Eşinizle Sorunlarınızı Çözmek İçin 3 Basit Yol
Evliliklerdeki anlaşmazlıklar eşleri seçim yapmak zorunda bırakır. Anlaşmazlıkları çözme de ise her eş diğerinin üzerinde güç kurmaya çalışır. Fakat bu güç savaşlarında kim kimi yenerse yensin, eşler birbirine karşı olduğu zaman evliliklerinde sahip oldukları ortak güçlerini yitirirler. Sonuç olarak anlaşmazlıklar eşlerin birbirinin hayatını zenginleştirmesine değil, birbirlerini yaralamaya hizmet eder.
Mutlu ve sağlıklı bir evlilik için anlaşmazlıkları çözüme kavuşturmak şarttır. Eşler tartışmaya başlar başlamaz ara vermeli ve sorun çözme yöntemlerini kullanmalıdırlar. Peki nedir sorun çözme yöntemleri;
1- İyimser Bir Ruh Hali Takının; Kişiler iyimser bir ruha hali içinde olduğunda, anlaşmazlıklarda daha esnek bakıp, daha sağlıklı çözümler üretebiliyorlar. Eşler arası çelişki ne kadar fazla ise iki tarafında memnun kalacağı, ortak bir çözüm bulma olasılığı da o kadar azalıyor.
Eşler yorgun, aç yada sinirli iseler veya acele işleri varsa normal ruh hallerine göre anlaşamamaları daha yüksek ihtimaldir. Böyle bir ruh halindeyken konuşmayı deneseler bile çözümler yetersiz olacaktır. BU sebeple eşler ruh halleri düzeldiği zaman sorunlarına çözüm aramaya başlamalıdır. Peki bu iyimser ruh halini nasıl kazanabilirler?
İyimser Ruh Hali Nasıl Oluşur?
Bir evlilikte eşlerin iyi ruh hali içinde, olmalarının yolu birbirleri ile ”açık iletişim” içinde bulunmalarıdır. Açık iletişim eşler arasında samimi ve net bir anlaşmayı sağlar. Aralarında sanki yazılı olmayan gizli bir anlaşma var gibidir. Bu anlaşma sayesinde eşler, eşit ve özgürdür. Kadın erkek ayrı kişi olarak kendilerinin dışında bir dünya ile iletişim kurabilir. Birbirlerinin gelişimine katkı sağlayabilir ve her geçen gün aralarındaki sevgi, saygıyı güçlendirebilirler.
son zamanlarda çok rastladığım ”Kapalı iletişim” hakim olan evliliklerde ise; eşler birbiri ile devamlı birlikte olduklarında sorunlarını çözebileceğini düşünüyorlar. Oysa ki kapalı İletişimli bir evlilikte eşler birbirinin iç dünyasından bir haberlerdir. Karı koca içlerinden geldiği gibi değil beklentilere uygun şekilde rollerini oynarlar. Böyle bir evlilikte sorunlarına çözüm bulmak çok zordur. Bu evlilikler soğuktur, can sıkıntısı çoktur ve eşler git gide birbirinden uzaklaşırlar. Beraber fakat ayrı dünyalarda yaşarlar.
Bu problemin çözümü ve iyimser bir ruh halini kazanmanın yolu; Eşlerin birbirlerine bağlılık, canlılık ve dengeli faaliyetlerinin sayısını artırmaktan geçer. Eşler kesintiye uğramadan bir araya gelip kaliteli vakit geçirme zamanlarını düzenlemelidirler.
2- Kendinizi Ve İlişkinizi Konuşabileceğiniz Toplantılar Düzenleyin; Size sorsam… Sürtüşmeler yaşamadan sağlıklı bir ilişki kurmanın en kestirme yolu nedir? zamanla eşiniz ile aranızda oluşan mesafeyi ve birbirinize karşı kayıtsız kalmayı nasıl ortadan kaldırabilirsiniz? Çoğumuz kendi ilişkilerimize gelince tıkanıp kalıyoruz cevap veremiyoruz değil mi? şimdi bunun için size pratik bir çözüm öneriyorum. Sorularınızın cevabını bulacağınız, kendinizi ve ilişkinizi konuşup tartışabileceğiniz toplantılar düzenleyin.
Genelde benim sık sık eşlere tavsiye ettiğim, bu yöntemi biraz açalım… Eşinizle kendinize ait, çocuklar yada yakınlar olmadan, on iki saat hiç ayrılmadan ve uyumadan bir odada beraber bu zamanı geçireceksiniz. Dikkat dağıtan televizyon, telefon görüşmeleri de olmayacak. Hatta yemek yapmaya da zaman ayırmamak için en sağlıklı olan otel odasıdır tabi ki olmuyorsa ev ortamında şartlarınızı kendiniz ayarlayabilirsiniz. Birbirlerinize her şeyi söyleyebilmeli fakat fiziksel şiddet uygulanmamalıdır. Birlikte olmak şartıyla sessiz kalabilirsiniz. on iki saat boyunca her ikinizde kişisel olmak şartıyla, aranızdaki ilişkiden ve kendinizden konuşabilirsiniz. İşle ve çocuklarla alakalı konulara girilmeyecek. Sadece kendiniz üzerine yoğunlaşın.
Bütün kaçış yolları kapandığı zaman eşler birbiri ile sağlıklı iletişim kurabilir. Saatler geçtikçe birbirlerine iç dünyalarını açabilir. Evet size on iki saat uzun gelebilir fakat unutmayın evlilik bir ömür boyu süren beraberliktir.
