Boşanmadan Önce Sorulacak 4 Hayati Soru
Artık boşanma kararı çok kolay verilir oldu. Boşanmanın altında yatan çok farklı sebepler vardır. Her ne kadar sebepler, ”Şiddetli geçimsizlik” olarak adlandırılsa da altında farklı farklı sebepler yatmaktadır. Sorunları çözümlenebilecek bir evliliğin, Şiddetli geçimsizliğin boşanma noktalarına getiren en önemli sebep, eşlerdeki aile bilincinin yok olması ve evli çiftlerin yaşadıkları sorunlarda çevreden yardım görmemeleri yada sorunlarına çözüm için bir uzmanla çalışmaktan uzak durmalarından kaynaklanmaktadır.
Geçmişin Büyük Aile Kavramı
Önceki evliliklere bakıldığında, büyük bir aile yapısı hakimdi. Eşler anne babalarından yardım alabiliyor, akrabalar çifti bir arada tutmak için elinden geleni yapıyorlar yol gösteriyorlardı. Diyebiliriz ki aile içinde tecrübeli, yol gösterecek, sorun olduğunda müdahale edecek büyükler olduğu gibi, akrabalık ilişkileri de eşlere yardımcı olacak kadar güçlüydü. Yani aile büyükleri çiftlere danışmanlık ve evliliklerinde koçluk yapıyorlardı. Böylece eşler sorunları büyümeden çözüm bulabiliyorlardı.
Evliliklerin Boşanma İle Sonuçlanmaması İçin Ne Yapılmalı?
Yeni dünya düzeni dediğimiz modern hayatta rekabetçi ortam, maddi kaygılar gibi nedenlerle aileleri bağımsız yaşamaya itti. Bunu zaman zaman eşlerinde dışarıdan müdahale etmemelerini istedikleri için, bu küçük çekirdek ailede olan sorunlar ile aile büyükleri yada akrabalar müdahale etmez olmuştur. Kendi sorunlarını kendi çözmek durumunda kalan eşler maalesef bir uzmandan yardım almayı de görmezden gelmektedirler.
Böyle bir yardımı alabilseler; özellikle birbirini seven ve iyi niyetli olduğu halde geçinemeyen çiftlerin sorunları büyümeden çözülebilir
Ailede yaşanan sorunların boşanma ile noktalanmaması için kişilere aile olma bilinci kazandırılmalı, sorunların neden kaynaklandığı, nasıl çözüleceği, tartışmalarda pes etme yerine nasıl başa çıkmaları gerektiği noktasında bilgilendirilmeleri gerekmektedir. Çiftleri boşanmaya götüren tek bir sebep yoktur. Boşanma bir sürecin sonundaki noktadır. Bu süreçte evliliği boşanmaya götüren sebepler birikir ve bir yerde bardağı taşıran son damla boşanma sebebi olur. Eşler arası iletişimde son damlanın ne olacağını kestirmek zordur.
Bu son noktaya gelmeden önlemler alınmalı, çözümler üretilmelidir. Fakat her şeye rağmen çözüm bulamıyor ise; Bu ciddi kararı verirken son olarak şu 4 soruya sakin, mantıklı ve dürüstçe cevap vermelerini öneririm.
Boşanmadan Önce Şu 4 Soruyu Kendilerine Sormalılar;
Boşanma kararı kişilerin hayatında bir kırılma noktası olduğu için, bir anlık heyecanla evliliği sonlandırma hemen düşünülmemelidir. Boşanmadan önce taraflar şu soruları kendilerine sormalıdır.
1- Evliliğimi kurtarmak için elimden geleni yaptım mı?
Daha sonradan ”keşke” dememek için, sorulması gereken çok önemli bir sorudur. Ki elinizden geleni yaptığınıza yeterince inanmıyorsanız, evliliğinize bir şans daha verin ve durumu kurtarmaya çalışın.
2- Mutsuzluğumun sebebi gerçekten evliliğim mi, yoksa kendimden kaynaklanan sebeplerde var mı?
Kimi zaman yaşam şartları yüzünden kişiler mutsuz ve depresif olabiliyorlar. Evliliği değil de bambaşka sebeplerle yaşamdan zevk alamayan insanlar zaman zaman ”Evliliğim biterse mutlu olurum” diye düşünebilirler. Bu nedenle boşanma kararı almadan önce kişilerin mutsuzluğunun sebebini iyi analiz etmesi gerekir.
3- Ayrıldıktan sonra ortaya çıkacak sorunlarla baş edebilir miyim?
Boşanma evliliğin bitimi ve her iki taraf içinde yeni bir başlangıç demektir. Bir oyun değil, alınan çok ciddi bir karardır. O yüzden eşlerin boşandıktan sonra tek başına hayatın üstesinden gelip gelemeyeceklerini iyi düşünmeleri lazım. Özellikle uzun yıllar süren evliliklerde boşanma kararı almadan tekrar tekrar bu soruyu kendilerine sormalıdır. Yıllardır birbirine alışmış olan çiftler boşandıktan sonra yalnız kalabilirler.
4- Boşanma kararı çocukları nasıl etkileyecek?
Çocuklar boşanmanın kendisinden çok , boşanma sürecindeki tartışmalar ve arada kalmalardan etkilenir. Bu durum ise çocuğun ruhsal gelişimine zarar verir. özellikle çocukların yaşları küçük ise anne babanın ayrı olduğu evlerde yaşayan çocukların sağlıklı gelişim göstermesi için daha dikkatli davranmak gerekmektedir.
Evet sorunlarını çözmeye çalıştınız ve hiçbir çabanız fayda vermiyor ve bu sorulara da gönül rahatlığı ile cevap verebiliyorsanız boşanma doğru bir karar olabilir. Ancak bilinmelidir ki boşanma geri dönülmeyecek bir karardır ve keşke dememek için iyi düşünülmelidir.
Sevinç Karakaya
Başarınızın Önündeki Engel Kim?
Kendimize her gün sözler veririz, hedefler belirleriz. İlk günlerde her şey yolunda gidiyor gibi görünse de, bir süre sonra o ilk günlerin heyecanı içimizde kalmaz. Hedeflerimize ulaşma da bizi başarısızlığa, bize götüren sebep, hayalimizi gerçekleştirmeyi çok istesek de ilk günkü motivasyonumuzu kaybetmemizdir. Bu motivasyon eksikliğinin sebebi ise bilinçaltımızdaki bazı düşüncelere dayanıyor. Başarıyı elde etmek için bilinçaltındaki negatif düşünce kalıplarından kurtulmanız gerekiyor. Peki nedir bu uzak durmamız gereken negatif düşünce kalıpları ve bunlarla nasıl çözüm getirebiliriz?
1- Hedefleriniz Hemen Olmayacak, Sabırlı Olun;
Bir tarla düşünün önce mevsiminde ekilecek sonra emek verilecek emek vermek de bir süreç gerektiriyor. Sabırla mahsulün gelişimi beklenecek ve ancak zamanı geldiğinde mahsul toplanacak bunu hepimiz biliyoruz. Çok istediğimiz şeylerin birdenbire olmasını bekleyemeyiz. İyi bir proje, yeni bir iş, hatta spor yapmak bile hedeflerimizin arasında olabilir. Hedeflerimize ulaşmak için mutlaka sabırlı olmalıyız. Aksi taktirde sadece birkaç haftalık bir çalışmanın ardından istediğiniz vücuda sahip olamayacağınız düşüncesine kapılıp, motivasyonunuzu kaybedebilir ve sporu bırakabilirsiniz. Oysa sabır gösterdiğinizde elde edeceğiniz sonuç başarıdır.
Çözüm: Motivasyonunuzu kaybetmemek adına planlarınız için bir program oluşturmalı ve sonuca değil sürece odaklanmalısınız.
2- Kıskançlığın Gözünüzü Kör Etmesine İzin vermeyin;
Kıskançlık öyle bir duygudur ki insanın gözünü kör edebilir. Kendi sahip olduğunuz güzelliklere odaklanmaktansa, başkalarının sahip olduklarına odaklanır ve bu nedenle elinizdekilerin tadını çıkartamazsınız. Unutmayın ki kıskançlık ve hayranlık arasındaki ince çizgiyi fark etmek ve başkalarının başarıları ile gururlanıp, aynılarını kendimiz için de dileyebilmek çok önemlidir.
Çözüm: Başkalarının yaşadığı hayata özenmek ve gün boyu internet üzerinden onları takip etmek yerine, kendi hayatımıza odaklanmak bizi başarıya taşıyacak en önemli adımdır.
3- Bir Türlü Harekete geçmemek;
Eminim hepimizin hayatında bir yapılacaklar listesi vardır. Aklınızdaki onlarca fikri hayata geçirmek için, en uygun zamanı bekliyorsunuz değil mi?. Unutmayın ki bu uygun zaman hiçbir zaman gelmeyecek, çünkü fikirlerinizi uygulamak için tek uygun zaman aslında bulunduğunuz andır yani şimdi… Harekete geçmek ve bunun sonucunda sonuçları görmek, motivasyonunuzu yükseltirken sizi başarıya taşıyacak.
Çözüm: Gerçek başarı hikayelerinin de başarısız olduğu dönemler olur. Hata yapmaktan korkmayın ve harekete geçin.
4- İçinde Bulunduğunuz Hale Şükredin;
Genellikle sahip olduğumuzdan ziyade olmadıklarımıza odaklanıyoruz zaman zaman elimizdeki şeylere şükretme eğiliminde olsak bile, sizce bunu ne kadar gerçekçi yapıyoruz? Elimizde olanın değerini kaybetmeden de biliyor muyuz? Hayır mı? Unutmayın şükür elinizdekileri artıran en etkili araçtır.
