Şiddetin Sözlü Olanına Da Hayır!
ŞİDDETİN SÖZLÜ OLANINA DA HAYIR!
Şiddet denildiğinde aklımıza çoğu zaman fiziksel olarak saldırı olarak geliyor yada kadını bazen elde tutabilmek bazen de zor durumunu kullanmak şeklinde maddi şiddet vardır. Fakat birde hemen hemen her kadının maruz kaldığı sözlü şiddet vardır. Aslına bakarsanız sözlü şiddet üzerinde, fiziksel şiddet kadar durulmaz. Sözlü şiddete maruz kalan kadınların bir çoğu çeşitli korkularla başkalarına söylemekten çekinerek yardım dahi talep edememektedirler. Sözlü şiddete maruz kalan kadınlar, durumun düzeleceğine olan inançlarını kaybetmeleri nedeniyle bu sorunları, çözümsüz kalmaktadır.
Sözlü şiddete kalan birçok kadının bulundukları konum, eğitim durumları ve hatta tanınmış kişi olmaları, kariyerinde istediği noktaya ulaşmaları,hiç fark etmeden sözlü şiddete, maruz kaldığına sıkça şahit olmaktayım. Sözlü şiddet; Yaş, dil, din, ırk, sosyoekonomik statü tanımıyor. Sözlü şiddet bir çok şekilde kadınların hayatına yaralar açmaktadır. Aile içi iletişimin tutun da, kadınların ruhsal durumlarına kadar derinden sarsmaktadır. Sözel şiddet küçümsenmemesi gereken bir sorundur. Bu duruma, zaman içerisinde müdahale edilmediği takdirde, yerini fiziksel şiddete de bırakabilir.
Kendine Güvenmeyen Erkekler Sözlü Şiddete Başvurur
Sözlü Şiddet nedir? Yüksek sesle bağırmak ve aşağılayıcı sözler sarf etmek gibi davranış biçimleri sözlü şiddete girer. Maalesef kendisine güvenmeyen erkeklerin kendini ifade etmekte zorlandığı durumlarda sözlü şiddete sıklıkla başvurduğu görülüyor. Kendini sözlü olarak ve doğru şekilde ifade edemeyen erkekler, bu durumun neden olduğu öfkeyle, saldırganlık içeren davranışlara yönelerek, öfke kontrol edemez hale gelebiliyorlar.
Sözlü Şiddet Nasıl Başlar
Aslına bakarsanız bir çok kadın sözlü şiddete başlarda çok aldırmaz. Nedeni ise; küçük şakalaşmalar ile başlar ve aradaki saygı kotası kırıldıkça dozu artarak ve artık şakadan çıkarak devam eder. İlk zamanlarda küçük ama sürekli sözlü tartışmalarla ilk sinyallerini veren sözel şiddet, zaman içerisinde kadının sessiz kalması ve durumu kendinin bile kabullenememesinin doğal bir sonucu olarak, daha şiddetli bir hale gelmektedir. O yüzden ilişkilerde samimiyet hiç bir zaman aradaki saygı duvarlarını yıkmamalı, şakayla başlayan sözlü şiddetler sonunda çok ağır boyutlara ulaşabilmektedir. Ve çoğu zaman ise kadınlar bunu kendisiyle bile itiraf edemiyorlar.
Kadınlar ailesinin dağılmasından veya başına daha kötü işler geleceğinden korkarak, genelde mevcut durumun üzerini örterler ve olayları kendi haline bırakırlar. Bu durum, işlerin daha da çıkmaza girmesine ve hatta şiddetin sözelden fiziksele geçişiyle sonuçlanması çok büyük bir olasılıktır.
Sözlü Şiddete Maruz kalan Kadınlar Yardım Almalılar
Kendine güvenlerini kaybetmiş, sözlü olarak istediği şekilde ifade edemeyen erkekler, sözel saldırılarla istediklerini yaptırmaya, karşısındaki kadını küçük düşürmeye ve bu yolla sinirlerini yatıştırmaya çalışmaktalar. Bu gibi durumlarda, kadınların mutlaka bir uzmandan destek almaları gerekmektedir. Çünkü bu sorunlar, zamanla azalmak yerine şiddetini arttırarak ilerleyecek, bu zaman zarfında kadınların kendine olan güvenleri daha da azalacaktır. Oysaki her kadının kendi özünde bir güç vardır bu gücü bulmak için kadınlar kendi kaynaklarına geri dönmelidir.
Eşlerinden veya karşı cinsten herhangi biri tarafından sözlü şiddet gören kadınlar ruhsal açıdan kendi içlerinde yaşadıkları büyük bir çıkmazın içine giriyorlar. Korku, sessizlik, çekingenlik, özgüvensizlik, umutsuzluk, mutsuzluk gibi sonuçlarla karşılaşmaktadırlar. Hayattan zevk alamaz hale gelen bu kadınlar, güçten düşen iç dünyaları nedeniyle şiddet uygulayan kişiden uzak durmayı, ayrılmayı göze alamıyor ve konuyla ilgili profesyonel yardım alacak ve bu süreci tamamlayacak gücü kendilerinde bulamıyorlar. Oysaki bu gidişe bir dur diyip, hak ettikleri hayatı tekrar kazanmalıdırlar.
Hayatta çaresiz hiç bir dert yoktur yeter ki çareyi bulmaya niyet edin. İhtiyacınız olan güç kendi içinizde. Zaman çoğu şeye ilaç olsa da, böyle durumlar da zaman sadece karşılaştığınız şiddetin boyutunu attırır.
Sağlıklı ilişkiler; Her iki yetişkin bireyin birbirlerinin haklarına ve yaşam özgürlüklerine saygı duyduğu çerçevede olur. Hayatınızda sorun bildiğiniz şeyler sorun olmasaydı nasıl bir hayatınız olurdu bunu düşünün ve kendiniz için bir şeyler yapın.
Sağlıklı, Mutlu, Huzurlu Sevgi dolu ilişkiler dilerim…
Sevgiyle Kalın…
Dikkat! Bunları Yaşıyorsanız Evlenmeyin
DİKKAT BUNLARI YAŞIYORSANIZ EVLENMEYİN
Günümüzde boşanma sayısının hızla artması, bizi ”Acaba evlenirken çok mu acele ediliyor?” yada ”Evlenince düzelir diye bazı önemli hususlar, görmezden geliniyor olabilir mi?” düşüncelerine itiyor. Düğün mevsiminin yaklaşması, ailelerin çocukların mürüvvetlerini görmekteki aceleleri maalesef gençleri de bazı şeyleri çok hafife almaya ittiğini düşünüyorum. Unutmamanız gereken ise evlilik alınması gereken çok ciddi bir karardır. Ne birileri kırılmasın diye, nede evlenince düzelir diye, acele ile alınacak bir karar değildir. İlişkinin başlarında yada Nişanlılık döneminde sizin için sorun olarak gördüğünüz durumlar var ise, bunların üzerinde düşünüp gerekirse yardım alıp, geleceğiniz adına karar vermeniz en doğru olandır. Evlendikten sonra geçer dediğimiz sorunlar, üzerine katları eklenerek devam etmektedir. Tabi burada düğün stresi altındaki geçici sorunlardan bahsetmiyorum. Fakat bu 7 sebepten biri var ise, ilişkinizi tekrar değerlendirmenizi tavsiye ediyorum.
Evlenmeyi düşünen, evlenmeye adım atacak fakat, kafasında ”Acaba yanlış mı yapıyorum?” evhamları bulunan kişilerin bu yazıyı dikkate almalarını tavsiye ederim. İlişkilerde öyle bir zaman gelir ki, artık bitmesi gerekir. Peki ilişkinize son vermeniz gerektiğini gösteren yada evlenmemeyi düşündürecek 7 sebep nedir?
1-)Güven Ortadan Kalktığında;
Güven bir ilişkinin, temel ihtiyaçlarındandır. Bir ilişkinin en önemli noktası ilişkideki kişilerin birbirine güvenmesidir. Güven bir ilişkinin sağlam olması için olmazsa olmazlardandır. Ancak taraflar birbirine tam olarak güvendiği zaman, ikisine de lazım olan kişisel alanı birbirlerine verirken şüphe duyup ikilem yaşamazlar.
”Güven sevgiden önce gelir”. Güvenilen insan sevilir ve değer görür. kendisine güvenemediğimiz davranışlarından emin olmadığımız, fakat aynı zamanda sevgi beslediğimiz ilişkiniz, kısa süre sonra bitecektir.Çünkü güvensizliğin insanın iç dünyasında oluşturduğu şüphe, aynen ateşin odunu yakıp bitirdiği gibi, sevginizi de bitirir.
Güven yıkıldığı taktirde ilişki de yıkılmaya mahkumdur. İlişkilerde bitmez denilen aşk bitebilir ve ilişki buna rağmen devam edebilir. Fakat güven böyle değildir. Güvenin bittiği yerde ilişki artık asla eskisi gibi olamaz. Güvenle alakalı yaşadığını deneyimi, doğru karar vermek için, evlenmeden önce tekrar düşünmelisiniz.
2-) Aradaki Saygı Kaybolduğunda
Artık, hemen hemen her üç evlikten biri boşanmayla sonuçlanıyor. İlişkiler ise kısa ömürlü.
Çiftlerde, ister evli ister sevgili olsunlar gördüğümüz en önemli sorunlardan biri de saygının bitmiş olmasıdır. Seviyor olmak ilişkiyi bir süre daha yürütüyor ya da kördüğüm bir ilişkiye yol açabiliyor.. Ama saygı bittiğinde sevgi tek başına bir işe yaramıyor. Sevgi azalsa da ilişki; merhamet, şefkat, kültürel değerlerimiz ve maddi nedenlerden dolayı saygı çerçevesinde devam edebilmektedir. Saygısızlık bir ilişkiyi incitir, yaralar, tahammülsüz kılar, tüketir ve bitirir.
Sevgi ve saygı birbiriyle bütünleşen ve birbirini tamamlayan, besleyen hislerdir. Saygı mecburi, sevgi tercihtir. Saygı varsa arkadan sevginin oluşması çok daha kolaydır.
