Sevgilinizi Affetmeniz İçin 7 Güçlü Sebep
Sanıldığı gibi affetmek geçmişte olanları, bizi kıran, üzen olayları tamamen hafızamızdan silmek değildir. Fakat hayat devam ederken, sizinde hayata devam edip ileriye dönük yaşamanız, geçmişle olan bağlarımızı kesmeniz ve asıl kendinizin özgürleşmesi için; ”geçmişi geçmişte bırakabilmenizdir, affetmek”.
Hayattaki her ilişkimizde geçmişteki bağlarımızdan affederek kurtulmak, özgürleşmek bize hayat adına çok yol aldırır. Konu bizim; affetmesi daha zor olan, acılar yada kırgınlıkları uzun zaman atlatamadığımız özel ilişkilerimiz olduğunda aynıdır. Evet özel ilişkilerimizde özelliklede eşimizle olan ilişkimizde, evliliğimizin sağlıklı bir şekilde devam etmesi için affetmek şarttır.
Bir çok kişi ”Niye affedeyim bana neler yaptı” diyebilir. Fakat unutmayın affetmek unutmak demek değildir, yaşamınızı engelleyen sizi kemiren o yoğun duygudan hafiflemek özgürleşmektir. Bazılarımız ise sadece dili ile ”Affettim ben onu diyebilir” bu da gerçek bir affetme sayılmayabilir. Dilinizle affettiğinizi söyleyip, gönlünüzle yada zihninizle öfkeler besliyorsanız, her an patlamaya hazır bir saatli bomba gibi kendinizi kandırıyorsunuz demektir.
Peki eşimi affetmeyi nasıl başaracağız diyorsanız? kendinize şu soruyu sorun; ”Ya affetmek için geçerli nedenlerim olsa eşimi daha rahat affedebilir miydim?” Muhtemelen cevap evet olacaktır. O zaman işte size Eşinizi affetmeniz için 7 sebep…
1- Hayat Çok Kısa; Eşiniz belki çoğu zaman mantıksız ve bencil olabilir, siz yine de onu affetmeyi deneyebilirsiniz. Elbette kolay değil; Fakat şöyle düşünün ”Ya sabah işe gönderdiğiniz eşinizi son kez görüyorsanız, bir daha geri dönemeyecekse ?” Hayatta hiç bir şeyin garantisi yok, hayatta değer verdiğimiz kişileri sevdiğimizi hatırlatmak için yanımızda bulamayacağımız gibi, affedip helalleşmek için de sevdiklerimizi yanımızda bulamayacak kadar da geç kalmış olabiliriz. Eğer hayatta ölüm gibi bir gerçek varsa, sanırım bu bir çok hatayı anlamsızlaştırıyor. Hayat kısa affetmekte de sevgimizi göstermekte de acele etmemiz şart…
2- Sizde Mükemmel Değilsiniz; Hep tekrarladığım gibi kimse mükemmel değil ve tabi ki sizde mükemmel değilsiniz. Hepimiz insanız ve hepimiz hata yapabiliriz. Önemli olan ise bu hatalardan ders almaktır. Eğer eşiniz de hatasından ders alan ve pişman olan biriyse; alçakgönüllülük gösterin ve eşinizi affedin.
3- Her Olayı Kişisel Algılamayın; Özellikle bayanlar eşiyle olan ilişkisinde her olayı kendisinden kaynaklanıyor sanabiliyor. Her olayı kişisel algılamamak, özellikle aynı çatı altında yaşadığınız eşiniz kabul ediyorum oldukça zor olabilir ama hayattan en az acı ve darbe almak için bunu başarmalısınız. Eşiniz bazen sizi görmezden geliyor ya da sizinle konuşmak istemediği için, mesajlarınıza cevap vermiyor sanabilirsiniz. Halbuki o, sadece kendi içsel yada sizin dışınızdaki hayatıyla meşguldür. Hepimiz kimi zaman bunu yaparız, insanların özelliklede eşinizin her hareketlerini kişisel almayın ve kendinizi sıkmak yerine yolunuza devam edin. Sizi rahatlatacak sihirli kelime ise ” Benimle ilgisi yok, onun kafası başka bir şeye takılmıştır.”
4- Bazen Boş Vermek En İyisidir; Size her kötülük yapan ya da ters bakan kişiyi nefret ettiklerinizin listenize yazmayın, bazen tek yapmanız gereken boş vermektir. Ki özelliklede eşinizin yaptıklarını unutmak kolay değildir hatta çoğu zaman imkansızdır ama boş vermek daha kolay ve rahatlatıcıdır. Çoğu zaman bir şeylere hemen boş veremeyebilirsiniz, bu da bir sorun değil. Kendinize zaman tanıyın ve eşinizin sizi kızdıran ve üzen davranışları boş vermeye hazır olduğunuzda boş verin gitsin. İnanın bu, size üzülmenizden çok daha iyi gelecektir. Peki nasıl boş vereceğimin cevabı ise sizde saklı kendinizi şımartın ve kendinize seveceğiniz uğraşlar edinin.
5- Empati Yapın; Eşinizi affetmenizi sağlayacak bir diğer madde ise empati yani kendinizi onun yerine koyarak düşünmeye çalışmaktır. Tabi ki onun hissettiklerini yada bir olayda tam olarak ne düşünerek hareket ettiğini yüzde yüz anlayamazsınız. Fakat eşinizin baktığı pencereden dünyaya bakmak affetmenizi kolaylaştıracağı kesindir. Çünkü biz insanlar hata yaptığımızda bile, o an için en doğru davranışın, yaptığımız olduğuna inanırız. Eşinizin Kötü niyetten değil de, yaptığının doğru olduğuna inancı yüzünden böyle davranmış olabilir.
6- Onunla yüzleşin; Eşinizle yüzleşmek kötü bir şey değildir, bundan kaçınmayın. Bu son derece sağlıklı bir yöntemdir. Birbirinize uzun süre öfke duymanızı, kırılmanızı ve ilişkinizi kurtarmanızı da kolaylaştırır. Hatta çoğu zaman birbirinizi ne kadar yanlış anladığınızı ve ilişkinizi nasılda gereksiz yıprattığınız anlamanızı sağlar.
7-Eşinizi Neden Sevdiğinizi Hatırlayın; Ya seviyorsunuz yada bir zamanlar sevmişsinizdir ki eşiniz şu an hayatınızdadır. Unutmayın karşınızdaki kişi bir zamanlar deli gibi sevdiğiniz belki de aşık olduğunuz kişi düşmanınız değil, onu neden sevdiğinizi hatırlamak iyi bir yöntemdir. Kızgın olduğunuz kişiyi neden sevdiğinizi düşünün. İlişkinizin kurtarılmaya değer olduğunun farkına varın ve iyi anılarınızı hatırlayın. Bu, onu affetmenize yardımcı olacaktır.
Bir çoğumuzun affetmek ile ilgili sorunları olabilir. Unutmayın ki eşinizi affetmek, onu özgür kıldığı kadar sizi de özgürleştirir. Hayatınızda nefrete, öfkeye ve kine yer bırakmayın. Yaşayacak güzel anlar varken bunları içinden çıkmaz hale getirmenin anlamı ise ”Çok anlamsızdır”
Sevinç Karakaya
DevamıNasıl Bir Anne-Kız İlişkiniz Olmalı
Geleceğin anne adaylarını yetiştiriyorsanız, sağlıklı nesiller için anne kız ilişkilerinin sağlıklı olması çok önemlidir. Şöyle bir düşünün; Kendinizi, annenize çok kızdığınız, hep eleştirdiğiniz bir hareketi kendi kızınıza yaparken buldunuz mu? İlginçtir ama ”Ben asla kendi çocuklarıma, kendi kızıma yapmayacağım” dediğiniz durumları muhakkak yaşıyorsunuz. Birde bakmışsınız farkına bile varmadan annenizin kopyası olmuşsunuz. Bugün yarının anne adaylarının daha sağlıklı yetişmesi yada yetişkin bir anne kızsınız fakat ilişkilerinizde sorunlar var ise çözüm için bir kaç öneri paylaşacağım; En temele inmek lazım, evet ”Anne-kız” İlişkilerini gözden geçirmeye ve nelere dikkat etmek gerektiğini merak ediyorsanız, işte size 7 öneri;
1- Beklentileriniz Gerçekçi Olsun; Öncelikle Anne-kız ilişkinizi geliştirmek istiyorsanız kendinize gerçekçi bir hedef belirleyin. Birbirinize zaman tanıyın. Eğer sorunlu bir ilişkiniz varsa, bu durum bir gecede elbette değişmeyecektir. İyi ve sağlıklı bir ilişki için zaman gerekir. İlişkinizin kötü olmasına neden olan önemli bir konuysa, sorunları sıraya koyun ve birini halledip diğerine geçin. Daha sonra ise ilişkinizi geliştirmeye çalışmalısınız.
2- Kızınızla Yada Annenizle Olan İlişkinize öncelik verin; Anne-kız ilişkinizi geliştirmeye gerçekten de kararlıysanız buna öncelik vermelisiniz. Son zamanlarda sosyal medyada sık sık rastladığımız anne kız paylaşımlarını kimi zaman desteklemesem de ortak paylaşım noktasında oldukça yararlı buluyorum. İlişkinizin daha sağlıklı olmasını istiyorsanız; Beraber yapabileceğiniz şeyler önerebilirsiniz, beraber alışverişe, yemeğe çıkabilir ya da sinemaya gidebilirsiniz. Beraber bir aktivite yapmayı planlıyorsanız bunun, ikinizin de eğleneceği bir şey olduğundan emin olmanız önemli tabi ki…
3- Geçmişte Yaşadıklarınızı Affetmeyi Öğrenin; Evet yine konumuz bir çok ilişki kuralında olduğu gibi anne- kız ilişkisinde de yine affetmek… Pek çok anne-kız ilişkisinde zaman zaman iki taraf da birbirine kırılabilir. Karşınızdakinin de insan olduğunu ve hata yapabileceğini unutmayın. İlişkinizde yeni bir başlangıç yapmak istiyorsanız, geçmiş defterleri kapatmalısınız. Affetmeyi başaramadığınız taktirde aynı noktalara tekrar tekrar geri döneceksiniz ve bu sadece ilişkinizi gerecek, birbirinizden uzaklaşmanıza sebep verecektir. Unutmayın özellikle annenizle yada kızınızla yaşadığınız affedemediğiniz her konu karşınıza tekrar tekrar çıkmaya farklı kişi ve olaylarda devam edecektir.
4- İlişkilerinizde dengeli Olun; Bazı anne-kızlar o kadar birbirlerine düşkündürler ki, her boş vakitlerini birlikte geçirirler, bazıları gün aşırı konuşurlar, bazıları haftada 1 günü beraber geçirmeye ayırırlar. Herkesin ideal dengesi diğerlerinden farklıdır. Siz ve anneniz ne sıklıklarda görüşmekten hoşlanıyorsunuz, ne sıklıkta görüştüğünüzde ilişkiniz sağlıklı ilerliyor? Bunların cevabını bildiğinizde ve uyguladığınızda, ilişkinizin dengesini bulmuş olacaksınız. Özellikle yetişkin anne-kız İlişkilerinizde aşırı görüşmek kadar ilişkilerin kopma noktasına da getirecek kadar görüşmeleri aksatmak da dengeyi bozmaktadır.
5- İki Tarafta Emek Göstermeli; Her ilişki emek ister, anne-kız ilişkileri de öyledir. Ergen bir kıza sahip annelerde daha çok çaba anneye düşerken, yetişkin Anne-kız ilişkinizi daha iyi hale getirmek için yalnız tek tarafın çaba harcaması yetmeyebilir. Bunun için, iki kişinin de emeği gerekmektedir.
6- Başka İlişkilerle İlişkinizi Kıyaslamayın; Bu kural, her ilişki için geçerli bir kuraldır. Ama konu anne-kız ilişkisi ise bu daha da hassaslaşır. Anne-kız ilişkilerin tartışmalarının gizli sebepleridir kıyaslamalar. Bazen kendi çocuğumuzu bir başka çocukla kıyaslamak, bazen de annenizin başka anneler gibi olsa ne olurdu diye kıyaslamak… Her iki durumda da kıyaslamak tarafları öfke ile doldurur.
Hatırlanması gereken; başka insanların ilişkileriyle kendinizinkini kıyaslamak hiç de doğru bir yaklaşım değildir. Her zaman dediğim gibi; Mükemmel bir ilişki yoktur. Anne- kız ilişkilerinde de durum aynıdır. Uzaktan mükemmel görünen bir ilişkinin aslında nasıl olduğunu bilemezsiniz. Belki sizden daha sorunlu bir ilişkiye bile sahip olabilirler.
7- Anlaşmazlıklarınızı kabullenin; Siz anne kız olsanız bile farklı iki bireysiniz. Her ilişkide olduğu gibi, anne-kız ilişkinizde de her zaman her konuda anlaşmanız gerekmemektedir. Bazen, aynı şekilde düşünmediğinizi kabullenmeniz gerekmektedir. Farklı düşünceler anlayışlar sizi zenginleştirir.
