Evlilik Sevgiyi Öldürüyor Mu?
EVLİLİK SEVGİYİ ÖLDÜRÜYOR MU?
Çoğu kişinin evlenmeden başlama şekline bakarsak; Fiziksel ve kişisel olarak eteklerin de aşk zillerini çaldıran, kendini heyecanlandıran, aşkı kendisine sunan biriyle evliliğe doğru yelken açmak şeklinde olur. Her evliliğin başlangıcında aşk olması hemen hemen her uzmanın ortak fikridir. Tabi bunun getirisi olarak da; mutlu evlilik hayalleri, ”Birlikte çok mutlu olacağız, başkaları kavga edebilir, tartışabilirler biz asla onlar gibi olmayacağız, çünkü biz birbirimizi gerçekten çok seviyoruz.” elbette bunlara çok körü körüne de inanmazlar ” Evet bizde tartışabiliriz fakat açıkça konuşup, sorunlarımıza hemen çözüm bulabiliriz.” derler. Zamanla bunlar unutulur, tartışmalara diyalog ile çözüm bulmayı bırakın, iletişim kurmaktan bile uzaklaşılır. Aynı evde sanki iki yabancı olursunuz. ”Evlenince sevgiye ne oluyor?” sorusunu sorarken kendinizi buluverirsiniz.
Evliliği Kurtarma Çabaları Boşa mı Çıkıyor?
Evlenince sevgiye ne olur? Her evlilik de benzer sorunlar olur mu yoksa sadece biz miyiz?, Boşanma sebebi sevginin bitmesi mi? Boşanmayan insanlar ne yapıyorlar? Onlar bütün huzursuzluğa rağmen evliliklerine devam mı ediyorlar? Yoksa evliliklerinde sevgiyi canlı tutmayı başarıyorlar mı? Başarıyorlarsa bunu nasıl yapıyorlar? Bu sorular evliliğinde sorunlar yaşayan kişiler için eminim hiç yabancı değildir. Çünkü bugün evlenip boşanan binlerce insanın; bazen kendi kendine, bazen bir uzmana, bazen bir din adamına sordukları sorulardır.
Evlilik de romantizme olan ihtiyaç çok doğaldır. Gerçek şu ki, evlilik de sevgiyi korumak çok önemlidir. Eşler evliliklerindeki sevgi problemini çözmek için, kitaplar, dergiler, uygulamalı destek programları alırlar fakat yine de çözüm getiremezler. Maalesef evlendik den sonra sevgilerini koruyan çiftlerin sayısı günümüz de oldukça azdır. Eşler aralarında iletişim kurmak ve arttırmak adına; Atölye çalışmalarına, seminerlere, katılıp tekrar aynı heyecana kapıldıkları halde, evlerine döndüklerin de eski tarzlarına geri dönebiliyorlar. Yada onlarca kitap da mutluğu ifade eden uygulamaları okuyup, iki gün uygulayıp bırakabiliyorlar. Hatta çoğu zaman tek taraflı yapılan çabaları eşleri tarafından fark dahi edilmeye biliyor. Peki sizce neden? Çünkü her insanın sevgi dili birbirinden farklıdır.
Nedir? Sevgi Dili
Dil deyince hemen aklımızca kullandığımız ana dilimiz ve yabancı diller geliyor. Her birimiz kendi anne babamızın bize öğrettiği dili konuşuyor ve kendimizi daha iyi ifade edebiliyoruz. Ana dilimizi konuşurken son derece rahatızdır, hiç düşünmeye bile gerek kalmadan rahatlıkla konuşabiliriz. Başka dillerde ise kendimizi rahatlıkla ifade etmek için ustalaşmamız gerekebiliyor ve ne kadar ustalaşırsak o kadar iyi anlıyor ve kendimizi de o kadar iyi ifade edebilir hale geliyoruz.
Konu sevgi dili için de aynıdır aslına bakarsanız, Kendi sevgi dilinizle eşinizin sevgi dili arasında Türkçe ile Çince kadar farklılıklar olabilir. Sevginizi Türkçe ne kadar anlatırsanız anlatın eşiniz Çince biliyorsa sizi hiçbir zaman anlamayacaktır. Belki eşinize sık sık onu ne kadar çok sevdiğinizi, onun eşi olmak dan gurur duyduğunuzu, onu çok yakışıklı bulduğunuzu söyleyerek, eşinizle ”Onaylayıcı Kelimeler” ile iletişe geçmeye çalışır olabilirsiniz. Eminim bu hislerinizde de oldukça samimisinizdir de, fakat belki de eşiniz sevgiyi, karısının hareketlerin de arıyor ve oda sizin sevginizi göremiyor olabilir. İçten olmak yetmez, eşinizin baskın sevgi dili neyse onu keşfedip o şekilde davranmanız gerekir.
Sevmiyor Değil, Sadece Aynı Dille Sevmiyordur
Çoğu zaman yapılan hata, eşimizin sevmediğini düşünmek yada sevginin bittiğini düşünmektir. Oysaki biten ne sevgidir nede sorun eşinizin sizi sevmemesidir. Siz kendi sevgi dilinizle sevilmeyi beklersiniz fakat eşiniz kendi sevgi diliyle sizi çılgın gibi sevdiğini gösteriyordur.
Baskın sevgi dili ilk öğrenilmiş sevgidir. Çocukluk dönemin de, size sunulan sevgidir. Aileniz yada yakınlarınız tarafından sevildiğinizi hissettiğiniz tanıdık olduğunuz sevgi dilidir. Örneğin belki siz sevgiyi aileniz tarafından sözle ifade edilerek sizi sevildiği vurgulandığında hissetmişsinizdir ve evet ”Beni seviyorlar” demişsinizdir. İstersiniz ki eşiniz de size bunları güzel sözlerle ifade etsin, eğer etmezse sevmiyordur, diye düşünürsünüz. Eşinizde ilk sevgiyi belki de, Eve ekmek getiren babasında görmüştür, ve benim ihtiyaçlarımızı karşılıyor, beni düşünüyor yani ”Beni seviyor” demiş olabilir ve sevgisini bugün size ihtiyaçlarınızı karşılayarak, sizi belki süslü sözlerle değil ama düşünerek gösteriyor olabilir. Sevgi dilleri özel bir çalışma gerektirir. ”Eşimin Sevgi Dili” Atölye çalışmaları ile; eşler birbirlerine, anladıkları sevgi dilleriyle, yaklaşmayı öğrendikleri gibi, eşinin farklı yönlerinin olmasını da hayatlarını renklendirme adına memnuniyetle karşılamayı öğreniyorlar.
Burada bilinmesi gereken konu ”Sevgi evlenince bitmez” sadece daha fazla paylaşım olduğundan beklentiler artar. Ve kişiler ne kadar sevildiklerinin farkına varamazlar. Bitmeyen sevginizi gereksiz sorgular ve yaptırımlar ile bitirmek yerine, nasıl sevildiğinizi ve eşinizi nasıl sevdiğinizi ortak bir dil ile gösterin…
Sevinç Karakaya
Devamıİlişkilerde Mutlu Olmak İçin 4 Adım
İLİŞKİLERDE MUTLU OLMAK İÇİN 4 ADIM
Öncelikle her ilişkinin düzelme şansı vardır. Çiftlerin öncelikle unutulan güzel anıları canlandırması, telafi edilebilecek olumsuzluklarda mutlu olunan zamanlardaki gibi davranmayı denemesi gerekiyor.
Üzerinden yıllar geçtikçe ve evliliğin sıradanlaşmasını da eklediğimizde eşler evliliklerinde mutsuz ve huzursuzluklar yaşayabilir. Yapılması gereken ise biraz nostalji ile geriye dönüp bakmak. Unutulup kalanları yenileyip canlandırmak, mucizeleri gerçekleştirecek adımları atmak, var olanı görebilmek, sevgi kapasitenizi kullanmak için öncelikle harekete geçmeniz ve bunları istemeniz gerekmektedir.
Aslında 4 adımda çiftler ilişkileriyle ilgili beklentilerinin ne olduğunu ve neler hissettiklerini sorgulayarak mutluluğu yakalayabilirler.
Eşler Şu Soruları Kendilerine Sormalılar:
”Eşim tarafından sevildiğimi hissedebilmem için ne yapması gerekiyor?”,
”Bana nasıl davranırsa kendimi özel ve değerli hissederim?”,
”Birlikte neler yaparsak eğleniyorum derim?”,
”Aynı zamanda biz iyi arkadaşız diyebilmem için nelere gereksinimim var?”
Geçmişe Gitme Zamanı
Adımlarda ilerlerken; Geçmişteki sizi mutlu eden anılarınızı düşünmekte fayda vardır.
Birinci adım: Bu soruların net bir şekilde yanıtlanması için çiftlerin birbirlerinin sadece davranışlarını tanımlamaları gerekir. ”Beni sabahları öperek uyandırırsa kendimi değerli hissederim” cevabı somut, net ve anlaşılır bir cevap oysa ”çok fazla bir şey yapmasına gerek yok, bana biraz yardımcı olsun yeter”, genel ve yorumu açık ifade. Bu yüzden bu tür cevaplar çözüm için yardımcı olmayacaktır. Çözüm için ne istediğinizi iyi tespit edin, ve o durumu ifade etmeye çalışın.
İkinci adım: Eşinizle sanki bir zaman tüneline girdiğinizi varsaymalı ve geriye doğru anılarınızı hatırlamalısınız. Zaman yolculuğunuzda bir hafta öncesine ya da birkaç yıl öncesine hatta ilişkinizin başlangıcına gidebilirsiniz. İlk adımda sorduğunuz soruların cevaplarını aradığınız duyguları hissettiğiniz anıları hatırlayın ve eşiniz ne yaptığında sevildiğinizi hissetmiştiniz, değerli, özel, önemsenmiş olarak algılamıştınız diye bir düşünün. O zamanlara gidin, ne yapmıştı, nasıl davranmıştı, siz nasıl karşılık vermiştiniz bir hatırlayın.
Bazen eşinin değiştiğinden şikayetçi olan kişiler bu çalışmayla kendisinin de ne kadar çok değiştiğini görebiliyorlar. Geçmiş eski günleri tekrar hayatınıza geçirmeye çalışın.
Üçüncü adım: Çiftler eşlerine yönelmeli. Eşinizin kendini değerli, güvende hissettiği zamanları araştırın ve aynı sorulara eşiniz için de cevap arayın. Sizinle eğlendiği, arkadaşlık yapabildiği, dost olarak konuşabildiği anılarını öğrenin. Sizin ve eşinizin sorulara verdiği cevapların da aynı olmasını beklemeyin. Fakat siz de artık eskisi gibi değil misiniz bu evlilik için bir şeyler yapmalı mısınız? bunu fark etmeye çalışın.
Dördüncü adım: Birlikte zaman yolculuğuna çıktığınızda ikiniz için de geçerli olan ”en mutlu”, ”en heyecan verici”, ”en huzurlu” ve ”en keyifli” anılarınızı hatırlamaya çalışın. Bu zaman yolculuğunda hem bireysel hem de birlikte bulduğunuz anıları toplayın ve bugüne gelin. Bu anılarını düşünerek günümüzde hangilerini hala yaşadığınızı, hangilerini canlı tuttuğunuzu düşünün. Geçmişin köşesinde unuttuklarınız için sakın sorumlu aramayın ve ikinizin de katkısı olduğunu unutmayın. Ve bugün düzeltmek için neler yapabilir diye düşünün.
Hep söylediğim bir cümleyi tekrar ederek bitirmek istiyorum. ”Soruna değil çözüme yapıcı adımlarla yaklaşın.”
Sevgiyle Kalın…
Mutlu İlişkinin Olmazsa Olmazları
MUTLU İLİŞKİNİN OLMAZSA OLMAZLARI
İnsan oğlunun yıllardır çözmeye çalıştığı; İlişkilerindeki sorunlarını çözmek. Sorunların kaynağına bakıldığında ise görünen kendi kendini mutsuz eden yine insanın kendisidir. Peki bu mutsuzluklardan sıyrılmak için insan evliğinde yada ilişkilerinde hangi adımları atmalı dersiniz?
