İlişkilerde Güvenin Önemi
İLİŞKİLERDE GÜVENİN ÖNEMİ
Bir insan için su içmek, nefes almak nasıl bir ihtiyaç dersiniz? Hayati bir ihtiyaç değil mi? yani temel ihtiyaçları…. İşte bir ilişki için de güven aynen, hava gibi, su gibi temel ihtiyaçtır. Eğer bir ilişkide güven kaleleri hasar görmeye başlamış ise o ilişki artık savunmasız demektir.
İnsan yaratılışı gereği güvenme ihtiyacı duyar. İlk önce annesiyle başlar, sonra ailesine güvenir ve aileden kopma vakti geldiğinde güveneceği yer, eşinin emniyetli kolları olur. Aslına bakarsanız; insan hayatı boyunca güven arayışı içindedir. Kendini iyi hissedeceği, maskelerini takmadan olduğu gibi kabul göreceği ve korkmadan sırtını dayayacağı bir güven arar.
Güven, benim tanımımda ilişkide var olması gereken üç temel nokta olan sevgi-saygı-sadakat üçgenin tümüdür. Genel bakıldığında sadece sadakat gibi görülse de tümünü kapsamaktadır. Sevildiğinizi bilmek, saygı duyulduğunu bilmek ve buna koşulsuz inanmak, bunun yanında her açıdan karşınızdaki kişinin size karşı sorumlu olduğunu bilmek, size bazı açılardan sorumlu olmasıdır.
Güven bir ilişkide sadece aldatmamak değildir. Güven, fiziksel aldatmanın yanında ,duygusal-sosyal-düşünsel olarak da sadık kalabilmek, karşıdakini kazanmadan, beraber olmadan öncede, beraber iken de, beraberlik başladıktan sonra da, hep aynı şekilde sevgi saygı ve sadakati devam ettirmektir.
Sadece duygusal ilişkilerde değil dost, arkadaş, iş ve daha tüm sosyal ilişkilerinde her insan güven arar. Güven kelimesinin anlamı tektir, ama kişiden kişiye göre değişir. Başınızı yasladığınız bir omuz, size uzanan bir el, kimi zaman da sizi içtenlikle dinleyen bir çift gözdür. Dostundaki güven kişiye güç katar. Yalnız değilim benim gibi düşünen bana inanan biri var der ve yoluna emin adımlarla devam eder. Dost,eş arkadaşlık ilişkisinde de güven çok önemlidir. Aynı pencereden bakım aynı inançlara gönül vermektir. Dost,eş arkadaşlık ilişkisinde güven; düştüğünde seni tutup kaldıran el olur, yüküne destek veren omuz olur. Her insan yaşamı boyunca güvenme ihtiyacı duyar. Çünkü yaşamın en temel gereksinimlerinden biridir, güvende olmak. Kendini güvende hissetmek. Dostlarınız, arkadaşlarınız, eşiniz size güven verebildikleri ve güvendiğiniz için yanınızdadırlar. Ya güven biterse, insana ne olur?
Güven Biterse Ne Olur?
Bir insana güveniyorsanız, kendinizi onun yanında daha iyi hisseder, tereddüt etmezsiniz. Size zarar vereceğinden kuşku duymaz, olduğu gibi kabul edersiniz. Yanında huzur duyar, her şeyinizi paylaşabilir, kontrol etme ihtiyacı duymazsınız. Güven kaybı ise, ilişkilerin kırılma noktası olur çoğu zaman.
İlişkiler üç ayaklı bir masa gibidir. Masanın Sevgi-saygı-güven üç ayağıdır. Bir tanesi kırılsa, masa sallanmaya başlar, sonunda devrilebilir. Kimi zaman ilişkiler de yapılan hatalar, kıskançlıklar, aldatmalar güven kaybına sebebiyet verir. İşte bu noktada, karşınızdaki insanı hala seviyor olabilir, ona saygı da duyabilir ama güvenmezsiniz. Güven eksikliği ise bir ilişki için çok şeyi ifade eder. Zor kazanılan bir duygudur, kaybedildiğinde ise geri kazanmak zaman alır.
Sadakatsizlik, ihanet, aldatılma, ya da yaşanan hayal kırıklıkları. İlişkilerde var olan, kimi zaman aylarca kimi zamansa uzun yıllar boyunca oluşturulmuş güven duygusunu kaybetmeye sebep olur. Birlikte geçirilen güzel günler yerini bir kriz dönemine bırakır. Koşulsuzca güven duyan kişi, karşısındaki insandan gelen bu beklenmedik hamleyi kabullenmekte zorlanır.
İlişkide güven kaybı, kan kaybı gibidir. Kimi zaman ilişki güvensizlik sebebiyle biter. Kimi zamansa çiftlerden birinin kararlı oluşu ile yeniden toparlanma evresi yaşanır.
Yaşanan olayın derecesi ile kaybedilen güven çoğunlukla orantılıdır. Yaşanan olayın derecesi ne kadar fazlaysa, güven kazanmak da o kadar zordur.
Güven kaybı yaşayan kişi, karşısındaki kişiden sürekli bir yanlış daha bekler hale gelir. Kontroller sıklaşır, kıskançlıklar artar. Sürekli ”yeniden beni zarara uğratacak” düşüncesi var olur. İlişkinin başındaki ”gözleri kapalı inanma hissi” yerini aşırı uyarılmışlık, aşırı kontrolcülük haline bırakır. İhanete uğrayan kişi, kendisine ihanet eden eşinin cep telefonunu sürekli karıştırarak hala görüşüp görüşmediğinden emin olmaya çalışır, sosyal medyada var olan profillerinin ve maillerinin şifrelerini almak ister. Bunlar güvensizliğin yarattığı sebepler olduğu kadar çözümü de gereklidir. Genellikle yanlış düşünce yargılarıyla, bir kişinin yaşattığı güvensizlik diğer insanlara genelleme yapılır ve ”Ben artık kimseye güvenemem.” düşüncesi zihne yerleşir hale gelir.
Güven kaybı yerini tartışmalara bırakır. İlişkinin diğer unsurları, sevgi ve saygı da güven kaybıyla birlikte zarara uğramaya başlar.
İnsan güven duygusunu kaybettiğinde, Sanki korunaklı bir alandan çıkmış da savunmasız kalmış gibi olur. Kaleleri sarsılmış yıkılmış, nereden ne geleceğini bilmeden yaşamak gibidir güven olmadan yaşamak.
Yeniden Güven Kazanmak Mümkün Mü?
Kaybedilen güvenin yerini alan duygular, gün geçtikçe artış göstermeye başlar. Güven duygusu yerini kontrolcülüğe, kıskançlığa ve aşırı uyarılmışlık haline bıraktığı gibi; artan endişe ve korkular da kişiye çeşitli ruhsal sıkıntılar yaşatır. Yeniden ihanete uğrar mıyım? Ya bana tekrar yalan söylerse? Görüşmeyeceğim dediği halde yeniden görüşürse? Ya yeniden yaparsa? gibi.
Mevcut ilişkide yaşanan hayal kırıklıklarını gidermek, kaybedilen güvenin nedenini sorgulamak, yaşanan bu durumun düzeltilmesi için adım atmak adına çiftlerin birbirleriyle açık ve net bir şekilde konuşmaları gerekmektedir. Karşılıklı duyguların ifade edilmesi, mevcut sorunların dile getirilmesi, sorun yaratacak gözlemlerin diğer eşe aktarılması; var olan problemlerin çözüm aşamasını oluşturacaktır.
