Boşanmadan Dönülebilir Mi?
Günümüzde sosyal hayatın hızla değişimi, beraberinde bir çok aileyi boşanma noktasına getirmiştir. Hatta bu değişimler kişilerin, ilişkileri ile ilgili almak istediği yardımın dahi şeklini değiştirmiştir. Çiftler artık sağlıklı bir evlilik yada ilişkinin yollarından daha fazla, sancısız boşanmayı nasıl gerçekleştirebilir onu araştırmaya başladılar.
Çoğu sorunlu ve boşanma aşamasına gelmiş aileye bakıldığında, değişen sosyal hayatın aile hayatını bütünüyle etkilediğini görmekteyiz. Aile fertleri birbirinden uzaklaşıp, o eskiden yapılan aile içi eğlenceler, tatiller neredeyse kaybolup, onun yerine bireysel yaşantılar almaya başladı. Boşanma aşamasına gelen ailelerde, fertler birbiri ile hiç konuşmuyor hatta pek çok ev, aile fertlerinin yemek ve uyku için kullandıkları mekanlara dönüşmüş durumda… Öncelerde aile birliğinden söz edilen evliliklerde şimdi ”Herkes kendi işine baksın, herkes kendi hayatını kursun.” şeklinde düşünce yapısı yerleşmeye başladı. Ve tabi ki böyle bir ortamda evlilikler olumsuz yönde etkileniyor.
Evliliklerin Bir Çoğu Bencilce İhtiyaçlara Dayalı;
”Bir evlilikte doğru insan olmak, doğru insanla evlenmekten çok daha önemlidir.” Doğru insanlardan oluşan sağlıklı bir aile, aile üyelerinin hepsinin ihtiyaçlarını karşılar. Böyle evliliklerde fertler daima bir gelişim içindedirler. Hem kendi içlerinde hem de ailelerinde tamdırlar. Mutludurlar ve mutluluklarını sevgi ile paylaşırlar.
Fakat bugün evliliklerin bir çoğu kişilerin ruhunun ihtiyaçlarına değil, bencilce duygulara dayanıyor. Sorunlu fakat evliliği devam eden çiftleri bir arada tutan artık sevgi, bağlılık, sadakat gibi sebepler değil de, yaşam şartlarıdır. Bazı insanlar çocuğu babasız kalmasın diye, bazıları ekonomik sebeplerle, bazıları da yalnızlıktan korktukları için evliliklerini sürdürüyor. Maalesef egolarının bencilce ihtiyaçlarıyla yaşayan kişiler sevgiyi de tadamıyor. Hayatlarına sevgiyi katamayan çiftler boşluktan kurtulamıyor ve daima bir arayış içinde oluyorlar. Evlilikleri bencillik üzerine kurulu yada devam eden çiftler, Sevgilerini birleştirip yepyeni bir sevgi enerjisi üretemiyorlar. Hayatlarına daha önce yaşadıklarından daha fazla zenginlik katamıyorlar. Böyle bir sürecin devamında en küçük sorunlarına bile çözüm getiremez hale geliyor ve hatta artık çözüm dahi bulmak istemeyip bu evliliği en zararsız nasıl devam ettiririm yada sonlandırırım diye düşünüyorlar.
Unutmayın ki her sorunun bir çözümü vardır. Her insan hata yapabilir. Kimse kusursuzda değildir tıpkı sizinde olmadığınız gibi… Her şeyin bir sonu vardır, ağlayan insan ömrünün sonuna kadar elbette ağlamayacaktır, her türlü acı geçer. İnanın bu inanç bile sorunlarınızın çözümünde size büyük güç sağlayacaktır. En sağlıklı kişi herhangi bir davranış konusunda en fazla seçeneği olan kişidir. Ellerinde bir seçenek listesi olan kimseler çok güçlü evlilik kurabilir ve sürdürebilirler. Evliliğimizi sürdürmek için bencilce ihtiyaçlara değil sevgi ve karşılıklı paylaşımlar üzerene inşa etmeliyiz.
Boşanmamak İçin; Evlilik Değerleri Geliştirilmeli;
Evliliklerdeki tartışmalarda eşlerden her biri hem haklı hem haksız olabilir. Çünkü eşlerin değerleri ve ihtiyaçları farklı olabilir. Değer; Neyin önemli neyin önemsiz olduğunu gösteren kişiye ait inançlardır. Değer kişilerin hangi yöne gideceklerini gösteren bir pusula gibidir.
Değerler her zaman evliliklerde büyük kavgalara sebep olmuştur. İşte bu sebepten eşlerin kendilerini kavga tuzağından korumaları ve yanlış çözüm yöntemlerine başvurmamaları için karşılıklı olarak neye önem verdiklerini bilmeleri gerekir. Eşlerin değerleri birbirinden ne kadar farklı ise o kadar birbirlerinden rahatsızlık duyar ve birbirlerine şüpheci davranırlar.
Oysaki, Evliliğin ana gaye ve hedefini Kur’an-ı Kerim şöyle ifade ediyor;
”İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet var etmesi, O’nun varlığının belgelerindendir” (Rum/21)
Bu ayete göre evliliğin gayesi, eşlerin birbirinde karşılıklı sevgi huzur ve güven bulabilecekleri bir ortam hazırlamaktır. Bunun için ise eşler kendi iç dünyalarında ve evliliklerinde sürekli gelişme halinde olmalıdırlar. Yani hem kendi değerlerini doğru bir şekilde eşine aktarmalı hem de onun değerlerini iyi okumalıdırlar. Ve zamanla evliliklerine ait ortak değerler edinmelidirler.
Boşanma Kararından Geri Dönülebilir Mi?
Unutulmayın ki, ”Bir kimsenin mutluluğu eşinin onun için yapabildiklerine değil, onun eşi için yapabildiklerine bağlı olarak artar”. Bu sebeple arzu eden herkes kendi çabasıyla boşanma aşamasından geri dönebilir. Altından kalkamadıklarında ise bir uzmandan yardım alabilirler.
Evlilikte eşlerden yalnızca birinin mutlu olması mümkün değildir. Her zaman ya iki tarafta mutlu yada iki tarafta mutsuzdur. Bunun için eşlerin güçlü evliliğin nasıl kurulacağını ve yaşatılacağını bilmesi gerekir. Çiftler bu konuda devamlı eğitim ve gelişme içinde olmalıdır.
Evlilikte ne zaman sorun çıkacağını baştan anlamak mümkündür. Eşler birbirine saygı duymuyorlarsa, uzlaşmayı bilmiyorlarsa ve aralarında olup biteni açık açık konuşmuyorlarsa bir sorunla karşılaşacaklardır. En önemlisi aralarında ortak bir değerler gurubu yoksa mutlaka sorunlarla karşılaşacaklardır. Ayrıca bu değer yargılarını ve düşünce tarzını her eşin kendi seçmelidir. Bir başka kişinin yada çevrenin seçtiği değerler evlilikte esas alınamaz. Sağlıklı evlilik için eşlerin değerlerinin benzer olması gerekmektedir.
Boşanmanın önüne geçmek için eşlerin; ”Evlilikte en önemli ortak değerin, evliliğin önemine inanmak.” olduğunu unutmaması gerekir. Sonradan pişman olmamak için, evliliğinizi zamanında önemseyin. Boşanmayı sorunsuz nasıl gerçekleştirmekten önce, sağlıklı ilişkiler nasıl kurarız? nasıl evliliğimizi ilk günkü heyecanına taşırız? İletişim problemlerimizi nasıl çözeriz? gibi sorulara yönelmeli ve kendi değerlerinize uygun çözümler üreterek boşanmanın önüne geçmek için bir başlangıç yapabilirsiniz.
Sevinç Karakaya
Evlilikte Hangi Tartışmalar Boşanma İle Sonuçlanır?(2)
4- Beden Dili İle İfade Ettikleriniz; Gergin tartışmalar sonrası çiftlerin beden dilini izlediğimizde, ”Dolup taşmanın” fiziksel açıdan ne denli sıkıntı yaratan durumlar olduğunu gözlemleriz. Bu fiziksel değişiklerin en belirgini kalp atışlarının hızlanması, ”savaş yada kaç tepkisi”ni ortaya çıkaran adrenalin salgısı gibi hormonal değişikliklerde meydana gelir. Tekrarlanan taşma sahneleri iki sebepten evlilikleri boşanmaya götürür.
- İlki; Eşlerden en az birisi diğeriyle uğraşırken duygusal bir gerginlik hissederse;
- İkincisi; Taştığını hissetmesindeki fiziksel sonuçlar kalbin daha hızlı atması, terleme gibi durumlar;
Bu durumlar sorun çözücü bir tartışmayı neredeyse imkansız hale getirir. Böyle bir haldeyken eşinizin ne yaptığı önemli değildir. Bazen size saldıran eşinize karşılık olarak tepki verirken, bazense bir bardağın yeri için bile şiddetli bir kavga çıkabilir. Böyle bir ruh halinde bilgiyi işleme yeteneğiniz kaybolur yani eşinizin söylediklerine dikkat etmekte zorlanırsınız. Sorunları çözme çabası çöpe atılır. Artık uygulama listenizdeki en refleksif, entelektüel olarak en az gelişmiş tepkilerinizle baş başa kalırsınız. Eleştirme, hor görme yada kendini savunma yöntemleri ile ya ”Savaşma”yı, yada Duvar örme yöntemiyle ”kaçma”yı seçersiniz.
Evliliğinizde bu davranışların olması, yakında boşanacağınız göstermez. Aslında dengeli evlilikler de zaman zaman olması normaldir de… Fakat bu durumun sürekli olma hali kaçınılmaz olarak eşlerin birbirinden uzaklaşmasına sebep olur. Sonuçta ya boşanırlar yada aynı evin içinde duygusal olarak bir birlerine artık yakın hissetmedikleri ayrı ayrı yaşam sürerler. Artık pes etmişlerdir.
5- İlişkiyi Başarısız Onarma Girişimleri; Sert başlangıçlar, dört ölümcül silah, dolup taşmaların evliliği baş aşağı etmesi biraz zaman alır. Fakat çift ilişkisini onarma adına nasıl bir yöntem izlediği birlikteliklerinin gidişini netleştiriyor.
Aslında, onarma girişimi; Çiftlerin hassas tartışmalarda gerginliği azaltmak ve tartışmayı önlemek amacı ile frene basmak için gösterdiği çabadır. Onarma girişimi sadece eşler arasındaki gerilimi azalttığı için değil, stres düzeyini düşürdüğü ve taşma hissini engellediği içinde evliliği kurtarır.
Fakat evliliklerdeki 4 ölümcül hareket devam ettiği sürece onarma girişimi hatırlanmaz. Mutsuz evliliklerde eşler birbirini aşağılayıp kendilerini savundukça, taşma daha sık gerçekleşir ve onarma girişimine de işitip karşılık vermek iyice zorlanılır. Onarma girişiminin başarısızlığı mutsuz bir geleceğin habercisidir.
6- Kötü Anı Biriktirmek; İlişki olumsuzluk içinde sıkıştığında tehlikede olan çifttin sadece şimdiki yada gelecekteki beraberlikleri değildir. Geçmişleri de tehlike altındadır. Evliliklerinde olumsuzluklar yaşayan çiftle geçmişlerinize zihinlerinde yeniden yazıyorlar. Birlikteliklerini hatta düğünlerini anlatırken bide sunumlarından kişilerin boşanma eğiliminde olduğunu anlayabilirsiniz.
Evliliklerin çoğu, büyük umutlar ve beklentilerle başlar. Mutlu bir evlilikte çiftler genellikle ilk günlerini sevgiyle anarlar. Düğümleri mükemmel geçmemiş olmasa bile, kendilerini üzen değil mutlu eden olayları hatırlamaya eğilimlerdir. Aynı şey birbiri ile ilgili duyguları içinde geçerlidir. Başlangıçta ne kadar olumlu hisleri olduğunu, buluştuklarında heyecanlandıklarını, birbirlerine hayran olduklarını hatta zor zamanlarda bile beraber mücadele verdiklerini ifade edip ilişkilerini yükseltirler.
