Kadınları Cinsellikten Uzaklaştıran Erkekler
KADINLARI CİNSELLİKTEN UZAKLAŞTIRAN ERKEKLER
Kadınlar erkeklere göre çok daha duygusaldır. Bir çok beklentilerinde olduğu gibi cinsellikten beklentilerinde de önce duygusal beklentilerine karşılık bulmak isterler. Eğer ki eşleri onların duygularını önemseyip, cinsel paylaşıma kendilerini hazırlamadıkları taktirde, Cinsellik kadın için yakınlaştırıcı değil eşinden uzaklaştırıcı bir paylaşım halini alıyor. Bir erkeğin kadına güven verebilmesi için ilk önce eşinin hislerine hitap etmeyi öğrenmesi gerekir. Güven alamadığı bir ilişkiden kadın gittikçe soğur hatta zoraki beraberliklerde kadının ruhsal durumunda da telafisi çok zor rahatsızlıklar çıkarabilir.
Aslına bakarsanız eşler cinselliği sadece arada bir yapılması gereken, hatta zamanla sadece bir vazife haline getirdiklerinde; Gitgide birbirlerinden soğur ve uzaklaşırlar. Özellikle uzun evliliklerde çiftlerin ilişkilerin de en büyük sorun cinsel isteksizlik olduğu görülür.Cinsel isteksizlik sorunlarının kaynağına bakıldığında kadının isteklerini ve kendini rahatsız hissettiği davranışları çok ifade edemediği, erkeklerin ise eşlerinin hislerine, algılayışlarına önem vermedikleri yada yanlış anladıkları görülür. Sonuç olarak bu davranışlar eşleri birbirinden uzaklaştırdığı gibi kadınlarda ”cinsel soğukluk” denen süreci başlatmış olur.
Cinsellikte kadının erkeği uzaklaştıran davranışları olduğu gibi, erkekler de cinsellikten kadınları uzaklaştıracak birtakım davranışlarda bulunuyor. Ve sonuç olarak kadın cinsellikten soğuyor. Aslında kadında sağlık açısından bir sorun olmamasına rağmen, cinselliğe karşı duyulan istek yok olur. Herkes zaman zaman inişler çıkışlar yaşayabilir, bu bazen olan insanın ruh halinde gerçekten isteksizlik olduğu durumlardan farklıdır; Genelde sürekli olarak bu isteğin yenilenmesi ve zamanla hiç istek duymama halidir. Bunun için bir ilişki koçundan destek alınabilir ve neyden kaynaklandığını tam olarak anlamanız çözüm bulma noktasında size yol gösterici olacaktır. Azalmış cinselliğin sebebi, kültürel, dinsel, sosyal, psikolojik ve bedensel olabilir. Bir sorun olduğunu farklın da olup bunun adını koyamıyor, yada içinden çıkması çok daha bir durumda kendinizi hissedebilirsiniz. Bu yardım almak en doğru ve sağlıklı adımdır.Kadınlarda cinsel duyguların azalması ya da tamamen yok olmasını,eşlerine karşı duyulan cinsel çekiciliğin ve isteğin olmaması olarak tanımlayabiliriz. Cinsel soğukluk, kadının cinsellikten hiç haz alamaması,doyuma ulaşamaması ve cinsel birleşmeden tamamen kaçmasına sebep olur.
Erkekler Kadınların ”cinsel soğukluk” Nasıl yaşamasına sebep olur?
Kötü Kokmaları; Erkeklerin içki sigara içip gereken kişisel bakımına önem vermemeleri sonucu; kötü, hatta dayanılmaz bir koku yayarsa, hijyenik temizliğine eskisi kadar önem vermezse kadın bundan rahatsızlık duyabilir, zamanla ona dokunmak ve seks yapmak istemeyebilir.
Hastalık derecesinde kıskançlık; Kadınlar başlarda eşinin kendini sahiplenmesini ve kıskanç tavırlar göstermesinin den hoşlansa da zamanla; erkeğin aşırı müdahaleci tavırları eğer duygusal şiddete dönüşmüşse, kadında olumsuz bir algıya neden olabilir. Ve eşlerinden hem duygusal, hem de cinsel olarak uzaklaşmalarına sebep olur.
Baskıcı Eş: Kadının da erkeğin de ayrı bir dünyası vardır. Eğer erkek kendi dünya algısını baskı kurarak kadına kabul ettirmeye çabalarsa sonunda iki dünya çarpışır. Erkeğin kadının doğasını anlayışla karşılamasının yanında, herkesin kendi hikayesi olduğunu ve dünyayı farklı farklı algıladığını kabul etmesi gerekir. Baskı sürerse, kadın kesinlikle psikolojik tepkisini ortaya koyar ve zamanla soğuyabilir.
Zamanla ilgisini daha az göstermesi; Nişanlılık döneminde ve evliliğin ilk yıllarında erkeğin kadına karşı gösterdiği nazik, ılıman ve sevecen tavırların değişmesi, kadına o yeni evliliğinde davrandığı gibi ilgiyi ve alaka davranmaması, kadını kaybetmenin en iyi yoludur diyebiliriz. Her şeyde olduğu gibi ilişkilerde de istikrar önemlidir. Bu nedenle ilişkinin süresi ve şartları ne olursa olsun, erkek de kadın da karşılıklı ilgiyi ve saygıyı canlı tutmak zorundadır.
Hep kendini düşünme; Aşırı bencillik, ben merkezci, hep benim dediğim olsun davranışı sıkıntı veren bir tutumdur. Kaldı ki kadın yaratılışı gereği ilgi odağı olma isteğine sahiptir, aynı zamanda kadın da duygusallık hakimdir, şartlar böyleyken erkeğin kendini zorla merkeze yerleştirme isteği sonunda olumsuzlukları beraberinde getirebilir.
Çok acele etmek; Kadınları, cinsellik başta olmak üzere birçok konuda erkeğin aceleci tavırları rahatsız eder.Unutulmamalı ki cinsel yaşamda acele etmek her zaman kaybettirir. Cinsellik iki bireyin arasında yaşanan gerekli sabrı, saygıyı ve özveriyi gerektirir. Acele ile cinsellik yaşayan bir erkek, bir süre sonra doyumsuz kalan ve enerjisin de yarım kalan kadında dengesiz bir ruh haline neden olabilir.
Uzun süre cinsel ilişkiye girmemek ; Uzun süre cinsellikten ve cinsel uyaranlardan uzak kalmak cinsel isteği azaltabilir. Cinsel ilişki hep aynı, durağan ve fanteziden yoksun ise çift zamanla birbirinden uzaklaşabilir. Bu nedenle erkekler istemeseler bile eşlerine dokunmalı ve Sarılmalıdır. Bu ille de seks yapacakları anlamına gelmez ama kadının soğumasını önler. Erkek kadına sevgisini ona dokunarak göstermelidir.
Gereksiz sürtüşmeler; Evlilikte ya da ilişkide anlaşmazlık varsa cinsel sorunları da meydana çıkarır. Hiç bir kadın sevmediği yada sevgisini hissetmediği biriyle beraber olmak istemez. Kadının istemediği davranışlarda ısrar etmek, kadını öfkelendirir ve öfkeli kadın zamanla eşinden soğuyabilir.
Kadının fiziğini beğenmeme; Kadınlar için dış görünüşleri çok önemlidir, buna çok aldırış etmeyip kendi ile barışık olduğunu söyleyenler için bile böyledir. Kadınlar vücutlarının nasıl göründüğüne çok önem verirler. Vücutlarını beğenmeyen kadınlar eşinin bakış açısını kendi gözleri gibi algılarlar. Bu nedenle erkek iltifat etmediğinde, beğendiğini ve arzuladığını eşine belli edemediğinde, kadın zamanla öz güvenini yitirir ve cinsel açıdan soğuk bir hale gelebilir.
Cinsel isteksizliğin çözümü bazen çok karmaşık olabilir. altında farklı bağlantılar olabilir.Fakat en başta cinsel isteksizliği çözmek için ”cinsel sorunu” olduğu gibi kabullenmektir. Eşler birbirine yargılayıcı, suçlayıcı olmadan bu sorunu konuşabilmeli, cinsel isteksizliği çiftin ortak bir sorunu olarak ele almalı ve birlikte çözüm yolları aramalıdırlar.
Devamıİşteki Stres Evliliğe Yansıyınca
İŞTEKİ STRES EVLİLİĞE YANSIYINCA
Elbette yetişkin insanlar zamanını programlamak zorundadır. Çünkü hayatımız da neye ne kadar vakit ayırdığımız önemlidir. Yapılan yanlış zaman paylaşımı bizim gerek özel , gerekse sosyal ilişkilerimizi olumsuz etkiler. Özellikle özel hayat ve işimize ayırdığımız vakti çok iyi planlamak lazım.
Mesai dışındaki bütün boş vaktinizi yine işiniz için mi harcıyorsunuz? Bu durumda iş yaşantınız özel hayatınızı etkilemeye başlar ve yoğunluk nedeniyle stres altında kalırsınız. Sadece iş yükünüz değil, işteki kötü durumların psikolojik yansımaları da özel yaşamınızı sarsar. Dikkat edilmezse, bir süre sonra iş yaşamınız evliliğinizi veya ilişkilerinizi bitirebilir.
Evlilik ve iş arasında sıkışan ilişkiler de neler ortaya çıkar, hangi sonuçlara yol açar; gelin beraber bakalım.
İşteki stresi eve taşımayın
Üzerinizde iş baskısı varsa ve sizi desteklemeyen bir patron ilişkinizde kendini negatif olarak hissettirir. İlişkinizi bir yandan iş stresi, bir yandan eşinizle iş arasında kalmak, bir yandan ise asıl kendinizin ne istediği ile ilgili düşünceler yıpratır. Stresli ve yoğun bir ortamda çalışanlar, evliliklerine iş stresini; kalan vaktin nasıl geçirileceğine, paranın nasıl harcanacağına kadar çok geniş kapsamlı tartışmalar yaşayarak yansıtabilirler.
İşteki sorun Davranışlara Yansır
İş yerinde stres, kaygı, aşırı yorgunluk, aşırı alınganlık gibi sorunlar yaşayan çalışanlar evde eşleriyle konuşmak istemezler. Kafaları iş ile çok meşgul olduğundan, karşılarındaki kişinin anlattıklarına yeterince dikkat gösteremezler. Evleriyle veya yapması gerekenlerle ilgilenmezler. Aileleri ile ilgilenecek enerjiyi kendilerinde bulamazlar.
İşteki Stres Farklı Kişisel Tartışmalar Olarak Ortaya Çıkar
Yapılan araştırmalarda; Evli çalışan kadınlar ve erkekler arasındaki, çiftlerin evle ilgili konularda birbirlerine soru bile sormadıkları belirlendi. Bu yüzden kişiler arasındaki gerilim daha çok ilişkiler, davranışlar üzerine yaşanıyor. Yani denilebilir ki, çalışma hayatı yoğun ve stresli olan çiftler evlilikleri üzerine iletişim kurmuyorlar . Konuşmak yerine farklı tutum ve davranışlarla öfkelerini açığa vuruyorlar.
Peki sorunlar nasıl çözülecek ?
Burada programa yapmak çok önemlidir. Asıl olan işe de gereği kadar vakit harcamalı eve de gereği kadar vakit ayırmaktır. Yani eşimizin de işimizin de üzerimizde bir paylaşım hakkı olduğunu unutmamalı ve zamanlamayı da buna göre yapmalıyız. Bunu yapmamak; Zamanınızı gereğinden fazla işte geçirmek aile veya ilişkideki rolünüzü aktif ve doğru olarak yerine getirmenizi zorlaştırır. Bu stres yaşantınızı dolaylı olarak etkiler. İşinizle evli olmamak, iş ve özel yaşantınızı ayırabilmek en iyisidir. Öncelikle zamanınızı planlayın. İş baskısı nedeniyle oluşan sorunların önlenebilmesi için kişilerin isteklerini iletmek ve iki kişi arasında veya evin içinde oluşan negatif havayı üzerlerinde atmak amacıyla karşılıklı görüşmeleri gerekir. Siz de bu tür bir konumdaysanız beklentilerinizi paylaşın ve sorunlarınız için birlikte çözüm bulun. Aklımızdan çıkarmamamız gereken iletişim kurmadan ilişkiyi devam ettiremeyiz.
