Mutlu Evliliğin Kuralları
Aradığı aşkı bulamayan, evliliğinde istediği doyuma ulaşamayan, hayatı sevgiyi paylaşacağı yol arkadaşını bulamayanlar için, Mutlu bir ilişkiyi hayatımıza çekmek için yada hali hazırdaki sorun dolu evliliğimizi, özlemini duyduğumuz mutlu bir yuvaya dönüştüre bilmek için kendi payımıza düşen her şeyi yaptık mı?
Her zaman söylediğim gibi, ilişkilerinin ve hayatının düzene girmesini isteyen her yetişkin, kendi hayatının sorumluğunu kabullenmelidir. Gelin gerçekten mutlu bir ilişki yada evliliğimizi daha mutlu yaşamak istiyorsak neler yapmalıyız? bakalım.
Önce Ben Kuralı ; Ancak siz mutlu iseniz mutlu bir ilişkiye sahip olabilirsiniz. Mutluluğumuzu hep bir şeylere bağlarız, ”Hayatımda biri olsaydı mutlu olurdum”, ”Eşim beni sevseydi/severse mutlu olurum”. Mutsuzluğumuzun kaynağını hayatımızdaki eksikliklere bağlarken çok önemli bir gerçeği atlarız. Aslında kendimizle ve elimizdekilerle mutlu olmayı beceremediğimiz için eksik kalırız. Bu yüzden ”ÖNCE BEN” kuralı mutlu bir ilişki için çok önemlidir. Siz kendi mutluluğunuzdan sorumlusunuz ve kendi ile mutlu olmayı başaramayan biri hiç kimse ile arzu ettiği mutluluğa ulaşamayacaktır. Mutlu bir yaşamın ilk şartı mutlu bir insan olmaktır. ilk hedefiniz kendinizi mutlu etmek olmalıdır, bunu lafın gelişi değil gerçek anlamda yapabildiğiniz de hayat size tahmin ettiğinizden daha fazlasını getirecektir.
Her insan hayatının merkezine kendini getirmeli ki etrafındakilerle sağlıklı, mutlu ve tatminkar ilişkiler kurabilsin. Biriyle gelecek planlamak için, önce kendinize ait mutluluk alanları oluşturmalısınız, yaşadığınız ilişki dışında da tutku duyduğunuz şeyler olmalıdır. Her kimle ve neredeyseniz hayatın içinde yüzde yüz olmayı başarmalısınız. Hiç kimse kendi memnuniyeti hakkında özen göstermeyen birini memnun etmeye çalışmaz. Yani siz kendinizi gerçekten sevmedikçe, kimse sizi istediğiniz gibi sevip, mutlu edemez.
Diğer Yarını Değil, Diğer Tamını Aramalısın; Mutluluğumuzu başkası tamamlamasını istediğimiz gibi ilişkilerde de çoğu zaman, eksik yanımızı tamamlayacak yada bizde olmayan özelliklere sahip olan bir aday ararız. Unutulmaması gereken; Karşı taraftan beklediğiniz özellikler sizde bulunmuyorsa, ilişkinizden beklediklerinizi siz veremiyorsanız, kişisel gelişiminizi tamamlamamışsınız yani henüz tam değilsiniz demektir. Hayatta ilk sorumluluğumuz gelişimimizi tamamlamak adına kendi ruhsal yolculuğumuzu planlamaktır. Kişi isteklerini sıralarken önce ”Ben ne kadarına sahibim?” diye kendine sormalıdır. Yeni yılda bütünlük hissini yaşayabileceğiniz ilişkiler istiyorsanız kendi eksikliklerinizi tamamlamanız gerekmektedir.
Kendinizi tarafsız olarak değerlendirin, nerelerde hata yapıyorsunuz, hangi kişisel özellikleriniz sizi engelliyor, ilişkileriniz hangi sebeplerle son buluyor. Bu tıkanıklıkları çözdüğünüzde hayatınızın hızla değiştiğine şahit olacaksınız.
Hayatınızın Yüz Görümlüğünü Alın; Herkes tektir ve her birey kendisine olan tavırları ile karşı tarafın davranışlarını belirler. Yeni yılda hak ettiğiniz mutluluğu bulabilmek için size kötü davranan ya da size yeteri kadar değer vermeyen tüm ilişkileri reddedin. Hak etmediğiniz davranışları kabul ederek; hayata ”yeterince değerli biri değilim, bu nedenle kötü muameleyi hak ediyorum” mesajı yollayarak, tüm ilişkilerinizi bu sona mahkum edersiniz. Unutmayın olaylar karşısında kendi erdemlerini düşünerek davrananlar kısa süreli haksızlığa uğrasalar bile saygınlıkları ile üstün olurlar.
Hayatınız ve siz değerlisiniz. Hayatınıza gerçekten birini kabul edecekseniz. Bizde gelenek gibi, görünebilir fakat çok daha derin anlamları olan, hayatınızın ”yüz görümlülüğünü” alın. Yani bu kişiyi çok kıymetli hayatınıza alacaksınız fakat bu kişi size gereken manevi değeri, önemi, saygınlığı, size ait sorumluluklarını yerine getirecek mi ? Sizin ve hayatınızın değerli olduğunun ne kadar farkında? Bunu sadece vaatlerle mi yapıyor ? Yoksa hal ve tavırlarıyla da size gösteriyor mu?
Sizin İçin Olmazsa, Olmazlarınızdan Ödün vermeyin; Sadece bir ilişkiye ihtiyaç duyduğunuz, yalnız kalmaktan korktuğunuz yada artık evlenmeniz gerektiğini düşündüğünüz için temel değerleri sizinle uyuşmayan kişilerle hayatınızı birleştirmek çok büyük bir hata olur. Kendinize doğru kişiyi bulabilmek, doğru gözlem yapmak için zaman tanımalısınız. Hayatta hiçbir şey için geç kalmış olmazsınız, fakat yanlış kararlarla zamanınızı boşa harcamış, ruhunuzu gereksiz yere yormuş olursunuz. Hatta son zamanlarda evliliklerin yarısının boşanma ile bittiği düşünüldüğünde, faturası çok ağır mutsuzluklarla bitecek yanlış bir birliktelik içine girmeniz büyük bir olasılıktır.
Mutlu Ve Anda Olmak Size Doğal Bir Çekicilik Verir; Zaman içinde sizlerle daha detaylı paylaşacağım ”hayat enerjimiz” ve çekiciliğimizi doğal kaynağı; Anda kalabilmek ve anı yüzde yüz yaşamaktır. Bu eşiniz yada ilgi duyduğunuz kişi yanınızda yokken bile, siz hayata kendinizi verdiğiniz taktirde, sizi parlatır, aydınlatır ve onun tarafından daha ilgi çekici, hale gelmenizi sağlar. Hayatın içinde olmak kadar, hayatın içinde mutlu olmak da insanı çekici yapar.
Mutlu neşeli ve coşkulu olmak bilinçli bir tavırdır ve bu tavrın etkileyiciliği ile hiçbir şey yarışamaz. Hayata nasıl bakarsanız size öyle cevap verir. Olayların durumların neşeli taraflarını bulun. Eğlenmek, keyifli zaman geçirmek sanılanın aksine çok emek ister. Bu ruh haline girmek çekiciliğinizi arttıracağı gibi olası ilişkilerinizi de monotonluktan kurtaracak en büyük silahınız haline gelecektir. Araştırmalar birlikte eğlenebilen çiftlerin büyük problemleri daha kolay atlatabildiğini ve birbirlerine daha bağlı olduklarını kanıtlamışlardır. Siz eğlenceli ve coşkulu biri haline gelirseniz kuracağınız ilişkilerde otomatik olarak mutlu çekici ve eğlenceli olacaktır.
İlişkileriniz Alma – Verme Dengesinde Olmalıdır; Hayattaki her ilişkide olduğu gibi duygusal ilişkilerde de alma- verme dengesi olmalıdır. İlişkilerde kişiler birbirlerinin hayatları için sorumluluk duymalıdırlar fakat fazlaca ve tek taraflı sorumluluk yüklenmek, paylaşımı ortadan kaldırır ve bir tarafın ezilmesine yol açar. Kimsenin koruyucu meleği olmak zorunda değiliz, fazla fedakarlık yaparak problemleri çözmeye soyunmak, bir tarafın tembelleşerek ilişki için sorumluluk duymamasına neden olur, ayrıca öfke birikimlerine, ilerleyen zamanlarda ise tahammülsüzlüklere yol açacaktır. Fazlaca vermek, istenilenden ya da verilmesi gerekenden fazlasını vermek, hayatınızdaki kişi tarafından kullanılmanız ihtimalini arttırır. Yaptığınız tüm fedakarlıklar zaten görevinizmiş gibi algılanır ve takdir edilmez. Ayrıca fazla verici olmanız hayatınızdaki kişi ile aranızda aşk ve sevgi bağından çok, bir yardımcı bağının oluşmasına neden olur. Genelde verici tarafın yalnız kalmasının nedeni, diğer tarafın problemi çözüldükten sonra aşk arayacak oluşudur. Sağlıklı ilişkide her iki taraf birbirini besler, gelişimine katkıda bulunur. Sevgide sorumlulukta paylaşılır.
İlişkinizde Doğru iletişim İçin, Doğru Zamanlamayı Öğrenin; Doğru zamanda ve doğru şekilde iletişim kurmayı öğrenmek çok önemlidir. İnsanları tanımak, iletişim kurmak için doğru zamanı bekleyebilmek, insanların hassas noktalarına dokunan, eleştirilerden kaçınmak doğru iletişim kurmanın ilk adımıdır. İlişkilerde herkes kendi istediği şeyi duyar ve kendi beklentilerine uymayan mesajları almama eğiliminde olur. Onun için ilişkilerde beklentiler göz önüne alınmadan kurulan iletişim problemlere yol açabilir. Bir mesaj sevgiyle verilmelidir, yoksa mesaj da, mesajı veren de reddedilir.
İlişkilerimizi doğru analiz etmek ve doğru çözümlemek önemlidir. Bazı şeyler için ikinci şansınız olmaya bilir. Bazen sorunumuzu biliriz hatta çözümü de belki biliriz, fakat konunun uzmanı bile olsak dışarıdan farklı bir bakış açısından yardım almak gerekebilir.
DevamıYaşam Enerjinizi Ateşleyecek Birkaç Öneri
Yaşam enerjisi içimizi ve içimizden yayılarak dünyayı aydınlatmak isteyen enerjidir. Yaşam enerjimizi nasıl korumamıza geçmeden; İlk önce kendinize hali hazırdaki yaşamınızla ilgili bazı sorular yönelterek başlayalım.
Şimdiki soracağımız soruları eşinizi, ilişkinizi yada evliliğinizi, ilişkiniz yoksa hayatınızda sık görüştüğünüz insanları düşünerek cevaplayabilirsiniz.
Yaşam enerjimi görünmez olsa da bir karabasan gibi bastıran biri ile mi beraberim? Neden birilerine enerjimi kısıtlama imkanını veriyorum? Geçmişimden kalan alışkanlıklarımdan dolayımı? Enerjimi tüketen biri ile mi birlikteyim? Enerjimden haz alan ve onu ortaya koymamı yüreklendiren biri ile mi beraberim?
Soruları okurken eminim evet benimde böyle bir yakınım var demişsinizdir. Maalesef birçoğumuzun çevresinde onu kötü etkileyen, yaşam enerjisini düşüren birileri mevcut. Bir kısmını değiştirme lüksümüz varken bir kısmı ile de yaşamımıza devam etmek durumundayız. Peki yaşamımıza devam ederken enerji alanımızı nasıl koruyabilir? Yaşam enerjimizi kimseye kaptırmadan hayatımıza nasıl devam edebiliriz?
İşte yaşam enerjiniz düşmüşse onu tekrar ateşleyecek birkaç öneri;
Yaşam Enerjinizi Koruyun
1- Başkalarını Kontrolü Bırakın; Yaşam enerjinizi korumanın bir yolu kimsenin hayat alanına müdahale etmemektir. Başkalarını kontrol etmeyi bırakın. Başkalarını değiştirmek için harcadığınız enerji normal şartlarda harcadığınız yaşam enerjinizin iki katına mal olur. Her ne kadar kendimizi kötü şeylerden, öfke ve hayal kırıklığından korumak istediğimiz için kontrolü devamlı elimizde tutup, her şey istediğimiz gibi olsun desek de, bu durum enerjimizi daha fazla düşürüp ve kendi kendimizin bile duygularını kontrol edemez hale bizi getirir.