Evlilikte de, temel gaye mutlu olmak ve bir ömür paylaşmaktır. Saygı bittiğinde sevgi başarısız bir yapıştırıcı haline dönüşmektedir. Evlilikte sevgi bir müddet sonra dönüşüm geçirmektedir.. Sevgi değiştiğinde, dönüştüğünde ya da rutin bir hale geldiğinde, saygı evliği yürütür. Uzun yıllardır evli olan çiftlere baktığımızda birbirlerine duydukları saygının onları bir arada tuttuğunu görürüz. Çiftlerin birbirine saygı duyması ve bu saygıyı ilişkinin en değerli öğesi olarak korumaları gerekiyor. İlişkinizde saygı daha şimdiden bittiyse evlenme noktasında tekrar düşünmek en iyi tercihtir.
3-) Sadakatsizlik
Sadakatsizlik evliliklerde de, ilişkilerde de kabul edilemez. Birliktelikte aşkın sevginin varlığını gösteren en büyük delillerden biri sadakattir. Evliliklerde dahi çoğu zaman bir sadakatsizlik boşanma ile sonuçlanırken, evliliği düşünme sürecinde, sadakatsizlikle karşılaşmak hiçte küçümsenecek kadar basit bir olay değildir. ”Evlenince nasıl olsa bana ait olacak, evlenince düzelir” diye adım atmak bile bile evliliğin şimdiden sonunu yazmaya benzer. İlişkinizde sadakatsizlik örnekleri yaşıyorsanız kendinizi bilerek ateşe atmayın derim.
4-)Konuşamamak
Evlilikleri sona doğru sürükleyen sebeplerden biride, muhabbet eksikliğidir. Kişilerin ortak hiçbir noktada sohbet edip paylaşımda bulunamamasıdır. Son zamanlarda yapılan evliliklerde bu duruma çok dikkat edilmiyor. Diğer şartlar iyi ise, o kendiliğinden olur diye de hesap edilebiliyor. Fakat kişileri eşiyle olan diyalog ve paylaşım eksikliği çok ciddi bir şekilde ruhsal sıkıntılara itebiliyor. Biraz iletişim eksikliği aşkın büyümesine yardımcı olabilir, fakat tamamen iletişimi kaybetmek aşkın da yok olmasına sebep olmaktadır. Aşkın da sürekli su ve ışık ihtiyacı olan bitki gibi sürekli iletişime ihtiyacı vardır. Birbirleriyle olmanın mevcut durumunu görmek kişilerin kalbindeki ve aklındaki şüpheleri giderir. İletişimin kaybolması kişilerin birbirlerine karşı olan endişelerinin de kaybolması demektir. İletişimiz ne durumda bir ömür geçirmeye yetecek şekilde mi kontrolde fayda vardır.
5-) Duygusal Olarak Bir Şey Hissetmiyorsanız
Çoğu yazımda bahsettiğim üzere sevgi sonradan öğrenilebilen bir histir. Sevgi çekicilikle başlar. Fiziksel, zihinsel veya bir kişinin kişiliğiyle devam eder. Ve bu çekicilik, cazibe kişiyi sevdikçe büyür. Fakat sevmek için istemek gerekir. Daha baştan hiç bir şey hissetmediğiniz sevmeye karşı hiç bir ilginiz olmadığı kişiyi ”evlenince severim” demek çok doğru değildir. Maalesef çoğu zaman büyüklerin bu yanlış bildiğimiz öğütleri ”Bak bende sevmiyordum, ama evlendim sevmeye başladım” gibi söylemeler, kendilerini kandırmaktır. Evet imkansız değil belki fakat evlenmeden sevgi seçenekken, evlendikten sonra mecburiyet olabilir. Birbirini çok seven evliliklerde dahi sallantılar yaşanır ve bu sevgiye tutunmaya çalışırken, sevgisizlikte sizi evliliğe daha sıkı tutacak gücü kendinizde bulup bulamayacağını lütfen düşünün.
6-) Bitmek Tükenmek Bilmeyen Tartışmalar Yaşıyorsanız
Her ilişkide yapıcı tartışmalar yaşanır. Hatta tuzu biberi olduğu söylenir. Ancak bu tartışmalar artık işin içinden çıkılmaz bir boyut aldıysa ve büyük incinmelere neden oluyorsa aşka ve sevgiye zarar veriyor demektir. Yani muhtemelen tahammülsüzlük başlamıştır.
7-) Mükemmel Olsun İstiyorsanız
Hiç kimse mükemmel değildir. Hepimizin kusurları ve yanlış davranışları vardır. Eksikliklerimiz ve hatalarımızla normalliğe tamamlanırız. Partnerimizi olduğu gibi kabullenirsek mutluluğu yakalamamız kaçınılmazdır. Fakat değiştirme yolları arar ve değiştirmeye çalışıp kabullenmezsek aşkımızda, sevgimizde bir süre sonra bitecektir. Siz her haliyle kabul ediyor musunuz, yada değiştirmek istediğiniz şeyler mi var?
Boşanma bütün evlilikler için istenmeyen sondur. Fakat o sona bazen bizim görmezden geldiklerimiz bizi götürür.
Sevgiyle Kalın…
Evlilikleri Boşanmaya Götüren İletişim Hataları
EVLİLİKLERİ BOŞANMAYA GÖTÜREN İLETİŞİM HATALARI
Yapılan araştırmalar, ilişkilerde en büyük eksikliğin, eşlerin birbiri ile sağlıklı iletişim kuramaması olduğunu ortaya çıkarıyor. Yine gösteriyor ki boşanmaların en büyük sebebi iletişim bozukluğudur. Bu iletişim bozuklukları sonucu, Karşısındakini dinlemeden konuşmak, acımasız imalar, öneriler, akıl vermeler ve daha bir çok sebep boşanmaya doğru maalesef eşleri götürebiliyor. Peki evliliği içten yeyip bitiren bu kötü ”iletişim hataları’‘ nelerdir dersiniz?
1- Hayır Diyeceğinize, Evet Demek
Anlık yaşanan durumu, düzeltmek için, kişilerin samimiyetten uzak verdikleri cevaplar , o anı kurtarsa da ilişkiyi çok farklı çıkmazlara sokabiliyor. Aslında “hayır” demek istediğiniz zamanlar kendinizi “evet” derken yakalıyor musunuz? Eleştirilmekten ya da reddedilmekten sakındığınız için “bilmiyorum” deyip, gerçek fikrinizi ortaya koymadığınız olur mu? Cevap evet ise; unutmayın ki, bu bir çözüm değildir. İstemediğimiz şeyleri kabul ederek, barışı ve sükuneti korumak için kendinizi geri planda tutarsanız, bu kendinizi küstürmek ve öfkenizi biriktirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Duygularınızı bastırmamalısınız, bastırılan her duygu birikerek hiç istemediğiniz bir zamanda, ani ve şiddetli olarak yüzeye çıkacaktır. Eşinize vereceğiniz “hayır” yanıtı ile başa çıkabilecek kadar olgun olmadığını düşünüyorsanız, zaten başka sorunlarınız var demektir. Ve bu konuda bir uzmandan yardım almanızı tavsiye ederim. Kendi içinizde kendinizi tatmin etmediğiniz sürece, eşiniz memnun olsun diye vereceğiniz cevaplar da, ne onu memnun edecek, nede sizi mutlu edecektir.
2- İletişim Sözcükleri Kullanmamak
Günlük hayatta iletişim için kullandığımız çok farklı diller vardır. Bunlardan biride sözcüklerle anlaşma olmalıdır. Özellikle kadınlara bakıldığın da genellikle sözcükleri kullanmadan iletişim kurduklarını görüyoruz. Bu yüzden de karşısındaki kişiye anlamadığı veya karışık mesajlar yollayabiliyorlar. Aslına bakarsanız, eşlerin neden kavga ettiği ve sonuç olarak da birbirlerine seslerini yükselttiğine şaşırmamak gerek… Şunlar tanıdık geliyordur eminim size; Gözleri devirmek, dudakları büzmek ya da omuz silkmek farklı mesajlar içerir. Siz başka bir şey anlatmak istemişsinizdir, fakat karşınızdaki kişi bambaşka bir şeyler anlamış olabilir. Yapılması gereken, yanlış anlaşılmaları önlemek için en önemlisi göz temasını kaybetmemektir. Bu, sıra size geldiğinde ne söyleyeceğinizi planlamak yerine karşınızdakini gerçekten dinlemenizi sağlar. Böylece karşıdaki ne anlatmak istiyor anlayıp, sizinde ona göre vermeniz gereken cevapları sözlü iletişim yolu ile sağlıklı bir şekilde vermeniz önemlidir.
3- Gereksiz Suçlama, Yargılama ve Savunma
Etkili iletişim, basitçe mesajınızı yolladığınızda değil, dinleyen tarafından alınıp, algılandığında gerçekleşir. Rahatsız olunan konulardan bahsederken, yargılayıcı, suçlayıcı ya da savunucu olunabiliniyor. Bu tarz davranışlar ise, iletişim kopukluğuna sebep olmaktadır. Bunun yerine karşılıklı diyalog ile, nasıl şekillenmesini istediğinizi belirleyip ve farklı ihtimaller dahilinde neler yapabileceğinizi değerlendirebilirsiniz. Hatta çözümsüzlüğe uğramış sorunlarınız için, birlikte bir barış antlaşması, yapabilirsiniz. Bu tarz anlaşmalar aranızdaki iletişimin kalitesini yükseltebilir. Karşılıklı olarak ilişkiden ne beklediğinizi farklı mesajlarla anlatmaktansa, sözlü ve yazılı olarak açıklığa ulaştırırsınız.
4- Bölmek, Cümleleri Tamamlamak ve Karşındakine Cevap Hakkı Vermemek
Bölmek, cümleleri tamamlamak ve karşındakine cevap hakkı vermemek; Genellikle birbirini takip eden bu davranışların, birine bile sahip olmak eşinizle olan iletişimizin de sorun oluşturur. Karşınızdaki insana saygı duyuyorsanız, haklarına da duymalısınız. Özellikle erkeklerin çoğuna göre, kadınlar, düşünmelerini ve söyleyeceklerini dile getirmeleri için, yeterli zamanı tanımadığını savunmaktadır. Ayrıca erkelerin; birine cevap vermeden arkası gelen sorular da şikayet ettikleri bir diğer husustur. Fakat kadın yada erkek karşı tarafın sözünü, kesmeyip ne diyeceğini hayali tahminlerle tamamlamayıp, bölmeden dinlemesi en sağlıklı iletişim olacaktır.