İlk anda biraz çekingen ve acemlik çekebilirsiniz, fakat bir süre sonra bir müddet tartışır bir müddet barışırsınız. İnanın bu süreçte kendinizi birbirinize daha yakın hissedersiniz. Tartışmalardan, yemekten ve birbirinize yakınlaşmalardan sonra konuşmaya başlarsınız. Zaman bol olduğu ve kimse sizi rahatsız etmeyeceği için en derinde kalan duygularınızı birbirinizle paylaşmanızda mümkündür. Aslında eşler bu konuşmalar sonunda ”Birbirlerini kaybetmekten ne kadar çok korktuklarının” farkına varırlar. Birbirinizin neyden incindiğini, net bir şekilde görebilirsiniz. Belki ağlayabilir, birbirinize sarılabilirsiniz. Birbirinize iç dünyanızı açma cesaretini keşfettiğinizde daha önce paylaşamadığınız mutluluk ve mutsuzluk duygularınızdan da bahsetmenin keyfini yaşayabilirsiniz.
Bu uygulamayı iki ayda bir gerçekleştirmek ilişkinizi iyileştirmekte çok faydalı olacaktır. Hatta sadece sorunlu değil, normal giden evliliklerde de zaman zaman yapmanızı tavsiye ederim.
3- Evliliğinizi Değerlendirmek İçin Yardım Alın; Özellikle boşanmayı düşünen eşlerin, hayat boyu suçluluk ve pişmanlık duymamaları için doğru kararı verdiklerinden emin olmaları gerekir. Eşler evliliklerini değerlendirmek için yardım almalıdırlar.
Evliliklerinin sorunlarının çözmek isteyen eşler her zaman, şu sorunun cevabını aramalıdır. Acaba attığım her adım, söylediğim her söz, yaptığım her iş evliliğimi zenginleştiriyor mu? Bu sorunun cevabını sağlıklı bir şekilde bulabilmek için, kişi gururunu, egosunu bir kenara bırakmalı, bağışlama yolunu aramalı, bağışlama sunmalı ve kendi kusurlu yanlarının farkında olmalıdır. Ve bu her zaman kendi başımıza çözeceğimiz bir sorun değildir. Dışarıdan tarafsız bakan, size yol arkadaşlığı yapacak bir uzmanla çalışmak her zaman çok daha sağlıklıdır.
Leo Buscaglia’nın da ifade ettiği gibi, ”Boşanma, kavga, tartışma sorunlarınızı kesinlikle çözmez. Daha iyisi anlayışlı, sıcakkanlı ve esnek olmaktır.”
Eşler evliliğe gözleri açık gitmeli fakat evlilik süresince gözlerini yarı kapamalıdırlar. Birbirlerinin iyi özelliklerine ve her türlü şefkat, sevgi gösterilerine karşı gözlerini açmalı, kusurlarına ve tuhaflıklarına gözlerini yarı kapamalıdırlar. Ancak o zaman istediğimiz ömürlük bir beraberliği elde edebiliriz.
Sevinç Karakaya
DevamıEşler Arası Doğru İletişim Teknikleri Nelerdir?
Günümüz evliliklerinde yaşanan sorunlar listesinde, sıralamanın ilk sırasına tırmanmış bir sorunda iletişim problemleridir. Her ilişkide olduğu gibi evlilik ilişkisinde de, iletişim problemleri yaşamamak ve kendilerinizi mümkün olan en doğru şekilde ifade edebilmek için, öncelikle doğru ifadeler kurmaya ve doğru zamanda iletişim kurmaya özen göstermeniz gerekmektedir.
İletişim problemleri yaşayan çiftler için, birbirlerini sevmedikleri yada ayrı dünyaların insanları oldukları elbette iddia edilemez. Hatta çiftler çoğu zaman iyi anlaşmalarına ve pek çok ortak noktada buluşabiliyor olmalarına rağmen, iletişim ile alakalı belli başlı tekniklere dikkat etmemeleri nedeniyle ilişkilerini iletişim açısından çıkmaza sokabiliyorlar.
Eşler Arası Doğru İletişim Teknikleri Nelerdir?
1- İlgili Konudan Uzaklaşmadan Konuşmak;
İlişkinizde önce konuşmayı öğrenmelisiniz. Konuşmayı bilmiyor muyuz? diyebilirsiniz. İletişim için ”Doğru” konuşmak çok önemlidir. Aslına bakarsanız bir çok kişi için kendini doğru ifade etmek çok kolay bir durum değildir. Kendimizi, ifade etmek istediğiniz meselenizi, anlatmaya çalışırken konunun dağıldığını, uzadığını, amacından farklı yerlere gittiğini ve sorunun konuşmaya çalışırken daha da büyüdüğünü fark etmek hepimizin başına gelmiştir.
Konudan uzaklaşmamak adına, benim tavsiyem konuşmak istediğiniz konuyu önce kafanızda netleştirmek, daha sonra ifade etmektir. Bunun için uygulayacağınız bir yöntemde düşüncelerinizi, eşinize söylemek istediklerinizi yazmaktır. Yazmak sizin hem düşüncelerinizi netleştirmek hem de ne kadar tutarlı olduğunu görmeniz açısından harika bir yöntemdir ve sonrasında doğru zamanı bulup, eşinizle bunları paylaşabilirsiniz.