Sevinç Karakaya
Devamı
Kendi Kalbimi Kırdım
KENDİ KALBİMİ KIRDIM
Hepimiz isteriz ki hep mutlu olalım. Fakat bazen olur ki bir şeyler ters gider, hayatın bize adil davranmadığını düşünebiliriz yada haksızlığa uğradığımızı mesela çok zaman bu ruh hali hepimizin başına gelmiştir. Hepimiz kalbimizi inciten hadiseler ve kişilerle karşılaşmışızdır. Acaba bunlara sebep kendimiz olabilir miyiz? yani kendimiz istemeden kendi kalbimizi kırmış olabilir miyiz? Yada Kalbimizin kırılmasına biz ortam hazırlamış olabilir miyiz?
Bu sorunun cevabını merak edenlere haberim var ; Evet sebep olmuş olabiliriz. Hayatta en acı kendi hatalı
davranışlarımızın ve tutumlarımız yüzünden kendi kalbimizi kendimizin kırmasıdır.
Şimdi şöyle dediğinizi duyar gibiyim; Ben neden kendi kalbimi kendim kırayım ki… Haklısınız kendi kalbimizi kendimiz kırmak istemeyiz ama bazen farkında olmadan kendimize en çok zararı kendimiz veririz. Gelin beraber bakalım acaba nerede hata yapıyoruz.
*Kimsenin sizi yargılamalarına ve yok saymalarına izin vermeyin
Hayatta her insan bir kitaptır ve aslında bir birbirine benzese de yaşadıkları ; yinede her deneyim kişiye özeldir. Bundandır hiç kimse sizi tam manasıyla anlayamaz, hissettiklerinizi tam olarak algılayamaz. Birey olarak kendi kişiliğinize en büyük sorumluluğunuz; kendi duygularınıza, ne hissettiğinize önem vermek ve çevremizdekilerin de önem vermesini sağlamaktır. Etrafınızdaki insanların sizi yok saymasına, yargılamasına ve kendinizi suçlu hissetmenize izin verdiğiniz sürece onlarda kalbinizi kırmaya devam edecektir. Sizi anlamayan, anlamaya çalışmayan ve hayatınıza saygı duymayan kişilerden uzak durmak belki de en iyi çözümdür. Onlara vereceğiniz en güzel cevapsa Mevlana‘ nın şu sözü olabilir:
”Benim hayatımı yargılamadan önce, Benim ayakkabılarımı giy ve Benim geçtiğim yollardan, sokaklardan, dağ ve ovalardan geç. Hüznü, acıyı ve neşeyi tat. Benim geçtiğim senelerden geç,
benim takıldığım taşlara takıl. Yeniden ayağa kalk ve Aynı yolu tekrar git, benim gittiğim gibi. Ancak ondan sonra, beni yargılayabilirsin.. ”-HZ.MEVLANA-
*Sizi gerçekten sevenlere önem verin
Sevdiklerimiz yanımız da ve bizimleyse; çok fazla onların varlığında haberdar olmayız. Olsak da Genelde kişiler kendisini sevenlere ve değer verenlere karşı daha ilgisiz olma eğilimindedir, onları zaten beni seviyor diye düşünerek emek harcamamaya, sevgisini göstermemeye başlar. Sevdiklerine vermesi gereken sevgiyi, zamanı, kendisini başkalarına sevdirmek için harcayanlar kendi kalp kırıklıklarını maalesef kendileri hazırlarlar. Eğer ki yarın başımıza ne geleceğini bilmiyorsak size tavsiyem sizi sevmeyenlerin peşinde koşmaktansa, sizi sevenlerin kıymetini bilin. Her şey için çok geç olmadan. Sevgi emek ister. Sizi sevenlere sanki her saniyeniz son zamanlarınızmış gibi değer verin. Bu sizin kendi kırdığınız kalbinizin en güzel tamiridir.
*Egonuzu duygularınızın önüne geçirmeyin
Her zaman haklı olmak sizi eder mi? Doğru cevap ”HAYIR” bazen haklı olmak bizi mutlu yapmaz. bunu bildiğimiz halde belki kendimizde defalarca gözlemlememize rağmen oldukça sık yaptığımız bir hatada; sadece üstün olmak, haklı çıkmak için duygularımızı yok sayıp egomuza yenik düşmektir. Aslında hayat egolarımızdan kurtulduktan sonraki gerçek hislerimizdir ve yaşama bakış açımızdır. Sırf gurur, kibir ve üstünlük hissi yüzünden hayatta gerçek ilişkileri, dostlukları kaybeden ve kendi kalbini kendisi kıran birçok insan vardır. Her durumda, ego ile mi yoksa gerçek hislerinizle mi davrandığınızı bilin kendinizi dinleyin. Egodan sıyrıldıkça gerçek olan mutluluğa kavuşacağınıza emin olun. Karşınıza çıkan her negatif durumla mücadele ederek egonuzu güçlendirmek yerine, bazen duyguları dinleyerek seyirci kalmak size çok şey kazandıracaktır. Hayatla savaşmayı bırakım. Bazen en büyük çözüm hiç bir şey yapmadan hayatı izlemek ve olduğu gibi kabul etmektir.
*Negatif insanlardan uzak durun
Atalarımız ne güzel söylemiş ” Arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim”. Kişiliğiniz, yaşam şartlarınız, standartlarınız ne olursa olsun her insan çevresinden etkilenir. İlişki kurduğunuz, beraber hayat sürdüğünüz ve vakit geçirdiğiniz, insanları doğru seçmek bu yüzden çok önemlidir. Etrafınızdaki insanlar negatifse, kötü ilişkiler yaşıyorlarsa ve içlerinde mutluluk yerine mutsuzluk besliyorlarsa mutlaka size de yansıtacaklardır. Size iyi gelmeyen kişilerle ilişki kurmayı bırakın, bu kalp kırıklığını önlemenin en iyi yoludur. Sizi motive edip hayatta sizi destekleyen,hayat enerjinizi arttıran ve mutlu bir yaşama götüren pozitif kişilerle birlikte olun .
*Sevgileri acele harcamayın
İyi bir ilişki ve birlikte planlanan, iki tarafın birbirinin geçmişini kabul ettiği, birbirini desteklediği ve gelecekle ilgili cesaretlendirdiği ilişkidir. İşte bu yüzden sevgi de aşk da aceleye gelmez, her ilişki aşk olamaz ve her yaşananı aşk sanarak teslim olmak kalp kırıklığı yaratır. Hayatınızdaki ilişkilerin size ne kattığına önem vermelisiniz, aşk adına sıradan ilişkiler, duygusuz temaslar kurmamalı, kendimize ve geleceğimize zarar verecek daha fazla kalbimizi kırmamıza sebep olacak hatalara girmemeliyiz. Ve gerçek sevgiyi bulduğunuzda değerini bilmelisiniz.
*Hayatınızdan çıkmak isteyenleri zorlamayın
Elbette bitmesini istemediğinizi bir ilişkinin yada evliliğinizin boşanmayla bitişini kabullenmek ve sevdiğiniz insanı unutmak acı vericidir ama onu kalmaya ikna etmeye çalışmak, bitişe direnmek emin olun daha da acıdır. İlişkiler bitebilir, evet hiç istenen bir sonuç olmasa da evlilikler boşanmayla bitebilir ve insanların duyguları değişebilir. Bunu kabullenmek, acı da olsa asaletin ve olgunluğun gereğini yaparak bitmesine izin vermek gerekir. Ancak böyle kendinize olan saygınızı muhafaza edebilir ve yeni bir hayata şans verebilirsiniz. Bitirmemeye çalışmak hem gururunuzu hem de kalbini daha fazla kırar. Geçici çözümler çözüm değildir unutmamak lazım.
*Eleştirileri dinleyin olumsuz olsa bile
İnsanların sizi yok saymasını kabul etmek kadar tehlikeli bir durum insanlardan gelen eleştirileri yok saymaktır. Bazen bizi dışarıdan bakan insanlar daha net görebilir, bizim farkına bile varmadığınız kör noktaları karşıdan tarafsız bakan bir göz daha iyi analiz edebilir. İstisnai kötü niyetli durumlar dışında hakkınızda yapılan eleştirilerin mutlaka bir doğruluk payı vardır, hele de birden fazla kişi tarafından yapılıyorlarsa… Bu eleştirileri dikkate almamak, kendinize dönerek bir öz eleştiri süzgecinden geçirmemek hep aynı kalmanıza ve aynı hataları tekrar eden bir kısır döngü içerisinde tıkanmanıza neden olur. Kendi kalbinizi kırmamak için kendinizi pozitif yönde değiştirmeli, insanların sizinle ilgili gözlemlerine önem vererek kendinizi yenilemelisiniz. Eleştirilerin rahatsız ettiği noktada uzman birinden yardım almak da fayda vardır.
Sevinç Karakaya
İlişkilerde Eşler Arasına Giren Soğukluk Nedenleri
Evlilikte ilişkiler yıllar geçtikçe sıradanlaşır. Zamanla birbirine alışan çiftler ilişki için artık emek harcamamaya başlar, ilişkideki tutkuyu ateşleyen her şey zorunlu bir görev haline gelir. Ve tabi ki zorundalıklar sevilmez. Hele bir de çocukların olması ve bu telaşların girmesiyle araya eşlerin ilgileri farklı alanlara kayar. Bu da ilişkinizi durağan ve tehlikeli bir dönem içine sokar. Çiftlerin bu umursamaz, özensiz tavırları heyecanlarını kaybetmelerine, cinsel soğukluğa ve beraberinde birbirlerinden soğumalarına yol açabilir. Bu soğukluğa neler sebep oluyor gelin beraber bakalım.
Kişisel Bakımınız ve Fiziğiniz Çok Önemli;
Her ne kadar zamanla eşler karşılıklı her halleriyle kabul edildiklerini düşünüp kendilerini salma durumuna geçerler; Yapılan araştırmalar, ilişkilerin üzerinden belli bir süre geçtikten sonra bireylerin fiziksel görünüşlerine önem vermediğini hatta ilk zamanlara kıyasla olumsuz yönde belirgin bir değişime uğradıklarını kanıtlıyor. Fazla kilo almak, temizlik ve hijyene dikkat etmemek, kıyafetlerde ve görünüşte özensizlik çiftlerin birbirlerinden soğumalarına ve uzaklaşmasına yol açan en önemli sebep oluyor. Aslında, bir ilişki içinde olun ya da olmayın kendiniz ve öz saygınız için olabileceğinizin en iyisi olmaya çalışmalısınız. Beden ve ruh birlikte çalışır, bakımsız bir bedenin getirisi sağlıksız bir ruh halidir. İlişkilerde kendini bırakmanın tam aksine fiziksel olarak kendine yeni şeyler katan, değişen ve yenilenen çiftlerin ilişkilerinin daha sağlıklı ve tutkulu olduğu göz ardı edilmez bir gerçektir. Bugün kendinize fiziksel gelişim ve yenilenme hedefleri belirleyin. Hem kendinizi sevmeniz hem de eşinizin sizi sevmesi için, bu sevgiyi hak ettiğinize inanmalı ve bunun için çaba harcamalısınız. Bedeninizi sevmek, tutkunuzu canlı tutmanız ve sağlıklı devam eden bir cinsel hayata sahip olmanız için en önemli sebeptir.
”Hep benim dediğim olsun” demekten vazgeçin;
Ayrılan çiftler için, şu tabirler kullanılır ”İkisi de baskın karakterlerdi”. Bu son git gide negatif bir moda akımı oldu. Çiftler ilişkilerinde baskın karakter rolünü oynamayı seviyor. Bir iktidar savaşı başlayıp her iki tarafta ”İpleri eline” almaya çalışıyor. Oysa ki ilişkiler de çiftlerin birbirlerini itici bulmalarının önemli bir nedeni de, baskın kişilik özellikleri ile birbirlerini rahatsız etmeleridir. Baskın karakter aşk ve sevgi enerjisini ortadan kaldırır, onun yerine; ebeveyn, öğretmen ya da iş veren enerjisi yaymanıza neden olur. Oysa ki aşk, sevgi, tutku enerjisi yumuşak, şefkatli ve uyumludur. Sabrı kaybetmek, tahammülsüzlük ve hoşgörüsüzlük bu baskın tavırlardır. Bu durum sadece evlilik yada duygusal ilişkilerimiz için geçerli olmayıp, sosyal ilişkilerde de göz ardı edilmemesi gereken bir konudur. Haklı olduğunuz konularda bile baskıcı, üst perdeden konuşan, hükmeden, eleştirel ve suçlayıcı olmayın. Bu enerji sizi birbirinizden soğutmakla kalmaz uzun vadede gizli bir nefret oluşmasına da neden olur. İlişkinizin ilk günlerindeki hallerinizi hatırlayın, birbirinize aşık olma nedenlerinizi hatırlatın. Çözüm odaklı olun ve sevgi ile hareket edin. Suçlamalar ve sorunlar üzerinde durmaktansa çözüm üzerinde vakit harcayın.