Diyebilirim ki kişilerin ilişki sorunlarını çözmekte yardımcı olan bir ilişki koçu olarak; bir çok kadının eşiyle yada çocuğu ile olan ilişkisinde yaşadığı sorunların ona annesinden miras kaldığını görmekteyim. Evet annenize olan öfkelerinizi kızgınlıklarınızı bitirip affetmeyi seçmeden, diğer ilişkilerinizi çözmeniz imkansız gibi görünüyor. Aslında suçlamayı ve kurban rolü oynamayı bir kenara bıraktığınızda; Annenizin o an için kendi bildikleri ve ona öğretilenler kadarıyla en doğrusunu yaptığını fark edeceksiniz. Bu durumu fark etmeniz onu affetmenize ve kendi kızınız ile ilişkinizi düzeltmenize yardım edecektir.
Sevinç Karakaya
Devamıİşte Mutlu İlişkinin Formülü Çözenlerin Sırları
Hayatta ki başarının sırlarından biride, başarılı insanları taklit etmek onların izlediği yöntemleri ve, gittikleri yolları takip etmektir. Konu evliliklerdeki mutlu ilişkilerin başarı sırrına gelince, mutlu ve başarılı çiftlerin hayatlarındaki mutluluk sırlarını taklit etmek ve izlerini sürmek güzel aynı zamanda sizi mutluluğu başaran bir çift olmaya götürecek bir yöntemdir. İşte size referans alacağınız, Mutlu ilişkilerin başarı sırları;
Sahip Olduklarına Şükrederler; Mutlu çiftler, sahip oldukları için şükretmeyi, hayatın mükemmel olmadığını ve bazı şeyleri değiştirmenin bizim elimizde olmadığını bilirler. Sahip olduklarından başka bir şey de istemezler. Belki dünyanın en iyi eşi değil, belki hataları var fakat birde bardağın dolu tarafından bakmayı denemelisiniz. Eşinizin sevdiğiniz ve iyi huylarına odaklanın ve bunun için şükredin. Unutmayın ”Her nimetin şükrü kendi cinsindendir” Eğer eşinizin sevdiğiniz memnun olduğunuz durumları artın istiyorsanız bunları sık sık taktir edin ki şükrünüz şekil almış olsun. Eşinize ne kadar özel olduğunu söyleyin, onun değerini ve aranızdaki özel şeyin kıymetini bilin.
Önemsediklerini Gösterirler; Her insan önemsenmek ister. Eşinizde sizin kadar, sizin tarafınızdan önemsendiğini bilmek ister. Bir ilişkiyi mutlu ve sağlıklı yürütmenin en önemli yollarından biri sevdiğinize onu umursadığınızı, onun sizin için özel olduğunu hissettirmek ve bunu göstermektir. Eşiniz için daima zaman ayırın, ona gününün nasıl geçtiğini sorun, onu özlediğinizi söyleyin ve eve sağ salim geldiği için ne kadar mutlu olduğunuzu belirtin. Ona, onu sevdiğinizi söylemekten çekinmeyin.
Birlikte Kaliteli Zaman Geçirirler; Zaman geçirmekten kastım tabi ki aynı odada bulunmak değildir. Birlikte kaliteli zaman geçirmekten bahsediyorum. Beraber eğlenmek, beraber yemek yapmak, beraber bir hobi edinmek, yada kısa tatil kaçamakları yapmak gibi aktiviteler ilişkinize değer ve yakınlık katacaktır. Ortak zevk aldığınız paylaşımları belirleyin ve haftada en az bir kaç kez ortak bir aktivite yapın.
İlişkideki Sınırları Bellidir; Her ilişkide kişilerin kotaları önelidir. Mesela herkesin bir sabır kotası sınırı vardır. Ve o aşıldığında kişiler istemediği sözler ve hareketlere başvurabilir. Eşler karşılıklı kotalarını, eşinin nelere kızıp nelere öfkeleneceklerini hemen hemen bilirler. Başarılı birliktelikleri olan çiftler, birbirlerinin sınırlarına saygı göstermeyi öğrenmişlerdir. Herkesin belirli limitleri vardır ve bunları bilip, bu sınırlara saygı göstermek pek çok tartışmanın ortaya çıkmasını engellemektedir. Unutmayın sınırları aştığınızda bir daha hiç bir şey aynı kalmaz.
Ev işlerini Paylaşırlar; Türk aile yapısında genellikle ev işleri kadınlara kalır. Fakat yeni dünya düzeninde kadının da iş hayatında en az erkek kadar sahnenin önünde olması durumu değiştirmiştir. Bizler modern dünyada yaşıyoruz ve evde eşimizle iş bölümü yapabilecek durumda insanlarız. Eğer ev işlerinde eşinizin yardımını istiyorsanız bunu ona açıkça söylemelisiniz. Sonuçta kimse kimsenin zihnini okuyamaz. Erkekler için; onlardan yardım istemeniz aynı zamanda onların kendini başarılı hissetmesini sağlayacaktır. Bunu uygun bir dille ”Yardımına ihtiyacım var” gibi cümlelerle ifade etmeniz eşinizin ev işlerinde payına düşeni üstlenmesini kolaylaştıracaktır.
Özür Dilerler; Özür dilemek eğer hatalı isek elbette bir erdemdir. Fakat yaptığınız bir hatadan ya da sevgilinizi üzdükten sonra sadece özür dilemek yeterli olmayabilir. Neden üzgün olduğunuzu da belirtmek önemlidir. Mutlu çiftler özür dilerken nedenini de birbirlerine belirtirler.
Cinsel hayatlarını Önemserler; Mutsuz ilişkilere biraz derinden baktığımızda, bir çok tartışma yada ya da gereksiz kavga nedeninin gerçekten daha gizli bir nedeni olduğunu görüyoruz. Bu neden cinsel hayattın azlığı yada düzensizliğidir. Mutlu ilişkilere bakıldığında; cinsel hayatların da birbirlerine beklentilerini çok açık ifade edebildiklerini görüyoruz. Evliliğinizi nasıl ki sosyal hayat ve paylaşımlar noktasında taze tutmaya ve birbirinizin isteklerine önem vermeye çalışıyorsunuz aynı şey cinsel hayatınız için de geçerlidir. Günlük bahanelerin cinsel hayatınıza etkilemesine, aranıza soğukluklar girmesine izin vermeyin. Her ilişkide tartışmalar, kavgalar olur ama konu ne olursa olsun, kavga ne kadar ciddi olursa olsun asla cinselliği silah olarak kullanmamalısınız. Bunun size iyi bir çıkar sağlaması mümkün değildir. Üstelik aranızdaki yakınlığı da kötü yönde etkileyecektir.
Güzel Anlar İçin Para Biriktirirler; Anlıyorum günümüz şartlarında her şey o kadar pahalı ki para biriktirmek çok zordur. Fakat güzel anlar, güzel yerler, mekanlar gezebilmek, ilişkideki anı haritanızı geliştirmek için bir bütçe ayırmanız önemlidir. Hayatı paylaştıkça hayat size daha güzel görünmeye başlayacaktır.
Her güzel şey gibi mutlu ve başarılı ilişkide emek ister. Nasıl ki doğru yolu bulan bizden önce birileri varsa onları takip ederiz aynen öylede mutlu ilişkinin sırlarını da yeniden yazmaya gerek yoktur. Sizden önce gidenleri takip edin. Ve kendi mutluluk hikayenizi yazın.
Sevinç Karakaya
DevamıMutlu Evlilik İçin; Nişanlıların Yapmaması Gerekenler
Evlilik öncesi yada yeni tanışma dönemleri; bir ilişkinin evlilikle sonlanması, hatta evlilikle sonlandığı taktirde de uzun yıllar sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi açısından oldukça önemli zamanlardır. Hani büyüklerimiz derler ya ”Nasıl başlarsa öyle gider” bu söze her zaman için katılmamakla beraber, önlem almaz, kendinize ve ilişkinize bir şekilde zarar verdiğinizin farkına varmazsanız belki de sizin için doğru olan eş adayı ile yollarınızı ayırmış olursunuz.
Evet sağlıklı bir evliliğe giden yol, ilişkide sağlıklı başlangıçlar yapmaktan geçer. Sağlıklı başlangıçlar için ise; bu dönemde dikkat edilmesi ve uzak durulması gereken davranışlar vardır. İşte özellikle nişanlıların uzak durması gereken 5 davranış hatası;
1- Önceliğiniz Her Zaman Nişanlınız Olması; Maalesef bir çok nişanlı bayan, bu süreçte sevdiklerini hayatının merkezine, ön plana koyuyorlar. Bazılarınızın bu yazıyı okurken; sevdiğimizi hayatımızın önceliği yapmanın, hayatımızın ilk sırasına koymanın nesi kötü dediğinizi duyar gibiyim. Sevdiğiniz hayatınızın en önemli parçası bile olsa, kimi zaman kendinize, işinize ya da ailenize öncelik vermeniz gerekebilir. Bu, ona daha az değer verdiğiniz anlamına gelmez. Ayrıca aşık olan kişilerin bir yanılgısı da, sevdiklerine öncelik vermezlerse, ilişkilerinin yürümeyeceğini düşünmeleridir. Bu doğru değildir. Aksine her ilişkide her zaman dengeler olması gerektiği gibi olmalıdır.
Hiç bir zaman unutmamanız gereken; hayatımızın bir parçası olan her şeyin üzerimizde bir hakkı vardır. Ve bu hakkı doğru paylaştırmak hayatımızı düzene sokacak en önemli faktördür. ”İlk hak sahibi sizi Yaradan Rab’binizdir” Sonra her zaman söylediğim gibi hayatınızın önceliği kendiniz olmalısınız. ”Siz iyi olduğunuz sürece, çevrenizdekiler de iyi olacak ve ilişkilerinizde sağlıklı devam edecektir.” arkasından aileniz, sevdikleriniz, sorumlu olduklarız gelir, eğer bu dengeler şaşarsa maalesef hayatınızın da dengeleri şaşar. ”Her hakkın hak sahibine verin ve önceliğiniz her zaman sevdiğiniz olmasın”
2- Bütün Vaktinizi Beraber Geçirme İsteği; Evliliklerde sık sık rastladığımız, evlilikten önceki tüm hayatlarını, arkadaş çevrelerini, sosyal yaşamlarını unutmaları, varsa yoksa hayatlarının eşi ve evlilikleri olmasıdır. Yine yanlış bir düşünce bekar arkadaşlarla ilişkilerin kesilip, eşlerin her zaman beraber hareket etmeliymiş düşüncesidir. Bu nasıl ki zamanla evliliklerde çok ciddi sorunlar çıkarıp, eşlerin birbirlerine özleyecek vakit bırakmamaları birbirlerinden uzaklaşmalarına sebep verir, aynı durum nişanlılıkta da geçerlidir. Şimdi kendinize öz eleştiri yapın; Nişanlanmadan önce bir arkadaş çevreniz vardı ve şimdilerde onlara vakit ayırmamaya mı başladınız? O zaman eski arkadaş ilişkilerinizi ve sosyal çevrenizi hatırlama zamanı… Unutmayın dostlarınız ve arkadaşlarınızla paylaştığınız her durumu eşinizle paylaşamaya bilirsiniz. Bir erkek hiç bir zaman sizi bir kız arkadaşınız gibi dinleyemez.
3- Sadece Nişanlınızın Hislerine Önem Vermek; Bir başka durum da ne olursa olsun nişanlınızı temize çıkarmak, her zaman onun ne hissettiğini düşünmektir. Tabii ki sevdiğinizin hislerine önem vermelisiniz ama bu, sizin hislerinizin değersiz olduğu anlamına gelmemelidir. Eğer bu ilişkide sürekli üzgün olan sizseniz bir yanlışlık var demektir. Aşık olmak sürekli fedakarlık yapmak demek değildir. İlişkinizin yürümesini istiyorsanız her iki tarafın da uzlaşmayı bilmesi gerekmekte ve onunda sizin kadar hislerinizi anlamaya çalışması gerekir. Nasıl olsa evlenince değişir yada anlamak zorunda kalır diye düşünmek ise en büyük hatadır.
4- Devamlı İlgi Beklemek; Muhakkak size de tanıdık gelecek sıradaki durum… Belirtileri uzun telefon konuşmaları; önce sırf telefon konuşmaları uzatacak hiç yoktan tartışmalar, sonra barışmak için konuşulan uzun konuşmalar… fakat altında yatan sebep belli ilgi ve alaka beklemek… Eğer bu tarz uzun konuşmalarınız varsa yada bir saat bile sevdiğinizle konuşmadan hayatınıza devam edemiyorsanız aslında işler çok da yolunda sayılmaz diyebilirim. Lütfen kendinize bir iyilik yapın ve kendinizi meşgul etmeyi öğrenin. Tabii ki sevdiğinizi düşünmeniz, onunla ilgilenmeniz güzel ama sürekli ilgi beklemek karşınızdakini sıkar ve sizden uzaklaşmasına sebep olur. Arada bir uzak kalmak hem sağlıklı hem de gereklidir.
