GRİNİN ELLİ TONU Neden Fenomen Oldu?
GRİNİN ELLİ TONU NEDEN FENOMEN OLDU?
Kadınlar erkeklerle eşitliği sağlamak ve onların bağımlılığından kurtulmak için çok uğraştılar. Hatta bir çok alanda erkekleri geride dahi bıraktılar. Bugün üniversitedeki derecelere baktığımızda %60 ‘ı bayanlar tarafında alınıyor. Liseli bir çok erkek çocuğu kızlara ayak uyduramıyor, fen ve matematik bilimleri gibi erkeklerin hükmettiği konularda bile. Kadınlar artık siyasette aktif rol alıyorlar. Ve boşanmaların üçte ikisine kadınlar tarafından başlatılıyor. Kadınlar erkeklerin onları reddettiğinden çok daha fazla reddediyor. ”Cinsiyetlerin savaşında kadınlar kazandı erkekler kaybetti…”
Ne ilginçtir ki; kadınlar önce erkekleri yenmek, geride bırakmak, alt etmek için uğraştı, şimdi ise erkeklerin önünde boyun eğme fantezileri kuruyor. Genç özgürlüğüne kavuşmuş üniversite öğrencisi bir kadının onu seks kölesi haline getirmek isteyen milyarder bir iş adamına tamamen boyun eğmek üzere imzaladığı anlaşmayı anlatan, bir kitabı saplantı haline getiriyorlar. Ve milyonlarca kadın bunu okuyor.
Kadınlar Bu Kitabı Gerçekten Neden Okuyor?
”Buna sebep ne olabilir?”
Neden modern çağın kadınları Grinin elli tonunu okuyorlar? Şöyle bir düşününce gücü eline almayı planlayan kadınlar bunu neden okusunlar ki? Benim bulabildiğim en iyi cevap; Kadınların işte evde çok fazla sorumluluğunun olmasından dolayı, erkeklerin onlar için her kararı verdikleri stres dindirici bir fanteziye kaçmak istemeleri…
Şimdi soralım; Yeni dünya düzenindeki kadının hayatındaki, bitmek bilmeyen sorumlulukların, ekonomik baskı sağlama katkısının, tüm o güç ve bağımsızlığın ve arzunun ve hayata karışmanın tüketici bir rolü var mı? Belki de bazıları için cinsel teslimiyet fantezileri abartılı olduğu oranda bir rahatlama, bir tatil, eşitliğin yoğun çalışmasından ve belirsizliklerden bir bakış sağlıyor.
Evet belki de; bir çok işi aynı anda yapması gereken modern çağın kadın bir kaçış ve bir kez olsun başkalarının sorumluluğunu üstlerine almamak istiyor. Fakat durum böyleyse o zaman neden siniri bozulmuş kadınlar, kahya tutan bir kadınla yada mali işler planlamacısı hakkında yazılar okumuyorlar?
İşte derin erotik anlayışımızı bu denli kaybettik. Milyonlarca kadın yumuşak porno olan bir kitabı ana akım haline getiriyor ve biz bu durumu onların kendileri için karar verecek bir adamla ilgili hikaye istemeleriyle açıklamaya çalışıyoruz.
Şimdi kim bahsedebilir ki; Kadınları cinselliklerinden arındırmaktan …
Bu kitabı onlar için heyecanlı kılan ne? Kadın kahramanın özgürlüğünden vazgeçmesinde ayartıcı olan ne? Bu kadınların şiddetle karşı çıktığı şey değil miydi?
Anastasia Ve Grey’in Hikayesi
Anastasia ve Christian Grey hikayesinde; Bir adamın bir kadına tüm parası ve sahip oldukları, parası helikopteri, şirketleri, maddi başarıları kendine hiç bir şey ifade etmeyecek kadar şehvetle özlem duymasıdır. Adam sadece ona sahip olmak istiyor. Grey milyarder bir adam ve istediği her şeye sahip olabilir. Ama tek istediği ”Anastasia”. Onu öyle fena halde istiyor ki tamamen kontrolüne almayı, ona boyun eğdirmeyi ve onun her şeyine bütün varlığına sahip olmayı saplantı haline getiriyor. Başka hiç bir şey önemli değil onun dışında başka hiçbir anlaşmaya mürekkep değdirmek istemiyor. Kadın onun teslimiyetçisi olmayı kabul ederek o noktalı çizgiyi imzalamak zorunda, yoksa adam yıkılacak. Başka değişle; ”Kadının kölesi olan adam ” tersi değil. Adam onsuz olamıyor. Ona sahip olmak zorunda. Tamamen abayı yakmış durumda.
”Erkek Ona Teslim Olan Bir Kadın Olmadan Yaşayamıyor?”
Grinin Elli Tonu nihai olarak Anastasia teslimiyeti ile ilgili değil. Egemen olunan Christian Grey teslimiyetcisi olmadan yaşayamıyor. Bir erkek bir kadını böylesine derinden etkilediğinde, kadın ona teslim olmaktan kendini alıkoyamaz. Çünkü bir kadın her şeyden çok bunu ister. ”Arzulanmak bir kadının varoluşunun kalbidir”
Bir çok kadının eşi tarafından bu şekilde arzulanma gibi bir durumu maalesef olmuyor. Ve bu kitapta başkalarının başına bile geliyor olsa kadınlar buna çıldırıyor. Basitçe günümüzde kadınlara şehvet özlem duyulmuyor. Ve bu sebeple bir çok kadın bu kitabı okuyor. Bunun nasıl bir şey olduğunu bilmeseler de ”bunun en çok istedikleri şey olduğunu biliyorlar”
”Grinin Elli Tonu Kadınların Hayatında Neyin Eksik Olduğunun Temeline İndi”
Bu kitaptaki aşırı cinsel kutupluluk, aşırı bir tepkiyi tetikledi. Kadınlar özelliklede evli kadınlar için… Kitap gerçekten hassas bir konuya dokundu, çünkü kadınların ne hissetmek istediklerinin ve hayatlarında neyin eksik olduğunun temeline indi.
Kadınların İstediği Nedir?
Şehvetle arzu edilmek bir kadının istediğinin tamda özüdür. Kadınlar bütünüyle arzulanmak ister. Mümkün olan her anlamda özelliklede cinsellik noktasında. Bir çift her ne kadar çocuk yetiştirmek, ev idare etmek gibi işlevsel meseleleri paylaşırsa paylaşsın, ışıklar kapandığında her kadın kocasının ona yalnızca o çeşit, büyülenmiş bir arzuyla yaklaşmasını ister.
Bir kocanın karıma cinsel ilgi gösteriyorum ancak onun tek söylediği, ”Bu gece olmaz başım ağrıyor” lafı çok klişedir. Ama karısı tarafından bu şekilde reddedilen bir adam karısının yakaladığı ateşi yakamamıştır. Onun arzusunun alevini onu erotik anlamda büyülediğini göstererek körükleyememiştir. Kısacası onu gerçekten şehvetle arzulamamıştır.
