Hep mi Yanlış Kişilere Aşık Oluyorsunuz?
“Ruh eşim olduğuna emindim“, “Oysa doğru kişi olduğuna çok emindim“, “Ruh eşim evli biri olabilir mi?”, “Çok seviyordu birden bire gitti” son zamanlarda bu ve benzeri cümleleri o kadar çok duyuyorum ki…
Doğru kişi kimdir ya da nasıl anlayacağız doğru kişiyi? Öncelikle doğru kişi sizinle ilişkiye girmek için istekli ve müsait olmalıdır. Eğer müsait değilse, sizin için doğru kişi değildir. Müsait kişi kimdir? Doğru kişi sizin duygularınızı, duyarlılıklarınızı öğrenmek, nelerden korktuğunuzu, neleri sevdiğinizi, aile ve arkadaşlarınızı bilmek ister. Başka bir ilişkisi yoktur ve bağlanmaya açıktır. Saklanacak şeyler hayatında başka başka bölümler ve kaçamaklar yoktur. Sözlerinin gerçek anlamını bulmak için emek harcamazsınız. Karışık mesajlar ve sonu gelmeyen beklentilerle sizi kendisine bağlamaya çalışmaz. Sizinle birlikte programlar yapar sürekli iptal eden kedi-fare oyunlarına girmez. Bunun dışındaki tüm ilişkiler başlamadan bir kere daha düşünün derim.
Müsait ya da yanlış kişilerin anlaşılmaz yönlerinden biri de, duygusal ve cinsel çekiciliğin çok kuvvetli hissedilmesidir. Arkadaşlarınızda asla kabul etmeyeceğiniz davranışları bu kişide kabul edersiniz peki niçin? Elektrik o kadar yoğun ve güçlüdür ki yakınlaşma sanabilirsiniz. İlişkiye devam etmek için genellikle hiç yapmayacağınız şeyleri kabul edersiniz. Bir bağ olsa da olmasa da o kişinin müsait kişi olup olmadığına bakmalısınız, ne kadar çekici olursa olsun bu kişi sizin için doğru kişi olmayabilir. Gerçekler size adaletsiz ya da çelişkili gelebilir ama insan kendisi için tümüyle yanlış birine aşık olabilir.
Peki Neden Yanlış Kişilere Aşık Oluruz?
1- Düşük Öz Değer ve Aşkı Hak Etmeme Duygusu:“Beni kabul edecek birini bulursam, onu hayatına girerim” bu cümle size ne hissettiriyor. Ben aşka layık değilim, beni kabul eden biri olursa ben her zaman hazırım mesajını alıyorsunuz değil mi? bu düşünce doğru şekilde sevgi paylaşımını yapacağınız kişiyi hayatınıza çekmeyi engeller. Sevgi yeteneği olan birisi karşınıza çıktığında ya onu kendinizden uzaklaşırsınız veya ona hiç çekim hissetmezsiniz.
2- Müsait Olmayan Anne Baba Etkisi: Anne babamızda yaşadığımız sağlıksız ilişkileri çeken sanki içsel bir radarımız vardır. Bu ilişkilerinde eksik olan parçaları tamamlaya bilmek için yakın ilişkilerinizde de aynılarını oluşturur ya da benzer ilişkileri kendinize çekersiniz. Mesela babanız duygusal olarak müsait olmayan biri ise; yani size yeterince duygusal yakınlık göstermediyse, nihayet onun sevgisini kazanırım ümidiyle, sizde aynı tip erkeklere çekim duyarsınız. Ama seçtiğiniz erkekler hakiki sevgi yeteneğinden yoksun olduğundan, bu isteğiniz hiç bir zaman gerçekleşmeyecektir.
3- Eş Bağımlılık Hissi: Müsait olmayan kişileri aşkınızla değiştirmek veya kurtarmak gibi vazifeleri üstlenirsiniz. Maalesef sonu her zaman başarısızlıkla son bulur. Siz kimsenin terapisti değilsiniz ve kimse siz istediğiniz için değişmez. İçinizdeki düzeltirsem daha çok sevilirim hissini değiştirmelisiniz.
4- Kovalamanın Heyecanı: Yasak elmaya, avlanmanın biyolojik coşkusuna, elde edilemeyeni kazanmanın zorluklarına bağımlı birisiniz demektir. İlginçtir ki araştırmalar sadece başkalarına bağlı olmanın o kişileri daha çekici yaptığını bulmuştur. Kendi elinizle yetinmek yerine başkalarına ait olana mailiniz varsa muhakkak geçmişinizde yargı enerjileri ve kısır döngüler vardır. Ve bir uzmanla çalışmak bu durumu atlatmanız için çok önemlidir.
5- Bağlanmak ve Kaybetmekten Korkmak: Özellikle büyük bir kayıp ve ihanet acısı yaşamışsanız, karşınızdakine mesafeli davranmak size daha güvenli gelir. Eğer sınırlarınızı ihlal eden aşırı üstünüze düşen, tacizci, tenkitçi veya kontrolcü bir aileniz olmuşsa, herhangi birine bağlanmaya bu yüzden karşı koyuyor olabilirsiniz. Veya sizi umursamayacak buna rağmen sizden çok fazla ilgi isteyecek olduğunu varsaydınız bir ilişkinin içinde kaybolmaktan korkarsınız. Bundan dolayı da sizi savunmasız bırakan ve ruhunuzu genişletirken yoran duygusal bir yakınlaşmanın yerine farkında olmadan karşılıksız bir aşkı tercih ediyor olabilirsiniz. ,
6- Şartları Kabul Etmeye Hazırsanız: Belki bir süredir hayatınıza size yakınlık duyacak, biri girmedi. Ve birden ilgi yağdıracak, karizmatik ve çekici biri karşınıza çıktı. Yanlış olduğunu biliyorsunuz ama size çok iyi geliyor. Böylece yalnızlık ve yokluk yerine, sevgi ve ilgi kırıntılarına razı olursunuz.
7- Beyaz Atlı Prens Sendromu: Duygusal finansal veya ruhsal olarak kurtarılmak istiyorsunuz ve birisi sizi kurtarıyor. Kendi gücünüze sahip çıkacağınıza başkasına teslim oluyorsunuz. Beyaz atlı prensler genellikle güç peşindedir veya sonunda aldıkları sorumluluğun ağırlığından pişman olurlar. Çoğu da sevgi dolu eşit ilişki için müsait değildir.
8- Cazip Bir Dış Görünüşe Vurulmuşsunuzdur: Bazı insanlar gerçekten iyi görünmelerine, hep doğru şeyleri söylemelerine ve ruhsal olduklarını iddia etmelerine rağmen, sadece birer yeni çağ narsisti veya insan kullanıcılarıdır. Onların gerçek bir bağlanmaya hiç niyetleri yoktur. Eğer içinize veya ön sezinize danışmadan hareket ederseniz, dış görünüşlerine aldanabilirsiniz.
Eğer doğru bir eş arayıp sürekli olarak yanlış kişileri hayatınıza çekiyorsanız. Yardım almadan önce yukarıdakilerden hangilerinin sizin için doğru olduğunu tespit etmenizi tavsiye ederim. Sonu gelmeyen ilişkilerin sebeplerini ve çözümlerini bir yere kaydetmeniz ve artık dürtülerinize hareket etmeye bir son vermeniz faydalı olacaktır.
Sevinç Karakaya
DevamıSeçeceğiniz Eşte Hangi özellikleri Aramalısınız?
Seveceği eşi hayatına çekmek isteyen kişilere ilk önerim; ”kendinizi sevmekle başlayın” olacaktır. Kendinizi her halinizle sevmeyi öğrendiğinizde artık, size ve duygularınıza karşılık vermeyen yada anlayamayan eş adayları cazibesini yitirmeye başlayacaktır. Kişi kendini semeye başladığında, kendisine iyi gelmeyecek kişileri, şartları dışarıdan bakıldığında cazip bile olsa hoş görünmemeye başlarlar.
Artık eş adayında sevgi verip alabileceği ve buna istekli olan, duygularla başa çıkmasını bilen, bağ kurabilen, anlaşmalara ve birbirlerine verdikleri sözlere sadık kalabilen özellikleri arayacaktır. Bilir ki, istediği eşi hayatına çekebilmek için, önce aynı özelliklere kendi sahip olmalıdır. Bunun için de daha önce ”Sevginin 5 Niteliği ” başlıklı yazımda detaylı olarak bahsettiğim; karşılıklı ilgi, kabul görmek, taktir görmek, şefkat ve kendinden hoşnut olma niteliklerini barındırır ve birbirinde ararlar.
Böylece sorunlar yaşasalar da birbirlerini bağışlaya bilir, çözümü dostça ve adil bir şekilde egolarını ortaya koymadan ulaşabilirler. İletişim biçimleri misillemeci değil aksine uzlaşmacıdır. Daha da önemlisi ideal eş kişinin ne kendini nede karşısındaki kişiyi, maddi veya fiziki şartlarına göre değil, ”kendisi olduğundan” dolayı tercih edilendir. Çok sık genç bayanlarda ve baylarda rastladığım gibi, hayatlarında ki ”EŞ” etiketli boşluğu doldurmak için evlenmek ideal olan değildir.
Nitelikli Eş adayında Başlıca Nelere Dikkat Edilmelidir?
1- Makul Mesafede olmalılar; Günümüzde özellikle internetinde hayatımıza oturması ile uzak mesafeli ilişkiler başlasa da sağlıklı olan eş adayı birbirlerini gerçek hayatın içinde görüp tanıyacakları karşılıklı iletişim yaşayabilecek adaylardır.
2- Hayatında Başka Biri olmamalı; Sürmekte olan başka bir ilişkisi, bitmemiş eski bir ilişkisi, boşanma sürecinde olmak ideal eş adayı için uygun değildir. Kendinizi ne kandırın, ne de kandırılmaya izin verin hayatında yada kalbinde başka biri olan kişi ile gelecek kuramazsınız. Hayatındaki duygusal bağlar bittiği halde, bakmakla sorumlu olduğu birileri varsa, size ve onlara ne kadar adaletli, yeterli davranacağı da önemlidir.
3- Politik ve Dinsel Uyum; Hayata bizi inanç sistemimiz bağlar. Dini inançlarımız ile uyumlu olduğumuz ve gelişimizi destekleyecek eş en ideal olandır. Politikada aynı şekilde hayata aynı pencerelerden bakan insanların ortak paydasıdır. Politik görüşlerinde uygun olması ideal bir evlilik için önemli bir faktördür.
4- Çocuk Hakkında Düşünceleriniz; Çocuk sahibi olmayı düşünen biri iseniz yada tam tersi sizi bu konuda destekleyen bir eş adayı olmalıdır.
5- Para İle ilgili Düşünceleriniz; Harcamayı ve yaşamayı seven bir kişi iseniz, ideal eş seçeneğinizin içinde paraya ve bu kişinin parayı hayatında nasıl kullandığına da bakmanız gerekir. Parayı kazanamamak, harcayamamak, paylaşamamak, biriktirememek, borç verememek, katkıda bulunamamak, kabul edememek gibi sorunları olmamalıdır.
