutmasın, öyle çok büyük şeyler değil. Neler yapılabilir?
Ufak ama samimi olmasına önem verin. Mesela hiç beklenmedik bir anda eşinizin yanağına konduracağınız bir öpücük, sıcak bir bakış olabileceği gibi, korkmadan kelimelerin gücünü kullanın ne düşünür demeyin… ”Seni özledim”,”Seni düşünüyorum” demek, çok sorunu şifalandıracaktır. Eşinizi taktir ekmek size kendinizden bir şey kaybettirmeyeceği gibi değerinizi artıracağını da göreceksiniz. Her insan gibi eşinizin de takdir edilmekten hoşlanacaktır. Tabi onu takdir edebilmek için nelere değer verdiğine dikkat etmelisiniz. Bunun yaparken, ”Bugün çok iyi görünüyorsun”, ”Bu kıyafet sana çok yakışmış.” ya da ”Sana ihtiyacım var.”, ”Kesinlikle bu konuda haklısın.”, belki de sadece hayatında olduğu için bile ”Teşekkür ederim” demek, yada ufak bir ”Özür dilerim” ile haklı ise bunu kabulünüzü göstermek inananın hayatınızda, evliliğinizde çok şey değiştirebilir.
Unutmayın ”Güzel söz her kapıyı açar”. Bu nedenle, evliliğinizi mahvedecek olan ”Keşke”, ”Ben sana söylemiştim”, ”Sen zaten hep böylesin”, ”Bırak,ben yaparım!” ”Bugün canım istemiyor” gibi cümleleri bir an önce hayatınızdan çıkarmalısınız. Eşinize değer verdiğinizi, ona karşı dürüst olarak, mutluluğunuzu ya da üzüntünüzü paylaşarak, arkadaşlarıyla arkadaş olarak, hobilerine saygı göstererek, onun için kendinizi geliştirerek, kendinizden çok fazla ödün vermeden, oluru olan konularda, fedakarlık yaparak ve kendinize bakarak gösterebilirsiniz. Bunun yanında, zihninizi okumasını beklememeli, genelleme ya da kıyaslama yapmamalı,mükemmeliyetçi olmamalı, aynı anda öfkelenmemeli, aceleci olmamalı ve sorgulamamalısınız.
Eşinizle Doğru İletişim Kurmayı Öğrenin;
Evlilik, farklı aile yaşantılarından ve kültürlerden gelen iki insanın aynı mekanı ve zamanı artık birlikte paylaşmaya başlamasıyla oluşan sosyal bir kadın ve erkek ilişkisidir. Bu nedenle, iletişim eksikliğinden kaynaklanan ufak tefek problemlerin yaşanması olağandır. Bu problemlerin büyüyüp, çiftin ve ilişkinin yıpranmasına olanak vermemek için birbirinizle muhabbet etmeyi ihmal etmemeniz gerekir. Her akşam TV’yi açmadan önce ya da her gece yatağınıza geçince10-15 dakika gününüzün nasıl geçtiğini anlatabilirsiniz. Bu iletişim, göz ve dokunma temasını güçlendirecektir. İletişim içinde bulunurken iyi bir dinleyici olmaya özen gösterin, olumsuz eleştiriden kaçının, nasihat vermek ve ”Sen hep zaten geç kalırsın”şeklinde suçlamak yerine; ”Senin geç kalman beni çok üzüyor” cümlesinde olduğu gibi ben dilini kullanmayı ve eşinize dokunmayı asla ihmal etmemelisiniz. Dokunmak,sıcak temasın bir göstergesi olduğu için iletişimi güçlendirecektir.
İlişkilerinizde iletişimi kendi çabalarınızla sağlayamıyorsanız bir uzmanla çalışmak sizin farkındalığınızı arttıracaktır. İlişkiler çiçeğe benzer, zamanla olgunlaşır. İlgi ister, emek ister, sevgi ister. Her çiçek farklıdır. Kimi suyu sever, kimi güneşi sever. Kimisi karanlığı, kimisi aydınlığı sever. Kimisi az su ile mutlu olur, kimisi suya doymaz. Vermeniz gereken miktar farklıdır…
Tıpkı insanlar gibi… Kimimiz kıskanç, kimimiz gururluyuz. Bazılarımız çok ilgi isterken, bazılarımız bundan bunala biliyoruz. Peki sizin eşiniz ne istiyor ? Nereden bileceğiz ? ”Doğru iletişim teknikleri,
Sevgi dilleri, Temsil sistemleri, Değer ve inançlar”konusunda edineceğiniz farkındalıklar bu soruyu cevaplamanıza yetecek boyutta olacaktır.
Baş başa Kaliteli Zaman geçirin;
Bunların dışında, eşinizle birlikte her gün en azından bir öğün yemek yemeli, her hafta baş başa kalabilecek bir şekilde bir yerlere gitmelisiniz. kaliteli vakit Geçirmek oldukça önemlidir. Baş başa içeceğiniz bir kahve esnasında yapacağınız sohbetler ya da uzun yürüyüşler evliliğinizi canlandırmak için birebirdir. Elbette ki, hala kendi kişisel bakımınıza önem verip, kuaföre gidiyor ya da yeni giysiler alıyorsunuzdur. Fakat ara sıra yapacağınız değişiklikler örneğin, saç şeklinizi ya da rengini değiştirmek, eşiniz için giyinmek, eşinizin gözünde vazgeçilmez olmanızı sağlayacak önemli etkenlerden bir kaçı olduğunu unutmayın. Her erkek eşinin kendisi için bir şeyler yapmasını bekler ve bundan çok keyif alır.. Bunları yaparken ”Senin için yaptım” demeyi de asla unutmayın. İnanın bu çabaya değecektir.
Sevinç Karakaya
DevamıEvlilikte Tartışma Sonrası Bunlara Dikkat Edin
İlişkilerde özellikle duygusal ilişkiler, evlilik de tartışmadan sonra çiftlerin bir süre en azından hiç bir şey yok gibi davranması, içlerindeki öfkeyi sağlıklı bir şekilde dışa atamaları önemlidir. Yoksa bu birikmiş öfke olmadık bir zamanda ve yerde kendini gösterecektir. Sırf tartışmadan sonraki eşlerin davranışlarını kontrol edemedikleri için, aslında bitmemesi gereken yüzlerce evlilik boşanma ile sonlanmıştır. Tartışmalardan sonra, nasıl davranacağınız önemli olduğu kadar nasıl davranmamanız gerektiği de önemlidir.