Çözüm: Şükretmenin en kolay yolu sahip olduğumuz için şükrettiğimiz şeylerin bir listesini yapmaktır. Aile bireyleri, sevdiğimiz kişiler, evimiz, işimiz, bir yeteneğimiz ve hatta aldığımız nefes bile bu listeye girebilir. Bunu dışında teşekkür etmeyi bilmek ve karşımızdaki kişiye teşekkür edebilmek de oldukça etkili bir minnet duygusunu bize kazandırır.
5- Yaşam Amacınız Olsun;
Üzerinde çalıştığınız işin hiçbir anlamı olmadığını düşünüyorsanız, motivasyonunuzu kaybetmek için daha iyi bir neden bulamazsınız. Bazen bir şeyler üzerinde çalışırken kayboluruz ve yaptığımız iş anlamını yitirir. Hatta bu düşünce hayatın geneline bile yansıyabilir. Önemli olan yaptığımız şeylere özellikle bir anlam yüklemek yerine onların tadını çıkarmayı bilmek.
Çözüm: Yaptığınız işin bütünün hayrına olacak bir şeyler olması önemli olduğu gibi, güzel işler ortaya çıkarmaya da odaklanın. Saul Bass’un dediği gibi: ”Ben sadece güzel şeyler yapmak istiyorum, kimsenin umurunda olmasa da…”
6- Taşıyamayacağınız dan Fazla Yük Yüklenyin;
Yapılması gereken çok fazla iş var ve siz nasıl altından kalkacağınızı bilmediğinizden hepsinden birden vazgeçiyor musunuz? Yapabileceğinizin üzerinde iş yükü almak sizi geriye çeken en büyük sebeplerden biridir.
Çözüm: Hepimizin baş etmesi gereken çok fazla iş var, fakat önemli olan bunları bir düzene koymak ve öncelik sırasına göre tek tek yapmaktır.Hayır demeyi öğrenebilmek ve sadece yapabileceğimiz şeyleri yüklenmek elimizdeki işleri hakkıyla yerine getirmeyi sağlayacağı için motivasyonumuzu artırır.
7- Olumsuz Arkadaşlardan Uzak Durun;
Bu durum iki türlü karşımıza çıkar. Biri devamlı olumsuz bakış açıları ve negatif değerlendirmeleriyle sizin motivasyonunuzu kırıp enerjinizi emen arkadaş tipleri ile beraber olmak, diğeri ise Eğer çevrenizde hiç kimse başarılı işlere imza atmıyor ve ilerlemek için çaba sarf etmiyorsa yanlış gemidesiniz demektir. Arkadaş ya da iş çevrenizdeki insanlar motive olduklarında, sizi de etkileyecekler ve başarı sahibi olmanız için adım atmanıza olanak sağlayacaklar. Aynı zamanda olumlu bakış açısına sahip sizi destekleyen arkadaşlarda yine motivasyonunuzu artıracaktır.
Çözüm: Çevrenizdekileri bir daha gözden geçirin ve motivasyonunuzu azaltan kişileri hayatınızdan uzaklaştırın. Sizi motive etmeye yardımcı olacak insanlarla ilişkilerinizi kuvvetlendirin.
8- Kaybetme Göze Alın;
Kaybedecek bir şeyleriniz olduğunda motivasyon sahibi olmanız da daha kolaydır. Tamamıyla çaresiz bir insanın “Yeterli motivasyonum yok” diye bir mazeret ürettiğini duydunuz mu hiç? Eğer kendinizde bir motivasyon eksikliği hissediyorsanız, belki de bu fazla rahat olmanızdan kaynaklanıyor olabilir.
Çözüm: Motivasyon sahibi olabilmek için bir şeyleri riske atın ve daha iyi bir pozisyonu hedefleyin.
Sevinç Karakaya
DevamıMutlu Evlilik Var Mı?
Mutlu evlilik var mı? Son zamanlarda bir çok kişinin evlilikten soğumasına neden olan artık ”mutlu evlilik yok” düşüncesidir. Ayrıca bu düşünce sadece bekarların değil, evli çiftlerinde bir çoğunun sağlam bir inancı haline gelmiştir.
Hatta o kadar inanmışlardır ki ”Nasıl olsa tüm evlilikler böyle” inancıyla,evliliğindeki sorunların farkında olmalarına rağmen çözüm bulup, ilişkilerini düzeltme yollarını aramaktansa ”gittiği yere kadar gider”, ”inceldiği yerden kopar” lafları ile; maalesef hep kendilerinin hem evliliklerinin ömrünü tüketirler.
Evlilik hakkında biraz konuşalım. Evlilikler bu hale nasıl geliyor? Bir danışanım durumunu anlatırken; ”İyide evliliklerin tamamı böyle, Zaman zaman arkadaşlarımla da konuşuyorum. Onların durumu da böyle, onlarda aynı şeyleri yaşıyorlar. Ben çevremde hiç iyi anlaşan mükemmel çift görmedim dedi.” Öncelikle burada altını çizerek belirtmem gereken; ”Kendiniz; halinizden, evliliğinizden şikayet edecek daima olumsuz yanlara yöneltecek düşünce ortakları aramayın.”
Bazı şeyleri kabul ederek, evliliğinizi düzeltmek için adım atmanız lazım. Peki bu adımları nasıl atacaksınız?
1- Mükemmel Evlilik Olmadığını Kabul Edin;
Çevrenizden kötü evlilik hikayelerine kulaklarınızı kapatmanız kadar, evliliğini çok mükemmel anlatan ve kendi evliliğiniz hakkında size kara kara düşündüren kişilerden de uzak durun. ”Bir kere mükemmel evlilik diye bir şey yoktur, fakat iyi evlilik vardır.” Mükemmel evliliği ararsanız, elbette mükemmel olmayan kadınla mükemmel olmayan erkeğin, evliliğinde boşluklar olması normaldir. İyi bir evliliğe adım atabilmek için, çiftler mükemmel evliliğin değil, iyi evliliğin peşinde koşmalılar. Birbirlerinin pozitif taraflarına odaklanmalı yani bardağın dolu tarafından bakmalıdırlar.
2- Evli Olma Fikrini Sevin
Diğer bir madde ise eşlerin her ikisinin de, evli olma fikrini sevmesi gereklidir. Bir taraf evli olmaya katlanamıyor hatta acı çekiyorsa, özgürlüğünü arıyorsa, o evliliğin mayası tutmaz. O yüzden iki yetişkin kişi evlilik kararı alırken yada kendi evliliğini yeniden baştan inşa etmek istiyorsa evlilik hakkında ne düşündüklerini iyi ifade etmelidirler. Evlilik ne anlama geliyor? Evliliğe başlamak veya sürdürmek için çiftler, onları birbirine bağlayan, duygusal bağları ne durumda bunları iyi incelemelilerdir.
3- Eşinizi Koşulsuzca, Her Hali ile Kabul Etmek
Başta da dediğim gibi mükemmel evlilik yoktur çünkü mükemmel insan yoktur. Eşi kabul etmekten, eş adayınızı kabul etmek biraz daha farklıdır. Koşulsuz kabul etmek, hatta nasıl olsa düzelir diye kendiniz için, vazgeçilmez kriterlerinizi atlamayın. Çünkü bunlar sizin için evliliğin süslü günleri geçince yıkım sebebi olabilir.
Fakat evli çiftler için, eşler birbirini koşulsuz kabul vermelidirler. Aynı gemiyi yüzdürmeye çalışan bir ekip olduğunuzu unutmayın. Birbirlerini yüz yüze her koşul, her şartta, her şekilde olduğu gibi böylece seçtiğinize göre, kabulde etmelisiniz. Kabul edemiyorsanız sevgi de yok demektir.
Elbette birbirine özellikle de anlaşmazlıkların yaşandığı dönemlerde kabul vermek hiç de kolay değildir. İlk önce eşinize karşı kafanızdaki ön yargıları silmelisiniz. Kabul etmek evliliğin ”Bel Kemiği” olan ”SAYGI”nın da gereğidir.
Şimdi diyebilirsiniz ; O çok kötü şeyler yaptı, Bana kaba davranan birine ben nasıl koşulsuz kabul ve saygı gösterebilirim?
Çevrenizde karşınıza çıkan herkes size aynadır. Eğer bilinç altında değersizlik duygusu taşıyorsanız; eşinizin sizi daha fazla eleştirmesi yada değersiz hissettirmesi normaldir. Kaybetme duygunuz ağır basıyorsa, eşiniz kendisini kaybedeceğinle alakalı davranışlara sık sık girecektir. Bir şeylerin gerçekten değişmesini istiyorsanız; Onunla bu konuyu oturup konuşmanız yeterli olmayacaktır. Kendinizi yani buna sebep olan bilinç altındaki duygularınızı değiştirmeniz gerekir. Böylece aranızda o görünmez enerji bağlarının dengeleri değişecek ve olağanüstü bir şekilde aranızın birden bire değiştiğini gördüğünüzde çok şaşıracaksınız.
Bir başka yolda; Kalbinizden akan ne varsa coşku, neşe, sevgi, heyecan, espri yeteneği gibi güzel enerjileri eşinize akıtın ona hissettirin. Bu mutluluk enerjileri eşinizle paylaşmak yani yaşamdaki ”anı haritanızı” zenginleştirmek sizin her daim eşiniz tarafından ilgi görmenizi sağlayacaktır.
Son olarak da kabul etmek ve kabul görmek için; Evlilikte huzur vermelisiniz. Kimse her gün kendine dırdır yapan söylenen bir eş ile vakit geçirmek istemez. Eşinizin olumlu yönlerini dillendirin ona söyleyin. İlişkilerdeki Temel ihtiyaçlardan biri budur. Her insan olduğu gibi kabul görmek ve taktir edilmek ister.
Evet eğer evliliğinizin çok çok iyi gitmesini istiyorsanız. Yani yıllar geçtikçe tutkunun, arzunun, sevginin birbirinize olan cinsel çekimin devam etmesini diliyorsanız, İşiniz biraz daha zor. ilişkinizin durumunu iyi tespit etmeniz, çözüme odaklanmanız, gerekirse yardım almanız gerekmektedir.
