Evlilik Sevgiyi Öldürüyor Mu?
EVLİLİK SEVGİYİ ÖLDÜRÜYOR MU?
Çoğu kişinin evlenmeden başlama şekline bakarsak; Fiziksel ve kişisel olarak eteklerin de aşk zillerini çaldıran, kendini heyecanlandıran, aşkı kendisine sunan biriyle evliliğe doğru yelken açmak şeklinde olur. Her evliliğin başlangıcında aşk olması hemen hemen her uzmanın ortak fikridir. Tabi bunun getirisi olarak da; mutlu evlilik hayalleri, ”Birlikte çok mutlu olacağız, başkaları kavga edebilir, tartışabilirler biz asla onlar gibi olmayacağız, çünkü biz birbirimizi gerçekten çok seviyoruz.” elbette bunlara çok körü körüne de inanmazlar ” Evet bizde tartışabiliriz fakat açıkça konuşup, sorunlarımıza hemen çözüm bulabiliriz.” derler. Zamanla bunlar unutulur, tartışmalara diyalog ile çözüm bulmayı bırakın, iletişim kurmaktan bile uzaklaşılır. Aynı evde sanki iki yabancı olursunuz. ”Evlenince sevgiye ne oluyor?” sorusunu sorarken kendinizi buluverirsiniz.
Evliliği Kurtarma Çabaları Boşa mı Çıkıyor?
Evlenince sevgiye ne olur? Her evlilik de benzer sorunlar olur mu yoksa sadece biz miyiz?, Boşanma sebebi sevginin bitmesi mi? Boşanmayan insanlar ne yapıyorlar? Onlar bütün huzursuzluğa rağmen evliliklerine devam mı ediyorlar? Yoksa evliliklerinde sevgiyi canlı tutmayı başarıyorlar mı? Başarıyorlarsa bunu nasıl yapıyorlar? Bu sorular evliliğinde sorunlar yaşayan kişiler için eminim hiç yabancı değildir. Çünkü bugün evlenip boşanan binlerce insanın; bazen kendi kendine, bazen bir uzmana, bazen bir din adamına sordukları sorulardır.
Evlilik de romantizme olan ihtiyaç çok doğaldır. Gerçek şu ki, evlilik de sevgiyi korumak çok önemlidir. Eşler evliliklerindeki sevgi problemini çözmek için, kitaplar, dergiler, uygulamalı destek programları alırlar fakat yine de çözüm getiremezler. Maalesef evlendik den sonra sevgilerini koruyan çiftlerin sayısı günümüz de oldukça azdır. Eşler aralarında iletişim kurmak ve arttırmak adına; Atölye çalışmalarına, seminerlere, katılıp tekrar aynı heyecana kapıldıkları halde, evlerine döndüklerin de eski tarzlarına geri dönebiliyorlar. Yada onlarca kitap da mutluğu ifade eden uygulamaları okuyup, iki gün uygulayıp bırakabiliyorlar. Hatta çoğu zaman tek taraflı yapılan çabaları eşleri tarafından fark dahi edilmeye biliyor. Peki sizce neden? Çünkü her insanın sevgi dili birbirinden farklıdır.
Nedir? Sevgi Dili
Dil deyince hemen aklımızca kullandığımız ana dilimiz ve yabancı diller geliyor. Her birimiz kendi anne babamızın bize öğrettiği dili konuşuyor ve kendimizi daha iyi ifade edebiliyoruz. Ana dilimizi konuşurken son derece rahatızdır, hiç düşünmeye bile gerek kalmadan rahatlıkla konuşabiliriz. Başka dillerde ise kendimizi rahatlıkla ifade etmek için ustalaşmamız gerekebiliyor ve ne kadar ustalaşırsak o kadar iyi anlıyor ve kendimizi de o kadar iyi ifade edebilir hale geliyoruz.
Konu sevgi dili için de aynıdır aslına bakarsanız, Kendi sevgi dilinizle eşinizin sevgi dili arasında Türkçe ile Çince kadar farklılıklar olabilir. Sevginizi Türkçe ne kadar anlatırsanız anlatın eşiniz Çince biliyorsa sizi hiçbir zaman anlamayacaktır. Belki eşinize sık sık onu ne kadar çok sevdiğinizi, onun eşi olmak dan gurur duyduğunuzu, onu çok yakışıklı bulduğunuzu söyleyerek, eşinizle ”Onaylayıcı Kelimeler” ile iletişe geçmeye çalışır olabilirsiniz. Eminim bu hislerinizde de oldukça samimisinizdir de, fakat belki de eşiniz sevgiyi, karısının hareketlerin de arıyor ve oda sizin sevginizi göremiyor olabilir. İçten olmak yetmez, eşinizin baskın sevgi dili neyse onu keşfedip o şekilde davranmanız gerekir.
Sevmiyor Değil, Sadece Aynı Dille Sevmiyordur
Çoğu zaman yapılan hata, eşimizin sevmediğini düşünmek yada sevginin bittiğini düşünmektir. Oysaki biten ne sevgidir nede sorun eşinizin sizi sevmemesidir. Siz kendi sevgi dilinizle sevilmeyi beklersiniz fakat eşiniz kendi sevgi diliyle sizi çılgın gibi sevdiğini gösteriyordur.
Baskın sevgi dili ilk öğrenilmiş sevgidir. Çocukluk dönemin de, size sunulan sevgidir. Aileniz yada yakınlarınız tarafından sevildiğinizi hissettiğiniz tanıdık olduğunuz sevgi dilidir. Örneğin belki siz sevgiyi aileniz tarafından sözle ifade edilerek sizi sevildiği vurgulandığında hissetmişsinizdir ve evet ”Beni seviyorlar” demişsinizdir. İstersiniz ki eşiniz de size bunları güzel sözlerle ifade etsin, eğer etmezse sevmiyordur, diye düşünürsünüz. Eşinizde ilk sevgiyi belki de, Eve ekmek getiren babasında görmüştür, ve benim ihtiyaçlarımızı karşılıyor, beni düşünüyor yani ”Beni seviyor” demiş olabilir ve sevgisini bugün size ihtiyaçlarınızı karşılayarak, sizi belki süslü sözlerle değil ama düşünerek gösteriyor olabilir. Sevgi dilleri özel bir çalışma gerektirir. ”Eşimin Sevgi Dili” Atölye çalışmaları ile; eşler birbirlerine, anladıkları sevgi dilleriyle, yaklaşmayı öğrendikleri gibi, eşinin farklı yönlerinin olmasını da hayatlarını renklendirme adına memnuniyetle karşılamayı öğreniyorlar.
Burada bilinmesi gereken konu ”Sevgi evlenince bitmez” sadece daha fazla paylaşım olduğundan beklentiler artar. Ve kişiler ne kadar sevildiklerinin farkına varamazlar. Bitmeyen sevginizi gereksiz sorgular ve yaptırımlar ile bitirmek yerine, nasıl sevildiğinizi ve eşinizi nasıl sevdiğinizi ortak bir dil ile gösterin…
Sevinç Karakaya
Devamıİlişkilerde Mutlu Olmak İçin 4 Adım
İLİŞKİLERDE MUTLU OLMAK İÇİN 4 ADIM
Öncelikle her ilişkinin düzelme şansı vardır. Çiftlerin öncelikle unutulan güzel anıları canlandırması, telafi edilebilecek olumsuzluklarda mutlu olunan zamanlardaki gibi davranmayı denemesi gerekiyor.
