Kadınlara Göre Neler Aldatmaya Girer (2)
KADINLARA GÖRE NELER ALDATMAYA GİRER (2)
Soru-2- Herhangi bir Sosyal Ortamda Bir Yabancıyla Flört Etmek Aldatma Sayılır mı?
Bu soruya kadınların %45 Evet, %55 Hayır demiş. Bu oldukça tartışmalı bir soru sanırım. Sebebiyse, bu kez flörtün sınırlarının net olarak belirlenememesi. Nedir flört? Uzun bir bakışma? Hararetli bir sohbet? Sohbet ederken birbirine dokunma? Hangisi masum bir flört sayılır, hangisi çizmeyi aşmak anlamına gelir? Bu soruya her birimizin cevabı farklı olacaktır.
İlginç olan ise; İstatiksel veriler, kadınların bu konuda hemen hemen ikiye ayrıldıklarını gösteriyor, ancak bu tür sosyal flörtü zararsız bulanlar az farkla önde. Yani demek istiyorlar ki, barda, kafede, konserde, uçakta, bekleme salonunda, kitapçıda tesadüfen tanıştığınız bir erkeği çekici bulduğunuz ve onunla ayaküstü flört ettiğiniz için vicdan azabı çekmeniz ya da bunu gerçek bir aldatmayla bir tutmanız pek de gerekli değildir diyorlar. Bu soruda 100 kadının 55 bu konuyu aldatma olarak görmüyor. Bir ilişkinizin olması ve birlikte olduğunuz insanı sevmeniz, başka erkeği/kadını beğenmekten ve onlar tarafından beğenilmekten ki bu ikincisi bir kadın için çok daha önemlidir, vazgeçeceğiniz anlamına gelmiyor. Her ne kadar bayanların %55 bu cevabı vermiş olsa da sosyal flörtün hayatınızda tam olarak hangi boşluğu doldurduğunu belirlemek için kendinizle bir an önce yüzleşin derim.
Soru-3- Facebook gibi Sosyal Paylaşım Alanlarında, Eski Sevgiliyi Arayıp Bulmak yada Karşı Cinsle Mesajlaşmalar Aldatmaya girer Mi?
Bu soruya kadınların %80 Evet, %20 Hayır demiş. Gördüğünüz gibi, teknolojinin imkanlarını kullanarak kaçak dövüşmeyi aldatma sayan kadınların sayısı oldukça fazla. Gerçekten de bilgisayar hayatımızda yeni bir dönem başlattı; bizi kendisinden önce var olan iletişim kanallarının çok ötesinde bir noktaya taşıdı. Bugün artık dünyanın öbür ucunda yaşayan, sadece fotoğrafından tanıdığımız (ki o fotoğrafın ona ait olduğu da şüpheli), belki kimlik bilgileri bile bütünüyle uydurma olan biriyle chat’leşme ve hatta yakınlaşma olanağına sahibiz.
Hele insanların iç çamaşırı renklerine kadar bütün hayatlarını kişisel sayfalarına döktükleri Facebook, yeni insanlarla tanışma ve eski tanıdıkları yeniden bulma konusunda çoğumuzu harekete geçirdi. Herkes herkesin Facebook arkadaşı, sokakta birbirini tanımayan insanlar dahi! Fakat işte tam da bu sınırsız iletişim fırsatı, ihanet eğilimi olanlara sınırsız bir aldatma ve foyası meydana çıkarsa kendini aklama fırsatı sundu. Şimdi şöyle bir soru soralım; kadın ve erkek birbirlerine hiç dokunmazlarsa, gerçekten sevişmiş sayılırlar mı? Hayır mı diyorsunuz? Peki sanal seks ne olacak?Unutmayalım ki teknoloji sadece bir araçtır; onu masum ya da hain amaçlar için kullanmak ise bize kalmıştır. Aynısı Facebook için de geçerli. Birisine cinsel içerikli mesajlar göndermek ya da lafı sürekli cinselliğe getirmek, o kişiye Facebook üzerinden asılmaktan başka bir şey değildir ve bunun, o kişiye bir barda ya da başka bir yerde asılmaktan zerre kadar farkı yok. İster Facebook’ta olsun, ister sokakta, kriteriniz bellidir. Sadece sevdiğiniz erkeğin kulağına gitmesinden rahatsız olacağınız, dolayısıyla o duymasın diye kıvrandığınız davranışlar aldatma kapsamına girerler. Kendinizi sakın ola aldatmayın.
Soru-4- İşyerinde Flört Etmek Aldatma Sayılır Mı?
Bu soruya kadınların %73 Evet, %27 Hayır demiş. Bir kere, iş yerinde flörtün sosyal flörtten çok farklı olduğunu unutmamak gerek. Diyelim ofiste sohbetinden çok zevk aldığınız, içten içte çekici de bulduğunuz bir arkadaşınız var. Öğle tatillerinde birlikte yemeğe çıkıyor, kapı önüne çıkıp birlikte sigara içiyor, kahve molalarında baş başa dedikodu yapıyor, toplantılarda daima yan yana oturuyor, hafta sonu buluşup sunumlara çalışıyorsunuz. Evet, görünüşte tipik iki iş arkadaşısınız. Fakat aslında ateşle oynadığınızın farkında mısınız?
İş arkadaşlarımız, günün büyük bölümünü birlikte geçirdiğimiz kişilerdir. Süre hesabına vurursak, onlarla, ilişkide olduğumuz insandan, ailemizden ve en yakın dostlarımızdan daha fazla vakit geçiririz. Burada sizin için, sosyal flörtte ki gibi ‘Onu bir daha nerede göreceğim’ rahatlığı söz konusu değil, çünkü ertesi gün ofiste göreceğiniz kesin. Dolayısıyla, tam anlamıyla aldatma sayılmasa bile iş yerinden biriyle işin gerektirdiğinden fazla, yani duygusal ve fiziksel olarak yakınlaşmanın aldatmaya kapı açan bir yanı var. En azından çoğu kadın böyle düşünüyor. O yüzden kadınların bunu kıskanması ve gerçekten de bu ilişkinin başka yerlere yelken açması çok olasıdır.
Fakat aldatmalar günümüzde artık bu kadar genişlemesine rağmen hatta bir çok buna çok katı dikteler getiren toplumlarda da gizliliğini sürdürmesine rağmen hızla ilerlemesinin altında yatan temel sebeplere bir bakın derim. Tamamen ahlaki kriterlere olan eksiklikler, yada bize artık aldatmanın çok normal gibi gösterilmesinden kaynaklı olduğunu göreceksiniz. Bir uzman olarak tavsiyem Dürüst olup kendinizin ve karşınızdaki kişinin ruh sağlığını bozmadan eğer ki, her şeyi denemenize rağmen, halen eşinize yada sevgilinize değilde başka birilerine ilginiz varsa iki medeni insan gibi ayrılın derim. sevgiyle kalın…
Kadınlara Göre Neler Aldatmaya Girer (1)
KADINLARA GÖRE NELER ALDATMAYA GİRER (1)
Geçen gün okuduğum bir haber üzerinden sizinle bugün bir şeyler paylaşacağım. Konumuz bayanları da erkekleri de çok yakından ilgilendiren ”ALDATMA”. Aldatma nedir? Günümüz şartlarına değil de, biraz geriye gittiğimizde aldatmanın tanımı çok bariz belliyken bugün aldatmanın tanımı kişilere ve şartlara göre değişmiş durumda…
Yazıya elimden geldiği kadar objektif bakmaya çalışıp, gerçek istatiksel verilerine dayalı sonuçları vermeyi tasarlıyorum. Bir çok kişiye göre aldatmanın günümüzü, dünü yok gibi düşünülse de, hayatımıza giren teknoloji, sosyal medya, iş hayatında kadın erkek ilişkilerinin daha yakınlaşması gibi faktörler aldatılmaya bakışı da farklılaştırmıştır. Dediğim gibi; İhaneti ve sınırlarını kişilerin inanç sistemleri ile değil tamamen günümüz verileri ile hazırlanmış bilgiler ile sunmak istiyorum.
Aldatılmaktan Kim Hoşlanır?
Bu soruya hemen herkesin vereceği cevap, tabi ki kimse hoşlanmaz. İster Kadın olsun ister erkek kimse aldatılmaktan hoşlanmaz. Fakat buna rağmen kişisel hayatlarına bakıldığında insanların kimi ufak, kimi büyük, kimi aleni, kimi gizli aldatma olaylarının da günden güne arttığını görüyoruz. Evet bu aldatma gerçeğinin incelendiğinde; bir başkasını görünce duyulan belli belirsiz heyecandan ve küçük, zararsız flörtlerden tutun da, bir başkası için sevgiliyi ya da eşi terk etmeye kadar geniş bir yelpazede düşünülebilir.
Bir ilişki yaşarken başka birine ilgi duymak, hatta o kişiyle birlikte olmaya çalışmak, artık pek de sıra dışı bir zayıflık değil. Ancak sıradan olması, başımıza geldiğinde tepki vermeyeceğimiz anlamına da gelmiyor. İhanetle karşı karşıya kalmak her insanı çok üzer, öfkelendirir, yıpratır, hatta hayata bakış açısını kökten değiştirebilir. Ancak günümüzde başka bir sorunla daha karşı karşıyayız! Neyin ihanet kapsamına girdiğini, hangi davranışı aldatma olarak görüp hangisine hoşgörü göstermemiz gerektiğini belirlememiz gittikçe zorlaşıyor.
Bunun nedeni ise; bilgisayar teknolojisinin sunduğu yenilikler, iletişim imkanlarının hem çoğalmasına hem de çeşitlenmesine neden oluyor ve biz ne kadar istersek isteyelim, bu imkânların önüne geçemiyoruz. Böylece mesela geçen yüzyılda bir adamın eşini aldatması için başka bir kadınla fiziksel olarak karşı karşıya gelmesi, onunla bizzat tanışması gibi doğal bir önkoşul varken, bugün internet üzerinden sürdürülen iletişim birbirini hiç görmemiş iki insan arasında duygusal bir ilişkinin başlamasına da neden olabiliyor. Ayrıca mesele sadece teknolojiyle de sınırlı değil. Farklı sosyal gruplar, farklı kadın- erkek ilişkileri, eskiye göre çok daha rahat ifade edilen cinsel eğilimler, günümüzün hızla değişen yaşam biçimi bir bütün olarak bize yeni ahlaki değerler dayatıyor. En azından bizi, eski birtakım fikirlerimizi yeniden gözden geçirmeye zorluyor.Kimimiz bu hareketli ortamda prensiplerimize sıkı sıkıya bağlı kalmaya çalışıyoruz, kimimiz ise uyum sağlamak adına bu yeni dünya düzenine daha esnek yaklaşmaya… Diyebiliriz ki ihanette hoşgörü sınırları konusunda kafalar karışık. Yine de, neyin aldatma sayılıp neyin sayılmayacağına, kimi örnekler üzerinden giderek birtakım istatiksel sonuçlarla cevap vermek mümkün.