İlişkilerde oluşan güven zamanla kazanılmıştır. Bir kez zarara uğrarsa, yeniden kazanmak zaman alacaktır. İlişki Koçuluğu; ilişkilerde yaşanan bu sorunlara çözüm getirmektedir. Bireysel koçluk hizmeti ile ilişkilerde yaşanan problemleri, kişilerde yarattığı duygu ve düşünceleri açığa çıkartmaya yardımcı olunur. Çiftler arasında çözülemeyen problemler olduğunda, sorunların temel kaynağı saptanarak çözüm üretilmeye çalışılmaktadır.
İlişkilerince çözüm arıyor ve doğru çözümleri bulmakta zorluk çekiyorsanız çözüm için bize ulaşabilirsiniz.
Beslenmeyen İlişkiler Ölür!
BESLENMEYEN İLİŞKİLER ÖLÜR!
İlişkilerin bize mutluluk vermesi için sağlıklı ve nitelikli olması gerekir. Aynen bütün canlı varlıklar gibi aslına bakarsanız ilişkide canlıdır. Nasıl ki yaşayan her canlının beslenmeye ihtiyacı var ilişkilerin de beslenmeye ihtiyacı vardır beslenmeyen ilişkiler ise ölmeye mahkumdur. Bu gün sağlıklı ilişki için neler yapılabilir beslenme yolları nelerdir bunların üzerinde durmaya çalışacağız.
Boşanma olaylarının artması yada boşanma ile bitmese de bir çok danışanımın bize ulaşma sebebinin ilişkilerindeki sorunların artmasından kaynaklandığını gözlemliyorum. Peki günümüzde sağlıklı bir ilişki yürütmek gerçekten çok mu zor? Sorunlu ilişkilerde nerede yanlış yapıyoruz? Sağlıklı bir ilişki yürütmenin püf noktalarına gelin bir de beraber bakalım.
En Büyük Problem Güven Eksikliği
daha önceki yazılarımdan birin de ilişkilerdeki 6 temel ihtiyaçtan bahsetmiştim. Duygusal ihtiyaçlar yemek ,içmek, nefes gibi hayatta olmazsa olmaz, eksikliğinde kendimizi yarım hissettiğimiz ihtiyaçlardır. Şöyle sıralayabiliriz; 1-Güven ihtiyacı, 2-Emin olmama ihtiyacı, 3-Farklı olma ihtiyacı, 4-Benzer olma ihtiyacı, 5-Gelişme ihtiyacı, 6-Katkıda bulunma ihtiyacı. Burada sizin de gördüğünüz gibi güven ihtiyacı en başta gelmekte. İlişkide çiftler aralarında olan güven problemi çözülmediği taktirde o ilişki bugün yada yarın yıkılmaya mahkumdur. Güven oluşturulduğunda ilişkide, diğer basamaklara daha kolay adapte olunabilir
Evlilik Beraberliğin Garantisi Değildir
Başta da dediğimiz gibi nasıl ki her canlının beslenmeye ihtiyacı var, ilişkilerin de beslenmeye ihtiyaçları var. Ve ilişkilerin besin kaynağı da bu saydığım 6 temel ihtiyaçtır. Bu ihtiyaçların her biri ilişki için olmazsa olmaz gibidir. Bu ihtiyaçları giderilmeyen bir ilişki ölmeye mahkumdur.
Ne yazık ki evlilik adına atılan imza, sanki artık beraberliğin sonsuza kadar garantisi gibi algılanıyor. Maalesef çiftler evlenmeyle beraber sanki ilişkilerini garanti altına aldıkları düşüncesi, evliliklerinde ki ilişkilerini besleme ile ilgili çalışmaları umursamamaya yol açıyor. Daha fazla ”Beni seviyor musun” soruları soruluyor. işte tam burada ciddi bir problem var demektir. Sevildiğinden emin olan hiç kimse beni seviyor musun? diye sormaz. Çiftlerin ilişki adına beslenilmesi gereken temel ihtiyaçlarda bir doyumsuzluk olduğu ve çiftler tatmin olamadığı için, sorgulama ihtiyacı görülmektedir. Çünkü diğer taraf seni seviyorum dese de aslında ihtiyacı olan bu söz değil ilişkideki asıl temel ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.
İlişkilerinizi bu tarz durumlara sokmamak için evliliği bir garanti olarak görmemenizi ve ilişkilerinizi bir rutine sokmaktansa her gün yeni şeyler katmanızı tavsiye ederim. Bazı ilişkilerde ise çiftler tek noktaya odaklandığı için, ilişki de genel olan sorunları göremeye bilirler. Bence ilk sorunlar çıktığı noktada bir uzmana gitmeleri en doğrusu. Geçer gider umuduyla ilişkiyi olumsuz bir süreçte devam ettirmemek gerekiyor.
Hatta bizim tavsiyemiz; Evlenmeden önce, bilinçli şekilde bir uzmandan bilgiler alınırsa, ilişki daha sağlıklı bir şekilde başlar. Hiç vakit kaybetmemiş, birbirlerini hırpalamamış olurlar. Profesyonel bir kişinin yardımı her zaman işe yarar.
Erkeklerin Rahatlıkları İlişkilerde Sorun Oluşturuyor
Kadınlar ilişkilerinde sorunlar yaşadıklarında çözüm bulmaya kitaplar, dergiler karıştırmaya başlıyorlar. Fakat erkekler sorun olduğunu hemen kabul etme yanlısı değiller. Bu yüzden kadınların durumu daha zor geçiyor. Kadının ev, iş, çocuk gibi birçok sorumluluğu var. Bunların altında eziliyor. Erkekten beklenen sadece iş sahibi olması. Erkek iş sahibiyse, yapması gerekeni yaptığını düşünüyor. Eğer işi iyiyse, aile düzenini kurmuşsa, o düzeni bozmak istemiyor. Kadının yaşadığı sorunun da çok farkında olmuyor. Kendince görevini yapıyor. Kadın da bir noktada bunalıyor ve arayışa çıkıyor.
Burada hanımlara özellikle tavsiyem; eşinizi de sizin gibi ilişkinizin içine sokmak ve ilişkinizi beslenmesine katkıda bulunmasını istiyorsanız, dikteler ve suçlamaları bir köşeye bırakın. Ve neler hissettiğinizi paylaşın. Duygularınızı paylaşın. Duygu varsa ilişkide umut da vardır. Bu duygu kızgınlık ve öfke bile olabilir. Bu o ilişkinin hala ölmediğini gösterir.
İlişkinin Öldüğünü Nasıl Anlarız?
İlişkinin de ölme süreci vardır. Bu sürece gidildiğinin belirtileri ise; ilk olarak tepki aşamasında ortaya çıkar. Tepki ile kabul etmeme tahammül edememe kendini gösterir. Tepki aşamasının ardından kızgınlık aşaması gelir. Eşler bu süreç de diyalogdan uzaklaşırlar sadece sessiz kızgınlıklar, birbirlerini görmeye tahammül edememe, terslemeler başlar. Kavgalar, çatışmalar, bağrışmalar bu dönemde ortaya çıkar. Sonra da reddediş başlar. Eğer yataklar üç aylığına ayrılmışsa, hiçbir cinsel ilişki kurulmadıysa zaten bu ilişki artık ölme noktasına gelmiştir. ”Ev arkadaşı çiftler” yani aynı evi paylaşıp, ev arkadaşlığı yapan hatta arkadaş dahi olamayan günümüzde, çift sayısı oldukça fazladır. Ki bunlar bir arada da görünse ilişki çoktan ölmüştür.
