Eşiniz İstediğiniz Ruh Eşiniz Olabilir Mi?
Milyonlarca kadın ve erkek hep aynı şeyi düşlüyor, ruh eşlerini bulabilmek… Belki hiç bir zaman ruh eşi bulamayacaksınız, fakat birbirinizin ruh eşi haline gelebilirsiniz.
Pek çok kişi vardır, ruh eşini arayarak yıllarını harcayan yada birlikte oldukları kişinin kafalarındaki mükemmel kadın/erkek imajına uyup uymadığını araştırarak hayatlarını tüketen. Pek çok evlilik vardır, ruh eşi olmadıklarını düşündükleri için sonlandırılan. Oysaki ruh eşinden daha önemli bir şey vardır ”Kime ait olduğunuzu bilmek ve onun için emek harcamak”
Karşınıza Hiç Bir Zaman Hazır Paket Çıkmayacak;
Eğer aradığınız şey hazır paket ise karşınıza çıkan kişi yada kişilerde sizin gibi düşüneceklerdir. Bu şekilde aynen sizin gibi, ilişkilerden umudunu kesmiş yüzlerce kadın yada erkekle yollarınız kesişebilir fakat sonunda her seferinde siz incinirsiniz. Yapmanız gereken ise böyle bir peri masalına saplanıp kalmaktansa, eşinizin yada evlilik yolunda hayatınızı birleştireceğiniz kişinin dış görünüşündense, öz’ünü görmeye çalışmaktır.
Güzel Resimlere Sahip Olma Çabasını Bir Kenara Bırakın;
Eşinizin boyunun ne kadar uzun olduğu, Kaç kilo geldiği, kaç okul bitirdiği, banka hesabında kaç parası olduğu niçin bu kadar önemli olmalı? Yada başkaların ne söyleyeceği niçin bu kadar önemli olsun? Dışarıya nasıl görüneceği neden sizi bu kadar alakadar ediyor? Daha kaç tane ”içi seni dışı beni akar” türünden evlilik örneğine ihtiyacınız var? Çevremizde, medyada her gün zaten böyle haberler duymuyor muyuz? ”Oysaki ne kadar mutlu görünüyorlardı”, ”oysa mükemmel bir çifte benziyorlardı” Kesinlikle haklısınız sorunda bu zaten; Başkaları tarafından mükemmel evliliğimiz olduğu, düşünülsün diye, içi boş bir evlilik yapmak yada eşinizin özünü görmektense halen ambalajı düzeltme çabası..
Artık güzel resimlere sahip olma arzusunu bir kenara bırakmalısınız. Gerçekliğimiz bize tekrar tekrar aynı mesajı verip duruyor. Artık biraz olsun onu dinlemeliyiz. Nasıl ki hayatta her tercihimiz için, başkalarındansa kendimizin ne istediğine, kulak vermemiz gerekir, evliliğinizde de bırakın artık başkalarının sizden beklediği hayatı yaşamayı yada istemeyi… Artık kendi hayatınızı yaşamanın vakti gelmedi mi? ”Eğer gerçekten bir Ruh eşi arıyorsanız, yanınızdayken kaçırmayın… Eşinizi ruh eşinize dönüştürün.”
Güzel ambalaj kağıtları aramaktan vazgeçin. Güzel olabilirler ancak ambalaj kağıtları biraz bakıp sonra atmak içindir. Esas önemli olan içindeki hediyedir. Cevher özdedir. Birlikte iken nasıl hissediyorsunuz kimseler sizi görmediğinde, baş başayken içinizden neler geçiyor? Peki ya eşinizin elini tuttuğunuzda? O size mi ait? Eğer öyle ise elbette bunu bilirsiniz.
Nereye Ait Olduğunuzu Bilin Ve Ona Göre Davranın;
Eğer ki kime ait olduğunuzu biliyorsanız o zaman bu bilginin gerekliliğini yerine getirecek şekilde davranacaksınız. İşler zorlaştığında ve içinizden kaçıp uzaklaşmak geldiğinde, içinizdeki sevgiyi bir kenara atmayın. Zayıflığı tercih etmeyin. Mutluluk size hazır pakette gelmeyecek, mutluluğunuz için mücadele edin. Evliliğiniz veya ilişkinizde mucize istiyorsanız onun için mücadele edin, emin olun gerçekleşecektir. Birbirinizin kalbini sevginizle şifalandırmak için dua edin. Geçmişin yaralarını birlikte sevginiz ile sarabilir ve ilacınız birbiriniz olabilirsiniz. İlişkinizin nasıl bam başa hale geleceği sizi çok şaşırtacak. Mükemmel değil belki fakat doyumlu ve uyumlu bir ilişkiyi elde edebilirsiniz. Yeter ki siz kendinize ve ilişkinize güvenin. Evet bu değişim belki yavaş belki belirsiz olacak ama siz yinede güvenmeye devam edin. İçinizde ki egonun sesi sustuğunda, artık birbirinizin kalbini görebildiğinizde geriye sadece bir ses kalacaktır. Oda hislerinizin sesi ve hisleriniz sizi şaşırtmayacaktır. O asla yalan söylemez. Bırakın konuşsun ve onu dinleyin.Sonrada hayatınızdaki ruh eşinize adımınızı atın.
Eşinize ”İhtiyaç duymayı” Seçin;
”Önemli olan kiminle birlikte olduğunuz değil, biriyle birlikteyken kim olduğunuzdur” Ve hayat yolunda eşiniz karşınıza çıktıysa, muhakkak ihtiyacınız olan odur.
Evet bunun farkına varabilmek mükemmel bir durumdur. ”ihtiyaç duymayı seçmek” Bilinçli olarak o kişiye ihtiyacınız olduğunu seçmek. İhtiyaç deyince bir çok kişi bu durumu zayıflık zannedebilir. Fakat aksine bu durum yoksulluğun zıttı evliliğinizde sevginin bolluğudur.
Ancak güçlü bir insanın yapabileceği seçimdir bu; Onsuz yaşayacağını bilmek fakat onlu bir yolu seçmek. Burada bir yanda kendimize olan bir güven varken bir yanda ise sevdiğimiz kişiye duyduğumuz ihtiyaç vardır. Bu bir paylaşımdır.
Sevgide Garanti Diye Bir Şey Yoktur;
Birbirine ait olmayı bilmek sorumlulukları da beraberinde getirir. Sevginize iyi bakmalı, özen göstermeli ve üzerine titremelisiniz. Öylece bir yana bıraktığınızda, hırpaladığınızda, zarar verdiğinizde sizinle olmasını bekleyemezsiniz. Kime ait olduğunuzu bilmek ebedi mutluluğun garantisi değildir. Sevgide garanti diye bir şey yoktur. ”Bu ilişki yürüyecek çünkü biz bunu yürüteceğiz” demek size kalmıştır.
”Daha iyisini bulabilirsin” diyen negatif egonuzu dinlemeyin. Eğer yuvanızı bulacak kadar şanslıysanız bunun kıymetini bilin. Sonrada sevginiz için mücadele edin ve ”eşinizi ruh eşinize dönüştürün”. Bir seçim yapın ve ilişkinizi önemseyin. Sağlıklı birliktelik hayatınızın her köşesine ışık getirecektir. İlişkinizi önemsemek yaşamınızı önemsemektir. Yaşamınızı önemseyin.
Sevinç Karakaya
DevamıKendi Evlilik Paketinizin Tasarımını Kendiniz Yapın
Eşiniz size yaradan tarafından gönderilen bir armağandır. Eşinizin dış görünüşü ise bu armağanın paketidir. Hatta bu armağanın paketi kimileri için o kadar güzel ve dayanılmaz olur ki, Kendilerini bir çok kişiden daha şanslı ve özel hissedebilirler. Fakat gün gelir herkes paketin dışından sıkılır ve paketin içindeki gerçek hediyeyi görmek ister. Ve her biriniz size sunulan gerçek hediye ile karşılaşırsınız.
Eşinizde Armağanın paketinden Sıkılabilir?
Evliliklerin yada ilişkilerin başında herkes karşısındakinin hediye paketi ile ilgileniyor. Fakat zaman geçtikçe artık hediye paketi heyecanını yitiriyor ve içindeki asıl olan hediye, kişiler için daha önemli oluyor. Ve bu hediye paketinin artık içini keşfetmek istiyorlar.
Çiftlerin evliliğine daha da bağlanması yada umduğunu bulamayıp hayal kırıklıklarını uğraması da tam bu noktada başlıyor. O yüzden paketin dışı kadar paketin içi de önemli…
Evlilik birlikteliği iki kişiden oluşuyorsa; Bu hediyeleşme ve karşılıklı hediye açma olayında aklınızdan çıkarmamanız gereken en önemli şey şudur; pakete aşık olan ve paketi açan sadece siz değilsiniz. Karşı taraf da sizin paketinize aşık oldu ve hediyesinin paketini açıyor. Peki Ne yapmak Gerekiyor?
Kendi Paketinizi Dizayn Edin
Paket kocaman gösterişliydi fakat içinden minicik bir şey çıktı, üstelik hiçbir parıltısı da yok. Veya paket küçüktü ve en değerli hediyeler en küçük pakette gelir misali içinden pırlantalar çıktı.
Yaradan bizlere çok önemli ve çok değerli bir armağan daha vermiş… Başkalarının paketleri ile ilgili pek söz söyleme yada değiştirme şansımız yok ama kendi paketimizi kendimiz dizayn edebiliriz. her zaman dediğim gibi; Hayat bize kendimiz dışında hiçbir şeyi değiştirebilme gücü vermemektedir. ”İlişkilerde doğru seçimler içim yapılacak ilk iş kendimizi paketlerken samimi ve dürüst olmaktır”.
Yani kişi kendine dürüst ve korkusuz olmalı; siz minik ve parıltısız iseniz paketinizi de korkusuzca mink ve parıltısız yapmalısınız, bu özgürlüğe sahipsiniz. Eşinize sunacağınız paketiniz ne kadar özünüzdeki siz ise, mutluluk size o kadar yaklaşacaktır.
Doğru Eşi Hayatınıza Çekmek İçin İse; Önce kendinizi Doğru Tanıyın
Unutmayın herkes ama herkes aradığının peşindedir. Karşınızdaki kişiye ne olduğunuzu ne olmadığınızı doğru takdim ederseniz, sadece sizin peşinizde olan sizin arkanızdan gelecektir. Nasıl ki siz aradığınızın arkasından gidiyorsanız aynen öyle…
Paketinizi dürüst ve arzularınıza uygun yapın, siz bu sorumluluğu yüklenin bırakın ait olmadıkları pakete sığmaya çalışanlar kendi çözümlerini kendisi bulsunlar.
Şimdi bir çoğunuzun; ”ben kendimi olduğum gibi gösterdim, dürüst bir paket sundum, kendini yanlış paketlemiş biri karşıma çıktıysa benim suçum ne ?” Bir suçunuz yok siz dürüst davrandınız ve iyi niyetli bir paket yaptınız. Fakat maalesef kendinizi iyi tanımadığınız için doğru bildiğiniz yanlış bir paket yaptınız ve yanlış kişi tarafından seçildiniz. Unutmayın ”Kendinizi gerçekten tanımadan doğru kişiyi kendinize çekme olasılığınız çok düşük”. Bu nedenle önce kalbinizde dolaşmanız ve doğru kişiyi orda bulmanız gerekiyor. Yani gerçek sizle tanışmanız gerekiyor. Gerçek sizle tanışmamışsanız kendinizi doğru paketlemenizde mümkün değildir.
Tabi karşınıza sizinle hayatını birleştirmek isteyen bir çok kişi çıkacaktır. Fakat siz kalbinizde bir kere doğru sevgili ile karşılaşmayı başardığınız taktirde artık dış dünya da doğru sevgiliği tanıyor olacaksınız. Ve bu insanı kusurları ile sevmek için kendinize izin vereceksiniz.
Kendinizi Nasıl Tanıyabilirsiniz?
Kendinizi tanımanın yollarından birisi; Bir yolculukta olduğunuzu düşünmek ve kalbinizin içinde dolaştığınızı varsaymaktır. Kendinizi böyle bir kurgunun içinde düşünün. Siz bir ağaç gibi gelişir ve her mevsimde değişirsiniz. Önce tohum olursunuz, sonra fidan. Yapraklarınız döker, çetin soğuklarla mücadele edersiniz ve baharı dört gözle beklersiniz. Ve bu hayat yolculuğunda her mevsim size kendinizle ilgili bilmediğiniz bir şeyi karşınıza getirir. Sevgiliniz yada eşinizle olan ilişkiniz hangi mevsimde olduğunuzun net cevabını size verir.
Zıtlıklar İlişkileri Başlatır, Benzerlikler Sürdürür
İlişkilerde zıtlıklar birçok kez ilişkilerinizin başlamasına sebep olan çekiciliği bize sunar. fakat aynı zamanda zıtlıklar kişilerin uzun zaman birbirlerine tahammül edememe durumunu hazırlar. Örneğin rahat olarak tanımladığınız bir kişiyi uzun süreli bir ilişkide sorumsuz olarak tanımlanmaya layık bulabilirsiniz.