Bakalım günümüz kadını açık fikirli olmayı hangi noktaya kadar başarıyor, Kadınlar arasında yapılan araştırmalarda bir kaç soruya kadınlar bakalım ne cevap vermiş ve bizim değerlendirmemiz ne ?
Soru-1- İlişkiniz Resmen Başlamamışsa, Başka Biriyle Olmak Aldatma Sayılır Mı?
Bu soruya kadınların %75 Evet, %25 Hayır demiş. Jane Austen romanlarında duygusal ilişkinin başlangıcı, erkeğin aşkını itiraf ettiği ve kadının da bu aşkı kabul ettiğini dile getirdiği an olarak kabul edilir, bu klasik sahnenin öncesinde her iki taraf da duygularını gizler. Fakat hoşumuza gitsin ya da gitmesin, günümüz ilişkileri bu şekilde ilerlemeyip çok farklı seyirler izleyebiliyor. Artık cinsellik romantizmden sonra gelmiyor; hatta kimi durumlarda romantizmin cinsellikten sonra geldiği (Bakınız: evlilikle sonuçlanan tek gecelik ilişkiler!) bile söylenebilir.
Bazı kişiler; erkek arkadaş ya da kız arkadaş etiketinden hoşlanmıyorlar, kimileri ciddi bir ilişkiye girmeden önce sokak söylemiyle bir süre takılmayı tercih ediyorlar, yakınlaşmalar bir anda değil, yavaş yavaş gerçekleşiyor. Peki bu yakınlaşmanın hangi noktası ilişkinin başladığı nokta? ‘Biz neyiz şimdi? Birlikte miyiz, değil miyiz?’ sorusu eşliğinde konuya kafa yoran genellikle kadınlar oluyor.Asıl meselemize dönersek; sorunun sorulduğu 100 kadının yüzde 75’i evet, yüzde 25’i hayır cevabını vermişler. Demek ki kadınlar, ilişkinin adını koyma konusunda erkeklerden daha aceleci davranıyorlar. Daha doğrusu, bütün gereklilikleri, sorumlulukları ve yasaklarıyla ilişki, kadının kafasında erkekten daha önce başlıyor. Erkekse, en azından başlangıçta kendine kaçabileceği serbest bir alan bırakmayı, duygularından emin olmadan önce ‘denemeyi’ tercih ediyor, bu deneme sürecinde başkalarıyla da birlikte olabiliyor ve bunu kesinlikle aldatma olarak tanımlamıyor.
Unutulmaması gereken; ne olursa olsun, bunun aslında duygularla ilgili bir mesele olduğudur. ilişkinin adı konmamış olabilir, dolayısıyla da başka biriyle ilgilenmek aldatma kapsamına girmeyebilir fakat erkeğin, gözünün sizden başka kimseyi görmemesi gereken o ilk günlerde bile farklı seçenekler araması, ilişkinin ileri ki aşamaları konusunda kafanızda ister istemez bir soru işareti yaratacaktır.
Yazının Devamı için: Kadınlara Göre Neler Aldatmaya Girer (2) Okuyun Lütfen…
Devamı
Boşanma Koçluğunda Süreç
BOŞANMA KOÇLUĞUNDA SÜREÇ
Boşanma; yıllar boyunca sürecek, evlilik hayallerinden sonra, elbette alınması çok kolay ve basit bir karar değildir. Sonuç olarak, evliliğe karar veren aynı bireyler boşanmaya karar vermiş ve boşanma haline geçilmiştir. Bu belki de evlilikten daha çetrefilli, kişinin yanında daha çok destek aradığı bir dönemdir.
Biz bu konuyu ele alırken genel itibariyle üç aşamalı bir süreç olarak değerlendiriyoruz. Boşanmadan önceki süreç, boşanma anındaki süreç ve boşanma sonrası süreç. Bu süreçler kişiler için yaşanması zor durumlardır. Hangi safhasında olur ise olsun, bir uzmanla çalışmalarını ve ruh hallerindeki dalgalanmalarını sabitlemeyi tavsiye ederim. Sonradan yanlış kararlar verip pişman olmamalıdır. Bunun için bu üç süreci tekrar gözden geçirmelidir. Daha detaylı bakarsak;
Boşanma Öncesi Süreç:
Boşanma öncesi süreç, aslında düşünme sürecidir. Genelde kişilerin istemedikleri gerçekle yüzleştikleri süreç bu dönemdir. Kişi hayatından memnun değildir. Evliliğinde tatminsizlikler, güvensizlikler yaşamak da , adeta kendi evliliğine eşine yabancılaşmaktadır. Bir yandan karar aşaması netleştikçe de korku, panik, kendini bir boşlukta hissetme gibi duygusal bir boşluğu da yaşayabilir. Bu dönemde, tatsız olan gerçeğin fark edilmesi söz konusudur. Yada kendini evlilik için yetersiz hissetme, değersiz bulma hislerine de kapılabilir. Kişi bir yandan içinde yaşadığı bu duygular ile baş etmeye çalışır, fakat bir yanda da içinde karşı tarafa duyulan öfke kendini göstermeye tartışma isteği, fiziksel ve ruhsal olarak içe kapanıklık hali görüneceği gibi, hiç bir şey olmamış gibi sevecen bir halede birden bire bürünebilir.Bu tarz durumlar, kişinin bir uzmanla çalışması gerektiğini ve yardım alması gerektiğini açık bir şekilde gösteren durumdur.
Boşanmanın sağlıklı bir kararla verilebilmesi ve kararlarından emin olmaları için eşlerin boşanma sürecinde dahi iyi iletişim içinde olmaları gerekir. Bu yüzden boşanmadan önce kişinin kendi halini toparlaması, nasıl adımlar atması gerektiğinin planı, kendi içinde bu yaşadıkları ile başa çıkacak gücü tekrar keşfetmesi gerekecektir. Boşanma sancılı bir süreçtir, ne kadar süreceği belli olmayan bu sürecin en sağlıklı biçimde atlatılması için; kişinin iç dinginlik halinin yakalanması ile, dışta yaşadıkları dengelendiğin de mümkün olacaktır.
Boşanma Sırasındaki Süreç:
Boşanma sırasındaki süreç; mahkeme dönemidir. Kişilerin kızgınlıklarını dengede tutmaları gerektiği, kimi zaman ümitlerinin yıkıldığında, yada yoğun öfke, üzüntü ve yalnızlık hissettiklerinde yas tutmayı değil içinde bulunduğu durumu kendisi ve varsa çocukları için en sağlıklı bir şekilde atlatma dönemi olmalıdır. Bu dönem aynı zamanda Eşlerin artık fiziksel olarak ayrıldıkları ve boşanma işlemleri kanuni olarak başlatıldığı süreçtir. Tabi buna bağlı olarak ekonomik düzenlemelerin yapılması, akrabalara ve arkadaş çevrelerine de açıklama yapılmasını gerektirebilir.
Boşanmanın bu evresinde kişilerin çevresinden gelen tepkilerle nasıl başa çıkacağını, Gerekirse nasıl mesafeli olması gerektiğini, ekonomik durumunu nasıl kontrol altına alması gerektiği, kendisi için ve sevdikleri için nasıl güçlü olmalı, öğrenmesi gerekir. Daha öncede değilim gibi bu süreç sancılı ve belki de hayatında hiç adımını bile atmadığı adliye duvarlarının arasında oldukça zor, ve ne kadar süreceği de belirsiz bir süreçtir. Bu yüzden kişinin ne yaptığını bilerek, sağlam ve güçlü durmayı muhakkak öğrenmesi gerekmektedir. Bunda zorluk çekeceğini düşünen kişiler için ”Boşanma koçu” ile çalışmak çok rahatlatıcı bir sistemdir.
Boşanma sonrası Süreç:
Boşanma sonrası süreç de kişinin hayatının dengesini yeniden kurması söz konusudur. Belki de uzun yıllar olan bir birliktelik sona ermiş, çok sancılı bir dönem arkada bırakılmış ve o hengamenin bitişi ile bir boşluk hali içinde olunabilir. Hatta zaman zaman pişmanlıkların yaşandığı bir süreçtir. Kişinin bir an önce normal hayatına adapte olması, kendine güvenini artması ve tekrar özgürlük duygusunu korkusuzca yaşaması için hayat enerjisini yeniden toplaması gerekir. Bu da yine sistemli ve planlı olarak çalışılması gereken bir durumdur, kişinin bu yeni hayatı ne kadar istediği ile hız kazana bilir.
Boşanmanın sona erdiği bu süreçte kişi, yeni arkadaşlarla görüşülmeye başlayabilir. Yeni bir yaşam biçiminin ve çocuklar için günlük bir rutinin oturtulması ile artık yeniden bekar kimliğini özümsemelidir. Ancak böylece boşanma tamamlanmış olur. Yeni yaşam biçiminde ve yeni arkadaşlarla rahat olmaya doğru geçilir. Yine bu dönemde, çocukların, boşanmayı kabul etmelerine yardımcı olmak söz konusudur. Boşandıktan sonra; eşlerin, mümkünse zorunlu olmadıkça aynı ortamda bulunmamaları ve aynı arkadaş gruplarında ve sosyal ortamda bulunmamaları tercih edilmelidir. Çocuklarla ilgili olarak da, bir uzmana başvurulması yararlı ve kolaylaştırıcı olacaktır.
Boşanma gibi, bir gerçekten bahsetmek durumunda kalsam da, umarım kimse bu zorlu durumun içine girmez. Evlilikler huzurlu, eşlerin sağlıklı iletişim halinde olduğu ve sevgi dolu bir şekilde yürür. Fakat hayatın gerçeği olan bu kulağa bile hoş gelmeyen durumla karşı karşıya gelmekte, her şey gibi, biz insanlar için olduğu unutulmamalı, bu hal içinde gerekli tedbirler alınması ve çalışmalar yapılması gerekebilir. Öncesi ve sonrası hayatımıza tutunup devam edebilmek, kendimiz ve sevdiklerimiz için ayakta kalmak zorundayız.
Mutlu, Huzurlu, Sağlıklı günler dilerim . Sevgiyle kalın.
Kadınlar ne İster?
KADINLAR NE İSTER?
Kadın Demek; Hayat demektir. Kadın demek yaşamın tam kendisidir. Kadına yüklenen manalar coğrafyaya, çağlara, kişilere göre değişse de; ”Kadın hayata bağlıdır hayatın devamlılığı da kadına bağlıdır.”
Bugün bir ilişki koçu gözü ile size kadınlardan bahsedeceğim . Yaşadıkları şehir, sahip oldukları çevre, yaşları, evli veya bekar olmaları, tahsil durumları, güzellikleri, zevkleri hiç fark etmeden ortak bir noktaları var, oda anlaşılamadıklarına olan inançları. Kadın hayatın merkezi, ve onda ne kadar karışıklık yaşanırsa hayatta o kadar karmaşıklaşıyor.