Eşinizle aranızda hiç tartışma yada kavga olmaması normal değildir. Eşler arası zaman zaman ufak tefek kavgalar olması, o evliliğin tuzu biberidir der büyüklerimiz. Çiftlerin tartışması, hatta kavga etmesi son derece normal ve sağlıklıdır. Aynı evde yaşayan iki farklı kişisiniz, elbette farklı istekleriniz olabilir. Bunlar da çatışma oluşturabilir. Burada asıl sorun tartışma sonrası nasıl davrandığınızdır. Tartışmanın sıcaklığıyla kişiler karşılıklı kızgınlıklarını birbirine gösterse bile daha sonrasında ılımlı, yapıcı, çok uzatmaya gitmeyecek, çözüm odaklı bir tutum sergilenmelidirler.
Fakat kavgaların sonrasında eşlerin birbirine tutumu başlı başına yeni kavga sebepleri olabiliyor. Çok rahat çözüm bulunacak bir tartışmayı çıkmaza sürükleyen kavga sonrası tavırlar nelerdir dersiniz?
Çiftlerin Birbirine Mesafeli Ve Soğuk Davranması;
Kesinlikle kavganın sıcaklığı ve öfke anından sonra eşlerin biraz birbirlerine nefes alacak alanlar bırakması çok önemlidir. Bundan dolayı kavganın ardından biraz kendinizle baş başa kalmaya ihtiyacınızın olması anlaşılabilir. Ancak genelde çiftlerin yaptığı en büyük hata, tartışmanın sonrasında, birbirlerinin arasına duvar örmesidir. Eşinizi görmezden gelmek, dikkate almamak gibi bir davranış içinde bulunmak, eşinizde onu cezalandırıyorsunuz duygusu oluşturabilir ve bu da aranızda aşılması güç mesafeler oluşturabilir. Kırgınlık kavganın öfke anı geçtikten sonra iki yetişkin gibi oturulup konuşulmalıdır.
Sadece Yapmış Olmak İçin; Özür Dilemeyin;
Haksızlık yapan sizseniz özür dilemeniz, beklenen bir hareket olacaktır. Fakat eşiniz hala durumdan dolayı incinmiş, kırılmış vaziyetteyse sadece bir ”özür dilerim” ile durumu geçiştirmeye çalışmayın. ”Şundan dolayı, şunu yaptığım için…” ile başlayan bir özür, onu kırdığınızın farkında olduğunuzu, içten bir şekilde özrü dilediğinizi eşinizin anlamasını sağlayacaktır. Bir sonraki adım da ”Bundan sonra … şeklinde davranacağım” demek olmalıdır. Bu sayede, hatanızı tekrar etmeyeceğinizi de belirtmiş olursunuz.
Tartışmanızın Sorumluluğunu Eşinize Yüklemeyin;
Tartışmanın binlerce sebebi olabilir. Kötü bir gün geçirmişsinizdir, başınız çok ağrıyordur, yorgunsunuzdur, yeterince uyuyamamışsınızdır. Tüm bunlara rağmen suçu eşinize atmak, hiç de adil bir davranış değildir. İyisi mi kendi durumunuzla ilgili ön bilgilendirme yapın eşinize. Kızgın, üzgün vb. durumunuz varsa ya da iş yerinde sizi sinir eden bir şeyler yaşadıysanız ve bunun etkilerini hala üzerinizde taşıyorsanız, eşinizin de bunları bilmeye hakkı vardır. Onu önceden uyarırsanız sizin her zamankinden daha hassas olduğunuzu anlayacak ve daha dikkatli davranacaktır.
Olayları Cinsellik Unutturmaz
Her ikiniz de tartışma sonrası birbirinizden özür dilemiş olabilirsiniz. Ama bu her zaman öfkenizin tamamen yatıştığını, birbirinize yaklaşabilecek kıvamda olduğunuzu göstermez. Eşiniz daha yakınlaşa bileceğiniz düşüncesiyle, cinsel birliktelik isteyebilir. Ama siz, içinizden ona aynı şekilde karşılık vermek gelmiyorsa, kibarca reddetme hakkına her zaman sahipsiniz. İçinizden geliyorsa belki sadece sarılabilirsiniz. Çünkü istemeden yaşadığınız cinsel birliktelik, size kendinizi kötü hissettirecek ve eşinize karşı öfkenizin daha da büyümesine yol açabilecektir. Sağlıklı olan kavganın etkilerinin kalkmasından sonra birliktelik yaşamaktır.
Sevinç Karakaya
DevamıBirbirinizi Yormayın; Sadece Sevin
Ne ilginçtir değil mi? Birini sevdiğinizi düşünürsünüz ve onunla bir yola çıkarsınız. Fakat birinin sizinle hayatı paylaşmak istemesi, bir çok kişi ile yollarını birleştirme şansı varken sizi seçmesi ve sizinle yaşlanmayı istemesine rağmen, bu size yetmez. İlişki başlar sınamalar için de ayrı boyutlat başlar. Belki de anında içinde kalabilseniz ve paylaşımlarınızın tadını çıkarsanız bu sizin için harika bir deneyim olacakken, çiftler eşlerinin sevgisini sürekli kendisine ispat etmesini bekler. Fakat farkında olmadan bu ilişkiyi de, sevdikleri kişiyi de yorar. Sevgiyi bu şekilde devamlı ilgi alaka şeklinde beklemektense, karşılıklı sevgiyi paylaşmayı denemek daha sağlıklıdır.
Sevgiyi Nasıl Paylaşacaksınız?
