Hep mi Yanlış Kişilere Aşık Oluyorsunuz?
“Ruh eşim olduğuna emindim“, “Oysa doğru kişi olduğuna çok emindim“, “Ruh eşim evli biri olabilir mi?”, “Çok seviyordu birden bire gitti” son zamanlarda bu ve benzeri cümleleri o kadar çok duyuyorum ki…
Doğru kişi kimdir ya da nasıl anlayacağız doğru kişiyi? Öncelikle doğru kişi sizinle ilişkiye girmek için istekli ve müsait olmalıdır. Eğer müsait değilse, sizin için doğru kişi değildir. Müsait kişi kimdir? Doğru kişi sizin duygularınızı, duyarlılıklarınızı öğrenmek, nelerden korktuğunuzu, neleri sevdiğinizi, aile ve arkadaşlarınızı bilmek ister. Başka bir ilişkisi yoktur ve bağlanmaya açıktır. Saklanacak şeyler hayatında başka başka bölümler ve kaçamaklar yoktur. Sözlerinin gerçek anlamını bulmak için emek harcamazsınız. Karışık mesajlar ve sonu gelmeyen beklentilerle sizi kendisine bağlamaya çalışmaz. Sizinle birlikte programlar yapar sürekli iptal eden kedi-fare oyunlarına girmez. Bunun dışındaki tüm ilişkiler başlamadan bir kere daha düşünün derim.
Müsait ya da yanlış kişilerin anlaşılmaz yönlerinden biri de, duygusal ve cinsel çekiciliğin çok kuvvetli hissedilmesidir. Arkadaşlarınızda asla kabul etmeyeceğiniz davranışları bu kişide kabul edersiniz peki niçin? Elektrik o kadar yoğun ve güçlüdür ki yakınlaşma sanabilirsiniz. İlişkiye devam etmek için genellikle hiç yapmayacağınız şeyleri kabul edersiniz. Bir bağ olsa da olmasa da o kişinin müsait kişi olup olmadığına bakmalısınız, ne kadar çekici olursa olsun bu kişi sizin için doğru kişi olmayabilir. Gerçekler size adaletsiz ya da çelişkili gelebilir ama insan kendisi için tümüyle yanlış birine aşık olabilir.
Peki Neden Yanlış Kişilere Aşık Oluruz?
1- Düşük Öz Değer ve Aşkı Hak Etmeme Duygusu:“Beni kabul edecek birini bulursam, onu hayatına girerim” bu cümle size ne hissettiriyor. Ben aşka layık değilim, beni kabul eden biri olursa ben her zaman hazırım mesajını alıyorsunuz değil mi? bu düşünce doğru şekilde sevgi paylaşımını yapacağınız kişiyi hayatınıza çekmeyi engeller. Sevgi yeteneği olan birisi karşınıza çıktığında ya onu kendinizden uzaklaşırsınız veya ona hiç çekim hissetmezsiniz.
2- Müsait Olmayan Anne Baba Etkisi: Anne babamızda yaşadığımız sağlıksız ilişkileri çeken sanki içsel bir radarımız vardır. Bu ilişkilerinde eksik olan parçaları tamamlaya bilmek için yakın ilişkilerinizde de aynılarını oluşturur ya da benzer ilişkileri kendinize çekersiniz. Mesela babanız duygusal olarak müsait olmayan biri ise; yani size yeterince duygusal yakınlık göstermediyse, nihayet onun sevgisini kazanırım ümidiyle, sizde aynı tip erkeklere çekim duyarsınız. Ama seçtiğiniz erkekler hakiki sevgi yeteneğinden yoksun olduğundan, bu isteğiniz hiç bir zaman gerçekleşmeyecektir.
3- Eş Bağımlılık Hissi: Müsait olmayan kişileri aşkınızla değiştirmek veya kurtarmak gibi vazifeleri üstlenirsiniz. Maalesef sonu her zaman başarısızlıkla son bulur. Siz kimsenin terapisti değilsiniz ve kimse siz istediğiniz için değişmez. İçinizdeki düzeltirsem daha çok sevilirim hissini değiştirmelisiniz.
4- Kovalamanın Heyecanı: Yasak elmaya, avlanmanın biyolojik coşkusuna, elde edilemeyeni kazanmanın zorluklarına bağımlı birisiniz demektir. İlginçtir ki araştırmalar sadece başkalarına bağlı olmanın o kişileri daha çekici yaptığını bulmuştur. Kendi elinizle yetinmek yerine başkalarına ait olana mailiniz varsa muhakkak geçmişinizde yargı enerjileri ve kısır döngüler vardır. Ve bir uzmanla çalışmak bu durumu atlatmanız için çok önemlidir.
