İlişkilerde Duygusal Şiddete Dur De!
İLİŞKİLERDE DUYGUSAL
ŞİDDETE DUR DE!
İyi ve doğru kişiyle olan, bir ilişki insanın hayatına mutluluk, neşe, huzur, dinginlik ve anlam katarken, bazı ilişkiler için ise bir o kadar yaralayıcı ve yıpratıcı olabiliyor. Aslın soru şu ”insanlar bir İlişkiye neden başlar?” cevap iyi hissetmek ve mutlu olmaktır fakat bazen tam tersi olur, mutluluk hayalleriyle başladığımız ilişkimiz bize zarar vermeye başlar.
Günden güne yıpranırız, fakat ilişkinin içindeyken bizi ne kadar hırpaladığını, yıprattığını çoğu zaman anlamayız ve hayatımızı bir çıkmaza çeviren bu kısır döngüden kurtulmak için bir yol bulamayız.
Düşünün ”Nedir bizi duygusal olarak yıpratan durumlar? İlişkinizde aşağıdaki durumlardan bir ya da birkaçını yaşıyorsanız siz de ilişki bankanızda, mutluluk yerine mutsuzluk biriktiriyorsunuz demektir. Bu aynı şuna benzer bir darp ya da fiziksel şiddet görmezken; duygusal olarak çok ciddi ve müdahale edilmesi gereken bir şiddetin içindesiniz demektir.
Evliliğiniz veya ilişkinizde sonuçlar yoksa bir ” BELİRSİZLİK” varsa;
Belirsizlik denildiğinde aklınıza ne geliyor? Belirsizlik; Sonuçlanmamış, havada kalmış, net olmayan hareketlerle bir ileri iki geri ilerleyen sözlerle ifade edilmemiş, adı konulmamış sorumluluklardır. İlişkilerde belirsizlik hissinin aşırı düzeyde olması, karşınızdaki kişinin size karşı tutumunun sürekli değişken oluşu, en yıpratıcı durumdur. Belirsiz mesajlar vererek ‘bir kaçan bir yaklaşan’ bir partnere nasıl davranacağını bilemezsiniz, Bir gün tepki vermediği duruma ertesi gün tepki vermesi ya da her davranış için ayrı tepkiler ile karşılaşmak insan ruhunu en çok yoran durumlardan biridir. Burada aslında çok daha ciddi bir olay vardır. Kişinin duygularını yanlış yorumlaması söz konusudur. İlişkideki belirsizliğin yarattığı ‘kaygı ve öfke’ ona çok benzeyen hislerin ‘heyecan’ duygusunun ‘aşk’ duygusu ile karıştırılması, kişiyi daha da içinden çıkamadığı ve vazgeçemediği bir duruma sokar. Oysa ki yapılması gereken; zaman geçmesine rağmen ilişkide taşlar yerine oturmuyor ve belirsizlik devam ediyorsa tek seçenek vardır oda ilişkiyi bitirmektir.
Unutulamayan eski eşler ;
Eşinizin ikinci evliliği mi ? Sebep ne olursa olsun ölüm ya da boşanma hiç fark etmez. Hatta bazen unutulamayan gençlik aşkları. Eşiniz ile ilişkinizde üçüncü bir kişi en az sizin kadar konu oluyorsa duygusal olarak taciz ediliyorsunuz demektir. Unutulamayan bir aşk ya da eski yaralar sizin ilişkinizi yaşamanızı engelliyorsa, başka biriyle kıyaslandığınızı hissediyorsanız, bence harekete geçmenin tam zamanı derim! Eşinizin sürekli olarak eski unutamadığı diğer kişiden bahsediyorsa, daha önceki ilişkilerine dair anılarını sıklıkla gündeme getirmesi, ilişkiyi bırakmanız ve kendinizi bu durumdan kurtarmanız için yeterli işaretlerdir.
Eşinizin sürekli eleştiri bombardımanı mı var ?
Bazı ilişkilerde şaka yollu eleştiriler yapılabilir, hatta bu bir ilgi ifadesi de olabilir; kendi aralarında bir iletişim şeklidir de denebilir. Kişileri yaralayan ise eleştiri ve şakaların ‘aşağılama’ şeklinde ve sürekli, her fırsatta oluşudur. İğneleyici ve aşağılayıcı laflar söylemek özellikle başkalarının yanında azarlamak, tamamen görmezden gelmek, sürekli eleştirmek ve bu konu ile ilgili konuşmanıza rağmen hiçbir düzelme olmaması, sağlıksız ve düzelmesi hemen hemen imkansız bir ilişki yaşadığınızın göstergesidir. Kendi ruh sağlığınızı korumak ve özgüveninizi kurtarmak için bir an evvel sizi aşağı çeken eşinizden uzaklaşmayı seçmek en doğrusudur.
Eşinizin hep mi depresyonda;
Bu tip ilişkilerde taraflardan biri mutsuzluk, gerginlik ve kaygı ile beslenir. Sevginin sevinç getirmediği, insanı aşağıya çeken bir ilişki şeklidir. Depresif taraf Eşinin mutlu olmasından, hayattan keyif almasından hiç hoşlanmaz,hatta suratının biraz gülmesine bile tahammül edemez ve kendi sorunları ile onu meşgul eder.Zamanında görmedikleri sevgi eksikliğinden kaynaklı Ufacık bir ilgi azalmasında dikkati çekmek için problem yaratır, ilgisizlik ve sevgisizlikle suçlar ve karşı tarafın kendisini suçlu hissetmesini sağlar. Bu tip bir ilişki bir müddet sonra hayatın sadece negatif taraflarını görmeye, gülmeyi unutmaya ve hatta uzun vadede derin depresyonlara neden olur. Hayat ışığını ve anlamını kaybetmektense bu ilişkiden vazgeçmek en doğru karardır.
Ne yaparsanız yapın eşiniz bir türlü tatmin olmuyor mu suçlu hep siz mi oluyorsunuz?
İlişkilerde dengeler bozulduysa; ilişkide bir taraf hiç memnun olmayan ve memnun edilmesi gereken taraf rolünü oynar. Ne yapsanız onu tam olarak memnun edemezsiniz. Bu tür ilişkilerde çabalayan, fedakarlık yapan hep bir taraftır ve buna rağmen diğer taraf ise bu çabalardan memnun kalmamaktadır. Buda zamanla fedakarlık yapan tarafta neden yetemediğine dair kendisini eksik hissetmesine sebep olur. Bir müddet sonra fedakarlıklar, zorunluluk haline gelir, yapmadığınız her şey için suçlanmaya başlarsınız. Ona ‘gerçekte ve duygusal olarak’ sadece o ‘izin verdiğinde’ ulaşmak, ‘yalnız hissetmek’ gibi hislerinizin tek sorumluluğu, sizin ‘yanlış yorumlamanıza’ bağlanır. ve buda İlişkideki sorunlarla ilgili kaygılarınızda hep kendinizi suçlar ve olumsuz hislerinizi sürekli kendi kendinize dindirmek zorunda kalırsınız. Doğal olarak tek tarafa yüklenerek devam eden bir ilişki uzun vadede çöküşe ve öfke patlamaları ile bitmeye mahkumdur.
Eşinizin Kontrol ve otorite saplantısı mı var
Maalesef yıpratıcı ilişkilerin içinde en çok kadınların mağdur olduğu ilişki şekli budur. Bu tür ilişkilerde bir taraf dominant, kontrolü eline alan otorite sembolüdür. Kararları ve istekleri sorgulanamaz, tartışılamaz. Otoriter taraf kontrolünün dozunu gün geçtikçe arttırır, artık ufacık bir karar bile onun nezaretinde verilir. Ne zaman azarlayacağı, eleştireceği, kızacağı ya da onaylayacağı belli olmayan biri olmaya başlar ve bütün bunları kendi hakkı, sizin beceriksizliğiniz olarak görür. Bir müddet sonra kontrol edilen taraf bu duruma kabullenerek boyun eğmeye başlar. Kontrol bağımlısı ve otoriter tipleri ilişkinin başında anlamak kolaydır çünkü ilk günlerden bu taraflarını gösterirler, fakat bu çok görülmek belki istenilmez hatta çok büyük bir yanlış yapılıp sahiplenilme duygusuyla karıştırılıp ilk zamanlar bayanlar bundan memnun dahi olurlar, fakat zamanla bu hal katlanılmaz bir duruma gelir. Her kişinin bağımsız karar alma hakkı vardır ve kendi hayatının sorumluluğunu taşıması gerektiği için bu tür kişiliği zedeleyen kişilerden ve ilişkilerden uzak durmak en doğrusudur.