2- İletişimde Doğru Zaman Çok Önemlidir;
Bir çok çifttin yakındıkları ortak konu ise iletişim kurarken karşısındakinin kendisine karşılık vermemesidir. Mesela ”Onunla konuşmak istiyorum, ama o anda benimle iletişim kurmuyor.” gibi cümlelerle eşinin kendisine karşı iletişim yollarını kapattığını ifade bulduğu ilişkiler oldukça fazladır. Bu sorunun altında, aslında eşinizin sizinle iletişim kurmayı engellediğinden çok yanlış zamanlama problemi yatmaktadır. Eşinizin gergin ve sıkıntılı olduğu bir zamanda kendisi ile konuşmaya çalışmak, her iki tarafında daha huzursuz ve sıkıntılı olmasına neden olacaktır.
Bu gibi durumlarda birlikte karar almak önemlidir. Mutlaka konuşulması gereken, iletişimde sorun oluşturan durumları konuşmak için o anı değil; daha önceden aldığınız bir kararla ne zaman sorunun konuşulacağı birlikte belirlenmelisiniz. Unutulmamalıdır ki, kimse öfkeli ve gergin olduğunda güzel şeyler paylaşamaz ve sorun çözemez.
3- İletişimde Konuşmalarınız Kısa Ve Net Olmalıdır;
Eşiniz size bir şeyler anlatırken sorularına seri cevap vermek yerine, karşısındakinin ne söylediğini anladığını ve cevaplardan tatmin olunduğunun gözleriyle belli etmelidir. Özellikle erkek ve kadın farklılıkları da göz önünde bulundurularak , eşinize bir konu üzerinde anlatmak istediklerinizi mümkün olduğunca kısa tutulmalısınız. Bu durum, az kelime ile konuşulması anlamına elbette gelmiyor. Ancak cümleleri uzatmak, konunun dağılmasına ve ayrıntıya girilerek, eşinizin ”Yine her şey karışacak ve ben haklılığımı nasıl olsa anlatamayacağım.” düşüncesine kapılmasını sağlar ve konuşmadan uzaklaşmasına neden olur. Siz de çok çaba gösterip, her şeyi ayrıntılı anlattığınızı düşünürken, çok ciddi bir hata yapmış olacaksınız. Bu nedenle, bu gibi tutumlardan kaçınılmalı ve konuşma anlatabileceğiniz en kısa sürede sonlandırmalısınız.
4- Anlattıklarınızın Sorumluluklarını Alın;
Evliliklerde rastladığımız en önemli iletişim problemlerinden biride, kendi fikrinin üçüncü şahıslar tarafından da desteklendiğini belirtme çabasıdır. Eşlerin iletişim kurarken, bir tarafın olay ve kendisi hakkında açıklama yaparken ”Zaten bu durumu arkadaşım da onaylamıyor, annem de benim haklı olduğumu söyledi.” gibi eşlerin kendilerinin dışındaki insanların yorumlarını ilişkiye dâhil etmek, karşınızdaki kişinin konuşanı hiç dinlememesine ve konuşmadan uzaklaşmasına sebep olacaktır.
Eşler arası iletişimde, sadece iki kişinin karşılıklı konuştuğu bir diyalog ortamı kurulmalıdır. Bu yüzden hangi konuda konuşuyorsanız, konuşmanızın sorumluluğunu üstüne almalı ve sadece kendi inandığınız düşünceleri kendiniz arkasında durarak eşinize iletmelisiniz. İlişki kurmak, iletişim içinde olmak ve ilişkiyi doğru bir şekilde devam ettirmek emek ister. İyi bir ilişki ancak bu emekle mümkün olabilir.
Sevinç Karakaya
DevamıEvlilik Öncesi Koçluk
Evlilik, hayatımızda aldığımız ve yaşamımızda dönüm noktası oluşturacak en önemli kararlarımızdandır. ”Evlilik öncesi koçluk” kişilerin birbirlerini daha iyi tanımalarına, evlilik ile ilgili gerçekçi beklentileri oluşturabilmeleri için birbirleriyle etkili iletişim kurabilmenin yollarını keşfetmelerine ve olası sorunlarla nasıl baş edebileceklerini bilmelerine ve de evliliğe iyi bir başlangıç yapabilmelerini sağlamaktır.
Evlilik kararı almadan önce tarafların birbirlerini tanıması, bilmesi, araştırması, mümkünse büyüklere de danışması elbette önemlidir. Fakat bununla birlikte, ”evlilik öncesi koçluk” alarak, size bir yakınızın gözü ile değil de, sizi yönlendirmeden, yargılamadan, sadece konuştuklarınızı değil, satır aralarınızı dahi dinleyen, kendi doğrularınızı kendiniz bulmanızda destek olan, size yol arkadaşlığı yapacak, bu konudaki uzman bir Koç’ dan danışmanlık alınması, sağlıklı kararlar adına önemlidir.
Evliliğe Hazırlık Aşamasında Koçluk ;
Günümüzde hepimizin farkında olduğu gibi, boşanma oranları her geçen gün artmaktadır. Fakat etkileyici bir diğer gerçek ise; evlenmeye hazırlanan çiftlerde de ilişkiyi bitirme oranları giderek artmaktadır. Birlikteliklerin evlilik ile sonuçlanmamasının en temel nedenleri, iletişim problemleri ve gerçekçi olmayan beklentilerdir. Kişiler evlenme kararı aldıktan sonra kendilerini çok mutlu hissedeceklerini düşünüyorlar ancak durum hiç de böyle olmuyor. Evlilik ile ilgili deneyime, bilgiye sahip olmadıkları ve çevrelerindeki kişiler tarafından evliliğin zor yönleri daha fazla vurgulandığı için, yoğun bir baskı hissediyorlar. Bu durumun üstesinden gelemeyen kişiler, evlenme kararından vazgeçebiliyorlar. Evliliğin emek isteyen bir ilişki olduğu herkes tarafından kabul edilir ancak bu çaba evlenmeden önce başlamalıdır. Evliliğin sağlam temeller üzerine kurulması, ilerleyen dönemler için çok büyük önem taşır. Bu nedenle ”Evlilik öncesi koçluk” giderek yaygınlaşmaktadır.
