Anlaşılmayı Mı Bekliyorsunuz?
Her ilişkide karşı taraftaki kişiden beklentiye girmek elbette normaldir. İlişkiler, evlilikler karşılıklı beklentiler üzerine kurulur. Evlilikte beklentiyi sorun haline getiren ise, çiftlerin birbirinden beklediği davranışların bir çoğunun, gerçekte kendi kişisel olarak eksikliklerini, karşı tarafın kapatmasını beklemeleridir. Yani sorun beklentinin kendisi değil, kişinin kendi eksikliklerini karşı taraftan talep etmesidir. Kişiler böyle durumda normalde göstermeyecekleri tepkiler gösterirler. Bu durum ise, karşı tarafı olumsuz etkilediği gibi ilişkiyi de yıpratır.
Evlilikte beklentileri sorunlara ve çatışmalara iten, en önemli etken ”Anlaşılma beklentisidir”. ”Eşim beni anlamıyor”. yada ”Beni anlamıyorsun” söylemleri yanlış anlaşılmaya çok açıktır. Özellikle kadınların sık sık yaşadıkları bir durum olan; Beni anlamıyorsun derken aslında söylediklerimi anlamıyorsun değil, söylemek istediklerimi, cümlelerimin altında yazan altyazıları anlamıyorsun demektir. Ancak karşı taraf ”söylediklerimi algılamadın mı?” diye anlayıp, algıladığını düşünür.
Eşimizin bizi anladığını fakat bizim anlaşılamadığımızı düşündüğümüz de, sanki eşler arasına bir duvar örülmüş de, birbirlerine seslerini duyuramadıkları ”Sağır iletişim” oluşur. Eşler arasında aslında bir konuşma meydana gelmez. Ortada ki sorun her ne ise aslında o soruna ait hiç şey konuşulmamıştır. Ve eşler bu duruma devam ettiği sürece anlaşmasını beklemek; aynı odaya kapatılan, farklı diller konuşan, iki insanın konuşarak anlaşmasını beklemek kadar imkansızdır. Konuşma ne kadar devam ederse etsin, ne söylenirse söylensin durumda olumlu bir değişiklik olmayacaktır.
Anlaşılma Beklentisinin Altında Yatan Sebepler Nedir?
Her zaman söylediğim gibi; sorunun farkına varmak bize çözümü getirebilir. Sizce anlaşılmadığını düşünen biri bu konuyu açıp, ayrıntılarıyla ne düşündüğünü, hissettiğini söylemek yerine, neden her seferinde aynı yolu izler ve ısrarla anlaşılmayı bekler? İşte şimdi sorunun farkına varmak adına problem oluşturan, anlaşılma beklentimizin altında yatan sebeplere bakalım, muhtemelen farkına varmak bizi çözüme ulaştıracaktır.
1- Yargılanma Ve Suçlanmaktan Çekinme; Sorunun bizden kaynaklanan anlaşılmayı beklemenin altında suçlanma, eleştirme, yargılanma korkusu vardır. Aslında beni anlamayacağını düşündüğüm yada hissettiğimden dolayı, kendimi sana açamıyorum demektir. Siz gerçek hislerinizi, korkularınızı anlatmadıkça karşı taraf sizin söylediğiniz kadarını anlayacaktır. Çünkü duyuyordur, işitiyordur, anlıyordur. Fakat ne hissettiğinizi bilmiyor olacaktır.
Yapmanız gereken kendi içindeki korkularınızın kaynağına inip, bunlarla yüzleşmek ve çözüme kavuşturmaktır. Daha sonrasında da korkusuz bir şekilde kendinizi olduğu gibi, hissettiğiniz gibi ifade etmektir.
2- Onaylanma İhtiyacı; Bazen de anlaşılmak bize göre onaylanmaktır. Sanki karşı tarafın bizi anlaması için, bizim her fikrimize onay vermesi gerektiğini düşünürüz. ”Haklı olan sensin ” demesine ihtiyaç duyarız. Bu beklentide olan biri eşi tarafından onaylanmadığında, kendisinin anlaşılmadığını düşünür. Sorun aslında anlaşılma değil, onaylanmamadır.
