Aşk Oyununun Kurallarını Bilmek İlişkiye Ne Katar?
AŞK OYUNUNUN KURALLARINI BİLMEK İLİŞKİYE NE KATAR?
Konumuz ”aşk”; Aşkında en az sevgi kadar çok tanımı vardır. Bizde soralım aşk sizce nedir?
İnsanın sevme kapasitesinin en üst sınırı mıdır aşk? Yoksa güçlü bir çekicilik midir? Birine ait olma hissinin değerli olduğunu bilmenin verdiği hazmıdır aşk? Birine yada bir şeye duyduğunuz derin bağlılığın verdiği huzur mudur aşk? Evet nedir bu aşk, onca filme, romana, şarkıya konu olan aşk nedir?
Aşk ruhunuzda yaşarken, bedeninizin onu izlemesidir. Nefsinizle istediğinizi, kalbiniz sever, aklınız değerlendirir, bilinciniz tanımlar, ruhunuz ise ona bağlanır. Yani aşk bir bütündür. Aşk duyguların ”gök kuşağının renkleri gibi birleşip tek bir hale olmasıdır”, İçince çok rengi, çok duyguyu barındıran ‘‘Duyguların rengidir aşk”.
Sevginizi Aşka Dönüştürün
Aşk insan olma sanatını bilenlerde canlanır. Ancak sorumluluğunu hissedenlerde yeşerir, filizlenir büyür. Bunun için ilişkilerde aşk bulmak önemlidir, aşkı bilmek sevgiyi aşka taşımak, aynı duygu dillerini öğrenip konuşarak, hediyeleşerek, dokunarak karşındakine aşkını göstermek. Aşk bilinmez yada çözülmez bir duygu değildir, her ne kadar herkesin tarifi faklı da olsa, ilişkilerinde kendi aşk dillerini bulabilirler. Fakat bu ciddi emek ve yatırım isteyen bir iştir. Sevgiler beslenir, en önemlisi aşka giden yol öğrenilirse, İlişkilerinizde sevgiyi aşka dönüştürebilir ve uzun soluklu ilişkiler yaşayabilirsiniz.
Aşk Oyununun Kuralları Nedir?
Mevlana diyor ki: ”Ham iken pişmeli, yanmalı ve olgunlaşmalı” Mevlana’nın dediği gibi, Aşk kişinin hamlığından çıkıp, ateşiyle yanması, sonrada olgunluğa ermesidir. Peki bu nasıl olacak derseniz? İlişkilerimizi hamlıktan kurtaracak, onu aşk ateşiyle pişirip olgunluğa erdirecek aşk oyununu kurallarına göre oynayarak gerçekleşecektir. Gelin bu kurallara birlikte bakalım.
Kural (1); Sadece kendini düşünme, karşındaki insanı da en az kendin kadar düşün, sen içinden nasıl bir enerji gönderirsen, aşkında ona göre yolunu karşındaki kişinin gönlünde yolunu bulacaktır.
Kural (2); Her şeyi hemen çözmeye kalkma davranışın doğal sonuçlarının gerçekleşmesine izin ver. Eşin sana hakaret ettiyse, hiç bir şey olmamış gibi davranma, ona özür dilemesi gerektiğini hissettir. Tabi burada her ilişkinin kotaları vardır, önemli olan sınırları zorlamayıp, aşılamayacak noktalara ilişkiyi getirmemektir.
Kural (3); İlişkinizde şefkatli, olun şefkatte karşılık bekleme yoktur.
Kural(4); Bir ilişki de ağlamak sorunları çözmediği gibi sorunları daha da çıkmaza sokabilir. Ağlamak karşılık bekleyip, ağlandığı için çözüm beklemektir. Oysaki seven kişi ağlayıp sızlanma yerine; sevdiğini kusurları ile sever ve kabullenir.
Kural(5); Karşımızdakini suçlamak kolay olandır. Suçlamayı bırakıp sözlerinizin ve davranışlarınızın sorumluluğunu üstlenin.
Kural(6); Eğer ki ulaşamayacağın bir şeye aşıksan, ömür boyu ulaşamayacağını, bile ve bunu kabullenmeyi öğren, bu seni pişirecektir. ( Burada her şey gelebilir aklınıza; Paraya, makama, başka bir aşka..vs. fakat ne olursa olsun içinde olduğunuz ilişki ancak kabullenerek şifalanır.)
Kural(7); Sevdiğinizle çatışmalar yaşıyorsanız, samimi ve içten bir şekilde mücadele edin. Yıkarak değil tamir ederek çözüme ilerleyin. ”İstediğinizi söylerseniz, istemediğinizi işitirsiniz”. İçinizden ne kurarsanız, eşinizden size sesli olarak geldiğini göreceksiniz. Örneğin; İçten içe öfke beslerseniz karşınızdan sesli öfke çığlıkları yükselirken, İçten içe sevgi gönderiyorsanız, bu sevgi enerjisi size, istediğiniz sevgi sözleri olarak geri dönecektir.
Kural(8); İlişkiniz de, ilişki körlüklerini gideren, ilişkinizi tekrar heyecanlandıran, beyin fırtınaları yapın. Örneğin gelecekle alakalı sevdiğinizin planlarını sorun, ölmeden önce ne yapmak ister? Gizli hayalleri ne? Onu ne heyecanlandırır? gibi bunları daha da arttırabilirsiniz.
Kural(9); Taktir, onay, övgü cümlelerini daha sık tekrarlayın. Bunları yaparken karşıdan beklentiye girip kendinizi yıpratmayın bu sevgilinize sunduğunuz bir ikram değildir sadece, aynı zamanda ”Sevdiğinizle geçirdiğiniz huzurlu zamanın kirasıdır” böyle düşünmek eminim bakış açınızı değiştirecektir.
Kural(10); Sadece burada değil, sonsuz hayatta da sizinle beraber olmasını ister gibi sevin karşınızdaki sevdalınızı.
Elbette pişmek sadece bu kurallarla olmaz fakat iyi bir başlangıç olabilir.İlerleyen günlerde aşkın halleriyle devam edeceğiz. Umarım gönülden aşkı yakalayanlardan olursunuz.
Aşkı en güzel anlatanlardan Mevlana ile bitirelim.
Biri bana : Aşıklık nedir?diye sordu.Dedim ki: ”Ben ol da bil.” Sen aşıklığı nasıl bilebilirsin ki,
o bilgi kitaptan defterden öğrenilmez. Ateşi mangalda balı da kavanozda görmek bilmek değildir. Çünkü bu bilgi zevk bilgisidir, onu tatmayan bilmez. Bildim diyenin bilgisi sadece zandır.Madem öyle sen düşmeyi düşenden öğren,yanmayı pişmiş den sor. Aşkın kokusunu da aşığın yanık nefesinden kokla.
Bu işaretlerden yola çık ve aşkı bilmek için aşık ol.
Hz Mevlana
Evliliklerde Tehlikeli 2 Yıl
EVLİLİK DE TEHLİKELİ 2 YIL
Yapılan araştırmalarda sadece ülkemizde değil, Dünyanın bir çok ülkesinde özellikle evliliğin ilk 2 yılı çok önemlidir. Eşlerin aynı evi paylaşmaya başladığı, belki de şimdiye kadar bilmedikleri özelliklerini ilk fark etmeye başladıkları süreç ilk 2 yıldır. Genel itibariyle evliliklerin ”Tamam mı? Devam mı?” durumunu bu 2 yıl belirler. Bu süre içinde eşlerin yaşadıkları olumsuzluklar aşılabilirse, evlilikler ömre yayılabilir. Eşlerin birbirlerine karşı anlayışsız ve tahammül edememeleri evlilikleri yıkım noktasına getirebilir. Evliliğin ilk 2 yılında başlıca dikkat edilecek hususları sıralarsak söyle diyebiliriz;
Evlilikten Öncesi Gibi Özgürlük İsteme:
Evlilik de ilk yıllarda karşılaştığı bir sorunu, eşler yaşarken çözümü yokmuş gibi gelebiliyor, hatta kısıtlamalar, eski bekar hayatının özlemi, tek başına bir şeyler yapma isteği, evliliği bitme noktasına getirebiliyor. Fakat bu sanıldığı gibi çözümsüz değildir. Evet çift çoğu, evlendikleri günden itibaren özgürlüklerinin kısıtlanmasını kabullenemiyor. Tabi ki evliliğin, yaşamış olduğunuz bekar hayatınızdan farklı sorumlulukları olduğu için belli ölçülerde sizi kısıtlamaktadır. Fakat evlilikler, farklı özgürlüklere de fırsat vermektedir. Evlilik de eşler, bu durumu karşılıklı diyalogla aşma yoluna gitmeli birbirlerine nefes alacak zamanlar ayırıp, bekarken görüştükleri arkadaşlarıyla evlilik sınırlarını aşmayacak şekilde, ortak zaman geçirme isteğine anlayışla bakmalıdırlar.
İnatlaşmalar:
Evlilik de kişiler, ”Ben haklıyım” inatlaşmasını bir kenara bırakmalıdır Bu inatlaşmalar, birbirini çok severek evlenen çiftleri dahi ayrılık noktasına getirebiliyor. Yeni evli çiftler, maalesef günümüzde konuşmak yerine tavırla problemlere çözüm aramaktalar. Her konuyu en ince ayrıntısına kadar konuşmak en sağlıklı çözümdür. Mutlaka ortak bir nokta bulacaksınızdır. Ve bir konuda anlaşma sağladıysanız o konuyu bir daha açmamak, aynı tartışmaları tekrarlama demektir.
İş Stresi:
iş stresi dünyada asrın hastalığı denilebilir. Çalışıp da stres den uzak durabilen hemen hemen yok gibidir. Evliliğin ilk yıllarında, hem evlilik hayatına alışılması, hem de iş stresi kişilerin eşini, stres topu olarak görmesine neden oluyor. İşte geçirilen uzun vakitler, eve kavga sebebi olarak geri dönebiliyor. Burada eşlerin birbirine vereceği tepki çok önemlidir. ”Yıkıcı değil, yapıcı olmak” gerekir. Çiftler bazı duygularını frenlemelidir. Şöyle bir düşünün zaten; işlerinizin yoğunluğu nedeniyle az görüşüyorsunuz. Görüştüğünüz zamanların da her dakikasını, neden dertlerinizi ve sevinçlerinizi paylaşarak geçirseniz daha iyi olmaz mı? Emin olup bu düşünceyi bir kere hayatınıza oturtabilirseniz, bu düşünce birçok evliliği kurtaracaktır. Tabii çiftler, birbirlerine gerçekten değer verirse bu ancak gerçeğe dönüşür.