Samimiyet umursamazlığı getirmemelidir;
Zamanla elbette çiftler birbiriyle daha samimi olur, birbirini daha iyi anlar, huyunu suyunu daha iyi bilir bir duruma geçebilir. Fakat bu samimiyet farklı tutumlara yol açmamalıdır. İlişkilerde ki ilk günkü ilgi ve özen, birbirini tanımanın verdiği rahatlık ve huzur ile yer değiştirecektir ama bunu ilgisizlik ve umursamazlıkla asla karıştırmamak gerekir. Çiftlerin birbirlerinden soğumaların da bu ilgi kaybının ve önemsememenin büyük rolü vardır. Bir süre sonra birbiri ile ilgisi olmayan, ayrı hayatlarda mutlu olup birbirleriyle tatmin olmayan bireyler haline gelirler. hatta bunu ilerlemesi daha acı sonuçlara sebep olabilir. Bu zamanı gelince patlayacak bir saatli bombaya benzer. İhtiyacı olan ilgi sevgiyi göremeyen bir ilişki zamanla kendi kendini yok eder. Eskisi kadar birbiriyle ilgilenmeseler de olur diye düşünen, çiftlerin aslında bu düşünenin aksine birbirleriyle ilgilendikçe daha çok yakınlaşıp, ilişkilerinde daha derin ve manalı bir hal içine gireceklerini unutmamalıdırlar. İlişkiler hayatımızdaki en önemli diplomasi sahasıdır, çiftler birbirlerine olan sevgi ve ilgilerini göstermek için belirli rutinler oluşturmalı ve uygulamalıdır. Aynen sulanmayan bir çiçek gibi emek harcanmayan bir ilişki de solmaya mahkumdur.
Hep bana ”fedakarlık yap” bencilliğine girmeyin;
Başlarda fedakarlık yapmak çok zor gelmeye bilir. Uzun vadede ilişki için yapılan tek taraflı fedakarlıklar ve karşılık görememek de ilişkiden ümidi kesmeye neden olur. Tek tarafın sadece kendisini düşünmesi, “biz” fikrine alışmaması ve diğer tarafın emekleri ile ilişkinin yürüyor oluşu birçok ilişkinin bitişinin nedenidir. Karşı tarafın istek ve beklentilerini umursamadan, kendi arzularına yönlenen kişilerin ilişikleri hem sorunlu, hem de yıpratıcı olur. Hiç bir zaman tek taraklı fedakarlıkla bir ilişki sonsuza kadar gitmez ya da gitse de ortada ilişki denecek bir şey kalmamış olabilir. İlişkiler karşılıklılık ilkesine göre yaşanmalıdır. Ortak hayat ve paylaşımların oluşumu için ortak sorumluluk hissetmek gerekir. Sevgi karşı tarafa kendin kadar önem vermek ve mutlu etmek istemektir. Ayrıca gerçek mutluluk birini mutlu ettiğinizde yaşanabilecek bir duygudur. İlişkilerin uzun ömürlü ve keyifli olması için çiftler birbirlerinin mutlulukları için uğraşmalıdır.
Cinsel ilişkileri monoton ve fanteziden yoksun ise, çiftler zamanla birbirinden uzaklaşmaya başlıyor. Bir çok ilişkide aldatmaların ve mutluluğun dışarıda aranmasının nedeni cinsel hayatın monotonluğu ve bazen tamamen bitişidir. Cinsellik tek başına bir ilişkiyi devam ettirmeye yetmiyor olsa da cinsel hayatın olmaması bir ilişkinin bitmesi için önemli bir neden olmaya devam ediyor.Çiftler eski heyecanlarını tekrar yakalamak için çaba sarf etmelidir. Cinsellik rahat oldukça, çiftler birbirini tanıdıkça daha keyifli bir hale gelir, bu konu ile ilgili istekler ve sorunlar açıkça konuşulmalıdır. Cinsel hayatı renklendirmek için küçük heyecanlar, romantik buluşmalar ihmal edilmemelidir. Cinsellik, ruh, beden ve zihin üçgeninde yaşanılan bir süreçtir, cinsel yaşamlarında dokunuş, sevgi ve güven duygularının paylaşımı çiftleri daha çok birbirine yaklaştırabilir
Eleştirirken öldürmeyin;
Yıpratıcı, yıkıcı eleştiri de ilişkilerini bitirmeye kadar götürecek sebeplerdendir. İlişkilerdeki en yıpratıcı davranışlardan biri de çiftlerin birbirlerini acımasızca eleştirmeleri ve küçümsemeleridir. Zamanla kişilerin birbirleri ile ilgili sürekli hatırladıkları bu acı sözler ve hakaretler olur ve artık geçmiş daha sık yad edilmeye başlar. Bu tür eleştiriler bir kavga halinde söylense bile kişilerin aklının bir köşesinde acıtan bir gerçek olarak kazınır ve bir süre sonra kişilerin birbirlerinden soğumalarına, uzaklaşmalarına neden olur. Özellikle fiziksel kusurlarla ilgili söylenenler cinsel hayatın son bulmasına kadar yol açabilir.Konu ne olursa bir eleştiri kişiye ve kişisel özelliklere değil davranışa ve duruma yapılmalıdır. İlişkilerde kişileri birbirine bağlayan en önemli bağ saygıdır. Derin travmalara yol açacak eleştiriler, hakaretler etmemeli, seviyeli bir tartışma modeli benimsenmelidir. Her konu bir şekilde halledilebilir ama söylenen sözler, aşağılamalar unutulmaz. ”Söz ağızdan çıkana kadar sizin esirinizdir, ancak çıktıktan sonra siz onun esiri olursunuz…” Pişman olmamak için çokça düşünün söylemek istediklerinizi…
Uzun süredir devam eden bir ilişkiniz varsa ve bazı davranış hataları yüzünden sona ermesini istemiyorsanız işlediğimiz kusurlu hareketlerden uzak durmanızı öneririm. sevgiyle kalın…
Sevinç Karakaya
İlişkilerinizde Bağlı Mısınız? Bağımlı Mısınız?
İLİŞKİLERİNİZDE BAĞLI MISINIZ ? BAĞIMLI MISINIZ?
Elbette ki ilişkileri yürüte bilmek için bazen adı konmuş, bazense adı konmasa da ilişkinin gereği olarak uyulması ve yapılması gereken kurallar vardır. Bir ilişkiye, bir kişiye tüm kalbimizle güvenmek, sadakat, anlayış ve şefkat göstermek, gerekli fedakarlıklarda bulunmak sağlıklı bir bağlılıktır. Bu bağlılık aranan ve olması gereken bir özelliktir. Hatta olmazsa olmaz kurallardandır. Bu kurallar olmadığında ilişkinin yönü değişir, bir ilişki olmaktan çıkabilir. Bir de bu bağlılığın uç sınırlarda gezinen bağımlılık hali vardır. Bağımlılıkta dünya artık yaşanan ilişkinin, aşık olunan kişinin etrafında döner. Tüm önem sıralamalarının en üstünde o kişi ya da o ilişki vardır. Hemen hemen hayatın tüm yolları o kişiye çıkar. Artık o kişi bizim hayatımızın baş rol oyuncusu ve yokluğu ise filmin bitişi gibi olur.O olmadan nefes alamaz, yapmamız gereken hiçbir şeyi yapamaz hale geliriz işte bu durum bağımlılıktır ve hemen bu durumdan kurtulmak gerekir. Eminim bir çoğunuz zaman zaman böyle bağımlılıklar yaşamışsınızdır. Belki halen yaşıyorsunuzdur.
”Nasıl Bağımlılıktan kurtulurum?”
TEKRAR KENDİNİZE DÖNÜN
Sizden başka hiç kimse sizin dünyanızın merkezi olamaz .Her birey kendi dünyasının merkezidir. Kendi önemini fark etmeyen, kendisini sevmeyen biri bağımlı olmaya mahkumdur. O yüzden tekrar kendinize dönmelisiniz. Kendi kişiliğine, ihtiyaçlarına, beklentilerine sadık olmak, bir ilişkiye körü körüne sadık olmaktan çok daha önemlidir. Kişi ancak kendisi tatmin olduğunda bir başka kişiyi de gerçekten tatmin edebilir. Bağımlılıklarda kişiler kendilerini unuturlar, kendilerine özgün bir kişilikleri yokmuş gibi başka birine adarlar hayatlarını, yapmak istediklerini, vazgeçtiklerini oysa ki kendisini hatırlayan, kendi zevklerinin, ihtiyaçlarının farkına varan kişiler karşılık alabildikleri, iki taraflı sağlıklı bağlılık geliştirdikleri ilişkiler yaşarlar. Unutmayın ancak iki taraf karşılıklı eşit olarak duygu paylaşımı yaşıyorsa yaptıkları, fedakarlıklar, vazgeçtikleri yada verdikleri şeyler eşitse ilişkiler arası denge ve sağlık olur. Kendinizi tekrar hatırlayın siz kimsiniz; sizi mutlu eden şeyler ne, size ne keyif verir bunları tekrar düşünün bilinç altınıza sorun hatta listeleyip devamlı göreceğiniz bir yere asabilirsiniz. Tekrar kendinize dönün.
YÜKLERİNİZİ BIRAKIN
>Yükleri hayatınızda taşımak size ne kazandırıyor dersiniz? Kazandırmıyor fakat hayatını da bu yükleri taşımaya devam ettikçe her geçen gün çok şey kazanacağınız kesin. Düşününce size sıkıntı veren, hayatınızı negatif yönde etkileyen, neşe ve huzurunuzu alan her şeyden kurtulma zamanı gelmiştir. Bu sizi mutsuz eden sevgiliniz yada eşiniz , sizi huzursuz eden arkadaşınız ya da sağlığınızı bozan bir alışkanlık olabilir. Bir şeyin zararını fark ettiğinizde ondan kurtulmanız kolaylaşır. Size yük olan şeyleri fark edin. Hayatınızdaki etkilerini azaltmanız gereken kişileri düşünün, size mutluluk vermedikleri sürece onlara muhtaç olmadığınızı hatırlayın. Yeni bir hayat planı yapın ve hayatınıza etkilerini en aza indirecek şekilde konumlandırın. Sizi rahatsız eden ama katlanmak zorunda hissettiğiniz şeyleri, kişileri listeleyin onlarla ilgili yeni bir iletişim ve davranış planı yaratın.
KENDİNİZE AİT BİR HAYAT KURUN
Kişinin kendine ait bir dünyası, bir yaşam alanı kişisel zevkleri olmalı hayatta… Nasıl bir yaşamınız olursa olsun; İster bir ilişki, aile ya da çocuklar… Hayatınızda önemli ne olursa olsun onlar haricinde sadece size ait olan bir dünyadan bahsediyorum. Sadece kendiniz için yaptığınız ve yaptığınızda sizi duygusal olarak ileriye götüren bir şeyler yapmalısınız. Bu bir hobi, kendinize ayırdığınız bir gün, spor yapmak, kitap okuma gecesi ya da hayal edebileceğiniz ve imkan yaratacağınız bir şey olabilir. Kulağa çok alışılmış gelse de insanları önemli hissettiren sadece kendileri için yapabildikleri küçük şeylerdir. kendinize küçük süprizler yapın.
HER ZAMAN KENDİNİZİ YENİLEYİN
Yaşam her an yenilenmemiz ve değişmemiz için türlü fırsatlar, şanslar sunar. Bağımlılık girdabındaki kişiler ise bu fırsatları fark edemez göremezler ve tabi ki şansları kullanamazlar. Bağımlılıktan kurtulmanın ilk ve en önemli yolu ilginizi başka uğraşlara verebilmektir. Hayata, yeni arkadaşlara, aklı meşgul edecek ufku açacak yeni uğraşlara… Bütün bu yeni ilgi alanları yeni kapılar açarken, bağımlılığın etkilerini de yok edecektir. Eski bizi yıpratan şeylerden kurtulmanın en kolay yolu yeni bizi heyecanlandıran yeni durumlar oluşturabilmektir. Yeni insanlar, yeni ortamlarda bulunun, bunun için çaba harcayın, sosyalleşin. Kalbinizi ve ruhunuzu hayatın mucizelerine açın, etrafınızda olan bitenin farkında olun.
