Mutlu Bir Yaşam İçin; Vazgeçmeniz Gereken 10 Cümle
Her insanın ilişkilerini yönettiği kendi kalıplaşmış inançları vardır. Hayata tutunmak, huzurlu yaşamak, istediğimiz başarılara ve saygıdeğerliğe ulaşmak için ilişkilerimizi yönetme arzusu hissederiz.
Fakat ilişkilerimize karşı inançlarımız bazen, hayat adına seçeneklerimizi ve çözümlerimizi azaltabilir. Pek çoğumuz bizi strese sokan, davranışlarımızı kısıtlayan ve enerjimizi çabuk tüketmemizi sağlayan ilişki kalıplarına sahibiz. Yapmamız gereken ise kuralları belirlemek, sonuçları sorgulamak ve zararlı inançları ayıklamaktır. Gelin Zararlı inanç kalıplarımızı biraz daha detaylı inceleyelim.
1- Ben herkesi mutlu etmek zorundayım; Herkes hayatta kendi hayat imtihanını yaşar. Ve mutlu olmak istemeyen bir insanı siz mutlu edemezsiniz. Doğrusu herkesi mutlu etmek değildir. Dürüst adil ve sorumlu davranmaktır. Yani sizin hayattaki rolünüzün size yüklediği kadarı ile karşılık vermelisiniz.
2- Herkese İyilik Edemezsem Değerli de Olamam; Böyle bir düşünce sizi tüketmekten başka bir işe yaramaz. Bizi doğru insan yapan şeylerden biride, elbette çevremize iyilik yapan biri olabilmektir. Fakat bunu değerli olmak için değil, Doğru olan tercih olduğu, adil olan bu olduğu için, beklentisiz yapmak önemlidir. Değersizlik duygusunu size neyin yaşattığını, neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz? bu soruların cevabını bulup, sizin bir şarta bağlı olmadan da değerli olduğunuz inancını kazanmanız gerekir.
3-Biri Bana Kızarsa, Suçlu Muhakkak Benim; Biz en çok kendimizi suçlamayı severiz. Ve en zor affedebildiğimiz kişide aslında kendimizdir. Her suçlanan suçludur diye bir durum yok. Hata, sizde de sizi suçlayan kişide de olabilir. Kendinizi her seferinde suçlamaktan vazgeçin. Ben gerçekten doğru olanı mı yaptım ? Olması gereken bu muydu? bunu sorgulayın. Karşı tarafın hoşuna gitmese de yaptığınız şey doğru ise arkasında durun.
4- Ben Saygılı Davranıyorsam Muhakkak Karşımdaki de Saygılı Davranmak Zorundadır; Bu bir beklentidir. Her insan kendi davranışlarından sorumludur. Karşıdan aynı saygıyı bekleyip, bulamamak sizde zamanla ”ben demek ki saygıyı hak etmiyorum” duygusu oluşturabilir. Fakat ”ben kendime olan saygımdan, olması gerektiği gibi davranmayı tercih ediyorum” demek ilişkini senin kontrolüne taşır.
5- Eşim Beni sevmiyorsa, İyi Bir Eş değilim; Eşinize de, hayatınızdaki herkese de kendinizi zorla sevdiremezsiniz. Karşınızdaki sizi sevmemeyi tercih ettiyse bu onun tercihi, kendinizi suçlamayın. Fakat hayatta evrensel kanunları da bir kenara atamazsınız; Siz kendinizi hak ettiğiniz gibi sevip değer vermedikçe, hayatınıza giren hiç kimsede sizi istediğiniz gibi sevip değer vermez. Burada sormanız gereken ”Ben kendimi seviyor ve değer veriyor muyum” Kendinizi sevmek için adım attığınızda, çevrenizdekilerde ya sizi sevmek için adım atacak yada hayatınızdan zararsızca uzaklaşacaktır.
6- Ben Her Şeye Layıksam O benim Olmalıdır; Bu en sık karşılaştığım durumlardan biri diyebilirim. Kendini sevip, sevgiyi hak ettiğini düşünüyor ve sonuç; ben her şeye layıksam o benim olmalıdır, düşüncesi… Bunun altında hırs vardır, beklenti vardır, rekabet vardır, bencillik vardır. Bize düşen tevekküldür. Yani yaptığınız her şeyin, en iyisini yapıp, gerisini ”İlahi akışa” bırakmaktır. Akış sana hakkında en hayırlısını verecektir. ”Bizler hayatımızda bizim için, iyi olup olmadığını bilmediğimiz, fakat kendimiz için iyi olacağını düşünüp, ısrar ettiğimiz pek çok şey yüzünden, kendi hayatımızı erteliyoruz”. O yüzden İlahi akışa güvenin o size layık olduğunuzun en iyisini verecektir.