MUTLU EVLİLİK VARDIR… YETER Kİ İSTEYİN…
Sevinç Karakaya
DevamıKime Aşık Oluruz?
Kadın ile erkek birbirinden çok farklı olmalarının yanında, her kadının içinde bir erkek, her erkeğin içinde de bir kadın vardır. Bunun dengesi önemlidir. Kadın ile erkek farklı fakat birbirlerine ait parçaları kendilerinde barındırırlar. Böylece birbirini hem tanır, hem de tamamlarlar. Bu tamamlanma doğru olduğunda, ilişkilerinde mutluluk olarak yansımalarını görürken, aksi taktirde ise ilişkilerinde çatışmalara sebep vermektedir.
Yaşanan ilişkilerde kadın ve erkeğin durumu aynada birbirlerine yansıması gibidir. Dediğim gibi; bir çok açıdan kadınlar ve erkekler farklı oldukları gibi, aynı zamanda birbirlerini tamamalarlar. Günümüzde yaşanan ilişki çatışmalarının, aldatmaların, aile içi şiddetin nedenlerinden biride kadınlar ile erkeklerin aralarındaki farklılıkları kabul etmemesinden kaynaklanmaktadır.
Farklılıklarınızı Kabullenin
Eşler kim olduklarını kabul ederlerse ve karşı cinsteki farklılıklarını algılarlar ise, kendi gerçek kimliklerinden ödün vermeden birbirlerini tamamlayan özellikleri de geliştirebilirler.
Ancak aralarındaki farklılıkları sevmeyi, taktir etmeyi, kabullenmeyi ve birbirini anlamayı başardıklarında kendi içlerinde bir bütünlüğe kavuşabilir, huzur bulabilir ve mutlu olabilirler.
Evet eşler birbirine saygı ve sevgi duyarak aralarındaki bu farkları canlı tuttuklarında sürece ilişkilerinde aşkı, gizemi ve tutkuyu devam ettirebilirler. Bunun tam tersi erkekler ile kadınlar birbirine çok fazla benzemeye başladığında mutlu görünseler bile aralarındaki çekicilik bitmektedir.
Bir ilişkide aşkı sürdürebilmek için, farklılıklarınızı bir yandan korurken bir yandan da eşinizin niteliklerini kendi içinize katmaya çalışmalısınız.
Nasıl Aşık Olursunuz?
İlişkinin başlangıcında duyulan aşk eşinizin sizi çeken yanlarınızın aynı zamanda içinizde bulunduğuna da işaret etmektedir. Nasıl aşık oluruz? sorusunun cevabı tamda burada gizlidir. Günümüzde kişiler enerji alıyorum yada alamıyorum diye adlandırdıkları; Eğer karşınızdaki kişinin sıcaklığına kapılmışsanız, bir erkek diyorsa bu kadın çok sıcak aynı sıcaklık bilinç dışı benliğinden çıkıp bilinçli benliğine katılmak istiyor demektir. Yani aşk bilinçli verdiğimiz karar değildir, bilinç altımızda kendi tamamlayanımızı bulduğumuz bir durumdur.
Farklılıkların Tamamlayıcılığı
Çevremizde çokça rastladığımız zıtlıkların buluştuğu ilişkiler. Sıcak, alıcı, kırılgan, sevgi dolu, fedakar kadınlara aşık olan erkeklere bakıldığında soğuk, saldırgan sert ve kararlı yapıya sahiptirler. İşte zıtlıkların çekimi… Bu kişiler bir şekilde benliklerinin erkeksi yanlarını kadınların dişilikleriyle dengelemek istemektirler. Böyle bir erkek kadının dişi niteliklerini sevip kabul etmekle sevgiye daha açık olur. Kendi içindeki kadınsı yanı kabul edip hissedebilir. Ve bu bir erkeğin sağlıklı ilişki sürdürülmesi için çok önemlidir.
Kadının yumuşak ruhuna dokunan erkek aynı zamanda kendi yumuşak ruhunu keşfeder. Aynı zamanda sert yapısını korurken erkek buda kadına çekici gelir. Erkeğin soğukluğu kadının sıcaklığı ile, sertliği kadının duyarlılığı ve kırılganlığı ile, güçlülüğü kadının sevgisi ile dengelendiğinde birbirini tamamlayan bir ilişki ortaya çıkar .
Farklı olduğu için kadın ve erkek birbirine yaklaşabilir, içlerindeki birbirine benzeme potansiyeli ile de anlaşabilir, yakınlaşır ve iletişim kurabilirler. Arada bazı farklılıklar olmadıkça anlaşmak olanaksız olurken, benzerlikler olmadan da bütünleşme imkansız olacaktır.
Eşler birbirini tamamlayan farklılıklarına saygı duyup değer vermezler ise, aralarındaki elektrik kısa sürede yok olur. Ve eşler arası çekicilik biter. Çekicilik bittiğinde ise ya eşinizi memnun etmek için kendi gerçek kimliğinizi bastırırsınız sahte ve yalan bir benlik geliştirirsiniz yada kendi istediğiniz şekle göre eşinizi değiştirmeye çalışırsınız ki en çok bu görülür.
Kendinize ve eşinize hayatı zehir etmeme adına eşlerin birbirinin farklılıklarına saygı duymayı öğrenip birbirini tamamlama yollarını keşfetmelidirler.
Sevinç Karakaya
DevamıEvliliğinizi Kurtarma Sanatı
Evliliklerin yarısından fazlasının başlaması ile bitmesi bir oluyor. İlişkiler çok çabuk harcanıp çok çabuk tüketiliyor. Sizinde evliliğinizde yolunda gitmeyen bir şeyler olabilir, çabalarınızın boşa gittiğini ve eşinizin artık sizi anlamadığını düşünebilirsiniz fakat hemen pes etmek ve evlilikten vazgeçmek sizce doğru olan mı? Oysaki güzel ve yolunda giden bir evlilik hayattan zevk almanızı sağlar.
Özellikle çalışma yaptığım yeni evli danışanlarımın evlilik sorunlarındaki ortak özelliklerine baktığımda; Evlilik evlilik diye hep bildikleri bir şey var ama ya masallardaki kadar gerçek dışı olduğunu düşünmüşler bir oyun sanmışlar, ya karşı cinse nasıl davranacakları hakkında en ufak bilgileri yok yada ailelerin yanlış öğretileri çocuklarına ”ezdirme kendini” derken ailenin paylaşma olduğu algısını unutturmuş.
Her ne kadar flört ve nişanlılık dönemini yaşamış olsanız da, evlendikten sonra yaşanan geçimsizlikler ya da anlaşmazlıklar mutluluğunuzu sekteye uğratmış olabilir.Eğer evliliğinizin istikrarlı bir şekilde gitmesini ve mutlu olmayı istiyorsanız, mutluluk için yapılması ve öğrenilmesi gerekenlerin olduğunu unutmamalısınız… ” Evlilik Öğrenilmesi Gereken Bir Sanattır” Peki Evliliğinizi kurtarmak hangi yollardan başlayacaksınız…
Eşinize Değerli Olduğunu Göstermekten çekinmeyin;
Evliliğinizi kurtarmak yada mutluluğunuzu arttırmak istiyorsanız; ilk olarak,eşinize değer verdiğinizi göstererek başlayın. Değer vermeyi göstermek derken bu sizin gözünüzü korkutmasın, öyle çok büyük şeyler değil. Neler yapılabilir?
Ufak ama samimi olmasına önem verin. Mesela hiç beklenmedik bir anda eşinizin yanağına konduracağınız bir öpücük, sıcak bir bakış olabileceği gibi, korkmadan kelimelerin gücünü kullanın ne düşünür demeyin… ”Seni özledim”,”Seni düşünüyorum” demek, çok sorunu şifalandıracaktır. Eşinizi taktir ekmek size kendinizden bir şey kaybettirmeyeceği gibi değerinizi artıracağını da göreceksiniz. Her insan gibi eşinizin de takdir edilmekten hoşlanacaktır. Tabi onu takdir edebilmek için nelere değer verdiğine dikkat etmelisiniz. Bunun yaparken, ”Bugün çok iyi görünüyorsun”, ”Bu kıyafet sana çok yakışmış.” ya da ”Sana ihtiyacım var.”, ”Kesinlikle bu konuda haklısın.”, belki de sadece hayatında olduğu için bile ”Teşekkür ederim” demek, yada ufak bir ”Özür dilerim” ile haklı ise bunu kabulünüzü göstermek inananın hayatınızda, evliliğinizde çok şey değiştirebilir.
Unutmayın ”Güzel söz her kapıyı açar”. Bu nedenle, evliliğinizi mahvedecek olan ”Keşke”, ”Ben sana söylemiştim”, ”Sen zaten hep böylesin”, ”Bırak,ben yaparım!” ”Bugün canım istemiyor” gibi cümleleri bir an önce hayatınızdan çıkarmalısınız. Eşinize değer verdiğinizi, ona karşı dürüst olarak, mutluluğunuzu ya da üzüntünüzü paylaşarak, arkadaşlarıyla arkadaş olarak, hobilerine saygı göstererek, onun için kendinizi geliştirerek, kendinizden çok fazla ödün vermeden, oluru olan konularda, fedakarlık yaparak ve kendinize bakarak gösterebilirsiniz. Bunun yanında, zihninizi okumasını beklememeli, genelleme ya da kıyaslama yapmamalı,mükemmeliyetçi olmamalı, aynı anda öfkelenmemeli, aceleci olmamalı ve sorgulamamalısınız.