2- Kendinize İki Kat EVET Deyin; Kendinize zamanınızın yani yaşamınızın yüzde yüzünde ne istediğinizi sorun. Eğer ki yüzde yüz kendiniz ile uzlaştığınız bir hayat istiyorsanız, yaşamınızda kendi kendinize hayır dediğinizin iki katı ”EVET” deyin.
3- Kavga Yerine Uzlaşmayı Seçin; hayat prensibimiz her zaman kavgalar yerine affetmeler uzlaşmalar olmalıdır. Sizi kışkırtan, sizi kışkırtan ne olursa olsun asla kin gütmeyin ve şiddet kullanmayın. Başkalarının yersiz davranışlarını düzeltmek eğitim ve şefkat gerektirir, cezalandırma yada aynı ile karşılık değil. Kendinizi bu konuda kontrolde yetersiz görüyorsanız dışarıdan destek almaktan çekinmeyin.
4- Enerjinizi Düşürenlerle Yüzleşin; Sizin enerjinizi aşağıya çeken, sizi kontrol etmeye çalışan yada korkutan kişi, size ne kadar yakın olursa olsun, bu kişilerle yüzleşin ve ilişkilerinizi bitirin. İlla görüşmeniz gereken kişilerle de aranıza mesafe koyun.
5- Hayalleriniz İçin Adım Atın; Hayallerinizi beklemeye aldığınız raftan çıkarın. Hayalinizi kurduğunuz bir projeye başlayın. Ve kimsenin sizi olumsuz düşünceleri ile durdurmasına izin vermeyin. Belki ilk adımda başaramazsınız fakat bu sizi doğru yola götüren bir adım bir tecrübe olacaktır.
6- Mizahi Yanınızı Geliştirin; Hayatla küçük oyunlar oynamayı öğrenin. Gündelik olayların başkalarının mizahi yanını görerek mizah anlayışınızı geliştirin. Bu kendinizle küçük oyunu sürdürdükçe hayatta ne kadar çok gülecek şey varmış fark edeceksiniz.
7- Kendinizi İfade Etmekten çekinmeyin; Kendinize önce siz inanmayı öğrenin. Kendi kararlarınıza inanın ve arkasında durur. İfade şeklinizde rahat ve atılgan olun. ”En kötü ne olabilir ki” düşüncesi ile en kötüyü göze almak sizi daha cesur yapacaktır.
8- Hayatınızda Her Zaman Alternatifleriniz Olsun; Hayatta ”aşılmaz” gibi görünen sorunlarla karşılaştığınızda alternatifler üretin. Yaşam enerjisi sevinçtir. Ya öyle ya böyle durumu bulduğumuzda sevinç duyarız ve sevinç yaşam enerjinizi yükseltir.
9- Hayatınızda Sırlara Yer Vermeyin; Kişilerin enerjilerini düşüren en önemli şeylerden biride sırlarıdır. Tutmak için hayatınızı karmaşık hale getirdiğiniz sırlarınızı söyleyin. Belki size bazı şeyleri kaybettirecektir fakat yaşam enerjinizi kaybettirmekten daha büyük kayıp değildir bu durum.
10- ”Evet Ama” İfadesini bırakın; Bunları okurken aklınıza gelen ”Evet ama ” ifadelerini hemen bir yana bırakın. Bunun yerine ”Her zaman bir yol, bir çıkış vardır” cümlesi düsturunuz olsun.
Sevinç Karakaya
DevamıYeter ki geçinmeye niyetin olsun/Özel Röportaj: Takip Medya
Yeter ki geçinmeye niyetin olsun
Günümüzde Evli Çiftler Kısa Sürede Boşanma Arifesine Geliyor…
Günümüz evliliklerin çoğu ilk beş yılını tamamlayamadan boşanma ile sonuçlanıyor. Nedenlerine bakıldığında, evlilik kurumu da çağın hızlı değişimine olumsuz da olsa, ayak uydurmuş durumda. Evliliklere bakış açısı öncelerde ”Bir yastıkta yaşlanma”, ”iyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta, ölüm bizi ayırıncaya kadar” düşüncesiyle hayatlarını birleştiren çiftler, şimdilerde ”deneyelim, sürdüğü yere kadar”, ”olmazsa boşanırız” düşünceleriyle evliliğe başlıyorlar. Evlilikte de bir sorun ile karşılaştığında da, çözüme odaklanmak yerine evliliğin sonu olarak algılıyorlar.
“Evlilik çaba ister, emek ister”… Peki Çiftler Geçinmeye Niyet Etmiyor mu?
Kişiler mutlu evliliği şans olarak görüyorlar. Mutsuz evlilikte ise; kendini cezalandırılmış ya da bu evliliğin kendinin imtihanı olduğunu ve katlanmaları, sabretmeleri gerektiğini düşünürler. Fakat düzeltmek için hiç bir şey yapmazlar. Oysa mutluluk şans ya da imtihanım deyip katlanacakları bir durumda değildir. Evlilik çaba ister, emek ister . En önemlisi de mutluluğunuzun sorumluluğunu üstünüze almanız gerekir.
Hani evlilik uzun bir yolculuk denir. Bu yola çıkarken mizaç olarak daha neşeli, keyifli, eğlenceli karakteri mi tercih etmek gerekir?
Evlilik yüksek bir dağa çıkarken yanınızda sevdiğiniz kişi ile yolculuk yapmak gibidir. Evet yolculuk zordur, fakat etrafta görülmeye değer çiçekler ve güzellikler vardır. Evlilik yolculuğunda kişi iki türlü davranır. Eğlenmeyi bilen kişi, ne kadar yorulursa yorulsun, güzelliklere odaklanır ve mutluluğunu yanındaki kişi ile paylaşır. Eğlenmeyi bilmeyen kişi ise, yol boyunca sızlanır, asabi davranışlar sergiler ve mutsuzluğunun kaynağını da yanındaki kişi de arar. Unutmamanız gereken evliliği eğlenceli bir yolculuğa dönüştürmek sizin elinizdedir. Kötü giden evlilikler kaderiniz olmak zorunda değil, yeterince emek ve sevgi ile her evlilik düzelir.
Evliliklerin Sonlanmasında En önemli Sebep Nedir?
Evlilikleri sona doğru yaklaştıran en önemli sebepler; iletişim sorunları ve karşılıklı beklentileridir.
Genelde mutsuz bir evliliğe sahip çiftler konuşamamaktan yakınır. İletişimsiz bir evlilik aynı evi paylaşan, farklı dillerle kendini ifade etmeye çalışan, fakat karşısındakine sesini duyuramayan kendisini ifade edemeyen iki yabancıya benzer. Eşinizle doğru iletişim kurmayı başaramadan sizi tam manasıyla tatmin eden bir ilişki yaşamayı bekleyemezsiniz. Evliliğinizde doğru iletişim kurabilmek, ilişkinin ömrünü belirler. Bir sorunla yüz yüze gelindiğinde, herkesin kendi fikrini dile getirme hakkı olduğunu kabul etmeli ve farklı görüşleri, farklı yaklaşımları anlamaya çalışmalısınız. Eşinizi sizden farklı düşündüğü için suçlamamalı, yargılamamalısınız. Bir denge kurmak için, ortak bir çözümde buluşabilmek için iletişim kurmalısınız.
Evliliklerde çiftlerin beklentilerine bakıldığında ise, çokta gerçekçi olmadığını görüyoruz. Çiftler evliliklerinde aşk, arkadaşlık, cinsel tatmin, rahat ve konforlu yaşam bekliyorlar. Fakat kadın ve erkek bu beklentilerinde aşırıya kaçtıklarında, duygusal, ruhsal ve maddi kapasitelerini aşmasıyla, evlilik stresi ve hayal kırıklığı giderek artmaya ve kısa süreli ilişkilere ya da boşanmalara sebep olmaktadır.
İletişim Problemleri Yaşayan Çiftlere Önerileriniz?
İletişim bir sanattır ve bu sanat zamanla öğrenilebilir. Evlilik, ilişkisini sürdürebilmek için bazı özel bilgi ve becerilere de sahip olmak gerekiyor. Bir sorun karşısında çatışmalar yaşıyorsanız, eşinizle empati kurmayı öğrenin. ”Ben aynı durumda nasıl davranılmasını isterdim?” sorusu onu daha iyi anlamanızı sağlayabilir. Karşılıklı diyaloglarda hiçbir zaman nezaketinizi ve saygınızı yitirmemeye dikkat edin. Nezaket ve karşılıklı saygı mutlu evliliğin temel ilkeleridir. ”Duygularımı sakin ve saygılı bir şekilde nasıl anlatırım?” sorusu size ışık tutacaktır. Ve her zaman sorunlara değil, çözüme odaklanın. Kendinize ”Çözüm için ne yapmalıyım?” sorusunu yöneltin.
Evlilikte sorunlara Erkekler mi Kadınlar mı En çok Çözüm Arıyor?
Evliliğin de problemler yaşayıp sorunlarının farkında olup, kesin çözüm aradığı için yollarımız kesişen danışanlarımın bir çoğu kadın. Bireysel olarak da kadınlar çözümleri daha çabuk kabul ediyor ve hayatlarına daha kolay uygulayabiliyorlar. Bir ilişki koçu olarak şunu diyebilirim çoğu zaman ilk başvuru kadından geliyor. Kadın kabul ettikten sonra kendisi nasıl biri olacağına ve nasıl bir ilişki istediğini belirleyip o amaçta ilerliyor. ”Kadınlar kendileri değişirse her şeyi değiştirebileceğinin çok daha farkında?”
Erkekler ise; Zaten her şeyi bildiklerini düşünüyorlar ya da sorun olduğunu kabul etmiyorlar. Fakat evlilik tek kişilik bir ilişki değildir.
Şu an da bu röportajımızı ön yargı ile okuyup, ”aslında ailesinde mutsuz olan” yazıları da hikaye olarak okuyan özellikle erkek okuyuculara neler söylemek istersiniz?
Sorunların farkına varmak bazen çözümü kendiliğinden getirir. Sorunlarınızı bastırmak yerine eşinizde paylaşın. Sorunları birde eşiniz açısından nasıl göründüğünü anlamaya çalışın. Unutmayın dinleyen erkek karısını mutlu eden erkektir. Çözüm üretmek zorunda değilsiniz. Dinleyin. Eşinizi kaliteli bir şekilde, göz göze temas, ten tene temas ve gönül gönüle temasla yarım saat dinleyin ve eşinizi sevdiğinizi belli edin. Çözüm kendiliğinden gelecektir. Kadınlar en çok dinlenilmek ve sevilmek isterler.
Özel Röportaj: Takip Medya
Sevinç Karakaya
DevamıSevilen Bir Eş Olmanın Formülü
Bir insanı sevmemiz yada sevmememiz, aslına bakarsanız bilinçaltımızla alakalıdır. Hayatta hiç bir şey tesadüfen olmadığı gibi sevmek de tesadüfen gerçekleşen bir eylem değildir. Bilinç altımızda bizi sevmeye yada sevilmeye iten sebepleri göremediğim için süreç bize mantıksız ve sebepsiz gelebiliyor.
”Eşim beni nasıl sevecek”, ”Ben nasıl sevilen biri olurum” ”sevgilim neden beni sevmiyor” bu ve benzeri sorular hepimizin aklına zaman zaman gelebiliyor. Kendimizi sevdirmenin formülüne geçmeden önce; her zaman tekrarladığım bir cümleyi söylemeliyim. ”Birinin sizi sevmesini istiyorsanız, ilk önce siz sevilmeye layık olduğunuz düşüncesine sahip olup, kendinizi sevmeyi öğreneceksiniz.” Fakat bunun yanında araştırmalar karşımızdaki bir insanın bizi sevebilmesi için neler yapmalıyız ile ilgili karşımıza bazı sonuçlar çıkarıyor. Özellikle İlişkilerin ilk başlama safhasında bu formüller çok işinize yarayacaktır.
Nasıl Daha Sevilen Bir Eş Olabilirsiniz?