Duygusal Uyum:
Diğer maddelerde olduğu gibi duygusallıkta da , evliliğin ilk 2 yıl çok önemlidir. Hassas bir süreç olup eşlerin birbirlerinden beklentilerin en üst seviyede olduğu dönemlerdir. Yapılan bir araştırmada dünyanın farklı ülkelerinden toplam 156 çift üzerinde, ”Evlilik” araştırması yapılıyor, araştırmanın sonucuna göre, eşlerin birbirlerine karşı net kararı 24 ay sonunda verdiği ortaya çıkmıştır.
Bundan dolayı çiftler; Evliliklerin ilk 2 yılında duygusal birlikteliğinden, uyum ve sevgiden ödün vermeyen çiftler , bir ömür boyu birlikte olma ihtimali çok daha yüksek görünüyor. Eşinizi ilk tanıdığınız sevdiğiniz haliyle hatırlamalı, yaşanan olumsuzluklarda, olumlu yönler öne çıkarılmalıdır.
Unutmayın ; Evliliğe başlarken ”iyi günde kötü günde, hastalıkta, sağlıkta…” diye başlayan niyetlerle başlıyoruz. Evliliklerin ömrünün uzun olması için, iyi olan her şey de olduğu gibi evlilik de ”emek” ister. Genel itibariyle insan oğlu elindekinin değerini genelde kaybedince anlar, fakat evlilik üzerinde risk alınmayacak kadar hassas bir kurumdur. Gelin eşinizin kıymetini kaybetmeden anlayın.
Huzurlu ve dingin yuvalar dilerim. Sevgiyle kalın
Uzun Süreli Evliliklerde Cinsel Uyumun Etkisi
Evlilikte uyum her şekilde elbette önemlidir. Kimse evliliğinde %100 uyumu yakalamak zorunda değil fakat evliliklerin uzun soluklu ve sağlıklı iletişim ile devam etmesi için uyum önemlidir. Çiftlerin uyumlu olmasını destekleyen faktörler vardır. Cinsellik ise bu uyumun %70 ‘ini etkileyen en mühim faktördür. Evlilik kişilerin sevmek, sevilmek gibi bir çok ihtiyaçlarına cevap verdiği gibi, iki farklı cinsin hayatlarını birleştirmeleri, karşılıklı olarak cinsel kimliklerinin ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini gerektirir.
Eşler cinsel ilişki ile birbirlerine sadece sözle hitap etmenin ilerisinde bedenle de ifade ettikleri, birbirlerine çok daha yakın olurlar. Nasıl ki bu iki kişinin birbirinden farklı iletişim ve ilişki kurma tarzları olduğu gibi cinsellikde de son derece özel ve kişilerin kendine has ilişki kurma tarzları, beklentileri vardır.Kişinin cinsel yaşamı biyolojik yapısından, yaşam koşullarından, içinde yetiştiği ve yaşadığı kültürel çevreden etkilenir. Bu nedenle de sorunsuz, uyumlu bir cinsel yaşam için neyin gerekli olduğunu, cinsellikte neyin normal neyin ise anormal olduğunu söylemek oldukça zordur. Aslına bakarsanız; Eşlerin cinsel yaşamında olması veya olmaması gerekenler iki kişinin beklentisine bağlıdır diyebiliriz. Bu beklentilerin anlaşılması için eşler arasında açık bir iletişim olması gerekir. Beklentilerin anlaşılması ve ortak bir noktada buluşulması hemen olmaz, evlilikte cinsel uyum zaman alır , bunun için çaba harcamak ve eşlerin birbirine karşılıklı açık olmaları şarttır.
İletişimin Cinsellikteki Önemi
Şunu çok duymuşuzdur; ” İncir çekirdeğini bile doldurmayan sebeplerden ayrıldılar” Evet görünürde böyledir, fakat içte dışarıdan çok daha derin yaralar olabilir evliliklerde. Yapılan araştırmalarda çiftlerin sebepsiz gibi görülen çoğu tartışmanın altında birbirlerine bile belki itiraf edemedikleri cinsel beklentiler ve doyumsuzluklar bulunmaktadır. Evliliğin bütününün sağlıklı olması için hem eşler arasındaki iletişimin iyi olması elbette çok önemli, fakat aynı zamanda cinselliğin de sorunsuz gitmesi gerekir. Cinsel ilişkilerin düzensizliği iletişimlerini etkilediği gibi, iletişim eksikleri de cinsel sorunlarının yada beklentilerinin konuşulamaması gibi, sebepler doğuracağından, her iki alandaki sorunlar da birbirini etkiler. Yine araştırmalar; cinsel işlev bozuklukları ve evlilik sorunlarının çoğunlukla bir arada görüldüğünü ortaya koyuyor.
Yine şuna benzer yanlış söylemler duymuş olabilirsiniz .”Birbirini seven, iyi anlaşan çiftlerin cinsel yaşamları da iyidir” diye düşünmek yanlış bir inanış, evlilik uyumunun iyi olması eşlerin cinsel sorun yaşamalarına engel değildir. Yine aynı şekilde ”Cinsel yaşam iyi ise evlilik iyi gider” demek de yanlıştır, cinselliğin iyi olması evliliğin bütününün de mutlaka iyi gideceğini göstermez. Gerçek olan şu ki; eşler arasındaki ilişki uyumluysa cinsel sorunlar çözülebilir ve cinsel uyum sağlanabilir. Çünkü sorun çözme önemli bir ilişki kurma becerisidir, dolayısıyla evlilikte ve cinsellikte mutluluk çiftlerin iletişim becerileri ile ilişkilidir.Tabi ki bazen tam tersi de olabiliyor, iletişimde yada farklı anlaşmazlıklar devam ederken cinsellikle alakalı sorunlar bir uzman ile çözüme gidildiğinde, diğer ilişkilerde daha kolay çözüme ulaşabiliyor.
Cinsel Uyum Çok Önemli
Sonuç Olarak diyebilirim ki; Evlilikte cinsel uyum süreci, aynı zamanda birlikte öğrenme sürecidir ve iletişim gerektirir. Sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam için eşlerin sorunlarını konuşabilmeleri, bundan çekinmemeleri, cinsel konularda bilgilenerek hem cinselliği hem de birbirlerini tanımaya çalışmaları gerekmektedir.Böylece evliliklerini hem cinsel hem de iletiş yönünden çok daha sağlıklı ve uzun ömürlü yaşayabilirler.
Sevgililer Gününe Özel ”İlişkilerde Farkındalığı Arttırma Çalışması”
SEVGİLİLER GÜNÜNE ÖZEL
”İLİŞKİLERDE FARKINDALIĞI ARTTIRMA ÇALIŞMASI”
Bazen ilişkiler evlilikler durağanlaşır. Neden olduğunu ilişkinin içindeyken anlamak çok zordur. Hatayı yada sorunların kaynağını karşıdakine vermek her zaman kolay olandır. Oysa İlişkinin tamamına ışık tutmak lazım…
Birinin sizi kendinize soramadığınız sorularla yüzleştirmesi gerekebilir. Belki de eşinde/sevgilinde çok kızdığın bir hareketi yıllardır sen hiç fark etmeden yapıyorsundur. Evet ilişkiler de farkında olmak çok önemlidir. Eşlerin/Sevgililerin birbirinden ne beklediğini bilmek, birbirlerine aynı sevgi dilleriyle yaklaşmak, İlişkilerdeki hatalardan ders alıp, sağlam tecrübelerle yollarına devam etmek, günlük koşuşturmanın oyununa gelmeden, kızgınlıklara, kırgınlıklara rağmen birbirini hep hatırlayıp ,hep sevebilmek, birlikteyken bile özleyebilmek çok ciddi farkındalık gerektirir.
Şimdi sizin de aklınızda şu sorular var ise; İlişkinizde yolunda gitmeyen bir şeyler yada çok mutlusunuz fakat huzurunuzu ömrünüzün sonuna kadar ”nasıl sürdürebilir” diye ”kaygılar” yaşıyorsanız?
Belki de bu ”Sevgililer Gününde” İlişkiniz adına yapacağınız en büyük yatırım, sağlıklı bir ilişki için ”İLİŞKİLERDE FARKINDALIĞI ARTTIRMA ÇALIŞMASI”katılmak olacaktır.
Hayatımız ilişkilerimiz üzerine kuruluyken, İlişkilerimiz hayatımızın çoğu alanını etkiliyorken, çoğu şeyin temeli iken; ne kadar sağlıklı ilişkiler kurabiliyoruz? Sağlıklı ilişkiler nasıl kurulur?, “Ben nerede hata yapıyorum?” , “Bir ilişkiye ne katıyorum, ne alıyorum?” “Mutlu ilişki var mı?” “sağlıklı ilişki nasıl olur, ben ilişkimde kimim, karşı taraftan ne bekliyorum, ne kadar beklemeliyim, neler yapabilirim” gibi birçok soruya cevap bulabileceğiniz ve dönüp ilişkimizi değerlendirebileceğiniz , farkındalık yaratan bir çalışmaya katılmak isterseniz ”İLİŞKİLERDE FARKINDALIĞI ARTTIRMA ÇALIŞMASI” online bir bir yapılan tek seansımıza katılabilirsiniz.
NOT: Şubat ayının sonuna kadar geçerlidir.
DevamıBir kaç Soru, Bir kaç Çözüm(3)
BİRKAÇ SORU, BİRKAÇ ÇÖZÜM (3)
Soru: Merhabalar eşimle 5 senelik evliyiz, aslına bakarsanız, birbirimizi tanıyarak ve severek hatta önümüze çok engel çıkarılmasına rağmen bunları aşıp evlendik. Fakat özellikle son 1 senedir aramızda anlam veremediğim bir soğukluk var. Bütün konuşmalarımız sanki sadece konuşmuş olmak için. Kavga etmiyoruz hatta ufak tefek tartışmalar bile yok, fakat konuşacak ne bir konu, ne sohbet ortamı, nede sıcak ve samimi ortam da kesinlikle yok. Sanki her şey rutinleşmiş gibi ve gitgide birbirimizden uzaklaşıyoruz. Çok üzülüyorum, ne yapmalıyız?