Karşılıksız Ve Koşulsuz Sevmek
”Seni seviyorum” Dediğimizde sizce tam anlamıyla bu kelimenin hakkını verebiliyor muyuz? Bu kelimenin hakkını verebilmek için koşulsuz sevmek gerekir. Evet haklısınız bu çok kolay değil fakat gerçekten sevgiden bahsediyorsak içinizden gelen ilahi bir duygudur sevmek, karşılığını da beklemeden. Bu duyguyu yakalayabilmenin en önemli unsuru kendini sevmekten geçer. Sizin dışınızdaki bütün etkenler değişkendir ve ortadan kalkabilirler. Sabit olan şey sizsiniz ve varlığı daim olmayan bir şeye karşı koşulsuz sevgi besleyemezsiniz. Kendimizi sevebildiğimiz zaman ve sonsuz sevgi kaynağının merkezinde siz olduğunuzu anladığınızda bu sevgiyi başkalarıyla paylaşabilirsiniz.
Saygı Ve Güven
Karşılıklı saygı ve güven bir ilişkide çok büyük önem taşır. Daha önceki yazılarımda da güven duygusuna sıkça yer verdiğim gibi, güven insanın yaratılışındaki temel ihtiyaçlarındandır. Güvenmeyeceğiniz insanı hayatınıza mümkünse sokmamanız sizin için en iyi tercih olacaktır. Güvensizlik zamanla birbirinize olan saygının ortadan kalkmasına ve sizi adım adım mutsuzluğa götüren bir virüs gibidir. Saygı ve güvenin önündeki en büyük engel geçmişinizle birlikte getirdiğiniz ihtimaller zinciridir. Geçmişinizde yaşadığınız iyi yada kötü her olayı deneyim olarak hayatımıza kattıktan sonra anı olarak olması gereken yerde bırakmalıyız. ”Geçmişi affedip vedalaşmak gerekir.” Aileden yada farklı deneyimlerden aldığımız tecrübeler sadece evliliğimizi ilişkimizi yaşamamamızda bize dersler yol göstericileri olmalıdır. Bir kişiyi seçtikten sonra korkularınızı, güvensizliklerinizi, iyi kötü her şeyi geride bırakmalısınız. Aksi halde kendinize ve eşinize hayatı bir nevi zehir etmiş olursunuz. Güvensizlik karşının size vereceği bir hisken ne kadar zor ise, aynı şekilde gereksiz evhamlar yüzündense de o kadar zordur. Ya güvenle ilgili engelleri ortadan kaldırın yada güvenmediğiniz bir ilişkiyi yaşamayın.
Doğruluk
İlişkinizi bir bina olarak ele alırsanız bu binanın temelinde ”Güven” yer almaktadır. Güven oluşturma ve devamlılığını sağlamanın en önemli koşulu ise doğruluktur.Yalan size anlık rahatlama sağlayabilir fakat zaman geçtikçe sırtınızda taşıdığınız ağır bir yük olmaya başlar. Düşünce ve davranışlarınızı olumsuz etkiler. Yalan zamanla bağımlılık yapan çok kötü bir kişilik hastalığıdır. Kendisine yalan söylenmesinden hoşlanan birisine rastlamanız mümkün olmadığına göre, doğruyu söylemenin ödülü olan samimiyet duygusunu hissedebilmeniz için her zaman dürüstlükten ayrılmamanız gerekmektedir.
Beklentiler
İlişki başladıktan sonra değişen beklendiler, aynı zamanda karşılıklı sevgi saygının da değişmesi demektir. Değişen beklentiler ilişkinizi zedeler. Beklentilerinizi en başından iyi belirleyin. Sizi mutlu ve tatmin eden unsurları tam anlamıyla belirledikten sonra karşı taraftan beklenti içerisine girebilirsiniz. İlişki başladıktan sonra sürekli değişen beklentileriniz karşı tarafı ve sizi yoracaktır.Bunu başarmanın yolu kendini bilmekten geçer. Sen ne istediğini bilmezsen ve en başında doğru şekilde belirtmezsen, beklentilerinin karşılanmasını bekleme lüksün olmaz. Karşındaki kişinin sizi kabul etme nedeni olan beklentilerinin değişmesi, size karşı olan duygu ve isteklerin de bitmesi anlamına gelebilir. Dolayısıyla en başında kendimizi şirin gösterme çabaları yerine kendimiz olmayı bilmeliyiz. İlk önce kendinize ”Ben bir ilişkiden ne bekliyorum?” sorunu sorun.
Maskelerinizi Çıkartın
Sanki evlenince her şey anlaşılmayacak gibi; Maalesef çiftlerde sıkça gördüğümüz, farklı rollere bürünmek, maskeler takmak, kendi olmadığı biri gibi davranmak. Hayatımı paylaşacağım dediği kişiyle daha kendi kişilik özelliklerini paylaşamamak, ne büyük bir çelişkidir. Bir ilişkide tam uyumu sağlamak için birbirinizi çok iyi tanımanız ve ortak duyguları paylaşmanız gerekmektedir. Hoşunuza giden insanı etkilemek adına sizi o güne kadar mutlu eden gerçeklerinizden uzaklaşıp Onun sevdiği maskeyi takmak kendinize ve partnerinize yapacağınız en büyük kötülük olacaktır. Kendi hayalleriniz paylaşın kabul görürse birlikte gerçekleştireceksiniz. Evlendikten sonra bambaşka bir adam/kadın oldu sözünün altında yatan ana faktör de budur. Flört/nişanlılık döneminde hiç maç izlemeyen bir adam evlilikten sonra bir futbolcuya dönüşebiliyor. Aynı şekilde alışverişten hoşlanmayan bir kadın evlilik sonrası bir alışveriş bağımlısı çıkabiliyor. Sizi olduğunuz gibi seven birisi ile mutlu ve huzurlu bir ilişki süreci geçirebilirsiniz. Flört/nişanlılık döneminde takacağınız maskeler mutluluğunuzun sonunu getirecek en önemli sebeptir.
Emek Harcayın
Bir insanı kendi hür iradenizle özel hayatınızın içine aldıysanız kendi iç huzurunuz için emek harcamalısınız. Biten her ilişki kendine güvensizliği doğurabilir. Dolayısıyla hayatınıza kimi alacağınızı çok iyi belirledikten sonra sürekliliği için de emek harcamanız gerektiğini bilmelisiniz. Bu kendi kararının arkasında durmaktır. Güvenilir insan olmanın ön koşuludur. Hiçbir başarı yoktur ki emek harcanmadan elde edilmiş olsun. Başarılı bir ilişkinin altında yatan önemli unsurlardan birisi de o ilişkinin devamlılığı için kendi kişiliğinize zarar vermemek suretiyle çaba harcamamız gerektiğini en başından kabul edip uygulamaktır. Evlilik tamam artık evlendik beni her halimle kabul etmeli diyip bir kenara çekileceğiniz bir müessese değildir. Sevginin emek istediği gibi ilişkilerde emek ister.
Sorunları Değil Çözümleri Konuşun
Hayatta olduğu gibi ilişkilerde de her şey yolunda gitmeyebilir. Bunu öngörmeli ve her an sorunlarla karşılaşabileceğimizi en başından kabul etmeliyiz. Bu başlangıç kabulü bile sorunla karşılaştığınızda çözümün yarısını halletmeniz demektir. Kabul sorunun önünde bir kalkandır ve çözümü konuşabilmek için fırsattır. Çevremize baktığımızda çoğu ilişkilerde veya evliliklerde irili ufaklı sorun ve sıkıntıların olduğunu gözlemlediğimizi düşünürsek bunu kabullenmek çok zor olmasa gerek. Soruna odaklanmak ve sadece onu konuşmak, sıkıntının büyümesinden başka hiçbir şeye fayda sağlamayacağı gibi iç huzurumuzu alt üst eden ve sonunda bizi depresyona kadar götürebilen sancılı bir süreçtir. Sorunun farkında olup kabullendikten sonra çözümle ilgili şeyler düşünmek ve konuşmak ise hem bizi hem karşımızdaki kişiyi rahatlatacak ve karşılıklı güven duygusunun kuvvetlenmesini sağlayacaktır.
Sevgiyle Kalın…
Devamı
Dikkat! Bunları Yaşıyorsanız Evlenmeyin
DİKKAT BUNLARI YAŞIYORSANIZ EVLENMEYİN
Günümüzde boşanma sayısının hızla artması, bizi ”Acaba evlenirken çok mu acele ediliyor?” yada ”Evlenince düzelir diye bazı önemli hususlar, görmezden geliniyor olabilir mi?” düşüncelerine itiyor. Düğün mevsiminin yaklaşması, ailelerin çocukların mürüvvetlerini görmekteki aceleleri maalesef gençleri de bazı şeyleri çok hafife almaya ittiğini düşünüyorum. Unutmamanız gereken ise evlilik alınması gereken çok ciddi bir karardır. Ne birileri kırılmasın diye, nede evlenince düzelir diye, acele ile alınacak bir karar değildir. İlişkinin başlarında yada Nişanlılık döneminde sizin için sorun olarak gördüğünüz durumlar var ise, bunların üzerinde düşünüp gerekirse yardım alıp, geleceğiniz adına karar vermeniz en doğru olandır. Evlendikten sonra geçer dediğimiz sorunlar, üzerine katları eklenerek devam etmektedir. Tabi burada düğün stresi altındaki geçici sorunlardan bahsetmiyorum. Fakat bu 7 sebepten biri var ise, ilişkinizi tekrar değerlendirmenizi tavsiye ediyorum.
Evlenmeyi düşünen, evlenmeye adım atacak fakat, kafasında ”Acaba yanlış mı yapıyorum?” evhamları bulunan kişilerin bu yazıyı dikkate almalarını tavsiye ederim. İlişkilerde öyle bir zaman gelir ki, artık bitmesi gerekir. Peki ilişkinize son vermeniz gerektiğini gösteren yada evlenmemeyi düşündürecek 7 sebep nedir?
1-)Güven Ortadan Kalktığında;
Güven bir ilişkinin, temel ihtiyaçlarındandır. Bir ilişkinin en önemli noktası ilişkideki kişilerin birbirine güvenmesidir. Güven bir ilişkinin sağlam olması için olmazsa olmazlardandır. Ancak taraflar birbirine tam olarak güvendiği zaman, ikisine de lazım olan kişisel alanı birbirlerine verirken şüphe duyup ikilem yaşamazlar.
”Güven sevgiden önce gelir”. Güvenilen insan sevilir ve değer görür. kendisine güvenemediğimiz davranışlarından emin olmadığımız, fakat aynı zamanda sevgi beslediğimiz ilişkiniz, kısa süre sonra bitecektir.Çünkü güvensizliğin insanın iç dünyasında oluşturduğu şüphe, aynen ateşin odunu yakıp bitirdiği gibi, sevginizi de bitirir.
Güven yıkıldığı taktirde ilişki de yıkılmaya mahkumdur. İlişkilerde bitmez denilen aşk bitebilir ve ilişki buna rağmen devam edebilir. Fakat güven böyle değildir. Güvenin bittiği yerde ilişki artık asla eskisi gibi olamaz. Güvenle alakalı yaşadığını deneyimi, doğru karar vermek için, evlenmeden önce tekrar düşünmelisiniz.
2-) Aradaki Saygı Kaybolduğunda
Artık, hemen hemen her üç evlikten biri boşanmayla sonuçlanıyor. İlişkiler ise kısa ömürlü.