Ancak Evlilik iyi gitmiyorsa; Geçmiş yeniden en kötü biçimiyle yazılır. Kadın düğün törenine kocasının yarım saat geç geldiğini hatırlar yada erkek düğün hazırlıklarında karısının ne kadar kaprisli olduğunu hatırlar. Bir başka üzücü olayda geçmişi hatırlamakta zorlanmanızdır. Öyle önemsiz yada acı verecek hale gelmiştir ki silinip gitmesine izin verirsiniz. Bunun sebebi 4 ölümcül hareketin evliliğinizi ele geçirmesi ile olumsuzluk öğlesine tırmanır ki eşin yaptığı yada yapmış olduğu her şey yeniden kurgulanır.
Mutlu ve mutsuz evlilik bakış açılarına biraz daha yakından bakarsak; Mutlu bir evlilikte, erkek karısının giysisini söz verdiği halde, kuru temizlemeye götürmeyi unuttuğunda, kadın büyük olasılıkla ”Eşim son zamanda çok çalışıyor nasırım daha çok dinlenmeye ihtiyacı var” diye düşünür. Mutsuz evliliklerde ise, Kadın ”Hep böyle düşüncesiz, beni hiç önemsemiyor” diye düşünür. Aynı şekilde mutlu evlilikte kadın iş dönüşünü kocasını tutkulu bir şekilde öptüğünde, adam ”Eşinin kendisini sevdiğini ve düşünceli bir eşi” olduğunu düşünürken, mutsuz evliliklerde böyle bir durumda adam ”benden ne istiyor acaba?” diye düşünür. Sorun ise bu bakış acısının olumsuzu ile geçmişlerinize tekrar yaşayıp yeniden yazmalarında.
Yaklaşan SON Boşanma; Çiftler geçmişlerini olumsuz bir şekilde yeniden yazma noktasına vardıklarında, zihinleri ile bedenleri iletişim kurmalarını ve mevcut sorunlarını halletmelerini tam olarak imkansızlaştırıyor. Ve evlilik başarısızlığa mahkum oluyor. Sürekli kırmızı alarmda her an savaşmaya hazır haldedirler. Evlilik işkenceye dönüşür. Sonuç ise ilişkiden kaçıştır.
Bu son aşamaya evlilik vardığında eşlerin biri evlilik dışı bir ilişki içine girebilir. Ancak ”evlilik dışı ilişki genellikle can çekişen evliliğin nedeni değil belirtisidir.” Bu evliliğin sona ereceği boşanmaya götüren 6 tartışma şekli ile zaten belliydi. Eşlerden birinin yanlış yola sapmasından belirtiler çok daha önceydi diyebiliriz.
Çiftler genellikle yardım aramaya başları çoktan belaya girdikten sonra başlarlar. Uyarı işareti de genelde erkekte ortaya çıkar tabi bakmasını bilene. Bu uyarı işaretleri ;
1- Çiftelerin birbirine söylediği sözler ( Sert başlangıçlar, 4 ölümcül hareket, savunma),
2- Onarma girişimlerinin başarısızlığı,
3- Fizyolojik tepkiler (dolup taşma),
4- Evlilik hakkında yaygın olumsuz düşüncelerinde görebilirsiniz.
Unutmayın bu işaretlerin her birisi, Duygusal ayrılığın veya çoğu zaman ”Boşanma”nın yalnızca bir an meselesi olduğunu bize gösterir. Evliliğiniz bu duruma gelmeden bir uzmanla çalışmanızı şiddetle tavsiye ederim.
Sevinç Karakaya
Devamı
Evlilikte Hangi Tartışmalar Boşanma İle Sonuçlanır?(1)
Evliliğinizi boşanmaya götüren bir çok sebep olabilir. Özellikle de eşlerin tartışmalar sırasındaki takındıkları tavırlar, tartışmanın iyice ateşlenmesine, tarafların birbirlerine içten içe öfke, kin beslemelerine, saldırgan tavırlar takınmalarına, daha ilerisi olarak da şiddete kadar giden ayrılıklara sebep olmaktadır.
Tartışma sırasında ne yaptığının farkında olmanız sağlıklı olandır. Fakat ne yazık ki birçok çift bu sinir anında, haklı olma adına verdikleri tepkileri, içlerindeki öfke ve savaş hali ile farkında olmadan saldırgan bir şekilde gösteriyorlar. Her evlilikte tartışmalar normaldir. Ve her tartışmanın sonu boşanma değildir. Tartışmanın bir evliliği boşanmaya götürüp götüremeyeceği ise tartışmanın ”biçiminde” yatmaktadır.
Tartışmanın Boşanmaya İle Sonuçlandıran Sebepler;
1- Ani Ve Sert Çıkışlar ; Bu tartışma biçimi bir evliliğin iyi gitmeyeceğinin en iyi göstergesidir. Tartışmanın başında hemen olumsuz ve sert bir tavır takınılmaktadır. Tartışma şekli hor görme, eleştiri yada iğneleme ile ilerliyorsa bu ”Sert başlangıçtır”. Hatta konuşmalarınız yumuşak, sakin bir sesle bile olsa sözlerin içindeki olumsuz yüklü tavırlar tartışmaları ateşler. Bu tarz tartışmaların sonunda eşler, sorunlarına en ufak çözüm getirmedikleri gibi öfke ve kinleri artmış şekilde ayrılırlar. Bir tartışma sert başladı ise, çiftler arada birbirlerinin hoşlanacağı tavırlarda sergileseler, sonuç kaçınılmaz olarak olumsuz bir havada bitecektir. Tartışmanın ilk 3 dakikası nasıl başladı ise sonuç bu tavra göre tahmin edilebilir.
2- Tartışmanın Uzak Durulması Gereken 4 Davranışı Sergileme; Zaten sert başlayan tartışmayı körüklemeye ve evliliklerini sona doğru götürmek isteyen çiftler, bu 4 maddeyi de kullanmakta oldukça ustalar diyebilirim. Tartışmalar ilerledikçe ilişkiler için, ölümcül olan şu 4 tavır, evliliği sırayla baltalamaya başlar.
Eleştiri; Elbette eşimiz hakkında bazı yakınmalarımız olması normaldir fakat yakınma ile eleştiri arasında çok fark vardır. Yakınma eşinizin başarısız olduğu belirli bir eyleme yönelikken, eleştiri daha geneldir. Eşinizin karakterine yada kişiliğine yönelik bazı olumsuz sözleri içine alır. Maksat sorunu halletmek değil karşıdakini yaralamaktır. Sert başlangıçlar genelde eleştirilerle ortaya çıkar. Eleştirilerde sizin yada eşinizin sesinin yankılandığını duyuyorsanız, bu ilişkilerde en çok rastlanan durumdur ve sizi direkt boşanmaya götürmez fakat evlilikler için ölümcül olan diğer tavrın yolunu açar.
Hor Görme; Eleştirilerin artması kısa sürede eşlerin birbirini hor görmesine sebep oluyor. İğneleme ve kuşkuculuk hor görme biçimidir. Lakap takma, göz devirme, küçümseme, alay etme ve kara mizah da hor görmedir. Hangi şekle bürünürse bürünsün, ilişkiyi en fazla baltalayan hor görmedir. Eğer eşinizi hor görme tavrını sergiliyorsanız, eşiniz kendisinden tiksindiğinizi hissedecektir ve böyle bir durumda sorunu çözmek çok zordur. Hor görme uzaklaşmaktan ziyade daha fazla çatışmaya yol açar ve olumsuz düşüncelerle daha da alevlenir.
Savunmaya Geçme; Savunmaya geçen taraf asla pes etmez, özür dilemez. Savunmaya geçme halinin altında yatan karşı tarafı suçlamadır. ”Sorun bende değil sende” mesajını içerir. Savunmacılık tartışmayı iyice tırmandır. Çift eleştiri, hor görme ve savunmaya son vermezse, birbirlerinde el değiştirerek tartışma devam eder. Ve çift eleştiri, hor görme ve savunma ile bir şey çözemediklerinin farkına varıp, duvar örerler.
Duvar örme; Tartışmaların sert başlayıp giderek artan hor görme ve kendini savunmaya yol açtığı evliliklerde, en sonunda eşlerden biri iletişi keser. İşten eve döndüğünde eşinin eleştirisine maruz kalan adam gazeteye sığınır. Ne kadar az tepki verse karısı o kadar bağırırsa, adam odayı terk eder. karısı ile yüzleşmek yerine bağlantıyı keser. Karısından uzaklaşarak yalnızca kavgadan değil, evliliğinden de kaçar. Araya duvar ören biri haline gelir. Bu davranış daha çok erkelerde görülür. Duvar ören kişi söylediklerinizi duysa bile ilgilenmiyormuş gibi davranır. Araya duvar örme diğer üç maddeden sonra evliliği diğer bir aşamaya taşır.
3- Dolup Taşmak; Duvar ören eşine karşı, onun etkilenmediğini düşünüp yakınmaya devam eden kişi büyük bir yanılgı içindedir. İnsanlar tartışma hissine karşı bir duvar örerler. Dolup taşma ise; Eşin olumsuz tavrının, ister eleştiri, ister hor görme, ister kendini savunma maskesi altında olsun bir süre sonra duvar ören eşin ani patlamalar halinde dolup taşmalar olur. Duvar ören taraf, eşinin eleştirileri yada aşağılamaları ile ne kadar sık dolup taşar ise; evlilik de duygusal ilişkilerde o kadar kopar. Ve duygusal ilişkilerinde kopmalar yaşayan çiftlerin boşanmasında da şaşılacak bir durum olmasa gerek. Demek ki alışkanlık haline gelen sert başlangıç ve anlaşmazlıklar evliliğin yara almasına sebep olan 4 ölümcül tavrın varlığının yüzünden çiftlerin sık sık dolup taşması bir evliliğini çökeceğini gösteriyor. Bu etkenlerin her biri tek başına bir boşanma sebebi olmasa da mutsuz bir evlilikte genelde bir arada bulunurlar.
Sevinç Karakaya
Ayrılık Acısını 5 Adımda Nasıl Atlatırsınız?
Ayrılık süreci kolay değildir. İnsan acı çeker sanki bir yakınını çok sevdiği birini kaybetti de, bir yas dönemine ihtiyacı varmış gibidir. Hatta öyle ki mantığımız, içinde bulunduğu ruh halinden sıyrılması gerektiğini bilir. Fakat bunu nasıl atlatmalı, ne kadar zaman geçmeli bunu kestiremeyiz. İşte size ayrılık süreci nasıldır ve ayrılığı atlatmanın 7 adımı nedir ?
Aslına bakarsanız, ayrılık da hayatımızda ki bir çok olay gibi, bizim ayrılığa verdiğimiz değer ve bakış açımızla ilgilidir. Eğer kalbiniz, zihniniz ve bedeninizdeki değişimlerin tamamen normal olduğunu anlayabilirseniz, ayrılıklar o kadar da zor değildir. Ayrıca bir yanınız eski sevgilinizi yada eşinizi yanında isterken, diğer yanınız ona zarar vermek istiyor olabilir. Bunlar ayrılık sürecinde çok normaldir. Normal olmayan şey ise kafa karışıklığı, yalnızlık ya da mutsuzluk halinde takılıp kalmaktır.
Ayrılıkta bir süreç vardır ve sizin geçmişte kalanı geçmişte bırakıp, yolunuza devam edebilmeniz için bu 7 adımlık süreci sağlıklı bir şekilde acınızı yaşayarak geçirmeniz gerekir. Bu 7 adım her kişide aynı sırada gitmeye bilir yada her adımda bulunma süreci kişiden kişiye değişebilir. Fakat yine de içinde bulunduğunuz her aşamayı olumlu bir şekilde atlatmaya çalışmalısınız. Kendinize haksızlık edip, yıpratmayın ve her şey ne kadar kötü görünürse görünsün, kendinizi bu durumu atlatacağınız konusunda motive etmekten vazgeçmeyin.
Ayrılık Sürecinin 7 Adımı
1- Şoktan Çıkıp, Kabullenmeye Geçiş ”Ne” Durumu:
Bedenin acıya verdiği doğal korunma yolunun ilk tepkisi şok durumudur. Ve ilişkiniz, evliliğiniz ilk bittiğinde, olacaklarla ilgilenmek, düşünmek istemeyebilirsiniz. Her şey kafanızda yerini bulamamış bir durumda, gözünüze çok korkunç, çok yalnız ya da çok kafa karıştırıcı gelecektir. Bu inanamama hali birkaç dakika, günler, haftalar hatta aylarca sürebilir . Ayrılık hiç beklemediğiniz bir anda geldiyse, bu aşamadan çıkmanız daha da uzun zaman alabilir. Yaşanan ayrılık sahnesi konusunda hafızanızdaki anıların bulanık olması, nefesinizin kesildiğini hissetmeniz ya da uyku sorunları yaşamanız tamamen doğaldır.