Çözüm: Her çiftin ilişkisinde bu şekilde durağan dönemler zaman zaman olabilir. Bu tarz sorunlarınız çok normaldir. Eşinizle tartışma ortamına girmeden, Kendi içinizde neler hissettiğinizi onunla paylaşın. Bazen samimiyetle söylenen bir kaç cümle her şeyi değiştirebilir. Siz kendinizi ona açtığınızda, eşiniz de size kendini açacaktır. büyük olasılıkla eşiniz de aynı kaygıları yaşıyordur. Karşılıklı konuşarak bu soğukluğun sebeplerini anlamaya çalışabilirsiniz. Yada soğukluktan önceki hayatınızı tekrar canlandırmaya çalışabilir, ortak paylaşım alanlarını arttırıp, daha fazla sosyal çevre ile iletişim halinde olabilirsiniz.
Bir başka bakış açısı ise; Aslına bakarsanız, kadınlar genelde bu soğukluğun sebeplerini sezebilir. Sizin de belki kendinize bile itiraf edemediğiniz şüpheleriniz olabilir. Burada yapmanız gereken kendinize dürüst davranıp, sizden yada eşinizden kaynaklanan sorunları tespit edip çözüm yollarına gitmektir. Bazen de eşler ya sorunun ne olduğunu bulamaya bilir yada soruna çözüm getiremeye bilirler bu durumda Karşı karşıya kaldığınız problemleri yalnız başınıza çözmek zorunda değilsiniz, bir ilişki koçu ile online yada yüz yüze çalışıp dışarıdan objektif bir gözün ilişkinize ışık tutmasını sağlayabilirsiniz.
Soru: Eşimden 3 sene önce boşandım, ama sanki sadece eşimden boşanmadım. Sahip olduğumuz sosyal çevre ile de boşanmış gibiyim. Ortak tanıdıklarımız ve diğer evli çiftlerden ibaretti çevremiz, ve şu anda sosyal hayatımın tamamen sıfırlandığını hissediyorum, evli çiftler ile artık görüşmüyorum. Sanki artık ben, ben değilmişim gibi davranılıyor. Bir arkadaş gurubumuz vardı ailecek görüştüğümüz oradan da dışlandım. Ortak diğer arkadaşlar ile ise mahkemede şahitlik filen derken, boşanma sonrası hiç bir samimiyetimiz kalmadı. Bir de sorumluluklarım olan 3 yaşında oğlum var. Henüz 34 yaşındayım, hayata kapılarımı kapatmak istemiyorum. Tekrar eskisi gibi bir çevre nasıl elde edebilirim?
Çözüm: Dış çevre ile iletişimden önce kişinin ilk önce kendine dönüp iç huzurunu tekrar elde etmesi gerekir. Dışarıda kuracağınız sosyal hayat için öncelikle ev ve iş düzeninizi tekrar rayına oturtmanız, zamanınızı verimli kullanmak sureti ile kendinize boş vakit oluşturmanız önemli. dediğim gibi kendi içiniz de ve yaşadığını ortamda yani evinizde düzen ve huzur çok önemli. Böyle durumlarda kadınlar kafalarını dağıtmak için kendini ev işlerinde paralama, gereksiz abur cubur yemek yerine yeni aktiviteler hobiler kurslara yazılabilirsiniz. Bunlarda sizin için belki yeni çevreler edinmek için bir yol olabilirler. Çocuğunuz için ise mutlaka bakıcı ya da ailenizden destek almanız sizin için iyi olacaktır. Haftalık yapmanız gereken işleri not aldığınız bir ajandanız olsun. Bu ajandada iş, aile ve sosyal hayatınıza dair gerekliliklerin yanı sıra keyfi aktiviteler, kişisel bakımınıza ve ihtiyaçlarınıza yönelik notlar da mutlaka olmasına dikkat edin. Evli olduğunuz zamanlarda görüşemediğiniz ve zamanla koptuğunuz okul arkadaşlarınızın bir listesini çıkarabilirsiniz. Her zaman görüşmek için vakit ayıramasanız dahi telefon edip birbirinizi güncellemeniz önemlidir. Bunun dışında sosyal gönüllülük projelerine katılabilir kendinize başkalarına da yardımcı olarak, aynı fikre gönül vermiş kişilerle yeni çevreler edinebilirsiniz. Kimseyle iletişime geçmezseniz, elbette bir zaman sonra unutulursunuz.
Evet; İlişkiler önemlidir. Sağlıklı ilişkiler için sağlıklı iletişimlerde önemlidir. Kendinizi daha iyi ifade edebilmek ve karşınızdaki kişileri daha iyi anlayabilmek için; Kişisel gelişimimize önem vermeliyiz. Gerisi arkasından gelecektir. Güzel ve mutlu ilişkiler dilerim…
Boşanmamak İçin Evlenmeden Önce Dikkat Edilecekler
BOŞANMAMAK İÇİN EVLENMEDEN
ÖNCE DİKKAT EDİLECEK
Evlilik iki kişinin birçok umutla başladıkları ve ömür boyu sürmesi için edilen yeminlerle yolların birleştirilmesi, aynı yolda bir eş olarak yürümek demekken; özellikle son yıllarda karşılıklı birbirinden beklediklerini bulamayıp, aradaki saygı ve sevginin kaybedilmesi ile maalesef eşler boşanmaya doğru gitmektedir.
Türkiye İstatistik Kurumun yapmış olduğu verilere göre son 10 yılda toplam 1 milyon 43 bin 97 çift boşanıp evini ayırdı. Bir çiftin daha düğünleri olurken, boşanma ihtimallerini %70’e çıkarabilecek ya da %20’ye indirebilecek bazı etkenler vardır. Aklınızda bulundurmanız gereken ilk şey, boşanma oranının sabitlenmiş olmasıdır. Şu anda ortalama bir çiftin 15. yıl dönümlerini görme ihtimali %57’dir. Bu rakam tabi ki oldukça ciddi bir rakamdır. Evlendikten sonra boşanmamak için bazı dikkat edilecek durumlar vardır. Bu hususlara dikkat ederek boşanma ihtimalinizi azaltabilirsiniz.
Küçük Yaşta Evlenmeyin;
Günümüzde insanların sosyal beklentileri, hedefleri, kendileri olma süresi değişmiştir. Bu da evlenme yaşını ileri çekmiştir. Yetersiz hayat tecrübesi, iletişim kabiliyetindeki eksiklikler, kendine ait ekonomik yeterliliğe ulaşma süresi uzadığından ötürü kişilerin evlilik kararı için hayatta evlenmeye kadar gelen bazı hedef ve kişisel gelişimini tamamlaması sağlıklı evlilik kararı alınması açısından yirmi beş yaş üstü evlenmek için daha uygun bir yaş denilebilir. bu yaş sınırın altında olan evliliklerde yanlış sebeplerden dolayı evlenme olasılığı çok fazladır. Akıl yaşı olgunlaşmasından sonra; kişiler evlilikten beklenti ve bakış açıları değişiklikler göstere bilir ve istenmeyen boşanmalara doğru evliliği sürükleyebilir.
Baba İle İletişime Önen Verin;
Çocuklar değerlilik duygusunu ağırlıklı olarak iki yaşına kadar annesinden, yeterlilik duygusunu da altı yaşına kadar ağırlıklı olarak babasından alırlar.Özellikle kendilerini yeterli hissedip sağlıklı iletişim kurmaları, babalarıyla olan ilişkilerine bağlıdır. Bu yüzden büyürken çocukların baba ile iyi ilişkiler içinde olması önemlidir. Evet yetişkinlikte de bunu devam ettirmeniz size iyi iletişim yetisi kazandırır ve sevildiğinizi hissetmenizi sağlar. Özellikle babasıyla arası iyi olmayan kadınlar eş seçimlerinde yanlış kararlar alma eğilimindedirler. Bu yüzden evlenmeden önce, aslına bakarsanız daha çocukluk da sağlıklı bireyler olabilmek, sağlıklı iletişim içinde bulunmak ve mutlu, huzurlu, doğru evlilikler yapabilme açısından baba ile ilişkililer kuvvetli bir faktördür.
İş Paylaşımında Evlenmeden Uzlaşın;
Özellikle iki taraf da evlendikten sonra, çalışacak çiftler için iş paylaşımı önemlidir. Çünkü evliliğin kendine göre sorumlulukları vardır. Bakış açısına göre; Kişilerin evlenmeden önceki hayatlarına ilave olarak gelecek artı bir iş yükü olarak da görülebilir, Eşlerin zevkle ortaklaşa yapacakları bir paylaşım olarak da düşünülebilir. Zorunluluk yerine bunu beraber vakit geçireceğiniz zevkli bir tercihe dönüştürebilirsiniz. Evlilikte en sık çıkan tartışma konusu iş paylaşımı, eşi çalışmasa da erkeğin eşine yardımda gönüllü olması tartışmaların önünü kesebilir.
Evlilik İçin Çiftlerin Geliri Yeterli Olmalı;
Gözünüz de pembe gözlükler varken maddiyat genelde önemli gibi görünmeyebilir. Fakat maddi sorunlar çiftlerin boşanmasının bir numaralı nedenidir. Eşiniz ve siz geciken faturalar ve gerçekleştirilememiş hayaller yüzünden stresliyseniz, birbirinden farklı para harcama ve biriktirme anlayışlarına sahipseniz ve her şeyinizi kaybetmekten korkuyorsanız, tartışmalar ve yanlış anlaşılmalar artar ve evliliğiniz önceliğiniz olmaktan çıkar. Hatta bazı evlilikler tamamen bir şirketi yönetir gibi hesap kitaplarla ve denkleştirmelerle geçirilen evliliklere dönüşebilir. Bu yüzden gerçekçi olmak ve hayat kriterlerinizi göz önüne alarak yada durumu her haliyle kabul ederek evlilik yoluna çıkmalısınız.