Üzerinden yıllar geçtikçe ve evliliğin sıradanlaşmasını da eklediğimizde eşler evliliklerinde mutsuz ve huzursuzluklar yaşayabilir. Yapılması gereken ise biraz nostalji ile geriye dönüp bakmak. Unutulup kalanları yenileyip canlandırmak, mucizeleri gerçekleştirecek adımları atmak, var olanı görebilmek, sevgi kapasitenizi kullanmak için öncelikle harekete geçmeniz ve bunları istemeniz gerekmektedir.
Aslında 4 adımda çiftler ilişkileriyle ilgili beklentilerinin ne olduğunu ve neler hissettiklerini sorgulayarak mutluluğu yakalayabilirler.
Eşler Şu Soruları Kendilerine Sormalılar:
”Eşim tarafından sevildiğimi hissedebilmem için ne yapması gerekiyor?”,
”Bana nasıl davranırsa kendimi özel ve değerli hissederim?”,
”Birlikte neler yaparsak eğleniyorum derim?”,
”Aynı zamanda biz iyi arkadaşız diyebilmem için nelere gereksinimim var?”
Geçmişe Gitme Zamanı
Adımlarda ilerlerken; Geçmişteki sizi mutlu eden anılarınızı düşünmekte fayda vardır.
Birinci adım: Bu soruların net bir şekilde yanıtlanması için çiftlerin birbirlerinin sadece davranışlarını tanımlamaları gerekir. ”Beni sabahları öperek uyandırırsa kendimi değerli hissederim” cevabı somut, net ve anlaşılır bir cevap oysa ”çok fazla bir şey yapmasına gerek yok, bana biraz yardımcı olsun yeter”, genel ve yorumu açık ifade. Bu yüzden bu tür cevaplar çözüm için yardımcı olmayacaktır. Çözüm için ne istediğinizi iyi tespit edin, ve o durumu ifade etmeye çalışın.
İkinci adım: Eşinizle sanki bir zaman tüneline girdiğinizi varsaymalı ve geriye doğru anılarınızı hatırlamalısınız. Zaman yolculuğunuzda bir hafta öncesine ya da birkaç yıl öncesine hatta ilişkinizin başlangıcına gidebilirsiniz. İlk adımda sorduğunuz soruların cevaplarını aradığınız duyguları hissettiğiniz anıları hatırlayın ve eşiniz ne yaptığında sevildiğinizi hissetmiştiniz, değerli, özel, önemsenmiş olarak algılamıştınız diye bir düşünün. O zamanlara gidin, ne yapmıştı, nasıl davranmıştı, siz nasıl karşılık vermiştiniz bir hatırlayın.
Bazen eşinin değiştiğinden şikayetçi olan kişiler bu çalışmayla kendisinin de ne kadar çok değiştiğini görebiliyorlar. Geçmiş eski günleri tekrar hayatınıza geçirmeye çalışın.
Üçüncü adım: Çiftler eşlerine yönelmeli. Eşinizin kendini değerli, güvende hissettiği zamanları araştırın ve aynı sorulara eşiniz için de cevap arayın. Sizinle eğlendiği, arkadaşlık yapabildiği, dost olarak konuşabildiği anılarını öğrenin. Sizin ve eşinizin sorulara verdiği cevapların da aynı olmasını beklemeyin. Fakat siz de artık eskisi gibi değil misiniz bu evlilik için bir şeyler yapmalı mısınız? bunu fark etmeye çalışın.
Dördüncü adım: Birlikte zaman yolculuğuna çıktığınızda ikiniz için de geçerli olan ”en mutlu”, ”en heyecan verici”, ”en huzurlu” ve ”en keyifli” anılarınızı hatırlamaya çalışın. Bu zaman yolculuğunda hem bireysel hem de birlikte bulduğunuz anıları toplayın ve bugüne gelin. Bu anılarını düşünerek günümüzde hangilerini hala yaşadığınızı, hangilerini canlı tuttuğunuzu düşünün. Geçmişin köşesinde unuttuklarınız için sakın sorumlu aramayın ve ikinizin de katkısı olduğunu unutmayın. Ve bugün düzeltmek için neler yapabilir diye düşünün.
Hep söylediğim bir cümleyi tekrar ederek bitirmek istiyorum. ”Soruna değil çözüme yapıcı adımlarla yaklaşın.”
Sevgiyle Kalın…
Evliliğinizde Her Gün Yeniden Sevmeye “EVET” mi?
EVLİLİĞİNİZDE HER GÜN YENİDEN SEVMEYE ”EVET” Mİ?
Yazın bize güneşli yüzünü göstermesiyle her gün hemen hemen bir evlilik merasimiyle karşılaşıyoruz. Mutluluk getiren her evlilik sadece kişilerin kendilerine değil çevrelerine de huzur verirken, sonu hüsranla biten evliliklerde kişilerin, hem kendilerini hem de çevrelerini üzüntüye boğabiliyor. Evet evlilik kararı alınırken çok düşünülmesi gereken ciddi bir karar, sonradan mutsuz olmama adına kişinin kendisiyle en baştan yüzleşmesi gereken bir karardır ayrıca… Bugün karşılıklı verilen evlilik sözlerinden ve seçimlerinden bahsedeceğiz. Şimdi şu soruya dürüstçe cevap vermenizi istiyorum.
”Eşiniz size vermiş olduğu söz yüzünden mi, yoksa her gün sizi sevmeyi seçtiği için mi? sizinle birlikte olmasını istediniz?”
Kim istemez değil mi? Eminim imzalar formalitelerden yada kağıt üzerindeki sözlerden ziyade, eşinin kendisini sevmeyi ve her yeni günde yine kendisini sevmeyi seçerek beraberliği sürdürmesini herkes ister. Sevginiz ne kadar güçlü ise, birbirinizden o kadar az beklentiye girersiniz ve o kadar az şey talep edersiniz.
Evliliklerde Sözleşme
Evliliklerde son zamanlarda çokça duyduğumuz ”evlilik sözleşmesi” kişilerin daha evlenmeye adım atmadan kendini bir noktada garantiye almaları, daha yeminler edilmeden sözlerin netleştirilmesi hatta bazen en özel paylaşımlara kadar kağıt üzerinde sevgi anlaşmaları yapılmasına çokça rastlar olduk. Peki bu gerçekten mutluluk huzur yada gerçek güvenceyi getiriyor mu acaba?
Evlenmenin en iyi ve gerçekçi yolu bu kutsal birleşmeyi, bir sözleşme, vaat yada bir beklentiyle değil de karşılıklı birbirini sevme seçimini yaparak oluşturmak en doğru olandır. Çünkü evlilik olması için hayatının sonuna kadar, devam etmekte kararlı olmanız gereken bir tercih yada seçim olmalıdır. Bu kağıtta yada sözleşme ile yapılacak bir seçim değil, tamamen özgür iradenizle yapmanız gereken bir seçim olmalıdır.
Söz Mü? Seçim Mi?