Sorunlu evliliklerin artma sebeplerine bakıldığın da; Artık katlanma oranı azaldı diye düşünmek daha doğru. İnsanlar kendilerini daha fazlasına layık görmeye başladı. Fakat siz kendinizi değiştirmediğiniz sürece daha fazlası da sizi mutlu etmeyecektir. Bilinçlenmeye doğru bir gidiş var ama toplumun küçük bir azınlığında görüyoruz, bu bilinçlenmeyi. Bilinçlenme adına eşler destek alabilir, Eğitim programlarına katılabilir, Daha fazla birbirlerini dinlemeyi ve kendini iyi ifade etmeyi öğrenmelidirler.
Evlilik Aşkı Öldürüyor, Sevgiyi Bitiriyor Mu?
EVLİLİK AŞKI ÖLDÜRÜYOR, SEVGİYİ BİTİRİYOR MU?
Ne umutlar ile başlanır değil mi evliliğe; mutlu yuva kurmak, sonsuza kadar beraber olmak, ayakları bulutlarda, pembe gözlüklerinizi takmış dolaşırken, kimsenin aklına gelmez değil mi evlilikte mutsuz olmak… aşık olmak sevmek sevilmek ve onun verdiği haz ile en olumlu yanından bakan aşık ile maşuk; ”Ne derler sizce ?” ”Birlikte çok mutlu olacağız, başkaları kavga edebilir, tartışabilirler biz asla onlar gibi olmayacağız, çünkü biz birbirimizi gerçekten çok seviyoruz.” elbette bunlara çok körü körüne de inanmazlar ” Evet bizde tartışabiliriz fakat açıkça konuşup, sorunlarımıza hemen çözüm bulabiliriz.” derler. Zamanla bunlar unutulur, tartışmalara diyalog ile çözüm bulmayı bırakın, iletişim kurmaktan bile uzaklaşılır. Gerçekten ”Evlilik aşkı öldürüyor, sevgiyi bitiriyor mu? Ne dersiniz?”
Ölen Aşk, Biten Sevgiyi Aramak Beyhude mi?
Evlenince sizi o bulutlardan aşağı indiren, pembe gözlükleri çıkarttıran da ne? Aşkın ölmesi sevginin de bitmesi mi?. Her evlilik de benzer sorunlar olur mu yoksa sadece siz mi böyle hissediyorsunuz? Boşanma sebebi , aşk heyecanının ölmesi, sevginin bitmesi mi?, Boşanmayan insanlar ne yapıyorlar? Onlar bütün huzursuzluğa rağmen evliliklerine devam mı ediyorlar? Yoksa evliliklerinde sevgiyi canlı tutmayı başarıyorlar mı? Başarıyorlarsa bunu nasıl yapıyorlar? Maalesef boşanma oranlarının hızla arttığı ülkemizde bunlar çok sık duyulan sorular haline geldi. önce çareler bulmaya çalışılıyor, kendi kendine soruyor nasıl oldu da o ölmez denen aşk öldü, bitmez denen sevgi bitiverdi. Hani biz kimse gibi olmayacaktır, hani bizim aşkımız kimseye benzemezdi. Yada bazen bir uzmana gidiyor başka bir göz baksın bir de bizim göremediğimizi görebilecek bize de gösterecek mi? ”aşka sevgiye ne oldu?”, dert belledi ya bir kere bazen de bir din adamına soruyor bunun çaresi nedir diye…
Evlilik de duygusallık olmazsa olmaz bir ihtiyaç. Gerçek şu ki, evlilik de sevgiyi korumak çok önemlidir. Eşler evliliklerindeki sevgi problemini çözmek için, kitaplar, dergiler, uygulamalı destek programları alırlar fakat yine de çözüm getiremezler. Maalesef evlendik den sonra sevgilerini koruyan çiftlerin sayısı günümüz de oldukça azdır. Eşler aralarında iletişim kurmak ve arttırmak adına; Atölye çalışmalarına, seminerlere, katılıp tekrar aynı heyecana kapıldıkları halde, evlerine döndüklerin de eski tarzlarına geri dönebiliyorlar. Yada onlarca kitap da mutluğu ifade eden uygulamaları okuyup, iki gün uygulayıp bırakabiliyorlar. Hatta çoğu zaman tek taraflı yapılan çabaları eşleri tarafından fark dahi edilmeye biliyor. Peki sizce neden? Çünkü her insanın sevgi dili birbirinden farklıdır.
Eşimin Sevgi Dili
Dil diyince hemen aklımızca kullandığımız ana dilimiz ve yabancı diller geliyor. Her birimiz kendi anne babamızın bize öğrettiği dili konuşuyor ve kendimizi daha iyi ifade edebiliyoruz. Ana dilimizi konuşurken son derece rahatızdır, hiç düşünmeye bile gerek kalmadan rahatlıkla konuşabiliriz. Başka dillerde ise kendimizi rahatlıkla ifade etmek için ustalaşmanız gerekebiliyor ve ne kadar ustalaşırsanız o kadar iyi anlıyor ve kendimizi de o kadar iyi ifade edebilir hale geliyoruz.
Konu sevgi dili için de aynıdır aslına bakarsanız, Kendi sevgi dilinizle eşinizin sevgi dili arasında Türkçe ile Çince kadar farklılıklar olabilir. Sevginizi Türkçe ne kadar anlatırsanız anlatın eşiniz Çince biliyorsa sizi hiçbir zaman anlamayacaktır. Belki eşinize sık sık onu ne kadar çok sevdiğinizi, onun eşi olmak dan gurur duyduğunuzu, onu çok yakışıklı bulduğunuzu söyleyerek, eşinizle ”Onaylayıcı Kelimeler” ile iletişime geçmeye çalışır olabilirsiniz. Eminim bu hislerinizde de oldukça samimisinizdir de, fakat belki de eşiniz sevgiyi, karısının hareketlerin de arıyor ve oda sizin sevginizi göremiyor olabilir. İçten olmak yetmez, eşinizin baskın sevgi dili neyse onu keşfedip o şekilde davranmanız gerekir.
Çoğu zaman yapılan hata, eşimizin sevmediğini düşünmek yada sevginin bittiğini düşünmektir. Oysaki biten ne sevgidir nede sorun eşinizin sizi sevmemesidir. Siz kendi sevgi dilinizle sevilmeyi beklersiniz fakat eşiniz kendi sevgi diliyle sizi çılgın gibi sevdiğini gösteriyordur.
Baskın sevgi dili ilk öğrenilmiş sevgidir. Çocukluk dönemin de, size sunulan sevgidir. Aileniz yada yakınlarınız tarafından sevildiğinizi hissettiğiniz tanıdık olduğunuz sevgi dilidir. Örneğin belki siz sevgiyi aileniz tarafından sözle ifade edilerek sizi sevildiği vurgulandığında hissetmişsinizdir ve evet ”Beni seviyorlar” demişsinizdir. İstersiniz ki eşiniz de size bunları güzel sözlerle ifade etsin, eğer etmezse sevmiyordur, diye düşünürsünüz. Eşinizde ilk sevgiyi belki de, Eve ekmek getiren babasında görmüştür, ve benim ihtiyaçlarımızı karşılıyor, beni düşünüyor yani ”Beni seviyor” demiş olabilir ve sevgisini bugün size ihtiyaçlarınızı karşılayarak, sizi belki süslü sözlerle değil ama düşünerek gösteriyor olabilir. Sevgi dilleri özel bir çalışma gerektirir. ”Eşimin Sevgi Dili” Atölye çalışmaları ile; eşler birbirlerine, anladıkları sevgi dilleriyle, yaklaşmayı öğrendikleri gibi, eşinin farklı yönlerinin olmasını da hayatlarını renklendirme adına memnuniyetle karşılamayı öğreniyorlar.
