İlişkilerde Uzlaşmanın Yolu
Her ilişkinin neyin kabul edilebilir, neyin kabul edilmez olduğu ile ilgili açık ve net bir biçimde belirlenen sınırları olmalıdır. Tabi ki sınırlar her çifttin ilişkisine özeldir. İlişkide bazı sınırlar vazgeçilmez olurken bazıları ise kolayca göz ardı edilebilir. İlişkileri bir arada tutan ise tartışma ve anlaşmazlıkların ortasında uzlaşılacak bir nokta bulmaktır.
Uzlaşma Bir Tercih Olmalıdır
Uzlaşma ilişkilerde orta yolu bulmaktır dedik… Bir ilişkide uzlaşmak olumlu bir şeydir ancak eğer bunun için kendi değerlerinizden feragat etmediyseniz. Evliliklerde her iki tarafta uzlaşmayla sağlanan huzura içerlemeden ulaştıysa sorun yoktur. İçerlemeden yapılan iyi bir ilişkide mutluluk için ver- al anlaşmaları yoktur. Sevdikleriniz için ver-ver kuralı vardır. Kişi kendi mutluluğu için karşılık beklemeden sevgisini verir.
Aynı şekilde sevdikleriniz de sizden hiçbir karşılık beklemeden kendi mutlulukları için size verirler. Bu tip ilişkilerde asla hesap defterleri açılmaz ve ‘artık sabrımın sonuna geliyorum’ düşüncesi de çiftlerin aklına bile gelmez. Çünkü bu ilişki ‘benim en büyük sevincim, senin mutluluğundur.’ kumaşıyla örülmüştür. Karşınızdaki kişinin mutluluğunu ona sunulan bir fedakarlık olarak değildir. ‘Beni mutlu eden şey senin bir gülüşünse ve ben de bunu sana verebileceğimi biliyorsam’ tercihidir.
Kendinden Vazgeçmeden Uzlaşmanın Yolu Nedir?
Her başarılı ilişkinin geldiği nokta birbirinize kendinizi tüm kalbinizle ve her şeyinizle verebilmektir. Bu elbette kendinizden vazgeçme anlamına gelmiyor. Odağınızı önce kendinize, sonra sevdiğiniz ve ilişkinize çevirmek anlamına geliyor. Ve üstelik bu kendiliğinden gelişen bir süreçtir.
Kendinden vazgeçmeden uzlaşmanın yolu beklentisiz olmaktan geçiyor. Karşılıksız, beklentisiz sevgi vermenin büyüsü o kadar güçlüdür ki, eşinizi size doğru çeker. İnanın başka türlüsü artık sizin ilişkiniz için yoktur.
Eşinizin Size Nasıl Davranması Gerektiğini Siz Belirlersiniz
Eşinizin arzuladığınız şekilde size davranmasını sağlamak sizin elinizdedir. Ölçüleri belirleyen seçimleri yapanda sizsiniz.
Hiç düşündünüz mü? Birisini farklı ilişkilerde bambaşka tavırlar sergilemeye iten sebep ne olabilir? Bencil ve vurdumduymaz olarak bildiğiniz bir adam nasıl oluyor da başka bir kadınla birlikteyken, cömert ve cana yakın biri olur çıkar? Yeni ilişkisindeki kişiye duyduğu sevgi onu bu yeni büyünün alanına çekmiş ve karşısındakini kişiyi eşit olarak sevmekten başka çare bırakmamış olabilir mi ?
İki yetişkinin yaşadığı mutlu birliktelik işte böyle bir şeydir. Sevdiğinizin mutluluğunu önemsemenizdir. Çünkü size en keyif veren şey onun mutluluğu, başarısı ve huzurudur. Tabi ki aynı şey eşiniz içinde geçerlidir. Sizin tutkunuz, özgürlüğünüz ve hayallerinize ulaşmanız onun için hayatta en önemli şeydir. Böylece kimse kimseyi ihmal etmiş hissetmez, hiçbir şey göz ardı edilmez, unutulmaz. Eğer farklı şeyler isteyecek olursanız da, oturup bir çözüm bulana dek konuşursunuz. Unutmayın önemli olan skor tutmak değil, ilişkiyi yürütebilmektir. Anlaşamadığınız bir nokta olursa her iki taraf da gördüğünü ve duyduğunu hissedene dek konuşursunuz ve sonunda mutlaka bir yerde uzlaşıp en iyi çözüme varırsınız. Peki kimin için en iyi? Sorusu aklınıza bile gelmez. Çünkü cevap çok açıktır. ‘ikiniz için en iyisi ‘ tabi ki…
Sağlıklı bir ilişkinin önceliği ilişkinin kendisidir.
Sevinç Karakaya
DevamıDaha Sağlam Evlilik İçin 9 Öneri
Son zamanlarda evliliğinde yanlış tercih yaptığını düşünen o kadar çok çiftle karşılıyorum ki, eğer siz doğru eşi bulduğuna inanlardansanız şanslısınız. Birbirinizi sevmenizden dolayı mutlu ve minnettar olmaya kendinizi teslim edin. İlişkinizin, evliliğinizin tadını çıkarın. Birlikte güzel vakit geçirin. Her geçen gün neşenizi biraz daha artırmak için kendinize imkan verin.