Biraz durun ve şu soruyu bir düşünün; ”Evlilik bir söz mü olmalı? yoksa sevmeyi seçmek mi? olmalı”
İki sorunun arasındaki farkı hissedebiliyor musunuz? birisi bir zamanlar doğru olduğuna inandığınız bir noktada, kalmaya sizi zorlarken diğeri yıllar içerisinde biz değişim gösterdikçe, kendiside değişen bir yapıya sahiptir. Her zaman baskı ile değil de özgürce hareket etmek sizce daha iyi değil mi? Her şeyden daha çok istediğimiz şey bu olduğu için birlikte olmayı ve birbirinizi sevmeyi seçmek mi daha iyi? Yoksa yıllar önce vermiş olduğunuz bir söz yüzünden birlikte olmaya devam etmek mi? Seçimlerimizle yaşamak ve yaşadığımızın farkında olmak her zaman doğru olandır.
Mutlu Evlilik Şans Talih Değil Bir Seçimdir
Şimdi diyebilirsiniz; ”Eğer evliliğim yürüyor, bende mutluysam, bu ha söz olsun, ha seçimimin eseri olsun ne fark eder ki?” Öncelikle bu cümleyi kullanıyorsanız, sizin adınıza çok mutlu olduğumu söylemek isterim. Ortada hiç bir gariplik yok fakat siz farkına varmasanız da her gün eşinizi sevmeyi tercih ediyorsunuz. Muhtemelen çevreniz tarafından şanslı olarak dillendiriliyorsunuz ki öylesiniz de… Tabi ki mutluluğunuz tamamen şansa bağlamak da size haksızlık olacaktır.
Çoğu zaman ”şans” ve ”talih” dediğimiz şey aslında gerçekliğini irademizle değiştirdiğiniz bir seçimdir. Bu belki çoğu insanı korkuta bilir. Kişileri korkutan ise, seçim kavramına özgü bir fikir olan özgürlüğün ta kendisidir. Seçimde özgürlük vardır. Açık uçludur ve belirsizdir. Özgürlük ve seçim kişilere göre değişeceği için güvensizlik duyulur. Öte yandan verilen söz daha güven uyandırmakla birlikte, her geçen gün artan boşanmalara bakıldığında da hiç bir şeyin garantisi değildir aslında…
Ancak yinede sözlerden medet umuyoruz. Seçimin beraberinde getirdiği özgürlük kavramı bizi halen rahatsız ediyor. ”Seçimi bir söze çevirerek, evlendiğimiz kişinin seçimini garanti altına almaya çalışıyoruz”
Evliliklerde asıl olanın seçimler olduğunu unutmamak gerekir. Evlilikte ne kendi özgürlüğümüzden olalım ne eşimizin özgürlünü kısıtlayalım. Bunun yerine evliliğimizin temellerini, her iki tarafın sevgisi ve özgür iradesi üzerine kurmak mutlu bir evlilik için yeterli olacaktır.
”Evliliğimizi maddi bir sözleşme değil de, manevi bir anlaşma üzerine kuralım. Kendimizi tamamen teslim etmemiz doğru değil; her an, her gün bilinçli olarak yaptığımız seçimleri uygulayan insanlar olmalıyız. İkisi arasında farkı anladığımızda ikincisinin ne kadar güçlü bir duygu olduğunu da göreceksiniz. ”
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Mutlu Evlilik İçin Bu Cümlelerden Uzak Durun
MUTLU EVLİLİK İÇİN BU CÜMLELERDEN UZAK DURUN
Burada Dalai Lama’ nın şu cümlelerini sizlere aktarmak istiyorum.
”Düşüncelerine dikkat et çünkü onlar söz olur. Sözlerine dikkat et çünkü onlar davranış olur. Davranışlarına dikkat et alışkanlık olur. Alışkanlıklarına dikkat et senin karakterini oluşturur. Karakterine dikkat çünkü o senin kaderini oluşturur. Kaderine dikkat et çünkü o senin yaşantın olur.”
Evet kelimelerin hayatımızda, çok büyük etkisi vardır. Konu ilişkilere geldiğinde bu etkiyi gözlemlemenizde kolaylaşır. Güzel kelimeler güzel cümleleri, güzel cümleler güzel düşünceleri ve güzel düşüncelerde arzu ettiğimiz hayat için adeta bir dua olur.
Birde bazı kelimeler, cümleler vardır ki onlardan ilişkinin sağlığı için kesinlikle uzak durmak gerekir. Bu cümleleri sarf etmek en iyi giden evlilikleri bile rayından çıkarabilir. Hanımlar özellikle eşlerinize sarf etmemeniz gereken kelimelere gelin yakından bakalım.
Ben demiştim;
Bu cümleyi sadece evliliğinizde değil, tüm ilişkilerinizde sarf etmemelisiniz. Evet, siz bir konuda karşınızdakini uyarmış olabilirsiniz ve karşınızdaki sizi dinlememiş, aynen olabileceğini tahmin ettiğiniz duruma düşmüş olabilir. Konu her ne olursa olsun, ”Ben demiştim” veya ”Ben söylemiştim” gibi cümleleri kullanmamınızı tavsiye ederim. Bunlar adeta bir kavgayı başlatacak tehlikeli sözlerdir. Bazı kadınlar ise cümlelerle yapmaz bunu ama gözleriyle ”ben demiştim” bakışının o itici gücünü kullanırlar. İnanın bu dururm bazen en mutlu evlilikleri bile savaş alanına çevirebilirler.
Keşke;
”Keşke” geçmişte yaptığımız bir şeyle ilgili duyduğumuz pişmanlığın en net ifadesidir. Kendimizi pozitif hissetmemiz için bu kelimeyi kullanmamız doğru olmadığı gibi, eşimizle ve ilişkimizle ilgili konularda bu kelimeyi sıklıkla dile getirmemiz sağlıklı olmayacaktır. Hele ki eşinizin değişimi mümkün olmayan dış görünüşü ile ilgili tekrarlamanın sonuçları oldukça kötüdür.
Onun Kocası Böyle Yapmıyor Ama;
Dünyaca ünlü bir aktörle de karşılaştırsanız, çevrenizdekilerin eşleriyle de karşılaştırsanız; karşılaştırma karşılaştırmadır! Ve karşınızdaki için oldukça moral ve sinir bozucu bir durumdur. Çünkü birini biriyle karşılaştırmanız demek, ona karşı memnuniyetsizliğiniz şeklinde algılanır ve ilişkiye ciddi zararlar verebilir.
Sen Beceremezsin, Ver Ben Yapayım;
Hele ki konu bir vidayı sökmek veya televizyonun kablosunu bağlamaksa… Bu cümleyi asla kullanmayın. Erkeklerin kendileriyle en çok övündüğü konulardan biri de el becerileri, tamirat işleridir. Siz de yapabiliyorsunuzdur belki, ama bu seferlik tutun kendinizi. Bırakın tamirat çantası onun olsun; siz de yatın koltuğa, uzatın ayaklarınızı!
Sen Zaten Şöylesin, Sen Böylesin;
Bir insanın kişiliğine dair konuşmak, kime yapılsa yanlış bir harekettir. Hele ki bir tartışma esnasında ”Sen zaten kötü bir adamsın” veya ”Sen çok bencilsin”gibi kişiliğe dair sert ifadeler kullanmak, ilişkinizde kolay kolay iyileşemeyecek yaralara yol açabilir. Unutmayın, eşinizin kişilik ve karakteri üzerine değil de; sizi üzen, sinirlendiren hareketleri, eylemleri üzerine konuşmanız çok daha sağlıklı olacaktır.