Sevgiyi nasıl paylaşacağınız bilmiyor musunuz? Kişi ancak kendinde olanın farkına varır ve paylaşabilir. Buna bencillik değil de ”Bencilik” diyebilirsiniz. Önce kendinizi seveceksiniz. Sonrada bu sevgiyi eşinizle ve çevrenizle paylaşacaksınız. Eğer sevgiyi nasıl paylaşacağınızı bilmiyorsanız, üzgünüm ama siz kendinizi ilk başta yeterince sevmiyorsunuz demektir. Daha doğrusu sizi seven birilerinin olmadığını düşündüğünüzden, sevilmeyi hak etmediğinizi düşünüyorsunuzdur. Kendinizi içten sevmiş olsaydınız, karşınızdaki kişiyi elinizde tutmak için, ilgi beklemek yerine sevgi ve aşkınızı paylaşmanın yeterli olacağını göreceksiniz. Siz nasıl bir enerji gönderirseniz, size o enerji kolay yollarla geri dönecektir.
İlişkiyi Yormayın; Önce Kendinizi Sevin;
İlişkiyi ve birbirinizi yorup yıpratmanızın, size bir faydası olmayacaktır. Unutmayın ki; Siz kendinizi içten sevmediğiniz sürece, bir başkasının sizi sevmesi mümkün değildir. Siz kendinizi sevmediğiniz sürece karşınızdaki kişi size ne kadar sevdiğiniz söylese de bu size inandırıcı gelmeyecektir ve sürekli belki de sevgisini kanıtlamasını isteyeceksiniz.
Eşiniz ilk başlarda sizi mutlu etmek için elinden geleni yapacaktır. Bu başlarda size doğru yoldaymış, izlenimi verebilir. Fakat biz zaman sonra eşiniz, ne yaparsa yapsın size sevgisini ispatlayamayacağını kabullenip artık söylemekten vazgeçecektir. Ve sizde yine ”Beni sevseydi …. ” ile başlayan cümleler kurarak hem onu, hem kendinizi hem ilişkinizi yorarsınız. Hatta en vahim nokta ise; Gün gelir eşiniz gerçekten sizi sevmekten vazgeçer ve siz ise birde bununla gurur duyar gibi, ”Haklıymışım, beni sevseydi….” diye cümlelere devam edersiniz. Oysaki bu durumu hayatına getiren zaten sizsinizdir.
Affedin; Bırakın Geçmiş Geçmişte Kalsın;
Evet aşırı ilgi vererek ve karşılığını bekleyerek sevgi elde edemezsiniz. Siz önce kendi içinizi sevgi ile coşturmalısınız. Peki bunu nasıl yapacaksınız?
Şöyle düşünün bir bardak ağzına kadar doluyken, üstüne su alabilir mi alamaz. Sizin içiniz de sevgiden başka öfke, kin, nefret hesaplaşma gibi hisler ile doluysa, sevgiyi ne kadar doldurmaya çalışsanız da bunlar size geçici ve gerçek olmayan sonuçlar getirecektir. Eski kırgınlıklarınız artık bırakın! Geçmişinizi affedin ve arındırın. O zaman kalbinize sevgi için yer açılacaktır ve sevgiyle dolacaktır.
Diyebilirim ki; Şu dönemde kişiler karşılıklı aşırı fedakarlıklar bekleyen ilişkilerden yoruldu. İnsanlar artık sevgilerini hayatı paylaşacakları ilişkiler arıyor. Önemli olan içi boş olan zoraki ilgiler değildir. Bu zorlayınca olur fakat önemli olan sevgidir. Ve tekrarlıyorum ”Bir insanı ancak kendini sevdiğin kadar sevebilirsin” O zaman sevgiyi şifalandırmaya kendimizden başlayalım.
Kendini Sevmek Ne demektir;
Kendini sevmek süslenmek, alışveriş yapmak gibi bir şey değildir. Kendini sevmek aynada kendine her baktığında yaratıldığın için teşekkür edebilmektir. Sabah kalktığında mutlu olmaktır. İnsanlar ne söylerse söylesin, kendindeki değeri her daim hissetmektir. Başkalarının sizi taktir etmesine yada güzel sözler söylemelerine ihtiyaç duymamaktır. Kendini sevme şansını kendinize hediye edin ve geçmişin yüklerinden hesaplaşmalarından kurtulun affedin özgür bir şekilde kendinizi sevin…
Bize yıllarca mutlu olmak yanlış öğretildi. Ne kadar ilgi verirsen o kadar sevgi alırsın diye öğretildi. Kural böyle işlemiyor, ne kadar sevgi enerjisi gönderirsen eşine o kadar sevilirsin. İçinde ne varsa sana yansıyan odur. O zaman önce kendimizle sonra herkesle barış içinde olalım ve önce kendimizi sevelim sonrada bu sevgiyi herkese karşılıksız dağıtalım.
Hayat ve sevgi enerjinizi artırmanın ilk kuralı ”önce ben” demektir. Siz iyi olur ve kendinize sevgili olursanız, ne geçmişi, ne yarını düşünmeyip şu ana odaklanır ve hayatınızdaki kişilerle hayat enerjinizi paylaşırsanız. Sevgi siz yorulmadan da size gelecektir..
Sevinç Karakaya
DevamıEşler Arası Sağlıklı Tartışma Nasıl Başarılır?
Sağlıklı bir evlilik sizce nedir? Eşlerin hiç tartışmadığı her zaman iyi geçindikleri evlilik midir? Yoksa evlilikte tartışmalar olmuyorsa o evlilik sağlıksız mıdır? Tartışmadan sonra hiç bir şey olmamış gibi evlilik devam eder mi? ederse nasıl başarılı olunabilir?
Her evlilikte tartışmalar olabilir, bu doğal olandır. Eskilerin dediği gibi, ”İlişkinin tuzu biberi”’dir tartışmalar. Hatta bir ilişkide tartışma yoksa orada ciddi problemler, birikmiş ve nerede patlayacağı belli olmayan öfkeler vardır. Çift olmak her düşüncenin ortak olması anlamına gelmez, ortak bir pencereleri olduğu sürece eşlerde farklı pencerelerden hayata bakabilir. Kendi doğrularını tartışabilirler. Fakat tartışmanın sonunda her şey yine eski haline döner mi? İşte bu tamamen tartışmanın gidişatına, tartışmayı kavgaya çevirmemeye bağlıdır. Karşınızdaki kişinin şahsı ile değil sadece farklı düşünceniz üzerinde tartışmak en doğru olandır. Yani diyebilirim ki tartışmada haklı olduğuna inanmak kadar haklı kalmak da önemlidir. Peki, ne yapmalısınız? Sağlıklı Tartışma nasıl olmalıdır?