Çiftlerde, ister evli ister sevgili olsunlar gördüğümüz en önemli sorunlardan biri de saygının bitmiş olmasıdır. Seviyor olmak ilişkiyi bir süre daha yürütüyor ya da kördüğüm bir ilişkiye yol açabiliyor.. Ama saygı bittiğinde sevgi tek başına bir işe yaramıyor. Sevgi azalsa da ilişki; merhamet, şefkat, kültürel değerlerimiz ve maddi nedenlerden dolayı saygı çerçevesinde devam edebilmektedir. Saygısızlık bir ilişkiyi incitir, yaralar, tahammülsüz kılar, tüketir ve bitirir.
Sevgi ve saygı birbiriyle bütünleşen ve birbirini tamamlayan, besleyen hislerdir. Saygı mecburi, sevgi tercihtir. Saygı varsa arkadan sevginin oluşması çok daha kolaydır.
Evlilikte de, temel gaye mutlu olmak ve bir ömür paylaşmaktır. Saygı bittiğinde sevgi başarısız bir yapıştırıcı haline dönüşmektedir. Evlilikte sevgi bir müddet sonra dönüşüm geçirmektedir.. Sevgi değiştiğinde, dönüştüğünde ya da rutin bir hale geldiğinde, saygı evliği yürütür. Uzun yıllardır evli olan çiftlere baktığımızda birbirlerine duydukları saygının onları bir arada tuttuğunu görürüz. Çiftlerin birbirine saygı duyması ve bu saygıyı ilişkinin en değerli öğesi olarak korumaları gerekiyor. İlişkinizde saygı daha şimdiden bittiyse evlenme noktasında tekrar düşünmek en iyi tercihtir.
3-) Sadakatsizlik
Sadakatsizlik evliliklerde de, ilişkilerde de kabul edilemez. Birliktelikte aşkın sevginin varlığını gösteren en büyük delillerden biri sadakattir. Evliliklerde dahi çoğu zaman bir sadakatsizlik boşanma ile sonuçlanırken, evliliği düşünme sürecinde, sadakatsizlikle karşılaşmak hiçte küçümsenecek kadar basit bir olay değildir. ”Evlenince nasıl olsa bana ait olacak, evlenince düzelir” diye adım atmak bile bile evliliğin şimdiden sonunu yazmaya benzer. İlişkinizde sadakatsizlik örnekleri yaşıyorsanız kendinizi bilerek ateşe atmayın derim.
4-)Konuşamamak
Evlilikleri sona doğru sürükleyen sebeplerden biride, muhabbet eksikliğidir. Kişilerin ortak hiçbir noktada sohbet edip paylaşımda bulunamamasıdır. Son zamanlarda yapılan evliliklerde bu duruma çok dikkat edilmiyor. Diğer şartlar iyi ise, o kendiliğinden olur diye de hesap edilebiliyor. Fakat kişileri eşiyle olan diyalog ve paylaşım eksikliği çok ciddi bir şekilde ruhsal sıkıntılara itebiliyor. Biraz iletişim eksikliği aşkın büyümesine yardımcı olabilir, fakat tamamen iletişimi kaybetmek aşkın da yok olmasına sebep olmaktadır. Aşkın da sürekli su ve ışık ihtiyacı olan bitki gibi sürekli iletişime ihtiyacı vardır. Birbirleriyle olmanın mevcut durumunu görmek kişilerin kalbindeki ve aklındaki şüpheleri giderir. İletişimin kaybolması kişilerin birbirlerine karşı olan endişelerinin de kaybolması demektir. İletişimiz ne durumda bir ömür geçirmeye yetecek şekilde mi kontrolde fayda vardır.
5-) Duygusal Olarak Bir Şey Hissetmiyorsanız
Çoğu yazımda bahsettiğim üzere sevgi sonradan öğrenilebilen bir histir. Sevgi çekicilikle başlar. Fiziksel, zihinsel veya bir kişinin kişiliğiyle devam eder. Ve bu çekicilik, cazibe kişiyi sevdikçe büyür. Fakat sevmek için istemek gerekir. Daha baştan hiç bir şey hissetmediğiniz sevmeye karşı hiç bir ilginiz olmadığı kişiyi ”evlenince severim” demek çok doğru değildir. Maalesef çoğu zaman büyüklerin bu yanlış bildiğimiz öğütleri ”Bak bende sevmiyordum, ama evlendim sevmeye başladım” gibi söylemeler, kendilerini kandırmaktır. Evet imkansız değil belki fakat evlenmeden sevgi seçenekken, evlendikten sonra mecburiyet olabilir. Birbirini çok seven evliliklerde dahi sallantılar yaşanır ve bu sevgiye tutunmaya çalışırken, sevgisizlikte sizi evliliğe daha sıkı tutacak gücü kendinizde bulup bulamayacağını lütfen düşünün.
6-) Bitmek Tükenmek Bilmeyen Tartışmalar Yaşıyorsanız
Her ilişkide yapıcı tartışmalar yaşanır. Hatta tuzu biberi olduğu söylenir. Ancak bu tartışmalar artık işin içinden çıkılmaz bir boyut aldıysa ve büyük incinmelere neden oluyorsa aşka ve sevgiye zarar veriyor demektir. Yani muhtemelen tahammülsüzlük başlamıştır.
7-) Mükemmel Olsun İstiyorsanız
Hiç kimse mükemmel değildir. Hepimizin kusurları ve yanlış davranışları vardır. Eksikliklerimiz ve hatalarımızla normalliğe tamamlanırız. Partnerimizi olduğu gibi kabullenirsek mutluluğu yakalamamız kaçınılmazdır. Fakat değiştirme yolları arar ve değiştirmeye çalışıp kabullenmezsek aşkımızda, sevgimizde bir süre sonra bitecektir. Siz her haliyle kabul ediyor musunuz, yada değiştirmek istediğiniz şeyler mi var?
Boşanma bütün evlilikler için istenmeyen sondur. Fakat o sona bazen bizim görmezden geldiklerimiz bizi götürür.
Sevgiyle Kalın…
Mutlu Evlilik İçin Bu Cümlelerden Uzak Durun
MUTLU EVLİLİK İÇİN BU CÜMLELERDEN UZAK DURUN
Burada Dalai Lama’ nın şu cümlelerini sizlere aktarmak istiyorum.
”Düşüncelerine dikkat et çünkü onlar söz olur. Sözlerine dikkat et çünkü onlar davranış olur. Davranışlarına dikkat et alışkanlık olur. Alışkanlıklarına dikkat et senin karakterini oluşturur. Karakterine dikkat çünkü o senin kaderini oluşturur. Kaderine dikkat et çünkü o senin yaşantın olur.”
Evet kelimelerin hayatımızda, çok büyük etkisi vardır. Konu ilişkilere geldiğinde bu etkiyi gözlemlemenizde kolaylaşır. Güzel kelimeler güzel cümleleri, güzel cümleler güzel düşünceleri ve güzel düşüncelerde arzu ettiğimiz hayat için adeta bir dua olur.
Birde bazı kelimeler, cümleler vardır ki onlardan ilişkinin sağlığı için kesinlikle uzak durmak gerekir. Bu cümleleri sarf etmek en iyi giden evlilikleri bile rayından çıkarabilir. Hanımlar özellikle eşlerinize sarf etmemeniz gereken kelimelere gelin yakından bakalım.
Ben demiştim;
Bu cümleyi sadece evliliğinizde değil, tüm ilişkilerinizde sarf etmemelisiniz. Evet, siz bir konuda karşınızdakini uyarmış olabilirsiniz ve karşınızdaki sizi dinlememiş, aynen olabileceğini tahmin ettiğiniz duruma düşmüş olabilir. Konu her ne olursa olsun, ”Ben demiştim” veya ”Ben söylemiştim” gibi cümleleri kullanmamınızı tavsiye ederim. Bunlar adeta bir kavgayı başlatacak tehlikeli sözlerdir. Bazı kadınlar ise cümlelerle yapmaz bunu ama gözleriyle ”ben demiştim” bakışının o itici gücünü kullanırlar. İnanın bu dururm bazen en mutlu evlilikleri bile savaş alanına çevirebilirler.
Keşke;
”Keşke” geçmişte yaptığımız bir şeyle ilgili duyduğumuz pişmanlığın en net ifadesidir. Kendimizi pozitif hissetmemiz için bu kelimeyi kullanmamız doğru olmadığı gibi, eşimizle ve ilişkimizle ilgili konularda bu kelimeyi sıklıkla dile getirmemiz sağlıklı olmayacaktır. Hele ki eşinizin değişimi mümkün olmayan dış görünüşü ile ilgili tekrarlamanın sonuçları oldukça kötüdür.
Onun Kocası Böyle Yapmıyor Ama;
Dünyaca ünlü bir aktörle de karşılaştırsanız, çevrenizdekilerin eşleriyle de karşılaştırsanız; karşılaştırma karşılaştırmadır! Ve karşınızdaki için oldukça moral ve sinir bozucu bir durumdur. Çünkü birini biriyle karşılaştırmanız demek, ona karşı memnuniyetsizliğiniz şeklinde algılanır ve ilişkiye ciddi zararlar verebilir.
Sen Beceremezsin, Ver Ben Yapayım;
Hele ki konu bir vidayı sökmek veya televizyonun kablosunu bağlamaksa… Bu cümleyi asla kullanmayın. Erkeklerin kendileriyle en çok övündüğü konulardan biri de el becerileri, tamirat işleridir. Siz de yapabiliyorsunuzdur belki, ama bu seferlik tutun kendinizi. Bırakın tamirat çantası onun olsun; siz de yatın koltuğa, uzatın ayaklarınızı!
Sen Zaten Şöylesin, Sen Böylesin;
Bir insanın kişiliğine dair konuşmak, kime yapılsa yanlış bir harekettir. Hele ki bir tartışma esnasında ”Sen zaten kötü bir adamsın” veya ”Sen çok bencilsin”gibi kişiliğe dair sert ifadeler kullanmak, ilişkinizde kolay kolay iyileşemeyecek yaralara yol açabilir. Unutmayın, eşinizin kişilik ve karakteri üzerine değil de; sizi üzen, sinirlendiren hareketleri, eylemleri üzerine konuşmanız çok daha sağlıklı olacaktır.
Ona Da Böyle Yapıyor Muydun?;
Kıskançlık, hele ki eski defterleri açtıran bir kıskançlık, ilişkiyi en olumsuz etkileyen şeylerden birisidir. Kıskançlığın aslında bir kişilik bozukluğu olduğunu hatırlayıp hala bir şeyleri sorgulamakta kendinizi durduramıyorsanız, bir de şunu düşünün: adı üstünde ‘eski’ ilişki bitmiştir ki siz bir ilişki yaşıyorsunuzdur.
Niye?;
”Niye” yerinde ve dozunda kullanıldığında çok normal bir soru ifadesidir. Ama çok sık kullanılmaya başlandığında rahatsız edici boyuta, hatta karşınızdakini çıldırtma boyutuna kadar gelebilir. “Niye bugün benimle ilgilenmiyorsun”, “Niye saçımı fark etmedin” gibi ardı ardına gelen soru cümleleri bir erkeği o ortamdan rahatlıkla kaçırabilir.
Ben Senin İçin Yapmıştım;
İyilik, fedakarlık… Tabi karşılığını gördüğünüzde daha da keyifli bir hal alır, ama temelinde bu eylemler karşılıksız olarak düşünülmelidir. Eğer karşılığını hiç göremediğiniz bir durum varsa, partnerinizi karşınıza alıp konuşmanız en doğrusu olacaktır. En yanlış olan ise ”Ben senin için yapmıştım ama…” gibi başlayan cümleler kurmak olacaktır.
Bugün Canım İstemiyor;
Yanlış yatak cümlelerinden birincisi… Elbet her zaman aynı tutkuyu ve şehveti yakalamak mümkün değil biliyoruz, biz de size sürekli istekli olun demiyoruz zaten! Ama ”Bugün canım istemiyor”, ”Çok başım ağrıyor, başka zaman” gibi yatak cümlelerinin sürekli kullanımının evliliğinizi kötü etkileyeceğini unutmayın. Çünkü cinsel sorunlar, evlilik problemlerinde en çok karşılaşılan konudur.