Eşimiz yada çevremizde iletişim halinde olduğumuz diğer kişiler bizim her söylediğimizi onaylamak zorunda değildirler. Onaylanmamayı anlaşılmama olarak algılamak bizim iletişim kanallarımızı kapatır, eşimizin bizi önemsemediği, değer vermediği hissine kapılmamıza ve ilişkide yalnızlaşmamıza sebep olur. Bu karşımızdakinden değil kendi içimizden kaynaklanan bir sorundur. Burada bulmanız gereken ”Neden onaylanmaya ihtiyaç duyuyorum?” sorusunun cevabıdır.
3- Bize Hak Vermesini Beklemek; Onaylamanın bir ötesi ise özellikle kendimi suçlu hissettiğimiz durumlarda karşımızdakinin bize hak vermesini beklemeyi, anlaşılmakla karıştırırız. Aslında böyle bir durumda beklenilen, karşımızdakinin olaylara dışarıdan göründüğü gibi değil de, bizin merkezinizden yani ”benmerkezci” bakmasını istememizdir. Bu bir iletişim değildir. Farkında olmasanız da kendi kendinize konuşmanızdır, kendinizi aldatmanız ve siz nasıl konuşuyorsanız karşı tarafında aynısını tekrarlamasını beklemenizdir. Ve haksız olduğunuz da dahi size hak verilmesini beklemek anlaşılmak değildir. Bu tutumunuzdaki ısrarınız ise çok daha büyük problemlere yol açar, ilişkiniz zedelenir.
İlişkilerimizde haklı olma beklentisiyle iletişim kurmak yerine, bize geri bildirimler sunan kendimizi geliştirme imkanı sağlayan karşılıklı fikir alış verişleri merkezinde bir iletişim tercih etmeliyiz.
4- Taleplerimizin Karşılanmasını beklemek; ”Beni anlamıyorsun” cümlesini kimi zamanda dediğimi yapmıyorsun, o zaman demek ki beni anlamıyorsun, anlasan dediğimi yapardın olarak kullanırız. Karşımızdakinin bizi anlıyor olması bizim taleplerimizi yerine getirmesini yada rahatsız olduğumuz davranışlardan vazgeçmesini beklemek değildir. Taleplerimizi yerine getirmediğinde karşımızdakinin bizi anlamadığını düşünmek oldukça bencil bir davranıştır. ”Anlıyorsan, yapmalısın” algısı oldukça benmerkezci bir algıdır. Taleplerin karşılanmamasını anlaşılmamak olarak nitelendirmek eşinizin sizinle iletişimden soğumasına, bencil davrandığınızın farkına varıp, kendini değersiz hissetmesine sebep olur. Aranızdaki iletişimi çıkmaza sokar.
Karşı tarafında ne düşündüğüne ve sebeplerine dikkat edip iletişime açık olmanız gerekmektedir. Aksi halde kendinize hak gördüğünüz fakat kendi içinizdeki tamamlamanız gereken eksikliklerden kaynaklı beklentileriniz ilişkinizi çıkmaza sokabilir.
Sevinç Karakaya
DevamıEşinizle Sorunlarınızı Çözmek İçin 3 Basit Yol
Evliliklerdeki anlaşmazlıklar eşleri seçim yapmak zorunda bırakır. Anlaşmazlıkları çözme de ise her eş diğerinin üzerinde güç kurmaya çalışır. Fakat bu güç savaşlarında kim kimi yenerse yensin, eşler birbirine karşı olduğu zaman evliliklerinde sahip oldukları ortak güçlerini yitirirler. Sonuç olarak anlaşmazlıklar eşlerin birbirinin hayatını zenginleştirmesine değil, birbirlerini yaralamaya hizmet eder.
Mutlu ve sağlıklı bir evlilik için anlaşmazlıkları çözüme kavuşturmak şarttır. Eşler tartışmaya başlar başlamaz ara vermeli ve sorun çözme yöntemlerini kullanmalıdırlar. Peki nedir sorun çözme yöntemleri;
1- İyimser Bir Ruh Hali Takının; Kişiler iyimser bir ruha hali içinde olduğunda, anlaşmazlıklarda daha esnek bakıp, daha sağlıklı çözümler üretebiliyorlar. Eşler arası çelişki ne kadar fazla ise iki tarafında memnun kalacağı, ortak bir çözüm bulma olasılığı da o kadar azalıyor.