Evet Kadınlar sempatik ve şefkatli aşıklar ister. Ama bazen sadece kapılıp gitmek isterler.
GRİNİN ELLİ TONUN’ da Bir Kadının Duymak İstedikleri Var
Bir kadının her şeyden çok duymak istediği şudur; ”Seni arzuluyorum. Senin bedenini istiyorum. Güzelliğin benim için karşı konulamaz. Senin yanında kendimi kontrol edemiyorum. Kendimi her an seni düşünürken buluyorum ve sana sahip olmak zorundayım, sonuçları ne olursa olsun. Yarın sabah çocukları okula bırakmamız gerekse de bu gece uyuyup uyumamız umurumda bile değil, sana duyduğum arzuyu bastıracak elle tutulur hiç bir şey yok” Kadınların duymak istediği ve duymaya ihtiyacı olan şey işte bu, bir kadını eritecek şey işte bu, çünkü bu kadınların temel arzusuna dokunur.
Karısına kur yapmadan yaklaşan bir erkeğin karşılık görmemesi çok normaldir, çünkü kadının temel ihtiyacına hitap etmemiştir. Kadınların Christian Grey ve Anastasia’nın hikayesinde sahip olmak istedikleri tam anlamıyla bu…
Sevinç Karakaya
Kendinizi Kabul Edin
KENDİNİZİ KABUL EDİN
Kendini kabullenmenin çok ayrı bir gücü vardır. Fakat çoğu insana aynı zamanda yabancı bir kavramdır ”Kendini Kabullenmek”… Bu bizim maalesef çocukluğumuzda ne okulda ne de evde ulaşabileceğimiz bir bilgi de değildir. Bize okullarda, ailemizde mükemmeliyetçilik öğretilirken, kendimizle barışık olmak, hata yapmanın insanlığın bir parçası olduğu, kendimize karşı affedici ve nazik olmamız gerektiği anlatılmamıştır. Hoş belki kendilerinin de çok farkında olmadıklarından her şeyin mükemmel olması gerektiği inançlarından kaynaklanmıştır.
Evet asla gerçekleşmeyecek olsa da, doğduğumuz günden itibaren bu dayatmalarla yetişiyoruz. Yürümeye başladığımızda ve ilk kelimemizi söylediğimiz anda bizde artık mükemmel olma yaptırımını özümsemiş oluyoruz. Biliriz ki hata yapmak problemlere yok açan bir süreçtir, yaptığımız her hata için cezalandırılırız. Büyüdüğümüzde ise kendi kendimizin en gaddar yargıcı oluruz.
Kendini kabullenmenin 4 temel ilkesi vardır. Bu ilkeler sadece bir kez benimsendiğinde; Kişisel suçlama, yargılama ve cezalandırma ile geçen bir hayat ile fikir ve kavramların önem taşıdığı ”Köklü şefkat ve şifa” duygularının hakim olduğu bir hayat arasındaki fark kolayca anlaşılabilir.
Size tavsiyem; altını çizip her gün görebileceğiniz bir yere asmanız… Ve aşağıda yazacağımız bu kendinizi kabullenmenin 4 temel ilkesini tekrar tekrar okuyarak hayatınıza aktarmanız.
KENDİNİ KABULLENMENİN 4 TEMEL İLKESİ
1- Bir insan olduğunuzun ve hata yapabileceğinizin farkında olun. Hata yapmak bir suç değil, sadece hayatın bir gerçeğidir. Yüce Yarada’nın ayette dediği gibi:
Eğer siz tevbe edip, günah işleyen bir kavim olmasaydınız, Cenab-ı Allah sizi helak eder, günah işleyip tevbe eden bir kavim getirirdi’ (Müslim, Tevbe 1; Müsned, 1/289)
Demek ki hatalar olabilir, fakat ders alıp yolunuza onlarsız devam etmek esastır.
2- Hatalar için affedilebilir ve affedebilirsiniz.
3- İnsan hayatın getirdiklerine bazen, zaten hazırlıklı değilsinizdir. Bu tüm yaşamınız boyunca gerçekliğini koruyacaktır.
Bazı durumlarda hazırsızlık yakalanabilir ve hazırlıklı olduğunuz zamanlarda göstermeyeceğiniz davranışlarda bulunabilirsiniz. Böyle davranmış olmanız sizin kötü biri olduğunuzu göstermez. Bu sadece hayatın bir gerçeğidir. Bu tip davranışlarınız çin hem kendinizi affedebilir hemde başkaları tarafından affedilebilirsiniz.
4- Belki öncelik oluşturmasalar bile tüm ihtiyaç ve istekleriniz önemlidir. Siz önemlisiniz dolayısı ile istek ve ihtiyaçlarınız da önemlidir.
Evet şu cümleleri sindirmek için biraz durup düşünmek gerekiyor sanırım” Siz Önemli ve değerlisiniz; Kendi istek ve ihtiyaçlarınız olması çok doğal ve onlarda değerli”. Unutulmaması gereken kişinin çevresi ve dünyası kendine göre şekillenir önce tam olmaya kendinizden başlayın. Bunun içinde önce kendiniz ile barışık olup kendinizi kabullenin ki tüm dünyanız da sizi kabullensin…
Sevgiyle Kalın…
Mutlu Evlilik İçin Bu Cümlelerden Uzak Durun
MUTLU EVLİLİK İÇİN BU CÜMLELERDEN UZAK DURUN
Burada Dalai Lama’ nın şu cümlelerini sizlere aktarmak istiyorum.
”Düşüncelerine dikkat et çünkü onlar söz olur. Sözlerine dikkat et çünkü onlar davranış olur. Davranışlarına dikkat et alışkanlık olur. Alışkanlıklarına dikkat et senin karakterini oluşturur. Karakterine dikkat çünkü o senin kaderini oluşturur. Kaderine dikkat et çünkü o senin yaşantın olur.”
Evet kelimelerin hayatımızda, çok büyük etkisi vardır. Konu ilişkilere geldiğinde bu etkiyi gözlemlemenizde kolaylaşır. Güzel kelimeler güzel cümleleri, güzel cümleler güzel düşünceleri ve güzel düşüncelerde arzu ettiğimiz hayat için adeta bir dua olur.
Birde bazı kelimeler, cümleler vardır ki onlardan ilişkinin sağlığı için kesinlikle uzak durmak gerekir. Bu cümleleri sarf etmek en iyi giden evlilikleri bile rayından çıkarabilir. Hanımlar özellikle eşlerinize sarf etmemeniz gereken kelimelere gelin yakından bakalım.