Eşinizle Doğru İletişim Kurmayı Öğrenin;
Evlilik, farklı aile yaşantılarından ve kültürlerden gelen iki insanın aynı mekanı ve zamanı artık birlikte paylaşmaya başlamasıyla oluşan sosyal bir kadın ve erkek ilişkisidir. Bu nedenle, iletişim eksikliğinden kaynaklanan ufak tefek problemlerin yaşanması olağandır. Bu problemlerin büyüyüp, çiftin ve ilişkinin yıpranmasına olanak vermemek için birbirinizle muhabbet etmeyi ihmal etmemeniz gerekir. Her akşam TV’yi açmadan önce ya da her gece yatağınıza geçince10-15 dakika gününüzün nasıl geçtiğini anlatabilirsiniz. Bu iletişim, göz ve dokunma temasını güçlendirecektir. İletişim içinde bulunurken iyi bir dinleyici olmaya özen gösterin, olumsuz eleştiriden kaçının, nasihat vermek ve ”Sen hep zaten geç kalırsın”şeklinde suçlamak yerine; ”Senin geç kalman beni çok üzüyor” cümlesinde olduğu gibi ben dilini kullanmayı ve eşinize dokunmayı asla ihmal etmemelisiniz. Dokunmak,sıcak temasın bir göstergesi olduğu için iletişimi güçlendirecektir.
İlişkilerinizde iletişimi kendi çabalarınızla sağlayamıyorsanız bir uzmanla çalışmak sizin farkındalığınızı arttıracaktır. İlişkiler çiçeğe benzer, zamanla olgunlaşır. İlgi ister, emek ister, sevgi ister. Her çiçek farklıdır. Kimi suyu sever, kimi güneşi sever. Kimisi karanlığı, kimisi aydınlığı sever. Kimisi az su ile mutlu olur, kimisi suya doymaz. Vermeniz gereken miktar farklıdır…
Tıpkı insanlar gibi… Kimimiz kıskanç, kimimiz gururluyuz. Bazılarımız çok ilgi isterken, bazılarımız bundan bunala biliyoruz. Peki sizin eşiniz ne istiyor ? Nereden bileceğiz ? ”Doğru iletişim teknikleri,
Sevgi dilleri, Temsil sistemleri, Değer ve inançlar”konusunda edineceğiniz farkındalıklar bu soruyu cevaplamanıza yetecek boyutta olacaktır.
Baş başa Kaliteli Zaman geçirin;
Bunların dışında, eşinizle birlikte her gün en azından bir öğün yemek yemeli, her hafta baş başa kalabilecek bir şekilde bir yerlere gitmelisiniz. kaliteli vakit Geçirmek oldukça önemlidir. Baş başa içeceğiniz bir kahve esnasında yapacağınız sohbetler ya da uzun yürüyüşler evliliğinizi canlandırmak için birebirdir. Elbette ki, hala kendi kişisel bakımınıza önem verip, kuaföre gidiyor ya da yeni giysiler alıyorsunuzdur. Fakat ara sıra yapacağınız değişiklikler örneğin, saç şeklinizi ya da rengini değiştirmek, eşiniz için giyinmek, eşinizin gözünde vazgeçilmez olmanızı sağlayacak önemli etkenlerden bir kaçı olduğunu unutmayın. Her erkek eşinin kendisi için bir şeyler yapmasını bekler ve bundan çok keyif alır.. Bunları yaparken ”Senin için yaptım” demeyi de asla unutmayın. İnanın bu çabaya değecektir.
Sevinç Karakaya
DevamıKötü Giden İlişkilerde Aranan Suçlu Kim?
Bize yanlış öğretilen doğrularla büyüyen bir nesiliz. Bize göre ilk savunmaya geçen yada daha açık ifadeyle suçlanmamak için ilk suçlayan haklıdır. O yüzden suçlamayı severiz. Birileri bizi suçlamadan suçlarız ki, suçlanmayalım… Fakat olayın aslı biraz daha farklıdır; Birilerini sürekli suçlama eğilimi, bir korkudur. Kendi içimizde ki korkularımız bastırmak içinde suçlamamamız bizim savunma mekanizmamızdır.
Suçlanma Korkumuz, Hayatımızı Zora Sokar;
Yaşamımızı sürekli çıkmaza sokan bir korku ”suçlanma korkusu”
Çevrenizde yada kendi hayatınıza biraz daha gözlemci bakarsanız, mesela kimler mükemmeliyetçidir? Hata yapma korkusu olanlar, Kimler başarılı olmaya çok fazla çalışırlar? Çocukken ezilen ” senden birşey olmaz birşey başaramazsın denenler , başarısız olma korkusu yaşayanlardır.
Siz yada çevrenizde sürekli, karşısındakileri suçlayan birileri varsa; bu kişiler genellikle aslında kendi hayatındakileri eksiklikleri ortaya çıkaran kişilerdir. Kendi yaptıklarını sanki başkası yapmış gibi anlatabilirler hatta zamanla buna kendileri bile inanabiliyorlar. Bu tarz kişiler sürekli başkalarını suçlayarak hayatlarını sürdürürken, bir yandan kendini devamlı mutsuz ederken, bir yandan da herkesin uzaklaşmak istediği kişi olurlar.
Hayatta Her Yaşadığımız Olay Bize Ayna Tutar;
Bir kişiyi suçlamadan önce, bir kaç saniye durun ve aynayı kendinize çevirin, kendi iç sesinize dönün ve şöyle sorun ”Gerçekten şuan ben bu kişiyi neden suçluyorum, buna neden ihtiyaç duyuyorum?” Bazen sorunun ne olduğunu görmek çözümü kendiliğinden getirir. Kendinizin farkına vardıkça ilişkilerde suçlamamayı öğrenirsiniz.
İlişkilerde Beklentiyle Verilenler, Suçlayarak Alınmaya çalışılır;
Sizin de zaman zaman muhakkak özel ilişkilerinizde yaşadığınız, gündüzden akşamı planlarsınız birde bakmışsınız eşinizle akşam kavga etmişsiniz. Fakat ne zaman ki o gereksiz kontrolcülüğü bırakıp anı anda olduğu gibi kabullenmeyi deneyip, herşeyi akışına bıraksanız; gününüzü dengeli ve güzel geçirseniz akşamıda güzel geçiyor. Ve tabi beklentileri bir kutuya koyup ağzınıda sıkıca bantladığınız taktirde…
Çünkü beklentiyle yapılan her durumun altında umduğunu bulamayıp karşı tarafı suçlama riski vardır.
Evliliğin ilk başlarında çok rastlanan belkide bir çoğumuza tanıdık gelecek ve sonucu uzun yıllar mutsuzluğa sebep olacak bir örnekten bahsedeceğim;
Bir danışanımın anlattığı bir sahne; Kadın kocası için akşam yemeği hazırlamıştır. Oldukça özenmiş yemek masasına süsler, güzel dekor romantik müzik ve sevgiyle eşini beklemektedir. Amacı romantik bir gece yaşamak ve tabiki mutlu olmaktır. Erkek eve gelir ve derki ”karnım tok” Televizyonun başına otururp maç özetlerini izler.
Nasıl bir sahne; işte o gece aslına bakarsanız bu evlilik için uzun yıllar sürecek yaranın ve mutsuzluğun ilk adımları atılmıştır. Kadın bunca hazırlığa en azından bir teşekkür, iki güzel kelime beklerken oda ne erkek farkına bile varmamıştır. İşte size ayrılık ve mutsuzluk sebebi…
Peki biraz biz merçeklerimizin yönünü değiştirelim gerçekten erkek, eşine iltifat edip böyle bir jesti taktir etmek mi istemedi yada gerçekten bunu daha önce hiç görmedi mi?
Bir erkek kendi ailesinden bu tarz davranışları görmediyse, yetiştirliş tarzından dolayı farkında olmadan eşini defalarca kırabilir. Burada mutlu olmayı isteyen kadın yakınmayı yada eşinin neden olduğunu asla anlayamayacağı küsmeleri bir yana bırakıp ilişkisinde çözüm için neler yapabilir diye düşünmesi gerekir. Ve çözüm eşi ile konuyu sakin bir şekilde konuşmasıdır. Bunu yaparkende suçlayarak,kişiliğine yönelik saldırılarla yada ”ben senin için bunu yaptım, sen ne yaptın” tavırlarına girmemek önemlidir. Kadın konuşmayıp içine attığı sürece, ilişki gün geçtikçe kadın tarafından kötüye erkek tarafından ise uzun süre fark edilmeyen ve sonradan patlak verecek bir duruma dönüşebilir.
”Hiç bir şeyi 24 saatten fazla içinize atmayın, sonra hiç olmayacak bir zamanda hiç olmasını istemediğiniz şekilde çıkar”
Suçlamadan sakin ve haklı çıkma çabasına girmeden çözüm odaklı, sağlıklı yetişkinlerde olması gerektiği gibi diyaloğa girmek en güzel olanıdır.
Sevinç Karakaya
DevamıMutlu Evliliğe Giden Uğurlu 13 Yol (2)
7- Konuşma İhtiyacınızın Bir Kısmını Dost Sohbetlerine Aktarın ;
Eşinizle iyi arkadaş olabilirsiniz, fakat bu dostlarınız olmasına mani değildir. Aksine dostların eksikliği, kişiyi yalnız hissettirir, boşlukta kalma duygusu verir ve bunu boşluğu eşinizin doldurmasını beklersiniz. Eşinizden beklentilerinizin çok olmaması için dostluk sağlıklı bir gereksinimdir.
Erkek için birkaç arkadaş yeterlidir fakat kadınlarda durum farklıdır. Maalesef yeterince arkadaşı olmayan kadınlar eşlerin tıpkı kız arkadaşları gibi hoş sohbet olmalarını bekleyebilirler. Erkeklerde eşlerinin erkek arkadaşları gibi, erkek muhabbeti yapmasını beklerler. O yüzden iki tarafında, arkadaş ve dost ihtiyacı vardır. Bu aynı zamanda farklı kişilerle sosyal hayat sağladığı gibi birbirlerini özlemelerini de sağlayacaktır.
