Uzun Süreli Evliliklerde Cinsel Uyumun Etkisi
Evlilikte uyum her şekilde elbette önemlidir. Kimse evliliğinde %100 uyumu yakalamak zorunda değil fakat evliliklerin uzun soluklu ve sağlıklı iletişim ile devam etmesi için uyum önemlidir. Çiftlerin uyumlu olmasını destekleyen faktörler vardır. Cinsellik ise bu uyumun %70 ‘ini etkileyen en mühim faktördür. Evlilik kişilerin sevmek, sevilmek gibi bir çok ihtiyaçlarına cevap verdiği gibi, iki farklı cinsin hayatlarını birleştirmeleri, karşılıklı olarak cinsel kimliklerinin ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini gerektirir.
Eşler cinsel ilişki ile birbirlerine sadece sözle hitap etmenin ilerisinde bedenle de ifade ettikleri, birbirlerine çok daha yakın olurlar. Nasıl ki bu iki kişinin birbirinden farklı iletişim ve ilişki kurma tarzları olduğu gibi cinsellikde de son derece özel ve kişilerin kendine has ilişki kurma tarzları, beklentileri vardır.Kişinin cinsel yaşamı biyolojik yapısından, yaşam koşullarından, içinde yetiştiği ve yaşadığı kültürel çevreden etkilenir. Bu nedenle de sorunsuz, uyumlu bir cinsel yaşam için neyin gerekli olduğunu, cinsellikte neyin normal neyin ise anormal olduğunu söylemek oldukça zordur. Aslına bakarsanız; Eşlerin cinsel yaşamında olması veya olmaması gerekenler iki kişinin beklentisine bağlıdır diyebiliriz. Bu beklentilerin anlaşılması için eşler arasında açık bir iletişim olması gerekir. Beklentilerin anlaşılması ve ortak bir noktada buluşulması hemen olmaz, evlilikte cinsel uyum zaman alır , bunun için çaba harcamak ve eşlerin birbirine karşılıklı açık olmaları şarttır.
İletişimin Cinsellikteki Önemi
Şunu çok duymuşuzdur; ” İncir çekirdeğini bile doldurmayan sebeplerden ayrıldılar” Evet görünürde böyledir, fakat içte dışarıdan çok daha derin yaralar olabilir evliliklerde. Yapılan araştırmalarda çiftlerin sebepsiz gibi görülen çoğu tartışmanın altında birbirlerine bile belki itiraf edemedikleri cinsel beklentiler ve doyumsuzluklar bulunmaktadır. Evliliğin bütününün sağlıklı olması için hem eşler arasındaki iletişimin iyi olması elbette çok önemli, fakat aynı zamanda cinselliğin de sorunsuz gitmesi gerekir. Cinsel ilişkilerin düzensizliği iletişimlerini etkilediği gibi, iletişim eksikleri de cinsel sorunlarının yada beklentilerinin konuşulamaması gibi, sebepler doğuracağından, her iki alandaki sorunlar da birbirini etkiler. Yine araştırmalar; cinsel işlev bozuklukları ve evlilik sorunlarının çoğunlukla bir arada görüldüğünü ortaya koyuyor.
Yine şuna benzer yanlış söylemler duymuş olabilirsiniz .”Birbirini seven, iyi anlaşan çiftlerin cinsel yaşamları da iyidir” diye düşünmek yanlış bir inanış, evlilik uyumunun iyi olması eşlerin cinsel sorun yaşamalarına engel değildir. Yine aynı şekilde ”Cinsel yaşam iyi ise evlilik iyi gider” demek de yanlıştır, cinselliğin iyi olması evliliğin bütününün de mutlaka iyi gideceğini göstermez. Gerçek olan şu ki; eşler arasındaki ilişki uyumluysa cinsel sorunlar çözülebilir ve cinsel uyum sağlanabilir. Çünkü sorun çözme önemli bir ilişki kurma becerisidir, dolayısıyla evlilikte ve cinsellikte mutluluk çiftlerin iletişim becerileri ile ilişkilidir.Tabi ki bazen tam tersi de olabiliyor, iletişimde yada farklı anlaşmazlıklar devam ederken cinsellikle alakalı sorunlar bir uzman ile çözüme gidildiğinde, diğer ilişkilerde daha kolay çözüme ulaşabiliyor.
Cinsel Uyum Çok Önemli
Sonuç Olarak diyebilirim ki; Evlilikte cinsel uyum süreci, aynı zamanda birlikte öğrenme sürecidir ve iletişim gerektirir. Sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam için eşlerin sorunlarını konuşabilmeleri, bundan çekinmemeleri, cinsel konularda bilgilenerek hem cinselliği hem de birbirlerini tanımaya çalışmaları gerekmektedir.Böylece evliliklerini hem cinsel hem de iletiş yönünden çok daha sağlıklı ve uzun ömürlü yaşayabilirler.
Aldatılan Kadınların Yaptığı 3 Yanlış
ALDATILAN KADINLARIN YAPTIĞI 3 YANLIŞ
Elbette aldatılma çok ağır ve kolay kolay hazmedilemeyecek bir şey. Yıllarca kendine sadakatle bağlı kaldığını düşündüğü eşinin, sadakatsizliğiyle yüzleşmek kadını hem bir depresyona sürüklerken hem de eşine karşı güven duygusunu kaybetmesine neden olur. Aldatılan kadın bazen de ne yapacağını bilemez; ”Kızmalı mı?” , ”Öfkelenmeli mi?”, ”Çekip gitmeli mi?, ”Eşinin yaptığını görmezden gelip aklının çelindiğini mi düşünmeli?”, ”Eşine nasıl bir tepki vermeli?”, ”En doğru tepki ne olur?”bu sorular arasında bir çıkmaza girip, ne yapacağını bilememenin verdiği panikle yada içindeki öfkeyi nereye akıtacağını bilememenin kararsızlık ile kadın bazı yanlışlar yapabilir. İşte ”Aldatılan Kadınların” başlıca yaptığı yanlışlar…
1-Dedektiflik Yapma
Aslında kadınların en büyük özelliklerimden erkeklere göre hislerinin daha isabetli olmasıdır. Kadın aldatıldığından şüpheleniyorsa, kadının psikolojik bir rahatsızlığı olmadığı sürece bu şüphe genelde doğrudur. Fakat kadının aldatıldıktan sonra yaptığı en büyük yanlışlardan biri işte tam burada başlar.Kadınlar eşlerinin kendilerini aldattığından şüphelendiğin de,dedektif gibi işin peşine düşerler. Gizli gizli adeta casus gibi, etrafı aramaya, eşlerini sorgulamaya bütün enerjilerini verirler. Kadının bu kanıt toplama çabası, ilişkilerini tamamen kopma noktasına taşır. Çünkü erkeklerin doğasında çok belirgin bir özellik vardır; yüzleşene kadar inkarı tercih ederler bu inkar aslında, ”Hatamı anladım, bana izin ver, su yüzüne çıkarma, pişmanım her şeyi toparlayayım.” Erkek bir kere kabul ettim mi kadına iki seçenek verir ya ayrılmak yada kabullenmek.
Kesinlikle dedektiflik yanlış bir tercihtir. Çoğu kadın bunu yaparken aslında niyetleri ayrılmakta değildir, ”Bak ben biliyorum, kendini toparla, ben evliliğimi bitirmek istemiyorum” demek ister ama yaptığı dedektiflikle, her şeyi ortaya sermek, planında olmadığı gibi evliliğini bitirir. Bazı kadınlar ise kanıtlayıp vicdanı rahat bir şekilde ayrılmak ister. kadın vicdanını rahatlatmaktan çok sonu erteler sadece… Oysaki bir kadının aldatıldığını anlaması için kanıta ihtiyacı yoktur. Eğer sizi gerçekten aldatıyorsa ya da siz, onun aldattığından paranoyaklık derecesinde şüpheleniyorsanız, kanıtlar, ilişkinizde bir şeylerin değişmek zorunda olduğunu bilmeniz için gerekli değildir. Onu tam da aldatma eylemini yaparken yakalamaya çalışmak, size aradığınız huzuru bulmaktan ziyade yorgunluk, üzüntü ve kızgınlık getirir. Şartları olduğu gibi kabullenip bundan sonra ne yapabilirim diye düşünmek en doğrusudur.
2-Kocasını Masum, Diğer Kadını Günah Keçisi Yapma
Aldatma ne, diğer kadını masum yapar, nede aldatılan kadının eşini masum yapar. Fakat burada aldatılan kadının başka kadını suçlamadan önce kendisine şu soruyu sorması daha doğru olur. ”Sizinle güzel bir ilişkiye başlayan, size güvence veren, sizi hiç aldatmayacağına dair söz veren ve sonra da sizi aldatan kim?”,”Bir erkek aldattığında, vahşi cazibeli şeytan kadın, tarafından ayartılmış oluyor, öyle mi?” yada ”Yuvanızı yıkan eşiniz değil başka bir kadın mı olduğunu düşünüyorsunuz?”. Kendinizi kandırmayın. Burada kimse diğer kadına hatasız diyemez ama yuvanızı her şeyi kaybetme pahasına da olsa tehlikeye sokan sizce kim? Aldatma asla tek taraflı değildir. Diğer kadına kızmaktan vazgeçin. Bunun yerine eşinizin ilişkinizi nasıl kirlettiğine odaklanın. Hem şöyle düşünün; bu aldatma eğer o kadınla olmasaydı bir başkasıyla olacaktı. Sadakatsizler aldatır. Sorun o kadında değil, eşinizde ne yazık ki… Burada kendinize, ”Ben eşimin sadakatsizlik yaptığının farkındayım, Bunu bilerek bu evliliğe devam edebilir miyim? yoksa bitirmeli miyim?”
3-Aldatan Eşten Ayrılamama
Kadınlar aldatıldığını öğrenirler. Burada belki de her şeyden önce üzerinde durulacak mesele, eğer eşiniz sizi aldatmışsa, isteyeceğiniz son şey, onu hayatınızda tutmaya devam etmek olmalıdır. Tabi ki pişman olan kişiler yok değil, fakat aldatma, defalarca verilen sözlere, defalarca af dilemelerine rağmen devam eden bir davranış kalıbıdır genelde. Eğer sizi aldattıysa, onu kendinizden mahrum bırakarak cezalandırabilirsiniz. Aslın da cezalandırma da demeyelim, kendinize böyle iyilik yapmış olursunuz. Ne demiştik? Sadakatsizler aldatır.
Unutmayın siz hiçbir zaman onu aldatmaya mecbur etmediniz. Eşiniz sizi aldatıyorsa bu sizin değersiz olduğunuzun değil, onun bir ilişkinin sorumluluklarını yürütmedeki yeteneksizliğinin göstergesidir. O, bir yetişkinin sahip olması gereken yeteneklerden yoksun demektir.
Kendinizi suçlamaktan vazgeçin; çünkü onun aldatmasına neden olan siz değildiniz ve sadakatsiz birini sadık hale getirmek için sizin yapabileceğiniz bir şey yok. ”Daha zayıf, daha güzel ve yatakta daha iyi olsaydım aldatılmazdım” düşüncesini kafanızdan atın. Emin olun, sizi aldatırken, sizin yeteneklerinizi ya da sahip olduklarınızı hiçbir zaman düşünmüyordur.
”Konu elbette hassas; fakat şunu bilmek gerekir eşlerin kendisine olan ve karşılarındaki kişiye olan saygıları, yetişkin bir bireyde aldatmaya izin veremez. Boşanmak son çaredir diyoruz hep, fakat sadakatsiz bir evliliği yürütmekten, hem kendini hem karşısındakini aldatmaktansa en sağlıklı olan ayrılıktır. Güvenin olmadığı bir evlilik eninde sonun da bitmeye mahkumdur.”
”Evdeki Huzur Mutluluk Budur” Hepinize evlerinde, ailelerinizle; huzurlu ve mutlu günler dilerim.
Sevginin Beş Niteliği
SEVGİNİN BEŞ NİTELİĞİ
Sevgi bizden çok öte bir şeydir, aslında… Sevginin coşkusu, acısı; tek evet ile içine sizi alan gizemli bir serüvendir. Eğer sevginin tanımını sorarsanız; Zannediyorum Yaratılmış her zerresi kadar tarifi vardır. Herkes için bambaşka bir histir sevgi. Fakat bunun yanında çok önemli bir gerçek vardır ki; Dünyadaki bütün sevgiler toplansa, ne mutlu olmamıza, nede bir ilişkiyi sürdürmemize yetmez. Sevgi aslında bir beceri işidir, ve beceride sonradan öğrenebilir. O zaman denebilir ki bir ilişki de; sevme gerekli çaba ve uygulamalarla öğrenilebilir. Dediğim gibi herkesin sevgi tanımı birbirinden farklıdır, Çünkü her birimizin sevgi tecrübesi birbirinden farklıdır. Fakat sevginin beş yönü vardır ki bunlar hemen hemen herkeste öne çıkar. İlgi, kabul, taktir, şefkat ve kendimiz olmaya hoşgörü.
İlişkilerde; Her yetişkin en doğru eşi seçme arayışındadır. Önce kendi anne babamızda bulduğumuz iyi ve eksik yönleri harmanlayıp bunların benzerlerini bulmaya çalıştığımız, bir taklit ararız. Yani hem kontrol eden, hem de sadık biri. Kişiliğimiz oturup olgunlaşmaya başladıkça; sadece olumlu yönlere odaklaşırız. Yani kontrol eden insanları değil, bize biz olabilme imkanı veren sadık birilerini ararız. Tamamen olgunlaştığımız da ise, kusursuzun olmadığını keşfeder, artık kusursuzluk peşinde koşmaktansa, gerçekleri görürüz. İçimizde bizi biz eden kaynaklara döneriz; eşimiz artık ihtiyaçtan çok bir armağandır.
İşte bu beş nitelik; Önce anne-babanın, sonra eşlerimizin karşılaması gereken ihtiyaçlar gibi görünse de zamanla bizim başkalarına ve dünyaya sunacağımız armağana dönüşür. Bu beş nitelik denilebilir ki; ”Bir ilişkiyi sürdürmenin değil, hayatın amacı olan bütünlüğümüzü sağlayan sevginin, uygulamasının anahtarlarını bize sunar.” Bu beş niteliği uygulaya bilirsek hayatımız da çok şey kazanırız. Her ne kadar görünürde başkalarına sunuluyor gibi olsa da, sundukça bizi daha da sevilebilir kılan niteliklerdir. Sevgiyi içinde oluşturma yöntemidir.