Daha düzgün ve karşılıklı anlaşılabilir ilişkiler, paylaşıla bilir ilişkiler dilerim…
Sevinç Karakaya
Boşanma Ve Biyolojik Yaş Sendromu Birleşirse
BOŞANMA VE BİYOLOJİK YAŞ SENDROMU BİRLEŞİRSE
Boşanma süreci çok ciddi bir süreçtir. Yıpratıcı ve aynı zaman da nedenini tam çıplaklığıyla belki kendinizin de bilmediği fakat bilseniz dahi özellikle başından boşanma geçmeyen birilerinin anlayabileceği türden bir süreç değildir. O yüzde kişiler bu süreç de tarafsız ve kendisini yargılamadan dinleyebilecek bir uzmandan yardım alma gereksinimi duyarlar. Özellikle bu süreç biyolojik saat ilerlerken biten ilişkiler için, kadın erkek demeden her ikisini de; ikili bir sendroma sürükler.Bir yandan yaş ilerlemesinden dolayı çocuk sahibi olamama korkusu ağır basarken bir yandan da yürütülemeyen ilişki. Evlilikleri bitirmek,böylece daha zor ve daha can acıtıcı bir hal alıyor.
Boşanma kararını veren kadınlar;
Genellikle boşanmaya karar veren taraf kadınlar olmasına rağmen,yine de kadınların daha fazla zorlandığı görülüyor. Kadınlar için düzen hayatlarında vazgeçilmez bir alışkanlıktır.Hem düzen olarak yeniden sıfırdan bir hayata başlama korkusu, hem de yaşın kırklı rakamlara yaklaşması çocuk sahibi olmak için geç kalmışlık korkusuna karışınca, kadınların ellerini kollarını bağlıyor.Ve ne yapması gerektiği noktasında kararsız kalabiliyor. Bir çok kadın sırf bu korkular sebebiyle, bazen mutsuz bir evliliğin içerisine kendisini hapsetmeyi seçiyor. Fiziksel ya da sözlü şiddet görmeyi bile yalnızlıktan daha iyi görebiliyor ve kaderim diyip boyun eğiyor. Sırf yalnız kalmaktan korktuğu veya hayal ettiği çocuk fikrine, kavuşma isteği ve düşüncesi, sevmediği sevilmediği ve hatta bazen insani muamele görmediği bir hapishanede, yaşamayı tercih ediyor.
Boşanma kararını neden verdiğini unutmamak lazım;
Başka bir kadın ise daha cesaretli davranıyor. Boşanmayı ve beraberinde gelen zorlukları kucaklıyor. Daha mutlu bir gelecek için bir seçim yapıyor. Fakat sonrasında neden boşandığını unutuyor, korkular ağır basıyor. Bunun kendi doğru seçimi olduğunu unutup, yalnızlığa mahkum hissediyor kendini. Yaşın ilerlemesi gerçeğiyle yüzleşip, gelecek hayalleri kurduğunun, çocuk sahibi olma arzusunun, ne kadar bastırsa da geçebilecek bir şey olmadığının farkına varıyor ve yalnızlığa dayanamıyor. Fakat dediğim gibi yaşın ilerleme korkusu ona yanlış tercihler yaptırta biliyor. Bu defa gelişigüzel ilişkilerle oyalanmaya, yüzeysel paylaşımlarla günü geçirmeye çalışıyor. Oysa hayatını değil sadece vaktini paylaşabiliyor aslında çok yabancı bu insanlarla. Gerçek duygu barındırmayan her ilişkinin, onu kendisine yabancılaştırdığının, duygusal yıkımlara sürüklendiğinin çok geç farkına varıyor.
Hayatı olduğu gibi kabul edin;
Hayatı aslında olduğu gibi kucaklamayı öğrene bilsek şunun farkına varacağız. Kapanan her kapının, biten her dönemin hayatımızda yeni bir dönem ve beraberinde yeni kapılar açtığını, çoğu zaman güzel sürprizlerle tecrübeler getirdiğini göreceğiz. Bazen hayatımızı kara bulutlar gölgelemişken, o kara bulutlar dağılır sıcacık bir gün ışığı süzülüverir penceremizden hayatımızın içine. Yeter ki buna inancımızı kaybetmeyip ve hayatımız da karşılaşacağımız fırsatlara karşı gözlerimizi açık tutabilelim.
Hayat hediyedir;
Tabi ki Boşanmak kolay değildir. Ama hayat bu,Hayatı her şeyi ile kabul edip karşılamak lazım. Bazen mutsuz bir evliliği sonlandırmak, hayat kurtaracak bir karar olabiliyor. Şu bir gerçek ki her ev “yuva” değildir. Daha huzurlu ve mutlu olmak için bir ilişkiyi bitirmek, aslında yeni bir hayata başlamak demektir. Hayatımızda aldığımız her kararın artıları ve eksileri olduğu gibi, yalnız bir yaşama başlamanın da zorlukları var elbette olacaktır. Fakat unutmamız gerekir ki hayat tahammüllerle ve zoraki ilişkilerle harcanmaması gereken bir hediyedir.
Boşanmak son çare;
Elbette boşanmak son çare olmalı evliliklerde. Elimizden geleni yaptığımızdan, denenebilecek her çözümü denediğimizden emin olmanın iç huzuru olmadan alınacak bir karar değil sizi daha sonradan pişman edebilir. Tabi ki şiddettin, bağımlılıkların olduğu evlilikleri ayrı tutuyorum. Ancak, elimizden gelen yetmiyorsa, denenecek başka çözüm kalmadıysa eğer, kendi hayatımıza bir şans vermektir boşanma kararı.Ve biyolojik yaşından ötürü çocuk için geç kaldığını, düşünen kişiler de mutsuz ve huzursuz ortamda nasıl bir çocuk yetişeceğini düşünmeye davet ederim. Yeni hayat ve yeni gün için tedirgin de olsak; hayatın bize getirdiklerini cesaretle karşılamakta ve en önemlisi kendimize üzülme hakkını vermekte fayda vardır. İnsanız kederleneceğiz ,üzüleceğiz, ağlayacağız ama ayağa da kalkacağımız dan da emin olacağız.
Hayatta karşılaştığımız her şey biz insanlar içindir. Yaşanan bütün üzüntüler ve yalpalamalar da bizi biz yapar.
Sevinç Karakaya
İlişki Koçluğu Hangi İlişkileri İçine Alır?
İLİŞKİ KOÇLUĞU
HANGİ KONULARI İÇİNE ALIR
ilişki koçluğu hayatımızın her alanında doğru ilişki için yeni ve yaratıcı bir yol öneriyor. ilk öncelikle bireyin kendisiyle olan ilişkisini ve bu ilişkinin dışarı yansıyan durumunu görmeye ve değerlendirmeye çalışır.Danışanın kendisi hem özel hem de iş yaşantısında iletişim ve davranış tarzlarına bakmasına ilişki koçluğu imkan tanır. Amacı ilişkileri dengede tutmak ve ilişkilerin istenilen biçimde sürdürülmesini sağlamaktır.Danışanın güçlü yanlarının dengelenmesi ve zayıf yanlarının tespit edilip geliştirilmesi noktasında, yeni bakış açılarının farkına varmasında destekleyici süreç uygular.Danışanın ilişkide bulunduğu kişi veya kurumlarca dışarıdan nasıl anlaşıldığı bu anlayışın değiştirilip dönüştürüleceği konusunda danışana yardım eder.
Hangi konular hakkında bir ilişki koçundan yardım almalıyım derseniz .Kısaca bir bakış atalım.
EVLİLİK ÖNCESİ VE SONRASI İLİŞKİLER
ÖNCESİ İLİŞKİLER;
*Evlilik kararı vermeden önce hazır olup olmadığımızdan emin olmak
*Kendimizi iyi değerlendirmeyi ve açıkça ifade edebilmek
*Sorun olacağını düşündüğümüz yönleri ortaya koymak
*Karşı taraftan ne beklediğimizi net olarak bilmek
*Yine karşı tarafın bizden ne beklediğinden emin olmanızda size yardımcı olur.
SONRASI İLİŞKİLER;
*Eşinizle benzer ve farklı yönlerinizi belirlemeniz de,
*Evlilikten beklentilerinizi açık ve net olarak dile getirme noktasında,
*Kadın ve erkek olarak farklı beklentiler içinde olabileceğinizi farkındalığına, varmada
*Evliliğin başlangıcından, devamından ve sorunlardan karşılıklı sorumlu olduğunuzu ve bu süreci en iyi sekil de devamlılığını sağlamanız da sizi destekler.
AİLE İÇİ İLİŞKİLER
SOSYAL İLİŞKİLER
* Önce kendimize karşı dürüst davranmanızı,
* Karşılaştığınız problemleri “büyütmeden “ ve “ abartmadan “ çözmemizi
* Arzu ettiğiniz şekilde fakat dengeli yaşayabilmek adına ilişkilerimizin sorumluluğunu almamızı ve bunların sonucunda doğru ve etkin bir şekilde iletişim kurabilmemizi sağlar.
* Bireyin kendisine uygun arkadaşı seçebilmesi için kişinin kriterleri ve değerlerini ortaya çıkarmasına yardımcı olur.
* Toplum içinde ve arkadaş çevresinde daha girişken ve kendini daha iyi ifade etmesini sağlar
* Sosyal paylaşımlarını arttırır.