Eşler arası tartışmaların en önemli sebebi kendi fikrinin haklılığını karşı tarafa ispatlama ikna etme çabasıdır. Özelliklede eşiniz tarafından haksızlığa uğradığınız yada kendinizi değersiz hissettiğinizde, sevilmeme ve terk edilme korkusu bizim mantıklı davranmamızı engeller. Ve karşı tarafa kendi haklılığınızı anlatmaya çalışırken farkında olarak ya olmayarak sesimiz yükselir. Tartışmalarda sesi daha fazla çıkan her zaman haklıdır diye bir durum yoktur. Tartışırken sesinize dikkat edin ve yükseltmeyin. Hatırlayın istediğiniz eşinizi üzmek ve ya kırmak değil, bir anlaşmazlığı tatlıya bağlamaktır. Bunu için sakin olun, sizin sakinliğinizi ve kendinize güveninizi görünce, eşinizde yumuşayacaktır.
Tartışma Esnasında Eşinizi Dinlemeyi Unutmayın;
Tartışmalar da yapılan en büyük hata karşı tarafı dinlemek yerine vereceğiniz cevabı düşünmektir. Tartışmaların büyümesi ya da sonuçsuz kalmasının en büyük sebepleri arasındadır, karşı tarafı dinlememek, oysa ki anlamadığınız bir şeye nasıl cevap verebiliriz? Belki de eşiniz sizinle aynı fikirde ve siz bir yanlış anlamanın içinde olabilirsiniz. Bu yüzden mutlaka eşinizin fikirlerini dinleyin ve anlamaya çalışın. Bu sayede neye karşı çıktığınızı bilirsiniz ve savunmanıza gerek bile kalmayabilir.
Fakat tartışma esnasında eşinizi dinlemezseniz, o da sizi ciddiye almayacak ve dinlemeyecektir. Sonuçta her iki taraf da istediğini elde edemeyecek. Birbirinizi dinlemeniz bir tartışmayı tatlıya bağlamanın en kolay yoludur. Ve mümkünse ilk dinleyen siz olun.
Tartışma Konusunu, Farklı meselelere Taşımayın;
Tartışmanın aslına bakarsanız kazananın kim olduğundan çok, bir sonuca varması önemlidir. Fakat bazen çiftler haklı olma uğruna, eski defterleri, farklı konuları açarlar. Ve genelde de kavgada zaman defterleri ilk olarak kurcalayan taraf kadınlar olur. Amacınız sadece çözüm bulmak ise; Bırakın eski defterleri açmayı, konudan uzaklaşmayın konudan uzaklaşmak sadece tartışmayı büyütür.
Güçlü Kadın Olma Çabasının Size bir Faydası Olmayacaktır;
Zamanımızın kadınlarının en büyük sıkıntısı güçlü kadın olmaya çalışmalarıdır. Kırıldığınızı belki kadın fıtratına yakışır şekilde belli etseniz her şey yoluna girecek, fakat diretiyoruz haklı olma uğruna mutsuz olmayı tercih ediyoruz. Sizi seven bir erkekle tartışırken, aslında katlanamayacağı tek şey sizin üzüldüğünüzü görmektir. Ne kadar kırıldığınızı ona anlatırsanız muhakkak anlayacaktır.
Ve karşınızda sevdiğiniz olduğunu unutmayın
Bir süre sonra sizin için belki de önemini kaybedecek bir konu için sevdiğinizi kırmamanız gerektiğini hatırlayın.
Sevinç Karakaya
DevamıBoşanmaya Karar Vermek, Bu kadar kolay Mı?
Boşanmak kolay kolay verilecek bir karar değildir. Boşanma eylemi gibi, önemli bir adım atmadan önce ciddi düşünülmeli… Böyle bir karardan geri adım atmaya karar verseniz bile, bir kez böyle bir adım attığınızda artık hiç bir şey aynı olmayacaktır. O yüzden bin bir umutla hayalle kurduğunuz bir yuva bir anda dağıtmayacak kıymetlidir. Fakat günümüzde sanki evlilik bağları pamuk ipliği ile bağlanmış gibi kolay koparılmakta, gözden çıkarılmaktadır.
Önceden eşlerin arasına bir soğukluk ya da sıkıntı girse hemen aile büyükleri araya girer ve orta yol bulunmaya çalışılırdı. Yeter ki çocuklarının, evlilikleri yolunda gitsin anne baba kendi haklarından bile vazgeçip beklentilerini bir kenara bırakırlardı. Oysa son zamanlardaki boşanmalara baktığımda maalesef aile büyükleri genç eşleri sakinliğe ve olayı yatıştırmaya çalışacaklarına, çoktan tarafları belli olan kavganın içinde daha da körükler halde görev almaktalar. ”Boşan kızım/oğlum, sen daha iyisine layıksın” laflarını ne çok duyar olduk.
Boşanmaya Kucak Açan, Değişen Aile Rolleri; Tamamen gerçek olan anlatacağım hikaye bazılarınızı şaşırta bilir. Bir danışanımın eşiyle arasında sıkıntıları var, fakat çok da büyük olmayan sorunlar. Tecrübesizlikle ailelere yansıyor. Aileler tarafından belki de sadece ”olur böyle şeyler sabırlı olun ve anlamaya çalışın birbirinizi” gibi yapıcı bir nasihat olayı yatıştırabileceği halde, maalesef çok farklı yerlere taşınıyor. Taraflar belli her iki tarafta sözde kendi çocuklarını savunma amacıyla birbirlerine birikmiş öfkelerini kusuyorlar.