Ben demiştim;
Bu cümleyi sadece evliliğinizde değil, tüm ilişkilerinizde sarf etmemelisiniz. Evet, siz bir konuda karşınızdakini uyarmış olabilirsiniz ve karşınızdaki sizi dinlememiş, aynen olabileceğini tahmin ettiğiniz duruma düşmüş olabilir. Konu her ne olursa olsun, ”Ben demiştim” veya ”Ben söylemiştim” gibi cümleleri kullanmamınızı tavsiye ederim. Bunlar adeta bir kavgayı başlatacak tehlikeli sözlerdir. Bazı kadınlar ise cümlelerle yapmaz bunu ama gözleriyle ”ben demiştim” bakışının o itici gücünü kullanırlar. İnanın bu dururm bazen en mutlu evlilikleri bile savaş alanına çevirebilirler.
Keşke;
”Keşke” geçmişte yaptığımız bir şeyle ilgili duyduğumuz pişmanlığın en net ifadesidir. Kendimizi pozitif hissetmemiz için bu kelimeyi kullanmamız doğru olmadığı gibi, eşimizle ve ilişkimizle ilgili konularda bu kelimeyi sıklıkla dile getirmemiz sağlıklı olmayacaktır. Hele ki eşinizin değişimi mümkün olmayan dış görünüşü ile ilgili tekrarlamanın sonuçları oldukça kötüdür.
Onun Kocası Böyle Yapmıyor Ama;
Dünyaca ünlü bir aktörle de karşılaştırsanız, çevrenizdekilerin eşleriyle de karşılaştırsanız; karşılaştırma karşılaştırmadır! Ve karşınızdaki için oldukça moral ve sinir bozucu bir durumdur. Çünkü birini biriyle karşılaştırmanız demek, ona karşı memnuniyetsizliğiniz şeklinde algılanır ve ilişkiye ciddi zararlar verebilir.
Sen Beceremezsin, Ver Ben Yapayım;
Hele ki konu bir vidayı sökmek veya televizyonun kablosunu bağlamaksa… Bu cümleyi asla kullanmayın. Erkeklerin kendileriyle en çok övündüğü konulardan biri de el becerileri, tamirat işleridir. Siz de yapabiliyorsunuzdur belki, ama bu seferlik tutun kendinizi. Bırakın tamirat çantası onun olsun; siz de yatın koltuğa, uzatın ayaklarınızı!
Sen Zaten Şöylesin, Sen Böylesin;
Bir insanın kişiliğine dair konuşmak, kime yapılsa yanlış bir harekettir. Hele ki bir tartışma esnasında ”Sen zaten kötü bir adamsın” veya ”Sen çok bencilsin”gibi kişiliğe dair sert ifadeler kullanmak, ilişkinizde kolay kolay iyileşemeyecek yaralara yol açabilir. Unutmayın, eşinizin kişilik ve karakteri üzerine değil de; sizi üzen, sinirlendiren hareketleri, eylemleri üzerine konuşmanız çok daha sağlıklı olacaktır.
Ona Da Böyle Yapıyor Muydun?;
Kıskançlık, hele ki eski defterleri açtıran bir kıskançlık, ilişkiyi en olumsuz etkileyen şeylerden birisidir. Kıskançlığın aslında bir kişilik bozukluğu olduğunu hatırlayıp hala bir şeyleri sorgulamakta kendinizi durduramıyorsanız, bir de şunu düşünün: adı üstünde ‘eski’ ilişki bitmiştir ki siz bir ilişki yaşıyorsunuzdur.
Niye?;
”Niye” yerinde ve dozunda kullanıldığında çok normal bir soru ifadesidir. Ama çok sık kullanılmaya başlandığında rahatsız edici boyuta, hatta karşınızdakini çıldırtma boyutuna kadar gelebilir. “Niye bugün benimle ilgilenmiyorsun”, “Niye saçımı fark etmedin” gibi ardı ardına gelen soru cümleleri bir erkeği o ortamdan rahatlıkla kaçırabilir.
Ben Senin İçin Yapmıştım;
İyilik, fedakarlık… Tabi karşılığını gördüğünüzde daha da keyifli bir hal alır, ama temelinde bu eylemler karşılıksız olarak düşünülmelidir. Eğer karşılığını hiç göremediğiniz bir durum varsa, partnerinizi karşınıza alıp konuşmanız en doğrusu olacaktır. En yanlış olan ise ”Ben senin için yapmıştım ama…” gibi başlayan cümleler kurmak olacaktır.
Bugün Canım İstemiyor;
Yanlış yatak cümlelerinden birincisi… Elbet her zaman aynı tutkuyu ve şehveti yakalamak mümkün değil biliyoruz, biz de size sürekli istekli olun demiyoruz zaten! Ama ”Bugün canım istemiyor”, ”Çok başım ağrıyor, başka zaman” gibi yatak cümlelerinin sürekli kullanımının evliliğinizi kötü etkileyeceğini unutmayın. Çünkü cinsel sorunlar, evlilik problemlerinde en çok karşılaşılan konudur.
Siz Kimseyi Değiştiremezsiniz; Fakat Değişimin Sebebi Olabilirsiniz
SİZ KİMSEYİ DEĞİŞTİREMEZSİNİZ;
FAKAT DEĞİŞİMİN SEBEBİ OLABİLİRSİNİZ
”İnsan Hayatta Kendisinden Başka Kimseyi Değiştiremez” Bu cümle en çok tekrarladığım cümlelerden birisi… Farkındalığı yüksek olan kişilerin kendini değiştirdiğinde dünyasını değiştireceği, bilerek, değişim için kolları sıvadığı tepkiler alırken, bazen de, kızılıp belki içten içe öfkelenilen tepkiler alıyorum ”Sorun bende değil ki ben niye değişeyim, değişecek sorunlu olan ” denebiliyor.
Haklısınız doğrudur; Elbette insanlar değişir. Fakat siz söylediğiniz yada rica ettiğimiz için değişmezler. Kişiler sadece ve sadece kendileri istedikleri zaman değişir. Aslına bakarsanız karşı tarafa ne kadar değişme noktasında ısrar edersek, değişime karşı o kadar direnç gösterdiklerinin farkına varırız. Ve siz ısrar ettikçe direnç daha da artar.
Yapılan ısrar çok iyi niyetli olmuş olsa da, farkında olmadan, karşı tarafın kendi özgür iradesi ile değişimini engellersiniz. Ne zaman ki istek ve ısrarlarınızdan vazgeçtiniz; Artık değişim için adım atma, karşı tarafın iradesine geçer. Tabi bu kesin değişecek anlamına gelmez, fakat değişip değişmeme özgürlüğü kendi seçimi olmalıdır. Size ve ısrarlarınıza dayanamayıp verilen sözler sadece anı geçiştirmedir. Maalesef kendisinin bulmadığı yada karar vermediği yöntemler kişiyi değiştirmez. ”Kişi kendi değişime karar verir ve kimse kendinden başkasını değiştiremez”
Değişime SEBEP OLMAK
Emin olun ki kimse şuana kadar kimseyi değiştirememiştir. Fakat başka bir açıdan bakacak olursak, ”Birisi bir diğerinin, değişimine sebep olabilir” Değiştirmek ile değişimine sebep olmak arasında çok ciddi bir fark vardır. Biri karşı tarafı değiştirmeye çalışırken, biri onu değiştirmek için kendini değiştirir yada kendindeki bir şey karşı tarafın değişmesine sebep olur.