İLGİ
İlgilenmek; Sesin farkına varmak,söylenenleri dinlemek, hissetmek ve tecrübe etmek demektir. Aslında burada bahsettiğimiz ilgiye uyum da diyebiliriz. Uyum iki kişinin birbirlerine karşılıklı ilgilerinin yansımasıdır. Gerçek ilgi; gördüğümüz de, hareketimizle veya söylediklerimizle tam anlamıyla anlaşıldığımızı yani aslında uyum içinde olduğumuzu hissetmektir.Tabi ki karşımızdaki kişiyi de tam manasıyla anlayabildiğimizi hissettirmektir. J.D Salinger’in bir roman kahramanının dediği gibi; ”Babam, hayatı boyunca sorumu duymak için bekliyormuşçasına bana döndü” simdi kendinize sorun; İşte siz ve eşiniz Birbirinizi hiç bu kadar dikkatle dinlediniz mi? Birbiriniz için bu kadar önemli misiniz? İlişkiler bu önemle şekillenir. Eşler arasındaki uyumlu ilgi; durmaksızın genişleyen güven ve güvenlik alanı oluşturur. Bizim gerçeğimize gösterilen ilginin arkasındaki gerçek, onu bize sunandan gelir. Bize gerçek bildiğini söyleyeceğine güveniriz ve eşimize güvenin kaynağı budur.
İlişkiye ilgi ne getirir; İlgiye duyulan arzu dinlenmek istemektir, çoğu zaman yanlış anlaşıldığı gibi hep sahnenin önünde olmak değil. Bir ilişki de ilgi var ise; karşılıklı odaklanma vardır, horlanma yada alaya alınma endişesi yoktur. Karşılıklı ilgi duyan eşler birbirlerinin sezgilerine önem verir. Birbirlerini ciddiye alır, itibar gösterirler. Kişilerin duyguları eşleri için o kadar önemlidir ki, korktukları duyguları da bilirler, kendileriyle paylaşmalarını isterler. Elbette karşılıklı hoşnutsuzluklarda vardır fakat bu ilgideki uyumu yakalamış çiftler iletişim kanallarını açık tutmak adına karşılıklı saygılı ve istekli bir şekilde hoşnutsuzluğu, konuşarak çözerler.
KABUL GÖRMEK
Kabul Görmek; Bir ilişkide, bütün duygularımızın, seçimlerimizin ve tabi ki kişisel özelliklerimizin saygı görmesi desteklenmesi anlamına gelir.İlişkimizde bu durum, eşimizi tanımak ve ona kendimizi açmak için bize güven ortamı oluşturur. Kendimizi eşimizin yanında ne kadar güvende hissedersek ona o kadar yakınlık hissedebiliriz. Beş niteliğin hepsinde olduğu gibi kabul görmek ve kabul etmek için hiçbir zaman geç değildir. Kendi içinizin farkındalığına dönmenizi gerektirir. Kendi kaynaklarınızın ve değerinizin farkına varmak için, yaşam koçu ile çalışmak oldukça etkilidir. Kendi değerimizi ruhumuzun derinliklerine oturtmayı öğreniriz. Bu sayede kendimize güvenimizi geliştirmekle kalmayız, eşimizi ve başkalarını da oldukları gibi kabul etmek kolaylaşır. Bir beklentimiz olmadığından karşımızdakini olduğu gibi kabul ve taktir ederiz. Kabul etmek koşulsuzdur; karşımızdakini seçimlerini hayat tarzını hem fikir olmasak ta onaylamaktır.
İlişkiye Kabul görmek ne getirir; Bir ilişkide, kişiler kabul gördüklerinden, kim olduklarına dair hislerinden ve kendi oluşturdukları değerler sisteminden ne kadar eminlerse; karşılıklı sevgilerinde, gereksiz reddedilme korkularından ve aşağılanma hislerinden de o kadar uzaktırlar. Birbirlerine sevgilerini güvenle ve etkili biçimde sunarlar.
TAKTİR GÖRMEK
Taktir Görmek; Bir ilişkide kabul görmeye derinlik katar. Bu ”Sana hayranım, seninle olmaktan zevk alıyorum, sana değer veriyorum, sana saygı duyuyorum,senin eşsizliğini taktir ediyorum, demektir. İlişkilerde eşini taktir etmek çok önemlidir. Taktir bize bağışlanan lütuf ve armağanlara şükür duymayı da içerir.Şükür olmayan ilişkilerde bir şeyler içten içe eksiktir. Bu ille de teşekkür bekleme isteği değildir. Bu şükür karşındaki kişiyle etkileşiminin sağlıklı olup olmadığını yerini iletilip iletilmediğini gösteren bir teşekkürdür.
İlişkiye Taktir görmek ne getirir; İlişkinizin ve kişisel değerlerinize sahip olmak ve kendine güvenmek için, ihtiyacınız olan tek şey cesaretlenmektir. Bu da ancak eşlerin karşılıklı birbirlerini taktirle olur. Washington Üniversitesi psikologlarından John M. Gottman’ göre ”İlişkilerini yürüten çiftlere bakıldığında taktir ekmenin oranı şikayete oranı beşe birdir”. Karşılıklı taktir, uzun ve huzurlu ilişkiler getirir.
ŞEFKAT
Şefkat; ilişkilerde Karşılık beklemeden sevmek. Sevmek ve sevilmek elbette temel ihtiyacımızdır. İlişkilerde eşlerin birbirini gerçekten severek kucaklaması, sevginin bedene işleyerek ruhu okşamasıdır. Hayatta korkularımız ne kadar büyük e derin bile olsa tek bir sevgi dokunuşuyla yok olur gider. Şefkat hem fiziksel hem de duygusal düzeyde bir yakınlık ister. Oluğumuz gibi seviliyorsunuzdur. Şefkat ihtiyacınız her zaman koşulsuzca sevilmeniz , çoğu zaman ise samimi olarak sizden hoşlanılmasıyla karşılanır. tek parmak bütün elimizi temsil etmez şefkatte sevgini gösterilme niteliklerinden biridir sadece. Sizi kucaklayan fakat size suçlamadan özgürce seçimler yapabilme hakkı vermeyen bir ilişkide bir süre sonra yersizlik ve güvensizlik hissi uyarır.
İlişkiye Şefkat ne getirir; Şefkat ilişkilerde romantik alanında başka çatışmada başka kendini gösterir. Romantik aşamasında genellikle cinsel yakınlık olarak kendini gösterir yani denilebilir ki kişilerin cinsel yaşamlarındaki mutlulukta şefkat oldukça önemlidir. Çatışma anında ise; şefkat karşılıklı meseleler üzerinde sabırla ve ortaklaşa çalışma yapmayı sağlayan hoşgörüyü getirir.
KENDİN OLMA HOŞGÖRÜSÜ
Kendin olma hoşgörüsü; İlişkinizde en derin ihtiyaç ve dileklerinizin neler olduğunu, bilip gösterebiliyorsanız. kendiniz olmanın güvenini içinizde taşırsınız. Kendimiz olmak bize güvenli gelmediğinde ise; yetenek ve erdemlerimizi saklamak için, maskeler takarız. Olmadığımız gibi görünür belki de kendimizle kalında kendimizi bir sahtekar gibi bile hissediyor olabiliriz. Ve kendimizi Eşimizin dilek ve isteklerine göre yaşamaya mecbur hissedebiliriz. Fakat kişilerin kendi gibi olma özgürlüğü izin vermeyen ilişkiler muhakkak bir yerden patlak vermektedir. Ve bir kez sağlıklı bir şekilde kontrolü ele alan kişi başkasına boyun bükerek yaşamak istemez. ”Kendim olmama izin vermiyor” gibi cümlelerle kendini göstermeye başlar. Budan dolayı ilişkilerde kişilerin kendi olma özgürlüğüne saygı göstermek gerekir. Maalesef çok yapılan bir gerçek ilişki başladıktan sonra birbirini karşılıklı değiştirme isteği. Bu istek kişilerin içinde her an patlamaya hazır bir öfke ve isyan bombası olarak çıkabilir.
İlişkiye Kendin Olma Hoşgörüsü ne getirir; İlişkilerde kişiler birbirlerine kendileri olma noktasında hoşgörü gösterdikçe içsel olarak birbirlerine tam manasıyla güvene bilir ve tam manasıyla gerçek eşini tanıyıp sevebilme şansını kendilerine verebilir. ”Evlilik ben merkezci bir anlayışla gitmez ben değil biz olmayı eşlerin seçmesi gerekir.”
Karşılıklı ilgi uyumunu yakaladığınız, kendinizi ve eşinizi olduğu gibi kabul edip taktir edebildiğiniz, şefkatle ilişkinize mutluluklar ve sorunlarınıza çözümler ürettiğiniz, tabi ki, karşılıklı kendiniz olma hoşgörüsünü, yakaladığınız birliktelikler dilerim SEVGİYLE KALIN…
İlişkilerde Altı Temel İhtiyaç (2. Bölüm)
İLİŞKİLERDE ALTI TEMEL İHTİYAÇ (2. Bölüm )
İlişkilerde Farklı Olma İhtiyacı:
Özgün yani farklı olma ihtiyacı insan yaşamında insanı tetikleyen bir güçtür. Yaşamda hiç bir şey bire bir aynı değildir. Yaşam kendini tekrar etmeyecek kadar zengin yaratılmıştır. Bir kar tanesi bir başka kar tanesine benzemez. Kişilerde birbirinden farklıdır. İlişkilerinde bu farklılığı görmek isterler. ”Ben herkesten farklıyım”,” Benim herkesten farklı bir özelliğim var”, ”Ben onun gözünde en önemliyim yada en önemli olmalıyım”, ”O bensiz yapamaz”, ”Ben diğer erkekler gibi değilim”, ”Ben senin bildiğin kadınlardan değilim” gibi sözlerle bunun vurgulandığı zamanlar da olur kimi zaman.
Evet her kişi farklı insanlık tarihinden beri bir kişi tıpa tıp aynı var olmadı. Yaşanan her ilişkide farklı, kimsenin yaşadığı bir diğerine benzemez. Hiç bir evlilikte yada ilişki de ne sorunlar ne mutluluklar bire bir benzemez. Kişilerde onların içinde bulundukları ilişkilerde birbirinden farklıdır.
ilişkilerde, Önemli olduğunu hissetmenin yaygın yollarından biri, İhtiyaç duyulma ihtiyacıyla kendini ortaya çıkarabilir. Özellikle kadınlar; İhtiyaç duyulma yolunu kullanarak çocukları, eşi, hatta anne babaları için kendini paralamak için gerçekleştirir. Burada amaç kendini vazgeçilmez kılarak, önemli olma farklı olma ihtiyacını karşılamaktır. Hatta eşi için farklı olabilmek sadece çocuğunun annesi olma farklılığını hissetmek için çocuk sahibi olmak için uğraşan kadın sayısı inanılmaz şekilde çoktur.
Cevaplamanız gereken soru; ”Siz yaşamda ve ilişkiniz de farklı, özgün, önemli olmak için hangi yolları kullanıyorsunuz?” İlişkilerin sağlıklı olarak devam etmesi için farkındalıkları fark etmek lazım. Kişilerin kendi farklılıklarını ve karşısındaki bireyin farklılıklarını fark edip bunları belli etmesi; sağlıksız önemli ve vazgeçilmeme arayışının önüne geçebilir. İlişkilerinde; Kişiler üretken bir amaca yönelip kalıcı şeyler yapma yolunu seçip birbirlerini hayat amaçlarında desteklediklerinde farklılığı yakalayabilirler.
İlişkilerde Benzer Olma İhtiyacı:
Diyelim ki bir ilişkide birbirinizden çok farklısınız. Siz benzersizsiniz. O zaman ne olur. O zamanda birine ait olma ihtiyacı hissedersiniz. Birbirinizde benzer yerlerin olmaması da sizi rahatsız eder. Evet insanlar farklı olmak isterler Fakat bu aynı şunun gibidir ilişkilerde karanlığı bilmeden aydınlık anlaşılabilir mi ? Farklılıklar bunun için vardır ama kişiler ilişkilerinde sevgi ve ait olma karşısındakine benzeme sanki onun bir parçası olmayı hissetmek de isterler. Sizi birbirinize çeken birbirinize benzediğiniz yanlarınızdır. Ortak noktalarınızdır; ortak yerde buluşturan.
İlişkilerimiz de bazen kendimizi önemli hissetmeyiz. Bu noktada önemli ve özel olmayı talep ettiğimiz de, farkında olmadan eşimizi kendimizden iteriz. Ona ” Sevilmek istiyorum” talebinde bulundukça tam tersi olur. Sevilme isteğini sevme arzusuyla karıştırabiliriz. Eşimiz tarafından sevme arzumuz karşılanmadığında ise kendimizi özel hissetmeyiz. Bu kez de istediğimiz sevgiyi alabilmek için onu sevgi gösterileriyle boğarız. Ve bizden daha da uzaklaşır. Kaçan sevgilinin, eşin arkasından incinmişlik duygusu yaşarız. onu suçlar sevmekten korktu kaçtı deriz onun korktuğu sevginizden değildir, bitmek bilmeyen sevgi dilenciliğinizdir. ”Aşk ve sevgi denilen şey iki insanın birbirine ait olma duygusudur” Aşk ve sevgide kendimizi hem özel hem birine ait hissederiz. Yani benzerimizin yanında hissederiz.
Eğer benzerlik yoksa kişiler bu açığı gidermek için fedakarlığa baş vururlar. Sevdiği kişinin ihtiyaçlarını karşılamak için kendi ihtiyaçlarından vazgeçer yada erteler. Burada önemli olan şu; Verdiğiniz sevgiyi karşılığı faizi ile ödenmesini bekleyip bir borca dönüştürdüğünüzde kendinizi sevilmeye muhtaç konuma getirdiğinizde kaybetmeniz kaçınılmazdır.Sevgide en önemli kural ihtiyacımız olanı eşimize vermektir. Sevilmeye ihtiyacınız varsa sevin. İnsanlar sevmeyi, sevildikleri kişilerle gerçekleştirir.