Danışanım diyor ki ”Sevinç hanım ben artık orda değildim sanki, benim yuvam yıkılıyordu ama paylaşılan şeyler yuvamla alakalı değildi. Herkes çıldırmış gibi, yıllardır içinde ne birikmişse onları zalimce ortaya çıkarıyordu” ve devam ediyor, ”Biran kendime geldim yuvam gidiyor elden dedim ve eşimin annesine ne olur anne bizi bir dinleyin, bende senin çocuğunum hata bendeyse bana bağır çağır ama bu duruma bir çözüm bulalım dedim”
Gelen Cevap Sizce ne olabilir? ”Benim çocuğum, senden boşanacak o daha iyilerine layık” Ne acı değil mi? ortada bir yuva, çok ciddi olmayan çok rahat çözüm bulunacak bir sorun ve en acısı bir kız çocuğu var, fakat boşanma kararına ”siz ne yapıyorsunuz ya da istediğiniz bu mu? Emin misiniz? Boşanmak mı çözüm, bir orta yol bulunamaz mı? Diye soran akli selim bir büyük olmadığı gibi daha da sorunları körükleyen taraflar var.
Sonuç ne oldu dersiniz? Çift şuan boşanma davaları için gün sayıyor, hem de çok gereksiz bir neden için… Hayaller suya düştü belki pişmanlıkları var ama bunu ifade ederlerse ailelerini karşılarına alırlar, O yüzden kendilerinden, yuvalarından, hayallerinden, çocuklarını ortak büyütme şanslarından vazgeçiyorlar. Evet, acı ama gerçek bir son…
Bu son kimsenin aslında istemediği bir sondur. Bu noktaya bir evlilik geldiyse büyüklere çok iş düşer. Kendilerini bir kenara çekip yapıyorlarsa yapıcı yaklaşımlar gösterip kişilerin birbirlerini sevdiklerini hatırlatmaları gerekir. Eğer bunu yapamıyorlarsa o zaman bir uzmandan yardım almak için teşvik edebilirler.
Çiftler Unutur, Fakat Aileler Kinlenir; Bir diğer konu ise, evliliklerdeki sorunlar ne kadar aileye yansıtılmalı? Doğduğumuz günden beri yanımızda olan, başımız her sıkıştığında desteklerini bizden esirgemeyen, ailemize sonsuz güvenmemiz çok normal olan. Fakat unutulmaması gereken; evlendiyseniz artık sizde bir aile oldunuz ve sizin ailenizin de kendine özel mahremiyetleri olmalıdır. Ve bunlar çok fazla dışarı ile paylaşılamayacağı gibi sizinle duygusal bağları olan ve sizin canınızın yandığını gördükçe içten içe karşı tarafa kinlenen, anne babaya her şey anlatılmamalıdır. Eşler aralarındaki problemleri, zaman içinde unutabilir ya da bir çıkış bulabilirler. Fakat aileler unutmuş görünse bile unutmazlar, belki de problem bile sayılmayacak bir olayda biriken öfke patlayabilir. Esasında düzelebilecek, sorunlarını çözebilecek bir yuva hiç yoktan yıkılabilir.
Çiftler Neden Yardım Almalılar? İlişki koçu ile çalışmak neden işe yarar? Çünkü ilişki koçu sizi yargılamaz, bilir ki kendiniz adına o an için, en doğru kararı almışsınızdır. İlişki koçu taraf olmaz çünkü aranızda duygusal bir bağ yoktur. İlişki koçu yönlendirmez, sizin doğru kararı almanızda engelleriniz nedir ve sizin için en doğru nedir onu bulmanızı sağlar. İlişki koçu size ilişkinizi kurtarma adına tavsiyede bulunmaz, iletişim hatalarını görmenizi ve bunları ortadan kaldırmanızı destekler. Yani size olayı farklı açılardan bakacak pencereleri gösterir. Bilmeniz gereken ise, ”Bakış açınızı değiştirmek hayatınız değiştirebilir.”
Evliliğinizde sorun olarak gördüğünüz şeyler artık sorun olmaktan çıkar ya da sorunlu bir evliliğiniz devam ederse gönül rahatlığıyla doğru kararı alıp bağlarınız koparmanız noktasında sizi engelleyen şeylerden kurtulursunuz. Sonuç ne olursa olsun hem sizin, hem eşinizin hem de tüm sevdiklerinizin hayrına olacağı söylenebilir.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Ne Zaman Boşanmalıyım?
NE ZAMAN BOŞANMALIYIM?
Boşanmaya karar verme aşaması oldukça zor bir süreçtir. Bir yanınız halen bu evliliği kurtarabilir miyiz? diye çırpınızken, bir yanınız ise eşinizle sizi birbirinize bağlayan bir şeyin olmadığı noktasında ısrar eder. Sonuç aslında hangisi ağır basarsa odur. Yinede her evlilik bir şansı hak eder. Boşanmak en son seçenek olmalıdır.
Boşanma aşamasına gelmiş evliliklerde tarafların kafası karışıktır, “Boşanmalı mı yoksa bir kez daha denemeli miyim?” diye sorarken verilen cevaplar sürekli değişir. Bu sorular kafanızda dönüp dolaşır, evliliğiniz bir film gibi, tekrar tekrar zihninizde oynar durur. Ve siz yine başladığınız noktada bulursunuz kendinizi…
Boşanmalı mı? yoksa devam mı etmelisiniz, çıkış yolunu bulmak için ne yapmak gerekir, boşandıktan sonra nasıl bir hayat sizi bekler, yıpranmış ilişkileri eski haline getirmek mümkün mü? Bu zorlu süreçte, hayatınızı bir parça olsun kolaylaştırmak için neler yapılabilir gelin beraber bakalım.
Mesleğim gereği yollarımız kesiştiği bir çok kadın ve erkek evlilikleri yolunda gitmeyen kişiler. Elbette kimseye direkt boşanmalarını yada evliliklerini sürdürmeleri gerektiğini söyleyemem. Fakat kişilerin hayatları ve evlilikleri adına farkındalıkları arttıkça hayat yollarında, pişman olmayacakları en doğru kararları almalarını desteklerim.