Unutmayın doğru eşi bulmak aslında bir mucizedir. Düşünsenize sizi ayırabilecek bütün engellere rağmen birbirinize kavuştunuz. Doğru eş; sizin belki de rüyanızın cevabı ve beklediğinize değen kişinin ta kendisidir.
Elbette zorlandığınız zamanlar olacaktır. Evlilik uzun soluklu bir ilişkidir. İlişkinizde inişler çıkışlar olması çok normaldir. Hatta birbirinize tahammül edemediğiniz zamanlar olacaktır. Hemen acaba yanlış kişi ile mi evlendim? sorusunu başvurmayın.
Böyle zamanlarda kalbinizin yumuşamasını ve açılmasını sağlayacak, evliliğinizi güçlendirecek bir kaç öneri paylaşacağım. İyi ve kötü günlerinizde işinize yarayacağını umuyorum.
1- Eşinize Karşı Cömert Olun; Eşinize karşı verici olun. Ona sık sık sevdiğinizi söyleyin, desteğinizi belirtin ve olumlu geri bildirimler yapın. Eşinize ne hissettiğinizi açıklamak konusunda cimri olmayın. Evlilik eşlerin birbirine cömertlik yarışı olmalıdır.
2- Bol Bol Gülün; Aşırı ciddiyetten kaçının. Evliliğinizde ortaya çıkan duygusal tüm sorunları çok ciddiye almak huzursuzluğu daha da tırmandırır. Espri anlayışınızı kaybetmeyin. Oynayın, zaman zaman delilik yapmak iyi gelir. En önemlisi birbirinize beraber eğlenip gülebileceğiniz iyi bir arkadaş olun. Gülmek gerginlikleri yumuşatır ve şifalandırır.
3- Esnek Ve Sabırlı Olun; Uzlaşmacı bir tavır takının. Tutucu ve sabırsız davranmak ilişkinize güveninizi sarsar. Eğer aşırı kontrolcü veya ısrarcı davrandığınızı fark ederseniz, tartışmaya bir iki dakika ara verin. Durun bir nefes alın. ‘Ben doğruyum, sen yanlışsın’ kutuplaşmasına kapılmayın. Değerlerinizden vazgeçmeden ilişkiniz için biraz fedakarlık yaparak orta noktayı bulun.
4- Çözülmemiş Sorunlarla Yaşamaktan Rahatsız Olmayın; Unutmayın her sorun bir anda mükemmel çözümlere ulaşamaz. Bazı sorunların çözümü için zaman gereklidir. Sorunu tam olarak anlamanız gerekir. Bu durumda henüz bir cevap olmadığını, vakti olduğuna gayret göstermelisiniz. Biraz olayları akışına bırakın.
5- Eşinize kalpten Sevgi Gönderin; Eşinizle ayrı olduğunuzda yada sözsüz ruhsal bağınızı güçlendirmeye çalışıyorsanız kalbinizde eşinize sevgi gönderin. İster karşılıklı oturun, ister ayrı şehirlerde olun, sadece gözlerinizi kapatın derin nefesler alıp, iç sesinizle sadece onu düşünerek ‘Seni seviyorum’ deyin. Sevgi sözcüğü en büyük şifadır.
6- Hem Kendinizi, Hem Eşinizi Sevin; Gerçek aşk önce kendini, sonra kendi dışındakileri sevmektir. Unutmayın doğru bir eş, mutluluğunuzu arttırabilir fakat sizi mutlu birisi yapamaz. Duygusal sorunlarınızı iyileştirmek eşinizin vazifesi değildir, aynı şekilde onunkini de siz iyileştiremezsiniz. Yapmanız gereken en son şey birbirinizin terapisti olmaktır. Aşk ve iyileşme kişinin kendi içinde başlar.
7- Birbirinizin Eksikliklerine hoşgörülü olun; Hiç kimse mükemmel değildir. Sizde değilsiniz. Eşiniz de değil. Bir japon adeti olan ‘Wabi- sabi’ mükemmel olmayandaki güzelliği aramak anlamına gelir. Mutlu bir evlilik içinde bize yol gösterici olabilir. Eşinizdeki farklılıkları, noksanları ve rahatsızlık veren yönleri kabul etmek anlamına gelir. Kişi değişmek ve gelişmek istediğinde bile eksikleri olabilir. Yapmanız gereken onu değiştirmektense her hali ile kabul etmektir.
8- Farklılıklarınızı Kabul Edin; Eşiniz ve siz ne kadar iyi bir bağ kurmuş olursanız olun, yine de birbirinizden farklısınızdır. Her konuda aynı fikirde olmakta ısrar etmeyi bir kenara bırakın ve bunu kabul edin. Aslında farklılıklarınız olmaması mümkün değildir. Olaylara eşinizin gözünden bakmayı deneyin. Bu fikirleriniz ayrı olsa bile birbirinizi anlamanıza yardım eder. Her ne kadar eşinizin bazı özellikleri değişmese de eşinizin doğru kişi olduğuna olan inancınız, olaylara ve eşinize hoşgörü ile bakmanızı sağlar.