Yapmanız gereken; İlginizi farklı aktivitelere kaydırmaya çalışın. Bir meditasyon, dua ve uzun yürüyüşler içinde bulunduğunuz durumdan çıkmanızı kolaylaştıracaktır. Bu şaşkınlık durumunun bir geçiş süresi vardır. Ve bu süre ilerlediğinde ayrılık size daha net bir şekilde kendini gösterecektir.
2- Ayrılığı İnkar Etme, ”Hayır Canım” Durumu:
İnkar gerçekliğin reddedilmesi ve duyguların bastırılması, saklanmasıdır. İnkar aslında kobul etmeme halidir. ”Eğer bu kalp kırıklığını kabul etmezsem, böyle bir şey yaşanmamış demektir.” düşüncesidir. Altında yeniden bir araya gelme umudu yatar. Ayrılığın bu aşamasında, eski sevgiliyi/ eşi telefonla aramak, ona mail atmak ya da sosyal medyada yaptıklarıyla ilgilenmek, arkadaşlarından haber almaya çalışmak çok sık görülen davranışlardır. Kişi bu hareketleri ilişkide her şey yolundaymış gibi hissetmek ve ayrılığın verdiği kalp kırıklığını ertelemek amacıyla yapmaktadır.
Yapmanız gereken; Tüm korkularınızı, mantıksız düşüncelerinizi, aklınıza gelebilecek her şeyi beyaz bir kağıda yazın kimseye anlatmak zorunda değilsiniz. Sanki karşınızda sevgiliniz yada eşiniz varmış gibi ona söyleyemediğiniz yarım kalan içinizde ne varsa yazın daha sonrada bunları yakın. İçinize atmak size aynı olayları tekrar tekrar yaşata bilir. Durumu önemsememeyi bırakın. Ayrılığınızla başa çıkmamak, daha sonra duygusal hissizliğe yol açar ve tıkanıp kalmanıza neden olur.
3- Kendinizi Tüm Çevrenizden Somutlaştırma ”Yalnız kalmak istiyorum” Durumu:
Asıl çetrefilli süreç ayrılığı kabullendikten sonra başlar. ilişkideki çözemediğiniz soru işaretleri kafanızda dolaşmaya başlar. Eski sevgilinizle/eşinizle aranızdaki ilişkiyi kafanızda tekrar tekrar yaşarsınız. Amacınız hangi noktada işlerin bozulmaya başladığını anlamaya çalışıp, acaba bu ”ilişkiyi kurtarabilir miydik?” sorusunu aramaktır. Düşünceleriniz genellikle birbiriyle uyuşmayan dağınık düşüncelerdir. Adeta boşlukları doldurmaya çalıştığınız bir bulmaca gibi doğru cevapları bulmak için zorlarsınız kendinizi. Ayrılık sürecinin bu adımı, sizi geri çeker, maillerinizi ya da telefonunuzu kontrol etmek bile istemezsiniz. Perdeleri sıkıca kapatıp, kimseyle görüşmez evden çıkmak istemezsiniz. Dışarıya çıkıp, dünyaya bu ilişkinin bittiğini kabul ettiğinizi göstermek istemezsiniz. Evde tek başına oturup boş boş oturmak abur cubur yemek sizi daha iyi hissettirir.
Yapmanız gereken; Düzenli olarak duş alın ve güne başlamak için, iş sosyal hayat gibi, kendinize sebepler oluşturun Kurban rolünü bırakın. ”Beni kimse sevemez” , ”Beni kimse istemiyor”, ”Kimsem yok” gibi mantıksız düşüncelerin sizi ele geçirmesine izin vermeyin. Ne siz kendinize acıyın neden birilerin size acımasını beklemeyin.
4- Nefret Ve Öfke Patlamaları, ”Bana Yaptıklarından Dolayı Senden Nefret Ediyorum” Durumu:
Bu aşamada kalbiniz iyice kırıktır, mutsuzluktan öfkeniz içinizi kemiriyordur. Aslında kırık kalbiniz hem eski eşinize/ sevgilinize, hem de bu duruma izin verdiğiniz için size çok öfkelidir. Ayrılığınızın bu aşamasında, kendinizi onun resimlerini yakarken, sizdeki eşyalarını rehin tutarken, onu, arkadaşlarına kötülerken bulacaksınız. Eğer kızgınlığınız kendinize karşıysa, sık sık kendinizle öfkeli konuşmalar yapacak, aklınızdan birçok pişmanlık düşüncesi geçecektir. Çoğu zaman öfkeniz ağlama krizlerine kendini bırakabilecek. Asıl yapmak istediğiniz, suçu birilerine fatura etmektir..
Yapmanız gereken; Öfkenizi kabullenin… Bu aşamada bir uzamandan yardım alabilirsiniz. Yine duygularınızı bastırmayın ya konuşun yada yazın. Fakat en büyük yapacağınız hata öfke ile saldırgan hareket etmektir. Bu tarz durumlarda kendinizi frenleyecek yöntemler geliştirin.
5- Eski Eşinizle Pazarlık, ”Onu Nasıl Geri Kazanabilirim ?” Durumu:
Bu adım eski eşinizi yada sevgilinizi geri kazanmayı istemekle ilgili bir süreçtir. Hatta ayrılığa sizin yaptığınız bir hata neden olduysa, kendi suçunuzu affetmekle içinde böyle bir pazarlık süreci vardır. Aslına bakarsanız oldukça tehlikeli bir süreçtir. Yenilgi kabul edilmemiş ve eski sevgili/ eş ile tekrar birleşmek için yanıp tutuşuyor olabilirsiniz. Aşırıya kaçıp, uzlaşmaya varmak adına anlaşmalar sunabilir ya da başka biri gibi karşısına çıkıp; daha formda, daha az kıskanç, daha anlayışlı olmayı deneyebilirsiniz. Fakat gerçek, şu anda hissettiğiniz acıyı görmezden gelmeye çalışmaktan başka bir şey değildir.
Yapmanız gereken; Kendinizle ilgili sizi mutlu eden ve geleceğinizde hayatınızda olmasını istediğiniz şeylerle ilgili bir liste yapın. Ve bu listeye eski sevgiliyi/ eşi geri kazanmayı dahil etmeyin.
6- Bunalım, Depresyon, ”Onu Unutamıyorum” Durumu:
Ayrılık bu adımında, kaybınızın büyüklüğünün farkına varacaksınız ve bu size fazlasıyla ağır gelecektir. Kendinizi hafif depresyona benzeyen, bunalım, yoğun mutsuzluğun hakim olduğu bir ruh durumunda bulabilirsiniz. Bu adımda, hayatınızın ilişkinizden önce nasıl olduğunu hatırlamanın, oldukça zor olduğunu düşüneceksiniz. Yataktan çıkmak bile zor gelecek ve hatta umutsuzluk, acizlik ve mutsuzlukla, duygularının neden olduğu fiziksel acılar bile hissedebilirsiniz.
Yapmanız gereken; Çevrenizde olumlu düşünen insanlarla olmaya çalışın ve bol bol yürüyüş yapın. kendinizi sonradan başa çıkamayacağınız aşırı yemek ya da içmek gibi sağlıksız davranışlara yöneltmeyin.
7- Artık Kabul Ediyorum, ”Olması Gereken Buymuş” Durumu:
Bu adım artık kabullenmedir. Bu adım size diğer o bütün zor aşamaların yaşanmasına değdiğini hissettirecektir. Bu aşamada artık derin bir nefes alabileceksiniz. Geçmişin ne gibi anlamlar taşıdığının ve geleceğin size neler getireceğinin farkına varacaksınız. Güneş yeniden sanki sizin için doğduğunu hissedeceksiniz, yeniden kendiniz gibi hissetmeye başlayacaksınız. Artık yolunuza devam etmeye ve ileriye bakmaya hazırsınız.
Yapmanız gereken; Kendinizi ve ayrılığınız kutlayın. Tabi ki arada bir hüzünlenebilirsiniz. Bu çok normaldir. Fakat artık daha çabuk sıyrılıp normal hayatınıza devam etme zamanıdır. Hayatınızda olumlu düşünceleri arttırın.
Sevinç Karakaya
DevamıEvlilikleri Boşanmaya Sürükleyen 5 Davranış Hatası
Son yıllarda boşanma oranını artması bizi de altındaki sebepleri, araştırmaya itiyor. Boşanmalardaki artış bir çok kişiyi evlilikten uzaklaştırdığı gibi evli çiftleri ise kendi evlilikleri için kaygılanmaya itiyor. Pembe hayallerle başlayan, sonsuza kadar beraberlikler üzerine verilen sözleri unutturup evlilikleri sonlandıran sebep nedir? Nedir bu aşkla birbirinin gözlerinin içine bakan çiftlerin, bir kaç seneden birbirlerinin suratını dahi görmek istememelerinin sebepleri?
Boşanmanın altında yatan görünen ve görünmeyen, iç ve dış etkenler, maddi nedenler gibi bir çok sebebi var boşanmanın, fakat biz bugün çiftler yaptığı 5 davranış hatasından bahsedeceğiz. Nedir Boşanmaya sebep Olan 5 Davranış Hatası;
1- Eşlerin Çevrelerine Birbirlerini Kötülemesi:
Atalarımız ne güzel söylemiş ”Kol kırılır yen içinde kalır” . Aile hayatının kendine ait bir mahremiyeti vardır. Bu mahrem konuları üçüncü kişilere anlatmak, ailenin mahremiyetine zarar verecektir. Çözüm getirmekten ziyade daha da sorunların dallanmasına sebep olabilir. Özellikle hanımların ”dertleşmek” niyetiyle dostlarına, arkadaşlarına anlattığı eşinin olumsuz halleri, evliliğin yıpranmasına sebep olan mesafeleri oluşturabiliyor. İçinde yaşadığı dile döken eşin, anlatırken kulağıyla da duyduğu sıkıntılar, beyinde büyüyerek gerçeklik kazanıyor. Kişi, anlattıkça abartıp küçük dertleri büyütebiliyor. Tabii başkasına anlatılan dertlerin, eşinizin kulağına gitme ihtimali de bu uygulamanın en büyük sakıncaları arasında sayılıyor. Hatta bazen de siz anlattıklarınızı eşinizle unutmaya hazır bile olsanız çevrenin bakış açısı ve mahrem hayatınızla bildikleri unutmanıza izin vermeyip sorunlarınızın büyümesine sebep olabiliyor.
* Sorunlarınızı farklı kişilerle konuşmak size çözüm getirmez. Sorunlarınızı eşinizle, açık ve dürüstçe konuşmayı deneyin. Eğer orta bir nokra bulamıyorsanız bir uzman hakemliğinde bireysel danışmanlık alabilirsiniz.
2- Eşlerin Birbirini Bir Kalıba Sokmaları Ve Etiketlemeleri:
Unutmayın! ”Benim eşim aynı annesi/babası gibi düşüncesiz” tarzında bir etiket, eşinizi bir kalıbın içine hapsetmek demektir. Böylesi bir kabul geliştiren kişi, eşi öyle olmasa bile, zaman içinde onun doğal halinden uzaklaşarak olaylara zihnindeki yargıya göre anlam vermeye başlar. Eşinin düşüncesiz olduğuna karar veren bir kadın, bu etiketle birlikte onun her hareketinden düşüncesizlik devşirir. Elbette eşinizin kendi ailesine benzemesi normaldir. Fakat siz ailesinde sevmediğiniz tüm özellikleri eşinize etiketlerseniz hem onda sevmeniz gereken yanları fark edemezsiniz.
* Her zaman söylediğim gibi negatife odaklanmak negatifliği ve gerginliği artıracak eminim eşinizin sevmeye değer özellikleri vardır. Sevdiğiniz davranışlarına odaklanın ve bu davranışları sık sık taktir edin.