İlişkide en önemli faktör kişilerin birbirine olabildiğince benzemesidir. Tabi burada ki benzerlikten kastım değerleri ve önceliklerinin benzerliğidir. Kişilerin karakterlerinin birbirine çok benzemesi beklenemez. Örneğin; bir kişi gezmeyi çok severken, diğeri evde oturmayı seven farklı iki karakter olabilir. Fakat neşe ve eğlence bu iki kişinin değer ve önceliklerinde yer alıyorsa bu kişiler evde yada dışarıda muhakkak ortak bir payda bulabilir. Çünkü her ikisi de neşe duygusunun peşindedir ve duyguyu vaat eden durum ve koşulları reddetmeyeceklerdir.
Karakteri zıt olanlar birbirini tamamlayıcı özellik oluşturabilirler. Örneğin yönetici ve yönetilmeyi seven karakterler birbirini tamamlaya bilir. Fakat değer ve önceliklerinde zıtlıklar ise hiçbir zaman tamamlayıcı olmayacağı gibi her zaman kişilerin arasında mücadele ve çatışma oluşturur.
O zaman karakter zıt olabilir fakat huzur ve devamlılık için değerler ve öncelikler birbirine benzemeli hatta aynı olmalıdır.
Görmezden Gelinen Farklılıklar Hayatınızı Zorlaştırır
Değerleri ve öncelikleri bir olmayan çiftler ilişkinin başında birbirlerinin zayıflıklarını kabul etmek yerine, görmezden gelmeyi seçerlerse zorlu bir yolculuğa çıkarlar. Bu kişiler bin km’lik bir yola on km’lik benzinle çıkmış gibidirler. On km giderler ve benzinleri biter. Daha uzun bir yolları vardır fakat götürecek güçleri kalmamıştır. Elbette arabalarını itebilirler fakat her bir santimine değdiğine yürekten inanırlarsa bunu yapabilirler. Ben size asla benzinsiz yada benzin alacak gücünüz yoksa yola çıkmayın demiyorum. Arabanın bir süre sonra duracağını ve onu iteceğinizi bilerek yola çıkın diyorum. Unutmayın evlilik arabası sürekli benzinini tüketirken, yükünü arttıran bir arabadır.
Evlilik kararı almadan kişi önce kendini tanımalı, neler kendisi için olmazsa olmaz neler olsa da olur olmasa da bunları tespit etmelidir. Değer ve önceliklerini belirlemeli ve kendine çok benzer bir insanı hayatına çekmelidir. Evet bu bazen karmaşık ve içinden çıkılamaz bir durum olup, planladığınız ile hayatınıza çektiğiniz kişiler birbirinden çok farklı olabilir. Bu gibi durumlarda sizin kendi istediğinizin dışında bir şeyler isteyen yanlış kodlanmış bir bilinç altınız var demektir. Böyle durumlarda ise muhakkak yardım almanızı tavsiye ederim.
Evlilik hayatınız için bir dönüm noktasıdır. Doğru karara varabilmek için lütfen önce kendi içinize ayna tutun.
Sevinç Karakaya
DevamıKıyaslama Yaparak İlişkinizin Tükenmesine İzin Vermeyin
Evlilikleri boşanmaya götüren sebeplerin başında, toplumumuzun gayri ahlaki davranış şekli olarak algıladığı aldatma, halen evliliği bitiren en baştaki sebepler arasında… Elbette hiç bir evliliğe çiftler aldatmak ya da aldatılmak için başlamıyor, fakat maalesef sorunlu evliliklere bakıldığında bir çoğunun aldatmalarla yara aldığını görüyoruz.
Peki aldatmanın sebebi sadece başka birinden fiziksel beklentiler midir? Tabi ki bir ilişkide aldatma ne dinimizce nede ahlaki olarak kabul edilecek bir durum değildir. Fakat aldatmanın kaynağı incelendiğinde sadece fiziksel bir beğeniden yada istekten de kaynaklanmadığı ortadadır.
En Büyük Aldatma Sebebi Kıyaslamalar;
Eşlerini aldatan kişiler üzerinde yapılan araştırmalar gösteriyor ki; eşini aldatan kişilerin yüzde kırk beşinin aldatma sebeplerinin sadece fiziksel çekim değil, duygusal ihtiyaçlardan kaynaklandığını ve yüzde yetmişi ise eşinin kendisini bir başkasıyla kıyasladıklarını söylüyor. Sonuçlara göre diyebiliriz ki, aldatmalara teşvik eden sebeplerin başında negatif kıyaslamalar yatmaktadır.
Negatif kıyaslama bir kısır döngüdür, çiftler kıyasladıkça daha fazla negatif kıyaslama yapar ve ilişkilerinin güçsüzleşip, yara almasına sebep olurlar. Şöyle düşünün nasıl ki, yeterli beslenememe durumunda, yoğun stres dönemlerinde, metabolizmanız zayıf kalıp, kolay bir şekilde mikrop kapıyorsunuz, aynı o şekilde; kavga, küslük, iletişimsizlik, cinsel sorunlar, senin ailen, benim ailem meseleleri, ekonomik sorunlar, güç ve iktidar mücadelesi gibi ilişkinin bağışıklık sistemini zorlayan herhangi bir durumda aldatma belirtileri ortaya çıkabiliyor, ilişki yıprandıkça yeni biri aldatmaya neden olabiliyor.
Eşlerin birinin elini uzattığı ama ötekinin tutmadığı zor zamanlarda, yalnızlık, hayal kırıklığı, öfke ve kırgınlık tüm benliği kaplayarak, zamanla kaçınma ve uzaklaşmaya, sorunlarını konuşarak çözme yerine, sorunların etrafından dolaşılmasına veya halının altına süpürülmesine, kırgınlığın ele alınmamasına ve asla onarılmamasına yol açarak aldatmayı derinleştirebiliyor. Birbirinin duygularını yok saymak, dikkate almamak, sevgi ve değer göstermemek kötü bir alışkanlık haline geldiğinde, güven azalıyor ve bazı ihtiyaçların dışarıdan karşılanmasını çok yanlış bir şekilde meşrulaştırabiliyor.
Eşlerin birbirlerini başkalarıyla kıyaslaması ise, evliliği bitiren noktalardan ve birçok evliliğin temeline dinamit koyan şeylerden biridir. ‘Onların çok güzel bir evi ve son model bir arabası var, Ali bey çok başarılı bir adam ama sen başarısızsın’ diye başlayan bir cümle, telafisi imkansız yaralara yol açabiliyor.
Aldatmayı önlemek ve var olan ilişkinizi korumak için ise; eşinize olan negatif kıyaslamanın önüne geçmeniz gerekir. Yapmanız gereken negatif kıyaslamadan uzaklaşırken, bir yandan da eşinizle empati kurup, onun içinde bulunduğu bu olumsuz durum karşısında yaşadığı zorlukları fark edip duygularını anlayabilmektir.
Evliliğin Başlarındaki Pozitif Kıyaslama Evliliği Sağlamlaştır;
Evlilik de eşlerin ilişkileri ilk zamanlarda, yapılan pozitif kıyaslamalarla sağlamlaşabilir. Mesela ‘Kerem çok zor bir adam, eşine karşı çok katı ve düşüncesiz. Benim eşim ise, komik ve çok ince biri onunla evli olduğum için çok şanslıyım. Başka biriyle evli olmayı hayal bile edemezdim’ gibi pozitif yani olumlu kıyaslamalar, ilişkinizdeki olumlu yönlere yoğunlaşmanızı sağlar.
Peki Pozitif Kıyaslamanın Evliliğinize Başka Ne katkıları Var?
- Evliliğinizin doğru evlilik ve eşinizin de sizin için en doğru eş olduğunu pekiştirmenizi,
- Eşinizle birbirinize her geçen gün daha çok değer vermenizi,
- Birbirinizin olumlu yönleriyle gurur duymanızı,
- Eşinizle ‘sen’ yerine ‘biz’ düşüncesini geliştirmenize,
- İlişkinize olan bağlılığınızı arttırmanızı,
- Eşinizle duygusal ihtiyaçlarınızı daha kolay karşılayabilmenizi,
- Evliliğinize daha olumlu ve umutlu düşüncelerle bakmanızı,
- Eşinizle birbirinizin olumsuz yönlerini daha az fark etmenize,
- Birbirini kaybetmekten korkarsınız, bu düşünceyi bile aklınıza getirmemenizi, birbirinizin hayatında olduğunuz için şükretmenizi,
- Ve zor zamanlarınızı kolaylıkla atlanmanızı sağlar…
Kıyaslamalar Evlilikleri Bitiriyor;
Çoğu çift farkına bile varmadan, eşine yada kendisine bile itiraf etmeden negatif kıyaslamalar yapmaktadır. Çift birbirine sırt çevirdiğinde, sağlıklı iletişim kuramadığında ve birbirlerinin duygularını yok saydığında, olumlu kıyaslamaların aksine negatif yani olumsuz kıyaslamalar evliliği yıkıma doğru götürür. Eşinizin yerine başkası koyma yada kıyaslama, ‘o kişi ile evli olsaydım daha mutlu olabilirdim’ düşüncesi evliliğinizi yıkacak bir darbe hükmündedir.
Negatif Kıyaslamanın Evliliğinize Verdiği Zararlar;
- Eşinizle birbirinize olan bağlılığınızı azaltır ve ilişkinizi zehirler,
- Birbirinizin kusurlarınıza odaklanmanızı sağlar
- Eşlerin birbiriyle her konuyu konuşamamalarına ve birbirlerinden gizli şeylerinin olmasını sağlar,
- İlişkileri noktasında güvensizlik, hep kaygıları olasına neden olur,
- Tartışmaların şiddetinin, mutsuzluğun artmasına ve ilişkileri adına umutlarının yitimini perçinler,
- Keşkelerin, diğer seçeneklerin daha fazla düşünülmesini sebep olur,
- Aldığı üründen memnun olmayan, kandırıldığını düşünen bir müşteri gibi düşünürler,
- Eşlerin kendilerini birbirlerine adamalarını engeller ve daha bencil bir tavır sergilemelerini sağlar
- Eşlerin birbirini koşullu sevgi ve evliliklerini şartlara bağlamasını sağlar,
- Sonuçta gerçek ya da hayali başka biriyle eşini negatif kıyaslama aldatmaya zemin hazırlıyor. Kıyaslama durumunda kişi anlaşılmadığı duygusuna kapılıyor ve kendisini yalnız hissediyor. Anlaşılmama duygusu o andaki ruh haline bağlı olarak kızgınlığa, öfkeye ve küskünlüğe yol açabiliyor. Kıyaslanma sonucunda rekabet duygusunun aşırı hale gelmesi, kişinin gücünün üstünde gayret göstermesine sebep olabiliyor.
Evliliğinizi boşanma gibi dönüşü olmayan, olsa bile asla eskisi gibi olmayacak, bir yola sürüklememek için negatif kıyaslamalara değil, eşinizin olumlu, sahip olduğunuz için şükrettiğiniz özelliklerinize yoğunlaşın.
Sevinç Karakaya
Devamıİkinci Evlilikte Mutluluğu Yakalamak Mümkün Mü?
Evlilikler başlarken hiç kimsenin ayrılmak aklına gelmediği gibi büyük umutlarla ile sonsuza kadar süreceği düşünülür. Fakat planlar istenildiği gitmez ve evlilikler hayal kırıklığı ile sonuçlanabilir. Fakat ilk evliliğiniz bitip de ikinci evliliği yapmaya karar verdiğinizde, aynı duygu ile başlamanız neredeyse olanaksızdır ayrılık aklınızın bir köşesinde mutlaka olacaktır.
Peki gerçekten de böyle mi? İkinci evliliklerin bitme ihtimali daha mı fazla?
Amerika’da yapılan bir araştırma ikinci evliliklerin ilk beş senede sona erme oranının ilk evliliklere göre çok daha fazla olduğunu gösteriyor. Ancak İlk beş seneden sonra ikinci evliliklerde daha az boşanma oranı olduğu görülüyor. İkinci evliliklerinde ilk beş seneyi atlatıp, evliliğini mutlu bir şekilde sürdüren çiftlerde; Önemli konularda fikir birliği içinde oldukları, aile ve arkadaşlarından ilişkileri konusunda desteklendiği ve maddi olarak daha ileriyi görebildikleri gözlenmektedir.
İkinci Evliliğinde mutsuz olan çiftlere bakıldığında, en çok şu sıkıntıları yaşadıklarını görüyoruz. Çocuklu çiftlerde üvey anne- baba olma sorunları, eski eşi ile yeni eşini kıyaslama ve ekonomik sebepler gelmektedir.
İlk evlilikleri boşanma ile sonuçlanan kişiler kendilerini başarısız olarak nitelendirip ikinci evliliklerinde de başarısız olmaktan korktuğu gibi, ikinci evliliklerinin şansa bağlı olduğunu ve işler yolunda giderse mutlu bir evlilik sürdüreceğini düşünenler yada bu sefer doğru insanı buldum diyenlerde oldukça fazladır. Yine de benim ikinci evliliklerini yapmak isteyenlere yada şuan ikinci evliliklerini sürdürmeye çalışan kişilere evliliklerini şansa bırakmamalarını ve nasıl daha kaliteli ve huzurlu yaşayabilirler bunların yollarını araştırmalarını tavsiye ederim.