9- Affedin; Eşiniz ve siz kaçınılmaz olarak birbirinizi kırar veya hayal kırıklığına uğratırsanız durumu düzeltmenin birlikte arayın. Böyle durumlarda karşısındakini üzen taraf dinlemeli ve davranışlarını düzeltmeye istekli olmalıdır. Mağdur olanda kırgınlık ve kızgınlıklarını uzatmamalıdır. ‘Haklı’ bir öfkeye takılıp kalmak kolay olandır fakat bunun size ve ilişkinize hiçbir yararı yoktur. Affetmek, yaptığı bir hatadan dolayı birisini devamlı şekilde suçlama arzusunu, şefkatli bir şekilde terk etmektir. Şefkat ise bize karşımızdaki kişinin öfkemizden daha değerli olduğunu gösterir.
Bu yöntemleri evliliğinize uygulayabilirseniz; eşinizle anlaşmazlıkları sürdürmek veya kendinizi ona kaptırmak yerine, açık-kalpli bir iletişim oluşturur. Açık olun. Cesur olun. Aşka sadakatin size getirdiği coşkuyu yaşaması için kendinize izin verin. Böylece evliliğiniz kolay kolay sarsılmayacak kadar güçlenecektir.
Sevinç Karakaya
DevamıMutlu Evliliğe Ulaşmak İçin; Beklentiniz Ne Olmalı?
Günümüzde evlilikler masallardaki gibi, sonsuza kadar prens ile prenses mutlu olacak hayalleri ile başlayıp yarıda kalmasının sebeplerinin başında çiftlerin birbirinden beklentileri gelmektedir.
Çiftler sanki mutluluklarının sorumluluğu eşine ait gibi davranmakta ve bu bakış açısı evlilikleri maalesef sona doğru götürmektedir. Mutluluğumuzun kaderini eşimiz dahi olsa başkalarının eline bıraktığımızda mutlu olma şansımız sıfırdır. Hatta karşınızdaki kişi çok duyarlı, çok güzel, çok başarılı, çok etkileyici olsa bile sizi mutlu etme gibi bir yeteneği yoktur. İşin sırrı sizde ; Siz hayatta kendi ”En iyilerinizi” çoğaltmalısınız.
Genel olarak yapılan hata ise; Kişiler kendileri ile uğraşmak, geliştirmek yerine eşleri ile uğraşıp onu değiştirmeye çalıştığı için hayatın kendine sunduğu mutluluk fırsatlarını da görmüyorlar. Özellikle yeni evlenecek kişilere tavsiyem eşlerinde arayacakları en önemli özellik ”kendi mutluluğunun, kendini geliştirmekten geçtiğinin farkında olup olmadığına bakmalarıdır.” Çünkü her kişi kendi mutluluğunun sorumluluğunu almalı ve beklentilerini sıfırlamalıdır.
Kendimizin Dışındaki Her Beklenti Bizi Hayal Kırıklığına Uğratır;
Kendimizin dışında olan her beklentinin bizi yanıltacağı kesindir. Halbuki beklentimizi kendimize çevirdiğimizde hayatta her beklentimize kavuşmamız mümkündür. Kendi kapasitemize güvendiğimizde hayatta yapmak isteyip de yapamayacağımız şey yok gibidir. Elbette bunları başarmak için ise öğrenmemiz gereken kendimizi geliştirmemiz gereken şeyler vardır. Unutmayın kararlılıkla üstüne gittiğiniz her şeyi başarabilirsiniz. Hayal kırıklığına uğramamanın tek yolu beklentilerinizi kendinizden beklemektir.
Mutsuz Giden İlişkinizin Sorumluluğunuzu Üstünüze Alın;
Çiftlerle yaptığım çalışmalarda mutsuz giden ilişkilerinin sorumluluğunu alan bir çiftte pek rastlamadım. Genel olarak insanlar fıtratları gereği, ilişkilerini anlatırken kendi yaptıklarına karşılık bulamadıklarından yakınırlar. Hatta sıradan bir insanı çok etkileyecek durumuna acı ile bakmalarını sağlayacak hikayelerde var. Ve ilişkilerini düzeltmek istediklerinde samimi olduklarına da inanıyorum. Fakat bu bakış açısı yanlıştır.
Mutsuzluğunuzun sebebini eşinizin duyarsızlığına, kabalığına yada buna benzer sebeplere bağladığınız sürece yaptıklarınızın da bir hükmü kalmıyor. Çünkü kendinizi geliştirmediğiniz bir ilişki içinde kalmanın sorumluluğunu üstlenmeyip, eşinizi suçlamak çözüm değildir.
İlişkilerinde sorun yaşayan kişilere tavsiyem ilk önce, mutsuzluklarının sorumluluklarını yüzde yüz almalarıdır. Ancak bu şekilde mutlu bir ilişkiyi başlatabilecek durama geçebilirler. Biliyorum mutsuz geçen onca yılın sorumlusu eşinizken, bunu tersine çevirmek, mutsuzluğunuzdan kendinizi sorumlu tutmak kolay değil fakat emin olun size mutluluğu getirecek yol bu sırda saklıdır.