Ona Da Böyle Yapıyor Muydun?;
Kıskançlık, hele ki eski defterleri açtıran bir kıskançlık, ilişkiyi en olumsuz etkileyen şeylerden birisidir. Kıskançlığın aslında bir kişilik bozukluğu olduğunu hatırlayıp hala bir şeyleri sorgulamakta kendinizi durduramıyorsanız, bir de şunu düşünün: adı üstünde ‘eski’ ilişki bitmiştir ki siz bir ilişki yaşıyorsunuzdur.
Niye?;
”Niye” yerinde ve dozunda kullanıldığında çok normal bir soru ifadesidir. Ama çok sık kullanılmaya başlandığında rahatsız edici boyuta, hatta karşınızdakini çıldırtma boyutuna kadar gelebilir. “Niye bugün benimle ilgilenmiyorsun”, “Niye saçımı fark etmedin” gibi ardı ardına gelen soru cümleleri bir erkeği o ortamdan rahatlıkla kaçırabilir.
Ben Senin İçin Yapmıştım;
İyilik, fedakarlık… Tabi karşılığını gördüğünüzde daha da keyifli bir hal alır, ama temelinde bu eylemler karşılıksız olarak düşünülmelidir. Eğer karşılığını hiç göremediğiniz bir durum varsa, partnerinizi karşınıza alıp konuşmanız en doğrusu olacaktır. En yanlış olan ise ”Ben senin için yapmıştım ama…” gibi başlayan cümleler kurmak olacaktır.
Bugün Canım İstemiyor;
Yanlış yatak cümlelerinden birincisi… Elbet her zaman aynı tutkuyu ve şehveti yakalamak mümkün değil biliyoruz, biz de size sürekli istekli olun demiyoruz zaten! Ama ”Bugün canım istemiyor”, ”Çok başım ağrıyor, başka zaman” gibi yatak cümlelerinin sürekli kullanımının evliliğinizi kötü etkileyeceğini unutmayın. Çünkü cinsel sorunlar, evlilik problemlerinde en çok karşılaşılan konudur.
Evliliklerde Sonu Hazırlayan Beklentiler
EVLİLİKLERDE SONU HAZIRLAYAN BEKLENTİLER
Belki de Evliliklerdeki ilişkilerin sonunu hazırlayan en büyük neden yanlış beklentilerdir. Tabi ki çift olmanın, eş olmanın getirdiği doğal beklentiler ve sorumluluklar vardır ama tehlike sinyalleri çalan beklentiler dediğimiz gerçekleşmesi olanaksız, insan yaratılışına, fıtratına uygun olmayan beklentiler devreye girdiğinde ilişki o bağlılık, sevgi enerjisini kaybeder ve düzelmesi çok zor bir alışveriş, bir pazarlık çekişmesine dönüşür.
“Evliliklerin sonunu hazırlayan beklentiler’den” bahsedersek; Evet gerçekleşmesi imkansız, Evliliğin sonunu hazırlayan beklentiler bir ilişkiyi uyanması imkansız gibi görünen bir kabusa çevirebileceği gibi duygusal olarak yıpranmanıza ve hayal kırıklığına uğramanıza neden olur.
Evliliklerin sonunu hazırlayan beklentiler nedir? derseniz. Şöyle sıralayabiliriz:
*Eşinizin hayatındaki her şeyi olmayı beklemek, hayatınızı tamamlamasını istemek
Bu en sık karşılan en imkansız,yaralayıcı ve yıpratıcı beklenti türüdür. Çok fazla yapılan bir yanlış vardır; Evlilikler ile kurulan ilişkiler birbirine adanmak olarak görülebilir ve bunu karşı taraftan talep eden insanlar ne yazık ki üzülmeye ve hayal kırıklığına uğramaya mahkumdur. Sağlıklı ve huzurlu bir ilişkide kimse kimsenin her şeyi olamaz. Aslına ilişkileri gerçek kılan ve olması gereken; her şeyi kendisinde bulabilmiş insanların birbirleri ile birlikte olmayı tercih etmeleridir. Maalesef bir elmanın yarısı olmalıyız fikri, bir şehir efsanesidir. Hayatta sizi en çok seven insanın bile sizin duygusal ihtiyaçlarınızın tamamını karşılamasına imkan yoktur. İhtiyacınız olan her şey kendi içinizde mevcuttur ve bunu ortaya çıkarmak sizin sorumluluğunuzdur.
Size tavsiyem; Bunu dışarılar da aramak yerine, eşinize kaldıramayacağı roller yüklemek yerine, kendi kaynaklarınıza dönüp iç huzurunuzu yeniden kendinizin elde etme yöntemlerini bulmanızı öneririm.
*Eşinizin zihninizi okumasını beklemek
Siz istediğiniz kadar ima etmeye çalışsanız da yada biraz imanın ötesinde hal ve hareketlerinizi de işin içine katarak belli etmeye çalışırsanız çalışın, kimse siz; açıkça belirtmediğiniz sürece ne düşündüğünüzü ve ne beklediğinizi anlayamaz ve tabi ki anlamak zorunda da değildir.Eşinizden siz söylemeden ihtiyaçlarınızı anlamasını ve buna karşılamasını istemek, sizi hem sonuçsuz bir bekleyişe iter, hem de karşı tarafa çok açık yapılan bir haksızlıktır. Unutulmaması gerekir ki her yetişkin birey gibi sizinde, istek ve ihtiyaçlarınızı uygun bir dille anlatabilmek elbette ki kişisel sorumluluğunuzdur. Bazı kurmaca oyunlar, kapris ve sessiz kalmak gibi yollarla istediklerine ulaşabilen çok az insan vardır.
Size tavsiyem; Ya ne istediğinizi düzgün ve anlaşılır bir biçimde dile getirin ya da isteklerinize ulaşamamayı göze alın ki hayal kırıklığına uğramayın. İletişim sorunlarınız ve kendinizi sonu kavgaya varmayacak şekilde ifade edebilmek için bir uzmandan yardım alabilirsiniz.
* Eşinizin sizi mutlu etmesini beklemek
Aklımızdan hiç çıkarmamamız gereken bir gerçek vardır hayatta ”Kendi kendine mutlu olamayan birini hiç kimse mutlu edemez”. Mutlu olmayı ilişkinizden ve Eşiniz den beklememeli mutlu olmak için neler yapmanız gerektiğini belirlemelisiniz. Mutlu olmak çevresel değil, içsel bir durumdur. Sizi sizden başka kimse mutlu da mutsuz da edemez.Mutluluğunuzun sorumluluğunu eşinizin sırtına yıkmak, mutsuzluklarınız dan devamlı eşinizi sorumlu tutmak ,asla sizi mutlu bir hayata kavuşturmayacaktır.
Size tavsiyem; Kendi iç kaynaklarınızın ve yaratılış harikalıklarınızın farkına varın. Kendinizin fazlasıyla değerli ve önemli olduğunuzu kendinize ilk önce kendinize hissettirin. Göreceksiniz kendinizi sevdiğinizde ve kendinizle mutlu olmayı başardığınızda , hayat artık her köşesinden size mutluluk olarak gülümseyecek.