KENDİNİZİ GÜVENİN
İnsanlar bağımlı bir ilişkiler yaşadıklarında hem güvenlerinden hem de gururlarından çok şey kaybederler. Kişiler bir kere kendilerinden vermeye başladığında bunun önünü alamazlar kolay kolay. Kendilerinden verdikleri ve karşılık alamadıkları her şey içlerinde bir öfke ve hayal kırıklığı olarak depolanır. Eğer ki yeni bir hayata seçiyorsanız artık geçmiş yaraları iyileştirmek gerekir. Bu durumlarda yapılması gereken kendinizde beğendiğiniz fiziksel ve ruhsal özellikleri hatırlamak, onları öne çıkararak kendinizi şımartmak ve sevmektir. İnsan hayatında kendi var oluşuna aykırı durumlar yaşayabilir önemli olan toparlanabilmektir. Kendi değerinizi tekrar fark ettiğinizde gururunuz ve güveniniz eskisinden daha güçlü bir şekilde yerine gelecektir. Ne kadar değerli olduğunuzu önce kendinize hatırlatın. Sizi seven ve takdir eden insanlarla olun, mutlu olduğunuz ortamlarda bulunun
Sebeplerini kendimiz dahi göremediği ilişkilerimizde ilerlemiş iletişim problemleri yaşayabiliriz. Bunlara tarafsız ve yargısız bir gözle bakabilmek için ve sorunlarınız olmadan, sağlıklı ilişkiler yürütebilmek için bize ulaşabilirsiniz.
Sevinç Karakaya
Eşi Kıskanç Bayanlara Tavsiyeler
EŞİ KISKANÇ BAYANLARA TAVSİYELER
Kıskançlık önü alınamayan bir hastalıktır. İlişkilerin tümünü etkilediği gibi özellikle eşler arasındaki ilişkilerde kıskançlık, evliliklerde eşlerin nefes alma alanlarını daraltır. Zevk vermesi gereken zamanlar çekilmez zamanlara dönüşür. Nişanlılık dönemi yada ilişkinin başlangıç devresinde özellikle bir erkek tarafından kıskanılmaz bayanlara hoş gelse de; ilişkinin ilerleyen evrelerinde özellikle evlilik safhasında çok önemli sorunlar açabilir. Hatta bunların önüne geçilmezse maalesef evliliğinizi boşanmaya kadar götürebilir.
Eşleriyle aralarında Kıskançlık problemleri olan bayanlar peki ne yapmalı?
Eşinizin kıskançlığının altındaki gerçek sebebi bulun;
Unutmamak gerekir ki erkek ve kadınlar birbirinden faklı davranır ve farklı hissede bilirler.O yüzden biz bayanlara burada düşen şudur; Eşinizin gözünden bakmayı deneyip, acaba sizin görmediğiniz ne görüyordur bunu anlamaya çalışın. Bir süredir farklı davranıyor olabilir misiniz? Normalin dışında Daha neşeli, daha bakımlı dolaşıyor olabilir misiniz?
Erkekler bazen çocuklar gibi olabilirler; nasıl ki siz başkasının çocuğunu sevdiğinizde kendi çocuğunuzun huysuzlandığını hissedersiniz , erkeklerde sizi hem cinslerinizden dahi kıskana bilirler. Davranışlarınız ne kadar zararsız olursa olsun, biraz geri adım atın ve eşinizin neden bu şekilde hissediyor olabileceğini gözden geçirin. Erkekler hayatınızda yaptığınız değişiklikleri, önce kendisi için yapmanızı ister. Bunu sizi sevdiğinden ve önemsediğinden yapar, anlayış gösterip kendisinin sizin için önemli olduğunu ona hissettirin.
Kıskançlıklarda ; Sorunlara değil çözümlere odaklanın;
İlişkiler de çok sık yapılan hatalardan biride, özellikle kıskançlık gibi hassas bir mesele de; dikkat edilmediği taktirde, konuyla ilgili konuşmak, telafi edilemeyecek yerlere gidebilir.Çözmeye çalıştığımız durum daha da kötü hale gelir. Burada yapılması gereken aynı konular etrafına dönmektense, aradaki soruna nasıl bir çözüm bulunabileceği karşılıklı kişiler tarafından konuşulmalıdır. Tabi ki sonrasında çözüm için eyleme geçilmelidir.
Eşinizin güvensizliğini hafifletmek için ne yapabileceğinizi eşinize sorun ve daha iyi hissetmesi için bunları yapmaya çalışın. Belki de eşinizin kendisin dahi bilmediği, kendi geçmişinden kalan bu davranışlarına sebep olacak yaşanmışlıkları olabilir. Kıskançlığın konuşmalarla çözülemediği ve evliliğinizi çıkmaza soktuğu durumlarda bir uzmandan yardım alınabilir.
Soruna başkalarını karıştırmayın ;
Biz bayanların anlatmaya ve anlaşılmaya ihtiyacı vardır.Eşinizle kavga ettiğinizde, yakın bir arkadaşınıza bunları anlatmanın sizi rahatlatacağını düşüne bilirsiniz fakat bu meseleyi daha da içinden çıkılamaz bir hale getirebilir. Sizi tarafsız bir gözle dinleyecek kişi elbette bir uzman olabilir, ama yakın arkadaşınız sizi tarafsız dinleyemez ve yanlış yönlendirmelerle ilişkinizi bambaşka boyuta taşımanıza sebep olabilir. İlişkinize saygı duyun ve meselelerinizi kendi aranızda çözmeye çalışın.
Eşinizin kıskançlığı sizi soğutmasın, ilginizi esirgemeyin;
Kıskançlık sebeplerinden biride ilgi eksikliğidir.Eşiniz sizden yeterince ilgi, alaka gördüğünü hissetmiyor olabilir, O yüzden sizi; yakın arkadaşlarınız, aileniz hatta kendi çocuklarınızdan dahi kıskanabilir. Bunun içinde başkaları ile etkileşiminize daha fazla dikkat etmektedir. Etrafınızda başkaları varken, ona özel ilgi göstermeniz ise hem ilişkinin gidişatını hem de eşinizin kendine özgüvenini yenileyebilir. Biz bayanlara bunu yapmak zor gelse de bazen küçük hareketler unutmamak gerekir ki çok büyük sonuçlar verebilir. Evde ki huzur için sanırım buna değer.
Sebeplerini kendimiz dahi göremediği ilişkilerimizde ilerlemiş iletişim problemleri yaşayabiliriz. Bunlara tarafsız ve yargısız bir gözle bakabilmek için ve sorunlarınız olmadan, sağlıklı ilişkiler yürütebilmek için bize ulaşabilirsiniz.
Sevinç Karakaya
Mutlu Bir Hayat İçin Kullandığınız Dili Değiştirin
MUTLU BİR HAYAT İÇİN KULLANDIĞINIZ DİLİ DEĞİŞTİRİN
Hiç düşündünüz mü? Hayatta ne kadar çok yakınıyoruz, başımıza gelenlerden. Acaba bu yakınmalar daha çok yakınacak şeyler çıkarıyor olabilir mi ? karşımıza. Will Bowen (A Complaint Free World ) ”Yakınmanın Olmadığı Bir Dünya” adlı kitabında şöyle bir çağrıda bulunuyor;
”Otuz gün boyunca hiç yakınmamak”
Bu hepimizin yapabileceği bir şey değil mi; Başta Kuran’ı Kerim’de ve bütün kutsal kitaplarda bahsedilen bütün dinlerin ortak noktası ”haline minnettarlık ”. İnsanın minnet duygusunu içinde hissede bilmesi için, düşünce sisteminin, nasıl bir gelişim süreci geçirdiğinin, farkındalık ve algılama düzeyinin hiç bir önemi yoktur.
Kullandığımız dili değiştirmekle minnetin aralarındaki ilişki nedir sizce? Minnettarlık yakınmayı terk etmektir. Elinde olanların fakına varmak bakış açını değiştirmek demektir. Evet biz yakındığımız şeyleri değiştirebiliriz. Bunun sırrı da ilk önce yakınmayı sağlayan dili değiştirmekte yatıyor. Bowen kitabında yakınmaya başladığımızda durmamızı öneriyor. Ve durduğunuz anda düşünmeye başlıyorsunuz aslında; yakındıklarınızın yanında, yakınmayı bırakıp, bunu değiştirecek güce sahip olduğunuzu fark ediyorsunuz.
*Yakınmaktan Vazgeçin
Yakındığınız her ne ise; size kötü davranan biri olabilir, eşinizle sorunlarınız olabilir, patronunuz yada hayatta hoşunuza gitmeyen herhangi bir şey olabilir, durun ve yakınmak üzere olduğunuzu fark edin. Bu durumu değiştirin, yakınmak yerine olayın farkına varın ve düzeltmek için ” Şikayetiniz yerine amacınızı dile getirin”. Şimdi düşüncelerinizin farkına varın tamda kendinizi ”mağdur” hissedip yakınmaya başlayacakken, Mağdurluktan kurtulabileceğinizi fark edin. Dilinizi kontrol altında tutmaya çalışın. Bunu nasıl başarabilirim diyorsanız; Bu gücü hissetmenin yolu, Dikkatini tam olarak ”ne söylemek istediğinize değil, Ne söylemek” üzere olduğunuza verin. Evet zihninizde bir düşünce belirmiştir ve siz bunu dile getirip yakınmak üzeresinizdir bundan vazgeçip çenenizi tutuyorsunuz. Ve kendinize şunu sorun: ”Ne yapsam ne desem daha iyi olur?”
Örneğin eşinizle aranızda sorunlar yaşıyorsunuz ” Ben evliliğimde hiç mutlu değilim, Artık bu ilişkiyi götürecek hiç gücüm yok” gibi yakınmak yerine amacınızı dile getirebilirsiniz. ” Evliliğimde mutlu ve huzurlu olmak istiyorum”
* Yakındığınız Dili Değiştirin
Hayatımızdaki mağduriyetleri bırakıp mutlu bir hayat sürmenin diğer yolu ise; Düşünürken yani yakınırken kullandığımız dilde değişiklik yapmaktır. Sorunlarımızı fırsatlar olarak görmeyi başarabilirsek hayat emin olun çok daha kolay olacaktır. Evet artık ”sorunlar ” yerine ”fırsatlar” diyelim, mesela. Kullandığımız dille gelin beraber oynayalım; ”zorunluyum”, ”Bunu çözmek zorundayım”, ”İşe gitmek zorundayım”, ”Evliliğimi devam ettirmek zorundayım”, ”Bunu yapmak zorundayım” bu cümleleri şöyle değiştirip biraz oynarsak olumlu hallerini olumsuzların yerine koyarsak nasıl olur dersiniz. Mesela ” çözmem gerek”, ”İşe gitmem gerek”, ”Bu evliliği devam ettirmem gerek”. Gereklilik olumlu bir cümledir. Oysaki zorunlu olmak dada çok yakınma hatırlatır, olumsuz bir hava taşır.
Kullandığınız dili değiştirerek, kendi gerçeğinizi denetiminiz altına alırsınız. Bu engeli dile getirmek ve kendini mağdur hissetmek yerine, bir çağrıda bulunmak sorununa çözüm aramaktır. Aynı şunun gibi aslında ” Bir düşmanım var” yerine ” bir dostum var” demek gibidir. Hayat bize her an bir şeyler öğretir siz hayata”Bir eziyet edinim var” yerine ” Bir hayat öğretmenim var” gözüyle bakabilirsiniz.