Eşler yorgun, aç yada sinirli iseler veya acele işleri varsa normal ruh hallerine göre anlaşamamaları daha yüksek ihtimaldir. Böyle bir ruh halindeyken konuşmayı deneseler bile çözümler yetersiz olacaktır. BU sebeple eşler ruh halleri düzeldiği zaman sorunlarına çözüm aramaya başlamalıdır. Peki bu iyimser ruh halini nasıl kazanabilirler?
İyimser Ruh Hali Nasıl Oluşur?
Bir evlilikte eşlerin iyi ruh hali içinde, olmalarının yolu birbirleri ile ”açık iletişim” içinde bulunmalarıdır. Açık iletişim eşler arasında samimi ve net bir anlaşmayı sağlar. Aralarında sanki yazılı olmayan gizli bir anlaşma var gibidir. Bu anlaşma sayesinde eşler, eşit ve özgürdür. Kadın erkek ayrı kişi olarak kendilerinin dışında bir dünya ile iletişim kurabilir. Birbirlerinin gelişimine katkı sağlayabilir ve her geçen gün aralarındaki sevgi, saygıyı güçlendirebilirler.
son zamanlarda çok rastladığım ”Kapalı iletişim” hakim olan evliliklerde ise; eşler birbiri ile devamlı birlikte olduklarında sorunlarını çözebileceğini düşünüyorlar. Oysa ki kapalı İletişimli bir evlilikte eşler birbirinin iç dünyasından bir haberlerdir. Karı koca içlerinden geldiği gibi değil beklentilere uygun şekilde rollerini oynarlar. Böyle bir evlilikte sorunlarına çözüm bulmak çok zordur. Bu evlilikler soğuktur, can sıkıntısı çoktur ve eşler git gide birbirinden uzaklaşırlar. Beraber fakat ayrı dünyalarda yaşarlar.
Bu problemin çözümü ve iyimser bir ruh halini kazanmanın yolu; Eşlerin birbirlerine bağlılık, canlılık ve dengeli faaliyetlerinin sayısını artırmaktan geçer. Eşler kesintiye uğramadan bir araya gelip kaliteli vakit geçirme zamanlarını düzenlemelidirler.
2- Kendinizi Ve İlişkinizi Konuşabileceğiniz Toplantılar Düzenleyin; Size sorsam… Sürtüşmeler yaşamadan sağlıklı bir ilişki kurmanın en kestirme yolu nedir? zamanla eşiniz ile aranızda oluşan mesafeyi ve birbirinize karşı kayıtsız kalmayı nasıl ortadan kaldırabilirsiniz? Çoğumuz kendi ilişkilerimize gelince tıkanıp kalıyoruz cevap veremiyoruz değil mi? şimdi bunun için size pratik bir çözüm öneriyorum. Sorularınızın cevabını bulacağınız, kendinizi ve ilişkinizi konuşup tartışabileceğiniz toplantılar düzenleyin.
Genelde benim sık sık eşlere tavsiye ettiğim, bu yöntemi biraz açalım… Eşinizle kendinize ait, çocuklar yada yakınlar olmadan, on iki saat hiç ayrılmadan ve uyumadan bir odada beraber bu zamanı geçireceksiniz. Dikkat dağıtan televizyon, telefon görüşmeleri de olmayacak. Hatta yemek yapmaya da zaman ayırmamak için en sağlıklı olan otel odasıdır tabi ki olmuyorsa ev ortamında şartlarınızı kendiniz ayarlayabilirsiniz. Birbirlerinize her şeyi söyleyebilmeli fakat fiziksel şiddet uygulanmamalıdır. Birlikte olmak şartıyla sessiz kalabilirsiniz. on iki saat boyunca her ikinizde kişisel olmak şartıyla, aranızdaki ilişkiden ve kendinizden konuşabilirsiniz. İşle ve çocuklarla alakalı konulara girilmeyecek. Sadece kendiniz üzerine yoğunlaşın.
Bütün kaçış yolları kapandığı zaman eşler birbiri ile sağlıklı iletişim kurabilir. Saatler geçtikçe birbirlerine iç dünyalarını açabilir. Evet size on iki saat uzun gelebilir fakat unutmayın evlilik bir ömür boyu süren beraberliktir.