* Uzun vadeli dostluklar kurmada ve bunları sürdürme de destek sağlar.
DUYGUSAL İLİŞKİLER
*Kendi yaşam dengenizi kurmanızı sağlar,
*Kişisel farkındalığınızı arttırır,
*Kendi önünüzdeki engelleri görmenizi ve aşmanızı sağlar,
*Sorunlu Bir aşk ilişkisinin sonlanmasında destek olur.
*Yeni bir aşka yelken açıldığında,
*İlişkilerde yaşanan anlaşmazlığın önüne geçmede,
*Farklı kültürlere sahip iki kişinin orta yolu bulmasında,
*İlişkilerimizde mutlu beraberlikler kurmamıza yardımcı olur,
*Çiftler için daha iyi bir ilişki geliştirmelerine destek olmak.
*Duygularınızı tahlil edip ortaya çıkarmanıza yardımcı olur.
İŞ HAYATINDA İLŞKİLER
* Anlatmak, anlamak, anlaşmak, anlaşılmak
* Değerli iletişim kurmak, ilişkilerimize değer katmak
* İyi dinlemek, daha iyi dinlemek, çok daha iyi dinlemek
* İçsel kaynaklarımıza doğru sorular sorarak ulaşmak
* Güçlü sorularla çözümler üretmek
* Süreçlerden keyif almak
Sevinç Karakaya
Anne-Baba Olarak Boşanmak
ANNE – BABA OLARAK BOŞANMAK
Türkiye İstatistik Kurumu, Boşanmaların yüzde 41’i, evliliğin ilk 5 yılında gerçekleştiğini açıklamıştır. Bu gerçekten çok ciddi ve üzücü bir rakam. Kim evliliğine boşanacağım diye başlar ki; Düşünsenize tüm sevdikleriniz gelmiş en mutlu gününüz, Gözleriniz sevgi dolu bakışlarla parlıyor, havada evet sesleri yankılanıyor, sonsuza kadar süreceğine sözler verilip imzalar atılıyor.Peki ne oluyor da aynı imzalar bu sefer kin dolu bakan gözlerle, dillerde nefret çığlıkları boşanma dilekçesine atılıyor. İlişkiyi, evliliği bu noktaya götüren ne? Tabi ki mutlu bir birliktelikten, sonu hüsranla biten, boşanmaya götüren sadece tek sebep değil sebepler vardır. Bu birden bire olmamıştır. Evlilik ilişkisi yavaş yavaş bozulur, kalitesini kaybeder. Küçük, aslında önemsiz davranışlar çok önemli hale gelir. Sevgi, yakınlık, güven ve saygı gibi olumlu duygular etkinliğini kaybeder. İlişkiyi evlilik noktasına getiren memnuniyet ortadan kalkar. Artık eşler evliliklerini en kötü bakış açısından bakıp sadece olumsuz yanlarını görmeye başlarlar.
Aslına bakarsanız, ilişkiyi boşanmaya noktasına getiren, nedenlerin başında eşlerin birbirlerinden beklentilerinin değişmesi ve zamanla hayatlarındaki bir çok kişinin rolünü eşinden beklemesidir. Eşler birbirinden hem sevgili, hem en iyi arkadaş, hem bir korumacı gibi kimliklerin hepsini üstlenmesi beklerler. Bunun yanı sıra; farklı meslekler, kazançların farklılığı, birbirine daha az zaman ayırma gibi sorunlar yaşanmaya başlar. Artık hayata aynı çerçeveden bakmayı unuturlar ve çoğu zaman değerler ve amaçlar farklılaşır. Bunun sonucunda aynı ev içinde farklı, uzlaşamayan yaşam tarzı oluşur. Tabii daha görünür boşanma nedenleri olarak da eşlerden birinin diğerini aldatıp üçüncü kişilerin varlığı, duygusal ve fiziksel şiddet, hastalık durumları, aile müdahaleleri, alkol ve madde bağımlılığını sıralayabiliriz
Boşanma sürecin de en çok neler gözetilmeli dersiniz?
Boşanmak için doğru zaman ne?
Boşanmanın gerçekten doğru bir tercih olup olmadığı konusunda her ne kadar karar aşaması geçilse de, eşlerden birinin ya da her ikisinin de tereddüt yaşadığına şahit olmuşsunuzdur. Hele bir de ortada kalan bir çocuk varsa. Evlilikte İlişkiler kötü gitse de çocuk için sıklıkla evlilikler sürdürülür. Fakat unutmamak gerekir ki aile içinde yaşananlar çocuğa örnek oluşturur. Onun gelişimi için iyi bir boşanmanın kötü bir evlilikten daha uygun olacağına karar verdiğinizde ancak boşanma için ilk adımı atabilirsiniz.Bu karar aşamasında, kafanızı boşanma kararı vermek ve boşanmak için en uygun zaman nedir sorusu oldukça meşgul eder . Fakat bunun yanıtı, sorudan da karmaşıktır ne yazık ki. Boşanma sürecinde uygun zaman seçmek adına bir kalıp yoktur maalesef. Bu durum kişilerin sosyal yapılarına, mesleklerine, kişilik yapılarına, aile yapılarına, yetiştirilme tarzlarına göre değişir. Karar verme süreci çok uzun zaman alabilir yada bir çırpıda da alınabilir. Boşanma sinyalleri veren evlilikte, bu düşünceler her iki bireyde aynı zamanda başlar fakat iki bireyde de farklı davranışlarla ortaya çıkabilir.
Boşanalım ama çocuk ne olacak?
Evlilik kötü gitse de,bitirmek için çocuğun biraz büyümesi beklenir. Birazın ne kadar süre olduğunu söylemek de epey zordur. Bu arada tabi ki, çocuk belli bir yetişkinliğe erişene kadar onu kötü giden bir evliliğin için de büyütmek elbette doğru değildir.Boşanmaya karar vermek için çocuğun belli bir yaşa gelmesini beklemek gerekmez. özellikle evlilik hayatında şiddet varsa bu ortam çocuklara daha fazla zarar verebilir. Birçok aile çocuklar adına bir arada yaşamaya devam etmek ister. Ama bu süreç çocukları daha fazla zarar verir.Dikkat edilmesi gereken çocuğun yaşı ne kadar küçükse o kadar somut, anlayabileceği tarzda bilgi verilmesi gerekir. Çocuk ergenlik yaşındayken ailenin boşanma kararını hayatın da ciddi değişiklikler yaşayacak olarak algılarken, daha küçük yaşlardaki bir çocuk terk edilmek olarak algılayabilir.
Çocuğuma nasıl Boşanıyoruz derim?
Boşanma sadece çocuk için değil, ebeveynler için de ciddi stres yaratır. Aile birlikteliğinin en büyük sembolü olan, evi ayırmadan önce muhakkak ayrılık kararı çocuğa açıklanmalıdır. Ayrı yaşamayı deneyecek bile olsalar, çiftler mutlaka bunun bilgisini çocuğa vermeliler. Boşanma sürecinde çocuklarını koruyup uzak tutmaya çalışan ve bunu içinde çocuğa haber vermemeyi tercih eden aileler bilmedir ki, Çocuğa en fazla zarar veren ve yaralayan durum anlatılmamasıdır. Boşanma yada ayrılık kararı çocuğa açıklanmazsa, bir anda annenin veya babanın evi terk etmesi, çocukların boşanma olayından kendilerini sorumlu tuttuklarına sebep olur. Doğru davranış anne ve babanın birlikte,sakin ve kontrollü bir şekilde, ortak bir dille çocuklarına bunu anlatmayı başarmaları gerekir. Bu çocuk da güven sağlayacaktır.
Unutulmaması gereken ise;
Anne ve babalar kendi evlilik ilişkilerini sonlandırmış olsalar da anne baba kalacaklardır ve bu onları hayat boyu bağlayacak bir sebep olacaktır. Bu nedenle birbirleriyle düzgün ilişki içinde olmaları, konuşmaları çok önemlidir.
Sevinç Karakaya
Muhafazakar Kadın da Artık Yaşam Koçu Tercih Ediyor
MUHAFAZAKAR KADIN DA ARTIK YAŞAM KOÇU TERCİH EDİYOR
Muhafazakar Kadın da; Hızla gelişen modern dünyada , sorunlarına çözümler getirmekte, Yaşam koçu tercih ediyor. Başına hangi ön eki getirirseniz getirin kadın; unutulmamalıdır ki her zaman kadındır. Hangi kültürde hangi şekilde olursa olsun kadının benzer ihtiyaçları vardır. Zaman değişirken ihtiyaçları da değişir. Bir dönem terapistte gitmek utanç vericiydi; fakat şartlar değişti. Belki de zaman içinde insanların dertleşmeye ayıracak vaktinin azalması sonucu, artık utanılacak bir durum değil aksine insanların birbirine tavsiye ettikleri, bir hal almıştır. Bu değişen zaman yeni kavramlar yeni ihtiyaçlar ortaya çıkardı.