1- Mutlu Anılarının İçinde Olun: Nedir? çağrışım yaşası; Şöyle düşünün kendinize çok keyifli gelen bir iş yapıyorsunuz mesela güzel bir tatil planı ve bu keyfin size verdiği uyarıcıyı bir başkası ile eşleştirdiğinizde, karşınızdaki insanda sizi bu duyguyla hatırlar. Yani siz güzel ve size keyif veren bir seyahat planını yaparken çevrenizde kim varsa bu güzel duyguları onunla düşünür ve sonuç olarak o insanı daha çok seversiniz.
Buna aslında ”Anı haritanızı genişletme” de diyebiliriz. Demek ki birinin sizi sevmesini istiyorsanız onun güzel anılarının planlarının içinde olun. Hanımlar eşlerinin kendilerini anlamalarını isterler ama eşlerini heyecanlandıran çoğu şeyi ise saçma bulurlar. Fakat eşinizin sevgisini kazanmanın bir yolu da onu heyecanlandıran anılarının planlarının içinde olmaktır.
2- Kaliteli Sık Tekrarlanan Etkileşimler: Bu madde Özellikle İlişkinin başları için etkilidir. Eskilerin bir sözü vardır, ”Aşırı samimiyet saygısızlık doğurur” yada ”Fazla samimiyet tez ayrılık getirir” diye. Bu sözler halen kabul görse de çok doğru değildir. Hatta tam tersi diyebilirim. Araştırmalar bir insanla ne kadar yakın olursanız o kadar sizi seveceğinizi gösteriyor. Tabi burada aranızdaki ilk tepki negatif olmadığı sürece… Yalnızca daha çok görünerek bile, bir insanın içinde büyürsünüz. Bu aslında bir önceki maddeyi destekler. Daha fazla mutlu anılar biriktirmek.
Bazen gizemli görünmek, soğuk davranmak yada müsait olmamak gibi yanılgılar ilişkinizi zedeleyebilir. Bunun yerine maskelerinizi çıkarın ve kendiniz gibi olun. Ortak paylaşım alanlarınızı arttırın.
3- Karşılıklı Etkileşimler: Şu bir gerçektir ki; Bizi seven insanları sevmeye meyilliyizdir. Bir insanın bizim hakkımızda olumlu düşündüğünü öğrendiğimiz zaman, onu sevmek için içgüdüsel bir karşılık veririz. Bu yüzden sizi sevmesini istediğiniz kişi, sizin onu sevdiğinizi ve saydığınızı bilsin bunu hissetsin. Tabi önemli olan burada sizin onu gerçekten seviyor ve sayıyor olmanız.
Çalışmalarımda sıklıkla değindiğim, eşinize yada sevdiğiniz kişiye içinizden nasıl bir enerji gönderiyorsanız aynen size geri dönecektir. Bu yüzden bütün gün eşi hakkında söylenen bir hanımın eşi, büyük bir öfkeyle sebepsiz işten gelebiliyor. Sevgi istemekten önce ”Siz gerçekten karşınızdakini seviyor musunuz? ” bu soruyu dürüstçe cevaplayın ve cevabınız evet ise bunu karşınızdaki kişiye hissettirin. Muhakkak size verdiğinizden daha büyük bir şekilde dönecektir.
4-Benzerlikler Önemlidir: ”Zıt kutuplar birbirini çeker” evet bu kutuplar içindir doğrudur. Fakat ilişkiler için doğru değildir. Farklı kişiler bize anlık çekici gelse de, bizler bize daha çok benzeyen insanları severiz. Karşılıklı sevgiyi körükleyen etkenler, ortak yanlar ve benzerliklerdir. ”Benzerlik benzerliği çeker”. Sizi sevmesini istediğiniz kişi ile konuşurken her ikinizin de konuşmaktan zevk alacağınız konuları seçin. Hayatın gidişatını değiştiren durumlarla birlikte mücadele veren kişiler arasında güçlü bağlar oluşur. Benzer deneyimler kişileri birbirine yakınlaştırır.
Hayatta ortak yanları olması kişilerin karşılıklı ”O beni anlıyor” izlenimini verir. Sonuçta hepimiz anlaşılmak isteriz. Ve bizi anladığını hissettiğimiz insanları severiz.
5- Eşinizi İyi Hissettirin: Bir insanın sizin hakkınızda ne hissettiği sizin onu nasıl hissettirdiğinizle doğru orantılıdır. Onun sizi sevmesi yada hakkınızda olumlu düşünmesi için bütün gününüzü harcayabilirsiniz, fakat asıl önemli olan siz o kişinin etrafındayken ona kendisini nasıl hissettirdiğinizdir. Samimi sıcakkanlı ve iltifatlar eden bir insanın etrafında olmak ne kadar hoştur değil mi? Aynı şekilde devamlı her şeyde kusurlar bulan sizi devamlı eleştiren biri ile beraber olmakta 5 dakika bile katlanması zor bir durumdur. Bu tarz insanlar sizi tüketirler. ”Birinin sizi sevmesinde en önemli etken onlara kendilerini iyi hissettirmenizdir”. Küçük iltifatlar taktirler bile ilişkiyi başkalaştırır.
6- Anlayışlı Olun: Anlayış aranızda psikolojik bir köprü kurmanızı sağlayan güveni oluşturur. İki insan aynı dili konuştuğu zaman aralarındaki diyalog daha pozitif ve rahat geçecektir.Tıpkı ortak ilgi alanlarımız aynı olan insanları sevdiğimiz gibi, karşımızdaki insan ”bizim gibi olduğu” zaman yine iç güdüsel olarak onu sevmeye başlarız. Yani bir insan bizim yaptığımız jestleri yaptığında yada bizim kullandığımız sözleri kullandığında onu sevme eğilimi gösteririz.
”Eşinizin Sevgi Dilini Keşfedin” yazımı tekrar okumanızı tavsiye ederim. Aynı dili konuşmak önemlidir. Sevdiğinize onun anlayacağı dille cevap vermekte sizi sevilen bir insan yapar.
7- Size Yardım Etmesine İzin Verin: İnsan doğası üzerinde yapılan araştırmalarda insanların birbirine zarar verdikten sonra birbirlerini daha az sevdiği görülmektedir. Bilinç altı; ”ben bu insana neden zarar verdim neden bunu yaptım? diye kendine sorduğunda, şöyle bir kılıf uyduruyor: ”Sanırım bunun sebebi onu gerçekten sevmiyor oluşum ve bunu hak ettiği. Yoksa düşüncesiz ve umursamaz bir insan olurdum ve ben böyle değilim” Tam tersi durumda da sistem aynı işler. Bir insan için iyi bir şey yaptıktan sonra onu çok severiz. Birine iyilik yapıyorsak ona karşı pozitif duygular besleriz.
Eğer size karşı küçük bir iyilik yapmasını sağlayabilirseniz, bu size karşı iyi duyguları harekete geçirebilir. Genellikle kendimizi sevdirmeye çalışırken onun için bir şeyler yapma yanılgısına düşeriz. Karşınızdaki sizin iyi niyetinizi taktir ederken, her ne kadar jestleriniz sizi daha sevilesi bir insan yapsa da bu onun sizi daha çok sevmesini sağlamaz. Sizi sevmesi ancak sizin için bir şeyler yapmasını sağlayarak elde edilir onun için değil.
8- Pozitif Olun: Daha öncede söylediğim gibi kendimize benzeyen insanları severiz. Ancak bu kuralın bir istisnası vardır hiç kimse mutsuz, genelde öfkeli ve karamsar bir insanla zaman geçirmek istemez. Hepimiz pozitif, mutlu ve neşeli hayatla barışık insanları arar, sever ve beğeniriz. Neden mi? Çünkü bizimde tek istediğimiz budur. Karşımızdaki kişide bu arzu edilen ruhu sevmek onu daha çok sevmemize sebep olur.
Birde yaşamımızda etrafımızda görmeye katlanamadığımız insanlar vardır. Bu kişiler ya sürekli bir şeyler hakkında şikayet ederler ya insanlar hakkında negatiftirler ya her şeyde bir kusur buluyorlardır. bu tarz davranışlar çevremizdeki kişileri uzaklaştırırken pozitif tutum ise; Tıpkı güven gibi hayata karşı pozitif bir bakış açısı sizi, insanları kendisine çeken ve sevmelerini sağlayan bir mıknatısa dönüştürür.
Boşanmadan Önce Sorulacak 4 Hayati Soru
Artık boşanma kararı çok kolay verilir oldu. Boşanmanın altında yatan çok farklı sebepler vardır. Her ne kadar sebepler, ”Şiddetli geçimsizlik” olarak adlandırılsa da altında farklı farklı sebepler yatmaktadır. Sorunları çözümlenebilecek bir evliliğin, Şiddetli geçimsizliğin boşanma noktalarına getiren en önemli sebep, eşlerdeki aile bilincinin yok olması ve evli çiftlerin yaşadıkları sorunlarda çevreden yardım görmemeleri yada sorunlarına çözüm için bir uzmanla çalışmaktan uzak durmalarından kaynaklanmaktadır.
Geçmişin Büyük Aile Kavramı
Önceki evliliklere bakıldığında, büyük bir aile yapısı hakimdi. Eşler anne babalarından yardım alabiliyor, akrabalar çifti bir arada tutmak için elinden geleni yapıyorlar yol gösteriyorlardı. Diyebiliriz ki aile içinde tecrübeli, yol gösterecek, sorun olduğunda müdahale edecek büyükler olduğu gibi, akrabalık ilişkileri de eşlere yardımcı olacak kadar güçlüydü. Yani aile büyükleri çiftlere danışmanlık ve evliliklerinde koçluk yapıyorlardı. Böylece eşler sorunları büyümeden çözüm bulabiliyorlardı.
Evliliklerin Boşanma İle Sonuçlanmaması İçin Ne Yapılmalı?
Yeni dünya düzeni dediğimiz modern hayatta rekabetçi ortam, maddi kaygılar gibi nedenlerle aileleri bağımsız yaşamaya itti. Bunu zaman zaman eşlerinde dışarıdan müdahale etmemelerini istedikleri için, bu küçük çekirdek ailede olan sorunlar ile aile büyükleri yada akrabalar müdahale etmez olmuştur. Kendi sorunlarını kendi çözmek durumunda kalan eşler maalesef bir uzmandan yardım almayı de görmezden gelmektedirler.
Böyle bir yardımı alabilseler; özellikle birbirini seven ve iyi niyetli olduğu halde geçinemeyen çiftlerin sorunları büyümeden çözülebilir
Ailede yaşanan sorunların boşanma ile noktalanmaması için kişilere aile olma bilinci kazandırılmalı, sorunların neden kaynaklandığı, nasıl çözüleceği, tartışmalarda pes etme yerine nasıl başa çıkmaları gerektiği noktasında bilgilendirilmeleri gerekmektedir. Çiftleri boşanmaya götüren tek bir sebep yoktur. Boşanma bir sürecin sonundaki noktadır. Bu süreçte evliliği boşanmaya götüren sebepler birikir ve bir yerde bardağı taşıran son damla boşanma sebebi olur. Eşler arası iletişimde son damlanın ne olacağını kestirmek zordur.
Bu son noktaya gelmeden önlemler alınmalı, çözümler üretilmelidir. Fakat her şeye rağmen çözüm bulamıyor ise; Bu ciddi kararı verirken son olarak şu 4 soruya sakin, mantıklı ve dürüstçe cevap vermelerini öneririm.
Boşanmadan Önce Şu 4 Soruyu Kendilerine Sormalılar;
Boşanma kararı kişilerin hayatında bir kırılma noktası olduğu için, bir anlık heyecanla evliliği sonlandırma hemen düşünülmemelidir. Boşanmadan önce taraflar şu soruları kendilerine sormalıdır.
1- Evliliğimi kurtarmak için elimden geleni yaptım mı?
Daha sonradan ”keşke” dememek için, sorulması gereken çok önemli bir sorudur. Ki elinizden geleni yaptığınıza yeterince inanmıyorsanız, evliliğinize bir şans daha verin ve durumu kurtarmaya çalışın.
2- Mutsuzluğumun sebebi gerçekten evliliğim mi, yoksa kendimden kaynaklanan sebeplerde var mı?