İkinci evliliği nasıl daha mutlu ve sonsuza kadar sürecek bir huzur içinde yaşayabilirsiniz?
İlk Evliliğinizin Neden Sonlandığını İyi Analiz Edin;
Her zaman söylediğim gibi bazı davranışlar vardır, siz onları değiştirmediğiniz sürece; kişiler, olaylar zamanlar değişebilir fakat sizin yaşadıklarınız farklı sahnelerde aynı oyunu oynayarak devam eder. İkinci evlilikler için de diyebilirim ki siz bazı davranışlardan vazgeçmezseniz ilişkiyi mutlaka o hazin sona sürükleyeceğini gösteriyor.
İlk eşinize karşı ‘Eşinizle doğru iletişimin altın kuralları’ yazımda bahsetmiş olduğum, suçlama ve eleştirme, karşındakini küçümseme, devamlı savunma halinde olma, eşinizle aranızda soğuk duvar oluşturma gibi davranışsal iletişim hatalarınız var ise, bunları nasıl değiştireceğiniz ve yeni ilişkinizde kendinizi nasıl ifade edeceğinizi öğrenmeniz gerekiyor.
Aynı zamanda eşinizi ne kadar tanıdığınız, ona ne kadar ilgi gösterdiğiniz, onu dinleyip dinlemediğiniz, ondan gelen her türlü farklı fikre veya görüşe karşı açık mı yoksa tamamen kapalı mı olduğunuzun farkına varmanız da gerekiyor. Bunun yanı sıra ikinci ilişkiye başlamadan önce ikinci eşinizle yaşayacağınız problemlerin yüzde ellisinden fazlası çözümsüz olacağını ve bazı çatışmaları çözmek yerine yönetmeye ihtiyacınız olacağını bilmeniz gerekiyor. Yine önceki evliğinizin sonlanmasından tamamen karşı tarafı sorumlu tutuyor iseniz bunu bir kenara bırakıp sizin neleri hatalı yapmış olabileceğinizi düşünmenizi tavsiye ederim. Liste biraz uzun gibi görünse de hem kendinizi tanımak hem de ilişki becerilerini öğrenerek ikinci evlilikte mutluluğu yakalama olasılığınızı arttırıyor. Böylece işinizi şansa bırakmamış olursunuz. Evliliklerin iyi gitmesi sadece karşınıza iyi bir insanın çıkması ile alakalı değildir. İlk evliliğinizde yaşadığınız aynı olayları tekrarlamamak için sizden kayaklı sorunları iyi analiz etmeli ve değiştirmelisiniz. Ayrıca evliliğe her zaman ilgi ve emek vermelisiniz.
İkinci Evliliğinizi Yaparken Acele Etmeyin;
İkinci evliliklerde tanışıklıkları bir seneden daha kısa süren çiftlerin boşanma olasılıklarının daha fazla olduğunu gösteriyor. Evlilik kişilerin aynı zamanda bir düzenli bir hayat arayışıdır. Fakat evliliğin sağladığı alışılmış olan konfora yani düzen olarak tanımladığınız şeye bir an önce kavuşmak için erkenden bu adımı atabilirsiniz. Ancak ikinci kez evlenen biri olarak birbirinizi daha iyi tanımanız gerektiğini, ilişkiye dair kaygı duyduğunuz alanları eş adayınızla paylaşmayı önemsemeniz sizin için faydalı olacaktır. Bunun yanı sıra ikinci evlilik sizin dışınızda başka kişileri de etkileyecek olabilir. Mesela eşinizin ve sizin önceki eşlerinizden çocuklarınız olabilir. Çocuklarla ilişkiler nasıl olacak? Önceki eşlerle nasıl sağlıklı bir iletişim sürecek? gibi başka kişileri de etkileyeceğini düşündüğünüz konulara mutlaka bir açıklık getirin. Diyebilirim ki her konuyu açık açık konuşmalısınız ve kafanıza yatmayan yada çözemediğiniz konuların kesinlikle üstünü nasıl olsa hallolur diye kapatmayın. Mutlaka bu görmezden geldiğiniz konular ilerde size sorun olarak geri dönecektir. Ayrıca ikinci evlilikler, önceki evliliğinizden çocuklarınız varsa ya da eski eşle bu evliliği etkileyen bir çatışma yaşanıyorsa profesyonel destek de almanız gereken uzun bir süreç olabilir.
İkinci Evlilik Öncesi Koçluk Alın;
İkinci evlilik birincisine göre öğrenilmiş ve yaşanmış bir başarısızlıkla başladığından, yardım almak için sorun yaşamayı beklemeyin. Çiftler ilk evliliklerde bir sorun yaşadıktan, ortalama altı sene sonra bir uzmanla çalışmaya karar veriyorlar. Problemler altı sene içinde çok daha kemikleşmiş ve işin içinden çıkılmaz bir hale gelmiş olabiliyor. Bugünkü araştırmaların ışığında daha ilişkinin başlarında bile hangi alanlarda sorun yaşayabileceğinizi, sorun çözme becerilerinizi anlayabilir ve önleminizi baştan alabilirsiniz. Her zaman söylediğimiz gibi; hiç fikir ayrılığı ve sorun yaşamayacağınız bir eş veya bir ruh ikizine sahip olmak pek mümkün değil. Kaldı ki böyle olsaydı hayat biraz sıkıcı olabilirdi. Bunun yerine evliliğini mutlu bir şekilde yürütmeyi gerçekten isteyen ve bunun için çaba sarf eden eşler olmak mutlu bir ilişkiye sahip olmak için yeterlidir. İkinci evlilikte yardım ve destek almak yada kararlarınızın doğruluğundan emin olmak için bir uzmanla çalışmakta daha hassas olun. Amacınız sadece duygusal boşluklarınızı doldurmak olmamalı. Kendiniz doyum içinde tam olup sizin gibi tam biriyle hayatınızı birleştirmeyi düşünmelisiniz
Sevinç Karakaya
DevamıMutlu Evliliğe Ulaşmak İçin; Beklentiniz Ne Olmalı?
Günümüzde evlilikler masallardaki gibi, sonsuza kadar prens ile prenses mutlu olacak hayalleri ile başlayıp yarıda kalmasının sebeplerinin başında çiftlerin birbirinden beklentileri gelmektedir.
Çiftler sanki mutluluklarının sorumluluğu eşine ait gibi davranmakta ve bu bakış açısı evlilikleri maalesef sona doğru götürmektedir. Mutluluğumuzun kaderini eşimiz dahi olsa başkalarının eline bıraktığımızda mutlu olma şansımız sıfırdır. Hatta karşınızdaki kişi çok duyarlı, çok güzel, çok başarılı, çok etkileyici olsa bile sizi mutlu etme gibi bir yeteneği yoktur. İşin sırrı sizde ; Siz hayatta kendi ”En iyilerinizi” çoğaltmalısınız.
Genel olarak yapılan hata ise; Kişiler kendileri ile uğraşmak, geliştirmek yerine eşleri ile uğraşıp onu değiştirmeye çalıştığı için hayatın kendine sunduğu mutluluk fırsatlarını da görmüyorlar. Özellikle yeni evlenecek kişilere tavsiyem eşlerinde arayacakları en önemli özellik ”kendi mutluluğunun, kendini geliştirmekten geçtiğinin farkında olup olmadığına bakmalarıdır.” Çünkü her kişi kendi mutluluğunun sorumluluğunu almalı ve beklentilerini sıfırlamalıdır.
Kendimizin Dışındaki Her Beklenti Bizi Hayal Kırıklığına Uğratır;
Kendimizin dışında olan her beklentinin bizi yanıltacağı kesindir. Halbuki beklentimizi kendimize çevirdiğimizde hayatta her beklentimize kavuşmamız mümkündür. Kendi kapasitemize güvendiğimizde hayatta yapmak isteyip de yapamayacağımız şey yok gibidir. Elbette bunları başarmak için ise öğrenmemiz gereken kendimizi geliştirmemiz gereken şeyler vardır. Unutmayın kararlılıkla üstüne gittiğiniz her şeyi başarabilirsiniz. Hayal kırıklığına uğramamanın tek yolu beklentilerinizi kendinizden beklemektir.
Mutsuz Giden İlişkinizin Sorumluluğunuzu Üstünüze Alın;
Çiftlerle yaptığım çalışmalarda mutsuz giden ilişkilerinin sorumluluğunu alan bir çiftte pek rastlamadım. Genel olarak insanlar fıtratları gereği, ilişkilerini anlatırken kendi yaptıklarına karşılık bulamadıklarından yakınırlar. Hatta sıradan bir insanı çok etkileyecek durumuna acı ile bakmalarını sağlayacak hikayelerde var. Ve ilişkilerini düzeltmek istediklerinde samimi olduklarına da inanıyorum. Fakat bu bakış açısı yanlıştır.
Mutsuzluğunuzun sebebini eşinizin duyarsızlığına, kabalığına yada buna benzer sebeplere bağladığınız sürece yaptıklarınızın da bir hükmü kalmıyor. Çünkü kendinizi geliştirmediğiniz bir ilişki içinde kalmanın sorumluluğunu üstlenmeyip, eşinizi suçlamak çözüm değildir.
İlişkilerinde sorun yaşayan kişilere tavsiyem ilk önce, mutsuzluklarının sorumluluklarını yüzde yüz almalarıdır. Ancak bu şekilde mutlu bir ilişkiyi başlatabilecek durama geçebilirler. Biliyorum mutsuz geçen onca yılın sorumlusu eşinizken, bunu tersine çevirmek, mutsuzluğunuzdan kendinizi sorumlu tutmak kolay değil fakat emin olun size mutluluğu getirecek yol bu sırda saklıdır.
Evliliğinizde ”Fedakarlık” Yerine ”Özveriyi ” Geliştirin;
Diyebilirsiniz ben onca fedakarlık yaptım, mutluluğu hak etmedim mi? Mutluluk bana çok mu? Hayır mutluluk kimse için çok değildir ve herkes mutlu olmayı hak eder. Fakat fedakarlıkta daima bir beklenti vardır. Yapılan ”feda” dan beklenen ”kar”. Bu beklentiyi karşı taraftan asla karşılayamazsınız. Beklentinin sonu daima hayal kırıklığı ve öfkedir. Oysa sağlıklı ilişkilerde olması gereken ”Özveri” dir. Özden verilen sevgi ve emek. Özveri ile fedakarlık arasında büyük fark vardır. Fedakarlık bir beklenti uğruna katlanma durumudur, Özveri ise verenin vermekten keyif alma halidir.
Mutsuzluğumuzun Sorumluluğunu Aldırmayan İçimizdeki Öfkedir;
Mutsuz geçen yılların öfkesi vardır içimizde ve mutlaka bunun sorumlusu cezalandırılmalıdır. Böyle düşünür böyle hissederiz. Ve o güne kadar ziyan olmuş yıllarımızın sorumlusu gözümüzde eşimizdir ve cezayı hak etmiştir. Bunun kendimize yapılmış haksızlık olduğunu düşünür sorumluluk üstlenmemek için direniriz.
”Mutsuzluğunun sorumluluğunu üstlenmeyen mutlu bir ilişki kuramaz”
Sonsuza kadar sürecek bir ilişki mutsuzluğumuzun sorumluluğunu üstlenmekle başlar. Ve en önemli ilişkiniz kendinizle olan ilişkinizdir. Bunun için eşinizi değiştirmek yerine bakış açınızı değiştirmekle işe başlayın kendinize odaklanın kendinizi geliştirin o zaman değişim kendiliğinden gelecektir. Mutlu evliliğin sırrı budur ”Beklentiyi bırak, kendi mutluluğunun sorumluluğunu üstüne al”
Sevinç Karakaya
DevamıEvlenmesine Evlenelim Ama Doğru Kişi Nerede?
Bahar ve yaz mevsimlerinde bir çok yeni evliliğe şahit oluyoruz. Doğru kişiyi bulduğuna inanıp hayatını birleştirenlerin yanında bir de aradığı doğru kişiyi bulamayıp ”Doğru kişi nerede?, neden hep bana yanlış kişiler rastlıyor?” diye hayıflananlar var.
Peki; Neden doğru kişi sizi bulmuyor? Neden hayalini kurduğunuz ilişkiyi yaşayamıyorsunuz? Eğer ki hayalinizdeki ilişkiyi bir türlü yaşayamıyorsanız, gerçek hayalinizin ne olduğunu fark etmeniz gerekiyor. Muhtemelen tam da bilinçaltınızın uygun gördüğü, yani derinlerde istediğiniz erkekleri hayatınıza çekiyorsunuz. Eğer istediğiniz kişi ile karşınıza çıkan kişiler birbirinden çok farklıysa o zaman bilinç altı kayıtlarınızı temizleme vakti gelmiş demektir.
Hayatın koşuşturması iş, trafik, para, kariyer…vs derken bizi sürükleyip götürse de, hemen hepimizin öncelikli isteği hayatını paylaşacağı doğru eşi bulmaktır. Doğru eşi bulmak öncelik sıramızda ilk sırada olmasına rağmen en çokta burada sorun yaşarız. Evlenilecek erkek kalmadığını düşünenler, evlenip de ”Ben ne yaptım?”diyenler, her yeni ilişkiye büyük umutlarla başlayıp her bitişte depresyona girenlerin sayısı hiç de az değildir.