Evliliğinizde ”Fedakarlık” Yerine ”Özveriyi ” Geliştirin;
Diyebilirsiniz ben onca fedakarlık yaptım, mutluluğu hak etmedim mi? Mutluluk bana çok mu? Hayır mutluluk kimse için çok değildir ve herkes mutlu olmayı hak eder. Fakat fedakarlıkta daima bir beklenti vardır. Yapılan ”feda” dan beklenen ”kar”. Bu beklentiyi karşı taraftan asla karşılayamazsınız. Beklentinin sonu daima hayal kırıklığı ve öfkedir. Oysa sağlıklı ilişkilerde olması gereken ”Özveri” dir. Özden verilen sevgi ve emek. Özveri ile fedakarlık arasında büyük fark vardır. Fedakarlık bir beklenti uğruna katlanma durumudur, Özveri ise verenin vermekten keyif alma halidir.
Mutsuzluğumuzun Sorumluluğunu Aldırmayan İçimizdeki Öfkedir;
Mutsuz geçen yılların öfkesi vardır içimizde ve mutlaka bunun sorumlusu cezalandırılmalıdır. Böyle düşünür böyle hissederiz. Ve o güne kadar ziyan olmuş yıllarımızın sorumlusu gözümüzde eşimizdir ve cezayı hak etmiştir. Bunun kendimize yapılmış haksızlık olduğunu düşünür sorumluluk üstlenmemek için direniriz.
”Mutsuzluğunun sorumluluğunu üstlenmeyen mutlu bir ilişki kuramaz”
Sonsuza kadar sürecek bir ilişki mutsuzluğumuzun sorumluluğunu üstlenmekle başlar. Ve en önemli ilişkiniz kendinizle olan ilişkinizdir. Bunun için eşinizi değiştirmek yerine bakış açınızı değiştirmekle işe başlayın kendinize odaklanın kendinizi geliştirin o zaman değişim kendiliğinden gelecektir. Mutlu evliliğin sırrı budur ”Beklentiyi bırak, kendi mutluluğunun sorumluluğunu üstüne al”
Sevinç Karakaya
DevamıBoşanmadan Dönülebilir Mi?
Günümüzde sosyal hayatın hızla değişimi, beraberinde bir çok aileyi boşanma noktasına getirmiştir. Hatta bu değişimler kişilerin, ilişkileri ile ilgili almak istediği yardımın dahi şeklini değiştirmiştir. Çiftler artık sağlıklı bir evlilik yada ilişkinin yollarından daha fazla, sancısız boşanmayı nasıl gerçekleştirebilir onu araştırmaya başladılar.
Çoğu sorunlu ve boşanma aşamasına gelmiş aileye bakıldığında, değişen sosyal hayatın aile hayatını bütünüyle etkilediğini görmekteyiz. Aile fertleri birbirinden uzaklaşıp, o eskiden yapılan aile içi eğlenceler, tatiller neredeyse kaybolup, onun yerine bireysel yaşantılar almaya başladı. Boşanma aşamasına gelen ailelerde, fertler birbiri ile hiç konuşmuyor hatta pek çok ev, aile fertlerinin yemek ve uyku için kullandıkları mekanlara dönüşmüş durumda… Öncelerde aile birliğinden söz edilen evliliklerde şimdi ”Herkes kendi işine baksın, herkes kendi hayatını kursun.” şeklinde düşünce yapısı yerleşmeye başladı. Ve tabi ki böyle bir ortamda evlilikler olumsuz yönde etkileniyor.
Evliliklerin Bir Çoğu Bencilce İhtiyaçlara Dayalı;
”Bir evlilikte doğru insan olmak, doğru insanla evlenmekten çok daha önemlidir.” Doğru insanlardan oluşan sağlıklı bir aile, aile üyelerinin hepsinin ihtiyaçlarını karşılar. Böyle evliliklerde fertler daima bir gelişim içindedirler. Hem kendi içlerinde hem de ailelerinde tamdırlar. Mutludurlar ve mutluluklarını sevgi ile paylaşırlar.
Fakat bugün evliliklerin bir çoğu kişilerin ruhunun ihtiyaçlarına değil, bencilce duygulara dayanıyor. Sorunlu fakat evliliği devam eden çiftleri bir arada tutan artık sevgi, bağlılık, sadakat gibi sebepler değil de, yaşam şartlarıdır. Bazı insanlar çocuğu babasız kalmasın diye, bazıları ekonomik sebeplerle, bazıları da yalnızlıktan korktukları için evliliklerini sürdürüyor. Maalesef egolarının bencilce ihtiyaçlarıyla yaşayan kişiler sevgiyi de tadamıyor. Hayatlarına sevgiyi katamayan çiftler boşluktan kurtulamıyor ve daima bir arayış içinde oluyorlar. Evlilikleri bencillik üzerine kurulu yada devam eden çiftler, Sevgilerini birleştirip yepyeni bir sevgi enerjisi üretemiyorlar. Hayatlarına daha önce yaşadıklarından daha fazla zenginlik katamıyorlar. Böyle bir sürecin devamında en küçük sorunlarına bile çözüm getiremez hale geliyor ve hatta artık çözüm dahi bulmak istemeyip bu evliliği en zararsız nasıl devam ettiririm yada sonlandırırım diye düşünüyorlar.