Evlilik Öncesi Uzmandan Destek Alın;
Yapılan araştırmalar Evlilik öncesi ilişki koçu ile çalışan yada evlilik öncesi kurslarına katılan eşlerin, evliliklerinde daha az anlaşmazlık yaşadığını ve evliliklerinden daha tatmin olduklarını göstermektedir. ”Evlilik öncesi danışmanlık almış çiftler, boşanma ihtimallerini neredeyse üçte bir oranında azaltmış olurlar.” Bunun nedeni kişiler kendi ne istedikleriyle yüzleşir. Evliliğin hayalin dışında gerçekleriyle de tanışır. Daha gerçekçi bir bakış açısıyla kendisini ve eş adayını tanıma, ne kadar birbiriyle uyumlu olduklarına dair gözlemleme fırsatı bulur. Böylece evliliğini bilinmezlikler üzerine değil, sağlam temeller üzerine kurabilir
8 Mart Dünya Kadınlar Günü/ Slayt
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ
ÖZEL SLAYT
FARKINDALIĞINI FARK EDEN KADINLAR
8 Mart Dünya Kadınlar Günü
Slaytı indirmek için tıklayın: FARKINDALIĞINI FARK EDEN KADINLAR
DevamıBirkaç Soru, Birkaç Çözüm (2)
BİRKAÇ SORU, BİRKAÇ ÇÖZÜM (2)
Merhabalar; Yeni ilişkilere başlamayı düşünen, fakat yuva kurmak, evlenmek için atım atma cesaretini bulamayan yada geçmiş tecrübelerinden dolayı, yeni ilişkilere başlangıçlara kapılarını kapatanlara çözüm bulmaya çalışacağız. Çünkü sevmek ve sevilmek hayatta en doğal ihtiyaç, hayata sıkı sıkı bağlayan en sağlam güçtür. Kapılarınızı kapalı tuttuğunuz ilişki için adımlar atma cesaretini bulamadığınız taktirde, kendinizi sevme ve sevilebilme imkanından mahrum bırakmış olacaksınız. Gelin beraber birkaç bir kaç soruyu inceleyelim.
Soru: Kimseye güvenemiyorum,kendimi çok yalnız hissediyorum, hayatta gelecek adına adımlar atmaya, bir ilişki yaşamaya korkuyorum. Kendime duvarlar örüyorum ve aşamıyorum. Ne yapabilirim? Bu durumu nasıl aşabilirim?
Çözüm: Hayatta ne düşünürsek, onu kendimize çekeriz. Bundan dolayı ilk önce olumsuz düşüncelerden kurtulmamız lazım. Elbette herkesin hayatında biri olmak zorunda değil. Fakat hayatı paylaşılan bir yol arkadaşı, seveceğiniz bir eş, hayatınıza lezzet katacaktır. Öncelikle rahatlayın. Yeni ilişkilere korkarak bakmanız, muhtemelen geçmişte yaşadığınız ilişkilerin, tatsız deneyimlerin izlerini taşıyor olmalı. Unutmayın; Geçmiş deneyimleri, yaşadığınız üzüntüleri düşündüğünüz sürece, gelecek ile ilgili olumlu adımlar atamazsınız. Herkes hayatında zaman zaman olumsuzluklar yaşayabilir. Fakat geçmişte yaşadığınız tatsız olaylardan almanız gereken sadece derslerdir. Geçmiş geçmişte kalmıştır ve tekrar aynı olayları yaşamak korkusu sadece kendinizin oluşturduğu, henüz gerçekle ilgisi olmayan gerçek dışı bir endişedir. Hayat her an yenilenmektedir. Kendinize yeni bir sayfa açmak ve temiz başlangıçlar yapmak için şans vermelisiniz. Olumlu olaylara odaklanın. Duygu durumunuzu negatiften pozitife çevirin. Ve hayatınıza pozitif kişileri çekin.Emin olun hayatınızda gerçekleşecek değişikliklere siz de hayret edeceksiniz. Hayatta kötü deneyimler yaşamanız, her zaman kötü deneyimlerle karşılaşacağınız anlamına gelmez. Bu yüzden duvarlarınızı kırın ve sadece geçmiş deneyimlerinizden aldığınız ders ile yolunuza devam edin.
Soru: Ben aslında kendimin dürüst ve iyi birisi olduğuma inanıyorum. Bazen arkadaşların, bazense ailemin tanıştırması ile evlilik için adım atacağım adaylar çıkıyor karşıma. Fakat fark ettim ki ben beğendiğim kişilerle iletişim kuramıyorum. Kendim gibi doğal davranamıyorum. Karşı tarafın beğenmemesinden endişe ediyorum. Öylede oluyor. Ne yapmam lazım?
Çözüm: Beğenmek yada beğenmemek aslında şekille alakalı bir şey değildir. Kişilerin kendine olan öz-güveni ile alakalıdır. Elbette herkesin hayatında beğendiği insanlar tarafından beğenilmediği dönemler olabilir. Bu durum sizin bir eksikliğiniz den ya da sizden kaynaklanan bir sorun nedeniyle olmayabilir. Bu durumu kendi içinizde büyütmeyin ve kendinize güvensizliğe dönüştürmeyin. Rahat ve kendiniz gibi olmaya gayret edin. Doğallık ve samimiyetten uzaklaşmayın. Takıntı halinde ısrarcı olmamak, biraz kendinize dönerek, fiziksel ve kişisel gelişiminize odaklanmak içsel olarak güç toplamanıza yardımcı olabilir. Eğer kendinizde hissettiğiniz bariz bir eksiklik varsa bunu telafi etmeye çalışabilirsiniz. Kişi kendini tam ve bütün hissederse, kendine olan güveni dışına da yansıyacaktır. Kişisel gelişiminiz için bir uzmandan yardım alabilirsiniz ve iletişim problemlerini çözmek için daha sistemli bir yol izleyebilirsiniz. Ve önemlisi ilahi akışa güvenin… Sevgiyle kalın…
Kimler ilişki koçu Tercih etmeli?
İLİŞKİ KOÇLUĞU
İnsan doğumuyla beraber hayatını sürdürmek için bir ilişkiler yumağı içene girer. Sosyal bir varlık olan insanın hayatını sürdürmesi için bu kaçınılmazdır. İnsanın çevresi ile olan ilişkisi onun psikolojisini, hayatından aldığı zevki ve tatmini belirler. Bu yüzden sağlıklı ilişkiler kurmak kişilerin hayat kalitesini arttırmak ve sağlıklı bir yaşam sürmek adına oldukça önemlidir.
İlişki koçluğu; Yaşam koçluğunun dallarından olup, hayatın her alanına hitap eder. Doğu ilişkiler kurabilme adına, yeni ve çözüm odaklı yöntemlerle ilişkilerinize bakış açınızı değiştirir. İlk öncelikle kişilerin kendi hayatlarına ayna tutmasını sağlayıp, kendileriyle olan ilişkisini ve bu ilişkinin dışarı yansıyan durumunu görmelerine ve değerlendirmelerine çalışır. Bu şekilde ilişki koçuyla çalışan Danışanlar; Özel ve iş yaşamlarında kendi ilişki tarzlarına dışarıdan bakıp, ilişki koçlarının desteği ile ilişkilerinde sağlıklı değişimler yapabilirler. Burada amaç ilişkileri dengede tutmak ve ilişkilerin istenilen biçimde sürdürülmesini sağlamaktır.
İlişki Koçu; Danışanın güçlü yanlarının dengelenmesi ve zayıf yanlarının tespit edilip geliştirilmesi noktasında, yeni bakış açılarının farkına varmasında destekleyici süreç uygular. Danışanının kendisine dışarıdan bakması sağlanıp iletişim kurduğu kişi ve kurumlarca daha iyi anlaşılabileceği iletişim ve davranış teknikleri bulmasını sağlanır.Böylece kişi daha az enerji harcarken zamanı en iyi şekilde kullanıp daha sağlıklı ilişkiler kurabilir.
İLİŞKİ KOÇLUĞU HANGİ KONULARI İÇİNE ALIR
İlişki koçluğu bir çok konuyu içine alır.Özellikle duygusal ilişkiler kişilerin hayatındaki diğer ilişkilerini olumlu ve olumsuz yönde çok ciddi etkiler. Bu yüzden başta kişiyi duygusal yönden etkileyen ilişkiler olmak üzere,sosyal ilişkiler , iş hayatındaki ilişkiler, aile içi ilişkiler olarak ele alına bilir.
DUYGUSAL İLİŞKİLER:
Duygusal ilişkiler de koçluk şu sorunları çözüme ulaştırmaya çalışır.
Bekarsanız: İlişki koçu; Evlilik kararı vermeden önce hazır olup olmadığımızdan emin olmak, Kendimizi iyi değerlendirmek ve açıkça ifade edebilmek, Sorun olacağını düşündüğünüz yönleri ortaya koymak, Karşı taraftan ne beklediğimizi net olarak bilmek ve tabi karşı tarafın sizden ne beklediğinden emin olmanızda size yardımcı olur. İlişkinizi sağlam ve emin adımlarla evliliğe dönüştürme yolunda ilişki koçunuz yol arkadaşlığı yapacaktır.
Evlilik sürecine gelmeden; Bu kez farklı olacak diye başladığınız ilişkilerinizin sonu hep hüsran mı oluyor? İlişkilerinde problemler yaşayıp sağlam ilişkiler kuramıyorsanız, Karşı cinsle iletişim kurmakta güçlük çekiyorsanız, Kadınları/erkekleri anlayamıyorsanız, Kadınlar/erkekler konusunda şanssız olduğunuzu düşünüyorsanız, Geçmiş ilişkilerinizi tekrar tekrar farklı kişilerle yaşıyorsanız, aşkı, tutkuyu, alışkanlığı sevgiyi birbirinden ayıramıyorsanız yada sorunlu bir ilişkiniz var ve bunu sağlıklı bir şekilde sonlandırmak istiyorsunuz, ilişki koçu ile çalıştığınız da bu sorunlar artık sizin için sorun olmaktan çıkacaktır.
Evli iseniz: İlişki Koçu; Eşinizle benzer ve farklı yönlerinizi belirlemeniz de, evlilikten beklentilerinizi açık ve net olarak dile getirme noktasında, evliliğinizde yada beraberliğinizde sorunun gerçek sebebini görebilme noktasında, cinsel olarak yaşadığınız sorunları, eşinizle çözüm yolları aramanızda, kadın ve erkek olarak beklentilerinizin farklı olabileceğini anlamanızda ilişki koçu karanlık noktalara ışık tutarak ilişkinizi aydınlatmanızı sağlayacaktır.
Eşiniz tarafından anlaşılmadığınızı mı düşünüyorsunuz? İlişkilerin ilerleyen yıllarında, Eşinizle birlikteliğiniz tekdüze hale gerdiğini düşünüyor olabilirsiniz, ve artık ”Mutlu aşk yoktur” sözüne inanıyor olabilirsiniz,yada Evlilik içinde yalnızlık duyuyorsunuzdur, İlişkinizde dengeyi sağlamak ve huzuru yakalamak adına kendi ve Eşinizin farkındalığının arttırmasını istiyor olabilirsiniz. İlişki Koçu; Bu ve benzeri duygusal sorunlarınıza, çözüm getirebilmek ve bakış açınızı değiştirme de size destek sağlayacaktır. Ve gelecek adına daha emin ve sizi mutlu eden beraberliği yakalamanızda size destek olacaktır.