Hiç akıldan çıkarılmaması gereken konu ”Sevgi evlenince bitmez” sadece, samimiyet artar belki ama daha fazla paylaşım olduğundan beklentiler de artar. Kişiler beklentilerini kovalamaktan, ne kadar sevildiklerinin farkına bile varamazlar. Aslında bitmemiş olan sevgi gereksiz sorgular ve yaptırımlar ile bitirilir. Oysaki bunun yerine, nasıl sevildiğinizi ve eşinizi nasıl sevdiğinizi ortak bir dil ile göstermek en doğru olandır.
”Eşimin Sevgi Dili” Atölye çalışmalarımıza katılıp; eşinizin sevgi dilinde ”uzmanlaşmak” için bize ulaşabilirsiniz. Sevgiyle Kalın.
Cinselliği Arzulayan Kadın; Hafif Kadın Mıdır?
CİNSELLİĞİ ARZULAYAN KADIN; HAFİF KADIN MIDIR?
Her yetişkin bireyin cinsel arzularının olması elbette doğal bir olaydır. Çiftlerin özelliklede kadınların, eşine söylemekten yada belli etmekten çekindikleri kafalarında cinsellikle ilgili birçok sorular, kaygılar vardır. Cinsel birleşmede kadında da, erkekte de mükemmel cinsel birleşme noktasında endişeler olup, hatanın kendinden kaynaklanmasından korktukları bir gerginlik olabiliyor. Bu gerginlik altında yatan asıl sebep ise; cinsel istek ve arzularını söylediğinde yanlış anlaşılma olasılığıdır. Kadın rahat bir şekilde ifade ettiğinde ben çok ”hafif kadın” olarak mı görünürüm, deyip içten içe kendini bastırır. Erkek ise isteklerinin ”sapıklık” olarak değerlendirilmesinden endişelenir. Çiftlerin her ikisi de susmayı tercih eder. Peki sizce susarak kalırlar mı ? HAYIR. Bastırdıkları cinsel arzu ve istekleri hiç olmayan , bir sebeple bir yol bulur ve öfke kin olarak dışarı çıkar. Bu karşılıklı soğukluk, sevginin azalması tartışmaların artması olarak devam edip, maalesef temelde ”cinsel arzu ve istekler”, görünürde bambaşka sebepler ile boşanmaya kadar gidiyor.
Cinselliğin Konuşulmadığı İlişkiler, Mutsuzluk Mu Getiriyor
Kişilerin yetişmiş oldukları; sosyal çevre , kültür, eğitim durumları, ahlaki yapı cinselliğe bakış açılarını da etkilemektedir. Etkiler tabi kadın ve erkeğin cinselliğe bakış açısı ve ilgilerin değişik olabileceğini bize gösterir. Her ne kadar hayatımıza giren teknoloji ile, olumsuz olarak bireyler çocuk yaşta cinsellikle tanışsa da, bir yandan da diğer bir olumsuzluk gerçekten kendini ifade etme çağlarında üzerin de ki, bilinçsizce yapılan baskılar.
Bu baskılar ile, Özellikle cinsel istek ve arzularının ifade edilmesini, ayıp, günah, ahlaksızlık olarak değerlendiren kadın sayısı her gecen gün artmaktadır. Nedeni ise yanlış anlaşılmaktan ise eşiyle konuşmamayı tercih etmektedirler. Çifttin ihtiyaçlarını karşılamak için cinsel arzu, istek hatta belki hayaller, fanteziler vardır. Çiftlerin mutlu birliktelikler yaşaması, birbirlerine daha yakın olmaları, aralarındaki sevginin ve bağların güçlenmesi için beden ve ruh bütünlüğünü sağlamaları şarttır.
Zihinlerinde şekillenen cinsel istek ve arzularını, davranışları ve sözleri ile ifade eden kadınlar, mutluluğu yakalayabiliyorken, cinselliği eşi ile konuşmayan kadınlar ise mutsuzlukla yaşamlarına devam ettirmemek için; ilişkilerini sonlandırmayı tercih ediyorlar.
Kadın Evlilikten Soğuyor
Belki şaşırtıcı ama, geçmiş ile bugün kıyaslanıldığında cinsellikle ilgili yanlış beklentiler ve inançlar kadınların cinselliğe karşı tutumunu ve cinsel davranışlarını olumsuz bir şekilde etkilemeye devam ediyor. Yaşadığımız toplumda kadınların cinsel isteklerinin olamayacağına, cinsel yaşama aktif olarak katılım gerçekleştiremeyeceklerine, haz alan, haz veren ve paylaşan taraf olmaması gerektiğine inanıyor. Bu nedenle, kadınlar cinsel istek ve arzularını ifade ederlerse ”hafif kadın” hatta ahlaksız olacaklarını, karşısında ki kişi tarafından istenmeyeceğini düşünüyorlar.Ve tabi susuyorlar. Eşinden uzun bir ön sevişme değişik pozisyonlarda seks yapmak isteyen kadınlar ahlaksız veya kötü değildir. Sonuç olarak, kadınlar cinsel istek ve arzularını eşiyle paylaşamıyorlar, eşinden isteklerini talep edemiyorlar. Bu durum çiftin cinsel yaşam alanlarının daralmasına, alınabilecek hazların yitirilmesine, kadının kendi hayallerini yaşayamamasına yol açıyor. Böylece çift zamanla birbirinden soğuyor, tartışmalar artıyor, aile içi şiddet yaşanıyor ve en önemlisi de aldatma oranları yükseliyor. ”Kendisi için ahlaklı bir tercih olandan, kendini gerçekten ifade edebileceği ahlaksız bir tercihe gidebiliyor.”
NE YAPMAK GEREKİYOR?
Eşinize Açık Bir Şekilde Cinsel Beklentilerinizi İfade Edin
Sağlıklı cinsel yaşam, birliktelik ilişkisinin en önemli parçalarından biridir. Doğası gereği birbirinden farklı olan kadın ve erkeğin cinsel yakınlık ihtiyaçları da birbirinden farklı olabiliyor. Cinsel duygu, düşünce, istek, arzu ve talepleri eş ile paylaşılması gereken en önemli hususlardandır. Neden ise cinsellik; hayatın bir gerçeği, beden ve ruh sağlığının en temel olgularından biridir. Bu nedenle, hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, cinselliği tadabilmek için çiftin her konuda olduğu gibi cinsellikte de birbirine dürüst olması, cinsel arzu ve isteklerini paylaşması gerekiyor. Sağlıklı bir birlikteliğin yürümesi için cinsel beklentileri konuşmak şarttır.
İlişkiniz de Aşk Oyunlarına Yer Verin
Hep istenilen başladığı gibi devam ettirebilmektir birliktelikleri. İlişkinin ilk başlarında duyulan heyecanlı kalp atışlarını devam ettirmek elbette çiftin elindedir. Cinsel yaşamın monotonlaşmasının önüne geçebilmek için aşk oyunlarına yer vermek gerekiyor. Aşk yaşamı hareketlendirebilmek için; birlikte duş almak, yatmadan önce birlikte olmak, öpüşmek, dokunmak, fantezileri paylaşmak, birlikte aynı anda yatmak, küçük ama baştan çıkarıcı süprizler ile iletişimi canlı tutmak, baş başa vakit geçirmek, konuşurken sevgi sözcüklerine daha fazla yer vermek çoğunlukla ilişkide çok büyük değişiklikler yapacaktır.