5- Çok Fazla Para Harcamak; Maddiyat özellikle nişanlılık döneminde gizli tartışma sebeplerinden biridir. Kişilerin maddi harcamaların kendilerini bunalttığını çok fazla birbirine itiraf etmedikleri hatta söylemekten çekinip sakladıkları bir dönemdir nişanlılık. Birbirinizi yeterince tanıyıp gerçekten maddi durum noktasında beklentilerinizi ayarlayana kadar, bu noktada ölçülü davranmak en doğru olandır. Birlikte bir yerlere gitmek, bir şeyler yapmak istemeniz çok normal ama bu uğurda bütçenizi aşmamalısınız. Eğer gerçekten birbirinizi seviyorsanız, bu durumu aşmanız çok zor olmayacaktır.
Nişanlılık evliliğin bir nevi provasınıdır. O yüzden nasıl bir nişanlılık yaşayacağınız, nasıl bir evliliğin sizi beklediğinin habercisidir. Eğer ilişkinizde bunlara benzer durumlar yaşıyorsanız, önlemlerinizi almanızı ilişkinizi daha sağlıklı nasıl yaşamanız gerektiği noktasında bilinçlenmenizi tavsiye ederim. İlişkinizde arızalar olduğunu düşünüyorsanız yada doğru kişi ile evlilik yolunda ilerleyip ilerlemediğiniz noktasında kafanızda soru işaretleriniz varsa; Evlilik öncesi koçluk almanızı öneririm.
Sevinç Karakaya
DevamıDaha kaliteli Bir Hayat İçin 11 Öneri
Gelecekle ilgili küçük büyük hepimizin hedefleri var. Eminim hepimizin isteği ise geleceğin bütün isteklerimizi, hedeflerimizi bize ulaştırması… Fakat hedeflerimize ulaşabilmek için ise, o hedefe giden yolda sağlam bir şekilde yürümemiz gerekir.
Eğer sizde hedeflerinize gerçekten ulaşmak istiyorsanız, Lütfen hemen şimdi birkaç dakikanızı ayırıp, hayallerinizi ve hedeflerinizi düşünün. Hangi alanlarda kendinizi geliştirmek istiyorsunuz? Sizin için gerçekten önemli olan nedir? Hangi zorluklarla başa çıkmak istiyorsunuz?
”Hayal etmek kolay peki bunları gerçekleştirmek için ne yapmalıyım ?” diyorsanız işte, size hedeflerinize götürecek 11 öneri;
1- Kendinize meydan Okuyun; Öncelikle başarılı olacağınız konusunda hiç şüphe duymayın evet bu güne kadar belki çok kere başarısız oldunuz fakat onlar sizin için değerli tecrübeler oldu. Kendinize meydan okuyun; artık başaracaksınız. Ne yapmak istediğiniz hakkında açık bir vizyona ve hedefe sahip olun; bu hedeflere ne kadar zaman içerisinde varmak istediğinizi makul ölçülerde belirleyin. Her zaman olabileceğinizin en iyisi olmaya kendinizi zorlayın. Başarmak istediğiniz konuyu gözünüzde canlandırın. Onu sanki olmuş gibi zihninizde görün. Hedeflerinizi yazın; kendinize bir hareket planı hazırlayın ve tekrarlıyorum, ”Başarılı olacağınızdan hiçbir zaman şüphe duymayın”.
2- Sizi Seven Sevdiğiniz Kişilerle Olun; Sevgi başarı için en güzel ilaçtır. Çevrenizde sevdiğiniz ve sizi seven, sizi destekleyen insanlar barındırın. Özellikle sizi ve hayallerinizi küçümseyen, dalga geçen sizin enerjinizi çalan kişilerden uzak durun. Yaşamınızdaki özel insanlara ilgi ve şefkat gösterin ve onların bu şefkatinizi görmelerini sağlayın. Bunlar size pozitif enerji olarak geri dönecektir.
3- Kaliteli Zaman Geçirin; Günler, aylar, yıllar o kadar hızlı geçiyor ki, ve hiç bir anın tekrarı yok şu hayatta… Yaşam çok kıymetli, her gününüzün tadını çıkarmaya bakın. Erken kalkın, kendi kendinize ve sevdiklerinizle birlikte kaliteli zaman geçirin. Yürüyüşe çıkın, egzersiz yapın, kitap okuyun. Yalnızca sevdiklerinizle geçirdiğiniz zamana değer vermekle kalmayın, yalnız geçirdiğiniz zamanın da kıymetini bilin. Kişisel gelişiminize önem verin. Bir gününüz bir gününüze eşit yada eksik olmasın her gün yaşamınıza yeni güzellikler katın.
4- Kendinizi Rahatsız Hissettiğiniz Zamanlar Olsun; Başarmak için rahat hareket etmek kadar, arada sırada kendinizi rahatsız etmekte önemlidir. Günde en az bir kez sizi rahatsız edecek bir şey yapın. Kendinizi zorlayın, ne kadar ileriye gidebildiğinize kendiniz de şaşıracaksınız. Unutmayın; korkunun diğer ucunda özgürlük vardır. Hareketsiz kalmak, büyümemektir. Potansiyelinizi tam olarak kullanabilmek için kaygılarınızı bir yana bırakın, hedeflerinizi yükseltin.
5- Hedefleriniz Tutkularınız Olsun; Ne yaparsanız yapın içine yüreğinizi koyun. Yaptığınız her şeyde tutkulu olun. Tutkunuzu vücut dilinizde, gülüşünüzde ve sesinizde gösterin. Gözleriniz parlasın. Tüm dünya coşkunuzu görsün ve duysun; tutkunuzu hissetsin. Tutkuyla ilerlenen her yolun sonu muhakkak güzel bir başarı olacaktır.
6- Başkalarına İçin Bir şeyler Yapın; Toplumun hayrına olan işlerde olmak ve istediğiniz hedeflerinizin bütünün hayrına olmasını istemek onlara daha çabuk ulaşmanızı sağlar. Topluluk içinde gönüllü olun ve hedeflerine ulaşmaları için başkalarına da yardım edin. Dünyanız, yeteneklerinizi paylaşmanız ve zamanınızı harcamanız için daha zengin ve iyi bir yer olacaktır.
7- Küçük Şeyleri Fazla Önemsemeyin; Her durumu kontrol edemezsiniz, sizin dışınızda gelişen küçük şeyleri bir yana bırakın. Kendinizi o kadar da ciddiye almayın. Mükemmel olmak zorunda değilsiniz. Yaşamın kusurlarının sizi üzmesine izin vermeyin. Rahatlayın, işler kötü gittiğinde komik tarafları görmeye çalışın, olan bitenden ders çıkarın. Hoşgörülü olun, gülümseyin. Enerjinizi küçük şeylere harcamayın, bu size hiç bir şey kazandırmayacaktır. Yapmanız gereken önemli hedefleriniz olduğunu hatırlayın.
8- Her Zaman Dürüst Yaşayın; Dürüst olmak önce kendinize sonra tüm çevrenize borcunuz. Her zaman dürüst olun. Dürüstlük size; Her kim olursanız olun kimliğiniz ve yaptıklarınızla övünme hakkı sağlar. Yaptıklarınızla gurur duymanızı sağlar. Aynı zamanda başkalarını da kusurları ile kabul etmenizi sağlar. Hayatta her zaman için çevrenize empati ve iyi niyet ile yaklaşın. Yaşamda belli bir amacınız olsun ve değerlerinizle gurur duyun.
9- Minnet Ve Şükür İçinde Olun; Unutmayın sahip olduklarınıza şükür onların hayatınızda çoğalmasını sağlayacaktır. Sahip olmadıklarınıza değil, sahip olduklarınıza odaklanın. Ve başta size bu kadar ”Nimeti veren Rabbinize minnettarlığınızı sık sık ifade edin”, daha sonra da size herhangi bir zamanda yardım etmiş insanlara minnettar olduğunuzu gösterin ve teşekkür edin. Bunu nasıl yapabilirim derseniz? Bir arkadaşınızı ya da sevdiğiniz bir kimseyi arayarak sizin için ne kadar önemli olduklarını hissettirebilirsiniz. Mesela işinde başarı gösteren bir meslektaşınızı ya da iş arkadaşınızı tebrik edin. İnsanlara onları takdir ettiğinizi ve onlarla yakından ilgilendiğinizi gösterin. Unutmayın; Nazik davranışların hiç maliyeti yoktur; ama büyük anlamı vardır.
10- Başarılarınızı Kutlayın Ve Kendinizi Ödüllendirin; Başarılarınızdan gurur duyun. Küçük başarılarda bile kendinizi ve başkalarını kutlamaya zaman ayırın. Kendinizi Ödüllendirin hatta şımartın. Tabi ki Öte yandan, alçak gönüllü ve onurlu olun, sizin kadar şanslı olmayan insanlara karşı duyarlı davranın.
11- Pozitif Olun; Olumlu düşünceye, pozitif bir tutuma sahip olmanın ve kendinize inanmanın başarınızda büyük önemi vardır. İyi niyetli olabilirsiniz, kararlı olabilirsiniz, fakat kendiniz ve yaşam hakkında pozitif tutuma sahip olmadan başarılı olamazsınız. Hayaller ölür, hedefler yok olur ve zihninizdeki ve kalbinizdeki berrak mavi gökyüzünün ve güneş ışığının yerine karamsarlık ve karanlık çöker.
Unutmayın; insanlar bazen onlara söylediklerinizi ve onlar için yaptıklarınızı unutabilirler; ama onlara neler hissettirdiğinizi asla unutmazlar. Hedeflerinize ulaşmak için çaba harcamakla kalmayın, aynı hedefe ulaşmalarını istediğiniz diğer insanlara da yardımcı olacağınız konusunda kendinize söz verin. ”Bütünün hayrına attığınız her adım size fazlasıyla geri dönecektir. Siz sadece vazgeçmeyin yeter.”
Sevinç Karakaya
Devamıİlişkimizdeki Kavgaların Altındaki Asıl Neden Ne?
Her sağlıklı evlilikte zaman zaman çiftlerin kavga etmeleri normaldir. Fakat bunların uzamasının yada sinsi bir şekilde eşler arasında soğukluğun gerginliğin artarak devam etmesinin ise çok farklı sebepleri vardır. Bu sebeplerin en başında ise ”Kızdığımız konu ile kavga çıkardığımız konunun bir birinden tamamen ayrı olması”. Belki birazdan okuyacaklarınızın bazıları kiminize komik gelecektir fakat içinde kendinizi bulacağınız maddeler muhakkak olduğunu göreceksiniz. Çünkü özellikle kadınlar eşleri ile olan ilişkilerde bambaşka şeylere alınıp asıl sorunun dışında beklentilerine cevap bulamadığı için sorun çıkarta bilir. Dediğim gibi Evli bir çift arasındaki gerginliğin asıl nedeni çok daha farklı olabilir. Klasik nedenleri ortaya atmadan önce, siz farkında olmadan evliliğinizi tehdit eden şeyleri öğrenin. ”Sorunu bilmek size çözümü de getirecektir.” İşte evliliklerde en sık yaşanan kavgaların gizli nedenleri;
Gereğinden Fazla Özür Dilemek; Elbette kişinin hatasının farkında olup özür dilemesi bir erdemdir. Fakat aynı hatalar tekrar tekrar yapılıp her seferinde dilenen özür karşı tarafın size gizliden gizliye öfke ile dolmasına sebep verir. Unutmayın her kavgadan sonra eşinizin sizden beklediği şey özür dilemeniz olmayabilir. Özür dilemek yerine uzlaşmacı davranmayı deneyebilirsiniz. Aynı hataları tekrarlayıp her seferinde özür dilemenin altında sadece olayı geçiştirme ve anı atlatma vardır. Oysaki sorunlarınızı konuşup orta yolu bulmak en doğru olandır. Böylelikle iki taraf ta kendisi için sorun oluşturan şeyleri göz ardı etmek zorunda kalmaz ve problem gerçekten çözümlenir.