Kadın erkek ilişkilerinde en kötü durum seven birinin terk edilmesi değildir bunda canınız acır bir süre ama geçer. En kötü durum ait olma ihtiyacınızın az buçuk karşılandığı sonucu değişimi göze alamamaktır. ”Ne terk edecek kadar kötü, ne kalacak kadar iyi durumu”. Bu tarz çiftlerin durumu ise şudur; Değişim için bedel ödemeyi göze alamazlar; kendini doyum ve mutluluk vermeyen ilişkiye devam ettirmenin getirdiği, öfke, kırgınlık, kızgınlık ve yalnızlık duygusunu yaşarlar. Tam bir çaresizlik ve acizlik hali.
Cevaplamanız gereken soru; ”Siz ilişkinizde karşınızdaki kişi ile benzer misiniz ait olma ihtiyacınızı gideriyor musunuz?” Benzer benzeri çeker ve birbirinize ait seneniz ne sevmekte ne sevilmekte zorlanmazsınız. İstediğiniz sevilmekse samimi bir şekilde sevin karşılığında samimi sevgi bulursunuz.
İlişkilerde Gelişme İhtiyacı:
İlişkimizde her şeye sahip olabiliriz ama her gün yeni bir şeyler katıp, her iki taraf da gelişime açık olmazsa ilişki çürür. Gelişimde hayat vardır. ya gelişiriz yada ölürüz. Duygusal, zihinsel ve ruhsal gelişim için kişilerin zaman ayırmaları gerekir. Gelişmek, öğrenmek, bir seçim değil, bir lüks değil, bir ihtiyaçtır. Aynı yemek içmek kadar ihtiyaç.
Bunun için eşlerin birbirlerine gelişimlerine ayıracak vakit ve imkanlar için özgür bırakmalılar. Özgür bireyler gerçekten sever ve gelişir. Gelişen bireyler iyi anne baba olup sağlıklı bireyler yetiştirebilir. Gelişim insanların nefes almasını sağlar kendinize nefes alacak alanlar bırakın.
Cevaplamanız gereken soru; ”Her gün yeni bir şey öğreniyor musunuz? Ayda kaç kitap okuyorsunuz? En son hangi konuda ilişkinizin ve kendinizin gelişimi için bir şeyler yaptınız?” Gelişmek lüks değil ihtiyaçtır. Kendiniz ve ilişkiniz için sizi geliştirecek yollar arayın yoksa gelişmeyen her şey gibi ilişkilerde yok olmaya mahkumdur.
İlişkilerde Katkıda Bulunma İhtiyacı:
Kendimizin dışına çıkarak başkalarına katkıda bulunma ihtiyaçtır. Varlığımızın başkalarına yardımcı olduğumuzu bilmesi; işe yarar insan olduğumuzu hissetme ihtiyacı. Her konumda olduğu gibi ilişkimizde de karşımızdakine yararımız olduğunu hissetmediğimiz sürece mutlu olamayız. Bu Yaşamın her alanında olduğu gibi ilişkilerde de çok önemli bir ihtiyaçtır,eğer yararlı olduğumuzu hissetmezsek, ihtiyaç duyulmaya ihtiyaç duyarız. Eğer eşimizin bize ihtiyacı olmadığını hissedersek farkında olmadan, çocuğumuzun gelişimi pahasına da olsa bize ihtiyaç duyarak büyümesini sağlarız. Çevremizde ne kadar çok vardır değil mi büyüyüp evlendikleri halde halen annelerine ihtiyaç duyan kişiler. kendi kararlarını kendileri veremeyenler. kendileri aile olamayanlar.
Evet eşimizin”iyi ki varsın” demesi onun yaşamına katkımız dokunduğunun kanıtıdır. Ve bu insanı çok mutlu eder.Tabi ki bu katkıyı eşinize verirken bir teşekkür bile beklemeden katkı da bulunmaktan bahsediyorum, Vermenin doğal hazzını aldığınız katkıdan.
Cevaplamanız gereken soru; ”İlişkim de katkıda bulunma ihtiyacımı karşılıyor muyum?” Vermeyi bilmeden almak bencilliktir, verilmeyi bilmeden vermek enayiliktir, verilmek ve vermek birlikte olduğunda dayanışmadır,almak ve vermek alışveriş, Verilmeye de layık olduğunu bilerek ve verilmeyi beklemeden vermek katkıda bulunmaktır.
Bu altı ihtiyacı ne kadar doyum içinde yaşarsak ilişkilerimizde o kadar mutlu oluruz. Eksik ihtiyacınızı tespit edip çözüm yolları bulduğunuzda emin olun hayat daha güzel olacaktır. Çözümlerde kimi zaman zorlanmak oldukça doğaldır böyle durum da bir uzmanla çalışmak en doğru karardır.
Sevinç Karakaya
Devamıİlişkilerde Altı Temel İhtiyaç (1. Bölüm)
İLİŞKİLERDE ALTI TEMEL İHTİYAÇ (1. Bölüm )
Aslına bakarsanız; tüm insanların sorunlarını çözmek için bu temel ihtiyaçlarının doyuma ulaşması şarttır. Kişilerin birbirinden çok farklı sorunları vardır fakat bunun temeline inildiğinde altı temel ihtiyaçta toparlanır. Bunun için nerede yaşadığınızın, hangi ülkede olduğunuzun, ekonomik durumunuzun, hangi çağda yaşadığınızın, hangi dini inanca sahip olduğunuzun, kırsal bir köy hayatı sürdürmenizin yada metropol’ün tam merkezinde olmanızın hiç önemi yoktur bütün insanların bu altı temel ihtiyaca hayatlarında doyuma ulaşmak için ihtiyacı vardır. Tüm insanların temel duygu ihtiyaçları aynıdır.
İlişkilerimizde de bu temel ihtiyaçları karşılamadan karşılıklı doyuma ulaşmamız mümkün değildir. İlişkilerimizde temel ihtiyaçlarımız doyuma ulaştığı oranda mutluyuzdur. Kişiler ilişkilerinde bazen kendini iyi hissetmedikleri durumlar yaşar da bir türlü sebebini bulamazlar. Görünüşte bir sorun yok gibidir, her şey yolunda gibidir, ama bir şeyler huzursuz eder. İçiniz de adını koyamadığınız anlam veremediğiniz, garip bir duygu vardır işte bu kişilerin temel ihtiyacındaki doyum eksikliğinden kaynaklanır.
İlişkinizdeki genel kalite nasıl merak ediyor musunuz? Gelin bu cümleleri sesli bir şekilde tekrarlayalım. Ve dürüstçe kendimize soralım, ben ilişkimde kendimi hangisi gibi hissediyorum …
”İlişkimde Çok mutsuzum”, ” İlişkimde mutsuzum”, ” İlişkimde mutsuz sayılırım”, ” İlişkimde mutsuz değilim, ama mutluda değilim”, ” İlişkimde mutlu sayılırım”, ” İlişkimde mutluyum”, ” İlişkimde çok mutluyum”, ” İlişkimde çok mutlu ve doyumluyum ve buna şükrediyorum”
Size İlişkinizde hangi duyguya kendinizi daha yakın hissettiniz. Tabi ki bir ilişkide istek ve arzularımızın hepsi doyuma ulaşmaya bilir. Fakat ihtiyaçlarımız doyuma ulaşmak zorundadır. Eğer ki bir ilişkide temel ihtiyaçlar sağlıklı ve etik yollarla doyuma ulaşmazsa; Sağlıksız ve etik olmayan yollarla ihtiyaçlarına ulaşma yollarına gider. ” Dikkat edin! Arzu veya istek demiyorum, Temel ihtiyaçlardan bahsediyoruz” Nasıl ki haftalarca aç kalan birinin, sağlıklı yiyecek yemeliyim diye bir arayışı olmaz önüne ne gelirse açlık ihtiyacını karşılamak için yer. Öylede duyguları aç kalan kişilerde sağlıklı yollardan kayma gösterebilirler. Fakat; ”Yetişkin bireylerin hayatlarının her alanında olduğu gibi ilişkilerinde de duygusal temel ihtiyaçlarını bilip bunları kendileri ve eşleriyle çözmeleri gerekir.”
Peki nedir bu İlişkilerde bizi Mutluluğa götürecek temel ihtiyaçlar?
İlişkilerde Güven ihtiyacı:
İnsanların temel ihtiyaçlarından biride güven ihtiyacı. Aynı şekilde ilişkimizde de güven duymak isteriz. Güvenmediğimiz de ne olacağını bilemediğimizden güvenecek bir kişiye ihtiyaç duyarız.
Herkes ilişkisinde güven arar yokluğunu hissettiğinde ise eşine karşı kontrol etme isteği artar. Çünkü bunu kontrol kendinde olursa, eşinin tepkilerini belirleyebileceğini düşünür. Ve böylece kendini güvende hisseder. İlişkilerimizde her şeyi kontrol etme ihtiyacı varsa burada emin olmadığımız şeyler vardır demektir. Güven duygumuzu doyuma eriştirmek için kontrol etme ihtiyacı duyarız. Evlilik Kurumu; insanların emin olma ihtiyaçlarını, doyuma yöneliktir. İnsanların bir çoğu değişmekten korkar, Mevsimler değişebilir her şey değişebilir ama bir değişmemeliyiz diye düşünürler. Rahatlık veren durumun hiç değişmemesini isterler. Bazen de kötü giden evliliklerde yada ilişkilerde sonunu nasıl olacağını bilememek, bitirilmesi gereken bir evliliği sırf alışılmış olanın verdiği eminlik yüzünden kişiler bitiremez. Güven ilişkilerde önemlidir sağlıklı yollarla gelmediği zamanlarda insanlar bunu sağlıksız yollarla baskı , kontrol, gibi yollarla elde etmeye çalışırlar çünkü güven bir ihtiyaçtır.
Cevaplamanız gereken soru; ”İlişkinizde siz güvenlik ihtiyacınızı nasıl karşılıyorsunuz?” Bunu yetişkin insanlarda olması gereken gibi karşılıklı dürüstlük ve diyalog ile çözmeye çalışıyorsanız, problem yok. Fakat sağlıksız yollara gidiyorsanız hem kendinizi hem eşinizi gereksiz yere yoruyorsunuz demektir.
İlişkilerde emin olmama ihtiyacı:
Belki bu biraz şaşırttı.Güven ve emin olma ihtiyacından bahsetmiştik. Emin olmama da ne şimdi diyebilirsiniz. Emin olunca kendimizi huzurlu hissederiz. Stressiz, her şey tanıdık bildik, eşiniz belli ilişkiniz de ne nasıl gidecek çok iyi biliyorsunuz. Eşinizden alacağınız tepki belli vereceğiniz tepki belli. Yani her şeyden eminsiniz sonra ne olur dersiniz? Sanırım bildiniz Sıkıntı ”Can sıkıntısı” işte bu noktada emin olmama ihtiyacı devreye girer. Değişiklik ihtiyacı, Heyecan ihtiyacı, risk alma ihtiyacı.
Evliliklerde her şey bilinir hale geldiğinde, eşler otomatiğe bağlanmış gibi hep bilinir tepkiler verdiğinde ”can sıkıntısı” başlar. Heyecanın bittiği yerde depresyon başlar. Heyecan yoksa mutsuz oluruz. İşte tam bu noktada heyecan arayışı başlar. İlişkimizde farklı bir şeyler isteriz. Mücadele edeceğimiz şeyler,heyecan isteriz.
İlişkinin başında emin olmak isteriz, beni sevmeli güvenilir olmalı deriz. Fakat eşimiz bir süre sonra bizi sevse ve güven verse de ilişkide uyarılmaya, heyecana ihtiyaç duyarız. Çiftler bu ihtiyaca uygun davranmadıklarında ise sağlıksız ve etik olmayan yollardan heyecan arayışı başlar. Erkekler gül gibi eşlerinin üstüne gül koklarken, kadınlar kendini yemeğe, aşırı spora yada boş işlere verebiliyorlar. Heyecan arama yolları sıralanmayacak kadar uzundur.
İlişkilerde gündelik yaşam aynı şekilde gittiğinde ilişki can sıkıcı hal alır. Ve çiftler nedenli nedensiz kavgalara başlarlar. Belki garip ama çoğu çift bu kavgalardan hoşnut olurlar. Kavga, küsme ve barışma süreci ilişkilere heyecan ve belirsizlik getirir. Mesela; Küsme ne kadar sürecek?, İlk adımı kim atacak?, Barışma nasıl kutlanacak? Tabi küslük süresince eşler birbirine özlem hissetmeleri de durumun ayrı bir heyecanı denebilir. Hatta farkında olmasalar da; sırf bu heyecan için kavga eden küsen ve barışan çift sayısı oldukça fazladır. Bazı çiftler kavga etmemelerinden övünseler de ; kavga etmemek aslında o ilişkide daha sessiz ve derinden ilerleyen ciddi bir sorun var demektir.
Cevaplamanız gereken soru; ”Siz ilişkinizde emin olmama yani değişiklik ihtiyacınızı nasıl karşılıyorsunuz?” İlişkilerde değişiklik ihtiyacını gidermek için eşler değişik hobiler ortak, sosyal paylaşımlar,yada ilişkilerine renk katacak farklı şeyler bulmalıdır ki evlilikleri sağlıksız yollara sapmasın.
Diğer; Duygularımızdaki Temel İhtiyaçlarımızı öğrenmek için lütfen yazının ikinci bölümünü okuyunuz.İLİŞKİLERDE ALTI TEMEL İHTİYAÇ (2. Bölüm )
Sevinç Karakaya
Devamıİki Tam; Bir Çift Olun
İKİ TAM; BİR ÇİFT OLUN
O kadar çok insan var ki; eşine aşık olarak evlenen ama daha sonra artık aşık olduğu kişinin o olmadığını düşünen. Sanki bir şey oldu da aradaki o tılsım bozuldu. Evet artık karşınızdaki eşiniz değil de en büyük çocuğunuz gibi hissetmeye başlar ve ”Kendimi eşimin annesi gibi hissediyorum” diye itiraf ediverirsiniz. Bir danışanım aynen şöyle diyor; ” Kendimi onun annesi gibi hissediyorum. Evde bütün sorumluluk bende, birde bana erkeklik taslıyor. Artık tahammül edemiyorum. Onu nasıl değiştirebilirim.” Aslında burada düşünülmesi gereken ne oldu da bu noktaya geldik diyebilmektir. Unutulmaması gereken ise biz kendimizden başka hiç kimseyi onlar değişmek istemedikçe değiştiremeyiz.