UNUTMAMAK GEREKİR Kİ;
Cinsel istek ve arzuların eşi ile konuşulmasıyla elde edilen, cinsel mutluluk kişinin yaşam kalitesinin en önemli belirleyicilerinden biridir. Aşk ve cinsel yakınlık için güçlü bir cinsel özgüven gerekiyor. Özgüvenin sağlanabilmesi için çiftin isteklerini ve problemlerini ertelememesi, kafalarında koydukları tabuların üzerine gitmesi, güçlü bir bağ oluşturması, arzu ve isteklerini ya da sorunlarını karşılıklı olarak açık bir şekilde konuşmaktan çekinmemesi gerekiyor. Mutlu cinsellik ancak kadın ve erkeğin karşılıklı tatminiyle mümkün oluyor. Tabi ki her konuda olduğu gibi cinsellikte de sorunlar çıkabiliyor. Önemli olan bu sorunları dile getirerek çözüm yolları bulabilmektir. Bu nedenle, her birey, eşiyle mutlu bir cinsellikten beklentisinin ne olduğunu açıkça anlatmalıdır. Bu konuda dikkat edilmesi ve özen gösterilmesi gereken en önemli noktalar; reddedilmeyi göze alarak istek ve arzuları talep etmek, talep edilen ve yerine getirilen arzu ve istekleri bir armağan gibi görmek, dünyanın en güzel armağanını almış gibi mutlu olmak ve bunu eşine göstermektir. Ayrıca yerine getirilmeyen istek ve arzular karşısında küsüp, tavır almamak ve karşı tarafı olduğu gibi kabullenebilmek de gerekiyor. Çünkü cinselliğin koşulsuz sevgi ve kabulle yaşananı en doğru olandır. Eşiniz sizin en yakınınız ona karşı rahat ve açık olun .
Mutlu ilişkiler.
DevamıUzun Süreli Evliliklerde Cinsel Uyumun Etkisi
Evlilikte uyum her şekilde elbette önemlidir. Kimse evliliğinde %100 uyumu yakalamak zorunda değil fakat evliliklerin uzun soluklu ve sağlıklı iletişim ile devam etmesi için uyum önemlidir. Çiftlerin uyumlu olmasını destekleyen faktörler vardır. Cinsellik ise bu uyumun %70 ‘ini etkileyen en mühim faktördür. Evlilik kişilerin sevmek, sevilmek gibi bir çok ihtiyaçlarına cevap verdiği gibi, iki farklı cinsin hayatlarını birleştirmeleri, karşılıklı olarak cinsel kimliklerinin ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini gerektirir.
Eşler cinsel ilişki ile birbirlerine sadece sözle hitap etmenin ilerisinde bedenle de ifade ettikleri, birbirlerine çok daha yakın olurlar. Nasıl ki bu iki kişinin birbirinden farklı iletişim ve ilişki kurma tarzları olduğu gibi cinsellikde de son derece özel ve kişilerin kendine has ilişki kurma tarzları, beklentileri vardır.Kişinin cinsel yaşamı biyolojik yapısından, yaşam koşullarından, içinde yetiştiği ve yaşadığı kültürel çevreden etkilenir. Bu nedenle de sorunsuz, uyumlu bir cinsel yaşam için neyin gerekli olduğunu, cinsellikte neyin normal neyin ise anormal olduğunu söylemek oldukça zordur. Aslına bakarsanız; Eşlerin cinsel yaşamında olması veya olmaması gerekenler iki kişinin beklentisine bağlıdır diyebiliriz. Bu beklentilerin anlaşılması için eşler arasında açık bir iletişim olması gerekir. Beklentilerin anlaşılması ve ortak bir noktada buluşulması hemen olmaz, evlilikte cinsel uyum zaman alır , bunun için çaba harcamak ve eşlerin birbirine karşılıklı açık olmaları şarttır.
İletişimin Cinsellikteki Önemi
Şunu çok duymuşuzdur; ” İncir çekirdeğini bile doldurmayan sebeplerden ayrıldılar” Evet görünürde böyledir, fakat içte dışarıdan çok daha derin yaralar olabilir evliliklerde. Yapılan araştırmalarda çiftlerin sebepsiz gibi görülen çoğu tartışmanın altında birbirlerine bile belki itiraf edemedikleri cinsel beklentiler ve doyumsuzluklar bulunmaktadır. Evliliğin bütününün sağlıklı olması için hem eşler arasındaki iletişimin iyi olması elbette çok önemli, fakat aynı zamanda cinselliğin de sorunsuz gitmesi gerekir. Cinsel ilişkilerin düzensizliği iletişimlerini etkilediği gibi, iletişim eksikleri de cinsel sorunlarının yada beklentilerinin konuşulamaması gibi, sebepler doğuracağından, her iki alandaki sorunlar da birbirini etkiler. Yine araştırmalar; cinsel işlev bozuklukları ve evlilik sorunlarının çoğunlukla bir arada görüldüğünü ortaya koyuyor.
Yine şuna benzer yanlış söylemler duymuş olabilirsiniz .”Birbirini seven, iyi anlaşan çiftlerin cinsel yaşamları da iyidir” diye düşünmek yanlış bir inanış, evlilik uyumunun iyi olması eşlerin cinsel sorun yaşamalarına engel değildir. Yine aynı şekilde ”Cinsel yaşam iyi ise evlilik iyi gider” demek de yanlıştır, cinselliğin iyi olması evliliğin bütününün de mutlaka iyi gideceğini göstermez. Gerçek olan şu ki; eşler arasındaki ilişki uyumluysa cinsel sorunlar çözülebilir ve cinsel uyum sağlanabilir. Çünkü sorun çözme önemli bir ilişki kurma becerisidir, dolayısıyla evlilikte ve cinsellikte mutluluk çiftlerin iletişim becerileri ile ilişkilidir.Tabi ki bazen tam tersi de olabiliyor, iletişimde yada farklı anlaşmazlıklar devam ederken cinsellikle alakalı sorunlar bir uzman ile çözüme gidildiğinde, diğer ilişkilerde daha kolay çözüme ulaşabiliyor.
Cinsel Uyum Çok Önemli
Sonuç Olarak diyebilirim ki; Evlilikte cinsel uyum süreci, aynı zamanda birlikte öğrenme sürecidir ve iletişim gerektirir. Sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam için eşlerin sorunlarını konuşabilmeleri, bundan çekinmemeleri, cinsel konularda bilgilenerek hem cinselliği hem de birbirlerini tanımaya çalışmaları gerekmektedir.Böylece evliliklerini hem cinsel hem de iletiş yönünden çok daha sağlıklı ve uzun ömürlü yaşayabilirler.