Amerika’dan ülkemize gelen; Kimimizin çok yakından takip ettiği, bazılarımızın ise hakkında çok fazla şey bilmediği fakat son günlerde çok fazla gündemde olan Yaşam Koçu kavramı Muhafazakar kadın için de bir tercih oldu. Dilerseniz yaşam koçu kavramına biraz yakından bakalım.
Yaşam koçu ne yapar?
Bazen hayat bizi öyle bir noktaya getirir ki; gerek iş gerekse günlük yaşamımızda nerede olduğumuz, ne istediğimiz, hedeflerimize ulaşmak için hangi yolları takip etmemiz konusunda karar veremeyiz.
İşte böyle zamanlarda kendimize hedefler belirleyip onlara ulaşmak için bize eşlik edecek birine ihtiyaç duyarız. Hayallerimize, isteklerimize, hedeflerimize giden yolculuğumuzda Yaşam Koçumuz en iyi yol arkadaşımız olur. Olmak istediğiniz yere en sağlıklı, en etkin ve hızlı şekilde ulaşmanızı sağlar.”Biri olsa da bize yol gösterse” deriz.
Doğru soruları sorarak ,etkin bir şekilde dinleyerek,sağlıklı gözlemleyip,yönlendirme yapmadan, sınırlamalar getirmeden, sizin kendi yolunuz da ilerlemeniz ve kendi potansiyelinizi ortaya çıkararak hedeflerinize ulaşmanızda destek olur. Şöyle bir sahne hayal edin; Karşınızda sadece size odaklanmış bir kişi var.Gerek iş gerekse günlük yaşamınızla ilgili nerede olmak istediğiniz ve nasıl oraya gideceğiniz ile ilgili sorularınıza yanıt bulmak için yanınızda size eşlik ediyor. Anlattıklarınızı sadece duymakla kalmayıp, arkasında yatan anlamları keşfetmeye çalışıyor, hatta kelimeleriniz arasındaki boşlukları ve sessizlikleri bile dinleyen birisi.
En önemlisi de bunu yapan kişinin sizi yargılamadığını bilerek duygularınızı rahatlıkla ifade ediyorsunuz. Yaşam koçunuz verdiğiniz her tepkiye duyarlı. Size tavsiyede bulunmaz, size herhangi düşünceyi, eylemi, empoze etmez. Görüşmek ve çalışmak istediğiniz konuda hedeflerinizi ortaya çıkarıp sonuca ulaşmak, ihtiyacınız olan inancı sunmak için yaşam koçunuz oradadır. Koçluk programı sırasında kişi kendisine en uygun olanı kendisini en mutlu ve huzurlu hissettirecek durumu kendisi bulur.
Kısaca şunu hayal edin karşınızdaki insanın sizi sıra dışı destekle, çevrenizdeki hiç kimseye benzemeyen bir yaklaşımla sizi dinlediğini ve sorunlarınıza cevaplar bulduğunuz bir ilişki hayal edin. Ve gerçek olsun… kim istemez ki değil mi…
Mükemmelliği arayan Muhafazakar kadın için yaşam koçluğu doğru adrestir. Yaşam koçu psikolog yada psikiyatrist değildir, ilaç vermez tanı koymaz. Yaşam koçu sizin geçmişinizle ilgilenmez. O şuanda bulunduğunuz kişiden, mutlu olmak istediğiniz kişiye sizi taşır. Yaşam kalitenizi yükseltir. Yaşam koçunu tercih eden kişiler hasta yada rahatsız değildir. Aksine mükemmel kişilerdir.Algıları sonuna kadar açık hayatı iyi analiz ederler. Çünkü hayatların da yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunun farkındadırlar ve buna çözüm arayışında, birçok yöntem denemiş, çözüm bulamamış ve yaşam koçluğunda çözüme ulaşacağını bilen kişilerdir.
Evet yaşam Koçu Gerçek bir yol arkadaşıdır. Fakat ..! Hüsrana uğramamak için; Çok iyi araştırılıp incelenmesi gerekir.
Muhafazakar kadın için de herkes gibi mahremiyet çok önemlidir. Bunun için seçicidir. İnançlarına saygı duyulsun, yaşam tarzı gözetilerek, ailevi ve ahlaki yapısına uygun hizmet almak istiyor. Yaşam koçunun Muhafazakar kadının isteklerine bu doğrultuda hizmet sunması çok önemli. Hizmet sunduğu sektörün mahremiyet gerektirdiği bilincinde ve duyarlı olmalı. Mahremiyet muhafazakar kadın için neyi ifade ediyorsa Yaşam Koçu içinde onu ifade etsin istiyor.
Dünyanın bir çok ülkesinde bu hizmet % 70 oranında interaktif olarak verilmektedir.Buda size kendi ortamınızın rahatlığında hizmet alma kalitesini sunuyor. Muhafazakar kadın yeni dünya düzenindeki bilişim hizmetlerinin ilerlemelerini yakından takip ediyor, mahremiyet sınırlarını kendisi belirlemek istiyor. Yaşam koçundan alacağı hizmeti de telefonda, yada modern çağın getirisi internet ortamında almak istiyor.
Muhafazakar kadın Sadece özlük haklarının değil, inançlarının da muhafaza altında olmasını istiyor. Yaşam koçu seçiminde de daha seçici davranıyor. Sonuç olarak Muhafazakar kadın Gerek iş, gerekse özel hayatında Yaşam kalitesini yükseltmek için değişen, zamanın değişen ihtiyaçlarına yabancı kalmıyor.
Sevinç Karakaya
Mutlu Evliliğin İpuçları
EVLİLİKTE MUTLULUĞUN İPUÇLARI
Evliliği düşünen, hayal eden ve gerçekleştiren herkes; Mutlu ve sorunsuz bir evlilik ister. Ancak evlilik de başarılı bir ilişki göründüğü kadar kolay değildir. Karmaşık bir yapıya ve hassas dengelere dayalı olan kadın-erkek ilişkisinin başarısı için, bir takım basit ama önemli ”ipuçlarını’‘ uymak da yarar olabilir.
”Bir elmanın iki yarısı” deriz ya aslında evlilik yarısı bizde olan o elmanın, doğru yarısını bulmaktır. Evlilik nasıl ki o elmanın tamamlanması gibi bir bütünleşmedir,tamamlanmadır; Aynı zamanda evlilikle oluşturan aile kişilerin kendini güvende hissettikleri bir kurumdur. Evlilikte olmazsa olmazlar dendiğinde akla ilk ”Evlilikte Güven” gelir.
”EVLİLİKTE GÜVEN ”
Zannediyorum evlilikteki en büyük problemlerden biri güven eksikliğidir. Düşünün ki kişiler güvenmediği biriyle arkadaşlık, alışveriş yada her hangi bir paylaşım yapmazken; güvenmediği biriyle evlilik gibi ciddi bir birlikteliği oluşturamaz. Evlilik için tamamlanma bütünlenme duygusu gerekir. Kişi bu bütünlenme duygusunu ana rahmine ilk düştüğünde annesinde bulur. Annesiyle tamdır bütündür ve en önemlisi güvende olduğunu hisseder.. Fakat anne rahminden ayrılınca insan yeniden o kendini tam ve bütün hissettiği duygu arayışına girer. Diyebiliriz ki; Mutlu ve sağlıklı bir evlilik kişiye bütünlük tamlık verdiğinden, güven duygusunu tam manasıyla yeniden hissettirebilir. Fakat güven olmayan evlilik kişiyi hırçınlığa ve çaresizliğe götürür. Şunu demek mümkün aslında bir evlilikte ya kendinizi hırçın ve çaresizlik içinde bulursunuz yada huzurun ve mutluluğun size tarifini yaptırırken birlikteliğin içinde bulursunuz .
Evlilikler nasıl içinden çıkılmaz bir hale giriyor dersiniz?
”ÇOK MU KENDİMİZİ DİNLİYORUZ”
Aslında bizi rahatsız eden iki faktör vardır: Biri kendi iç sesimizdir yani kendimizi dinlemek. Diğeriyse başkalarının bizim hakkımızda söyledikleridir. Bunu evliliklere de uyarlayabiliriz.Bazen dışarıdan evliliğimiz hakkında ne söylendiğini gereğinden fazla dikkate alabildiğimiz gibi, Bazen de evliliğimiz de eşimiz hakkında iç sesimizi, ne hissettiğimizi çok fazla irdeleyebiliyoruz. Hatta eşimizin bize belki de öfke anında, sarf ettiği sözlere ve yaptıklarını kafamızı gereğinden çok fazla takabiliyoruz. Ve zamanla hem kendimizi, hem de eşimizi suçlamaya başlıyoruz.
Bir insanı mutlu eden de iki faktör vardır: Anlatmak ve anlaşılabilmek… Eğer evlilikte çatışma başlamışsa karı-koca ne dertlerini birbirlerine anlatabilirler ne de anlaşıldıklarını düşünebilirler. Bu nedenle kendimizi güvende hissetmeyiz. Yapılması gereken; çok fazla kendimizi dinleyip kendimize kulak vermek ya da düşüncelerinizi içinize hapsetmek yerine anlatabilmek ve de doğru bir şekilde anlaşılabilmek çok önemli.