Peki, özellikle şehirli kadınların ilişkilerle imtihanının altında sizce ne yatıyor? Kendi parasını kazanan, kendi evinde yaşayan, bağımsız görünen kadınlar hep bir erkekle tamamlanmak istiyor ama ilişki kurmakta neden bu kadar zorlanıyor ve hep kısır döngülerin içinde dolaşıyor?
Ayna Olacak Kişileri, Kendinize Çekiyorsunuz
Aynı zamanda Spritüel Yaşam Koçu olarak diyebilirim ki; kişiler hep aynı özellikler, aynı seçimler ve sonunda ”Niye benim başıma hep bu geliyor?” diye soruyorlar. Bu durumda sorunun kaynağı yada çözüm çok uzakta değil, dönüp kendinize bakmanız gerekiyor. Hayat bumerang gibi neyi atarsak o kendimize geri dönüyor. Yani ” Hayatta hiç kimse karşımıza boşuna çıkmıyor, her karşılaştığımız kişi, olay bize kendimizi aynalıyor”. Eş adayı olarak karşınıza çıkar kişilerle, istediğiniz kişi arasında çelişkiler var ise bilinç altınız sizin bir şeyi fark etmenizi istiyordur. Mesela siz kendinizi sevmiyorsanız karşınızdakinden sevgi bekleyemezsiniz. Kendinize değer vermiyorsanız karşınızdaki de size değer vermeyecektir. Ama her ilişkide diğerini suçlama döngüsü kırılana kadar karşınıza hep aynı tarzda kişiler gelmesi, aynı tür ilişkiler kurulması sürpriz olmayacaktır. Hep başkalarını eleştirdikçe karşınıza sizi eleştirecek insanlar çıkacaktır. Eleştiriyorsunuz, yargılıyorsunuz, sonrasında bir de bakıyorsunuz karşınızda hep sizi eleştirenler çıkıyor. Bu bir kısır döngüdür. Ve bu kısır döngüyü fark eden ve değersizlik kodunu kıran kişiler hayatlarına mucizeleri davet ederler.
Ya kısır döngüleri fark edemeyenler; İşte onlar kendine aynayı çevirmeyip hep dışarıda suçlu arayacaklar. Yada bu kısır döngüyü kırmak için ilk adımı atacak ve kendinize ”Ben ne yapıyorum da hep aynı şeyleri yaşıyor, aynı tür insanları hayatıma çekiyorum?” sorusunu sorarak yeni bir başlangıç yapacaksınız yada aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamaya devam edeceksiniz. Seçim size ait…
Hayatınıza Giren Yanlış Kişi Aslında Bir ÖĞRETMENDİR
Unutmayın ki; değersizlik duygusunun ya da kimseyi bulamama halinin altında kendine güvenmemek yatmaktadır. Bizim asıl vazgeçemediğimiz ise bilinçaltımızda toplum ve aile tarafından öğretilen kodlardır. Mesela ”otuz yaşına kadar evlenmek, otuz beş yaşından önce doğurmak gerek” gibi aileden gelen öğrenilmişlikler bilinçaltımıza yüklü durumdadır. Yaşamın içinde istemsizde olsa, bunlarla harekete geçiyoruz. Bunların şifrelerini kırmak ve yeni başlangıç oluşturmak gerekiyor.
Tabi ki bunu yaparken de önümüze imtihanlar çıkacaktır. Bir çok danışım hayatında değişim aşarken, bir de bakıyor ki karşısına kendini değersiz hissettirecek kişiler çıkıyor. Farkında olmasa da aslında bir imtihandan geçiyor. Hepsi sizi güçlendirmek, bir adım daha ileri gitmeniz için geliyor. Pes etmediğiniz noktada ise mucize gerçekleşiyor. Demek istediğim ”Niye hep yanlış kişi?” sorusundaki ”yanlış kişi” tanımını değiştirmek gerekmektedir. O yanlış kişi aslında bir öğretmendir. Muhakkak bize öğreteceği bir şey vardır. O rolünü tamamlıyor ve gidiyor. Ben bu gidişi ayrılık olarak tanımlamıyorum. Ayrılık yok, sadece yeni başlangıçlar vardır. Herkes karşısına çıkan insandan bir şeyler öğreniyor ve sonra yollar ayrılıyor. Belki de bu ilişkide öğrendikleriniz sizi çok güzel bir aşk için hazırlıyordur.
Hayat Dersini Anlamamak, Kısır Döngüleri Oluşturur
Hayatımıza giren kişide eksik yönlerimizi göreceğiz, her ilişkiden ders çıkaracağız diyoruz fakat bunu başara bilmek söylendiği kadar elbette kolay değildir. Biten ilişkilerin ardından karşı tarafı suçlamak bize çok daha kolay ve konforlu geliyor. Kendimizle yüzleşmemek için bu konfor alanından çıkmıyoruz çünkü yüzleştiğimizde her şeyin daha kötü olacağını sanıyoruz. Bırakın her şey daha kötü olsun, karışsın, çünkü karıştıktan sonra emin olun her şey düzelecek. Bir ilişkinin sonuna geldiyseniz olumsuz duyguların esiri olmak yerine hiç korkmadan kendi içinize dönün ve ”Neleri yanlış yaptım da böyle oldu?” diye sorun. Korkmayın, konfor alanından çıkın ve bunu yapmanın yeni bir başlangıç için atılmış olduğunuz bir adım olduğunu fark edin.
Kısır Döngülerden Acınızla Yüzleşerek Kurtulabilirsiniz
Herkes ideal ilişkiyi arıyor fakat bunun tek bir tanımı yok. İlişkinin başarısı kişinin karakteri ve beklentisine bağlıdır. Kendimizi tanımaya başladıktan ve belli aşamalardan geçtikten sonra ne istediğimizi daha iyi biliriz. Ve bu kendini tanıma ve değişim yolcuğu hiç bitmez. Oysa biz direkt kabule geçiyoruz, süreçlere saygı duymuyoruz.
Acılarınızı bastırmamak gerekiyor. Hiç bir şey yokmuş gibi davranmak size bir şey kazandırmaz. Durumla yüzleşin, bundan sonra başka bir travma yaşamamak için şimdi ağlamanız gerekiyorsa ağlamalısınız, belki biraz yalnız kalmalısınız. Oysa onun yerine hemen gezelim, yiyelim, içelim, alışveriş yapalım istiyoruz. Süreçleri gerektiği gibi yaşamayınca aynı döngüler tekrar tekrar yaşanmaya devam ediyor. Yani siz acılarınızla yüzleşip, kendinizle yada bilinç altınızla alakalı sorunları çözmediğinizde, hayatınıza aynı kişileri ve olayları çekmeye devam edeceksiniz.
Yeniden kendinize Dönün
Kendimize nasıl döneceğiz, yaşadıklarımızın bizdeki hangi konuları yansıttığını nasıl fark edeceğiz? Kişisel gelişim kitaplarından meditasyona, nefes seanslarından bireysel çalışmalara kadar herkesin yolu farklıdır. Ancak her zaman sabırlı olmak, bir günde mucizeler beklememek, onun yerine ruhumuza emek vermek ve karşılığında başarıyı, sevgiyi, huzuru kazanmak gerekiyor.
Çalıştığım kişilerle en birinci şartım ”Değişimi istemek ve çaba harcamak” geliyor. Çünkü kendi ruhuna emek vermeyen değişimi gerçekten istemeyen birine kimsenin faydası olmayacaktır. Ruha emek vermek için kendimizle baş başa kalmak ve kendimizi dinlemek konusunda cesur olmamız gerekmektedir. Hayat koşuşturması içerisinde bunu yapamıyoruz. Hep kalabalıklar içerisinde olmak istiyoruz çünkü o kalabalıklar bizi koruyor, mutluymuş gibi gösteriyor. Hep bir dik durma çabası var. Bu sırada kendimizden uzaklaşıyoruz. Sorunları anlatmayı o kadar çok seviyoruz ki sürekli bir şeyler anlatıyoruz ve her kafadan bir ses çıkıyor. Herkes kendi düşüncesini bize aktarıyor, ister istemez o düşünceler de bize kodlanıyor. Tıpkı ailenin ve toplumun kodları gibi sorun çözmek için de bilinçaltında dışsal kaynaklı yeni kodlar oluşuyor. Oysa kendimizi herkesten soyutlayıp tek başımıza kalabilmeyi başarsak her şey bir süre sonra düzelecektir. Kendinize zaman tanıyın.
Sevinç Karakaya
DevamıMükemmel Evliliği Nasıl Gerçekleştirirsiniz?
Evlilikte bay/bayan mükemmeli arayanlar ya da ideal eşini bulamadığını düşünenler üzülmeyin, çünkü evliliklerde çiftlerin her bakımdan uyumlu ve denk oldukları mükemmel evlilik yoktur. Ayrıca yüzde yüz uyumlu mükemmel bir eş aramak doğru değildir.
Hiç Bir İnsan Birbirinin Aynı Olamaz;
Evlilikte çiftler eşinin kendisi gibi olsun, derdini söylemeden anlasın, aynı şeylere üzülüp aynı şeylerden zevk alsınlar gibi… beklentilere girerler. Unutmayın ki, hiç kimse diğerinin aynı değildir,
bu yüzden evlilikte iki insanın birbirine her açıdan denk ve uyumlu olması beklenemez. İdeal eş, kendisindeki aynı özellikleri taşıyan kişi olarak düşünülmesi yanlıştır. Her insanın kendine özgü, yetişme ortamı ile de paralel bir evlilik algısı ve bu algı çerçevesinde eşinden beklentileri, eşi olarak seçtiği insanda görmek istediği birtakım özellikler vardır. Bu özellikler, birbirine ne kadar uyumlu ise, eşler o kadar kendilerini birleştiren ortak değerlere sahip olurlar. Ve böyle evlilikler için denilebilir ki, ideale çok yakın evliliklerdir.
Eş seçiminde kişilerin beklentilerini daha gerçekçi boyutlara taşıması kendisine yüzde yüz uyumlu birini bulma arzusundan vazgeçmesi gerekmektedir. Aksi taktirde ortaya çıkan farklılıklar kişilerin hayal kırıklığı yaşamasına sağlar.
Peki evlilikte uyumu yakalayabilmek neden önemli ve ne kadar uyumlu olmak yeterli ? Evlilikte ideal değil de olması gereken uyum nasıl olmalı bir kaç maddeyle ile bakalım.
1- Her Zaman Aynı Fikirde Olmak Zorunda Değilsiniz;
Eşler her konuda aynı fikirde olmak zorunda değildir. Elbette olaylara farklı pencereden bakabilirler önemli olan ise eşlerin buluşacak ortak bir nokta bulabilmesidir.
Farklı bakış açıları eşleri, çatışmaya götürüp evliliklerini içinden çıkılmaz bir hale getirebilir. Çatışma içinde olan, çıkmaza girmiş sorunların altında genelde bu farklı bakış açıları yatmaktadır. Çiftlerin yapması gereken; iki tarafın da kendi bakış açılarının dışına çıkabilmeleri gerekir. Sadece kendi fikrinin doğru olduğuna inanıp ilişkide kurallar oluşturduğunuzda en basit konulardaki çatışmalar bile çözümsüz problemlere dönebilmektedir. Ancak eşler birbirinin bakış açısını anlayabilmek için kendi fikirlerinin dışına çıkma esnekliğini gösterebildiğinde her iki tarafın da ortada bir noktada buluşabilecekleri üçüncü bir seçeneği bulabilirler. Orta bir noktada buluşmak her zaman mümkün olmayabilir ama en azından kendi fikirlerini birbirine dayatma çabası içine girmeden birbirini anlama çabası içinde olmaları ilişkide uyumun korunmasını sağlar.
2- Evliliğin Devamı İçin Sağlıklı İletişim Çok Önemlidir;
Bir evlilik için sevgi ve aşk önemlidir. Fakat uyum ve sağlıklı bir iletişim çok daha önemlidir. Aşk iki insan arasında başlangıçta çekimi sağlıyorsa da sevgi ve bağlılık duyguları ancak etkili bir iletişimin kurulabildiği iyi bir ilişki içinde gelişmeye devam eder. Uzun süreli ilişkilerde çiftlerin hep olumlu duygular yaşaması elbette beklenemez, karşılaşılan problemlerde, çatışmalar yaşandığında doğal olarak duygularda iniş çıkışlar olacaktır. Eğer problemleri çözümleyip ilişkideki uyumu sağlayacak etkili bir iletişim kurulamazsa zamanla çiftin arasındaki duygusal bağların zayıflayıp ilişkide kopma olması muhtemeldir. Çok büyük sevgi ve aşk ile başlayan evliliklerde bile eğer sağlıklı bir iletişim kurulamıyorsa, iletişimsizlik zamanla sevgiyi ve aşkı yıpratır. Ve evliliklerine ciddi yaralar açar.