5- Bağlanmak ve Kaybetmekten Korkmak: Özellikle büyük bir kayıp ve ihanet acısı yaşamışsanız, karşınızdakine mesafeli davranmak size daha güvenli gelir. Eğer sınırlarınızı ihlal eden aşırı üstünüze düşen, tacizci, tenkitçi veya kontrolcü bir aileniz olmuşsa, herhangi birine bağlanmaya bu yüzden karşı koyuyor olabilirsiniz. Veya sizi umursamayacak buna rağmen sizden çok fazla ilgi isteyecek olduğunu varsaydınız bir ilişkinin içinde kaybolmaktan korkarsınız. Bundan dolayı da sizi savunmasız bırakan ve ruhunuzu genişletirken yoran duygusal bir yakınlaşmanın yerine farkında olmadan karşılıksız bir aşkı tercih ediyor olabilirsiniz. ,
6- Şartları Kabul Etmeye Hazırsanız: Belki bir süredir hayatınıza size yakınlık duyacak, biri girmedi. Ve birden ilgi yağdıracak, karizmatik ve çekici biri karşınıza çıktı. Yanlış olduğunu biliyorsunuz ama size çok iyi geliyor. Böylece yalnızlık ve yokluk yerine, sevgi ve ilgi kırıntılarına razı olursunuz.
7- Beyaz Atlı Prens Sendromu: Duygusal finansal veya ruhsal olarak kurtarılmak istiyorsunuz ve birisi sizi kurtarıyor. Kendi gücünüze sahip çıkacağınıza başkasına teslim oluyorsunuz. Beyaz atlı prensler genellikle güç peşindedir veya sonunda aldıkları sorumluluğun ağırlığından pişman olurlar. Çoğu da sevgi dolu eşit ilişki için müsait değildir.
8- Cazip Bir Dış Görünüşe Vurulmuşsunuzdur: Bazı insanlar gerçekten iyi görünmelerine, hep doğru şeyleri söylemelerine ve ruhsal olduklarını iddia etmelerine rağmen, sadece birer yeni çağ narsisti veya insan kullanıcılarıdır. Onların gerçek bir bağlanmaya hiç niyetleri yoktur. Eğer içinize veya ön sezinize danışmadan hareket ederseniz, dış görünüşlerine aldanabilirsiniz.
Eğer doğru bir eş arayıp sürekli olarak yanlış kişileri hayatınıza çekiyorsanız. Yardım almadan önce yukarıdakilerden hangilerinin sizin için doğru olduğunu tespit etmenizi tavsiye ederim. Sonu gelmeyen ilişkilerin sebeplerini ve çözümlerini bir yere kaydetmeniz ve artık dürtülerinize hareket etmeye bir son vermeniz faydalı olacaktır.
Sevinç Karakaya
DevamıKendi Evlilik Paketinizin Tasarımını Kendiniz Yapın
Eşiniz size yaradan tarafından gönderilen bir armağandır. Eşinizin dış görünüşü ise bu armağanın paketidir. Hatta bu armağanın paketi kimileri için o kadar güzel ve dayanılmaz olur ki, Kendilerini bir çok kişiden daha şanslı ve özel hissedebilirler. Fakat gün gelir herkes paketin dışından sıkılır ve paketin içindeki gerçek hediyeyi görmek ister. Ve her biriniz size sunulan gerçek hediye ile karşılaşırsınız.
Eşinizde Armağanın paketinden Sıkılabilir?
Evliliklerin yada ilişkilerin başında herkes karşısındakinin hediye paketi ile ilgileniyor. Fakat zaman geçtikçe artık hediye paketi heyecanını yitiriyor ve içindeki asıl olan hediye, kişiler için daha önemli oluyor. Ve bu hediye paketinin artık içini keşfetmek istiyorlar.
Çiftlerin evliliğine daha da bağlanması yada umduğunu bulamayıp hayal kırıklıklarını uğraması da tam bu noktada başlıyor. O yüzden paketin dışı kadar paketin içi de önemli…
Evlilik birlikteliği iki kişiden oluşuyorsa; Bu hediyeleşme ve karşılıklı hediye açma olayında aklınızdan çıkarmamanız gereken en önemli şey şudur; pakete aşık olan ve paketi açan sadece siz değilsiniz. Karşı taraf da sizin paketinize aşık oldu ve hediyesinin paketini açıyor. Peki Ne yapmak Gerekiyor?