İlişki yada yaşam koçu çalışmalarına katılan danışanlarımın kafasında en büyük soru işareti tamda burasıdır. ”Sevinç Hanım benim değişmemin ilişkime ve yaşamıma ne katkısı olabilir, diğer herkes aynı kaldıktan sonra, ben; onlar değişsin istiyorum” Evet kendilerince de haklılardır. Fakat değişmez bir kural var, oda ”Biz kendimizden başka kimseyi değiştiremiyoruz” kendimizi değiştirmemiz ise, hem ilişkimizde,hem de hayatımızda çok ciddi değişimler meydana getiriyor. Başta da dediğimiz gibi kendimizdeki değişim başkalarının değişimine sebep oluyor.
Karşınızdakilere Daha İyi Olma İsteği Verin
Biliyorum kafanız karıştı. Bir örnekle açıklamaya çalışıyım.
”Benden Bu Kadar” (As good as it gets) filminde Jack Nicholson’ ın canlandırdığı Udall Karakterini izleyenler hatırlayacaktır. Filmin başında Udall ile karşılaştığımızda iğrenç, kaba, inanılmaz biçimde ben merkezci ve obsesif-kompulsif kişilik tanısı konulmuş bir kişidir. İnsanları şaşırtmaktan ve aşağılamaktan sapıkça bir zevk alan ve bu konuda oldukçada ustalaşmıştır. Udall iletişim kurduğu herkese hakaret edip, aşağılamakta ve bu huyundan dolayı herkesi kendinden uzaklaştırmaktadır. Ki karakter çok zekidir davranışlarının ve bunların nelere yol açtığının da farkındadır. Ancak durum umurunda bile değildir. Çünkü bay Udall için tek önemli olan kişi kendisidir.
Fakat film ilerledikçe Udall umurunda olan bir başkası daha olur. Her zaman gittiği restorantta kendisine hizmet eden garson Carol (Helen Hunt) karakterine aşık olur. Bir dizi beklenmedik olay gelişir ve bu ikili kendilerini bir akşam yemeğinde baş başa bulurlar. Udall bu sefer muhtemelen yaşadığı heyecan ve gerginlikten dolayı istemeden Carol’u aşağılar. Ve Carol bir özür yerine Udall dan gerçek bir iltifat ister.
Bu durum Udall için çok önemlidir. Bilir ki tek ve ufak yanlışıyla Carol masadan kalkıp arkasına bakmadan gidecek ve aşkını kaybedecek. Bunun tek şansı olduğu için kafasını toparlayıp düşünmeye başlar. Yine her zamanki gibi şaşırtan sözlerle cümlesine başlar. Doktoru ona her gün alması gereken ilaçlar vermiştir.
”İlaçlardan nefret ederim” diye başlar. ”İlaçlar çok tehlikeli şeylerdir. Nefret ederim. Burada nefret ederimi ilaçlar için kullanıyorum tabi..” Daha sonra Carol’a bir önceki karşılaşmalarında, kendisine ne söylemiş olduğunu hatırlatır. Carol gecenin bir vakti, yağmurdan ıslanmış, ancak söyleyeceğini de kafasına koymuş bir vaziyette Udall’in kapısını çalar ve ”Seninle asla birlikte olmayacağım” demiştir. Carol’in bu tavrı Udall’a , kaba davranışları ile Carol’in gözünde ne kadar itici olduğunu anlamasını sağlamıştır. Tam gözlerinin içine bakarak şöyle der; ”Ertesi gün ilaçlarımı almaya başladım, işte sana iltifatım budur”.
Fakat Carol anlamaz. ”Şimdi bunun neresi iltifat” der. Udall biran için duraksar ve açıklamaya başlar.
”BANA DAHA İYİ BİR ADAM OLMA İSTEĞİ VERİYORSUN” der. Carol yumuşar ve gülümseyerek şöyle der; ”BU HAYATIMDA DUYDUĞUM EN GÜZEL İLTİFATTI”
Filmi ve Jack Nicholson’ ın karakterini hatırlayanlar Udall için, İlaç almaya başlamasının ne kadar önemli ve büyük çaba gerektiğini bilir. Ve Carol’ın bunu ondan istediğinde yada ısrar ettiğinde reddedileceğini bilirsiniz. Bunu kendiliğinden ama Onun yüzünden yapmıştı. Daha iyi bir insan olabilmek için Carol onun sebebi olmuştu ama tercih kendinindi.
Sizin Hayatınızda da Udall gibi kişiler olabilir. Aynen bu filmdeki gibi; Bizlerde hayatlarımızda, ailemizde, ilişkilerimizde yaşadığımız sorunlarda kendimizden başkasını değiştiremeyiz. Fakat sizin değişiminiz, karşınızdaki kişilerin değişiminin sebebi olabilir.
İlişkilerde Aldatma
İLİŞKİLERDE ALDATMA
Günümüzde kadın erkek aldatmaları oldukça artmış durumdadır. Araştırmalara göre ilişkilerde aldatan kadın da olsa erkek de olsa aslında duygusal boşluklarından ve inançlarındaki eksiklerden kaynaklı. Buna isterseniz ilişkilerine olan inançları diyin, isterseniz kendi ahlakı inançları diyin her neyse sadakatlerine sebep eskisi kadar güçlü olmadığı ortadadır aslında.
Sebep bu olmasına rağmen yine yapılan anket ve araştırmalarda; kadınlara neden aldattığı sorulduğunda başka birini aşık olduğunu söylerken, erkek de ise karşı cinsin cazibesine kapıldıkları için aldattığını iddia ediyor. Görüldüğü gibi Kadın ve erkeğin aldatma nedenleri bile birbirinden çok farklı.
”Kadın olsun , Erkek olsun Aldatmanın hiç bir şekilde haklı sebebi yoktur.”Öncelikle Kişilerin belli inanç ve ahlak anlayışını benimsemeleri gerekir buradaki eksiklik kişileri aldatmaya daha fazla iter. Tabi ki aldatma noktasına gelecek kadar, bağları kopmuş İlişkilerde aldatma yerine her dürüst ve erdemli insan gibi konuşup ya sorunlarına çareler bulmayı yada ayrılığı seçmeleri en doğru olandır.