Aşık Olduğunuz Bir Eş; Yaşam Kalitenizi Arttırır
AŞIK OLDUĞUNUZ BİR EŞ; YAŞAM KALİTENİZİ ARTTIRIR
Son zamanlarda boşanmaların artması elbette kişileri evlilikten soğutan faktörlerdendir. Bunun dışında; bağlanmak istememeleri, rahatlığa alışmaları, beklentilerin artması, sorumluluk almaktan kaçmaları gibi sebepler de bireyleri evlilik düşüncesinden uzaklaştırmaktadır. ”Bekarlık sultanlıktır” anlayışı günden güne daha çok kendini gösterse de bugün farklı bir açıdan bacağız.
Sizce Sevdiğiniz kişi ile evlenmek hayatınıza ne kazandırır? Acaba gerçekten hayatı paylaşacak, biri karşınıza çıkmış olsa, önceki hayatınızın ne kadar eksik olduğunu düşünür müydünüz? Eşini sevenler için bu cevap ”Kesinlikle” olacaktır. Evliliğin mutluluk getireceğine inanmayıp, kendi kendine yetebileceğini düşünen mutlu bireyler, peki yaşamını paylaşacak doğru kişiyi bulduklarında, hayatta bir şeylerin onlar için farklı ve çok avantajlı olduğunun farkındalar mı?
Evet halen benim için bir avantajı yok deyip, evlilikten kaçanlardansanız bu yazıyı okumadan karar vermeyin derim. Eşini sevmek ve sevdiği kişi ile hayatını birleştirmek size neler kazandırır?
Hayat Enerjinizi Artırır;
Hiç aşık kişileri gözlemlediniz mi? İçlerinin kıpır kıpırlığı dışlarına yansır, sanki bulutların üzerinde gezercesine mutlu ve adeta Ferhat misali dağları delecek enerjiye sahip, aşamayacakları engel yokmuşçasına hayata cesur adımlarla ilerleyecek kadar cesaretlidirler. Her zaman gülecek bir sebepleri vardır. İşte doğru kişiye aşık olup, birini sevebilmek ve onunla hayatı paylaşabilmek kişiye sıra dışı bir enerji kazandıracaktır.
Hayata Daha Sakin Bir Bakış Açısı Kazanırsınız;
Hayat hepimiz için inişleri çıkışları olan bir yoldur. Stresli çalışma ortamı, hastalıklar, zorluklar hepsi biz insanlar içindir. Zaman zaman tek başımıza baş etmeye çalışsak da; bu zamanları kişinin sevdiği ile geçirmesi kadar onu olumlu etkileyen bir şey daha zannediyorum yoktur. Zor günlerinizi paylaşacak sizi ne olursa olsun, iyi günde kötü günde sevecek, destek olacak birinin varlığı eminim çoğu şeyi unutturacaktır. Günün yorgunluğunu hayat arkadaşınla atlatmak, size daha sakin ve dingin bir hayat sağlayacaktır.
En İyi İnsan modelini Yakalarsınız;
Sevmek insanın hayata bakış açısını değiştirir. İçinizdeki sizi hayata sıkı sıkı bağlayan o hissi herkesle paylaşmak istersiniz. Sevmek sevilmek sizi hayatı paylaşmaya iter. Daha sakin, olaylar karşısında daha sabırlı ve anlayışlı bir hal almanızı sağlar. Normal şartlarda belki hemen sinirleneceğiniz bir olaya artık çok da aldırmadığınızı fark edersiniz. Etrafınıza pozitif bir enerji yayar daha sevecen ve her yerde kabul edilirsiniz. Derdi olan insanlara daha çok yardım eden, hayata pozitif çözümler getiren bir insan yapar sizi birini gerçekten sevebilmek. O yüzden kendinizi sevgisizliğe mahkum etmektense, doğru insanın varlığına inanmak ve onu çok sevmek bizi daha iyi insan versiyonumuza dönüştürür.
Sorun Değil Çözüm Odaklı Olursunuz;
Tabi ki hayat her zaman pembe değil; zaman zaman sorunlar keyfinizi kaçırır sizi hayattan uzaklaştırır ve sorunun çıkış yolunu nasıl bulacağız bilemeyiz. İşte tam böyle zamanlarda yanınızda güvendiğiniz ve sizi tanıyan sevdiğiniz hayat arkadaşınız varsa bu süreci çok daha kolay atlatırsınız. Onun getireceği yeni bakış açısı ve çözüm önerileri çaresizliğinizi giderir., günlük derlerinize yarenlik yapacak birisi sizi sakinleştirecek hayata farklı pencerelerden baktıracaktır. Sorunların altında sinir krizleri geçirmek yerine, beraber sorunların üstünden bakabilirsiniz. Yani sorunlara takılıp kalmaktansa çözüm odaklı yaşamaya sevdiğiniz kişi en büyük destek olacaktır.
Yaşam Kalitenizi Arttırır;
Kişi sevdiğinde, dünyaya bambaşka bakar.Bir ilişkide ise hayata bağlılığınız da artar. Kendinize, özellikle de sağlığınıza daha çok dikkat edersiniz. Çünkü, ihtiyacı olduğunda, sevdiğinizin, hayat arkadaşınızın yanında olabilmek ve bol bol beraber vakit geçirmek istersiniz. Ayrıca, güzel gözükmek ve bakımlı olmak da gelir içinizden. Diğer taraftan, aşk ve sevgi dolu bir ilişki stres azaltıcıdır. Bunun sonucunda, stres kaynaklı kalp ve dolaşım sistemi ile ilgili kronik hastalıklara yakalanma ihtimaliniz daha düşer. Denilebilir ki seven insanlar ve hayatında birine bağlılığı olan, sorumluluğu olan insanlar kendine ve sağlıklı yaşamaya olan sorumluluğuna da ayrıca önem gösterirler. Buda kişilerin hayat kalitelerini arttırır.
Aslında aşk, sevgi, mutluluğu için de barındıran, bir ilişkinin, evliliğin avantajları saymakla bitmez ama en önemlilerini arada bir hatırlamakta fayda var. Motivasyonunuzu kaybetmeyin ve unutmayın ki doğru insanla yapılacak evlilik hayatınızın en büyük armağanı olacaktır.
Sevgiyle Kalın…
Özür Dileyin, Hatalıysanız…
ÖZÜR DİLEYİN HATALIYSANIZ…
Sadece duygusal ilişkilerimizde değil, hemen hemen insani bütün ilişkilerimizde, zaman içinde küçük yada büyük sorunlar yaşayabiliriz. İnsan yaratılışı gereği zaman zaman anlaşmazlıklar, kırgınlıklar, küskünlükler yaşayabilir. Önemli olan ise bu sorunlara çözümler bulabilmek ve bir an önce ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Kişilerin hatalarının yada sorunların sorumluluğunu üzerlerine almamaları, birbirlerine surat asarak, birbirlerini kırarak ve üzerek konuyu halletmeye çalışmaları hem ilişkilerinin, hem de kişilerin birbirlerini yıpratmasına sebep olur.
Unutmamak gerekir ki, İlişkilerimizde karşılaştığımız, bu tarz hoş olmayan sahnelerin çözümü için, ilk yapılması gereken şey empati kurmak ve karşımızdaki kişiyi anlamaya çalışmaktır. İkinci yapılacak olan ise yapılan hatayı kabul etmektir. Tabi bu kadar kolay gibi görünse de çiftler genel olarak hatalı bile olsa bunu kabul etmek istemeyebiliyorlar. Yada kendi düşünceleri karşı tarafın düşüncesinden daha baskın olabiliyor.
ilişkiyi en çok yıpratan sorunlardan biri ise; Hatalı olduğunu bile bile üste çıkma yada haklı çıkma çabasıdır. Maalesef bazen bilinçli, bazen de alışılmışlıkla kişilerin her durumda kendini savunma çabası, İlişkileri kopma noktalarına getiren gerginlikler yaşatabilir. İlişkiyi yıpratan bu durumun önüne geçebilecek ise sadece küçük bir özürdür. Tabi ”ne olacak özür dilerim olup biter” demeyin özür dilemenin de bir adabı olduğu muhakkaktır. Gönül rızası olmadan sadece, yapmak için yapmak, yada ”bak yine ben geri adım attım top benden çıktı” demek için dilenen özrün çok da faydası dokunmayacaktır. Hemen korkmayın da tabi, özür dilemek gözünüzde büyüttüğünüz kadar da zor değildir.
Nasıl Özür Dilemeliyim?
Erdemli olan her insanın eğer bir hata yaptıysa özür dilemesi en doğru olandır. Yapılan hatanın düzeltilmeye çalışması, gönüller alınması, ilişkinin ılımlı seyrine geri dönmesi açısından oldukça mühimdir. Fakat özür dilerken dikkat edilen hususlar vardır. Daha sonrasında ”Özür dilemeseydi daha iyiydi” dedirmemek için gelin beraber bakalım, nelere dikkat etmeliyiz.
Özür Dilerim Demek Zorunda Değilsiniz;
Özür dilemek için elbette bir kalıba ihtiyacınız yok. İhtiyaç olan inanmadan söylenen bir özür kelimesinden ise, Karşınızdakinin neye kırıldığını yada üzüldüğünü anladığını belli etmektir. Bunun en güzel gösterimi de aynı şeyi bir daha tekrarlamamaktır. Özür kelimesi yerinede bunu bir daha yapmayacağına dair bir açıklama yapılabilir. Örneğin olması gereken bir yerde yanında olmadığında, ”Gelmem gerekiyordu ve yanında olmadığım için buna üzüldüğünün farkındayım. Aynı hatayı bir kere daha tekrarlamamaya dikkat edeceğim seni üzmek istemem” Özür kelimelerinden çok daha manalı bir açıklamadır. Ve çok güzel bir özür şeklidir.
Özrü Kabahatinden Büyük Dedirtmeyin;
”Tamam hadi ben suçlu oluyum, özür dilerim”, ”Hadi surat asıp durma, özür dilerim, gül artık”, ya da ”Arkamdan demediğini bırakmamışsın, bilseydim yapmazdım.” gibi zoraki özürler amacına hizmet etmez. Aksine, gerilimi daha da arttırır. Bu özürler aslına bakarsanız zaten özür değil, sadece anı kurtarma çabasıdır. Anı dahi kurtarmadığı gibi ilişkiye de zarar verir. Özür sorumluluğu kabul edip durumu düzeltme adına olmalıdır.
Empati Kurun Ve uygun Zamanı Kollayın;
Kendi düşünceleriniz etrafında hayatı yaşamaya çalışırsanız, karşınızdakinin yaşanan olaylardan nasıl etkilendiğini fark edemezsiniz. Bu yüzden karşınızdakini anlamaya empati kurmaya çalışın. Karşınızdakinin sizden neden özür beklediğini anlamak, anlamaya çalışmak çok önemlidir. Bunu belirtmeniz dahi, karşınızdaki için büyük bir fark yaratacaktır. ”Bütün gün düşündüm ve neden bu kadar kızdığını anlamaya çalıştım. Sanırım, aynısı bana yapılsaydı ben de kızardım.” gibi cümleler ilişkiler için çok önemlidir. Herkes anlaşılmak için çaba gösterilmesi kendini iyi hissettir. Tam olarak neye kırıldığını , kızdığını yada üzüldüğünü anlayamasanız da bu çaba dahi arayı yumuşatacaktır.