*Acılarınızı Dost Olarak Görün
Duyduğunuz acıya kulak verdiğinizde muhakkak bir şeyler öğrenirsiniz; Acı çektiğinizi söylemek yerine acıyı bir ” işaret” olarak görebilirsiniz. Gerçekte acı duyuyorsanız bu acı unutmayın ki size bir şey söylemeye çalışıyordur. Acının neyden kaynaklandığını fark ederseniz, onu sonsuza dek dindirebilirsiniz. Bu nedenle acınıza nazik ve sevecen olun; ”istiyorum” yerine ”isterdim” diyin mesela. Bir şikayetiniz olduğunu dile getirmek yerine ” Bir ricam var” diyebilirsiniz. Dertlerinizle, sıkıntılarınızla, eşinizle, işinizle, çocuğunuzla, savaş verdiğinizi söylemek yerine ” Bir şeyler öğrendiğim ve çözümler bulduğum bir yolculuğa çıktım” diyebilirsiniz. Yada bir mağdur havanızdan kurtulup, ”Buna sen sebep oldun” demek yerine ”Buna ben yol açtım” diyebilirsiniz.
Başta da söylediğim gibi, kullandığınız dili değiştirdiğinizde, Düşünceleriniz ve zihniniz üzerinde de çalışmaya başlarsınız. Düşünceleriniz ve zihniniz değiştikçe, hayatınız da yakınmalar yerine olumlu cümle kalıpları edindikçe, kendinize yakınacak olaylar yerine sizi mutlu ve huzurlu edecek bir hayatı çekersiniz.
Sorunlarınıza çözüm arıyor ve doğru çözümleri bulmakta zorluk çekiyorsanız çözüm için bize ulaşabilirsiniz.
Sevgiyle kalın…
Sevinç Karakaya
Güçlü Yanlarını Keşfetme Zamanı
GÜÇLÜ YANLARINI KEŞFETME ZAMANI
Öncelikle şuna karar vermek lazım ben bu hayatı gerçekten hakkıyla yaşamak istiyor muyum ? Cevabınız ‘‘evet” ise ; Kendinize güvenmek zorundasınız. Gelin hepimiz düşünelim kendimizi iyice incelediğimizde, sahip olduğumuz iyi, kötü ve çirkin yönlerimizi keşfedebiliriz. Bunun ne faydası olacak derseniz; Bu bizim iyi yanlarımıza odaklanmamızı sağlayacak. Evet olumlu ve iyi yanlarımıza odaklanıp güçlendirmeye çalıştığımızda, bu iyi yanlarımız istediğimiz hayatı bize getirecek.
Güçlü yanlarımızı nasıl keşfederiz?
Aslında şu şekilde bir başlangıç yapabilirsiniz. Sahip olduğumuz bütün güçlerinizi yani olumlu yanlarınızın bir listesini yapmakla başlayabilirsiniz. Bunlar kendinizi başarılı hissettiğiniz yada başkalarının sizi bu konularda başarılı olarak tarif ettiği yetenekleriniz olabilir. Bu listeye sonra dikkatlice baktığınızda, listedeki her bir maddenin ortak noktası ise oldukça ilgi çekicidir. Evet bu listenin ortak noktası; Her koşulda yapmayı çok sevmeniz, hatta karşılığını alıp almamayı dikkate bile almadığınız başarılarınız olmasıdır.
Bu her hangi bir şey olabilir ; Kimi için şarkı söylemek, kimi için müzik aleti çalmak, kimi için dil öğrenmek , kimi için güneşin altında bahçede çalışmaktır. Herhangi bir şey araba tamir etmek yada bir makale yazmak da olabilir. Her ne ise sizin için olumlu yanınız, becerileriniz ben bunda gerçekten iyiyim ve yaparken çok mutluyum dediğiniz, ona odaklanın. Bunları listelemek sizi bu olumlu yanlarınıza odaklayacaktır. Ve odaklandığınız oranda bunları geliştire bilir ve kendinizi odaklandığınız oranda sevebilirsiniz.
Eğer bunu daha profesyonel anlamda yapmak isterseniz; Güçlü yanlarınızın farkına varıp, olduğunuz ama sizi mutlu etmeyen hayattan, istediğiniz hayata gitmek için bir yaşam koçuyla çalışabilirsiniz. Ustaca sorulmuş soruların cevaplarını içinizdeki gücün fakındalığı ile bulabilirsiniz. Ve hayatınıza bir yön verebilir olmak istediğiniz kişiye olumlu yanlarınızı güçlendirmede yaşam koçunuzun rehberliğinde ilerleyip harika sonuçlar alabilirsiniz. Unutmayın bizim en büyük sermayemiz kendimiz ve içimizde ki güçtür.
”İçimizdeki güç bize istediğimiz hayatı getirecektir.Yeter ki değişime karar verelim.”
sevgiyle kalın…
Sevinç Karakaya
Erkekler de Sever Mi?
ERKEKLER DE SEVER Mİ?
Neler yazılmadı ki değil mi Erkekler ve Kadınlar üzerine; Ama bu halen çözülememiş bir tılsım olarak kaldı ve her birimizin niyeti ise bu çözülememiş tılsımı çözmek.
Biz kadınların belki de en çok yakındığı ”Erkeklerde sever mi?” yada seviyorlarsa ”Seni Seviyorum” neden demiyorlar diyoruz değil mi? Erkekler Mars’tan Kadınlar Venüs’ ten dendi. Ayrı dünyaların insanlarıyız dendi. Peki gerçekten ne denmek istendi? Bizler farklıyız; Öfkemizi, sıkıntımızı, sevincimizi, heyecanımızı ve tabi ki ”SEVGİMİZİ” birbirinden çok farklı gösteriyoruz. Sadece birbirimizi anlamaya çalışmak karşımızdaki kişinin bizi sevdiğini her zaman bizim dilimizde belli etmediğini anlamak asıl mesele…
Evet erkekler de kadınlar gibi sever, aşık olur, yoğun duygular yaşayabilirler. Fakat erkeklerin bunu ifade etme tarzları kadınlardan farklıdır ve çoğu zaman ”Seni Seviyorum” diyemezler. Peki neden erkekler çoğu duygularını direk olarak ifade etmekten kaçınır? Aslında bu iki mucizevi kelimeyi söylemek biz kadınlar için küçük bir adımdır ama bir erkek için dev bir adımdır. Erkekler için bu iki sihirli kelime duyguların basitçe ifade edilmesinden çok daha ötedir.Adeta bir bağlılık yemini gibidir. Erkeklerin birçoğu için diyelim, tabi ki ağzına seni seviyorum ‘u maalesef sakız yapıp arkasında duramayanlar için değil gerçekten belki de sevmeyi bilenler için ”seni seviyorum” demek, ”Al kadınım hayatımı senin ellerine teslim ediyorum, her zaman senin yanında olacağım ve sana destek olacağım” demekten farksızdır. Bunu söylemek erkekleri korkutur ve bu cümleyi kurmadıkları zaman kendilerini daha özgür hissederler. Bazıları da karşılık bulamamaktan korktukları için söylemezler bu sihirli sözcükleri… Evet hanımlar unutmayın; Her ne sebepten olursa olsun bir erkeğin ”seni seviyorum” dememesi sevmediği anlamına gelmez.
Bazen işaretleri takip edip, onu anlamaya çalışmak lazım. Eğer bir erkek, vaktini ailesiyle ya da en iyi erkek arkadaşıyla geçirmek yerine sizinle geçiriyorsa, bu sizi sevdiği anlamına gelir. Seçimini yapmıştır ve sizinle birlikte olmuştur. Ayrıca, zor zamanlarınızda sizin yanınızda olması, ufak tefek işlerinizi yapması, yaptığı planlara sizi de dahil etmesi bir Erkek için, ”seni seviyorum” demenin farklı bir yoludur.
Evet hanımlar sessizlikteki ve küçük ipuçlarındaki mesajları iyi okumak lazım.Duygularını açıkça ifade edemeyen erkeklerin bu tarz davranışları aslında önemli mesajlar içerir. Hele ki evlilik aşamasına girmiş ailesine sizi evleneceği kız olarak tanıtmışsa, bu ” seni seviyorum”demenin en etkililerindendir. Bunun altında ki mesaj ” Derin duygular besliyorum ” demektir . Evli hanımlar daha öncede dediğimiz gibi sizin eşiniz dilini çok döndüremiyorsa da evlilikle beraber aslında sevgisini şu şekilde belki de haykırıyor.”Al kadınım hayatımı senin ellerine teslim ediyorum, her zaman senin yanında olacağım ve sana destek olacağım”
Sizce Hangisini düşünmek bizi mutlu eder? veya Bakış açımızı değiştirmek bizi mutlu eder mi?
Sanırım eder. Ne dersiniz belki de eşiniz sizi çok SEVİYORDUR. Sevgiyle kalın…
İlişkilerince çözüm arıyor ve doğru çözümleri bulmakta zorluk çekiyorsanız çözüm için bize ulaşabilirsiniz.
Sevinç Karakaya
Evliliklerde Rencide Etmeden Tartışma
EVLİLİKLERDE RENCİDE ETMEDEN TARTIŞMA
Evlilikler farklı iki kişinin, ortak bir duygu ile ortak alanda birlikte olma çabası ile kurudukları birlikteliklerdir. Tabi ki bu iki farklı kişinin zaman zaman anlaşmazlıklar yaşaması gayet normal ve doğal bir süreçtir. İki ayrı karakterde , iki ayrı geçmişe sahip olan iki ayrı insanın hiç tartışmaması düşünmek gereksiz polyanacılık olur ki zaten bu mümkün değildir. Hatta denebilir ki sağlıklı ilişkiler de zaman zaman tatlı, yıpratıcı olmayan tartışmaların olması evliliğin güçlendiren sebeplerindendir. Araştırmalar hiç tartışma yaşanmayan ilişkilerde daha derin sorunlar olması ihtimalinin, tartışan ve kavga eden çiftlere nazaran daha fazla olduğunu ispatlamıştır.
Aslına bakılırsa genel olarak bildiğimizin aksine evlilikte eşlerin ilişkileri yıpratan tartışmalar, farklı fikirlere sahip olma veya kavga etmeleri değildir. Asıl bu tartışmalarda çiftlerin birbirlerine karşı kullandığı üsluptur.
İlişkileri bitiren, saygıyı yok eden ve sonucunda aşkı tüketenler sebepler; suçlamalar, tehditler, kişiliğe yönelik saldırılar, küfür etmeler, yüksek ses, alaycı tavırlar ve ilerisi şiddete başvurmak başlıca sebeplerdir.
Sağlıklı evliliklere sahip çiftler birbirlerine saygılarını kaybetmeden tartışabilen, tabiri caizse belden aşağı vurmadan kavga edebilen ve ilişkilerine olduğu kadar birbirlerinin problemlerine de saygı duyan, eşine empatiyle bakabilen çiftlerdir. Elbette; bireysel farklılıkların veya fikir uyuşmazlıkların olması onları da kızdıracak, üzecek ve belki hayal kırıklığına bile uğrata bilecek, fakat bu duyguları doğru bir şekilde ifade etmeyi ve konuşmayı öğrenebilirlerse problemlerin kendiliğinde çözüldüğünü göreceklerdir.
Asıl soru ; ” Birbirimizi rencide etmeden tartışmayı nasıl öğreneceğiz?”
Sorumuzun cevabı aslında her evliliğin kendindedir; Her insan ayrı bir kitaptır ve eşler birbirlerini zamanla çok daha iyi okuyabilir.Fakat İlişki koçu olarak her ilişkide gözden kaçırılmaması gereken ortak konularda size bir kaç öneride bulunabilir.Şöyle ki;
*Kızgınlıkla öfke birbirinden çok farklı şeylerdir. Karıştırmamak da fayda vardır.
Kızgın bir kişi duygularını ifade etme ihtiyacı duyar ama asıl istediği çözüm aramaktır aslında. Fakat öfkelendiği zaman yıkıcı duygular,öç alma hissi hakimdir amaç zarar vermek, bir şeyleri yıkmak parçalamaktır. Evliliğimizde sağlıklı bir ilişki yaşamak istiyorsak öfkelenmeden önce duygularınızı doğru ifade etmeyi öğrenmelisiniz. Bizi üzen, kızdıran ne varsa eşimize doğru anlatmalıyız ki doğru anlaşılabilelim Bazen bazı durumlar sadece ifade edilmeye ihtiyaç duyar ve eğer eşiniz sizin nasıl hissettiğinizi anlarsa, birçok tartışma önlenebilir. Kendinizi ifade etmekten korkmayın, içinizdeki kızgınlık tepelerinin ” öfke dağlarına ”dönüşmesine izin vermeyin.
*Problem neyse ona odaklanın karşınızdakine bıçak saplayıp, canını acıtmaya değil.