7- İşimi Eksik Yaparsam, Rezil Olurum; Hiçbirimiz mükemmel değiliz. Hata yapmak biz insanlar içindir. Kendi hayat oyununda hatalar yapabilirsin. Fakat hayat bir deneyimler yumağıdır, hatandan alman gereken dersleri alıp kendini bağışlamayı bilip, yoluna devam etmelisin. Hataların olması seni küçültmeyeceği gibi, insan olmanın en büyük göstergesidir. İnsan kalabilmek için ise, hatalarda ısrar etmemek de bir erdemdir.
8- Zayıflıklarımı Belli Edersem Küçük Düşerim; Her zaman söylediğim gibi neye yoğunlaşırsanız onu hayatınızda büyütürsünüz. Zayıflıklarınız içinde aynı şey geçerlidir. Fakat unutmayalım deminde söylediğim gibi bizler mükemmel değiliz, her birimizin zayıflıkları olabilir. Bunları aşabilmek için; ilk yapmanız gereken bunları bastırmaya çalışmak yerine, kabul etmeyi tercih etmektir. Enerjinizi olmadığınız biri gibi görünmektense, ”zayıf yanlarımı nasıl güçlendirebilirim” üzerinde kullanmalısınız. Ben buyum ve ben bu yaşama zayıflıklarımdan, hatalarımdan ders alıp kendimi bulmak için geldim deyin ve yolunuza devam edin.
9- Yalnızlaşırsam Mutsuz Olurum; Hepimiz sevdiğimiz kişilerle olmaktan mutlu oluruz. Fakat kişinin kendini bulması, Neden burada olduğunun, Ne yaparsa daha mutlu olur?, Hayatta gerçekten istediği ne? sorularının yanıtlarını, bulması için bazen yalnız kalması gerekir. Siz kendi içinizde mutluluğu bulduğunuzda zaten, bu enerji sizinle mutlu olmak isteyenleri yanınıza getirecektir.
10- Eleştirilmek Beni Mahveder, Herkes Benim Kurallarıma Uymalıdır; Kendimize güvenmez ve değersiz olduğumuzu düşünürsek, eleştirilmekten korkar ve herkesin bizim gibi düşünmesini isteriz. Unutmayın karşınızdaki kişiler sizin enerjinizi, düşürüp aşağılamıyor, küçük düşürmeye çalışmıyor ve gayet yapıcı eleştiriler yapıyorsa, bu sizi mahvetmez aksine bir adım ileriye taşır. Ki zaten sizin enerjinizi çalmaya çalışan eleştirilerden uzak durun. Herkesin sizin kurallarınıza uymasını beklemek ise; insanların hayat alanlarına müdahaledir. Biz kendi hayatımızdan ve kurallarımızdan sorumluyuz. Biz doğru bildiğimiz yolu gösteririz fakat oradan gidip gitmemek herkesin kendi tercihidir. Herkes kendi hayat imtihanını yaşar.
Burada yazdıklarım, sadece belli başlı yanlış yaptığımız, inanç kalıplarımız muhakkak her kişi, özelde bir çok kalıp daha ekleyebilir. Fakat sonuç bu kalıpları ne kadar çok kırarsak o kadar sağlıklı ilişkiler kuracağımızdır.
Sevinç Karakaya
DevamıDünya İle Barışın İlk Şartı Kendinle Barış
İnsanlık tarihi boyunca işlenmiş aklınıza gelebilecek her türlü suçu düşünün. Affedilmez suçlar kanınızı donduran suçlar. Eğer bu acı zincirini durdurmak istiyorsak, bu suçların affedilmesi gerekiyor.
Eminim bu ifade karşısında pek çok kişi zorlanacak belki karşı çıkacaktır. Hemen her saniye dünyanın her noktasında suç işleniyor, başı sonu belli olmayan pek çok savaş, masum insanların ölmesi, yok etme, öç alma, katliamlar soykırımlar ve terör artık neredeyse alıştığımız kabul ettiğimiz şeyler haline geldi. Bunların daha ne kadar böyle süreceğini ve ne zaman bir son bulacağını merak etmemize rağmen, suçlamasının çok iyi biliyoruz ama pişmanlık duymaktan affetmekten ısrarla kaçıyoruz. Her zaman sebeplerimiz var.
Dünyada yaşanan gelişmeler aslında her birimizin iç dünyasındaki çatışmaların dışa yansımasından başka bir şey değil, başka bir ifadeyle mikro kozmos makro kozmosu yansıtıyor.