Evliliğin yolunda gitmemesinin en önemli nedenlerini, biri de suçlayıcı tavır alma, küçümseme, saygısızlık, sürekli kendini savunma, iletişimsizlik ve saldırganlık halidir.
Mutlu bir evliliğin ip uçları nedir? Derseniz;
İŞTE MUTLU EVLİLİĞİN İPUÇLARI
* Evliliğinizi birikim hesabınız gibi düşünün. Bu hesaba ne kadar mutlu an yatırırsanız ilişkiniz de o kadar mutlu ve uzun ömürlü olur. Amacınız hesabınızı mutlulukla doldurmak olmalı.
* Sizi birbirinize ne ilgisiz hale getirdiyse nedenini bulun. Kıskançlıklar, hep bir arada olma, ilginin çocuklara kayması, maddi sorunlar, evlilik sorumluluklarının ağır gelmesi ve gerçekçi olmayan beklentiler çiftin birbirlerine olan ilgisini azaltabilir.
* Aklınızda bir Puzzle hayal edin. puzzlenin her bir parçasını; koşulsuz sevme, anlayış, hoşgörü, arkadaş olabilme, samimiyet, şefkat, emek, sabır ve fedakarlık olarak görün ve birleştirin. Puzzle tamamlandığında ortaya çıkan resim mutlu evliliğin bütününü size resmedecektir.
* Sevgiliyken, nişanlı iken yaptıklarınızı tekrarlayın. Çiftler her nedense evlenince, toplumun onlara yüklediği roller doğrultusunda, evlilik sürecin de kendilerine sevgililiği yakıştıramazlar. Böylece kısa süre önce sevgiliyken yaşadıkları güzel paylaşımları evliliklerine taşıyamazlar. Oysaki insanları değiştiren evlilik değil evliliğe bakış şekilleridir. Evlilikle birlikte nişanlıyken yaptıkları davranımlardan uzak duran çiftler zaman içerisinde hayatın onlara sunduğu monotonluğu yaşar ve sevgilerini, paylaşımlarını sorgulamaya başlarlar. Halbuki sevgiliyken yapılan küçük paylaşımların devam etmesi ilişkiyi ateşler. Kişilerin kendilerini daha iyi hissetmesi ve tutkularının devam ettiğini görmek kişileri birbirine bağlar. Eski tutku ve sevgilerinin devam ettiğini görmek ayrıca yeni paylaşımların artmasına da neden olur.
* Eşinizin bir konu hakkındaki fikirlerine ya da hayallerine değer verin. Katılmasanız dahi onun ortaya koyduğu fikirlere saygı duyu
n ve sonuna kadar dinleyin.
* Evliliğinizi monotonluktan kurtarmak için yenilikler yapın. Kaliteli zaman geçirmek için olanaklar yaratın. Ona beklenmedik küçük sürprizler yapın. Özel bir gün olmasa dahi ona küçük bir hediye alın. Birlikte vakit geçirmek için fırsat kollayın. Ortak zevklerinize uygun paylaşımlar oluşturun.
* İlgi çekmek için ilişkinize gizem katın, Her şeyi anlatarak değil karşılıklı birbirinizi daha iyi keşfetmenizi sağlayın .
* Kendinizi sevin ve beğenin. Kişisel bakımınıza önem verin.
* Eşinizi fark edin, ondaki değişimlere tepki verin . Onun saçın da bir değişikliği, zayıfladığını, işte yaşadığı bir olayı sizin için yaptığı küçücük de olsa özel bir şeyi görün ve takdir edin.
* Öfkelendiğinizde asla şiddet ve sonradan pişman olacağınız davranışlardan uzak durun. Mola verin, ortamı terk edin, duş alın ve uyuyun,dua edin. Müzik dinleyin. Kavganızın dozajının yükseldiği anda nefes alıp vererek gevşeyin. Çatışmalarınızı yıkıcı değil yapıcı olarak ele alın. Kişisel eleştiri değil davranışsal eleştiri yapın. Kendinizi onun yerine koyun ve empati yapın.
Daha Huzurlu ve Mutlu bir evlilik temennisiyle sevgiyle kalın…
Sevinç Karakaya
Hayat Olduğu Gibidir… Ne Kolay, Ne Zor…
HAYAT OLDUĞU GİBİDİR … NE KOLAY, NE ZOR…
Hayat size de çok mu karmaşık geliyor?
Aslında bir çok şey karmaşık değildir,Ama bazen hayat bizi ortada bırakır. Duygularımız katı düşüncelerle karıştığında bize hayat çok karışık gibi gözükür.Bu aynı gözlerinizde sanki gerçeği görmenizi engelleyen bir perde varmış gibidir. Bir zamanlar birinin dediği gibi; ”Allah yalındır, onun dışındaki her şey karmaşıktır” Allah’la ne kadar uyum içinde olursan, hayatın o kadar sadeleşir ve güzelleşir.
O zaman mesele bumudur? Sorunlara biraz sadelik getirebilmek midir? Hayatta insan her şeyle karşılaşabilir; işi bozulabilir, sevdiklerini kaybedebilir, Çocuklarını yetiştirmekte zorlanabilir, ailesini bir arada tutup uyumu sağlamakta yetersiz kalabilir, hayatında huzur ahenk ve mutluluk için savaşırken bunlar elinden kayabilir.Ve düşünürsünüz ben nerede yanlış yaptım hayatımı nasıl mahvettim, hayatta başıma gelen her şeyi nasıl oldu da hak ettim, yok hayır dersiniz Hayat zor; galibiyet güçlü ve cesur olandan yana hayatta kalmak için savaşmalıyım dersiniz
Kendinize haksızlık etmeyin,Siz hiç bir şeyi mahvetmediniz, hatta bu ŞARTLAR ALTINDA çok güzel idare ettiniz. Sadece merak ettiğim ve sormadan geçemeyeceğim bir soru var.
PEKİ BU ŞARTLARIN ALTINDA NE İŞİNİZ VARDI Kİ? ONLARIN ÜSTÜNDE OLMANIZ GEREKİRDİ ALTINDA DEĞİL…
Kaldı ki hayat kolay yada zor değildir. Hayat sadece olduğu gibidir ve onu nasıl karşılayacağın sana bağlıdır. HAYATTA HİÇ İYİ ZAMANINIZ OLMADIMI? iyi zamanlarınızın olduğunu düşünüyor musunuz ?
Tabi ki iyi zamanlarınız olmuştur ve yine olacaktır. Bunu söylemek bana kolay geldiğini belki düşünüyorsunuz, herkes sorunlar yaşar. Fakat herkes sorunları çözmek için elindeki araçları kullanmaz işte asıl sorun belki de budur.Çok sevdiğim bir söz var ”Ben bir ortamda yaşamam , bulunduğum ortam benim içimde yaşar” Sorunların içinde herkesin kullana bileceği zekasının araç gereçleri var tabi; kendimizi dinginleştirip bunları farkına vardığımız zaman. İşin sırrı herhangi bir sonuçla karşılaşmadan bu araçları kullanabilmek. Korkularımıza etkin bir şekilde meydan okuyabilmek endişelerimizle yüzleşebilmek.
Evet hiç bir şey basit değildir hiç bir şey de karmaşık değildir.Bir sorunun ne derece zor yada kolay olduğunu bizim ona bakışımız belirler. Bizde stres yaratan şey aslında sorunun kendisi değildir, sorun hakkında ne düşündüğümüzdür. Bakış açımız , düşüncelerimiz, sorun olduğuna dair inaçlarımız değişirse sorunlar da değişmek zorunda kalır.
Sevinç Karakaya
Topraklama: Negatif Enerjiyi Atma
TOPRAKLAMA: NEGATİF ENERJİYİ ATMA
Bugün bir arkadaşımla paylaştığım ve işe yarayan bir yöntemden bahsetmek istiyorum. İlgimi çekti ve işe yarıyor günlük sıkıntı ve streslerinden arınmak için birebir. Ve bunu iş yeriniz de evinizde kendinize 5-10 dakika ayırabileceğiniz rahat hissettiğiniz herhangi bir mekanda uygulayabilirsiniz.
Topraklama yeryüzünün sakinleştirici ve yavaş enerjisi ile uyumlu bir bağlantı kurmak demektir. Toprak enerjisi özellikle şu aralar yaşadığımız değişim sürecinde, enerjilerin bizi yerden yere vurduğu günlerde sağlam durabilmemiz için son derece pratik ve kolay bir metot.
Topraklama stres, panik, telaş, depresyon, sinirlilik halinde çok işimize yarar. vücudunuz size topraklamaya ya da ayaklarınızın sağlam basmaya ihtiyacınız olduğunu şu şekillerde belli edebilir.