Evlenmeden önce Koçluk Size Ne Katar;
Hayatınızda yeni bir dönem başlatacak olan, evlilik kararını almak hiç de kolay değildir. Maddi ve manevi sorumluluklar, ömür boyu bağlılık, özgürlüklerin kısıtlanması ve daha birçok neden kafanızı karıştırmaya yeter de artar. Bu yüzden kesin kararınızı vermeden önce, kendinizi, evlenmeyi düşündüğünüz kişiyi, evliliği ve beklentilerinizi gerçekçi bir biçimde değerlendirmenizi sağlayacak ”Evlilik öncesi koçluk” programına katılmanız çok yararlı olacaktır.
Evlilik kararı almaya çalışırken kendinizi baskı altında hissedebilir ve hatta oldukça stresli günler yaşayabilirsiniz. ”Evlilik öncesi koçluk”, hissettiğiniz karmaşanın çözümlenmesine katkı sağlayacaktır.
”Evlilik öncesi koçluk” Evleneceğiniz Kişi İle Sizi Yüzleştirir
İlişkinin başladığı ilk an ve ilk günler, daha sonra yaşanacak ilişkinin tarzını belirlemede adeta mucizevi bir yol göstericidir. Sorunlar çıktığında, ”zaten ilk tanıştığımızda onun bu yönünü görmüştüm, ama geçer ya da değişir diye düşündüm, önemsemedim” denilir. Oysa roller ilk anlarda belli olur. Bu nedenle ilk tanışma anınızı ve gözlemlerinizi düşünün. Sizi neler etkilemiş, neler hoşunuza gitmiş, neler gitmemişti? Bunları belirlemeniz size ilişkide yol gösterir. Bu yol haritası ortaya çıkarken sizin kişiliğiniz ve sevgiliniz ile ilgili bazı özellikleri fark edersiniz.
İlişkiniz ne kadar süredir devam ediyor? Onun nelerden hoşlandığını ya da en çok neye kızdığını bildiğinizden emin misiniz? İlişkinizin süresinin evlenmek için yeterli olup olmadığı kesinlikle sizin kişisel kararınıza bağlıdır. Bu nedenle sizin için neyin doğru olduğuna sadece kendiniz karar verebilirsiniz. Evliliğiniz boyunca birbiriniz hakkında her gün yeni şeyler keşfetmek size eğlenceli gelebilir, ancak evlenmeden önce evleneceğiniz kişiyle ilgili ne kadar çok şey bilirseniz, evlendikten sonra katlanamayacağınız davranışlarla karşılaşma riskini o kadar azaltmış olursunuz. ”Evlilik öncesi koçluk” almanız sizin bu bilgilere objektif bakmanızı sağlayacaktır.
”Evlilik öncesi koçluk” Sizi Yaşanması Olası Olan, Sorunlara Sizi Hazırlar;
Evliliklerde eşler arasında farklılıklar ve sorunlar yaşanması kaçınılmazdır ancak birliktelikleri yürüten özellik, esnekliktir. İşte bu esnekliği gösterebilmek için ”farkında olmak” zorundasınız. Kendinizin ve partnerinizin iyi ve kötü yanlarının farkında olmanız sağlıklı bir birliktelik kurabilmeniz için gereklidir. Bu farkındalığı kazanmak da ancak profesyonel bir ”üçüncü göz” ün yardımıyla mümkün.
Bir insanın beş özelliği çok hoşunuza gidiyor, ama üç özelliğini sevmiyorsunuz. Peki bu yüzden sevdiğiniz kişiyi bırakacak mısınız? Amaç sizi rahatsız edebilecek o üç özelliğe karşı hazırlıklı olmanız. Çeşitli konularda ters düşmeniz mutlaka sorunlar yaşanacak anlamına gelmez. Ancak bu ters düşmeler ileride ayağınıza takılabilir. ”Evlilik öncesi koçluk” seanslarında, ileride ilişkide patlak verebilecek bir kriz anında yapılması gerekenler üzerinde durulur.
”Evlilik öncesi koçluk” Nasıl bir evlilik istediğinize dair Eş adayınız ile aynı fikirde misiniz?
Sizin ve evleneceğiniz kişinin evlilikten ve hayattan beklentileriniz ne kadar uyumlu? Her ne kadar farklı olan bazı beklentileriniz üzerinde anlaşma ümidiniz olsa da hepsi için aynı şeyi söylemek imkansız. Birbirinizin beklentilerine hepsine olmasa da en azından bir kısmına- cevap verebileceğinizden emin olmalısınız.
Evlenmeden önceki ilişkiniz evliliğinizin gidişatına dair ipucu verse de, bazı noktaların karanlıkta kaldığı da bir gerçektir. Bu noktaları açığa çıkarmak ve evliliğinizi mutlu bir şekilde devam ettirmenizi sağlayacak becerileri kazanmak ”Evlilik öncesi koçluk” ile mümkündür. Unutmayın ki evlenmek size mutluluk, romantizm ya da güven getirmeyecek, bunu başarmak için sizin ve eşinizin gayreti gerekecektir.
Evlilik kararı verilirken nelere dikkat edilmelidir?
Evlilik kararı verirken öncelikle bireyler kendilerine ”evliliğe hazır mıyım?”, ”bu kişi benim için doğru kişi mi?” sorularını sormalıdır.