Dizi ve Film Aşkları; Maalesef son zamanlarda artık çok yaygınlaşan dizi ve film aşkları; kişiler kendilerini orda gördükleri karakterlerin yerlerine koyup hayali ve imkansız beklentilere girip kendi ilişkilerini mahvedebiliyor. Televizyon ve filmlerde gördüğünüz hayali çiftlerden vazgeçemiyorlar. Araştırmalar, televizyon ekranındaki senaryoya ciddi ölçüde kapılan ve inanan insanların eşleriyle olan ilişkilerine kendilerini daha az adadıklarını göstermektedir. Dizi ve filmlere kendini kaptıran kişiler, gerçek, inişli çıkışlı ilişkiler yerine çiçekler almayı ve heyecanlar yaşamayı bekliyorlar ve ne yazık ki gerçek hayatta ilişkiler o şekilde yürümüyor. Bu da çiftlerin mutsuz olmalarına sebep olmaktadır. Unutmayın bırakın tv dizilerini, en yakınınızda bile size dışarıdan muhteşem görünen bir ilişkinin bile sizinkinden çok farkı yok, çünkü ”iyi ilişkiler vardır fakat muhteşem ilişkiler yoktur”
Elektronik iletişim; Birbirinize SMS, e-posta ya da Facebook’tan mesajlar göndermek yüz yüze iletişim içinde olmaktan çok daha kolay ve hızlı gelebilir ama Oxford Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, dijital yollardan birbirleriyle iletişime geçmeyi tercih eden çiftlerin ilişkilerinde daha doyumsuz olduklarını gösteriyor. Eşlerin kısa da olsa kaliteli vakit geçirmeleri önemlidir. Bunda yazılarımda sık sık bahsettiğim gibi; ” Konuşmalarınızda; Göz göze temas, Ten tene temas ve yürek yüreğe temas önelidir” Elektronik yada dijital ortamlarda bunu yakalamanız imkansız gerçek ve ilişkiler ancak iki kişinin gerçek yaşamda yaşamasıyla olur.
Rüyalardan etkilenme; Kimi insanlar rüyalarına kendini çok fazla kaptırabilir. Elbette rüyalarda bilinç altımızın bize verdiği mesajlar gizlidir, fakat ”Rüyayla amel edilmez” Rüyanızda kocanızın size kötü davrandığını ya da sizi aldattığını görmeniz gerçek hayatta da kavga etmenize neden olmamalıdır. Kiminize komik gelebilir lakin rüyalar için yapılan bu kavgalar , araştırmalarca da kanıtlanmış bir gerçektir. Rüyanızda sinirlendiğiniz bir konu için eşinizle kavga etmek yerine, neden canınız sıkıldığı hakkında onunla konuşmalısınız.
Beraber Dışarıda Randevulaşmak; Şimdi diyeceksiniz baş başa beraber randevulaşmanın da neresi kötü, nasıl gizli kavga nedeni olabilir? Normalde romantik ve rahatlatıcı olması gereken bu aktivite iki tarafın farklı istekleri nedeniyle bir kabusa dönebilir. Kadınlar, planlı aktiviteleri tercih ederken, erkekler, daha spontane aktivitelerden hoşlanmaktadırlar. Bu nedenle, iki taraftan birinin mutsuz olmaması için, randevunuzda ne yapmak istediğinizi karşılıklı konuşmak ve ortak bir karara bağlamak evliliğiniz için daha doğru olacaktır.
Düzensiz Uyku Alışkanlığı; İhtiyacınız olan uykunuzu almazsanız sinirli ve gergin olursunuz. Bu da ilişkinize sinir ve kavga olarak yansır. Hiç olmayan sebeplerden kavga çıkabilir. Evlilik hayatımıza bir çok noktada düzen getirebileceği gibi evliliğin içinde de uyku dizeni,”evliliğinize düzen” getirecektir.
Çevrenizdeki Boşanan Arkadaşlar; Belki size iyi ne ilginç gelecek ama nasıl ki mutlu ve huzurlu insanlar çevrelerine mutlu ve huzurlu insanları çekiyorlar. Aynı şeyin tam tersi boşanma için geçerli… Araştırmalar, boşanmanın bulaşıcı olduğunu göstermektedir. Mesela, arkadaşınızın kocası onu aldattığında siz de ister istemez kendi kocanızın sadakatini sorgulamaya başlarsınız ve bu durum, ortada bir şey yoksa dahi, evliliğinizi kötü yönde etkiler. Hatta bazen eşler, bu durumlarda kendilerine yakın hissettikleri arkadaşına tarafta olabilir ve hiç yoktan kendi düzgün giden ilişkilerini gerginleştirebilirler. Hiç bir ilişki dışarıdan göründüğü gibi değildir, arkadaşlarınızın ilişkileri iyiye gitsin diye belki çaba harcaya bilirsiniz ama asla yapılmayacak şey taraf olma yada kendi ilişkinizle kıyaslamadır.
Evliliğinizde Hiç Kavga Olmaması; Zannedildiği gibi kavga edilmeyen ilişkiler de her şey yolunda ve sağlıklı iletişimler var anlamına gelmez. Kavga etmiyor olmanız birbirinize sinirlenmediğinizi de göstermez. Kavga etmek, tartışmak ilişkinizin sağlığı için iyidir ve birbirinize karşı dürüst olmanızı sağlar. Kavgadan kaçınmak ise stres hormonlarınızı arttırır. Kavgadan kaçınmak ve içinizde biriktirmek yerine sakin bir şekilde sizi sıkan durumları konuşmayı denemelisiniz.
Evlilikte her zaman iniş çıkışlar olabilir. Önemli olan karşılıklı olarak birbirinizi anlamaya çalışmak, orta yol bulmak… Hayat hızla akıp gidiyor birlikteliğinizin ve yaşamınızın tadını çıkarın…
Evliliğinizi 4 Adımla Boşanmadan Nasıl Kurtarırsınız?
Aynen hayatta olduğu gibi, evlilikte de her zaman işler yolunda gitmeye bilir. Zaman zaman evliliğiniz zorlu sınavlardan da geçebilir. Eşlerin karşılıklı hatalı tavırları evlilikleri çıkmaza sokup, boşanmaya doğru gitmesine sebep olabilir. Evliliğinize ”artık yürümez”, ”Evli kalmamız için sanki bir sebep yok”, ”sanırım boşanmaya doğru adım adım ilerliyoruz” diye fikirlere sahipseniz; Öncelikle derim ki boşanma alınması gereken çok ciddi ve dönüşü olmayan bir karardır. O yüzden iyi düşünülmeli ve bütün kapılar evliliğin yoluna girmesi ve zorlu sınavlarını geçmesi adına zorlanmalıdır. Peki ne Evliliğimi kurtarmak için ne yapabilir? diyorsanız işte sizi boşanmadan kurtaracak 4 adım;
1. Adım; Öncelikle Kendinize ve Eşinize Dürüst Olun: Problemlerinizin çözülmesi için dürüst olmanız bir öneri değildir elbette… Kişinin önce kendine ve hayatta iletişim halinde olduğu herkese karşı dürüst olacağı bir hayat tarzını benimsemesi asıl olandır. İlişkilerde pek çok kişi bu yanlışa düşer. Adına beyaz yalan dediğimiz ve genellikle zararsız olduğunu düşündüğümüz yalanlar ilişkilerin temelini sarsıcı tahrip gücüne sahiptir. Zararsız olarak gördüğünüz beyaz, pembe yalanlar ilişkinizde tamir olamaz tahribatlar doğurabilir. Zararsız görünen yalanların ortaya çıkması ilişkilerde güven duygusunun kaybolmasına olmaktadır. Yalan söylediğini bir kere fark ettiğiniz kişinin size ne zaman doğruyu söylediğini ya da ne kadar yalan söylediğini sorgulamaya başlarsınız. Evliliklerde çiftlerin birbirine dürüst olması önemlidir. Eğer evliliğiniz içinde yalanlar barındırıyorsanız bu alışkanlığınızdan bir an evvel kurtulmanın yollarını bulmalısınız. Bu öyle bir anda hemen olabilecek bir şey değildir, zaman ister, ama inanmak ve çabalamak başarmanın yarısıdır. Karşılıklı olarak sırların yada yalanların dürüstçe ortaya çıkarmak hem sizi vicdanen rahatlatacak hem de karşılıklı güveni tekrar kazanmanızı sağlamanıza sebep olacaktır.
Şöyle düşünün Boşanmaya giden bir evlilikte dürüst olursam ”En kötü ne olabilir?” diye düşünün ve en kötüye kendinizi hazırlayıp harekete geçin, en kötüyü beklemenin rahatlığı size en iyiyi getirebilir.
2. Adım; Düşünce Tarzınızı Değiştirin: ”Bu güne kadar olan düşünce tarzınız size bugünü getirdi, bugünden sonrada düşünceleriniz yarınlarınızı oluşturacak” Evet evliliklerde de düşünce tarzınız önemlidir. Bugüne kadar eşiniz yada evliliğiniz hakkında düşünceleriniz sizi boşanmaya kadar getirdi ve hiç bir duruma çözüm olmadıysa, sizce de düşünce tarzınızı değiştirme zamanı gelmemiş midir?
Ön yargılar ve olayları kendi bakış akışınızla sorgulamak sorunları çözmekten çok haklı olma çabasıdır. Maalesef tartışmalardaki en tehlikeli durum haklı olma çabasıdır. Her iki tarafta olaylara kendi penceresinden baktığı sürece kendini haklı görmeye ve karşı tarafı suçlamaya devam eder. Eşlerin bakış acısını birbirlerinin penceresinden bakacak şekilde değiştirmeleri gerekir. Birlikte bir yaşama ”evet” dediğiniz o andan itibaren birey olmayı değil bir olmayı hedeflemek ve bu uğurda da yaşanmışlıklarınızı bir tarafa bırakarak düşüncelerinizi o birliği yaşatmak uğruna şekillendirmeniz doğru olacaktır. ”Evet” anına gelene kadar ilişkinizi olumlu kılmak için harcadığınız enerjinizi evet anından sonra da sürdürmelisiniz. Unutmayın, hiç kimse vazgeçilmez değildir ve ancak emek harcanarak bir şeyler sürdürülebilir. ”Evet” anınız son değil başlangıç noktanızdır.
3. Adım; Affetmek Sizi Özgürleştirecektir: Affetmek hayat adına kişinin yüklerinden özgürleşmesidir. Evlilikte de affetmek kurtarma yada koruma adına çok önemlidir. Sağlıklı bir evlilik sürdürmenin yolu affedici olmayı öğrenmekten geçmektedir. Evliliklerin sürekliliğini sağlayan kişiler iki mükemmel insan değildir, affetmeyi bilen, öğrenmiş olan iki affedici kişidir. Evliliğiniz sürecinde eşlerin arasındaki uçurumun gitgide açılmasının en temel nedeni bireylerin affetmek yerine biriktirmeyi tercih etmesidir. Öfke, öfkeyi doğurur. Yaşananları affetmek yerine biriktirmeyi seçtiğinizde içinizdeki öfke büyüyecektir. Siz öfkeli ve uzun bir hata çetelesi ile ortalıkta dolaştığınız süre boyunca eşiniz de size aynı iletişim dili ile cevap verecektir. Evliliğinizde affetmeyi, affedici olmayı öğrenmelisiniz.
Affettim diyor fakat eski defterleri her fırsatta açıyorsanız. Üzgünüm ama affetmiş değilsiniz. Yada ben onca şey yaptı ve affediyorum o bunun karşılığında ne yapacak diye beklentiniz, varsa yine affetmiş sayılmazsınız. Affetmek elbette unutmak değil aynı hatalara tekrar düşmemek için bir yerlerde aklınızda kalmasıdır. Fakat aynı olaylarla yaşamaya tekrar tekrar devam etmek değildir. ”Geçmişe çizgi çekin ve sıfırdan başlayın”
4. Adım; Öğrendiklerinizi Evliliğinize Uygulayın: Özellikle bayanlar olarak evliliğimizde yada ilişkimizde sorunlar yaşıyorsak, hemen dergiler kitaplar karıştırmaya başlayıp uzmanların görüşlerini araştırıyoruz. Fakat evliliğinizi kurtarmak için sadece yapılması gerekenleri okuyup, araştırmak yeterli değildir, hayatınızda kendinize, evliliğinize, eşinize bir şans tanıyın ve bu kuralları uygulamak için çaba harcayın… Dürüst olun, çünkü eşiniz tanımadığı bir kişiyi sevemez. Flört etmeye devam edin, çünkü aranızdaki aşkı tekrardan alevlendirebilirsiniz. Affedin, çünkü mutlu olmak haklı olmaktan daha önemlidir.
Sevinç Karakaya
DevamıSağlıklı İlişkiler İçin; Doğru İletişim Kuralları
Zamani evliliklere bakıldığında; güzel umutlarla, hayat adına iyi ve kötü günlerde beraber olma adına verilen sözlerin tutulmadığını çiftlerin evlilik yolculuğunda yarı yolda yollarını ayırdıklarını görüyoruz. Evlenince çiftler ”Nasıl olsa artık evliyiz, her daim beraberiz, bu gün yıktığımızı yarın toplarız” düşüncesi hakim olmaktadır. Tabi ki o ilişkinin yıkılan değerleri de bir türlü tamir edilmemektedir. Oysaki bir ömür boyu mutlu olmak isteyen çiftlerin bu hayallerini gerçeğe dönüştürmek için ilişkilerini tıpkı bir çiçek gibi beslemesi ve özen göstermesi gerekmektedir.