8- Aile bireyleriyle Yakınlaşın;
Aile kavramı önemlidir. Akrabalarla iletişimi kesememek, birlikte zaman geçirmek kişinin ruhunu besler. Çünkü nereden geldiğimizi bilmek, kim olduğumuzu bilmenin bir parçasıdır. Aile bireylerimiz, yaşamımızın temelini oluşturmaktadır.unutmayın eşinizin dışında yalnız onlar sizi koşulsuz sevebilir. Bizi sevmedikleri zaman bile bizim için değerlidirler. Zorlu akrabaları da kabullenmeye çalışmalı, eşinizden gerçek dışı beklentilere girmemelisiniz. Aile gereksinimi ihmal ederseniz, eşinize gereğinden fazla bağlanır hatta üzerinde daha fazla söz hakkın yada nereye gittiği konusunda kıskançlıklara sebep olabilir. Bilinç altınızda eşinizin size anne babalık dahi yapmasını bekleyebilirsiniz. Bu durum bir ilişkinin sonunu hazırlar.
9- İnançlarınıza Ve İlham Kaynaklarınıza Sarılın;
Dini inançlar ve Esin kaynaklarına olan gereksinimde önemlidir ve bunlarında mutlaka karşılanması gerekir. Karşılanmadığında içinizde oluşan boşluğu yine eşinizin doldurmasını bekleyebilirsiniz. hatta dinsel yönü güçlü olanların bile esin kaynaklarına ihtiyaçları vardır. Saygı ve hayranlıklarını kazanmış kişilerle vakit geçirmeye ihtiyaç duyarlar. Bazen görüşme olmasa da saygı duyduğumuz bir yazarın, kitaplarını okumak bile bize esin kaynağı olabilir.
10- Sosyal Etkinliklerin İçinde Olun;
Kadınlar özellikle karşılığında para almadan sosyal etkinliklerde kendinden bir şeyler verme fırsatını yakaladıklarında kendini mutlu hissederler. Erkekler ise başkalarına verdikleri destek, halkın gözünde taktir görünce yada ödüllenince daha fazla mutlu olurlar. Kadınların kendini mutlu hissetmesi için erkeklere oranla daha fazla desteğe ihtiyaçları vardır. Eşinin yaptığı jestler övgüler kadında birikir ve ilişkide büyük farklar oluşturur. Fakat yinede evin dışındaki bu özel toplantı yardım ve gönüllü faaliyetlerin koşulsuz sevgisi olmadan eşinin yaptığı bu jestler kadının kendini özel hissetmesi için yeterli olmaz. Daha çok sosyal etkiliğin içinde bulunmak Kendinizi mutlu ve özel hissetmenize yardımcı olacaktır.
11- Başka Çiftlerle Sosyalleşin;
Başka çiftlerle görüşmek ilişkinize güzel bir destek sağlayacaktır. Eşiniz yanınızdayken, onu başkalarının gözünden görebilirsiniz. Başka çiftlerle olmak sizin güzel anılarınızı paylaşmanızı sağlayacak ortamlar oluşturur. Zaten biliyoruz diye konuşmaktan vazgeçtiğiniz sizi güzel anılarınızı hatırlamak size ve eşinize iyi gelecek mutlu edecektir.
Başka çiftlerle dünyada ne oluyor bitiyor konuşmak hayata bakış açınızı değiştirebilir ve eşinizin görüş açısını daha taktir etmenizi sağlar. Böylece sadece karı/koca konuşmaları değil bunların dışına çıkıp eşiniz size, sizinde eşinize başka bir gözle bakmayı yeni yönlerinizi keşfetmenizi sağlar.
12- Kendinizi Geliştiren Eğitimler ve seminerler alın;
Durağan olan her şey bozulmaya mahkumdur. Yaşamımızda önemli bir yenilikte öğrenmeye devam etmektir. Her gün kendimize bir şeyler katmaktır. Üniversitede derslere girmek yada kişisel gelişim seminerlerine katılmak enerji düzeylerinizi yükseltir. Yeni şeyler öğrendikçe, benliğinizin yeni bir yönü ortaya çıkar. Bu yenilenme ilişkinize de yansır ve ilişki başlangıç da ki duygularımızı geri getirir. İlişkilerinize yenilikler katmadıkça evlilikten ve hatta yaşamdan sıkılabilirsiniz. Kendimizi geliştirecek eğitimler almak, başkalarından bilgiler edinmek yepyeni dünyanın penceresini bize açar ve evinizdeki ilişkiyi de canlı bir hale getirmenizi sağlar.
13-Bireysel Yaşam Koçluğu Alın;
Kendi içimizde çözülmemiş sorunlarımız varsa bunu eşimizden ayrı ele almalıyız. Her birimiz mükemmel çocukluklar geçirmedik fakat çocukluğumuzda eksik kalan ve yanlarımızı tamamlama gücüne bir yetişkin olarak sahibiz.
Özel seanslar alarak duygu ve düşüncelerimizi açığa vurma, söylediklerimizden sorumlu tutulma yada birilerinin kalbini kırma kaygısı olmadan hedeflerimizi stratejilerimizi araştırma fırsatı buluruz. Eşinden başka konuşacak kimsesi olmayan çoğun insanın ilişkileri yıkılmış kopmuştur. Bu tip kişiler ya hiç konuşmayıp duygularını baskı altında tutarlar yada duygu ve düşüncelerini hiç de uygun olmayan zamanlarda ortaya çıkarıverirler. Bireysel Yaşam Koçluğu inanılmaz derece de tatmin edicidir. Kendi içinizdeki gücü kendi kaynaklarınızı tekrar bulmanızı sağlayan yaşam koçluğu eşinizin de üzerinden Hem anne , hem baba hem rehber, hem öğretmen olma yükünü alacaktır.
Ayrıca sorunlara dışarıdan bakan, tarafsız, sizi yargılamadan tamamen size odaklanmış dinleyen yaşam koçu; kendi çözümünüzü bulmanız noktasında size çok iyi yol arkadaşlığı yapabilir. Ayrıca kendinizi nesnel açıdan görmenizi sağlayan koçluk seansları yaşamınızda istikrar kazanmanızı da sağlar. Konuşmak üzerinizdeki stresten arınıp mutluluğu yakalamanızı kolaylaştırır. Ayrıca kadınların biriyle paylaşmaları eşi tarafından tümüyle anlaşılma gibi gerçek dışı beklentiyi ortadan kaldırır.
Mutlu Evliliğe Giden Uğurlu 13 Yol (1)
Evlilikte ilk günlerin rüyası havası geçip, aşk eski heyecanını yitirdiğinde ve günlük yaşamın akışı tüm stresiyle kendini gösterdiğinde, çiftlerde git gide birbirlerine karşı daha kırılgan, daha yüksel beklentilerle dolu ve birbirlerini artık eskisi gibi umursamadıkları bir hal alırlar. Beklide birbirinize karşı umursamazlık değilde, İlk günkü size hissettirdiği duygu yoğunluğunu, her an yakalama umuduyla bakabilirsiniz. Eşinizi suçlamadan, kendi mutluluğunuzun sorumluluğunu üstünüze alırsınız ve sevginizi koşulsuz vermeyi öğrenebilirsiniz.
Günümüzde boşanma sayıları günden güne artarken, bir ilişki koçu olarak olaya biraz daha ayrıntılarıyla bakmak ve sizlerle paylaşmak istedim. Boşanan kişilere de baktığımızda neden boşanmışlar ve boşanma onlara ne getirdiğini düşünüyorlar?
İstatisliklere göre boşanan erkeklerin 3 yıl içinde, boşanan kadınların ise 9 yıl içinde tekrar evlendikleri görülüyor ve ayrıca tekrar evlenmeyen kadınların sayısı erkeklere göre oldukça fazla diyebilirim. Evlenmeyi tekrar tercih etmeyenler ise evliliğin gereğinden fazla hayat adına sıkıntı verdiğini söylüyorlar. Özellikle maddi bağımsızlığını elinde tutan kadınlar yalnız yaşamayı tercih etmekte olduğunu görüyoruz. Evet önceye göre daha mutlu oluyorlar belki yeni bir eşle yani yaşamada kendilerini tamamen kapatıyorlar.
Araştırmalarda Yalnız yaşayan kadınlara eşleri olmadan yaşamanın kendilerini daha mutlu edip etmediği sorulduğunda, cevap oldukça ilginç ” Şimdi daha mutluyum çünkü sonunda kendimi mutlu etmesini öğrendim” Yani evli olduklarında kendilerini mutlu etmeyi öğrenselerdi boşanmaya gerek kalmayacak mıydı?
Mutlu olmalarının sebebi, bir erkeğin onları mutlu etme beklentilerinden vazgeçmişler, mutluluğun sorumluluğunu yüklenmişler. Evlilikleri sürerken kendilerini mutlu etmeyi bilselerdi bugün halen evli olabilirlerdi. Peki evliliğinizi boşanmaya getirmeden ilişkilerinizde bir düzenleme yapıp, mutlu olmayı öğrenmek istemisiniz?
Mutlu Evliliğe Sizi Götürecek Uğurlu 13 Yol
Erkeklerin ve kadınların kendi ilişkilerini dışında bakacakları aşk ve destek yerleri vardı fakat bunlar içinde çaba gerekir. Eşlerin birlikte ve ayrı sosyal hayatlara kendilerini yaşama alanlarına ihtiyaçları vardır. işte size evliliğinizde kendi mutluluğunuzun sorumluluğunu alıp aşkı ve evliliğinizi destekleyecek 13 aşk desten yolu;
1- Önce Kendinize Güvenin;
Öncelikle kendinize nazik, saygı ve tutkuyla davranmanız iyi hissetmeniz için şarttır. Kendine güvenmeyen kişiler eşlerine fazlaca bağımlı olurlar öyle bir hak alır ki ne yapsanız ne söyleseniz eşiniz sizi eleştirir. Hele ki birde sters altındaysanız en ufak bir eleştiri bile size ağır gelebilir. Fakat kendinize güveniyorsanız, ya kabul eder değerini algılarız yada kabul etmez eleştiriyi silip atabiliriz.