6- Dosttunuz Olabilmeli; İdeal bir eş sadece cinselliği paylaşacağınız bir arkadaş değil, dosttunuz, sizinle olmaktan hoşlanan ve geçimli biri olmalıdır.
7- Ortak İlgi Alanları; Ortak ilgi alanlarınız olmalı. Her zaman beraber vakit geçirdiğiniz bağımlı bir yaşam değil fakat zaman zaman beraber yapmaktan keyif alacağınız ortak sevdiğiniz ilgi alanları olmalı.
8- Zihinsel Denklik; Entelektüel denklik önemlidir. Böylece bilgi dağarcığınızı yada kavrayış biçiminizi küçümsemek zorunda kalmazsınız. İdeal çiftler zihinsel olarak birbirine bir şeyler katabilen çiftlerdir.
9- Sizin Gözünüzde Mükemmel Değildir; Bu madde size değişik gelebilir. Fakat nitelikli eş adayı sizi gözünüzde mükemmel olan değildir. Karşınızdakinin gölgesini göremeyecek kadar aklınız havada değildir. O bir insandır ve kusurları olması normaldir. Sadece bunların sizin açınızdan kabul edilebilir mi, edilemez mi olması önemlidir.
10- Tam Olmalı; Hep yapılan yanlış diğer yarımı aramak oysa sizde karşınızdaki insanda tam olmayı seçmelisiniz. Aradığımız yarım; sadece bu güne kadar yasadığı hayat, sizle yaşayacağının yarısıdır. Sağlıklı bir hayat ve ilişki için nitelikli bir eş adayının yaşam yolunun yarısını yürümüş olması gerekir.
Bunlar ve daha fazlası var tabi ama bu nitelikleri eş adaylarınızda aramak ile güzel bir başlangıç yapabilirsiniz. Evlilik evlenelim düzelir yada alışırım diye gerçekleştirilecek bir durum değildir. Sonradan üzülmemek için gerçekçi bakmakta fayda vardır. Hatta bu konuda kararsız kalıyor ve sizin için doğru bir eş mi değil mi şüpheleriniz var ise en doğru kararı vermek adına ”Evlilik öncesi koçluk” almanızı tavsiye ederim.
Sevinç Karakaya
DevamıKendi Evlilik Paketinizin Tasarımını Kendiniz Yapın
Eşiniz size yaradan tarafından gönderilen bir armağandır. Eşinizin dış görünüşü ise bu armağanın paketidir. Hatta bu armağanın paketi kimileri için o kadar güzel ve dayanılmaz olur ki, Kendilerini bir çok kişiden daha şanslı ve özel hissedebilirler. Fakat gün gelir herkes paketin dışından sıkılır ve paketin içindeki gerçek hediyeyi görmek ister. Ve her biriniz size sunulan gerçek hediye ile karşılaşırsınız.
Eşinizde Armağanın paketinden Sıkılabilir?
Evliliklerin yada ilişkilerin başında herkes karşısındakinin hediye paketi ile ilgileniyor. Fakat zaman geçtikçe artık hediye paketi heyecanını yitiriyor ve içindeki asıl olan hediye, kişiler için daha önemli oluyor. Ve bu hediye paketinin artık içini keşfetmek istiyorlar.
Çiftlerin evliliğine daha da bağlanması yada umduğunu bulamayıp hayal kırıklıklarını uğraması da tam bu noktada başlıyor. O yüzden paketin dışı kadar paketin içi de önemli…
Evlilik birlikteliği iki kişiden oluşuyorsa; Bu hediyeleşme ve karşılıklı hediye açma olayında aklınızdan çıkarmamanız gereken en önemli şey şudur; pakete aşık olan ve paketi açan sadece siz değilsiniz. Karşı taraf da sizin paketinize aşık oldu ve hediyesinin paketini açıyor. Peki Ne yapmak Gerekiyor?
Kendi Paketinizi Dizayn Edin
Paket kocaman gösterişliydi fakat içinden minicik bir şey çıktı, üstelik hiçbir parıltısı da yok. Veya paket küçüktü ve en değerli hediyeler en küçük pakette gelir misali içinden pırlantalar çıktı.
Yaradan bizlere çok önemli ve çok değerli bir armağan daha vermiş… Başkalarının paketleri ile ilgili pek söz söyleme yada değiştirme şansımız yok ama kendi paketimizi kendimiz dizayn edebiliriz. her zaman dediğim gibi; Hayat bize kendimiz dışında hiçbir şeyi değiştirebilme gücü vermemektedir. ”İlişkilerde doğru seçimler içim yapılacak ilk iş kendimizi paketlerken samimi ve dürüst olmaktır”.
Yani kişi kendine dürüst ve korkusuz olmalı; siz minik ve parıltısız iseniz paketinizi de korkusuzca mink ve parıltısız yapmalısınız, bu özgürlüğe sahipsiniz. Eşinize sunacağınız paketiniz ne kadar özünüzdeki siz ise, mutluluk size o kadar yaklaşacaktır.
Doğru Eşi Hayatınıza Çekmek İçin İse; Önce kendinizi Doğru Tanıyın
Unutmayın herkes ama herkes aradığının peşindedir. Karşınızdaki kişiye ne olduğunuzu ne olmadığınızı doğru takdim ederseniz, sadece sizin peşinizde olan sizin arkanızdan gelecektir. Nasıl ki siz aradığınızın arkasından gidiyorsanız aynen öyle…
Paketinizi dürüst ve arzularınıza uygun yapın, siz bu sorumluluğu yüklenin bırakın ait olmadıkları pakete sığmaya çalışanlar kendi çözümlerini kendisi bulsunlar.
Şimdi bir çoğunuzun; ”ben kendimi olduğum gibi gösterdim, dürüst bir paket sundum, kendini yanlış paketlemiş biri karşıma çıktıysa benim suçum ne ?” Bir suçunuz yok siz dürüst davrandınız ve iyi niyetli bir paket yaptınız. Fakat maalesef kendinizi iyi tanımadığınız için doğru bildiğiniz yanlış bir paket yaptınız ve yanlış kişi tarafından seçildiniz. Unutmayın ”Kendinizi gerçekten tanımadan doğru kişiyi kendinize çekme olasılığınız çok düşük”. Bu nedenle önce kalbinizde dolaşmanız ve doğru kişiyi orda bulmanız gerekiyor. Yani gerçek sizle tanışmanız gerekiyor. Gerçek sizle tanışmamışsanız kendinizi doğru paketlemenizde mümkün değildir.
Tabi karşınıza sizinle hayatını birleştirmek isteyen bir çok kişi çıkacaktır. Fakat siz kalbinizde bir kere doğru sevgili ile karşılaşmayı başardığınız taktirde artık dış dünya da doğru sevgiliği tanıyor olacaksınız. Ve bu insanı kusurları ile sevmek için kendinize izin vereceksiniz.
Kendinizi Nasıl Tanıyabilirsiniz?
Kendinizi tanımanın yollarından birisi; Bir yolculukta olduğunuzu düşünmek ve kalbinizin içinde dolaştığınızı varsaymaktır. Kendinizi böyle bir kurgunun içinde düşünün. Siz bir ağaç gibi gelişir ve her mevsimde değişirsiniz. Önce tohum olursunuz, sonra fidan. Yapraklarınız döker, çetin soğuklarla mücadele edersiniz ve baharı dört gözle beklersiniz. Ve bu hayat yolculuğunda her mevsim size kendinizle ilgili bilmediğiniz bir şeyi karşınıza getirir. Sevgiliniz yada eşinizle olan ilişkiniz hangi mevsimde olduğunuzun net cevabını size verir.
Zıtlıklar İlişkileri Başlatır, Benzerlikler Sürdürür
İlişkilerde zıtlıklar birçok kez ilişkilerinizin başlamasına sebep olan çekiciliği bize sunar. fakat aynı zamanda zıtlıklar kişilerin uzun zaman birbirlerine tahammül edememe durumunu hazırlar. Örneğin rahat olarak tanımladığınız bir kişiyi uzun süreli bir ilişkide sorumsuz olarak tanımlanmaya layık bulabilirsiniz.
İlişkide en önemli faktör kişilerin birbirine olabildiğince benzemesidir. Tabi burada ki benzerlikten kastım değerleri ve önceliklerinin benzerliğidir. Kişilerin karakterlerinin birbirine çok benzemesi beklenemez. Örneğin; bir kişi gezmeyi çok severken, diğeri evde oturmayı seven farklı iki karakter olabilir. Fakat neşe ve eğlence bu iki kişinin değer ve önceliklerinde yer alıyorsa bu kişiler evde yada dışarıda muhakkak ortak bir payda bulabilir. Çünkü her ikisi de neşe duygusunun peşindedir ve duyguyu vaat eden durum ve koşulları reddetmeyeceklerdir.
Karakteri zıt olanlar birbirini tamamlayıcı özellik oluşturabilirler. Örneğin yönetici ve yönetilmeyi seven karakterler birbirini tamamlaya bilir. Fakat değer ve önceliklerinde zıtlıklar ise hiçbir zaman tamamlayıcı olmayacağı gibi her zaman kişilerin arasında mücadele ve çatışma oluşturur.
O zaman karakter zıt olabilir fakat huzur ve devamlılık için değerler ve öncelikler birbirine benzemeli hatta aynı olmalıdır.
Görmezden Gelinen Farklılıklar Hayatınızı Zorlaştırır
Değerleri ve öncelikleri bir olmayan çiftler ilişkinin başında birbirlerinin zayıflıklarını kabul etmek yerine, görmezden gelmeyi seçerlerse zorlu bir yolculuğa çıkarlar. Bu kişiler bin km’lik bir yola on km’lik benzinle çıkmış gibidirler. On km giderler ve benzinleri biter. Daha uzun bir yolları vardır fakat götürecek güçleri kalmamıştır. Elbette arabalarını itebilirler fakat her bir santimine değdiğine yürekten inanırlarsa bunu yapabilirler. Ben size asla benzinsiz yada benzin alacak gücünüz yoksa yola çıkmayın demiyorum. Arabanın bir süre sonra duracağını ve onu iteceğinizi bilerek yola çıkın diyorum. Unutmayın evlilik arabası sürekli benzinini tüketirken, yükünü arttıran bir arabadır.
Evlilik kararı almadan kişi önce kendini tanımalı, neler kendisi için olmazsa olmaz neler olsa da olur olmasa da bunları tespit etmelidir. Değer ve önceliklerini belirlemeli ve kendine çok benzer bir insanı hayatına çekmelidir. Evet bu bazen karmaşık ve içinden çıkılamaz bir durum olup, planladığınız ile hayatınıza çektiğiniz kişiler birbirinden çok farklı olabilir. Bu gibi durumlarda sizin kendi istediğinizin dışında bir şeyler isteyen yanlış kodlanmış bir bilinç altınız var demektir. Böyle durumlarda ise muhakkak yardım almanızı tavsiye ederim.
Evlilik hayatınız için bir dönüm noktasıdır. Doğru karara varabilmek için lütfen önce kendi içinize ayna tutun.