5- Olumsuzlara Takılıp Kalmak ve Kabalaşmak
Yine özellikle erkeklerin etkilendiği, Günlük hayatta çok fazla yapması, gerekenlerin hatırlatılması, dikte edilmesidir. Kimse çevresinde devamlı ona emir yağdıran ve ne yapmasını söyleyen birinden hoşlanmaz. Sadece bunlar eşinizi sizden uzaklaştırır. Fakat kullanılacak sözcüklerde yapılacak ufak değişiklikler iletişimizi kolaylaştıracaktır. Mesela “Klozet kapağını kapatmayı unutma!”, “Çöpü atmamışsın!” gibi cümleler bir erkeği konuşmaktan uzaklaştırıp, sizin için bir şeyler yapma hevesini kıracaktır. Bunun yerine karşı konulmaz bir gülümse eşliğinde “Canım çöp işini üzerine aldığın için o kadar mutluyum ki, teşekkür ederim” cümlesini tercih edin ve sonuçlarını kendiniz de şaşıracaksınız.
Şuan bu satırları okurken, bazılarınız bunlar için boşanılırmı? derken bazılarınız ise belki kendi evliliğinden örnekler bulmuştur. Diyebilirim ki evlilikleri her zaman çok büyük sebepler bitirmez. Bazen çok ufak değişikliklerle sonuca varabileceğimiz fakat ısrarla aynı iletişim hatalarında takılıp kalınması yüzünden bugün bir çok evlilik bitmektedir. Evliliğinizde zaman zaman çıkmaza girseniz de dönüp sevdiğiniz eşinizi hatırlamaya çalışın. Evlilik daha yakın bir samimiyet getirse de saygıyı yitirmeye sebep olmamalıdır. Yapmanız gereken ”Eşinizin size göstermesini istediğiniz hassasiyetleri, önce siz göstermeye başlayın”
Sevgiyle Kalın…
Aşık Olduğunuz Bir Eş; Yaşam Kalitenizi Arttırır
AŞIK OLDUĞUNUZ BİR EŞ; YAŞAM KALİTENİZİ ARTTIRIR
Son zamanlarda boşanmaların artması elbette kişileri evlilikten soğutan faktörlerdendir. Bunun dışında; bağlanmak istememeleri, rahatlığa alışmaları, beklentilerin artması, sorumluluk almaktan kaçmaları gibi sebepler de bireyleri evlilik düşüncesinden uzaklaştırmaktadır. ”Bekarlık sultanlıktır” anlayışı günden güne daha çok kendini gösterse de bugün farklı bir açıdan bacağız.
Sizce Sevdiğiniz kişi ile evlenmek hayatınıza ne kazandırır? Acaba gerçekten hayatı paylaşacak, biri karşınıza çıkmış olsa, önceki hayatınızın ne kadar eksik olduğunu düşünür müydünüz? Eşini sevenler için bu cevap ”Kesinlikle” olacaktır. Evliliğin mutluluk getireceğine inanmayıp, kendi kendine yetebileceğini düşünen mutlu bireyler, peki yaşamını paylaşacak doğru kişiyi bulduklarında, hayatta bir şeylerin onlar için farklı ve çok avantajlı olduğunun farkındalar mı?
Evet halen benim için bir avantajı yok deyip, evlilikten kaçanlardansanız bu yazıyı okumadan karar vermeyin derim. Eşini sevmek ve sevdiği kişi ile hayatını birleştirmek size neler kazandırır?
Hayat Enerjinizi Artırır;
Hiç aşık kişileri gözlemlediniz mi? İçlerinin kıpır kıpırlığı dışlarına yansır, sanki bulutların üzerinde gezercesine mutlu ve adeta Ferhat misali dağları delecek enerjiye sahip, aşamayacakları engel yokmuşçasına hayata cesur adımlarla ilerleyecek kadar cesaretlidirler. Her zaman gülecek bir sebepleri vardır. İşte doğru kişiye aşık olup, birini sevebilmek ve onunla hayatı paylaşabilmek kişiye sıra dışı bir enerji kazandıracaktır.
Hayata Daha Sakin Bir Bakış Açısı Kazanırsınız;
Hayat hepimiz için inişleri çıkışları olan bir yoldur. Stresli çalışma ortamı, hastalıklar, zorluklar hepsi biz insanlar içindir. Zaman zaman tek başımıza baş etmeye çalışsak da; bu zamanları kişinin sevdiği ile geçirmesi kadar onu olumlu etkileyen bir şey daha zannediyorum yoktur. Zor günlerinizi paylaşacak sizi ne olursa olsun, iyi günde kötü günde sevecek, destek olacak birinin varlığı eminim çoğu şeyi unutturacaktır. Günün yorgunluğunu hayat arkadaşınla atlatmak, size daha sakin ve dingin bir hayat sağlayacaktır.
En İyi İnsan modelini Yakalarsınız;
Sevmek insanın hayata bakış açısını değiştirir. İçinizdeki sizi hayata sıkı sıkı bağlayan o hissi herkesle paylaşmak istersiniz. Sevmek sevilmek sizi hayatı paylaşmaya iter. Daha sakin, olaylar karşısında daha sabırlı ve anlayışlı bir hal almanızı sağlar. Normal şartlarda belki hemen sinirleneceğiniz bir olaya artık çok da aldırmadığınızı fark edersiniz. Etrafınıza pozitif bir enerji yayar daha sevecen ve her yerde kabul edilirsiniz. Derdi olan insanlara daha çok yardım eden, hayata pozitif çözümler getiren bir insan yapar sizi birini gerçekten sevebilmek. O yüzden kendinizi sevgisizliğe mahkum etmektense, doğru insanın varlığına inanmak ve onu çok sevmek bizi daha iyi insan versiyonumuza dönüştürür.
Sorun Değil Çözüm Odaklı Olursunuz;
Tabi ki hayat her zaman pembe değil; zaman zaman sorunlar keyfinizi kaçırır sizi hayattan uzaklaştırır ve sorunun çıkış yolunu nasıl bulacağız bilemeyiz. İşte tam böyle zamanlarda yanınızda güvendiğiniz ve sizi tanıyan sevdiğiniz hayat arkadaşınız varsa bu süreci çok daha kolay atlatırsınız. Onun getireceği yeni bakış açısı ve çözüm önerileri çaresizliğinizi giderir., günlük derlerinize yarenlik yapacak birisi sizi sakinleştirecek hayata farklı pencerelerden baktıracaktır. Sorunların altında sinir krizleri geçirmek yerine, beraber sorunların üstünden bakabilirsiniz. Yani sorunlara takılıp kalmaktansa çözüm odaklı yaşamaya sevdiğiniz kişi en büyük destek olacaktır.
Yaşam Kalitenizi Arttırır;
Kişi sevdiğinde, dünyaya bambaşka bakar.Bir ilişkide ise hayata bağlılığınız da artar. Kendinize, özellikle de sağlığınıza daha çok dikkat edersiniz. Çünkü, ihtiyacı olduğunda, sevdiğinizin, hayat arkadaşınızın yanında olabilmek ve bol bol beraber vakit geçirmek istersiniz. Ayrıca, güzel gözükmek ve bakımlı olmak da gelir içinizden. Diğer taraftan, aşk ve sevgi dolu bir ilişki stres azaltıcıdır. Bunun sonucunda, stres kaynaklı kalp ve dolaşım sistemi ile ilgili kronik hastalıklara yakalanma ihtimaliniz daha düşer. Denilebilir ki seven insanlar ve hayatında birine bağlılığı olan, sorumluluğu olan insanlar kendine ve sağlıklı yaşamaya olan sorumluluğuna da ayrıca önem gösterirler. Buda kişilerin hayat kalitelerini arttırır.
Aslında aşk, sevgi, mutluluğu için de barındıran, bir ilişkinin, evliliğin avantajları saymakla bitmez ama en önemlilerini arada bir hatırlamakta fayda var. Motivasyonunuzu kaybetmeyin ve unutmayın ki doğru insanla yapılacak evlilik hayatınızın en büyük armağanı olacaktır.
Sevgiyle Kalın…
Özür Dileyin, Hatalıysanız…
ÖZÜR DİLEYİN HATALIYSANIZ…
Sadece duygusal ilişkilerimizde değil, hemen hemen insani bütün ilişkilerimizde, zaman içinde küçük yada büyük sorunlar yaşayabiliriz. İnsan yaratılışı gereği zaman zaman anlaşmazlıklar, kırgınlıklar, küskünlükler yaşayabilir. Önemli olan ise bu sorunlara çözümler bulabilmek ve bir an önce ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Kişilerin hatalarının yada sorunların sorumluluğunu üzerlerine almamaları, birbirlerine surat asarak, birbirlerini kırarak ve üzerek konuyu halletmeye çalışmaları hem ilişkilerinin, hem de kişilerin birbirlerini yıpratmasına sebep olur.
Unutmamak gerekir ki, İlişkilerimizde karşılaştığımız, bu tarz hoş olmayan sahnelerin çözümü için, ilk yapılması gereken şey empati kurmak ve karşımızdaki kişiyi anlamaya çalışmaktır. İkinci yapılacak olan ise yapılan hatayı kabul etmektir. Tabi bu kadar kolay gibi görünse de çiftler genel olarak hatalı bile olsa bunu kabul etmek istemeyebiliyorlar. Yada kendi düşünceleri karşı tarafın düşüncesinden daha baskın olabiliyor.
ilişkiyi en çok yıpratan sorunlardan biri ise; Hatalı olduğunu bile bile üste çıkma yada haklı çıkma çabasıdır. Maalesef bazen bilinçli, bazen de alışılmışlıkla kişilerin her durumda kendini savunma çabası, İlişkileri kopma noktalarına getiren gerginlikler yaşatabilir. İlişkiyi yıpratan bu durumun önüne geçebilecek ise sadece küçük bir özürdür. Tabi ”ne olacak özür dilerim olup biter” demeyin özür dilemenin de bir adabı olduğu muhakkaktır. Gönül rızası olmadan sadece, yapmak için yapmak, yada ”bak yine ben geri adım attım top benden çıktı” demek için dilenen özrün çok da faydası dokunmayacaktır. Hemen korkmayın da tabi, özür dilemek gözünüzde büyüttüğünüz kadar da zor değildir.