3- Eşlerin Birbirine Gereksiz Ve Boş Konuşmaları:
Özellikle bayanların yaptığı, bir tartışma biter fakat konuşmalar, tekrar tekrar söylenmeler devam eder. Bu evliliklerin temel problemlerinden biridir. Eşlerden biri diğerine bir şey söylediğinde muhatabı onu duyar ve anlar. Eğer uygulamaya geçmiyorsa, bu duymadığından değil, yapmak istemiyor oluşundandır. Oysa duyulmadığını düşünen eş mesajını sürekli yinelemeye devam eder. Eşler arası ”dırdıra” dönüşen bu davranış, vermek istediğiniz mesajı çok kere tekrarlamak mesajı daha anlaşılır hale getirmez. Aksine etkini azaltacağı gibi gereksiz gerginliklere de sebep olur.
* Kaliteli vakit geçirmek gibi, kaliteli konuşmalar yapmak da önemlidir. Çok söylemek söylediklerinizi etkili ve anlaşılır yapmaz. Fakat eşinizin sevgi dili ile ona yaklaşmak konuşmalarınızı anlaşılır ve etkili kılacaktır.
Evliliklerde küsmek çiftin duygusal mesafe içine girmesine neden olur. Taraflardan birinin konuşmamak, mesafeli durmak, tavırlı davranmak şeklinde gösterdiği bu eylem, zaman içinde ilişkiyi yıpratır ve kopma noktasına getirir.
* Yine büyüklerimiz ne kadar güzel söylemiş; ”Eşler arası küsmek yatağa girene kadar olmalı” Evet gün bitmeden küskünlükler bitmeli araya gereksiz yanlış anlaşılmalar girmemelidir. Her zaman söylediğim bir sözü tekrarlamak istiyorum. ”Mutlu mu olmak istiyorsunuz, yoksa Haklı mı olmak istiyorsunuz? cevap sanırım mutlu olmak…
5- Eşlerin Birbirine Çocukça Tepkiler Vermesi:
Kızınca neler yaparsınız? Herkes farklı tepki verir elbette… Mesela kızdığında ağzına geleni söyleyebilir, küsüp sessizleşebilir, eşyaları fırlatabilir, duvarlara vurabilir, devamlı söylenebilir, gülmeyin hatta eline makas alıp giysileri kesmeye kalkabilenler var. Çocukça hareketler mi? Oysa pek çok yetişkin eşine karşı bu çocukça davranışlarda bulunabiliyor. Bütün bu davranış kalıplarıysa, problemleri çözmek bir yana, daha da çözümsüz ve içinden çıkılmaz bir hale getirebiliyor.
* Yine söylüyorum yetişkin insanlar hayatının sorumluluklarını almalı acılarını da sevinçlerini de olması gerektiği gibi yaşamalıdır. Sorunlarınıza çözüm arıyorsanız yetişkinler gibi konuşmalı çözümsüz bulduğunuz yerlerde de muhakkak yardım almalısınız.
Sevinç Karakaya
Evliliğinizi 4 Adımla Boşanmadan Nasıl Kurtarırsınız?
Aynen hayatta olduğu gibi, evlilikte de her zaman işler yolunda gitmeye bilir. Zaman zaman evliliğiniz zorlu sınavlardan da geçebilir. Eşlerin karşılıklı hatalı tavırları evlilikleri çıkmaza sokup, boşanmaya doğru gitmesine sebep olabilir. Evliliğinize ”artık yürümez”, ”Evli kalmamız için sanki bir sebep yok”, ”sanırım boşanmaya doğru adım adım ilerliyoruz” diye fikirlere sahipseniz; Öncelikle derim ki boşanma alınması gereken çok ciddi ve dönüşü olmayan bir karardır. O yüzden iyi düşünülmeli ve bütün kapılar evliliğin yoluna girmesi ve zorlu sınavlarını geçmesi adına zorlanmalıdır. Peki ne Evliliğimi kurtarmak için ne yapabilir? diyorsanız işte sizi boşanmadan kurtaracak 4 adım;
1. Adım; Öncelikle Kendinize ve Eşinize Dürüst Olun: Problemlerinizin çözülmesi için dürüst olmanız bir öneri değildir elbette… Kişinin önce kendine ve hayatta iletişim halinde olduğu herkese karşı dürüst olacağı bir hayat tarzını benimsemesi asıl olandır. İlişkilerde pek çok kişi bu yanlışa düşer. Adına beyaz yalan dediğimiz ve genellikle zararsız olduğunu düşündüğümüz yalanlar ilişkilerin temelini sarsıcı tahrip gücüne sahiptir. Zararsız olarak gördüğünüz beyaz, pembe yalanlar ilişkinizde tamir olamaz tahribatlar doğurabilir. Zararsız görünen yalanların ortaya çıkması ilişkilerde güven duygusunun kaybolmasına olmaktadır. Yalan söylediğini bir kere fark ettiğiniz kişinin size ne zaman doğruyu söylediğini ya da ne kadar yalan söylediğini sorgulamaya başlarsınız. Evliliklerde çiftlerin birbirine dürüst olması önemlidir. Eğer evliliğiniz içinde yalanlar barındırıyorsanız bu alışkanlığınızdan bir an evvel kurtulmanın yollarını bulmalısınız. Bu öyle bir anda hemen olabilecek bir şey değildir, zaman ister, ama inanmak ve çabalamak başarmanın yarısıdır. Karşılıklı olarak sırların yada yalanların dürüstçe ortaya çıkarmak hem sizi vicdanen rahatlatacak hem de karşılıklı güveni tekrar kazanmanızı sağlamanıza sebep olacaktır.
Şöyle düşünün Boşanmaya giden bir evlilikte dürüst olursam ”En kötü ne olabilir?” diye düşünün ve en kötüye kendinizi hazırlayıp harekete geçin, en kötüyü beklemenin rahatlığı size en iyiyi getirebilir.
2. Adım; Düşünce Tarzınızı Değiştirin: ”Bu güne kadar olan düşünce tarzınız size bugünü getirdi, bugünden sonrada düşünceleriniz yarınlarınızı oluşturacak” Evet evliliklerde de düşünce tarzınız önemlidir. Bugüne kadar eşiniz yada evliliğiniz hakkında düşünceleriniz sizi boşanmaya kadar getirdi ve hiç bir duruma çözüm olmadıysa, sizce de düşünce tarzınızı değiştirme zamanı gelmemiş midir?
Ön yargılar ve olayları kendi bakış akışınızla sorgulamak sorunları çözmekten çok haklı olma çabasıdır. Maalesef tartışmalardaki en tehlikeli durum haklı olma çabasıdır. Her iki tarafta olaylara kendi penceresinden baktığı sürece kendini haklı görmeye ve karşı tarafı suçlamaya devam eder. Eşlerin bakış acısını birbirlerinin penceresinden bakacak şekilde değiştirmeleri gerekir. Birlikte bir yaşama ”evet” dediğiniz o andan itibaren birey olmayı değil bir olmayı hedeflemek ve bu uğurda da yaşanmışlıklarınızı bir tarafa bırakarak düşüncelerinizi o birliği yaşatmak uğruna şekillendirmeniz doğru olacaktır. ”Evet” anına gelene kadar ilişkinizi olumlu kılmak için harcadığınız enerjinizi evet anından sonra da sürdürmelisiniz. Unutmayın, hiç kimse vazgeçilmez değildir ve ancak emek harcanarak bir şeyler sürdürülebilir. ”Evet” anınız son değil başlangıç noktanızdır.
3. Adım; Affetmek Sizi Özgürleştirecektir: Affetmek hayat adına kişinin yüklerinden özgürleşmesidir. Evlilikte de affetmek kurtarma yada koruma adına çok önemlidir. Sağlıklı bir evlilik sürdürmenin yolu affedici olmayı öğrenmekten geçmektedir. Evliliklerin sürekliliğini sağlayan kişiler iki mükemmel insan değildir, affetmeyi bilen, öğrenmiş olan iki affedici kişidir. Evliliğiniz sürecinde eşlerin arasındaki uçurumun gitgide açılmasının en temel nedeni bireylerin affetmek yerine biriktirmeyi tercih etmesidir. Öfke, öfkeyi doğurur. Yaşananları affetmek yerine biriktirmeyi seçtiğinizde içinizdeki öfke büyüyecektir. Siz öfkeli ve uzun bir hata çetelesi ile ortalıkta dolaştığınız süre boyunca eşiniz de size aynı iletişim dili ile cevap verecektir. Evliliğinizde affetmeyi, affedici olmayı öğrenmelisiniz.
Affettim diyor fakat eski defterleri her fırsatta açıyorsanız. Üzgünüm ama affetmiş değilsiniz. Yada ben onca şey yaptı ve affediyorum o bunun karşılığında ne yapacak diye beklentiniz, varsa yine affetmiş sayılmazsınız. Affetmek elbette unutmak değil aynı hatalara tekrar düşmemek için bir yerlerde aklınızda kalmasıdır. Fakat aynı olaylarla yaşamaya tekrar tekrar devam etmek değildir. ”Geçmişe çizgi çekin ve sıfırdan başlayın”
4. Adım; Öğrendiklerinizi Evliliğinize Uygulayın: Özellikle bayanlar olarak evliliğimizde yada ilişkimizde sorunlar yaşıyorsak, hemen dergiler kitaplar karıştırmaya başlayıp uzmanların görüşlerini araştırıyoruz. Fakat evliliğinizi kurtarmak için sadece yapılması gerekenleri okuyup, araştırmak yeterli değildir, hayatınızda kendinize, evliliğinize, eşinize bir şans tanıyın ve bu kuralları uygulamak için çaba harcayın… Dürüst olun, çünkü eşiniz tanımadığı bir kişiyi sevemez. Flört etmeye devam edin, çünkü aranızdaki aşkı tekrardan alevlendirebilirsiniz. Affedin, çünkü mutlu olmak haklı olmaktan daha önemlidir.
Sevinç Karakaya
DevamıBoşanmadan Önce Sorulacak 4 Hayati Soru
Artık boşanma kararı çok kolay verilir oldu. Boşanmanın altında yatan çok farklı sebepler vardır. Her ne kadar sebepler, ”Şiddetli geçimsizlik” olarak adlandırılsa da altında farklı farklı sebepler yatmaktadır. Sorunları çözümlenebilecek bir evliliğin, Şiddetli geçimsizliğin boşanma noktalarına getiren en önemli sebep, eşlerdeki aile bilincinin yok olması ve evli çiftlerin yaşadıkları sorunlarda çevreden yardım görmemeleri yada sorunlarına çözüm için bir uzmanla çalışmaktan uzak durmalarından kaynaklanmaktadır.
Geçmişin Büyük Aile Kavramı
Önceki evliliklere bakıldığında, büyük bir aile yapısı hakimdi. Eşler anne babalarından yardım alabiliyor, akrabalar çifti bir arada tutmak için elinden geleni yapıyorlar yol gösteriyorlardı. Diyebiliriz ki aile içinde tecrübeli, yol gösterecek, sorun olduğunda müdahale edecek büyükler olduğu gibi, akrabalık ilişkileri de eşlere yardımcı olacak kadar güçlüydü. Yani aile büyükleri çiftlere danışmanlık ve evliliklerinde koçluk yapıyorlardı. Böylece eşler sorunları büyümeden çözüm bulabiliyorlardı.
Evliliklerin Boşanma İle Sonuçlanmaması İçin Ne Yapılmalı?
Yeni dünya düzeni dediğimiz modern hayatta rekabetçi ortam, maddi kaygılar gibi nedenlerle aileleri bağımsız yaşamaya itti. Bunu zaman zaman eşlerinde dışarıdan müdahale etmemelerini istedikleri için, bu küçük çekirdek ailede olan sorunlar ile aile büyükleri yada akrabalar müdahale etmez olmuştur. Kendi sorunlarını kendi çözmek durumunda kalan eşler maalesef bir uzmandan yardım almayı de görmezden gelmektedirler.
Böyle bir yardımı alabilseler; özellikle birbirini seven ve iyi niyetli olduğu halde geçinemeyen çiftlerin sorunları büyümeden çözülebilir
Ailede yaşanan sorunların boşanma ile noktalanmaması için kişilere aile olma bilinci kazandırılmalı, sorunların neden kaynaklandığı, nasıl çözüleceği, tartışmalarda pes etme yerine nasıl başa çıkmaları gerektiği noktasında bilgilendirilmeleri gerekmektedir. Çiftleri boşanmaya götüren tek bir sebep yoktur. Boşanma bir sürecin sonundaki noktadır. Bu süreçte evliliği boşanmaya götüren sebepler birikir ve bir yerde bardağı taşıran son damla boşanma sebebi olur. Eşler arası iletişimde son damlanın ne olacağını kestirmek zordur.