Sevinç Karakaya
DevamıEvlenmesine Evlenelim Ama Doğru Kişi Nerede?
Bahar ve yaz mevsimlerinde bir çok yeni evliliğe şahit oluyoruz. Doğru kişiyi bulduğuna inanıp hayatını birleştirenlerin yanında bir de aradığı doğru kişiyi bulamayıp ”Doğru kişi nerede?, neden hep bana yanlış kişiler rastlıyor?” diye hayıflananlar var.
Peki; Neden doğru kişi sizi bulmuyor? Neden hayalini kurduğunuz ilişkiyi yaşayamıyorsunuz? Eğer ki hayalinizdeki ilişkiyi bir türlü yaşayamıyorsanız, gerçek hayalinizin ne olduğunu fark etmeniz gerekiyor. Muhtemelen tam da bilinçaltınızın uygun gördüğü, yani derinlerde istediğiniz erkekleri hayatınıza çekiyorsunuz. Eğer istediğiniz kişi ile karşınıza çıkan kişiler birbirinden çok farklıysa o zaman bilinç altı kayıtlarınızı temizleme vakti gelmiş demektir.
Hayatın koşuşturması iş, trafik, para, kariyer…vs derken bizi sürükleyip götürse de, hemen hepimizin öncelikli isteği hayatını paylaşacağı doğru eşi bulmaktır. Doğru eşi bulmak öncelik sıramızda ilk sırada olmasına rağmen en çokta burada sorun yaşarız. Evlenilecek erkek kalmadığını düşünenler, evlenip de ”Ben ne yaptım?”diyenler, her yeni ilişkiye büyük umutlarla başlayıp her bitişte depresyona girenlerin sayısı hiç de az değildir.
Peki, özellikle şehirli kadınların ilişkilerle imtihanının altında sizce ne yatıyor? Kendi parasını kazanan, kendi evinde yaşayan, bağımsız görünen kadınlar hep bir erkekle tamamlanmak istiyor ama ilişki kurmakta neden bu kadar zorlanıyor ve hep kısır döngülerin içinde dolaşıyor?
Ayna Olacak Kişileri, Kendinize Çekiyorsunuz
Aynı zamanda Spritüel Yaşam Koçu olarak diyebilirim ki; kişiler hep aynı özellikler, aynı seçimler ve sonunda ”Niye benim başıma hep bu geliyor?” diye soruyorlar. Bu durumda sorunun kaynağı yada çözüm çok uzakta değil, dönüp kendinize bakmanız gerekiyor. Hayat bumerang gibi neyi atarsak o kendimize geri dönüyor. Yani ” Hayatta hiç kimse karşımıza boşuna çıkmıyor, her karşılaştığımız kişi, olay bize kendimizi aynalıyor”. Eş adayı olarak karşınıza çıkar kişilerle, istediğiniz kişi arasında çelişkiler var ise bilinç altınız sizin bir şeyi fark etmenizi istiyordur. Mesela siz kendinizi sevmiyorsanız karşınızdakinden sevgi bekleyemezsiniz. Kendinize değer vermiyorsanız karşınızdaki de size değer vermeyecektir. Ama her ilişkide diğerini suçlama döngüsü kırılana kadar karşınıza hep aynı tarzda kişiler gelmesi, aynı tür ilişkiler kurulması sürpriz olmayacaktır. Hep başkalarını eleştirdikçe karşınıza sizi eleştirecek insanlar çıkacaktır. Eleştiriyorsunuz, yargılıyorsunuz, sonrasında bir de bakıyorsunuz karşınızda hep sizi eleştirenler çıkıyor. Bu bir kısır döngüdür. Ve bu kısır döngüyü fark eden ve değersizlik kodunu kıran kişiler hayatlarına mucizeleri davet ederler.
Ya kısır döngüleri fark edemeyenler; İşte onlar kendine aynayı çevirmeyip hep dışarıda suçlu arayacaklar. Yada bu kısır döngüyü kırmak için ilk adımı atacak ve kendinize ”Ben ne yapıyorum da hep aynı şeyleri yaşıyor, aynı tür insanları hayatıma çekiyorum?” sorusunu sorarak yeni bir başlangıç yapacaksınız yada aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamaya devam edeceksiniz. Seçim size ait…
Hayatınıza Giren Yanlış Kişi Aslında Bir ÖĞRETMENDİR
Unutmayın ki; değersizlik duygusunun ya da kimseyi bulamama halinin altında kendine güvenmemek yatmaktadır. Bizim asıl vazgeçemediğimiz ise bilinçaltımızda toplum ve aile tarafından öğretilen kodlardır. Mesela ”otuz yaşına kadar evlenmek, otuz beş yaşından önce doğurmak gerek” gibi aileden gelen öğrenilmişlikler bilinçaltımıza yüklü durumdadır. Yaşamın içinde istemsizde olsa, bunlarla harekete geçiyoruz. Bunların şifrelerini kırmak ve yeni başlangıç oluşturmak gerekiyor.
Tabi ki bunu yaparken de önümüze imtihanlar çıkacaktır. Bir çok danışım hayatında değişim aşarken, bir de bakıyor ki karşısına kendini değersiz hissettirecek kişiler çıkıyor. Farkında olmasa da aslında bir imtihandan geçiyor. Hepsi sizi güçlendirmek, bir adım daha ileri gitmeniz için geliyor. Pes etmediğiniz noktada ise mucize gerçekleşiyor. Demek istediğim ”Niye hep yanlış kişi?” sorusundaki ”yanlış kişi” tanımını değiştirmek gerekmektedir. O yanlış kişi aslında bir öğretmendir. Muhakkak bize öğreteceği bir şey vardır. O rolünü tamamlıyor ve gidiyor. Ben bu gidişi ayrılık olarak tanımlamıyorum. Ayrılık yok, sadece yeni başlangıçlar vardır. Herkes karşısına çıkan insandan bir şeyler öğreniyor ve sonra yollar ayrılıyor. Belki de bu ilişkide öğrendikleriniz sizi çok güzel bir aşk için hazırlıyordur.
Hayat Dersini Anlamamak, Kısır Döngüleri Oluşturur
Hayatımıza giren kişide eksik yönlerimizi göreceğiz, her ilişkiden ders çıkaracağız diyoruz fakat bunu başara bilmek söylendiği kadar elbette kolay değildir. Biten ilişkilerin ardından karşı tarafı suçlamak bize çok daha kolay ve konforlu geliyor. Kendimizle yüzleşmemek için bu konfor alanından çıkmıyoruz çünkü yüzleştiğimizde her şeyin daha kötü olacağını sanıyoruz. Bırakın her şey daha kötü olsun, karışsın, çünkü karıştıktan sonra emin olun her şey düzelecek. Bir ilişkinin sonuna geldiyseniz olumsuz duyguların esiri olmak yerine hiç korkmadan kendi içinize dönün ve ”Neleri yanlış yaptım da böyle oldu?” diye sorun. Korkmayın, konfor alanından çıkın ve bunu yapmanın yeni bir başlangıç için atılmış olduğunuz bir adım olduğunu fark edin.
Kısır Döngülerden Acınızla Yüzleşerek Kurtulabilirsiniz
Herkes ideal ilişkiyi arıyor fakat bunun tek bir tanımı yok. İlişkinin başarısı kişinin karakteri ve beklentisine bağlıdır. Kendimizi tanımaya başladıktan ve belli aşamalardan geçtikten sonra ne istediğimizi daha iyi biliriz. Ve bu kendini tanıma ve değişim yolcuğu hiç bitmez. Oysa biz direkt kabule geçiyoruz, süreçlere saygı duymuyoruz.
Acılarınızı bastırmamak gerekiyor. Hiç bir şey yokmuş gibi davranmak size bir şey kazandırmaz. Durumla yüzleşin, bundan sonra başka bir travma yaşamamak için şimdi ağlamanız gerekiyorsa ağlamalısınız, belki biraz yalnız kalmalısınız. Oysa onun yerine hemen gezelim, yiyelim, içelim, alışveriş yapalım istiyoruz. Süreçleri gerektiği gibi yaşamayınca aynı döngüler tekrar tekrar yaşanmaya devam ediyor. Yani siz acılarınızla yüzleşip, kendinizle yada bilinç altınızla alakalı sorunları çözmediğinizde, hayatınıza aynı kişileri ve olayları çekmeye devam edeceksiniz.
Yeniden kendinize Dönün
Kendimize nasıl döneceğiz, yaşadıklarımızın bizdeki hangi konuları yansıttığını nasıl fark edeceğiz? Kişisel gelişim kitaplarından meditasyona, nefes seanslarından bireysel çalışmalara kadar herkesin yolu farklıdır. Ancak her zaman sabırlı olmak, bir günde mucizeler beklememek, onun yerine ruhumuza emek vermek ve karşılığında başarıyı, sevgiyi, huzuru kazanmak gerekiyor.
Çalıştığım kişilerle en birinci şartım ”Değişimi istemek ve çaba harcamak” geliyor. Çünkü kendi ruhuna emek vermeyen değişimi gerçekten istemeyen birine kimsenin faydası olmayacaktır. Ruha emek vermek için kendimizle baş başa kalmak ve kendimizi dinlemek konusunda cesur olmamız gerekmektedir. Hayat koşuşturması içerisinde bunu yapamıyoruz. Hep kalabalıklar içerisinde olmak istiyoruz çünkü o kalabalıklar bizi koruyor, mutluymuş gibi gösteriyor. Hep bir dik durma çabası var. Bu sırada kendimizden uzaklaşıyoruz. Sorunları anlatmayı o kadar çok seviyoruz ki sürekli bir şeyler anlatıyoruz ve her kafadan bir ses çıkıyor. Herkes kendi düşüncesini bize aktarıyor, ister istemez o düşünceler de bize kodlanıyor. Tıpkı ailenin ve toplumun kodları gibi sorun çözmek için de bilinçaltında dışsal kaynaklı yeni kodlar oluşuyor. Oysa kendimizi herkesten soyutlayıp tek başımıza kalabilmeyi başarsak her şey bir süre sonra düzelecektir. Kendinize zaman tanıyın.
Sevinç Karakaya
DevamıEş Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli?
Evlilik iki yetişkin insanın birbirine, beraber yaşamak, beraber yaşlanmak, hayatı paylaşmak, çocuk sahibi olup beraberce çocuklarını yetiştirmek gibi amaçlar ile birbirlerine bir söz vererek hayatlarını birleştirmeleridir. Peki nasıl oluyor da bazı evlilikler, ömür boyu beraberlikler için sözler verilip kısa sürede biterken, bazıları daha uzun soluklu oluyor?
Evlilik ilişkisinin süresine bakıldığında, kişilerin içinde bulunduğu sosyal duruma, yaşına, eğitimine, aile yaşantısına, dini inançlarına hatta siyasal görüşlerine bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Kişilerin birbirine benzemeleri evliliklerinin uzun yada kısa süreli olmasında büyük rol oynar. Çiftler eşleri ile benzer yönlerini buldukça daha doyumlu bir ilişki sürdürebilir. Ailenin temelinde ise iki yetişkin insanın uzun süreli doyum içinde yaşaması esastır.