Unutmayın ki her sorunun bir çözümü vardır. Her insan hata yapabilir. Kimse kusursuzda değildir tıpkı sizinde olmadığınız gibi… Her şeyin bir sonu vardır, ağlayan insan ömrünün sonuna kadar elbette ağlamayacaktır, her türlü acı geçer. İnanın bu inanç bile sorunlarınızın çözümünde size büyük güç sağlayacaktır. En sağlıklı kişi herhangi bir davranış konusunda en fazla seçeneği olan kişidir. Ellerinde bir seçenek listesi olan kimseler çok güçlü evlilik kurabilir ve sürdürebilirler. Evliliğimizi sürdürmek için bencilce ihtiyaçlara değil sevgi ve karşılıklı paylaşımlar üzerene inşa etmeliyiz.
Boşanmamak İçin; Evlilik Değerleri Geliştirilmeli;
Evliliklerdeki tartışmalarda eşlerden her biri hem haklı hem haksız olabilir. Çünkü eşlerin değerleri ve ihtiyaçları farklı olabilir. Değer; Neyin önemli neyin önemsiz olduğunu gösteren kişiye ait inançlardır. Değer kişilerin hangi yöne gideceklerini gösteren bir pusula gibidir.
Değerler her zaman evliliklerde büyük kavgalara sebep olmuştur. İşte bu sebepten eşlerin kendilerini kavga tuzağından korumaları ve yanlış çözüm yöntemlerine başvurmamaları için karşılıklı olarak neye önem verdiklerini bilmeleri gerekir. Eşlerin değerleri birbirinden ne kadar farklı ise o kadar birbirlerinden rahatsızlık duyar ve birbirlerine şüpheci davranırlar.
Oysaki, Evliliğin ana gaye ve hedefini Kur’an-ı Kerim şöyle ifade ediyor;
”İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet var etmesi, O’nun varlığının belgelerindendir” (Rum/21)
Bu ayete göre evliliğin gayesi, eşlerin birbirinde karşılıklı sevgi huzur ve güven bulabilecekleri bir ortam hazırlamaktır. Bunun için ise eşler kendi iç dünyalarında ve evliliklerinde sürekli gelişme halinde olmalıdırlar. Yani hem kendi değerlerini doğru bir şekilde eşine aktarmalı hem de onun değerlerini iyi okumalıdırlar. Ve zamanla evliliklerine ait ortak değerler edinmelidirler.
Boşanma Kararından Geri Dönülebilir Mi?
Unutulmayın ki, ”Bir kimsenin mutluluğu eşinin onun için yapabildiklerine değil, onun eşi için yapabildiklerine bağlı olarak artar”. Bu sebeple arzu eden herkes kendi çabasıyla boşanma aşamasından geri dönebilir. Altından kalkamadıklarında ise bir uzmandan yardım alabilirler.
Evlilikte eşlerden yalnızca birinin mutlu olması mümkün değildir. Her zaman ya iki tarafta mutlu yada iki tarafta mutsuzdur. Bunun için eşlerin güçlü evliliğin nasıl kurulacağını ve yaşatılacağını bilmesi gerekir. Çiftler bu konuda devamlı eğitim ve gelişme içinde olmalıdır.
Evlilikte ne zaman sorun çıkacağını baştan anlamak mümkündür. Eşler birbirine saygı duymuyorlarsa, uzlaşmayı bilmiyorlarsa ve aralarında olup biteni açık açık konuşmuyorlarsa bir sorunla karşılaşacaklardır. En önemlisi aralarında ortak bir değerler gurubu yoksa mutlaka sorunlarla karşılaşacaklardır. Ayrıca bu değer yargılarını ve düşünce tarzını her eşin kendi seçmelidir. Bir başka kişinin yada çevrenin seçtiği değerler evlilikte esas alınamaz. Sağlıklı evlilik için eşlerin değerlerinin benzer olması gerekmektedir.
Boşanmanın önüne geçmek için eşlerin; ”Evlilikte en önemli ortak değerin, evliliğin önemine inanmak.” olduğunu unutmaması gerekir. Sonradan pişman olmamak için, evliliğinizi zamanında önemseyin. Boşanmayı sorunsuz nasıl gerçekleştirmekten önce, sağlıklı ilişkiler nasıl kurarız? nasıl evliliğimizi ilk günkü heyecanına taşırız? İletişim problemlerimizi nasıl çözeriz? gibi sorulara yönelmeli ve kendi değerlerinize uygun çözümler üreterek boşanmanın önüne geçmek için bir başlangıç yapabilirsiniz.
Sevinç Karakaya
Eşinizin Sizden Beklediği En Önemli 3 Şey
Yapılan araştırmalar son yıllarda evliliklerin %50’nin boşanma ile sonuçlandığını gösteriyor. Ayrılmayan % 50 ye bakıldığında ise ancak bunlardan yarısı evliliklerinde gerçekten huzurlu olduklarını görmekteyiz. Evliliklerin ömrüne bakıldığında maalesef ortalama yedi yıl sürmektedir. Bu ayrılıkların ve mutsuzlukların altında yatan en önemli sebep ise, eşlerin nasıl olsa değişir diye evliliğe başlamalarıdır.