Kadın farkındalığı yüksek ve her zaman gelişime açık olan taraftır. Bilir bir sorunu var, hayatında yanlış giden bir şeyler, çözüm için kollarını sıvar. Kişisel gelişimi, kendini bulma çabaları, partneri ile sorunları, çocuğu ile yaşadığı sıkıntılar, iş yaşamının üzerindeki ağır baskısı, sosyal ilişkileri; yorar kadını. Güçlüdür aslında sorunlarının, kaçmadan üstüne gidecek yüzleşecek kadar güçlüdür kadınlar.
Kadınların Değiştirmek İstedikleri
Çalışmalarımıza katılan kadınların sayısı, erkeklere nazaran çok daha fazladır. Binlerce kadınla yaptığım görüşmelerin sonucu diyebilirim ki, Kadınlar sorunlarının üstüne yürüyorlar ve artık sorunları ile yaşamak istemiyorlar. Değişim belki acı verebilir, ama sonuç ne olursa olsun kaliteli yaşam istiyorlar. Ve bu konuda engel tanımıyorlar.
Kimi sevgilisi ile sorunlar yaşıyor, karşısındaki belki farkında bile değil, ama kadın beklentilerini bulmak istiyor yaşadığı ilişkinin kalitesini arttırmak istiyor oda hak ettiği mutluluğu yakalamak istiyor.
Kimi eşiyle problemler yaşıyor, çoğu zaman kendini anlamayan bir koca ile, ihtiyacı olan duygusal tatmini yaşayamama, aynı evde o yeminler ederek hayatını birleştirdiği adamı tanıyamama, tahsiline kariyerine rağmen, her türlü şiddete maruz kalma, kadınlık onurunun kırılması gibi sebepler ile, kadın artık bu evliliği bu şekilde götürmemesi gerektiğinin farkındadır. Ertelemeden gerekirse yolları ayırmayı ve hayatına tek başına devam edebilmeyi göze alarak, istediği dingin ve huzurlu hayatı yakalamak için adımlar atar.
Bazen de kapasitesini bilir, iş hayatının tırmanışlarında kendini en yüksekte görmek ister, daha iyisini hak ettiğini, daha iyisi olması gerektiğini düşünür. Bir şeyler yapmak ister, Hedefini belirlemek, yolunu çizmek, ve içindeki kaynakları tekrar keşfedip, ”Olduğu kişiden, olmak istediği kişiye dönüşme yolculuğuna” tam gaz devam eder.
Kimisi de en kıymetlileri evlatları gelişirken onun gelişimine nasıl katkıda bulunurum nasıl daha iyi bir anne olabilirim diye düşünür. Ve değişen dünya düzeninde çocuğuna eşlik etme noktasında en doğrusunu bulmaya çabalar. Olan sorunlarını arkada bırakıp, daha mutlu çocuklarla daha mutlu geleceklere yürümek için çabalar.
Güçlü Kadınlara Mesajım
Evet daha burada sayamadığım, binlerce soruna çözüm için, Güçlü kadınlarla yol arkadaşlığı yaparım. Ve diyebilirim ki; ”Bir kadının isteyip de değiştiremeyeceği, hiç bir şey yoktur. Yeter ki isteyin”
Bir karar verin ve bunu ertelemeyin, ”Sizde hayatınızı yeniden yazmaya cesaret eden güçlü bir kadın iseniz, biz sizinle çalışmak için buradayız”. Bize ulaşabilirsiniz. Sevgiyle Kalın…
Beslenmeyen İlişkiler Ölür!
BESLENMEYEN İLİŞKİLER ÖLÜR!
İlişkilerin bize mutluluk vermesi için sağlıklı ve nitelikli olması gerekir. Aynen bütün canlı varlıklar gibi aslına bakarsanız ilişkide canlıdır. Nasıl ki yaşayan her canlının beslenmeye ihtiyacı var ilişkilerin de beslenmeye ihtiyacı vardır beslenmeyen ilişkiler ise ölmeye mahkumdur. Bu gün sağlıklı ilişki için neler yapılabilir beslenme yolları nelerdir bunların üzerinde durmaya çalışacağız.
Boşanma olaylarının artması yada boşanma ile bitmese de bir çok danışanımın bize ulaşma sebebinin ilişkilerindeki sorunların artmasından kaynaklandığını gözlemliyorum. Peki günümüzde sağlıklı bir ilişki yürütmek gerçekten çok mu zor? Sorunlu ilişkilerde nerede yanlış yapıyoruz? Sağlıklı bir ilişki yürütmenin püf noktalarına gelin bir de beraber bakalım.
En Büyük Problem Güven Eksikliği
daha önceki yazılarımdan birin de ilişkilerdeki 6 temel ihtiyaçtan bahsetmiştim. Duygusal ihtiyaçlar yemek ,içmek, nefes gibi hayatta olmazsa olmaz, eksikliğinde kendimizi yarım hissettiğimiz ihtiyaçlardır. Şöyle sıralayabiliriz; 1-Güven ihtiyacı, 2-Emin olmama ihtiyacı, 3-Farklı olma ihtiyacı, 4-Benzer olma ihtiyacı, 5-Gelişme ihtiyacı, 6-Katkıda bulunma ihtiyacı. Burada sizin de gördüğünüz gibi güven ihtiyacı en başta gelmekte. İlişkide çiftler aralarında olan güven problemi çözülmediği taktirde o ilişki bugün yada yarın yıkılmaya mahkumdur. Güven oluşturulduğunda ilişkide, diğer basamaklara daha kolay adapte olunabilir
Evlilik Beraberliğin Garantisi Değildir
Başta da dediğimiz gibi nasıl ki her canlının beslenmeye ihtiyacı var, ilişkilerin de beslenmeye ihtiyaçları var. Ve ilişkilerin besin kaynağı da bu saydığım 6 temel ihtiyaçtır. Bu ihtiyaçların her biri ilişki için olmazsa olmaz gibidir. Bu ihtiyaçları giderilmeyen bir ilişki ölmeye mahkumdur.
Ne yazık ki evlilik adına atılan imza, sanki artık beraberliğin sonsuza kadar garantisi gibi algılanıyor. Maalesef çiftler evlenmeyle beraber sanki ilişkilerini garanti altına aldıkları düşüncesi, evliliklerinde ki ilişkilerini besleme ile ilgili çalışmaları umursamamaya yol açıyor. Daha fazla ”Beni seviyor musun” soruları soruluyor. işte tam burada ciddi bir problem var demektir. Sevildiğinden emin olan hiç kimse beni seviyor musun? diye sormaz. Çiftlerin ilişki adına beslenilmesi gereken temel ihtiyaçlarda bir doyumsuzluk olduğu ve çiftler tatmin olamadığı için, sorgulama ihtiyacı görülmektedir. Çünkü diğer taraf seni seviyorum dese de aslında ihtiyacı olan bu söz değil ilişkideki asıl temel ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.
İlişkilerinizi bu tarz durumlara sokmamak için evliliği bir garanti olarak görmemenizi ve ilişkilerinizi bir rutine sokmaktansa her gün yeni şeyler katmanızı tavsiye ederim. Bazı ilişkilerde ise çiftler tek noktaya odaklandığı için, ilişki de genel olan sorunları göremeye bilirler. Bence ilk sorunlar çıktığı noktada bir uzmana gitmeleri en doğrusu. Geçer gider umuduyla ilişkiyi olumsuz bir süreçte devam ettirmemek gerekiyor.
Hatta bizim tavsiyemiz; Evlenmeden önce, bilinçli şekilde bir uzmandan bilgiler alınırsa, ilişki daha sağlıklı bir şekilde başlar. Hiç vakit kaybetmemiş, birbirlerini hırpalamamış olurlar. Profesyonel bir kişinin yardımı her zaman işe yarar.
Erkeklerin Rahatlıkları İlişkilerde Sorun Oluşturuyor
Kadınlar ilişkilerinde sorunlar yaşadıklarında çözüm bulmaya kitaplar, dergiler karıştırmaya başlıyorlar. Fakat erkekler sorun olduğunu hemen kabul etme yanlısı değiller. Bu yüzden kadınların durumu daha zor geçiyor. Kadının ev, iş, çocuk gibi birçok sorumluluğu var. Bunların altında eziliyor. Erkekten beklenen sadece iş sahibi olması. Erkek iş sahibiyse, yapması gerekeni yaptığını düşünüyor. Eğer işi iyiyse, aile düzenini kurmuşsa, o düzeni bozmak istemiyor. Kadının yaşadığı sorunun da çok farkında olmuyor. Kendince görevini yapıyor. Kadın da bir noktada bunalıyor ve arayışa çıkıyor.
Burada hanımlara özellikle tavsiyem; eşinizi de sizin gibi ilişkinizin içine sokmak ve ilişkinizi beslenmesine katkıda bulunmasını istiyorsanız, dikteler ve suçlamaları bir köşeye bırakın. Ve neler hissettiğinizi paylaşın. Duygularınızı paylaşın. Duygu varsa ilişkide umut da vardır. Bu duygu kızgınlık ve öfke bile olabilir. Bu o ilişkinin hala ölmediğini gösterir.
İlişkinin Öldüğünü Nasıl Anlarız?
İlişkinin de ölme süreci vardır. Bu sürece gidildiğinin belirtileri ise; ilk olarak tepki aşamasında ortaya çıkar. Tepki ile kabul etmeme tahammül edememe kendini gösterir. Tepki aşamasının ardından kızgınlık aşaması gelir. Eşler bu süreç de diyalogdan uzaklaşırlar sadece sessiz kızgınlıklar, birbirlerini görmeye tahammül edememe, terslemeler başlar. Kavgalar, çatışmalar, bağrışmalar bu dönemde ortaya çıkar. Sonra da reddediş başlar. Eğer yataklar üç aylığına ayrılmışsa, hiçbir cinsel ilişki kurulmadıysa zaten bu ilişki artık ölme noktasına gelmiştir. ”Ev arkadaşı çiftler” yani aynı evi paylaşıp, ev arkadaşlığı yapan hatta arkadaş dahi olamayan günümüzde, çift sayısı oldukça fazladır. Ki bunlar bir arada da görünse ilişki çoktan ölmüştür.
Sorunlu evliliklerin artma sebeplerine bakıldığın da; Artık katlanma oranı azaldı diye düşünmek daha doğru. İnsanlar kendilerini daha fazlasına layık görmeye başladı. Fakat siz kendinizi değiştirmediğiniz sürece daha fazlası da sizi mutlu etmeyecektir. Bilinçlenmeye doğru bir gidiş var ama toplumun küçük bir azınlığında görüyoruz, bu bilinçlenmeyi. Bilinçlenme adına eşler destek alabilir, Eğitim programlarına katılabilir, Daha fazla birbirlerini dinlemeyi ve kendini iyi ifade etmeyi öğrenmelidirler.
Evlilik Aşkı Öldürüyor, Sevgiyi Bitiriyor Mu?
EVLİLİK AŞKI ÖLDÜRÜYOR, SEVGİYİ BİTİRİYOR MU?