O zaman işe yine her zaman ki yerden yani kendimizde mi? başlamak lazım. İlk önce kendi yaptıklarımızdan samimi olarak pişman olmak kendimizi affetmek, sonra tüm dünyayı affedip affını dilemek işte bütün mesele bu…
Samimi Pişmanlık, Kendinizi Affetmenizi Sağlar
Pişmanlık suçluluk duymak değildir. Pişmanlık pek çoğumuzun sandığının aksine küçük düşmek ya da cezalandırmakta değildir. Pişmanlık yaptığınız şeylerden ve bunun doğurduğu sonuçtan samimi ve derin bir biçimde üzüntü duymaktır. Çoğu zaman bunu hissetmekten kaçınıyoruz
Kendimize affetmeden iyileşmemiş mümkün değildir. Kendini affetmek için kişinin yapması gereken ilk şey; yaptığı şeyi sahiplenmek ve bundan samimi bir pişmanlık duymaktır. Eğer acı çekmeden yaşayabilmek istiyorsunuz, yapacağınız en önemli şey kendinizi affetmek olacaktır. Kendini kurban olarak görüyor ve affedilecek hiçbir şeyiniz olmadığını düşünüyorsanız bile, iyileşmenin yolu yine de affetmekten geçmektedir. Çünkü aslında ne olmuş olursa olsun, öyle ya da böyle ilk önce kendimizi suçlarız. Her zaman için daha farklı ne yapabileceğimizi düşünür ve kafamızda farklı senaryolar kurarız. Huzur bulamadan yıllar hatta bir ömür geçebilirsiniz çünkü kendinizi suçlamanın, yermenin, suçlu hissetmenin ve cezalandırmanın, pişmanlık duymak ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Böyle yaparak pişmanlık duymaktan ve kendinize affetmekten kaçmaktan başka bir şey yapmazsınız.
Eğer davranışlarınızdan ötürü pişmanlık duymadan çekinirsiniz ne kadar başarılı olursanız olun ne kadar muhteşem işler başarmış olursanız olun kendinizi başarılı ve mutlu hissedemezsiniz ve aynı zamanda kendinize bir türlü kabul edemezsin. Gerçeğin ortaya çıkmasından korktuğunuz için her zaman maske takmak zorunda kalır ve bir şekilde herkesi kandırmayı becerdiğini sanırsınız pişmanlıktan kaçtınız için içinizde olan boşluğu bir türlü dolduramaz ve hiçbir şekilde tatmin olamazsınız. Sağlıklı bir ruh haline kavuşmak için pişmanlık duygusunu bastırmayın, acınızı üzüntümüzü ve kederinizi hissedin.
Yaptıklarınızı yüzleşin ruhumuzun bilmediğimiz yönleri olduğunu kabul edecek kadar alçak gönüllü olun. Pişmanlık duyup ve sürprizleri hazır olun. Hiçbir suç affedilmeyecek kadar kötü değildir.
Kendinizi Affettiğinizde, Dünyayı da Affedebilirsiniz
Kendinize affettiğiniz de dünyayı hoşgörü şefkat sunabilirsiniz. Dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu şeyler bunlardır. Kendinize affettiğiniz de, affedilmeyi hak ettiğini düşünenlere anlayış ve şifa verebilirsiniz. Affettiğiniz de insan ruhunun en karanlık köşelerine iyilik, doğruluk ne güzellik getirebilirsiniz.
Dışarıda içeriden farklı hiçbir şey yok. Evde oturup sessiz sedasız, maneviyat ile ilgilenip acıyı kızgınlığı, öfkeyi ve pişmanlığı hissedip onlardan kurtularak iç huzuru bulmaktansa, savaş karşıtı gösteriye katılıp bütün gün bağırıp çağırmak daha kolay geliyor çoğumuza… Oysa hiç huzurunuzu bulduktan sonra isterseniz yine aynı gösteriye katılırsınız, ancak bu kez bütün açıklığınız ve kararlılığınızla orada yer alırsınız ve şiddetin son bulması çağrısında bulunursunuz. Siz sesinizi yükseltmeseniz bile sesiniz duyulur. Bir farklılık oluşturmuş ve hepimizin özlediği dünya barışına bir adım daha yaklaşmış olursunuz.
Dünyadaki her şeyi bizimle başlayıp, her şeyin bizimle bitiyor ve orada olanlara verdiğimiz tepkiler kişisel dünyamızda tam olarak nerede durduğumuzu gösteriyor. Aynı olay karşısında şefkat ve hüzün duyup daha iyi bir dünya oluşturmak için bileniyor muyuz? Yoksa haksızlığa uğramış olduğumuza inanıp bir öfke nöbetine mi tutuluyoruz? Etrafımızı suçlayıp, intikam yeminleri ediyoruz? yoksa acı ve kederle dolup yardıma mı koşuyoruz? Dünyada olup bitenleri ne kadar kızıp, öfkeleniyorsak içsel bir değişim ve şifaya o kadar ihtiyacımız var demektir.
Dünyayı iyileştirebilmek için önce kendimizi iyileştirmemiz gerekmektedir. Dünya barışını sağlayabilmek için en önce hiç huzurumuzu bulunmalıyız. Bir başkasını affederken olduğu gibi, kendimizi affetmeyi de başarabiliriz. Bize düşen kendi rolünü oynamaktadır. Pişmanlık duymak kendini affetmeyi istemektir. Daha sonrada pişmanlığın ve affetmenin mucizelerine bütün kapılarımızı sonuna kadar açmaktır. Unutmayın siz değişirseniz dünya değişir.
Sevinç Karakaya
Devamı