Bir kaç Soru, Bir kaç Çözüm(3)
BİRKAÇ SORU, BİRKAÇ ÇÖZÜM (3)
Soru: Merhabalar eşimle 5 senelik evliyiz, aslına bakarsanız, birbirimizi tanıyarak ve severek hatta önümüze çok engel çıkarılmasına rağmen bunları aşıp evlendik. Fakat özellikle son 1 senedir aramızda anlam veremediğim bir soğukluk var. Bütün konuşmalarımız sanki sadece konuşmuş olmak için. Kavga etmiyoruz hatta ufak tefek tartışmalar bile yok, fakat konuşacak ne bir konu, ne sohbet ortamı, nede sıcak ve samimi ortam da kesinlikle yok. Sanki her şey rutinleşmiş gibi ve gitgide birbirimizden uzaklaşıyoruz. Çok üzülüyorum, ne yapmalıyız?
Çözüm: Her çiftin ilişkisinde bu şekilde durağan dönemler zaman zaman olabilir. Bu tarz sorunlarınız çok normaldir. Eşinizle tartışma ortamına girmeden, Kendi içinizde neler hissettiğinizi onunla paylaşın. Bazen samimiyetle söylenen bir kaç cümle her şeyi değiştirebilir. Siz kendinizi ona açtığınızda, eşiniz de size kendini açacaktır. büyük olasılıkla eşiniz de aynı kaygıları yaşıyordur. Karşılıklı konuşarak bu soğukluğun sebeplerini anlamaya çalışabilirsiniz. Yada soğukluktan önceki hayatınızı tekrar canlandırmaya çalışabilir, ortak paylaşım alanlarını arttırıp, daha fazla sosyal çevre ile iletişim halinde olabilirsiniz.
Bir başka bakış açısı ise; Aslına bakarsanız, kadınlar genelde bu soğukluğun sebeplerini sezebilir. Sizin de belki kendinize bile itiraf edemediğiniz şüpheleriniz olabilir. Burada yapmanız gereken kendinize dürüst davranıp, sizden yada eşinizden kaynaklanan sorunları tespit edip çözüm yollarına gitmektir. Bazen de eşler ya sorunun ne olduğunu bulamaya bilir yada soruna çözüm getiremeye bilirler bu durumda Karşı karşıya kaldığınız problemleri yalnız başınıza çözmek zorunda değilsiniz, bir ilişki koçu ile online yada yüz yüze çalışıp dışarıdan objektif bir gözün ilişkinize ışık tutmasını sağlayabilirsiniz.
Soru: Eşimden 3 sene önce boşandım, ama sanki sadece eşimden boşanmadım. Sahip olduğumuz sosyal çevre ile de boşanmış gibiyim. Ortak tanıdıklarımız ve diğer evli çiftlerden ibaretti çevremiz, ve şu anda sosyal hayatımın tamamen sıfırlandığını hissediyorum, evli çiftler ile artık görüşmüyorum. Sanki artık ben, ben değilmişim gibi davranılıyor. Bir arkadaş gurubumuz vardı ailecek görüştüğümüz oradan da dışlandım. Ortak diğer arkadaşlar ile ise mahkemede şahitlik filen derken, boşanma sonrası hiç bir samimiyetimiz kalmadı. Bir de sorumluluklarım olan 3 yaşında oğlum var. Henüz 34 yaşındayım, hayata kapılarımı kapatmak istemiyorum. Tekrar eskisi gibi bir çevre nasıl elde edebilirim?
Çözüm: Dış çevre ile iletişimden önce kişinin ilk önce kendine dönüp iç huzurunu tekrar elde etmesi gerekir. Dışarıda kuracağınız sosyal hayat için öncelikle ev ve iş düzeninizi tekrar rayına oturtmanız, zamanınızı verimli kullanmak sureti ile kendinize boş vakit oluşturmanız önemli. dediğim gibi kendi içiniz de ve yaşadığını ortamda yani evinizde düzen ve huzur çok önemli. Böyle durumlarda kadınlar kafalarını dağıtmak için kendini ev işlerinde paralama, gereksiz abur cubur yemek yerine yeni aktiviteler hobiler kurslara yazılabilirsiniz. Bunlarda sizin için belki yeni çevreler edinmek için bir yol olabilirler. Çocuğunuz için ise mutlaka bakıcı ya da ailenizden destek almanız sizin için iyi olacaktır. Haftalık yapmanız gereken işleri not aldığınız bir ajandanız olsun. Bu ajandada iş, aile ve sosyal hayatınıza dair gerekliliklerin yanı sıra keyfi aktiviteler, kişisel bakımınıza ve ihtiyaçlarınıza yönelik notlar da mutlaka olmasına dikkat edin. Evli olduğunuz zamanlarda görüşemediğiniz ve zamanla koptuğunuz okul arkadaşlarınızın bir listesini çıkarabilirsiniz. Her zaman görüşmek için vakit ayıramasanız dahi telefon edip birbirinizi güncellemeniz önemlidir. Bunun dışında sosyal gönüllülük projelerine katılabilir kendinize başkalarına da yardımcı olarak, aynı fikre gönül vermiş kişilerle yeni çevreler edinebilirsiniz. Kimseyle iletişime geçmezseniz, elbette bir zaman sonra unutulursunuz.
Evet; İlişkiler önemlidir. Sağlıklı ilişkiler için sağlıklı iletişimlerde önemlidir. Kendinizi daha iyi ifade edebilmek ve karşınızdaki kişileri daha iyi anlayabilmek için; Kişisel gelişimimize önem vermeliyiz. Gerisi arkasından gelecektir. Güzel ve mutlu ilişkiler dilerim…
Birkaç Soru, Birkaç Çözüm (2)
BİRKAÇ SORU, BİRKAÇ ÇÖZÜM (2)
Merhabalar; Yeni ilişkilere başlamayı düşünen, fakat yuva kurmak, evlenmek için atım atma cesaretini bulamayan yada geçmiş tecrübelerinden dolayı, yeni ilişkilere başlangıçlara kapılarını kapatanlara çözüm bulmaya çalışacağız. Çünkü sevmek ve sevilmek hayatta en doğal ihtiyaç, hayata sıkı sıkı bağlayan en sağlam güçtür. Kapılarınızı kapalı tuttuğunuz ilişki için adımlar atma cesaretini bulamadığınız taktirde, kendinizi sevme ve sevilebilme imkanından mahrum bırakmış olacaksınız. Gelin beraber birkaç bir kaç soruyu inceleyelim.
Soru: Kimseye güvenemiyorum,kendimi çok yalnız hissediyorum, hayatta gelecek adına adımlar atmaya, bir ilişki yaşamaya korkuyorum. Kendime duvarlar örüyorum ve aşamıyorum. Ne yapabilirim? Bu durumu nasıl aşabilirim?
Çözüm: Hayatta ne düşünürsek, onu kendimize çekeriz. Bundan dolayı ilk önce olumsuz düşüncelerden kurtulmamız lazım. Elbette herkesin hayatında biri olmak zorunda değil. Fakat hayatı paylaşılan bir yol arkadaşı, seveceğiniz bir eş, hayatınıza lezzet katacaktır. Öncelikle rahatlayın. Yeni ilişkilere korkarak bakmanız, muhtemelen geçmişte yaşadığınız ilişkilerin, tatsız deneyimlerin izlerini taşıyor olmalı. Unutmayın; Geçmiş deneyimleri, yaşadığınız üzüntüleri düşündüğünüz sürece, gelecek ile ilgili olumlu adımlar atamazsınız. Herkes hayatında zaman zaman olumsuzluklar yaşayabilir. Fakat geçmişte yaşadığınız tatsız olaylardan almanız gereken sadece derslerdir. Geçmiş geçmişte kalmıştır ve tekrar aynı olayları yaşamak korkusu sadece kendinizin oluşturduğu, henüz gerçekle ilgisi olmayan gerçek dışı bir endişedir. Hayat her an yenilenmektedir. Kendinize yeni bir sayfa açmak ve temiz başlangıçlar yapmak için şans vermelisiniz. Olumlu olaylara odaklanın. Duygu durumunuzu negatiften pozitife çevirin. Ve hayatınıza pozitif kişileri çekin.Emin olun hayatınızda gerçekleşecek değişikliklere siz de hayret edeceksiniz. Hayatta kötü deneyimler yaşamanız, her zaman kötü deneyimlerle karşılaşacağınız anlamına gelmez. Bu yüzden duvarlarınızı kırın ve sadece geçmiş deneyimlerinizden aldığınız ders ile yolunuza devam edin.