Ne umutlar ile başlanır değil mi evliliğe; mutlu yuva kurmak, sonsuza kadar beraber olmak, ayakları bulutlarda, pembe gözlüklerinizi takmış dolaşırken, kimsenin aklına gelmez değil mi evlilikte mutsuz olmak… aşık olmak sevmek sevilmek ve onun verdiği haz ile en olumlu yanından bakan aşık ile maşuk; ”Ne derler sizce ?” ”Birlikte çok mutlu olacağız, başkaları kavga edebilir, tartışabilirler biz asla onlar gibi olmayacağız, çünkü biz birbirimizi gerçekten çok seviyoruz.” elbette bunlara çok körü körüne de inanmazlar ” Evet bizde tartışabiliriz fakat açıkça konuşup, sorunlarımıza hemen çözüm bulabiliriz.” derler. Zamanla bunlar unutulur, tartışmalara diyalog ile çözüm bulmayı bırakın, iletişim kurmaktan bile uzaklaşılır. Gerçekten ”Evlilik aşkı öldürüyor, sevgiyi bitiriyor mu? Ne dersiniz?”
Ölen Aşk, Biten Sevgiyi Aramak Beyhude mi?
Evlenince sizi o bulutlardan aşağı indiren, pembe gözlükleri çıkarttıran da ne? Aşkın ölmesi sevginin de bitmesi mi?. Her evlilik de benzer sorunlar olur mu yoksa sadece siz mi böyle hissediyorsunuz? Boşanma sebebi , aşk heyecanının ölmesi, sevginin bitmesi mi?, Boşanmayan insanlar ne yapıyorlar? Onlar bütün huzursuzluğa rağmen evliliklerine devam mı ediyorlar? Yoksa evliliklerinde sevgiyi canlı tutmayı başarıyorlar mı? Başarıyorlarsa bunu nasıl yapıyorlar? Maalesef boşanma oranlarının hızla arttığı ülkemizde bunlar çok sık duyulan sorular haline geldi. önce çareler bulmaya çalışılıyor, kendi kendine soruyor nasıl oldu da o ölmez denen aşk öldü, bitmez denen sevgi bitiverdi. Hani biz kimse gibi olmayacaktır, hani bizim aşkımız kimseye benzemezdi. Yada bazen bir uzmana gidiyor başka bir göz baksın bir de bizim göremediğimizi görebilecek bize de gösterecek mi? ”aşka sevgiye ne oldu?”, dert belledi ya bir kere bazen de bir din adamına soruyor bunun çaresi nedir diye…
Evlilik de duygusallık olmazsa olmaz bir ihtiyaç. Gerçek şu ki, evlilik de sevgiyi korumak çok önemlidir. Eşler evliliklerindeki sevgi problemini çözmek için, kitaplar, dergiler, uygulamalı destek programları alırlar fakat yine de çözüm getiremezler. Maalesef evlendik den sonra sevgilerini koruyan çiftlerin sayısı günümüz de oldukça azdır. Eşler aralarında iletişim kurmak ve arttırmak adına; Atölye çalışmalarına, seminerlere, katılıp tekrar aynı heyecana kapıldıkları halde, evlerine döndüklerin de eski tarzlarına geri dönebiliyorlar. Yada onlarca kitap da mutluğu ifade eden uygulamaları okuyup, iki gün uygulayıp bırakabiliyorlar. Hatta çoğu zaman tek taraflı yapılan çabaları eşleri tarafından fark dahi edilmeye biliyor. Peki sizce neden? Çünkü her insanın sevgi dili birbirinden farklıdır.
Eşimin Sevgi Dili
Dil diyince hemen aklımızca kullandığımız ana dilimiz ve yabancı diller geliyor. Her birimiz kendi anne babamızın bize öğrettiği dili konuşuyor ve kendimizi daha iyi ifade edebiliyoruz. Ana dilimizi konuşurken son derece rahatızdır, hiç düşünmeye bile gerek kalmadan rahatlıkla konuşabiliriz. Başka dillerde ise kendimizi rahatlıkla ifade etmek için ustalaşmanız gerekebiliyor ve ne kadar ustalaşırsanız o kadar iyi anlıyor ve kendimizi de o kadar iyi ifade edebilir hale geliyoruz.
Konu sevgi dili için de aynıdır aslına bakarsanız, Kendi sevgi dilinizle eşinizin sevgi dili arasında Türkçe ile Çince kadar farklılıklar olabilir. Sevginizi Türkçe ne kadar anlatırsanız anlatın eşiniz Çince biliyorsa sizi hiçbir zaman anlamayacaktır. Belki eşinize sık sık onu ne kadar çok sevdiğinizi, onun eşi olmak dan gurur duyduğunuzu, onu çok yakışıklı bulduğunuzu söyleyerek, eşinizle ”Onaylayıcı Kelimeler” ile iletişime geçmeye çalışır olabilirsiniz. Eminim bu hislerinizde de oldukça samimisinizdir de, fakat belki de eşiniz sevgiyi, karısının hareketlerin de arıyor ve oda sizin sevginizi göremiyor olabilir. İçten olmak yetmez, eşinizin baskın sevgi dili neyse onu keşfedip o şekilde davranmanız gerekir.
Çoğu zaman yapılan hata, eşimizin sevmediğini düşünmek yada sevginin bittiğini düşünmektir. Oysaki biten ne sevgidir nede sorun eşinizin sizi sevmemesidir. Siz kendi sevgi dilinizle sevilmeyi beklersiniz fakat eşiniz kendi sevgi diliyle sizi çılgın gibi sevdiğini gösteriyordur.
Baskın sevgi dili ilk öğrenilmiş sevgidir. Çocukluk dönemin de, size sunulan sevgidir. Aileniz yada yakınlarınız tarafından sevildiğinizi hissettiğiniz tanıdık olduğunuz sevgi dilidir. Örneğin belki siz sevgiyi aileniz tarafından sözle ifade edilerek sizi sevildiği vurgulandığında hissetmişsinizdir ve evet ”Beni seviyorlar” demişsinizdir. İstersiniz ki eşiniz de size bunları güzel sözlerle ifade etsin, eğer etmezse sevmiyordur, diye düşünürsünüz. Eşinizde ilk sevgiyi belki de, Eve ekmek getiren babasında görmüştür, ve benim ihtiyaçlarımızı karşılıyor, beni düşünüyor yani ”Beni seviyor” demiş olabilir ve sevgisini bugün size ihtiyaçlarınızı karşılayarak, sizi belki süslü sözlerle değil ama düşünerek gösteriyor olabilir. Sevgi dilleri özel bir çalışma gerektirir. ”Eşimin Sevgi Dili” Atölye çalışmaları ile; eşler birbirlerine, anladıkları sevgi dilleriyle, yaklaşmayı öğrendikleri gibi, eşinin farklı yönlerinin olmasını da hayatlarını renklendirme adına memnuniyetle karşılamayı öğreniyorlar.
Hiç akıldan çıkarılmaması gereken konu ”Sevgi evlenince bitmez” sadece, samimiyet artar belki ama daha fazla paylaşım olduğundan beklentiler de artar. Kişiler beklentilerini kovalamaktan, ne kadar sevildiklerinin farkına bile varamazlar. Aslında bitmemiş olan sevgi gereksiz sorgular ve yaptırımlar ile bitirilir. Oysaki bunun yerine, nasıl sevildiğinizi ve eşinizi nasıl sevdiğinizi ortak bir dil ile göstermek en doğru olandır.
”Eşimin Sevgi Dili” Atölye çalışmalarımıza katılıp; eşinizin sevgi dilinde ”uzmanlaşmak” için bize ulaşabilirsiniz. Sevgiyle Kalın.
Cinselliği Arzulayan Kadın; Hafif Kadın Mıdır?
CİNSELLİĞİ ARZULAYAN KADIN; HAFİF KADIN MIDIR?
Her yetişkin bireyin cinsel arzularının olması elbette doğal bir olaydır. Çiftlerin özelliklede kadınların, eşine söylemekten yada belli etmekten çekindikleri kafalarında cinsellikle ilgili birçok sorular, kaygılar vardır. Cinsel birleşmede kadında da, erkekte de mükemmel cinsel birleşme noktasında endişeler olup, hatanın kendinden kaynaklanmasından korktukları bir gerginlik olabiliyor. Bu gerginlik altında yatan asıl sebep ise; cinsel istek ve arzularını söylediğinde yanlış anlaşılma olasılığıdır. Kadın rahat bir şekilde ifade ettiğinde ben çok ”hafif kadın” olarak mı görünürüm, deyip içten içe kendini bastırır. Erkek ise isteklerinin ”sapıklık” olarak değerlendirilmesinden endişelenir. Çiftlerin her ikisi de susmayı tercih eder. Peki sizce susarak kalırlar mı ? HAYIR. Bastırdıkları cinsel arzu ve istekleri hiç olmayan , bir sebeple bir yol bulur ve öfke kin olarak dışarı çıkar. Bu karşılıklı soğukluk, sevginin azalması tartışmaların artması olarak devam edip, maalesef temelde ”cinsel arzu ve istekler”, görünürde bambaşka sebepler ile boşanmaya kadar gidiyor.
Cinselliğin Konuşulmadığı İlişkiler, Mutsuzluk Mu Getiriyor
Kişilerin yetişmiş oldukları; sosyal çevre , kültür, eğitim durumları, ahlaki yapı cinselliğe bakış açılarını da etkilemektedir. Etkiler tabi kadın ve erkeğin cinselliğe bakış açısı ve ilgilerin değişik olabileceğini bize gösterir. Her ne kadar hayatımıza giren teknoloji ile, olumsuz olarak bireyler çocuk yaşta cinsellikle tanışsa da, bir yandan da diğer bir olumsuzluk gerçekten kendini ifade etme çağlarında üzerin de ki, bilinçsizce yapılan baskılar.
Bu baskılar ile, Özellikle cinsel istek ve arzularının ifade edilmesini, ayıp, günah, ahlaksızlık olarak değerlendiren kadın sayısı her gecen gün artmaktadır. Nedeni ise yanlış anlaşılmaktan ise eşiyle konuşmamayı tercih etmektedirler. Çifttin ihtiyaçlarını karşılamak için cinsel arzu, istek hatta belki hayaller, fanteziler vardır. Çiftlerin mutlu birliktelikler yaşaması, birbirlerine daha yakın olmaları, aralarındaki sevginin ve bağların güçlenmesi için beden ve ruh bütünlüğünü sağlamaları şarttır.
Zihinlerinde şekillenen cinsel istek ve arzularını, davranışları ve sözleri ile ifade eden kadınlar, mutluluğu yakalayabiliyorken, cinselliği eşi ile konuşmayan kadınlar ise mutsuzlukla yaşamlarına devam ettirmemek için; ilişkilerini sonlandırmayı tercih ediyorlar.