Nasıl Özür Dilemeliyim?
Erdemli olan her insanın eğer bir hata yaptıysa özür dilemesi en doğru olandır. Yapılan hatanın düzeltilmeye çalışması, gönüller alınması, ilişkinin ılımlı seyrine geri dönmesi açısından oldukça mühimdir. Fakat özür dilerken dikkat edilen hususlar vardır. Daha sonrasında ”Özür dilemeseydi daha iyiydi” dedirmemek için gelin beraber bakalım, nelere dikkat etmeliyiz.
Özür Dilerim Demek Zorunda Değilsiniz;
Özür dilemek için elbette bir kalıba ihtiyacınız yok. İhtiyaç olan inanmadan söylenen bir özür kelimesinden ise, Karşınızdakinin neye kırıldığını yada üzüldüğünü anladığını belli etmektir. Bunun en güzel gösterimi de aynı şeyi bir daha tekrarlamamaktır. Özür kelimesi yerinede bunu bir daha yapmayacağına dair bir açıklama yapılabilir. Örneğin olması gereken bir yerde yanında olmadığında, ”Gelmem gerekiyordu ve yanında olmadığım için buna üzüldüğünün farkındayım. Aynı hatayı bir kere daha tekrarlamamaya dikkat edeceğim seni üzmek istemem” Özür kelimelerinden çok daha manalı bir açıklamadır. Ve çok güzel bir özür şeklidir.
Özrü Kabahatinden Büyük Dedirtmeyin;
”Tamam hadi ben suçlu oluyum, özür dilerim”, ”Hadi surat asıp durma, özür dilerim, gül artık”, ya da ”Arkamdan demediğini bırakmamışsın, bilseydim yapmazdım.” gibi zoraki özürler amacına hizmet etmez. Aksine, gerilimi daha da arttırır. Bu özürler aslına bakarsanız zaten özür değil, sadece anı kurtarma çabasıdır. Anı dahi kurtarmadığı gibi ilişkiye de zarar verir. Özür sorumluluğu kabul edip durumu düzeltme adına olmalıdır.
Empati Kurun Ve uygun Zamanı Kollayın;
Kendi düşünceleriniz etrafında hayatı yaşamaya çalışırsanız, karşınızdakinin yaşanan olaylardan nasıl etkilendiğini fark edemezsiniz. Bu yüzden karşınızdakini anlamaya empati kurmaya çalışın. Karşınızdakinin sizden neden özür beklediğini anlamak, anlamaya çalışmak çok önemlidir. Bunu belirtmeniz dahi, karşınızdaki için büyük bir fark yaratacaktır. ”Bütün gün düşündüm ve neden bu kadar kızdığını anlamaya çalıştım. Sanırım, aynısı bana yapılsaydı ben de kızardım.” gibi cümleler ilişkiler için çok önemlidir. Herkes anlaşılmak için çaba gösterilmesi kendini iyi hissettir. Tam olarak neye kırıldığını , kızdığını yada üzüldüğünü anlayamasanız da bu çaba dahi arayı yumuşatacaktır.
Zamanlama da çok önemlidir. Bazı anlaşmazlıkların yada kırgınlıkların hemen çözümlenmesi gerekir. Fakat, bazı durumlarda birbirini anlamak ve durumları sindirmek zaman gerektirebilir. Bu aynı kesilen bir parmağa benzer; Yaranın iyileşmesi için kabuğun kendiliğinden düşmesi gereken zamana ihtiyacı olduğu gibi, Karakter ve duruma bağlı olarak zamanlamayı belirlemek ve gereken zaman karşı tarafa tanınması gerekir. Yada tam tersi gereğinden fazla geciktirilmemeli ki, iş işten geçtikten sonra özür dilemenin de bir anlamı yoktur. Doğru zam ise yine empatiyle anlaşılacak bir olaydır.
Özür dilemenin önemini ve ciddiyetini gösteren en önemli husus, bir daha aynı şeyleri yapmamaya dikkat etmektir. Nasıl olsa özür sorunlara çözüm getiriyor diye, tekrarlanan hatalar zamanla özrün önemini değiştirecek önemsiz hale getirecektir. Herkes hatalar yapıp özür dileyebilir, ama aynı hataları tekrarlamak kişinin de özrünün de değerini düşürür. Ayrıca karşınızdaki kişiye önem veriyorsanız ve kendinize saygı duyuyorsanız, hataları kabul edebilmek ve onların sorumluluğunu alabilmek gerekir. Konuyu bir gurur meselesi haline getirmek, çözüm değildir. Sorunlara değil çözümlere odaklanın, özür sizi küçültmez aksine eşinizin sevdiğinizin gözünde büyütür.
Sevgiyle Kalın…
Bir İlişkide Sadakatin Şartları Nelerdir?
BİR İLİŞKİDE SADAKATİN ŞARTLARI NELERDİR?
Sadakat diyince aklınıza ne geliyor? Herkesin gözünde başka bir sahne canlansa da gelin sadakatin manasına bakalım. Sadakatin kelime anlamı, en geniş şekliyle düşünürsek bağlılıktır. Yalnız sağlıklı ilişkilerde bu bağlılığın, sevgi, saygı, karşılıklı güven, hoşgörü, ölçülü aitlik ve sorumluluk çerçevesinde olmalıdır. Bu saydığımız koşullar karşılaşmadığında, maddi manevi güç kullanarak, zaaflardan yararlanarak, fırsatçılık yaparak, zor durumda kalmayı kullanarak, elde edilen bağlılıklar maalesef sadakati göstermez.Sadakat gönülden olmalı. Kişilerin gönlü yoksa sadakatlerini istedikleri zaman bozabilirler baskı ve yaptırımlar bunun önüne geçemez.
Sadakatin Şartları Nelerdir?
1- Sadakat karşılıklı, dengeli ve güvene odaklı olmalıdır; Şurası kesin güvenin olmadığı yerde sadakatten bahsetmek mümkün değildir. İlişkilerde taraflardan birinin sabretmesi ilişkinin ömrünü uzarsa bile, güven tekrar oluşturulmasını müddetçe, sadakat zayıflayacak ve ortadan kalkacaktır. Hatta bazı ilişkilerde güvensizlik kasten oluşturulup bile bile planlayarak güvenden uzaklaşıldığın da sadakat de bıçak gibi kesilmiş olur. Güvendiğimiz ve bizi aldatmayacağına inandığımız eşimizin, aldattığını fark ettiğimizde ona olan sadakatimiz anında son bulur. Belki durum düzeltilmeye çalışılır telafi edilebilir ve bağlılık devam edebilir fakat hiç bir zaman artık tam bir sadakat olmaz. O yüzden sadakatin yıkılmaması çok önemli ve dikkat edilecek hassas bir konudur.
2- Sadakat, sevgi ve saygıya dayalı olmalıdır; Unutulmamalıdır ki, sadakatin sağlanması ve sürdürülmesi için karşılıklı olarak sevgi, saygı ve emek gerekmektedir. Birbirini sevmeyen ve saygı göstermeyen, ve gerektiği yerde özveride bulunmayan çiftler arasındaki sadakat kavramı yok olmaya mahkumdur.
3- Sadakat karşılıklı olmalıdır; Tarafların birinin gösterdiği bağlılık karşı taraftan dengeli bir şekilde cevaplanmazsa, bu bağlılık sadakate çevrilmeyip hastalıklı ilişkiye kendini götürür.
4- Sadakati sağlayan eylemlerde devamlılık olmalı; bazen çiftler beli bir süre sadakatli olurlar ve bir müddet sonra sadakat ortadan kalkarsa, kişilerin birbirine bağlılıklarında biter. Sadakat ömür boyu sürecek bir eylemdir. İlişkilere başlarken kişilerin bu noktada kendilerine ve karşıdaki kişiye güven vermesi şarttır. Devamlılık sadakatte sürdüğü sürece ilişkiler daha erdemli ve yüksek kalitede olur.
5- Sadakat karşılıklı sorumluluk gerektirir; çiftler birisi sadakatli insan olmanın sorumluluğunu yerine getirmezse, yada hafife alırsa, diğer tarafın sadakat duyguları tahribata uğrar. Çiftler birbirinin özgürlük sınırlarına ve kişisel alanlarına saygılı olmalıdır. Tabi sadakatte karşılıklı sorumluluk her zaman eşit değil adaletli olmalıdır.
Günümüzde, evliliklerin çoğunun boşanma ile sonuçlandığını düşündüğümüzde, Evlilik hayatında, sadakatli olmanın, ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkar. Bir evliliğin en çok ihtiyaç duyduğu gıda sadakatle beslenmektir. Esler karşılıklı olarak, ailenin toplum yapısı ve düzeni içerisindeki yeri ve önemi çok iyi düşünülerek sadakate sürekli dikkat etmelidirler.
Huzurlu ve sadakatli yuvalar temennisiyle…
Sevgiyle Kalın…
Evlilik Dersinden Sınıfta Kalmamak İçin 5 İpucu
EVLİLİK DERSİNDEN SINIFTA KALMAMAK İÇİN 5 İPUCU
Evlilikte eşinizle olan ilişkiniz kimseyle olan ilişkilerinize benzemez. İş arkadaşınız ile sorunlar yaşadığınız da mesafeli durmak çözüm olabilir. En yakın arkadaşınız dahi olsa, belli bir süre görüşmeyip olaylardan uzaklaşmayı tercih edebilirsiniz. Fakat konu aile özellikle de eş ise kapıyı kapatıp gitmek, mesafe koymak, konuşmalardan kaçmak sorunu çözmekten çok sorunu çıkmaza sokabilir. Bu yüzden evlilik de eşler arası uyum ve ilişkiler çok önemlidir.