Bu önemli karar verilirken mantık kesinlikle devre dışı bırakılmamalıdır. Aşkın ya da sevginin tüm sorunlarını aşmaya tek başına yeterli olmadığı bilinmelidir. Bireyler evlenmeyi düşündükleri kişiyi sadece içinde bulunduğu dönemdeki rolü ile değil farklı rolleri de (anne olma, baba olma, koca olma, ev hanımı olma vb.) göz önünde bulundurarak değerlendirmelidir. Birey, eş olarak düşündüğü kişiyi değişik rolleri ile değerlendirirken kafasındaki soru işaretlerini mutlaka paylaşmalıdır.
Bireyin eşini değerlendirmesi kadar kendisini de evlilik yaşantısındaki roller ve sorumluluklar açısından değerlendirmesi önemlidir. Yeni bir aile kurmanın sorumluluğu, eş olmanın ve ebeveyn olmanın sorumluğu düşünülerek evliliğe adım atılmalıdır.
Çiftlerin kendilerini, eşlerini ve evliliği gerçekçi olarak tanımaları, ileride uyumlu bir evlilik yaşantısına sahip olmalarının birinci koşuludur. Kendi problemlerini fark edememiş, çözümleyememiş bir kişinin evleneceği kişiyi de sağlıklı olarak değerlendirmesi ve tanıması mümkün olamaz. Evlilik ile ilgili gerçek dışı ve aşırı iyimser beklentileri olan bireyler evliliğin gerçekleri ile karşılaştıkları zaman kaçınılmaz olarak hayal kırıklığı yaşayacaklardır.
DİKKAT! Evlilik öncesi sunulan vaatler aldatıcı olabilir
Evlenmeyi planlayan çiftlerin birbirlerini tanıdıkları kabul edilir ancak bununla birlikte şunu da unutmamak gerekir ki, evlilik öncesi karşı tarafı ”gerçekten” tanımak çok da kolay değildir. Özellikle tanıştıktan kısa süre sonra evliliğin gündeme geldiği ilişkilerde, tarafların birbirlerine genel anlamda ne kadar dürüst oldukları öncelikle irdelenmesi gereken konudur. İnsanların kendilerini olduklarından daha iyi gösterme çabası içinde oldukları bilinmelidir. Olumlu benlik sunumu adı verilen bu durum az ya da çok herkeste görülür. Bazıları yeni tanıştıkları kişiye kendilerini olduklarından daha iyi gösterebilmek için olumsuz özelliklerini gizler, olumlu yönlerini abartır, gerçek olmayan vaatlerde bulunur, hatta yalana başvurabilir. Çiftler arasında bir güven problemi varsa, geleceğe yönelik vaatlere inanılması doğru olmaz. Ayrıca partnerine güvenen bir kişinin bile yapılan vaatlerin gerçekçilik düzeyini değerlendirmesi, ne denli gerçekleşebilir olduğu ve gerçekleşmemesi durumunda bunun evliliğe ne şekilde yansıyacağını düşünmesi gerekir. Durum ne olursa olsun verilen sözlerin tutulamama ihtimali her zaman vardır. Bu ihtimal düşünülmeli, gelecekte hayal kırıklığı ve pişmanlık yaşanmaması için bu durumun kabul edilip, edilemeyeceği önceden değerlendirilmelidir.
Evlilik Öncesi Sıkıntılar Artarak Devam Eder;
Evlilik ”Olmazsa ayrılırım”, ”Evlenince Değişir”, ”Bundan da ne olacak” gibi düşüncelerle başlanamayacak kadar ciddi bir müessesedir. Ayrıca Kafanızda ”Acaba doğru kişi mi?” soruları var ise, çevrem, ailem ne der diye, emin olmadan atılacak bir adım değildir.
Evlilik kararını vermeden önce kendi ilişkilerimizi iyi değerlendirip, iletişim kurma ile ilgili problemlerimiz varsa bunları çözümlemeden evlilik yolunda adım atmamalıyız. Evlilik öncesi yaşadığımız sıkıntılar evlilik sonrası yerini daha başka sorunlarla birlikte işin içinden çıkılması zor durumlara sokabilir.
Bu nedenle evlilik öncesindeki süreçte bilinçli bir şekilde hazırlanmamız gerekmektedir. Hem kendimiz hem de karşımızdaki kişiyle ilgili gerçekçi düşünmemiz gereken süreci çok iyi değerlendirmemiz gerekir.
Evlilik Öncesi Koçluk Size Ne Katar;
* Evlilik kararı vermeden önce hazır olup olmadığımızdan emin olursunuz,
* Evliliğe kendinizi nasıl hazır hissedersiniz? çözüm bulursunuz,
*Evlilik öncesi kendimizi ve Eş adayınızı daha iyi tanıyabilirsiniz. Böylece kendinizi iyi değerlendirebilir ve açıkça ifade edebilirsiniz,
* Sorun olacağını düşündüğümüz yönleri konuşabilirsiniz.
* Evlilikten gerçekçi anlamda ne gibi beklentilerimiz olmalı, net bir şekilde belirlersiniz.
*Yine karşı tarafın sizden ne beklediğinden ve bu beklentisine karşılık verebileceğinizden emin olursunuz.
* Doğru kişi mi? Sorusunu netleştirmede,
*Krizleri, sorunları çözebilecek altyapı, sağduyu ve soğukkanlı yaklaşımları nasıl geliştirebiliriz?
Evliliğe hazırlık aşamasında kişilere verilen ”Evlilik öncesi koçluk” hizmeti evliliklerinin sağlam temellere oturtularak gerçekleşmesinde çok önemli bir yer tutmaktadır.