Kadın Evlilikten Soğuyor
Belki şaşırtıcı ama, geçmiş ile bugün kıyaslanıldığında cinsellikle ilgili yanlış beklentiler ve inançlar kadınların cinselliğe karşı tutumunu ve cinsel davranışlarını olumsuz bir şekilde etkilemeye devam ediyor. Yaşadığımız toplumda kadınların cinsel isteklerinin olamayacağına, cinsel yaşama aktif olarak katılım gerçekleştiremeyeceklerine, haz alan, haz veren ve paylaşan taraf olmaması gerektiğine inanıyor. Bu nedenle, kadınlar cinsel istek ve arzularını ifade ederlerse ”hafif kadın” hatta ahlaksız olacaklarını, karşısında ki kişi tarafından istenmeyeceğini düşünüyorlar.Ve tabi susuyorlar. Eşinden uzun bir ön sevişme değişik pozisyonlarda seks yapmak isteyen kadınlar ahlaksız veya kötü değildir. Sonuç olarak, kadınlar cinsel istek ve arzularını eşiyle paylaşamıyorlar, eşinden isteklerini talep edemiyorlar. Bu durum çiftin cinsel yaşam alanlarının daralmasına, alınabilecek hazların yitirilmesine, kadının kendi hayallerini yaşayamamasına yol açıyor. Böylece çift zamanla birbirinden soğuyor, tartışmalar artıyor, aile içi şiddet yaşanıyor ve en önemlisi de aldatma oranları yükseliyor. ”Kendisi için ahlaklı bir tercih olandan, kendini gerçekten ifade edebileceği ahlaksız bir tercihe gidebiliyor.”
NE YAPMAK GEREKİYOR?
Eşinize Açık Bir Şekilde Cinsel Beklentilerinizi İfade Edin
Sağlıklı cinsel yaşam, birliktelik ilişkisinin en önemli parçalarından biridir. Doğası gereği birbirinden farklı olan kadın ve erkeğin cinsel yakınlık ihtiyaçları da birbirinden farklı olabiliyor. Cinsel duygu, düşünce, istek, arzu ve talepleri eş ile paylaşılması gereken en önemli hususlardandır. Neden ise cinsellik; hayatın bir gerçeği, beden ve ruh sağlığının en temel olgularından biridir. Bu nedenle, hazza odaklanarak, haz alıp haz verebilme, ruhu ve bedeni paylaşabilme, cinselliği tadabilmek için çiftin her konuda olduğu gibi cinsellikte de birbirine dürüst olması, cinsel arzu ve isteklerini paylaşması gerekiyor. Sağlıklı bir birlikteliğin yürümesi için cinsel beklentileri konuşmak şarttır.
İlişkiniz de Aşk Oyunlarına Yer Verin
Hep istenilen başladığı gibi devam ettirebilmektir birliktelikleri. İlişkinin ilk başlarında duyulan heyecanlı kalp atışlarını devam ettirmek elbette çiftin elindedir. Cinsel yaşamın monotonlaşmasının önüne geçebilmek için aşk oyunlarına yer vermek gerekiyor. Aşk yaşamı hareketlendirebilmek için; birlikte duş almak, yatmadan önce birlikte olmak, öpüşmek, dokunmak, fantezileri paylaşmak, birlikte aynı anda yatmak, küçük ama baştan çıkarıcı süprizler ile iletişimi canlı tutmak, baş başa vakit geçirmek, konuşurken sevgi sözcüklerine daha fazla yer vermek çoğunlukla ilişkide çok büyük değişiklikler yapacaktır.
UNUTMAMAK GEREKİR Kİ;
Cinsel istek ve arzuların eşi ile konuşulmasıyla elde edilen, cinsel mutluluk kişinin yaşam kalitesinin en önemli belirleyicilerinden biridir. Aşk ve cinsel yakınlık için güçlü bir cinsel özgüven gerekiyor. Özgüvenin sağlanabilmesi için çiftin isteklerini ve problemlerini ertelememesi, kafalarında koydukları tabuların üzerine gitmesi, güçlü bir bağ oluşturması, arzu ve isteklerini ya da sorunlarını karşılıklı olarak açık bir şekilde konuşmaktan çekinmemesi gerekiyor. Mutlu cinsellik ancak kadın ve erkeğin karşılıklı tatminiyle mümkün oluyor. Tabi ki her konuda olduğu gibi cinsellikte de sorunlar çıkabiliyor. Önemli olan bu sorunları dile getirerek çözüm yolları bulabilmektir. Bu nedenle, her birey, eşiyle mutlu bir cinsellikten beklentisinin ne olduğunu açıkça anlatmalıdır. Bu konuda dikkat edilmesi ve özen gösterilmesi gereken en önemli noktalar; reddedilmeyi göze alarak istek ve arzuları talep etmek, talep edilen ve yerine getirilen arzu ve istekleri bir armağan gibi görmek, dünyanın en güzel armağanını almış gibi mutlu olmak ve bunu eşine göstermektir. Ayrıca yerine getirilmeyen istek ve arzular karşısında küsüp, tavır almamak ve karşı tarafı olduğu gibi kabullenebilmek de gerekiyor. Çünkü cinselliğin koşulsuz sevgi ve kabulle yaşananı en doğru olandır. Eşiniz sizin en yakınınız ona karşı rahat ve açık olun .
Mutlu ilişkiler.
DevamıKişisel Başarıya Ulaşmak İçin 8 Adım
KİŞİSEL BAŞARIYA ULAŞMAK İÇİN 8 ADIM
Başarı tanımı kişiden kişiye çok farklı şeyler ifade edebilir; Kimine göre iyi bir ebeveyn olma, kimine göre bir ev sahibi olmak, bir başkasına göre daha güvenli bir hayatı elde edeceği bir maaş..vs Buradan anlaşıldığı gibi başarı çok kişisel bir şey fakat; ne olursa olsun, başarısızlık herkes için kötüdür, hayatınız da bir şeyler eksiktir. Başarının tanımı farklı olsa da her bireyin başarıya ulaşmak için belli bir yol ve yöntemde ilerlemesi şarttır.
Başarılı olmak bir sanat mıdır? Genellikle başarılı olanlar mı başarıyı çekmeye devam ediyorlar? Başarılı olmada doğru yolda ilerlemek, başarılı olmanın önemli bir parçası mı ?
Başarılı insanlar, hata yapmayı sevmiyor fakat yaptıkları hatalar ise onları pes ettirmek yerine püf noktalarını öğrenip yollarına daha sistemli bir şekilde gitmelerine yardım ediyor. Başarısız insanlarda hata yapmayı sevmiyor fakat başarılı insanlarla aralarında ki fark onlar hata yapmaktan korktukları için adım atmıyorlar. Ki adım atmamak, adım atıp hata yapmak dan daha kötüdür. Karşısında ki korku duvarlarını aşmaktansa hedeflerinden vazgeçen insan sayısı elbette çok fazla…
Bu korku duvarları kişilerin önünde aşılması gereken çok ciddi bir sınavdır. Bir şekilde kişilerin korkularıyla yüzleşip, önündeki engelleri kendileri için fırsata çevirmeyi öğrenmeleri gerekir. Tabi bu süreç kimi kişiler için çok kolay değildir. Bu öğrenme aşamasında, Koçluk; Kişilere kendi hayatları adına yöneltilen doğru sorularla, sağlıklı bir şekilde dinlenilip, kurulan empati süreciyle,yerinde bir yöntemdir. Kişiler aldıkları Koçluk hizmetiyle, hedeflerini oluşturabilir,hayatların da olumlu ve değerli değişiklikler yapabilir. Koçluk; basit ama sistemli yollarda ilerlemenize katkıda bulanabilir. Bunlar…
Kendi Kişisel Başarıya Ulaşmak İçin Koçun Size Rehberliğinde Birkaç Kolay Adım;
Bir Vizyon Belirleyin; Vizyon ile kastettiğim şey nedir, önce onu açıklamak isterim. Vizyon, gözlerinizin yardımı olmadan, kendiniz için belirlediğiniz bir gelecekte, kendinizi görmektir. Orada ne yapıyorsunuz? Etrafınızda kimler var? Kendinizi o an nasıl hissediyorsunuz? Oraya ulaşmak için şimdikinden neyi veya neleri farklı yaptınız? Gibi giden soru silsileleri ile vizyonunuzu oluşturmak da bir koçla sistemli adımlar atılıp gideceğiniz yere varmanız kolaylaşabilir.
Sorumluluklarınızı Kabul Etmelisiniz; Hayatınızın sorumluluğu size aittir. Koçluk programının başarılı bir şekilde ilerlemesi ve ilerleme kaydetmede ki , sorumluluk size aittir ve siz kontrol altına almak , sorumluluklarınız yerine getirmede koç size yol arkadaşlığı yapar.
Olumlu Tutum Geliştirin; Neye odaklanacağınız sizin tercihiniz olacaktır.Ve aynı zamanda sizin gerçeğiniz olacak hayata olumlu bir bakış açısı, başarı için çok önemlidir. Olumsuz şeyleri çok fazla düşünmek, daha önceki başarısızlıkları çok fazla hatırlamak ve onlara odaklanmak, bizi sadece başarısızlıklara yaklaştırır. Hayatta neye odaklanırsak hayat bize onu getirir. ”Olumlu düşünceler olumlu sonuçlar üretecek” Bu olumlu düşünme yöntemi tabi ki birden birden bire gelişmeyecektir. Fakat Koçluk programlarıyla sistemli bir şekilde olumlu düşünce yapısı geliştirmiş olacaksınızdır.
Sizi Sınırlayan İnançlarla Vedalaşın; Başarısızlık korkusunu kişiler, çok erken yaşta öğrenirler ve bunlar inanç kalıplarına dönüşür. Başarı yolunda atılan ve geçmişte bir kaç kez işe yaramayan deneyimler, bizde aynı şeyin tekrar olacağına dair inanç geliştirmemizi sağlar. Kendi farkındalığınızın ve içinizdeki gücü fark etmenize yardımcı bir program ve yol arkadaşıyla sizi sınırlayan, inançlarınızla en kısa zamanda vedalaşabilirsiniz.
Kendinize İnanın; İlk önce başaracağınıza inanmanız gerekir.Kendine inanmalı eğer başarısız olduğunuzu ve buna bir şeylerin olduğunu düşünüyorsanız, bunun sebebini, dışarıda aramamanızı tavsiye ederim. Çünkü kişinin kendine çıkardığı en büyük engel (sayısız koçluk görüşmesinde ilk elden deneyimlenmiş olduğuna emin olabilirsiniz) gene kendisi olarak çıkıyor…
Pozitif İlişkiler Geliştirin; İnsanların üzerinde pozitif ilişkilerin etkisini asla küçümsemeyin. Bu süreçte olumlu ve sizi destekleyici insanlara odaklanır, size ve fikirlerinize karşı, enerji çalan insanlardan uzak durmayı öğrenirsiniz.
Zamanınızı İyi Planlayın; Zamanınızı en iyi şekilde kullanmak için, hedeflerinizin açık olması gerekir. Zamanınızı sistemli bir şekilde planlamak gerekir. Ne zaman başlayıp ne zaman hedefinize ulaşılacağını belirlenmesi yapılır.