Kimi zaman yaşam şartları yüzünden kişiler mutsuz ve depresif olabiliyorlar. Evliliği değil de bambaşka sebeplerle yaşamdan zevk alamayan insanlar zaman zaman ”Evliliğim biterse mutlu olurum” diye düşünebilirler. Bu nedenle boşanma kararı almadan önce kişilerin mutsuzluğunun sebebini iyi analiz etmesi gerekir.
3- Ayrıldıktan sonra ortaya çıkacak sorunlarla baş edebilir miyim?
Boşanma evliliğin bitimi ve her iki taraf içinde yeni bir başlangıç demektir. Bir oyun değil, alınan çok ciddi bir karardır. O yüzden eşlerin boşandıktan sonra tek başına hayatın üstesinden gelip gelemeyeceklerini iyi düşünmeleri lazım. Özellikle uzun yıllar süren evliliklerde boşanma kararı almadan tekrar tekrar bu soruyu kendilerine sormalıdır. Yıllardır birbirine alışmış olan çiftler boşandıktan sonra yalnız kalabilirler.
4- Boşanma kararı çocukları nasıl etkileyecek?
Çocuklar boşanmanın kendisinden çok , boşanma sürecindeki tartışmalar ve arada kalmalardan etkilenir. Bu durum ise çocuğun ruhsal gelişimine zarar verir. özellikle çocukların yaşları küçük ise anne babanın ayrı olduğu evlerde yaşayan çocukların sağlıklı gelişim göstermesi için daha dikkatli davranmak gerekmektedir.
Evet sorunlarını çözmeye çalıştınız ve hiçbir çabanız fayda vermiyor ve bu sorulara da gönül rahatlığı ile cevap verebiliyorsanız boşanma doğru bir karar olabilir. Ancak bilinmelidir ki boşanma geri dönülmeyecek bir karardır ve keşke dememek için iyi düşünülmelidir.
Sevinç Karakaya
Başarınızın Önündeki Engel Kim?
Kendimize her gün sözler veririz, hedefler belirleriz. İlk günlerde her şey yolunda gidiyor gibi görünse de, bir süre sonra o ilk günlerin heyecanı içimizde kalmaz. Hedeflerimize ulaşma da bizi başarısızlığa, bize götüren sebep, hayalimizi gerçekleştirmeyi çok istesek de ilk günkü motivasyonumuzu kaybetmemizdir. Bu motivasyon eksikliğinin sebebi ise bilinçaltımızdaki bazı düşüncelere dayanıyor. Başarıyı elde etmek için bilinçaltındaki negatif düşünce kalıplarından kurtulmanız gerekiyor. Peki nedir bu uzak durmamız gereken negatif düşünce kalıpları ve bunlarla nasıl çözüm getirebiliriz?
1- Hedefleriniz Hemen Olmayacak, Sabırlı Olun;
Bir tarla düşünün önce mevsiminde ekilecek sonra emek verilecek emek vermek de bir süreç gerektiriyor. Sabırla mahsulün gelişimi beklenecek ve ancak zamanı geldiğinde mahsul toplanacak bunu hepimiz biliyoruz. Çok istediğimiz şeylerin birdenbire olmasını bekleyemeyiz. İyi bir proje, yeni bir iş, hatta spor yapmak bile hedeflerimizin arasında olabilir. Hedeflerimize ulaşmak için mutlaka sabırlı olmalıyız. Aksi taktirde sadece birkaç haftalık bir çalışmanın ardından istediğiniz vücuda sahip olamayacağınız düşüncesine kapılıp, motivasyonunuzu kaybedebilir ve sporu bırakabilirsiniz. Oysa sabır gösterdiğinizde elde edeceğiniz sonuç başarıdır.
Çözüm: Motivasyonunuzu kaybetmemek adına planlarınız için bir program oluşturmalı ve sonuca değil sürece odaklanmalısınız.
2- Kıskançlığın Gözünüzü Kör Etmesine İzin vermeyin;
Kıskançlık öyle bir duygudur ki insanın gözünü kör edebilir. Kendi sahip olduğunuz güzelliklere odaklanmaktansa, başkalarının sahip olduklarına odaklanır ve bu nedenle elinizdekilerin tadını çıkartamazsınız. Unutmayın ki kıskançlık ve hayranlık arasındaki ince çizgiyi fark etmek ve başkalarının başarıları ile gururlanıp, aynılarını kendimiz için de dileyebilmek çok önemlidir.
Çözüm: Başkalarının yaşadığı hayata özenmek ve gün boyu internet üzerinden onları takip etmek yerine, kendi hayatımıza odaklanmak bizi başarıya taşıyacak en önemli adımdır.
3- Bir Türlü Harekete geçmemek;
Eminim hepimizin hayatında bir yapılacaklar listesi vardır. Aklınızdaki onlarca fikri hayata geçirmek için, en uygun zamanı bekliyorsunuz değil mi?. Unutmayın ki bu uygun zaman hiçbir zaman gelmeyecek, çünkü fikirlerinizi uygulamak için tek uygun zaman aslında bulunduğunuz andır yani şimdi… Harekete geçmek ve bunun sonucunda sonuçları görmek, motivasyonunuzu yükseltirken sizi başarıya taşıyacak.
Çözüm: Gerçek başarı hikayelerinin de başarısız olduğu dönemler olur. Hata yapmaktan korkmayın ve harekete geçin.
4- İçinde Bulunduğunuz Hale Şükredin;
Genellikle sahip olduğumuzdan ziyade olmadıklarımıza odaklanıyoruz zaman zaman elimizdeki şeylere şükretme eğiliminde olsak bile, sizce bunu ne kadar gerçekçi yapıyoruz? Elimizde olanın değerini kaybetmeden de biliyor muyuz? Hayır mı? Unutmayın şükür elinizdekileri artıran en etkili araçtır.
Çözüm: Şükretmenin en kolay yolu sahip olduğumuz için şükrettiğimiz şeylerin bir listesini yapmaktır. Aile bireyleri, sevdiğimiz kişiler, evimiz, işimiz, bir yeteneğimiz ve hatta aldığımız nefes bile bu listeye girebilir. Bunu dışında teşekkür etmeyi bilmek ve karşımızdaki kişiye teşekkür edebilmek de oldukça etkili bir minnet duygusunu bize kazandırır.
5- Yaşam Amacınız Olsun;
Üzerinde çalıştığınız işin hiçbir anlamı olmadığını düşünüyorsanız, motivasyonunuzu kaybetmek için daha iyi bir neden bulamazsınız. Bazen bir şeyler üzerinde çalışırken kayboluruz ve yaptığımız iş anlamını yitirir. Hatta bu düşünce hayatın geneline bile yansıyabilir. Önemli olan yaptığımız şeylere özellikle bir anlam yüklemek yerine onların tadını çıkarmayı bilmek.
Çözüm: Yaptığınız işin bütünün hayrına olacak bir şeyler olması önemli olduğu gibi, güzel işler ortaya çıkarmaya da odaklanın. Saul Bass’un dediği gibi: ”Ben sadece güzel şeyler yapmak istiyorum, kimsenin umurunda olmasa da…”
6- Taşıyamayacağınız dan Fazla Yük Yüklenyin;
Yapılması gereken çok fazla iş var ve siz nasıl altından kalkacağınızı bilmediğinizden hepsinden birden vazgeçiyor musunuz? Yapabileceğinizin üzerinde iş yükü almak sizi geriye çeken en büyük sebeplerden biridir.
Çözüm: Hepimizin baş etmesi gereken çok fazla iş var, fakat önemli olan bunları bir düzene koymak ve öncelik sırasına göre tek tek yapmaktır.Hayır demeyi öğrenebilmek ve sadece yapabileceğimiz şeyleri yüklenmek elimizdeki işleri hakkıyla yerine getirmeyi sağlayacağı için motivasyonumuzu artırır.
7- Olumsuz Arkadaşlardan Uzak Durun;
Bu durum iki türlü karşımıza çıkar. Biri devamlı olumsuz bakış açıları ve negatif değerlendirmeleriyle sizin motivasyonunuzu kırıp enerjinizi emen arkadaş tipleri ile beraber olmak, diğeri ise Eğer çevrenizde hiç kimse başarılı işlere imza atmıyor ve ilerlemek için çaba sarf etmiyorsa yanlış gemidesiniz demektir. Arkadaş ya da iş çevrenizdeki insanlar motive olduklarında, sizi de etkileyecekler ve başarı sahibi olmanız için adım atmanıza olanak sağlayacaklar. Aynı zamanda olumlu bakış açısına sahip sizi destekleyen arkadaşlarda yine motivasyonunuzu artıracaktır.
Çözüm: Çevrenizdekileri bir daha gözden geçirin ve motivasyonunuzu azaltan kişileri hayatınızdan uzaklaştırın. Sizi motive etmeye yardımcı olacak insanlarla ilişkilerinizi kuvvetlendirin.
8- Kaybetme Göze Alın;
Kaybedecek bir şeyleriniz olduğunda motivasyon sahibi olmanız da daha kolaydır. Tamamıyla çaresiz bir insanın “Yeterli motivasyonum yok” diye bir mazeret ürettiğini duydunuz mu hiç? Eğer kendinizde bir motivasyon eksikliği hissediyorsanız, belki de bu fazla rahat olmanızdan kaynaklanıyor olabilir.
Çözüm: Motivasyon sahibi olabilmek için bir şeyleri riske atın ve daha iyi bir pozisyonu hedefleyin.
Sevinç Karakaya
DevamıEvliliğinizi Kurtarma Sanatı
Evliliklerin yarısından fazlasının başlaması ile bitmesi bir oluyor. İlişkiler çok çabuk harcanıp çok çabuk tüketiliyor. Sizinde evliliğinizde yolunda gitmeyen bir şeyler olabilir, çabalarınızın boşa gittiğini ve eşinizin artık sizi anlamadığını düşünebilirsiniz fakat hemen pes etmek ve evlilikten vazgeçmek sizce doğru olan mı? Oysaki güzel ve yolunda giden bir evlilik hayattan zevk almanızı sağlar.
Özellikle çalışma yaptığım yeni evli danışanlarımın evlilik sorunlarındaki ortak özelliklerine baktığımda; Evlilik evlilik diye hep bildikleri bir şey var ama ya masallardaki kadar gerçek dışı olduğunu düşünmüşler bir oyun sanmışlar, ya karşı cinse nasıl davranacakları hakkında en ufak bilgileri yok yada ailelerin yanlış öğretileri çocuklarına ”ezdirme kendini” derken ailenin paylaşma olduğu algısını unutturmuş.
Her ne kadar flört ve nişanlılık dönemini yaşamış olsanız da, evlendikten sonra yaşanan geçimsizlikler ya da anlaşmazlıklar mutluluğunuzu sekteye uğratmış olabilir.Eğer evliliğinizin istikrarlı bir şekilde gitmesini ve mutlu olmayı istiyorsanız, mutluluk için yapılması ve öğrenilmesi gerekenlerin olduğunu unutmamalısınız… ” Evlilik Öğrenilmesi Gereken Bir Sanattır” Peki Evliliğinizi kurtarmak hangi yollardan başlayacaksınız…
Eşinize Değerli Olduğunu Göstermekten çekinmeyin;
Evliliğinizi kurtarmak yada mutluluğunuzu arttırmak istiyorsanız; ilk olarak,eşinize değer verdiğinizi göstererek başlayın. Değer vermeyi göstermek derken bu sizin gözünüzü korkutmasın, öyle çok büyük şeyler değil. Neler yapılabilir?
Ufak ama samimi olmasına önem verin. Mesela hiç beklenmedik bir anda eşinizin yanağına konduracağınız bir öpücük, sıcak bir bakış olabileceği gibi, korkmadan kelimelerin gücünü kullanın ne düşünür demeyin… ”Seni özledim”,”Seni düşünüyorum” demek, çok sorunu şifalandıracaktır. Eşinizi taktir ekmek size kendinizden bir şey kaybettirmeyeceği gibi değerinizi artıracağını da göreceksiniz. Her insan gibi eşinizin de takdir edilmekten hoşlanacaktır. Tabi onu takdir edebilmek için nelere değer verdiğine dikkat etmelisiniz. Bunun yaparken, ”Bugün çok iyi görünüyorsun”, ”Bu kıyafet sana çok yakışmış.” ya da ”Sana ihtiyacım var.”, ”Kesinlikle bu konuda haklısın.”, belki de sadece hayatında olduğu için bile ”Teşekkür ederim” demek, yada ufak bir ”Özür dilerim” ile haklı ise bunu kabulünüzü göstermek inananın hayatınızda, evliliğinizde çok şey değiştirebilir.