AİLE İÇİ İLİŞKİLER
Sağlıklı aile ilişkileri sağlamak da , aile içi iletişim sorunların çözümün de, aile bireylerinin bireysel becerilerinin gelişmesinde, Yaşamdan alınan manevi tatminin kalitesini arttırmak da, çocuk-anne -baba ilişki üçgeninde ilişkileri dengelemede ve ailenin çevresi ile olan iletişimini olumlu yönde geliştirmede ilişki koçu aktif rol alır.
SOSYAL İLİŞKİLER
İlişki koçu; Kendinize dürüstçe bakabilmenizi, karşılaştığınız sorunları abartmadan gözünüzde büyütmeden çözümleyebilmenizi sağlar. Arzu ettiğiniz şekilde fakat dengeli bir hayat tarzı için ilişkilerinizin sorumluluğunu almanız ve daha etkin iletişim kurma noktasında sizi destekler.Kendine uygun sosyal çevre ve arkadaşları seçmede kişilerin kriter ve değerlerini ortaya çıkarmalarına yardımcı olur. İlişki Koçu ile çalışma kişilere arkadaş çevresinde daha girişken ve kendini iyi ifade etme yeteneğini geliştirir. Sosyal paylaşımları arttırır. Uzun vadeli doğru ve sağlıklı dostluklar kurmayı sağlar.
İŞ HAYATINDA İLİŞKİLER
İlişki Koçu; İş hayatında sizin kendinizi daha iyi anlatmanız, karşınızdaki kişileri daha net anlamanız, hem bire bir hem ekip çalışmalarında anlaşmak ve anlaşılmanızı sağlar. Kuracağınız sağlıklı iletişim ile iş hayatınızdaki ilişkilerinize değer katmanızı sağlar. İlişki koçu, iş hayatınızda size iyi dinlemek, daha dinlemek, ve çok daha iyi dinlemek noktasında yardımcı olur. Hedeflerinize giden yolda kendi bireysel kaynaklarınızın farkına varmanızı sağlar. Daha keyifli ve sorunlarınıza çözümler bulan bir süreç ilişki koçu ile mümkündür.
Evliliği Sürdürmenin 7 Yolu
EVLİLİĞİ SÜRDÜRMENİN YEDİ YOLU
1. Eşinizle İlgili Olumlu Bilgilerinizi Arttırın;
Gottman, beyninizde eşinizle ilgili bilgileri depoladığınız yeri aşk haritası olarak tanımlıyor. Eşinizle ilgili olumlu bilgileri çoğalttıkça bilinç altınız da daha olumlu mesajlar vermeye başlayacaktır. Bu her zaman esastır aslına bakarsanız, nasıl ki sorunlara değil çözümlere odaklanıyoruz ve odaklandığımız şeyleri hayatımıza çekiyoruz eşimizle alakalı olumlu düşüncelere ve eşimizin sevdiğimiz özelliklerine odaklanmamız bizi o durumlara yaklaştıracaktır. Bunun dışında eşinizin, gelecekle ilgili ortak hayallerini, ilgi alanlarını ve umutlarını bilmeniz aşk haritanızı genişletmenizi sağlar.
2. Eşinizi Şefkatle Sevin Ve Ona Olan Hayranlığınız Koruyun;
Şefkat aşk gibi değildir. Aşk’ da kişi karşılığını bekler çok dolu, yoğun tutkular yaşar. Fakat karşılığını bulamazsa; çoğu zaman nefrete dönüşme olasılığı büyüktür. Aşk karşılık bekler.Ama şefkat karşılıksız beklentisiz sevmektir. Ne olursa olsun her haliyle kabul etmektir. Hayranlıksa sevgiyi pekiştirecek bir özelliktir. Eşinizin olumsuzlukları yerine ilk tanıştığınızda ki gibi hayran olduğunuz özelliklerini anımsayın. Kişi hayran olduğu ve saygı duyduğu kişiyi ömür boyu bıkmadan sevebilir.
3. Birbirinize Sırtınızı Değil, Yüzünüzü Dönün;
Büyüklerimizden duyduğumuz, bir öğüt vardır ; Eşinizle ne kadar tartışsanız bile, kızsanız öfkelenseniz, yinede gece birbirinize sırtınızı dönmeyin, barışmadan uyumayın derler. Gerçekten de zaman zaman çözüm için biraz süre de gerekse, bu öğüt doğrudur. Bu konuyu biraz genel düşündüğümüzde yaşadıkları olumsuzluklar karşısında eşler, birbirine sırtını dönmektense, yüzünü dönmeli diyalog yoluyla sorunlarını halletmelidir. ”Böylece sizin dışındaki yaşadığınız olumsuzlukta bile eşinizle, Sırtlarını sadece, karşılaştığınız sorunlarda, beraber ayakta durmak için birbirinize sırtlarınızı dayarken dönün..”
4. Eşinizin size bir şeyler öğretmesine izin verin;
Tabi ki bir ilişkide kendi kimliğinizi korumak önemlidir fakat eşinizin de size bir şeyler öğrenmesine izin verip, esnek olabilmek de önemlidir. Karşılıklı birbirine bir şeyler öğretebilen eşler, daha verimli ve doyumlu ilişkiler yaşayabilirsiniz.
5. Çözülebilir sorunları çözün;
Çözebileceğiniz meseleler üzerinde uzlaşmak çok önemlidir. Yalnız uzlaşma kadar uzlaşmaya sizi götürecek yolda önelidir. Bunun için yumuşak bir başlangıç yapın ses tonunuz ve konuya girişiniz önemli, hata sizdeyse tamir ve telafi girişimlerinde bulunmaktan çekinmeyin ve tabi karşı tarafında hatalarını düzeltmek için yapmış olduğu, girişimleri kabul etmeyi öğrenin, kendinizi ve eşinizi teselli edin, özveride bulunun ve birbirinizin hatalarına sabır gösterin. ”Böylece uzlaşma yolunda en sağlıklı şekilde ilerler ve sorunlarınızı sorunsuz, çözüme ulaştırmış olursunuz.”
6. İnatlaşmadan Uzak Durun, İlişkilerin Önündeki Tıkanıklığı açın;
Sorunların çözülememesinin nedeni, her iki tarafın birbirinden çok farklı fikirlerinde inat etmesidir. Bu iletişimin önünü keser. Uzlaşamasanız bile, eşinizle empati kurmaya çalışın. Bazen olaylarda haklı yada haksız olmaya bilir. Her iki kişide kendi penceresinden baktığında haklı olduğunu düşünebilir. O yüzden eşlerin birbirinin penceresinden bakmaları önemlidir. her iki tarafın inatlaşması ve fikrinde ısrarı çözüm yollarını kapamaktan başka işe yaramayacaktır.
7. Ortak Paylaşım Alanı Oluşturun;
Hayatınızdaki her alanı değerlendirip, Fikirlerinizin, geleneklerinizin, hayattaki rollerinizin veya sizin için önemli olan ne varsa, bunlar üzerinden ikinizin de paylaştığı bir değerler sistemi oluşturun. Bu ortak vakitler ve paylaşımlar sizi birbirinize yakınlaştıracaktır. Ne kadar çok şey paylaşırsanız, o kadar birbirinize bağlılığınız artar.
Hepinize mutlu ve sorunsuz ilişkiler dilerim. Sevgiyle kalın…
Birkaç Soru, Birkaç Çözüm (1)
BİRKAÇ SORU, BİRKAÇ ÇÖZÜM (1)
Hayat hepimiz için inişli çıkışlı. Belki de yaşadığını insan, bu inişler çıkışlar ile anlıyor. Tabi ki her hayat farklı, kimsenin sorunu bir başkasına benzemiyor. Fakat bazen çevremiz de, yaşanılan yada dinlediğimiz olaylardan içimizi acıtan, bir şeyler olduğunu fark ediyoruz. İşte tam burada olayın bütünü değil belki ama acıttığı, bizi etkilediği yerde, benzer bir hikayemiz yada anımız olduğunu fark ediyoruz. Oraya ışık tutup çözüme ulaştırdığımız da, arkasının kendiliğinden aydınlandığını hissedebiliriz.
Bundan böyle bize yazan ve problemlerine çözüm arayan kişiler için ve bir nebzede belki kendi hayatlarında benzerlikleri görüp buradan çözüm üretmek isteyenler için, hafta da bir günümü, yeni başlattığımız ”Birkaç soru, birkaç çözüm” köşemizde makalelerimle ışık tutmaya çalışacağım. Öncelikle hatırlatmam gereken konu elbette, burada ki cevaplar, hepinizin sorunlarına tam cevap vermeye bilir. Hayatımız da sorun olarak gördüğümüz bazı olaylar, sistemli ve disiplinli şekilde bir uzmanla çalışmayı gerektirebilir. Burada belki sadece sorununuzun belki adını daha net koyacağınız benzerlikler bulabilirsiniz. Soruları soran, kişilerin kimlikleri kesinlikle gizli tutulmaktadır. Ve buraya kendi seçtiğimiz, sorular yazılacaktır. Umarım bir çok kişiye çözüm getirir ve daha dingin huzurlu bir hayat sürmemize birazcık olsa da faydası dokunur.
Soru: 1,5 yıldır nişanlıyım ve 3 ay sonra evlilik için nikah günü aldık. Fakat kafama takılan, çok kavga ediyoruz. İşlerim yoğun diyerek benimle hiç ilgilenmiyor, nasıl davranmalıyım?
Çözüm: Her ne kadar evlenecekleri kişileri bireyler kendi seçse ve tanıdığını düşünse de, asıl nişanlılık dönemi, evliliğe giden yolda birbirini tanıma dönemidir.Ayrıca evlilikle sonuçlanacağı garanti kabul edildiğinden ve ilişkiye artık aileler de dahil olduğundan, ilişkiye fazladan stres yükleyebilir. Birçok çift ile yapılan araştırmaların sonucu çiftlerin en çok nişanlılık dönemlerinde gerginlik yaşadıklarını ve kavga ettiklerini göstermektedir. Size önerim bu dönemde birbirinizi bunaltmak ve fazla sorumluluk yüklemek yerine rahatlatarak huzurlu bir ilişki temeli oluşturmayı sağlamanızdır. Bu dönemde birbirinizi yıpratmaya aranızdaki saygı duvarlarını yıkarsanız, evliliğinizde daha büyük sorunlar ve iletişim problemleri yaşarsınız. Hatta birçok çift vardır yıllar geçer fakat nişanlılık sorunlarını dillendirmeye ve yeni tartışma konuları bulmaya devam eden. Nişanlınızın işleri yoğun olabilir, sizinle zaten evleneceği ve bir ömrü birlikte geçireceğiniz fikri ile nişanlınız bir rahatlama yaşamış olabilir. Gerginlik çıkarmak ve kavga etmek yerine, kendinizi daha düzgün yollarla, hislerinizden bahsederek ifade etmeye çalışmak en iyi yoldur. Mesela ”Neden beni aramıyorsun?”, ”Beni sevmiyor musun?” sızlanmalarıyla bunaltmak yerine ”Seni görmek bana iyi geliyor”, ”Seni özledim” gibi ifadelerle kendi hislerinizi anlatın.