* Eşinizin değişmesini beklemek
Sanırım sizde çok duymuşsunuzdur ” Evlenince değişir,düzelir. Evlenince değişilmez kişiler aynıdır fakat değişime zorlanır. Sevdiği aşık olduğu eşini unutup olmasını istediğimiz eşi oluşturmaya çalışırız”En eski öğreti olsa dahi çiftlerin en kavrayamadığı durum birbirlerini değiştirebileceklerini sanmalarıdır. Birini olduğu gibi sevip, kabul edip sonra da değişmesini beklemek insanların birbirlerine yaptığı en büyük duygusal şantajdır. Herkes kendine özgü özelliklere sahip ve birbirinden farklıdır, ilişki kurmak bu farklılıklarla birbirini sevebilmek , farklılıklarda kendini bulabilmektir, sevebilmek ve kabul etmektir.
Size tavsiyem; Değiştirmek isteyecek kadar özelliklerine saygı duymadığınız insanlarla olmayın, evlenmeyin ya da kimsenin kişiliğini değiştirmeye çalışmayın. Unutmayın ki siz bu hayatta sadece kendinizi değiştirebilirsiniz; siz bakış açınızı değiştirdiğinizde her şey yeni bakış açınıza göre tekrar şekillenecektir.
*Eşinizle doğru iletişim kurmayı başaramadan sizi tam manasıyla tatmin eden bir ilişki yaşamayı beklemek
Evliliğinizde doğru iletişim kurabilmek, ilişkinin ömrünü belirler. Bir sorunla yüz yüze gelindiğinde, herkesin kendi fikrini dile getirme hakkı olduğunu kabul etmeli ve farklı görüşleri, farklı yaklaşımları anlamaya çalışmalısınız. Eşinizi sizden farklı düşündüğü için suçlamamalı, yargılamamalısınız. Bir denge kurmak için, ortak bir çözümde buluşabilmek için iletişim kurmalısınız.
Size tavsiyem; Doğru iletişim için kendinize şu soruları sorabilirsiniz.
*Empati kurmayı deneyin; ”Aynı durumda bana nasıl davranılmasını isterim?”
*Hiç bir zaman nezaketinizi ve saygınızı yitirmeyin; ”Duygularımı sakin ve saygılı bir şekilde nasıl anlatırım?”
*Bilinç altınıza sorun; ” Çözüm için ne yapmalıyım?”
Bu soruların cevabını bulun ve sakin kendinizi huzurlu hissettiğiniz bir anda, ” Evliliğiniz de bu sorunlar olmasaydı, nasıl bir evliliğiniz olurdu”. Hayalinizde resmedin , canlandırın ve sonrada sanki gerçekten öyle olmuş gibi sizi yaratana teşekkür edin . Her gün bu kısa olumlamayı tekrarladığınız da göreceksiniz hayatınızda çok şey farklılaşacak.
Daha dingin ve huzurlu İlişkiler dilerim.
Sevinç Karakaya
Evlilik ilişkisinin Diğer Sosyal İlişkilerden Farkı Nedir?
EVLİLİK İLİŞKİSİNİN DİĞER SOSYAL İLİŞKİLERDEN FARKI NEDİR
Evlilikteki eşimizle iletişimiz ve diğer sosyal ilişkilerdeki iletişimimiz çok farklıdır. Evlilik insan yaşamında sonradan eklenmiş bir ilişki şekli olsa da diğer ilişkilerini de etkileyen bir ilişki şeklidir. Evlilik insan için yeni bir dönem teşkil eder. Ve bu yeni dönemle beraber kişiler farklı iletişim dillerini keşfeder. Bu dönemde oldukça önemlidir. Çünkü Bu dönemde yapılan iletişim ve davranış hataları ilişkiyi çok olumsuz noktalara götürebilmektedir.Götürebileceği olumsuz noktaların sonuçları ise kişye diğer sosyal ilişkilerinden çok daha fazla ve kalıcı zararlar verebilir.
Eşlerin ilişkilerinin kendine özgü bir sistemdir ve yetişkin hayatın en zor ve karmaşık süreçlerinden biridir. Hatta denilebilir ki her Evlilikteki ilişki biçimi de farklıdır, bunlar çok birbirine benzer değillerdir. Her ne kadar farklılıklar olsa da; eşler arasındaki olan ilişkileri diğer toplumsal ilişkilerden ayıran bütün evliliklerde bazı ortak özellikler vardır.
Eşimizle olan ilişkimizi hayatımızdaki diğer kişilerden ayıran özellikler nelerdir ?
*Evlilikte ilişkiler tercihe bağlıdır
Kesinlikle öncelikle başlamasından tutun sonuna kadar zorunlu değil, isteğe bağlı yürütülmesi gereken bir ilişkidir. Yürütülmesinde de her iki tarafında muhakkak aynı çabayı göstermesi gerekir.
*Evlilikte ilişkiler esneye bilir
Ve bu ilişkinin sorunsuz ve sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için elbette belli özellikleri olmalı fakat bunun yanın da zamanla gelişebilecek yeni durumlara çözümler ürete bilemek için de bir esnekliğe sahip olmalıdır.
*Evlilikte ilişkiler ortak gelecek planlıdır
Evlilikteki ilişkiler söz konusu olduğunda her iki kişinin geçmişi, bugünü ve yarını vardır. Ve kişi geçmişte yaşadığı hikayeler ve bilinç altıyla geleceğe köprü kurar. İlişkinin şuan da sağlıklı olması için eşlerin ortak bir gelecek için planlar kurması çok önemlidir.
*Evlilikte ilişkilerin sağlığı için her konuda konuşula bilmelidir
Evlilik bu güne kadar iki farklı hayattı yaşamış ve iki farklı dünya görüşüne sahip iki kişinin, bakış açısı ve geçmişlerinin birleşimi olduğu için, muhakkak her konu üzerinde konuşulmalıdır. Ve bu konularda anlaşmaya varmak çok önemlidir.
*Evlilikte ilişkiler iki taraf içinde alıcı-verici dengesinde olmalıdır
Evliliklerdeki ilişkilerde kişiler eşinin gereksinimlerini göz önüne almaları ve birbirlerine destek olmaları çok önemlidir. Her iki tarafta hem alıcı hem de verici olmalıdır. Buradaki akışın dengede olması çok önemlidir. İlişkilerde tek tarafın verici olması dengeleri bozan bir durumdur, belli bir süre sonra yıkımlara sebep olur.
*Evlilikte ilişkiler karşılıklı bireyselliğe saygıyla yürür.
Evliliklerdeki ilişkilerde kişilerin bireyselliğe değer vermesi çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki eşler birbirinden farklı bireylerdir, birbirlerinin uzantısı veya kopyası değillerdir. Birbirlerinin kişisel haklarına saygı göstermelidirler. Eşlerde iki tarafında bireyselliğine destek verilirse daha sağlıklı ve saygı çerçevesinde ilişkileri ilerleyebilir.
*Evlilikte bireyler ilişkilerinin sınırlarını çizmelidir.