Yetişkin Çocuklar;
Önce şunu sorun kendinize ”Siz eşinizi seviyor musunuz?” Sevgiyi aslında biz olgunlaştıkça anlıyoruz. Bir çok yetişkin vardır; dışarıdan bakınca bir yetişkin kimliğini taşırlar, fakat içerde, büyümemiş, çocuk kalmışlardır. Kişiler ancak tam bir yetişkin olduklarında yani iç ve dış alemleri tam bir yetişkin olduğunda; yetişkin gibi sevmeyi de öğrenebilirler. Yetişkin olup da içinde bir çocuk olan kişiler; elbette içindeki sevgi ihtiyacını kendisine güvenle verecek, tıpkı annesinin yanında gibi güven hissedeceği birinden almak isterler.
Sevgi Güneş Gibidir;
Gerçek sevgi Güneş gibidir. Onu aydınlatayım, bunu aydınlatmayım demeden, etrafındaki herkesi aydınlatır. Adeta etrafındaki her şeye ışığını yayar ve herkes nasibini alır. Koşulsuz sevmek güneş gibi sevmektir. Güneşin kaynağı ışıktır. Yani özü ışık ve güneş kendinde olanı dışına yansıtır. İnsanın özü de sevgidir. İçinde sevgi varsa oda ayrım yapmadan onu seviyim bunu sevmeyim demeden herkesi o içindeki öz sevgiyle sever. Yani sevgi dışarıda aranarak bulunacak bir şey değildir.
Mutsuzluğun Faturasını kendi Beklentilerinize Kesin;
Yetişkin bir bireyin bedenine, sahip olan çocuk kişiler; Sevginin dışarıda olduğunu sanıp sevgiyi başkalarından talep ederler. Aşk ilişkileri için de yanlış düşünülen; sevgiyi hep sanki karşı taraftaki kişiden beklemeleridir. Sevgi onda aranır, ondan beklentiye girilir. Adeta iki taraf da sevgi dilencisi , sevgi arsızı olur. Tabi ki beklenen son gerçekleşir. İki taraf da beklentilerinin karşılığını bulamaz ve hayal kırıklığına uğrarlar. Ve aynı evde iki kişinin hayal kırıklığı iki kişilik yalnızlığı oluşturur. Bu yalnızlık tek taraflı yalnızlıktan çok daha zordur; çünkü tek başına yalnızlık içindeyken bir gün sevgiyi bulacağına inanır insan. Fakat iki taraflı yalnızlıkta bireyler mutsuzluklarının faturasını karşısındakine yüklerler. Üzgünüm mutsuzluğunuzu başkalarına yükleseniz de hiç bir şey mutsuzluğunuzun sebebinin siz olduğu gerçeğini değiştiremez.
Bizim en büyük hatamız hep eksik yarımızı aramak ama iki yarım maalesef bir tam etmiyor. Siz tam olmadığınız sürece karşınıza tam biri çıkmasını beklemeyin . İki yarım insan yada iki büyümemiş yetişkin; Karşılıklı içlerinde ki sevgi boşluğunu doldurmaya çalıştıkların da talepler çatışmaya başlar, adeta iki taraf da tükendiğini hisseder. Oysaki iki taraf da sevgi almak ve eksiğini tamamlamak için birlikteydiler. Fakat hesaplar tutmamış. Kadın kendini kandırılmış, erkek aldatılmış hisseder. Ona sevginizi vermeyi, ona canınızı feda etmeyi niyet ederek çıkmıştınız yola, ama içiniz deki sizin niyeti; sevgi alarak içindeki boşluğu doldurmaktı. İki yarım insan birbiri ile çarpışa çarpışa tükenirler. Ve artık sevgi yerini; öfke, kızgınlık, nefrete bırakmıştır.
Artık Uyanın;
İstediğiniz; Eşiniz sizi sevsin, sizi olduğumuz gibi kabul etsin, Size ihtiyacınız olan sevgiyi vermek için kendini adasın, yani beyaz atlı prens yada prensesleriniz olsun istiyorsunuz. Ama lütfen artık uyanın böyle bir şey yok. Sorunun eşinizde değil; kendinizi halen bunlara inandırmakta, yattığını görün. Bunu fark etmektense karşı tarafı suçlamak her zaman daha kolay olandır. Tekrarlıyorum; Siz değişmediğiniz sürece aynı sonuçları başka birileri ile de olsanız yaşamaya devam edeceksiniz. Başkalarını değiştirmeye çalışarak değişemeyiz bu mümkün olan bir şey değildir. Ancak biz değiştiğimiz de hayatımıza çektiğimiz insanlar değişir. Üzerinize ne giyerseniz giyin içinizde bedeniniz aynı kaldıktan sonra bir şey değişmez. Gerçek değişim; Dış kıyafetini değil içini değiştirmek, çıplakken değişimi başarmaktır.
Uyanın ve sevgi dilenciliğinden vazgeçin!.. İçinizdeki sevgiyi keşfedin. Ancak böyle içinizdeki çocuk büyür ve gelişir. İçimizdeki sevgiyi buldukça ve bunu çevremize de yansıttıkça ayakta durmaya yeterlilik kazanırız. Birbirine yaslanarak giden ilişkiler, bir yerde devirir ve iki tarafın da canı yanar. o yüzden aşkın pembeliği geçince insanın canı çok acır. Aşkın pembeliği geçmeden siz birbirinize eş olmayı tercih edin.
İKİ TAM; BİR EŞ OLUN
Unutmayın herkes ilişkilerde kendi dengini bulur. Duygusal olgunluk yaşına göre çocuk çocukla, yetişkin yetişkinle ilişkiyi tercih eder. Çocuklar yetişkin insanlara aşık olduğunu sanabilir. Küçükken Öğretmenine aşık olduğunu sana çoktur değil mi; Fakat yetişkin biri yedi yaşında bir çocuğa aşık olduğunu düşünmez. Bunun olmayacağını çok iyi bilir. Olgun bir birey eşinin çocuk bakıcısı olmayı seçmez. Olgun bir birey eşitliğe ve özgürlüğe dayalı bir ilişki ister. Sevgi olgunlaştırır ve içinde ifade edebildiği sürece dışına da yansır. ”Sevgi verir, sevgi çoğaltır, sevgi özgürlük verir”. Yetişkin insanlarda sevgi almaya değil vermeye odaklıdır. Sevgi vermekten haz duyarlar, sevgi verdikçe özgürleştiklerini hissederler. Sevgi ancak özgürlük ortamında gelişir büyür ve bunu yetişkin bireyler fark eder.
Birbirlerinin özgürlüğünü kısıtlamak sevgi değildir. Aşktır tutkudur. Oda gelip geçicidir. Yetişkin insan içindeki sevgi eksikliğini, başkasıyla değil, içindeki sevgiyi inkişaf ettirerek tamamlayan, kendini bütün hale getiren insandır. içinizde ki sevgiyle kendinizi sevin ve birbirinize bunu yansıtın. Siz değişime başlayın eşinizin de değiştiğini göreceksiniz. Birbirinize anne ,baba yada bakıcı olmayın eş olun. Fakat ”iki tam, bir eş” olun.
Sevinç Karakaya
DevamıNeden Sağlıklı İlişkiler Kuramıyorum?
NEDEN SAĞLIKLI İLİŞKİLER KURAMIYORUM
Aslında her bireyin hayatta aradığı en önemli şey, Sağlıklı bir ilişkinin kazandıracağı huzur ve doğru kişiye olan bağlılığın verdiği güvendir. Fakat sahip olmak istediği halde bir türlü aradığı mutluluğu getirecek ilişkiyi bulamayan bir çok insan vardır.
Her zaman tekrarladığımız gibi, Dünya sevgi üzerine kurulmuş ve sevgi ile devam etmektedir. İnsanın da hayatını devam ettirdiği sürece ihtiyaç duyduğu enerji kaynadığıdır sevgi. Peki hiç düşündünüz mü? insanlar bu denli sevgi ve bağlılık ihtiyacı duyarken, neden ilişkiler bu kadar kısa sürede tüketilip etkisiz bırakılıyor? Bunun sebepleri düşünüldüğünde modern dünya dediğimiz yaşadığımız zamanda ilişkilerin çok hızlı yaşanması ve beklentilerin gereğinden fazla abartılı olması, ilişkilerin tükenmesine sebep olabileceği gibi, kişilerin daha çok hayatlarının merkezine kendilerini koymaları sonucu ilişkinin sorumluluklarından kaçmak isteği de ilişkilerin bitmesine neden oluyor. Genel olarak ilişkilerin bitiminde karşı taraf yada çevresel faktörler suçlanmasına rağmen, bakıldığında birey olarak kendi eksik ve yanlışlarımız da en az karşı taraf ve çevresel faktörler kadar etkilidir.
Gerçekten acaba böyle olabilir mi ? İlişki yaşamamızı engelleyen kişisel özelliklerimiz olabilir mi? Evlilik için hep yanlış kişiler sizi bulduğunu düşünüyor ve uzun zamandır hayatınızda biri yoksa veya ilişkileriniz bir türlü uzun soluklu olmuyorsa, Yada evliliğiniz de istediğiniz o sevgi ve güveni bir türlü yakalaya mı yorsanız;Kendi kişisel özelliklerimizi tekrar kontrol etmek gerekebilir. Tabi İlişkiler çok genel bir kavram içerir eşinizle yada sevdiğinizle olabileceği gibi arkadaş dost aile iş hayatımızdaki ilişkilerimizde de kendi kişisel özelliklerimizden kaynaklı sorunlar yaşıyor olabiliriz.Gelin bugün buna bir de beraber bakalım.
Mutsuzluğu Alışkanlık Haline Getirmek
Hayatta herkes negatif olaylarla karşılaşabilir. Fakat burada unutmamak gereken şudur; Her yeni başlangıç bize yeni umutlar yeni beklentiler getirir. Eğer ki geçmişte yaşadıklarımıza takılıp, onları bugünümüze taşırsak, muhtemel yarınlarımız da onlarla şekillenecektir. Burada yapılması gereken geçmişi elbette unutmak değil, yaşadığımız olayın hayatımızda bize bir şeyler öğrettiğini hatırlayıp, gereken dersleri alıp yolumuza devam etmektir. Böylece hayatı yaşayacak gücüm kalmadı demektense; Edinmiş olduğunuz tecrübeleriniz ile kendinize yeni hayat yolu çizebilirsiniz. Sadece ilişkiler için değil hayatın her alanında başarı sağlamış insanlar, yaşadıkları hayal kırıklıklarına değil, daha iyisini yapabileceğine inanan insanlar olmuştur.
Eğer ki bu tarife uyuyorsanız;geçmişteki kötü ilişkiler deneyimlemiş, haksızlıklara ve ayrılıklara odaklanarak pes etmiş, artık kimselerle görüşmek istemiyor, yeni insanlar tanımak, sosyalleşmek istemiyorsanız, girdiğiniz ortamlarda silik ve güvensiz kişilik tarzı sergiliyorsanız, bu ilişkilerinizin neden kısa süreli olduğunu açıklayabilir.
Burada çözüm şudur. Korkularla hayatınıza devam edemezsiniz siz geçmişinizle ve mutsuz olacağım korkusuyla yaşarsanız bunları hayatınıza çekmeye devam edersiniz. Unutmayın; geçmiş siz ona takılmadıkca ve benzer davranışlarla aynı sonu bekleyerek çağırmadığınız da tekrarlamaz, yapmanız gereken her zaman geçmişi geçmişte bırakıp, yaşananlardan ders almış şekilde, yepyeni bir sayfa açmaktır.
İlişkilerde İtici Gelen Özellikleri Tekrarlıyorsanız
Gerek yakın dostluk gerek aile bağları gerekse karşı cinsle olan ilişkilerimiz de ilk önce bir birey olduğunuzu asla unutmamanız gerekir. Herkesin kendi hayat alanın da yaşama hakkı vardır. Beraber paylaşılan alanda da, bazı davranışlar vardır ki istisnasız karşı bütün ilişkilerde, özellikle karşı cinsle olan ilişkilerde itici gelir ve kişileri ilişkiden soğutur. Erkek ya da kadın hiç fark etmez bu davranışların etkisi kaçınılmazdır. Çünkü kimse bir ilişki ile boğulmak istemez. Bunlar neler olabilir? derseniz; mesela, daha başlarındayken ilişki ile ilgili fazla beklentiye girmek, duygusal olarak baskı yapmak, sürekli nerede, ne yaptığını sormak, sıkça onu sevdiğinizi söylemek veya devamlı mesaj atmak, ilgi beklemek, aşırı kıskançlık, eski defterleri karıştırmak, baskı yapmak, çocuk gibi davranmak, dır dır etmek, hep beraber vakit geçirme isteği, başkalarıyla paylaşamama gibi… Tabi ki daha da artırıla bilir bu örnekler. Eğer ki fark etmeden de böyle davranışlara giriyorsanız. Hareketlerinizi bir kez daha gözden geçirin ve aşırılıklarınızı törpüleyin derim. Dediğim gibi alışılmış yada öğretilmiş aileniz veya çevrenizden aldığınız davranış tarzı bu olabilir fakat sağlıklı bir ilişki için bunları yok etmeniz gerekiyor. Bununda en iyi yolu tekrarlamamaktan geçiyor. Aşırı davranışlarınızı kontrol edin ve bunlardan uzak durun. Ben buyum ve olduğum gibi olmak istiyorum gibi bir düşünce tarzınız varsa, Bu bazı durumlarda doğru bir bakış açısı değildir, olduğunuz haliniz insanlara itici geliyorsa değişmeli ve kendinizi yenilemelisiniz. Kimseyi değiştiremezsiniz siz yalnızca kendinizi değiştirebilirsiniz. Bu yüzden herkesin sizi aşırı hareketlerinizle kabul etmesini beklemeyin.
Yeni Moda Ölümüne Kankayız Modu
Evlenmeyi düşündüğünüz kişi yada potansiyel sevgiliniz ile ve tabi ki evliliğinizde de dost olmak elbette çok önemli ve gerekli ama bu dostluğun seviyesine dikkat etmek gerekir. İlişkilerde fazla dostane tavırlarda bulunmanın ilişkinin aşka dönüşmesini engellediği ispatlanmış bir gerçektir. Fazla yüzgöz olmak, hayatının ve eski ilişkilerinin tüm detaylarını anlatmak ve dinlemek gibi insanların yakın arkadaşları ile paylaştığı detaylar genellikle ilişkileri aşk boyutundan çıkararak dostluk çizgisine çekiyor. Eşinizle yada sevdiğinizle diyaloglarda onu anladığınızı belli etmek için kendi cinsiyetinizden ve onun gerekliliklerinden vazgeçmemelisiniz. Her kadın karşısında tam bir erkek, her erkek de karşısına tam bir kadın görmek ister. Aksi halde hiç bir sebep yokken uzaklaşmalar başlar. Hatta ben her şeyi yapıyorum, onun hep yanında oldum, diye siz ne kadar yakınsanız da kopuşlar başlar. İlişkilerinizde arkadaşlık ve kendi cinsiyetinizin enerjilerini ayarlayamıyorsanız bir dönem etkileyici taraflarınızı öne çıkararak iletişim kurmalı ve kendinize uygun bir iletişim şekli oluşturmalısınız.