Soru: Eşimi çok kıskanıyorum. Benim dışımda hiçbir şey yapmasını istemiyorum. Her an başka biri onun aklını çelebilir ve beni terk eder gibi hissediyorum. Beni çok sevdiğini söylemesine rağmen hep bir şüphe içindeyim. Onu da çok bunaltıyorum. Ne yapmalıyım?
Çözüm: Öncelikle kıskançlık dozunda ve ayarında olduğu taktirde eşlerin birbirine ilgisini ifade eder. Fakat burada anlattıklarınız kesinlikle sağlıksız bir ruh halini göstermiyor. Bütün bu baskıları uygulayarak sevgilinizi elinizde tutmak yerine ancak hızlıca kaçmasını sağlarsınız. Bir evlilikte güven yoksa uzun vadede mutluluk olması mümkün değildir. Eğer eşiniz gerçekten sizi kıskandıracak hareketler içindeyse, sizi aldattıysa ya da buna meyilli olduğunu anladığınız sağlam kanıtlarınız varsa zaten kıskançlık yapmak yerine bu ilişkiyi bitirme yönünde adımlar atmak sağlıklı bir birey için daha doğrudur. Ama sadece kendi güvensizliğiniz ve aslı olmayan kuruntularınız yüzünden böyle davranıyorsanız, hemen kendinizi toparlayın. Eşiniz de olsa kimseyi kontrol edemeyeceğinizi, iki insanı birbirine bağlayan tek şeyin sevgi olduğunu hatırlamak önemlidir. Karşı tarafı serbest bırakmayı ve kendi korkularınızı ona yüklememeyi öğrenmeniz gerekiyor. Korkularınız ve iç konuşmalarınız yerine eşinizi gerçekten samimi bir şekilde karşılıksız olduğu gibi sevmeyi deneyin. Bir müddet bu şekilde kendinize telkinler verebilirsiniz, eğer hala aynı endişeler devam ediyorsa bir uzmanla görüşmenizi öneririm.
”Sorunlar içimizi kemiren yaralar gibidir. Çözüm bulunmazsa zamanla başka şekillere bürünürler. Sağlıklı ilişkiler için sorunlarınıza değil çözümlere odaklanın. burada dikkat edilmesi gereken şey ise kişi bazı sorunlarını kendi hallede bilirken, bazılarına dışarıdan müdahale gereke bilir. Bu aynı şuna benzer; Kolunuzda bir yara varsa siz bunu pansuman yapabilirsiniz, fakat içinizde yada ulaşamayacağınız bir yerdeki yarayı kendiniz tedavi edemezsiniz. ”
Sorularınıza Çözüm olmak için buradayım…Sevgiyle Kalın…
Aldatılan Kadınların Yaptığı 3 Yanlış
ALDATILAN KADINLARIN YAPTIĞI 3 YANLIŞ
Elbette aldatılma çok ağır ve kolay kolay hazmedilemeyecek bir şey. Yıllarca kendine sadakatle bağlı kaldığını düşündüğü eşinin, sadakatsizliğiyle yüzleşmek kadını hem bir depresyona sürüklerken hem de eşine karşı güven duygusunu kaybetmesine neden olur. Aldatılan kadın bazen de ne yapacağını bilemez; ”Kızmalı mı?” , ”Öfkelenmeli mi?”, ”Çekip gitmeli mi?, ”Eşinin yaptığını görmezden gelip aklının çelindiğini mi düşünmeli?”, ”Eşine nasıl bir tepki vermeli?”, ”En doğru tepki ne olur?”bu sorular arasında bir çıkmaza girip, ne yapacağını bilememenin verdiği panikle yada içindeki öfkeyi nereye akıtacağını bilememenin kararsızlık ile kadın bazı yanlışlar yapabilir. İşte ”Aldatılan Kadınların” başlıca yaptığı yanlışlar…
1-Dedektiflik Yapma
Aslında kadınların en büyük özelliklerimden erkeklere göre hislerinin daha isabetli olmasıdır. Kadın aldatıldığından şüpheleniyorsa, kadının psikolojik bir rahatsızlığı olmadığı sürece bu şüphe genelde doğrudur. Fakat kadının aldatıldıktan sonra yaptığı en büyük yanlışlardan biri işte tam burada başlar.Kadınlar eşlerinin kendilerini aldattığından şüphelendiğin de,dedektif gibi işin peşine düşerler. Gizli gizli adeta casus gibi, etrafı aramaya, eşlerini sorgulamaya bütün enerjilerini verirler. Kadının bu kanıt toplama çabası, ilişkilerini tamamen kopma noktasına taşır. Çünkü erkeklerin doğasında çok belirgin bir özellik vardır; yüzleşene kadar inkarı tercih ederler bu inkar aslında, ”Hatamı anladım, bana izin ver, su yüzüne çıkarma, pişmanım her şeyi toparlayayım.” Erkek bir kere kabul ettim mi kadına iki seçenek verir ya ayrılmak yada kabullenmek.
Kesinlikle dedektiflik yanlış bir tercihtir. Çoğu kadın bunu yaparken aslında niyetleri ayrılmakta değildir, ”Bak ben biliyorum, kendini toparla, ben evliliğimi bitirmek istemiyorum” demek ister ama yaptığı dedektiflikle, her şeyi ortaya sermek, planında olmadığı gibi evliliğini bitirir. Bazı kadınlar ise kanıtlayıp vicdanı rahat bir şekilde ayrılmak ister. kadın vicdanını rahatlatmaktan çok sonu erteler sadece… Oysaki bir kadının aldatıldığını anlaması için kanıta ihtiyacı yoktur. Eğer sizi gerçekten aldatıyorsa ya da siz, onun aldattığından paranoyaklık derecesinde şüpheleniyorsanız, kanıtlar, ilişkinizde bir şeylerin değişmek zorunda olduğunu bilmeniz için gerekli değildir. Onu tam da aldatma eylemini yaparken yakalamaya çalışmak, size aradığınız huzuru bulmaktan ziyade yorgunluk, üzüntü ve kızgınlık getirir. Şartları olduğu gibi kabullenip bundan sonra ne yapabilirim diye düşünmek en doğrusudur.
2-Kocasını Masum, Diğer Kadını Günah Keçisi Yapma
Aldatma ne, diğer kadını masum yapar, nede aldatılan kadının eşini masum yapar. Fakat burada aldatılan kadının başka kadını suçlamadan önce kendisine şu soruyu sorması daha doğru olur. ”Sizinle güzel bir ilişkiye başlayan, size güvence veren, sizi hiç aldatmayacağına dair söz veren ve sonra da sizi aldatan kim?”,”Bir erkek aldattığında, vahşi cazibeli şeytan kadın, tarafından ayartılmış oluyor, öyle mi?” yada ”Yuvanızı yıkan eşiniz değil başka bir kadın mı olduğunu düşünüyorsunuz?”. Kendinizi kandırmayın. Burada kimse diğer kadına hatasız diyemez ama yuvanızı her şeyi kaybetme pahasına da olsa tehlikeye sokan sizce kim? Aldatma asla tek taraflı değildir. Diğer kadına kızmaktan vazgeçin. Bunun yerine eşinizin ilişkinizi nasıl kirlettiğine odaklanın. Hem şöyle düşünün; bu aldatma eğer o kadınla olmasaydı bir başkasıyla olacaktı. Sadakatsizler aldatır. Sorun o kadında değil, eşinizde ne yazık ki… Burada kendinize, ”Ben eşimin sadakatsizlik yaptığının farkındayım, Bunu bilerek bu evliliğe devam edebilir miyim? yoksa bitirmeli miyim?”
3-Aldatan Eşten Ayrılamama
Kadınlar aldatıldığını öğrenirler. Burada belki de her şeyden önce üzerinde durulacak mesele, eğer eşiniz sizi aldatmışsa, isteyeceğiniz son şey, onu hayatınızda tutmaya devam etmek olmalıdır. Tabi ki pişman olan kişiler yok değil, fakat aldatma, defalarca verilen sözlere, defalarca af dilemelerine rağmen devam eden bir davranış kalıbıdır genelde. Eğer sizi aldattıysa, onu kendinizden mahrum bırakarak cezalandırabilirsiniz. Aslın da cezalandırma da demeyelim, kendinize böyle iyilik yapmış olursunuz. Ne demiştik? Sadakatsizler aldatır.
Unutmayın siz hiçbir zaman onu aldatmaya mecbur etmediniz. Eşiniz sizi aldatıyorsa bu sizin değersiz olduğunuzun değil, onun bir ilişkinin sorumluluklarını yürütmedeki yeteneksizliğinin göstergesidir. O, bir yetişkinin sahip olması gereken yeteneklerden yoksun demektir.
Kendinizi suçlamaktan vazgeçin; çünkü onun aldatmasına neden olan siz değildiniz ve sadakatsiz birini sadık hale getirmek için sizin yapabileceğiniz bir şey yok. ”Daha zayıf, daha güzel ve yatakta daha iyi olsaydım aldatılmazdım” düşüncesini kafanızdan atın. Emin olun, sizi aldatırken, sizin yeteneklerinizi ya da sahip olduklarınızı hiçbir zaman düşünmüyordur.
”Konu elbette hassas; fakat şunu bilmek gerekir eşlerin kendisine olan ve karşılarındaki kişiye olan saygıları, yetişkin bir bireyde aldatmaya izin veremez. Boşanmak son çaredir diyoruz hep, fakat sadakatsiz bir evliliği yürütmekten, hem kendini hem karşısındakini aldatmaktansa en sağlıklı olan ayrılıktır. Güvenin olmadığı bir evlilik eninde sonun da bitmeye mahkumdur.”