Çiftler arasındaki ilişkiyi besleyen ya da zarar veren en önemli faktörlerden biri eşler arası iletişimdir. Fakat birçok çift, evlendikten sonra eşlerinin yaşamındaki ayrıntılara dikkat etmemeye başlar, birbirlerinin nelerden keyif aldıklarını, nelerden hoşlanıp hoşlanmadıklarını, korkularını, streslerini, hangi durumlarda kendilerini değersiz hissettiklerini fark etmeyerek bu konulara yabancılaşmaktadırlar.
Aslına bakarsanız çözüm çokta zor değil… Çiftler aralarındaki iletişimde yeni ve ilginç paylaşımlar ortaya konabildiği sürece ilişkide canlılık ve heyecan sürecektir. Aranızdaki İletişim doğrudan ve net olduğunda evlilikte gerekli olan güven ve sevginin gelişebilmesi de mümkündür. Sevgi evliliği başlatan duygudur, devamlılığı ise, sevginin tıpkı saksıdaki narin bir çiçek gibi gelişmesi için beslenmesi ve özenle bakılması gerekmektedir. Her ilişkinin negatif ve pozitif yönleri vardır bunları keşfedip negatifleri pozitiflere çevirerek ilişkinizi güçlendirebilirsiz. Gelin daha yakından bakalım;”Negatif ve pozitif iletişim tekniklerine;
Evlilikte NEGATİF İletişim Hataları:
İlişkilere en çok zarar veren durumların başında, asıl konudan uzaklaşan, eşlerin birbirinin canını yakmaya çalıştığı tartışmalar geliyor. Çiftler arasında tartışmaların elbette olabilir, asıl önemli konunun bu tartışmaları yönetebilmektir. Tartışmaları yönetmeyi başarabilen çiftler evliliklerini yönetmekte de daha başarılı olmaktadırlar. Bu durumun tam tersi; Tartışmayı körükleyen olumsuz tavır ve davranışlar tartışmaların şiddetinin hızla artmasına, ilişkide ölümcül olabilecek duygusal ve fiziksel yaralanmaların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Nedir negatif İletişim Hataları?
Suçlama ve Eleştirme; Karşısındaki kişinin kişilik yapısına yönelik yaralayıcı ifadelerdir. Bu iletişim genellemeler üzerinedir. En sık kullanılan “Sen hep böyle geç kalırsın zaten, kendinden başka kimseyi umursamazsın” gibi cümlelerdir.
Karşındakini Küçümseme; Eşlerin birbirlerini iğnelemeleri, kuşku duymaları ile ilgili süreçte verdikleri tepkilerdir.Küçümseyici sıfatlar yakıştırma, göz devirme, dalga geçme gibi tavırları içerir. Küçük görme, tiksinme ve aşağılama ima ettiği için ilişkiyi zehirler. Bu tavır, çiftleri uzlaşma yerine daha fazla çatışmaya doğru götüren bir sebeptir.
Devamlı Savunma Halinde Olma; Suçlama ve küçük görme kişinin içindeki olumsuz düşünceleri harekete geçirir ve ateşi körükler bu da karşı tarafı savunmaya iter. Savunma davranışı çatışmayı arttırmaktadır. Eşler arasındaki savaşı kızıştırır. Eşler artık aynı tarafta değil birbirlerinin karşısında yer alırlar; birlik bozulur. Bu, işleri daha da çözümsüz hale getirir. Böyle durumlarda geçmişte yaşanan bütün olumsuz anıları birbirleri için cephane olarak kullanmaya başlarlar.
Eşinizle Aranızda Soğuk Duvar Oluşturma; İlişkide işler savaş haline gelince cepheler oluşur ve çiftler kendilerini yaralanmalardan korumak, zarar görmemek için aralarına duvar örer, iletişim kesilir. Bunu bazen çiftlerden biri bazen her ikisi de yapabilir. Çiftler soğuk duvar örerek yani aralarındaki bağlantıyı kopararak yalnızca tartışmadan değil evliliklerinden de kaçmaktadırlar. Birbirleri ile göz teması kesilir başka yönlere bakmaya başlarlar. İç dünyalarını birbirlerine karşı kapatırlar. Bu tür süreçler yaşandığında, ilişkide sevgi ve güven duyguları tehlike sinyalleri vermeye başlar. Oysa bir ilişkinin gelişebilmesi için en önemli ihtiyaç ”sevgi” ve ”güven”dir. Birbirleri ile bu duygularını paylaşmadıklarının farkına bile varmadan birbirlerine yabancılaşmaya, dostluklarını kaybetmeye başlarlar.
İlişkilerde POZİTİF İletişim Nasıl Oluşturlur:
Çiftler arasındaki ilişkilerin gelişmesi ve yürütülmesi sürecinde birtakım NEGATİF iletişim hataları olduğu gibi olduğu gibi, bu durumları tersine çevirecek POZİTİF iletişim teknikleri de vardır.
Eşinizi Suçlamaktan Vazgeçin; Suçlama hiçbir ilişkide kişiyi verimli bir sonuca götürmez. Eleştiri yerine ”Yakınma” iletişimde daha yapıcı bir kanal açar. Çünkü sadece karşıdaki kişinin başarısız olduğu belli bir davranış ile ilgili geri bildirimi içerir. Böylece birbirlerine karşı iletişim kanallarını açık tutmalarını sağlar. Fakat Yakınma alışkanlık haline getirilmemelidir. Fazlaca yakınma karşınızdakini o konu hakkında duyarsızlaştırabilir. Aynı zamanda İstek ve özlemlerimizi dile getirirken yıkıcı değil de yapıcı ifadeler kullanmak ilişkideki sevgi duygusunu tazeler. ”Artık bana hiç zaman ayırmıyorsun” yerine ”Birlikte ne güzel vakit geçirirdik, arada sırada yine dışarı çıksak” gibi ifadeler ilişkiyi daha sıcak ve yakın tutacaktır.
”SEN” Yerine ”BEN” Dilini Kullanın; Kullanılan sözcükler karşıdakini suçlamak yerine kişinin kendi duygularına odaklanmasını sağlar. İletişimde önemli olan ne hissettiğimizi yargılamadan iletmektir. Sen dili; duygu ve düşüncelerimizin sorumluluğunu başkalarına yüklediğimizi ifade eden anlamı içerir. İletişim kurarken ”BEN” dili suçlamayan, yargılamayan ve davranış hakkında sadece kişinin duygularının ne olduğunu gösteren bir ifade biçimidir ve sağlıklı iletişimde etkilidir. ”Beni mutlu etmedin” yerine ”Mutlu değilim” kullanmak ile başlayabilirsiniz.
Eşinizin Zihnini Okumayın; Eğer çiftler birbirlerine duygularını ve beklentilerini açıkça ifade etmek yerine karşıdakinin zihin okumalarını beklerlerse daha fazla hayal kırıklığı yaşar. Birbirlerinden zihin okumalarını beklemek, iletişimi kesmek, ilişkiyi çözümsüz hale getirebilir. Kişiler kendilerini anlaşılmamış ve değersiz hisseder. Bu yüzden birbirlerinize isteklerinizi nazik bir dille ifade etmek daha huzurlu bir ortam oluşturmanızı sağlayacaktır.
Sorunları Biriktirmeden Çözün; Bazen sorunları çözmek yerine onları görmezden gelmeyi çözümmüş gibi algılarız. Oysaki sorunları halının altına ittikçe bu bizi her an patlamaya hazır bir bomba haline getirir ve ufacık bir kıvılcım yıkıcı büyük bir patlama oluşturur. Olaylar kontrolden çıkar. Zihnimizde büyüttüğümüz sorunlar zehirli sarmaşık gibi güzelim çiçeğimizi boğar. Sorunları biriktirmeden önem sırasına göre çözmek gerekmektedir. Ayrıca Çiftlerin birbirlerinden gelen ilişkiyi onarma girişimlerini kaçırmamaları ve birbirlerini duymaları önemlidir. ”Çok gerildim bir ara verebilir miyiz?” gibi bir ifade aynı zamanda bir onarma girişimidir.
Kendinizi ve birbirinizi Sakinleştirmeyi öğrenin; Tartışma tırmanmaya başlayıp kavgaya dönme eğilimi ortaya çıktığında yani kızgınlık, öfke gibi daha yıkıcı duygular alevlenmeye başladığında vücudumuzda ortaya çıkan titreme, kalp çarpıntısı gibi fizyolojik tepkiler karşınızdakinin onarma davranışlarının algılanmasını engeller. Atılacak ilk adım, tartışmayı durdurmaktır. Bu ara en az yarım saat olmalıdır, çünkü bedenimizin sakinleşebilmesi için gerekli olan en az süre budur. Bu sürede tartışılan konu ile ilgili düşüncelerden uzaklaşmak, bedensel aktivite, müzik dinleme gibi alternatiflere odaklanarak kendimizi rahatlatmak amaçlanır.
Orta yolu Bulun; İlişkide yakın ve sevgi dolu kalabilmenin yolu uzlaşmadır. Yumuşak başlangıçlar yapabildiğimizde, onarma, yatıştırma davranışlarını gösterebildiğimizde mümkün olabilir. Bu adımların her biri çiftler arasında olumlu bir atmosfer yaratarak uzlaşmaya uygun bir ortam hazırlar. Çiftler, birbirlerinin söylediği ya da inandığı her şeyi kabul etmek zorunda değildir. Açık ve dürüst bir etkileşim içinde karşısındakini anlamaya yönelik dinleyebilmek önemlidir. Eşinize empati gösterebilmek onu anlamayı sağlar. Bir ilişkide anlaşılmak en önemli ihtiyaçlardan biridir. Etkiyi kabullenmek sadece bundan ibarettir.
Sevinç Karakaya
DevamıEşiniz İle Yaptığınız İletişim Hataları
Hayatta bize en yakın kişinin eşimiz olması gerekirken, kendimizi en iyi hissettiğimiz gereken o iken yada en rahat onunla iletişim kurmamız gerekirken, bazen oluyor ki hiç tanımadığımız kişi ile bile eşimizden çok daha rahat iletişim kurabiliyoruz.
Oysa ki; İyi giden bir ilişkiye sahip olmanın en iyi yolu, iyi bir iletişimden geçer. İletişim problemlerinizi çözmek için, geç kalmış sayılmazsınız. İyi bir iletişimin belli kuralları vardır; karşınızdakine açık sözlü olmak, mimikleri ve beden dilini doğru kullanmak bunların başında geliyor.
Eşiniz sizin espri anlayışınızı, nelere sinirlenip sinirlenmeyeceğinizi, neye nasıl tepki vereceğinizi gayet iyi bilir. Yani düşündüğümüz de diyebiliriz ki, eşinizle kurduğunuz iletişimin, bir mağazadaki tanımadığınız biriyle kurduğunuz iletişimden daha iyi olması beklenir. Fakat bunun tam tersi tanımadığınız biriyle daha iyi iletişim kurabiliyorsunuz. Bunun sebeplerinin arasında; beklentiler ve çiftlerin birbirini çok yakın olmalarından kaynaklanabilir. Elbette yakın olmanın bir sakıncası yok fakat bir süre sonra kişiler karşısındakinin, kendisini hemen anlamasını bekler. Sanki kendisi hakkında her şeyi bilmesi gerektiğini düşüncesine kapılabiliyorlar. Öyle ki her şeyi kısa yoldan anlatmayı seçiyorlar.
Yapılan araştırmalar gösteriyor ki çiftler arasında yaşanan iletişim problemi üç yanlıştan dolayı ortaya çıkıyor. Eğer bunlar üzerinde çalışırsanız emin olun, eşinizle aranızda çok daha güçlü bir iletişimin kurulacaktır.
1- Şifreli Konuşmalar Yada İmalardan Vaz Geçin; Şifreli konuşmak özellikle kadınların çok sık yaptığı bir şeydir. Nasıl mı? Mesela eşinizle evliliğinizin başları ve birbirinizi çok iyi tanımıyorsunuz. Bir gün ona şöyle bir cümle kurdunuz, ”Hava çok soğuk, üşüdüm” belki o an aslında üşümediniz sadece size sarılmasını ya da ceketini çıkarıp omzunuza koymasını istediğiniz için böyle söylediniz. Ama o esas söylemek istediğinizi anlamazsa sizi hayal kırıklığına uğratmış olacaktır.
Kadın erkek ilişkilerinde sık sık karşılaştığımız bir başka senaryodan daha bahsetmek istiyorum. Yine evliliğinizin ilk dönemlerinde, eşiniz arkadaşlarıyla gece dışarı çıkacağını söyledi. Siz de kaçta döneceğini sordunuz. ”Çok geç kalmam” dedi. Saatler 00:00’i gösterdiğinde eşiniz hala dönmemiş olduğunu görüyorsunuz, bu sizi yine hayal kırıklığına uğratır. Çünkü size çok geç dönmeyeceğini söylemişti. Ama onun geç saat anlayışıyla sizin geç saat anlayışınız aynı değil. Eğer ”saat01:00 gibi döneceğim ” gibi net bir cevap verseydi sizin için problem teşkil etmeyecekti.