Zamanlama da çok önemlidir. Bazı anlaşmazlıkların yada kırgınlıkların hemen çözümlenmesi gerekir. Fakat, bazı durumlarda birbirini anlamak ve durumları sindirmek zaman gerektirebilir. Bu aynı kesilen bir parmağa benzer; Yaranın iyileşmesi için kabuğun kendiliğinden düşmesi gereken zamana ihtiyacı olduğu gibi, Karakter ve duruma bağlı olarak zamanlamayı belirlemek ve gereken zaman karşı tarafa tanınması gerekir. Yada tam tersi gereğinden fazla geciktirilmemeli ki, iş işten geçtikten sonra özür dilemenin de bir anlamı yoktur. Doğru zam ise yine empatiyle anlaşılacak bir olaydır.
Özür dilemenin önemini ve ciddiyetini gösteren en önemli husus, bir daha aynı şeyleri yapmamaya dikkat etmektir. Nasıl olsa özür sorunlara çözüm getiriyor diye, tekrarlanan hatalar zamanla özrün önemini değiştirecek önemsiz hale getirecektir. Herkes hatalar yapıp özür dileyebilir, ama aynı hataları tekrarlamak kişinin de özrünün de değerini düşürür. Ayrıca karşınızdaki kişiye önem veriyorsanız ve kendinize saygı duyuyorsanız, hataları kabul edebilmek ve onların sorumluluğunu alabilmek gerekir. Konuyu bir gurur meselesi haline getirmek, çözüm değildir. Sorunlara değil çözümlere odaklanın, özür sizi küçültmez aksine eşinizin sevdiğinizin gözünde büyütür.
Sevgiyle Kalın…
Bir İlişkide Sadakatin Şartları Nelerdir?
BİR İLİŞKİDE SADAKATİN ŞARTLARI NELERDİR?
Sadakat diyince aklınıza ne geliyor? Herkesin gözünde başka bir sahne canlansa da gelin sadakatin manasına bakalım. Sadakatin kelime anlamı, en geniş şekliyle düşünürsek bağlılıktır. Yalnız sağlıklı ilişkilerde bu bağlılığın, sevgi, saygı, karşılıklı güven, hoşgörü, ölçülü aitlik ve sorumluluk çerçevesinde olmalıdır. Bu saydığımız koşullar karşılaşmadığında, maddi manevi güç kullanarak, zaaflardan yararlanarak, fırsatçılık yaparak, zor durumda kalmayı kullanarak, elde edilen bağlılıklar maalesef sadakati göstermez.Sadakat gönülden olmalı. Kişilerin gönlü yoksa sadakatlerini istedikleri zaman bozabilirler baskı ve yaptırımlar bunun önüne geçemez.
Sadakatin Şartları Nelerdir?
1- Sadakat karşılıklı, dengeli ve güvene odaklı olmalıdır; Şurası kesin güvenin olmadığı yerde sadakatten bahsetmek mümkün değildir. İlişkilerde taraflardan birinin sabretmesi ilişkinin ömrünü uzarsa bile, güven tekrar oluşturulmasını müddetçe, sadakat zayıflayacak ve ortadan kalkacaktır. Hatta bazı ilişkilerde güvensizlik kasten oluşturulup bile bile planlayarak güvenden uzaklaşıldığın da sadakat de bıçak gibi kesilmiş olur. Güvendiğimiz ve bizi aldatmayacağına inandığımız eşimizin, aldattığını fark ettiğimizde ona olan sadakatimiz anında son bulur. Belki durum düzeltilmeye çalışılır telafi edilebilir ve bağlılık devam edebilir fakat hiç bir zaman artık tam bir sadakat olmaz. O yüzden sadakatin yıkılmaması çok önemli ve dikkat edilecek hassas bir konudur.
2- Sadakat, sevgi ve saygıya dayalı olmalıdır; Unutulmamalıdır ki, sadakatin sağlanması ve sürdürülmesi için karşılıklı olarak sevgi, saygı ve emek gerekmektedir. Birbirini sevmeyen ve saygı göstermeyen, ve gerektiği yerde özveride bulunmayan çiftler arasındaki sadakat kavramı yok olmaya mahkumdur.
3- Sadakat karşılıklı olmalıdır; Tarafların birinin gösterdiği bağlılık karşı taraftan dengeli bir şekilde cevaplanmazsa, bu bağlılık sadakate çevrilmeyip hastalıklı ilişkiye kendini götürür.
4- Sadakati sağlayan eylemlerde devamlılık olmalı; bazen çiftler beli bir süre sadakatli olurlar ve bir müddet sonra sadakat ortadan kalkarsa, kişilerin birbirine bağlılıklarında biter. Sadakat ömür boyu sürecek bir eylemdir. İlişkilere başlarken kişilerin bu noktada kendilerine ve karşıdaki kişiye güven vermesi şarttır. Devamlılık sadakatte sürdüğü sürece ilişkiler daha erdemli ve yüksek kalitede olur.
5- Sadakat karşılıklı sorumluluk gerektirir; çiftler birisi sadakatli insan olmanın sorumluluğunu yerine getirmezse, yada hafife alırsa, diğer tarafın sadakat duyguları tahribata uğrar. Çiftler birbirinin özgürlük sınırlarına ve kişisel alanlarına saygılı olmalıdır. Tabi sadakatte karşılıklı sorumluluk her zaman eşit değil adaletli olmalıdır.
Günümüzde, evliliklerin çoğunun boşanma ile sonuçlandığını düşündüğümüzde, Evlilik hayatında, sadakatli olmanın, ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkar. Bir evliliğin en çok ihtiyaç duyduğu gıda sadakatle beslenmektir. Esler karşılıklı olarak, ailenin toplum yapısı ve düzeni içerisindeki yeri ve önemi çok iyi düşünülerek sadakate sürekli dikkat etmelidirler.
Huzurlu ve sadakatli yuvalar temennisiyle…
Sevgiyle Kalın…
Evlilik Dersinden Sınıfta Kalmamak İçin 5 İpucu
EVLİLİK DERSİNDEN SINIFTA KALMAMAK İÇİN 5 İPUCU
Evlilikte eşinizle olan ilişkiniz kimseyle olan ilişkilerinize benzemez. İş arkadaşınız ile sorunlar yaşadığınız da mesafeli durmak çözüm olabilir. En yakın arkadaşınız dahi olsa, belli bir süre görüşmeyip olaylardan uzaklaşmayı tercih edebilirsiniz. Fakat konu aile özellikle de eş ise kapıyı kapatıp gitmek, mesafe koymak, konuşmalardan kaçmak sorunu çözmekten çok sorunu çıkmaza sokabilir. Bu yüzden evlilik de eşler arası uyum ve ilişkiler çok önemlidir.
Evliliği bir okul gibi düşünürsek ; Kimse evlilik okulunda sınıfta kalmak istemez elbette. Bütün notları çok iyi olmasa da birbirini dengelemeli en azından. Zaman zamanda evlilik okuldaki dersler masaya yatırılıp, kırık olanlara gayret gösterilmeli. iyi olanlar ise pekiştirilmeli.
Elbette evliliklerde ufak tefek sorunlar olabilir, bu hayatın sonu olmadığı gibi büyüklerin dediği gibi ” evliliğin tuzu biberidir” Evlilik okulunun derslerinde nelere dikkat etmemiz bizi daha başarılı yapar, bir kaç ip ucu sanırım işimize yarayacaktır.
1- Her Evde Huzursuzluk Olur
İnsan doğası gereği sanki sadece kendi evliliğinde huzursuzluklar olduğunu düşünür. Oysaki her evde huzursuzluk vardır. Kimsenin hayatıyla kıyaslamaya girmeden, sorunların normal olduğunu ve çözümsüz hiç bir sorun olmadığı bilince ile davranıldığında sorun olarak gördüklerimizin üsttesin den gelmek mümkündür. Bazen unutmak yada yapılan hataları silmek gerekir. Hoşgörü bir evlilikte olmazsa olmazlardan gibidir. ”Eşinize karşı kötülükleri yazan bir kalem olmaktansa, hoşgörüyle silen bir silgi olmayı tercih edin”.
2- Sevginizi Daha Sık Sevginizi Gösterin
Biz sevdiklerimiz yanımızdan hiç gitmeyecek sanırız. Oysaki sabah evden işe çıkan eşinizin akşam geri dönme garantisi var mı? yada sabah işe gitmek için evinizden çıktığınızda, geri döndüğünüzde eşinizi sağ sağlim bulacağınızın garantisi var mı? Bunun hiç bir zaman hayatta garantisi yok. O yüzden sevdiklerinizin kıymetini yanınızdayken bilin. Eşinize sevginizi her fırsatta gösterin. Daha sık ”Seni Seviyorum” diyin mesela. ”Sevgi öğrenilen bir duygudur. Kişi rabbini sevmeyi öğrendiği gibi sevdiklerini sevmeyi ve sevgisini göstermeyi de öğrenebilir.” Anı yaşayın ve geçmişi bırakın geleceği ise bilmiyoruz kaygıyı da bir köşeye atın hemen şuan; Eşinize Sevdiğinizi söyleyin.
3- Küçük Sorunları Büyütmeyin
Aslına bakarsanız; Evlilikler büyük sorunlardan da tabi bitiyor fakat evlilikleri en çok küçük sorunlar bitiriyor. Bazen en ufak hareketlerden manalar çıkarmak, bazen beklentisine cevap bulamamalar açık konuşulsa çözülecek konular büyüyüp büyük meseleler haline gelebiliyor. Bu küçücük olan sorunlar, zamanla eşleri ümitsizliğe sürükleyen kocaman sorunlar oluveriyor. Sorunlarınızı karşılıklı iletişim yolu ile çözmeyi deneyin, içinizde büyümesine izin vermeyin. İzin verirseniz bunlar kine, nefrete dönüşecektir. Siz sevgiye dönüştürün ve yok edin.
4- Eşiniz Sizin Hizmetliniz Değil
Unutmayın ki; Biriyle hayat birleştirmek demek karşınızdaki kişinin, ister erkek, ister kadın sizin her istediğiniz yapmak durumunda değildir. Eşiniz sizin hizmetliniz değil yol arkadaşınız hayat arkadaşınızdır. Elbette zorluklar ile karşılaşıldığında nasıl ki yeminler edilip ”İyi günde, Kötü günde” diye sözler verildiği gibi birbirinizi desteklemelisiniz. Fakat bu yaptırımla, emrivaki ile değil sevgiyle olursa güzel olandır. hele ki gereksiz beklentiler karşınızdakini bıktırır. Sizi ise yıpratır. Yapacağınız en doğru şey hayat arkadaşınıza makul olmaktır.
5- Gereksiz Sorgu Sualle Eşinizi Boğmayın
Her şeyin aşırısı kötüdür. Kıskançlık ve sorular sormak , eşinizin yaptıkları ile ilgili, alakalı olduğunuzu göstermek için ise normaldir. Fakat bunun bazen hastalık derecesinde sorgu sual ve tenkitleri ise evliliğinize ciddi zarar verecek aşırılıklardır. Eşinizin özgürlüğüne fazla müdahale etmeyin.Yada her kelimenin üzerinde saatlerce düşünmeyin bunlar eşinizi yıprattığı gibi sizinde ruh sağlığınızda ciddi hasarlar açacaktır. Güvenmediği veya güvenilmediği bir ilişkiyi sürdürmek her iki taraf için de zor olandır. İlişkinizi bu duruma taşımayın. Eşiniz sizin eşiniz olsa da, her şeyden önemlisi bir bireydir. Onun kişilik haklarına saygılı olmanız aradaki sevginin bitmemesi için oldukça önemlidir.
Evlilik Okulu; Bu okulu bitirmek ömür boyu sürdürmek özellikle son yıllarda boşanma olayları bu kadar arttıktan sonra, çok kolay değildir. Fakat unutmamak gereken güzel olan her şey emek ister. Evlilik okulu sizin için cennet bahçelerinden bahçelere dönüşeceği gibi , hiç gitmek istemediğiniz ayaklarınızın geri geri gittiği bir mecburiyete de dönüşebilir.