Kendi Paketinizi Dizayn Edin
Paket kocaman gösterişliydi fakat içinden minicik bir şey çıktı, üstelik hiçbir parıltısı da yok. Veya paket küçüktü ve en değerli hediyeler en küçük pakette gelir misali içinden pırlantalar çıktı.
Yaradan bizlere çok önemli ve çok değerli bir armağan daha vermiş… Başkalarının paketleri ile ilgili pek söz söyleme yada değiştirme şansımız yok ama kendi paketimizi kendimiz dizayn edebiliriz. her zaman dediğim gibi; Hayat bize kendimiz dışında hiçbir şeyi değiştirebilme gücü vermemektedir. ”İlişkilerde doğru seçimler içim yapılacak ilk iş kendimizi paketlerken samimi ve dürüst olmaktır”.
Yani kişi kendine dürüst ve korkusuz olmalı; siz minik ve parıltısız iseniz paketinizi de korkusuzca mink ve parıltısız yapmalısınız, bu özgürlüğe sahipsiniz. Eşinize sunacağınız paketiniz ne kadar özünüzdeki siz ise, mutluluk size o kadar yaklaşacaktır.
Doğru Eşi Hayatınıza Çekmek İçin İse; Önce kendinizi Doğru Tanıyın
Unutmayın herkes ama herkes aradığının peşindedir. Karşınızdaki kişiye ne olduğunuzu ne olmadığınızı doğru takdim ederseniz, sadece sizin peşinizde olan sizin arkanızdan gelecektir. Nasıl ki siz aradığınızın arkasından gidiyorsanız aynen öyle…
Paketinizi dürüst ve arzularınıza uygun yapın, siz bu sorumluluğu yüklenin bırakın ait olmadıkları pakete sığmaya çalışanlar kendi çözümlerini kendisi bulsunlar.
Şimdi bir çoğunuzun; ”ben kendimi olduğum gibi gösterdim, dürüst bir paket sundum, kendini yanlış paketlemiş biri karşıma çıktıysa benim suçum ne ?” Bir suçunuz yok siz dürüst davrandınız ve iyi niyetli bir paket yaptınız. Fakat maalesef kendinizi iyi tanımadığınız için doğru bildiğiniz yanlış bir paket yaptınız ve yanlış kişi tarafından seçildiniz. Unutmayın ”Kendinizi gerçekten tanımadan doğru kişiyi kendinize çekme olasılığınız çok düşük”. Bu nedenle önce kalbinizde dolaşmanız ve doğru kişiyi orda bulmanız gerekiyor. Yani gerçek sizle tanışmanız gerekiyor. Gerçek sizle tanışmamışsanız kendinizi doğru paketlemenizde mümkün değildir.
Tabi karşınıza sizinle hayatını birleştirmek isteyen bir çok kişi çıkacaktır. Fakat siz kalbinizde bir kere doğru sevgili ile karşılaşmayı başardığınız taktirde artık dış dünya da doğru sevgiliği tanıyor olacaksınız. Ve bu insanı kusurları ile sevmek için kendinize izin vereceksiniz.
Kendinizi Nasıl Tanıyabilirsiniz?
Kendinizi tanımanın yollarından birisi; Bir yolculukta olduğunuzu düşünmek ve kalbinizin içinde dolaştığınızı varsaymaktır. Kendinizi böyle bir kurgunun içinde düşünün. Siz bir ağaç gibi gelişir ve her mevsimde değişirsiniz. Önce tohum olursunuz, sonra fidan. Yapraklarınız döker, çetin soğuklarla mücadele edersiniz ve baharı dört gözle beklersiniz. Ve bu hayat yolculuğunda her mevsim size kendinizle ilgili bilmediğiniz bir şeyi karşınıza getirir. Sevgiliniz yada eşinizle olan ilişkiniz hangi mevsimde olduğunuzun net cevabını size verir.
Zıtlıklar İlişkileri Başlatır, Benzerlikler Sürdürür
İlişkilerde zıtlıklar birçok kez ilişkilerinizin başlamasına sebep olan çekiciliği bize sunar. fakat aynı zamanda zıtlıklar kişilerin uzun zaman birbirlerine tahammül edememe durumunu hazırlar. Örneğin rahat olarak tanımladığınız bir kişiyi uzun süreli bir ilişkide sorumsuz olarak tanımlanmaya layık bulabilirsiniz.