*Hafif baş dönmesi ya da şaşkınlık benzeri hal
*Sakarlık,
*Dalgınlık, aklı havada olmak, unutkanlık
*Hafif mide bulantısı
*Düşük enerji, yorgunluk
*Alışılanın dışında kendini keyifsiz, morali bozuk hissetmek
*Sebepsiz yere sinirli, kızgın ve ya aşırı tepki verecek şekilde olmak
Farklı şekillerle yapılsa da topraklama niyet şu olmalıdır önce negatif elektriğinizi toprağa vermeyi niyet edin ve sonrasında teşekkür etmeyi unutmayın.
Doğada yürüyüş ya da yürüyüş meditasyonu, çıplak ayakla toprakta yürümek
Bahçede çalışmak ve ellerinizin toprakla haşır neşir olmasına izin vermek
Gülmeyin ama ağaçlara sarılmak, dokunmak. Bunu deli gibi görünmeden de yapabilirsiniz. Ağacın dibine oturmak gibi.
Topraklama
Topraklama Meditasyonunu günümüzde şirketlerin çalışanlarına rahatlama tekniği adı altında öğretmelerini sık sık duymaya başladık. Eğer bir toplantıya, eğitime ya da sunuma hazırlanıyorsanız bu teknik yapacağınız işten hemen önce çok işinize yarayacaktır. Ve yukarıdaki tüm rahatsızlıklara da birebir gelir. Bu meditasyonu her sabah 5 dakikanızı ayırarak yapmanızı tavsiye ederim. Hayatınızın yükünün biraz daha hafiflediğini, günü daha iyi geçirdiğinizi fark edeceksiniz.
Bu tekniğin amacı, hayat enerjisini sistemimize davet edip fizik ve enerji bedeni arındırmak, enerji alanımızı güçlendirmektir. Bu teknik zihni ve enerji alanını güçlendirir. Her yerde uygulanabilir ve uygulayanı meditatif bilinç haline sokar. Özellikle şifa uygulamalarından önce meditatif bilinç haline geçmek aktarılacak tesirin gücünü artırmak bakımından oldukça önemlidir. Aşağıdaki uygulama bütününü günde 3 veya 4 kez tekrarlayabilirsiniz.
1. Ayakta durup bacaklarınızı hafifçe aralayın, gözlerinizi kapatın
2. Burundan nefes alırken dörde kadar sayın, ağızdan nefes verirken sekize kadar sayın (yani nefesinizi aldığınızın iki katı sürede verin) ve bunu üç dört kez tekrarlayın
3. Ellerinizi avuç içleri birbirine yapışık olarak göğüs hizasında birleştirin
4. Kollarınızı yukarı doğru kaldırıp V harfi gibi açın, avuç içlerinizi gökyüzüne dönük tutun
5. Hayat enerjisinin tüm auranıza ve ellerinize aktığını imgeleyin. Avuç içlerinizde bu titreşimi hissetmeye çalışın, bu pozisyonda on – on beş saniye kalın
6. Parmak uçlarınızı birbirine değdirip bedeninize değmeden ellerinizi aşağı doğru indirin, yere doğru eğilip auranızdaki tüm gereksiz frekansları toprağa gönderdiğinizi imgeleyerek ellerinizi açın
7. Ellerinizi birleştirip avuçlarınıza aldığınız enerjiyi, avuçlarınız fizik bedeninize dönük olacak şekilde auranızdan geçirerek doğrulup kollarınızı gökyüzüne açın
Sevinç Karakaya
Kadın Erkek İlişkisi (2)
AYRI DÜNYANIN İNSANLARIYIZ
Kadınlar ve Erkekler yüzyıllardır, çözülememiş muamma…
Eski Türk filmlerinde sık duyduğumuz; ”Biz ayrı dünyaların insanıyız.” Kulağa nostalji gibi gelse de; Bu zengin kız fakir oğlan olduğu yada tam tersi olduğu için değildir. Kadınlar ve Erkekler kendi içlerinde, iki ayrı dünya oldukları içindir aslında. Bu iki dünya içinde bambaşka değerleri taşırlar. Zannederim karşılıklı bu değerlerin farkına varıp, birbirimiz için önemini anlayıp, herkesin kendi değerini aslında kendi dünyasının değerlerinden aldığını ve bizim sevdiğimizin aslında; kendi dünyasındaki değerlerle değerli olduğunu görebilsek, Kadın erkek arasındaki ilişkilerdeki sorunların en aza ineceğine inanıyorum.
Evet… Bugün kadın ve Erkeğin kendi dünya değerlerinden bahsedeceğiz.
Sizce Kadınların Erkekler hakkında en sık dile getirdiği yakınma ne dersiniz?
Bu cümleyi okuduğunda bir çok kadının, ”DİNLEMİYORLAR”dediklerini duyar gibiyim. Erkeklerin en sık yaptığı ve daha sonradan sonuçlarına anlam bile veremediği, en iyi niyetli hata bu olsa gerek.
Kadın diyor ki: ”Benim söylediklerimi ya dinlemiyor, ya kulak arkasına tümüyle atıyor yada biraz dinliyor” Kadın böyle dese de, aslında erkek dinliyordur. Kadının bu halden çıkması için, Erkek sonuca odaklanıyor, içindeki analiz güdüsüyle; Kadının nelerin rahatsız ettiğini değerlendiriyordur. Sanki Dünyayı yeniden keşfetmiş gibi; Kadına kendini daha iyi hissettirecek çözümü, birden bire söyleyiveriyor. İşte tam burada bant kopuyor. Erkeğe göre, o kadını sevdiğinden bunu yapıyor, Erkek bu şekilde sevgisini gösteriyor. Tabi ki sevgi ifadesini anlamayan Kadını; ERKEKTE ANLAMIYOR.
Kadın ona kendini dinlemediğini, sevmediğini, ne kadar söylerse söylesin Erkek bunu anlayamıyor. Haliyle aynı doğru bildiklerini yapmaya devam ediyor. Oysaki…
” Kadın yakınlık istemektedir, Erkekse onun sorunlarına çözüm aradığını sanır.”
Peki sizce tam tersi; Erkeklerin kadınlar hakkında en çok yakındıkları davranış ne dersiniz?
Erkekler en çok Kadınların onları sürekli değiştirmeye çalıştığından şikayetçiler. Bir Kadın, Bir Erkeği sevdiğinde; Sanki üzerinde sevgiliden, eşten başka bir rol daha olması gerektiğini düşünür. Sizce bu nedir dersiniz? Cevap tabi ki Kadının birden bire Erkeğin bir de annesi rolüne bürünmesidir. İşte Kadının da, en iyi sevgi dolu hatası burada başlar. Bir Kadın, bir Erkeği sevdiğinde, onun gelişmesini ister ve bunu kendine bir görev bilir. Onun hal ve hareketlerini düzeltmeye çalışır. Sanki bir kalkınma planı gibi, Kadın bunu yürürlüğe koyar. Erkek ne kadar Kadının yardımına direnirse dirensin, Kadın vazgeçmez. Erkeğe yardım etmenin ve neler yapması gerektiğini söylemenin fırsatlarını kollar.
Bunu yaparken; Kadın tamamen sevgi dolu olup, Erkeği koruduğunu zannederken ve Erkeğin bunu neden sorun yaptığını anlayamaz. Erkek ise, kendisinin yönetildiğini, kendi dünyasının idaresini başkasına verdiğini düşünüp, paniğe ve korkuya kapılır.Oysaki…
”Erkek olduğu gibi kabullenilmek ister, Kadınsa onu daha çok düşünülmek istediğini sanır.”
Fark ettiniz mi? İki taraf da yaptıklarını, sevgiden ve iyi niyetlerinden yaparlar. Çünkü kendi dünyalarında ne bekliyorlarsa, Karşılarındakine kendi bekledikleri veriyorlar. Sanıyorlar ki; sevdikleri de kendi dünyalarında aynı kendilerinin beklediği gibi bir geri dönüş istiyor.Başta ne demiştik;
AYRI DÜNYANIN İNSANLARIYIZ
Fakat aradaki farkları gördükçe, karşımızdaki kişinin bizi sevmediğinden yada önemsemediğinden değil, gerçekten farklı bakış açılarından kaynaklandığını anladığımda, Zannediyorum ilişkiler daha huzur içinde geçecektir.
Kadınlar ile Erkekleri tanımaya, aradaki farkları çözmeye, ilişkilere çözüm olmaya devam edeceğiz…Takip etmeye devam edin…
Sevgi dolu ve huzurlu günler…
Sevinç Karakaya
Devamı
Bayram Olumlamaları(son)
HER GÜN MUTLULUK İÇİN OLUMLAMA
- Sürekli inançla kendime kesinlik ve kendime güven duyguları oluşturuyorum.
- Mutluyum çünkü kendime mutlu bir gerçeklik oluşturuyorum.
- Etrafımdaki dünyayı taktir ediyorum ve bana gelecek her şeyi ders alabileceğim bir armağan olarak kabul ediyorum.
- Herkeste ver her şey de iyi bir yön bulabiliyorum.
- Bütün fırsatları fark ediyorum ve onları cesaretle takip ediyorum.