Evliliği bir okul gibi düşünürsek ; Kimse evlilik okulunda sınıfta kalmak istemez elbette. Bütün notları çok iyi olmasa da birbirini dengelemeli en azından. Zaman zamanda evlilik okuldaki dersler masaya yatırılıp, kırık olanlara gayret gösterilmeli. iyi olanlar ise pekiştirilmeli.
Elbette evliliklerde ufak tefek sorunlar olabilir, bu hayatın sonu olmadığı gibi büyüklerin dediği gibi ” evliliğin tuzu biberidir” Evlilik okulunun derslerinde nelere dikkat etmemiz bizi daha başarılı yapar, bir kaç ip ucu sanırım işimize yarayacaktır.
1- Her Evde Huzursuzluk Olur
İnsan doğası gereği sanki sadece kendi evliliğinde huzursuzluklar olduğunu düşünür. Oysaki her evde huzursuzluk vardır. Kimsenin hayatıyla kıyaslamaya girmeden, sorunların normal olduğunu ve çözümsüz hiç bir sorun olmadığı bilince ile davranıldığında sorun olarak gördüklerimizin üsttesin den gelmek mümkündür. Bazen unutmak yada yapılan hataları silmek gerekir. Hoşgörü bir evlilikte olmazsa olmazlardan gibidir. ”Eşinize karşı kötülükleri yazan bir kalem olmaktansa, hoşgörüyle silen bir silgi olmayı tercih edin”.
2- Sevginizi Daha Sık Sevginizi Gösterin
Biz sevdiklerimiz yanımızdan hiç gitmeyecek sanırız. Oysaki sabah evden işe çıkan eşinizin akşam geri dönme garantisi var mı? yada sabah işe gitmek için evinizden çıktığınızda, geri döndüğünüzde eşinizi sağ sağlim bulacağınızın garantisi var mı? Bunun hiç bir zaman hayatta garantisi yok. O yüzden sevdiklerinizin kıymetini yanınızdayken bilin. Eşinize sevginizi her fırsatta gösterin. Daha sık ”Seni Seviyorum” diyin mesela. ”Sevgi öğrenilen bir duygudur. Kişi rabbini sevmeyi öğrendiği gibi sevdiklerini sevmeyi ve sevgisini göstermeyi de öğrenebilir.” Anı yaşayın ve geçmişi bırakın geleceği ise bilmiyoruz kaygıyı da bir köşeye atın hemen şuan; Eşinize Sevdiğinizi söyleyin.
3- Küçük Sorunları Büyütmeyin
Aslına bakarsanız; Evlilikler büyük sorunlardan da tabi bitiyor fakat evlilikleri en çok küçük sorunlar bitiriyor. Bazen en ufak hareketlerden manalar çıkarmak, bazen beklentisine cevap bulamamalar açık konuşulsa çözülecek konular büyüyüp büyük meseleler haline gelebiliyor. Bu küçücük olan sorunlar, zamanla eşleri ümitsizliğe sürükleyen kocaman sorunlar oluveriyor. Sorunlarınızı karşılıklı iletişim yolu ile çözmeyi deneyin, içinizde büyümesine izin vermeyin. İzin verirseniz bunlar kine, nefrete dönüşecektir. Siz sevgiye dönüştürün ve yok edin.
4- Eşiniz Sizin Hizmetliniz Değil
Unutmayın ki; Biriyle hayat birleştirmek demek karşınızdaki kişinin, ister erkek, ister kadın sizin her istediğiniz yapmak durumunda değildir. Eşiniz sizin hizmetliniz değil yol arkadaşınız hayat arkadaşınızdır. Elbette zorluklar ile karşılaşıldığında nasıl ki yeminler edilip ”İyi günde, Kötü günde” diye sözler verildiği gibi birbirinizi desteklemelisiniz. Fakat bu yaptırımla, emrivaki ile değil sevgiyle olursa güzel olandır. hele ki gereksiz beklentiler karşınızdakini bıktırır. Sizi ise yıpratır. Yapacağınız en doğru şey hayat arkadaşınıza makul olmaktır.
5- Gereksiz Sorgu Sualle Eşinizi Boğmayın
Her şeyin aşırısı kötüdür. Kıskançlık ve sorular sormak , eşinizin yaptıkları ile ilgili, alakalı olduğunuzu göstermek için ise normaldir. Fakat bunun bazen hastalık derecesinde sorgu sual ve tenkitleri ise evliliğinize ciddi zarar verecek aşırılıklardır. Eşinizin özgürlüğüne fazla müdahale etmeyin.Yada her kelimenin üzerinde saatlerce düşünmeyin bunlar eşinizi yıprattığı gibi sizinde ruh sağlığınızda ciddi hasarlar açacaktır. Güvenmediği veya güvenilmediği bir ilişkiyi sürdürmek her iki taraf için de zor olandır. İlişkinizi bu duruma taşımayın. Eşiniz sizin eşiniz olsa da, her şeyden önemlisi bir bireydir. Onun kişilik haklarına saygılı olmanız aradaki sevginin bitmemesi için oldukça önemlidir.
Evlilik Okulu; Bu okulu bitirmek ömür boyu sürdürmek özellikle son yıllarda boşanma olayları bu kadar arttıktan sonra, çok kolay değildir. Fakat unutmamak gereken güzel olan her şey emek ister. Evlilik okulu sizin için cennet bahçelerinden bahçelere dönüşeceği gibi , hiç gitmek istemediğiniz ayaklarınızın geri geri gittiği bir mecburiyete de dönüşebilir.
Evlilik okulunuzun kaçıncı senesinde olursanız olun, notlarınızı yükseltmek ve ömür boyu birliktelikle bitirmek için hiç bir zaman geç değildir. ” Sevgi her şeyin ilacıdır.” Eşinizi sevmeyi ve bunu ona göstermeyi öğrenmek mutlu bir ömür için çok zor olmasa gerek…
Sevgiyle Kalın…
Affetmek Bizi Özgürleştiren Bir Hediyedir
AFFETMEK BİZİ ÖZGÜRLEŞTİREN BİR HEDİYEDİR
Affetmek çoğu zaman yanlış anlaşılan bir kavramdır. Bazıları affetmeyi zayıflık olarak görebiliyor. Bazılarının ise affettiği kişilerle sonradan, bir ilişki sürdürmek zorunda olmamak için affetmek istemedikleri yada korktuklarını görüyoruz.
Aslına bakarsanız bu iki görüşte yanlıştır. ”Kendinizi geçmişinizden özgür bırakmak” için affettiğinizi unutmayın. Ancak affedebildiğimizde acı çekerken göremediğimiz hayatın bize sunduğu gelecek fırsatları görebilir ve adım atabiliriz. Affetmek bize mümkün olanın kapısını açar, bizi diğer tarafa geçirir. Affetmenin diğer tarafında görüşümüz nettir, algılarımız açıktır. Artık affetmemenin üzerimize yüklediği ağırlık yoktur hayatımızda. Affetmek sayesinde inanılmaz senaryolar ortaya çıkabilir. Nefret ettiğiniz insanlar iyilikleriyle sizi inanılmaz şaşırtabilir yada hayatınızdan birden bire tamamen çıkabilirler. Hatta affetmek size şunu dedirtir ”Keşke bunca zaman geçmişe takılıp kalmasaydım dersiniz” Bazen de en çok affetmeye ihtiyacınız olan kişinin kendiniz olduğunuzu anlarsınız.
Affetmek Özgürleşmektir
Geçmişimizde affedemediğimiz insanlar olduğu sürece onlardan asla kurtulamaz, özgürleşemezsiniz. Biz kaçtıkça; Her zaman burnumuzun dibinde bizimle sanki kulağımıza fısıldayarak bizimle dalga geçerler. İç huzurumuzu bozarlar bilinçli veya bilinçsiz bize acılarımızı hatırlatırlar.
Geçmişte muhakkak sizinde birileriyle kafanızda sessiz diyaloglar yaşadığınız, yada tartışıp haklılığınızı kanıtlamaya çalıştığınız olmuştur. Belki de her seferinde de başladığınızdan daha öfkeli bir halde kendinizi buluyorsunuzdur. Bazen şekil değişiyor olaylar değişiyor fakat affedemedikleriniz farklı suretlerde farklı olaylarda kendini hatırlatıp yine sanki ensenizde gibi sizi huzursuz ediyor.
Biz bilsek de bilmesek de affedemediklerimiz sırtımızda taşımaya devam ediyoruz. Yüklerinizden ancak affederek, hafifleye bilir özgürleşebilirsiniz.
Affedilmez Olanı Affetmek
Ben bunları yazarken bazılarınızın içinden belki; ”Affedersem bana yapılanları da unuturum ama ben yapılanları unutmak istemiyorum. Bana yapılanlar asla affedilebilecek şeyler değil. O yüzden ben onları asla affedemem, asla yapamam” Dediğinizi duyar gibiyim. Elbette bunu anlayabiliyorum. Bazı olaylar cinayetler, cinsel istismar, fiziksel ve duygusal şiddet, çocuklara eziyet…vb. Uzatmak mümkün fakat affetmenin ve özgürleşmenin sırrı da işte tam buradadır.
”Hayatta gerçekten affedilmeyecek şeyler vardır, ancak onlardan kurtulabilmek için yine de affetmek zorundayız”
Acınızı iyileştirmenin yolu intikam planlarınızı gerçekleştirmek değildir. Bunun tek yolu affetmekten geçer. Enerjinizi bilinçli bir şekilde nefret etmekten çektiğiniz zaman ilk başta biraz yolunuzu şaşırmış belki hissedebilirsiniz. Bu iyi haber ; çektiğiniz acının sonuna yaklaşıyorsunuz demektir. Aslında bu bir çeşit vazgeçiştir, sımsıkı sıkılan yumruğu açıp da, acıdan kurtulmak gibidir. Bu asla olanları unutmak değildir, sadece özgürleşmektir.