İlişkide en önemli faktör kişilerin birbirine olabildiğince benzemesidir. Tabi burada ki benzerlikten kastım değerleri ve önceliklerinin benzerliğidir. Kişilerin karakterlerinin birbirine çok benzemesi beklenemez. Örneğin; bir kişi gezmeyi çok severken, diğeri evde oturmayı seven farklı iki karakter olabilir. Fakat neşe ve eğlence bu iki kişinin değer ve önceliklerinde yer alıyorsa bu kişiler evde yada dışarıda muhakkak ortak bir payda bulabilir. Çünkü her ikisi de neşe duygusunun peşindedir ve duyguyu vaat eden durum ve koşulları reddetmeyeceklerdir.
Karakteri zıt olanlar birbirini tamamlayıcı özellik oluşturabilirler. Örneğin yönetici ve yönetilmeyi seven karakterler birbirini tamamlaya bilir. Fakat değer ve önceliklerinde zıtlıklar ise hiçbir zaman tamamlayıcı olmayacağı gibi her zaman kişilerin arasında mücadele ve çatışma oluşturur.
O zaman karakter zıt olabilir fakat huzur ve devamlılık için değerler ve öncelikler birbirine benzemeli hatta aynı olmalıdır.
Görmezden Gelinen Farklılıklar Hayatınızı Zorlaştırır
Değerleri ve öncelikleri bir olmayan çiftler ilişkinin başında birbirlerinin zayıflıklarını kabul etmek yerine, görmezden gelmeyi seçerlerse zorlu bir yolculuğa çıkarlar. Bu kişiler bin km’lik bir yola on km’lik benzinle çıkmış gibidirler. On km giderler ve benzinleri biter. Daha uzun bir yolları vardır fakat götürecek güçleri kalmamıştır. Elbette arabalarını itebilirler fakat her bir santimine değdiğine yürekten inanırlarsa bunu yapabilirler. Ben size asla benzinsiz yada benzin alacak gücünüz yoksa yola çıkmayın demiyorum. Arabanın bir süre sonra duracağını ve onu iteceğinizi bilerek yola çıkın diyorum. Unutmayın evlilik arabası sürekli benzinini tüketirken, yükünü arttıran bir arabadır.
Evlilik kararı almadan kişi önce kendini tanımalı, neler kendisi için olmazsa olmaz neler olsa da olur olmasa da bunları tespit etmelidir. Değer ve önceliklerini belirlemeli ve kendine çok benzer bir insanı hayatına çekmelidir. Evet bu bazen karmaşık ve içinden çıkılamaz bir durum olup, planladığınız ile hayatınıza çektiğiniz kişiler birbirinden çok farklı olabilir. Bu gibi durumlarda sizin kendi istediğinizin dışında bir şeyler isteyen yanlış kodlanmış bir bilinç altınız var demektir. Böyle durumlarda ise muhakkak yardım almanızı tavsiye ederim.
Evlilik hayatınız için bir dönüm noktasıdır. Doğru karara varabilmek için lütfen önce kendi içinize ayna tutun.
Sevinç Karakaya
DevamıEvlenmesine Evlenelim Ama Doğru Kişi Nerede?
Bahar ve yaz mevsimlerinde bir çok yeni evliliğe şahit oluyoruz. Doğru kişiyi bulduğuna inanıp hayatını birleştirenlerin yanında bir de aradığı doğru kişiyi bulamayıp ”Doğru kişi nerede?, neden hep bana yanlış kişiler rastlıyor?” diye hayıflananlar var.
Peki; Neden doğru kişi sizi bulmuyor? Neden hayalini kurduğunuz ilişkiyi yaşayamıyorsunuz? Eğer ki hayalinizdeki ilişkiyi bir türlü yaşayamıyorsanız, gerçek hayalinizin ne olduğunu fark etmeniz gerekiyor. Muhtemelen tam da bilinçaltınızın uygun gördüğü, yani derinlerde istediğiniz erkekleri hayatınıza çekiyorsunuz. Eğer istediğiniz kişi ile karşınıza çıkan kişiler birbirinden çok farklıysa o zaman bilinç altı kayıtlarınızı temizleme vakti gelmiş demektir.