İlk anda biraz çekingen ve acemlik çekebilirsiniz, fakat bir süre sonra bir müddet tartışır bir müddet barışırsınız. İnanın bu süreçte kendinizi birbirinize daha yakın hissedersiniz. Tartışmalardan, yemekten ve birbirinize yakınlaşmalardan sonra konuşmaya başlarsınız. Zaman bol olduğu ve kimse sizi rahatsız etmeyeceği için en derinde kalan duygularınızı birbirinizle paylaşmanızda mümkündür. Aslında eşler bu konuşmalar sonunda ”Birbirlerini kaybetmekten ne kadar çok korktuklarının” farkına varırlar. Birbirinizin neyden incindiğini, net bir şekilde görebilirsiniz. Belki ağlayabilir, birbirinize sarılabilirsiniz. Birbirinize iç dünyanızı açma cesaretini keşfettiğinizde daha önce paylaşamadığınız mutluluk ve mutsuzluk duygularınızdan da bahsetmenin keyfini yaşayabilirsiniz.
Bu uygulamayı iki ayda bir gerçekleştirmek ilişkinizi iyileştirmekte çok faydalı olacaktır. Hatta sadece sorunlu değil, normal giden evliliklerde de zaman zaman yapmanızı tavsiye ederim.
3- Evliliğinizi Değerlendirmek İçin Yardım Alın; Özellikle boşanmayı düşünen eşlerin, hayat boyu suçluluk ve pişmanlık duymamaları için doğru kararı verdiklerinden emin olmaları gerekir. Eşler evliliklerini değerlendirmek için yardım almalıdırlar.
Evliliklerinin sorunlarının çözmek isteyen eşler her zaman, şu sorunun cevabını aramalıdır. Acaba attığım her adım, söylediğim her söz, yaptığım her iş evliliğimi zenginleştiriyor mu? Bu sorunun cevabını sağlıklı bir şekilde bulabilmek için, kişi gururunu, egosunu bir kenara bırakmalı, bağışlama yolunu aramalı, bağışlama sunmalı ve kendi kusurlu yanlarının farkında olmalıdır. Ve bu her zaman kendi başımıza çözeceğimiz bir sorun değildir. Dışarıdan tarafsız bakan, size yol arkadaşlığı yapacak bir uzmanla çalışmak her zaman çok daha sağlıklıdır.
Leo Buscaglia’nın da ifade ettiği gibi, ”Boşanma, kavga, tartışma sorunlarınızı kesinlikle çözmez. Daha iyisi anlayışlı, sıcakkanlı ve esnek olmaktır.”
Eşler evliliğe gözleri açık gitmeli fakat evlilik süresince gözlerini yarı kapamalıdırlar. Birbirlerinin iyi özelliklerine ve her türlü şefkat, sevgi gösterilerine karşı gözlerini açmalı, kusurlarına ve tuhaflıklarına gözlerini yarı kapamalıdırlar. Ancak o zaman istediğimiz ömürlük bir beraberliği elde edebiliriz.
Sevinç Karakaya
DevamıMutlu Evliliğin Tılsımı
Sevgi her yerdedir diyoruz. Aslında bir çoğumuz bunu söylerken tam olarak bilincinde olmadan ancak yinede doğru olduğunu hissederek söyleriz. Kimimiz sevgi konusunda diğerlerinden daha iyidir ancak hepimiz aynı okulun öğrencileriyiz. Hepimizin amacı sevgide kazanabilmektir çünkü biliriz ki sevgi de kazanan, hayatta kazanandır.
Hayatımızdaki her şey sevgiyle olan ilişkimizin bir yansımasıdır. Kim olduğumuz, başımızdan neler geçmiş olduğu ve bunların sonucunda nasıl biri olduğumuz hep sevgili olan ilişkimizi saklıdır. Peki nasıl oluyor da o sevgi unutuluyor? Aramızdaki bizi bağlayan sevgiye ne oluyorda gözlerimiz kör oluyor?
Şu hikaye size de tanıdık geliyor mu?