Ukalalık Ve Aşırı Beklenti
Tabi ki kendimize ait bir öz güvenimiz olmalı, bir ilişkide kendini karşı tarafın yanın da aşağı görmek oldukça sakıncalı ve de tehlikelidir. Çünkü siz kendinizi bu şekilde gördüğünüz sürece karşı taraf başka türlü görmeyecektir. Fakat unutmamak lazım ki kendini aşağı görmek kadar, kendini üstün ve ayrıcalıklı görmekte o kadar tehlikeli ve sakıncalıdır. Gerek karşı cinsle gerekse hayatımızda ki diğer ilişkilerimizde , anne- baba ve çocuklarımız hariç ilişkilerimiz alma, verme dengesi içinde yürümelidir. İlişkilerde iki taraf da fedakarlıkta bulunmalı ve bir arada kalmak için çaba, özen göstermelidir. Bir taraf kendisini üstün, karşı tarafı aşağı gördüğünde ilişkinin bütün dengeleri sarsılır ve alma-verme dengesi bozulur. Beklentilerini devamlı karşı tarafa yönelten, ilişkiyi kendi istediği şekilde yaşamaya zorlayan kişiler, hiçbir zaman uzun vadede uyumlu ve ahenkli ilişkiler kuramaz. Bazen ukala ve kendini beğenmiş insanlar ilişkilerin ilk zamanlarında ilgi görseler de zaman geçip gerçek duygular ortaya çıktığında ve huzur isteği ağır bastığında tercih edilmezler. Böyle bir sorun yaşıyorsanız hemen karşı tarafın ne hissedeceğini anlamaya çalışmalı ve ona göre davranmayı öğrenmeli, mutlu olmak için karşı tarafı mutlu etmeniz gerektiği gerçeğini unutmamalısınız. Hep bana tarzıyla ilişkiler yürümez.
Fazlaca Asabilik
Asabilik ruh hali; araştırmalara göre asabi, agresif olan insanlar ile kimse uzun vadede birlikte olmak istemiyor. Hatta araştırmalar bu kişilerin çekinilen insanlar olduğunu ortaya koymaktadır. En ufak olayları bile çok büyük meseleler haline getiren, geçinilmesi zor kişiler genellikle eş olarak tercih edilmezler. Asabi, agresif ya da pasif agresif insanlar fazla alıngan, insanları tedirgin eden ve her an bir olay çıkartabilecek yapıları yüzünden karşısındaki kişiyi kendilerinden uzaklaştırırlar. Yüksek sesle tartışan, kavga etmeye meyilli hele de şiddet çağrıştıran bir kişi iseniz hemen öfke kontrolü desteği almanızı ve hayatınızın geri kalanında kendinizi makul tepkiler vermek üzere terbiye etmenizi öneririm.
İlişkiler güven, sevgi, saygı kadar nezaket ve sabır ile ilerler, gelişir.
Sevinç Karakaya
DevamıEvliliğimi Kurtarmaya Niyet Ediyorum
EVLİLİĞİMİ KURTARMAYA NİYET EDİYORUM
Mutluluk ne zaman başlar? Cevap uygulaması zor, ama söylemesi çok kolay bir cümlede saklı; ”Mutluluklar beklentilerin bittiği yerde başlar”
Birbirinize Yüklediğiniz Anlamlar;
Kişiler evliliklerinde yada ilişkilerinde beklentilerine karşılık bulduklarında mutlu oluyorlar. Beklentilerine karşılık bulamayanlar ise; mutsuzluğu seçiyor. Zamanımız da ilişkiler aslına bakarsanız çok rahat harcana biliyor. Bir şekilde evlilikler yada ilişkiler başlıyor. Ve bir ilişkiye başlamak demek karşımızdaki kişiye anlamlar yüklemek demek oluyor. Bu yüklediği anlamın karşılığını göremediğinde ise kişiler bunalıp sıkıntıya girmeye başlıyor. İlk önceleri iç aleminde yaşarken zamanla bunu dışa yansıtmaya başlıyorlar. Mesela; Neden öfkelendiğini bilemiyor ama karşındaki kişinin davranışlarına tahammül edemez hale geliyor. Hatta zamanla kendi yaşam alanında onu görmek istemiyor. Ortak paylaşımlardan uzaklaşmalar başlıyor. Sonuç ardı arkası gelmeyen sebebi tam olarak bilinemeyen tartışmalar.
”Sizce insanlar kime bağırırlar? Ulaşamadıkları kişilere değil mi? ”
Kalp Dilini Kullanın;
Evet birine sesinizi duyuramadığınızda sizi duysun diye sesinizi yükseltirsiniz genelde değil mi? Yada anlaşılmadığınızı hissediyorsanız, kendinizi anlatma çabasıyla… Eğer karşımızdaki kişiyle ayrı bir anlaşma tarzını keşfettiyseniz, ”kalpten kalbe” konuşma artık kelimelere ihtiyacınız olmadan konuşursunuz. Telepati kurar gönülden gönüle konuşursunuz. Unutmayın bir ilişkide ses yükselmeye başladıysa karşınızdaki kişiye ulaşamıyorsunuz demektir. Sesinizi yükseltmeniz neden gerekiyor?
Şükredin;
Hepimiz mutlu olmak isteriz; ama gerçekten mutlu olmaksa niyetiniz, ilk önce sahip olduklarınıza şükrederek başlamanız gerekiyor. Elbette herkes daha iyisini hak ediyordur. Zaman zaman eşiniz için de aynı şeyi düşünüyor olabilirsiniz.
Ben daha iyi bir eş hak ediyorum da diyor olabilirsiniz. Fakat daha iyisini bulsanız bile, Kafa yapınız değişmediği sürece ondada farklı beklentilere kapılıp yine mutsuz olacaksınız.
Mutlu olmak için bir ilişkide mutlu olmak için, gerçekten beklentisiz yaşamayı deneyin. Göreceksiniz bu hayatınız da bir çok şeyin düzene girip iyileşmesine sebep olacaktır. Bunun yolu da sahip olduklarına şükürden geçer.
Eşiniz Hep mi Kötüydü? Hayatınıza şükrettikçe daha güzellerinin size geldiğini göreceksiniz. İsyan ettikçe de sahip olduklarınızın sizden uzaklaştığını fark edeceksiniz. Tam tersi siz eşinize kızdıkça o daha çok sizi kızdıracak şey yapacaktır.
Ne garip demi aynı evlilik sonsuza kadar mutluluk için atılan bir adımken, gün gelir aynı evin içinde yaşayan iki ayrı insan, iki yabancıya dönüşebiliniyor. Karşılıklı şikayetler başlıyor. Size sorsalar eşiniz nasıl biri ? Kötülüklerinden bahsediyor buluyorsunuz kendinizi. Aynı şekilde karşı taraf da eşinden şikayetçi oda kötü diyor. Baktınız da herkes kendince haklı ve herkes kendince düzgün… Peki hayatınızı paylaştığınız eşim dediğiniz kişi hep mi kötüydü ? Kötü biriyse hayatınızı neden birleştirdiniz? Hayatınıza alırken beklentiniz neydi? Her ne beklediyseniz hiç birinin olmadığını mı fark ettiniz?
Çözüm: Sahip Olduklarınızı Kabule Geçin;
Sahip olduklarınızı kabule geçin. Hayatınız paylaşmaya hazır olduğunuz için; Yaşamlarınızı birleştirdiğiniz bir eşinizin olduğunu hatırlayın. Eşiniz hata da yapmış olabilir bu güne kadar, birbirinizi affetmeyi deneyin, sarılıp uyuyun yatağınıza öfkeli girmeyin. Birbirinize kızmayın ve tabi özellikle içinizden ona söylenmeyin. Unutmayın sizin içinizden söylediğiniz her söz, size sözlü olarak geri yansıyor. Bunu fark etmek çok önemli eşinize ne gönderirseniz o size geri geliyor. Ona içinizden sevgi göndermeyi deneyin Gönülden gönderdiğiniz sevgi size sevgi olarak geri dönecektir.
Kesinlikle evlilik hayatında en önemli olaylardan biri budur. Yatağa öfkeli girmemek. Öfkeli bir şekilde uykuya dalındığın da yedi, sekiz saat yanınızdakini olumsuz enerjinizle yorarsınız uyanın elinizdekinin kıymetini bilin. Mutluluk sizin kendi içinizdedir. Onu yaşayamazsanız dışarıda da bir mutluluk yaşayamazsınız. kendinizi toparlayın ve sizi mutsuz eden düşünceleri kafanızdan bir an önce atın. Şöyle bir düşünün yıllarca mutsuz olmak için binlerce bahaneniz olmadı mı? Ya kendinizi ya başkalarını suçladınız. Ama artık kendinizle mutlu olun. Kendinizle mutlu olamazsanız; kim gelirse gelsin hayatınıza maalesef onunla da mutlu olmazsınız. ”İçinizde ki mutluluk sürahisi boşsa hiç bir bardağı dolduramazsınız”
Evliliğinizi Kurtarmaya Niyet Edin ;
Eşinize gidin ve ona; Hayatımdaki varlığın için teşekkür ederim. Evet aynı kafada olmaya biliriz, senide bir anne bir anne doğurdu. Seninde sevilmeye ihtiyacın en az benim kadar var. Belki bu güne kadar sana kimse sevgisini olması gibi gösteremedim, fakat bizde birbirimizi kırarak sevgisizliğimizi bizden sonraki kuşaklarımıza aktarıyoruz. Atalarımızdan aldıysak sevgi verememeyi gel burada düzeltelim sevmeyi tekrar birbirimizde öğrenelim ve bunu birlikte deneyimleyelim. Ben senden özür diliyorum. Amacım artık ne seni ne kendimi suçlamak değil. Sende cansın bende canım. Sana karşı bir hatam olduysa bunu affet. Ben seni affediyorum ve sana hakkımı helal ediyorum. Başkalarına duyduğum öfkeyi senden çıkardığımın farkındayım, bunun için de özür dilerim. Şu andan itibaren sevgiyle hoşgörülü olmaya niyet ediyorum. Yeniden seninle başlamaya niyet ediyorum. Gel birlikte adım atalım. İkimizde herkes kadar mutlu olmayı hak ediyoruz. Biz birlikte mutluluğu çözemezsek dışarıda kimse ile de mutluluğu çözemeyiz. Seninle yeniden başlamaya hazırım. Yuvamız da mutlu olmaya, yaşadığımız her anın kıymetini bilmeye hazırım. Hayatı paylaşmaya, seninle uyuyup, sabah senin yanında yeni güne gözlerimi açmaya hazırım. İyi ki varsın Ve iyi ki benim eşimsin …
Daha mutlu yuvalarda daha dingin hayatlar dilerim,
Sevinç Karakaya
DevamıErkeklerin Cinsellikten Beklentileri
ERKEKLERİN CİNSELLİKTEN BEKLENTİLERİ
Sağlıklı bir ilişkinin özünde, karşılıklı olarak kişilerin beklentilerinin bilinmesi ve elbette yerine getirilmesi yatıyor. Tatmin edilmemiş isteklerle dolu bir ilişki için ne yazık ki uzun soluklu olmuyor. Bu gün pek çok boşanma sebebi belki kimselere açıklanmasa da cinsel tatminsizliğin verdiği öfkenin dışa vurumun dan kaynaklanıyor. Ve sebepler birçok şekil alabiliyor fakat alta yatan sebep değişmiyor.
Cinsel yaşam, ilişkinin temel esaslarından biri olduğuna göre tatminkar bir cinsel yaşam, mutlu bir ilişkinin göstergesidir diyebiliriz. Kadınların cinsel yaşamdan daha çok duygusal beklentileri ve eşinin onu anlamasını beklerken acaba erkekler ne bekler? Erkekler sadece seks mi isterler? Yada eşinin fiziksel olarak onu yeterince tatmin mi etmesini? Yada cinsel ilişki sırasında eşinin kontrolü onda mı olsun ister? Acaba erkekler Cinsellikte eşinden ne bekler? Bunu bilmek cinsel ilişkinizi düzenleyip düzgün bir beraberlik için şarttır.
Erkekler İlgi Alaka İster
”Erkekler cinsellikten beklentileri ” denince kabul edin aklınıza hemen seks geldi, değil mi? Evet erkekler yatakta seks yapmak ister kuşkusuz. Ama hayır, yanılıyorsunuz; sadece seks değil erkeklerin beklentileri. Onlarında aklında cinsellik değince her zaman seks gelmez. Onlarda her an sekse hazır varlıklar değiller aslında. Onlarda en az kadınlar kadar şefkat, ilgi ve alaka bekliyorlar eşinden yatakta.
Eşinden biraz daha yakınlık, belki sırtını sıvazlanması, kadınların o doğal anaç taraflarıyla ilgi görmek istiyorlardır. Onu anladığınızı, Onunla sadece seks yapmak değil, uyum için de beraber olduğunuzu ona bu şekilde göstermeniz, aranızda zaman zaman oluşabilecek gerginliklerin en iyi ilacı olacaktır.
Erkekler arzulandığını; görmek ister
Erkeklerin bu sekse her zaman hazırlardır izlenimi kadınları yanlış beklentilere itebiliyor. Sanıldığı gibi erkekler her zaman sevişmeyi başlatan taraf olmak istemezler. Biraz da eşinden beklerler bunu. Kadınlar kadar erkeklerde kendinin istenildiğini, arzulandığını özlendiğini görmek isterler. Bundan dolayı eşler her zaman karşıdan beklememeli zaman zaman eşini arzuladığını göstermelidir.