Her ne kadar aldatma denince akla ilk erkeklerde gelse de; kadınlarda aldatma konusun da diğer bir çok şey gibi, erkeklerle yarış halinde maalesef… Son yapılan araştırmalar, kadınlarında artık erkekler gibi mutluluğu dışarıda aramaya yöneldiğini gösteriyor. Erkekler ile kadınların aldatma noktasında tek farkı ise kadınlar evliliklerinde her şey yolunda gidiyorsa, eşine aşıksa yada seviyorsa aldatmaya kalkışmıyorlar. Yine erkeklerin belki de en büyük aldatma bahanesi olan; sıradanlaşması yada eski tutkunun kalmaması kadını aldatmaya iten nedenlerin ilkleri arasında değil. Aslında şunu demek daha doğru olur, Kadınlar ilişkilerinde sorun yaşayıp ilk karşılaştıkları hayal kırıklığında başka arayışlara geçmektense ilk önce ilişkisini tamir için oldukça çabalıyor. Problemi çözememek direncini kırıyor ve arayışa geçiyor.
İlgisizlik erkelerin de çok yakındığı bir konu ve aynı şekilde kadınlar içinde… ilgisizlik ve eşi tarafından ilk günlerde ki gibi önemsenmeme, kadınlar için de çok hassas bir konu. Yapılan araştırmalar kadınların elbette aşk ve tutkuya ihtiyaçlarının ilk sıralarda olduğu fakat en az bunlar kadar şefkat, güven ve ait olma duygularına ihtiyaç duyduğunu kanıtlıyor. Kendi eşiyle olan İlişkisinde bu duyguları bulamayan kadınların, kendisini önemseyen, mutlu etmeye çalışan, ve kendinin kadın olduğunu hatırlatan karşı cinse meylinin olduğu gözlemlenmiş. Kadını eşi görmezden gelip yaşadıklarını, sorunları yok sayıyorsa, bu kadınlar da bir kaçış yolu olarak eşini aldatıyor. Kadın için sevgi, aşk; her daim ilgi, alaka, problemleri paylaşmak, sahiplenilmek, anlaşılmak ve konuşabilmek demektir. Erkek bunları yapmadığında, bana lütfen sana sadık kalmam için yardım et, sana, senin ilgine, alakana ihtiyacım var çığlıklarını ve ısrarları görmezden geldiğinde kadın çözümü başka bir ilgi kaynağına yönelmekte bulabiliyor.
Erkekler Neden Aldatır
Genelde bildiğimiz gerçek hep erkekler ilişkilerinde ilk hayal dünyasından çıkandır. Fakat gerçek böyle değildir. Evlilikler de tabi ki istisnalar hariç genelde hayal aleminden çıkıp, gözlerini gerçek dünyaya açan ilk taraf aslında kadınlar oluyor. Ve bu hayal dünyasından çıkmak kadını heyecandan uzaklaştırıp, eşine yeterince ilgi göstermeyip, bakımlı kadın havasından uzaklaşabiliyor. Erkekler ise O ilişkilerindeki ilk günkü kadını arıyor. Eşinden ilgi, anlayış, kendisine heyecan veren bakımlı kadın olmalarını istiyorlar. Ve bunu bulamadıkların da erkekler aldatma yoluna doğru ilerliyorlar.
Erkekler kendine tapan ve onun için her türlü özveriyi gösteren kadının, artık kendini eleştirmesine, kontrol etmeye çalışmasına, birde duygusal ve cinsel isteklerini zorunlu oldukları için yapıyormuş tavrından çok rahatsız oluyorlar. Dünya çapında yapılan araştırmalar da gösteriyor ki; erkeklerin aldatmasında ki en büyük neden yeni biri tarafından değerli ve önemli hissettirilmek. Erkekler eşlerinin fiziksel olarak kendilerini önemsememesini, kilo almalarını yada artık evliyiz beni böyle kabul edecek tavrını bir tehdit yada kendisini önemsemediği olarak algılıyor. Erkekler yaşlanmaktan kadınlardan daha fazla korkarlar. Ve bu önemsenmeme hali onlarda yaşlanma korkusu olarak ortaya çıkar. Kendini yaşlı hissettirmeyip , güçlerini kabul eden ve onları memnun etmeye çalışan birine ilgi duymaya başlarlar.
Evet bunlar aldatma sebebi olmamalı sadece çözülmesi gereken sorunlar olmalı; Kişiler kolayı ve yanlış olanı değil. Kendileri ve aileleri için en doğru olanı seçmelidirler. Unutmamak gerekir ki ”Yanlış bir yol bizi doğru ya ulaştırmaz ”. İlişkilerinizde içinden çıkamadığınız ve çözüm aradığınız yerde ilişki koçundan yardım almak en sağlıklı kararlardan biridir.
Erkeğin Eşinden Cinsel Beklentileri
Erkeğin Eşinden Cinsel Beklentileri
Bu konu neredeyse en çok merak edilen konu başlığı haline geldi. İlişkilerde cinselliğin önemini anlatmaya gerek yok sanırım… Bunu neredeyse ergenliğe girmemiş çocuklar bile biliyor artık…
Erkek eşinden-kadınından cinsel olarak bekler?
Aslında hiç te zor olmayan bu soru kimi zaman içerisinden çıkılamaz bir hal alıyor nedense… Öncelikle bunu bilmek gerekir ki Erkekler kadınlar kadar anlaşılması güç varlıklar değildir… Yani herşeyi düz mantıkla düşünerek aslında onların sizden ne istediğini anlamanız çok kolay!
Bu konuyla ilgili çok fazla soru alıyoruz ve kaynağına baktığımızda sebep aynı…
Bayanlar dışarı çıkacakları zaman sırf kendisi için ayna karşısında saatler harcarken eşi eve geleceği zaman kılını kıpırdatmazlar. Hatta çoğu bayan evlerinde o kadar basit giyinirler ki sanki evdeki eşi-erkeği değil de ev arkadaşı… Sonrası malum tabiki eşim-erkeğim neden beni istemiyor? Neden benimle ilgilenmiyor? Sizce bu sorunun cevabı yeterince açık değil mi? Siz eşinize-erkeğinize ev arkadaşı gibi davranır sıradan giyinirseniz onun da size asker arkadaşı gibi davranması ne kadar anormal olur?
Bazı bayanlar “ben dışarı çıktığımda tüm erkeklerin gözü üzerimde ama eşim bana bakmıyor” diye yakınıyor… Peki dışarı çıktığınız zaman çıkmadan önce ne kadar vaktiniz ayna karşısında geçiyor da erkekler dönüp size bakıyor? Neden aynı özeni eşinize veya erkeğinize eve geldiğinde yapmıyorsunuz?
Kısacası Erkek kadınından cinsel olarak;
– Öncelikle evinde bakımlı bir kadın görmek ister,
– Ev içerisinde seksi giyinmekten kaçınmayan bir kadın görmek ister,
– Yatağa gelince de her erkek aynı şeyleri istemeyebilir ama çoğu erkek kadınının rahat davranmasını ister,
– Kadının yatakta kendisiyle ilgilenmesini ister,
En önemlisi erkeğinizle açıkça konuşmaya çalışın ve rahat olmasını sağlayın ne istediğini size kendisi söyleyecektir…
Sizlere mutlu bir cinsel hayat diliyorum… Sevgilerimle
DevamıEvlenmeyip Yalnız Olanlar Neyi Bekliyor?