Soru: Ben aslında kendimin dürüst ve iyi birisi olduğuma inanıyorum. Bazen arkadaşların, bazense ailemin tanıştırması ile evlilik için adım atacağım adaylar çıkıyor karşıma. Fakat fark ettim ki ben beğendiğim kişilerle iletişim kuramıyorum. Kendim gibi doğal davranamıyorum. Karşı tarafın beğenmemesinden endişe ediyorum. Öylede oluyor. Ne yapmam lazım?
Çözüm: Beğenmek yada beğenmemek aslında şekille alakalı bir şey değildir. Kişilerin kendine olan öz-güveni ile alakalıdır. Elbette herkesin hayatında beğendiği insanlar tarafından beğenilmediği dönemler olabilir. Bu durum sizin bir eksikliğiniz den ya da sizden kaynaklanan bir sorun nedeniyle olmayabilir. Bu durumu kendi içinizde büyütmeyin ve kendinize güvensizliğe dönüştürmeyin. Rahat ve kendiniz gibi olmaya gayret edin. Doğallık ve samimiyetten uzaklaşmayın. Takıntı halinde ısrarcı olmamak, biraz kendinize dönerek, fiziksel ve kişisel gelişiminize odaklanmak içsel olarak güç toplamanıza yardımcı olabilir. Eğer kendinizde hissettiğiniz bariz bir eksiklik varsa bunu telafi etmeye çalışabilirsiniz. Kişi kendini tam ve bütün hissederse, kendine olan güveni dışına da yansıyacaktır. Kişisel gelişiminiz için bir uzmandan yardım alabilirsiniz ve iletişim problemlerini çözmek için daha sistemli bir yol izleyebilirsiniz. Ve önemlisi ilahi akışa güvenin… Sevgiyle kalın…
Birkaç Soru, Birkaç Çözüm (1)
BİRKAÇ SORU, BİRKAÇ ÇÖZÜM (1)
Hayat hepimiz için inişli çıkışlı. Belki de yaşadığını insan, bu inişler çıkışlar ile anlıyor. Tabi ki her hayat farklı, kimsenin sorunu bir başkasına benzemiyor. Fakat bazen çevremiz de, yaşanılan yada dinlediğimiz olaylardan içimizi acıtan, bir şeyler olduğunu fark ediyoruz. İşte tam burada olayın bütünü değil belki ama acıttığı, bizi etkilediği yerde, benzer bir hikayemiz yada anımız olduğunu fark ediyoruz. Oraya ışık tutup çözüme ulaştırdığımız da, arkasının kendiliğinden aydınlandığını hissedebiliriz.
Bundan böyle bize yazan ve problemlerine çözüm arayan kişiler için ve bir nebzede belki kendi hayatlarında benzerlikleri görüp buradan çözüm üretmek isteyenler için, hafta da bir günümü, yeni başlattığımız ”Birkaç soru, birkaç çözüm” köşemizde makalelerimle ışık tutmaya çalışacağım. Öncelikle hatırlatmam gereken konu elbette, burada ki cevaplar, hepinizin sorunlarına tam cevap vermeye bilir. Hayatımız da sorun olarak gördüğümüz bazı olaylar, sistemli ve disiplinli şekilde bir uzmanla çalışmayı gerektirebilir. Burada belki sadece sorununuzun belki adını daha net koyacağınız benzerlikler bulabilirsiniz. Soruları soran, kişilerin kimlikleri kesinlikle gizli tutulmaktadır. Ve buraya kendi seçtiğimiz, sorular yazılacaktır. Umarım bir çok kişiye çözüm getirir ve daha dingin huzurlu bir hayat sürmemize birazcık olsa da faydası dokunur.
Soru: 1,5 yıldır nişanlıyım ve 3 ay sonra evlilik için nikah günü aldık. Fakat kafama takılan, çok kavga ediyoruz. İşlerim yoğun diyerek benimle hiç ilgilenmiyor, nasıl davranmalıyım?
Çözüm: Her ne kadar evlenecekleri kişileri bireyler kendi seçse ve tanıdığını düşünse de, asıl nişanlılık dönemi, evliliğe giden yolda birbirini tanıma dönemidir.Ayrıca evlilikle sonuçlanacağı garanti kabul edildiğinden ve ilişkiye artık aileler de dahil olduğundan, ilişkiye fazladan stres yükleyebilir. Birçok çift ile yapılan araştırmaların sonucu çiftlerin en çok nişanlılık dönemlerinde gerginlik yaşadıklarını ve kavga ettiklerini göstermektedir. Size önerim bu dönemde birbirinizi bunaltmak ve fazla sorumluluk yüklemek yerine rahatlatarak huzurlu bir ilişki temeli oluşturmayı sağlamanızdır. Bu dönemde birbirinizi yıpratmaya aranızdaki saygı duvarlarını yıkarsanız, evliliğinizde daha büyük sorunlar ve iletişim problemleri yaşarsınız. Hatta birçok çift vardır yıllar geçer fakat nişanlılık sorunlarını dillendirmeye ve yeni tartışma konuları bulmaya devam eden. Nişanlınızın işleri yoğun olabilir, sizinle zaten evleneceği ve bir ömrü birlikte geçireceğiniz fikri ile nişanlınız bir rahatlama yaşamış olabilir. Gerginlik çıkarmak ve kavga etmek yerine, kendinizi daha düzgün yollarla, hislerinizden bahsederek ifade etmeye çalışmak en iyi yoldur. Mesela ”Neden beni aramıyorsun?”, ”Beni sevmiyor musun?” sızlanmalarıyla bunaltmak yerine ”Seni görmek bana iyi geliyor”, ”Seni özledim” gibi ifadelerle kendi hislerinizi anlatın.
Soru: Eşimi çok kıskanıyorum. Benim dışımda hiçbir şey yapmasını istemiyorum. Her an başka biri onun aklını çelebilir ve beni terk eder gibi hissediyorum. Beni çok sevdiğini söylemesine rağmen hep bir şüphe içindeyim. Onu da çok bunaltıyorum. Ne yapmalıyım?