Kadın ve erkeklerin anlayışları farklıdır ve bu anlayış farklılıkları ilişkide iletişim problemi yaşanmasına, bu problemlerde tartışmalara yol açmaktadır. Bu durumun çözümü ise çok kolay… Eşiniz yoruma açık bir şey söylediğinde kafanıza kurcalayan bir şey olursa, ona hemen tam anlamıyla ne demek istediğini sormalısınız. Deminki örneğe dönersek ”çok geç kalmam” dediğinde kaçta geleceğini sorun. Emin olun, bir sonrakinde siz sormadan o, bu şekilde cevap vermeye başlayacak. Çünkü sizin bu bilgiyi edinmek isteyeceğinizi tahmin edecektir. Tabii ki her şeyi karşı taraftan beklememek lazım. Siz de aynı şekilde iletişim kurmaya özen gösterin. Hafta sonu baş başa evde olmak istiyorsanız ”Bu hafta sonu seninle evde baş başa olmak istiyorum” demelisiniz .
Uzun zamandır evli olmanız dahi, eşinizin sizi iyi tanıması ve sizinle aynı düşünce yapısına sahip olması anlamına gelmiyor. Bu nedenle sağlıklı iletişim kurulmazsa yanlış anlaşılmalar olabilir. Özellikle erkelere somut kavramlarla anlatmayı denemelisiniz.
2- Konuşmalarınızda Açık Olun Ve Sizinle Aynı Şekilde Düşündüğünü Varsaymayın; Çiftlerin sık yaptığı iletişim hatalarından biride karşı tarafın kendisiyle aynı şekilde düşündüğüne inanmaktır. Dediğim gibi Uzun süredir bir ilişki içerisinde olmanız eşinizin sizi iyi tanıması ve sizinle aynı düşünce yapısına sahip olması anlamına gelmiyor. Eş olmaları her zaman birbirinizi doğru anlayacakları anlamına gelmez. Fakat yanlış anlaşılmalar ise çiftlerde, çoğunlukla hayal kırıklığına uğramalarına sebep olur. Örnek vermem gerekirse, eşiniz siz tam yemek yerken sabah yürüyüşe gidip gitmediğinizi sorarsa siz hemen ”acaba kilo aldığımı mı düşünüyor? O yüzden mi yemek yerken bu soruyu sordu” gibi yanlış düşüncelere kapılabilirsiniz. Gerçekte ise onun tek merak ettiği yürüyüşe gidip gitmediğinizdir. Buradaki en büyük problem karşı tarafın da sizinle aynı şekilde düşündüğünü varsaymanızdır. Bu durumu çözüme ulaştırmak ise sanıldığı kadar zor değil. Eğer eşiniz size bir soru sorduğunda tam anlamıyla ne demek istediğini anlamadıysanız ya da soruyu başka yönlere çekmeye başladıysanız kafanızda kurmak yerine eşinize karşı açık olmalısınız. Tam anlamıyla ne demek istediğini sormak en doğru yoldur. Muhtemelen niyeti sizin düşündüğünüzden çok daha basit bir şey sormak olacaktır. ”Çiftlerin açık olmaları birçok sorunun başlamadan sonlanmasını sağlar”
3-Beden Dilinizi ve Mimiklerinizi Yerinde Kullanın; Beden dilinizi ve mimiklerinizi ne kadar doğru kullanıyorsunuz? Çiftlerin iletişim konusundaki en büyük problemlerinden biride mimiklerini ve vücut dilini doğru ve yerinde kullanamamaktır. Çünkü evliliklerinde çiftler kendilerini birbirlerine o kadar yakın hissediyorlar ki kullandıkları mimikleri karşı tarafın kolaylıkla anlayacağını düşünüyorlar. Diyelim ki eşinizin evde biraz daha düzenli olmaya özen göstermesini istiyorsunuz. Eğer ellerinizi belinize koyup, soğuk bir ses tonuyla ona bunu söylerseniz kavga etmek istediğinizi düşünür ve savunmaya geçecektir. Ama aynı cümleyi yumuşak bir ses tonu ve hafif bir tebessümle söylerseniz eşiniz sizi daha çok dikkate alacaktır.
Söylediklerinizin tartışmaya yol açmasını istemiyorsanız beden dilinizi doğru kullandığınıza emin olmalısınız. Seçtiğiniz kelimeler ne kadar doğru olursa olsun mimikleriniz ve beden dilinizi yanlış kullanırsanız ağzınızdan dökülen kelimeler eşiniz tarafından yanlış anlaşılabilir hatta kavga sebebi sayılabilir. Kişinin kendi beden dilindeki ve mimiklerindeki hataları anlaması zor olabilir. Fakat eşinizden bir kere ters bir tepki aldıysanız, dönüp kendi yaptığınız tavır ve ses tonu ile eşiniz size seslenseydi nasıl hissederdiniz? Kendinizi dışarıdan gözlemlemeye çalışın.
Size küçük bir tüyo, eşinize istediklerinizi kolaylıkla kabul ettirmek istiyorsanız ona dokunmayı deneyin. Konuşurken koluna ya da sırtına dokunmaya özen gösterin. Emin olun, bu çok işe yarayacaktır. Ayrıca
Eşinizin Sizi Dinlemesini Sağlayacak 5 İpucu yazımı tekrar okumanızı tavsiye ederim.
İtiraf Ediyorum ”Kıskanıyorum”
Siz halen kendinizin kıskanç olmadığına mı? inanıyorsunuz? O zaman büyük bir yanılgı içindesiniz. Şimdi;
”Kıskançlık nedir bilmem”, ”Ben hiç kıskanmak” diyebilirsiniz, üzgünüm ama bilim dünyası kıskanmanın, bundan yıllar önce bize atalarımızdan miras kalan genetik bir eğilim olduğunu kanıtladı. Beş yaşından itibaren değer verme yargılarımız pekişiyor ve kaybetme korkusuyla birlikte kıskançlık duygusu da ortaya çıkıyor. Yani bundan kaçış yok. Kıskanmak doğal bir duygusal süreç, bunda yanlışlık da yok. Fakat kıskançlık, diğer tüm duygularınızın önüne geçip ilişkinizi kontrol altına almaya başlamışsa iletişim bozuklukları, güvensizlik gibi sorunlara doğru hızla ilerleyen bir süreç de başlamış olabiliyor. Kıskançlık duygusuna yokmuş gibi bastırmaya çalışmanız bu durumu daha da tetikleyecektir. Yapmamız gereken ise; ”kıskançlığı sağlıklı bir şekilde yaşamak için, kontrolde tutmaktır”. Peki bunu nasıl yapabiliriz? İşte kıskançlığı kontrol altında tutmanızı sağlayacak önemli etkenler…
Önce Kendinize Güvenmelisiniz; Kişi sevilmediğini yada eşinin kendisini başkası yüzünden terk edeceğini ne kadar sık düşünüyorsa bu kendisindeki özgüvenin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Sadece eşiniz de değil bir arkadaşınızın bile başkasını sizin yerinize tercih etmesi düşüncesi özgüven eksikliğindendir. Kişinin özgüveni ne kadar düşük olursa, kendi değeri konusunda o kadar şüpheye düşecektir. Özgüveninizi geliştirmek, kıskançlığı kontrol altında tutmanın ilk adımıdır. Her zaman dediğim gibi; ”Her şey sizde başlıyor.” Kendinize ne kadar değer verirseniz, kendinizi o kadar özel hissedersiniz. Böylece etrafınızdaki insanlar da sizin özel olduğunuzu düşünür ve görürler. Özgüveni yüksek bir kişi, ilişkiyi iki tarafın da karşılıklı fayda sağladığı bir temelde yürütür. Değerli olduğunuzu anlayın ve eğer biri size bu değeri vermiyorsa o kişi doğru insan değildir.
Ne Hissettiğinizin Farkında Olun; Kişinin ne hissettiğinin farkında olması önemlidir. Ve hiç de kötü bir durum değildir. Tabi ki sadece ne hissettiğinizi önemseyecek kadar hislerinizin sizi ele geçirmesine izin vermediğiniz sürece… Kıskanmak da doğal bir histir, sizin neye değer verip vermediğinizi anlamanızı sağlar. Kıskançlık için sorun denilemez fakat bu hissi takıntı haline getirmek bir sorundur. Kıskançlığınızı farkında ve kabul ediyorsanız, doğru yoldasınız. Bundan sonraki yapılacak en sağlıklı adım hislerinizi arkadaşınız, eşiniz yada her kimse onunla açık bir şekilde paylaşmaktır. Unutmayın ikili ilişkilerde dürüst ve açık olmak, duygularınızın zaman içerisinde yıkıcı ve takıntılı bir düzeye ulaşmasını engeller.
”Neden Kıskanıyorum” Sorusunun Cevabını Bulun; Duygularınız ve kıskançlığınızın geçerli bir sebebi var mı? Yoksa kıskançlığınızın sebebi aklınızın size oynadığı bir oyun mu sadece? Aslında hissettiğiniz kıskançlık size bir yerlerde çözmeniz gereken bir sorun olduğunu söylemektedir. Burada yapmanız gereken ”Neden kıskanıyorum” sorusunun cevabını bulmaktır. Bulacağınız cevap; sizi geçerli bir sebebe götürüyorsa, problemi çözebilirsiniz, yada sebep yeterince doğrulanabilir değilse sorunu kafanızdan atabilirsiniz. Neyle karşı karşıya olduğunu görmek çözümü de kendiliğinden getirecektir.
Düşüncenizi Pozitife Yoğunlaştırın; Zihninizin oyunlarının yada hislerinizin sizi ele geçirmesine izin vermeyin. Unutmayın siz kendi yaptıklarınızdan ve anladıklarınızdan sorumlusunuz. Hayatta neyin üzerine giderseniz onu daha çok kendinize çekersiniz, kıskançlıkta böyledir. Enerjinizi kıskançlık üzerine yoğunlaştırmayın. Kıskançlığın negatif şekilde sizi esir almasına izin vermemek için hayatınızdaki yada ilişkinizdeki pozitif yönlere yönelin. Kıskançlık endişe sizi strese sokar sağlığınızı da negatif yönde etkiler. Siz ne istemediğinize değil, ne istediğinize odaklanın. Kendi kişisel gelişimize katkısı olacak, pozitif düşünmenizi sağlayacak kitaplar arkadaşlar ve bir çevre edinmekle işe başlayabilirsiniz. Çoğu zaman kişinin bu noktada motivasyonunu artırıp pozitif düşünce yapısını oluşturmak için; bir uzmanla çalışması, hayata bakış açını sistemli bir şekilde değiştirmesinde oldukça etkilidir.
Kıskanmak da, aşk gibi, nefret gibi, mutluluk ve öfke gibi ikili ilişkilerle birlikte gelen doğal bir histir. Her bir duygu, siz isteseniz de istemeseniz de bünyenizde kodlu şekilde bulunuyor. Her birinin tadını çıkarmak da sizin elinizdedir. Yeter ki duygularınızın kölesi olmayın, karşınızdakiyle iletişiminizi koparmamaya dikkat edin. İnsanlar ne kadar anlayışlı olurlarsa olsunlar, siz onlara ne hissettiğinizden bahsetmedikçe asla hislerinizi tam olarak anlayamazlar. ”Kıskançlığınızı kabul edin ve onu en sağlıklı bir şekilde yönetin”
İçinizdeki Özgür ”Amazon Kadın” Evliliğinizi Kurtarır
Kadınların evlilik fikrine uzak bakmalarına en büyük sebep özgürlüklerini kaybetme korkusudur. Evliliğin yalnız bir hayata göre özgürlükleri kısıtlayan bir yanı varmış gibi görünse de, evliliğin içindeki özgür yanı yakalayan bir kadın, evliliğinde de huzura kavuşur.
Evliliğin de tutkuyu kaybetmeyen çiftler birbirini hayat boyu keşfetmeye çalışan, her gün yeni bir yönüne aşık olmayı başaran kişilerdir. Erkek avlanmak her gün eşini yeniden elde etmek isterken, kadın da eşi tarafından her gün yeniden sahiplenilmek keşfedilmeyi bekler. Yaratılışı gereği erkek her zaman avcı kadın ise av konumunda olmalıdır ki, evliliklerde uzun soluklu heyecanı yakalayabilsinler.
Amazon Kadın Ruhunu Keşfetmek;
İlişkileri monotonluğa sürükleyen sebeplerden biri kadın ile erkeğin bu av- avcı konumunun unutulup, birbirini elde etmenin rahatlığına kendini kaptırmalarından kaynaklanır. Bunun için ise; bir evlilikte kadının içindeki özgür kadın ruhunu keşfetmesi oldukça önemlidir. Erkek tam kadını ele geçirdiğini, onu fethettiğini ve kendi varlığını eşi tarafından kanıtsadığını düşündüğünde; kadın eğer kendi merkezine dönebilirse bu erkeğe hem nefes alacak vakit verirken hem de eşinin hayatındaki yerini anlaması için bir fırsat verir.