Bu son noktaya gelmeden önlemler alınmalı, çözümler üretilmelidir. Fakat her şeye rağmen çözüm bulamıyor ise; Bu ciddi kararı verirken son olarak şu 4 soruya sakin, mantıklı ve dürüstçe cevap vermelerini öneririm.
Boşanmadan Önce Şu 4 Soruyu Kendilerine Sormalılar;
Boşanma kararı kişilerin hayatında bir kırılma noktası olduğu için, bir anlık heyecanla evliliği sonlandırma hemen düşünülmemelidir. Boşanmadan önce taraflar şu soruları kendilerine sormalıdır.
1- Evliliğimi kurtarmak için elimden geleni yaptım mı?
Daha sonradan ”keşke” dememek için, sorulması gereken çok önemli bir sorudur. Ki elinizden geleni yaptığınıza yeterince inanmıyorsanız, evliliğinize bir şans daha verin ve durumu kurtarmaya çalışın.
2- Mutsuzluğumun sebebi gerçekten evliliğim mi, yoksa kendimden kaynaklanan sebeplerde var mı?
Kimi zaman yaşam şartları yüzünden kişiler mutsuz ve depresif olabiliyorlar. Evliliği değil de bambaşka sebeplerle yaşamdan zevk alamayan insanlar zaman zaman ”Evliliğim biterse mutlu olurum” diye düşünebilirler. Bu nedenle boşanma kararı almadan önce kişilerin mutsuzluğunun sebebini iyi analiz etmesi gerekir.
3- Ayrıldıktan sonra ortaya çıkacak sorunlarla baş edebilir miyim?
Boşanma evliliğin bitimi ve her iki taraf içinde yeni bir başlangıç demektir. Bir oyun değil, alınan çok ciddi bir karardır. O yüzden eşlerin boşandıktan sonra tek başına hayatın üstesinden gelip gelemeyeceklerini iyi düşünmeleri lazım. Özellikle uzun yıllar süren evliliklerde boşanma kararı almadan tekrar tekrar bu soruyu kendilerine sormalıdır. Yıllardır birbirine alışmış olan çiftler boşandıktan sonra yalnız kalabilirler.
4- Boşanma kararı çocukları nasıl etkileyecek?
Çocuklar boşanmanın kendisinden çok , boşanma sürecindeki tartışmalar ve arada kalmalardan etkilenir. Bu durum ise çocuğun ruhsal gelişimine zarar verir. özellikle çocukların yaşları küçük ise anne babanın ayrı olduğu evlerde yaşayan çocukların sağlıklı gelişim göstermesi için daha dikkatli davranmak gerekmektedir.
Evet sorunlarını çözmeye çalıştınız ve hiçbir çabanız fayda vermiyor ve bu sorulara da gönül rahatlığı ile cevap verebiliyorsanız boşanma doğru bir karar olabilir. Ancak bilinmelidir ki boşanma geri dönülmeyecek bir karardır ve keşke dememek için iyi düşünülmelidir.
Sevinç Karakaya
Boşanmaya Karar Vermek, Bu kadar kolay Mı?
Boşanmak kolay kolay verilecek bir karar değildir. Boşanma eylemi gibi, önemli bir adım atmadan önce ciddi düşünülmeli… Böyle bir karardan geri adım atmaya karar verseniz bile, bir kez böyle bir adım attığınızda artık hiç bir şey aynı olmayacaktır. O yüzden bin bir umutla hayalle kurduğunuz bir yuva bir anda dağıtmayacak kıymetlidir. Fakat günümüzde sanki evlilik bağları pamuk ipliği ile bağlanmış gibi kolay koparılmakta, gözden çıkarılmaktadır.
Önceden eşlerin arasına bir soğukluk ya da sıkıntı girse hemen aile büyükleri araya girer ve orta yol bulunmaya çalışılırdı. Yeter ki çocuklarının, evlilikleri yolunda gitsin anne baba kendi haklarından bile vazgeçip beklentilerini bir kenara bırakırlardı. Oysa son zamanlardaki boşanmalara baktığımda maalesef aile büyükleri genç eşleri sakinliğe ve olayı yatıştırmaya çalışacaklarına, çoktan tarafları belli olan kavganın içinde daha da körükler halde görev almaktalar. ”Boşan kızım/oğlum, sen daha iyisine layıksın” laflarını ne çok duyar olduk.
Boşanmaya Kucak Açan, Değişen Aile Rolleri; Tamamen gerçek olan anlatacağım hikaye bazılarınızı şaşırta bilir. Bir danışanımın eşiyle arasında sıkıntıları var, fakat çok da büyük olmayan sorunlar. Tecrübesizlikle ailelere yansıyor. Aileler tarafından belki de sadece ”olur böyle şeyler sabırlı olun ve anlamaya çalışın birbirinizi” gibi yapıcı bir nasihat olayı yatıştırabileceği halde, maalesef çok farklı yerlere taşınıyor. Taraflar belli her iki tarafta sözde kendi çocuklarını savunma amacıyla birbirlerine birikmiş öfkelerini kusuyorlar.
Danışanım diyor ki ”Sevinç hanım ben artık orda değildim sanki, benim yuvam yıkılıyordu ama paylaşılan şeyler yuvamla alakalı değildi. Herkes çıldırmış gibi, yıllardır içinde ne birikmişse onları zalimce ortaya çıkarıyordu” ve devam ediyor, ”Biran kendime geldim yuvam gidiyor elden dedim ve eşimin annesine ne olur anne bizi bir dinleyin, bende senin çocuğunum hata bendeyse bana bağır çağır ama bu duruma bir çözüm bulalım dedim”
Gelen Cevap Sizce ne olabilir? ”Benim çocuğum, senden boşanacak o daha iyilerine layık” Ne acı değil mi? ortada bir yuva, çok ciddi olmayan çok rahat çözüm bulunacak bir sorun ve en acısı bir kız çocuğu var, fakat boşanma kararına ”siz ne yapıyorsunuz ya da istediğiniz bu mu? Emin misiniz? Boşanmak mı çözüm, bir orta yol bulunamaz mı? Diye soran akli selim bir büyük olmadığı gibi daha da sorunları körükleyen taraflar var.
Sonuç ne oldu dersiniz? Çift şuan boşanma davaları için gün sayıyor, hem de çok gereksiz bir neden için… Hayaller suya düştü belki pişmanlıkları var ama bunu ifade ederlerse ailelerini karşılarına alırlar, O yüzden kendilerinden, yuvalarından, hayallerinden, çocuklarını ortak büyütme şanslarından vazgeçiyorlar. Evet, acı ama gerçek bir son…
Bu son kimsenin aslında istemediği bir sondur. Bu noktaya bir evlilik geldiyse büyüklere çok iş düşer. Kendilerini bir kenara çekip yapıyorlarsa yapıcı yaklaşımlar gösterip kişilerin birbirlerini sevdiklerini hatırlatmaları gerekir. Eğer bunu yapamıyorlarsa o zaman bir uzmandan yardım almak için teşvik edebilirler.
Çiftler Unutur, Fakat Aileler Kinlenir; Bir diğer konu ise, evliliklerdeki sorunlar ne kadar aileye yansıtılmalı? Doğduğumuz günden beri yanımızda olan, başımız her sıkıştığında desteklerini bizden esirgemeyen, ailemize sonsuz güvenmemiz çok normal olan. Fakat unutulmaması gereken; evlendiyseniz artık sizde bir aile oldunuz ve sizin ailenizin de kendine özel mahremiyetleri olmalıdır. Ve bunlar çok fazla dışarı ile paylaşılamayacağı gibi sizinle duygusal bağları olan ve sizin canınızın yandığını gördükçe içten içe karşı tarafa kinlenen, anne babaya her şey anlatılmamalıdır. Eşler aralarındaki problemleri, zaman içinde unutabilir ya da bir çıkış bulabilirler. Fakat aileler unutmuş görünse bile unutmazlar, belki de problem bile sayılmayacak bir olayda biriken öfke patlayabilir. Esasında düzelebilecek, sorunlarını çözebilecek bir yuva hiç yoktan yıkılabilir.
Çiftler Neden Yardım Almalılar? İlişki koçu ile çalışmak neden işe yarar? Çünkü ilişki koçu sizi yargılamaz, bilir ki kendiniz adına o an için, en doğru kararı almışsınızdır. İlişki koçu taraf olmaz çünkü aranızda duygusal bir bağ yoktur. İlişki koçu yönlendirmez, sizin doğru kararı almanızda engelleriniz nedir ve sizin için en doğru nedir onu bulmanızı sağlar. İlişki koçu size ilişkinizi kurtarma adına tavsiyede bulunmaz, iletişim hatalarını görmenizi ve bunları ortadan kaldırmanızı destekler. Yani size olayı farklı açılardan bakacak pencereleri gösterir. Bilmeniz gereken ise, ”Bakış açınızı değiştirmek hayatınız değiştirebilir.”
Evliliğinizde sorun olarak gördüğünüz şeyler artık sorun olmaktan çıkar ya da sorunlu bir evliliğiniz devam ederse gönül rahatlığıyla doğru kararı alıp bağlarınız koparmanız noktasında sizi engelleyen şeylerden kurtulursunuz. Sonuç ne olursa olsun hem sizin, hem eşinizin hem de tüm sevdiklerinizin hayrına olacağı söylenebilir.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Ne Zaman Boşanmalıyım?
NE ZAMAN BOŞANMALIYIM?
Boşanmaya karar verme aşaması oldukça zor bir süreçtir. Bir yanınız halen bu evliliği kurtarabilir miyiz? diye çırpınızken, bir yanınız ise eşinizle sizi birbirinize bağlayan bir şeyin olmadığı noktasında ısrar eder. Sonuç aslında hangisi ağır basarsa odur. Yinede her evlilik bir şansı hak eder. Boşanmak en son seçenek olmalıdır.
Boşanma aşamasına gelmiş evliliklerde tarafların kafası karışıktır, “Boşanmalı mı yoksa bir kez daha denemeli miyim?” diye sorarken verilen cevaplar sürekli değişir. Bu sorular kafanızda dönüp dolaşır, evliliğiniz bir film gibi, tekrar tekrar zihninizde oynar durur. Ve siz yine başladığınız noktada bulursunuz kendinizi…
Boşanmalı mı? yoksa devam mı etmelisiniz, çıkış yolunu bulmak için ne yapmak gerekir, boşandıktan sonra nasıl bir hayat sizi bekler, yıpranmış ilişkileri eski haline getirmek mümkün mü? Bu zorlu süreçte, hayatınızı bir parça olsun kolaylaştırmak için neler yapılabilir gelin beraber bakalım.
Mesleğim gereği yollarımız kesiştiği bir çok kadın ve erkek evlilikleri yolunda gitmeyen kişiler. Elbette kimseye direkt boşanmalarını yada evliliklerini sürdürmeleri gerektiğini söyleyemem. Fakat kişilerin hayatları ve evlilikleri adına farkındalıkları arttıkça hayat yollarında, pişman olmayacakları en doğru kararları almalarını desteklerim.
Eşler Bir Çok Şeyi Konuşmuyorlar
Ayrılmaya karar veren kişilerin eşi ile baş başayken itiraf edemedikleri konuları anlatmalarına destek veriyor, gizli saklı hiçbir şeyin kalmaması için onları yüreklendiriyorum. Oldukça zor geçen bu görüşmeler sırasında kişiler gizlediği, şüphelenip üzerine gitmediği, görmezden geldiği konuların olduğunu; bir yalanı ya da yalanları sürdürmekte olduklarını fark ettiklerini görüyorum. Bir tarafın beklentisiz ve suçlamalara yer vermeden açılması karşı tarafıda konuşmaya itiyor.
Stres kaynağı ortadan kalkarken acı verebilir. Ama sonrası dönüşümdür, iyileşmedir; başka bir açıyla dünyaya bakabilme imkânıdır. Yıllarca bir yalanı yaşamak, gizlemek, görmezden gelmek pasın demiri çürüttüğü gibi yavaş yavaş bitiriyor saygıyı, sevgiyi ve hoşgörüyü. İçindeyken fark edilemiyor çürüme.