Eşler Bir Çok Şeyi Konuşmuyorlar
Ayrılmaya karar veren kişilerin eşi ile baş başayken itiraf edemedikleri konuları anlatmalarına destek veriyor, gizli saklı hiçbir şeyin kalmaması için onları yüreklendiriyorum. Oldukça zor geçen bu görüşmeler sırasında kişiler gizlediği, şüphelenip üzerine gitmediği, görmezden geldiği konuların olduğunu; bir yalanı ya da yalanları sürdürmekte olduklarını fark ettiklerini görüyorum. Bir tarafın beklentisiz ve suçlamalara yer vermeden açılması karşı tarafıda konuşmaya itiyor.
Stres kaynağı ortadan kalkarken acı verebilir. Ama sonrası dönüşümdür, iyileşmedir; başka bir açıyla dünyaya bakabilme imkânıdır. Yıllarca bir yalanı yaşamak, gizlemek, görmezden gelmek pasın demiri çürüttüğü gibi yavaş yavaş bitiriyor saygıyı, sevgiyi ve hoşgörüyü. İçindeyken fark edilemiyor çürüme.
Sosyal ve ekonomik durum, statü, değişime direnme, gelecek korkusu gibi kavramlar ilişkilerin sorgulanması ve gerçeklerin fark edilmesini engelliyor. Hep bir bahane bulabiliyor insan kendisine mutsuzluktan başka bir şey vermeyen ilişkisini sürdürmek için. Zincirlerini kırabilme cesaretini bulamıyor bir türlü. Toplumun boşanmış bireylere olumsuz bakış açısı her ne kadar azalmış olsa da dul olmak istemiyor kimse kolay kolay.
Boşanma Koçluğu İtiraflar Sonucunda Başlayan Bir Süreçtir
Boşanma Koçluğu itiraflar sonunda başlayan bir süreçtir. Kısa bir sessizlikten sonra ne yapmasının farkında olan kişiler, yeniden kapımı çalıp bu süreci nasıl daha kolay atlatabileceklerine dair nasıl bir yol izlemeliler yeni hayatlarına nasıl devam etmeleri gerektiğini üzerinde çalışmak istiyorlar. Bu defa yüzlerinde stresten kaynaklanan gerginlik olmuyor. Rahatlamış ve hafiflemiş olarak çıkıyorlar karşıma.
Hukuksal Haklarını da Daha Sağlıklı Arıyorlar
Anlaşmalı boşanmanın ön çalışmasını yapıp avukatlarının işini hafifletiyoruz önce. Sonra, bireysel seanslarla özgür kaldıkları andan sonrasını konuşuyoruz. Biriktirdikleri, erteledikleri, hayal bile etmeye çekindikleri ne çok şey var bilemezsiniz. Tek pişmanlıkları bu kararı daha önce alamadıkları, bir yalanı bu kadar uzun süre devam ettikleri için oluyor genellikle.
Herkes Kaliteli Bir Hayatı Hak Eder
Beğenildiklerini, sevildiklerini, kaliteli bir cinsel yaşamı hak ettikleri yeni ilişkileri için hazırlık yapıyorlar. Yeniden özgür birer birey olduklarının bilinciyle kişisel bakımlarına, giyimlerine özen gösterip ihmal ettikleri hobilerini hayata geçirme, yeni sosyal çevreler edinme, kişisel gelişimlerine katkı sağlama sözü veriyorlar.
Ayrılmanın kaybediş değil, yeni başlangıçlar yapmak olduğunu anlıyorlar. Gözlerindeki umut ışığı ve yüzlerindeki huzur dolu bakış işimi doğru yaptığımın bir göstergesi olarak kalıyor zihnimde.
Sevinç Karakaya
Çocuk Yapmak, Evliliği Kurtarmaya Yeter Mi?
ÇOCUK YAPMAK, EVLİLİĞİ KURTARMAYA YETER Mİ?
Son zamanlarda sıkça rastladığım bir soru üzerinden gitmek istiyorum bugün. ”Çocuk yapsam, evliliğim kurtulur mu” yada ”kocam iyi bir koca değil ama iyi bir baba, hamile olursam çocuğum için o dönemde bana da iyi davranır”. Lütfen kendi kendimizi kandırmayalım. Evet sağlıklı bir ilişkide çocuk o ilişkiyi güçlendirir, durağanlıktan uzaklaştırır, renk katar. Fakat sorunlar içinde çırpınan bir ilişkide çocuk doğurmak ilişkiye renk katmak yerine, ilişkiyi içinden çıkmaz bir hale dönüştürür. Hatta genelde kişilerin ilk çocuklarında değil de ikinci çocuklarında görülen evliliklerini kurtarmak için yapılan çocuk belki evliliği kurtarmaz ama kesinlikle o evlilikten çocuğu kurtarmak gerekebilir. Maalesef bayanların yaptığı bu en büyük hatalardan biri olan eşini kendine bağlamaya veya eve bağlamaya yönelik yapılan hata ilişkilerini kurtarmadığı gibi anne babanın bir arada olmadığı olsa bile sorunlu ailelerde yaşayan çocuk sayısını attırıyor. Kişiler ilişkilerinde mutlu olmadıkları gibi, çocuklarını da mutsuz bir ailede yetişmeye itiyor.
Sorunlu Evlilikte Çocuk; Eşleri Yakınlaştırmaz, Uzaklaştırır
Aslına bakarsanız günden güne bilinçlenildiği ve mutlu yuvalarda yetişen çocukların daha sağlıklı birer yetişkin olduklarını anlayan çiftler ya aile huzuruna dikkat ediyor yada sorunlu evliliklerine bir de çocuk eklemeyip sorunlarını çözme yoluna gidiyorlar. Fakat ne kadar azalmış olsa da bu durum halen toplumumuzda devam etmektedir. Özellikle kadınlar, eşlerini eve bağlamak ya da ilişkilerinde etkin rol oynamak için evlendikten kısa bir süre sonra çocuk sahibi olmaya çalışıyorlar. Hatta eminim şunu bir çoğunuz sıkça duymuşsunuzdur; ” Çocuk doğurmak evliliği sağlamlaştırır”. Duygusal olarak bir çocuğun eşleri birbirine yakınlaştırdığı düşünülse de aslına bakarsanız bu çok yanlış bir düşüncedir. Gerçek olan şudur ki; sorunlu evliliklerde çocuk yapmak duygusal olarak yakınlaşma sağlamaktan çok, eşlerin birbirlerinden uzaklaşmalarına sebep olmaktadır. Çocuk büyütürken anne ve babanın, çocuğun istediği ilgi ve bakımı, karşılamada beraber sorumluluk alması gereklidir. Sorumluluğu sadece bir tarafın yüklenmesi, yüklenen tarafta kızgınlıklar oluşturur. Bu durumda ilişki daha da düzensizleşir. Farklı boyutta sorunlar yaşanır. Kadınlar genelde çocuk yaparak eşlerine yakınlaştıklarını düşünürken, erkekler böyle bir düşünceye çok da sıcak bakmamaktadır. Kadın çocuğun bakımıyla ilgilenirken eşini daha da ihmal eder. Evet tekrarlamak gerekirse sorunlu bir ilişkide çocuk, duygusal bağı güçlendirmek yerine tam tersine zayıflatmaktadır.