Unutmayın ”Güzel söz her kapıyı açar”. Bu nedenle, evliliğinizi mahvedecek olan ”Keşke”, ”Ben sana söylemiştim”, ”Sen zaten hep böylesin”, ”Bırak,ben yaparım!” ”Bugün canım istemiyor” gibi cümleleri bir an önce hayatınızdan çıkarmalısınız. Eşinize değer verdiğinizi, ona karşı dürüst olarak, mutluluğunuzu ya da üzüntünüzü paylaşarak, arkadaşlarıyla arkadaş olarak, hobilerine saygı göstererek, onun için kendinizi geliştirerek, kendinizden çok fazla ödün vermeden, oluru olan konularda, fedakarlık yaparak ve kendinize bakarak gösterebilirsiniz. Bunun yanında, zihninizi okumasını beklememeli, genelleme ya da kıyaslama yapmamalı,mükemmeliyetçi olmamalı, aynı anda öfkelenmemeli, aceleci olmamalı ve sorgulamamalısınız.
Eşinizle Doğru İletişim Kurmayı Öğrenin;
Evlilik, farklı aile yaşantılarından ve kültürlerden gelen iki insanın aynı mekanı ve zamanı artık birlikte paylaşmaya başlamasıyla oluşan sosyal bir kadın ve erkek ilişkisidir. Bu nedenle, iletişim eksikliğinden kaynaklanan ufak tefek problemlerin yaşanması olağandır. Bu problemlerin büyüyüp, çiftin ve ilişkinin yıpranmasına olanak vermemek için birbirinizle muhabbet etmeyi ihmal etmemeniz gerekir. Her akşam TV’yi açmadan önce ya da her gece yatağınıza geçince10-15 dakika gününüzün nasıl geçtiğini anlatabilirsiniz. Bu iletişim, göz ve dokunma temasını güçlendirecektir. İletişim içinde bulunurken iyi bir dinleyici olmaya özen gösterin, olumsuz eleştiriden kaçının, nasihat vermek ve ”Sen hep zaten geç kalırsın”şeklinde suçlamak yerine; ”Senin geç kalman beni çok üzüyor” cümlesinde olduğu gibi ben dilini kullanmayı ve eşinize dokunmayı asla ihmal etmemelisiniz. Dokunmak,sıcak temasın bir göstergesi olduğu için iletişimi güçlendirecektir.
İlişkilerinizde iletişimi kendi çabalarınızla sağlayamıyorsanız bir uzmanla çalışmak sizin farkındalığınızı arttıracaktır. İlişkiler çiçeğe benzer, zamanla olgunlaşır. İlgi ister, emek ister, sevgi ister. Her çiçek farklıdır. Kimi suyu sever, kimi güneşi sever. Kimisi karanlığı, kimisi aydınlığı sever. Kimisi az su ile mutlu olur, kimisi suya doymaz. Vermeniz gereken miktar farklıdır…
Tıpkı insanlar gibi… Kimimiz kıskanç, kimimiz gururluyuz. Bazılarımız çok ilgi isterken, bazılarımız bundan bunala biliyoruz. Peki sizin eşiniz ne istiyor ? Nereden bileceğiz ? ”Doğru iletişim teknikleri,
Sevgi dilleri, Temsil sistemleri, Değer ve inançlar”konusunda edineceğiniz farkındalıklar bu soruyu cevaplamanıza yetecek boyutta olacaktır.
Baş başa Kaliteli Zaman geçirin;
Bunların dışında, eşinizle birlikte her gün en azından bir öğün yemek yemeli, her hafta baş başa kalabilecek bir şekilde bir yerlere gitmelisiniz. kaliteli vakit Geçirmek oldukça önemlidir. Baş başa içeceğiniz bir kahve esnasında yapacağınız sohbetler ya da uzun yürüyüşler evliliğinizi canlandırmak için birebirdir. Elbette ki, hala kendi kişisel bakımınıza önem verip, kuaföre gidiyor ya da yeni giysiler alıyorsunuzdur. Fakat ara sıra yapacağınız değişiklikler örneğin, saç şeklinizi ya da rengini değiştirmek, eşiniz için giyinmek, eşinizin gözünde vazgeçilmez olmanızı sağlayacak önemli etkenlerden bir kaçı olduğunu unutmayın. Her erkek eşinin kendisi için bir şeyler yapmasını bekler ve bundan çok keyif alır.. Bunları yaparken ”Senin için yaptım” demeyi de asla unutmayın. İnanın bu çabaya değecektir.
Sevinç Karakaya
DevamıKötü Giden İlişkilerde Aranan Suçlu Kim?
Bize yanlış öğretilen doğrularla büyüyen bir nesiliz. Bize göre ilk savunmaya geçen yada daha açık ifadeyle suçlanmamak için ilk suçlayan haklıdır. O yüzden suçlamayı severiz. Birileri bizi suçlamadan suçlarız ki, suçlanmayalım… Fakat olayın aslı biraz daha farklıdır; Birilerini sürekli suçlama eğilimi, bir korkudur. Kendi içimizde ki korkularımız bastırmak içinde suçlamamamız bizim savunma mekanizmamızdır.
Suçlanma Korkumuz, Hayatımızı Zora Sokar;
Yaşamımızı sürekli çıkmaza sokan bir korku ”suçlanma korkusu”
Çevrenizde yada kendi hayatınıza biraz daha gözlemci bakarsanız, mesela kimler mükemmeliyetçidir? Hata yapma korkusu olanlar, Kimler başarılı olmaya çok fazla çalışırlar? Çocukken ezilen ” senden birşey olmaz birşey başaramazsın denenler , başarısız olma korkusu yaşayanlardır.
Siz yada çevrenizde sürekli, karşısındakileri suçlayan birileri varsa; bu kişiler genellikle aslında kendi hayatındakileri eksiklikleri ortaya çıkaran kişilerdir. Kendi yaptıklarını sanki başkası yapmış gibi anlatabilirler hatta zamanla buna kendileri bile inanabiliyorlar. Bu tarz kişiler sürekli başkalarını suçlayarak hayatlarını sürdürürken, bir yandan kendini devamlı mutsuz ederken, bir yandan da herkesin uzaklaşmak istediği kişi olurlar.
Hayatta Her Yaşadığımız Olay Bize Ayna Tutar;
Bir kişiyi suçlamadan önce, bir kaç saniye durun ve aynayı kendinize çevirin, kendi iç sesinize dönün ve şöyle sorun ”Gerçekten şuan ben bu kişiyi neden suçluyorum, buna neden ihtiyaç duyuyorum?” Bazen sorunun ne olduğunu görmek çözümü kendiliğinden getirir. Kendinizin farkına vardıkça ilişkilerde suçlamamayı öğrenirsiniz.
İlişkilerde Beklentiyle Verilenler, Suçlayarak Alınmaya çalışılır;
Sizin de zaman zaman muhakkak özel ilişkilerinizde yaşadığınız, gündüzden akşamı planlarsınız birde bakmışsınız eşinizle akşam kavga etmişsiniz. Fakat ne zaman ki o gereksiz kontrolcülüğü bırakıp anı anda olduğu gibi kabullenmeyi deneyip, herşeyi akışına bıraksanız; gününüzü dengeli ve güzel geçirseniz akşamıda güzel geçiyor. Ve tabi beklentileri bir kutuya koyup ağzınıda sıkıca bantladığınız taktirde…
Çünkü beklentiyle yapılan her durumun altında umduğunu bulamayıp karşı tarafı suçlama riski vardır.
Evliliğin ilk başlarında çok rastlanan belkide bir çoğumuza tanıdık gelecek ve sonucu uzun yıllar mutsuzluğa sebep olacak bir örnekten bahsedeceğim;
Bir danışanımın anlattığı bir sahne; Kadın kocası için akşam yemeği hazırlamıştır. Oldukça özenmiş yemek masasına süsler, güzel dekor romantik müzik ve sevgiyle eşini beklemektedir. Amacı romantik bir gece yaşamak ve tabiki mutlu olmaktır. Erkek eve gelir ve derki ”karnım tok” Televizyonun başına otururp maç özetlerini izler.
Nasıl bir sahne; işte o gece aslına bakarsanız bu evlilik için uzun yıllar sürecek yaranın ve mutsuzluğun ilk adımları atılmıştır. Kadın bunca hazırlığa en azından bir teşekkür, iki güzel kelime beklerken oda ne erkek farkına bile varmamıştır. İşte size ayrılık ve mutsuzluk sebebi…
Peki biraz biz merçeklerimizin yönünü değiştirelim gerçekten erkek, eşine iltifat edip böyle bir jesti taktir etmek mi istemedi yada gerçekten bunu daha önce hiç görmedi mi?
Bir erkek kendi ailesinden bu tarz davranışları görmediyse, yetiştirliş tarzından dolayı farkında olmadan eşini defalarca kırabilir. Burada mutlu olmayı isteyen kadın yakınmayı yada eşinin neden olduğunu asla anlayamayacağı küsmeleri bir yana bırakıp ilişkisinde çözüm için neler yapabilir diye düşünmesi gerekir. Ve çözüm eşi ile konuyu sakin bir şekilde konuşmasıdır. Bunu yaparkende suçlayarak,kişiliğine yönelik saldırılarla yada ”ben senin için bunu yaptım, sen ne yaptın” tavırlarına girmemek önemlidir. Kadın konuşmayıp içine attığı sürece, ilişki gün geçtikçe kadın tarafından kötüye erkek tarafından ise uzun süre fark edilmeyen ve sonradan patlak verecek bir duruma dönüşebilir.
”Hiç bir şeyi 24 saatten fazla içinize atmayın, sonra hiç olmayacak bir zamanda hiç olmasını istemediğiniz şekilde çıkar”
Suçlamadan sakin ve haklı çıkma çabasına girmeden çözüm odaklı, sağlıklı yetişkinlerde olması gerektiği gibi diyaloğa girmek en güzel olanıdır.
Sevinç Karakaya
DevamıKadın Bedenindeki Erkekler
Kadın; İlk çağlardan beri bereketin bolluğun sembolüdür. Kadın; hassastır, kırılgandır, Narindir. Yada olması gereken budur. Fakat günümüzde kadın her ne kadar kırılgan narin olsa da bu yanını göstermekten korkar çünkü ona güçlü olması öğretilmiştir. Kadın; güçlüdür, kırılmaz, kendi ayaklarının üstünde durur, her şeyle başa çıkar, kimseye ihtiyacı yoktur.
Erkek Gibi; Kadınlar
Evet, bazı kadınlar erkek gibi davranıyorlar. Hayatlarında erkek gibi durmaya çalışıyorlar. Duruşları davranışları hatta konuşmaları erkek gibi… Pek çok kadın bazen bilerek bazense bilmeyerek erkek enerjisi yayarlar. Bu kadınlar anne olur kadın olduğunu unuturlar, eş olur sevgili olduğunu unuturlar. Kendini eşine çocuklarına adarlar ama kendileri gibi yaşamayı unuturlar.
Erkek gibi davranan kadınların hayatına dönüp baktığınızda, hatta geçmişlerine gidip, çocukluk hikâyelerini dinlediğinizde, Ya istenmeyen bebek olmuşlar, ya erkek beklerken kız olarak dünyaya gelmişler, aileleri hayal kırıklığına uğramış bu enerji ise onlara kadar gelmiş ya da erkeklerin daha değerli olduğu, kız çocuklarının değersiz olduğu bir ortamda yetişmiş olabilirler.
Bazen de annesinin zarar gördüğünü, ezildiğini, değer görmediğini görerek yetişmişlerdir. Onun gözünde kadın olmak zayıflık, çaresizlik, sıkıntı içinde bir yaşamdır…
”Ve kadın erkek gibi olmaya karar verir. ”
Düşünür ki; Erkek gibi olursam, bana kimse zarar veremez, namusumla yaşayabilirim diye inandırır kendini… Ayakta kalabilmek, sevdiklerine, çocuklarına, ailesine bakmak için erkek enerjisi kullanmayı tercih eder.
Erkek gibi Olmaları ”Teşvik” Edilmiştir.