Hayatın koşuşturması iş, trafik, para, kariyer…vs derken bizi sürükleyip götürse de, hemen hepimizin öncelikli isteği hayatını paylaşacağı doğru eşi bulmaktır. Doğru eşi bulmak öncelik sıramızda ilk sırada olmasına rağmen en çokta burada sorun yaşarız. Evlenilecek erkek kalmadığını düşünenler, evlenip de ”Ben ne yaptım?”diyenler, her yeni ilişkiye büyük umutlarla başlayıp her bitişte depresyona girenlerin sayısı hiç de az değildir.
Peki, özellikle şehirli kadınların ilişkilerle imtihanının altında sizce ne yatıyor? Kendi parasını kazanan, kendi evinde yaşayan, bağımsız görünen kadınlar hep bir erkekle tamamlanmak istiyor ama ilişki kurmakta neden bu kadar zorlanıyor ve hep kısır döngülerin içinde dolaşıyor?
Ayna Olacak Kişileri, Kendinize Çekiyorsunuz
Aynı zamanda Spritüel Yaşam Koçu olarak diyebilirim ki; kişiler hep aynı özellikler, aynı seçimler ve sonunda ”Niye benim başıma hep bu geliyor?” diye soruyorlar. Bu durumda sorunun kaynağı yada çözüm çok uzakta değil, dönüp kendinize bakmanız gerekiyor. Hayat bumerang gibi neyi atarsak o kendimize geri dönüyor. Yani ” Hayatta hiç kimse karşımıza boşuna çıkmıyor, her karşılaştığımız kişi, olay bize kendimizi aynalıyor”. Eş adayı olarak karşınıza çıkar kişilerle, istediğiniz kişi arasında çelişkiler var ise bilinç altınız sizin bir şeyi fark etmenizi istiyordur. Mesela siz kendinizi sevmiyorsanız karşınızdakinden sevgi bekleyemezsiniz. Kendinize değer vermiyorsanız karşınızdaki de size değer vermeyecektir. Ama her ilişkide diğerini suçlama döngüsü kırılana kadar karşınıza hep aynı tarzda kişiler gelmesi, aynı tür ilişkiler kurulması sürpriz olmayacaktır. Hep başkalarını eleştirdikçe karşınıza sizi eleştirecek insanlar çıkacaktır. Eleştiriyorsunuz, yargılıyorsunuz, sonrasında bir de bakıyorsunuz karşınızda hep sizi eleştirenler çıkıyor. Bu bir kısır döngüdür. Ve bu kısır döngüyü fark eden ve değersizlik kodunu kıran kişiler hayatlarına mucizeleri davet ederler.
Ya kısır döngüleri fark edemeyenler; İşte onlar kendine aynayı çevirmeyip hep dışarıda suçlu arayacaklar. Yada bu kısır döngüyü kırmak için ilk adımı atacak ve kendinize ”Ben ne yapıyorum da hep aynı şeyleri yaşıyor, aynı tür insanları hayatıma çekiyorum?” sorusunu sorarak yeni bir başlangıç yapacaksınız yada aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamaya devam edeceksiniz. Seçim size ait…
Hayatınıza Giren Yanlış Kişi Aslında Bir ÖĞRETMENDİR
Unutmayın ki; değersizlik duygusunun ya da kimseyi bulamama halinin altında kendine güvenmemek yatmaktadır. Bizim asıl vazgeçemediğimiz ise bilinçaltımızda toplum ve aile tarafından öğretilen kodlardır. Mesela ”otuz yaşına kadar evlenmek, otuz beş yaşından önce doğurmak gerek” gibi aileden gelen öğrenilmişlikler bilinçaltımıza yüklü durumdadır. Yaşamın içinde istemsizde olsa, bunlarla harekete geçiyoruz. Bunların şifrelerini kırmak ve yeni başlangıç oluşturmak gerekiyor.
Tabi ki bunu yaparken de önümüze imtihanlar çıkacaktır. Bir çok danışım hayatında değişim aşarken, bir de bakıyor ki karşısına kendini değersiz hissettirecek kişiler çıkıyor. Farkında olmasa da aslında bir imtihandan geçiyor. Hepsi sizi güçlendirmek, bir adım daha ileri gitmeniz için geliyor. Pes etmediğiniz noktada ise mucize gerçekleşiyor. Demek istediğim ”Niye hep yanlış kişi?” sorusundaki ”yanlış kişi” tanımını değiştirmek gerekmektedir. O yanlış kişi aslında bir öğretmendir. Muhakkak bize öğreteceği bir şey vardır. O rolünü tamamlıyor ve gidiyor. Ben bu gidişi ayrılık olarak tanımlamıyorum. Ayrılık yok, sadece yeni başlangıçlar vardır. Herkes karşısına çıkan insandan bir şeyler öğreniyor ve sonra yollar ayrılıyor. Belki de bu ilişkide öğrendikleriniz sizi çok güzel bir aşk için hazırlıyordur.