3- Evlilikte Cinsel Uyum Önemlidir;
Evliliğin amaçlarından biride, toplum normlarına uygun, hem de sağlıklı bir cinsel ilişkinin yaşanabilme arzusudur. Evlilik uyumunda önemli faktörlerden birinin de cinsel uyumdur. Eşler cinsel yaşamlarında olması ya da olmaması gerekenleri birlikte konuşarak belirlemeleri gerekmektedir ve bu da iyi bir iletişim kurmalarıyla sağlanabilecektir. Cinsel uyum eşlerin birbirinden karşılıklı cinsel beklentileri anlatmaları ve ortak noktada buluşmaları cinsel uyumu yakalamada önemlidir.
Sorunlarınızı Konuşmaktan kaçmayın; Sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam için eşlerin sorunlarını konuşabilmeleri, bundan çekinmemeleri, cinsel konularda bilgilenerek hem cinselliği hem de birbirlerini tanımaya çalışmaları gerekir. Evliliğin bütününün sağlıklı olması için hem eşler arasındaki iletişimin hem de cinselliğin sorunsuz gitmelidir. Bir alanda yaşanan sorunlar diğer alanı da etkiler. Cinsellik evlilik ilişkisinde önemlidir çünkü kişiliğin bir parçası da cinsel kimliktir ve ruhsal bütünlük için insanın cinsiyete ait ihtiyaçlarının da karşılanması gerekir. Sağlıklı cinsellik bir yaşantı eşler arasındaki sevgi, güven ve bağlılık duygularına katkı sağlar ve eşler arasında olumlu duygular ve bağlılık tam olduğunda gündelik yaşamdaki sorunların çözümlenmesi de daha kolay olur.”
Sevinç Karakaya
DevamıEş Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli?
Evlilik iki yetişkin insanın birbirine, beraber yaşamak, beraber yaşlanmak, hayatı paylaşmak, çocuk sahibi olup beraberce çocuklarını yetiştirmek gibi amaçlar ile birbirlerine bir söz vererek hayatlarını birleştirmeleridir. Peki nasıl oluyor da bazı evlilikler, ömür boyu beraberlikler için sözler verilip kısa sürede biterken, bazıları daha uzun soluklu oluyor?
Evlilik ilişkisinin süresine bakıldığında, kişilerin içinde bulunduğu sosyal duruma, yaşına, eğitimine, aile yaşantısına, dini inançlarına hatta siyasal görüşlerine bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Kişilerin birbirine benzemeleri evliliklerinin uzun yada kısa süreli olmasında büyük rol oynar. Çiftler eşleri ile benzer yönlerini buldukça daha doyumlu bir ilişki sürdürebilir. Ailenin temelinde ise iki yetişkin insanın uzun süreli doyum içinde yaşaması esastır.
Kişinin eşinde benzerliklerin farkına varması için, hayatın her alanında olduğu gibi eş seçimi noktasında da işe kendini tanımaktan başlaması gerekir.
Önce ”SEN” Evliliğe Hazır Mısın?
Evlilikte uzun süreli mutluluğun sırrı doğru eşi seçebilmekte yatmaktadır. Kişi doğru eşi seçmeyi hedeflerken, kendisinin beklentilerini, hayat adına amaçladığı planlarını önce kendi belirleyip sonrasında karşı taraf ile açık bir şekilde paylaşıp, benzer beklentileri olan kişiyi eş olarak kendine seçmelidir. Bu hususları hiç düşünmeden evlenenler, genellikle yanlış kişiyi eş olarak seçme hatasına düşmektedirler.
Evliliğe adım atmadan önce; ”Senin için neyin önemli olduğuna karar ver ve sonra ona uygun kişiyi eş olarak aramaya başla.” Unutmayın, sağlam ve uzun soluklu evlilikler gerçeklere dayalı olan evliliklerdir.
Kişinin evliliği hazır olup olmadığı bazı özelliklere sahip olması ile ilgilidir. Yapılan bazı araştırmalar evlenecek kişinin şu özellikleri taşıması gerektiğini gösterir. Güvenilir olmalı, Duygusal olarak değişken değil belli bir kararlığa sahip olmalı, Karşındakini mutlu etmeye hazır olmalı, cazip olmalı, aile hayatına ve çocuk sahibi olmaya istekli olmalıdır. Eşlerin ortak ihtiyaçlara sahip olmaları, evliliğe hazır duruma gelmenin temel ölçütlerinden biridir. Evlenmeye hazır oluşun bir başka işareti de insan ilişkilerinde başarılı olma ve dengeli ilişki kurabilme yeteneğidir. Eş seçerken nelere dikkat etmeliyiz daha detaylı bakalım;
İdeal Eş Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli?
1- Kendinizi Ve Birbirinizi Tanımadan Evlenmeyin; Evlilikte, çiftlerin farklı, değişik çevrelerden gelmiş iki kişinin birlikte olacağı ve yaşamı paylaşacakları gerçeği unutulmamalıdır. Bu nedenle eşler önce kendilerini, sonra birbirlerini iyi tanıyıp değerlendirmelidirler. Birbirlerinin kişisel niteliklerin ötesinde, karşılıklı olarak yaşamdan, evlilikten, gelecekten, ne beklediklerini bilmeli gerçek beklentiler amaçlar üzerinde durulmalı ve olası sorunlar evlilikten önce tartışılmalı çözüm getirilmelidir.
Kişinin kendisini tanıma noktasında yetiştiği aileyi iyi analiz etmelidir. Anne ve babamızdan öğrendiğimiz davranış kalıplarını çoğu zaman doğru bulmasak da, kendimizi bunları uygularken bulabiliriz. Bu sebepten ailemizde gördüğümüz davranışları iyi çözümlemeliyiz. Yoksa bu durumun etkisiyle anne/ babamıza çok benzeyen birisini eş olarak seçebiliriz. Çevremizde eşler arasında sıkça duyduğumuz şu sözler, bu durumun açık bir göstergesidir. ”Tıpkı anneme/babama benziyorsun”, ”Annem/babam gibi konuşuyorsun”, ”Giderek anneme/babam benziyorsun”. Kişiler başkalarıyla ilişkilerinde öğrendiği yöntemleri seçer. Hatta kendi çocukluğunda bunlara karşı çıkmış ve asla ben böyle davranmayacağım demiş olsa bile…. İşte evlenmeden önce kişi, bu açıdan duygusal olarak anne/babasından kopmalı, onların yönetiminde olmaktan çıkmalıdır. Evlilik öncesinde adayların evlilikle ilgili beklentilerini ölçmesi ne kadar zor olsa da evlilik uyumun sağlanabilmesi için beklentiler düşünülmeli yakın kişilerle bu konuda konuşulmalıdır. Gerekirse Bir uzmandan ”Evlilik Öncesi” yardım alınmalıdır.
2- Acele Etmeyin; Evlilikte eşlerin, uyumlu ve dengeli bir biçimde hayatlarına bir arada devam edebilmeleri için eşitlik ilkesi son derece önemlidir. Fırsatlarda eşitliğin sağlayacağı en önemli özellik kişinin ”karar verme gücünü geliştirmektir.” Evlilik hakkında verilecek karar insan yaşamının en önemli ve zor kararıdır. Acele eden ya da bu konunun öneminin kavrayamamış, sadece evlenmek için evlenen kişiler, kendilerini mutsuz bir evliliğe mahkum ederler.
3- Tek Seçim Nedeniniz Fiziki Görüntüsü Olmasın; Evlenecekleri kişiyi seçerken birçok kişinin ”fiziki görünüşe önem verdiğini görmekteyiz ve tabi ki fiziki çekicilik kuşkusuz önemlidir. Fakat unutmayın ki yıllar geçiyor, eş olarak seçtiğiniz kişinin 10-15 yıl sonra saçları dökülmüş, şişmanlamış, yüzü buruşmuş olarak düşündüğünüzde ona katlanamayacağınızı düşünüyorsanız, eğer o evlilik için o kişi gerekli diğer özelliklerden yoksunsa yani tek seçim nedeniniz fiziki çekiciliği ise, o evlilik başlamadan ayrılık çanları çalıyor demektir.
4- Aşk; Aşk ve sevgi evlilik için gerekli koşulların en önemlilerinden biridir. Gerçek aşk yavaş ve dikkatli gelişen temkinli olan önem, sorumluluk, saygı, bilgi, dostluk ve cinsel ilginin oluşturduğu bir bütünlüktür. Bu duyguya dayalı evlilikler sağlam olur. Bu nedenle kişiler evlenme kararını vermeden önce duygularının aşk mı yoksa sadece cinsel bir dürtü mü olduğunu ayırabilmelidirler.
5- Önce Arkadaş Olun; Uzun süre bir arada bulundukları halde birbirlerini tanıma olanağı bulmadan evlenen eşler mutlu ilişki kuramazlar. O halde bu kişiler, uzun süreli arkadaşlık dönemi geçirip evlilikte başarı sağlayacak ölçütlerin ışığı altında bir karara ulaşmaya çalışmalıdırlar. Acaba karşı taraf zor koşullar altında bağlı, sadık, samimi, sabırlı, düşünceli ve dürüst olabilecek mi? Gerilim altında sabırlı ve olgun olabilen bir kimse, iyi bir eş olmaya aday olabilir. Bunun dışında ayrıca eşler arasındaki ortak nitelikler çoğaldıkça evlilik ilişkilerinde mutluluk oranı da artmaktadır.
6- İnanç Sisteminiz; Başta bir çok genç bu durumun çokta önemli olmayacağına, zamanla birbirlerine ayak uyduracaklarına yada birbirlerinin inançlarına saygı göstereceklerini düşüne bilirler. Fakat bu göründüğü kadar kolay aşılacak bir durum olmadığı gibi, aslında evlilikte uyum ve anlaşması için de inanç bütünlüğü şarttır. Aynı inanca gönül vermek ve inançlarının birbirlerini daha da birleştirdiğini fark eden çiftler çok daha uzun ilişkilerini sürdürmektedirler.
İyi bir evlilik, insanlığın gelecek kuşaklarını yetiştirmenin en iyi yoludur.Evlilik beklentilerinin kuşkusuz en büyüğü eşlerin ortak ve uyumlu bir yaşam sürdürebilme isteğidir. İlişkilere biraz daha uzaktan bakıldığında göreceğimiz şey, emek vermeden bu ortaklığın sağlanamayacağı gerçeğidir. Her güzel şey gibi, mutlu bir evlilikte ”EMEK” ister.
Sevinç Karakaya
DevamıSevgilinizi Affetmeniz İçin 7 Güçlü Sebep
Sanıldığı gibi affetmek geçmişte olanları, bizi kıran, üzen olayları tamamen hafızamızdan silmek değildir. Fakat hayat devam ederken, sizinde hayata devam edip ileriye dönük yaşamanız, geçmişle olan bağlarımızı kesmeniz ve asıl kendinizin özgürleşmesi için; ”geçmişi geçmişte bırakabilmenizdir, affetmek”.
Hayattaki her ilişkimizde geçmişteki bağlarımızdan affederek kurtulmak, özgürleşmek bize hayat adına çok yol aldırır. Konu bizim; affetmesi daha zor olan, acılar yada kırgınlıkları uzun zaman atlatamadığımız özel ilişkilerimiz olduğunda aynıdır. Evet özel ilişkilerimizde özelliklede eşimizle olan ilişkimizde, evliliğimizin sağlıklı bir şekilde devam etmesi için affetmek şarttır.
Bir çok kişi ”Niye affedeyim bana neler yaptı” diyebilir. Fakat unutmayın affetmek unutmak demek değildir, yaşamınızı engelleyen sizi kemiren o yoğun duygudan hafiflemek özgürleşmektir. Bazılarımız ise sadece dili ile ”Affettim ben onu diyebilir” bu da gerçek bir affetme sayılmayabilir. Dilinizle affettiğinizi söyleyip, gönlünüzle yada zihninizle öfkeler besliyorsanız, her an patlamaya hazır bir saatli bomba gibi kendinizi kandırıyorsunuz demektir.
Peki eşimi affetmeyi nasıl başaracağız diyorsanız? kendinize şu soruyu sorun; ”Ya affetmek için geçerli nedenlerim olsa eşimi daha rahat affedebilir miydim?” Muhtemelen cevap evet olacaktır. O zaman işte size Eşinizi affetmeniz için 7 sebep…
1- Hayat Çok Kısa; Eşiniz belki çoğu zaman mantıksız ve bencil olabilir, siz yine de onu affetmeyi deneyebilirsiniz. Elbette kolay değil; Fakat şöyle düşünün ”Ya sabah işe gönderdiğiniz eşinizi son kez görüyorsanız, bir daha geri dönemeyecekse ?” Hayatta hiç bir şeyin garantisi yok, hayatta değer verdiğimiz kişileri sevdiğimizi hatırlatmak için yanımızda bulamayacağımız gibi, affedip helalleşmek için de sevdiklerimizi yanımızda bulamayacak kadar da geç kalmış olabiliriz. Eğer hayatta ölüm gibi bir gerçek varsa, sanırım bu bir çok hatayı anlamsızlaştırıyor. Hayat kısa affetmekte de sevgimizi göstermekte de acele etmemiz şart…
2- Sizde Mükemmel Değilsiniz; Hep tekrarladığım gibi kimse mükemmel değil ve tabi ki sizde mükemmel değilsiniz. Hepimiz insanız ve hepimiz hata yapabiliriz. Önemli olan ise bu hatalardan ders almaktır. Eğer eşiniz de hatasından ders alan ve pişman olan biriyse; alçakgönüllülük gösterin ve eşinizi affedin.