Evlilikte bireylerin ilişkilerine sınırlamalar getirmesi çok önemlidir. Bu sınırlar ilişkinin korunmasını, ilişkinin mahremiyetini ve sağlıklı bir şekilde ilerlemesini sağlar. Bu sınırların belirlenmediği taktirde bireyler kendi aile yakınlarından ve çevrelerinden müdahaleye maruz kalabilirler. Ve zamala bunlar ilişkilerine yansıya bilir , buda ilişkiyi gittikçe çözümsüzlüğe sürükleye bilir.
*Evlilikte ilişkinin gelişimini sağlamak çok önemlidir.
Evliliklerde ilişkilerinin gelişememe nedeni; bazen biri bazen de her ikisinde aşırı derecede aileye bağlı olması yada kendi yetişkin olma süreçlerini tam manasıyla tamamlayamamalarından kaynaklanır. Hatta Bizim kültürümüzde aile büyükleri bazen de kardeşlerin çifttin yanında uzun süre kalmaları da ilişkinin gelişimini olumsuz yönde etkiler.
*Evlilikte ilişkilerin sağlılığı bireysen özellikler ve beklentiler önemlidir.
Evlilikte ilişkilerin sağlıklı yürümesi için önemli unsurlara, çiftlerin kendi bireysel yetenekleri, becerileri,kişilikleri ve birbirinden beklentileri sayılabilir. Sadakat, sorumluluk, duyarlılık, paylaşım, verilen sözlerin tutulması, hoşgörü, sabır gibi özellikler evlilik ilişkisi içinde yer alması uyumlu ve sağlıklı bir evlilik ilişkisine başlayıp sürdürebilmek için hayati önem taşıyan konulardır.
*Evlilikte ilişkiler paylaşım içinde olmalıdır.
Eşlerin kendileri ve evlilikleri ile ilgili konularda birbirleri ile paylaşım içinde olmaları, alınacak kararlarda uzlaşabilmeleri ve birbirlerini duygu-düşüncelerini beklentilerini rahatlıkla konuşabilmeleri evlilik ilişkisinin sürdürülebilmesi açısından son derece önemlidir. Evlilikte karar alımında diğer eşin hiç söz hakkı olmadığı durumlarda ilişkinin olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdır.
*Evlilikte ilişkiler de boş vakitler yakınlaşmalar için değerlendirilmelidir.
Evliliklerde boş zaman etkinlikleri çok önemlidir. Bu etkinlikle eşler hem hoş vakit geçirip hem de birbirlerini daha yakından tanıyabilirler. Aynı zamanda bu yakından tanımalar eşleri duygusal olarak birbirlerine daha da yakınlaştırır ve sağlamlaştırır. Şu da yanlış anlaşılmamalıdır eşler her zaman beraber vakit geçirmek zorunda değillerdir. Aksine eşlerin bireysel vakit geçirmek için zamanlarının olması da oldukça önemlidir. Birbirlerine nefes alacak zamanlar bırakmaları ve kendilerine kendi zevkleri için zaman ayırmaları ilişkinin sağlığı için vazgeçilmezdir.
*Evlilikte ilişkiler de aşırı beklentiden uzak durmak gerekir.
Evliliklerde eşlerin birbirlerinden aşırı beklentiye girdiklerinde ilişkilerine zarar verebilirler. Özellikle de bir tarafın hep almayı isteyen dengesiz ilişkiler zamanla çok yıpratıcı süreçlere neden olabilir. Çiftlerin bu konulardaki iç görüsü son derece önemlidir.
*Evlilikte ilişkiler de eşit haklar önemlidir.
Evlilikte eşler eşit haklara sahip olmadığı ilişkilerde; kişilerarası dengeli ve insani değerler ortadan kalkar ve bu eşlerde bir süre sonra psikolojik veya psikiyatrik rahatsızlıkların ortaya çıkma olasılığı artmaktadır. Böylece sözel olarak duyuramadığı sesini farkında olmadan bedensel rahatsızlık olarak ortaya koyabilme durumu söz konusu olabilmektedir. İlişkilerin sağlıklı gitmesi için eşit haklara önem verilmelidir.
*Evlilikte ilişkide yeni ve geçmiş ailelerinden farklı bir aile kurulduğu unutulmamalıdır.
Evlilikte ilişkilerin şekillenmesi için çiftlerin yetiştiği aile yapıları da elbette önemlidir.Farklı ailede yetişmek eşlerin aile ilgili ilişki kurma şekillerini ve beklentilerini de farklılaştırır. Kişisel yetiştikleri ailenin ilişki biçimini ve örf adetlerini kendi yeni aile ilişkilerine yansır ve eşlerinden de yıllardır gördükleri gibi dönüşüm beklerler. Birde aileler yeni çiftte dışarıdan müdahale de bulunduklarında bu ilişkide güçlü sorunlara sebep olabilir.Örneğin evlendikten sonra bile oğlunun evine gidip onun eşyalarını düzeltmeye çalışan anneler, sürekli kendilerini artık unuttuğu konusunda sitem edip her gün kendisini aramasını ya da eve gitmeden önce her gün kendi yanlarına uğramasını isteyen anne-babalar bizim kültürümüze hiç de yabancı değildir. Ama art niyet taşımayan bu taleplerin kendi çocuklarının evlilik yaşantısına nasıl zarar verdiğini görmezler sadece kendi özlemlerinin farkındadırlar.
Sanırım bir çoğumuz mutlu olmak istiyoruzdur. İlişkilerince çözüm arıyor ve doğru çözümleri bulmakta zorluk çekiyorsanız çözüm için bize ulaşabilirsiniz.
Sevinç Karakaya
Mutlu Evliliğin İpuçları
EVLİLİKTE MUTLULUĞUN İPUÇLARI
Evliliği düşünen, hayal eden ve gerçekleştiren herkes; Mutlu ve sorunsuz bir evlilik ister. Ancak evlilik de başarılı bir ilişki göründüğü kadar kolay değildir. Karmaşık bir yapıya ve hassas dengelere dayalı olan kadın-erkek ilişkisinin başarısı için, bir takım basit ama önemli ”ipuçlarını’‘ uymak da yarar olabilir.
”Bir elmanın iki yarısı” deriz ya aslında evlilik yarısı bizde olan o elmanın, doğru yarısını bulmaktır. Evlilik nasıl ki o elmanın tamamlanması gibi bir bütünleşmedir,tamamlanmadır; Aynı zamanda evlilikle oluşturan aile kişilerin kendini güvende hissettikleri bir kurumdur. Evlilikte olmazsa olmazlar dendiğinde akla ilk ”Evlilikte Güven” gelir.
”EVLİLİKTE GÜVEN ”
Zannediyorum evlilikteki en büyük problemlerden biri güven eksikliğidir. Düşünün ki kişiler güvenmediği biriyle arkadaşlık, alışveriş yada her hangi bir paylaşım yapmazken; güvenmediği biriyle evlilik gibi ciddi bir birlikteliği oluşturamaz. Evlilik için tamamlanma bütünlenme duygusu gerekir. Kişi bu bütünlenme duygusunu ana rahmine ilk düştüğünde annesinde bulur. Annesiyle tamdır bütündür ve en önemlisi güvende olduğunu hisseder.. Fakat anne rahminden ayrılınca insan yeniden o kendini tam ve bütün hissettiği duygu arayışına girer. Diyebiliriz ki; Mutlu ve sağlıklı bir evlilik kişiye bütünlük tamlık verdiğinden, güven duygusunu tam manasıyla yeniden hissettirebilir. Fakat güven olmayan evlilik kişiyi hırçınlığa ve çaresizliğe götürür. Şunu demek mümkün aslında bir evlilikte ya kendinizi hırçın ve çaresizlik içinde bulursunuz yada huzurun ve mutluluğun size tarifini yaptırırken birlikteliğin içinde bulursunuz .