- Gerçekten de sahip olduğum her şey için müteşekkirim.
- Kendi mutluluğumdan ben sorumluyum, Hayatımda değiştirmeyi seçtiğim her şeyi değiştirme yetisine sahibim.
- iyiliğim aldığım her nefeste artıyor.
- Hayal ettiğim her şey mümkün.
- Benim mutluluğum benim gülümseme ve neşeli kişiliği yansır.
- Benim hoş ve neşeli kişiliği bulaşıcıdır.
- Ben her zaman nazik ve yabancılara yardımcı biriyim.
- Ben her yeni güne sevinç ve heyecanla başlarım.
- Her günün başlangıcında mutlu olmak için seçin.
- Ben çocukça sevinçle kendimi gülmek.
- Mizah duygum çevremdeki herkese dokunur.
- Benim mutluluğum sürekli bana daha fazla mutluluk getirir.
- Benim mutluluk benim hayatıma içine bolluk ve bereketi çekiyor.
- Kendimi susturup bilinç altıma açıldığımda en iyi halimden bilgelik alıyorum, ihtiyacım olan her şeyin içim de olduğuna inanıyorum.
Bayram Olumlamaları (2)
YÜCE YARATICININ SEVGİSİNİ VE REHBERLİĞİNİ HİSSETME OLUMLAMASI
- Yaratıcının Sonsuz sevgisi, şimdi, bu durumda, ilgili herkesin iyiliği için en mükemmel şekilde çalışıyor…
- Yaratıcının Sonsuz sevgisi ve ışığı, şimdi benim vasıtamla çalışıyorlar…
- Yaratıcının Sonsuz sevgisi önüm sıra ilerleyerek yolumu düzenliyor…
- Artık bana içsel bilgeliğim rehberlik yapıyor…
- Bu sorunu kusursuz bir biçimde çözmek için şuanda bana yol gösteriliyor…
- İçimde ki ışık şimdi ve burada, bedenimde, zihnimde ve ilişkilerimde mucizeler yaratıyor…
Sevinç Karakaya
Bayram Olumlamaları (1)
BUGÜN ÖNCE KENDİMİZİ
SONRA HERKESİ AFFETME GÜNÜ
Neden Suçlarız yada Suçluluk Duyarız
Suçlama iki yönlüdür. Başkalarını ve kendini suçlama. Altında yatan sebep ise; olayları, OL’anı olduğu gibi kabul etmemek ve mükemmeliyetçilik düşüncesidir. Hiçbir hata ve yanlış kabul edilmez. Mükemmeliyetçilik ile yetiştirilen kişinin yaptığı her şeyde mükemmel olması beklenir ve buna uymayan bir davranış sergilediğinde ceza ile karşılaşır. Kendini suçlayan insan tüm bu yaşadıklarını içselleştirip yaptığı her yanlış davranışta kendini suçlar ve kendini değersiz görmeye başlar.
Başkalarını Suçlamanın Altındaki Düşünceler
– Senin suçun
– Bu şekilde davranmasaydın bunlar olmazdı
– Hayat çok acımasız ve hiç adil değil
– Bunun başıma gelmesinin sorumlusu ben değilim
– Ben bu davranışı haketmiyorum
– Bunu bana nasıl yapar?
Kendini Suçlamanın Altındaki Düşünceler
– Kahretsin ben bu davranış nasıl nasıl yapabildim?
– Ben bunu yaptığım için en büyük cezayı hakediyorum.
– Bu davranışı yapmamam gerekiyordu.
– Ben kendime nasıl hakim olamadım?
Başkalarını Affetme Olumlaması
Evrende her şeyin birbirine bağlı olduğunu biliyorum.
Her şey birbirine bağlı ve OL’an her ne ise OL’ması gerektiği için OL’duğunu biliyorum.
Karşımdakinin o anki algılama yapısına göre o şekilde davrandığını biliyorum ve anlıyorum.
OL’an her şeyin en yüksek hayra hizmet ettiğini biliyorum.
Beni etkileyen tüm olayları affediyorum ve ders alıyorum.
Karşılaştığım her şeyi olduğu gibi kabul ediyorum.
Karşılaştığım her şeyi affediyorum ve teşekkür ediyorum.
Kendimizi Affetme Olumlaması
Kendimi olduğum gibi kabul ediyorum.
Zayıf yanlarımı, olumsuz duygu, düşünce ve
davranışlarımı kabul ediyorum.
Geçmişteki yanlışlarımı, hatalarımı kabul ediyorum.
Tüm bunların olması gerektiği için olduğunu biliyorum.
Olan her şeyin en yüksek hayra hizmet ettiğini biliyorum.
Yaptıklarımın sorumluluğunu alıyorum.
Yaptığım her şey için kendimi bağışlıyorum.
Olan her ne ise yaşamımla ilgili bana ders veriyor ve
Beni daha da olgunlaştırıyor.
Tüm olanların ve hatalarımın tekamülüm için olduğunu biliyorum.
Ve ben yaptığım her şeyden ders alıyorum, öğreniyorum.
Not:Bilinçaltının yapısını göz önüne aldığımızda gerçekçi düşünceler ile oluşturulmuş olumlamalar, 21 gün boyunca özellikle sabah ve akşam hissederek ve imgeleyerek yapıldığında etkili sonuçlar vermektedir.
Sevinç Karakaya
Bayramlar Yeniden Sevmek İçin Bir Fırsattır
Bayramlar yeniden sevmek için bir fırsattır
Bayrama sayılı günler kala bayramı bayramlaştıran bir noktaya değinmek istiyorum. Başta kişisel olmak üzere toplumsal değerlerin muhafazası, güçlendirilmesi, kalitesinin artırılmasının yolu güçlü sosyal ilişkiler oluşturmaktan geçiyor. Bu ilişkilerin oluşması ise; dinamik sosyal ilişkilere bağlıdır. Sosyal ilişkileri gözden geçirme, eksiklikleri tespit etme , önümüzdeki dönemi taraflar arasında birlikte planlama için bayramlar mükemmel düşünülmüş vakitlerdir.
Bayramlar ilişkilerimiz de dargınları barıştıracak, sevenleri bir araya getirecek adeta bir köprü vazifesi görür. Dostluğun, kardeşliğin, sevginin, saygının, birlik ve beraberliğin koşulsuzca yaşandığı bayramlar ortaklık bilincinin yükseldiği kutsal günlerdir.
Bayramı bir fırsata çevirmeye ne dersiniz? İçimizdeki sevgi kaynağını ortaya çıkarmayı istemez misiniz? Peki ilişkilerimizi sağlıklı bir biçimde oluşmasını sağlayan sevgi nedir? ve tam olarak nerededir?
Sevgi kainatın, yaratılışın özüdür. Yaratılan her şeyin özünde, esasında sevgi vardır. Her şey gibi bizim özümüzde, içimizde sevgidir. Bunu fark etmek için bunu deneyimlemek gerekir. Deneyimlemek için de; düşüncelerimizin ve kalbimizin sevgiyi yaşamaya açık olması ve sevginin içimizde yayılmasına izin vermeniz gerekir. Sevginin içimizden akışına ne kadar çok izin verirsek, onu ne kadar çok yayarsak, hayatımız da o kadar çok sevgi olur. Ve ilişkilerimiz sevgi atmosferinde sürer gider.
Sevginin kaynağı içinizdedir. Dış Dünya sadece içimizdeki sevgiyi bize yansıtır. Sevgiyi çevremizdekilere ve kendinize yansıtmak için onu önce kendi içinizde hissetmelisiniz. Bunun içinde öncelikle kendinizi sevmeli ve kendimizi olduğunuz gibi kabul edebilmeliyiz.
Kendinizi gerçekten sevene ve olduğunuz gibi kabul edene kadar, başkalarının verdiği sevgiyi kabul etmekte zorlana biliriz, belki de sevginin gerçek bir sevgi olmadığına dair şüpheleriniz mevcut olur. Bunu nasıl aşabilirim diye düşünüyorsanız, İşte bunun için, önce kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacak güzel şeyler düşünmeniz lazım. Bunun için belli olumlama cümlelerini sık sık tekrarlaya bilirsiniz. Ve böylece bilinç altındaki kendi hakkımızda ki olumsuz düşünceler yerlerini olumlu düşüncelere çevirebilir.
Kendi kendinize “kendimden hoşlanıyorum”, “ben sevilebilir bir insanım”, “Kendimi çok seviyorum”, “kendimi olduğum halimle onaylıyor ve kabul ediyorum” herkesin kendisinin de üretebileceği; olumlamalarınızı tekrarlaya bilirsiniz. Kendinizi buna ikna etmeniz gerekir. Bu duyguları gerçekten hissetmeye çalışın. Belki sessiz bir ortamda kendinizle baş başa kalıp, sevginin kalbinizden tüm vücudunuza yayıldığını; aklınıza, kalbinize, tüm hücrelerinize, atomlarınıza kadar dolduğunu hissetmelisiniz.