3- Her Olayı Kişisel Algılamayın; Özellikle bayanlar eşiyle olan ilişkisinde her olayı kendisinden kaynaklanıyor sanabiliyor. Her olayı kişisel algılamamak, özellikle aynı çatı altında yaşadığınız eşiniz kabul ediyorum oldukça zor olabilir ama hayattan en az acı ve darbe almak için bunu başarmalısınız. Eşiniz bazen sizi görmezden geliyor ya da sizinle konuşmak istemediği için, mesajlarınıza cevap vermiyor sanabilirsiniz. Halbuki o, sadece kendi içsel yada sizin dışınızdaki hayatıyla meşguldür. Hepimiz kimi zaman bunu yaparız, insanların özelliklede eşinizin her hareketlerini kişisel almayın ve kendinizi sıkmak yerine yolunuza devam edin. Sizi rahatlatacak sihirli kelime ise ” Benimle ilgisi yok, onun kafası başka bir şeye takılmıştır.”
4- Bazen Boş Vermek En İyisidir; Size her kötülük yapan ya da ters bakan kişiyi nefret ettiklerinizin listenize yazmayın, bazen tek yapmanız gereken boş vermektir. Ki özelliklede eşinizin yaptıklarını unutmak kolay değildir hatta çoğu zaman imkansızdır ama boş vermek daha kolay ve rahatlatıcıdır. Çoğu zaman bir şeylere hemen boş veremeyebilirsiniz, bu da bir sorun değil. Kendinize zaman tanıyın ve eşinizin sizi kızdıran ve üzen davranışları boş vermeye hazır olduğunuzda boş verin gitsin. İnanın bu, size üzülmenizden çok daha iyi gelecektir. Peki nasıl boş vereceğimin cevabı ise sizde saklı kendinizi şımartın ve kendinize seveceğiniz uğraşlar edinin.
5- Empati Yapın; Eşinizi affetmenizi sağlayacak bir diğer madde ise empati yani kendinizi onun yerine koyarak düşünmeye çalışmaktır. Tabi ki onun hissettiklerini yada bir olayda tam olarak ne düşünerek hareket ettiğini yüzde yüz anlayamazsınız. Fakat eşinizin baktığı pencereden dünyaya bakmak affetmenizi kolaylaştıracağı kesindir. Çünkü biz insanlar hata yaptığımızda bile, o an için en doğru davranışın, yaptığımız olduğuna inanırız. Eşinizin Kötü niyetten değil de, yaptığının doğru olduğuna inancı yüzünden böyle davranmış olabilir.
6- Onunla yüzleşin; Eşinizle yüzleşmek kötü bir şey değildir, bundan kaçınmayın. Bu son derece sağlıklı bir yöntemdir. Birbirinize uzun süre öfke duymanızı, kırılmanızı ve ilişkinizi kurtarmanızı da kolaylaştırır. Hatta çoğu zaman birbirinizi ne kadar yanlış anladığınızı ve ilişkinizi nasılda gereksiz yıprattığınız anlamanızı sağlar.
7-Eşinizi Neden Sevdiğinizi Hatırlayın; Ya seviyorsunuz yada bir zamanlar sevmişsinizdir ki eşiniz şu an hayatınızdadır. Unutmayın karşınızdaki kişi bir zamanlar deli gibi sevdiğiniz belki de aşık olduğunuz kişi düşmanınız değil, onu neden sevdiğinizi hatırlamak iyi bir yöntemdir. Kızgın olduğunuz kişiyi neden sevdiğinizi düşünün. İlişkinizin kurtarılmaya değer olduğunun farkına varın ve iyi anılarınızı hatırlayın. Bu, onu affetmenize yardımcı olacaktır.
Bir çoğumuzun affetmek ile ilgili sorunları olabilir. Unutmayın ki eşinizi affetmek, onu özgür kıldığı kadar sizi de özgürleştirir. Hayatınızda nefrete, öfkeye ve kine yer bırakmayın. Yaşayacak güzel anlar varken bunları içinden çıkmaz hale getirmenin anlamı ise ”Çok anlamsızdır”
Sevinç Karakaya
DevamıMutlu Evlilik İçin; Nişanlıların Yapmaması Gerekenler
Evlilik öncesi yada yeni tanışma dönemleri; bir ilişkinin evlilikle sonlanması, hatta evlilikle sonlandığı taktirde de uzun yıllar sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi açısından oldukça önemli zamanlardır. Hani büyüklerimiz derler ya ”Nasıl başlarsa öyle gider” bu söze her zaman için katılmamakla beraber, önlem almaz, kendinize ve ilişkinize bir şekilde zarar verdiğinizin farkına varmazsanız belki de sizin için doğru olan eş adayı ile yollarınızı ayırmış olursunuz.
Evet sağlıklı bir evliliğe giden yol, ilişkide sağlıklı başlangıçlar yapmaktan geçer. Sağlıklı başlangıçlar için ise; bu dönemde dikkat edilmesi ve uzak durulması gereken davranışlar vardır. İşte özellikle nişanlıların uzak durması gereken 5 davranış hatası;
1- Önceliğiniz Her Zaman Nişanlınız Olması; Maalesef bir çok nişanlı bayan, bu süreçte sevdiklerini hayatının merkezine, ön plana koyuyorlar. Bazılarınızın bu yazıyı okurken; sevdiğimizi hayatımızın önceliği yapmanın, hayatımızın ilk sırasına koymanın nesi kötü dediğinizi duyar gibiyim. Sevdiğiniz hayatınızın en önemli parçası bile olsa, kimi zaman kendinize, işinize ya da ailenize öncelik vermeniz gerekebilir. Bu, ona daha az değer verdiğiniz anlamına gelmez. Ayrıca aşık olan kişilerin bir yanılgısı da, sevdiklerine öncelik vermezlerse, ilişkilerinin yürümeyeceğini düşünmeleridir. Bu doğru değildir. Aksine her ilişkide her zaman dengeler olması gerektiği gibi olmalıdır.
Hiç bir zaman unutmamanız gereken; hayatımızın bir parçası olan her şeyin üzerimizde bir hakkı vardır. Ve bu hakkı doğru paylaştırmak hayatımızı düzene sokacak en önemli faktördür. ”İlk hak sahibi sizi Yaradan Rab’binizdir” Sonra her zaman söylediğim gibi hayatınızın önceliği kendiniz olmalısınız. ”Siz iyi olduğunuz sürece, çevrenizdekiler de iyi olacak ve ilişkilerinizde sağlıklı devam edecektir.” arkasından aileniz, sevdikleriniz, sorumlu olduklarız gelir, eğer bu dengeler şaşarsa maalesef hayatınızın da dengeleri şaşar. ”Her hakkın hak sahibine verin ve önceliğiniz her zaman sevdiğiniz olmasın”
2- Bütün Vaktinizi Beraber Geçirme İsteği; Evliliklerde sık sık rastladığımız, evlilikten önceki tüm hayatlarını, arkadaş çevrelerini, sosyal yaşamlarını unutmaları, varsa yoksa hayatlarının eşi ve evlilikleri olmasıdır. Yine yanlış bir düşünce bekar arkadaşlarla ilişkilerin kesilip, eşlerin her zaman beraber hareket etmeliymiş düşüncesidir. Bu nasıl ki zamanla evliliklerde çok ciddi sorunlar çıkarıp, eşlerin birbirlerine özleyecek vakit bırakmamaları birbirlerinden uzaklaşmalarına sebep verir, aynı durum nişanlılıkta da geçerlidir. Şimdi kendinize öz eleştiri yapın; Nişanlanmadan önce bir arkadaş çevreniz vardı ve şimdilerde onlara vakit ayırmamaya mı başladınız? O zaman eski arkadaş ilişkilerinizi ve sosyal çevrenizi hatırlama zamanı… Unutmayın dostlarınız ve arkadaşlarınızla paylaştığınız her durumu eşinizle paylaşamaya bilirsiniz. Bir erkek hiç bir zaman sizi bir kız arkadaşınız gibi dinleyemez.
3- Sadece Nişanlınızın Hislerine Önem Vermek; Bir başka durum da ne olursa olsun nişanlınızı temize çıkarmak, her zaman onun ne hissettiğini düşünmektir. Tabii ki sevdiğinizin hislerine önem vermelisiniz ama bu, sizin hislerinizin değersiz olduğu anlamına gelmemelidir. Eğer bu ilişkide sürekli üzgün olan sizseniz bir yanlışlık var demektir. Aşık olmak sürekli fedakarlık yapmak demek değildir. İlişkinizin yürümesini istiyorsanız her iki tarafın da uzlaşmayı bilmesi gerekmekte ve onunda sizin kadar hislerinizi anlamaya çalışması gerekir. Nasıl olsa evlenince değişir yada anlamak zorunda kalır diye düşünmek ise en büyük hatadır.
4- Devamlı İlgi Beklemek; Muhakkak size de tanıdık gelecek sıradaki durum… Belirtileri uzun telefon konuşmaları; önce sırf telefon konuşmaları uzatacak hiç yoktan tartışmalar, sonra barışmak için konuşulan uzun konuşmalar… fakat altında yatan sebep belli ilgi ve alaka beklemek… Eğer bu tarz uzun konuşmalarınız varsa yada bir saat bile sevdiğinizle konuşmadan hayatınıza devam edemiyorsanız aslında işler çok da yolunda sayılmaz diyebilirim. Lütfen kendinize bir iyilik yapın ve kendinizi meşgul etmeyi öğrenin. Tabii ki sevdiğinizi düşünmeniz, onunla ilgilenmeniz güzel ama sürekli ilgi beklemek karşınızdakini sıkar ve sizden uzaklaşmasına sebep olur. Arada bir uzak kalmak hem sağlıklı hem de gereklidir.
5- Çok Fazla Para Harcamak; Maddiyat özellikle nişanlılık döneminde gizli tartışma sebeplerinden biridir. Kişilerin maddi harcamaların kendilerini bunalttığını çok fazla birbirine itiraf etmedikleri hatta söylemekten çekinip sakladıkları bir dönemdir nişanlılık. Birbirinizi yeterince tanıyıp gerçekten maddi durum noktasında beklentilerinizi ayarlayana kadar, bu noktada ölçülü davranmak en doğru olandır. Birlikte bir yerlere gitmek, bir şeyler yapmak istemeniz çok normal ama bu uğurda bütçenizi aşmamalısınız. Eğer gerçekten birbirinizi seviyorsanız, bu durumu aşmanız çok zor olmayacaktır.
Nişanlılık evliliğin bir nevi provasınıdır. O yüzden nasıl bir nişanlılık yaşayacağınız, nasıl bir evliliğin sizi beklediğinin habercisidir. Eğer ilişkinizde bunlara benzer durumlar yaşıyorsanız, önlemlerinizi almanızı ilişkinizi daha sağlıklı nasıl yaşamanız gerektiği noktasında bilinçlenmenizi tavsiye ederim. İlişkinizde arızalar olduğunu düşünüyorsanız yada doğru kişi ile evlilik yolunda ilerleyip ilerlemediğiniz noktasında kafanızda soru işaretleriniz varsa; Evlilik öncesi koçluk almanızı öneririm.
Sevinç Karakaya
DevamıNeden Evlilik Korkusu Yaşanır?
Evlilik bir çoğumuzun hayallerini süslerken, kimileri için de ciddi bir korku kaynağıdır. Muhakkak şunlara benzer cümleleri çevrenizden duymuş yada kendiniz böyle düşünüyor olabilirsiniz.”Evlilik fikri bile beni çok korkutuyor”, ”Daha evliliğe hazır değilim”, ”Evlenmek hiç bana göre bir iş değil” ”Evlenmek istiyorum fakat bir türlü yapamıyorum”, ”Evlenmek istesem bile, evlenebileceğim bir aday yok” Bu yargıların tümü evlenme kararı almaktan kaçmak anlamına gelir, buna evlilikten korkmak da deriz. Oysaki kendi çekirdek ailenin sahibi olmanın anahtarı olan evlilik, birbirini seven iki karşı cinsin toplum ve yasalar tarafından verilen izinle aynı evi paylaşmalarıdır.
Fakat evliliğinde son aşamaya gelmiş bir çok mutlu çifttin birlikteliklerinin, evlilik korkusu nedeniyle ayrılıkla sonlandığını görmekteyiz. Peki İki birbirini seven kişinin hayatlarını birleştirme noktasında, evliliğe karşı mesafeli durmaları neden kaynaklanıyor gelin biraz daha yakından bakalım.
Özellikle son dönemlerde metropol hayatı ile birlikte yalnızlığa alışmak, kendi alışkanlıklarından ödün vermemek ve evliliğin sorumluluğu altına girmek istememek gibi nedenler evlilik korkusu oluşturabiliyor.