Sevinç Karakaya
DevamıMutsuz Evliliklerin 6 Nedeni
Bin bir mutluluk hayaliyle başlayan evlilikler, zaman içinde mutsuzluklarla gölgelenebiliyor. Oysaki planlarınızın içinde yoktu mutsuz olmak, sizin evliliğiniz farklı olacaktı hiç kimseninkine benzemeyecekti. ne oldu da evliliğiniz planladığı gitmedi dersiniz? Hiçbir zaman bitmeyeceğini düşündüğünüz aşkınıza ne oldu da bitiverdi?
Gotman’nın dediği gibi; ”Tartışmanın varlığı değil, tartışmanın niteliği boşanmaları belirlemede önemlidir.”
Büyüklerimizin den duyduğumuz doğrudur; tartışmalar bir evliliğin tuzu biberidir. Fakat tartışmaların niteliği yani tartışma konusundan uzaklaşıp sorunu çözmek yerine karşılıklı haklı çıkma ve kişisel saldırılara yerini bırakanca artık evlilikler ciddi zararlar vermeye başlamaktadır. Bugün tartışmalar sırasında dikkat edilmesi gereken 6 maddeden söz edeceğiz.
1- Tartışmaya Yıkıcı Sözlerle Başlamak; Tartışmaları yıkıcı hale getiren, tartışmayı sert sözlerle, yapıcı değil yıkıcı sözlerle başlatmaktır. Yarım saat süren bir tartışmanın ilk beş dakikasını dinlediğinizde %95 nasıl biteceğini belirleye bilirsiniz. Diyebilirim ki en doğru olan karşınızda hayatı paylaştığını bir zamanlar severek hayatınızı birleştirdiğiniz kişinin olduğunu unutmamak ve yumuşak yapıcı cümleler tercih etmektir.
2- Tartışmalarda uzak durulamayan 4 hareket; Tartışmanın içinde şu dört yapılmaması gereken hareket yapılıyorsa, Kişilerin kendini tekrar gözden geçirmesini tavsiye ederim. Çünkü tartışmada ciddi yanlışlar var demektir.
”1.Eleştiri, 2.Küçümseme, 3.Savunmaya Geçme, 4.Duvar Örme”
Eleştirme: Eleştirme şikâyetten farklı bir durumdur. Şikâyet, belli bir durumdan rahatsızlığı dile getirirken eleştiri daha genellenmiştir ve eşin kişiliği ile ilgili negatif sözler içerir. Örneğin; ”Eve geldiğimde bana günümün nasıl geçtiğini sormadığında kendimi önemsenmemiş hissediyorum” demekle ”Bir kere de eve geldiğinde bana nasılsın diye sorsan, çocuk bile nasılsın diye sormayı bilir, sende insanlık da ölmüş.” demek farklı etki yaratacaktır. Ama biz ikinci örnekteki gibi konuşmaları daha çok severiz, çünkü daha etkili olacağını düşünürüz değil mi? Hâlbuki bu tarz konuşmalar karşı tarafta savunma mekanizmalarını harekete geçireceği için genellikle işe yaramaz, boşuna konuşuruz. Sonra da rahatsızlığımı dile getiriyorum ama hiç anlamıyor diye yine karşımızdakini suçlarız.
Küçümseme: Eleştirinin bir adım daha ileri gitmesidir, karşımızdaki kişiye ad takma, göz devirme, alay etme, iğneleme ve saldırganca espriler yapmayı içerir. Bu dört hareket içinde en zararlı olanıdır. Çünkü tiksinmeyi içerir ve çözüm yerine daha çok çatışma getirir. Hatta yapılan bir araştırmada küçümsemeye maruz kalan eşlerin diğerlerine oranla daha çok nezle ve soğuk algınlığına yakalandığı görülmüştür.
Savunmaya geçme: Küçümsemeye karşılık savunmaya geçmek doğal bir tepkidir, fakat yine de karşı tarafa ”sorun bende değil, sende” mesajını verdiği için çözüm getiren bir yaklaşım değildir.
Duvar Örme: İlk üç hareket devreye girdikten bir süre sonra eşlerden biri (genellikle erkekler) kendini geri çeker. Başka yöne bakar ama dinlediğine dair baş sallar, göz temasından kaçınır, gazeteyi veya kumandayı eline alır. Kısaca sessiz kalır ve duyduklarını umursamıyormuş gibi davranır. Artık ona ulaşamazsınız, adeta görünmez bir duvar örmüştür.
3- Tartışmada Taşma Noktasına Gelme; Bir yanlış daha kişilerin ”Taşma” noktasına gelmiş olmalarıdır. Sel baskını gibi taşar. Çünkü tartışma sırasında sürekli eleştirilen kişi kapana kısılmış gibi hissetmektedir, kendisini korumak için sıkça duvar örmeyi kullanmıştır, fakat artık örülen duvarlar biriken suları tutamaz ve taşma meydana gelir. ”Mutsuz evliliklerde bu üç madde genellikle bir arada görülürler.”
4- Sağlıklı Düşünme Yetisini Kaybetme; Taşmanın gerçekleşmesinden sonra artık kişinin beden dili tepki vermeye başlar. Kalp atışı hemen hemen 2 katına çıkar, terleme olur, yoğun adrenalin salgılanır ve tansiyon yükselir. Taşma olunca bilgi işleme becerisi azalır, kısaca eşin ne dediğini anlamak güçleşir, savaş ya da kaç tepkisi oluşur. Problem çözme becerisi ortadan kalkar, kişinin tek yapabileceği ya savaşmak ya da kaçmak olacaktır. Ve maalesef mutsuz evliliklerde, olayın yatışması için karşılıklı zaman tanımaktansa savaşma tercih edilen durumdur.