Peki Sorunlu Evliliği Olan Kişiler Çocuk Sahibi Olmamalılar Mı?
Çocuk sorumluluktur. Daha evlilik noktasında eşlerin birbirine olan sorumluluklarını yerine getiremezken başka bir bireyin sorumluluğunu üstlerine alması, evliliğin bile bile baltalanmasından başka bir şey değildir maalesef. Eşlerin her ikisinin de çocuk sahibi olmayı istemesi ve bunu da kendi ilişkilerinde sağlıklı bir gelişim ve iletişim sağladıktan sonra yapmaları en doğru olandır. Eşlerden biri çocuk isteyip, diğeri istemiyorsa bu durumda sorunlar yaşanması doğaldır. Birçok evlilikte çiftler birbirleriyle yaptıkları kavgalarda çocukları hedef olarak kullanmaktadır. Unutmamanız gereken; Mutlu ve sağlıklı çocuklar, eşlerin ikisinin de çocuk istediği, sevgi dolu evliliklerden doğar ve yetişirler. Çocuk sahibi olma kararı birlikte verilmeli ve bu karar verilirken evliliği kurtarma amacına hizmet etmemelidir.
Sağlıklı İlişkilerde Çocuk İlişkiyi Güçlendirir
İlk önce bunun için ”sağlıklı ilişki” nedir? Sağlıklı yürüyen bir ilişkide eşlerin her biri sorumluluk ve sınırlarının farkındadır. Hem birbirlerinin bireysel haklarına saygı gösterirken, hem de birlikteliğin getirdiği sorumlulukları da üzerlerine alırlar. Sağlıklı ilişkide kişiler, kendisiyle barışıktır, isteklerinin neler olduğunu belirlemiştir ve yalnız kalmak onu korkutmaz. Kişiler bireysel olarak mutludurlar. Kendi mutlu olan birey karşısındaki insanı da mutlu eder. İlişkide güven, sevgi, saygı ve paylaşımlar vardır. Eşler ilişkilerini zenginleştirme çabasındadırlar. Birbirlerini kaybetme korkuları olmayan eşler birlikte olmanın keyfini yaşarken, çocuk doğurma fikri de ilişkilerini pekiştirir ve güçlendirir.
Çocuktan Önce Evlilikler Sağlamlaştırırmalıdır
Eşlerin birbirine anlayışlı ve hoşgörülü olmayı öğrenmeleri gerekir. Eşler birbirlerini dinleyebilmeyi ve anlayabilmeyi öğrendiği zaman, araların da uyum ve bütünlük sağlanır. Böyle bir sağlam temel oluştuğunda da, eşler çocuk yapmaya hazır demektir.
Bu bir binanın yapılışı gibi önce sağlam bir temel oluşturmak, sonra da o binayı renklendirmek, canlandırmak gerekiyor. Temel sağlam değilse, bir gün mutlaka yıkılacaktır. Bu yıkımın en azından çevresine vereceği zararı ortadan kaldırmak doğru olandır. Evlilik sallantılar yaşıyor ve eşler birbiri ile iletişim kuramıyorsa, çocuk dünyaya getirmek bu iletişimsizliği pekiştirecek ve sallantıyı artıracaktır. Hatta evlilik binasını yıkıp geçecektir.
Evliliğinizde sallantıda olan yerler varsa ilk önce, evliliğinizi bakıma alın. Sağlamlaştırın ve sağlıklı bireyler yetişeceği huzurlu yuvalara dönüştürün.
Huzurlu sağlıklı ve çocukların mutluluk içinde yetiştiği yuvalar temennisiyle… Sevgiyle Kalın…
Evlilikte Aşkı Bitiren Nedir?
EVLİLİKTE AŞKI BİTİREN NEDİR?
Evlilik aşkı bitirir mi? EVET BİTİRİR. Yanlış duymadınız, evet bitirir. Aşkın ömrünü uzmanlar 2-3 sene gibi zaman ile sınırlamış olsa da, belki aşk biter ama yerini çok daha güzel bir duyguya bırakır. Gerçek sevgi, samimiyet, sadakat, bağlılık v.s gibi birçok paylaşımı ömür boyu sürecek duyguya yerini bırakır. Fakat her şeyin zamanı olduğu gibi aşkı yaşama zamanında aşkı dolu dolu yaşamak gerekir ki, arkasında ömre yayılacak bir sevgi ve ilişkiyi ayakta tutacak heyecan bıraksın.
Evlilikte yaşanması gereken aşkı zamanı gelmeden bitirmemek için, öncelikle ilişkiye zarar veren davranışları tanıyıp onları yapmamaya çalışarak işe başlayabilirsiniz. Farkında olmadan aşk hayatınızı baltalıyor olabilirsiniz. İşte yapmamanız gereken 5 davranış;
1- Her Şey Yolunda Diye Kendinizi Kandırmaktan Vazgeçin;
Yürümeyen bir evliliğiniz var ve siz hiçbir şey yok, her şey yolunda, iyi diyerek devam ediyorsanız, yapmayın. Evet bunu kabul etmek elbette çok kolay bir şey değil. Kendinizi olmayan şeylere inandırmayın ve içten içe bilip de kabul etmekte zorlandığınız gerçekleri kendinize itiraf etmelisiniz. Bakın bu sizi ne kadar rahatlattığınızı göreceksiniz.