Kişinin eşinde benzerliklerin farkına varması için, hayatın her alanında olduğu gibi eş seçimi noktasında da işe kendini tanımaktan başlaması gerekir.
Önce ”SEN” Evliliğe Hazır Mısın?
Evlilikte uzun süreli mutluluğun sırrı doğru eşi seçebilmekte yatmaktadır. Kişi doğru eşi seçmeyi hedeflerken, kendisinin beklentilerini, hayat adına amaçladığı planlarını önce kendi belirleyip sonrasında karşı taraf ile açık bir şekilde paylaşıp, benzer beklentileri olan kişiyi eş olarak kendine seçmelidir. Bu hususları hiç düşünmeden evlenenler, genellikle yanlış kişiyi eş olarak seçme hatasına düşmektedirler.
Evliliğe adım atmadan önce; ”Senin için neyin önemli olduğuna karar ver ve sonra ona uygun kişiyi eş olarak aramaya başla.” Unutmayın, sağlam ve uzun soluklu evlilikler gerçeklere dayalı olan evliliklerdir.
Kişinin evliliği hazır olup olmadığı bazı özelliklere sahip olması ile ilgilidir. Yapılan bazı araştırmalar evlenecek kişinin şu özellikleri taşıması gerektiğini gösterir. Güvenilir olmalı, Duygusal olarak değişken değil belli bir kararlığa sahip olmalı, Karşındakini mutlu etmeye hazır olmalı, cazip olmalı, aile hayatına ve çocuk sahibi olmaya istekli olmalıdır. Eşlerin ortak ihtiyaçlara sahip olmaları, evliliğe hazır duruma gelmenin temel ölçütlerinden biridir. Evlenmeye hazır oluşun bir başka işareti de insan ilişkilerinde başarılı olma ve dengeli ilişki kurabilme yeteneğidir. Eş seçerken nelere dikkat etmeliyiz daha detaylı bakalım;
İdeal Eş Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli?
1- Kendinizi Ve Birbirinizi Tanımadan Evlenmeyin; Evlilikte, çiftlerin farklı, değişik çevrelerden gelmiş iki kişinin birlikte olacağı ve yaşamı paylaşacakları gerçeği unutulmamalıdır. Bu nedenle eşler önce kendilerini, sonra birbirlerini iyi tanıyıp değerlendirmelidirler. Birbirlerinin kişisel niteliklerin ötesinde, karşılıklı olarak yaşamdan, evlilikten, gelecekten, ne beklediklerini bilmeli gerçek beklentiler amaçlar üzerinde durulmalı ve olası sorunlar evlilikten önce tartışılmalı çözüm getirilmelidir.
Kişinin kendisini tanıma noktasında yetiştiği aileyi iyi analiz etmelidir. Anne ve babamızdan öğrendiğimiz davranış kalıplarını çoğu zaman doğru bulmasak da, kendimizi bunları uygularken bulabiliriz. Bu sebepten ailemizde gördüğümüz davranışları iyi çözümlemeliyiz. Yoksa bu durumun etkisiyle anne/ babamıza çok benzeyen birisini eş olarak seçebiliriz. Çevremizde eşler arasında sıkça duyduğumuz şu sözler, bu durumun açık bir göstergesidir. ”Tıpkı anneme/babama benziyorsun”, ”Annem/babam gibi konuşuyorsun”, ”Giderek anneme/babam benziyorsun”. Kişiler başkalarıyla ilişkilerinde öğrendiği yöntemleri seçer. Hatta kendi çocukluğunda bunlara karşı çıkmış ve asla ben böyle davranmayacağım demiş olsa bile…. İşte evlenmeden önce kişi, bu açıdan duygusal olarak anne/babasından kopmalı, onların yönetiminde olmaktan çıkmalıdır. Evlilik öncesinde adayların evlilikle ilgili beklentilerini ölçmesi ne kadar zor olsa da evlilik uyumun sağlanabilmesi için beklentiler düşünülmeli yakın kişilerle bu konuda konuşulmalıdır. Gerekirse Bir uzmandan ”Evlilik Öncesi” yardım alınmalıdır.
2- Acele Etmeyin; Evlilikte eşlerin, uyumlu ve dengeli bir biçimde hayatlarına bir arada devam edebilmeleri için eşitlik ilkesi son derece önemlidir. Fırsatlarda eşitliğin sağlayacağı en önemli özellik kişinin ”karar verme gücünü geliştirmektir.” Evlilik hakkında verilecek karar insan yaşamının en önemli ve zor kararıdır. Acele eden ya da bu konunun öneminin kavrayamamış, sadece evlenmek için evlenen kişiler, kendilerini mutsuz bir evliliğe mahkum ederler.
3- Tek Seçim Nedeniniz Fiziki Görüntüsü Olmasın; Evlenecekleri kişiyi seçerken birçok kişinin ”fiziki görünüşe önem verdiğini görmekteyiz ve tabi ki fiziki çekicilik kuşkusuz önemlidir. Fakat unutmayın ki yıllar geçiyor, eş olarak seçtiğiniz kişinin 10-15 yıl sonra saçları dökülmüş, şişmanlamış, yüzü buruşmuş olarak düşündüğünüzde ona katlanamayacağınızı düşünüyorsanız, eğer o evlilik için o kişi gerekli diğer özelliklerden yoksunsa yani tek seçim nedeniniz fiziki çekiciliği ise, o evlilik başlamadan ayrılık çanları çalıyor demektir.
4- Aşk; Aşk ve sevgi evlilik için gerekli koşulların en önemlilerinden biridir. Gerçek aşk yavaş ve dikkatli gelişen temkinli olan önem, sorumluluk, saygı, bilgi, dostluk ve cinsel ilginin oluşturduğu bir bütünlüktür. Bu duyguya dayalı evlilikler sağlam olur. Bu nedenle kişiler evlenme kararını vermeden önce duygularının aşk mı yoksa sadece cinsel bir dürtü mü olduğunu ayırabilmelidirler.
5- Önce Arkadaş Olun; Uzun süre bir arada bulundukları halde birbirlerini tanıma olanağı bulmadan evlenen eşler mutlu ilişki kuramazlar. O halde bu kişiler, uzun süreli arkadaşlık dönemi geçirip evlilikte başarı sağlayacak ölçütlerin ışığı altında bir karara ulaşmaya çalışmalıdırlar. Acaba karşı taraf zor koşullar altında bağlı, sadık, samimi, sabırlı, düşünceli ve dürüst olabilecek mi? Gerilim altında sabırlı ve olgun olabilen bir kimse, iyi bir eş olmaya aday olabilir. Bunun dışında ayrıca eşler arasındaki ortak nitelikler çoğaldıkça evlilik ilişkilerinde mutluluk oranı da artmaktadır.
6- İnanç Sisteminiz; Başta bir çok genç bu durumun çokta önemli olmayacağına, zamanla birbirlerine ayak uyduracaklarına yada birbirlerinin inançlarına saygı göstereceklerini düşüne bilirler. Fakat bu göründüğü kadar kolay aşılacak bir durum olmadığı gibi, aslında evlilikte uyum ve anlaşması için de inanç bütünlüğü şarttır. Aynı inanca gönül vermek ve inançlarının birbirlerini daha da birleştirdiğini fark eden çiftler çok daha uzun ilişkilerini sürdürmektedirler.
İyi bir evlilik, insanlığın gelecek kuşaklarını yetiştirmenin en iyi yoludur.Evlilik beklentilerinin kuşkusuz en büyüğü eşlerin ortak ve uyumlu bir yaşam sürdürebilme isteğidir. İlişkilere biraz daha uzaktan bakıldığında göreceğimiz şey, emek vermeden bu ortaklığın sağlanamayacağı gerçeğidir. Her güzel şey gibi, mutlu bir evlilikte ”EMEK” ister.
Sevinç Karakaya
Devamıİlişkilerinizde Yaşadığınız Kısır Döngüleri Nasıl Kırarsınız?
İLİŞKİLERDE YAŞADIĞINIZ KISIR DÖNGÜLERİ NASIL KIRARSINIZ?
Son zamanlarda kişilerin en çok şikayet ettiği ; asla bir daha aynı olayı yaşamayacağım dediği halde bazen aynı kişilerle, bazen ise kimlikler değişse de aynı olayları farklı kişilerle yaşamaya devam eder. Bu sadece karşı cinsle değil hem cinsimiz ile de zaman zaman yaşadığımız sorunlardır.
Peki sizce nedendir? Hiç düşündünüz mü? Neden birbirine benzeyen kişileri sever hatta aşık oluruz. Bazen de birbirlerine benzemeseler de farklı insanlar ile sanki aynı yazılmış senaryoyu yaşarız?
Bunun sebebi çocukluktan başlayan, hatta daha da geriden bebeklikten biriktirilmiş mutsuzluk ve acıların, korku ve beklentilerin izlerini halen yaşıyor olmamızdır. Bilinç altımızın bize yaptığı oyunla güvenli ortamımıza bağlı kalmamız için takip ettiğimiz izlerdir.
Biz belki çok farkına varmıyoruz fakat bilinçaltımız gerek olumlu veya gerekse olumsuz yönleriyle ebeveynine benzeyen ilişkiler, eş adayları seçer ve unutamadığımız acı ya da mutlu; çocukluk, gençlik koşullarını tekrar yaşayarak onları düzeltmek istemektedir.
Çocukluk dönemizde bize acı veren olaylar ille de büyük boyutlarda olması gerekmez. hepimiz görünmez incinmeler, beklentiler ve korkular biriktiririz. Bilinçaltımız anne, baba ya da hayatımızda çok etkili figürlerin benzerlerini bulup onları düzelterek başarı kazanacağına inanır. Şöyle düşünün; Mesela, sizi terk eden ebeveyn yerine güvenli bir eş bulabilecekken, onun yerine alkolik bir eş bularak yine o güvensiz koşulları oluşturup düzeltmek isteriz.
Başka bir örnek vermek gerekirse; Babanız iflas etmiş ve bu küçükken sizi çok etkilemiş olabilir. Bunun etkisi ile mali kayıplar yaşayan birine aşık olup onu düzeltmeye çalışırken kendinizi bulabilirsiniz.
Aşkı Başlatan Bilinçaltı Anılarınızdır
Çok ilginç gelebilir fakat, aşkı başlatan gizli uyarıcılar ”bilinçaltımızdaki anılarımızdır” ve bilinçaltımız da bir mıknatıstır. Eş seçimimizi bilinçli isteklerimiz değil de kişisel gelişim ihtiyaçlarımız belirler.