Evlilik okulunuzun kaçıncı senesinde olursanız olun, notlarınızı yükseltmek ve ömür boyu birliktelikle bitirmek için hiç bir zaman geç değildir. ” Sevgi her şeyin ilacıdır.” Eşinizi sevmeyi ve bunu ona göstermeyi öğrenmek mutlu bir ömür için çok zor olmasa gerek…
Sevgiyle Kalın…
Eşinizle ”Evlenince Değişir” Diye Mi? Evlendiniz…
EŞİNİZLE ”EVLENİNCE DEĞİŞİR” DİYE Mİ? EVLENDİNİZ…
Evlilik çok ciddi bir karardır. Kişiler evlenmeden çocukluk, ergenlik, ilk gençlik yıllarını aileleriyle yaşasalar da ömürlerinin uzun bir bölümünü seçmiş oldukları hayat arkadaşlarıyla geçireceklerdir. Hayat arkadaşlarını seçerken çok dikkat etmeleri gereken hususlar vardır. Bunların başında da kendi öz değerleri ve hedefleri gelmektedir. Eğer bir kişi ile hayatı paylaşacaksanız, onunla hayata aynı gözlerle bakmak, karşınızdaki kişinin hedefleri, hayattan beklentileri, hayattaki değer yargılarını bilip aynı yöne mi gidiyorsunuz görmek çok önemlidir.
Kişiler başlarda ”Para benim için önemli değil’‘ der fakat; Kazandığınız para ile daha iyi yaşamak, hayat standartlarınızı yükseltmeyi mi hedefleyeceksiniz?, yoksa o kazancı hayır yollarına mı sarf edeceksiniz? Bu bakış sizi ”Para benim için önemli değil” bakışından bambaşka yere taşıdığı gibi ilişkinize bakış açınızı da değiştirecektir.
Aile olmanın en önemli faktörlerinden biri ise çocuk sahibi olmak. Peki ya çocuğunuzu yetiştirme tarzınız nasıl olacak kendi değerlerinize uygun mu olacak yoksa çatışılan değer yargılarıyla mı? çocuğunuz büyüyecek. Çocuğunuza nasıl bir eğitim vereceksiniz?
Evlilik her ne kadar iki kişi arasında olsa da evlilik aynı zamanda sosyalliği olan bir kurumdur. Sosyal hayattınız da kimlerle nasıl bir ilişki içinde olacaksınız? Bunlar iyi bir evliliği yürütmek için aslında temel prensiplerdir.
Gerçekten Evlenince düzelir mi?
Şöyle bir düşünelim; Hayatta idealleriniz var, Gönül verdiğiniz bağlarınız var, fakat sizin uğruna hayatınız bile vereceğiniz hedeflerinize, değerlerinize eşiniz kulak bile asmıyor. Her biri size farklı ilhamlar veren, size bambaşka kapıları açtığına inandığınız büyük heyecanla, okuduğunuz bir kitabı eşiniz dinlerken bile uyukluyorsa, simdi kendinize tekrar sorun; Sevgi değil, saygı bile kalır mı?
Bu yüzden; ”Evlenince değişir” demeyin. Evlenince değişeceğine dair bir garantiniz var mı? Aksine evlenince yani aynı evi paylaşmaya başlayınca başka sıkıntılar, birbirlerine alışma dönemleri, büyük bir aile olma dönemi inanın , değer yargıları ve ideallerine aynı olmayan çiftlerde çok daha yıpratıcı geçecektir. Evlenince düzelme yerine, evlenince istemedikleriniz katlanarak size geri dönecektir. Lütfen kendinizi şuan taktığınız pembe çerçevelerle kandırmayın. Kısa sürede pembe çerçeveler çıkacaktır.
Evlenmeye Doğru Karar Verdiğimi Nasıl Anlarım?
Kişiler aşkın kendilerine verdiği heyecandan dolayı, her ne kadar içlerini huzursuz eden bir şeylerin varlığını hissetseler de bunu kötüye yormak istemezler. Hatta çoğu zaman görmek istemezler. Böyle durumlar da sözüne ve fikirlerine güvendiğiniz bir büyüğünüzün tecrübelerinden yararlanmak da fayda vardır. Sizin fark edemediğinizi sizin dışınız da 3. bir göz fark edebilir. Birbirinizle dışarıdan bakınca ne kadar uyumlu ve denk bir çiftsiniz daha net görebilir.
”Evlilik Öncesi Koçluk” Son dönemler de boşanma olaylarının artması ile, çiftler tedbirlerini önceden almak, gerçekten doğru karar verip vermediklerini irdelemek ve evlilikten ne bekleyip, ne istediklerinin farkına varmak amaçlı objektif bir göz ile ilişkilerini değerlendirme tercih ettikleri bir sistemdir.
Kişilik Uyumunu da Arka Plana Atmayın
Her ne kadar değer yargıları ve idealler, fikirler önemlidir desek de; Bunlar en önemli noktadır, fakat tek önemli nokta değildir. Bu noktada özellikle bir fikir grubunun içinde olan ve idealleri yolunda yaşayan kişilerin çokça düştüğü bir hata vardır, oda İyisine kötüsüne bakmadan, sırf aynı fikirleri paylaştığı için uyumsuz biriyle evlenmek. Sadece fikir birliğini önemseyip kişilik uyumunu yok saymak gibi bir hataya düşmeyin. Fikirleri size uyanlar içinde karakteri de size uyan bir kişiyi mutlaka bulursunuz.
Sevgiyle Kalın…
Evliliğimde Bir Uzmandan Yardım Almalı mıyım?
EVLİLİĞİMDE BİR UZMANDAN
YARDIM ALMALI MIYIM?
Çok iyi giden evliliklerde bile zaman zaman iniş çıkışlar yaşanabilir. Fakat burada sorun olan inişlerin çıkışlardan daha fazla olmasıdır. İlişkide iniş süreçlerinde hemen toparlanmaya gidilmediği ve eşler arasındaki dargınlık ve kırgınlıklar uzadığında, bu kırgınlıklar zamanla, karşılıklı olarak, yerini öfkeye bırakabilir. Biriken öfke de; gerekli, gereksiz kavga olarak kendini gösterir. Bunun bir adım daha ilerisi ise kavgaların sıklaşması, hatta en ufak tartışmalarda bile seslerin yükselmesi, asabi ve hakarete varan tavırlara eşleri sürükler. Artık eşler geçmişe baktıklarında o eski ilk tanıştıklarında ki nazikliği ve anlayışı göremez olurlar. Hatta ”Daha ne kadar böyle gidebilir ki?”, ” İlişkimiz sona mı yaklaşıyor?”, ”Boşanmak en iyi çare mi acaba?” gibi sorular sormaya başlarlar.Bu sorular artık kafanızı daha çok meşgul etmeye başladığında, yapmanız gereken; Biraz durup düşünmek… sonuç itibariyle elbette sorunlu bir ilişki devam etmez, bir yerde kopar. Fakat ilişkinizde yeni tanıştığınız dönemlere, tekrar dönmek mümkün olsaydı, yani bugün içinde bulunduğunuz sorunlar, artık sizin için sorun olmasaydı; Yine evliliğinizi yada ilişkinizi sonlandırır mıydınız? Böyle bir hal içindeyseniz bir uzmandan profesyonel yardım almanın, tam zamanıdır, diyebilirim. ”Her filmin sonu mutlu bitebilir, sevgi her zaman kazanabilir. Yeter ki siz yürekten kararlı bir şekilde isteyin” .
İlişki Koçundan alacağınız yardımla, ilişkinizin gerçekten hangi konumda olduğuyla çok daha net yüzleşe bilir, Sorunun nedenlerini fark edebilir ve gerekli çözüm noktalarına ulaşabilirsiniz. Bezen kendimiz olayların içindeyken çok da objektif bakamaya biliriz, Fakat sizi yargılamayan ve yönlendirmeyen tamamen tarafsız olan bir uzmanın, size yönelteceği doğru sorularla ilişkinizin asıl sorun kaynağına ulaşabilirsiniz. İlişki Koçunuzun yol arkadaşlığı ile, Sorunlarınıza, geçici çözümler yerine, kökten çözümleri yine kendi içinizde bulabilme yollarını keşfedersiniz. İlişkilerinizde son için, ani karar vermeden, ilişki koçundan yardım alabilirsiniz. Tabi ki en ufak tartışmanın ardından da soluğu ilişki koçunda almak zorunda da değilsiniz. ”Peki ama ilişkimde ne zaman bir destek almalıyım bunu nasıl ayırt edebilirim?” Bu gün bu sorunun cevabını bulmaya çalışalım. Öncelikle her ilişkide türlü türlü nedenlerden ötürü başvuruluyor olsa da profesyonel desteğe ihtiyacınız olduğunu genel de şu tarz sorunlar yaşıyorsanız karar verebilirsiniz.
Kavgalar Sürekli Oluyor ve Yüksek Sesle Hakaretler varsa;
Bize öğretilen, çocukluğumuzdan beri, bir şey vardır. ”Bir evlilikte kavga o evliliğin tuzu biberidir” Evet, genel olarak doğrudur.Tabi ki tartışabilirsiniz,bir ilişkide ”kavga” olmazsa olmazlardandır. Fakat konuşmaktan çok tartışıyorsanız, birbirinize artık tahammül edemiyor , her gördüğünüz de öfkeleniyor ve kavga etme potansiyeli içine giriyorsanız, beraberken kendinizi her daim gergin hissediyorsanız; İşte bu aşama da durup ciddi ciddi düşünmeniz gerekiyor. Karşınızdaki kişiye bağırmak bile sizi rahatlatmıyor ise ”ilişki koçuna’‘ ihtiyacınız var demektir.
Aynı Evde Ama Hiç Konuşmuyorsanız;
Genelde öfke hali , yüksek sesli tartışmalar olarak kendini gösterir. Fakat bazen de; kendini sessizliğe ve diyalog kurmamaya bırakabilir. Bu kimileri için, akılda kalıcı ve ”soğuk” bir intikam şeklidir,hatta bazen susmak ve zamana bırakmak iyidir de. Fakat uzun vadede ilişkide kalıcı ve yıpratıcı etkiler bırakır. Unutmayın ki sağlıklı bir ilişki için, eşlerin iletişim kurabilmeleri çok önemli bir unsurdur. Tam olarak anlaşamadığınız noktalarla ilgili, oturup medeni bir şekilde konuşmanız şarttır. Maalesef bu yapılmadığı taktirde, sessizlik giderek derinleşecek ve ilişkinizde giderilmesi zor çatlaklara sebebiyet verecektir. Sessizliğinizin bir şekilde bozulması gerekiyor. Unutmayın siz hayatta kendiniz den başka kimseyi değiştiremezsiniz. Ve bir şekilde bu konuşmama yemini bozulmalı… Bu yüzden; Yol arkadaşınız, ilişki koçu ile yapacağınız,çalışmalar da; Kendinizi rahat hissedip ve doğru ifade edebilmeniz, duygularınızı samimiyetle aktarabilmenin yolunu yeniden keşfedeceksiniz.
Aranızdaki Güven Bitti ise;
Hiç şüphe yok ki Güven, bir ilişkinin ”temelidir”. Güvenin olmadığı bir ilişkide; kıskançlıklar, karşılıklı şüpheler ve beyninizdeki film senaryoları peşinizi bırakmaz. İlişkinizi güvensizlik içinde elbette devam ettiremezsiniz. Ne kendinizi nede ilişkinizi bu güvensizliğe mahkum etmek zorunda değilsiniz. İlişki Koçunuz; bu güvensizliklerin ve kaygıların altında yatan nedenleri fark edebilmenizi, görebilmenizi kolaylaştıracak, sorunun ”köküne” inmenizi sağlayacaktır.