Erkekler tahrik edilmeyi, hatta hiç akıllarına gelmeyen anlarda baştan çıkarılmayı hayal ederler. Erkekler ilişkilerinde böyle ufak oyunlarla heyecanlandırmayı beklerler. Her kadın eşinin ilgisini aslında nasıl çekeceğini bilir, bilmiyorsa da muhakkak öğrenmelidir. Bazen şehvetli bakışlarla, seksi sözlerle, belki minik öpücüklerle sevişmek istediğinizi eşinize belli edebilirsiniz.
Erkekler Keşfedilmek ister
Erkekler vücutlarının keşfedilmesini isterler. Kadınların erkeğinin vücudu üzerinde onun zevk aldığı bölgeleri keşfetmesi gerekir.Bazen kadınlar çok istekli görünme korkusundan erkeğine dokunmaktan korka bilir fakat erkek vücuduna dokunulmasını ve kendisinin nelerden hoşlandığını söylemektense eşi keşfetsin istiyorlar.
Erkekler Rutin Seksten Uzaklaşmak İster
Erkekler kadınından yatakta farklı tekniklere ve pozisyonlara açık olmasını bekler. Onun tüm yönlendirmelerini ve farklılık taleplerini reddederek hep aynı biçimde sevişmek istemek, bir süre sonra seks hayatını rutin hale getirir. Erkekler eşiyle yatak da farklı şeyleri denemek arzu eder.
Erkekler duygusallık ister
Sanılanın aksine erkekler, eşlerinin porno filmlerinden çıkmış gibi davranmalarından pek hoşlanmazlar. Onlar da en az kadınlar kadar seks için duygusallık gerektiğinin farkındalar. Onlarda yatak da sadece seks değil sevdiği kişiyle duygusal bir birliktelikte beklerler. Öyleyse biraz duygusallık, biraz romantizm her iki tarafa da iyi gelebilir.
Erkekler yatakta yönlendirilmek ister
Erkekler yatakta her zaman iplerin kendi ellerinde olmasını istemezler. Fakat kadınlar da toplumun baskılarıyla beraber cinsel istek ve arzularını bastırmaları, eşinin onu yanlış anlamasından korkuları, hafif kadın olacakları düşüncesi, yatak da pasif kalmalarına sebep olabiliyor. Erkekler, zaman zaman sevişme esnasında eşleri tarafından yönlendirilmekten, eşlerinin fikrine uyum sağlamaktan zevk alırlar. Hatta bazen ellerini tutup onu hareketsiz bırakarak sevişmeyi tamamen sizin sürdürmenizi beklerler.
Mutlu bir evliliğin yolu mutlu cinsel hayattan geçmektedir. Ve cinsellik ihmal edilmesi yada gereken önemin verilmemesi taktirde bunun tatmini farklı kaynaklar da arana bilir. Bu yüzden eşlerin hatalar yapmaması için, karşılıklı olarak cinsel hayatın önemsenmesi gerekir.
DevamıMutlu Bir İlişki Kurmak Çok Mu Zor?
MUTLU BİR İLİŞKİ KURMAK ÇOK MU ZOR
Eminim hepimiz mutlu bir ilişki isteriz. Ama istediğimiz ideal ilişki sadece masallarda yaşanır diye düşünürüz. Aynı masallardaki gibi mutlu ilişki yaşamak için, lambadan cin çıkmasını bekleriz. Fakat bunlara gerek yok normal hayatımızda da bir kaç puf noktasıyla ilişkilerimizi düzelte biliriz. Belki küçük adımlar ama uygulandığında büyük sonuçlar verebilir.
Mükemmel ilişkiyi değil doğru ilişkiyi isteyin
İlişkileri doğru ve ideali yaşamaya çalışabilirsiniz, fakat ille de mükemmel ilişki diye ısrar etmek yersiz olur. Unutmayın mükemmel ilişki ya da mükemmel eş diye bir şey yoktur. Her ilişkinin içine bakıldığında dışarıdan farklı görünse de içinde zaman zaman sorunlar yaşanır. Siz en mükemmelini beklerseniz, daima beklersiniz. Her konuda sizinle aynı fikir de olan, sizinle tıpa tıp aynı karakterde, her an sizi mutlu edebilecek biriyle karşılaşmayı beklemek yerine, sizi en fazla tatmin eden ilişkiyi yakalamayı deneyin. Rahat ve huzurlu olduğunuz yani kendiniz gibi olduğunuz ilişkiyi bulmaya çalışın.
Ortak bir ilgi alanları edinin
İlişkilerde ortak noktalar elbette önemlidir. Fakat ortak ilgi alanınız olmaya da bilir, bunun için söylenmek yerine, yeni bir ortak ilgi alanı yaratın. Balığa çıkabilir, tenise başlayabilir, yürüyüş yapabilir, beraber kitap okuyabilirsiniz, yada bir müzik kursuna gidebilirsiniz. İkinizin de zevk alacağı bir ortak ilgi alanı bulmaya çalışın. Ortak ilgi alanı, eşler arasında pozitif iletişimi, sağlıklı diyalog ve eğlence imkanı sağlar.
İlişkinizde her zaman açık ve dürüst olun
Unutmayın yalanlar üzerine inşa edilen bir ilişki enin de sonunda yıkılmaya mahkumdur. Her zaman tam dürüstlüğe dayanan bir ilişki kurun. Şüphe, bir ilişkiyi başlamadan bitiren ya da başladıysa bile hiçbir zaman sağlıklı yürümesini sağlamayan bir virüs gibidir. Eşinizin yada sevgilinizin, kuşkulandığınız tutumları varsa, birbirinizden gizli dolaplar çevirmek yerine bu kuşkuyla hem siz yüzleşin hem de eşinizi yüzleştirin. Dürüst ve açık olan acı çekse bile duyduklarından, her zaman kazanır.
İlişkiniz de daima Anı Yaşayın
Belki birlikte çok vakit geçirmeye bilirsiniz. Asıl önemli olan geçirdiğiniz zamanın süresi değil kalitesidir. “Neden daha uzun yanımda kalmıyorsun?” diye şikayet edip söylenmektense, birlikte olduğunuz anları dolu dolu ve birbiriniz ile mutlu olarak geçirin.
Geçmişle yaşamayın, Geleceğe bakın
İlişkileri en çok yıpratan sebeplerden biri; Her kavgada başa dönüp aynı olayları tekrar tekrar masaya yatırmaktan kaynaklanır. İlişki, geçmişe takılı kalarak değil, geleceğe doğru yapılandırılır ve inşa edilir. Geçmişte yaşadığınız tatsız anlar varsa, durup dururken geçmişi deşmek yerine birlikte kuracağınız geleceğin planlarını yapmaya çalışın, güzel hayallerinizi paylaşın.
Her ilişki farklıdır, Başka ilişkilere değil kendi ilişkinize odaklanın
Evet her ilişki kendine has özellikler taşır, ilişkinin tarafları da başkalarından farklıdır. Kimsenin ilişkisi birbirine benzemez. İlişkinizi başkalarınınkiyle kıyaslamak, onu daha iyi bir yere getirmez. Eşinize başka ilişkileri örnek göstererek, kıyaslamak ve ilişkinizdeki eksiklikleri ortaya koymak yerine, ilişkinizin iyi taraflarına odaklanıp, gidişatını yükseltmeye çalışın.
Aklınızı okumasını beklemeyin
Unutmayın tam manasıyla kimse kimsenin aklından geçenleri okuyamaz. Canınızı sıkan bir şey olduğunda ya da eşinizin yaptığı bir şeye kızıp, sinirlendiğinizde, onun kendiliğinden sizi anlamasını beklemeyin. Sıkıntınızı yada sinirlendiğiniz mevzu her neyse açıkça dile getirin. Ancak ses tonunuza dikkat edin, tartışma tonuna dönüşmesin. Zira yüksek perdeden dile getirdiğiniz her sorun, eşinizin zihninde ”yine dır dır” olarak algılanabilir.
Eşinizle önce arkadaş olun
İster evli bir çift olun, ister sevgili, ilişkinizin temelini sağlam bir arkadaşlığa dayandırın. İyi birer arkadaş ve sırdaş gibi her şeyi konuşabilmeniz, birlikte iyi zaman geçirmeniz, uzun vadeli ve sağlıklı bir ilişki yaşamanızı sağlar.
İlişkinize kimseyi karıştırmayın
Etraftan gelen sesleri kendi iç sesiniz ve eşinizin sesi kadar dikkate almayın. Hiç kimse sizin ilişkinizi sizden daha iyi tanıyamaz. Şu da bir gerçek ki, insanlar başkalarının ilişkileri konusunda kendi ilişkilerine göre daha olumsuz düşünür, daha kolay olumsuz yorum yapabilirler. Ve çiftler başka kişilerin yorumlarından daha kolay etkilene bilir o yüzden dışarıdan gelen eleştirilere kulak kapatın ve ilişkinizi yaralamalarına izin vermeyin.
Eve iş getirmeyin
Hayatınız da işin ve ilişkinizin yerini iyi tespit edin. İşi işte bırakın ve sorunlarınızı eve taşımayın. Kafanızın sürekli iş meseleleriyle meşgul olması, eşinize sürekli iş sorunlarından bahsetmeniz, onun açısından sıkıcı olacak, belki tartışmalara yol açacaktır. O yüzden iş ile aşkı gerçekten ayırmak en iyisi…
Sevinç Karakaya
DevamıEşim Beni Neden Sevmiyor?
EŞİM BENİ NEDEN SEVMİYOR
Kadın olsun erkek olsun zaman zaman bu soruyu sorar. ” Eşim Beni neden sevmiyor” ve cevabını da hep merak edilir. Hatta sadece evlilikte değil , bazen özel ve iş hayatında da bütün dünya birleşmiş ve bizi sevmediklerini düşüne biliriz. Belki de sebebini bir türlü bulamayız.
Burada bakış açımızı biraz değiştirmemiz gerekiyor. devamlı karşınızdaki kişilerin olumsuz yanlarını görmeye kendinizi zorlamayın sizi sevmediklerini düşünmek yerine siz onları önce sorgusuz sualsiz sevmeyi deneyin. Tabi buna ilk önce kendinizden başlayın.
Yunus Emre’nin dediği gibi: ”Yaratılanı severim yaratandan ötürü ” değin ve sizi sevmediklerine değil onların ve kendinizin sevgiyle yaratıldığınıza odaklanın.
Kendimi Seviyor muyum?
Bu sorunun cevabı kimi ne göre ” Tabi ki kendimi seviyorum”, ” Kendimi çok seviyorum ”; kimine göre ” Ben sevilmeyi hak etmiyorum”,”Kendimi sevmiyorum” cevaplar değişebilir. Gelin bir test yapalım dışa dönüklükten içimize soralım biz kendimizi seviyor muyuz diye…
Bir aynanın karşısına geçin; Kendinizi olabildiğince serbest bırakın. İyice vücudunuzun rahat hareket ettiğinden emin olunca, aynaya kendi gözlerinizin içine bakın, ve kendi kendinize ”Ben kendimi seviyor muyum?” diye sorun..Bu sorunun ardından serbest bıraktığınız bedeniniz, öne arkaya hareket edecektir. Hiç hareket etmiyorsanız kontrolcü ve mantıkçı bir yapınız olma olasılığı oldukça fazladır. Gelen cevabı hissedemiyor olabilirsiniz.Vücudunuz öne doğru eğiliyorsa kendinizi seviyorsunuz demektir. Arkaya doğru eğilmeler oluyorsa, sizin kendinize sevginiz yok demektir. Bunu 21 gün yapmanızı tavsiye ederim; Aynanın karşısına geçin ve kendinize güzel şeyler söyleyin, taki aynada kendinize doğru eğilene kadar.
Şunu farkına varmak çok önemlidir. ”Siz kendinizi sevmezseniz eşiniz sizi neden sevsin?” Bunu ancak iki yönlü çalışmayla çözebilirsiniz. İlki kalbinizden eşinize sevgi göndermektir, ikincisi ise kendi kendinizi sevmeyi öğrenmektir. Siz kendinizi gerçekten sevdiğinizde bir sevgi enerjisi oluşacaktır. Evrenden sevgiler bu enerjiyle size doğru gelecektir.
Evet kabul ediyorum bunu kendinizi haklı hissederken yapmak zordur; ama haklı yada haksız olmanıza aldırmadan eşinize içinizden sevgi gönderin. Yanınızda yada uzağınızda olması hiç önemli değildir. Sevgi enerjisi dua olup onu bulacak ve kalbini size ısıtacaktır. Şunları tekrarlayın : ”Senden özür diliyorum, Lütfen beni affet, Seni seviyorum, Teşekkürler” Bunu sık sık tekrarlayın inanın işe yarayacak. Aynı şeyi kendi gözlerine her gün aynada bakarak tekrarlar. ”Senden özür diliyorum, Lütfen beni affet, Seni seviyorum, Teşekkürler” Hatta bunu her gün kendinizden başlayarak çevrenizdeki herkese bol bol sevgi göndererek devam edebilirsiniz. Unutmayın kainatı Yüce Allah sevgi üzerine kurmuştur. Sevgi her kalbi açar. Ama siz önce kendi kalbinizi sevgiyle açın.
Göreceksiniz ki ” Eşim beni neden sevmiyor?” sorusunun altında aslında, sizin kendi kendinizi sevmemeniz ve değer vermemeniz çıkacaktır. Siz kendi kalbinizi sevgiyle doldurdukça, hayatınıza sevgiler akmaya başlayacaktır. Genelde en çok yapılan yanlış hep karşımıza aşırı ilgi verildiğinde karşılığında biz çok sever sanırız. Şimdi severek sevmeyi deneyeceksiniz. Ve bunu sadece eşinize değil; İş ve özel hayatınızda yapmayı deneyin. Göreceksiniz çevrenizde sevgi ile karşılaşacaksınız. Kainat herkesin kendi içindedir. İçinizden sevgi başlar ve taşarsa bütün kainatta sevgi taşmaya başlayacaktır.
Kime kızarsanız kime sinirlenirseniz, Eşiniz yada bir başkasının sizi sevmediğini düşündüğünüz de; Rahatlatıcı güzel bir telkin, duadır. Şunu tekrarlamanızı tavsiye ederim.