Sosyal ve ekonomik durum, statü, değişime direnme, gelecek korkusu gibi kavramlar ilişkilerin sorgulanması ve gerçeklerin fark edilmesini engelliyor. Hep bir bahane bulabiliyor insan kendisine mutsuzluktan başka bir şey vermeyen ilişkisini sürdürmek için. Zincirlerini kırabilme cesaretini bulamıyor bir türlü. Toplumun boşanmış bireylere olumsuz bakış açısı her ne kadar azalmış olsa da dul olmak istemiyor kimse kolay kolay.
Boşanma Koçluğu İtiraflar Sonucunda Başlayan Bir Süreçtir
Boşanma Koçluğu itiraflar sonunda başlayan bir süreçtir. Kısa bir sessizlikten sonra ne yapmasının farkında olan kişiler, yeniden kapımı çalıp bu süreci nasıl daha kolay atlatabileceklerine dair nasıl bir yol izlemeliler yeni hayatlarına nasıl devam etmeleri gerektiğini üzerinde çalışmak istiyorlar. Bu defa yüzlerinde stresten kaynaklanan gerginlik olmuyor. Rahatlamış ve hafiflemiş olarak çıkıyorlar karşıma.
Hukuksal Haklarını da Daha Sağlıklı Arıyorlar
Anlaşmalı boşanmanın ön çalışmasını yapıp avukatlarının işini hafifletiyoruz önce. Sonra, bireysel seanslarla özgür kaldıkları andan sonrasını konuşuyoruz. Biriktirdikleri, erteledikleri, hayal bile etmeye çekindikleri ne çok şey var bilemezsiniz. Tek pişmanlıkları bu kararı daha önce alamadıkları, bir yalanı bu kadar uzun süre devam ettikleri için oluyor genellikle.
Herkes Kaliteli Bir Hayatı Hak Eder
Beğenildiklerini, sevildiklerini, kaliteli bir cinsel yaşamı hak ettikleri yeni ilişkileri için hazırlık yapıyorlar. Yeniden özgür birer birey olduklarının bilinciyle kişisel bakımlarına, giyimlerine özen gösterip ihmal ettikleri hobilerini hayata geçirme, yeni sosyal çevreler edinme, kişisel gelişimlerine katkı sağlama sözü veriyorlar.
Ayrılmanın kaybediş değil, yeni başlangıçlar yapmak olduğunu anlıyorlar. Gözlerindeki umut ışığı ve yüzlerindeki huzur dolu bakış işimi doğru yaptığımın bir göstergesi olarak kalıyor zihnimde.
Sevinç Karakaya
Boşanma Koçluğunda Süreç
BOŞANMA KOÇLUĞUNDA SÜREÇ
Boşanma; yıllar boyunca sürecek, evlilik hayallerinden sonra, elbette alınması çok kolay ve basit bir karar değildir. Sonuç olarak, evliliğe karar veren aynı bireyler boşanmaya karar vermiş ve boşanma haline geçilmiştir. Bu belki de evlilikten daha çetrefilli, kişinin yanında daha çok destek aradığı bir dönemdir.
Biz bu konuyu ele alırken genel itibariyle üç aşamalı bir süreç olarak değerlendiriyoruz. Boşanmadan önceki süreç, boşanma anındaki süreç ve boşanma sonrası süreç. Bu süreçler kişiler için yaşanması zor durumlardır. Hangi safhasında olur ise olsun, bir uzmanla çalışmalarını ve ruh hallerindeki dalgalanmalarını sabitlemeyi tavsiye ederim. Sonradan yanlış kararlar verip pişman olmamalıdır. Bunun için bu üç süreci tekrar gözden geçirmelidir. Daha detaylı bakarsak;
Boşanma Öncesi Süreç:
Boşanma öncesi süreç, aslında düşünme sürecidir. Genelde kişilerin istemedikleri gerçekle yüzleştikleri süreç bu dönemdir. Kişi hayatından memnun değildir. Evliliğinde tatminsizlikler, güvensizlikler yaşamak da , adeta kendi evliliğine eşine yabancılaşmaktadır. Bir yandan karar aşaması netleştikçe de korku, panik, kendini bir boşlukta hissetme gibi duygusal bir boşluğu da yaşayabilir. Bu dönemde, tatsız olan gerçeğin fark edilmesi söz konusudur. Yada kendini evlilik için yetersiz hissetme, değersiz bulma hislerine de kapılabilir. Kişi bir yandan içinde yaşadığı bu duygular ile baş etmeye çalışır, fakat bir yanda da içinde karşı tarafa duyulan öfke kendini göstermeye tartışma isteği, fiziksel ve ruhsal olarak içe kapanıklık hali görüneceği gibi, hiç bir şey olmamış gibi sevecen bir halede birden bire bürünebilir.Bu tarz durumlar, kişinin bir uzmanla çalışması gerektiğini ve yardım alması gerektiğini açık bir şekilde gösteren durumdur.
Boşanmanın sağlıklı bir kararla verilebilmesi ve kararlarından emin olmaları için eşlerin boşanma sürecinde dahi iyi iletişim içinde olmaları gerekir. Bu yüzden boşanmadan önce kişinin kendi halini toparlaması, nasıl adımlar atması gerektiğinin planı, kendi içinde bu yaşadıkları ile başa çıkacak gücü tekrar keşfetmesi gerekecektir. Boşanma sancılı bir süreçtir, ne kadar süreceği belli olmayan bu sürecin en sağlıklı biçimde atlatılması için; kişinin iç dinginlik halinin yakalanması ile, dışta yaşadıkları dengelendiğin de mümkün olacaktır.
Boşanma Sırasındaki Süreç:
Boşanma sırasındaki süreç; mahkeme dönemidir. Kişilerin kızgınlıklarını dengede tutmaları gerektiği, kimi zaman ümitlerinin yıkıldığında, yada yoğun öfke, üzüntü ve yalnızlık hissettiklerinde yas tutmayı değil içinde bulunduğu durumu kendisi ve varsa çocukları için en sağlıklı bir şekilde atlatma dönemi olmalıdır. Bu dönem aynı zamanda Eşlerin artık fiziksel olarak ayrıldıkları ve boşanma işlemleri kanuni olarak başlatıldığı süreçtir. Tabi buna bağlı olarak ekonomik düzenlemelerin yapılması, akrabalara ve arkadaş çevrelerine de açıklama yapılmasını gerektirebilir.
Boşanmanın bu evresinde kişilerin çevresinden gelen tepkilerle nasıl başa çıkacağını, Gerekirse nasıl mesafeli olması gerektiğini, ekonomik durumunu nasıl kontrol altına alması gerektiği, kendisi için ve sevdikleri için nasıl güçlü olmalı, öğrenmesi gerekir. Daha öncede değilim gibi bu süreç sancılı ve belki de hayatında hiç adımını bile atmadığı adliye duvarlarının arasında oldukça zor, ve ne kadar süreceği de belirsiz bir süreçtir. Bu yüzden kişinin ne yaptığını bilerek, sağlam ve güçlü durmayı muhakkak öğrenmesi gerekmektedir. Bunda zorluk çekeceğini düşünen kişiler için ”Boşanma koçu” ile çalışmak çok rahatlatıcı bir sistemdir.
Boşanma sonrası Süreç:
Boşanma sonrası süreç de kişinin hayatının dengesini yeniden kurması söz konusudur. Belki de uzun yıllar olan bir birliktelik sona ermiş, çok sancılı bir dönem arkada bırakılmış ve o hengamenin bitişi ile bir boşluk hali içinde olunabilir. Hatta zaman zaman pişmanlıkların yaşandığı bir süreçtir. Kişinin bir an önce normal hayatına adapte olması, kendine güvenini artması ve tekrar özgürlük duygusunu korkusuzca yaşaması için hayat enerjisini yeniden toplaması gerekir. Bu da yine sistemli ve planlı olarak çalışılması gereken bir durumdur, kişinin bu yeni hayatı ne kadar istediği ile hız kazana bilir.
Boşanmanın sona erdiği bu süreçte kişi, yeni arkadaşlarla görüşülmeye başlayabilir. Yeni bir yaşam biçiminin ve çocuklar için günlük bir rutinin oturtulması ile artık yeniden bekar kimliğini özümsemelidir. Ancak böylece boşanma tamamlanmış olur. Yeni yaşam biçiminde ve yeni arkadaşlarla rahat olmaya doğru geçilir. Yine bu dönemde, çocukların, boşanmayı kabul etmelerine yardımcı olmak söz konusudur. Boşandıktan sonra; eşlerin, mümkünse zorunlu olmadıkça aynı ortamda bulunmamaları ve aynı arkadaş gruplarında ve sosyal ortamda bulunmamaları tercih edilmelidir. Çocuklarla ilgili olarak da, bir uzmana başvurulması yararlı ve kolaylaştırıcı olacaktır.
Boşanma gibi, bir gerçekten bahsetmek durumunda kalsam da, umarım kimse bu zorlu durumun içine girmez. Evlilikler huzurlu, eşlerin sağlıklı iletişim halinde olduğu ve sevgi dolu bir şekilde yürür. Fakat hayatın gerçeği olan bu kulağa bile hoş gelmeyen durumla karşı karşıya gelmekte, her şey gibi, biz insanlar için olduğu unutulmamalı, bu hal içinde gerekli tedbirler alınması ve çalışmalar yapılması gerekebilir. Öncesi ve sonrası hayatımıza tutunup devam edebilmek, kendimiz ve sevdiklerimiz için ayakta kalmak zorundayız.
Mutlu, Huzurlu, Sağlıklı günler dilerim . Sevgiyle kalın.
Boşanmamak İçin Evlenmeden Önce Dikkat Edilecekler
BOŞANMAMAK İÇİN EVLENMEDEN
ÖNCE DİKKAT EDİLECEK
Evlilik iki kişinin birçok umutla başladıkları ve ömür boyu sürmesi için edilen yeminlerle yolların birleştirilmesi, aynı yolda bir eş olarak yürümek demekken; özellikle son yıllarda karşılıklı birbirinden beklediklerini bulamayıp, aradaki saygı ve sevginin kaybedilmesi ile maalesef eşler boşanmaya doğru gitmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumun yapmış olduğu verilere göre son 10 yılda toplam 1 milyon 43 bin 97 çift boşanıp evini ayırdı. Bir çiftin daha düğünleri olurken, boşanma ihtimallerini %70’e çıkarabilecek ya da %20’ye indirebilecek bazı etkenler vardır. Aklınızda bulundurmanız gereken ilk şey, boşanma oranının sabitlenmiş olmasıdır. Şu anda ortalama bir çiftin 15. yıl dönümlerini görme ihtimali %57’dir. Bu rakam tabi ki oldukça ciddi bir rakamdır. Evlendikten sonra boşanmamak için bazı dikkat edilecek durumlar vardır. Bu hususlara dikkat ederek boşanma ihtimalinizi azaltabilirsiniz.
Küçük Yaşta Evlenmeyin;
Günümüzde insanların sosyal beklentileri, hedefleri, kendileri olma süresi değişmiştir. Bu da evlenme yaşını ileri çekmiştir. Yetersiz hayat tecrübesi, iletişim kabiliyetindeki eksiklikler, kendine ait ekonomik yeterliliğe ulaşma süresi uzadığından ötürü kişilerin evlilik kararı için hayatta evlenmeye kadar gelen bazı hedef ve kişisel gelişimini tamamlaması sağlıklı evlilik kararı alınması açısından yirmi beş yaş üstü evlenmek için daha uygun bir yaş denilebilir. bu yaş sınırın altında olan evliliklerde yanlış sebeplerden dolayı evlenme olasılığı çok fazladır. Akıl yaşı olgunlaşmasından sonra; kişiler evlilikten beklenti ve bakış açıları değişiklikler göstere bilir ve istenmeyen boşanmalara doğru evliliği sürükleyebilir.