İki sevgili küçük bir sorun yüzünden kavga ederler. Kadın bulaşıkları yıkarken adamın yardım etmesini ister, adam çok yorgundur ve bulaşıkları ertesi gün yıkamakta diretir. Her ikisi de haklı olduklarını o kadar emindim ki, tartışma gittikçe şiddetlenir ve sonunda kontrolden çıkar. Biri saldırır diğeri kendini savunmaya geçer ancak her ikisi de birbirini dinlemez. Tartışma o kadar ateşli bir hal alır ki birbirlerine duydukları sevgiyi tartışmanın hararetinde unuturlar. Böylece tartışmaya ve birbirlerini incitmeye devam ederler çünkü gözleri haklı olduklarını göstermekten başka hiçbir şeyi görmemektedir.
Karşı tarafı cezalandırma hırsı mantığın ve sevginin ötesinde geçer. Birbirlerine asla söylememeleri gereken şeyleri bir çırpıda söylerler.
Evet başta da söylediğim gibi belki de bu hikaye sizi çok tanıdık gelmiştir. Belki zaman zaman buradaki karakterlerden birisi siz olmuş ya da yakınınızın başına benzer bir durum gelmiş olabilir. Belki de tıpkı bu hikayedeki gibi; bu kadar basit bir şeyden bir ilişki, bir evlilik nasıl? bitebilir diye inanamıyor olabilirsiniz. Saçma sapan bir tartışma büyümüş ve evliliği bitirecek seviyeye getirmiş olabilir.
Evliliği Asıl Bitiren nedir?
Evliliği Bitiren Küçük Tartışmaların Altındaki Büyük Sebepler; Birçoğumuz duymuş olduğu inanmakta güçlük çektiği eski bir hikayedir. Çok büyük bir ihtimalle ilişkinin bitmesi ile sonuçlanan kavga aslında bardağı taşıran son damladan başka bir şey değildir diye düşünenler genellikle haklı çıkar. Bu tip hikayelerin her zaman için bir arka planı vardır. Her bireyin kendine has koşulları olmakla birlikte hepsinde ortak unsurlar bulunur. Mesela bir yetişkin gibi davranmayı engelleyen kibir, kontrolden çıkan egolar, bir türlü doymak bilmeyen haklı çıkma arzusuyla karşı tarafa cezalandırma isteği gibi…
Anlaşılma İhtiyacı Ve Haklı Çıkma Çabası
Dünyanın neresinde olursak olalım, her yaştan pek çok çiftin umutsuzca haklı çıkmak için birbiriyle kıyasıya kavga ettiğini gözlemleyebiliriz. Öfkeden deliye döndükleri için gözleri hiçbir şey görmeyen, asla söylenmemesi gereken korkunç sözler sarf edip, birbirleri kıran ve inciten, yıllarca emek verdikleri ilişkilerini bir çırpıda yıkmaktan çekinmeyen maalesef birçok çift görmek mümkün.
Pek çoğumuz aç gözlü bir ihtiyaç içerisindeyiz. İlişkilerimizde hedeflediğimiz ideal sonuca ulaşamamanın sorumlusu, bizi birbirimizden uzaklaştıran, insan hayatındaki tüm sorunların olmasa da, çok büyük bir kısmının kökenini oluşturan ve bir türlü doymak bilmeyen içimizdeki anlaşılma ihtiyacıdır. Yalnızlığımızın, birbirimizle gerçekten ve samimi ilişkiler kuramamamızın, kendimizi sürekli ayrı düşmüş hissetmemizin altında yatan sebep yine anlaşılma ihtiyacımızdır. Bakış açımızın doğruluğunu kanıtlamak ve diğerlerinin de bunu anlamasını istiyoruz.
”Oysa bu dünyadaki varlık sebebimiz anlaşılmak değil anlamaktır.” Size şaşırtıcı gelebilir fakat gerçek bundan ibarettir. Kimseden bize anlamasını beklemeye, talep etmeye, hele ki bunu onlara dayatmaya hiç mi hiç hakkımız yoktur. Hiçbirimizin böyle bir ayrıcalığı olamaz. Bizler sevmek için, sevmeyi öğrenmek sevgide ustalaşmak için varız. Bu hem kendimize karşı en büyük meydan okumamız, hem de en büyük ödülümüzdür. Başkalarını sevebildiğimizde zaten anlaşılma ihtiyacımız ortadan kalkar.