Eşinize Kininizi Atlatamıyorsanız;
Eşiniz sizi kırdığı herhangi bir konuda onu bir türlü affedemiyor, bunu size nasıl yaptığı konusunda sürekli yada aklınıza her geldiğinde ilk günkü gibi öfkeleniyor olabilirsiniz. Hatta Bu kini içinizden atamamanız, muhtemelen cinsel yaşamınızda da ”olumsuz” yönde etkilemesi muhtemeldir. Buda eşler arasında bağlılığın kaybedilmesi noktasın da en tehlikeli sonuçlardan biridir.. Bazen affedebilmeyi öğrenmek gereklidir fakat affedilemeyecek şeyler de vardır. Bunun kararına ilişki koçunuzun yardımıyla daha iyi varabilirsiniz.
Unutmayın insanlar hayata mutlu olmak için gelirler, Mutlu ve huzurlu olmak için evlenirler. Evliliğinizde bu huzuru yeniden yakalamak için, yardım almaktan çekinmeyin. Bazı yaralarınızı kendiniz sarabilirsiniz, fakat bazılarına ise dışarıdan müdahale şarttır.
Sevinç Karakaya
DevamıEvliliklerde Sonu Hazırlayan Beklentiler
EVLİLİKLERDE SONU HAZIRLAYAN BEKLENTİLER
Belki de Evliliklerdeki ilişkilerin sonunu hazırlayan en büyük neden yanlış beklentilerdir. Tabi ki çift olmanın, eş olmanın getirdiği doğal beklentiler ve sorumluluklar vardır ama tehlike sinyalleri çalan beklentiler dediğimiz gerçekleşmesi olanaksız, insan yaratılışına, fıtratına uygun olmayan beklentiler devreye girdiğinde ilişki o bağlılık, sevgi enerjisini kaybeder ve düzelmesi çok zor bir alışveriş, bir pazarlık çekişmesine dönüşür.
“Evliliklerin sonunu hazırlayan beklentiler’den” bahsedersek; Evet gerçekleşmesi imkansız, Evliliğin sonunu hazırlayan beklentiler bir ilişkiyi uyanması imkansız gibi görünen bir kabusa çevirebileceği gibi duygusal olarak yıpranmanıza ve hayal kırıklığına uğramanıza neden olur.
Evliliklerin sonunu hazırlayan beklentiler nedir? derseniz. Şöyle sıralayabiliriz:
*Eşinizin hayatındaki her şeyi olmayı beklemek, hayatınızı tamamlamasını istemek
Bu en sık karşılan en imkansız,yaralayıcı ve yıpratıcı beklenti türüdür. Çok fazla yapılan bir yanlış vardır; Evlilikler ile kurulan ilişkiler birbirine adanmak olarak görülebilir ve bunu karşı taraftan talep eden insanlar ne yazık ki üzülmeye ve hayal kırıklığına uğramaya mahkumdur. Sağlıklı ve huzurlu bir ilişkide kimse kimsenin her şeyi olamaz. Aslına ilişkileri gerçek kılan ve olması gereken; her şeyi kendisinde bulabilmiş insanların birbirleri ile birlikte olmayı tercih etmeleridir. Maalesef bir elmanın yarısı olmalıyız fikri, bir şehir efsanesidir. Hayatta sizi en çok seven insanın bile sizin duygusal ihtiyaçlarınızın tamamını karşılamasına imkan yoktur. İhtiyacınız olan her şey kendi içinizde mevcuttur ve bunu ortaya çıkarmak sizin sorumluluğunuzdur.
Size tavsiyem; Bunu dışarılar da aramak yerine, eşinize kaldıramayacağı roller yüklemek yerine, kendi kaynaklarınıza dönüp iç huzurunuzu yeniden kendinizin elde etme yöntemlerini bulmanızı öneririm.
*Eşinizin zihninizi okumasını beklemek
Siz istediğiniz kadar ima etmeye çalışsanız da yada biraz imanın ötesinde hal ve hareketlerinizi de işin içine katarak belli etmeye çalışırsanız çalışın, kimse siz; açıkça belirtmediğiniz sürece ne düşündüğünüzü ve ne beklediğinizi anlayamaz ve tabi ki anlamak zorunda da değildir.Eşinizden siz söylemeden ihtiyaçlarınızı anlamasını ve buna karşılamasını istemek, sizi hem sonuçsuz bir bekleyişe iter, hem de karşı tarafa çok açık yapılan bir haksızlıktır. Unutulmaması gerekir ki her yetişkin birey gibi sizinde, istek ve ihtiyaçlarınızı uygun bir dille anlatabilmek elbette ki kişisel sorumluluğunuzdur. Bazı kurmaca oyunlar, kapris ve sessiz kalmak gibi yollarla istediklerine ulaşabilen çok az insan vardır.
Size tavsiyem; Ya ne istediğinizi düzgün ve anlaşılır bir biçimde dile getirin ya da isteklerinize ulaşamamayı göze alın ki hayal kırıklığına uğramayın. İletişim sorunlarınız ve kendinizi sonu kavgaya varmayacak şekilde ifade edebilmek için bir uzmandan yardım alabilirsiniz.
* Eşinizin sizi mutlu etmesini beklemek
Aklımızdan hiç çıkarmamamız gereken bir gerçek vardır hayatta ”Kendi kendine mutlu olamayan birini hiç kimse mutlu edemez”. Mutlu olmayı ilişkinizden ve Eşiniz den beklememeli mutlu olmak için neler yapmanız gerektiğini belirlemelisiniz. Mutlu olmak çevresel değil, içsel bir durumdur. Sizi sizden başka kimse mutlu da mutsuz da edemez.Mutluluğunuzun sorumluluğunu eşinizin sırtına yıkmak, mutsuzluklarınız dan devamlı eşinizi sorumlu tutmak ,asla sizi mutlu bir hayata kavuşturmayacaktır.
Size tavsiyem; Kendi iç kaynaklarınızın ve yaratılış harikalıklarınızın farkına varın. Kendinizin fazlasıyla değerli ve önemli olduğunuzu kendinize ilk önce kendinize hissettirin. Göreceksiniz kendinizi sevdiğinizde ve kendinizle mutlu olmayı başardığınızda , hayat artık her köşesinden size mutluluk olarak gülümseyecek.
* Eşinizin değişmesini beklemek
Sanırım sizde çok duymuşsunuzdur ” Evlenince değişir,düzelir. Evlenince değişilmez kişiler aynıdır fakat değişime zorlanır. Sevdiği aşık olduğu eşini unutup olmasını istediğimiz eşi oluşturmaya çalışırız”En eski öğreti olsa dahi çiftlerin en kavrayamadığı durum birbirlerini değiştirebileceklerini sanmalarıdır. Birini olduğu gibi sevip, kabul edip sonra da değişmesini beklemek insanların birbirlerine yaptığı en büyük duygusal şantajdır. Herkes kendine özgü özelliklere sahip ve birbirinden farklıdır, ilişki kurmak bu farklılıklarla birbirini sevebilmek , farklılıklarda kendini bulabilmektir, sevebilmek ve kabul etmektir.
Size tavsiyem; Değiştirmek isteyecek kadar özelliklerine saygı duymadığınız insanlarla olmayın, evlenmeyin ya da kimsenin kişiliğini değiştirmeye çalışmayın. Unutmayın ki siz bu hayatta sadece kendinizi değiştirebilirsiniz; siz bakış açınızı değiştirdiğinizde her şey yeni bakış açınıza göre tekrar şekillenecektir.
*Eşinizle doğru iletişim kurmayı başaramadan sizi tam manasıyla tatmin eden bir ilişki yaşamayı beklemek
Evliliğinizde doğru iletişim kurabilmek, ilişkinin ömrünü belirler. Bir sorunla yüz yüze gelindiğinde, herkesin kendi fikrini dile getirme hakkı olduğunu kabul etmeli ve farklı görüşleri, farklı yaklaşımları anlamaya çalışmalısınız. Eşinizi sizden farklı düşündüğü için suçlamamalı, yargılamamalısınız. Bir denge kurmak için, ortak bir çözümde buluşabilmek için iletişim kurmalısınız.
Size tavsiyem; Doğru iletişim için kendinize şu soruları sorabilirsiniz.
*Empati kurmayı deneyin; ”Aynı durumda bana nasıl davranılmasını isterim?”
*Hiç bir zaman nezaketinizi ve saygınızı yitirmeyin; ”Duygularımı sakin ve saygılı bir şekilde nasıl anlatırım?”
*Bilinç altınıza sorun; ” Çözüm için ne yapmalıyım?”
Bu soruların cevabını bulun ve sakin kendinizi huzurlu hissettiğiniz bir anda, ” Evliliğiniz de bu sorunlar olmasaydı, nasıl bir evliliğiniz olurdu”. Hayalinizde resmedin , canlandırın ve sonrada sanki gerçekten öyle olmuş gibi sizi yaratana teşekkür edin . Her gün bu kısa olumlamayı tekrarladığınız da göreceksiniz hayatınızda çok şey farklılaşacak.
Daha dingin ve huzurlu İlişkiler dilerim.
Sevinç Karakaya
Evlenmeyip Yalnız Olanlar Neyi Bekliyor?
EVLENMEYİP YALNIZ
OLANLAR NEYİ BEKLİYOR?
Ne kadar çok duyar olduk ”Elektrik alamıyorum” , ”Ruh eşim değil”. Belki evlilik korkusu belki de gerçekten aradığını bulamama; günümüz insanlarını evlilikten uzaklaştırıyor ve evlenecek kişiyi bulamadıklarından şikayet edip, yalnızlığı tercih ediyorlar. Elbette ruh halimiz de iniş çıkışlar yaşaya biliriz hatta yanlış tercih olan ve sonu hüsranla biten başlangıçlarımız da olmuş olabilir. Fakat bu sanki bizin değişmeyen yazımız gibi davranmak ve bunu bir kısır döngü haline getirmemek gerekir. Bizi yalnızlığa iten bazı beklentilerimiz vardır. Yalnızlığı tercih edenler kendini buna mahkum etmeden önce bu beklentilerini bir kez daha gözden geçirmelerini tavsiye ederim.
”Nedir bizi evlilik fikrinden uzaklaştıran ve yalnızlığı seçmeye iten beklentiler? ;”
*Hayalimizdeki Prens veya Prensesi Beklemek;
Tabi ki herkes kafasında hayal edip resmettiği, belli beklentileri, kriterleri yüklediği prens/prenses ile evlenmek ister. Fakat gerçek hayatta hayallerimiz de aradığımız özellikleri birebir karşılayacak birini bulmak neredeyse imkansızdır. İlla da ben bu özelliklerin hepsini bulmak istiyorum deyip ve bunu kendine bir saplantı haline getiren kişiler, kendilerini yalnızlığa mahkum ediyorlar. Tabi ki evlilik kararını vermek son derece önemlidir, fakat detaylar da çok vakit geçirip, içinden çıkamamak evleneceğiniz kişiyi ıskalamanıza sebep olabilir. Evleneceğimiz kişi ile ilgili karar verirken küçük detaylar yerine bize genelde hissettirdiklerine ve hayatımızda bize ne katacağına bakmalıyız.
*Efsanevi Bir Kahraman Beklemek;
Sevgi aşk elbette ki emek ister. Karşınızdaki kişinin; sadece eş seçimin de değil, normal dostluk, arkadaşlık ilişkilerinizde de sevgisini; sizin için yaptıkları ile ölçülebilirsiniz ama sürekli karşı taraftan bir şeyler bekleyen kişi olmak, yalnız kalmanıza neden olur. Genel sosyal ilişkilerimiz de olduğu gibi eş seçiminde de karşımızda ki kişi ile İlişkimiz, alma ve verme dengesi olmadığı sürece mutlu son getirmeyeceği kesindir. Sürekli karşı tarafın ilişki için bir şeyler yapmasını, size olan sevgisini ispat etmesini, sizin için kahramanlıklar yapmasını, beklemek çok da uygun bir davranış değildir.