Çözüm: Öncelikle kıskançlık dozunda ve ayarında olduğu taktirde eşlerin birbirine ilgisini ifade eder. Fakat burada anlattıklarınız kesinlikle sağlıksız bir ruh halini göstermiyor. Bütün bu baskıları uygulayarak sevgilinizi elinizde tutmak yerine ancak hızlıca kaçmasını sağlarsınız. Bir evlilikte güven yoksa uzun vadede mutluluk olması mümkün değildir. Eğer eşiniz gerçekten sizi kıskandıracak hareketler içindeyse, sizi aldattıysa ya da buna meyilli olduğunu anladığınız sağlam kanıtlarınız varsa zaten kıskançlık yapmak yerine bu ilişkiyi bitirme yönünde adımlar atmak sağlıklı bir birey için daha doğrudur. Ama sadece kendi güvensizliğiniz ve aslı olmayan kuruntularınız yüzünden böyle davranıyorsanız, hemen kendinizi toparlayın. Eşiniz de olsa kimseyi kontrol edemeyeceğinizi, iki insanı birbirine bağlayan tek şeyin sevgi olduğunu hatırlamak önemlidir. Karşı tarafı serbest bırakmayı ve kendi korkularınızı ona yüklememeyi öğrenmeniz gerekiyor. Korkularınız ve iç konuşmalarınız yerine eşinizi gerçekten samimi bir şekilde karşılıksız olduğu gibi sevmeyi deneyin. Bir müddet bu şekilde kendinize telkinler verebilirsiniz, eğer hala aynı endişeler devam ediyorsa bir uzmanla görüşmenizi öneririm.
”Sorunlar içimizi kemiren yaralar gibidir. Çözüm bulunmazsa zamanla başka şekillere bürünürler. Sağlıklı ilişkiler için sorunlarınıza değil çözümlere odaklanın. burada dikkat edilmesi gereken şey ise kişi bazı sorunlarını kendi hallede bilirken, bazılarına dışarıdan müdahale gereke bilir. Bu aynı şuna benzer; Kolunuzda bir yara varsa siz bunu pansuman yapabilirsiniz, fakat içinizde yada ulaşamayacağınız bir yerdeki yarayı kendiniz tedavi edemezsiniz. ”
Sorularınıza Çözüm olmak için buradayım…Sevgiyle Kalın…
Cinsellikten Uzak Evlilikler
CİNSELLİKTEN UZAK EVLİLİKLER
Eşlerin evliliğini ayakta tutan en büyük yapı taşı, cinsel ilişkilerinin düzenli ve sağlıklı devam etmesidir. Maalesef çok yoğun çalışma temposu, stres, anlaşmazlıklar, diyalog eksiklikleri ve daha bir çok sebepten eşler cinsel yaşamdan uzaklaşabiliyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar gösteriyor ki evli olup fakat cinselliği yaşamayan bir çok çift mevcut.
Cinsellik eşler arasında bedensel ve ruhsal bir ihtiyaç olduğu gibi; Diyalogla çözemedikleri sorunların da en güçlü silahıdır.Eşler cinselliğe gerekli önemi verdiklerin de eşlerin birbirine bağlılığı ve tutkuları artacak ve belki de sorunlar eskisi kadar sorun halini almayacaktır. Yani diyebiliriz ki cinsellikten yoksun evlilikler, yıkılmak için bir çatırtı beklerken, cinsel ilişkilerini tutkulu yaşayan çiftler ise sorunlarını göz ardı yapabiliyorlar.
Evliliklerde duygusal bağlılığı da, sağlamlaştıran cinselliğin olması için; elbette sevgi ,aşk olmalıdır. Bu eşler arasındaki aşkı cinsel ilişki, daha da arttırır. Cinsel hayatlarında tatmin olan eşler, romantizm ve aşkı daha doygun bir şekilde yaşayabilirler. Romantizm ve aşk arttıkça da eşler daha tutkulu bir cinsel hayat yaşayabiliyorlar. Yani cinsel ilişkilerin güçlü olması aşkı ve romantizmi artırıyor, aşkın ve romantizmin artması da, cinsel ilişkide ki tutkuyu arttırıyor.
Cinsel Yaşam da Tutku Sosyal Yaşamın Kalitesini arttırıyor; Beğenilmek ve sevildiğini hissetmek, Gerek kadın gerekse erkek olsun herkesin dilediği bir konudur. Beğenilme ve gerçekten güzel yada çekici olduğunu hissetme, kişileri mutlu eder. Cinsel olarak da, eşi tarafından beğenildiğini hisseden ve cinsel tutkuya ulaşan çiftlerin ise; Özgüvenleri artıyor.Kendilerine ve kişisel bakımlarına daha fazla önem verip, daha güzel görünüyorlar. Hayatla daha iyi baş edebiliyor ve çevrelerine daha fazla pozitif enerji yayıyorlar. Daha çok gülüp daha samimi ve içten sosyal ilişkiler kuruyorlar. Böylece hayat kaliteleri artıyor. Cinsellik eşler arasında çok önemli; düzenli ve tutkulu olması hayat kalitesini artırırken düzensizlik ise hayat kalitesini düşürüp, devamlı depresif bir ruhsal yaşam içinde olmalarını sağlıyor.
Evli Çiftlere Tavsiyeler;
Evli ama cinsellikten uzak bir çift olmak istemiyorsanız; Elbette cinsel hayatınıza önem verip kendi mutluluğunuz için eşinize nasıl davranmanız gerektiğini, sizin mutluluğunuza giden yolun onun kinden geçtiğini unutmamanız gerekiyor.
Erkeklerin cinsel ilişkilerindeki tutkuyu arttırmak için; Eşlerine sıkı sıkı sarılmaları çok önemlidir. Kadınlar sevildiğini ve arzulandığını en çok sarılma anında hissederler. Sarılmak onlara güven duygusunu yaşatır. Vücut teması kadınlar için çok önemlidir. Kadınlar için cinsel ilişkide süreç çok önemlidir. Araştırmalarda; Kadınların cinsel ilişki öncesinde, eşlerinin sevgisini hissetmek isterler. Sarılma, Öpme, sevgi dolu sözlerle kendilerine eşlerinin yaklaştığında; cinsel birliktelikten daha fazla haz alıp daha mutlu olabiliyorlar.
Erkekler ise; eşlerinin onlara daha fazla övgü ve ilgi göstermelerini, Kendi hayallerindeki fantezilere eşinin karşılık vermesini, Kendi mahrem hayatların da eşinin ona daha rahat davranmasını bekleyip, kendisiyle cinsel ilişkide mutlu olduğunu göstermesini beklerler.
Evet başta da söylediğimiz gibi cinsel ilişki; Bedensel ve fizyolojik olarak bir ihtiyaçtır, fakat cinsel birliktelik zorunluluk halini aldığında çekilmez olur ve eşleri birbirinden uzaklaştırır. Kadınlar özellikle ”Eşindir olmak onu mutlu etmek zorundasın”, ”ona çocuk vermek zorundasın ” ”Erkek çocuk doğurmak zorundasın” gibi zorunlu durumlarda üzerindeki bu baskıyla cinsellikten soğurlar. Cinsel birliktelik, içine; psikolojik, biyolojik, genetik, zihinsel, fizyolojik, duygusal olmak üzere çok yönlü hem ruhsal hem de bedensel birlikteliktir. Öncesi de , cinsel birliktelik esnası da ve sonrası da önemlidir. Sadece yatak da değil normal hayatlarında da tutkuyu yaşamaya çalışmalıdırlar. Eşlerin kaliteli bir cinsel hayat için birbirleriyle konuşabilmeleri, anlaşa bilmeleri ve birbirlerinin hoşuna giden davranışlara dikkat etmeleri ilişkiye olumlu şekilde yansıyacaktır.
Cinselliğin eşleri mutlu eden yönü çok güçlü olduğu gibi, eksikliğinde ise çok ciddi depresyon etkileri oluşturabilir. BU yüzden eşlerin evli ama cinsellikten uzak kalmamaları ve bunun için karşılıklı özveri göstermeleri gerekir. Tabi bu özveriyi bütün hayatlarına yaymaları da oldukça önemlidir.
Devamı