Hayat Dersini Anlamamak, Kısır Döngüleri Oluşturur
Hayatımıza giren kişide eksik yönlerimizi göreceğiz, her ilişkiden ders çıkaracağız diyoruz fakat bunu başara bilmek söylendiği kadar elbette kolay değildir. Biten ilişkilerin ardından karşı tarafı suçlamak bize çok daha kolay ve konforlu geliyor. Kendimizle yüzleşmemek için bu konfor alanından çıkmıyoruz çünkü yüzleştiğimizde her şeyin daha kötü olacağını sanıyoruz. Bırakın her şey daha kötü olsun, karışsın, çünkü karıştıktan sonra emin olun her şey düzelecek. Bir ilişkinin sonuna geldiyseniz olumsuz duyguların esiri olmak yerine hiç korkmadan kendi içinize dönün ve ”Neleri yanlış yaptım da böyle oldu?” diye sorun. Korkmayın, konfor alanından çıkın ve bunu yapmanın yeni bir başlangıç için atılmış olduğunuz bir adım olduğunu fark edin.
Kısır Döngülerden Acınızla Yüzleşerek Kurtulabilirsiniz
Herkes ideal ilişkiyi arıyor fakat bunun tek bir tanımı yok. İlişkinin başarısı kişinin karakteri ve beklentisine bağlıdır. Kendimizi tanımaya başladıktan ve belli aşamalardan geçtikten sonra ne istediğimizi daha iyi biliriz. Ve bu kendini tanıma ve değişim yolcuğu hiç bitmez. Oysa biz direkt kabule geçiyoruz, süreçlere saygı duymuyoruz.
Acılarınızı bastırmamak gerekiyor. Hiç bir şey yokmuş gibi davranmak size bir şey kazandırmaz. Durumla yüzleşin, bundan sonra başka bir travma yaşamamak için şimdi ağlamanız gerekiyorsa ağlamalısınız, belki biraz yalnız kalmalısınız. Oysa onun yerine hemen gezelim, yiyelim, içelim, alışveriş yapalım istiyoruz. Süreçleri gerektiği gibi yaşamayınca aynı döngüler tekrar tekrar yaşanmaya devam ediyor. Yani siz acılarınızla yüzleşip, kendinizle yada bilinç altınızla alakalı sorunları çözmediğinizde, hayatınıza aynı kişileri ve olayları çekmeye devam edeceksiniz.
Yeniden kendinize Dönün
Kendimize nasıl döneceğiz, yaşadıklarımızın bizdeki hangi konuları yansıttığını nasıl fark edeceğiz? Kişisel gelişim kitaplarından meditasyona, nefes seanslarından bireysel çalışmalara kadar herkesin yolu farklıdır. Ancak her zaman sabırlı olmak, bir günde mucizeler beklememek, onun yerine ruhumuza emek vermek ve karşılığında başarıyı, sevgiyi, huzuru kazanmak gerekiyor.
Çalıştığım kişilerle en birinci şartım ”Değişimi istemek ve çaba harcamak” geliyor. Çünkü kendi ruhuna emek vermeyen değişimi gerçekten istemeyen birine kimsenin faydası olmayacaktır. Ruha emek vermek için kendimizle baş başa kalmak ve kendimizi dinlemek konusunda cesur olmamız gerekmektedir. Hayat koşuşturması içerisinde bunu yapamıyoruz. Hep kalabalıklar içerisinde olmak istiyoruz çünkü o kalabalıklar bizi koruyor, mutluymuş gibi gösteriyor. Hep bir dik durma çabası var. Bu sırada kendimizden uzaklaşıyoruz. Sorunları anlatmayı o kadar çok seviyoruz ki sürekli bir şeyler anlatıyoruz ve her kafadan bir ses çıkıyor. Herkes kendi düşüncesini bize aktarıyor, ister istemez o düşünceler de bize kodlanıyor. Tıpkı ailenin ve toplumun kodları gibi sorun çözmek için de bilinçaltında dışsal kaynaklı yeni kodlar oluşuyor. Oysa kendimizi herkesten soyutlayıp tek başımıza kalabilmeyi başarsak her şey bir süre sonra düzelecektir. Kendinize zaman tanıyın.
Sevinç Karakaya
DevamıEş Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli?