İçinizdeki Özgür ”Amazon Kadın” Evliliğinizi Kurtarır
Ben ”Özgür kadını” Amazon kadınına benzetiyorum. Amazon kadın; ata biner, daima olarak kahkahalarla gülen, dilediğinde erkeği ile arzu ettiği hayatı yaşayan fakat aniden atına binip uzaklaşabilen bir kadındır amazon kadını… Bunu modernize edersek, evli ve çocukları olan bir kadın bile içindeki özgür amazon kadınını ortaya çıkarabilir.
Elbette ilişkilerde yakınlaşma beraber kaliteli vakit geçirmek çok önemlidir. Fakat yakınlaşmanın ayarını çiftler ayarlayamadığında erkeğin gerilmesi kaçınılmaz olurken, kadındaki durum ise bağımlılığa dönüşür ve eşini hayatının merkezine oturtabilir.
Çünkü bir kadının en derinindeki hayali eşi tarafından ömür boyu sevilmektir. Kadın eşine yakınlaştıkça bu durumun bağımlısı haline gelip, ne yapsa eşiyle beraber yapmak sanki bir bine bağlı gibi bir hayat yaşamak isteyebilir. Oysa erkeğin en derinindeki hayali, gerçek bir özgürlüktür. Erkek hedef belirlemeli, o hedefi yakalamak için uğraş vermeli, emek harcamalı tüm bunları yaparken kendi ruhunu ve kabiliyetlerini keşfeder. Bu onun en büyük hazzı aldığı yerdir.
Bu yüzden evlilikler de dahil, çok fazla yakınlaşma, daima beraber hareket etmek erkek tarafından da arzulansa, yinede bu durum erkekte bir gerilim oluşturur. İşte tam bu noktada devreye giren kadındaki ”özgür ruh” evliliklerini ve ilişkilerini dengeye çekebilir. Özgür kadın ilişkisini, eşini kendi merkezinden çıkarır ve hayatının merkezine kendini koyar. Bunu kadın öyle güzel yapar ki bu ilişkisini, evliliğini yok saymak değil, her iki tarafında mutlu olmasını sağlamak, hayatlarında eşine ve kendine nefes alacak zaman tanıyıp ayrı ayrıda yaşamdan zevk almasını sağlar.
Amazon Kadın ”Önce Ben” Der; Hayatına Odaklanır;
Kadın kendi hayatına odaklandığında yaşamın kendisine getirdiği güzellikleri keşfetmeye başlar. Kadın devamlı ilişkisi ve eşi hakkında düşünmeyi bırakır. Tek kaynaktan sevgi beklemek ve beslenmektense, yaşam sahnesine giren kişilerle paylaşımda bulunabilir. Her zaman söylediğim gibi kadınların içini dökeceği, hayatındaki heyecanlarını, acılarını paylaşabilecekleri eşlerinin dışında ya bir dostları olmalı yada bir güvendikleri ”yaşam koçları” olmalı… Hayatta zevk aldığı mutlu olduğu faaliyetlerin içinde olmalıdırlar. Böylece de eşinden beklediği karşılıksız sevgi yargısız kabul, saygı ve taktiri yaşam içinde de bulur. Buda eşinden beklentisini azaltırken farklı kuşkulara girmeden eşinin de özgürlüğünü yaşamasına hak tanır.
Amazon kadın; Zaten hayatındaki kişi doğru kişi ise eşini özgür bıraktığında daha çok kendisine döneceğini bilir. Çünkü Hayat enerjisi BUMERANG gibidir. Biz özgür ve mutlu bir sevgiyle eşimizi hayatı keşfetmeye yollarsak, o eğer doğru erkekse ve hayatı yaşayıp devamlı onu düşünmeyi kesebiliyorsak, erkek kadının yakınlığını muhakkak talep edecektir. Unutmayın evlilik hayatınızı yöneten koç sizsiniz. ”Kadın ilişkisinin sürekliliğini sağlayan bir orkestra şefi gibidir.” Her ne kadar evliliği erkek yönetiyor gibi görünse de, mutlu evliliklere bakıldığında; Kadın ne zaman kendine, eşine ve ilişkilerine özgürlük tanıması gerektiğini bilincindeki evliliklerdir. Hayatınızın merkezine kendinizi koyduğunuz da, emin olun eşinizde sizi daha fazla hayatının merkezine koyacaktır.
Cinsellik Evliliği Kurtarır Mı?
Çiftlerin cinsel yaşamları olmaması ilişkilerinin soğumasına, bitmesine sebep olur. Peki ilişkisini düzeltmek için çiftlerin cinselliği kullanması ne kadar doğru bir davranıştır? Çözüm için sadece ”yatak odası” yeterli midir?
Sağlıklı bir evliliğin devam etmesi için cinsellik olmazsa olmaz bir ihtiyaçtır. Fakat sorunlu ve artık iplerin kopma noktasına gelmiş bir ilişkide, çiftler arası diyalog ve iletişim çok daha önemlidir. İlişkide yaşanan sorunlar cinsel hayatı da temelden etkililer. Çiftlerin karşılıklı iletişim ile konuşarak halledebilecekleri sorunları çözümlemeleri gerekir. Zaman zaman çiftin her ikisinde yada birinde cinsellikle sorunlarını çözebileceği inancı oluşabiliyor. Oysa çözümü sadece cinsellikte yada yatak odasında aramak sağlıklı sonuç vermeyecektir.
Evliliklerde cinselliğin rolü nedir?
Cinsellik bir kadın ile bir erkeği birlikte yaşamak için hayatlarını birleştirdiği en temel faktördür. Fakat insanlar sadece cinselliği yaşamak için yaşayacakları bir ilişkiyi değil, aynı zamanda saygı duydukları, sevgiyi paylaşabilecekleri, güvenebilecekleri bir eşi cinselliği de yaşamak için tercih ederler. Bunlardan bir tanesi bile yoksa o evlilik de arızalar oluşacaktır. Güvenmediğiniz bir eşe saygı duymazsınız, saygı duymadığınız bir eşi sevemezsiniz ve sevmediğiniz bir eş ile tutkulu bir cinsel hayat yaşayamazsınız.
Evlilikte cinsel ilişkiyi ne çok fazla abartıp evliliğinizin merkezi yapmalısınız, ne de tamamen sıfırlamalısınız. Çünkü sağlıklı ve mutlu bir ilişkinin temelinde cinsellik, cinselliğin temelinde ise sağlıklı ve mutlu bir ilişki yatmaktadır. Bu nedenle cinsel ilişki yemek yemek, su içmek gibi bedensel, sevilmek ve değerli olmak gibi ruhsal bir ihtiyaç gibi görmek gerekiyor. Cinsellik aşık olunan veya sevilen biriyle mükemmel ve özel bir bağ oluşturmanın yanında birçok faydayı da beraberinden getiriyor. Öncelikle cinsel ilişki, var olan ilişkiyi rutin döngüsünden kurtarıp canlı tutabiliyor ve çiftin yorgunluğunu alıyor. Çünkü cinsel birleşme çifti birbirine bağlıyor, birbirlerine ne kadar aşık ve bağlı olduklarını gösteriyor ve onların stres ve zorlayıcı koşullara daha dayanıklı olmalarını sağlıyor.
Cinselliğin Olmaması Evlilikte Sorun Oluşturur Mu?
Özellikle sağlıklı ve genç bir çift için; cinselliğin olmaması çok ciddi sorunlar oluşturur.
Eşlerden birinin yada her ikisinin de cinsel ihtiyaçlarını, evliliklerine olan sadakatlerini çiğneyerek başka kişilerde gidermeye çalışmaları bunun en başında gelir.
İlişkilerin bitiş sebebi, ilişkide cinselliğin eksikliği, yeterli olmaması ya da aşırılığı olarak gösterilse de ilişkinin bitmesine genellikle daha derinlerde yatan sorunlar neden oluyor. Tıpkı aldatma gibi… Aldatma öncesi ilişkinin derinlerinde başlamış çeşitli sıkıntılar bulunuyor. Örneğin, vücudumuza bir virüs girdiği zaman kişide baş ağrısı veya mide bulantısı gibi çeşitli semptomlar görülüyor. Kişi eğer sadece baş ağrısını ortadan kaldırıcı bir müdahalede bulunursa, baş ağrısı geçse de virüs vücudunda kalmaya devam ediyor. Bir süre sonra da başka bir semptom olarak kendini gösterebiliyor. Cinsel hayattaki problemler de ilişkinin bitmesinde sadece bir semptom oluyor.
Peki, bir ilişkiyi kurtarmak için cinselliği kullanmak doğru mu?
Önce bu ilişkide sorun yaratan virüsü bulmak gerekiyor. Oraya ne zaman ve nasıl yerleştiği önem taşıyor. İlişkilerdeki virüsler, bitmemiş meseleler olarak adlandırılıyor. Bunlar bireyin kendi çocukluğundan getirdiği bitmemiş meseleler de olabiliyor, ilişki oluşurken meydana gelenler de! Bireyin anlamlandırabileceği seviyenin üzerinde porno izlemesi ya da arkadaşlarından ilk geceye dair acı hikayeleri duyması bitmemiş meselelere örnek olabiliyor. Kendi ebeveynleri ile ilişkisinde ebeveyn tutumu, anne ve babanın cinsellik konusunda kaygı endişesi de bu sorunlardan bazıları… En sık karşılaşılan ve cinselliğe yansıyan örnek ise ilişki şekillenirken bireylerin birbirlerine karşı tutumları oluyor. Bu tutumlar, sonrasında hazmedilemediğinden dolayı sürekli gündeme gelebiliyor. Kısaca ilişkiyi kurtarmak için cinselliği kullanmak yerine, önce bitmemiş meselelere yönelmek daha uygun bir seçenek.
Cinselliği Kullanmak Çözüm verir Mi?
Bitmemiş meselelerin temizlenmesi, karşılıklı iletişim ve anlayış ile gerçekleşiyor. Eğer çift sağlıklı bir iletişim kurabiliyorsa çözüme ulaşmak kolaylaşıyor. İletişim kurarak ulaşılan çözümler çiftleri daha az incitiyor. Sonuç her zaman ilişkinin kurtarılması ve mükemmelleştirilmesi olmuyor. Bazen de farklı ihtiyaçları olduğunu görmeleri ve yeni yollar çizerek, birbirlerini özgürleştirmeleri gerekiyor.
Erkek açısından ele almak gerekirse… Kadının ona duyduğu sevgiyi veya zaafını bilen erkek bu tür bir davranışla karşılaşınca, ilişkiyi duygusal ilişkiden bir tür cinsel birlikteliğe çevirebilir mi?
İlişkilere bakarken iki tarafın da sorumluluk sahibi olduğunu unutmamak gerekiyor. Bir erkeğin tek başına duygusal ilişkiyi cinsel birlikteliğe çevirme imkanı olamaz. Kadının da bunu arzulaması, istemesi gerekiyor. Ancak kadın “Farkında değildim, beni kullandı” gibi cümleler kullandığını fark ediyorsa, yine kendi bitmemiş meseleleri ve yaşam duruşuna bakması önem taşıyor. Çünkü belki de kandırıldığı tek yer ilişkisi değildir. Erkekler ve kadınlar üzerine yapılan sayısız araştırma bulunuyor. Her iki türün de, ihtiyaçlarının da, cinsel uyarılmalarının da farklılık gösterdiğini bilmek, bu gerçeği kabul etmek gerekiyor.
Devamı10 Adımda Korkularınızdan Korkmaktan Kurtulun
Korkularımızda aslına bakarsanız endişe ve stres gibi; doğru zamanda dengede olduğu taktir de bizim çok güçlü hayatta kalmamızı sağlayan bir duygudur. Fakat her duygunun aşırısının bize zarar verdiği gibi korkunun da ileri düzeyde olması; bizim daha tatmin edici yaşam sürmemizi engelleyebilir. Korku, içimizden bize seslenen ”Nasıl olsa senin başarman imkansız, o zaman neden deneyeceksin?” sözünü söyleyen kafamızdaki iç sesimizdir. Korku bizim bu sese kulak vermemizi ve daha başlamadan pes etmemizi sağlar.
Unutmamanız gereken şudur; Her neyden korkuyorsak bunları bastırma yada kaçmak bizi korktuğumuz olaylardan uzaklaştırmaz aksine korktuğumuz durumlara daha çok karşılaşmamızı sağlar. Bugün her türlü korkularınız ve endişelerinizle baş etmenin 10 kolay yolunu sizlerle paylaşacağım. ”Korkularınız üzerinde çalıştığınızda hayatınızda güzel gelişmelerin farkına varacaksınız sizi engelleyen korkularınızdır.”