Bir kişinin evlenebilmesi için kişinin olgunlaşmış ve artık bir birey olduğunun farkında olması gerekir. Bireyleşemeyen, ailesinden kopamayan kişiler için evlilik sorumluluğu korkutucudur. Evlilik Sorumluluğu erkek için karısının ve çocuklarının sorumluluğunu almak, kadın içinse erkeğinin ve çocuklarının sorumluluğunu almaktır.
Evlilikten korkutan sorumluluklardan korkmak olduğu gibi; kişinin çevresinde gözlemlediği ve ailesinde yaşadığı olumsuz evlilik örneklerinden edindiği bilgiler de evlilikten bir başkasına bağlanmaktan, artık yalnız kendisi için değil, çoğul düşünmesinin sorumluluğunu üzerine almaktan da korkmaktadırlar.
Aile ve Çevre Etkisi
Evlilik korkusunun en önemli sebebi yetişme tarzı yani, çevresel ve ailesel etkilerdir. Eğer kişi anne ve babasının mutsuz ve sürekli tartıştığını görüyorsa bu ”Bütün evlilikler böyledir, bende evlensem hep tartışacağım” düşüncesini uyarıp, evlilikten soğutabiliyor. Tabi sadece kendi ailesi de değil; kişinin çevresinde yaşayan evli çiftlerin kavgalarına ya da tartışmalarına şahit olması da bu korkunun artmasına sebep olabilir.
Bu örneklerin çoğalması, kendisinin de ”Evlenirsem mutsuz olurum” düşüncesini güçlendiriyor. Evlilik korkusu üzerine görüştüğüm kadın ve erkek danışanlarım dan ”mutlu evlilik” tarifini yada örneğini vermelerini istediğim de bir çok kişinin bu tarifi yapamadıklarını gözlemliyorum. ”Anne babalar ilişkilerindeki tartışmaları çocuklarına yansıttıkları gibi keşke aralarındaki sevgiyi de yansıtabilseler. O zaman çok daha sağlıklı evliliklere sahip bireyler yetişebilirdi.” Sonuç olarak hafızasındaki mutsuz ilişkilerin çokluğu ile kişiler, evlenmekten vazgeçerler ve evlilik kurumuna olan ilgileri de zamanla kaybolur.
Fakat evlilik korkusu mutlu bir ailede yaşamış çocuklarda da görülebilmektedir. Bunun nedeni ise mutlu bir ailede büyüyen çocuğun mükemmeliyetçi bir ruh halinde olması ve karşı taraftan da bunu beklemesidir. Mükemmeliyetçi olmak da bu korkunun oluşmasına sebep olabilir.
Bir yandan artan boşanma oranları kişileri evlilikten korkuturken, bir yandan da özellikle geleneksel ailelerde yapılan evlilik sorunlu olsa da, ne olursa olsun ömür boyu evli kalmalısın baskısı kişileri evlilikten korkutabiliyor. Ayrıca düğün nişan gibi geleneksel uygulamaların getirdiği stres de kişileri evlilikten uzaklaştırmaktadır. Kişiler Ömür boyu mutsuz evlilik yapma korkularından dolayı mutlu evlilik şanslarını da geri çevirebiliyor.
Evlilik Korkusunu Nasıl Yeneriz?
Evlenme korkusunu yenmek için kişinin hem kendine hem de başkalarına güvenmesi ve doğru bilgilere sahip olması gerekiyor. Soyun devam ettirmek için, toplumca onaylanan dini, ahlaki, sosyal ve kanuni yolu evliliktir. Evlenebilmek için kişinin birey olacak olgunluğa erişmesi ve ailesine olan bağımlılığından kurtulması gereklidir. Bunu başaramayan biri için evlilik ve anne, baba olma sorumluluğu ağır gelebilir. Bu durumdaki bir kişi, kendine karşı dürüst olmalı, sonradan pişman olacağı bir hayatı sürdürmekte ısrar etmemeli, evlenme aşamasına gelmeden önce tüm belirsizlikleri konuşmalı, sağlıklı ve doğru kaynaklardan bilgi edinmeli, düzenli hayatın ve sağlıklı cinselliğin insanın doğasına uygun olduğu veya evliliğin yakınlık ve güven ihtiyaçlarını karşıladığını bilmelidir.
Evlilik öncesi nasıl bir eş olmalı neler beklemeli yada evlilik gerçekten nedir bunlarla alakalı eğitim almalıdırlar.
Sevinç Karakaya
DevamıEvliliğe ”Evet” Demeden Sormanız Gereken 10 Hayati Soru
Evlilik kararı üzerinde düşünmemiz gereken en hayati karardır. Kafanızdaki soru işaretlerini cevap bulmadan ya da tam olarak ne istediğini bilmeden evlilik kararı alması hiç doğru bir davranış olmaz. Eş adayınızla konuşulmayan konu kalmaması gerekir.
Şöyle bir düşünün, eşiniz olmasını arzu ettiğiniz kişiyi iyice tanıyor musunuz? Belki hakkında birçok şeyi biliyorsunuz mesela; İşte kötü geçen bir günden sonra nasıl tepki verdiğini , hasta olduğunda nasıl biridir ya da tatil gibi hoş vakit geçirdiği zamanlar da hayattan nasıl tat alır bilebilirsiniz. Ancak, birlikte ne kadar çok zaman geçirmiş olursanız olun, aranızda hala konusu açılmamış, konuşmaya, tartışmaya fırsat bulamadığınız konular olabilmesi oldukça muhtemeldir. işte şimdi, bugüne dek belki de konuşmadığınız sorulara ışık tutmaya çalışacağız. Önemli hayat kararları üzerine sohbet etmek eşinizle aynı hedefleri ve değerleri paylaştığınızı görmenin bir yoludur. Yaklaşan düğün de bu tür sohbetleri başlatmak için en iyi bahanedir. Böylesine derin konulara dalmak için en ideal zaman, birbirinize deli gibi aşık olduğunuz eğlenceli evlilik planlama dönemleridir. Şimdi birbirinize şu soruları sorma zamanı;
1- Evlilikten Beklentim Ne? Evlilik sizin için ne anlama geliyor? Evlilik kararını aldıran en büyük etken ne? Belki bir aile kurmak isteği, belki de ailelerinizin ve yakın dostlarınızın şahitliğinde birbirinizi ne kadar sevdiğinizi göstermektir. Bu sorunun doğru ya da yanlış bir cevabı yok, ama yine de birbirinizle ılımlı bir şekilde böyle bir konuşma yapmalısınız. Sohbetinize en güzel noktadan, örneğin birbirinizle ilgili en sevdiğiniz şeyleri sıralayarak başlayabilirsiniz. Ayrıca evliliğin sizin için ne anlama geldiği hakkında da konuşabilirsiniz.
2- Çocuk Sahibi Olmak İle İlgili Ne Düşüncemiz? Bir çok çiftte çocuk konuda ortak bir noktada buluşamadıklarını görüyorum. Tarafların biri isterken diğeri bu konuya mesafeli bakabiliyor. Fakat çocuk evlilikten beklentinizi belirleyen çok ciddi bir konudur, çok net ve açık şekilde düşüncelerinizi paylaşmalısınız. Evlilik, sadece çocuk sahibi olmak demek değil elbette. Seyahat etmek ve kariyerlerinizde hedeflediğiniz noktalara gelmek konusunda da hemfikir olabilirsiniz. Belki de hedeflerinizi gerçekleştirdikten sonra, çocuk sahibi olmayı bir kez daha masaya yatırırsınız. Ya da sadece teyze ve amca olmakla yetinebileceğinizi fark edersiniz, kim bilir? Fakat bir tarafın çocuk gibi düşüncesi hiç yokken diğer tarafın evlenme sebeplerinden biriyse tekrar kararınızı düşünmenizi tavsiye ederim.
3- Para Yönetiminizi Nasıl Düzenleriz? Şuan çiftlerin tartışmasındaki temel nedenlerden biride maddiyatla alakalı sıkıntılar. ”Biz tartışmayız” diye her ne kadar kabul etmek istemeseniz de, Sizde gelecekte arada bir de olsa aranızda tartışacaksınız ve bu tartışmaların bir kısmının temeli de para akışı olacaktır. Bu pek hoş değil. Ancak gelecekteki tartışmaların büyümesini önlemek için yolun başında birtakım önlemler alabilirsiniz. Bunun için işe maddi durumunuzu (gelirinizi, borçlarınızı, birikimlerinizi) birbirinize anlatarak başlayabilirsiniz. Daha sonra ortak bir hesap oluşturup oluşturmayacağınızı, uzun vadeli hedeflerinizi, mutfak alışverişinden tatil bütçesine ve kira ya da ev taksitine kadar diğer ortak masrafları nasıl paylaşacağınızı konuşabilirsiniz.
4- Ev İşlerinizi Nasıl paylaşırız? Bekar hayatı her iki taraf için de daha az sorumluluğu olan bir hayattır. Evet evlilik güzel fakat sorumlulukları olan bir oluşumdur. Evdeki iş bölümü nasıl olacak? Kim neyi üstlenecek? Öncelikle her ikiniz de kendinizden ve kendi dağınıklığınızdan sorumlu olmalısınız. Daha sonra iş bölümünü konuşabilirsiniz.
5- Aileler İle İletişimimiz Nasıl Olmalı? Kişiler aile ile ilişkilerini dengede tutmalı… Ne araya soğukluklar girecek kadar mesafeli olunmalı nede kendi çekirdek ailenizin kontrolünü elinizden kaybedecek kadar ailenin içinde olmalarına izin verilmelidir. Evet her iki tarafında ailesi elbette önemli fakat kişilerin kendi kurduğu çekirdek ailesine alışması ve benimsemesi adına önceliği ilişkileri ve evlilikleri olmalıdır. Aileler ile de periyodik ziyaretler, samimi ve fıtri buluşmalar ayarlanabilir.
6- Hangi Fikirlerde Ayrılıklar Yaşıyoruz? Birçok ortak fikirleriniz olabilir.Fakat hangi fikirlerde ayrılıklar yaşıyorsunuz bunlarda oldukça önemlidir. Ayrılıklar yaşadığınız fikirlere rağmen karşınızdaki kişiyi her haliyle kabul edebiliyor musunuz?. Ayrılıklar her zaman hangi tür film izleyeceğiniz kadar kolay atlatılamayacak durumlar olabilir. Önemsizmiş gibi görünen konuların yanı sıra politika, dünyaya bakış açısı ve din gibi ciddi konu başlıklarında da, eş adayınızı her hali ile kabul edebiliyor musunuz? Bu konular üzerine konuşurken bile çok dikkatli olunmalı ve önemsemeyip göz ardı edilmemelidir. Birbirinizi, düşüncelerinizi açık seçik ifade etmek konusunda cesaretlendirin.
7- Evlilikteki Tekdüzelikten Nasıl Kurtarırız? Cicim ayları ne yazık ki sonsuza dek sürmüyor ama birinci günden itibaren birbirinize yakın olmanın yollarını bulursanız, aşkınız da canlılığını koruyacaktır. Onu ne kadar çok sevdiğinizi nasıl gösterebilirsiniz, bunu düşünün ve ona da sorun. Herkes farklıdır. Bazıları sevginin dile getirilmesini ister, bazıları beden diline önem verir. Arada bir sürprizlerle karşılaşmak isteyebilirsiniz ama aşk hayatınızı tamamen bu tip beklentilerin üzerine kurmayın. Siz söylemeden anlamasını beklemek yerine arada sırada onun ne yapmasını istediğinizi dile getirebilirsiniz.
8- Tartışmaların Düzeyi Nasıl Olmalı? Elbette hiç olmasa daha iyi ancak tartışma kaçınılmaz olduğunda adil davranmaya çalışmalı ve tartışmayı hafif bir seviyede tutmalısınız. Hangi konularda hassas olduğunuzu bilmesini sağlarsanız tartışmanın alevlenmesini de önleyebilirsiniz. Pasif, agresif bir tutum sergilemekten de kaçının. Canınızı sıkan şeyi söylemek yerine, ”Tamam, önemli değil” deyip somurtur ya da içinizdekileri dışarı çıkaramadığınız için ağlamaya başlarsanız, karşı taraf sizi ciddiye almayabilir ve tartışma istemediğiniz noktalara gelir.
9- Ne Kadar Aşk, Ne Kadar İş ? Modern zamanlarda hanımların kariyerleri dışında da mesai harcadıkları pek çok alan var: Spor günleri, kız kıza buluşmalar, alışveriş çılgınlığı gibi… 24 saatin yetmediği günleriniz olabilir ancak plan ve programlarınızı artık standart bir düzene oturtmanızda fayda var. Son zamanlarda çalışma saatleriniz uzuyor ve evde eşinizle geçirdiğiniz zaman giderek daralıyorsa, kariyer hedeflerinizi bir kez de birlikte gözden geçirmeniz, tartışmanız faydalı olabilir. Çalışma saatleriniz gayet düzenliyse, geri kalan tüm vaktinizi tek bir şeye yani eşinize adamanız da sağlıklı değildir. Kendi alanınızı belirleyin ve kendinize ait sosyalliğiniz olsun. Her şeyi kararında yaparsanız hiçbir sorun çıkmayacaktır.