Şimdi kendi evliliğinize dönüp bir kez daha sorun; İlişkinizden şu anda ne kadar hoşnutsunuz? Elinizde sihirli bir değneğiniz olsa ve eşinizin tek bir özelliğini değiştirmek isteseniz neyi seçerdiniz? Yada evliliğine başlarken, ”Eh onun bu durumundan hoşlanmıyorum fakat zamanı geldiğinde değiştirebilirim” diye mi evlendiniz? Eğer bu düşüncelerle evliliğinize başladınız veya halen bu düşünceleri taşıyorsanız, hemen bu düşünceden vazgeçin.
Eşinizi Değiştirmeye Çalışmak Yerine, Ne istediğini Anlamaya Çalışın;
Siz kendinizden, olaylara bakış açınızdan, kendi tepkilerinizden başka hiçbir şeyi değiştiremezsiniz. Ve birini değiştirmeye çalışmak her ne kadar iyi niyetli bile olsanız, hiç bir zaman olumlu geri dönüşler sağlamayacaktır. Ne yapacağının söylenmesinden kimse, özelliklede erkekler hoşlanmaz. Yani eşinizi değiştirmek yerine erkekleri anlamaya çalışmalısınız. Aksi halde amacınız iyi olsa bile, ters istikamette ilerlemiş olursunuz. Toplum kadın ve erkeği her ne kadar aynı kılmaya çabalasa da, erkek ve kadın bariz bir şekilde birbirinden farklıdır.
Mutlu bir evlilik iki ortağında karşılıklı farklılıkları anladığı, kabul ettiği, onurlandırdığı bir olgudur. Çiftler birbiriyle bağlantı kurmaktan, dünyayı birbirlerinin gözleriyle görmekten mutluluk duyar. Baskı hissettikleri zaman yada zor zamanlarda birbirlerine nefes alacakları alan tanırlar birbirlerinin üzerine gitmezler. Birlikte çaba gösteren çiftler, stresi kişisel saldırı olarak değil birlikte mücadele edecekleri bir zorluk olarak görürler.
Mutlu evliliklerdeki gibi büyüme ve gelişmenin anahtarına ise, eşlerin birbirlerine mesajlarını aktarım ve iletim yolunu keşfetmeleriyle gerçekleşir. ”Ne hissettiğini anlıyorum ve ihtiyaçlarını karşılamak için elimden geleni yapıyorum. Seni seviyorum ve yanında olacağım” gibi…
Konu eşiniz olduğunda da farklılıkları göze alarak bir erkeğin tam olarak ilişkinizden ve evliliğinizden ne beklediğini saplamanız gerekir.
Bir Erkeğin Evlilkten En Fazla Beklediği Şeyler Tam Olarak Nelerdir?
Kiminiz bu sorunun cevabınına yemek, cinsellik, hayranlık diyebilirsiniz. Hatta bu soruyu sorduğum seminerlerde bir erkeğin evlilikten beklediği en önemli şeyin ”uzaktan kumanda” dahi olduğunu söyleyenler oldu.
Aslına bakılırsa erkekler bayanlar kadar karmaşık değillerdir. Anlaşılması daha kolaydır. Ancak bunu yapmak için erkeğin benliğinde neler olup bittiğini ve erkek ruhunun özünü anlamak gerekir. Sadece o zaman eşinizin sizi delirten davranışlarına yada sözlerine pozitif tepki verebilmenin yolunu bulursunuz. Sizi hoşnut etmek isterler ve onları reddetmenize yol açacak endişesiyle, duygularınızı incitmekten her şeyden fazla korkarlar ”
Asıl konuya dönersek erkeklerin evlilikten beklediği en üst düzey ihtiyaçları;
1- Kendine saygı duyulması
2- kendine ihtiyaç duyulması
3- Ve cinsel tatmin
Şimdi diyebilirsiniz sevgi nerede? Sevgi erkekler için önemli değil mi? Fakat herhangi bir erkeğe kendine saygı mı duyulmasını mı sevilmesini mi beklediğini sorun, sonuç saygıdan yana olacaktır. Gelelim, Erkeklerin evlilikten bekledikleri 3 ihtiyaç;
1- Bana Saygı Duy;
Karşılıklı saygı her ilişkide olduğu gibi evlilikte de çok önemlidir. İster kadın ister erkek olsun herkes saygıyı hak eder. Bir erkeğin ise bir numaralı ihtiyacı, kendisine saygı duyulduğunu hissetmektir. Özelliklede sizin tarafınızdan… Erkekler dışarıdan sert görünürler fakat onlarda en az bayanlar kadar kırılgandırlar. Saygı görmediğini yada umursanmadığını hissettiği anda suskunlaşır, kendini size karşı kapar. İşe gömülmeye başlar, evde daha az zaman geçirir ve hatta eve dahi gelmek istemez. Akşamları fazla mesai, hafta sonları çalışarak başka saygı odakları arar, evden uzak durur.
Saygı yoksa ilişkiyi üstüne kuracağını yada yürüteceğiniz bir temel de yoktur. Ve bir erkek saygı olmadığı sürece sevildiğini anlaması mümkün değildir.