”Ben şuan sevgide sevgiyle kalmayı tercih ediyorum. Şuan sevgi olmaya niyet ediyorum. Şuan yaşadığım olayı olduğu gibi kabul ediyorum. İçinde bulunduğum durumu kabul ediyorum. Yüceler yücesi Allah’ım senden içinde bulunduğum durumu şifalandırmanı niyet ediyor senden yardım istiyorum. Lütfen şifa veren meleklerini yardım için bana seferber et. Sana sığındım sana güvendim. Beni benden uzaklaştıran, bütün düşünce kalıplarımı lütfen benden uzaklaştır. Kendimi sevmeme engel olan bütün düşünce kalıplarını benden uzaklaştır. Sana sığındım sana güvendim. Beni benden uzaklaştıran bütün kendimi yetersiz hissettiğim kalıpları benden uzaklaştır. Sana ulaşmamı engelleyen bütün kalıplarımdan beni uzaklaştır. Senin huzurunda sana teslim oluyorum ve tüm kalıplarımı da sana teslim ediyorum. Tüm olumsuz düşüncelerimi sevgiyle bırakıyorum. Bilerek yada bilmeyerek bir kalp kırdıysam, senin huzurunda özür diliyorum. Senden tövbe ve af diliyorum. Kendimden özür diliyorum. ”
Unutmayın eğer ki; Siz kendi sevgi enerjinizi artırırsanız , çevrenizdeki herkesin de size olan sevgi enerjileri artar. Eşinizle, arkadaşlarınızla, kardeşlerinizle, iş ortamınız da kiler ile inanılmaz şekilde her şeyin farklılaşacağını göreceksiniz. Kainatın yaratılış sebebi sevgidir. Kaynak budur. İçindeki o Rabbini sana verdiği sevgi özünü keşfet, onu büyüt, olgunlaştır ve tekrar bütün kainata yay.
Çevremize elektrik frekansları yayarız. Öfke frekansı size öfkeyi çeker, kıskançlık kıskançlığı, kötü düşünce kötü düşünceyi,sevgide sevgiyi çeker. Ve bu sevgi elektriği bir çok kişinin kalbinin şifalanmasına sebep olur.
Eşim beni sevmiyor değil; BEN KENDİMİ VE TÜM KAİNATI AYNI ZAMANDA EŞİMİ ÇOK SEVİYORUM DİYİN .
Sevinç Karakaya
DevamıEvliliğinde Mutsuz Erkekler
EVLİLİĞİNDE MUTSUZ ERKEKLER
İnsanlar hayatlarında hedefler belirlerler. Yuva kurmak, iyi bir işe sahip olmak, çok para kazanmak, dost doğru insan olmak, seçenekleri arttırabilirsiniz. Kim istemez değil mi? Maddi sıkıntısı olmayan bir hayat, mutlu bir yaşam, hayırlı bir eş ve hayırlı evlatlar. Şöyle bir düşünün daha çocukken başlamıştır bir çoğumuzun evlilik hayalleri…
Evlilik hayatı da; hayatta ki hedeflerimizle oldukça paralel gider. İnsanlar büyük beklentilerle mutlu olma hayalleriyle evliliğe adım atarlar. Zaman zaman evli ve mutsuz bayanlardan bahsediyoruz. Peki evli ve mutsuz erkekler yok mudur? Evlilikte erkeklerin yaptığı fedakarlıklar nelerdir? Bir bayan bunların ne kadarının farkındadır ? Ve eşini değiştirmek isteyen kişi aslında sevdiği için evlendiği kişiyi, değiştirmek istediğinin farkında mıdır?Erkeğin aklına aldatmayı aslında, kadın mı sokuyor? Gelin bu sorulara cevap bulmaya çalışalım .
Erkek olsun kadın olsun evlilik adapte olması zor bir durumdur. Kadınlar kadar evlenmek ve evliliği sürdürmek erkekler için de oldukça sancılı bir süreçtir. Bu sürece onların penceresinden bakalım.
Evlilikte erkekleri mutsuzluğa götüren süreç;
Başlarda büyük umutlarla kurulan yuvada her şey yolundadır. Evden işe işten eve gayet mutlu gidilmekte, sürekli gelecekle ilgili mutluluk planları yapmaktadır. Fakat zamanla bir şeylerden kopma dönemi başlar.
Eşimin gözünü açarlar
Evliliğin başında, evlenmeden önceki arkadaşlarıyla az da olsa bir araya gelmektedir.İlk başlarda bekar yada dul arkadaşlar ile erkeğin maça gitmesi yada buluşması sorun olmazken, zamanla eşi bundan rahatsız olmaya başlayabilir. Erkek anlar ki, eşi için bekar veya dul arkadaşlarıyla buluşması artık doğru değildir. Kendileri gibi sadece evli olan çiftlerle görüşmeleri gerektiği, eşi tarafından ya doğrudan yada üstü kapalı kendisine iletilmiştir. Erkek bunun baskısını üstün de yaşamaya başlar.
Çünkü sevgili eşi, bu konuda çalışmalara başlamıştır. Kadınlara göre; Eşinin etrafındaki bekar, dul birisi olursa eşinin gözünü açar, ve eşi kendisini aldatır. Bu yüzden de baştan tavrını koyup kontrolü ele almak ister. Ve tavır yapmanın şiddeti artar. Mesela arkadaşları ile halı saha maçından dönen koca artık asık suratla ve soğumuş yemeklerle karşılanır.
İki arada bir derede kalan Erkek
Aslında erkekler kadınlardan daha az sorun çıkaran taraftır. Tartışmaktan ve bu konular üzerinde konuşmaktan hoşlanmazlar , eşi mutsuz olmaması için farkında olmadan zamanla onun isteklerine uymayı tercih ederler. Arkadaşlarına verdiği cevaplar değişmeye başlar. Arkadaşlarından gelen tekliflere ”başka zaman görüşürüz” yada ”işim var” cevabını verir. Erkek için evde onu bekleyen bir eş, dışarıda ise onu bekleyen onunla ortak bir şeyler yapmak isteyen arkadaşları vardır. Erkek iki arada bir dere de kalma dönemini yaşamaya başlamıştır. Evdeki eşi gözünün açılmaması, kendisini kaybetmemek adına devamlı kendisiyle olmak için tüm duygusal baskıları yapmaktadır. Bu aslında kadının kendi yalnızlık korkusunu bastırmak için yaptığı savunmadır. Ama sonuç olarak artık erkek arkadaşlarıyla eskiye nazaran daha az vakit geçirmektedir. İlk başlar da bu eşini mutlu eder, çünkü istediği olmuştur. Eşini mutlu gördüğü için kendi de mutlu olur. Eşi söylenmeyi surat asmayı bırakmıştır. Fakat bu geçici bir süreçdir. Sadece eşi mutlu görünmüştür.
İlişkilerde ; Kadın yada erkek hangisi yaparsa yapsın. Kişileri evlenmeden önceki sosyal hayatlarında koparmak ve istedikleri kişiye çevirmeye çalışmak karşısındaki kişinin enerjisinin düşüşüne sebep olur. Bu tek tarafın aslında kendine olan öz güven azlığı, kaybetme ve yalnız kalma korkusu kişiye her şeyi yaptırabilir. Ve fakında olmadan eşinde ciddi hasarlara sebep olabilir.
Erkek deki enerji düşüşü işine de yansıyor;
Erkek işine eskisi gibi konsantre olamayınca,İş yerinde de artık o eski neşeli kişi kaybolur. Yerine düşünceli, içine kapanık, mutsuzluğunu ve kafa karışıklığını örtmek için maskeli dolaşan biri gelir. Erkek git gide düşen enerjisi sayesin de, İş yerine endişeyle gitmeye başlar, performansı düştüğünü hisseder ve bu açığı kapatmak için daha çok çalışır. Ve aslına bakarsanız bunun altında yine eşini mutlu etme vardır. Çok çalışmazsa patronun gözüne girememe korkusu, patronun gözüne giremezse terfi edememe endişesi, terfi edemezse maaşına zam yapılmama kaygısı, eşimin isteğine cevap verememe borçlar ödeyememe ve kurduğu hayatın daralma sancıları. Erkek bu durumda gerildikçe gerilir.
”Hayatında biri mi var?” SUÇLAMALARI
Erkek yuvasını daha rahat, daha huzurlu yaşatabilmek için çok çalışması gerektiğini düşünür.Fakat düşen enerjisi hayatındaki her şeyi daha da ters hale getirir. Eşini mutlu ederse mutlu olacağına inandığı hayatında bir türlü eşini mutlu edemediği gibi; eski neşeli günlerden çok daha uzaklaşmış. Eşinden ise ” sen böyle değildin”, ”Beni çok severdin, hediyeler alırdın, bana değer verirdin. Ama eskisi gibi değilsin .Çok değiştin”, ”Kesin hayatında biri var” bu ithamları duymakta ve bu kadar çaba harcarken neden böyle suçlandığına da mana verememektedir.Aslında her şey çok basitti. Erkeğin hayalinde de bir yuva vardı. Eşini mutlu edip güzel bir yuva için çok çalıştı, yoruldu. Taktir görüp yorgunluğunun sevgiyle dindirileceğini beklerken sonuç. ”Senin hayatında başkası var oldu.” Erkeği hayal kırıklığına uğratır.
Mutsuz Erkeğin Eşine Düşen Vazife: Aslında kadın olsun erkek olsun evliliği için çaba harcarken, Sırf gidilen yolların yada evliliği için yaptığı fedakarlıkların farklı olması nedeni, anlaşılmamasına sebep veriyorsa bu kişileri çok ciddi yıpratıyor. Erkek için de bu safha oldukça yıpratıcı geçiyor. Başta şunu kabul etmek gerekir elbette hiç kimse karşısındaki kişiyi mutsuz etmek, yada kendi mutsuz olmak için evlenmez. Ama yapılan yanlışlıklar bize mutsuz yada sonu kötü biten evliliklere sürükleye bilir
Acaba eşinizde hayatından memnun olmaya bilir mi?
Evlilik ilişkisinde ilk önce eşler birbirlerini geçmiş hayatları ve sosyal ilişkileri ile kabul etmeyi öğrenmeliler. Unutmayın ki değiştirmeye çalıştığınız, kişi aslında aşık olduğunuz kişidir. O yüzden eşinizi olduğu gibi kabul edin onun, sırf sizi memnun etmek için, farklı yüklerin altına girmesine imkan hazırlamayın. Ve evlilikler şüphe üzerine gitmez . Kafanızda soru işaretleri varsa bunların karşılıklı konuşulması gerekir.
Aldatma suçlaması; Aldatılma ile ilgili bir şüphe ise hem karşınızdakini hem sizi yıpratacak çok ciddi bir ithamdır. Ve yapılan araştırmalarda aldatan erkelerin çok büyük bölünün aldatma düşüncesini kafalarına işleyen kişinin eşleri olduğu cevabı alınmıştır. Unutmayın biz neyden korkarsak hayatımıza onu çekeriz. Eşinize güvenmeyi deneyin ve bu düşünceleri kafanızdan atın. Açık ve net şekilde eşinizle konuşun.
Mutsuz bir evlilik kadınlar kadar erkekler için de zulümdür. Eşinizle empati kurmaya ve onu anlamaya çalışın . İçinden çıkamadığınız durumlarda ise bir uzmandan muhakkak yardım alın .
Sevinç Karakaya
DevamıDoğru Adres: Yaşam Koçu
Neden Sizin de Hayalleriniz Gerçek Olmasın ?
Herkes hayatında zaman zaman tıkanmalar yaşaya bilir. Öyle bir yere gelir ki insan sanki, bütün yollar kapalı yada istediği yere kendisini, götürecek yol hangisi bilemeyebilir. Sizde böyle bir durum içerisin de iseniz, Yolunuza devam etmek istiyor ama yönünüzü bulmakta zorluk çekiyor, nereye gitmeniz konuşunda kararsızlıklar yaşıyorsanız, belki de nereye gideceğinizi biliyorsunuz fakat oraya sizi götürecek güç kaynağını içiniz de olduğunu fark edemiyorsanız; TAMDA İHTİYACINIZ OLAN YERDESİNİZ…
”Doğru Adres; Yaşam Koçu”
Belki henüz hedefiniz bile yok, belki de sizi hayat nereye savuruyorsa oraya doğru gidiyorsunuz. Ne istediğinizi, ne olmanız gerektiğini, sizi nasıl bir hayat mutlu ederdi; bilmiyorsunuzdur?. Şimdiye kadar çok düşünmemiş de olabilirsiniz. Yada sizin için başkaları bugüne kadar düşünmüş, sizde başkalarının istediği hayatı yaşayarak, şimdi ki siz olmuşsunuzdur. Fakat oda ne ? Geriye dönüp baktığınızda geçen zaman sizi hoşnut etmiyor mu ? Aslında mutluluğunuz için öğretilen ne yaptıysanız hiç işe yaramadı mı?
Belki de atalarınızın Karmalarına takılıp kaldınız. Hiç fark etmeden, İstemediğiniz bir hayatı kendinize çektiniz. Atalarınızın yargıları, sizin yargıladıklarınız. Aynı olayları siz kaçtıkça, tekrar tekrar size yaşatmıştır belkide. Artık bu kısır döngüden çıkma zamanı sizce de gelmedi mi? FARK ETTİĞİNİZ AN; TAM ZAMANIDIR…
Koçluk hizmeti; Almak için sizin hayatınızda sorun olarak gördüğünüz, belki de bir çok yola başvurup, bir çok yerde çare arayıp, zaman zaman da gelici geçici anlık çözümler bulduğunuz, hayatınızda yolunda gitmeyen bazı olaylar yaşayabilirsiniz. Bunlar aile ilişkileri, özel hayat, kariyer,sağlık, refah, başta olmak üzere bir çok konu olabilir.Yaşam Koçu yaşamınızı genel anlamda; Düzene koyma, yaşam amacı belirlemeniz de destek olma, ve hedeflerinize giden yolda istikrarla ilerlemenizi sağlayacak, kendi kaynaklarınızın farkına varmanızı sağlar. Özgüveninizi tekrardan elinize alma, hayata bende varım diyecek motivasyonu ve inancı tekrar elde etmede yaşam koçu hizmeti almak çok isabetli bir karardır.
Yaşam Koçluğu Hakkındaki Bazı sorulara cevaplar;
*Yaşam Koçu Tıbbi konularda işe yarar mı?
Yaşam koçu tıbbı yardım gereken konulara fayda sağlamaz. Bunlar için muhakkak gerekli uzman hekimden yardım almak şarttır. (Dikkat eksikliği, Depresyon gibi…) Fakat Tıbbi olarak yardım alırken hayatını düzene sokmak adına yaşam koçundan destek alınabilir.