Hedeflerinizi Belirleyin Ve Zihninizde Görün; Bu herhangi bir koçluk sürecinin kalbidir. Fakat ”görmek” fiilini, illa da gözlerinizle gerçekleşen bir eylem olarak almayın. Rüya görürken, gözlerinizin açık olmadığını biliyorsunuz. Burada önemli olan, vizyonunuzu, zihninizin görmesi.Çünkü vizyonunuzun gerçekleşmesi konusunda, en büyük yardımcınız o olacak.Böylelikle önce ”neye inanmanız” gerektiğine karar vermiş olacaksınız. Ardından, bu inancınızı gerçekleştirmek için atacağınız eylem adımlarının etkisine. Yani ne kadar etkili olmasını arzu ettiğinize. Etkinin ne kadar fazla olmasını istiyorsanız, hedef çıtanızı da o kadar yükseğe yerleştirirsiniz. Tabi ki bu da, ekstra çalışma, ekstra gayret ve ekstra sorumluluklar yüklenmek demek tabii ki.
Vizyonunuzu gerçekleştirme yolunda ”Koç”; size her türlü engeli, kendinize güvenmeniz ve inanmanız doğrultusunda aşabilecek kudrete sahip olduğunuzu hatırlatarak, içinizden dışarı doğru başlayan, muhteşem bir yolculuk için güvenilir yol arkadaşıdır.
Aşk Oyununun Kurallarını Bilmek İlişkiye Ne Katar?
AŞK OYUNUNUN KURALLARINI BİLMEK İLİŞKİYE NE KATAR?
Konumuz ”aşk”; Aşkında en az sevgi kadar çok tanımı vardır. Bizde soralım aşk sizce nedir?
İnsanın sevme kapasitesinin en üst sınırı mıdır aşk? Yoksa güçlü bir çekicilik midir? Birine ait olma hissinin değerli olduğunu bilmenin verdiği hazmıdır aşk? Birine yada bir şeye duyduğunuz derin bağlılığın verdiği huzur mudur aşk? Evet nedir bu aşk, onca filme, romana, şarkıya konu olan aşk nedir?
Aşk ruhunuzda yaşarken, bedeninizin onu izlemesidir. Nefsinizle istediğinizi, kalbiniz sever, aklınız değerlendirir, bilinciniz tanımlar, ruhunuz ise ona bağlanır. Yani aşk bir bütündür. Aşk duyguların ”gök kuşağının renkleri gibi birleşip tek bir hale olmasıdır”, İçince çok rengi, çok duyguyu barındıran ‘‘Duyguların rengidir aşk”.
Sevginizi Aşka Dönüştürün
Aşk insan olma sanatını bilenlerde canlanır. Ancak sorumluluğunu hissedenlerde yeşerir, filizlenir büyür. Bunun için ilişkilerde aşk bulmak önemlidir, aşkı bilmek sevgiyi aşka taşımak, aynı duygu dillerini öğrenip konuşarak, hediyeleşerek, dokunarak karşındakine aşkını göstermek. Aşk bilinmez yada çözülmez bir duygu değildir, her ne kadar herkesin tarifi faklı da olsa, ilişkilerinde kendi aşk dillerini bulabilirler. Fakat bu ciddi emek ve yatırım isteyen bir iştir. Sevgiler beslenir, en önemlisi aşka giden yol öğrenilirse, İlişkilerinizde sevgiyi aşka dönüştürebilir ve uzun soluklu ilişkiler yaşayabilirsiniz.
Aşk Oyununun Kuralları Nedir?
Mevlana diyor ki: ”Ham iken pişmeli, yanmalı ve olgunlaşmalı” Mevlana’nın dediği gibi, Aşk kişinin hamlığından çıkıp, ateşiyle yanması, sonrada olgunluğa ermesidir. Peki bu nasıl olacak derseniz? İlişkilerimizi hamlıktan kurtaracak, onu aşk ateşiyle pişirip olgunluğa erdirecek aşk oyununu kurallarına göre oynayarak gerçekleşecektir. Gelin bu kurallara birlikte bakalım.
Kural (1); Sadece kendini düşünme, karşındaki insanı da en az kendin kadar düşün, sen içinden nasıl bir enerji gönderirsen, aşkında ona göre yolunu karşındaki kişinin gönlünde yolunu bulacaktır.
Kural (2); Her şeyi hemen çözmeye kalkma davranışın doğal sonuçlarının gerçekleşmesine izin ver. Eşin sana hakaret ettiyse, hiç bir şey olmamış gibi davranma, ona özür dilemesi gerektiğini hissettir. Tabi burada her ilişkinin kotaları vardır, önemli olan sınırları zorlamayıp, aşılamayacak noktalara ilişkiyi getirmemektir.
Kural (3); İlişkinizde şefkatli, olun şefkatte karşılık bekleme yoktur.
Kural(4); Bir ilişki de ağlamak sorunları çözmediği gibi sorunları daha da çıkmaza sokabilir. Ağlamak karşılık bekleyip, ağlandığı için çözüm beklemektir. Oysaki seven kişi ağlayıp sızlanma yerine; sevdiğini kusurları ile sever ve kabullenir.
Kural(5); Karşımızdakini suçlamak kolay olandır. Suçlamayı bırakıp sözlerinizin ve davranışlarınızın sorumluluğunu üstlenin.
Kural(6); Eğer ki ulaşamayacağın bir şeye aşıksan, ömür boyu ulaşamayacağını, bile ve bunu kabullenmeyi öğren, bu seni pişirecektir. ( Burada her şey gelebilir aklınıza; Paraya, makama, başka bir aşka..vs. fakat ne olursa olsun içinde olduğunuz ilişki ancak kabullenerek şifalanır.)
Kural(7); Sevdiğinizle çatışmalar yaşıyorsanız, samimi ve içten bir şekilde mücadele edin. Yıkarak değil tamir ederek çözüme ilerleyin. ”İstediğinizi söylerseniz, istemediğinizi işitirsiniz”. İçinizden ne kurarsanız, eşinizden size sesli olarak geldiğini göreceksiniz. Örneğin; İçten içe öfke beslerseniz karşınızdan sesli öfke çığlıkları yükselirken, İçten içe sevgi gönderiyorsanız, bu sevgi enerjisi size, istediğiniz sevgi sözleri olarak geri dönecektir.
Kural(8); İlişkiniz de, ilişki körlüklerini gideren, ilişkinizi tekrar heyecanlandıran, beyin fırtınaları yapın. Örneğin gelecekle alakalı sevdiğinizin planlarını sorun, ölmeden önce ne yapmak ister? Gizli hayalleri ne? Onu ne heyecanlandırır? gibi bunları daha da arttırabilirsiniz.
Kural(9); Taktir, onay, övgü cümlelerini daha sık tekrarlayın. Bunları yaparken karşıdan beklentiye girip kendinizi yıpratmayın bu sevgilinize sunduğunuz bir ikram değildir sadece, aynı zamanda ”Sevdiğinizle geçirdiğiniz huzurlu zamanın kirasıdır” böyle düşünmek eminim bakış açınızı değiştirecektir.
Kural(10); Sadece burada değil, sonsuz hayatta da sizinle beraber olmasını ister gibi sevin karşınızdaki sevdalınızı.
Elbette pişmek sadece bu kurallarla olmaz fakat iyi bir başlangıç olabilir.İlerleyen günlerde aşkın halleriyle devam edeceğiz. Umarım gönülden aşkı yakalayanlardan olursunuz.
Aşkı en güzel anlatanlardan Mevlana ile bitirelim.
Biri bana : Aşıklık nedir?diye sordu.Dedim ki: ”Ben ol da bil.” Sen aşıklığı nasıl bilebilirsin ki,
o bilgi kitaptan defterden öğrenilmez. Ateşi mangalda balı da kavanozda görmek bilmek değildir. Çünkü bu bilgi zevk bilgisidir, onu tatmayan bilmez. Bildim diyenin bilgisi sadece zandır.Madem öyle sen düşmeyi düşenden öğren,yanmayı pişmiş den sor. Aşkın kokusunu da aşığın yanık nefesinden kokla.
Bu işaretlerden yola çık ve aşkı bilmek için aşık ol.
Hz Mevlana
Evliliklerde Tehlikeli 2 Yıl
EVLİLİK DE TEHLİKELİ 2 YIL
Yapılan araştırmalarda sadece ülkemizde değil, Dünyanın bir çok ülkesinde özellikle evliliğin ilk 2 yılı çok önemlidir. Eşlerin aynı evi paylaşmaya başladığı, belki de şimdiye kadar bilmedikleri özelliklerini ilk fark etmeye başladıkları süreç ilk 2 yıldır. Genel itibariyle evliliklerin ”Tamam mı? Devam mı?” durumunu bu 2 yıl belirler. Bu süre içinde eşlerin yaşadıkları olumsuzluklar aşılabilirse, evlilikler ömre yayılabilir. Eşlerin birbirlerine karşı anlayışsız ve tahammül edememeleri evlilikleri yıkım noktasına getirebilir. Evliliğin ilk 2 yılında başlıca dikkat edilecek hususları sıralarsak söyle diyebiliriz;
Evlilikten Öncesi Gibi Özgürlük İsteme:
Evlilik de ilk yıllarda karşılaştığı bir sorunu, eşler yaşarken çözümü yokmuş gibi gelebiliyor, hatta kısıtlamalar, eski bekar hayatının özlemi, tek başına bir şeyler yapma isteği, evliliği bitme noktasına getirebiliyor. Fakat bu sanıldığı gibi çözümsüz değildir. Evet çift çoğu, evlendikleri günden itibaren özgürlüklerinin kısıtlanmasını kabullenemiyor. Tabi ki evliliğin, yaşamış olduğunuz bekar hayatınızdan farklı sorumlulukları olduğu için belli ölçülerde sizi kısıtlamaktadır. Fakat evlilikler, farklı özgürlüklere de fırsat vermektedir. Evlilik de eşler, bu durumu karşılıklı diyalogla aşma yoluna gitmeli birbirlerine nefes alacak zamanlar ayırıp, bekarken görüştükleri arkadaşlarıyla evlilik sınırlarını aşmayacak şekilde, ortak zaman geçirme isteğine anlayışla bakmalıdırlar.
İnatlaşmalar:
Evlilik de kişiler, ”Ben haklıyım” inatlaşmasını bir kenara bırakmalıdır Bu inatlaşmalar, birbirini çok severek evlenen çiftleri dahi ayrılık noktasına getirebiliyor. Yeni evli çiftler, maalesef günümüzde konuşmak yerine tavırla problemlere çözüm aramaktalar. Her konuyu en ince ayrıntısına kadar konuşmak en sağlıklı çözümdür. Mutlaka ortak bir nokta bulacaksınızdır. Ve bir konuda anlaşma sağladıysanız o konuyu bir daha açmamak, aynı tartışmaları tekrarlama demektir.