Sadece evliliklerde değil, diğer ilişkilerimizde de problemi karşı tarafı suçlayarak, yargılayarak çözmeye çalışırsak bu olayı daha da çıkmaza sokacak ve çözüm imkansız bir hal alacaktır. Karşımızdakine suçlayıcı ve yargılayıcı davranırsak ana konu sorun değil, kişi haline gelir, eleştirilerinizi kişiye değil sizi kıran davranışa yöneltmelisiniz. Uzlaşmaya varacak kavgalar konuya odaklıdır ve dostçadır. Amaç Problemlerin üstüne karşılıklı birbiriniz inciterek yeni problemler eklemek yerine çözüme odaklanma olmalıdır. Tartışmalar ne kadar sert olsa bile kişiselleştirmeden, bir tarafa çekmeden tartışılan konu üzerinden sürdürmek davanızın haklılığı ve anlaşılırlığı üzerinde olumlu etkiler yapacaktır. Karşı tarafın üstüne suçlama ve yargılamalarla gidilmemesi, direnç geliştirmesini engelleyip ve dinlenmemizi sağlayacaktır.
*Dinler gibi yapmayın gerçekten dinleyin
Kişiler gerçekten ve saygıyla dinlendiklerinde savunmayı bırakırlar ve anlaşıldıklarını hissederler. Eğer tartışmaları bir güç savaşına çevirmek istemiyorsanız, niyetiniz uzlaşmaksa eşinizi gerçekten dinlemeli, anlamaya çalışmalısınız. Eşinizin gerçekten ne demek istediğine odaklandığınızda söylenmeyeni duyar,sessizliğindeki halini anlarsınız ve genelde problemlerin gerçek sebeplerine ulaşabilirsiniz. O zaman eşinize de sizi anlaması ve ortak yol bulması noktasında kapı aralamış olursunuz.
*Sesinizin dozunu ayarlayın
Hiç bir zaman akıldan çıkarılmamalı ki; Bağıran birisi normal ses tonu ile konuşana göre, her zaman daha az dinlenir. İlişkilerde yada evliliklerde maalesef sese vurgu katıldığında, sesler yükseltildiğinde veya çok konuşulduğunda karşı tarafın dinleyeceği yanılgısı yaşanıyor. Savunmanız belki oda sesini yükseltiyor sesimi duyurmak için bağırıyorum olabilir fakat ; Eşiniz bağırarak konuşuyor olsa bile ona tekrar bağırarak cevap vermeniz gerekmiyor. Araştırmalar alçak sesle konuşmanın, karşımızdaki kişinin sese tepki vermek yerine konuya odaklandığını kanıtlamıştır. Hak etmediğinizi, hiç bir suçunuzun olmadığını veya haklı olduğunuzu saldırarak, etrafı kırıp dökerek, savunmaya geçerek anlatamazsınız. Bu kavgayı daha da körükler. Gerilimi yükseltmek, kavganın şiddetini arttırmak yerine eşinizden daha fazla sorunla alakalı bilgi vermesini isteyin. Unutulmamalıdır ki diğer kişinin şikâyetlerinin mutlaka bir temeli vardır bunları anlamaya çalışmak çözüm için en iyi yöntemdir.
* İncir çekirdeğini bile doldurmayacak her problemi tartışma haline getirmeyin.
Her evlilikte eşler mutlu olmak ister. Evlilikte İlişkinizi devamlı tekrar tekrar irdeleme, masaya yatırma ve problem çözme alanı haline getirirseniz, sıkıcı bir rutin haline sokarsınız. Her şeye tepki vermeyin . Akıldan çıkarılmayacak bir düstur vardır, aldırış etmemek de bir dikkat çekme yöntemidir. Eğer eşiniz sizi bir tartışmaya çekmek istiyorsa, uzak durun ya konuyu değiştirin yada ortamı değiştirin.
*Tehdit etmekten ve tehdit ediliyormuş alınganlığından vazgeçin.
Tehdit diyince akla farklı şeyler gelebilir ama burada kast ettiğim en küçük sorunda ayrılmayı teklif etmeyin, ”duygusal şantajlar” yapmayın. Bu tür yaralayıcı ve gelecek noktasındaki korkutucu tehditler kısa bir süre eşinizi sindirmeye yarasa da uzun vadede ilişkiden kaçmasına ve kendine gelecek hakkın da sizden ayrı planlar kurmasını sağlar.
*Anlaşmaya çalışın; muhakkak ortak bir bakış açısı bulacaksınızdır.
Karşılıklı inatlaşmayı bırakıp, sadece bir sorun olduğunu kabul etmek, çözüm bulmak için çok iyi bir başlangıçtır. Evliliğinizde barışa şans verin. ”Evlilikte eşinizle İlişkinizin, mutlu bir şekilde devam etmesinin tartışmayı kazanmaktan daha önemli olduğunu unutmayın” böyle durumlarda kendinize şu soruyu sorun:
Haklı olmak mı , mutlu olmak mı istiyorum?
Sanırım bir çoğumuz mutlu olmak istiyoruzdur. İlişkilerince çözüm arıyor ve doğru çözümleri bulmakta zorluk çekiyorsanız çözüm için bize ulaşabilirsiniz.
Sevinç Karakaya
Evlilik ilişkisinin Diğer Sosyal İlişkilerden Farkı Nedir?
EVLİLİK İLİŞKİSİNİN DİĞER SOSYAL İLİŞKİLERDEN FARKI NEDİR
Evlilikteki eşimizle iletişimiz ve diğer sosyal ilişkilerdeki iletişimimiz çok farklıdır. Evlilik insan yaşamında sonradan eklenmiş bir ilişki şekli olsa da diğer ilişkilerini de etkileyen bir ilişki şeklidir. Evlilik insan için yeni bir dönem teşkil eder. Ve bu yeni dönemle beraber kişiler farklı iletişim dillerini keşfeder. Bu dönemde oldukça önemlidir. Çünkü Bu dönemde yapılan iletişim ve davranış hataları ilişkiyi çok olumsuz noktalara götürebilmektedir.Götürebileceği olumsuz noktaların sonuçları ise kişye diğer sosyal ilişkilerinden çok daha fazla ve kalıcı zararlar verebilir.
Eşlerin ilişkilerinin kendine özgü bir sistemdir ve yetişkin hayatın en zor ve karmaşık süreçlerinden biridir. Hatta denilebilir ki her Evlilikteki ilişki biçimi de farklıdır, bunlar çok birbirine benzer değillerdir. Her ne kadar farklılıklar olsa da; eşler arasındaki olan ilişkileri diğer toplumsal ilişkilerden ayıran bütün evliliklerde bazı ortak özellikler vardır.
Eşimizle olan ilişkimizi hayatımızdaki diğer kişilerden ayıran özellikler nelerdir ?
*Evlilikte ilişkiler tercihe bağlıdır
Kesinlikle öncelikle başlamasından tutun sonuna kadar zorunlu değil, isteğe bağlı yürütülmesi gereken bir ilişkidir. Yürütülmesinde de her iki tarafında muhakkak aynı çabayı göstermesi gerekir.
*Evlilikte ilişkiler esneye bilir
Ve bu ilişkinin sorunsuz ve sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için elbette belli özellikleri olmalı fakat bunun yanın da zamanla gelişebilecek yeni durumlara çözümler ürete bilemek için de bir esnekliğe sahip olmalıdır.
*Evlilikte ilişkiler ortak gelecek planlıdır
Evlilikteki ilişkiler söz konusu olduğunda her iki kişinin geçmişi, bugünü ve yarını vardır. Ve kişi geçmişte yaşadığı hikayeler ve bilinç altıyla geleceğe köprü kurar. İlişkinin şuan da sağlıklı olması için eşlerin ortak bir gelecek için planlar kurması çok önemlidir.
*Evlilikte ilişkilerin sağlığı için her konuda konuşula bilmelidir
Evlilik bu güne kadar iki farklı hayattı yaşamış ve iki farklı dünya görüşüne sahip iki kişinin, bakış açısı ve geçmişlerinin birleşimi olduğu için, muhakkak her konu üzerinde konuşulmalıdır. Ve bu konularda anlaşmaya varmak çok önemlidir.
*Evlilikte ilişkiler iki taraf içinde alıcı-verici dengesinde olmalıdır
Evliliklerdeki ilişkilerde kişiler eşinin gereksinimlerini göz önüne almaları ve birbirlerine destek olmaları çok önemlidir. Her iki tarafta hem alıcı hem de verici olmalıdır. Buradaki akışın dengede olması çok önemlidir. İlişkilerde tek tarafın verici olması dengeleri bozan bir durumdur, belli bir süre sonra yıkımlara sebep olur.
*Evlilikte ilişkiler karşılıklı bireyselliğe saygıyla yürür.
Evliliklerdeki ilişkilerde kişilerin bireyselliğe değer vermesi çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki eşler birbirinden farklı bireylerdir, birbirlerinin uzantısı veya kopyası değillerdir. Birbirlerinin kişisel haklarına saygı göstermelidirler. Eşlerde iki tarafında bireyselliğine destek verilirse daha sağlıklı ve saygı çerçevesinde ilişkileri ilerleyebilir.
*Evlilikte bireyler ilişkilerinin sınırlarını çizmelidir.
Evlilikte bireylerin ilişkilerine sınırlamalar getirmesi çok önemlidir. Bu sınırlar ilişkinin korunmasını, ilişkinin mahremiyetini ve sağlıklı bir şekilde ilerlemesini sağlar. Bu sınırların belirlenmediği taktirde bireyler kendi aile yakınlarından ve çevrelerinden müdahaleye maruz kalabilirler. Ve zamala bunlar ilişkilerine yansıya bilir , buda ilişkiyi gittikçe çözümsüzlüğe sürükleye bilir.
*Evlilikte ilişkinin gelişimini sağlamak çok önemlidir.
Evliliklerde ilişkilerinin gelişememe nedeni; bazen biri bazen de her ikisinde aşırı derecede aileye bağlı olması yada kendi yetişkin olma süreçlerini tam manasıyla tamamlayamamalarından kaynaklanır. Hatta Bizim kültürümüzde aile büyükleri bazen de kardeşlerin çifttin yanında uzun süre kalmaları da ilişkinin gelişimini olumsuz yönde etkiler.
*Evlilikte ilişkilerin sağlılığı bireysen özellikler ve beklentiler önemlidir.
Evlilikte ilişkilerin sağlıklı yürümesi için önemli unsurlara, çiftlerin kendi bireysel yetenekleri, becerileri,kişilikleri ve birbirinden beklentileri sayılabilir. Sadakat, sorumluluk, duyarlılık, paylaşım, verilen sözlerin tutulması, hoşgörü, sabır gibi özellikler evlilik ilişkisi içinde yer alması uyumlu ve sağlıklı bir evlilik ilişkisine başlayıp sürdürebilmek için hayati önem taşıyan konulardır.
*Evlilikte ilişkiler paylaşım içinde olmalıdır.
Eşlerin kendileri ve evlilikleri ile ilgili konularda birbirleri ile paylaşım içinde olmaları, alınacak kararlarda uzlaşabilmeleri ve birbirlerini duygu-düşüncelerini beklentilerini rahatlıkla konuşabilmeleri evlilik ilişkisinin sürdürülebilmesi açısından son derece önemlidir. Evlilikte karar alımında diğer eşin hiç söz hakkı olmadığı durumlarda ilişkinin olumsuz etkilenmesi kaçınılmazdır.
*Evlilikte ilişkiler de boş vakitler yakınlaşmalar için değerlendirilmelidir.
Evliliklerde boş zaman etkinlikleri çok önemlidir. Bu etkinlikle eşler hem hoş vakit geçirip hem de birbirlerini daha yakından tanıyabilirler. Aynı zamanda bu yakından tanımalar eşleri duygusal olarak birbirlerine daha da yakınlaştırır ve sağlamlaştırır. Şu da yanlış anlaşılmamalıdır eşler her zaman beraber vakit geçirmek zorunda değillerdir. Aksine eşlerin bireysel vakit geçirmek için zamanlarının olması da oldukça önemlidir. Birbirlerine nefes alacak zamanlar bırakmaları ve kendilerine kendi zevkleri için zaman ayırmaları ilişkinin sağlığı için vazgeçilmezdir.
*Evlilikte ilişkiler de aşırı beklentiden uzak durmak gerekir.