10- 5, 15, 30 Evliliğinizi Nasıl Görüyorsunuz? O özel günde “Kabul ediyorum” demenizin sebebi, birlikte bir geleceğe adım atma kararı almış olmanız; bu yüzden eşiniz ve geleceğinizle ilgili büyük hayaller kurmanız çok doğaldır. Hayallerinizi birbirinizle paylaşmanız ise çok önemli. ilerleyen yıllarda bir ev mi satın almak istiyorsunuz? Yoksa maceracı tarafınız ağır basıyor ve bir gün mutlaka dünya turuna çıkmayı mı hedefliyorsunuz? Bu tip gelecek planlarında umuyoruz ki çoğunlukla aynı fikirde olursunuz ama karşı taraftan ”Ne? Delirdin mi!” diye çığlık atmanıza sebep olacak fikirler de çıkabilir. Konuşmaya devam edin, fikirlerinizi özgürce dile getirin ve birbirinizi dinleyin. Daha önünüzde çok zaman var. Önemli olan, hayallerinizi birlikte gerçekleştirmeyi istemeniz.
Evlenmeye Hazır Mısınız?
Günümüzde önceliklerimiz değişmeye başladıkça, Kadınların evlilik sıralarının önünü kariyerleri hedefleri sosyal yaşamları aldı. Evlilik planları daha gerilere atıldıkça evlilik yaşı da büyümüş oldu. Erkekler için evlilik yaşının ilerlemesi çok sorun olmamasına rağmen, bayanlar açısından bakıldığında ”biyolojik yaş” da göz önüne alınınca, evlilik yaşının ilerlemesi panik halini getirebiliyor.
”Doğru kişiyi bulabilecek miyim?”, Ya evlenemezsem? Evlilik için çok mu geç kaldım? Seçeneklerim azaldı mı?” gibi sorular ile bu panik halini yaşayan bayanlar acele ve yanlış evlilik kararları verebiliyorlar. Elbette yanlış bir evlilik yapmaktansa, hiç yapmamak çok daha iyidir. Fakat doğru kişi ile yapılan evlilik ise en iyisidir.
Bugün bekar bayanlara evlenecekleri erkek de dikkat etmeleri gereken özellikler hakkında bir kaç tavsiye paylaşacağım. Evleneceğiniz erkekte nelere dikkat etmelisiniz?
Ortak İnanç Sisteminize ve Değerlerinize Dikkat edin: Elbette bir kişinin neye inandığı yada hayattaki değerleri kendisini bağlayan bir durumdur. Fakat bu evleneceğiniz kişi ise onun kadar sizi de ilgilendiren bir durumdur. İnanç sistemlerinizin ortak olması, aynı şeylere kalbinizin beraber çarpması oldukça önemlidir. O yüzden evleneceğiniz kişinin, inanç sisteminin size uymasına dikkat edin yoksa birinin yaşam amacı diğeri için önemli değilse, ilişkinin başında görmezden gelinse de ileride ciddi sorunlar oluşturabilir. Evlendikten sonra nasıl olsa değişir yada bana uymak zorunda diye yanlış bir düşünceye girmeyin.
Sosyal Çevresi ve Arkadaşları Olması Önemlidir: Eğer siz sosyal bir insansanız ve arkadaş çevreniz genişse eşinizin sosyal olmaması hayatınızı negatif etkileyebilir. Zamanla eşiniz arkadaşlarınızdan sıkılıp ve sizin onlardan uzaklaşmanızı isteyebilir. Bildiğimiz bir gerçek vardır ki oda; mutlu ve uzun soluklu evliliklerde eşler önce arkadaş olmayı başarmak durumundadır. Fakat seçeceğiniz eşin arkadaşları olmaması, akla arkadaşlık yapmayı bilmiyor mu sorusunu getirir ve evliliğinizde muhtemelen size arkadaş olamayacaktır. Ayrıca kendi arkadaş çevresi olmayan bir erkek tüm vaktini sizinle geçirmek isteyecektir. Belki bir çok bayan ”Hep benimle olsun daha ne isterim” diyebilir. Fakat o kadar çok danışanım kendi kendine kalamamaktan, her şeyi eşiyle yapmak zorunda kalmaktan ve kendi sosyal hayatlarına vakit bulamamaktan şikayetçi ki, belli süre sonra bu beraberlikler çekilmez hal alabiliyor.
Güler Yüzlü Olmak Önemlidir: İlişkilerde hep bahsettiğim gibi pozitif bir tutum önemlidir. Kimse mutsuz, olumsuz, asıl suratlı biriyle beraber olmak istemez. Belki bazen bu durum size karizmatik de gelse inanın ömür asık suratlı biriyle geçmez. Bu kişiler her zaman iletişime kapalı kişilerdir. Oysaki gülümseyen bir erkek 4 mesaj verir. Özgüven, mutluluk, coşku ve en önemlisi kabuldür.
Gülümseyen insanlar özgüvenleri yüksek olarak algılanırlar çünkü kişi gerginse, kendinden yada çevresindekilerden emin değilse gülümseyemezler. Gülümseme mutluluğu ifade eder ve biz mutlu insanlara yöneliriz ve onları daha çok severiz. Coşku ise bulaşıcıdır. Coşku sahibi bir eş size ömür boyu canlı bir evliliği vaat edebilir. Ama özellikle bir erkek sizin yanınızda gülümsüyorsa, olmakta olduğu yerden mutlu ve hoşnut olduğunu gösterir. Ve o gülümsedikçe siz daha çok gülümseyecek şey bulursunuz.
İlişkiyi Taşıyamayan Erkekten Uzak Durun: Son zamanlarımızın ben hastalığı diyorum, erkeklerin ilişkiye çok ciddi başlayıp bir süre sonra ”Ben evliliğe hazır değilim” diyebiliyorlar. Böyle erkeklerle karşılaştığınızda hemen onlardan uzaklaşın. İkna etmeyi, neden böyle oldu diye kendinizde sorunlar aramayı bırakın yada aşık ama naz yapıyordur nasıl olsa düzelir demeyin. Eğer bir erkek hazır değilse bu kendi ile ilgili bir problemdir. Siz onun terapisti yada annesi değildiniz, o bir yetişkin bunla kendi başa çıkmalı. Üstelemeyin sonrasında üzülen siz olursunuz. Evliliğe hazır olmayan bir erkekle evlenmenin faturası inanın sonrasında çok daha ağır olur. İlerde üzülmemek için baştan üzülmek çok daha iyidir.
O Sadece Bir İnsan; Önce Kendinize Saygı Duyun: Kimseyi gereğinden fazla gözünüzde büyütmeyin. Maalesef biz bayanların en çok yaptığı hatalardan biri budur. Bir erkeği severiz , aşık oluruz onu öyle yüceltiriz ki getirip hayatımızın merkezine oturturuz. Sanki artık sadece yaşama amacımız o olur. Onunla yaşar, onunla mutlu olursunuz. Bunda ne var diyebilirsiniz? Fakat bu büyük bir hatadır. Hayatta mutluluğu tek bir kaynaktan almaya başladığımızda onun değerini önemini aşırı yüceltiriz. ”O sadece bir insan” yapmanız gereken; Hayatınızın anlamını ilişkinizin dışındaki dünyada bulmanız gerekir, böylece o insan sizin tüm hayatınız olmaktan çıkar. Yaşamın diğer alanlarından da zevk almak önemlidir.Ancak bu şekilde doğru bir bakış açısı oluşturabilir. Tatmin ve mutluluğun tek kaynağı olarak bir başkasının duygularına bağlı kalmamış olursunuz. Kendinize daha evlenmeden bireysel bir yaşam alanı oluşturmalısınız. Hayatınızın onun dışında kalan yanı dolu dolu olmalı…
Hayatınızın en önemli kuralı; ”Önce Ben Kuralıdır’‘. Siz kendinizi iyi tanıyın ne istediğinize, sizi nasıl biri mutlu eder bunları belirleyin, daha sonra mantığınızı dinleyin. Evlilik ciddi bir karardır. Sadece olması gerektiği için evlenmek yada çocuk sahibi olmak adına evlilik büyük bir hatadır. Başta da dediğim gibi ”yanlış bir evlilikten ise, hiç evlenmemek en doğru olandır. Ama doğru kişi ile yapılan evlilik en iyisidir.”
Kime Aşık Oluruz?
Kadın ile erkek birbirinden çok farklı olmalarının yanında, her kadının içinde bir erkek, her erkeğin içinde de bir kadın vardır. Bunun dengesi önemlidir. Kadın ile erkek farklı fakat birbirlerine ait parçaları kendilerinde barındırırlar. Böylece birbirini hem tanır, hem de tamamlarlar. Bu tamamlanma doğru olduğunda, ilişkilerinde mutluluk olarak yansımalarını görürken, aksi taktirde ise ilişkilerinde çatışmalara sebep vermektedir.
Yaşanan ilişkilerde kadın ve erkeğin durumu aynada birbirlerine yansıması gibidir. Dediğim gibi; bir çok açıdan kadınlar ve erkekler farklı oldukları gibi, aynı zamanda birbirlerini tamamalarlar. Günümüzde yaşanan ilişki çatışmalarının, aldatmaların, aile içi şiddetin nedenlerinden biride kadınlar ile erkeklerin aralarındaki farklılıkları kabul etmemesinden kaynaklanmaktadır.
Farklılıklarınızı Kabullenin
Eşler kim olduklarını kabul ederlerse ve karşı cinsteki farklılıklarını algılarlar ise, kendi gerçek kimliklerinden ödün vermeden birbirlerini tamamlayan özellikleri de geliştirebilirler.
Ancak aralarındaki farklılıkları sevmeyi, taktir etmeyi, kabullenmeyi ve birbirini anlamayı başardıklarında kendi içlerinde bir bütünlüğe kavuşabilir, huzur bulabilir ve mutlu olabilirler.
Evet eşler birbirine saygı ve sevgi duyarak aralarındaki bu farkları canlı tuttuklarında sürece ilişkilerinde aşkı, gizemi ve tutkuyu devam ettirebilirler. Bunun tam tersi erkekler ile kadınlar birbirine çok fazla benzemeye başladığında mutlu görünseler bile aralarındaki çekicilik bitmektedir.
Bir ilişkide aşkı sürdürebilmek için, farklılıklarınızı bir yandan korurken bir yandan da eşinizin niteliklerini kendi içinize katmaya çalışmalısınız.
Nasıl Aşık Olursunuz?
İlişkinin başlangıcında duyulan aşk eşinizin sizi çeken yanlarınızın aynı zamanda içinizde bulunduğuna da işaret etmektedir. Nasıl aşık oluruz? sorusunun cevabı tamda burada gizlidir. Günümüzde kişiler enerji alıyorum yada alamıyorum diye adlandırdıkları; Eğer karşınızdaki kişinin sıcaklığına kapılmışsanız, bir erkek diyorsa bu kadın çok sıcak aynı sıcaklık bilinç dışı benliğinden çıkıp bilinçli benliğine katılmak istiyor demektir. Yani aşk bilinçli verdiğimiz karar değildir, bilinç altımızda kendi tamamlayanımızı bulduğumuz bir durumdur.
Farklılıkların Tamamlayıcılığı
Çevremizde çokça rastladığımız zıtlıkların buluştuğu ilişkiler. Sıcak, alıcı, kırılgan, sevgi dolu, fedakar kadınlara aşık olan erkeklere bakıldığında soğuk, saldırgan sert ve kararlı yapıya sahiptirler. İşte zıtlıkların çekimi… Bu kişiler bir şekilde benliklerinin erkeksi yanlarını kadınların dişilikleriyle dengelemek istemektirler. Böyle bir erkek kadının dişi niteliklerini sevip kabul etmekle sevgiye daha açık olur. Kendi içindeki kadınsı yanı kabul edip hissedebilir. Ve bu bir erkeğin sağlıklı ilişki sürdürülmesi için çok önemlidir.
Kadının yumuşak ruhuna dokunan erkek aynı zamanda kendi yumuşak ruhunu keşfeder. Aynı zamanda sert yapısını korurken erkek buda kadına çekici gelir. Erkeğin soğukluğu kadının sıcaklığı ile, sertliği kadının duyarlılığı ve kırılganlığı ile, güçlülüğü kadının sevgisi ile dengelendiğinde birbirini tamamlayan bir ilişki ortaya çıkar .
Farklı olduğu için kadın ve erkek birbirine yaklaşabilir, içlerindeki birbirine benzeme potansiyeli ile de anlaşabilir, yakınlaşır ve iletişim kurabilirler. Arada bazı farklılıklar olmadıkça anlaşmak olanaksız olurken, benzerlikler olmadan da bütünleşme imkansız olacaktır.
Eşler birbirini tamamlayan farklılıklarına saygı duyup değer vermezler ise, aralarındaki elektrik kısa sürede yok olur. Ve eşler arası çekicilik biter. Çekicilik bittiğinde ise ya eşinizi memnun etmek için kendi gerçek kimliğinizi bastırırsınız sahte ve yalan bir benlik geliştirirsiniz yada kendi istediğiniz şekle göre eşinizi değiştirmeye çalışırsınız ki en çok bu görülür.
Kendinize ve eşinize hayatı zehir etmeme adına eşlerin birbirinin farklılıklarına saygı duymayı öğrenip birbirini tamamlama yollarını keşfetmelidirler.
Sevinç Karakaya
Devamı