Geçmiş güvensizlikleri tekrar tekrar yaşamamıza neden olan kısırdöngüye nasıl son veririz? Yanlış insanları ve yanlış durumları hayatınıza çekmekten yorulduysanız, aynı tip insanlar ve aynı problemlerden sıkıldıysanız bu yazıyı okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
Neye Layık Olduğumuzu Düşünürsek Onu Buluruz
Bunu hep söylüyorum belki fakat hayatımıza giren hiç kimse tesadüfen girmiyor ve hayatımıza çektiğimiz kişiler bizim içimizde ne yaşıyorsak dışarıdan bizi bulan kişiler oluyor. Nasıl birine layık olduğumuza temelde inanıyorsak o kişi bizim karşınıza hem de kendi davetimizle fark etmeden çıkıyor. Bir nevi içinize ayna tutuyor ve sizin düzeltmeniz gereken yerleri işaret ediyor. Kahin olmaya gerek yok kendinizle ve yaşamınızla ilgili neye inanıyorsanız gerçekleşecektir. Yani siz kimseniz ve beklentileriniz nelerse hayatınızdaki insanlar da bu özellikleri taşıyan bir kopyanız olarak karşınıza çıkacaktır.
Bu yüzden etrafınızdaki insanları değiştirmek istiyorsanız hemen kendinizi değiştirin, göreceksiniz ki sizdeki değişimle birlikte etrafınızdaki insanlar, olaylar ve durumlar hızla değişecektir.
Değişimin Yol Haritası
- En büyük korkunuz en zayıf tarafınızdır ve beklenmedik anlarda sizi sınamak için karşınıza çıkmaktadır. En büyük korkunuzla yüzleşin. Eğer terk edilmekten korkuyorsanız, sizi terk etme ihtimali belirgin insanlarla birlikte olmayın. Ya da terk edilmemek için fazladan yaptığınız fedakarlıkları yapmayın, cesur ve güvenli olun. Bu yüzleşme metodunu tüm korkularınıza uygulayın. Korktuklarınızı kendinize çektiğinizi sakın unutmayın.
- Kendinizi değiştirmekten korkmayın. Hayatta karşımıza çıkan her insan, her olay bizde var olan potansiyel ile ortaya çıkar. Ve insanoğlu sürekli gelişim ve değişim içinde olmazsa hem olaylara hem kişilere yenik düşer. Hayat olduğunuz gibi olduğunuz değil, olduğunuz halinizin en iyisini gerçekleştirmeniz gereken bir süreçtir. Her yazımda tekrarladığım gibi olayları değil ama olaylara bakışınızı, kişileri değil ama kendi kişiliğinizi değiştirebilirsiniz. Ve siz değiştikçe dünya değişecektir.
- Gerçek nedenler için ilişki kurun. Sadece bir sevgiliniz ya da bir eşiniz olsun diye değil, hayatın geri kalanını onunla mutlu geçirebileceğiniz insanlarla ilişki kurun. Bir yoksunluk, kendinizi kötü hissetmemek veya sadece hayatınızla ilgili benzerlikler bulmak niyetiyle kurduğunuz tüm ilişkiler size zarar verir. Bir ilişkiye girerken onunla anlaşıyor musunuz? Temel değerleriniz birbirinize uygun mu? Aranızda karşılıklı hisler var mı? Karşınızdaki insan size değer veriyor mu? Siz ona değer veriyor musunuz? Bu sorulara cevap verebildiğiniz kişilerle ilişkiye girin.
- Sizi suistimal eden, üzen ve bir şekilde aşağılayan ve bunları bir kereye mahsus değil sürekli tekrarlayan insanlardan uzak durun. Bir ilişkiyi başlatabildiğiniz gibi korkusuzca bitirebilmeyi öğrenin. Hayatınızın sorumluluğunu alın ve mağdur bilincinden kurtulun. Başınıza gelen kötü olayların devam edip etmemesi sadece sizin elinizde unutmayın.
- Sadece sizinle ilişki kursun diye kimsenin koruyucu meleği olmayın. Fazla fedakarlık yaparak sevgilinizi, eşinizi dostunuzu elinizde tutmaya çalışmayın. Feda edip, kar sağlamaya çalışmayın. İlişkilerin yakıtı paylaşım, sevgi ve birlikte olmaktan keyif almaktır bunun dışındaki her şey ancak kısa süreli istisnai durumlar olabilir.
Bunları yapmakta zorluk çekiyor yada nereden başlayıp nasıl yol izlemelisiniz bulamıyorsanız bir uzmanla çalışmanızı tavsiye ederim fakat muhakkak kısır döngüyü kırın… Bu döngüden bir kez çıktığınızda nefes aldığınızı hissedersiniz. Kendiniz için bunu yapın ve aynı şeyleri bazen aynı bazen de farklı farklı kişilerle tekrar tekrar yaşamayın.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Kayınvalidem Yatak Odamızda
KAYIN VALİDEM YATAK ODAMIZDA
Soru; 13 yıllık bir evliliğe sahibim. Eşimin babası öldükten sonra annesi yalnız kaldığı için bizimle yaşamaya başladı. Aslına bakarsanız, İlk başlarda bizimle kalmasına karşı değildim fakat artık rahatsız olmaya başladım. Çünkü evin içinde sürekli dolaşıyor, gece yarısı odamıza girip oğlunun üstünü örtmeye çalışıyor ve bunun gibi rahatsız edici pek çok davranışta bulunuyor. Yani neredeyse aramıza girip bizimle yatamadığı kaldı. Eşime rahatsızlığımı söylediğimde ”Annem yaşlı kadın idare et” diyor. O gelecek diye diken üstünde yatıyorum, eşime bile sarılamaz oldum. Eşime yüklenip aramızı da bozmak istemiyorum. Lütfen bu konuda yardımcı olun…
Lale/ İzmir
Cevap; Kimsesiz kalan aile büyüklerinin çocuklarının yanında kalması çok sık görülen bir durumdur. Çok kaliteli bakım evleri olmasına rağmen, bu durum bir terk edilmişlik ve kimsesizlik gibi göründüğü için yaşlı anne ve babalar buraları pek tercih etmez. Bunun yerine çocuklarıyla birlikte olmak isterler. Eşinizin annesi, ölen kocasının yarattığı boşluğu oğlu ile doldurmak isteyebilir ve tüm ilgisini ona yöneltebilir. Ancak burada evlilikteki bazı sınırların ihlal edilmemesi gerekir. Evliliğin önemli unsurlarından biri cinselliktir ve cinsellik mahremiyet olmadan mutluluk vermez. Bu nedenle çat kapı yatak odasına girilen bir çiftin sağlıklı ve mutlu bir cinsel hayatı olamaz. Bu durum bütün ilişkinizi olumsuz etkileyebilir ve sizi geri dönüşsüz zor bir yola sokabilir. Burada kayın validenizi uyarmak eşinize düşüyor. Eşiniz annesini kırmadan, onun anlayabileceği bir dilde yatak odasının yalnızca size ait olduğunu, oraya sizin izniniz olmadan girmemesi gerektiğini söyleyebilir. Ayrıca eşinizle baş başa kısa bir hafta sonu kaçamağı yapmanız, aranızın yeniden ısınmasına yardımcı olabilir.
Nişanlımın Cimriliği Beni Kendinden Soğuttu
NİŞANLIMIN CİMRİLİĞİ BENİ KENDİNDEN SOĞUTTU
SORU;
İki yıldır nişan olduğum kişi ile evlenme hazırlığı yapıyoruz. Onu tanıdıkça ve ne kadar cimri olduğunu gördükçe, ondan soğumaya başladım ve neredeyse evlenmekten vazgeçme noktasına geldim. O kadar ki pahalı diye doğru dürüst kaliteli bir yere gidip oturamıyor ve bir şeyler yiyip içemiyoruz. Daha şimdiden harcadığım her kuruşun hesabını soruyor. Onun bu davranışları beni kendinden iyice soğuttu ve korkutuyor beni bu durumu. O kadar soğudum ki beraberliği düşünmek bir yana dokunmak bile istemiyorum. Bu durumda ne yapmalıyım?
Emine/Konya
CEVAP;
Kadınlara bir erkekte en fazla rahatsız oldukları şeyler sorulduğunda en başta ”cimrilik” gelmekte. Bazı kadınlar bunu erkeğin cinsel yetersizliğinden bile önemli görebiliyor. Cimrilik, maddi açıdan yeterli olup olmamakla ilgili bir durum değildir. Son derece varlıklı cimriler olabildiği gibi sınırlı kaynaklarını cömertçe kullanan insanlar da vardır. Bu kişilik özellikleriyle ve kişinin geçmiş yaşantılarıyla ilgili bir durumdur. Hal böyle olunca, sizin de nişanlınızla ilgili bazı kaygılar duymanız, ona karşı duygusal ve tensel yakınlaşma arzunuzun azalması çok normal görünüyor. Nişanlınız kısıtlı gelirini idareli kullanmaya çalışan tutumlu biri mi yoksa davranış bozukluğu gösterecek düzeyde bir cimri mi bunu iyi ayırt etmelisiniz. Çünkü kişilik özellikleri kolay kolay değiştirilemez. Burada önemli olan, onu bu şekilde kabul edip edemeyeceğiniz. Daha sonradan pişman olmamak adına iyi düşünmenizi tavsiye ederim. Nasıl olsa düzelir diye acele karar vermeyin. Sizin için harcamalarınız önemliyse hayat boyu buna ket vuracak biri ile yaşamanız hiç kolay olmayacaktır.
Evlilik Kararımda Net Değilim
EVLİLİK KARARIMDA NET DEĞİLİM
Soru:
Merhabalar Düğünüme iki ay kaldı ve eşim olacak kişi hakkında büyük endişelerim var. nişanlılığımız boyunca devamlı kavga ettik.Ona göre ben kıskanç, sorunlu, kavga etmekten zevk alan biriyim. Her olaydan sonra konuşmaktan kaçtığı için sorunlarımız hiç bitmiyor. Benden bazı şeyleri saklamaya da başladı. Gizli gizli arkadaşlarıyla buluşuyor ve bana haber vermiyor. Bu yalanlarını yakaladığım zaman da kaçıyor. Bu insanın benim için doğru insan olup olmadığını bilmiyorum, sizce ne yapmalıyım?
sevda/Bursa
Cevap:
Evlilik öncesi süreçte çiftin birbirleri hakkında karar vermesi gereken birçok konu vardır. Bunlar; çatışma çözme yöntemleri, iletişim kurma biçimleri, evlilikle ilgili beklentileri, aile ve arkadaş ilişkileri, para yönetimi cinsel uyum ve benzeri meselelerdir. Bu alanlar kişinin olabildiğince savunmasız olduğu alanlardır. İki ay sonra evleneceğinizi söylediğiniz kişiyle aranızda büyük sorunlar olduğunu söylüyorsunuz. Nişanlınızın mevcut sorunları çözme yoluna gitmemesi sorunların büyümesiyle orantılı olabilir. Sorun çözme yönteminin uygulanabilmesi için her iki tarafın da empati yapması ve olaylara bakış açısını değiştirmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, çatışmayı çözmenin kuralı uyumlu olmaktır. Çiftlerin yaptığı bir diğer hata da yanlışlarını diğerini suçlayarak örtbas etmeye çalışmalarıdır. Sizin ilişkinizde de görünen kaçma eylemi örtbas etmenin ve iletişimsizliğin bir sonucu olabilir. Nişanlınıza ne istediğini sormalısınız. Daha sonra da siz ne istediğinizi belirlemeli ortak bir nokta da buluşmayı denemelisiniz. Aksi takdirde, evliliğe başlamak için aceleci davranmak yanlış bir seçim yapmanıza neden olabilir. Gerekirse evlilik öncesi yardım almanızı tavsiye ederim.