İş Stresi:
iş stresi dünyada asrın hastalığı denilebilir. Çalışıp da stres den uzak durabilen hemen hemen yok gibidir. Evliliğin ilk yıllarında, hem evlilik hayatına alışılması, hem de iş stresi kişilerin eşini, stres topu olarak görmesine neden oluyor. İşte geçirilen uzun vakitler, eve kavga sebebi olarak geri dönebiliyor. Burada eşlerin birbirine vereceği tepki çok önemlidir. ”Yıkıcı değil, yapıcı olmak” gerekir. Çiftler bazı duygularını frenlemelidir. Şöyle bir düşünün zaten; işlerinizin yoğunluğu nedeniyle az görüşüyorsunuz. Görüştüğünüz zamanların da her dakikasını, neden dertlerinizi ve sevinçlerinizi paylaşarak geçirseniz daha iyi olmaz mı? Emin olup bu düşünceyi bir kere hayatınıza oturtabilirseniz, bu düşünce birçok evliliği kurtaracaktır. Tabii çiftler, birbirlerine gerçekten değer verirse bu ancak gerçeğe dönüşür.
Duygusal Uyum:
Diğer maddelerde olduğu gibi duygusallıkta da , evliliğin ilk 2 yıl çok önemlidir. Hassas bir süreç olup eşlerin birbirlerinden beklentilerin en üst seviyede olduğu dönemlerdir. Yapılan bir araştırmada dünyanın farklı ülkelerinden toplam 156 çift üzerinde, ”Evlilik” araştırması yapılıyor, araştırmanın sonucuna göre, eşlerin birbirlerine karşı net kararı 24 ay sonunda verdiği ortaya çıkmıştır.
Bundan dolayı çiftler; Evliliklerin ilk 2 yılında duygusal birlikteliğinden, uyum ve sevgiden ödün vermeyen çiftler , bir ömür boyu birlikte olma ihtimali çok daha yüksek görünüyor. Eşinizi ilk tanıdığınız sevdiğiniz haliyle hatırlamalı, yaşanan olumsuzluklarda, olumlu yönler öne çıkarılmalıdır.
Unutmayın ; Evliliğe başlarken ”iyi günde kötü günde, hastalıkta, sağlıkta…” diye başlayan niyetlerle başlıyoruz. Evliliklerin ömrünün uzun olması için, iyi olan her şey de olduğu gibi evlilik de ”emek” ister. Genel itibariyle insan oğlu elindekinin değerini genelde kaybedince anlar, fakat evlilik üzerinde risk alınmayacak kadar hassas bir kurumdur. Gelin eşinizin kıymetini kaybetmeden anlayın.
Huzurlu ve dingin yuvalar dilerim. Sevgiyle kalın
Uzun Süreli Evliliklerde Cinsel Uyumun Etkisi
Evlilikte uyum her şekilde elbette önemlidir. Kimse evliliğinde %100 uyumu yakalamak zorunda değil fakat evliliklerin uzun soluklu ve sağlıklı iletişim ile devam etmesi için uyum önemlidir. Çiftlerin uyumlu olmasını destekleyen faktörler vardır. Cinsellik ise bu uyumun %70 ‘ini etkileyen en mühim faktördür. Evlilik kişilerin sevmek, sevilmek gibi bir çok ihtiyaçlarına cevap verdiği gibi, iki farklı cinsin hayatlarını birleştirmeleri, karşılıklı olarak cinsel kimliklerinin ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini gerektirir.
Eşler cinsel ilişki ile birbirlerine sadece sözle hitap etmenin ilerisinde bedenle de ifade ettikleri, birbirlerine çok daha yakın olurlar. Nasıl ki bu iki kişinin birbirinden farklı iletişim ve ilişki kurma tarzları olduğu gibi cinsellikde de son derece özel ve kişilerin kendine has ilişki kurma tarzları, beklentileri vardır.Kişinin cinsel yaşamı biyolojik yapısından, yaşam koşullarından, içinde yetiştiği ve yaşadığı kültürel çevreden etkilenir. Bu nedenle de sorunsuz, uyumlu bir cinsel yaşam için neyin gerekli olduğunu, cinsellikte neyin normal neyin ise anormal olduğunu söylemek oldukça zordur. Aslına bakarsanız; Eşlerin cinsel yaşamında olması veya olmaması gerekenler iki kişinin beklentisine bağlıdır diyebiliriz. Bu beklentilerin anlaşılması için eşler arasında açık bir iletişim olması gerekir. Beklentilerin anlaşılması ve ortak bir noktada buluşulması hemen olmaz, evlilikte cinsel uyum zaman alır , bunun için çaba harcamak ve eşlerin birbirine karşılıklı açık olmaları şarttır.
İletişimin Cinsellikteki Önemi
Şunu çok duymuşuzdur; ” İncir çekirdeğini bile doldurmayan sebeplerden ayrıldılar” Evet görünürde böyledir, fakat içte dışarıdan çok daha derin yaralar olabilir evliliklerde. Yapılan araştırmalarda çiftlerin sebepsiz gibi görülen çoğu tartışmanın altında birbirlerine bile belki itiraf edemedikleri cinsel beklentiler ve doyumsuzluklar bulunmaktadır. Evliliğin bütününün sağlıklı olması için hem eşler arasındaki iletişimin iyi olması elbette çok önemli, fakat aynı zamanda cinselliğin de sorunsuz gitmesi gerekir. Cinsel ilişkilerin düzensizliği iletişimlerini etkilediği gibi, iletişim eksikleri de cinsel sorunlarının yada beklentilerinin konuşulamaması gibi, sebepler doğuracağından, her iki alandaki sorunlar da birbirini etkiler. Yine araştırmalar; cinsel işlev bozuklukları ve evlilik sorunlarının çoğunlukla bir arada görüldüğünü ortaya koyuyor.
Yine şuna benzer yanlış söylemler duymuş olabilirsiniz .”Birbirini seven, iyi anlaşan çiftlerin cinsel yaşamları da iyidir” diye düşünmek yanlış bir inanış, evlilik uyumunun iyi olması eşlerin cinsel sorun yaşamalarına engel değildir. Yine aynı şekilde ”Cinsel yaşam iyi ise evlilik iyi gider” demek de yanlıştır, cinselliğin iyi olması evliliğin bütününün de mutlaka iyi gideceğini göstermez. Gerçek olan şu ki; eşler arasındaki ilişki uyumluysa cinsel sorunlar çözülebilir ve cinsel uyum sağlanabilir. Çünkü sorun çözme önemli bir ilişki kurma becerisidir, dolayısıyla evlilikte ve cinsellikte mutluluk çiftlerin iletişim becerileri ile ilişkilidir.Tabi ki bazen tam tersi de olabiliyor, iletişimde yada farklı anlaşmazlıklar devam ederken cinsellikle alakalı sorunlar bir uzman ile çözüme gidildiğinde, diğer ilişkilerde daha kolay çözüme ulaşabiliyor.
Cinsel Uyum Çok Önemli
Sonuç Olarak diyebilirim ki; Evlilikte cinsel uyum süreci, aynı zamanda birlikte öğrenme sürecidir ve iletişim gerektirir. Sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam için eşlerin sorunlarını konuşabilmeleri, bundan çekinmemeleri, cinsel konularda bilgilenerek hem cinselliği hem de birbirlerini tanımaya çalışmaları gerekmektedir.Böylece evliliklerini hem cinsel hem de iletiş yönünden çok daha sağlıklı ve uzun ömürlü yaşayabilirler.
Sevgililer Gününe Özel ”İlişkilerde Farkındalığı Arttırma Çalışması”
SEVGİLİLER GÜNÜNE ÖZEL
”İLİŞKİLERDE FARKINDALIĞI ARTTIRMA ÇALIŞMASI”
Bazen ilişkiler evlilikler durağanlaşır. Neden olduğunu ilişkinin içindeyken anlamak çok zordur. Hatayı yada sorunların kaynağını karşıdakine vermek her zaman kolay olandır. Oysa İlişkinin tamamına ışık tutmak lazım…
Birinin sizi kendinize soramadığınız sorularla yüzleştirmesi gerekebilir. Belki de eşinde/sevgilinde çok kızdığın bir hareketi yıllardır sen hiç fark etmeden yapıyorsundur. Evet ilişkiler de farkında olmak çok önemlidir. Eşlerin/Sevgililerin birbirinden ne beklediğini bilmek, birbirlerine aynı sevgi dilleriyle yaklaşmak, İlişkilerdeki hatalardan ders alıp, sağlam tecrübelerle yollarına devam etmek, günlük koşuşturmanın oyununa gelmeden, kızgınlıklara, kırgınlıklara rağmen birbirini hep hatırlayıp ,hep sevebilmek, birlikteyken bile özleyebilmek çok ciddi farkındalık gerektirir.
Şimdi sizin de aklınızda şu sorular var ise; İlişkinizde yolunda gitmeyen bir şeyler yada çok mutlusunuz fakat huzurunuzu ömrünüzün sonuna kadar ”nasıl sürdürebilir” diye ”kaygılar” yaşıyorsanız?
Belki de bu ”Sevgililer Gününde” İlişkiniz adına yapacağınız en büyük yatırım, sağlıklı bir ilişki için ”İLİŞKİLERDE FARKINDALIĞI ARTTIRMA ÇALIŞMASI”katılmak olacaktır.
Hayatımız ilişkilerimiz üzerine kuruluyken, İlişkilerimiz hayatımızın çoğu alanını etkiliyorken, çoğu şeyin temeli iken; ne kadar sağlıklı ilişkiler kurabiliyoruz? Sağlıklı ilişkiler nasıl kurulur?, “Ben nerede hata yapıyorum?” , “Bir ilişkiye ne katıyorum, ne alıyorum?” “Mutlu ilişki var mı?” “sağlıklı ilişki nasıl olur, ben ilişkimde kimim, karşı taraftan ne bekliyorum, ne kadar beklemeliyim, neler yapabilirim” gibi birçok soruya cevap bulabileceğiniz ve dönüp ilişkimizi değerlendirebileceğiniz , farkındalık yaratan bir çalışmaya katılmak isterseniz ”İLİŞKİLERDE FARKINDALIĞI ARTTIRMA ÇALIŞMASI” online bir bir yapılan tek seansımıza katılabilirsiniz.
NOT: Şubat ayının sonuna kadar geçerlidir.
DevamıBir kaç Soru, Bir kaç Çözüm(3)
BİRKAÇ SORU, BİRKAÇ ÇÖZÜM (3)
Soru: Merhabalar eşimle 5 senelik evliyiz, aslına bakarsanız, birbirimizi tanıyarak ve severek hatta önümüze çok engel çıkarılmasına rağmen bunları aşıp evlendik. Fakat özellikle son 1 senedir aramızda anlam veremediğim bir soğukluk var. Bütün konuşmalarımız sanki sadece konuşmuş olmak için. Kavga etmiyoruz hatta ufak tefek tartışmalar bile yok, fakat konuşacak ne bir konu, ne sohbet ortamı, nede sıcak ve samimi ortam da kesinlikle yok. Sanki her şey rutinleşmiş gibi ve gitgide birbirimizden uzaklaşıyoruz. Çok üzülüyorum, ne yapmalıyız?