Hepimizin gölgeli, karanlık ve çok gurur duymayacağımız, farklı olmasını dileyeceğimiz bir parçamız vardır. Tıpkı bir paranın iki yüzü olduğu gibi… Evet bu yanlarınızı da koşulsuzca sevmeyi deneyin. Güneşini düşünün onun her şeyin üzerine doğduğunu, tüm insanlara eşit yayıldığını düşünün. Nasıl ki güneş asla, şunu veya bunu yaparsan sana parlayacağım demez. Sizi olduğunuz gibi kabul eder ve ne olursa olsun size parıldar, çünkü onun bildiği budur! Sıcaklığını ve ışığını herkese eşit olarak yaymaktır. Birtakım kazançlar elde etmek için değil, gerçek doğasını özgürce yansıtmak için. Güneş herkesin üzerine doğar.
Şimdi içinizde iyi hissetmediğiniz konular hakkında düşünün. Onları belki bugüne kadar yok saydınız. Ancak çözüm bu değil. Bunların da sizin bir parçanız olduğu ve sevilebilir olduğu gerçeği ile artık yüzleşme vakti. Şimdi kendinize “Tüm zayıflıklarımla ve eksikliklerimle seviliyorum, kendimi seviyorum” diye tekrarlayın. Tıpkı güneş gibi sevginizi vücudumuzun tüm kısımlarınıza yansıtın.
Şimdi, Tamamen yaratıcının merhametiyle insanı sevdiği gibi; karşılıksız olarak sevdiğiniz birini veya bir şeyi düşünün. Bu bir kişi, bir hayvan, bir bebek veya bir çiçek olabilir, belki içinde tatlı bir his oluşturan birini veya bir şeyi düşünebilirsin… Şimdi hayalinde bu şeyi imgele ve bağrına bas… Sana kendini çok iyi hissettirdiği için bu şeyin veya varlığın var olduğundan dolayı derin bir minnettarlık duygusu ile söyleyin “seni seviyorum”, “seni seviyorum”. Yada Yunus Emre‘nin dediği gibi ” Yaratılanı severim, Yaratandan ötürü.” sevmeyi deneyin .
Bu teknik sevilmeyen olarak düşündüğün kişi ve durumlarda bile bakış açını sevilen hale çevirmek için sana yardımcı olan güçlü bir araç, bir tekniktir. Eğer koşulsuz sevdiğinizin yüzünü, yolunuza çıkan her yüzde görmüş olursanız doğal bir sevgi yanıtını hissederdiniz ve yolunuzdan geçenler, sizden gördüğü sevgiyi size geri yansıtırlardı.
Şimdi, karşılıksız sevgi hissettiğiniz bir anı düşünün. Sadece doğru, güzel bir şeyler yaptığınız için değil, yaşadığınız ve tam olarak olduğunuz gibi kabul edildiğiniz. Sizin için sevgi ne ifade ediyorsa onu deneyimleyin. Sizin için sevgi Güneşin cildinize ılık ılık okşaması olabilir, yada hoş bir rüzgar esinti saçlarınızı uçurması olabilir… veya tatlı, arındırıcı bir yağmur üstünüze yağıyor olabilir. Yada ihtiyacınız olan ve bildiğiniz sevgi daha büyük bir güç tarafından; bir Yaratan tarafından; korunup gözetiliyor olduğunu hissetmek olabilir. Şimdi bu karşılıksız size sunulan sevgiyi hissedin.
Şimdi sessizce tekrarlayın “Fazlasıyla seviliyorum. Fazlasıyla seviliyorum. Fazlasıyla seviliyorum”… ve gerçek karşılıksız sevginin nasıl olduğunu hissedin. Şimdi sevginin her tarafınızda olduğunun farkında olun. Sevgi, daima mevcuttur, her nefesinizde sevgi vardır.
Sevgi Kainatın, Yaratılışın özüdür,canlı cansız her şeyin içinde bulunur. Günlük hayatınızda bu şeylerde sevginin varlığını çok düşünmesek de Sevgi; ayakta durduğunuz yeryüzünde, oturduğunuz sandalyede, uyuduğunuz yatakta, giyindiğiniz elbiselerde, yediğiniz yiyeceklerde, yıkandığınız suda mevcuttur.
Fazlasıyla seviliyorsunuz, fazlasıyla seviliyorsunuz. fazlasıyla.
Bayramlar; bu özel günler içinizdeki sevgi titreşiminin yükselmesi için büyük bir fırsattır.Yaratıcı tarafından ”Fazlasıyla sevildiğinizi” unutmayın. sizde çevrenizdeki önce kendinizi sonra herkesi ”fazlasıyla sevin”
Sevdiklerinizle Sevgi Dolu Bayram Geçirmenizi Dilerim. İyi bayramlar.
Sevinç Karakaya
Olumlama Ne Demektir?
OLUMLAMA NE DEMEKTİR?
Olumlama dua etmektir. Evet dinlerde dua dediğimiz yakarış budur. Olumlama bir şeyi düzenli olarak istemektir. İslamiyet de namaz kıldıktan sonra tesbih çekilir ve aynı şey tekrar edilir 33 kez. Hayatınızı değiştirmek istiyorsanız mutlaka kullandığınız cümleleri de değiştirin ve olumlama cümlelerini bol bol kullanarak ruh halinizi daha olumluya çekin.
Peki olumlamayı nasıl ve ne şekilde yapmalıyım derseniz?
Sizi kimsenin rahatsız etmeyeceği bir zaman dilimini öncelikler seçin. Birkaç dakikalığına sessizce oturun. Derin ve düzenli, acele etmeden nefesler alarak bütün vücudunuzu gevşetin ve zihninizi boşaltın düşüncelerinizi durdurmak yada en aza indirmeye gayret edin. Daha sonrada olumlamaları kendi sesinizi duyabileceğiniz bir tonla ve ağır ağır tekrarlayın. Dilerseniz olumlamalar için yazılı olan bir metinden yardım alacağınız gibi dilerseniz de kendi olumlamanızı kendiniz oluşturabilirsiniz.
Fakat bu olumları oluştururken muhakkak dikkat etmeniz gereken hususlar var;
1- Olumlama cümleniz olumlu olsun! Mesela ”Hasta olmak istemiyorum” yerine ”Sağlıklıyım” gibi tamamen olumlu kelimelerden seçilmiş kalıplar kullanın
2- İstiyorum ifadesinden kullanmayın. ”Mutlu bir hayat istiyorum” demek yerine ”Mutlu bir hayata sahibim” deyin. Evren onaylayandır. İstiyorum dedikçe istemekle kalırsınız. Sahibim dediğinizde tüm hücreleriniz o andan itibaren mutlu bir hayata sahip olduğu komutunu alır ve size bunu yaşatmaya başlar.
3- Cümleler de ne istediğinizi net ifade edin.Mesela ”Zayıflıyorum” gibi sonunun nereye gittiği belli olmayan cümleler kullanmayın. Eğer muhakkak zayıflamakla ilgili bir cümle kurmak istiyorsanız, varmak istediğiniz hedef kiloyu da içine koyarak ”55 kilodayım, hatta 55 kiloda olduğum için şükürler olsun” deyin.
4- Belirsiz ifadelerden kaçının. Kurduğunuz cümle herkes tarafından anlaşılabilecek basitlikte olsun.
5- Cümlelerinizi gelecek zaman yerine şimdiki zaman veya geniş zaman olarak kurun. ”Çok mutlu olacağım” demek yerine ”Çok mutluyum” deyin. Gelecek zaman kipi yaşamak istediğiniz durumu her zaman daha ileri bir zamana öteler. Böylece hiçbir zaman o durumun içinde olamazsınız.
6. Olumlamalarınız başka insanlar hakkında değil kendiniz hakkında olsun. ”Bana saygı göstersin” demek yerine, ”saygı görmeyi hak ediyorum” deyin.
7. Cümlelerinizi yumuşatabilirsiniz. ”Kendimi olduğum gibi kabul ediyorum” şeklinde ilk başta ikna olmakta zorluk çektiğiniz cümleleri ”kendimi olduğum gibi kabul etmeye başlıyorum”, ”kabul etmeyi öğreniyorum” şeklinde yumuşatın. Zamanla bu cümleleri kabul ediyorum şeklinde değiştirin
8-Olumlama cümlelerini kullanırken, aynı zamanda harekete de geçin: Artık her gün “zenginim” diyorum, yakında zengin olurum. Bu yanılgıya düşmeyin. Sadece zihninizi yeniden programlamanız yetmez. Hedeflediğiniz duruma doğru adım da atmalısınız. Bir aksiyon planı oluşturmalı ve harekete geçmelisiniz.
9- Bilinçaltının yapısını göz önüne aldığımızda gerçekçi düşünceler ile oluşturulmuş olumlamalar, 21 gün boyunca özellikle sabah ve akşam hissederek ve imgeleyerek yapıldığında etkili sonuçlar vermektedir.
Bu süreçte bir Yaşam koçundan da destek alabilirsiniz.
Huzurlu ve mutlu günler…