Baba İle İletişime Önen Verin;
Çocuklar değerlilik duygusunu ağırlıklı olarak iki yaşına kadar annesinden, yeterlilik duygusunu da altı yaşına kadar ağırlıklı olarak babasından alırlar.Özellikle kendilerini yeterli hissedip sağlıklı iletişim kurmaları, babalarıyla olan ilişkilerine bağlıdır. Bu yüzden büyürken çocukların baba ile iyi ilişkiler içinde olması önemlidir. Evet yetişkinlikte de bunu devam ettirmeniz size iyi iletişim yetisi kazandırır ve sevildiğinizi hissetmenizi sağlar. Özellikle babasıyla arası iyi olmayan kadınlar eş seçimlerinde yanlış kararlar alma eğilimindedirler. Bu yüzden evlenmeden önce, aslına bakarsanız daha çocukluk da sağlıklı bireyler olabilmek, sağlıklı iletişim içinde bulunmak ve mutlu, huzurlu, doğru evlilikler yapabilme açısından baba ile ilişkililer kuvvetli bir faktördür.
İş Paylaşımında Evlenmeden Uzlaşın;
Özellikle iki taraf da evlendikten sonra, çalışacak çiftler için iş paylaşımı önemlidir. Çünkü evliliğin kendine göre sorumlulukları vardır. Bakış açısına göre; Kişilerin evlenmeden önceki hayatlarına ilave olarak gelecek artı bir iş yükü olarak da görülebilir, Eşlerin zevkle ortaklaşa yapacakları bir paylaşım olarak da düşünülebilir. Zorunluluk yerine bunu beraber vakit geçireceğiniz zevkli bir tercihe dönüştürebilirsiniz. Evlilikte en sık çıkan tartışma konusu iş paylaşımı, eşi çalışmasa da erkeğin eşine yardımda gönüllü olması tartışmaların önünü kesebilir.
Evlilik İçin Çiftlerin Geliri Yeterli Olmalı;
Gözünüz de pembe gözlükler varken maddiyat genelde önemli gibi görünmeyebilir. Fakat maddi sorunlar çiftlerin boşanmasının bir numaralı nedenidir. Eşiniz ve siz geciken faturalar ve gerçekleştirilememiş hayaller yüzünden stresliyseniz, birbirinden farklı para harcama ve biriktirme anlayışlarına sahipseniz ve her şeyinizi kaybetmekten korkuyorsanız, tartışmalar ve yanlış anlaşılmalar artar ve evliliğiniz önceliğiniz olmaktan çıkar. Hatta bazı evlilikler tamamen bir şirketi yönetir gibi hesap kitaplarla ve denkleştirmelerle geçirilen evliliklere dönüşebilir. Bu yüzden gerçekçi olmak ve hayat kriterlerinizi göz önüne alarak yada durumu her haliyle kabul ederek evlilik yoluna çıkmalısınız.
Evlilik Öncesi Uzmandan Destek Alın;
Yapılan araştırmalar Evlilik öncesi ilişki koçu ile çalışan yada evlilik öncesi kurslarına katılan eşlerin, evliliklerinde daha az anlaşmazlık yaşadığını ve evliliklerinden daha tatmin olduklarını göstermektedir. ”Evlilik öncesi danışmanlık almış çiftler, boşanma ihtimallerini neredeyse üçte bir oranında azaltmış olurlar.” Bunun nedeni kişiler kendi ne istedikleriyle yüzleşir. Evliliğin hayalin dışında gerçekleriyle de tanışır. Daha gerçekçi bir bakış açısıyla kendisini ve eş adayını tanıma, ne kadar birbiriyle uyumlu olduklarına dair gözlemleme fırsatı bulur. Böylece evliliğini bilinmezlikler üzerine değil, sağlam temeller üzerine kurabilir
İlişkilerde Duygusal Şiddete Dur De!
İLİŞKİLERDE DUYGUSAL
ŞİDDETE DUR DE!
İyi ve doğru kişiyle olan, bir ilişki insanın hayatına mutluluk, neşe, huzur, dinginlik ve anlam katarken, bazı ilişkiler için ise bir o kadar yaralayıcı ve yıpratıcı olabiliyor. Aslın soru şu ”insanlar bir İlişkiye neden başlar?” cevap iyi hissetmek ve mutlu olmaktır fakat bazen tam tersi olur, mutluluk hayalleriyle başladığımız ilişkimiz bize zarar vermeye başlar.
Günden güne yıpranırız, fakat ilişkinin içindeyken bizi ne kadar hırpaladığını, yıprattığını çoğu zaman anlamayız ve hayatımızı bir çıkmaza çeviren bu kısır döngüden kurtulmak için bir yol bulamayız.
Düşünün ”Nedir bizi duygusal olarak yıpratan durumlar? İlişkinizde aşağıdaki durumlardan bir ya da birkaçını yaşıyorsanız siz de ilişki bankanızda, mutluluk yerine mutsuzluk biriktiriyorsunuz demektir. Bu aynı şuna benzer bir darp ya da fiziksel şiddet görmezken; duygusal olarak çok ciddi ve müdahale edilmesi gereken bir şiddetin içindesiniz demektir.
Evliliğiniz veya ilişkinizde sonuçlar yoksa bir ” BELİRSİZLİK” varsa;
Belirsizlik denildiğinde aklınıza ne geliyor? Belirsizlik; Sonuçlanmamış, havada kalmış, net olmayan hareketlerle bir ileri iki geri ilerleyen sözlerle ifade edilmemiş, adı konulmamış sorumluluklardır. İlişkilerde belirsizlik hissinin aşırı düzeyde olması, karşınızdaki kişinin size karşı tutumunun sürekli değişken oluşu, en yıpratıcı durumdur. Belirsiz mesajlar vererek ‘bir kaçan bir yaklaşan’ bir partnere nasıl davranacağını bilemezsiniz, Bir gün tepki vermediği duruma ertesi gün tepki vermesi ya da her davranış için ayrı tepkiler ile karşılaşmak insan ruhunu en çok yoran durumlardan biridir. Burada aslında çok daha ciddi bir olay vardır. Kişinin duygularını yanlış yorumlaması söz konusudur. İlişkideki belirsizliğin yarattığı ‘kaygı ve öfke’ ona çok benzeyen hislerin ‘heyecan’ duygusunun ‘aşk’ duygusu ile karıştırılması, kişiyi daha da içinden çıkamadığı ve vazgeçemediği bir duruma sokar. Oysa ki yapılması gereken; zaman geçmesine rağmen ilişkide taşlar yerine oturmuyor ve belirsizlik devam ediyorsa tek seçenek vardır oda ilişkiyi bitirmektir.
Unutulamayan eski eşler ;
Eşinizin ikinci evliliği mi ? Sebep ne olursa olsun ölüm ya da boşanma hiç fark etmez. Hatta bazen unutulamayan gençlik aşkları. Eşiniz ile ilişkinizde üçüncü bir kişi en az sizin kadar konu oluyorsa duygusal olarak taciz ediliyorsunuz demektir. Unutulamayan bir aşk ya da eski yaralar sizin ilişkinizi yaşamanızı engelliyorsa, başka biriyle kıyaslandığınızı hissediyorsanız, bence harekete geçmenin tam zamanı derim! Eşinizin sürekli olarak eski unutamadığı diğer kişiden bahsediyorsa, daha önceki ilişkilerine dair anılarını sıklıkla gündeme getirmesi, ilişkiyi bırakmanız ve kendinizi bu durumdan kurtarmanız için yeterli işaretlerdir.
Eşinizin sürekli eleştiri bombardımanı mı var ?
Bazı ilişkilerde şaka yollu eleştiriler yapılabilir, hatta bu bir ilgi ifadesi de olabilir; kendi aralarında bir iletişim şeklidir de denebilir. Kişileri yaralayan ise eleştiri ve şakaların ‘aşağılama’ şeklinde ve sürekli, her fırsatta oluşudur. İğneleyici ve aşağılayıcı laflar söylemek özellikle başkalarının yanında azarlamak, tamamen görmezden gelmek, sürekli eleştirmek ve bu konu ile ilgili konuşmanıza rağmen hiçbir düzelme olmaması, sağlıksız ve düzelmesi hemen hemen imkansız bir ilişki yaşadığınızın göstergesidir. Kendi ruh sağlığınızı korumak ve özgüveninizi kurtarmak için bir an evvel sizi aşağı çeken eşinizden uzaklaşmayı seçmek en doğrusudur.
Eşinizin hep mi depresyonda;
Bu tip ilişkilerde taraflardan biri mutsuzluk, gerginlik ve kaygı ile beslenir. Sevginin sevinç getirmediği, insanı aşağıya çeken bir ilişki şeklidir. Depresif taraf Eşinin mutlu olmasından, hayattan keyif almasından hiç hoşlanmaz,hatta suratının biraz gülmesine bile tahammül edemez ve kendi sorunları ile onu meşgul eder.Zamanında görmedikleri sevgi eksikliğinden kaynaklı Ufacık bir ilgi azalmasında dikkati çekmek için problem yaratır, ilgisizlik ve sevgisizlikle suçlar ve karşı tarafın kendisini suçlu hissetmesini sağlar. Bu tip bir ilişki bir müddet sonra hayatın sadece negatif taraflarını görmeye, gülmeyi unutmaya ve hatta uzun vadede derin depresyonlara neden olur. Hayat ışığını ve anlamını kaybetmektense bu ilişkiden vazgeçmek en doğru karardır.
Ne yaparsanız yapın eşiniz bir türlü tatmin olmuyor mu suçlu hep siz mi oluyorsunuz?
İlişkilerde dengeler bozulduysa; ilişkide bir taraf hiç memnun olmayan ve memnun edilmesi gereken taraf rolünü oynar. Ne yapsanız onu tam olarak memnun edemezsiniz. Bu tür ilişkilerde çabalayan, fedakarlık yapan hep bir taraftır ve buna rağmen diğer taraf ise bu çabalardan memnun kalmamaktadır. Buda zamanla fedakarlık yapan tarafta neden yetemediğine dair kendisini eksik hissetmesine sebep olur. Bir müddet sonra fedakarlıklar, zorunluluk haline gelir, yapmadığınız her şey için suçlanmaya başlarsınız. Ona ‘gerçekte ve duygusal olarak’ sadece o ‘izin verdiğinde’ ulaşmak, ‘yalnız hissetmek’ gibi hislerinizin tek sorumluluğu, sizin ‘yanlış yorumlamanıza’ bağlanır. ve buda İlişkideki sorunlarla ilgili kaygılarınızda hep kendinizi suçlar ve olumsuz hislerinizi sürekli kendi kendinize dindirmek zorunda kalırsınız. Doğal olarak tek tarafa yüklenerek devam eden bir ilişki uzun vadede çöküşe ve öfke patlamaları ile bitmeye mahkumdur.
Eşinizin Kontrol ve otorite saplantısı mı var
Maalesef yıpratıcı ilişkilerin içinde en çok kadınların mağdur olduğu ilişki şekli budur. Bu tür ilişkilerde bir taraf dominant, kontrolü eline alan otorite sembolüdür. Kararları ve istekleri sorgulanamaz, tartışılamaz. Otoriter taraf kontrolünün dozunu gün geçtikçe arttırır, artık ufacık bir karar bile onun nezaretinde verilir. Ne zaman azarlayacağı, eleştireceği, kızacağı ya da onaylayacağı belli olmayan biri olmaya başlar ve bütün bunları kendi hakkı, sizin beceriksizliğiniz olarak görür. Bir müddet sonra kontrol edilen taraf bu duruma kabullenerek boyun eğmeye başlar. Kontrol bağımlısı ve otoriter tipleri ilişkinin başında anlamak kolaydır çünkü ilk günlerden bu taraflarını gösterirler, fakat bu çok görülmek belki istenilmez hatta çok büyük bir yanlış yapılıp sahiplenilme duygusuyla karıştırılıp ilk zamanlar bayanlar bundan memnun dahi olurlar, fakat zamanla bu hal katlanılmaz bir duruma gelir. Her kişinin bağımsız karar alma hakkı vardır ve kendi hayatının sorumluluğunu taşıması gerektiği için bu tür kişiliği zedeleyen kişilerden ve ilişkilerden uzak durmak en doğrusudur.