Erkek enerjisi üreten kadınlar, merttir, gözü pektir, serttirler, onurlarıyla yaşayan kadınlardır. Hatta bu durum çevrelerinden devamlı teşvik edilir. ”Benim kızım erkek gibidir”, ”Benim kızım erkeklere taş çıkarır” gibi laflarla yetişirler.
Hayatlarını bu imajı korumaya adarlar, birçok fedakârlık yaparlar. Herkes için kendi hayatlarını feda ederler. Her insanın bedeninde hem dişil hem erkek enerji vardır. Erkek ya da kadın kendi cinsiyetine ait olan enerji ile hayatına devam etmelidir. Bu ise bir artıdır, bedenlerindeki diğer cinsin enerjisini dinleyip karşı tarafı anlama imkânı sağlar. Sağlıklı evliliklerin gitmesi, sağlıklı iletişimler için aslına bakarsanız bu bir nimettir.
SONUÇ:
İstenmeyen bebeklik, erkek çocukların değerliliği, kadınların devamlı ezildiği ortamlarda yetişmek erkek gibi olmaya teşvik vb sebepler ile aslında zayıf kalması gereken enerji güçlendirilir ve bir kadın erkek enerjisi ile yaşamaya başlarsa, HİÇ FARKINDA OLMASADA HAYATINA SIKINTILARI ÇEKMEYE BAŞLAR.
Erkek enerjisi yayan kadınlar, bazen kendilerine bir eş bulamayıp ya da her seferinde işler istediği gitmeyip birden bire ayrılıkla sonuçlanan evliliğe varmayan ilişkiler yaşarken, bazen de evlenir fakat eşiyle çocuklarıyla sıkıntılı ilişkiler yaşarlar. Bir evde iki erkek olmayacağı için devamlı tartışmalar güç savaşları artık ailede huzur bırakmaz. Hatta bu sıkıntılar iş yerinde sorunlara, sağlık problemlerine kadar gidebilir. Acı sonuç çoğunlukla kadınlığını kısmen ya da tamamen kaybetmiş erkekleşmiş kadınlar, sonrasında depresyonlar travmalar yaşarlar, ömrünü verdiği eşi tarafında, oğlu tarafından terk edilip yüz üstü bırakılabilirler.
Şimdi Şu Soruları Sorun Kendinize:
Uzun zamandır kimsiniz? Kim olarak yaşıyorsunuz? Duygularınız kendinizi size bir kadın gibi mi erkek gibi mi hissettiriyor?
Eğer kendinizi bir kadından çok erkek gibi hissediyorsanız, üzerinizdeki yükün bir kadına değil bir erkeğe daha uygun olduğunu düşünüyorsanız; mesela günlük konuşmalarınızda ”Ben çocuklarımın hem annesi hem babasıyım”, ”Bunun gibi on tane erkeği cebimden çıkarırım”, ”Benim bir erkeğe ihtiyacım yok”, ”Ben kendi ayaklarımın üstünde erkek gibi dururum”, ”Erkek gibi kadınım”, ”Ben niye erkek olmadım” gibi cümleler kuruyorsanız dikkat edin! Ve kendinize gelin,
”Beyniniz bedeninize yanlış sinyal gönderiyor”
”SEN KADIN DEĞİLSİN SEN ERKEKSİN!” Diyor ve erkek enerjisi üretmenize sebep oluyor. Bu yaratılışınıza aykırı, siz kadın bedeni altında erkek enerjisi ürettikçe bedeninizin dengesini bozuyorsunuz. Ve bu dengesizlik gereksiz fedakârlıklar, fazla beklentiler, başkalarını suçlama, yargılama, kaybetme korkusu, bağımlılıklar daha birçok şey olarak hayatınızda kendini göstermeye başlayacaktır.
Hayatımızdaki birçok sıkıntının kaynağı bedenimizin kaldıramayacağı ona ait olmayan yükü kendimize yüklediğimizden kaynaklanmaktadır. Bırakın yükleri tekrar kadın kimliğinizle barışın, hayatınıza zorlukları değil, kolaylıkları davet edin.
Sevinç Karakaya
DevamıEşimin Sevgi Dilini Konuşuyorum
Her birimiz yaratılış itibariyle sevilmeye ihtiyaç duyarız. Fakat her birimizin sevgiden ve sevilmekten anladığı farklıdır. Kişi kadar sevgi tanımı vardır. Konu duygusal ilişkilere geldiğinde, özellikle evlilik sevgiyi ve yakınlığı beslemek için kurulan birlikteliklerdir. Evlilik aynı zamanda içsel ”sevgi deposunun” doldurulabileceği en önemli yerdir.
İnsanoğlunun kalbinde samimi olmak ve birbirlerini sevmek için duyulan arzu yatar. Evlilik bu yakınlık ve sevgiye duyulan gereksinimi karşılamak için doğmuştur.
İnsanın sevildiğini hissetmesi, birinci derecen duygusal ihtiyacıdır. Sevginin temeli ailede başlar ve kişilerin birincil sevgisi oluşur. Aile ortamında sağlıklı, özverili oluşan sevgi, bireyi ileriki hayatında mutlu ve başarılı kılar. İnsanın sevgisini gösterdiği beş temel sevgi dili vardır. Çoğu zaman sevgimizi ifade ederiz ama, mesaj yerine ulaşmayabilir. Karşı taraf hâlâ sevilmediğinden şikâyet ediyorsa aynı sevgi dilinden konuşmuyoruz demektir. Tıpkı iki farklı dili konuşan yabancı insanlar gibi. O halde sevgi dillerine bir yolculuk yapıp onları keşfetmeye ne dersiniz? Acaba eşinizin ve çocuğunuzun sevgi deposu hangi dille doluyor? ”5 Sevgi Dili” Kitabının Yazarı ” Gary Chapman” Beş sevgi dili vardır ki onlar şunlardır diyor; onay sözleri, nitelikli beraberlik, hediye almak, hizmet davranışları, fiziksel temas. Gelin bizde daha yakından inceleyelim.
Eşimden en çok neyi isterim? Eşinizin yaptığı ya da ihmal ettiği neler sizi daha derinden etkiler?
Eşinizden en çok neyi rica edersiniz? En çok istediğiniz şey, muhtemelen sevildiğinizi en çok hissetmenizi sağlayacak şeydir.
Eşinize sevginizi düzenli olarak ne şekilde ifade edersiniz? Sevgiyi ifade etme yönteminiz, aynı zamanda sevildiğinizi hissetmenizi sağlayacak şeyin bir işaretidir.
Burada unutulmaması gereken en önemli nokta, her insanın farklı sevgi dili olacağıdır. Eşimiz veya çocuğumuz için 1. sevgi dili nitelikli beraberlikken arkadaşımız için de 1. sevgi dili onay sözleri olabilir. Erkek için 1. sevgi dili hizmet davranışları iken kadın için hediye alma 1. sevgi dili olabilir. Eğer sevginizi karşınızdakinin anlamadığı bir dilde ifade ediyorsanız, o sizin sevgi gösterdiğinizi anlayamıyor demektir.
Belki eşiniz veya çocuğunuz cesaret verici sözler duymak istiyor ama siz bir akşam yemeğinin onu neşelendireceğini düşünüyorsunuz. Veya herkesten ve her şeyden uzakta sizinle beraber olmayı arzuluyor; verdiğiniz bir çiçek ona hiçbir şey ifade etmiyor, değer verdiğinizi anlatmıyor olabilir. Yani bütün problem iki ayrı dilin konuşulmasından kaynaklanıyordur. Çözüm ise muhatabın anladığı birinci sevgi dilini keşfedip, konuşmayı öğrenmektir. Biraz gayret gerektiriyor.
Dediğimiz gibi her insanın bir sevgi dili vardır. Eşinizin ya da arkadaşınızın birinci sevgi dilini anlamıyor iseniz bu ilişki sağlıklı olmaz ve kısa sürede problemler ortaya çıkar. Şayet biz beş sevgi dilini biliyorsak bu problemleri en aza indirgeriz. Paylaşarak, dinleyerek ve birlikte anlamlı faaliyetlere katılarak yaşanan nitelikli beraberlik gerçekten değer verdiğimizi ve birbirimizden hoşlandığımızı anlatır. Beş sevgi dili nedir?
Evliliğin veya mutluluğun devamı için önemli olan şey eşimizin sevgi diline hitap etmektir.
Onay Sözleri; Taleplerden çok iltifatlar, cesaret verici sözler ve ricalar eşinizin öz değerini onaylar, yakınlık yaratır. Yaraları tamir eder ve ilişkiyi güzelleştirir.
Eşinize güzel sözler söyleyin ve Onun ruhunu okşayacak, Onu biricik kılacak bir dil oluşturun aranızda.
Sözlü iltifatlar veya takdir sözleri sevgiyi güçlü bir şekilde iletir. Sevginin hedefi, istenilen bir şeyi elde etmek değil, sevilen kişinin saadeti için bir şeyler yapmaktır. Sözel iltifatlarda bulunmak, eşlere onaylayıcı sözleri ifade etmenin yalnızca bir yoludur. Eşlerin kendilerini güvensiz hissettiği alanlardaki gizli potansiyeli, cesaret verici sözlerle harekete geçebilir. Kişilerin sahip olduğu bir ilgi alanını geliştirmesi için cesaret verici sözlere ihtiyaçları vardır. Cesaret verme, duyguları sezinlemeyi ve dünyayı eşlerin gözüyle görmeyi gerektirir. Bu nedenle öncelikle eşlerin bir birleri için neyin önemli olduğunun arayışı içinde olmaları gerekmektedir. Sevginin sevecen olduğu, sevecen sözlerin kullanılması gerektiği, yüksek, sert bir sesle ifade edilen sözlerin sevgiyi değil, bir yargılama ve kınama ifadesini yansıtacağı üzerinde durulmaktadır. Hiç kimsenin mükemmel olmadığı noktasından hareketle, yakın bir ilişki geliştirilmesi için kişilerin arzularının bilinmesinin önemine değinilmektedir. Arzuların ifade edildiği yolun çok önemli olduğu, arzunun talepler olarak algılanması halinde yakınlık olasılığının silindiği ve eşlerin birbirinden uzaklaştığı, fakat ricalar şeklinde belirtildiğinde iletişimin çok daha rahat kurulduğu gerçeği vurgulanmaktadır.
Nitelikli Beraberlik; Paylaşarak, dinleyerek ve birlikte anlamlı faaliyetlere katılarak yaşanan nitelikli beraberlik, gerçekten değer verdiğimizi ve birbirimizden hoşlandığımızı anlatır.
Bu da odaklanmış ilgi ile mümkündür. Nitelikli sohbet onay sözlerinden farklıdır. Onay sözleri söylenilenler üzerinde odaklanır. Oysa nitelikli sohbet işitilenler üzerinde odaklanmıştır. Bu konuda dikkat edilmesi gereken hususlar; konuşurken göz temasının sürdürülmesi, dinlerken başka bir şeyle meşgul olunmaması, duyguların açığa çıkmasına özen gösterilmesi, vücut dilinin gözlemlenmesi ve konuşanın sözünün kesilmemesidir. Nitelikli sohbetin yalnızca anlayarak dinlemeyi değil, aynı zamanda kendini açıklamayı da gerektirdiği açıklanmaktadır. Nitelikli faaliyetler kişilerin ilgi duyduğu her şeyi kapsayabilir. Amaç birlikte bir şey yaşamak ve bu yaşantıyı tamamlamaktır. Bu sevgidir ve sevginin sesidir. Nitelikli faaliyetlerin en önemli yan ürünü, gelecekte yararlanılacak bir hatıra bankası sunmalarıdır. Kazanılacak şey sevildiğini hisseden bir eşle yaşamak ve onun sevgi dilini akılcı bir şekilde konuşmayı öğrenmenin zevkidir.
Armağan Alma; İster satın alınan veya elde yapılan objeler olsun. İster yalnızca eşinizin istediğinde orada olmanız olsun, armağanlar sevginin görsel ifadeleridir. Armağanlar, değer verdiğimizi sergilerler. İlişkinin değerini gösterirler.