Evlilikler nasıl içinden çıkılmaz bir hale giriyor dersiniz?
”ÇOK MU KENDİMİZİ DİNLİYORUZ”
Aslında bizi rahatsız eden iki faktör vardır: Biri kendi iç sesimizdir yani kendimizi dinlemek. Diğeriyse başkalarının bizim hakkımızda söyledikleridir. Bunu evliliklere de uyarlayabiliriz.Bazen dışarıdan evliliğimiz hakkında ne söylendiğini gereğinden fazla dikkate alabildiğimiz gibi, Bazen de evliliğimiz de eşimiz hakkında iç sesimizi, ne hissettiğimizi çok fazla irdeleyebiliyoruz. Hatta eşimizin bize belki de öfke anında, sarf ettiği sözlere ve yaptıklarını kafamızı gereğinden çok fazla takabiliyoruz. Ve zamanla hem kendimizi, hem de eşimizi suçlamaya başlıyoruz.
Bir insanı mutlu eden de iki faktör vardır: Anlatmak ve anlaşılabilmek… Eğer evlilikte çatışma başlamışsa karı-koca ne dertlerini birbirlerine anlatabilirler ne de anlaşıldıklarını düşünebilirler. Bu nedenle kendimizi güvende hissetmeyiz. Yapılması gereken; çok fazla kendimizi dinleyip kendimize kulak vermek ya da düşüncelerinizi içinize hapsetmek yerine anlatabilmek ve de doğru bir şekilde anlaşılabilmek çok önemli.
Evliliğin yolunda gitmemesinin en önemli nedenlerini, biri de suçlayıcı tavır alma, küçümseme, saygısızlık, sürekli kendini savunma, iletişimsizlik ve saldırganlık halidir.
Mutlu bir evliliğin ip uçları nedir? Derseniz;
İŞTE MUTLU EVLİLİĞİN İPUÇLARI
* Evliliğinizi birikim hesabınız gibi düşünün. Bu hesaba ne kadar mutlu an yatırırsanız ilişkiniz de o kadar mutlu ve uzun ömürlü olur. Amacınız hesabınızı mutlulukla doldurmak olmalı.
* Sizi birbirinize ne ilgisiz hale getirdiyse nedenini bulun. Kıskançlıklar, hep bir arada olma, ilginin çocuklara kayması, maddi sorunlar, evlilik sorumluluklarının ağır gelmesi ve gerçekçi olmayan beklentiler çiftin birbirlerine olan ilgisini azaltabilir.
* Aklınızda bir Puzzle hayal edin. puzzlenin her bir parçasını; koşulsuz sevme, anlayış, hoşgörü, arkadaş olabilme, samimiyet, şefkat, emek, sabır ve fedakarlık olarak görün ve birleştirin. Puzzle tamamlandığında ortaya çıkan resim mutlu evliliğin bütününü size resmedecektir.
* Sevgiliyken, nişanlı iken yaptıklarınızı tekrarlayın. Çiftler her nedense evlenince, toplumun onlara yüklediği roller doğrultusunda, evlilik sürecin de kendilerine sevgililiği yakıştıramazlar. Böylece kısa süre önce sevgiliyken yaşadıkları güzel paylaşımları evliliklerine taşıyamazlar. Oysaki insanları değiştiren evlilik değil evliliğe bakış şekilleridir. Evlilikle birlikte nişanlıyken yaptıkları davranımlardan uzak duran çiftler zaman içerisinde hayatın onlara sunduğu monotonluğu yaşar ve sevgilerini, paylaşımlarını sorgulamaya başlarlar. Halbuki sevgiliyken yapılan küçük paylaşımların devam etmesi ilişkiyi ateşler. Kişilerin kendilerini daha iyi hissetmesi ve tutkularının devam ettiğini görmek kişileri birbirine bağlar. Eski tutku ve sevgilerinin devam ettiğini görmek ayrıca yeni paylaşımların artmasına da neden olur.
* Eşinizin bir konu hakkındaki fikirlerine ya da hayallerine değer verin. Katılmasanız dahi onun ortaya koyduğu fikirlere saygı duyu
n ve sonuna kadar dinleyin.
* Evliliğinizi monotonluktan kurtarmak için yenilikler yapın. Kaliteli zaman geçirmek için olanaklar yaratın. Ona beklenmedik küçük sürprizler yapın. Özel bir gün olmasa dahi ona küçük bir hediye alın. Birlikte vakit geçirmek için fırsat kollayın. Ortak zevklerinize uygun paylaşımlar oluşturun.
* İlgi çekmek için ilişkinize gizem katın, Her şeyi anlatarak değil karşılıklı birbirinizi daha iyi keşfetmenizi sağlayın .
* Kendinizi sevin ve beğenin. Kişisel bakımınıza önem verin.
* Eşinizi fark edin, ondaki değişimlere tepki verin . Onun saçın da bir değişikliği, zayıfladığını, işte yaşadığı bir olayı sizin için yaptığı küçücük de olsa özel bir şeyi görün ve takdir edin.
* Öfkelendiğinizde asla şiddet ve sonradan pişman olacağınız davranışlardan uzak durun. Mola verin, ortamı terk edin, duş alın ve uyuyun,dua edin. Müzik dinleyin. Kavganızın dozajının yükseldiği anda nefes alıp vererek gevşeyin. Çatışmalarınızı yıkıcı değil yapıcı olarak ele alın. Kişisel eleştiri değil davranışsal eleştiri yapın. Kendinizi onun yerine koyun ve empati yapın.
Daha Huzurlu ve Mutlu bir evlilik temennisiyle sevgiyle kalın…
Sevinç Karakaya
Sahi BOŞANMAYA Sebep Neydi?
Boşanma kelimesi ne kadar da itici geliyor değil mi ;
Mutlu bir evlilik hayal ederek girilen bir beraberlik yolun da; boşanmayla yol ayrımına gelmek ne büyük hayal kırıklığı. Bu itici kelime bazen çiftleri yanlış bir yere sürüklerken, bazen ise kişinin kendini bulması ve yeniden var olması için seçilmesi gereken tek yol haline gelebiliyor. Boşanma eylemini düşününce sebeplerin biraz daha derinine inmek lazım. Doğru soru şu olabilir mi? NEDEN EVLENDİM? Belki boşanma sebebi burada saklıdır. Ne dersiniz? Boşanma sebebine farklı bir açıdan bakalım. Boşanmayı düşünüyorsak, kötü giden bir evliliğimiz varsa, boşanmak için adım atanlardan biriysek yada evliliği yeni düşünüyorsak sebeplerimize bir de böyle bakalım.
Boşanmaya Götüren Evlilik Kararları?