”Evdeki Huzur Mutluluk Budur” Hepinize evlerinde, ailelerinizle; huzurlu ve mutlu günler dilerim.
Yarıyıl Tatilinde Çocuğunuzla Sağlıklı İletişim
YARIYIL TATİLİNDE ÇOCUĞUNUZLA
SAĞLIKLI İLETİŞİM
Bir yarı yıl tatili daha geldi. Karnesini alan çocukların büyük çoğunluğu, sanki bir bayram havasıyla evlerinin yolunu tutarken, bazıları da minicik yüreklerinde ”Ne diyeceğim?”, ”Çok kızarlar mı?”, ”Acaba beni bu karneyle sevmezler mi?”, hatta ”Hiç eve gitmesem mi?” düşünceler sıralanmış evlerine doğru bir adım öne iki adım geri ilerliyorlar. İşte iki durum için de ailenin duruşu çok önemlidir. İyi ve taktirlik karneyi gereği kadar onurlandırıp, abartıya kaçmamak ve kırıkları olan karneye ise dünyanın sonu gibi, davranmayıp dengeli bir şekilde kırıkların altında ki, asıl sebeplere inebilmelidir. Yani diyebilirim ki; ”Karneyi alana kadar çocuklar sınav verdi, fakat ikinci yarı yıl için de anne-baba bu 15 gün boyunca sınav verecek.” Evet yarı yıl tatilinde karnelere vereceğimiz, tepkilerden, bu zamanı nasıl geçirilmesi gerektiğine kadar hassas bir süreç anne babayı bekliyor.
Çocuğun Başarısında Anne Baba Rolü
Okul biter, tatil başlar. Tabi ki tatilde çocuğumuza, gerekli dinlenme zamanları verdikten sonra, tatili tamamen yatarak geçirmesi de çok uygun bir hareket olmaz. Burada anne-baba çocuğuyla beraber, bir planlama yapıp, karnede geri kaldığı düşünülen derslere, çalışmasında çocuğuna destek verebilir. Fakat sorun bazen anne babanın kendini fazlaca kaptırması sonucu, çocuğa dinleneceği ve eğleneceği zaman tanımamalarıdır. Maalesef bazı anne babalar tatili bir hırs savaşına çevirebiliyor. Adeta tatili sadece çocuğunun, okul başarısını artırabilecek fırsat olduğunu düşünüp, ”oğlum yada kızım tatili ders çalışarak geçireceksin” gibi yanlış bir tutuma girebiliyorlar. Yada tam tersi karnesi iyi gelen çocuğu tamamen kendi haline bırakabiliyorlar.Tatilinin bilgisayar oyunları başında geçirmesine seyirci kalıyorlar. Elbette yapılacak tatil programı da eğlence ve ders çalışma zamanları dengeli bir şekilde dağıtılmalıdır.
Tabi aynı zaman da anne-babanın unutmaması gereken; ”Karne her ne kadar çocuğa ait olsa da çocuğunuz o karneyi tek başına elbette almadı.” Anne babanın bu karnede çok önemli rolü vardır. Anne-baba öz eleştiri yapmalıdır. Sonuç olarak o karne eve gelene kadar koca bir dönem geçti. Anne -babanın kendine sorması gereken; ”Dönem boyunca çocuğumun dersleriyle ilgilendim mi?”, ”Çocuğunun eksiklerini tespit etmeye çalıştım mı?”, ”Veli toplantılarına düzenli katılıp; okulda bir problem var mı, her şey yolunda gidiyor mu, kontrol ettim mi?” Bu soruları kendinize sormalısınız, sonrasında tekrarlamak gerekirse; ”Karneyi alana kadar çocuklar sınav verdi, fakat ikinci yarı yıl için de anne-baba bu 15 gün boyunca sınav verecek.”
Ailem Beni Her Şeye Rağmen Seviyor
Çocuklarınız her şeyden önemlisi karnesinin notu her ne olursa, olsun sizin tarafınızdan koşulsuz sevileceklerini hissetmelidirler. Anne babanın görevi, eğitim hayatı boyunca çocuğuna destek vermek başarı yada başarısızlığında olumlu yol izleyebilmektir. Çocuk; ”Başarılı olursam annem, babam beni sever, başarısız olursam ailemin yanında hiç bir değerim yok”, diye düşünmemelidir. Bunun yerine ”Annem babam beni her şeye rağmen her halimle sever”, diye düşünmelidir. Anne-baba çocuğa bu hissi verirken bir yandan da düşük dersleri varsa bunları nasıl halledebilecekleri üzerinde çocuğuyla konuşmayı denemelidir. Bu şekilde sevildiği hissi verilirken, bir taraftan da çocuğunuzun öz-güveninin gelişmesini sağlayabilirsiniz. Özgüvenin gelişimi ise başarılı olma olasılığını çok ciddi etkileyecektir. Bunun tam tersi olur ve ” Okulda başarısızsa hayatta da başarısızdır” etiketini çocuğuna yapıştırırsa, öz-güveni düşük, ders çalışmak istemeyen, ”Zaten başaramayacağım”, düşüncesiyle başarısızlığı daha baştan kabul eden bir çocuğa dönüşür.
Anne baba olarak çocuğunuzu, önce sizin çocuğunuz olduğu için koşulsuz sevdiğinizi gösterin. Sevginizin koşulunun başarısı olmadığı, izlenimini vermelisiniz. Belki de bu yarı yıl tatilin de; Okul konusunu bir kenara bırakmalı, çocuğunuzun yeteneklerini ve becerilerini ön plana çıkararak onunla gurur duyduğunuz gösterebilirsiniz. Çocuğunuzun bir yeteneğini keşfetmediyseniz, yeteneklerini keşfetmek için, çeşitli hobi kurslarına gönderebilirsiniz. Bu hem çocuğun sosyalleşmesine, hem de öz güvenini yükselmesine yardımcı olacaktır.
Çocuğumla Sağlıklı İletişim
Aslında anlattıklarımızdan sonra nasıl davranmak gerektiği net, ama tekrarlamak gerekirse; Aslında karneyi anne babalar alır. Çocuğunuz karnesi kötüyse çocuğunuzu korkutmayın. Zaten utanarak karnesini size getiren çocuğu, birde siz aşağılarsanız, başarısızlığı kabullenir ve derslerini düzeltmek için hiçbir çaba harcamaz. Bu nedenle çocuğunuz karnesini getirdiğinde ders notları düşükte olsa, çocuğunuza sevgiyle sarılın, öpün ve ne olursa olsun sizin küçük kızınız, biricik oğlunuz olduğunu hissettirin. Notları düşük olduğu dersleri gülümsemeyle anlatın ve ”artık ikinci dönem biraz daha fazla çalışarak düzeltirsin” diyerek moral vermelisiniz. ” Ben sana güveniyorum”, ”İkinci dönem daha güzel olacak, daha başarılı olacaksın” gibi sözlerle yüreklendirip ve inandığınızı gösterebilirsiniz. Eğer özel desteğe ihtiyacı varsa tatil süresince fazla sıkmadan, bir özel öğretmenden destek alabilirsiniz.
Çocuk dinlendikten sonra uygun bir zaman dilimde geride kaldığı ders konuları tekrarlaması noktasında bir program hazırlana bilir. Fakat çocuk sıkıldığında ısrar edilmemeli, başka zamana devam edilmeli ve olabildiğince eğlenerek konuları öğretmeye gayret edilmeli.
Bu arada bırakın çocuklar gönüllerince eğlensinler, dinlensinler. Okulla gittiği günlerde yapamadıklarını ne varsa yapsınlar: Mesela uykusu gelene kadar TV izleyebilirler, yorulana kadar bilgisayar oyunlarında vakit geçirebilirler, arkadaşında istediği kadar oynayabilirler, geç yatmak, geç kalmak çocuğa tatilde olduğunu hissettirir. İnanın okulu, dersleri on beş gün gibi kısa bir süre için unutması okulu özlemesine sebep olacaktır. Bunun yanında beraber hafta sonları, akşamları gezmeye gidebilirsiniz. Müzeleri gezebilirsiniz. Çocukların yaşayarak öğrenmesi en sağlıklı öğrenme şeklidir. Okulda yeterince kitap okuyor, ödev yapıyorlar. Tatilde kitap oku, şu alıştırma kitabını çöz gibi çocuğunuzun yapması gereken şeylere siz karar vermeyin. Yoğun programdan sonra çocuğunuzun bu tatili hak ettiğini unutmayın. Çocuklar tatilin tadını çıkarmalı. Ailesiyle, akrabalarıyla, arkadaşlarıyla, kimle isterlerse onlarla zaman geçirmeli.
Anne-Baba olarak çocuğunuz ile her dönem ilgili olun ve okuldaki başarısını sevginizin, ilginizin ölçütü olarak görmesine izin vermeyin. Okul hayatında ki başarısını çocuğun kişiliği ve hayat başarısı gibi görerek, çocuğa okul başarısı için sürekli baskı uygulamayın. İlgili bir anne baba olursanız yarıyıl tatilinde çocuğunuza ders çalış diye baskı uygulamanıza gerek kalmayacak ve çocuklar tatilin tadını çıkaracaktır. Ve yeni yarı yıla bomba gibi başlayacaklardır.
Bütün Çocuklarına ve ailelerine güzel, mutlu, sağlıklı ve bol eğlenceli; Yarıyıl tatili dilerim .Sevgiyle Kalın…
Sevginin Beş Niteliği
SEVGİNİN BEŞ NİTELİĞİ
Sevgi bizden çok öte bir şeydir, aslında… Sevginin coşkusu, acısı; tek evet ile içine sizi alan gizemli bir serüvendir. Eğer sevginin tanımını sorarsanız; Zannediyorum Yaratılmış her zerresi kadar tarifi vardır. Herkes için bambaşka bir histir sevgi. Fakat bunun yanında çok önemli bir gerçek vardır ki; Dünyadaki bütün sevgiler toplansa, ne mutlu olmamıza, nede bir ilişkiyi sürdürmemize yetmez. Sevgi aslında bir beceri işidir, ve beceride sonradan öğrenebilir. O zaman denebilir ki bir ilişki de; sevme gerekli çaba ve uygulamalarla öğrenilebilir. Dediğim gibi herkesin sevgi tanımı birbirinden farklıdır, Çünkü her birimizin sevgi tecrübesi birbirinden farklıdır. Fakat sevginin beş yönü vardır ki bunlar hemen hemen herkeste öne çıkar. İlgi, kabul, taktir, şefkat ve kendimiz olmaya hoşgörü.