İncelenen her kültürde, armağan verme, sevgi-evlilik sürecinin bir parçasıdır. Armağanın kendisi hatırlama düşüncesinin bir sembolüdür. Birisine bir armağan vermek için onu düşünüyor olmak gerekir. Armağanın kendisi bu düşüncenin bir sembolüdür. Armağanın para ile alınıp alınmadığı önemli değildir. Önemli olan yalnızca zihindeki düşünce değil, armağanı fiilen alma ve onu bir sevgi ifadesi olarak sunma düşüncesidir. Armağanlar sevginin yükselişinin sembolleridir. Semboller duygusal değer taşırlar. Armağanlar ne pahalı olmak zorunda, ne de her hafta verilmek zorundadır. Bu öğrenilmesi en kolay sevgi dilidir.
Hizmet Davranışı; Eşlerin aile içerisindeki görev paylaşımları hizmet davranışlarını oluşturur. Bu davranışlar hiçbir zaman zorlanmamalı, özgürce yapılmalı ve kabul edilmeli arzu edildiği gibi gerçekleştirilmelidir.
Eşinize görevlerinde destek ve paylaşım sevgi ve değer verildiğinin ifadesidir.
Hizmet davranışları sevilen kişinin yapılmasından hoşlandığı şeyleri yapmasıdır. Bu davranışlar eşlerin birbirine hizmet ederek memnun etmeye, birbirleri için bir şeyler yaparak sevgilerini ifade etmeye çabalamalarıdır. Ricaların sevgiye yön verdiği ama taleplerin sevgi akışını engellediği ifade edilmektedir.
Fiziksel Temas; Bir sevgi jesti olarak fiziksel temas, varlığımızın derinliklerine ulaşır. Omuza en hafif bir dokunuştan tutkulu bir birlikteliğe kadar güçlü bir iletişimdir.
Fiziksel temas sevgiyi iletme yollarından birisidir. Evlilikteki sevgiyi iletmek için de güçlü bir araçtır ve bazı insanlar için öncelikli sevgi dilidir. Bazı insanlar fiziksel temas olmadan sevildiklerini hissetmezler. Onunla sevgi depoları doludur ve eşlerinin sevgisi konusunda kendilerini güvende hissederler. Bir ilişkiyi yaratan da bozan da fiziksel temastır. Bu dil sevgiyi olduğu kadar nefreti de iletebilir.
Sevgi Dillerini hayatımızda uygulayabilmek sağlıklı, huzurlu, anlayabildiğiniz ve anlaşılabildiğiniz ilişkiler için oldukça önemlidir Sorularınız ve Eşinizle sevgi dilinizle anlaşma yollarının detayları için ”Eşimin Sevgi Dili ” eğitimleri için bize ulaşabilirsiniz.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Evliliğe Uyum Süreci Nasıl Olmalı?
Çiftler her ne kadar uzun süreli nişanlılık geçirmiş olsalar da, ilk yıllarda evliliğe uyum sağlamakta zorlanabilirler. Farklı evlerde, farklı düzenlerde iki yetişkin hayatlarını birleştirip aynı eve yerleştiklerinde, uyumsuzluklarda kendini göstermeye başlar.
Günümüzde kişiler; eş seçerken, evlilik zamanlamasını yaparken ve evliliklerinin maddi, sosyal ve diğer yapısal düzeneklerini belirlerken, önceki nesillere kıyasla daha fazla planlama yapıyorlar. Gelin yeni evlenecek çiftler ne gibi hesaplar yapıyor yakından bakalım.
Evlenecek Çiftlerin Yaptığı Planlar;
Ailelere yakın mı oturulacak? Evet ise kimin ailesine? Eşlerden ikisi de çalışacak mı? Gelir ve gider nasıl paylaşılacak? Evlendikten sonra nasıl bir sosyal ortam düzenlemesi yapılacak? Çiftler birbirlerinden ayrı olarak hangi faaliyetleri gerçekleştirecekler? Boş zaman aktiviteleri neler olacak ve nasıl planlanacak? Çocuk sahibi olunacak mı? Evetse, ne zaman çocuk planlanacak? Bundan önce hangi hedefler gerçekleştirilecek? Örneğin çocuktan önce birlikte daha çok zaman geçirme, maceralı tatil programlarını tamamlama, belli maddi koşullara ulaşma gibi konular genellikle çiftlerin ailedeki diğer kişilerin etkisinde olmadan uzlaştıkları durumlardır.
Çiftler genellikle kendi anne babalarının düştükleri yanlışlara düşmeme, onların ve çevrelerinde gözlemledikleri diğer ilişkilerde olduğu gibi olumsuz ilişki kalıplarını edinmeme ya da tam tersi zaten oldukça beğendikleri bir ilişkinin belli niteliklerine sahip olmayı amaçlayabilirler.
Fakat bu incelikli hesaplara rağmen yine de çiftlerin evliliklerin ilk yıllarında baş etmekte zorlandıkları uyum zorlukları hissetmeleri ve gelecekteki birliktelikleri ile ilgili kaygı duyarlar. Çünkü evlilik durumu, birlikte yaşamanın ve ortak bazı aidiyetler edinmenin ötesinde bir çift olma durumudur. Çift olma durumu, insanların bebeklikten itibaren en güçlü güdülenmelerinden biri olmakla birlikte en zorlu ilişki biçimidir. Çift ilişkisi kurulduğunda, kişilerin bireysel niteliklerinden ayrı olarak ilişkinin kendine has özellikleri oluşmaya başlar ve bu özellikler çoğu zaman çiftlerde farklılıklar gösterir.
Çiftlerin Evliliklerde Uyumu Yakalama Yolları;
Uyum, birbirinin aynı olma hali değil ortak noktada buluşma halidir. Uyum aslında özgürlüklerini kısıtlamadan bir olmaya başlamaktır. Peki uyumu yakalamak için yeni evli çiftler yada uzun süredir evli olmasına rağmen uyumu yakalayamamış çiftler neler yapmalı;
1- BEN değil, BİZ olmaya çalışın; Sağlıklı ve uyumlu evlilik için iki tarafın da ”ben” duygusu yerine ”biz” duygusunu kabullenmiş olmaları gerekmektedir. Biz diyemeyen kişide evliliğin ruhu oluşmamış demektir.
2- Kişisel Farklılıklarınızı Kabullenin; Evlilikte karşı tarafın farklılığını peşinen kabullenmek gerekmektedir. Bire bir aynı olmak zorunda değilsiniz sadece farklılıklarda ortak noktaları bulabilmek önemlidir.
3- Zaman Zaman Hediyelerle Jestler Yapın; Hediyeleşmenin, evlilik için çok büyük bir getirisi vardır. Özellikle özel günlerde, kişilerin hediyeleşmesi hatta bazen bir tebessüm ile gönül alınmaya çalışılmalıdır.
4- Birbirinizin Ailesine Değer Verin; Uyumlu evliliğin önemli sırlarından birisi de karşı tarafın anne-babasına verilen değer, iyilik ve kıymet göstermektir.
5- Birbirinizi Her Konuda Destekleyin; Evlilikte iki tarafta kendi rolünü bilip ona göre davranmalı, birbirlerinin rolünü çalmamalıdır. Karşılıklı destek, şahsiyetlerin yıpranmaması açısından önemlidir, evliliği iyileştirir.
6- Kaba ve Kırıcı davranmayın; Evlilik iki kişinin birleştiği gövdesi kalın bir ağaç gibidir. Kaba ve kırıcı davranmak ağacın gövdesine vurulan balta darbeleridir, darbe aldıkça gövdenin zedelenmesi gibi evlilikte de kaba ve kırıcı davranmak evliliğin darbe alması demektir. Affedici olmak gerekmektedir.
7- Kapris yapmama; Kapris asla fayda sağlamaz. Sadece karşınızdaki kişiyi ve sizi yorar.
8- Ortak Vakit geçirecek Zamanlar Belirleyin; Uzun yıllar süren uyumlu evliliklerin en önemli basamağı; beraber vakit geçirmek, karşılıklı iltifat ve onunla birlikte sosyal etkinliğe katılmaktır.
9- Ailenin Belli Konuları İstişare Edeceği Zamanları Olsun; Ailede daha sonra oluşabilecek sorunları önceden tespit edip, önlemek, önlem almak için önemlidir.
10- Zihni, Kalbi ve Ameli birliktelik; Eşlerin zihni, kalbi ve ameli birlikteliği evliliğin uyumlu ve sağlıklı yürümesi için çok önemlidir. Eşlerin birbirlerine dua etmeyi unutmamaları gerekiyor.
Bir Uzmandan Yardım Almalıyım
Evliliklerinin ilk yıllarında uyum zorlukları hisseden çiftler ilişki koçuna başvurduklarında, bir çift olmanın getirdiği ilişki dinamiklerinin oluşum aşamasında oldukları için daha avantajlı sayılabilirler. Henüz birikimler yaşanmadan sorun olarak hissedilen durumların anlaşılması ve başka bir düzeyde yeniden ele alınmaları ortadaki bulanıklığın berraklaşmasını sağlar. Eşlerin birbirinin duygusal durumlarını anlayabilmelerine, öfke gibi olumsuz olarak nitelendirilen duygulanımların altındaki kaygı gibi başka duygulanımların da yatabileceğinin farkına varmalarına, birbirlerine ve kendilerine başka aynalardan da bakabilmelerine yardımcı olur.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Evliliklerde ”Tükenmişlik Sendromu”
Bilerek yada farkında olmadan, evliliğinizde ilişkinizi zedeleyecek huzursuzluklar meydana getiren ve sonrasında pişmanlık duyduğunuz hatalar yapıyor musunuz? Yine kuralımız belli; sorunu görmek bize çözümü getirebilir. Hepimiz hatalar yaparız fakat bunların çözümsüz sorunlara dönüşmemesi için kendi hata olan alışkanlıklarımızın farkına varmalı, onları iptal edip, yerine yeni hayat tarzı ve iletişim seçenekleri edinmeliyiz. Aksi taktirde evliliğiniz tükenmişlik Sendromunun içine sürüklenir ve artık eşlerin ilişkiyi kurtarma adına hiç bir şey yapmak istemediği birbirinden uzaklaştıkları bir hal alabilir.
Evliliğinizi ve ilişkinizi tüketmemek adına, hiç fark etmeden ilişkiyi sinsice yaralayan alışkanlıklarınızdan vazgeçmelisiniz. Bu değişiklikler gözünüzde büyüttüğünüz kadar zor bir durumda değildir. Alışkanlıklarda çok küçük değişiklikler yaparak mutlu bir evliliği mümkün kılabilirsiniz. Şimdi ilişkinizi tüketen, yok eden şeyleri hayatınızdan çıkarmak için neler yapabiliriz gelin biraz yakından bakalım.
Eşinizin İsteklerini Önemseyin Ve sorun;
Birçok kadın ya da erkek eşinin ne istediğini sormaktansa ne istediğini söylemesini bekliyor. Özellikle erkekler; güçlü olmak isterler, korunmasız görünmeyi değil. Birçok konuda ihtiyaç duydukları şeyi itiraf edemezler. Onu anlamak, ihtiyaçlarını fark etmek için çok meşgul olduğunuzu ya da özellikle cinsellik konusundaki isteklerini dinlemeye kapalı olduğunuzu hissederse, ihtiyaç ve isteklerini kendine saklayacaktır. Zamanla bu birikim ilişki için bir iletişimsizlik sorununa dönüşecektir. Ne düşündüğünü ve ne istediğini sorun ona. Onun kendi kendine sizden istemesini beklemeyin, çünkü muhtemelen hiç söylemeyecektir.
Eşinize Kendini İyi Hissettirin; Daha Çok Taktir Edin;
Elbette ki herkesin içinde yaptıklarının beğenilme takdir görme arzusu vardır. Zaman zaman siz ve aileniz için yaptıkları konusunda eşinizi takdir etmeyip, ona teşekkür etmeyerek ilişkideki saygıyı ve bağlılığı yitirirsiniz. Eğer eşinizin de sizi takdir etmediğini hissediyorsanız bunu ona söylemelisiniz. Unutulmaması gereken ise ilişkilerde nasıl davranılmasını istiyorsanız kendinize, ilk önce karşı tarafın anlayacağı dilden ona o şekilde davranmalısınız.
Eşinizin Sizi Kendi Sevgi Dili Sevdiğini Fark Edin;
Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi herkesin sevgi dili birbirinden farklıdır. Her zaman kendi sunduğumuz gibi sevgimizin karşılığını alamaya biliriz. Bazen de karşı taraf sevgisini sizin kadar rahat ifade edemeyebilir. Bazı erkekler severler ama sevgilerini sizinki kadar bariz bir şekilde göstermezler. Bunu sorun edip sürekli şikâyet etmek, karşı taraf için bıktırıcı bir etki yaratabilir. Duygularını belli etmeyen karakterde biriyle beraberseniz onu zorlamayıp anlamaya çalışmalısınız.