2- Bana İhtiyaç Duy;
Erkekler her ne kadar işleriyle kimlik edinse de alınan terfiler, zamlar, başarılar övgüler onlar için çok önemlide olsa, bir erkeğin en fazla başarılı olmak istediği yer evidir.
Eşinizin size olan sevgisini çiçekler sürprizler yaparak göstermesini, harika bir baba olmasını, oğlunu sık sık maçlara götüren birine dönüşmesini, siz ve aileniz için bir savaşçı kimliğine bürünmesini istiyorsanız işin sırrı şudur; ”O sizin ona ihtiyaç duymanıza ihtiyaç duyuyor” Bunu sözcükler halinde duymak, davranışlarınızda görmek istiyor. Unutmayın eşinizin sizin için bir şeyler yapmaya ihtiyacı vardır.
Evet kendi ayakları üstünde duran çok başarılı bir bayan olabilirsiniz. Fakat aşırı bağımsız olmaktan sakınmanızı tavsiye ederim. Çünkü bu eşinize ”Aslında sana gerçek anlamda ihtiyacım yok” mesajı verecektir. Ve sizden uzaklaşır. Fakat kendine saygı duyulduğunu ve ihtiyacınız olduğunu bilen bir erkek sizi mutlu etmek için elinden geleni yapacağı gibi size ölene kadar sadık kalacaktır.
3- Benimle Ol;
Bir erkek sizi ruh eşi olarak seçtiyse bunun bir nedeni vardır. Aklından geçen şöyle bir şeydir; ”Rüyalarımın kadınıyla tanıştım, onunla evleneceğim, onu sonsuza kadar seveceğim, ona sonsuza dek sahip olacağım, o bana ait, cinsel olarak da çok uyumlu ve mutlu olacağız” Fakat düğün balayı biter her şey normale döner, çiftler o başta hissettikleri tutkuyu da günlük yorgunluklarına teslim ederler.
Evet eşiniz için cinsellik üçüncü önemli ihtiyaçtır. Şaşırdınız mı buna ? Sanmıyorum. Bilmediğiniz şey şu olabilir. Cinsel doyum bir erkek için önemlidir. Öte yandan cinselliğe tavrınız ne türlü olursa olsun iddialı, agresif, umursamaz, soğuk..vs yinede hayatınızdaki erkek için önemlidir.
En basit ifadeyle, Eşinizin cinselliğe ve sizinde onunla cinselliği sevmenize ihtiyacı var. Başka herkesten fazla güvendiği biri ile o çok özel yakınlaşmayı kurmaya ihtiyaç duyar ve o kişide sizsinizdir.
Eşiniz kendisinin sizin dünyanızda bir numaralı öncelik olduğunu bilmek ister. Anneniz, babanız, arkadaşlarınız, hatta çocuklarınızın bile hayatınızda, kalbinizde onun edindiği yere gölge düşürmemesi gerekir. Örneğin o geldiğinde telefonda iseniz arkadaşınıza ”kapatmalıyım eşim eve geldi” deyip kendisi ile ilgilenmenizi duymak ve görmek ister. Ve sadece ”eve hoş geldin” deyişinizi duymaya değil, kollarınızı boynuna dolayıp öpmenize ihtiyaç duyar. Gecede sizden kalan parçaları yada artıkları değil, sadece onunla ilgilenerek zaman ayırdığınızda erkek kendinin duygusal ve fiziksel olarak değer bulduğunu hisseder.
Evet eşinizi çözümlemek için bir bilim adamı olmanıza gerek yok. İhtiyaçları basit; Kendisine saygı duyulması, kendisine ihtiyaç duyulması ve mutlu bir cinsel yaşam. Bu ihtiyaçlarını anlar ve tatmin etmeye çabalarsanız sizi tüm dünyaya karşı savunacak bir savaşçı, aynı zamanda da eşine ve çocuklarına da anlayışlı yumuşak tavırlı bir eşe sahip olabilirsiniz. Daha iyi bir eş, daha iyi bir baba, daha iyi bir sevgili olur ve bir yaşam boyu sevgisiyle çevrenizde olur.
Sevinç Karakaya
Devamıİlk Hedefin Evlenmek
İLK HEDEFİN EVLENMEK
Hemen hemen bütün genç kızların hayalidir; Beyaz atlı prensini bulmak. Hele ki düğün sezonunun açıldığı şu günlerde daha da pembe hayaller kurma zamanıdır. Eğer ki sizin böyle bir hedefiniz yoksa yada böyle bir hayali o zaman da sizin yerinize bu hayali kuranlar vardır. Bazen annelerin yerine koyduğumuzda kendimizi bir noktada, eğitim hayatını noktalamış, çalışma hayatı da olmayan genç kızlarının bir an önce mürvetlerini görmek istemesini bir nebze de olsa anlıyorum. Kızları için koyabilecekleri tek hedef evlilik olabiliyor. Fakat aynı telaşı kızları yüksek lisans yapmış, iyi bir şirkette yönetici olan annelerde de görmek beni itiraf ediyorum şaşırtıyor.