Daha düzgün ve karşılıklı anlaşılabilir ilişkiler, paylaşıla bilir ilişkiler dilerim…
Sevinç Karakaya
Boşanma Ve Biyolojik Yaş Sendromu Birleşirse
BOŞANMA VE BİYOLOJİK YAŞ SENDROMU BİRLEŞİRSE
Boşanma süreci çok ciddi bir süreçtir. Yıpratıcı ve aynı zaman da nedenini tam çıplaklığıyla belki kendinizin de bilmediği fakat bilseniz dahi özellikle başından boşanma geçmeyen birilerinin anlayabileceği türden bir süreç değildir. O yüzde kişiler bu süreç de tarafsız ve kendisini yargılamadan dinleyebilecek bir uzmandan yardım alma gereksinimi duyarlar. Özellikle bu süreç biyolojik saat ilerlerken biten ilişkiler için, kadın erkek demeden her ikisini de; ikili bir sendroma sürükler.Bir yandan yaş ilerlemesinden dolayı çocuk sahibi olamama korkusu ağır basarken bir yandan da yürütülemeyen ilişki. Evlilikleri bitirmek,böylece daha zor ve daha can acıtıcı bir hal alıyor.
Boşanma kararını veren kadınlar;
Genellikle boşanmaya karar veren taraf kadınlar olmasına rağmen,yine de kadınların daha fazla zorlandığı görülüyor. Kadınlar için düzen hayatlarında vazgeçilmez bir alışkanlıktır.Hem düzen olarak yeniden sıfırdan bir hayata başlama korkusu, hem de yaşın kırklı rakamlara yaklaşması çocuk sahibi olmak için geç kalmışlık korkusuna karışınca, kadınların ellerini kollarını bağlıyor.Ve ne yapması gerektiği noktasında kararsız kalabiliyor. Bir çok kadın sırf bu korkular sebebiyle, bazen mutsuz bir evliliğin içerisine kendisini hapsetmeyi seçiyor. Fiziksel ya da sözlü şiddet görmeyi bile yalnızlıktan daha iyi görebiliyor ve kaderim diyip boyun eğiyor. Sırf yalnız kalmaktan korktuğu veya hayal ettiği çocuk fikrine, kavuşma isteği ve düşüncesi, sevmediği sevilmediği ve hatta bazen insani muamele görmediği bir hapishanede, yaşamayı tercih ediyor.
Boşanma kararını neden verdiğini unutmamak lazım;
Başka bir kadın ise daha cesaretli davranıyor. Boşanmayı ve beraberinde gelen zorlukları kucaklıyor. Daha mutlu bir gelecek için bir seçim yapıyor. Fakat sonrasında neden boşandığını unutuyor, korkular ağır basıyor. Bunun kendi doğru seçimi olduğunu unutup, yalnızlığa mahkum hissediyor kendini. Yaşın ilerlemesi gerçeğiyle yüzleşip, gelecek hayalleri kurduğunun, çocuk sahibi olma arzusunun, ne kadar bastırsa da geçebilecek bir şey olmadığının farkına varıyor ve yalnızlığa dayanamıyor. Fakat dediğim gibi yaşın ilerleme korkusu ona yanlış tercihler yaptırta biliyor. Bu defa gelişigüzel ilişkilerle oyalanmaya, yüzeysel paylaşımlarla günü geçirmeye çalışıyor. Oysa hayatını değil sadece vaktini paylaşabiliyor aslında çok yabancı bu insanlarla. Gerçek duygu barındırmayan her ilişkinin, onu kendisine yabancılaştırdığının, duygusal yıkımlara sürüklendiğinin çok geç farkına varıyor.
Hayatı olduğu gibi kabul edin;
Hayatı aslında olduğu gibi kucaklamayı öğrene bilsek şunun farkına varacağız. Kapanan her kapının, biten her dönemin hayatımızda yeni bir dönem ve beraberinde yeni kapılar açtığını, çoğu zaman güzel sürprizlerle tecrübeler getirdiğini göreceğiz. Bazen hayatımızı kara bulutlar gölgelemişken, o kara bulutlar dağılır sıcacık bir gün ışığı süzülüverir penceremizden hayatımızın içine. Yeter ki buna inancımızı kaybetmeyip ve hayatımız da karşılaşacağımız fırsatlara karşı gözlerimizi açık tutabilelim.
Hayat hediyedir;
Tabi ki Boşanmak kolay değildir. Ama hayat bu,Hayatı her şeyi ile kabul edip karşılamak lazım. Bazen mutsuz bir evliliği sonlandırmak, hayat kurtaracak bir karar olabiliyor. Şu bir gerçek ki her ev “yuva” değildir. Daha huzurlu ve mutlu olmak için bir ilişkiyi bitirmek, aslında yeni bir hayata başlamak demektir. Hayatımızda aldığımız her kararın artıları ve eksileri olduğu gibi, yalnız bir yaşama başlamanın da zorlukları var elbette olacaktır. Fakat unutmamız gerekir ki hayat tahammüllerle ve zoraki ilişkilerle harcanmaması gereken bir hediyedir.
Boşanmak son çare;
Elbette boşanmak son çare olmalı evliliklerde. Elimizden geleni yaptığımızdan, denenebilecek her çözümü denediğimizden emin olmanın iç huzuru olmadan alınacak bir karar değil sizi daha sonradan pişman edebilir. Tabi ki şiddettin, bağımlılıkların olduğu evlilikleri ayrı tutuyorum. Ancak, elimizden gelen yetmiyorsa, denenecek başka çözüm kalmadıysa eğer, kendi hayatımıza bir şans vermektir boşanma kararı.Ve biyolojik yaşından ötürü çocuk için geç kaldığını, düşünen kişiler de mutsuz ve huzursuz ortamda nasıl bir çocuk yetişeceğini düşünmeye davet ederim. Yeni hayat ve yeni gün için tedirgin de olsak; hayatın bize getirdiklerini cesaretle karşılamakta ve en önemlisi kendimize üzülme hakkını vermekte fayda vardır. İnsanız kederleneceğiz ,üzüleceğiz, ağlayacağız ama ayağa da kalkacağımız dan da emin olacağız.
Hayatta karşılaştığımız her şey biz insanlar içindir. Yaşanan bütün üzüntüler ve yalpalamalar da bizi biz yapar.
Sevinç Karakaya
Anne-Baba Olarak Boşanmak
ANNE – BABA OLARAK BOŞANMAK
Türkiye İstatistik Kurumu, Boşanmaların yüzde 41’i, evliliğin ilk 5 yılında gerçekleştiğini açıklamıştır. Bu gerçekten çok ciddi ve üzücü bir rakam. Kim evliliğine boşanacağım diye başlar ki; Düşünsenize tüm sevdikleriniz gelmiş en mutlu gününüz, Gözleriniz sevgi dolu bakışlarla parlıyor, havada evet sesleri yankılanıyor, sonsuza kadar süreceğine sözler verilip imzalar atılıyor.Peki ne oluyor da aynı imzalar bu sefer kin dolu bakan gözlerle, dillerde nefret çığlıkları boşanma dilekçesine atılıyor. İlişkiyi, evliliği bu noktaya götüren ne? Tabi ki mutlu bir birliktelikten, sonu hüsranla biten, boşanmaya götüren sadece tek sebep değil sebepler vardır. Bu birden bire olmamıştır. Evlilik ilişkisi yavaş yavaş bozulur, kalitesini kaybeder. Küçük, aslında önemsiz davranışlar çok önemli hale gelir. Sevgi, yakınlık, güven ve saygı gibi olumlu duygular etkinliğini kaybeder. İlişkiyi evlilik noktasına getiren memnuniyet ortadan kalkar. Artık eşler evliliklerini en kötü bakış açısından bakıp sadece olumsuz yanlarını görmeye başlarlar.
Aslına bakarsanız, ilişkiyi boşanmaya noktasına getiren, nedenlerin başında eşlerin birbirlerinden beklentilerinin değişmesi ve zamanla hayatlarındaki bir çok kişinin rolünü eşinden beklemesidir. Eşler birbirinden hem sevgili, hem en iyi arkadaş, hem bir korumacı gibi kimliklerin hepsini üstlenmesi beklerler. Bunun yanı sıra; farklı meslekler, kazançların farklılığı, birbirine daha az zaman ayırma gibi sorunlar yaşanmaya başlar. Artık hayata aynı çerçeveden bakmayı unuturlar ve çoğu zaman değerler ve amaçlar farklılaşır. Bunun sonucunda aynı ev içinde farklı, uzlaşamayan yaşam tarzı oluşur. Tabii daha görünür boşanma nedenleri olarak da eşlerden birinin diğerini aldatıp üçüncü kişilerin varlığı, duygusal ve fiziksel şiddet, hastalık durumları, aile müdahaleleri, alkol ve madde bağımlılığını sıralayabiliriz
Boşanma sürecin de en çok neler gözetilmeli dersiniz?
Boşanmak için doğru zaman ne?
Boşanmanın gerçekten doğru bir tercih olup olmadığı konusunda her ne kadar karar aşaması geçilse de, eşlerden birinin ya da her ikisinin de tereddüt yaşadığına şahit olmuşsunuzdur. Hele bir de ortada kalan bir çocuk varsa. Evlilikte İlişkiler kötü gitse de çocuk için sıklıkla evlilikler sürdürülür. Fakat unutmamak gerekir ki aile içinde yaşananlar çocuğa örnek oluşturur. Onun gelişimi için iyi bir boşanmanın kötü bir evlilikten daha uygun olacağına karar verdiğinizde ancak boşanma için ilk adımı atabilirsiniz.Bu karar aşamasında, kafanızı boşanma kararı vermek ve boşanmak için en uygun zaman nedir sorusu oldukça meşgul eder . Fakat bunun yanıtı, sorudan da karmaşıktır ne yazık ki. Boşanma sürecinde uygun zaman seçmek adına bir kalıp yoktur maalesef. Bu durum kişilerin sosyal yapılarına, mesleklerine, kişilik yapılarına, aile yapılarına, yetiştirilme tarzlarına göre değişir. Karar verme süreci çok uzun zaman alabilir yada bir çırpıda da alınabilir. Boşanma sinyalleri veren evlilikte, bu düşünceler her iki bireyde aynı zamanda başlar fakat iki bireyde de farklı davranışlarla ortaya çıkabilir.
Boşanalım ama çocuk ne olacak?
Evlilik kötü gitse de,bitirmek için çocuğun biraz büyümesi beklenir. Birazın ne kadar süre olduğunu söylemek de epey zordur. Bu arada tabi ki, çocuk belli bir yetişkinliğe erişene kadar onu kötü giden bir evliliğin için de büyütmek elbette doğru değildir.Boşanmaya karar vermek için çocuğun belli bir yaşa gelmesini beklemek gerekmez. özellikle evlilik hayatında şiddet varsa bu ortam çocuklara daha fazla zarar verebilir. Birçok aile çocuklar adına bir arada yaşamaya devam etmek ister. Ama bu süreç çocukları daha fazla zarar verir.Dikkat edilmesi gereken çocuğun yaşı ne kadar küçükse o kadar somut, anlayabileceği tarzda bilgi verilmesi gerekir. Çocuk ergenlik yaşındayken ailenin boşanma kararını hayatın da ciddi değişiklikler yaşayacak olarak algılarken, daha küçük yaşlardaki bir çocuk terk edilmek olarak algılayabilir.
Çocuğuma nasıl Boşanıyoruz derim?
Boşanma sadece çocuk için değil, ebeveynler için de ciddi stres yaratır. Aile birlikteliğinin en büyük sembolü olan, evi ayırmadan önce muhakkak ayrılık kararı çocuğa açıklanmalıdır. Ayrı yaşamayı deneyecek bile olsalar, çiftler mutlaka bunun bilgisini çocuğa vermeliler. Boşanma sürecinde çocuklarını koruyup uzak tutmaya çalışan ve bunu içinde çocuğa haber vermemeyi tercih eden aileler bilmedir ki, Çocuğa en fazla zarar veren ve yaralayan durum anlatılmamasıdır. Boşanma yada ayrılık kararı çocuğa açıklanmazsa, bir anda annenin veya babanın evi terk etmesi, çocukların boşanma olayından kendilerini sorumlu tuttuklarına sebep olur. Doğru davranış anne ve babanın birlikte,sakin ve kontrollü bir şekilde, ortak bir dille çocuklarına bunu anlatmayı başarmaları gerekir. Bu çocuk da güven sağlayacaktır.
Unutulmaması gereken ise;
Anne ve babalar kendi evlilik ilişkilerini sonlandırmış olsalar da anne baba kalacaklardır ve bu onları hayat boyu bağlayacak bir sebep olacaktır. Bu nedenle birbirleriyle düzgün ilişki içinde olmaları, konuşmaları çok önemlidir.
Sevinç Karakaya