EVLENMEYİP YALNIZ
OLANLAR NEYİ BEKLİYOR?
Ne kadar çok duyar olduk ”Elektrik alamıyorum” , ”Ruh eşim değil”. Belki evlilik korkusu belki de gerçekten aradığını bulamama; günümüz insanlarını evlilikten uzaklaştırıyor ve evlenecek kişiyi bulamadıklarından şikayet edip, yalnızlığı tercih ediyorlar. Elbette ruh halimiz de iniş çıkışlar yaşaya biliriz hatta yanlış tercih olan ve sonu hüsranla biten başlangıçlarımız da olmuş olabilir. Fakat bu sanki bizin değişmeyen yazımız gibi davranmak ve bunu bir kısır döngü haline getirmemek gerekir. Bizi yalnızlığa iten bazı beklentilerimiz vardır. Yalnızlığı tercih edenler kendini buna mahkum etmeden önce bu beklentilerini bir kez daha gözden geçirmelerini tavsiye ederim.
”Nedir bizi evlilik fikrinden uzaklaştıran ve yalnızlığı seçmeye iten beklentiler? ;”
*Hayalimizdeki Prens veya Prensesi Beklemek;
Tabi ki herkes kafasında hayal edip resmettiği, belli beklentileri, kriterleri yüklediği prens/prenses ile evlenmek ister. Fakat gerçek hayatta hayallerimiz de aradığımız özellikleri birebir karşılayacak birini bulmak neredeyse imkansızdır. İlla da ben bu özelliklerin hepsini bulmak istiyorum deyip ve bunu kendine bir saplantı haline getiren kişiler, kendilerini yalnızlığa mahkum ediyorlar. Tabi ki evlilik kararını vermek son derece önemlidir, fakat detaylar da çok vakit geçirip, içinden çıkamamak evleneceğiniz kişiyi ıskalamanıza sebep olabilir. Evleneceğimiz kişi ile ilgili karar verirken küçük detaylar yerine bize genelde hissettirdiklerine ve hayatımızda bize ne katacağına bakmalıyız.
*Efsanevi Bir Kahraman Beklemek;
Sevgi aşk elbette ki emek ister. Karşınızdaki kişinin; sadece eş seçimin de değil, normal dostluk, arkadaşlık ilişkilerinizde de sevgisini; sizin için yaptıkları ile ölçülebilirsiniz ama sürekli karşı taraftan bir şeyler bekleyen kişi olmak, yalnız kalmanıza neden olur. Genel sosyal ilişkilerimiz de olduğu gibi eş seçiminde de karşımızda ki kişi ile İlişkimiz, alma ve verme dengesi olmadığı sürece mutlu son getirmeyeceği kesindir. Sürekli karşı tarafın ilişki için bir şeyler yapmasını, size olan sevgisini ispat etmesini, sizin için kahramanlıklar yapmasını, beklemek çok da uygun bir davranış değildir.
*Dış Görünüşe Takılmak;
İstediğiniz fiziksel özelliklere sahip olmaması, kişinin ideal eş olamayacağı anlamına gelmez. Karşınıza çıkan eş adaylarını öncelikli olarak dış görünümleriyle değerlendirmek , onları tanıma adına iletişim kurmamak ve bir şans vermemek; yalnızlığınızın en acı nedeni olabilir. Karşımızda ki kişiyi, bir bütün olarak değerlendirmek gerekir. Unutulmamalı ki sadece fiziksel olarak beğenilen biriyle uzun vadeli bir ilişki olan evliliğe başlamak çok büyük hata olur.
*Başka Seçeneğim Kalmadı Korkusu;
Kendinizi bazen kendi oluşturduğunuz, çaresizliğinize öğle inandırırsınız ki; karşınıza çıkan kişileri son şansınız gibi değerlendirirsiniz. Ve tabi ki bu çaresizlik durumu karşınızda ki kişi tarafından oldukça itici bulunur. Çünkü bu çaresizlik düşüncesine sahip kişilerin özelliklerine bakıldığın da; en belirgin olanları ısrarcılık, karşı tarafın üzerine aşırı düşme ve her konuda ona teslim olma halidir. Bütün bu özellikler karşı tarafa sıkıcı gelir ve baskı yaratır. Elbette ki, hiç kimse birinin son şansı olmak istemez, herkes kendisine güvenen, onsuz da var olabilen kişilere değer verir ve sevmeye layık bulur.
*Yanlış Tiplere Takılıp Kalmak;
Unutmamak gerekir ki bu güne kadar yaşadığınız hayat size bu gününüzü getirdi. O yüzden devamlı aynı tip kişileri eş adayı olarak değerlendirmek, hem yalnızlığımızın hem de hayal kırıklıklarının en önemli nedenidir. İnsanlar yaşadıkları ilişkilerden ders alarak hayatlarına devam etmeli ve bir sonraki ilişkilerini öyle şekillendirmelidir. Sürekli aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek baştan hayal kırıklığını kabul etmek demektir.
Evlilik öncesi yaşadığınız sorunlarda; Karar veremiyor yada verdiğiniz kararın doğrularıyla alakalı kafanız da soru işaretleri var ise, bir sonuca varamıyorsanız. Sağlıklı bir şekilde ilişkinizin ilerlemesi noktasında bize başvurabilirsiniz.Sevgiyle kalın…
Sevinç Karakaya
İlişkilerinizde Bağlı Mısınız? Bağımlı Mısınız?
İLİŞKİLERİNİZDE BAĞLI MISINIZ ? BAĞIMLI MISINIZ?
Elbette ki ilişkileri yürüte bilmek için bazen adı konmuş, bazense adı konmasa da ilişkinin gereği olarak uyulması ve yapılması gereken kurallar vardır. Bir ilişkiye, bir kişiye tüm kalbimizle güvenmek, sadakat, anlayış ve şefkat göstermek, gerekli fedakarlıklarda bulunmak sağlıklı bir bağlılıktır. Bu bağlılık aranan ve olması gereken bir özelliktir. Hatta olmazsa olmaz kurallardandır. Bu kurallar olmadığında ilişkinin yönü değişir, bir ilişki olmaktan çıkabilir. Bir de bu bağlılığın uç sınırlarda gezinen bağımlılık hali vardır. Bağımlılıkta dünya artık yaşanan ilişkinin, aşık olunan kişinin etrafında döner. Tüm önem sıralamalarının en üstünde o kişi ya da o ilişki vardır. Hemen hemen hayatın tüm yolları o kişiye çıkar. Artık o kişi bizim hayatımızın baş rol oyuncusu ve yokluğu ise filmin bitişi gibi olur.O olmadan nefes alamaz, yapmamız gereken hiçbir şeyi yapamaz hale geliriz işte bu durum bağımlılıktır ve hemen bu durumdan kurtulmak gerekir. Eminim bir çoğunuz zaman zaman böyle bağımlılıklar yaşamışsınızdır. Belki halen yaşıyorsunuzdur.