İlişkilerde; Her yetişkin en doğru eşi seçme arayışındadır. Önce kendi anne babamızda bulduğumuz iyi ve eksik yönleri harmanlayıp bunların benzerlerini bulmaya çalıştığımız, bir taklit ararız. Yani hem kontrol eden, hem de sadık biri. Kişiliğimiz oturup olgunlaşmaya başladıkça; sadece olumlu yönlere odaklaşırız. Yani kontrol eden insanları değil, bize biz olabilme imkanı veren sadık birilerini ararız. Tamamen olgunlaştığımız da ise, kusursuzun olmadığını keşfeder, artık kusursuzluk peşinde koşmaktansa, gerçekleri görürüz. İçimizde bizi biz eden kaynaklara döneriz; eşimiz artık ihtiyaçtan çok bir armağandır.
İşte bu beş nitelik; Önce anne-babanın, sonra eşlerimizin karşılaması gereken ihtiyaçlar gibi görünse de zamanla bizim başkalarına ve dünyaya sunacağımız armağana dönüşür. Bu beş nitelik denilebilir ki; ”Bir ilişkiyi sürdürmenin değil, hayatın amacı olan bütünlüğümüzü sağlayan sevginin, uygulamasının anahtarlarını bize sunar.” Bu beş niteliği uygulaya bilirsek hayatımız da çok şey kazanırız. Her ne kadar görünürde başkalarına sunuluyor gibi olsa da, sundukça bizi daha da sevilebilir kılan niteliklerdir. Sevgiyi içinde oluşturma yöntemidir.
İLGİ
İlgilenmek; Sesin farkına varmak,söylenenleri dinlemek, hissetmek ve tecrübe etmek demektir. Aslında burada bahsettiğimiz ilgiye uyum da diyebiliriz. Uyum iki kişinin birbirlerine karşılıklı ilgilerinin yansımasıdır. Gerçek ilgi; gördüğümüz de, hareketimizle veya söylediklerimizle tam anlamıyla anlaşıldığımızı yani aslında uyum içinde olduğumuzu hissetmektir.Tabi ki karşımızdaki kişiyi de tam manasıyla anlayabildiğimizi hissettirmektir. J.D Salinger’in bir roman kahramanının dediği gibi; ”Babam, hayatı boyunca sorumu duymak için bekliyormuşçasına bana döndü” simdi kendinize sorun; İşte siz ve eşiniz Birbirinizi hiç bu kadar dikkatle dinlediniz mi? Birbiriniz için bu kadar önemli misiniz? İlişkiler bu önemle şekillenir. Eşler arasındaki uyumlu ilgi; durmaksızın genişleyen güven ve güvenlik alanı oluşturur. Bizim gerçeğimize gösterilen ilginin arkasındaki gerçek, onu bize sunandan gelir. Bize gerçek bildiğini söyleyeceğine güveniriz ve eşimize güvenin kaynağı budur.
İlişkiye ilgi ne getirir; İlgiye duyulan arzu dinlenmek istemektir, çoğu zaman yanlış anlaşıldığı gibi hep sahnenin önünde olmak değil. Bir ilişki de ilgi var ise; karşılıklı odaklanma vardır, horlanma yada alaya alınma endişesi yoktur. Karşılıklı ilgi duyan eşler birbirlerinin sezgilerine önem verir. Birbirlerini ciddiye alır, itibar gösterirler. Kişilerin duyguları eşleri için o kadar önemlidir ki, korktukları duyguları da bilirler, kendileriyle paylaşmalarını isterler. Elbette karşılıklı hoşnutsuzluklarda vardır fakat bu ilgideki uyumu yakalamış çiftler iletişim kanallarını açık tutmak adına karşılıklı saygılı ve istekli bir şekilde hoşnutsuzluğu, konuşarak çözerler.
KABUL GÖRMEK
Kabul Görmek; Bir ilişkide, bütün duygularımızın, seçimlerimizin ve tabi ki kişisel özelliklerimizin saygı görmesi desteklenmesi anlamına gelir.İlişkimizde bu durum, eşimizi tanımak ve ona kendimizi açmak için bize güven ortamı oluşturur. Kendimizi eşimizin yanında ne kadar güvende hissedersek ona o kadar yakınlık hissedebiliriz. Beş niteliğin hepsinde olduğu gibi kabul görmek ve kabul etmek için hiçbir zaman geç değildir. Kendi içinizin farkındalığına dönmenizi gerektirir. Kendi kaynaklarınızın ve değerinizin farkına varmak için, yaşam koçu ile çalışmak oldukça etkilidir. Kendi değerimizi ruhumuzun derinliklerine oturtmayı öğreniriz. Bu sayede kendimize güvenimizi geliştirmekle kalmayız, eşimizi ve başkalarını da oldukları gibi kabul etmek kolaylaşır. Bir beklentimiz olmadığından karşımızdakini olduğu gibi kabul ve taktir ederiz. Kabul etmek koşulsuzdur; karşımızdakini seçimlerini hayat tarzını hem fikir olmasak ta onaylamaktır.
İlişkiye Kabul görmek ne getirir; Bir ilişkide, kişiler kabul gördüklerinden, kim olduklarına dair hislerinden ve kendi oluşturdukları değerler sisteminden ne kadar eminlerse; karşılıklı sevgilerinde, gereksiz reddedilme korkularından ve aşağılanma hislerinden de o kadar uzaktırlar. Birbirlerine sevgilerini güvenle ve etkili biçimde sunarlar.
TAKTİR GÖRMEK
Taktir Görmek; Bir ilişkide kabul görmeye derinlik katar. Bu ”Sana hayranım, seninle olmaktan zevk alıyorum, sana değer veriyorum, sana saygı duyuyorum,senin eşsizliğini taktir ediyorum, demektir. İlişkilerde eşini taktir etmek çok önemlidir. Taktir bize bağışlanan lütuf ve armağanlara şükür duymayı da içerir.Şükür olmayan ilişkilerde bir şeyler içten içe eksiktir. Bu ille de teşekkür bekleme isteği değildir. Bu şükür karşındaki kişiyle etkileşiminin sağlıklı olup olmadığını yerini iletilip iletilmediğini gösteren bir teşekkürdür.
İlişkiye Taktir görmek ne getirir; İlişkinizin ve kişisel değerlerinize sahip olmak ve kendine güvenmek için, ihtiyacınız olan tek şey cesaretlenmektir. Bu da ancak eşlerin karşılıklı birbirlerini taktirle olur. Washington Üniversitesi psikologlarından John M. Gottman’ göre ”İlişkilerini yürüten çiftlere bakıldığında taktir ekmenin oranı şikayete oranı beşe birdir”. Karşılıklı taktir, uzun ve huzurlu ilişkiler getirir.
ŞEFKAT
Şefkat; ilişkilerde Karşılık beklemeden sevmek. Sevmek ve sevilmek elbette temel ihtiyacımızdır. İlişkilerde eşlerin birbirini gerçekten severek kucaklaması, sevginin bedene işleyerek ruhu okşamasıdır. Hayatta korkularımız ne kadar büyük e derin bile olsa tek bir sevgi dokunuşuyla yok olur gider. Şefkat hem fiziksel hem de duygusal düzeyde bir yakınlık ister. Oluğumuz gibi seviliyorsunuzdur. Şefkat ihtiyacınız her zaman koşulsuzca sevilmeniz , çoğu zaman ise samimi olarak sizden hoşlanılmasıyla karşılanır. tek parmak bütün elimizi temsil etmez şefkatte sevgini gösterilme niteliklerinden biridir sadece. Sizi kucaklayan fakat size suçlamadan özgürce seçimler yapabilme hakkı vermeyen bir ilişkide bir süre sonra yersizlik ve güvensizlik hissi uyarır.
İlişkiye Şefkat ne getirir; Şefkat ilişkilerde romantik alanında başka çatışmada başka kendini gösterir. Romantik aşamasında genellikle cinsel yakınlık olarak kendini gösterir yani denilebilir ki kişilerin cinsel yaşamlarındaki mutlulukta şefkat oldukça önemlidir. Çatışma anında ise; şefkat karşılıklı meseleler üzerinde sabırla ve ortaklaşa çalışma yapmayı sağlayan hoşgörüyü getirir.
KENDİN OLMA HOŞGÖRÜSÜ
Kendin olma hoşgörüsü; İlişkinizde en derin ihtiyaç ve dileklerinizin neler olduğunu, bilip gösterebiliyorsanız. kendiniz olmanın güvenini içinizde taşırsınız. Kendimiz olmak bize güvenli gelmediğinde ise; yetenek ve erdemlerimizi saklamak için, maskeler takarız. Olmadığımız gibi görünür belki de kendimizle kalında kendimizi bir sahtekar gibi bile hissediyor olabiliriz. Ve kendimizi Eşimizin dilek ve isteklerine göre yaşamaya mecbur hissedebiliriz. Fakat kişilerin kendi gibi olma özgürlüğü izin vermeyen ilişkiler muhakkak bir yerden patlak vermektedir. Ve bir kez sağlıklı bir şekilde kontrolü ele alan kişi başkasına boyun bükerek yaşamak istemez. ”Kendim olmama izin vermiyor” gibi cümlelerle kendini göstermeye başlar. Budan dolayı ilişkilerde kişilerin kendi olma özgürlüğüne saygı göstermek gerekir. Maalesef çok yapılan bir gerçek ilişki başladıktan sonra birbirini karşılıklı değiştirme isteği. Bu istek kişilerin içinde her an patlamaya hazır bir öfke ve isyan bombası olarak çıkabilir.
İlişkiye Kendin Olma Hoşgörüsü ne getirir; İlişkilerde kişiler birbirlerine kendileri olma noktasında hoşgörü gösterdikçe içsel olarak birbirlerine tam manasıyla güvene bilir ve tam manasıyla gerçek eşini tanıyıp sevebilme şansını kendilerine verebilir. ”Evlilik ben merkezci bir anlayışla gitmez ben değil biz olmayı eşlerin seçmesi gerekir.”
Karşılıklı ilgi uyumunu yakaladığınız, kendinizi ve eşinizi olduğu gibi kabul edip taktir edebildiğiniz, şefkatle ilişkinize mutluluklar ve sorunlarınıza çözümler ürettiğiniz, tabi ki, karşılıklı kendiniz olma hoşgörüsünü, yakaladığınız birliktelikler dilerim SEVGİYLE KALIN…