Kendini sevmenin yolu ise sevdikleriniz için gösterdiğiniz ilgi ve çabayı önce kendiniz için göstermekten geçiyor. Başkalarının size kötün davranmalarına yada sınırlar koymalarına izin vermemekte kendinizi sevmenin güzel bir yoludur. Kendinizi sevmenin yollarına ne kadar odaklanırsanız başkalarının da, sizi sevmesi için daha çok kapı açarsınız.
2- Kendinize Ait Bir Hayatınız Olsun;
Yaşamımıza anlam kazandıran bir işimiz, uğraşımız yoksa yaşamınızı daha tatmin edici, duruma getirmesi için eşinize daha gereksinim duyarsınız. Hayatta her hangi bir şekilde başkalarının iyiliğine katkıda bulunduğunuzu hissetmek size kendinizi iyi hissettirir. Bir organizasyonun, işin yada gönüllü projelerin içinde hizmet vermek, liderlik yapmak özgüveninizi arttırır. Eğer evinizin dışındaki dünya için, değerli olma duygusuna kapılmıyorsanız, kendinizi iyi hissetmek için eşinize gerekenden fazla yük olursunuz. Ve bu ısrarınızda eşinizi de, ilişkinizi de fazlasıyla yorar.
3- Hayatınızda Eğlenmeye ve Dinlenmeye Zaman Ayırın;
Kişiler Eğlenmeye yada dinlenmeye vakit ayırmazlarsa yine sağlıksız bir şekilde bunu eşlerinden beklerler. Yaşam ve evlilik tek düze haline geldiğinde ise, kendine eğlence alanları oluşturmaktansa kişiler eşlerini suçlarlar. Yine ailenize dinlenme alanları oluşturmak, zaman zaman işten ve günlük koşuşturmacalardan uzaklaştıracak tatillere ihtiyacınız vardır. Dingin bir bedende stres azalır ve stres azaldıkça da kendinizi daha mutlu hissedersiniz.
Eşinizin size zaman ayırmadığını bugünlerde çok fazla düşünüyorsanız; belki de zaman çizelgenizde kendinize vakit ayırmadığından böyle hissediyor olabilirsiniz. Eğer yoğun bir yaşam trafiğiniz varsa, eşlerin bir takvim üzerinde, beraber ve ayrı ayrı geçireceği zamanları belirlemeleri oldukça faydalıdır. Özel günleri takvime işaretlemek, beklentilerinizi karşılıklı belirlemenize yardımcı olur.
5- Dışarıdan Destek Alın;
Özellikle evliliğin ilk yıllarında kişiler ailesinin düzeninden ayrılıp kendilerine bir düzen kurmaya çalışırken zorlanabilirler. Bir de iş yoğunlu, zaman kısıtlamaları gibi sebeplerde eklenince evin düzenini oturtmak daha da çıkmaza girebilir. Ve bu özellikle kadınlarda stres oluşturur. Evlilikte ne erkek işlerin tümünü eşinden yapmasını beklemeli, ne kadın kocasından gerçek dışı beklentiye girmeli… Gerekirse günlük işlerimiz için dışarıdan yardım almalı, İki tarafında çalıştığı düşünülürse günün sonunda kadınında erkeğinde dinlenmeye ve gevşemeye ihtiyacı vardır. Günümüzde evde olan annelerin bile zaman zaman yardım alması gerekir. Böyle destek olmadığı taktirde, kadın bunaldığını hissedip eşine sağlıksız bir baskı yapabilir. Eğer gün boyu erkek de stres altındaysa bu eşler arasında ciddi sürtüşmelere neden olabilir.
6- Önce Ben Kuralına Uyun ;
Özellikle kadınlarda olduğundan daha fazla sorumluluk yüklenme eğilimi vardır. Önceliklerini belirlemek, hayatı bir sıraya sokmayı ve en önemlilerine odaklanmanızı sağlar. Böylece her şeyi yapmak herkes için tek kişi olmak duygusunu yok edecektir. Yaşamınızdaki zorunluluk duygusu azaldıkça kendinizi daha mutlu hissedersiniz.
Aslında kadının bu kendisini zehirleyen, zorunluluk duygusu kesinlikle ilgi gösterme davranışıdır, fakat derinlerde güven problemini içinde saklar. Derinlerde başkalarının istediği gibi davranırsam beni severler diye düşünür. Fakat herkesin ve kendisinin önceliklerini belirlemesine izin veren kadın, kendi önemini ve başkalarının hayatındaki önceliğini fark edecektir. Unutmayın Siz hayatta ”Önce Ben ” diyebildiğiniz de hayat size gülen yüzünü gösterecektir. Siz iyi olup kendinizi yeterince önem serseniz çevrenizde iyi olacak ve sizi önemser.
Yazının Devamı; Mutlu Evliliğe Giden Uğurlu 13 Yol (2)
Sevinç Karakaya
DevamıEvlilikte Tartışma Sonrası Bunlara Dikkat Edin
İlişkilerde özellikle duygusal ilişkiler, evlilik de tartışmadan sonra çiftlerin bir süre en azından hiç bir şey yok gibi davranması, içlerindeki öfkeyi sağlıklı bir şekilde dışa atamaları önemlidir. Yoksa bu birikmiş öfke olmadık bir zamanda ve yerde kendini gösterecektir. Sırf tartışmadan sonraki eşlerin davranışlarını kontrol edemedikleri için, aslında bitmemesi gereken yüzlerce evlilik boşanma ile sonlanmıştır. Tartışmalardan sonra, nasıl davranacağınız önemli olduğu kadar nasıl davranmamanız gerektiği de önemlidir.
Eşinizle aranızda hiç tartışma yada kavga olmaması normal değildir. Eşler arası zaman zaman ufak tefek kavgalar olması, o evliliğin tuzu biberidir der büyüklerimiz. Çiftlerin tartışması, hatta kavga etmesi son derece normal ve sağlıklıdır. Aynı evde yaşayan iki farklı kişisiniz, elbette farklı istekleriniz olabilir. Bunlar da çatışma oluşturabilir. Burada asıl sorun tartışma sonrası nasıl davrandığınızdır. Tartışmanın sıcaklığıyla kişiler karşılıklı kızgınlıklarını birbirine gösterse bile daha sonrasında ılımlı, yapıcı, çok uzatmaya gitmeyecek, çözüm odaklı bir tutum sergilenmelidirler.
Fakat kavgaların sonrasında eşlerin birbirine tutumu başlı başına yeni kavga sebepleri olabiliyor. Çok rahat çözüm bulunacak bir tartışmayı çıkmaza sürükleyen kavga sonrası tavırlar nelerdir dersiniz?
Çiftlerin Birbirine Mesafeli Ve Soğuk Davranması;
Kesinlikle kavganın sıcaklığı ve öfke anından sonra eşlerin biraz birbirlerine nefes alacak alanlar bırakması çok önemlidir. Bundan dolayı kavganın ardından biraz kendinizle baş başa kalmaya ihtiyacınızın olması anlaşılabilir. Ancak genelde çiftlerin yaptığı en büyük hata, tartışmanın sonrasında, birbirlerinin arasına duvar örmesidir. Eşinizi görmezden gelmek, dikkate almamak gibi bir davranış içinde bulunmak, eşinizde onu cezalandırıyorsunuz duygusu oluşturabilir ve bu da aranızda aşılması güç mesafeler oluşturabilir. Kırgınlık kavganın öfke anı geçtikten sonra iki yetişkin gibi oturulup konuşulmalıdır.
Sadece Yapmış Olmak İçin; Özür Dilemeyin;
Haksızlık yapan sizseniz özür dilemeniz, beklenen bir hareket olacaktır. Fakat eşiniz hala durumdan dolayı incinmiş, kırılmış vaziyetteyse sadece bir ”özür dilerim” ile durumu geçiştirmeye çalışmayın. ”Şundan dolayı, şunu yaptığım için…” ile başlayan bir özür, onu kırdığınızın farkında olduğunuzu, içten bir şekilde özrü dilediğinizi eşinizin anlamasını sağlayacaktır. Bir sonraki adım da ”Bundan sonra … şeklinde davranacağım” demek olmalıdır. Bu sayede, hatanızı tekrar etmeyeceğinizi de belirtmiş olursunuz.
Tartışmanızın Sorumluluğunu Eşinize Yüklemeyin;
Tartışmanın binlerce sebebi olabilir. Kötü bir gün geçirmişsinizdir, başınız çok ağrıyordur, yorgunsunuzdur, yeterince uyuyamamışsınızdır. Tüm bunlara rağmen suçu eşinize atmak, hiç de adil bir davranış değildir. İyisi mi kendi durumunuzla ilgili ön bilgilendirme yapın eşinize. Kızgın, üzgün vb. durumunuz varsa ya da iş yerinde sizi sinir eden bir şeyler yaşadıysanız ve bunun etkilerini hala üzerinizde taşıyorsanız, eşinizin de bunları bilmeye hakkı vardır. Onu önceden uyarırsanız sizin her zamankinden daha hassas olduğunuzu anlayacak ve daha dikkatli davranacaktır.
Olayları Cinsellik Unutturmaz
Her ikiniz de tartışma sonrası birbirinizden özür dilemiş olabilirsiniz. Ama bu her zaman öfkenizin tamamen yatıştığını, birbirinize yaklaşabilecek kıvamda olduğunuzu göstermez. Eşiniz daha yakınlaşa bileceğiniz düşüncesiyle, cinsel birliktelik isteyebilir. Ama siz, içinizden ona aynı şekilde karşılık vermek gelmiyorsa, kibarca reddetme hakkına her zaman sahipsiniz. İçinizden geliyorsa belki sadece sarılabilirsiniz. Çünkü istemeden yaşadığınız cinsel birliktelik, size kendinizi kötü hissettirecek ve eşinize karşı öfkenizin daha da büyümesine yol açabilecektir. Sağlıklı olan kavganın etkilerinin kalkmasından sonra birliktelik yaşamaktır.