Çok Aşığım; Aşık olan kişi, aşkın mantıklı ve makul bir çok açıklamasını bulabilir. Sormanız gereken soru, şu an ki heyecanınız evlilik denen uzun yol arkadaşlığında da, bu şekilde her şeyi göze alarak devam edip etmeyeceğidir. Size tavsiyem çok aşıksanız aşkınızı yaşayın ama sadece aşık olduğunuz için evlenmeyin. A.B.D ‘de yapılan bir araştırma da en uzun ömürlü aşkın bir kaç sene sürdüğü sonucuna varılmış. Yani bir süre sonra bitiyor. Bir bakın bakalım; o aşk yerini çok sevmeye, muhakkak yanında olmak istemeye, iyi anlaşmaya, arkadaşlığa bırakıyor mu? Aşıksanız evlenme kararı için aşkın bitmesini bekleyin.
Yalnızlıktan Sıkıldım; Yapınızda sıkılan bir insan gizliyse, yalnızlıktan sıkıldığınız gibi büyük bir ihtimalle bir gün birlikte olmaktan da sıkılacaksınız. Üstelik birliktelikten daha da çabuk sıkılacaksınız. Çünkü yalnızlık sonuçta sizin kontrolünüzde. Tek başına hayatınızdaki tüm kararları kendi başınıza alabilirsiniz. İstediğinizde bir yere gidebilir, istediğinizde televizyon da istediğiniz diziyi takip eder yada gönlünüzce yapmak istediğiniz herhangi bir şeyi yapabilirsiniz. Fakat bir birliktelik hiç bir zaman tamamen sizin kontrolünüzde değildir. Kaldı ki halinden sıkılan bir insansanız, biriyle yaşamaktan yalnızlıktan sıkıldığınız gibi hatta daha hızlı bir şekilde sıkılacaksınız. Ve tabi ki aynı evde yaşamaktan da sıkılacaksınız. Evlenmek için yalnızlıktan sıkılmak da iyi bir sebep değil.
Çocuk İstiyorum; Çatırdayan bir evliliği kurtarmanın en büyük yanlışı nedir? “Evliliği hayatta tutmak adına ÇOÇUK yapmak” Bu amaçla yapılan bir çocuk; aynı ölmüş birine makyaj yapmaya benzer; ne yaparsan yap canlı gibi de görünse ölmüştür o. Bir de en baştan çocuk sahibi olmak için bir evlilik yapıyorsan, işte burada çok ciddi bir yanlış var demektir. Ve bu yanlışın sonuçları en çok da maalesef o çok istediğin çocuğun hayatını mahvedeceği ise garanti gibidir.
Peki sıralama ne olmalı :
a-Çocuk istemek b-Evlenecek birini bulmak c-Evlenmek d-Çocuk Yapmak
Doğru cevap; b-c-a-d
Aile Baskısı; Yaşınız ilerledi, çevrenizde devamlı evlen baskıları var ya da bir süredir sevgiliniz var ve deşifre oldunuz. Artık hem ailenizin haberi var, hem de baskılar, gelenekler var diyelim. Bu durumda sadece daha fazla aile baskısı yaşamamak için, tam da emin olmadığınız halde sevgilinize de evliliği ima ediyorsunuz ve bir şekilde evliliği kabul ettiriyorsunuz. Oysa sevgililik sevgililik, evli olma durumu bambaşka bir şeydir, Ve gerçekten buna hazır olup tamamen sorumluluklarını üstüne almadan biriyle aynı evi, aynı hayatı paylaşma çok riskli ve kimse için zoraki alınacak bir karar olmamalıdır. Hele ki bu kararı biraz da erken yaşta vermişseniz, yaşınız ilerledikçe istekleriniz, beklentileriniz değişecektir. Olgunlaştıkça ne istediğinizi daha iyi bileceksiniz ve seçtiğiniz hayatla, istediğiniz, beklediğiniz hayat çok farklı olma olasılığı büyüktür. Sırf babanız, anneniz öyle istiyor diye, bir insanla mesela 50 sene aynı evde yaşama anlaşması yapmak, ne kadar bağlayıcı bir sözleşmedir bunu iyi düşünmek lazım.
Zor Dönemlerimden Çıkmamda Bana Yardımcı Oldu; Zor dönemden çıkarken size yardımcı olan kişilere dost, akraba yada Danışman/Terapist diyebilirsiniz. Bu özellikler, sonradan bir insanın sizin eşiniz olmasında yeterli şart ve yakınlık değildir. O zor dönem bittikten sonra sizinle evlenmek isteyen kişi ya da bunu ima eden kişi, zaten bu durumdan önce bunu kafasına koymuş demektir. Yani yardımı desteği size karşılıksız vermemiştir. Hadi iyi niyetli düşünmekten vazgeçmeyelim , desteği size karşılıksız olarak vermiş olsa bile bir insanın yardımsever, iyi ve kötü gün dostu olması onunla aynı evi ve en özel hayatınızı paylaşabileceğiniz anlamına gelmez. o iyi bir insandır; İşte o kadar …
Maddi Durumu İyi; Para hiçbir mutluluğun anahtarı değildir, olamaz. Bir insanla paylaşılacak mutluluk, sadece iyi bir otomobil ve restoranlar da yaşanıyorsa ona mutluluk denmez. Tüketim denir. Sizin ve kendisinin rahatça, düşünmeden tüketmenizi sağlayan kişiye de dense dense sponsor denir. Eş denemez.
Mutluluklar, iyi anlaşmak, birlikte bir şeylerden keyif almak; paranın gücüyle oluşturulabilecek şey değildir. Para sadece alternatifleri arttırır. Ama Olmayan bir şeyin yerine geçemez. Zaman zaman geçtiği düşündürecek kadar aldatıcı olabilir. Ama sonra ”Her şeyim var; ben niye mutlu değilim? ” diye düşündürür. Böyle düşünmemek için en baştan doğru düşünmek gerekir.
Artık Kendime Ait Bir Evim Olsun istiyorum; Baskıcı aileler de yetişen özellikle kızların hatta zaman zaman erkeklerin de, arzu ettikleri gibi yaşamalarına izin verilmez. Ve bu şekilde yetişen kişiler kendilerine ait bir dünyayı özgürce yaşamak isterler. Ve bu dünyayı kurmanın yolunun ”evlenmek ” olduğuna karar verirler. Kısıtlı ve kendi ailesinin yanın da mutsuz bir hayat yaşamak zor. Yine de ne olursa olsun kendinize ait bir hayata kavuşmanın yolu nikah masasından geçmez. Yani sadece bu düşünceyle evlenilmez. Unutmayın o hayatta yalnızca size ait olmayacak. Özgürlüğünüzün çok daha kısıtlı olduğu, özel hayatınızın çok daha az olduğu bir süreçtir, evlilik hayatı. Doğru insanla yapılmadığı sürece de kesinlikle baba evini aratır. Evliliği kendi evim olsun diye düşünenler bunu bir kez daha gözden geçirmeli.
Evliliği bu sebepten yapanlar hayatlarını belki bir kez daha gözden geçirip doğru soruya, doğru cevabı bulmaya çalışabilir. Henüz evliliğe adım atmayanların da bunları bir kez daha irdelemesinde fayda var derim.
Sevinç Karakaya
Psikoterapist / Aile ve Evlilik Danışmanı ve Cinsel Terapist