*Yaşam Koçu ile Seansa başlarsam ; Süreç nasıl olacak?
Yaşam koçunuz dan almak istediğiniz paketlerden birine karar verdikten sonra… İlk görüşmelerde yaşamınızın hangi alanlarına odaklanmak istediğinizi belirlersiniz.Her seansta belirlediğiniz temel hedefe yönelik çalışmalar yapacaksınız. Mesela; Hedefinize giden yolda engelleri teker teker kaldırabilecek farkındalığı sağladıktan sonra, Engeller kalktıkça artık hedefinize giden yol haritası belirlenmeye başlayacaksınız. Yaşam koçunuz bunu belirlemenizde, size sorduğu güçlü sorularla, sizin için en doğru ve sizi isteğinin mutlu hayata götürecek, süreci belirlemenizde size destek olur. Unutmayın yaşamınızın yöneticisi sizsiniz. Yaşam koçunuz da sizi kendi yaşamanızın yöneticisi olarak görecek ve hiç bir şekilde yönlendirme yapmadan, yargılamadan, çevreniz de duyduğunuz söylemlerden çok uzak bir şekilde, bu güne kadar kimsenin sizi dinlemediği gibi tamamen size odaklı dinliyor olacaktır.
Burada Yaşam koçunuz size temel odaklı koçluk programı sunmaktadır. İlk seanslarda belirlediğiniz hedefler ve bu hedefler doğrultusunda tam olarak ne istediğinizin farkına vardıktan sonra, Her bir seans da, sizi öncelikli temel hedefinize götürecek, bir adım daha atmış olacaksınız. Her seansınız kendi içinde, asıl yani gerçekten sizi olmak istediğiniz kişiye dönüştürecek hedefinizle , bağlantılı bir şekilde devam edecektir. Böylece kendi içsel kaynaklarınıza ulaşacak, güçlü yönlerinizin farkına varacak, Şimdiye kadar kendinizin dahi farkında olmadığı sizi tekrar keşfedeceksiniz.
Yaşam koçu kavramına yabancıysanız size ütopik gelebilir. Fakat Tek bir seansın sonun da dahi yaşamında büyük değişiklikler geliştiren insanlar vardır. Kararlı ve istekli olduğunuz taktirde; yaşamınız da siz de büyük değişiklikler yapabilirsiniz.
*Yaşam koçu ile ne kadar çalışmam lazım?
Sizin de tahmin edeceğiniz gibi, bu kişiden kişiye ve hedeflerinize göre büyük farklılıklar gösterir. Ancak kendi koşullarınıza göre mümkün olan en hızlı şekilde ilerleyeceğinizden emin olabilirsiniz. Çalışmak istediğiniz alanı paylaşmak ve bu konuyu daha detaylı görüşmek için iletişim formunu kullanarak ücretsiz bir tanışma randevusu alabilirsiniz.
*Yaşam Koçluğu programında danışan olarak benim yapmam gereken ne?
Öncelikle değişime karar vermiş olmalısınız. Unutmayın ki her değişim sancılıdır. Ancak ”Şu anda için de bulunduğunuz hayat değişimden daha sancılı ise değişime karar verebilirsiniz” Kesinlikle Hedeflerinize ulaşmak için gerekli adımları atmaya istekli ve hazır olmanız gerekiyor. Seans için yalnız olacağınız ve rahatsız edilmeyeceğiniz bir ortamı tercih etmelisiniz. Seanslarımız 1 saat sürse de sizin en az 90 dakika ayırmanız gerekir. Seans öncesi zihninizi rahatlatacak egzersizleri yaşam koçunuzun size sunduğu yöntemler ışığında uygulamanız gerekmektedir. Gerekli teknik koşulları hazırlamalısınız. (Skype, telefon). Seanslara zamanında gelmeli, iptal etmeniz gereken özel durumlarda ise 24 saat öncesinden haber vermelisiniz.
*Peki Yaşam koçunun sorumlulukları nedir?
Yaşam koçunuz sizi, kendi kişisel ve profesyonel yaşamınızın uzmanı olarak görür ve tam bir saygı içinde olur. Sizi kendi içsel kaynaklarınıza, yanıtlarınıza ve gücünüze yönlendirmek. Bunun için uygun araçları, teknikleri kullanmak. Gizliliğinizi mutlak biçimde korumak. Arzuladığınız yaşamı oluşturmanız için tüm koçluk tekniklerini ve becerilerini kullanarak hedeflerinize ulaşmanızı sağlamak, bu yönde sizi teşvik etmek, desteklemek, motive etmek ve yanınızda olmak yaşam koçunun sorumluluğundadır.
*İnternet üzerinden veya telefonla yapılan yaşam koçluğu seansları yeterince etkili olur mu?
Tabi ki kafanızda bunun yüz yüze yapılan seanslar kadar etkili olup olmayacağına dair soru işaretleri oluşabilir. Ancak gerçek şu ki, uzaktan yapılan seans ile yüz yüze yapılan arasında bir dezavantaj olmadığı gibi aslına bakarsanız daha da etkilidir. Bunun nedeni danışanın etrafındaki tüm dikkat dağıtıcı unsurlardan uzak, hazırladığı özel, güvenli ve rahat ortamda olması, dolayısıyla tamamen kendi içine odaklanabilmektedir. Karşınızda dikkatinizin bir kısmını ayıracağınız yaşam koçu bile olmadığından, yüz yüze olduğunuzda konuşamayacağınız konuları dahi çok daha rahat konuşabilirsiniz. Trafikte harcanan süre ve bunun eklediği stres de ortadan kalkınca seansınıza daha rahat hazırlanır ve gelirsiniz. Tabi bir de farklı iller de gerçekten doğru kişilere ulaşamayıp koçluk programına katılamayanlar için ise tam anlamıyla online seanslar hayat kurtarıcısıdır. Tüm bunlar uzaktan yapılan seansları daha etkili kılmaktadır. Gerektiğinde ve tercih ettiğinizde seanslar video görüşmesi şeklinde de yapılabilir.
Burada yer almayan sorularınız varsa; İletişim formu doldurup sorularınızı ücretsiz olan tanışma seansımızda sorabilirsiniz.
Sanırım kafanızdaki bir çok yaşam koçluğu ve nasıl hizmet verdiğine dair soru cevap bulmuştur. Fakat unutmayın ki her insan kendi bir dünyadır. Ve herkesin sorun saydığı şey farklıdır. Sizin de hayatınızda çözemediğiniz ve çözülmeyi bekleyen sorunlar varsa, ne yapmakla alakalı kararsızlıklarınız yada nasıl yapmalısınız ile ilgili göremedikleriniz varsa; ücretsiz bir tanışma/strateji seansı randevusu almanızı tavsiye ederim.
Sevinç Karakaya
DevamıAbartı Kıskançlık
ABARTI KISKANÇLIK
Kıskançlık yeni başlayan ilişkilerde kişilerin hoşuna gidebilir. Beğenildiğinin hissedilmesi, sahiplenilme ait olma duygusu yaşata bilir. Fakat zamanla, sevginin kanıtı gibi görünen kıskançlık, İlişkinin bitiş sebebi olabilir. Kıskançlığın ileri boyutu ve kontrolden çıkma ilişkinin sonu olabilir.
Kıskançlığın Abartı bir hal alması; ” Seven sevdiğini kıskanır” sözü ile, sanki ilişkinin iyi gittiğini gösteren bir işaret gibi kıskançlık görülebilir. Kişilerin hayat haklarını kısıtlamaya, yok saymaya kadar abartıya kaçan kıskançlık, İlişkilerin ve evliliklerin bitmesi , aşk cinayetleri , şiddet gibi istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Bu yüzden kıskançlık da ne zaman abartı ya gidildiği, ne zaman tehlikeli bir boyut kazandırıldığı iyi hesaplanmalıdır. ” Kıskançlık sevgi değildir.”
Kıskançlık nedir?
Sadece İkili ilişkilerde değil hayatın bir çok yerinde kıskançlık duyduğumuz bir konudur. Kıskançlık, kendini nasıl gösterir?Bazen başkalarının sahip olduğu kendisin de olmayana sahip olma arzusu, bazen de, kendinin sahip olduğunu, başkasına kaptırma korkusu, elindekileri yitirileceği endişesidir. Kişiler yaşantıların da özellikle ikili kendileri için önemli saydıkları ilişkilerde kıskançlık duygusunu derinden hissedebilirler. Kıskançlık ; yitirilmek istenmeyen bir kişinin ya da ilişkinin yitirileceği ya da tehdit altında olduğu tedirginliğiyle yaşanan karmaşık bir ruhsal yaşantı, acı verici duygu diyebiliriz. Kontrolden çıktığında tekrar idare edilmesi zor bir durum halini alır.
Kişiler Doğuştan mı Kıskançtır? Sonradan mı Kıskanırlar?
Kıskançlık insanın doğasından gelen yaratılışıyla ilgili bir olay mıdır? yoksa sonradan mı kazanılır? Bunun tam bir cevabı yok aslında. Sosyal ve kültürel yaklaşıma göre ise kıskançlık, sosyal ve kültürel bir olgudur. Kişi zamanla içinde bulunduğu toplumun ilişki durumuna göre kıskanmayı öğrenir. Rol model olarak da kişi ilk önce kendi anne babasının ilişkisinin alır. Yine kişilerin cinsiyetleri de kıskançlık yaratan durumlar ve verilen tepkiler de sosyal kurallardan etkilenir.
Kıskançlık Aşkı mı İspatlar?
” Sahiplenme Aşk değildir”
Kıskançlık aşkın göstergesi yada ispatı değildir. Aşk, Sevgi ve bağlılıktır. Normal sevgiden, aşkın farkı, aşk duygusu çok yoğun bir sevgidir ve kişi hislerini nasıl ifade ve kontrol edebileceğini bilemeye bilir. ilişkilerin genel de başında yaşanan bu duygu, zamanla, ilişki olgunlaştıkça yerini daha kontrol edilebilir ve kalıcı duygular olan, sevgi, güven ve sadakate bırakır. Aşk herkesin sahip olmak istediği, sahip olunca da kaybetmekten endişe ettiği güzel bir duygudur. Bu sebeple, birbirini gerçekten seven iki insanın arasında bir miktar kıskançlık olması doğaldır, fakat sahiplenme duygusu aşk değildir. Kıskanç kişilerin, sevilmeye ı aşırı bir ihtiyaç duyarlar.Yaşadıkları güvensizlik ve yetersizlik duygularıyla baş edemedikleri için ilişkide bulundukları insanın sevgisini kimseyle paylaşmak istemezler.Kıskançlık yaşayan kişiler bir yandan ilişkilerini sürdürmeye çalışırken, bir yandan da özgüvenlerini korumaya çalışırlar. İlişkiyi korumalarındaki amaç aslına bakarsanız daha fazla paylaşım sağlamaktır. Fakat aşırı kıskanç kişiler; Karşısındaki kişiden istediği daha fazla paylaşımı elde edebilmek için, tehdit edebilir, zor kullanabilir ya da küserek sağlayabileceklerine inanırlar.
Kıskançlık aslında kaç farklı duygudur?
Kıskançlık,temelinde özgüven eksikliği ve yetersizlik duygusu vardır. Kişilerde özgüven düşmesi, kendini yetersiz ve değersiz hissetme olarak kendini gösterir. Kendini o kadar sevmez ki hatta Sahip olduğu sevgiyi dahi hak etmediğini ve kaybedeceğini düşünür. Bu endişe de kıskançlık duygusuna ve onunla baş etmek için yapılan anormal davranışlara sebep olur. Aşırı kıskanç kişiler, eşini sürekli kontrol eder, hatta takip eder, eşinin yaşantısını sınırlamaya çalışır.Böylece eşinin üzerinde bir baskı oluşturarak onu kaybetmeyeceğini düşünür. Bilinmesi gereken; sadakat, tehditle değil sevgiyle sağlanır. Bu baskı ve tehdit halleri eşini kendinden daha da uzaklaştırır.
Kıskançlıkta da, kadın-Erkek farklıdır
Sadakat kıskançlığı etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Eşlerin birbirlerini cinsel veya duygusal anlamda aldatması çoğu ilişkiyi derinden etkiler. Kadınlarda erkeklerde kıskanır. Fakat kadınlar ve erkekler kıskançlık bakımından farklılıklar gösterir. Yapılan araştırmalar kadınların duygusal bir aldatma karşısında daha çok etkilenirken, erkeklerin cinsel bir aldatmada daha fazla kıskançlık yaşadığını göstermektedir. Verdikleri tepki ise; Kadınların, görece daha yapıcı davranıp, alttan alarak, kendi hak ve isteklerinden vazgeçtikleri, erkeklerin ise tehdit ve kaba kuvvetle kıskançlıklarıyla baş etmeye çalıştıkları görülmektedir.
Zarar Veren Kıskançlıkla Nasıl başa Çıkılır?
Kıskançlık, sahip olduklarını koruma isteği ile ortaya çıkan bir tür korkudur. Kıskançlığa, öfke, değersizlik, çaresizlik, yetersizlik, yalnızlık gibi duygular eşlik eder. Birçok kişi geçmiş yaşantılarının yaralarını içinde taşır ve şimdiki ilişkisinde bu yaraları iyileştirmeye çalışır. Önemli olan, bu yaraları tanımak ve bugünkü ilişkiye taşımamaktır. Karşılıklı güven için iletişimin açık olması önemlidir. İmalı sözlerden, üstü kapalı eleştirilerden ve küskünlüklerden kaçınmak gerekir. Bu noktada, kıskançlığa ılımlı yaklaşmak ve eşleri karşılıklı konuşmaya teşvik etmek önemlidir.
Kıskançlığı abarttığınızı ve kontrolden çıktığını nasıl anlarız?
Eşin telefonlarını dinlemek, takip etmek, eve gelince perdeleri, banyoyu, yatak odasını kontrol etmek, eşi akrabalar dahil kimseyle görüştürmemek, her anlatılan olayın altında bir anlam aramak aşırı kıskançlığa girer ve tedavi edilmesi gereken bir davranış bozukluğudur.
Kıskanç Kişiler; Bir uzmandan yardım almalıdırlar. Kişiler sevilmeye değer bir insan olduğu hatırlatılma noktasında, kendi değersizlik hislerinin altında yatan nedenleri bulmak için yardım almalıdırlar. Olumsuz duyguları, yeni ve olumlu duygularla değiştirmelidir.
Sevinç Karakaya
Devamı