Dikkat! Bunları Yaşıyorsanız Evlenmeyin
DİKKAT BUNLARI YAŞIYORSANIZ EVLENMEYİN
Günümüzde boşanma sayısının hızla artması, bizi ”Acaba evlenirken çok mu acele ediliyor?” yada ”Evlenince düzelir diye bazı önemli hususlar, görmezden geliniyor olabilir mi?” düşüncelerine itiyor. Düğün mevsiminin yaklaşması, ailelerin çocukların mürüvvetlerini görmekteki aceleleri maalesef gençleri de bazı şeyleri çok hafife almaya ittiğini düşünüyorum. Unutmamanız gereken ise evlilik alınması gereken çok ciddi bir karardır. Ne birileri kırılmasın diye, nede evlenince düzelir diye, acele ile alınacak bir karar değildir. İlişkinin başlarında yada Nişanlılık döneminde sizin için sorun olarak gördüğünüz durumlar var ise, bunların üzerinde düşünüp gerekirse yardım alıp, geleceğiniz adına karar vermeniz en doğru olandır. Evlendikten sonra geçer dediğimiz sorunlar, üzerine katları eklenerek devam etmektedir. Tabi burada düğün stresi altındaki geçici sorunlardan bahsetmiyorum. Fakat bu 7 sebepten biri var ise, ilişkinizi tekrar değerlendirmenizi tavsiye ediyorum.
Evlenmeyi düşünen, evlenmeye adım atacak fakat, kafasında ”Acaba yanlış mı yapıyorum?” evhamları bulunan kişilerin bu yazıyı dikkate almalarını tavsiye ederim. İlişkilerde öyle bir zaman gelir ki, artık bitmesi gerekir. Peki ilişkinize son vermeniz gerektiğini gösteren yada evlenmemeyi düşündürecek 7 sebep nedir?
1-)Güven Ortadan Kalktığında;
Güven bir ilişkinin, temel ihtiyaçlarındandır. Bir ilişkinin en önemli noktası ilişkideki kişilerin birbirine güvenmesidir. Güven bir ilişkinin sağlam olması için olmazsa olmazlardandır. Ancak taraflar birbirine tam olarak güvendiği zaman, ikisine de lazım olan kişisel alanı birbirlerine verirken şüphe duyup ikilem yaşamazlar.
”Güven sevgiden önce gelir”. Güvenilen insan sevilir ve değer görür. kendisine güvenemediğimiz davranışlarından emin olmadığımız, fakat aynı zamanda sevgi beslediğimiz ilişkiniz, kısa süre sonra bitecektir.Çünkü güvensizliğin insanın iç dünyasında oluşturduğu şüphe, aynen ateşin odunu yakıp bitirdiği gibi, sevginizi de bitirir.
Güven yıkıldığı taktirde ilişki de yıkılmaya mahkumdur. İlişkilerde bitmez denilen aşk bitebilir ve ilişki buna rağmen devam edebilir. Fakat güven böyle değildir. Güvenin bittiği yerde ilişki artık asla eskisi gibi olamaz. Güvenle alakalı yaşadığını deneyimi, doğru karar vermek için, evlenmeden önce tekrar düşünmelisiniz.
2-) Aradaki Saygı Kaybolduğunda
Artık, hemen hemen her üç evlikten biri boşanmayla sonuçlanıyor. İlişkiler ise kısa ömürlü.
Çiftlerde, ister evli ister sevgili olsunlar gördüğümüz en önemli sorunlardan biri de saygının bitmiş olmasıdır. Seviyor olmak ilişkiyi bir süre daha yürütüyor ya da kördüğüm bir ilişkiye yol açabiliyor.. Ama saygı bittiğinde sevgi tek başına bir işe yaramıyor. Sevgi azalsa da ilişki; merhamet, şefkat, kültürel değerlerimiz ve maddi nedenlerden dolayı saygı çerçevesinde devam edebilmektedir. Saygısızlık bir ilişkiyi incitir, yaralar, tahammülsüz kılar, tüketir ve bitirir.
Sevgi ve saygı birbiriyle bütünleşen ve birbirini tamamlayan, besleyen hislerdir. Saygı mecburi, sevgi tercihtir. Saygı varsa arkadan sevginin oluşması çok daha kolaydır.
Evlilikte de, temel gaye mutlu olmak ve bir ömür paylaşmaktır. Saygı bittiğinde sevgi başarısız bir yapıştırıcı haline dönüşmektedir. Evlilikte sevgi bir müddet sonra dönüşüm geçirmektedir.. Sevgi değiştiğinde, dönüştüğünde ya da rutin bir hale geldiğinde, saygı evliği yürütür. Uzun yıllardır evli olan çiftlere baktığımızda birbirlerine duydukları saygının onları bir arada tuttuğunu görürüz. Çiftlerin birbirine saygı duyması ve bu saygıyı ilişkinin en değerli öğesi olarak korumaları gerekiyor. İlişkinizde saygı daha şimdiden bittiyse evlenme noktasında tekrar düşünmek en iyi tercihtir.
3-) Sadakatsizlik
Sadakatsizlik evliliklerde de, ilişkilerde de kabul edilemez. Birliktelikte aşkın sevginin varlığını gösteren en büyük delillerden biri sadakattir. Evliliklerde dahi çoğu zaman bir sadakatsizlik boşanma ile sonuçlanırken, evliliği düşünme sürecinde, sadakatsizlikle karşılaşmak hiçte küçümsenecek kadar basit bir olay değildir. ”Evlenince nasıl olsa bana ait olacak, evlenince düzelir” diye adım atmak bile bile evliliğin şimdiden sonunu yazmaya benzer. İlişkinizde sadakatsizlik örnekleri yaşıyorsanız kendinizi bilerek ateşe atmayın derim.
4-)Konuşamamak
Evlilikleri sona doğru sürükleyen sebeplerden biride, muhabbet eksikliğidir. Kişilerin ortak hiçbir noktada sohbet edip paylaşımda bulunamamasıdır. Son zamanlarda yapılan evliliklerde bu duruma çok dikkat edilmiyor. Diğer şartlar iyi ise, o kendiliğinden olur diye de hesap edilebiliyor. Fakat kişileri eşiyle olan diyalog ve paylaşım eksikliği çok ciddi bir şekilde ruhsal sıkıntılara itebiliyor. Biraz iletişim eksikliği aşkın büyümesine yardımcı olabilir, fakat tamamen iletişimi kaybetmek aşkın da yok olmasına sebep olmaktadır. Aşkın da sürekli su ve ışık ihtiyacı olan bitki gibi sürekli iletişime ihtiyacı vardır. Birbirleriyle olmanın mevcut durumunu görmek kişilerin kalbindeki ve aklındaki şüpheleri giderir. İletişimin kaybolması kişilerin birbirlerine karşı olan endişelerinin de kaybolması demektir. İletişimiz ne durumda bir ömür geçirmeye yetecek şekilde mi kontrolde fayda vardır.
5-) Duygusal Olarak Bir Şey Hissetmiyorsanız
Çoğu yazımda bahsettiğim üzere sevgi sonradan öğrenilebilen bir histir. Sevgi çekicilikle başlar. Fiziksel, zihinsel veya bir kişinin kişiliğiyle devam eder. Ve bu çekicilik, cazibe kişiyi sevdikçe büyür. Fakat sevmek için istemek gerekir. Daha baştan hiç bir şey hissetmediğiniz sevmeye karşı hiç bir ilginiz olmadığı kişiyi ”evlenince severim” demek çok doğru değildir. Maalesef çoğu zaman büyüklerin bu yanlış bildiğimiz öğütleri ”Bak bende sevmiyordum, ama evlendim sevmeye başladım” gibi söylemeler, kendilerini kandırmaktır. Evet imkansız değil belki fakat evlenmeden sevgi seçenekken, evlendikten sonra mecburiyet olabilir. Birbirini çok seven evliliklerde dahi sallantılar yaşanır ve bu sevgiye tutunmaya çalışırken, sevgisizlikte sizi evliliğe daha sıkı tutacak gücü kendinizde bulup bulamayacağını lütfen düşünün.
6-) Bitmek Tükenmek Bilmeyen Tartışmalar Yaşıyorsanız
Her ilişkide yapıcı tartışmalar yaşanır. Hatta tuzu biberi olduğu söylenir. Ancak bu tartışmalar artık işin içinden çıkılmaz bir boyut aldıysa ve büyük incinmelere neden oluyorsa aşka ve sevgiye zarar veriyor demektir. Yani muhtemelen tahammülsüzlük başlamıştır.
7-) Mükemmel Olsun İstiyorsanız
Hiç kimse mükemmel değildir. Hepimizin kusurları ve yanlış davranışları vardır. Eksikliklerimiz ve hatalarımızla normalliğe tamamlanırız. Partnerimizi olduğu gibi kabullenirsek mutluluğu yakalamamız kaçınılmazdır. Fakat değiştirme yolları arar ve değiştirmeye çalışıp kabullenmezsek aşkımızda, sevgimizde bir süre sonra bitecektir. Siz her haliyle kabul ediyor musunuz, yada değiştirmek istediğiniz şeyler mi var?
Boşanma bütün evlilikler için istenmeyen sondur. Fakat o sona bazen bizim görmezden geldiklerimiz bizi götürür.
Sevgiyle Kalın…
Mutlu Evlilik İçin Bu Cümlelerden Uzak Durun
MUTLU EVLİLİK İÇİN BU CÜMLELERDEN UZAK DURUN
Burada Dalai Lama’ nın şu cümlelerini sizlere aktarmak istiyorum.
”Düşüncelerine dikkat et çünkü onlar söz olur. Sözlerine dikkat et çünkü onlar davranış olur. Davranışlarına dikkat et alışkanlık olur. Alışkanlıklarına dikkat et senin karakterini oluşturur. Karakterine dikkat çünkü o senin kaderini oluşturur. Kaderine dikkat et çünkü o senin yaşantın olur.”
Evet kelimelerin hayatımızda, çok büyük etkisi vardır. Konu ilişkilere geldiğinde bu etkiyi gözlemlemenizde kolaylaşır. Güzel kelimeler güzel cümleleri, güzel cümleler güzel düşünceleri ve güzel düşüncelerde arzu ettiğimiz hayat için adeta bir dua olur.
Birde bazı kelimeler, cümleler vardır ki onlardan ilişkinin sağlığı için kesinlikle uzak durmak gerekir. Bu cümleleri sarf etmek en iyi giden evlilikleri bile rayından çıkarabilir. Hanımlar özellikle eşlerinize sarf etmemeniz gereken kelimelere gelin yakından bakalım.