Çözüm: Her çiftin ilişkisinde bu şekilde durağan dönemler zaman zaman olabilir. Bu tarz sorunlarınız çok normaldir. Eşinizle tartışma ortamına girmeden, Kendi içinizde neler hissettiğinizi onunla paylaşın. Bazen samimiyetle söylenen bir kaç cümle her şeyi değiştirebilir. Siz kendinizi ona açtığınızda, eşiniz de size kendini açacaktır. büyük olasılıkla eşiniz de aynı kaygıları yaşıyordur. Karşılıklı konuşarak bu soğukluğun sebeplerini anlamaya çalışabilirsiniz. Yada soğukluktan önceki hayatınızı tekrar canlandırmaya çalışabilir, ortak paylaşım alanlarını arttırıp, daha fazla sosyal çevre ile iletişim halinde olabilirsiniz.
Bir başka bakış açısı ise; Aslına bakarsanız, kadınlar genelde bu soğukluğun sebeplerini sezebilir. Sizin de belki kendinize bile itiraf edemediğiniz şüpheleriniz olabilir. Burada yapmanız gereken kendinize dürüst davranıp, sizden yada eşinizden kaynaklanan sorunları tespit edip çözüm yollarına gitmektir. Bazen de eşler ya sorunun ne olduğunu bulamaya bilir yada soruna çözüm getiremeye bilirler bu durumda Karşı karşıya kaldığınız problemleri yalnız başınıza çözmek zorunda değilsiniz, bir ilişki koçu ile online yada yüz yüze çalışıp dışarıdan objektif bir gözün ilişkinize ışık tutmasını sağlayabilirsiniz.
Soru: Eşimden 3 sene önce boşandım, ama sanki sadece eşimden boşanmadım. Sahip olduğumuz sosyal çevre ile de boşanmış gibiyim. Ortak tanıdıklarımız ve diğer evli çiftlerden ibaretti çevremiz, ve şu anda sosyal hayatımın tamamen sıfırlandığını hissediyorum, evli çiftler ile artık görüşmüyorum. Sanki artık ben, ben değilmişim gibi davranılıyor. Bir arkadaş gurubumuz vardı ailecek görüştüğümüz oradan da dışlandım. Ortak diğer arkadaşlar ile ise mahkemede şahitlik filen derken, boşanma sonrası hiç bir samimiyetimiz kalmadı. Bir de sorumluluklarım olan 3 yaşında oğlum var. Henüz 34 yaşındayım, hayata kapılarımı kapatmak istemiyorum. Tekrar eskisi gibi bir çevre nasıl elde edebilirim?
Çözüm: Dış çevre ile iletişimden önce kişinin ilk önce kendine dönüp iç huzurunu tekrar elde etmesi gerekir. Dışarıda kuracağınız sosyal hayat için öncelikle ev ve iş düzeninizi tekrar rayına oturtmanız, zamanınızı verimli kullanmak sureti ile kendinize boş vakit oluşturmanız önemli. dediğim gibi kendi içiniz de ve yaşadığını ortamda yani evinizde düzen ve huzur çok önemli. Böyle durumlarda kadınlar kafalarını dağıtmak için kendini ev işlerinde paralama, gereksiz abur cubur yemek yerine yeni aktiviteler hobiler kurslara yazılabilirsiniz. Bunlarda sizin için belki yeni çevreler edinmek için bir yol olabilirler. Çocuğunuz için ise mutlaka bakıcı ya da ailenizden destek almanız sizin için iyi olacaktır. Haftalık yapmanız gereken işleri not aldığınız bir ajandanız olsun. Bu ajandada iş, aile ve sosyal hayatınıza dair gerekliliklerin yanı sıra keyfi aktiviteler, kişisel bakımınıza ve ihtiyaçlarınıza yönelik notlar da mutlaka olmasına dikkat edin. Evli olduğunuz zamanlarda görüşemediğiniz ve zamanla koptuğunuz okul arkadaşlarınızın bir listesini çıkarabilirsiniz. Her zaman görüşmek için vakit ayıramasanız dahi telefon edip birbirinizi güncellemeniz önemlidir. Bunun dışında sosyal gönüllülük projelerine katılabilir kendinize başkalarına da yardımcı olarak, aynı fikre gönül vermiş kişilerle yeni çevreler edinebilirsiniz. Kimseyle iletişime geçmezseniz, elbette bir zaman sonra unutulursunuz.
Evet; İlişkiler önemlidir. Sağlıklı ilişkiler için sağlıklı iletişimlerde önemlidir. Kendinizi daha iyi ifade edebilmek ve karşınızdaki kişileri daha iyi anlayabilmek için; Kişisel gelişimimize önem vermeliyiz. Gerisi arkasından gelecektir. Güzel ve mutlu ilişkiler dilerim…
Boşanmamak İçin Evlenmeden Önce Dikkat Edilecekler
BOŞANMAMAK İÇİN EVLENMEDEN
ÖNCE DİKKAT EDİLECEK
Evlilik iki kişinin birçok umutla başladıkları ve ömür boyu sürmesi için edilen yeminlerle yolların birleştirilmesi, aynı yolda bir eş olarak yürümek demekken; özellikle son yıllarda karşılıklı birbirinden beklediklerini bulamayıp, aradaki saygı ve sevginin kaybedilmesi ile maalesef eşler boşanmaya doğru gitmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumun yapmış olduğu verilere göre son 10 yılda toplam 1 milyon 43 bin 97 çift boşanıp evini ayırdı. Bir çiftin daha düğünleri olurken, boşanma ihtimallerini %70’e çıkarabilecek ya da %20’ye indirebilecek bazı etkenler vardır. Aklınızda bulundurmanız gereken ilk şey, boşanma oranının sabitlenmiş olmasıdır. Şu anda ortalama bir çiftin 15. yıl dönümlerini görme ihtimali %57’dir. Bu rakam tabi ki oldukça ciddi bir rakamdır. Evlendikten sonra boşanmamak için bazı dikkat edilecek durumlar vardır. Bu hususlara dikkat ederek boşanma ihtimalinizi azaltabilirsiniz.
Küçük Yaşta Evlenmeyin;
Günümüzde insanların sosyal beklentileri, hedefleri, kendileri olma süresi değişmiştir. Bu da evlenme yaşını ileri çekmiştir. Yetersiz hayat tecrübesi, iletişim kabiliyetindeki eksiklikler, kendine ait ekonomik yeterliliğe ulaşma süresi uzadığından ötürü kişilerin evlilik kararı için hayatta evlenmeye kadar gelen bazı hedef ve kişisel gelişimini tamamlaması sağlıklı evlilik kararı alınması açısından yirmi beş yaş üstü evlenmek için daha uygun bir yaş denilebilir. bu yaş sınırın altında olan evliliklerde yanlış sebeplerden dolayı evlenme olasılığı çok fazladır. Akıl yaşı olgunlaşmasından sonra; kişiler evlilikten beklenti ve bakış açıları değişiklikler göstere bilir ve istenmeyen boşanmalara doğru evliliği sürükleyebilir.
Baba İle İletişime Önen Verin;
Çocuklar değerlilik duygusunu ağırlıklı olarak iki yaşına kadar annesinden, yeterlilik duygusunu da altı yaşına kadar ağırlıklı olarak babasından alırlar.Özellikle kendilerini yeterli hissedip sağlıklı iletişim kurmaları, babalarıyla olan ilişkilerine bağlıdır. Bu yüzden büyürken çocukların baba ile iyi ilişkiler içinde olması önemlidir. Evet yetişkinlikte de bunu devam ettirmeniz size iyi iletişim yetisi kazandırır ve sevildiğinizi hissetmenizi sağlar. Özellikle babasıyla arası iyi olmayan kadınlar eş seçimlerinde yanlış kararlar alma eğilimindedirler. Bu yüzden evlenmeden önce, aslına bakarsanız daha çocukluk da sağlıklı bireyler olabilmek, sağlıklı iletişim içinde bulunmak ve mutlu, huzurlu, doğru evlilikler yapabilme açısından baba ile ilişkililer kuvvetli bir faktördür.
İş Paylaşımında Evlenmeden Uzlaşın;
Özellikle iki taraf da evlendikten sonra, çalışacak çiftler için iş paylaşımı önemlidir. Çünkü evliliğin kendine göre sorumlulukları vardır. Bakış açısına göre; Kişilerin evlenmeden önceki hayatlarına ilave olarak gelecek artı bir iş yükü olarak da görülebilir, Eşlerin zevkle ortaklaşa yapacakları bir paylaşım olarak da düşünülebilir. Zorunluluk yerine bunu beraber vakit geçireceğiniz zevkli bir tercihe dönüştürebilirsiniz. Evlilikte en sık çıkan tartışma konusu iş paylaşımı, eşi çalışmasa da erkeğin eşine yardımda gönüllü olması tartışmaların önünü kesebilir.
Evlilik İçin Çiftlerin Geliri Yeterli Olmalı;
Gözünüz de pembe gözlükler varken maddiyat genelde önemli gibi görünmeyebilir. Fakat maddi sorunlar çiftlerin boşanmasının bir numaralı nedenidir. Eşiniz ve siz geciken faturalar ve gerçekleştirilememiş hayaller yüzünden stresliyseniz, birbirinden farklı para harcama ve biriktirme anlayışlarına sahipseniz ve her şeyinizi kaybetmekten korkuyorsanız, tartışmalar ve yanlış anlaşılmalar artar ve evliliğiniz önceliğiniz olmaktan çıkar. Hatta bazı evlilikler tamamen bir şirketi yönetir gibi hesap kitaplarla ve denkleştirmelerle geçirilen evliliklere dönüşebilir. Bu yüzden gerçekçi olmak ve hayat kriterlerinizi göz önüne alarak yada durumu her haliyle kabul ederek evlilik yoluna çıkmalısınız.
Evlilik Öncesi Uzmandan Destek Alın;
Yapılan araştırmalar Evlilik öncesi ilişki koçu ile çalışan yada evlilik öncesi kurslarına katılan eşlerin, evliliklerinde daha az anlaşmazlık yaşadığını ve evliliklerinden daha tatmin olduklarını göstermektedir. ”Evlilik öncesi danışmanlık almış çiftler, boşanma ihtimallerini neredeyse üçte bir oranında azaltmış olurlar.” Bunun nedeni kişiler kendi ne istedikleriyle yüzleşir. Evliliğin hayalin dışında gerçekleriyle de tanışır. Daha gerçekçi bir bakış açısıyla kendisini ve eş adayını tanıma, ne kadar birbiriyle uyumlu olduklarına dair gözlemleme fırsatı bulur. Böylece evliliğini bilinmezlikler üzerine değil, sağlam temeller üzerine kurabilir