Evlilik iki yetişkin insanın birbirine, beraber yaşamak, beraber yaşlanmak, hayatı paylaşmak, çocuk sahibi olup beraberce çocuklarını yetiştirmek gibi amaçlar ile birbirlerine bir söz vererek hayatlarını birleştirmeleridir. Peki nasıl oluyor da bazı evlilikler, ömür boyu beraberlikler için sözler verilip kısa sürede biterken, bazıları daha uzun soluklu oluyor?
Evlilik ilişkisinin süresine bakıldığında, kişilerin içinde bulunduğu sosyal duruma, yaşına, eğitimine, aile yaşantısına, dini inançlarına hatta siyasal görüşlerine bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Kişilerin birbirine benzemeleri evliliklerinin uzun yada kısa süreli olmasında büyük rol oynar. Çiftler eşleri ile benzer yönlerini buldukça daha doyumlu bir ilişki sürdürebilir. Ailenin temelinde ise iki yetişkin insanın uzun süreli doyum içinde yaşaması esastır.
Kişinin eşinde benzerliklerin farkına varması için, hayatın her alanında olduğu gibi eş seçimi noktasında da işe kendini tanımaktan başlaması gerekir.
Önce ”SEN” Evliliğe Hazır Mısın?
Evlilikte uzun süreli mutluluğun sırrı doğru eşi seçebilmekte yatmaktadır. Kişi doğru eşi seçmeyi hedeflerken, kendisinin beklentilerini, hayat adına amaçladığı planlarını önce kendi belirleyip sonrasında karşı taraf ile açık bir şekilde paylaşıp, benzer beklentileri olan kişiyi eş olarak kendine seçmelidir. Bu hususları hiç düşünmeden evlenenler, genellikle yanlış kişiyi eş olarak seçme hatasına düşmektedirler.
Evliliğe adım atmadan önce; ”Senin için neyin önemli olduğuna karar ver ve sonra ona uygun kişiyi eş olarak aramaya başla.” Unutmayın, sağlam ve uzun soluklu evlilikler gerçeklere dayalı olan evliliklerdir.
Kişinin evliliği hazır olup olmadığı bazı özelliklere sahip olması ile ilgilidir. Yapılan bazı araştırmalar evlenecek kişinin şu özellikleri taşıması gerektiğini gösterir. Güvenilir olmalı, Duygusal olarak değişken değil belli bir kararlığa sahip olmalı, Karşındakini mutlu etmeye hazır olmalı, cazip olmalı, aile hayatına ve çocuk sahibi olmaya istekli olmalıdır. Eşlerin ortak ihtiyaçlara sahip olmaları, evliliğe hazır duruma gelmenin temel ölçütlerinden biridir. Evlenmeye hazır oluşun bir başka işareti de insan ilişkilerinde başarılı olma ve dengeli ilişki kurabilme yeteneğidir. Eş seçerken nelere dikkat etmeliyiz daha detaylı bakalım;
İdeal Eş Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli?
1- Kendinizi Ve Birbirinizi Tanımadan Evlenmeyin; Evlilikte, çiftlerin farklı, değişik çevrelerden gelmiş iki kişinin birlikte olacağı ve yaşamı paylaşacakları gerçeği unutulmamalıdır. Bu nedenle eşler önce kendilerini, sonra birbirlerini iyi tanıyıp değerlendirmelidirler. Birbirlerinin kişisel niteliklerin ötesinde, karşılıklı olarak yaşamdan, evlilikten, gelecekten, ne beklediklerini bilmeli gerçek beklentiler amaçlar üzerinde durulmalı ve olası sorunlar evlilikten önce tartışılmalı çözüm getirilmelidir.
Kişinin kendisini tanıma noktasında yetiştiği aileyi iyi analiz etmelidir. Anne ve babamızdan öğrendiğimiz davranış kalıplarını çoğu zaman doğru bulmasak da, kendimizi bunları uygularken bulabiliriz. Bu sebepten ailemizde gördüğümüz davranışları iyi çözümlemeliyiz. Yoksa bu durumun etkisiyle anne/ babamıza çok benzeyen birisini eş olarak seçebiliriz. Çevremizde eşler arasında sıkça duyduğumuz şu sözler, bu durumun açık bir göstergesidir. ”Tıpkı anneme/babama benziyorsun”, ”Annem/babam gibi konuşuyorsun”, ”Giderek anneme/babam benziyorsun”. Kişiler başkalarıyla ilişkilerinde öğrendiği yöntemleri seçer. Hatta kendi çocukluğunda bunlara karşı çıkmış ve asla ben böyle davranmayacağım demiş olsa bile…. İşte evlenmeden önce kişi, bu açıdan duygusal olarak anne/babasından kopmalı, onların yönetiminde olmaktan çıkmalıdır. Evlilik öncesinde adayların evlilikle ilgili beklentilerini ölçmesi ne kadar zor olsa da evlilik uyumun sağlanabilmesi için beklentiler düşünülmeli yakın kişilerle bu konuda konuşulmalıdır. Gerekirse Bir uzmandan ”Evlilik Öncesi” yardım alınmalıdır.