Eşinize Karşı Cinsel İsteksizliğinizi Görmezden Gelmeyin;
Eşinizin cinsel istediğinde sürekli onu kendinizden uzaklaştırmayı seçiyorsanız sevgisiz bir evliliğe doğru ilerliyorsunuz demektir. Cinsel isteksizlik sorunu yaşıyorsanız çözme sorumluluğu sizde olan bir sorunla karşı karşıya olabilirsiniz. Sebebi psikolojik ya da duygusal, her ne ise, sizin dikkatinize değer bir konu olduğundan, görmezden gelmemelisiniz.
Eşinizin Aklını Ve Fikrini Okumayın;
Onunla gerçek bir diyalog kurmak yerine kafanızda hayali bir diyalog kurarak iletişimi baştan kesiyorsunuz. Oysa yanılıyor olabilirsiniz. Onun aklından geçen her şeyi bilmeniz imkânsızdır, sizin isteklerinize ya da fikirlerinize nasıl karşılık vereceğini ona sormadan tahmin ederek kendinize bir yol çizmeniz sizi yanılgıya düşürür. Oysa derdinizi ya da fikrinizi eşinizle paylaşmanız sağlıklı bir iletişimi başlatabilir.
Eşinizin bakış Açısını Görmezden Gelmeyin;
Eşinizle her konuda anlaşmak zorunda değilsiniz. Ama bu her zaman sizin haklı olduğunuzu göstermez. Olaylara biraz da onun gözünden bakmaya ne dersiniz? Bunu yapabilmek empati duygunuzun da geliştiğini gösterir. Birbirini seven eşler her konuda aynı fikir de elbette olmak zorunda değillerdir fakat birbirlerinin fikirlerine saygı duymaları en büyük sevgi belirtisidir.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Eşinizle ”Dost” Olmayı Nasıl Başarırsınız?
Mutlu evliliğin formülünü çözüp, bu tılsımlı mutluluk hapından bizde içmek isteriz. Peki Nedir mutlu evliliklerin formülü? Mutlu evliliğe sahip çiftler incelendiğinde en dikkat çeken özellik, birbirine olan sevgilerinin yanında iyi bir arkadaş en önemlisi ise birbirine dost olabilme başarabilmeleridir. Özellikle kadınlar eşleriyle dost olmak, eşlerinin kendilerine samimiyetle açılmalarını isterler. Biz kadınlar kendimizi anlatmak, dertlerimizi paylaşmak konusunda daha rahat olsak da aynı şey erkekler için geçerli olmadığında, ilişkide bir dengesizlik söz konusu olur.
Mutlu evliliğin en önemli formülü eşlerin dost olması … O halde asıl sorun; ”Eşinizle dost olmayı nasıl başaracaksınız?
İlişkilerde karşılıklı paylaşımlar çok önemlidir. Hep siz anlatır, karşı taraf dinlerse, hep karşı taraf sizin sorununuzu çözmeye çalışırsa zamanla çatışmalar ortaya çıkar. Tabii bu her ilişki için geçerli değildir ama ortalama olarak böyledir diyebiliriz. En doğrusu ise her iki tarafında birbirlerine maskelerini çıkararak, aynı samimiyette açık olmasıdır. Eşinizle samimi ve dost olmayı başara bilmek için işte size bir kaç öneri;
Eşiniz Ancak İçini Dökecek Yakınlığı Sizden Bulduğunda Açılacaktır;
Biz kadınlar yaratılışımız itibariyle sorunlarımızı konuşarak çözmeye meyilliyiz. Hal böyle olunca eşimizin de kendimiz gibi, sorunlarını yada hayatının akışının her anını bizimle paylaşmasını isteriz. Eşimizin ise bize karşı adeta bir kapalı kutu olması, sorunu kendimizde aramamıza, suskunluğunun altında olmadık sebepler olabileceğini düşünmemize yada bu içlerine dönük ruh hallerinden şikayet etmemize neden olur. Bu şikâyetlerin arkasında belki de doğru zamanı henüz yakalayamamak olabilir. Eğer yorgunsa ya da başka bir işle uğraşıyorsa ve rahatlamak istiyorsa, ona sorularla yaklaşmanız sonuç vermeyecektir. Başta da söylediğim gibi, kadınlar yorgunluklarını ya da sıkıntılarını konuşarak aşarken, Erkekler konuşmayıp sakince köşesinde bir şeyler okumak ya da dinlenmekle atabiliyorlar. O yüzden doğru zamanlama çok önemlidir. Köşesine çekilmiş ve sıkıntısını atlatmaya çalışan erkeği konuşmak için zorlamak daha da size kendini kapatmasını sağlayabilir. Peki, ama doğru zamanı nasıl yakalayacaksınız?
Eşinizin size duygusal anlamda en yakın olduğu an birlikte aktivite ve paylaşım yaptığınız zamandır. Bu, ikinizin de uykusunun kaçtığı yatak sohbetleri, parkta yürüyüş ya da birlikte bulaşık yıkama zamanı bile olabilir.
Eşinizin size açılmasını zorlaştıran davranışlardan biri, gözlerinizi sabit bir şekilde onun gözlerine dikip ”Hadi anlat” der gibi yapmaktır. Konuşurken size bakması için ısrar etmeyin. Erkeklerin çoğu gözlerine bakılmadığı zaman daha rahat konuşur. Onun kendisini önce rahat hissetmesini ve sizi yakın görmesini sağlayın sevdiği şeylerden konuşmaya başlaya bilirsiniz. Eşinizi takip edin hanımlar, nelerden bahsederken gözlerinin içi parlıyor, neler onu heyecanlandırıyor?
Bu ayrımı yaptıktan sonra ilk önce hoşuna gidecek keyif aldığı konularla başların, sohbet oluştuktan sonra farklı konulara giriş yapabilirsiniz.
Yargılayan Veya Suçlayan Sorulardan Uzak Durun;
Bazen farkında olmadan soruları art arda sıralayıp sohbeti bir sorgulamaya dönüştürüyor olabilirsiniz. Biraz sakin olmaya çalışıp emir tonu kullanmamaya, sorularınızı azaltmaya, eşinizi suçlamamaya yada yaptığı bir konuda yargılamamaya çalışın. Hiç kimse şu tavırlardan sonra kendini açıp derdi var ise bile anlatamaz. ”Konuş benimle”, ”Ben senin eşinim benle konuşmayıp, herkesle paylaşıyorsun”, ”Neden bana anlatmıyorsun?” bakın bunların altında farkında bile olmasanız, anlatmadığı için sitem ve suçlamalar vardır. Bunun yerine ”Bu konu hakkında ne düşünüyorsun?” diye sorabilirsiniz. Burada ise fikrini sorma önemseme vardır. Size karşı rahat bir şekilde açılmasını istiyorsanız ona güven ve cesaret vermelisiniz.
Sohbette Önce Siz Kalpten Konuşup Maskelerinizi Çıkarın;
Bir başkasının sizinle samimi konuşmasını ve kendince sırlarını, dertlerini öğrenmenin yolu, ilk önce kendinizi ona açmaktır. Bu karşınızdaki kişiye güven verir ve cesaretlendirir. Özellikle eşinizin paylaşmak istemediği konular hakkında kendi hayatınızdan örnekler verin ve ortak noktalar bulmaya çalışın. Böylece kendini size daha yakın hissedecektir.
Bazen Sadece Susup Dinlemeniz Yeterlidir;
Bir insanı konuşturmanın en iyi yolu susmaktır. Bu kişi eşiniz de olsa… Sürekli soru sormak yerine olayları biraz akışına bırakmayı deneyin. Susmak ve samimi bir şekilde gözlerine bakmak, iyi bir dinleyici olduğunuz mesajını iletir karşı tarafa. Böylece sizin ısrarınız dan dolayı mecbur kaldığı için değil, kendiliğinden ve istediği için anlatacak size derdini…
Dost olmak ilişkilerde, evliliklerde çok önemlidir. Dostluğun getirdiği paylaşımlar aradaki samimiyetinizi ve birbirinize olan güveninizi perçinleyecektir. Hayatta kimseye dikte ya da yaptırımla bir şeyleri gönülden yaptıramazsınız. Fakat tatlı dil ve hoş dostane bir muhabbet nice açılmaz kapıları açan bir anahtardır.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Hayat Enerjinizi Yükseltmenin 12 Yolu
Hayat ne demektir? Hayat enerjisi içimizi ve içimizden yayılarak dünyayı aydınlatan enerjidir. Hayat enerjisi bizi hayata bağlar. Kimi zaman, hayatımızda yaşadığımız olaylar ya da hayatımızda varlık gösteren kişiler biz fark etmeden bu enerjiyi bizden emerler. Kendinize sormanız gereken belki görünürde olmasa da acaba hayatınızda bir karabasan gibi enerjinizi emen birileri mi var? Neden birilerine enerjimi kısıtlama imkânı veriyorum? Acaba geçmişimden kalan bir alışkanlık mı bu? Yoksa enerjimi tüketen biri ile mi birlikteyim? Enerjimden hoşlanan ve onu ortaya çıkarmamdan hoşlanan biriyle mi birlikteyim?
Bu soruların cevabı oldukça önemli… Hayat enerjiniz yüksekse sorun yok fakat hayat enerjiniz düşükse işte size birkaç öneri;
Hayat Enerjimi Yükseltme yolları
1- Başkalarını kontrol etmeyi bırakın; Her zaman söylediğim gibi siz kendinizden başkasını değiştiremezsiniz. Fakat buna rağmen başkasını değiştirmeye harcadığınız enerjinin her birimi yaşam enerjinizin iki katını mal olur. Kontrolcülükte amaç kederlere düşmekten öfkelenmekten ve hayal kırıklığına uğramaktan korkmaktır. Korktukça hayatımıza bunları çekmeye devam ederiz ve artık yaşam enerjiniz de eksiktir.
2- Zamanın tamamında ne istediğinizi kendinize sorun, kendi kendinize hayır dediğinizin iki katı evet diyin ve kendinizle uzlaşmaya da hazır olun.
3- Yaşamınızda her zaman kavga etmektense uzlaşmayı seçin. Hatta sizi kışkırtan ne olursa olsun asla kin gütmeyin ya da şiddet kullanmayın. Unutmayın ki başkalarının yersiz davranışlarını ancak kendiniz doğru davranış şeklini göstererek ve karşınızdakine şefkat ile yaklaştığınızda değişmelerine katkı sağlarsınız
4- Yaşamınız da size ne kadar yakın olurlarsa olsunlar, sizi aşağıya çekmeye ya da kontrol etmeye çalışanlarla veya kontrol etmeye çalışanlarla yüzleşin ve bunlara izin vermeyin gerekiyorsa bu kişilerden uzaklaşın.
5- Hayaliniz kurduğunuz bir projeniz varsa hemen başlayın.
6- Hayatla oyun oynamayı öğrenin. Gündelik olayların ya da başkalarının mizahi davranışlarına mizahi bir gözlükle bakmayı öğrenin.
7- Kendinizi ifade ederken ve verdiğiniz kararlarda atılgan olun ve sağlam durun.
8- Sizi neşelendiren şeyler yapın; mesela dans edin, şarkı söyleyin, şiir okuyun..
9- Tabiatta daha çok vakit geçirin. Yeşili ve maviyi ruhunuzda hissedin.
10- Sorunlar aşılmaz gibi bile görünse emin olun yüzleşir yüzleşmez bilinç ve bilinçaltınız alternatif çözümler bulacaktır bunlara açık olun.
11- Hayatınızda sizi sıkıntıya sokan bir sırrınız varsa onu içinizde tutmayın, hayatınızı bu sırrın karmaşık hale getirmesine izin vermeyin.
12- Bu yazıyı okurken aklınıza gelen her ”Evet ama” ifadesini boş verin bir kenara bırakın.
Hayat enerjisi sevinçtir. Hayatı gerginliklerle düşük enerjiyle yaşamayı değil sevinçlerle yüksek enerji ile yaşamayı tercih edin…
Sevgiyle kalın…