Evliliklerde eşlerin birbirlerinden aşırı beklentiye girdiklerinde ilişkilerine zarar verebilirler. Özellikle de bir tarafın hep almayı isteyen dengesiz ilişkiler zamanla çok yıpratıcı süreçlere neden olabilir. Çiftlerin bu konulardaki iç görüsü son derece önemlidir.
*Evlilikte ilişkiler de eşit haklar önemlidir.
Evlilikte eşler eşit haklara sahip olmadığı ilişkilerde; kişilerarası dengeli ve insani değerler ortadan kalkar ve bu eşlerde bir süre sonra psikolojik veya psikiyatrik rahatsızlıkların ortaya çıkma olasılığı artmaktadır. Böylece sözel olarak duyuramadığı sesini farkında olmadan bedensel rahatsızlık olarak ortaya koyabilme durumu söz konusu olabilmektedir. İlişkilerin sağlıklı gitmesi için eşit haklara önem verilmelidir.
*Evlilikte ilişkide yeni ve geçmiş ailelerinden farklı bir aile kurulduğu unutulmamalıdır.
Evlilikte ilişkilerin şekillenmesi için çiftlerin yetiştiği aile yapıları da elbette önemlidir.Farklı ailede yetişmek eşlerin aile ilgili ilişki kurma şekillerini ve beklentilerini de farklılaştırır. Kişisel yetiştikleri ailenin ilişki biçimini ve örf adetlerini kendi yeni aile ilişkilerine yansır ve eşlerinden de yıllardır gördükleri gibi dönüşüm beklerler. Birde aileler yeni çiftte dışarıdan müdahale de bulunduklarında bu ilişkide güçlü sorunlara sebep olabilir.Örneğin evlendikten sonra bile oğlunun evine gidip onun eşyalarını düzeltmeye çalışan anneler, sürekli kendilerini artık unuttuğu konusunda sitem edip her gün kendisini aramasını ya da eve gitmeden önce her gün kendi yanlarına uğramasını isteyen anne-babalar bizim kültürümüze hiç de yabancı değildir. Ama art niyet taşımayan bu taleplerin kendi çocuklarının evlilik yaşantısına nasıl zarar verdiğini görmezler sadece kendi özlemlerinin farkındadırlar.
Sanırım bir çoğumuz mutlu olmak istiyoruzdur. İlişkilerince çözüm arıyor ve doğru çözümleri bulmakta zorluk çekiyorsanız çözüm için bize ulaşabilirsiniz.
Sevinç Karakaya
Evliliğinde ”Güçlü Rolü” Oynayan ”Mutsuz Kadınlar” Ne Yapmalı?
Evliliğinde ”GÜÇLÜ KADINI” Oynayan ”MUTSUZ KADINLAR” Ne Yapmalı?
Evliliğinizde mutsuz musunuz? Peki bir kadın neden mutsuz olur? Tam olarak nedir onu mutsuz eden? Maddi problemler yada aile baskısından dolayı evliliğini sonlandıramamak mı mutsuz ediyor kadını ? Ne yapmalı ”Mutsuz kadın” ? Evlilikte kadının faktörü tam olarak nedir? Sorunlarıyla nasıl başa çıkabilir ”mutsuz kadın”?
Ne dersiniz bazen çok alıngan davranıyor olabilir miyiz? Öncelikle kadın şunu bilmeli; Bir çok insanla ilişkilerimizde olduğu gibi, nasıl ki kişiler aslında bizim aynalarımızdır, nasıl davranırsak öyle tepki alırız. Aynen bunun gibi; Erkeklerin de tüm duygusal davranışları ve olaylara verdikleri tepkilerinin bize bağlı olarak değiştiğini bilmemiz gerekmektedir. Aslında evliliğin sırrı bu gerçektir. Eğer kadın bunun bilincindeyse buna yönelik doğru davranışlar sergilemeyi öğrenirse, kadınlar ”evliliklerinde mutluluğu” yakalayabilirler.
Bir erkek eşinden en çok ne bekler derseniz? En başında çok fazla dile gelmese de ”takdir edilmek”, ‘‘onaylanmak” ve ”şefkat” beklemektedir. Erkekler; kadının kendisini güçlü hissettirmesine ve kendisine ihtiyacı olduğunu bilmeye ihtiyaç duyarlar. Aslında şunu demek daha doğru evlilikte ”Güçlü Kadını” oynamayı bırakmak lazım.
*Erkek hangi kadına sahipse aslında”Erkeği erkek o kadın yapar”
Erkeği erkek eşi yapar ne demek derseniz? Eşiniz gerçekten, erkek gibi hissetmek için karısının desteğini görmeye ihtiyaç duyar. Bilinen bir gerçek vardır.Erkekler kendisine bu şekilde hissettiren ve şefkat gösteren kadınlara eğilimlidir, bu yüzyıllardır defalarca kanıtlanmıştır. Aslında kadınlardan daha fazla duygusal olan erkek, bu alanda kendini göstermekte yetersiz kalır işte burada onu tamamlayacak ve bu özelliğini ortaya çıkaracak kadındır. Kadınlar eşlerine bu bakış açısıyla yaklaşabilirlerse, Eşlerindeki değişim gücünü elinde tutmayı sağlaya bilirler. Evliliklerde iletişim sorunlarının çoğu, çiftlerin birbirlerinin zihinlerini okuyarak ona göre davranış gösterme eğiliminde olmasında kaynaklanmaktadır. Eğer bir erkek evliliğinde suçlanacağını, eleştirileceğini düşünüyorsa, eşiyle olan iletişimde ” kapsama alanında” olmamayı tercih ediyor. Kendisine giden bütün iletişim yollarını kapatıyor. Evet ”Güçlü Kadınlar” evliliğinizde sağlıklı bir iletişim istiyorsanız; Koşulsuz dinlemeyi öğrenmeniz gerekiyor.
*Kadın ne kadar hoşgörülüyse o kadar mutlu demektir.
Artık kadın Yeni dünya düzeninin ona getirisi olarak ev içinde ve ev dışında ciddi sorumluluklar almakta ve bu da kadını psikolojik anlamda daha fazla yıpranmaktadır. Kadının bu durumu evlilik içerisinde erkeğin sorumluluklarında ki beklentisini de artırmıştır. Ve kendisine ihmallere karşı daha duyarlı tavır içerisine girmesine sebep olmuştur. Bu ruh halinde kadın iletişim kurarken sağlıksız tutumlar gösterme olasılığı artmakta kocasını eleştiren, sürekli şikâyet eden ve hatta eşini hor gören bir yapı içerisinde davranmaktadır.
Kadın hoşgörülü olmayı seçip, evde eşlerine karşı daha hassas, düşünceli davranabilmeyi başardığında, kadınların eşlerinden beklentilerini görebilme anlamında daha fazla destek aldıkları görülmektedir. Evet ”Güçlü Kadınlar” Kendimizi şikayetler yerine hoşgörüyle dile getirebilirsek sanırım sorun kalmayacaktır.
*Elbette bir ortak nokta vardır. Sadece ”GÖREBİLMEK İSTEYELİM”
Kadınların sık yaptığı hatalardan biride, belki de duygularıyla erkeklere oranla daha fazla hareket etmelerinden kaynaklı; kendi yakın çevrelerinin desteğini aldığı konularda etkilenme düzeylerinin erkeklere nazaran daha fazla olmasıdır. Kadınlar özellikle çatışma yaşadıkları konularda, kararsız kaldıklarında yakın çevresindeki arkadaşlarının akrabalarının fikirlerine başvurmakta ve genellikle bu çevrenin etkisi altında kalarak kararlar vermekte ya da iletişim şeklini sürdürmektedir. Bu çok sıkça yapılan bir hatadır. Unutulmamalı ki her ilişki, her evlilik, her birey birbirinden farklıdır. Farklı ilişkilerden elbette dersler çıkarıla bilir ama hiçbir evlilik tıpa tıp aynı olamaz. O yüzden yakın çevre yerine bir uzmandan belki destek olmak ortak noktaları bulmanızda daha etkili bir yoldur. Bazen kendimizin yaptığı hataları göremeye biliriz, dışarıdan bir gözle kendimizin farkına varmak her zaman işe yarar.
Evet ”Güçlü Kadınlar” Evliliklerde esas olan ”BİZ” olmayı başarabilmektir. Bu da kadın ve erkeğin ortak görüş birliğine varabilme becerisi ile doğru orantılıdır. Konu ne olursa olsun farklı görüş ve fikirler olduğu zaman muhakkak ortak bir paydada buluşulabileceği göz ardı edilemeyecek kadar büyük bir çözüm kaynağıdır.
Şu soruyla bitirelim; GÜÇLÜMÜ OLMAK İSTERSİNİZ YOKSA MUTLUMU ?
Sanırım bir çoğumuz mutlu olmak istiyoruzdur. İlişkilerince çözüm arıyor ve doğru çözümleri bulmakta zorluk çekiyorsanız çözüm için bize ulaşabilirsiniz
Sevinç Karakaya
Benim Eşim ”Anne Kuzusu”
BENİM EŞİM ”ANNE KUZUSU ”
Gelin kaynana ilişkileri yüzyıllardır konuşulur. Kocanız annesine bağlı bir evliliğiniz varsa normal şartlarda aslında bu kötü bir olay değildir. Hatta evlenmeye karar verirken; bugün ona bağlı olan kendi ailesi olunca da ailesine bağlı olur diye düşünülür evlenilir. Ta ki anne evladını etkisi altına almaya başlayana kadar bir problemle karşılanmaz.
Geçenler de bir danışanım kayın validesiyle ilişkisini özetlerken; ”Biz evlenirken kayın validem oğlundan ayrıldı diye depresyona girdi ve ilaç tedavisine başladı, 6 yıllık evliyiz eşim halen her gün çok yakın oturmamamıza rağmen evden önce annesine gidiyor ve onu görüp öyle eve geliyor. Ve tabi gelmeler normal olmuyor. Eğer böyle yapmazsa da kayınvalidem hastanelik oluyor. Ne yapacağımı bilemiyorum” dedi. Bu hassas bir denge, ilişkileri ileri götürecek, önemli bir köprü ve erkeğe düşen çok ciddi bir vazifedir. Elbette bir erkeğin annesinin gönlünü hoş tutması da kötü bir şey değildir, fakat hayatın devam edebilmesi adına ve evdeki huzurunu koruma altına alması gerektiğini, ilgilenmesi gereken artık bir ailesi olduğunu da gözden kaçırmaması, en az annesinin hoşnutluğu kadar, karısının da hoşnutluğunun önemli olduğunu unutmaması lazım.
Aslında annesini bu kadar uçlarda memnun etmek isteyen, büyümüş olsa da halen annesinin ” ana kuzusu” yetişkin bir adam olan eşiniz, muhtemelen derinlerinde annesi ile ilgili olumsuz bir psikolojiye sahiptir. Ana kuzuları genellikle annelerini memnun etmeye çalışır, kendi isteklerini ve mutluluklarını rahatlıkla geri plana atabilir, ve bunun farkına dahi varmaya biliyorlar. Çünkü kalbinde çoğu zaman başka bir kadına yer olmaz ve bu tutuma devam ettiği taktirde olmayacaktır da. Hatta bir adım daha ileriye gidebilir, büyük hayallerle evlendiğiniz, hayatınızın erkeği olarak adlandırdığınız eşiniz bir de sizi annesi ile arasını açmaya çalıştığınız için suçlaya bilir.
Kayın valideme nasıl davranmalıyım? diyorsanız.
Depresyondaki kayın valideniz; önemsenmediğini hisseder ve kıskançlık hali Kayınvalidenizi birtakım cin fikirli yollara sevk edebilir. Gelinine dişini göstermek, tabiri caizse ”oğlunun kendisini daha çok sevdiğini” ispatlamak adına bir takım manipülasyonlara kalkışabilir.
Öncelikle elbette böyle içinden çıkamayacağınız durumlarda ”ilişki koçluğu” doğru yolları bulmanızda ve ilişkilerinizin daha sağlıklı devam etmesi adına iyi bir çözümdür.