Korkulardan Korkmamak İçin; Basit 10 Adım
- Korkularınızı Yazarak Yüzleşin; Yazmak sizi korkularınızla yüzleştirebilir. Şimdi korkularınızı ve hayatınızı nasıl etkilediğini bir kağıda yazın. Korkularınız ile ilgili olumlu değişiklikler gerçekleştiğinde hayatınızda olabilecek değişimleri düşünün. Yani ”Bu korkular sizin için sorun, engel olmasaydı siz nasıl biri olurdunuz”
- Korkularınıza Zaman Tanıyın; Diğer bir adım ise korkularınızın sıcağı sıcağına üstüne gitmeyin kendinize biraz zaman ayırın. Yani eğer korku ya da endişe ile dolduğunuz bir anda iseniz bu sizin mantıklı bir şekilde düşünmenizi engelleyecektir. Hızlı kalp atışları, avuç içi terleme ve panik hali adrenalin sonucudur. Böyle bir durumda yapmanız gereken ilk şey bir ara vermek ve fiziksel olarak sakinleşebilmektir. Çay içmek, banyo yapmak ya da 15 dakikalık bir yürüyüş iyi gelecektir. Fiziksel olarak sakinleşebilmek korkunuz ile baş edebilmenin en iyi yoluna karar vermenizi sağlayacaktır.
- En Kötü ne Olabileceğini Düşünün; Bazen olaylardaki belirsizlik içimizdeki korkunun gereğinden fazla büyümesine neden olabilir. Bu durumda en iyi yapılacak şey ”En kötü ne olabilir?” sorusunu sormaktır. Eğer bir konu hakkında endişeli iseniz; bu bir iş, bir sınav ya da bir ilişki hakkında olabilir. En kötü ne olabilir diye düşünmek size yardımcı olacaktır. En kötü olayı düşünmek ve yüzleşmek korkuyu genelde hafifletir. Bazen en kötü sonuç paniktir. Çok daha hızlı kalp atışı ya da terleme başladı ise, yapılabilecek en iyi şey bu durumla mücadele etmemektir. Olduğunuz yerde kalın ve avuç içinizi karnınıza yerleştirip yavaş ve derin nefes alıp vermek vücudunuzu yatıştırmanıza yardımcı olabilir. Bu durum 1 saat kadar sürebilir ama sonunda panik hali kendiliğinden gidecektir.
- Korkularınızla Karşılaşın Ve Üstüne Gidin; Kendinizi korkuya maruz bırakın. Korkulardan kaçınmak, onları daha da korkutucu hale getirir. Kontrollü bir şekilde gerekirse yardım alarak korkularınızın üstüne gitmekte korkularınızı hafifletir. Eğer bir gün asansöre bindiğinizde korku ya da kaygı yaşadıysanız ertesi gün tekrar asansöre binin mesela. Korkunuz her ne ise onunla yüzleştiğinizde solmaya başlayacaktır.
- Gerçekçi Düşünün; Gerçekçi ve mantıklı düşünmek için kendinizi zorlayın. Korkularınıza gerçeklik çerçevesinden baktığınızda giderek küçüldüğünü göreceksiniz. Unutmayın korkularınız gerçekte olduğundan size daha kötü gelebilir.Mesela saldırıya uğramış insanlar çoğunlukla karanlık bir sokakta yalnız yürürken tekrar saldırıya uğrayacaklarını düşünmeden edemezler. Ancak tekrardan saldırıya uğrama düşüncesi gerçekten çok düşüktür. Aynı şekilde bazen insanlar yüzleri kızardığında başarısız olduklarını hissederler. Ancak stresli durumlarda yüzünüzün kızarması normaldir. Gerçekler korktuğunuz gibi değildir.
- Mükemmel Olmadığınızı kabul Edin; Hep yapılan bir yanlış vardır. Bir çok korkunun kaynağı; Sanki mükemmel olmak zorundaymışsınız gibi düşünüp, mükemmel olmamaktan korkarsınız. ”Ben dünyanın en iyi annesi değilim. Ben başarısızım” gibi düşünceler gerçekçi olmayan ve endişelerimizi arttıran düşüncelerdir. Hayat streslerle doludur ve çoğumuz hayatımızın mükemmel olmasını hissetmek isteriz. Kötü günler ve aksilikler olur ve hayatın dağınık olabileceğini hatırlamak gerekir. ”Kimse mükemmel değil, SİZDE”
- Kendinizi Huzurlu Bir Ortamda Hayal edin; Gözlerinizi kapatın, sakin ve güvenli bir yer hayal etmek için bir dakikanızı ayırın. Çok güzel bir kumsalda yürüyüş resmi ya da çocukluğunuza ait mutlu bir an olabilir. Daha rahatlamış hissedene kadar olumlu duyguların sizi yatıştırmasına izin verin. Gerekirse bu durumlarda kullanmak için mutlu anılarını size hatırlatacak notla alın yada kendinize işaretler belirleyin.
- Korkularınızı Konuşarak Paylaşın; Korkularınızı paylaşmak, endişelerinizden ve korkularınızdan uzaklaşmanızı sağlayacaktır. Eğer bir arkadaşınız ya da aile üyesi ile konuşamıyorsanız, bir profesyonel ile konuşun. Ve eğer korkularınız ile baş edemiyorsanız ve korkularınız günlük hayatınızı engelliyorsa mutlaka profesyonel bir yardıma başvurmanızı tavsiye ederim.
- Korkularınıza Kendi İçinizde Basit Çözümler Geliştirin; İyi bir uyku, sağlıklı beslenme ya da yürüyüş genellikle endişeler için en iyi tedavi yöntemlerden biridir. Birçok kişi endişelerini ve korkularını yatıştırmak için alkol gibi zararlı alışkanlıkların maalesef işe yarayacağını düşünür. Fakat bu durum kişiyi kesinlikle daha da sinirli hale getirip durumu kötüleştirir. İyi beslenme sizi fiziksel ve zihinsel olarak daha iyi hissettirecektir.
- Ve Tabi ki Kendinizi ödüllendirin; Korkularınız ile ilgili küçük de olsa her başarılı hamlenizde kendinize ödül verin. Sinema, konser ya da bir yemek gibi her ne olursa olsun başarınızı pekiştirmek için size mutlu eden bir ödül verin kendinize ”Yani Korkularınızı küçümseye bildiğiniz başarınızı küçümsemeyin”
Sevinç Karakaya
DevamıEşinizin Sizi Dinlemesini Sağlayacak 5 İpucu
Erkekler kadınların en çok konuşmalarından şikayet ederken kadınlarda erkeklerin dinlememesinden şikayetçilerdir. ”Eşim beni hiç dinlemiyor”, ”Dinliyor gibi yapıyor ama dinlemiyor”, ”Ben eşime nasıl sesimi duyuracağım?” Bunlar bir çok evli hanıma tanıdık geliyordur sanırım. Bunları söyleyen bir kadın bir sonraki aşaması ”Eşim beni sevmiyor sevseydi beni dinlerdi” Peki ne yapsanız da eşiniz sizi dinlese?
Öncelikle eşinizin sizi dinlemesini istiyorsanız; Eleştirisel tavırlarınız ve eşinizi sürekli uyarmayı rafa kaldıracaksınız. Her insan sürekli eleştirildiği yada uyarıldığı ortamda durmaktan rahatsız olacağı gibi o ortamdan uzaklaşmak ister. Konu erkeler olunca bu durum biraz daha keskindir. Hiç bir erkek bu durumu kabul etmeyeceği gibi, kendini dinletmek isteyen bayanlara da bu tavır negatif olarak geri döner. Böyle durumlarda, siz bir şeylerden şikayet ederken büyük ihtimalle eşiniz sizi dinlemiyordur. Eğer sizde eşinize bir türlü söylediklerinizi dinletemiyorsanız, İşte sizin için 5 tüyo…
1- Eşinizi Konuşmaya Hazırlayın; Evet yaratılış itibariyle kadınlar, konuşmaya ihtiyaç duyarlar. Fakat kadın ilk önce erkeği konuşmaya hazırlaması gerekir. Erkeğe neden dinlemesi gerekiyor, ondan beklentisizliğiniz ve ihtiyaçlarınızdan bahsedin. Bunun için bazı sihirli kelimeler var bu kelimeler her zaman işe yarar.
*”Beni dinlemene ihtiyacım var”, ”Beni dinlemene ihtiyacım var”. İhtiyacım var, dediğinde erkek bir kendine gelir. Çünkü kadının ihtiyacını karşılamak erkeğin en temel görevidir. Erkek kadının ihtiyacını karşıladığında kendisini özel hissettirir. Kadın Dominant kimliğini bir kenara bırakıp, konuşma ihtiyacını bildirmeli…
*”Söyleyeceklerim ile ilgili seni suçlu bulmuyorum”. erkek suçlanmadığını bildiğinde savunmaya geçme ihtiyacı duymadan dinleyebiliyor.
*”Hiç bir çözüm üretmek zorunda değilsin”. Erkek kadın konuşunca çözüm üretme ihtiyacı duyuyor. kendisinden çözüm beklenmediğini vurguladığınızda erkek rahatlamış bir şekilde dinliyor.
Bu basamaklardan sonra erkek diyor ki; ” Kolaymış ben o zaman dinlerim bunu yapabilirim”
2- Konuşacağınız Konu Önemli İse Tek Konu Seçin; Erkek ve kadın bir çok konuda farklı oldukları gibi konuşma ve düşünme sistemi olarak da farklılardır. ”Erkekler düşünerek konuşur, kadın konuşarak düşünür”. Kadınlar konuşurken geçmiş de, şimdide ve gelecekte olabilirken, erkek sadece andadır. Bir kadın gibi sistematik olamaya bilir. Erkek birden fazla konu açıldığında dinleme yeteneğini kaybeder. O yüzden eşinizle konuşurken ”tek bir” ve somut bir konu seçin. Birden fazla konu açıldığında erkek dinlemediğini kendini suçlu ve başarısız hissediyor. Kendini suçlu ve başarısız hisseden erkek kadından uzaklaşıyor.Çünkü ben başarılı bir erkek olsaydım karım çok konuşmazdı, çok şikayet etmezdi diye düşünüyor. Bu gerçekten çok tehlikeli bir durumdur.
- Konu Önemliyse Her Zaman Yan Yana Konuşun; Eğer evlilik veya ilişkiniz hakkında sizin için ciddi ama onun için korkutucu bir konu konuşacaksanız yüz yüze konuşmalardan kaçınmalısınız. Evet göz temasının önemli olduğunu kabul ediyorum ancak her zaman değil. Direkt olarak gözlerinin içine bakmanız, ona kendini tehdit altında hissettirebilir ve onun korunma iç güdüsünü tetikleyebilirsiniz. Sakin tutmak için onunla yan yana bir şeyler yaparken konuş; örneğin yürürken, kanepede yada yan yana yemek yerken konuşabilirsiniz.
- Ne İstediğinizi Net ve İmasız İfade Edin; Kadınlar ilgi yada dinlenilmek istediklerinde, erkek aldatmıyorum, düşünüyorum, bütün ihtiyaçlarını karşılıyorum diye düşünüyor. Ve erkek bir süre sonra ben bu kadını mutlu edemiyorsam, başarısızım diyor ve kadından uzaklaşıyor. Kadının yapması gereken erkekten tam olarak ne beklediğini net olarak sunmaktır. Devamlı konuşulup bana değer vermiyorsun, benle ilgilenmiyorsun gibi cümleler erkek için sinek vızıltısı gibidir. Net olmaktan anlatmaya çalıştığım ise; Örneğim, ”Seninle vakit geçirmeye ihtiyacım var, pazartesi saat 20:30 da Tarkan’ın konserine 2 kimiz için bilet alır mısın?. Bu beni çok mutlu eder. Teşekkürler”. Belki abartı gelebilir ama erkeklerden ne istediğinizi çok net ifade etmeniz gerekir. Yoksa benimle ilgilen, benimle konuş beni dinle gibi kelimeler manasız şekilde havada kalacaktır. Biyolojik farklılıklar erkekleri doğuştan problem çözücü yapıyor; çatılmış kaşlar kafasında çözmek için çabaladığı karışıklığın bir göstergesidir. Ondan ne istediğini bildiği zaman, dediğini yapacak ve sana istediğini verecektir.
- Sizi dinlemesi için Taktir ve İltifatları Önemseyin; Hepimiz taktir ve iltifatlardan hoşlanırız ve konu ilgimizi çeker. Eşinizin sizi dinlemesini istiyorsanız, ona iltifat edip, egosunu okşamalısınız. Erkekler onları rekabetçi ve önemli hissettiren testosteronla doludur. Onun istemediği veya hoşlanmadığı şeyleri yaptırmak için ”senle yapmak istiyorum çünkü çok eğlencelisin, sensiz çok sıkılıyorum” yada ”senle gitmek istiyorum , çünkü senin yanında kendimi güvende hissediyorum” tarzında cümleler kurmanız yeterli olacaktır. Bu tarz cümleler, eşinizi duruma ayak uydurması için yüreklendirecek ve ihtiyaç duyduğu güveni sağlayacak.
Bunları yaptığınız halde aranızda duvarlar ve konuşamıyorsanız. o zaman bir ilişki koçu ile çalışmanızı tavsiye ederim. Sevgiyle…