Aynı zamanda kendinize ilişkinizde sorunlar olduğunu itiraf etmeniz, sizi evliliğinizdeki sorunlar ile yüzleşip bunları çözüme ulaştırmak için yeni yollar bulmaya götürecek ve sorunlarınızı çözüp ilişkide ki aşkı tekrar yakalayabilmenizi sağlayacaktır.
2- Sevilmeye değer olmadığını düşünmek;
Gerek evlilikte, gerek diğer insani ilişkilerimizde kendimizi sevilmeye layık görmek çok önemlidir. İlk önce siz kendinizi sevilmeye, aşık olmaya layık görün. Eşiniz için dahi değil kendiniz için hayatınıza yeni şeyler katın. Unutmayın ki aynaya baktığınız da siz kendinizi nasıl görüyorsanız, eşinizde sizi öyle görüyordur. Siz kendinizi aşık olunup, sevilmeye değer görüyorsanız çevrenize de, eşinize de böyle bir enerji saçarsınız. Diyebilirim ki eşinizin aşkını kendine çeken bir mıknatıs haline gelirsiniz.
Ayrıca sevgi sizin içinizde, siz eşinize nasıl bir elektrik gönderiyorsanız, öyle bir karşılık bulacaksınızdır. İçinizden öfke kızgınlık gönderiyorsanız, karşı taraftan size yönelik, sesli öfke ve kızgınlık olarak dönecektir. Fakat içinizden gönderdiğiniz, sevgi ve aşk enerjisi ise eşinizden size sesli ve sizi hoşnut edecek, bir aşk olarak kendini gösterecektir. ”Unutmayın; Dışarıdan size yansıyan sevgi ve aşk içinizdeki yaşadığınız sevgi ve aşktır. Her şey sizle başlar.”
3- İyi Giden Bir İlişkiyi Kriterlerle Baltalamayın;
Evlilikte de yine diğer ilişkilerde olduğu gibi, belli kriterlerin olması elbette önemlidir. Fakat maalesef günümüzde kriterlerin kotası gereğinden fazla yükselmiş durumdadır. Bu daha evlenmeye karar verilme aşamasın da başlar ve evliliğin özellikle en aşkla yaşanacağı dönem de dahil, kişileri olumsuz etkileye bilir. Hayat her zaman kriterler üzerine devam etmez. Evliliğinde hayatının aşkını bulanlara sorun çoğu zaman bu kriterlere sahip olmayanlarla beraber olduklarını göreceksiniz. Belli özelliklere öncelik vermek tabi ki önemlidir, fakat asıl önemli olan, bu özelliklerin ön yargılara dönüşüp kişileri değerlendirirken sizi etkilemesine izin vermemektir. Hele ki eşinizle olan ilişkilerinizde değiştiremeyeceğiniz durumlara takılıp kalmak size bir şey kazandırmayacağı gibi, Yaşamanız gereken güzellikleri de gereksiz sonlandırmanıza sebep olacaktır. Kriterlerinizin oluşturacağı çerçeve bütünü görmenizi engeller. Karşınızdaki kişiye şans verin ve onu olduğu gibi görmeye çalışın. Olduğu gibi sevmeye çalışın.”Eşinizle farklılıklarınızda ki sizi çeken aşkı tekrar keşfedin.”
4- Yaşananlardan Farklı Manalar Çıkarmaktan Vazgeçin;
Bir söz, bir an üstünde tekrar tekrar düşünüp satır aralarını okumaya çalışmak, farklı farklı anlamlar çıkarmak, özellikle kadınların sıklıkla yaptığı bir şeydir. Bu düşüncelerin ucu kaçtı mı, neyin gerçek olduğunu da karıştırmaya başlayabilirsiniz. Erkekler kadınlar kadar, bunlara faklı pencerelerden bakmaz kelime gerçekten ne ifade ediyorsa odur. Yani eşinizin gözünde, takıldığımız kelimeler çoğu zaman ekstra bir manaya sahip değildir, üstünde fazla düşünülmeden sarf edilmiş tam olarak kelimenin karşılığını ifade eder. Bu gereksiz sıkıntıya girmemeye çalışmak daha sağlıklı ilişkileriniz olmasını sağlar. Hem siz de daha rahat olur, asılsız şeylere yersiz takılmazsınız.
Yine unutulmaması gereken; bu tarz davranışlar ilişkiye ciddi zararlar vereceği gibi değil aşkı koruma kişilerin birbirini tanıdığı güne pişman oldukları noktalara taşıya biliyor. Ayrıca yine ilişkiyi yıprattığı gibi, kişilerin ruh sağlığına da zarar vermektedir.
5- Başkalarının İlişkileriyle karşılaştırmaya Girmeyin;
İlişkide aşkı bitiren eşleri birbirinden uzaklaştıran çok önemli bir sebep de, başka kişilerin ilişkileri ile karşılaştırmalardır. İnsanların ilişki alışkanlıkları ve yaşadıkları çeşitlidir. En yakın arkadaşınız da olsa aynı şeyleri yaşamanız pek olası değildir. Bu sebepten kendi ilişkinizi kendinize göre değerlendirin ve yanlış karşılaştırmalar sonucunda başarısız olduğunuzu düşünüp kendinize ve eşinize ilişkinizi zehir etmeyin. Hep söylediğim bir şey vardır; ”İlişkiler kişilere özeldir; Her biri eşi benzeri olmayan ayrı bir kitaptır. Siz kendi ilişkinizin kitabını yazın…”
Evliliğinizde aşkın bittiğine inanıyorsanız, evliliğinizde problemleriniz varsa, artık anlaşmak da zorluk çekiyorsanız, Eşinizle sorunlarınızı çözmek istiyor, fakat nereden başlayacağınızı, nasıl yapacağınız bilmiyorsanız. İlişki koçluğu destek süreci için https://interaktifdanismanlik.com/web/iliski-koclugu.html ‘u ziyaret edebilirsiniz.
Evliliğinizde Aşkı ama özellikle Sevgi ve saygıyı kaybetmemeniz dileğiyle.
Sevgiyle Kalın…
Devamı