Ben demiştim;
Bu cümleyi sadece evliliğinizde değil, tüm ilişkilerinizde sarf etmemelisiniz. Evet, siz bir konuda karşınızdakini uyarmış olabilirsiniz ve karşınızdaki sizi dinlememiş, aynen olabileceğini tahmin ettiğiniz duruma düşmüş olabilir. Konu her ne olursa olsun, ”Ben demiştim” veya ”Ben söylemiştim” gibi cümleleri kullanmamınızı tavsiye ederim. Bunlar adeta bir kavgayı başlatacak tehlikeli sözlerdir. Bazı kadınlar ise cümlelerle yapmaz bunu ama gözleriyle ”ben demiştim” bakışının o itici gücünü kullanırlar. İnanın bu dururm bazen en mutlu evlilikleri bile savaş alanına çevirebilirler.
Keşke;
”Keşke” geçmişte yaptığımız bir şeyle ilgili duyduğumuz pişmanlığın en net ifadesidir. Kendimizi pozitif hissetmemiz için bu kelimeyi kullanmamız doğru olmadığı gibi, eşimizle ve ilişkimizle ilgili konularda bu kelimeyi sıklıkla dile getirmemiz sağlıklı olmayacaktır. Hele ki eşinizin değişimi mümkün olmayan dış görünüşü ile ilgili tekrarlamanın sonuçları oldukça kötüdür.
Onun Kocası Böyle Yapmıyor Ama;
Dünyaca ünlü bir aktörle de karşılaştırsanız, çevrenizdekilerin eşleriyle de karşılaştırsanız; karşılaştırma karşılaştırmadır! Ve karşınızdaki için oldukça moral ve sinir bozucu bir durumdur. Çünkü birini biriyle karşılaştırmanız demek, ona karşı memnuniyetsizliğiniz şeklinde algılanır ve ilişkiye ciddi zararlar verebilir.
Sen Beceremezsin, Ver Ben Yapayım;
Hele ki konu bir vidayı sökmek veya televizyonun kablosunu bağlamaksa… Bu cümleyi asla kullanmayın. Erkeklerin kendileriyle en çok övündüğü konulardan biri de el becerileri, tamirat işleridir. Siz de yapabiliyorsunuzdur belki, ama bu seferlik tutun kendinizi. Bırakın tamirat çantası onun olsun; siz de yatın koltuğa, uzatın ayaklarınızı!
Sen Zaten Şöylesin, Sen Böylesin;
Bir insanın kişiliğine dair konuşmak, kime yapılsa yanlış bir harekettir. Hele ki bir tartışma esnasında ”Sen zaten kötü bir adamsın” veya ”Sen çok bencilsin”gibi kişiliğe dair sert ifadeler kullanmak, ilişkinizde kolay kolay iyileşemeyecek yaralara yol açabilir. Unutmayın, eşinizin kişilik ve karakteri üzerine değil de; sizi üzen, sinirlendiren hareketleri, eylemleri üzerine konuşmanız çok daha sağlıklı olacaktır.
Ona Da Böyle Yapıyor Muydun?;
Kıskançlık, hele ki eski defterleri açtıran bir kıskançlık, ilişkiyi en olumsuz etkileyen şeylerden birisidir. Kıskançlığın aslında bir kişilik bozukluğu olduğunu hatırlayıp hala bir şeyleri sorgulamakta kendinizi durduramıyorsanız, bir de şunu düşünün: adı üstünde ‘eski’ ilişki bitmiştir ki siz bir ilişki yaşıyorsunuzdur.
Niye?;
”Niye” yerinde ve dozunda kullanıldığında çok normal bir soru ifadesidir. Ama çok sık kullanılmaya başlandığında rahatsız edici boyuta, hatta karşınızdakini çıldırtma boyutuna kadar gelebilir. “Niye bugün benimle ilgilenmiyorsun”, “Niye saçımı fark etmedin” gibi ardı ardına gelen soru cümleleri bir erkeği o ortamdan rahatlıkla kaçırabilir.
Ben Senin İçin Yapmıştım;
İyilik, fedakarlık… Tabi karşılığını gördüğünüzde daha da keyifli bir hal alır, ama temelinde bu eylemler karşılıksız olarak düşünülmelidir. Eğer karşılığını hiç göremediğiniz bir durum varsa, partnerinizi karşınıza alıp konuşmanız en doğrusu olacaktır. En yanlış olan ise ”Ben senin için yapmıştım ama…” gibi başlayan cümleler kurmak olacaktır.
Bugün Canım İstemiyor;
Yanlış yatak cümlelerinden birincisi… Elbet her zaman aynı tutkuyu ve şehveti yakalamak mümkün değil biliyoruz, biz de size sürekli istekli olun demiyoruz zaten! Ama ”Bugün canım istemiyor”, ”Çok başım ağrıyor, başka zaman” gibi yatak cümlelerinin sürekli kullanımının evliliğinizi kötü etkileyeceğini unutmayın. Çünkü cinsel sorunlar, evlilik problemlerinde en çok karşılaşılan konudur.
Aşık Olduğunuz Bir Eş; Yaşam Kalitenizi Arttırır
AŞIK OLDUĞUNUZ BİR EŞ; YAŞAM KALİTENİZİ ARTTIRIR
Son zamanlarda boşanmaların artması elbette kişileri evlilikten soğutan faktörlerdendir. Bunun dışında; bağlanmak istememeleri, rahatlığa alışmaları, beklentilerin artması, sorumluluk almaktan kaçmaları gibi sebepler de bireyleri evlilik düşüncesinden uzaklaştırmaktadır. ”Bekarlık sultanlıktır” anlayışı günden güne daha çok kendini gösterse de bugün farklı bir açıdan bacağız.
Sizce Sevdiğiniz kişi ile evlenmek hayatınıza ne kazandırır? Acaba gerçekten hayatı paylaşacak, biri karşınıza çıkmış olsa, önceki hayatınızın ne kadar eksik olduğunu düşünür müydünüz? Eşini sevenler için bu cevap ”Kesinlikle” olacaktır. Evliliğin mutluluk getireceğine inanmayıp, kendi kendine yetebileceğini düşünen mutlu bireyler, peki yaşamını paylaşacak doğru kişiyi bulduklarında, hayatta bir şeylerin onlar için farklı ve çok avantajlı olduğunun farkındalar mı?
Evet halen benim için bir avantajı yok deyip, evlilikten kaçanlardansanız bu yazıyı okumadan karar vermeyin derim. Eşini sevmek ve sevdiği kişi ile hayatını birleştirmek size neler kazandırır?
Hayat Enerjinizi Artırır;
Hiç aşık kişileri gözlemlediniz mi? İçlerinin kıpır kıpırlığı dışlarına yansır, sanki bulutların üzerinde gezercesine mutlu ve adeta Ferhat misali dağları delecek enerjiye sahip, aşamayacakları engel yokmuşçasına hayata cesur adımlarla ilerleyecek kadar cesaretlidirler. Her zaman gülecek bir sebepleri vardır. İşte doğru kişiye aşık olup, birini sevebilmek ve onunla hayatı paylaşabilmek kişiye sıra dışı bir enerji kazandıracaktır.
Hayata Daha Sakin Bir Bakış Açısı Kazanırsınız;
Hayat hepimiz için inişleri çıkışları olan bir yoldur. Stresli çalışma ortamı, hastalıklar, zorluklar hepsi biz insanlar içindir. Zaman zaman tek başımıza baş etmeye çalışsak da; bu zamanları kişinin sevdiği ile geçirmesi kadar onu olumlu etkileyen bir şey daha zannediyorum yoktur. Zor günlerinizi paylaşacak sizi ne olursa olsun, iyi günde kötü günde sevecek, destek olacak birinin varlığı eminim çoğu şeyi unutturacaktır. Günün yorgunluğunu hayat arkadaşınla atlatmak, size daha sakin ve dingin bir hayat sağlayacaktır.
En İyi İnsan modelini Yakalarsınız;
Sevmek insanın hayata bakış açısını değiştirir. İçinizdeki sizi hayata sıkı sıkı bağlayan o hissi herkesle paylaşmak istersiniz. Sevmek sevilmek sizi hayatı paylaşmaya iter. Daha sakin, olaylar karşısında daha sabırlı ve anlayışlı bir hal almanızı sağlar. Normal şartlarda belki hemen sinirleneceğiniz bir olaya artık çok da aldırmadığınızı fark edersiniz. Etrafınıza pozitif bir enerji yayar daha sevecen ve her yerde kabul edilirsiniz. Derdi olan insanlara daha çok yardım eden, hayata pozitif çözümler getiren bir insan yapar sizi birini gerçekten sevebilmek. O yüzden kendinizi sevgisizliğe mahkum etmektense, doğru insanın varlığına inanmak ve onu çok sevmek bizi daha iyi insan versiyonumuza dönüştürür.
Sorun Değil Çözüm Odaklı Olursunuz;
Tabi ki hayat her zaman pembe değil; zaman zaman sorunlar keyfinizi kaçırır sizi hayattan uzaklaştırır ve sorunun çıkış yolunu nasıl bulacağız bilemeyiz. İşte tam böyle zamanlarda yanınızda güvendiğiniz ve sizi tanıyan sevdiğiniz hayat arkadaşınız varsa bu süreci çok daha kolay atlatırsınız. Onun getireceği yeni bakış açısı ve çözüm önerileri çaresizliğinizi giderir., günlük derlerinize yarenlik yapacak birisi sizi sakinleştirecek hayata farklı pencerelerden baktıracaktır. Sorunların altında sinir krizleri geçirmek yerine, beraber sorunların üstünden bakabilirsiniz. Yani sorunlara takılıp kalmaktansa çözüm odaklı yaşamaya sevdiğiniz kişi en büyük destek olacaktır.
Yaşam Kalitenizi Arttırır;
Kişi sevdiğinde, dünyaya bambaşka bakar.Bir ilişkide ise hayata bağlılığınız da artar. Kendinize, özellikle de sağlığınıza daha çok dikkat edersiniz. Çünkü, ihtiyacı olduğunda, sevdiğinizin, hayat arkadaşınızın yanında olabilmek ve bol bol beraber vakit geçirmek istersiniz. Ayrıca, güzel gözükmek ve bakımlı olmak da gelir içinizden. Diğer taraftan, aşk ve sevgi dolu bir ilişki stres azaltıcıdır. Bunun sonucunda, stres kaynaklı kalp ve dolaşım sistemi ile ilgili kronik hastalıklara yakalanma ihtimaliniz daha düşer. Denilebilir ki seven insanlar ve hayatında birine bağlılığı olan, sorumluluğu olan insanlar kendine ve sağlıklı yaşamaya olan sorumluluğuna da ayrıca önem gösterirler. Buda kişilerin hayat kalitelerini arttırır.
Aslında aşk, sevgi, mutluluğu için de barındıran, bir ilişkinin, evliliğin avantajları saymakla bitmez ama en önemlilerini arada bir hatırlamakta fayda var. Motivasyonunuzu kaybetmeyin ve unutmayın ki doğru insanla yapılacak evlilik hayatınızın en büyük armağanı olacaktır.