5- Birbirine Nefes Alacak Vakit Bırakmamak; Sonuca ulaşmayan onarma çabalarıdır. Gerilimi azaltmak ve taşmayı engellemek için eşlerden birisinin çabalamasıdır. Örneğin; ”Bekle biraz sakinleşeyim” veya ”Ara verelim” gibi sözler işe yarayabilir. Genellikle ilişkideki pozitif taraf ağır basıyorsa bu çabalar başarılı olabilir. Fakat eğer ilişkide olumsuz başlangıç, 4 uzak durulması gereken hareket ve taşma sıkça yaşanıyorsa genellikle bu çabalar fark edilmez ve başarısız olur. Yapılması gereken ise nefes alacak zaman tanımaktır.
6- Kötü Anıları Tekrar Tekrar Gündeme Getirmek; Kötü anıları fazla hatırlamak, yeniden kaleme almaktır. Şöyle düşünün yaranız var ve kabuk bağlamaya başlıyor ve siz çekip koparıyorsunuz yara yine kanıyor, aslında biraz zamana bıraksanız kabuk kendiliğinden zaten düzecek fakat siz kabuğu kaldırdıkça daha derin ve kalıcı yara olma ihtimali daha fazladır. İyi anılar, ilişkinin başlangıcında yaşanan güzel ve yoğun duygular ise genellikle önemsizleştikleri için veya artık acı verdiği için unutulurlar. İyi anıları hatırlamak için ; bir defter tutup her gün sizi mutlu edecek şeyleri not alabilirsiniz. Geçmişle alakalı ise hafızanızı zorlayıp hatırladığınız iyi anıları tazeleyebilirsiniz.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Yarıyıl Tatilinde Çocuğunuzla Sağlıklı İletişim
YARIYIL TATİLİNDE ÇOCUĞUNUZLA
SAĞLIKLI İLETİŞİM
Bir yarı yıl tatili daha geldi. Karnesini alan çocukların büyük çoğunluğu, sanki bir bayram havasıyla evlerinin yolunu tutarken, bazıları da minicik yüreklerinde ”Ne diyeceğim?”, ”Çok kızarlar mı?”, ”Acaba beni bu karneyle sevmezler mi?”, hatta ”Hiç eve gitmesem mi?” düşünceler sıralanmış evlerine doğru bir adım öne iki adım geri ilerliyorlar. İşte iki durum için de ailenin duruşu çok önemlidir. İyi ve taktirlik karneyi gereği kadar onurlandırıp, abartıya kaçmamak ve kırıkları olan karneye ise dünyanın sonu gibi, davranmayıp dengeli bir şekilde kırıkların altında ki, asıl sebeplere inebilmelidir. Yani diyebilirim ki; ”Karneyi alana kadar çocuklar sınav verdi, fakat ikinci yarı yıl için de anne-baba bu 15 gün boyunca sınav verecek.” Evet yarı yıl tatilinde karnelere vereceğimiz, tepkilerden, bu zamanı nasıl geçirilmesi gerektiğine kadar hassas bir süreç anne babayı bekliyor.
Çocuğun Başarısında Anne Baba Rolü
Okul biter, tatil başlar. Tabi ki tatilde çocuğumuza, gerekli dinlenme zamanları verdikten sonra, tatili tamamen yatarak geçirmesi de çok uygun bir hareket olmaz. Burada anne-baba çocuğuyla beraber, bir planlama yapıp, karnede geri kaldığı düşünülen derslere, çalışmasında çocuğuna destek verebilir. Fakat sorun bazen anne babanın kendini fazlaca kaptırması sonucu, çocuğa dinleneceği ve eğleneceği zaman tanımamalarıdır. Maalesef bazı anne babalar tatili bir hırs savaşına çevirebiliyor. Adeta tatili sadece çocuğunun, okul başarısını artırabilecek fırsat olduğunu düşünüp, ”oğlum yada kızım tatili ders çalışarak geçireceksin” gibi yanlış bir tutuma girebiliyorlar. Yada tam tersi karnesi iyi gelen çocuğu tamamen kendi haline bırakabiliyorlar.Tatilinin bilgisayar oyunları başında geçirmesine seyirci kalıyorlar. Elbette yapılacak tatil programı da eğlence ve ders çalışma zamanları dengeli bir şekilde dağıtılmalıdır.
Tabi aynı zaman da anne-babanın unutmaması gereken; ”Karne her ne kadar çocuğa ait olsa da çocuğunuz o karneyi tek başına elbette almadı.” Anne babanın bu karnede çok önemli rolü vardır. Anne-baba öz eleştiri yapmalıdır. Sonuç olarak o karne eve gelene kadar koca bir dönem geçti. Anne -babanın kendine sorması gereken; ”Dönem boyunca çocuğumun dersleriyle ilgilendim mi?”, ”Çocuğunun eksiklerini tespit etmeye çalıştım mı?”, ”Veli toplantılarına düzenli katılıp; okulda bir problem var mı, her şey yolunda gidiyor mu, kontrol ettim mi?” Bu soruları kendinize sormalısınız, sonrasında tekrarlamak gerekirse; ”Karneyi alana kadar çocuklar sınav verdi, fakat ikinci yarı yıl için de anne-baba bu 15 gün boyunca sınav verecek.”