”Nasıl Bağımlılıktan kurtulurum?”
TEKRAR KENDİNİZE DÖNÜN
Sizden başka hiç kimse sizin dünyanızın merkezi olamaz .Her birey kendi dünyasının merkezidir. Kendi önemini fark etmeyen, kendisini sevmeyen biri bağımlı olmaya mahkumdur. O yüzden tekrar kendinize dönmelisiniz. Kendi kişiliğine, ihtiyaçlarına, beklentilerine sadık olmak, bir ilişkiye körü körüne sadık olmaktan çok daha önemlidir. Kişi ancak kendisi tatmin olduğunda bir başka kişiyi de gerçekten tatmin edebilir. Bağımlılıklarda kişiler kendilerini unuturlar, kendilerine özgün bir kişilikleri yokmuş gibi başka birine adarlar hayatlarını, yapmak istediklerini, vazgeçtiklerini oysa ki kendisini hatırlayan, kendi zevklerinin, ihtiyaçlarının farkına varan kişiler karşılık alabildikleri, iki taraflı sağlıklı bağlılık geliştirdikleri ilişkiler yaşarlar. Unutmayın ancak iki taraf karşılıklı eşit olarak duygu paylaşımı yaşıyorsa yaptıkları, fedakarlıklar, vazgeçtikleri yada verdikleri şeyler eşitse ilişkiler arası denge ve sağlık olur. Kendinizi tekrar hatırlayın siz kimsiniz; sizi mutlu eden şeyler ne, size ne keyif verir bunları tekrar düşünün bilinç altınıza sorun hatta listeleyip devamlı göreceğiniz bir yere asabilirsiniz. Tekrar kendinize dönün.
YÜKLERİNİZİ BIRAKIN
>Yükleri hayatınızda taşımak size ne kazandırıyor dersiniz? Kazandırmıyor fakat hayatını da bu yükleri taşımaya devam ettikçe her geçen gün çok şey kazanacağınız kesin. Düşününce size sıkıntı veren, hayatınızı negatif yönde etkileyen, neşe ve huzurunuzu alan her şeyden kurtulma zamanı gelmiştir. Bu sizi mutsuz eden sevgiliniz yada eşiniz , sizi huzursuz eden arkadaşınız ya da sağlığınızı bozan bir alışkanlık olabilir. Bir şeyin zararını fark ettiğinizde ondan kurtulmanız kolaylaşır. Size yük olan şeyleri fark edin. Hayatınızdaki etkilerini azaltmanız gereken kişileri düşünün, size mutluluk vermedikleri sürece onlara muhtaç olmadığınızı hatırlayın. Yeni bir hayat planı yapın ve hayatınıza etkilerini en aza indirecek şekilde konumlandırın. Sizi rahatsız eden ama katlanmak zorunda hissettiğiniz şeyleri, kişileri listeleyin onlarla ilgili yeni bir iletişim ve davranış planı yaratın.
KENDİNİZE AİT BİR HAYAT KURUN
Kişinin kendine ait bir dünyası, bir yaşam alanı kişisel zevkleri olmalı hayatta… Nasıl bir yaşamınız olursa olsun; İster bir ilişki, aile ya da çocuklar… Hayatınızda önemli ne olursa olsun onlar haricinde sadece size ait olan bir dünyadan bahsediyorum. Sadece kendiniz için yaptığınız ve yaptığınızda sizi duygusal olarak ileriye götüren bir şeyler yapmalısınız. Bu bir hobi, kendinize ayırdığınız bir gün, spor yapmak, kitap okuma gecesi ya da hayal edebileceğiniz ve imkan yaratacağınız bir şey olabilir. Kulağa çok alışılmış gelse de insanları önemli hissettiren sadece kendileri için yapabildikleri küçük şeylerdir. kendinize küçük süprizler yapın.
HER ZAMAN KENDİNİZİ YENİLEYİN
Yaşam her an yenilenmemiz ve değişmemiz için türlü fırsatlar, şanslar sunar. Bağımlılık girdabındaki kişiler ise bu fırsatları fark edemez göremezler ve tabi ki şansları kullanamazlar. Bağımlılıktan kurtulmanın ilk ve en önemli yolu ilginizi başka uğraşlara verebilmektir. Hayata, yeni arkadaşlara, aklı meşgul edecek ufku açacak yeni uğraşlara… Bütün bu yeni ilgi alanları yeni kapılar açarken, bağımlılığın etkilerini de yok edecektir. Eski bizi yıpratan şeylerden kurtulmanın en kolay yolu yeni bizi heyecanlandıran yeni durumlar oluşturabilmektir. Yeni insanlar, yeni ortamlarda bulunun, bunun için çaba harcayın, sosyalleşin. Kalbinizi ve ruhunuzu hayatın mucizelerine açın, etrafınızda olan bitenin farkında olun.
KENDİNİZİ GÜVENİN
İnsanlar bağımlı bir ilişkiler yaşadıklarında hem güvenlerinden hem de gururlarından çok şey kaybederler. Kişiler bir kere kendilerinden vermeye başladığında bunun önünü alamazlar kolay kolay. Kendilerinden verdikleri ve karşılık alamadıkları her şey içlerinde bir öfke ve hayal kırıklığı olarak depolanır. Eğer ki yeni bir hayata seçiyorsanız artık geçmiş yaraları iyileştirmek gerekir. Bu durumlarda yapılması gereken kendinizde beğendiğiniz fiziksel ve ruhsal özellikleri hatırlamak, onları öne çıkararak kendinizi şımartmak ve sevmektir. İnsan hayatında kendi var oluşuna aykırı durumlar yaşayabilir önemli olan toparlanabilmektir. Kendi değerinizi tekrar fark ettiğinizde gururunuz ve güveniniz eskisinden daha güçlü bir şekilde yerine gelecektir. Ne kadar değerli olduğunuzu önce kendinize hatırlatın. Sizi seven ve takdir eden insanlarla olun, mutlu olduğunuz ortamlarda bulunun
Sebeplerini kendimiz dahi göremediği ilişkilerimizde ilerlemiş iletişim problemleri yaşayabiliriz. Bunlara tarafsız ve yargısız bir gözle bakabilmek için ve sorunlarınız olmadan, sağlıklı ilişkiler yürütebilmek için bize ulaşabilirsiniz.
Sevinç Karakaya
Kadın Erkek İlişkisi (3)
EVLİLİKLERDE MUTSUZLUĞUN SEBEBİNDE KADIN VE ERKEĞİN ROLÜ NE?