Sevinç Karakaya
Devamıİyi Bir İlişki İçin; 3 Anahtar
Farklı çabalar yöntemler kullanılsa da, ilişkiler denildiğinde herkesin peşinde koştuğu tam bir doyum halidir. Sağlıklı ve doyumlu ilişkiyi yakalamak için kimi kitaplar okuyor, kimi seminerlere, workshoplara katılıyor. Kısa bir süre için faydaları görülse ve ilişkinize bir enerji gelse de bir kaç haftada her şey yine eski haline dönüyor. Acaba sorun öğrendiklerimizi sadece anı kurtarmak için kullanıp, içimizde özümseyemememiz mi? Yada bunu farklı farklı değil de özde tek bir yolu yok mudur?
Bunun yolu; İlişkilerde adeta üç sac ayağı olarak nitelendireceğimiz; üç sihirli anahtarı kullanmaktır. Sevgi, Taktir, ve Yüzleşme…
Sağlıklı bir ilişki için sevgi ve taktir gerektirdiğini hemen hepimiz biliriz. Fakat en az bunlar kadar önemli olan üçüncü etkeni atlıyoruz. Sağlıklı ve sevgi dolu bir ilişkiyi sürdürmenin diğer şartı ”Yüzleşme”. Yüzleşme bizi hassas konular ile karşı karşıya getirir, aynı zamanda sonuca da ulaştırır. Fakat genelde ilişkide çiftler yüzleşmeden kaçınıyor. Sebebine bakıldığında ise ilişkinin sağlam temellere oturmadığını görüyoruz. Şimdi ilişkiyi sağlam temellere oturtan, 3 anahtara biraz detaylı bakalım;
Sevgi karşınızdaki kişiye, özünde kim ise, kendi gibi olma özgürlüğünü vermektir. Yani hiçbir düzeltme veya değiştirme niyeti olmadan tamamen kabullenme halidir. Eşinizle aranızdaki gerçek sevgimi diye düşünüyorsanız; Eşinize / sevdiğinize böyle kabullenme ile bakabiliyor musunuz yada ondan size yöneltilmiş sizi her halinizle değiştirmeden kabullenmeyi deneyimleyip deneyimlemediğinizi sorun kendinize…
Karşınızdaki kişiyi tümüyle kabullenemiyorsanız, gerçek sevgiyi yakalamış olabilir. Yakalayamadığınız taktirde, hayatta boşlukları sevmez, eşinizle aranızdaki sevgisizliğin yerini de başka bir hal dolduracaktır. Sevgi bir takas sistemi değildir. ”Sen bunu yaparsan seni severim” yaklaşımıyla sevgi satın alınmaz. Karşılıksız ve beklentisiz sevmeyi öğrenmeniz gerekiyor.
Taktir;
Sevdiğimiz kişileri taktir etmek çok zor olmamalı… Peki siz ne kadar sık taktir ediyorsunuz? Bu üzerinde ciddi düşünülmesi gereken bir durumdur, çünkü tüm ilişkilerimizin kalitesini arttırmak için yapabileceğiniz en önemli şeylerden biri kendi yüreğinizde, onlar için taktiri daha fazla göstermektir.
”Taktir” kelime anlamıyla ”değer katmak” demektir. Böyle düşündüğümüzde, sizin için önemli birisine, sevdiğinize eşinize karşı hissettiğiniz taktiri ifade ederken bu kişiye yada ilişkinize bütünüyle değer katarsınız. Bunu denemenizi tavsiye ederim. Unutmayın ne verirseniz o size misli ile dönecektir.
Kim bilir eşimizi yada sevdiklerimizi ne kadar az taktir ediyoruzdur? En son ne zaman birine onu sevdiğinizi, kendisinin sizin için önemli olduğunu ve onu taktir ettiğinizi söylediniz? Çok sık değilse bugün hayatınızda yeni bir uygulama başlatmak için en doğru zaman; ”Sevdiklerinize sevginizi ve taktirinizi gösterme uygulaması” İnanın ilişkinizin kalitesini yükseltmek için yaptığınız bu yatırım size katıyla gelecektir.
Eğer amacınız daha iyi bir yaşamı yakalamaksa bunu deneyimleyin. Her fırsatta diğer insanları içten bir şekilde taktir etme alışkanlığı edinin. Sonra geri çekilip hayatınızı gözlemleyin, tüm ilişkilerinizin kalitesinin nasıl arttığını göreceksiniz.
Yüzleşme;
Çoğumuz yüzleşmeden sanki bir hastalık gibi kaçarız. Bunun altında yatan iki sebep var aslında, bazen karşı tarafın hislerini incitmek istemediğimizden fakat sıklıkla hatanın kendimizde olduğunu öğrenmekten korktuğumuzdan hassas konuları konuşmaktan kaçınırız.
Fakat unutulmaması gereken çok önemli bir nokta vardır; ”Saklı kalmış meseleler bize batmasından kaçamayacağımız dikenlerdir” Onların su yüzüne çıkarılıp yüzleşmemiz gerekir. Aynı iltahap toplamış parmağınızın kenarına batan bir kıymık düşünün, siz o kıymığı çıkarmadıkça o daha kötüye gidecektir.
Yaşamınız ve ilişkilerinizin tüm kalitesini arttırmak istiyorsanız, çözülmemiş sorunlarla yüzleşme, cesaretini kendinizde toplayın. Sonra net bir niyetle karşı tarafın bakış açısını anlamak için dinleyin ve kendinizi savunmaya geçmeyin. Böylece çıkarılan dikenler ilişkinizi zenginleştirip gül bahçesine dönüştürür.
Evet ilişkilerinizde Sevgi ve taktir alanı oluşturmak, işler rayından çıkmadan, problemin üstesinden gelmek,ilişkinizi kuvvetlendirecek ve zenginleştirecektir.
Sevinç Karakaya
DevamıBirbirinizi Yormayın; Sadece Sevin
Ne ilginçtir değil mi? Birini sevdiğinizi düşünürsünüz ve onunla bir yola çıkarsınız. Fakat birinin sizinle hayatı paylaşmak istemesi, bir çok kişi ile yollarını birleştirme şansı varken sizi seçmesi ve sizinle yaşlanmayı istemesine rağmen, bu size yetmez. İlişki başlar sınamalar için de ayrı boyutlat başlar. Belki de anında içinde kalabilseniz ve paylaşımlarınızın tadını çıkarsanız bu sizin için harika bir deneyim olacakken, çiftler eşlerinin sevgisini sürekli kendisine ispat etmesini bekler. Fakat farkında olmadan bu ilişkiyi de, sevdikleri kişiyi de yorar. Sevgiyi bu şekilde devamlı ilgi alaka şeklinde beklemektense, karşılıklı sevgiyi paylaşmayı denemek daha sağlıklıdır.
Sevgiyi Nasıl Paylaşacaksınız?
Sevgiyi nasıl paylaşacağınız bilmiyor musunuz? Kişi ancak kendinde olanın farkına varır ve paylaşabilir. Buna bencillik değil de ”Bencilik” diyebilirsiniz. Önce kendinizi seveceksiniz. Sonrada bu sevgiyi eşinizle ve çevrenizle paylaşacaksınız. Eğer sevgiyi nasıl paylaşacağınızı bilmiyorsanız, üzgünüm ama siz kendinizi ilk başta yeterince sevmiyorsunuz demektir. Daha doğrusu sizi seven birilerinin olmadığını düşündüğünüzden, sevilmeyi hak etmediğinizi düşünüyorsunuzdur. Kendinizi içten sevmiş olsaydınız, karşınızdaki kişiyi elinizde tutmak için, ilgi beklemek yerine sevgi ve aşkınızı paylaşmanın yeterli olacağını göreceksiniz. Siz nasıl bir enerji gönderirseniz, size o enerji kolay yollarla geri dönecektir.
İlişkiyi Yormayın; Önce Kendinizi Sevin;
İlişkiyi ve birbirinizi yorup yıpratmanızın, size bir faydası olmayacaktır. Unutmayın ki; Siz kendinizi içten sevmediğiniz sürece, bir başkasının sizi sevmesi mümkün değildir. Siz kendinizi sevmediğiniz sürece karşınızdaki kişi size ne kadar sevdiğiniz söylese de bu size inandırıcı gelmeyecektir ve sürekli belki de sevgisini kanıtlamasını isteyeceksiniz.
Eşiniz ilk başlarda sizi mutlu etmek için elinden geleni yapacaktır. Bu başlarda size doğru yoldaymış, izlenimi verebilir. Fakat biz zaman sonra eşiniz, ne yaparsa yapsın size sevgisini ispatlayamayacağını kabullenip artık söylemekten vazgeçecektir. Ve sizde yine ”Beni sevseydi …. ” ile başlayan cümleler kurarak hem onu, hem kendinizi hem ilişkinizi yorarsınız. Hatta en vahim nokta ise; Gün gelir eşiniz gerçekten sizi sevmekten vazgeçer ve siz ise birde bununla gurur duyar gibi, ”Haklıymışım, beni sevseydi….” diye cümlelere devam edersiniz. Oysaki bu durumu hayatına getiren zaten sizsinizdir.
Affedin; Bırakın Geçmiş Geçmişte Kalsın;
Evet aşırı ilgi vererek ve karşılığını bekleyerek sevgi elde edemezsiniz. Siz önce kendi içinizi sevgi ile coşturmalısınız. Peki bunu nasıl yapacaksınız?
Şöyle düşünün bir bardak ağzına kadar doluyken, üstüne su alabilir mi alamaz. Sizin içiniz de sevgiden başka öfke, kin, nefret hesaplaşma gibi hisler ile doluysa, sevgiyi ne kadar doldurmaya çalışsanız da bunlar size geçici ve gerçek olmayan sonuçlar getirecektir. Eski kırgınlıklarınız artık bırakın! Geçmişinizi affedin ve arındırın. O zaman kalbinize sevgi için yer açılacaktır ve sevgiyle dolacaktır.