Sevgiyle Kalın…
Özür Dileyin, Hatalıysanız…
ÖZÜR DİLEYİN HATALIYSANIZ…
Sadece duygusal ilişkilerimizde değil, hemen hemen insani bütün ilişkilerimizde, zaman içinde küçük yada büyük sorunlar yaşayabiliriz. İnsan yaratılışı gereği zaman zaman anlaşmazlıklar, kırgınlıklar, küskünlükler yaşayabilir. Önemli olan ise bu sorunlara çözümler bulabilmek ve bir an önce ortadan kaldırmaya çalışmaktır. Kişilerin hatalarının yada sorunların sorumluluğunu üzerlerine almamaları, birbirlerine surat asarak, birbirlerini kırarak ve üzerek konuyu halletmeye çalışmaları hem ilişkilerinin, hem de kişilerin birbirlerini yıpratmasına sebep olur.
Unutmamak gerekir ki, İlişkilerimizde karşılaştığımız, bu tarz hoş olmayan sahnelerin çözümü için, ilk yapılması gereken şey empati kurmak ve karşımızdaki kişiyi anlamaya çalışmaktır. İkinci yapılacak olan ise yapılan hatayı kabul etmektir. Tabi bu kadar kolay gibi görünse de çiftler genel olarak hatalı bile olsa bunu kabul etmek istemeyebiliyorlar. Yada kendi düşünceleri karşı tarafın düşüncesinden daha baskın olabiliyor.
ilişkiyi en çok yıpratan sorunlardan biri ise; Hatalı olduğunu bile bile üste çıkma yada haklı çıkma çabasıdır. Maalesef bazen bilinçli, bazen de alışılmışlıkla kişilerin her durumda kendini savunma çabası, İlişkileri kopma noktalarına getiren gerginlikler yaşatabilir. İlişkiyi yıpratan bu durumun önüne geçebilecek ise sadece küçük bir özürdür. Tabi ”ne olacak özür dilerim olup biter” demeyin özür dilemenin de bir adabı olduğu muhakkaktır. Gönül rızası olmadan sadece, yapmak için yapmak, yada ”bak yine ben geri adım attım top benden çıktı” demek için dilenen özrün çok da faydası dokunmayacaktır. Hemen korkmayın da tabi, özür dilemek gözünüzde büyüttüğünüz kadar da zor değildir.
Nasıl Özür Dilemeliyim?
Erdemli olan her insanın eğer bir hata yaptıysa özür dilemesi en doğru olandır. Yapılan hatanın düzeltilmeye çalışması, gönüller alınması, ilişkinin ılımlı seyrine geri dönmesi açısından oldukça mühimdir. Fakat özür dilerken dikkat edilen hususlar vardır. Daha sonrasında ”Özür dilemeseydi daha iyiydi” dedirmemek için gelin beraber bakalım, nelere dikkat etmeliyiz.
Özür Dilerim Demek Zorunda Değilsiniz;
Özür dilemek için elbette bir kalıba ihtiyacınız yok. İhtiyaç olan inanmadan söylenen bir özür kelimesinden ise, Karşınızdakinin neye kırıldığını yada üzüldüğünü anladığını belli etmektir. Bunun en güzel gösterimi de aynı şeyi bir daha tekrarlamamaktır. Özür kelimesi yerinede bunu bir daha yapmayacağına dair bir açıklama yapılabilir. Örneğin olması gereken bir yerde yanında olmadığında, ”Gelmem gerekiyordu ve yanında olmadığım için buna üzüldüğünün farkındayım. Aynı hatayı bir kere daha tekrarlamamaya dikkat edeceğim seni üzmek istemem” Özür kelimelerinden çok daha manalı bir açıklamadır. Ve çok güzel bir özür şeklidir.
Özrü Kabahatinden Büyük Dedirtmeyin;
”Tamam hadi ben suçlu oluyum, özür dilerim”, ”Hadi surat asıp durma, özür dilerim, gül artık”, ya da ”Arkamdan demediğini bırakmamışsın, bilseydim yapmazdım.” gibi zoraki özürler amacına hizmet etmez. Aksine, gerilimi daha da arttırır. Bu özürler aslına bakarsanız zaten özür değil, sadece anı kurtarma çabasıdır. Anı dahi kurtarmadığı gibi ilişkiye de zarar verir. Özür sorumluluğu kabul edip durumu düzeltme adına olmalıdır.
Empati Kurun Ve uygun Zamanı Kollayın;
Kendi düşünceleriniz etrafında hayatı yaşamaya çalışırsanız, karşınızdakinin yaşanan olaylardan nasıl etkilendiğini fark edemezsiniz. Bu yüzden karşınızdakini anlamaya empati kurmaya çalışın. Karşınızdakinin sizden neden özür beklediğini anlamak, anlamaya çalışmak çok önemlidir. Bunu belirtmeniz dahi, karşınızdaki için büyük bir fark yaratacaktır. ”Bütün gün düşündüm ve neden bu kadar kızdığını anlamaya çalıştım. Sanırım, aynısı bana yapılsaydı ben de kızardım.” gibi cümleler ilişkiler için çok önemlidir. Herkes anlaşılmak için çaba gösterilmesi kendini iyi hissettir. Tam olarak neye kırıldığını , kızdığını yada üzüldüğünü anlayamasanız da bu çaba dahi arayı yumuşatacaktır.
Zamanlama da çok önemlidir. Bazı anlaşmazlıkların yada kırgınlıkların hemen çözümlenmesi gerekir. Fakat, bazı durumlarda birbirini anlamak ve durumları sindirmek zaman gerektirebilir. Bu aynı kesilen bir parmağa benzer; Yaranın iyileşmesi için kabuğun kendiliğinden düşmesi gereken zamana ihtiyacı olduğu gibi, Karakter ve duruma bağlı olarak zamanlamayı belirlemek ve gereken zaman karşı tarafa tanınması gerekir. Yada tam tersi gereğinden fazla geciktirilmemeli ki, iş işten geçtikten sonra özür dilemenin de bir anlamı yoktur. Doğru zam ise yine empatiyle anlaşılacak bir olaydır.
Özür dilemenin önemini ve ciddiyetini gösteren en önemli husus, bir daha aynı şeyleri yapmamaya dikkat etmektir. Nasıl olsa özür sorunlara çözüm getiriyor diye, tekrarlanan hatalar zamanla özrün önemini değiştirecek önemsiz hale getirecektir. Herkes hatalar yapıp özür dileyebilir, ama aynı hataları tekrarlamak kişinin de özrünün de değerini düşürür. Ayrıca karşınızdaki kişiye önem veriyorsanız ve kendinize saygı duyuyorsanız, hataları kabul edebilmek ve onların sorumluluğunu alabilmek gerekir. Konuyu bir gurur meselesi haline getirmek, çözüm değildir. Sorunlara değil çözümlere odaklanın, özür sizi küçültmez aksine eşinizin sevdiğinizin gözünde büyütür.
Sevgiyle Kalın…
Bir İlişkide Sadakatin Şartları Nelerdir?
BİR İLİŞKİDE SADAKATİN ŞARTLARI NELERDİR?
Sadakat diyince aklınıza ne geliyor? Herkesin gözünde başka bir sahne canlansa da gelin sadakatin manasına bakalım. Sadakatin kelime anlamı, en geniş şekliyle düşünürsek bağlılıktır. Yalnız sağlıklı ilişkilerde bu bağlılığın, sevgi, saygı, karşılıklı güven, hoşgörü, ölçülü aitlik ve sorumluluk çerçevesinde olmalıdır. Bu saydığımız koşullar karşılaşmadığında, maddi manevi güç kullanarak, zaaflardan yararlanarak, fırsatçılık yaparak, zor durumda kalmayı kullanarak, elde edilen bağlılıklar maalesef sadakati göstermez.Sadakat gönülden olmalı. Kişilerin gönlü yoksa sadakatlerini istedikleri zaman bozabilirler baskı ve yaptırımlar bunun önüne geçemez.
Sadakatin Şartları Nelerdir?
1- Sadakat karşılıklı, dengeli ve güvene odaklı olmalıdır; Şurası kesin güvenin olmadığı yerde sadakatten bahsetmek mümkün değildir. İlişkilerde taraflardan birinin sabretmesi ilişkinin ömrünü uzarsa bile, güven tekrar oluşturulmasını müddetçe, sadakat zayıflayacak ve ortadan kalkacaktır. Hatta bazı ilişkilerde güvensizlik kasten oluşturulup bile bile planlayarak güvenden uzaklaşıldığın da sadakat de bıçak gibi kesilmiş olur. Güvendiğimiz ve bizi aldatmayacağına inandığımız eşimizin, aldattığını fark ettiğimizde ona olan sadakatimiz anında son bulur. Belki durum düzeltilmeye çalışılır telafi edilebilir ve bağlılık devam edebilir fakat hiç bir zaman artık tam bir sadakat olmaz. O yüzden sadakatin yıkılmaması çok önemli ve dikkat edilecek hassas bir konudur.
2- Sadakat, sevgi ve saygıya dayalı olmalıdır; Unutulmamalıdır ki, sadakatin sağlanması ve sürdürülmesi için karşılıklı olarak sevgi, saygı ve emek gerekmektedir. Birbirini sevmeyen ve saygı göstermeyen, ve gerektiği yerde özveride bulunmayan çiftler arasındaki sadakat kavramı yok olmaya mahkumdur.
3- Sadakat karşılıklı olmalıdır; Tarafların birinin gösterdiği bağlılık karşı taraftan dengeli bir şekilde cevaplanmazsa, bu bağlılık sadakate çevrilmeyip hastalıklı ilişkiye kendini götürür.
4- Sadakati sağlayan eylemlerde devamlılık olmalı; bazen çiftler beli bir süre sadakatli olurlar ve bir müddet sonra sadakat ortadan kalkarsa, kişilerin birbirine bağlılıklarında biter. Sadakat ömür boyu sürecek bir eylemdir. İlişkilere başlarken kişilerin bu noktada kendilerine ve karşıdaki kişiye güven vermesi şarttır. Devamlılık sadakatte sürdüğü sürece ilişkiler daha erdemli ve yüksek kalitede olur.
5- Sadakat karşılıklı sorumluluk gerektirir; çiftler birisi sadakatli insan olmanın sorumluluğunu yerine getirmezse, yada hafife alırsa, diğer tarafın sadakat duyguları tahribata uğrar. Çiftler birbirinin özgürlük sınırlarına ve kişisel alanlarına saygılı olmalıdır. Tabi sadakatte karşılıklı sorumluluk her zaman eşit değil adaletli olmalıdır.
Günümüzde, evliliklerin çoğunun boşanma ile sonuçlandığını düşündüğümüzde, Evlilik hayatında, sadakatli olmanın, ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkar. Bir evliliğin en çok ihtiyaç duyduğu gıda sadakatle beslenmektir. Esler karşılıklı olarak, ailenin toplum yapısı ve düzeni içerisindeki yeri ve önemi çok iyi düşünülerek sadakate sürekli dikkat etmelidirler.
Huzurlu ve sadakatli yuvalar temennisiyle…
Sevgiyle Kalın…