2- Acele Etmeyin; Evlilikte eşlerin, uyumlu ve dengeli bir biçimde hayatlarına bir arada devam edebilmeleri için eşitlik ilkesi son derece önemlidir. Fırsatlarda eşitliğin sağlayacağı en önemli özellik kişinin ”karar verme gücünü geliştirmektir.” Evlilik hakkında verilecek karar insan yaşamının en önemli ve zor kararıdır. Acele eden ya da bu konunun öneminin kavrayamamış, sadece evlenmek için evlenen kişiler, kendilerini mutsuz bir evliliğe mahkum ederler.
3- Tek Seçim Nedeniniz Fiziki Görüntüsü Olmasın; Evlenecekleri kişiyi seçerken birçok kişinin ”fiziki görünüşe önem verdiğini görmekteyiz ve tabi ki fiziki çekicilik kuşkusuz önemlidir. Fakat unutmayın ki yıllar geçiyor, eş olarak seçtiğiniz kişinin 10-15 yıl sonra saçları dökülmüş, şişmanlamış, yüzü buruşmuş olarak düşündüğünüzde ona katlanamayacağınızı düşünüyorsanız, eğer o evlilik için o kişi gerekli diğer özelliklerden yoksunsa yani tek seçim nedeniniz fiziki çekiciliği ise, o evlilik başlamadan ayrılık çanları çalıyor demektir.
4- Aşk; Aşk ve sevgi evlilik için gerekli koşulların en önemlilerinden biridir. Gerçek aşk yavaş ve dikkatli gelişen temkinli olan önem, sorumluluk, saygı, bilgi, dostluk ve cinsel ilginin oluşturduğu bir bütünlüktür. Bu duyguya dayalı evlilikler sağlam olur. Bu nedenle kişiler evlenme kararını vermeden önce duygularının aşk mı yoksa sadece cinsel bir dürtü mü olduğunu ayırabilmelidirler.
5- Önce Arkadaş Olun; Uzun süre bir arada bulundukları halde birbirlerini tanıma olanağı bulmadan evlenen eşler mutlu ilişki kuramazlar. O halde bu kişiler, uzun süreli arkadaşlık dönemi geçirip evlilikte başarı sağlayacak ölçütlerin ışığı altında bir karara ulaşmaya çalışmalıdırlar. Acaba karşı taraf zor koşullar altında bağlı, sadık, samimi, sabırlı, düşünceli ve dürüst olabilecek mi? Gerilim altında sabırlı ve olgun olabilen bir kimse, iyi bir eş olmaya aday olabilir. Bunun dışında ayrıca eşler arasındaki ortak nitelikler çoğaldıkça evlilik ilişkilerinde mutluluk oranı da artmaktadır.
6- İnanç Sisteminiz; Başta bir çok genç bu durumun çokta önemli olmayacağına, zamanla birbirlerine ayak uyduracaklarına yada birbirlerinin inançlarına saygı göstereceklerini düşüne bilirler. Fakat bu göründüğü kadar kolay aşılacak bir durum olmadığı gibi, aslında evlilikte uyum ve anlaşması için de inanç bütünlüğü şarttır. Aynı inanca gönül vermek ve inançlarının birbirlerini daha da birleştirdiğini fark eden çiftler çok daha uzun ilişkilerini sürdürmektedirler.
İyi bir evlilik, insanlığın gelecek kuşaklarını yetiştirmenin en iyi yoludur.Evlilik beklentilerinin kuşkusuz en büyüğü eşlerin ortak ve uyumlu bir yaşam sürdürebilme isteğidir. İlişkilere biraz daha uzaktan bakıldığında göreceğimiz şey, emek vermeden bu ortaklığın sağlanamayacağı gerçeğidir. Her güzel şey gibi, mutlu bir evlilikte ”EMEK” ister.
Sevinç Karakaya
Devamı