Hayatınız da en önemli acıyı yaşatmış kişiyi affettiğinizin farkında bile olmazsınız fakat affettiğinizi sizin için önemini yitirdiğinde anlarsınız. Artık olayı,onu düşünürken artık alışmış olduğunuz mide sancısını hissetmez olursunuz. Hatta görüntüsü bile bulanıklaşır hafızanızdan silinmeye başlar.
”Affetmek hem bir yetenek hem de bir hediyedir.”
Sevgiyle Kalın…
Eşinizle ”Evlenince Değişir” Diye Mi? Evlendiniz…
EŞİNİZLE ”EVLENİNCE DEĞİŞİR” DİYE Mİ? EVLENDİNİZ…
Evlilik çok ciddi bir karardır. Kişiler evlenmeden çocukluk, ergenlik, ilk gençlik yıllarını aileleriyle yaşasalar da ömürlerinin uzun bir bölümünü seçmiş oldukları hayat arkadaşlarıyla geçireceklerdir. Hayat arkadaşlarını seçerken çok dikkat etmeleri gereken hususlar vardır. Bunların başında da kendi öz değerleri ve hedefleri gelmektedir. Eğer bir kişi ile hayatı paylaşacaksanız, onunla hayata aynı gözlerle bakmak, karşınızdaki kişinin hedefleri, hayattan beklentileri, hayattaki değer yargılarını bilip aynı yöne mi gidiyorsunuz görmek çok önemlidir.
Kişiler başlarda ”Para benim için önemli değil’‘ der fakat; Kazandığınız para ile daha iyi yaşamak, hayat standartlarınızı yükseltmeyi mi hedefleyeceksiniz?, yoksa o kazancı hayır yollarına mı sarf edeceksiniz? Bu bakış sizi ”Para benim için önemli değil” bakışından bambaşka yere taşıdığı gibi ilişkinize bakış açınızı da değiştirecektir.
Aile olmanın en önemli faktörlerinden biri ise çocuk sahibi olmak. Peki ya çocuğunuzu yetiştirme tarzınız nasıl olacak kendi değerlerinize uygun mu olacak yoksa çatışılan değer yargılarıyla mı? çocuğunuz büyüyecek. Çocuğunuza nasıl bir eğitim vereceksiniz?
Evlilik her ne kadar iki kişi arasında olsa da evlilik aynı zamanda sosyalliği olan bir kurumdur. Sosyal hayattınız da kimlerle nasıl bir ilişki içinde olacaksınız? Bunlar iyi bir evliliği yürütmek için aslında temel prensiplerdir.
Gerçekten Evlenince düzelir mi?
Şöyle bir düşünelim; Hayatta idealleriniz var, Gönül verdiğiniz bağlarınız var, fakat sizin uğruna hayatınız bile vereceğiniz hedeflerinize, değerlerinize eşiniz kulak bile asmıyor. Her biri size farklı ilhamlar veren, size bambaşka kapıları açtığına inandığınız büyük heyecanla, okuduğunuz bir kitabı eşiniz dinlerken bile uyukluyorsa, simdi kendinize tekrar sorun; Sevgi değil, saygı bile kalır mı?
Bu yüzden; ”Evlenince değişir” demeyin. Evlenince değişeceğine dair bir garantiniz var mı? Aksine evlenince yani aynı evi paylaşmaya başlayınca başka sıkıntılar, birbirlerine alışma dönemleri, büyük bir aile olma dönemi inanın , değer yargıları ve ideallerine aynı olmayan çiftlerde çok daha yıpratıcı geçecektir. Evlenince düzelme yerine, evlenince istemedikleriniz katlanarak size geri dönecektir. Lütfen kendinizi şuan taktığınız pembe çerçevelerle kandırmayın. Kısa sürede pembe çerçeveler çıkacaktır.
Evlenmeye Doğru Karar Verdiğimi Nasıl Anlarım?
Kişiler aşkın kendilerine verdiği heyecandan dolayı, her ne kadar içlerini huzursuz eden bir şeylerin varlığını hissetseler de bunu kötüye yormak istemezler. Hatta çoğu zaman görmek istemezler. Böyle durumlar da sözüne ve fikirlerine güvendiğiniz bir büyüğünüzün tecrübelerinden yararlanmak da fayda vardır. Sizin fark edemediğinizi sizin dışınız da 3. bir göz fark edebilir. Birbirinizle dışarıdan bakınca ne kadar uyumlu ve denk bir çiftsiniz daha net görebilir.
”Evlilik Öncesi Koçluk” Son dönemler de boşanma olaylarının artması ile, çiftler tedbirlerini önceden almak, gerçekten doğru karar verip vermediklerini irdelemek ve evlilikten ne bekleyip, ne istediklerinin farkına varmak amaçlı objektif bir göz ile ilişkilerini değerlendirme tercih ettikleri bir sistemdir.
Kişilik Uyumunu da Arka Plana Atmayın
Her ne kadar değer yargıları ve idealler, fikirler önemlidir desek de; Bunlar en önemli noktadır, fakat tek önemli nokta değildir. Bu noktada özellikle bir fikir grubunun içinde olan ve idealleri yolunda yaşayan kişilerin çokça düştüğü bir hata vardır, oda İyisine kötüsüne bakmadan, sırf aynı fikirleri paylaştığı için uyumsuz biriyle evlenmek. Sadece fikir birliğini önemseyip kişilik uyumunu yok saymak gibi bir hataya düşmeyin. Fikirleri size uyanlar içinde karakteri de size uyan bir kişiyi mutlaka bulursunuz.
Sevgiyle Kalın…
Eşinizi Ne Kadar Tanıyorsunuz?
EŞİNİZİ NE KADAR TANIYORSUNUZ?
Evliliğe karar verme noktasına gelinmiş ise; Çiftler birbirini çok iyi tanıdıklarını düşünürler. Fakat evlilik de aradan yıllar geçtikçe, şunlar dökülmeye başlar ağzınızdan ” Sanki yıllardır tanıdığım eşim değil, başka biri var karşımda”,”İnsan aynı yastığa baş koyduğu kişiyi bile tanıyamıyor”, ”Her gün yeni bir huyunu öğreniyorum” Yabancı gelmedi demi? Özellikle mutsuz evlilikleri olan çiftler de yapılan araştırmalarda, mutsuzluklarının önemli nedenlerinden biri, eşlerin birbirini yeterince tanımadıklarından kaynaklanmaktadır. Bu durumun da temelinde eşlerin birbirlerinin yaşamındaki ayrıntılara dikkat etmemeleri vardır. Erkek karısının, kadın da kocasının nelerden hoşlandığı, hedefleri, korkuları, sıkıntıları, umutları hakkında çok az bir bilgiye sahiptir. Aslında bu da eşlerin aynı pencereden değil farklı pencerelerden bakıp farklı hayallere daldıklarının göstergesidir.
Eşinizi Ayrıntılarıyla Tanıyor Musunuz?
Sorulduğunda herkes eşini çok iyi tanıyordur. Hatta ”Onu benden iyi hiç kimse tanıyamaz” bile diyenler vardır. Fakat gerçekten böyle midir? Eşinizi herkesin tanıdığı yüzeyselliğinden biraz daha derin, fakat ayrıntılı bir şekilde tanımıyor olabilir misiniz?
Kadın sinemaya gitmekten hoşlanıyor bunu eşi bilir, fakat karısının hangi sanatçıları en çok beğendiğini bilemez. Kadın da Kocasının patronunun ismini, en iyi anlaştığı iş arkadaşlarının isimlerini hatırlayamaz. Oysa mutlu evliliklerde, çiftler, birbirlerinin dünyasıyla çok yakından ilgilidirler. Birbirlerine ait bilgi depolarını geliştirmişlerdir ve bilgilerini de sürekli güncelleştirirler. Böyle çiftler, birbirlerinin geçmişlerindeki önemli olayları, kişileri hatırladıkları gibi, geçen zamanla birlikte eşlerinin dünyalarındaki olaylar, duygular değiştikçe bilgilerini güncellemeyi sürdürürler. Hayatı sadece beraber geçirmemiş aynı zamanda beraber paylaşmışlardır.
Belki bize gereksiz ayrıntılar gibi gelse de bunlar çok önemli detaylardır. Evliliğinizde mutluluk kaynağı da işte bu küçük ama büyük bağlılıklar oluşturan detaylarda saklıdır. Dışarıda yenen bir akşam yemeğinde, erkek eşinin diyetinde kırmızı et yemediğini, eşinin o gün iş yerinde çok önemli ve gergin bir toplantısı olduğunu bilir. Kadın eve işden geç gelen eşinin o gün hangi tv programlarını sevdiğini bildiği için kaydeder,eşinin son zamanlarda ölümden daha çok korktuğunu da bilir. Bunlar ayrıntı gibi görünse de hayatı beraber paylaştığının, birbirinin gerçekten yol arkadaşı olduğunun ispatı gibidir.
”İnsan bildiğini tanıdığını sever. Bilmediğinin ise düşmanı olur.” Bu ve benzeri bilgilere sahip değilseniz, eşinizi tam olarak tanıyamazsınız. Yeterince tanımadığınız birini gerçek anlamda nasıl sevebildiğinizi söyleyebilir misiniz?
Evlenmeden Önce Tanımaya Başlayalım
Başta da dediğim gibi evlenmeden önce çok iyi tanıdığımızı söyleriz oysaki , bu tanıma sadece yüzeyseldir. Evlenmeden önce çiftler, birbirlerinin hobi, spor,neyden hoşlanır, nerelere gider, ne okumuş… sadece yaşamlarını değil, birbirlerinin hayata dair en derin özlemlerini, inançlarını, endişelerini ve korkularını da öğrenip, evlendikten sonra da eşlerine ait bilgilerini de beraber yaşarken her daim güncellemelidirler. Kendini geliştiren çiftler arasında sadece sevgi güçlenmez, stresli olaylar veya evlilikte çıkabilecek diğer çatışmalarla baş etme güçleri de artar.Eşler birbirlerini ne kadar iyi tanır ve anlarlarsa, bazen fırtınalar yaşanan evliliklerinde birbirlerine tutunup hayatla ve birbirleriyle bağlantılarını koparmadan sevgiyle yollarına devam edebilirler.