Ailem Beni Her Şeye Rağmen Seviyor
Çocuklarınız her şeyden önemlisi karnesinin notu her ne olursa, olsun sizin tarafınızdan koşulsuz sevileceklerini hissetmelidirler. Anne babanın görevi, eğitim hayatı boyunca çocuğuna destek vermek başarı yada başarısızlığında olumlu yol izleyebilmektir. Çocuk; ”Başarılı olursam annem, babam beni sever, başarısız olursam ailemin yanında hiç bir değerim yok”, diye düşünmemelidir. Bunun yerine ”Annem babam beni her şeye rağmen her halimle sever”, diye düşünmelidir. Anne-baba çocuğa bu hissi verirken bir yandan da düşük dersleri varsa bunları nasıl halledebilecekleri üzerinde çocuğuyla konuşmayı denemelidir. Bu şekilde sevildiği hissi verilirken, bir taraftan da çocuğunuzun öz-güveninin gelişmesini sağlayabilirsiniz. Özgüvenin gelişimi ise başarılı olma olasılığını çok ciddi etkileyecektir. Bunun tam tersi olur ve ” Okulda başarısızsa hayatta da başarısızdır” etiketini çocuğuna yapıştırırsa, öz-güveni düşük, ders çalışmak istemeyen, ”Zaten başaramayacağım”, düşüncesiyle başarısızlığı daha baştan kabul eden bir çocuğa dönüşür.
Anne baba olarak çocuğunuzu, önce sizin çocuğunuz olduğu için koşulsuz sevdiğinizi gösterin. Sevginizin koşulunun başarısı olmadığı, izlenimini vermelisiniz. Belki de bu yarı yıl tatilin de; Okul konusunu bir kenara bırakmalı, çocuğunuzun yeteneklerini ve becerilerini ön plana çıkararak onunla gurur duyduğunuz gösterebilirsiniz. Çocuğunuzun bir yeteneğini keşfetmediyseniz, yeteneklerini keşfetmek için, çeşitli hobi kurslarına gönderebilirsiniz. Bu hem çocuğun sosyalleşmesine, hem de öz güvenini yükselmesine yardımcı olacaktır.
Çocuğumla Sağlıklı İletişim
Aslında anlattıklarımızdan sonra nasıl davranmak gerektiği net, ama tekrarlamak gerekirse; Aslında karneyi anne babalar alır. Çocuğunuz karnesi kötüyse çocuğunuzu korkutmayın. Zaten utanarak karnesini size getiren çocuğu, birde siz aşağılarsanız, başarısızlığı kabullenir ve derslerini düzeltmek için hiçbir çaba harcamaz. Bu nedenle çocuğunuz karnesini getirdiğinde ders notları düşükte olsa, çocuğunuza sevgiyle sarılın, öpün ve ne olursa olsun sizin küçük kızınız, biricik oğlunuz olduğunu hissettirin. Notları düşük olduğu dersleri gülümsemeyle anlatın ve ”artık ikinci dönem biraz daha fazla çalışarak düzeltirsin” diyerek moral vermelisiniz. ” Ben sana güveniyorum”, ”İkinci dönem daha güzel olacak, daha başarılı olacaksın” gibi sözlerle yüreklendirip ve inandığınızı gösterebilirsiniz. Eğer özel desteğe ihtiyacı varsa tatil süresince fazla sıkmadan, bir özel öğretmenden destek alabilirsiniz.
Çocuk dinlendikten sonra uygun bir zaman dilimde geride kaldığı ders konuları tekrarlaması noktasında bir program hazırlana bilir. Fakat çocuk sıkıldığında ısrar edilmemeli, başka zamana devam edilmeli ve olabildiğince eğlenerek konuları öğretmeye gayret edilmeli.
Bu arada bırakın çocuklar gönüllerince eğlensinler, dinlensinler. Okulla gittiği günlerde yapamadıklarını ne varsa yapsınlar: Mesela uykusu gelene kadar TV izleyebilirler, yorulana kadar bilgisayar oyunlarında vakit geçirebilirler, arkadaşında istediği kadar oynayabilirler, geç yatmak, geç kalmak çocuğa tatilde olduğunu hissettirir. İnanın okulu, dersleri on beş gün gibi kısa bir süre için unutması okulu özlemesine sebep olacaktır. Bunun yanında beraber hafta sonları, akşamları gezmeye gidebilirsiniz. Müzeleri gezebilirsiniz. Çocukların yaşayarak öğrenmesi en sağlıklı öğrenme şeklidir. Okulda yeterince kitap okuyor, ödev yapıyorlar. Tatilde kitap oku, şu alıştırma kitabını çöz gibi çocuğunuzun yapması gereken şeylere siz karar vermeyin. Yoğun programdan sonra çocuğunuzun bu tatili hak ettiğini unutmayın. Çocuklar tatilin tadını çıkarmalı. Ailesiyle, akrabalarıyla, arkadaşlarıyla, kimle isterlerse onlarla zaman geçirmeli.
Anne-Baba olarak çocuğunuz ile her dönem ilgili olun ve okuldaki başarısını sevginizin, ilginizin ölçütü olarak görmesine izin vermeyin. Okul hayatında ki başarısını çocuğun kişiliği ve hayat başarısı gibi görerek, çocuğa okul başarısı için sürekli baskı uygulamayın. İlgili bir anne baba olursanız yarıyıl tatilinde çocuğunuza ders çalış diye baskı uygulamanıza gerek kalmayacak ve çocuklar tatilin tadını çıkaracaktır. Ve yeni yarı yıla bomba gibi başlayacaklardır.
Bütün Çocuklarına ve ailelerine güzel, mutlu, sağlıklı ve bol eğlenceli; Yarıyıl tatili dilerim .Sevgiyle Kalın…