Anneler Çocuklarına Evlilik Hedefi Koyuyor
Şimdi diyeceksiniz Sevinç hanım, böyle bir hedef vermiyoruz. Tabi ki bu direk ”İlk hedefin evlenmek” gibi bir durum komik olurdu. Fakat annelerimiz, evlilik gerek hal, gerekse verdikleri evlilik örnekleri ile çocuklarına bilinçli yada bilinçsiz verdikleri bir hedef haline geliyor. Tamam, dünya gözüyle çocuklarına karşı görevlerini tamamlasınlar istiyorlar, evladı yuvasını kursun mutlu olsun istiyorlar, hepsi çok güzel de, evlenince de bitmiyor ki baskılar. Daha düğünün ertesi günü torun siparişleri, hadi ilk torunu verdiniz kucaklarına, sonrasında toruna kardeş gerek baskıları, yani evlilik hedefi ile de sonlanmıyor. Bunu okurken eminim bir çoğunuza tanıdık gelmiştir.
Kısacası özellikle kız çocukları evlenmek üzere şartlandırılmış büyütülüyor. Erkek anneleri biraz daha rahat bu konuda. Önce aman bir kıza kendini kaptırıp okuluna mani olmasın diye gözlerinin içine bakıyorlar oğullarının. Ne zaman oğullarının yaşı ilerliyor, o zamana kadar kızlardan korumaya çalıştıkları oğullarına sülalece kız bakmaya başlıyorlar, eyvah bu çocuk ne zaman evlenecek diyenin telaşına düşüyorlar. Erkekler kızlara göre biraz daha şanslılar.
Erkelerle Kızların Masalları Bile Farklı
Tamam annelere bu kadar yüklenmeyelim, başka neler suçlu olabilir? Diğer suçlu masallar mı? Küçücükken kızlara ve erkeklere anlatılan masallar bile farklı değil mi? Erkek çocuklara kurşun askerler anlatılırken kız çocuklarına anlattığımız masallara bakın Pamuk Prenses, Cindrella, Uyuyan Güzel … hepsinin ortak noktası, hepsinde prenses yakışıklı prensle evlenir ve ömür boyu mutlu yaşarlar. Evet masallarda bile mutluluğun tek şartı evlilik ve evlenince hep mutlu son oluyor gibidir değil mi? Ne ilginçtir,bir tane de masal yok evlenince başlayan, yakışıklı prensin evlendikten sonra prenslikle alakası olmadığını keşfeden ve mutluluğun evliliğe endeksli olmadığını anlatan tek masal yoktur değil mi?
Beni yanlış anlamayın, elbette evliliğe e karşı değilim. Karşı olduğum çocukların, gençlerin evliliğe şartlı ve mutluluğun evliliğe bağlı yetiştirilmesinedir. Özellikle kızların evlilik eşittir başarı olarak görmesine sebebiyet veren yetiştirme şekline karşıyım. Şu kesinlikle doğrudur, evlilik, doğru insanı bulabildiyseniz çok güzel, çok huzurlu ve dünyadayken size cenneti yaşatacak bir birliktelik olabilir. Fakat tahmin edemeyeceğiniz kadar çok kadın kendini evlenemediği için son derece yetersiz hisseden ve özgüvenini kaybeden, ya da sırf evlenebilmek için yanlış kişi olduğunu bile bile nikah masasına oturan ve yine o kadar çok kadın vardır ki, prense dönüşecek kurbağayı arayan, bu aşamada da bir sürü yanlış ve kendine göre tamamlanmamış ilişkiler sonucunda depresyon yaşayan yada mutsuz olduğu halde, evli kalmak uğruna bin türlü eziyete katlanan bir çok kadın vardır.
Çocuklarınıza Mutluluğun Tek Yolu Evlilikmiş Gibi Anlatmayın
Şunu ailelerin özelliklede annelerin bilmesi gerekir ve çocuklarının mutluluğu için evlilik şart değildir. Unutulmaması gereken hayatta, mutluluğunuz bir başkasına ya da evliliğe bağlı değildir. Biz kendi içimizde mutlu olmayı bilmezsek, hiçbir evlilik bizi mutlu etmeyecektir. John Lennon annesinin ona öğrettiği gibi ; Hayatın anahtarının mutlu olmayı öğrenmek gerektirdiğini çocuklarımıza öğretelim.
“5 yaşındayken annem mutlu olmanın hayatın anahtarı olduğunu söyledi,
okula gittiğimde bana büyüyünce ne olmak istediğimi sordular ben de
“mutlu” yazdım ve bana soruyu anlamadığımı söylediler
ben de onlara asıl onların hayatı anlamadığını söyledim.
*John Lennon*
Evlilik pembe masallardaki gibi değildir. Mutlu evlilik için sadece yakışıklı prensler yeterli değildir. Biz kendimize prensesler gibi bakmadıkça, karşımıza çıkacak insan da prens değildir. Yani yine her şey bizle başlıyor. Biz mutlu olmayı kendi içimizde özümüzde başarabilirsek mutluyuzdur. Mutluluğunuz evliliğe yada bir başkasına bağlıysa, çok ciddi sorununuz vardır. Çünkü yokluluklarında mutsuzluğa kendinizi ömür boyu mahkum edersiniz.
Sevinç Karakaya
Devamı