Anlaşılmayı beklemek yerine birbirinizle konuşun, ne kadar sevdiğimizi,pişman olduğunu söyleyin ve özür dileyin. Kendinizi ve birbirinizi affedin.
Anlayış Beklemenin Yolu Anlamaktan Geçer
Gündelik ev işleri bir ilişkinin başının belası da olabilir can simidi de. Ev işleri yüzünden sürekli tartışan bir çift tanıyorum. Kadın şikayetlerini arttırdıkça adam da inadına daha da yardımcı oluyordu. Aslına bakarsanız adam gitgide eve uğramaz olmuştu. Kadınsa bu durumu içerliyor ve memnun olmadığı hayatından adamı sorumlu tutuldu. Kadın bir akşam çok mutlu bir evlilik sürdüren eski bir arkadaşının eşi ile ilgili düşüncelerini tanık oldu. ”eşim mutfakta bana yardımcı olduğu için ona minnettarım” ” çok çalışmasına rağmen yine de ev işlerinde bana yardımcı olacak zaman bulabiliyor”
Tabii bizim öfkeli kadın öfkeyle çıkışıyor ” minnettar mısın?” Ne diye minnettar olacakmışsın ki? Bu onun evi, onun mutfağı ve onun bulaşıkları değil mi? o kadarını da yapsın artık. Sen bütün gün evi çekip çevirmek için kendini parala, sonra da bu kadarcık yardım etti diye minnettar ol olacak şey değil doğrusu”
Başka söze gerek var mı sizce? Kadınlardan birinin rica bile etmesine gerek kalmadan istediğin yardımı görmesi diğerinin ise hiç yardım almamasında ya da bir çiftin mutlu diğer çiftin mutsuz oluşunda şaşılacak bir durum var mı?
Unutmayın bir şeyden kaçmaya çalışmak dosdoğru ona koşmaya benzer. Siz farkında olmadan şikayet ettiğiniz her şey hayatınıza yerleştiği gibi, taktir ve şükrettiğiniz her şeyde hayatınıza yerleşir. Neye koşarsanız o da size koşa, siz neyden kaçarsanız bilin ki o size daha çok yaklaşır.
Evliliklerde anlayış beklemenin ve görmenin yolu anlamaktan geçer. Siz anlamak için emek sarf ettikçe daha çok anlaşıldığınızı görecektiniz.
Sevinç Karakaya
DevamıEşler Arası Denge İlişkilerde Neden Önemlidir?
İlişkilerimizde karşı taraftan kendimizde olmayanı ararız. Çoğu zaman sevdiğimizi zanneder aldanırız. Oysaki karşımızdaki kişiden bir şeyler almayı bekleriz. Belki de biz çoğumuz bunu dile getiremesek de bekleriz. İçten içe “Benim ne düşündüğümü hissetsin“, “Ne beklediğimi anlasın“, “Beni sevsin” isteriz ve bekleriz. Hatta görmediğinde ona hatırlatırız, ip uçları veririz. Görürse işler yolunda, görmezse ip uçlarını içimize döneriz ve kendi içimize mutsuzluk tohumları ekeriz.
İlişkide dengeden uzaklaşma kavgaya sebep verir
Hep söylediğim bir cümleyi tekrarlamamda burada fayda olduğunu düşünüyorum. “Siz kimseyi değiştiremezsiniz, değişime sebep olabilirsiniz. Fakat siz değişirseniz tüm dünyanız da değişir.” Evet siz bir karar verir ve kendi tercihinizi yaparsınız.
Bir taraf beklentilerden vazgeçip dengeye geldiğinde, diğer tarafta ya dengeye gelmek zorunda kalıyor ya da iyice dengesi bozuluyor. Oysa sizin için hayat bir akış denge olmalı sevgiler, beklentiler, beraberlikler dengede olmalı ki huzur ve dinginlik gelebilsin. Karşıdakinin dengeye gelememesi “Sen bana değer vermiyorsun“, “Beni sevmiyorsun” gibi düşüncelerle yüz yüze gelmenize sebep olur. Hepimize tanıdık gelen kavgalar başlar;
- Beni aldatıyorsun, kesin başka biri var, beni artık beğenmiyorsun.
- Olur mu öyle şey ! Nereden çıkarıyorsun bunları
- Artık eskisi gibi değilsin, evlendiğim adamı tanıyamıyorum, sen çok değiştin.