Eşinizle İlgili Bilgileri Güncel Tutun
Zaman akıp gidiyor. Eski bilgilerimiz ile hayatımızın hiç bir alanına devam edemiyoruz. Bilgisayarımız, telefonumuz bize kullandığımız programın bir üst sürümü çıktığında uyarıyor güncelleyin diye, ”Peki ya birbirinizin hayatınızdaki yeniliklerle alakalı güncellemeleri yapıyor musunuz?” yoksa yabancılaşıyor musunuz? Evet hayat yoğun , fakat aile huzurunuz için, ne kadar meşgul olursanız olun, birbirinize öncelik tanıyın. Bugüne kadar belki birbirinizi daha iyi tanıyabilmek için gereken zaman elinize geçmemiş olabilir, ama bugünden itibaren mutlaka haftada en az iki gün baş başa sohbet edebilmek için birbirinize vakit ayırın, günlük yaşantılarınız, umutlarınız, hayalleriniz, hedefleriniz, sıkıntılarınız, korkularınızla ilgili her türlü duygu ve düşüncenizi birbirinizle paylaşmayı öğrenin. Göreceksiniz ilişkiniz daha güçlenecek, aranızda çıkabilecek çatışmalarla baş edebilme donanımlarınız artacak ve en önemlisi aranızdaki sevgi daha da büyüyecektir. ”İnsan birbirini tanıyıp ortak noktalarını güçlendirdikçe sevgide hayatınızın her alanına hakim olacaktır.”
Sevgiyle Kalın…
Erken Boşalma Sorunu
Off yine mi? Erkeklerde erken boşalma sorunu!… Aslında bütün sorun “yine mi?” demekle başlıyor ve daha ilginç olanı siz “yine mi?” dedikçe o sorunla “yine” karşılaşırsınız…
Bu sorun son yıllarda çok sık rastlanan bir sorun haline geldi ve maalesef ki bu sorun artık yaşa bağlı değil… Her yaşta karşılaşılması olağan bir durum…
Peki bu sorunun çözümü nedir? Neler yapılmalı? Aslında çok ta zor bir durumda değilsiniz… Yani bu sorunun aşılması kolay ama biraz zaman ve sabır gerektirmektedir…
Doktora gitmeye çekinmeyin… Öncelikle bir ürolog’a görünmekte yarar var ve aslında ilk yapılması gereken de budur. Eğer doktorunuz bu durumunuzun psikolojik olduğu kanaatine varır ise işte o zaman bu durum zaman ve sabır gerektiren bir hal alacaktır….
Kadınların bu aşamada sabır göstermesi gerekiyor! Bir kadın için çok zor bir durum elbette… her cinsel birleşmenin hüsranla sonuçlanması kolay kabul edilebilecek bir durum değildir belkide ama erkeğinizin bu durumdan kurulmasının tek yolu sizin sabır ve anlayışınız olacaktır….
Erkeğinizi motive etmeniz gerekiyor. Erkekte erken boşalma sorunu varsa zaten yatağa 3-0 mağlup girer bu durum erkek için zaten kabul edilebilir bir durum değilken kadınların bu durumu “yine mi!!!” diyerek erkeğin bir dahaki sefere de aynı şekilde erken boşalmasına davetiye niteliğinde olacaktır….
Kadınların bu durumda “yine mi” yerine “olsun… sen rahatladın ya ben yine mutlu oldum” gibi kelimeler üretmesi erkeğin bu durumdan kurtulmasına katkı sağlayacaktır… Kesinlikle orgazm olmuş gibi rol yapmayın bu durum erkeğinizin daha çok üzülmesine neden olacaktır.
Erkek erken boşalmaktan kesinlikle korkmamalı “olsun, bi daha yaparım” diyebilmeli ve hatta demelidir. Erken Boşalma sorunu yaşayan erkeğin “nasıl uzatabilirim” demek yerine “daha fazla nasıl zevk alabilirim” şeklinde bir yol izler ve artık bunu kabul ederek yola çıkarsa zamanla kendindeki değişikliğin farkına varacaktır.
Destek olarak satılan ilaçların (doktor tavsiyesi olanlar hariç) yararlı olacaklarına çok inanmayın bu işi kendi kafanızda çözebilirsiniz… Ancak yine de istisna durumlarda ve tabiki doktor tavsiyesiyle heyecanı bastırmak amacıyla ilaç kullanılabilir…
Mutlu bir cinsel hayat dileklerimle….
Mert Acar
DevamıSiz Kimseyi Değiştiremezsiniz; Fakat Değişimin Sebebi Olabilirsiniz
SİZ KİMSEYİ DEĞİŞTİREMEZSİNİZ;
FAKAT DEĞİŞİMİN SEBEBİ OLABİLİRSİNİZ
”İnsan Hayatta Kendisinden Başka Kimseyi Değiştiremez” Bu cümle en çok tekrarladığım cümlelerden birisi… Farkındalığı yüksek olan kişilerin kendini değiştirdiğinde dünyasını değiştireceği, bilerek, değişim için kolları sıvadığı tepkiler alırken, bazen de, kızılıp belki içten içe öfkelenilen tepkiler alıyorum ”Sorun bende değil ki ben niye değişeyim, değişecek sorunlu olan ” denebiliyor.
Haklısınız doğrudur; Elbette insanlar değişir. Fakat siz söylediğiniz yada rica ettiğimiz için değişmezler. Kişiler sadece ve sadece kendileri istedikleri zaman değişir. Aslına bakarsanız karşı tarafa ne kadar değişme noktasında ısrar edersek, değişime karşı o kadar direnç gösterdiklerinin farkına varırız. Ve siz ısrar ettikçe direnç daha da artar.
Yapılan ısrar çok iyi niyetli olmuş olsa da, farkında olmadan, karşı tarafın kendi özgür iradesi ile değişimini engellersiniz. Ne zaman ki istek ve ısrarlarınızdan vazgeçtiniz; Artık değişim için adım atma, karşı tarafın iradesine geçer. Tabi bu kesin değişecek anlamına gelmez, fakat değişip değişmeme özgürlüğü kendi seçimi olmalıdır. Size ve ısrarlarınıza dayanamayıp verilen sözler sadece anı geçiştirmedir. Maalesef kendisinin bulmadığı yada karar vermediği yöntemler kişiyi değiştirmez. ”Kişi kendi değişime karar verir ve kimse kendinden başkasını değiştiremez”
Değişime SEBEP OLMAK
Emin olun ki kimse şuana kadar kimseyi değiştirememiştir. Fakat başka bir açıdan bakacak olursak, ”Birisi bir diğerinin, değişimine sebep olabilir” Değiştirmek ile değişimine sebep olmak arasında çok ciddi bir fark vardır. Biri karşı tarafı değiştirmeye çalışırken, biri onu değiştirmek için kendini değiştirir yada kendindeki bir şey karşı tarafın değişmesine sebep olur.
İlişki yada yaşam koçu çalışmalarına katılan danışanlarımın kafasında en büyük soru işareti tamda burasıdır. ”Sevinç Hanım benim değişmemin ilişkime ve yaşamıma ne katkısı olabilir, diğer herkes aynı kaldıktan sonra, ben; onlar değişsin istiyorum” Evet kendilerince de haklılardır. Fakat değişmez bir kural var, oda ”Biz kendimizden başka kimseyi değiştiremiyoruz” kendimizi değiştirmemiz ise, hem ilişkimizde,hem de hayatımızda çok ciddi değişimler meydana getiriyor. Başta da dediğimiz gibi kendimizdeki değişim başkalarının değişimine sebep oluyor.
Karşınızdakilere Daha İyi Olma İsteği Verin
Biliyorum kafanız karıştı. Bir örnekle açıklamaya çalışıyım.
”Benden Bu Kadar” (As good as it gets) filminde Jack Nicholson’ ın canlandırdığı Udall Karakterini izleyenler hatırlayacaktır. Filmin başında Udall ile karşılaştığımızda iğrenç, kaba, inanılmaz biçimde ben merkezci ve obsesif-kompulsif kişilik tanısı konulmuş bir kişidir. İnsanları şaşırtmaktan ve aşağılamaktan sapıkça bir zevk alan ve bu konuda oldukçada ustalaşmıştır. Udall iletişim kurduğu herkese hakaret edip, aşağılamakta ve bu huyundan dolayı herkesi kendinden uzaklaştırmaktadır. Ki karakter çok zekidir davranışlarının ve bunların nelere yol açtığının da farkındadır. Ancak durum umurunda bile değildir. Çünkü bay Udall için tek önemli olan kişi kendisidir.
Fakat film ilerledikçe Udall umurunda olan bir başkası daha olur. Her zaman gittiği restorantta kendisine hizmet eden garson Carol (Helen Hunt) karakterine aşık olur. Bir dizi beklenmedik olay gelişir ve bu ikili kendilerini bir akşam yemeğinde baş başa bulurlar. Udall bu sefer muhtemelen yaşadığı heyecan ve gerginlikten dolayı istemeden Carol’u aşağılar. Ve Carol bir özür yerine Udall dan gerçek bir iltifat ister.
Bu durum Udall için çok önemlidir. Bilir ki tek ve ufak yanlışıyla Carol masadan kalkıp arkasına bakmadan gidecek ve aşkını kaybedecek. Bunun tek şansı olduğu için kafasını toparlayıp düşünmeye başlar. Yine her zamanki gibi şaşırtan sözlerle cümlesine başlar. Doktoru ona her gün alması gereken ilaçlar vermiştir.
”İlaçlardan nefret ederim” diye başlar. ”İlaçlar çok tehlikeli şeylerdir. Nefret ederim. Burada nefret ederimi ilaçlar için kullanıyorum tabi..” Daha sonra Carol’a bir önceki karşılaşmalarında, kendisine ne söylemiş olduğunu hatırlatır. Carol gecenin bir vakti, yağmurdan ıslanmış, ancak söyleyeceğini de kafasına koymuş bir vaziyette Udall’in kapısını çalar ve ”Seninle asla birlikte olmayacağım” demiştir. Carol’in bu tavrı Udall’a , kaba davranışları ile Carol’in gözünde ne kadar itici olduğunu anlamasını sağlamıştır. Tam gözlerinin içine bakarak şöyle der; ”Ertesi gün ilaçlarımı almaya başladım, işte sana iltifatım budur”.