Böylesi durumlarla karşılaştığınızda unutmayın ki kayınvalideniz yani sevdiğiniz adamın annesi bu tür oyunlara sırf kendi içinde çeşitli güvensizlikler duyduğundan başvuruyor. Oğlunun üzerinde otoritesini sürdürmeye çalışmasının aslında tek amacı var, oğlunun onu halâ sevdiğini bilmek istemesi,sadece bu kadar…
Empati zamanı;
Düşünsenize, gecelerce uykusuz kaldığı, bin bir zorluklarla ve hastalıklarla mücadele ederek büyüttüğü, liseye, üniversiteye ve belki de askere gönderdiği, gözü gibi baktığı, kendisini minicik kalbiyle tutkuyla seven biricik oğlu bir anda yuvadan uçuyor; üstelik ona en fazla ihtiyaç duyduğunda. Yeni bir gelin yada evlilik hazırlıkları içerisinde olan bir genç kız olarak size büyük görev düşüyor. Bir ömür boyu yanınızda olmasını istediğiniz, erkeği gerçekten seviyorsanız egolarınızı biraz rafa kaldırmalı ve annesini bir şekilde iletişim ve ilişki kurmanın yollarını aramalısınız. Siz bakış açınızı değiştirdiğinizde Göreceksiniz ki sizi deliye çeviren kayınvalideniz zaman geçtikçe sizi nasıl da ”öz kızı” gibi görecek ve benimseyecek.
Kayınvalidemle İyi Geçinmenin yollarını bulmalıyım çünkü;
Evet şunu diyebilirsiniz neden ben buluyum? Birazda o bir şeyler yapsın; Haklısınız oda yapmalı fakat bir de şu açıdan bakın bugüne kadar inatlaşmalar en çok kime zarar verdi. Evliliğinizde ki ilişkiler nasıl zedelendi. Eşinizi annesi ve sizin arasında bırakmak, tercih yaptırmak genel olarak evlilikleri sona götürür. Unutmamak gerekir ki sevseniz de sevmeseniz de o eşinizin annesidir. Güç savaşını bırakıp uzlaşma yolarını bulmak şarttır. O zaman kendi mutluluğumuz için görmemek, empati kurmak yada bakış açınızı değiştirmek huzurlu ve sevgi dolu bir evlilik için değmez mi ? değer diyorsanız.
BİR KAÇ TAVSİYE:
* En önemli unsuru unutmayın. Bir gün sizde kayınvalide olabilirsiniz. Biraz daha anlayışlı olmakta ilişkilere fayda sağlayacaktır.
* Sonuç olarak o sizin sevdiğiniz insanın annesidir, onu doğurup büyüten ve emeği olan bu kadına sevgi ve saygı göstermek gerekir.
* Unutmamak gerekir ki arada bir kuşak farkı vardır. Bu yüzden onun istek ve davranışlarını hoş görmek önemlidir.
* Bazı ters laflarını size söylediğini düşünmeyin. Bazen gereksiz yere alınganlık yapıyor olabilirsiniz. Duymamaya çalışın . Kendi annenizde hiç hoşunuza gitmeyen şeyler söylemez mi?
* Kayın valideniz ile aranızın iyi olması eşiniz ile olan iletişiminizi olumlu yönde etkileyecektir.
* Özel günler ve gecelerde ( doğum günü, anneler günü, bayramlar, kandiller) onları ziyaret etmek veya en azından telefon ile aramak ve gönüllerini almak kayın valide ile iletişimde önemli yer tutar.
* Eşiniz ailesini sık sık görmek isteyebilir. Bundan şikâyetçi olmaktan vazgeçmelisiniz. Bunu gereksiz değiştirme çabası sadece size zarar verir. Onun ziyaretleri sırasında kendinize başka uğraşlar bulun.
* Kayınvalidelere karşı hoş olmayan, iğneleyici ve onları kırabilecek sözlerden kaçınılmalıdır.Sonuç olarak siz size yakışan gibi davranmaya gayret edin . Bu tarz konuşmalar geçecekse bunu hissettiğiniz anda bir bahaneyle oradan uzaklaşın.
* Anneler oğullarını her zaman kıskanır. Paylaşmak istemezler. Bunu hoş görmeli ve durumu aleyhinize çevirmekten kaçınmalısınız. Bu sizin için bir avantajda olabilir. Onu kırmamak için belki doğru ilişki kurallarını öğrenirseniz ; En sevdiğinin kıymet verdiğini de kırmamayı kayınvalideniz de öğrene bilir.
* En çok yapılan hatalardan biri, eşinizi kayınvalidenize karşı kışkırtmaktır. Bu asla tavsiye edilmeyen bir durumdur.
Unutmayalım ; Biz kimseyi değiştiremeyiz, sadece kendimizi değiştire biliriz. O yüzden kendimi mutlu edecek değişimin farkına varmalı, güç savaşlarından vazgeçmeli ve kendi bakış açımızı değiştirdiğimiz de herkesin ve her şeyin de değişe bileceğini aklımızdan çıkarmayalım
Daha dingin ve sağlıklı ilişkiler, sevgiyle kalın…
Sevinç Karakaya
Düşünüp Hissettiğimiz Şeyleri Hayatımıza Çekeriz
DÜŞÜNÜP HİSSETTİĞİMİZ ŞEYLERİ HAYATIMIZA ÇEKERİZ
Kimileri buna inanmak istemez, ama ne hissediyorsanız onu yaşarsınız. Şöyle bir düşünsenize yakın geçmişe gidin öyle çok uzağa gitmeye de gerek yok ne hissettiğinize bir bakın nelerden çok korktunuz olmasından, başınıza gelmesinden, üzülmekten, nelerden çekindiniz ve bunların hayatınızda nasıl gerçek olduğuna bakın, acaba neleri kendinize çektiniz . İş böyleyse hissettiklerimizi kendimize çekiyorsak şöyle diyebiliriz; hissettiğiniz ve ne düşündüğünüzün hayati önemi vardır. Şimdi diyeceksiniz; madem hal böyle, Peki gün içinde yüzlerce kere aklımıza gelen negatif hisleri, başımıza gelen olaylardaki duygularımızı nasıl kontrol edebiliriz? Nasıl negatif bir ruh halinden çıkar ve duygularımızı, yaşadığımız olayları nasıl kontrol edebilir hale geliriz
Özetle biz nasıl pozitif düşünebiliriz?
* ”Duygularınızdan kaçmayın onları kabul edin ve kendi gerçeğinizle yüzleşin”
Belki de biz insanların yaptığı en büyük hata, duygularımızın farkında olmamamız veya uygularımızı reddetmemizdir.Şöyle bir gerçek vardır; hissedilen yada kaçılan her duyguyu, her olayı reddetmek onun etkisini iki katına çıkarır, yani kendimize daha hızlı çekeriz. Bir durumdan korkuyorsanız bu korkuyu değiştirmek için önce onu kabul etmelisiniz. Mesela terk edilmekten korkan birinin bu korkuyu reddederek, düzgün bir ilişki kurması imkansızdır. Önce korkuyu kabul ve tespit etmeli sonra nedenini bulmalı ve daha sonra değiştirmeye çalışmalıdır. Duyguların farkına varmak, bu duyguları olduğu gibi kabul etmek, yerine yeni ve pozitif olanları koyabilmek için olmazsa olmazdır.
Duygularınızı bastırma eğilimine direnin. Duyguları bastırmak ve geçmesini dilemek sorunu çözmez hatta üstünü örttüğünüz her dakika bunlar artarak bize doğru gelmeye hızla devam ederler.
* ”An’da yaşamak çok önemlidir”
Kurban rolünden kurtulmamız lazım. Artık kendinizi geçmişin kurbanı olarak görmeyin, sadece yaşadıklarınızdan ders alın ve size tecrübe olarak düşünün. Artık geçmiş geçmiş de kalmıştır, yaşadıklarınızın bıraktığı etkiyi artık değiştiremezsiniz. Oysa ki yaşadığınız ”Anın” etkilerini değiştirmek sizin elinizdedir. Unutmayın ”Anın içinde” ne düşünmek ve neye inanmak istediğinizi seçme hakkınız her zaman vardır. Eğer geçmişteki yaraları düşünmeyi seçerseniz, sadece kendinizi kötü hissetmeye devam edersiniz.
* ”Kendinize sorun; Peki ben neden negatif düşünüyorum”
Aslında duygular olaylardan bizim çıkardığımız anlamlardır. Boştan yere hissetmeyiz mutlaka bir amaca hizmet eder duygularımız. Her duygunun bir amacı bir de hedefi vardır. Sevgiliniz veya eşiniz sizi terk ettiğinde duyduğunuz üzüntü aslında bundan sonra da terk edilirim korkusu ya da ben sevilmeye değer biri değilim kaygısı olabilir. Tabi ki bu geçmişte yaşadığınız travmatik bir olayın peşimizi bırakmayan kalıntısı da olabilir. Bu noktayı keşfettiğinizde negatif duyguları kolayca pozitife çevirebileceğinizi göreceksiniz.Hatta bazen sadece nedeni keşfetmek, aslında tüm problemi çözmek olduğunu görebiliriz. Duygularınızın sizdeki daha önce yaşadığınız neyi hangi olayı hatırlattığını yada bu duygunun sebebi referansı ne? bunu keşfetmek çok önemlidir. Ancak nedenleri bilirsek, sonuçları değiştirebiliriz.
*” Her şeyin içinde duygu aramayın bazen hayata erkekler gibi bakmak lazım”
Hayatı o kadar da ciddiye almayın, yaşananların her zaman derin anlamları olmayabilir. Olaylara bakış açınız, onları nasıl anlamlandırdığınız pozitif bir ruh hali elde etmeniz için çok önemlidir. Sizi etkileyen olayların kendisi değil; tamamen sizin olayı nasıl gördüğünüzdür. Sizin onlara kattığınız korkular ya da mutluluklardır. Biri için terk edilmek sıradan bir olay olabilirken, bir diğeri için hayatının bir diğeri için hayatının atlatamayacağı bir travması haline gelip içinden çıkamayacağı depresyonlara sürükleyebilir. Aslında her iki durum içinde şu denebilir, biri bundan ne olacak bakar çok ciddiye almaz geleceğe öyle bakar,biri ise korkularla ile gelecek tahmini yapar ve geneller. Yaşanan olaylara mantık çerçevesinde ve pozitif bir mercekle bakmak duygu durumunu yükseltir.Korkumuzun üstüne çıkmak burada en önemli ayrıntıdır.
*” Değişim kendiliğinden gelmez bunun için çaba ve bir plan lazım”
Nasıl ki senin bir planın olmadan bir bina inşa edemezsin kendi kişisel gelişim binanı da plansız, projesiz değiştiremezsin. Değişim için de bir plan oluşturmak zorundayız.Sadece istemek olmaz ne istediğimizi bilip belli bir plan doğrultusunda adım adım ilerlemeliyiz.
Öncelikle kendimizi tanıyıp neleri nasıl düşündüğümüzü keşfetmemiz lazım.Mesela öneri olarak şöyle bir liste hazırlayabilirsiniz. Gün içinde sıklıkla aklınıza gelen negatif düşüncelerin listesini yapabilirsiniz. Ve bu düşünceler hangi korkunuzdan ya da endişenizden kaynaklanıyor? Düşünün ve bunları yazıya aktarın. Şimdi sakin ve sessiz bir yerde bu endişe ve korkularınız neden kaynaklanmış olabilir, hayatınızı gözden geçirin. Bu endişe ya da korkularınız gerçekten değiştirmeniz gereken bir özelliğiniz ya da davranış biçiminizden kaynaklanıyorsa hemen o davranış üzerinde çalışmaya başlamak lazım aslın da fark ettiğiniz anda yolun yarını kat etmişsiniz demektir. Bu endişe ya da korkularınız başınıza sizin kontrolünüz dışında gelmiş bir olaydan kaynaklanıyorsa bu mantıksız ve gerçek dışı korkudan kurtulun.Korkunun üstüne çıkın altında yatan asıl sebebi görmeye çalışın. Bu her neyse ve ne şekilde yaşanan korku ve endişeyse; bir kere olması bir daha olacağı anlamına gelmez. Şimdi o yazmış olduğunuz listedeki negatif düşüncelerin hemen yanlarına pozitif hallerini yazın ve en azından yirmibir gün sabah akşam pozitif hallerini yüksek sesle, acele etmeden ağır ağır okuyun. Negatif düşünce ve duygular hissettiğinizde hemen yerine pozitiflerini koyarak yer değiştirin ve düşünün, bir süre sonra otomatik olarak böyle yapacaksınız.
Değişim kolay değildir elbette ama sonrasında gelen huzur için her şeye değer…
Sevinç Karakaya