- Ben seni seviyorum…
- Sevseydin böyle yapmazdın, ben, eski beni seven adamı geri istiyorum…
Bu konuşmalar uzar gider aslına bakarsanız. Birbirine seslerini duyuramayan ulaşamayan çiftler bağırmalara başlarlar. Konu daha da uzar ve sonuç beklenendir; ayrılık…
İçinizdeki formülü değiştirin
Sevgiyi karşıdan bekliyoruz, ilgi vermek karşılığında sevgi almak istiyoruz. Beklentilerimizin karşılanmasını istiyoruz. Bunun için ne yapmak gerekiyor. İlk önce ilişkilerimizdeki algımızın formülünü değiştirmek ile başlanmalı. Her şey sizinle başlıyor.
“İçinizdeki formülü değiştirin ilişkinizin formülü değişsin…”
İçinizdeki formülü nasıl değiştireceksiniz?
İlk önce neden karşımdakinden beklentiye giriyorum? Eksik olduğumu düşündüren duygularım ne?Önce bunları bulmak gerekiyor. Bunun için kendinize şu soruları sorun;
- Hangi durumlarda kendimi eksik hissediyorum?
- Hangi durumlarda kendimi yalnız hissediyorum?
- Hangi durumda kendimi değersiz hissediyorum?
- Gerçekten bir ilişkiden beklediğim ne?
- Ben evlilikten ne bekliyorum?
- Mutlu olmak mı istiyorum? Mutluluğu paylaşmak mı?
Bu soruları kendinize sordukça şunu fark edeceksiniz; bugüne kadar mutlu olmadığınız için hep vererek mutlu olmaya çalışmışsınız. Kendinize gereğinden fazla yüklenmişsiniz, eşiniz için hep siz aşırı fedakarlıklar yapmışsınız ve karşılığında da eşinizin sizi anlamasını, sizi sevdiğinizi söylemesini beklemişsiniz. Fakat işler aslına bakarsanız ne mutlu ki böyle gitmiyor. Sevilmek için kendinizi unutmanız gerekmiyor aksine kendinizi tekrar hatırlamanız gerekiyor.
İşte formülü değiştirecek en önemli soru; “Bu kadar çektiklerim artık yeter mi? Değerli olduğumu mutlu, olmayı hak ettiğimi, ilgi vererek sevgi dilenme döneminin bittiğini artık kabullenebiliyor muyum?”
Demek istediğim şu değil elbette “Eşinizle ilgilenmeyin, o yokmuş gibi davranın” tam tersi gerçekten samimi karşılıksız yapın bunları. Bunun içinde ilk önce kendinizi kabullenin hangi konularda beklentiniz var ise o konularda içinizde bir eksiklik vardır. Bunu da başkası dolduramaz kendi kendinizi beslemeyi, içinizdeki sevgiyi tekrar keşfedip kendinizdeki değişimi başlatın.
Eğer kendinizde bir değişim başlatmazsanız, bu ilişkinizi bitirip, bir başkası ile yeni bir evlilik düşünseniz de sonuç değişmeyecektir. Siz aynı siz oldukça kurduğunuz ilişkilerin farklı olacağını düşünmeyin.
İlişkinin ilk başlarda içinizde ki boşluk neyden kaynaklanıyorsa, ilgi, sevgi vb… Karşınıza çıkan kişiler, bunların hepsini cömertçe size sunup hayatınıza girer, bir süre sonra beklentilerinize artık cevap vermez hale gelir ve siz sevilmediğinizi değersiz olduğunuzu daha derinden hissetmeye başlarsınız.
O zaman çözüm şudur diyebilir miyiz? Kendi kendinizi değiştirmek, yukarıdaki sorulara samimi bir şekilde cevaplar verin nerelerde problemler yaşıyorsanız o duygularınızla çalışmaya başlayın. Ayrıca bazı durumlar karmaşık olabilir, bu durumlarda bir uzmanla çalışmak hem sizi rahatlatıp, hem kendinizde neredesiniz, nereye çıkmanız isitorsunuz, bunu bulup doğru yolda kararlı bir şekilde ilerlemenizi sağlar.
Daha güzel ilişkiler için daha tam bir siz lazım…