Fakat Carol anlamaz. ”Şimdi bunun neresi iltifat” der. Udall biran için duraksar ve açıklamaya başlar.
”BANA DAHA İYİ BİR ADAM OLMA İSTEĞİ VERİYORSUN” der. Carol yumuşar ve gülümseyerek şöyle der; ”BU HAYATIMDA DUYDUĞUM EN GÜZEL İLTİFATTI”
Filmi ve Jack Nicholson’ ın karakterini hatırlayanlar Udall için, İlaç almaya başlamasının ne kadar önemli ve büyük çaba gerektiğini bilir. Ve Carol’ın bunu ondan istediğinde yada ısrar ettiğinde reddedileceğini bilirsiniz. Bunu kendiliğinden ama Onun yüzünden yapmıştı. Daha iyi bir insan olabilmek için Carol onun sebebi olmuştu ama tercih kendinindi.
Sizin Hayatınızda da Udall gibi kişiler olabilir. Aynen bu filmdeki gibi; Bizlerde hayatlarımızda, ailemizde, ilişkilerimizde yaşadığımız sorunlarda kendimizden başkasını değiştiremeyiz. Fakat sizin değişiminiz, karşınızdaki kişilerin değişiminin sebebi olabilir.
İlişkilerde Aldatma
İLİŞKİLERDE ALDATMA
Günümüzde kadın erkek aldatmaları oldukça artmış durumdadır. Araştırmalara göre ilişkilerde aldatan kadın da olsa erkek de olsa aslında duygusal boşluklarından ve inançlarındaki eksiklerden kaynaklı. Buna isterseniz ilişkilerine olan inançları diyin, isterseniz kendi ahlakı inançları diyin her neyse sadakatlerine sebep eskisi kadar güçlü olmadığı ortadadır aslında.
Sebep bu olmasına rağmen yine yapılan anket ve araştırmalarda; kadınlara neden aldattığı sorulduğunda başka birini aşık olduğunu söylerken, erkek de ise karşı cinsin cazibesine kapıldıkları için aldattığını iddia ediyor. Görüldüğü gibi Kadın ve erkeğin aldatma nedenleri bile birbirinden çok farklı.
”Kadın olsun , Erkek olsun Aldatmanın hiç bir şekilde haklı sebebi yoktur.”Öncelikle Kişilerin belli inanç ve ahlak anlayışını benimsemeleri gerekir buradaki eksiklik kişileri aldatmaya daha fazla iter. Tabi ki aldatma noktasına gelecek kadar, bağları kopmuş İlişkilerde aldatma yerine her dürüst ve erdemli insan gibi konuşup ya sorunlarına çareler bulmayı yada ayrılığı seçmeleri en doğru olandır.
Her ne kadar aldatma denince akla ilk erkeklerde gelse de; kadınlarda aldatma konusun da diğer bir çok şey gibi, erkeklerle yarış halinde maalesef… Son yapılan araştırmalar, kadınlarında artık erkekler gibi mutluluğu dışarıda aramaya yöneldiğini gösteriyor. Erkekler ile kadınların aldatma noktasında tek farkı ise kadınlar evliliklerinde her şey yolunda gidiyorsa, eşine aşıksa yada seviyorsa aldatmaya kalkışmıyorlar. Yine erkeklerin belki de en büyük aldatma bahanesi olan; sıradanlaşması yada eski tutkunun kalmaması kadını aldatmaya iten nedenlerin ilkleri arasında değil. Aslında şunu demek daha doğru olur, Kadınlar ilişkilerinde sorun yaşayıp ilk karşılaştıkları hayal kırıklığında başka arayışlara geçmektense ilk önce ilişkisini tamir için oldukça çabalıyor. Problemi çözememek direncini kırıyor ve arayışa geçiyor.
İlgisizlik erkelerin de çok yakındığı bir konu ve aynı şekilde kadınlar içinde… ilgisizlik ve eşi tarafından ilk günlerde ki gibi önemsenmeme, kadınlar için de çok hassas bir konu. Yapılan araştırmalar kadınların elbette aşk ve tutkuya ihtiyaçlarının ilk sıralarda olduğu fakat en az bunlar kadar şefkat, güven ve ait olma duygularına ihtiyaç duyduğunu kanıtlıyor. Kendi eşiyle olan İlişkisinde bu duyguları bulamayan kadınların, kendisini önemseyen, mutlu etmeye çalışan, ve kendinin kadın olduğunu hatırlatan karşı cinse meylinin olduğu gözlemlenmiş. Kadını eşi görmezden gelip yaşadıklarını, sorunları yok sayıyorsa, bu kadınlar da bir kaçış yolu olarak eşini aldatıyor. Kadın için sevgi, aşk; her daim ilgi, alaka, problemleri paylaşmak, sahiplenilmek, anlaşılmak ve konuşabilmek demektir. Erkek bunları yapmadığında, bana lütfen sana sadık kalmam için yardım et, sana, senin ilgine, alakana ihtiyacım var çığlıklarını ve ısrarları görmezden geldiğinde kadın çözümü başka bir ilgi kaynağına yönelmekte bulabiliyor.
Erkekler Neden Aldatır
Genelde bildiğimiz gerçek hep erkekler ilişkilerinde ilk hayal dünyasından çıkandır. Fakat gerçek böyle değildir. Evlilikler de tabi ki istisnalar hariç genelde hayal aleminden çıkıp, gözlerini gerçek dünyaya açan ilk taraf aslında kadınlar oluyor. Ve bu hayal dünyasından çıkmak kadını heyecandan uzaklaştırıp, eşine yeterince ilgi göstermeyip, bakımlı kadın havasından uzaklaşabiliyor. Erkekler ise O ilişkilerindeki ilk günkü kadını arıyor. Eşinden ilgi, anlayış, kendisine heyecan veren bakımlı kadın olmalarını istiyorlar. Ve bunu bulamadıkların da erkekler aldatma yoluna doğru ilerliyorlar.
Erkekler kendine tapan ve onun için her türlü özveriyi gösteren kadının, artık kendini eleştirmesine, kontrol etmeye çalışmasına, birde duygusal ve cinsel isteklerini zorunlu oldukları için yapıyormuş tavrından çok rahatsız oluyorlar. Dünya çapında yapılan araştırmalar da gösteriyor ki; erkeklerin aldatmasında ki en büyük neden yeni biri tarafından değerli ve önemli hissettirilmek. Erkekler eşlerinin fiziksel olarak kendilerini önemsememesini, kilo almalarını yada artık evliyiz beni böyle kabul edecek tavrını bir tehdit yada kendisini önemsemediği olarak algılıyor. Erkekler yaşlanmaktan kadınlardan daha fazla korkarlar. Ve bu önemsenmeme hali onlarda yaşlanma korkusu olarak ortaya çıkar. Kendini yaşlı hissettirmeyip , güçlerini kabul eden ve onları memnun etmeye çalışan birine ilgi duymaya başlarlar.
Evet bunlar aldatma sebebi olmamalı sadece çözülmesi gereken sorunlar olmalı; Kişiler kolayı ve yanlış olanı değil. Kendileri ve aileleri için en doğru olanı seçmelidirler. Unutmamak gerekir ki ”Yanlış bir yol bizi doğru ya ulaştırmaz ”. İlişkilerinizde içinden çıkamadığınız ve çözüm aradığınız yerde ilişki koçundan yardım almak en sağlıklı kararlardan biridir.
Erkeğin Eşinden Cinsel Beklentileri
Erkeğin Eşinden Cinsel Beklentileri
Bu konu neredeyse en çok merak edilen konu başlığı haline geldi. İlişkilerde cinselliğin önemini anlatmaya gerek yok sanırım… Bunu neredeyse ergenliğe girmemiş çocuklar bile biliyor artık…
Erkek eşinden-kadınından cinsel olarak bekler?
Aslında hiç te zor olmayan bu soru kimi zaman içerisinden çıkılamaz bir hal alıyor nedense… Öncelikle bunu bilmek gerekir ki Erkekler kadınlar kadar anlaşılması güç varlıklar değildir… Yani herşeyi düz mantıkla düşünerek aslında onların sizden ne istediğini anlamanız çok kolay!
Bu konuyla ilgili çok fazla soru alıyoruz ve kaynağına baktığımızda sebep aynı…
Bayanlar dışarı çıkacakları zaman sırf kendisi için ayna karşısında saatler harcarken eşi eve geleceği zaman kılını kıpırdatmazlar. Hatta çoğu bayan evlerinde o kadar basit giyinirler ki sanki evdeki eşi-erkeği değil de ev arkadaşı… Sonrası malum tabiki eşim-erkeğim neden beni istemiyor? Neden benimle ilgilenmiyor? Sizce bu sorunun cevabı yeterince açık değil mi? Siz eşinize-erkeğinize ev arkadaşı gibi davranır sıradan giyinirseniz onun da size asker arkadaşı gibi davranması ne kadar anormal olur?
Bazı bayanlar “ben dışarı çıktığımda tüm erkeklerin gözü üzerimde ama eşim bana bakmıyor” diye yakınıyor… Peki dışarı çıktığınız zaman çıkmadan önce ne kadar vaktiniz ayna karşısında geçiyor da erkekler dönüp size bakıyor? Neden aynı özeni eşinize veya erkeğinize eve geldiğinde yapmıyorsunuz?
Kısacası Erkek kadınından cinsel olarak;
– Öncelikle evinde bakımlı bir kadın görmek ister,
– Ev içerisinde seksi giyinmekten kaçınmayan bir kadın görmek ister,
– Yatağa gelince de her erkek aynı şeyleri istemeyebilir ama çoğu erkek kadınının rahat davranmasını ister,
– Kadının yatakta kendisiyle ilgilenmesini ister,
En önemlisi erkeğinizle açıkça konuşmaya çalışın ve rahat olmasını sağlayın ne istediğini size kendisi söyleyecektir…
Sizlere mutlu bir cinsel hayat diliyorum… Sevgilerimle
Devamı