Diyebilirim ki; Şu dönemde kişiler karşılıklı aşırı fedakarlıklar bekleyen ilişkilerden yoruldu. İnsanlar artık sevgilerini hayatı paylaşacakları ilişkiler arıyor. Önemli olan içi boş olan zoraki ilgiler değildir. Bu zorlayınca olur fakat önemli olan sevgidir. Ve tekrarlıyorum ”Bir insanı ancak kendini sevdiğin kadar sevebilirsin” O zaman sevgiyi şifalandırmaya kendimizden başlayalım.
Kendini Sevmek Ne demektir;
Kendini sevmek süslenmek, alışveriş yapmak gibi bir şey değildir. Kendini sevmek aynada kendine her baktığında yaratıldığın için teşekkür edebilmektir. Sabah kalktığında mutlu olmaktır. İnsanlar ne söylerse söylesin, kendindeki değeri her daim hissetmektir. Başkalarının sizi taktir etmesine yada güzel sözler söylemelerine ihtiyaç duymamaktır. Kendini sevme şansını kendinize hediye edin ve geçmişin yüklerinden hesaplaşmalarından kurtulun affedin özgür bir şekilde kendinizi sevin…
Bize yıllarca mutlu olmak yanlış öğretildi. Ne kadar ilgi verirsen o kadar sevgi alırsın diye öğretildi. Kural böyle işlemiyor, ne kadar sevgi enerjisi gönderirsen eşine o kadar sevilirsin. İçinde ne varsa sana yansıyan odur. O zaman önce kendimizle sonra herkesle barış içinde olalım ve önce kendimizi sevelim sonrada bu sevgiyi herkese karşılıksız dağıtalım.
Hayat ve sevgi enerjinizi artırmanın ilk kuralı ”önce ben” demektir. Siz iyi olur ve kendinize sevgili olursanız, ne geçmişi, ne yarını düşünmeyip şu ana odaklanır ve hayatınızdaki kişilerle hayat enerjinizi paylaşırsanız. Sevgi siz yorulmadan da size gelecektir..
Sevinç Karakaya
DevamıEşler Arası Sağlıklı Tartışma Nasıl Başarılır?
Sağlıklı bir evlilik sizce nedir? Eşlerin hiç tartışmadığı her zaman iyi geçindikleri evlilik midir? Yoksa evlilikte tartışmalar olmuyorsa o evlilik sağlıksız mıdır? Tartışmadan sonra hiç bir şey olmamış gibi evlilik devam eder mi? ederse nasıl başarılı olunabilir?
Her evlilikte tartışmalar olabilir, bu doğal olandır. Eskilerin dediği gibi, ”İlişkinin tuzu biberi”’dir tartışmalar. Hatta bir ilişkide tartışma yoksa orada ciddi problemler, birikmiş ve nerede patlayacağı belli olmayan öfkeler vardır. Çift olmak her düşüncenin ortak olması anlamına gelmez, ortak bir pencereleri olduğu sürece eşlerde farklı pencerelerden hayata bakabilir. Kendi doğrularını tartışabilirler. Fakat tartışmanın sonunda her şey yine eski haline döner mi? İşte bu tamamen tartışmanın gidişatına, tartışmayı kavgaya çevirmemeye bağlıdır. Karşınızdaki kişinin şahsı ile değil sadece farklı düşünceniz üzerinde tartışmak en doğru olandır. Yani diyebilirim ki tartışmada haklı olduğuna inanmak kadar haklı kalmak da önemlidir. Peki, ne yapmalısınız? Sağlıklı Tartışma nasıl olmalıdır?
Eşler arası tartışmaların en önemli sebebi kendi fikrinin haklılığını karşı tarafa ispatlama ikna etme çabasıdır. Özelliklede eşiniz tarafından haksızlığa uğradığınız yada kendinizi değersiz hissettiğinizde, sevilmeme ve terk edilme korkusu bizim mantıklı davranmamızı engeller. Ve karşı tarafa kendi haklılığınızı anlatmaya çalışırken farkında olarak ya olmayarak sesimiz yükselir. Tartışmalarda sesi daha fazla çıkan her zaman haklıdır diye bir durum yoktur. Tartışırken sesinize dikkat edin ve yükseltmeyin. Hatırlayın istediğiniz eşinizi üzmek ve ya kırmak değil, bir anlaşmazlığı tatlıya bağlamaktır. Bunu için sakin olun, sizin sakinliğinizi ve kendinize güveninizi görünce, eşinizde yumuşayacaktır.
Tartışma Esnasında Eşinizi Dinlemeyi Unutmayın;
Tartışmalar da yapılan en büyük hata karşı tarafı dinlemek yerine vereceğiniz cevabı düşünmektir. Tartışmaların büyümesi ya da sonuçsuz kalmasının en büyük sebepleri arasındadır, karşı tarafı dinlememek, oysa ki anlamadığınız bir şeye nasıl cevap verebiliriz? Belki de eşiniz sizinle aynı fikirde ve siz bir yanlış anlamanın içinde olabilirsiniz. Bu yüzden mutlaka eşinizin fikirlerini dinleyin ve anlamaya çalışın. Bu sayede neye karşı çıktığınızı bilirsiniz ve savunmanıza gerek bile kalmayabilir.
Fakat tartışma esnasında eşinizi dinlemezseniz, o da sizi ciddiye almayacak ve dinlemeyecektir. Sonuçta her iki taraf da istediğini elde edemeyecek. Birbirinizi dinlemeniz bir tartışmayı tatlıya bağlamanın en kolay yoludur. Ve mümkünse ilk dinleyen siz olun.
Tartışma Konusunu, Farklı meselelere Taşımayın;
Tartışmanın aslına bakarsanız kazananın kim olduğundan çok, bir sonuca varması önemlidir. Fakat bazen çiftler haklı olma uğruna, eski defterleri, farklı konuları açarlar. Ve genelde de kavgada zaman defterleri ilk olarak kurcalayan taraf kadınlar olur. Amacınız sadece çözüm bulmak ise; Bırakın eski defterleri açmayı, konudan uzaklaşmayın konudan uzaklaşmak sadece tartışmayı büyütür.
Güçlü Kadın Olma Çabasının Size bir Faydası Olmayacaktır;
Zamanımızın kadınlarının en büyük sıkıntısı güçlü kadın olmaya çalışmalarıdır. Kırıldığınızı belki kadın fıtratına yakışır şekilde belli etseniz her şey yoluna girecek, fakat diretiyoruz haklı olma uğruna mutsuz olmayı tercih ediyoruz. Sizi seven bir erkekle tartışırken, aslında katlanamayacağı tek şey sizin üzüldüğünüzü görmektir. Ne kadar kırıldığınızı ona anlatırsanız muhakkak anlayacaktır.
Ve karşınızda sevdiğiniz olduğunu unutmayın
Bir süre sonra sizin için belki de önemini kaybedecek bir konu için sevdiğinizi kırmamanız gerektiğini hatırlayın.
Sevinç Karakaya
DevamıGünün Sözü/ İlişkiler-4
Hayatınızdaki hiç kimse için; önce kırıp, sonra yapıştırıp sonrada her şeyin eskisi gibi, olmasını bekleyemezsiniz.
Sevinç Karakaya
Devamı
”Ruh Eşini, Ruhunda Hisset” Derslerine Başlarken;
Ruh eşinizi arıyorsunuz ve hayatınıza gelsin istiyorsunuz. Elbette bu sizin en doğal hakkınız, sizde hayatı, sevgiyi, tutkuyu, mutlulukları paylaşacağınız bir yol ve hayat arkadaşını hak ediyorsunuz. Fakat ”Ruh eşini ruhunda hisset” derslerine başlamadan önce; belli aşamaları geçmiş olmanız gerekiyor. Bu artık son aşamadır, ruh eşinizi bedeninde, ruhunda, arzularında hissetme aşaması. Ve size onu getirecek aşamadır.
Unutmamanız gereken bir şey var; Bu aşamaya gelmeden, değiştirmeniz gerekenleri, hayatınıza katmanız gerekenleri katmadan, çıkarmanız gereken şeyleri çıkarmadan, bu dersleri uygulamaya başladığınız taktirde ”Ruh eşini, ruhunda hisset” dersleri sakıncalı olabilir. Muhtemelen hiç istemediğiniz, korktuğunuz, kaçtığınız nasıl bir karakter varsa onu kendinize çekersiniz. Bu yüzden size tavsiyem, ilk aşamaları geçip kendi özünüzle barışıp, kendinize aşk haline gelene kadar destek almanızdır.
İlk önce; kendi içinizdeki özünüzle, geçmişinizle ve bugününüzle olan; özlemlerinizle, kırgınlıklarınızla kızgınlıklarınızla yüzleşmeniz gerekiyor. Kendinizi yeniden her halinizle kabule geçebilmeli, hayatınızın merkezine koymayı ve kendinizi ”Önce Ben” diyecek kadar sevmeyi öğrenmelisiniz.
Tam olma haline ulaşmış, kendine çekmek istediğin kişi gibi, olma yolunda ilerlemiş olmanız gerekiyor. Bilinç altındaki çekirdek inançlarınızı yeni kodlarla değiştirmiş, saplantılardan, bağımlılıklarınızdan arınmış bir şekilde, korkularının içinden geçmiş, ne istediğini bilen, farkındalığı yüksek bir halde bu derslere başlaya bilirsin.
Aksi taktirde, ne yaşadığın kısır döngülerini kırabilirsin, Ne istediğiniz kişiyi hayatınıza çekebilir, ne iç huzurda bütünlük halini yakalayabilirsin…
Eğer ben bu aşamaları geçtim diyorsanız. 1. dersten itibaren deneyimlemeye başlayın.
Unutmayın şu dünyada en azından bir erkek/ kadın sizin ne hissettiğinizi biliyor. Sizi birleştirecek hislerinizde, yolunuz açık olsun….
Sevinç Karakaya
Devamı