İlişkiler evliliğe kadar gidecek heyecan, istek ve mutlulukla başlamasına rağmen, zaman içinde ilişkilerde çıkmaza giriliyor. Evliliklerde Mutsuzluk da ki kadın ve erkeğin rolü nedir dersiniz?
Çiftler arasında oluşan sorunların en önemli nedenlerinden biri,maalesef eşlerin birbirlerine giderek daha fazla yabancılaşması . Bu, birlikte geçirilen zamanın eşlere keyif vermediği gibi işkence ye çevrilen sürece dönüşebiliyor. Bunun sonucunda eşlerin beraberlikleri; başlangıç da ödül gibi görünse de bu gitgide yerini kaybetmiş, yanlış karar almış duygusuna bırakıyor.
İlişkilerdeki değer farklılıkları;
Aslında ilişkileri zor hale getirenin kadın ya da erkek değildir, kadınla erkek arasındaki “ilişkinin değer farklılıkları” olduğunu söylenebilir. Mutsuz çiftlerin her fırsatta, karşılaştıkları en ufak sorunda birbirleri ile karşı karşıya kalırken, mutlu çiftlerin ise bir arada kalıp sorunlarına karşıdan bakabiliyorlar.Bu ise mutlu ve mutsuz çiftleri önemli ve ayırıcı bir özellik olarak görülüyor. Başka bir deyişle mutsuz çiftlerin sorunları çoğu kez sanki eşlerin birinden kaynaklanır gibi algılanıyor. Ayrıca sadece insan olmaktan kaynaklanan farklılıkların yanı sıra, kadın ve erkek olmaktan kaynaklanan farklılıkların bilincinde olmamak da beklentileri artırıyor. Bu durum, öfke ve üzüntü gibi duygulara yol açıyor.
Kadın erkek birbirinden farklıdır;
İlişkilerdeki farklılık, kadın ve erkeğin eşitliğe aykırı değildir. Erkek ve kadın birbirlerinden farklı olduklarını ilişkilerin başında aşkı çok yoğun yaşarken fark edemeyip, evlilik ya da uzun süreli ilişkilerde ise daha belirgin bir şekilde hissettiklerini gözlemleye biliriz. Bu farklılıkların baştan kabul edilmesi, ilişkinin daha uyumlu yaşanmasını sağlar.
Erkek ne ister?
”En çok takdir edilmeyi bekliyor”
Erkek, en çok kendisine ihtiyaç duyulmasını ve ailesi için gösterdiği çabanın takdir edilmesini bekliyor. Fazla sorgulanmayı sevmeyen erkek, çoğunlukla kendisine ihtiyaç duyulduğunda harekete geçiyor. Erkekler eşleriyle terapi seanslarına bile gitmek istemiyorlar. Bu noktada kadınlara, eşlerini tedavi oturumlarına getirememeleri halinde ikna için mantıklı nedenler aramak yerine, “Bu sorunu çözmek için sana ihtiyacım var” demeleri öneriliyor.
Kadın ne ister?
”En çok sevilmek istiyor”
Kadın en çok sevildiğini hissedip, sözlerinin dinlenip anlaşılmasını isterken, erkekler duygularını partnerlerinin beklediği sıklıkta dile getiremiyor. Kadın erkeğin kendisini dinlemesini ve yaşadığı zorlukları anlamayı beklese de, erkekler ya dinlemiyor ya da bir süre dinledikten sonra eşinin neden rahatsız olduğunu saptayıp kendilerinden emin bir biçimde “Bay Tamirci” şapkasını giyip soruna çözüm öneriyor. Kadın bu durumda hayal kırıklığına uğruyor; çünkü ana mesaj duyulmamış ve harika önerisi ciddiye alınmamış oluyor.
Kadınlar ilişkiyi nasıl çıkmaza sokar?
1-Başkalarının yanında eşlerini değersizleştirecek söylemlerde bulundukları;
2-Sık sık geçmişi gündeme getirdikleri;
3-Kendilerini sıklıkla tekrarladıkları;
4-Erkeklerin kendileriyle bir kadının kurduğu şekilde iletişim kurmalarını bekledikleri;
5-Erkeklerin “Kontrol ediyor “ ya da “Beni değiştirmeye çalışıyor” şeklinde düşünmelerini kolaylaştıracak davranışlar sergiledikleri;
6-Çok konuşmalarına rağmen bir türlü ana konuya gelemedikleri;
7-Karşı tarafı suçlamayı sevdikleri için, kadınlar ilişkiyi çıkmaza sokuyorlar.
Erkekler ilişkiyi neden çıkmaza sokar?
1-Eşlerine olan ilgilerini yeterince ifade edemedikleri;
2-Sevgilerini ya da duygularını yeterince gösteremedikleri;
3-Gerekli oranda iletişim kuramadıkları;
4-Eşlerinin söylediklerini duymadıkları ya da duymazdan geldikleri;
5-Empati yapıp anlamaya çalışmak yerine hemen çözüm önerisinde bulundukları;
6-Önemli günleri unuttukları;
7-Karşı tarafı suçladıkları için, erkekler ilişkiyi çıkmaza sokuyorlar.
Mutlu ailenin kuralları
1-Sorumluluk kavramının önemsendiği,
2-Haklar ile sorumluluklar arasında sağlıklı bir dengenin kurulduğu,
3-Sorun çıktığı zaman bunun evliliklerde beklenen bir durum olabileceğini baştan kabul eden,
4-Oluşan sorunlardan birbirlerini sorumlu tutup suçlamadan çözüm yolları bulmayı beceren,
5-Daha önce birlikte sorun çözmeyi başarmış,
6-İyimser ailelerden gelen bireyler daha sağlıklı ilişkiler kurabiliyorlar.
Bunlardan uzak durun
1-Şiddet
2-Tekrarlayan sadakatsizlik
3-Alkol-madde bağımlılığı
4-Aşırı kıskançlık
5-Eşinizi kendi istediği biçime uydurmaya çalışma hali
6-Eşi üzerinde belirgin güç oluşturarak onu kontrol etme isteği
7-Paylaşmaya açık olmayıp sadece almaya çalışma durumu
İyi bir ilişkinin olmazsa olmazları
1-İyi bir iletişim
2-Birlikte sorun çözme becerisi
3-Bir taraftan “biz” olmaya çalışırken diğer yandan “ben”lerin korunması
4-Sevdiklerini yapmaktan çok yaptıklarını sevmeyi öğrenme hali
5-Ortak hedef ve amaçlar oluşturma isteği
6-Güven duygusu verme
7-Tutarlı olma
8-Tahmin edilebilirliğin yanı sıra sürprizler de yapabilme
9-Hayallerini değil birlikte olduğu kişiyi sevip sayabilme
10-Rutinin içinde mutlu olabilmeyi becerebilme
Sevinç Karakaya