Dünya İle Barışın İlk Şartı Kendinle Barış
İnsanlık tarihi boyunca işlenmiş aklınıza gelebilecek her türlü suçu düşünün. Affedilmez suçlar kanınızı donduran suçlar. Eğer bu acı zincirini durdurmak istiyorsak, bu suçların affedilmesi gerekiyor.
Eminim bu ifade karşısında pek çok kişi zorlanacak belki karşı çıkacaktır. Hemen her saniye dünyanın her noktasında suç işleniyor, başı sonu belli olmayan pek çok savaş, masum insanların ölmesi, yok etme, öç alma, katliamlar soykırımlar ve terör artık neredeyse alıştığımız kabul ettiğimiz şeyler haline geldi. Bunların daha ne kadar böyle süreceğini ve ne zaman bir son bulacağını merak etmemize rağmen, suçlamasının çok iyi biliyoruz ama pişmanlık duymaktan affetmekten ısrarla kaçıyoruz. Her zaman sebeplerimiz var.
Dünyada yaşanan gelişmeler aslında her birimizin iç dünyasındaki çatışmaların dışa yansımasından başka bir şey değil, başka bir ifadeyle mikro kozmos makro kozmosu yansıtıyor.
O zaman işe yine her zaman ki yerden yani kendimizde mi? başlamak lazım. İlk önce kendi yaptıklarımızdan samimi olarak pişman olmak kendimizi affetmek, sonra tüm dünyayı affedip affını dilemek işte bütün mesele bu…
Samimi Pişmanlık, Kendinizi Affetmenizi Sağlar
Pişmanlık suçluluk duymak değildir. Pişmanlık pek çoğumuzun sandığının aksine küçük düşmek ya da cezalandırmakta değildir. Pişmanlık yaptığınız şeylerden ve bunun doğurduğu sonuçtan samimi ve derin bir biçimde üzüntü duymaktır. Çoğu zaman bunu hissetmekten kaçınıyoruz
Kendimize affetmeden iyileşmemiş mümkün değildir. Kendini affetmek için kişinin yapması gereken ilk şey; yaptığı şeyi sahiplenmek ve bundan samimi bir pişmanlık duymaktır. Eğer acı çekmeden yaşayabilmek istiyorsunuz, yapacağınız en önemli şey kendinizi affetmek olacaktır. Kendini kurban olarak görüyor ve affedilecek hiçbir şeyiniz olmadığını düşünüyorsanız bile, iyileşmenin yolu yine de affetmekten geçmektedir. Çünkü aslında ne olmuş olursa olsun, öyle ya da böyle ilk önce kendimizi suçlarız. Her zaman için daha farklı ne yapabileceğimizi düşünür ve kafamızda farklı senaryolar kurarız. Huzur bulamadan yıllar hatta bir ömür geçebilirsiniz çünkü kendinizi suçlamanın, yermenin, suçlu hissetmenin ve cezalandırmanın, pişmanlık duymak ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Böyle yaparak pişmanlık duymaktan ve kendinize affetmekten kaçmaktan başka bir şey yapmazsınız.
Eğer davranışlarınızdan ötürü pişmanlık duymadan çekinirsiniz ne kadar başarılı olursanız olun ne kadar muhteşem işler başarmış olursanız olun kendinizi başarılı ve mutlu hissedemezsiniz ve aynı zamanda kendinize bir türlü kabul edemezsin. Gerçeğin ortaya çıkmasından korktuğunuz için her zaman maske takmak zorunda kalır ve bir şekilde herkesi kandırmayı becerdiğini sanırsınız pişmanlıktan kaçtınız için içinizde olan boşluğu bir türlü dolduramaz ve hiçbir şekilde tatmin olamazsınız. Sağlıklı bir ruh haline kavuşmak için pişmanlık duygusunu bastırmayın, acınızı üzüntümüzü ve kederinizi hissedin.
Yaptıklarınızı yüzleşin ruhumuzun bilmediğimiz yönleri olduğunu kabul edecek kadar alçak gönüllü olun. Pişmanlık duyup ve sürprizleri hazır olun. Hiçbir suç affedilmeyecek kadar kötü değildir.
Kendinizi Affettiğinizde, Dünyayı da Affedebilirsiniz
Kendinize affettiğiniz de dünyayı hoşgörü şefkat sunabilirsiniz. Dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu şeyler bunlardır. Kendinize affettiğiniz de, affedilmeyi hak ettiğini düşünenlere anlayış ve şifa verebilirsiniz. Affettiğiniz de insan ruhunun en karanlık köşelerine iyilik, doğruluk ne güzellik getirebilirsiniz.
Dışarıda içeriden farklı hiçbir şey yok. Evde oturup sessiz sedasız, maneviyat ile ilgilenip acıyı kızgınlığı, öfkeyi ve pişmanlığı hissedip onlardan kurtularak iç huzuru bulmaktansa, savaş karşıtı gösteriye katılıp bütün gün bağırıp çağırmak daha kolay geliyor çoğumuza… Oysa hiç huzurunuzu bulduktan sonra isterseniz yine aynı gösteriye katılırsınız, ancak bu kez bütün açıklığınız ve kararlılığınızla orada yer alırsınız ve şiddetin son bulması çağrısında bulunursunuz. Siz sesinizi yükseltmeseniz bile sesiniz duyulur. Bir farklılık oluşturmuş ve hepimizin özlediği dünya barışına bir adım daha yaklaşmış olursunuz.
Dünyadaki her şeyi bizimle başlayıp, her şeyin bizimle bitiyor ve orada olanlara verdiğimiz tepkiler kişisel dünyamızda tam olarak nerede durduğumuzu gösteriyor. Aynı olay karşısında şefkat ve hüzün duyup daha iyi bir dünya oluşturmak için bileniyor muyuz? Yoksa haksızlığa uğramış olduğumuza inanıp bir öfke nöbetine mi tutuluyoruz? Etrafımızı suçlayıp, intikam yeminleri ediyoruz? yoksa acı ve kederle dolup yardıma mı koşuyoruz? Dünyada olup bitenleri ne kadar kızıp, öfkeleniyorsak içsel bir değişim ve şifaya o kadar ihtiyacımız var demektir.
Dünyayı iyileştirebilmek için önce kendimizi iyileştirmemiz gerekmektedir. Dünya barışını sağlayabilmek için en önce hiç huzurumuzu bulunmalıyız. Bir başkasını affederken olduğu gibi, kendimizi affetmeyi de başarabiliriz. Bize düşen kendi rolünü oynamaktadır. Pişmanlık duymak kendini affetmeyi istemektir. Daha sonrada pişmanlığın ve affetmenin mucizelerine bütün kapılarımızı sonuna kadar açmaktır. Unutmayın siz değişirseniz dünya değişir.
Sevinç Karakaya
Devamı