*Dış Görünüşe Takılmak;
İstediğiniz fiziksel özelliklere sahip olmaması, kişinin ideal eş olamayacağı anlamına gelmez. Karşınıza çıkan eş adaylarını öncelikli olarak dış görünümleriyle değerlendirmek , onları tanıma adına iletişim kurmamak ve bir şans vermemek; yalnızlığınızın en acı nedeni olabilir. Karşımızda ki kişiyi, bir bütün olarak değerlendirmek gerekir. Unutulmamalı ki sadece fiziksel olarak beğenilen biriyle uzun vadeli bir ilişki olan evliliğe başlamak çok büyük hata olur.
*Başka Seçeneğim Kalmadı Korkusu;
Kendinizi bazen kendi oluşturduğunuz, çaresizliğinize öğle inandırırsınız ki; karşınıza çıkan kişileri son şansınız gibi değerlendirirsiniz. Ve tabi ki bu çaresizlik durumu karşınızda ki kişi tarafından oldukça itici bulunur. Çünkü bu çaresizlik düşüncesine sahip kişilerin özelliklerine bakıldığın da; en belirgin olanları ısrarcılık, karşı tarafın üzerine aşırı düşme ve her konuda ona teslim olma halidir. Bütün bu özellikler karşı tarafa sıkıcı gelir ve baskı yaratır. Elbette ki, hiç kimse birinin son şansı olmak istemez, herkes kendisine güvenen, onsuz da var olabilen kişilere değer verir ve sevmeye layık bulur.
*Yanlış Tiplere Takılıp Kalmak;
Unutmamak gerekir ki bu güne kadar yaşadığınız hayat size bu gününüzü getirdi. O yüzden devamlı aynı tip kişileri eş adayı olarak değerlendirmek, hem yalnızlığımızın hem de hayal kırıklıklarının en önemli nedenidir. İnsanlar yaşadıkları ilişkilerden ders alarak hayatlarına devam etmeli ve bir sonraki ilişkilerini öyle şekillendirmelidir. Sürekli aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek baştan hayal kırıklığını kabul etmek demektir.
Evlilik öncesi yaşadığınız sorunlarda; Karar veremiyor yada verdiğiniz kararın doğrularıyla alakalı kafanız da soru işaretleri var ise, bir sonuca varamıyorsanız. Sağlıklı bir şekilde ilişkinizin ilerlemesi noktasında bize başvurabilirsiniz.Sevgiyle kalın…
Sevinç Karakaya
Evlilik ilişkisinin Diğer Sosyal İlişkilerden Farkı Nedir?
EVLİLİK İLİŞKİSİNİN DİĞER SOSYAL İLİŞKİLERDEN FARKI NEDİR
Evlilikteki eşimizle iletişimiz ve diğer sosyal ilişkilerdeki iletişimimiz çok farklıdır. Evlilik insan yaşamında sonradan eklenmiş bir ilişki şekli olsa da diğer ilişkilerini de etkileyen bir ilişki şeklidir. Evlilik insan için yeni bir dönem teşkil eder. Ve bu yeni dönemle beraber kişiler farklı iletişim dillerini keşfeder. Bu dönemde oldukça önemlidir. Çünkü Bu dönemde yapılan iletişim ve davranış hataları ilişkiyi çok olumsuz noktalara götürebilmektedir.Götürebileceği olumsuz noktaların sonuçları ise kişye diğer sosyal ilişkilerinden çok daha fazla ve kalıcı zararlar verebilir.
Eşlerin ilişkilerinin kendine özgü bir sistemdir ve yetişkin hayatın en zor ve karmaşık süreçlerinden biridir. Hatta denilebilir ki her Evlilikteki ilişki biçimi de farklıdır, bunlar çok birbirine benzer değillerdir. Her ne kadar farklılıklar olsa da; eşler arasındaki olan ilişkileri diğer toplumsal ilişkilerden ayıran bütün evliliklerde bazı ortak özellikler vardır.
Eşimizle olan ilişkimizi hayatımızdaki diğer kişilerden ayıran özellikler nelerdir ?
*Evlilikte ilişkiler tercihe bağlıdır
Kesinlikle öncelikle başlamasından tutun sonuna kadar zorunlu değil, isteğe bağlı yürütülmesi gereken bir ilişkidir. Yürütülmesinde de her iki tarafında muhakkak aynı çabayı göstermesi gerekir.
*Evlilikte ilişkiler esneye bilir
Ve bu ilişkinin sorunsuz ve sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için elbette belli özellikleri olmalı fakat bunun yanın da zamanla gelişebilecek yeni durumlara çözümler ürete bilemek için de bir esnekliğe sahip olmalıdır.
*Evlilikte ilişkiler ortak gelecek planlıdır
Evlilikteki ilişkiler söz konusu olduğunda her iki kişinin geçmişi, bugünü ve yarını vardır. Ve kişi geçmişte yaşadığı hikayeler ve bilinç altıyla geleceğe köprü kurar. İlişkinin şuan da sağlıklı olması için eşlerin ortak bir gelecek için planlar kurması çok önemlidir.
*Evlilikte ilişkilerin sağlığı için her konuda konuşula bilmelidir
Evlilik bu güne kadar iki farklı hayattı yaşamış ve iki farklı dünya görüşüne sahip iki kişinin, bakış açısı ve geçmişlerinin birleşimi olduğu için, muhakkak her konu üzerinde konuşulmalıdır. Ve bu konularda anlaşmaya varmak çok önemlidir.
*Evlilikte ilişkiler iki taraf içinde alıcı-verici dengesinde olmalıdır
Evliliklerdeki ilişkilerde kişiler eşinin gereksinimlerini göz önüne almaları ve birbirlerine destek olmaları çok önemlidir. Her iki tarafta hem alıcı hem de verici olmalıdır. Buradaki akışın dengede olması çok önemlidir. İlişkilerde tek tarafın verici olması dengeleri bozan bir durumdur, belli bir süre sonra yıkımlara sebep olur.
*Evlilikte ilişkiler karşılıklı bireyselliğe saygıyla yürür.
Evliliklerdeki ilişkilerde kişilerin bireyselliğe değer vermesi çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki eşler birbirinden farklı bireylerdir, birbirlerinin uzantısı veya kopyası değillerdir. Birbirlerinin kişisel haklarına saygı göstermelidirler. Eşlerde iki tarafında bireyselliğine destek verilirse daha sağlıklı ve saygı çerçevesinde ilişkileri ilerleyebilir.
*Evlilikte bireyler ilişkilerinin sınırlarını çizmelidir.
Evlilikte bireylerin ilişkilerine sınırlamalar getirmesi çok önemlidir. Bu sınırlar ilişkinin korunmasını, ilişkinin mahremiyetini ve sağlıklı bir şekilde ilerlemesini sağlar. Bu sınırların belirlenmediği taktirde bireyler kendi aile yakınlarından ve çevrelerinden müdahaleye maruz kalabilirler. Ve zamala bunlar ilişkilerine yansıya bilir , buda ilişkiyi gittikçe çözümsüzlüğe sürükleye bilir.
*Evlilikte ilişkinin gelişimini sağlamak çok önemlidir.
Evliliklerde ilişkilerinin gelişememe nedeni; bazen biri bazen de her ikisinde aşırı derecede aileye bağlı olması yada kendi yetişkin olma süreçlerini tam manasıyla tamamlayamamalarından kaynaklanır. Hatta Bizim kültürümüzde aile büyükleri bazen de kardeşlerin çifttin yanında uzun süre kalmaları da ilişkinin gelişimini olumsuz yönde etkiler.
*Evlilikte ilişkilerin sağlılığı bireysen özellikler ve beklentiler önemlidir.
Evlilikte ilişkilerin sağlıklı yürümesi için önemli unsurlara, çiftlerin kendi bireysel yetenekleri, becerileri,kişilikleri ve birbirinden beklentileri sayılabilir. Sadakat, sorumluluk, duyarlılık, paylaşım, verilen sözlerin tutulması, hoşgörü, sabır gibi özellikler evlilik ilişkisi içinde yer alması uyumlu ve sağlıklı bir evlilik ilişkisine başlayıp sürdürebilmek için hayati önem taşıyan konulardır.
*Evlilikte ilişkiler paylaşım içinde olmalıdır.
Eşlerin kendileri ve evlilikleri ile ilgili konularda birbirleri ile paylaşım içinde olmaları, alınacak kararlarda uzlaşabilmeleri ve birbirlerini duygu-düşüncelerini beklentilerini rahatlıkla konuşabilmeleri evlilik ilişkisinin sürdürülebilmesi açısından son derece önemlidir. Evlilikte karar alımında diğer eşin hiç söz hakkı olmadığı durumlarda ilişkinin olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdır.
*Evlilikte ilişkiler de boş vakitler yakınlaşmalar için değerlendirilmelidir.
Evliliklerde boş zaman etkinlikleri çok önemlidir. Bu etkinlikle eşler hem hoş vakit geçirip hem de birbirlerini daha yakından tanıyabilirler. Aynı zamanda bu yakından tanımalar eşleri duygusal olarak birbirlerine daha da yakınlaştırır ve sağlamlaştırır. Şu da yanlış anlaşılmamalıdır eşler her zaman beraber vakit geçirmek zorunda değillerdir. Aksine eşlerin bireysel vakit geçirmek için zamanlarının olması da oldukça önemlidir. Birbirlerine nefes alacak zamanlar bırakmaları ve kendilerine kendi zevkleri için zaman ayırmaları ilişkinin sağlığı için vazgeçilmezdir.
*Evlilikte ilişkiler de aşırı beklentiden uzak durmak gerekir.
Evliliklerde eşlerin birbirlerinden aşırı beklentiye girdiklerinde ilişkilerine zarar verebilirler. Özellikle de bir tarafın hep almayı isteyen dengesiz ilişkiler zamanla çok yıpratıcı süreçlere neden olabilir. Çiftlerin bu konulardaki iç görüsü son derece önemlidir.
*Evlilikte ilişkiler de eşit haklar önemlidir.
Evlilikte eşler eşit haklara sahip olmadığı ilişkilerde; kişilerarası dengeli ve insani değerler ortadan kalkar ve bu eşlerde bir süre sonra psikolojik veya psikiyatrik rahatsızlıkların ortaya çıkma olasılığı artmaktadır. Böylece sözel olarak duyuramadığı sesini farkında olmadan bedensel rahatsızlık olarak ortaya koyabilme durumu söz konusu olabilmektedir. İlişkilerin sağlıklı gitmesi için eşit haklara önem verilmelidir.
*Evlilikte ilişkide yeni ve geçmiş ailelerinden farklı bir aile kurulduğu unutulmamalıdır.
Evlilikte ilişkilerin şekillenmesi için çiftlerin yetiştiği aile yapıları da elbette önemlidir.Farklı ailede yetişmek eşlerin aile ilgili ilişki kurma şekillerini ve beklentilerini de farklılaştırır. Kişisel yetiştikleri ailenin ilişki biçimini ve örf adetlerini kendi yeni aile ilişkilerine yansır ve eşlerinden de yıllardır gördükleri gibi dönüşüm beklerler. Birde aileler yeni çiftte dışarıdan müdahale de bulunduklarında bu ilişkide güçlü sorunlara sebep olabilir.Örneğin evlendikten sonra bile oğlunun evine gidip onun eşyalarını düzeltmeye çalışan anneler, sürekli kendilerini artık unuttuğu konusunda sitem edip her gün kendisini aramasını ya da eve gitmeden önce her gün kendi yanlarına uğramasını isteyen anne-babalar bizim kültürümüze hiç de yabancı değildir. Ama art niyet taşımayan bu taleplerin kendi çocuklarının evlilik yaşantısına nasıl zarar verdiğini görmezler sadece kendi özlemlerinin farkındadırlar.
Sanırım bir çoğumuz mutlu olmak istiyoruzdur. İlişkilerince çözüm arıyor ve doğru çözümleri bulmakta zorluk çekiyorsanız çözüm için bize ulaşabilirsiniz.
Sevinç Karakaya