Dişil Gücün Çekiciliğini Nasıl Elde Edersiniz?
Ruh eşinizle aynı frekansta buluşabilmek için, gereksiz yüklerden, iyileştiremediğiniz bütün olumsuz duygularınızdan kurtulmalısınız. Bunu başarmak kolay değildir fakat her şeye değer. Sözcüklerle ifade edilemeyen saf sevgiye dokunduğunuzda, hayatınıza yepyeni bir tat gelecektir. Yaşam mucizelerle dolu, yıldızlar bile sizin için yer değiştirebilir. Gölgede bıraktığınız “dişil” yönünüzü aydınlığa çıkardıkça, sizi bekleyen hayatın ihtişamını göreceksiniz.
İçinizdeki Dişil özünüze kavuştuğunuzda, duygusal aydınlığınızı bulacak, ruhsal sorunlarınızın üzerinde çalışıp, boşluklarınızı doldurup ve sonunda kendinizi sevmeyi de başaracaksınız. Böylece sevgi enerjisini çeken bir mıknatıs haline geleceksiniz. Kendinizi sevmelisiniz ki sizden yayılan çekim ve ışığın, diğer insanlar tarafından algılanmasına izin verecek kadar kendinizi iyi hissedebilesiniz. Dişil enerjinizi eski yaralarınızın, acılarınızın ve üzüntülerinizin karanlığında gizli tutmayın.
Siz sağlıklı bir kadınsınız; içinizden gelen ışığı gizlemeyin. Kendinizle ilgili güzel duygular besleyerek, ışığınızın önüne ördüğünüz duvarı yıkabilirsiniz. Ve sizde tüm ihtişamınızla hayatın parçası olabilirsiniz.
Çekici Olabilmek İçin; Önce Siz Dişil Özünüzü Sevin;
Çekici olabilmek sevilmeye hazır olduğunuzu gösterebilmek için, önce içinizdeki “dişil özü” sevmelisiniz. Fakat egodan etkilenmeden, kendinizi yarım bir hayat yaşamaya mahkum etmeden, ilahi bir sevgi ile sevmeyi öğrenmelisiniz.
Bir cenaze çelengi kadar hüzünlüyken, olumsuzluklardan arınıp, bir nilüfer çiçeği kadar güzelleşen insanlar tanıyorum. Kendini seven insanın yüzünden ve gözlerinden yansıyan mutsuzluk silinir, çatık kaşları gevşer, bezgin vücudu dikleşir. Kamburu düzelir, omuzları dik geniş durur. Sağlığı düzelir, küçük yaralanmalar, kesikler, çizikler ve çürükler yavaş yavaş yok olur. Bunu deneyin kendinize karşı eleştirel bir tutum içindeyken durmadan koltuklara, dolaplara, kapılara çarparsınız, devamlı ayağınız bir yerlere takılır. Hatta düşersiniz. Bir arkadaşım vardı; mutfakta devamlı elinin yanmasının erkek arkadaşının davranışları için sıkça kullandığı “yüreğimi yakıyor” deyişi ile ilişkisi olduğunu keşfetti. Bir anda arkadaşımın zihni aydınlandı ve o adamdan ayrıldı. Kendisine karşı çok daha nazik olmaya başladı ve artık kendisini minik yanıklarla cezalandırma gereği duymuyor. İçinizdeki “dişi özü” sevmeyi öğrendikçe, büyük küçük birçok şaşırtıcı değişim yaşarsınız.
Çocukluğu boyunca üvey babası tarafından cinsel tacize uğrayan bir danışanım; yıllar süren çalışmalarının sonucunda acılarından ve sorunlarından kurtulmayı başardığında, hüzünlü kahverengi gözlerinin, parlak ışık saçan bir yeşile döndüğünü gördü. Dişil özü ile barışan bu kadın; “Artık sevginin bana bağışladığı mutluluğu, iliklerimde, içimde hissediyorum” diyor. Bir çok kişi böyle şeyler hissettiklerini söylüyor. İçindeki canlılığı, “kor gibi” diyerek ifade eden bir kadın hatırlıyorum. Dişil özümüzü seversek, kendimizi iyi hissederiz ve böylece içimizdeki güzellikleri başkalarınızda görmelerine izin veririz.
Güzellik Hangi Kadınlara Aittir?
Çekici Olmayan Kadın Yoktur, Sadece Kendine Çekici Olma Hakkı Tanımayan Kadın Vardır; Hepimiz doğal bir güzelliğe sahibiz. Güzellik sadece seçilmiş bir kaç kadına bahşedilmiş bir özellik değildir. Güzellik, çekici olmayı hak ettiğine inanan ve içindeki ruhsal güzelliği dışa vurabilen tüm kadınlara bahşedilmiştir. Tabi ki ben şu sonradan kazanılan süslü ve sahte güzellikten bahsetmiyorum. Benim dediğim güzellik, Her kadının içinden dışına yansıyan doğal güzelliktir.
Çekiciliğin Mıknatıs Etkisi
İçimizdeki dişil özümüzün ruhunu yakalayabildiğimizde otomatikman kendimizi çekici bulmaya başlarız ve diğer insanlara da son derece çekici görünürüz. Onlarda bizde bazı özel “şeylerin” olduğunu fark eder, bu özel şeylerin ne olduğunu tam olarak anlayamasalar da, etrafımızda olmaktan hoşlanırlar. Çekiciliğiniz adeta bir “mıknatıs etkisi” oluşturur.
Zihninizin zindanlarında hapsolmuş kadını özgür bıraktığınızda, fiziksel görüntünüz tipiniz tamamen değişir. İçinizde ezelden beri bulunan, ama bastırmaya çalıştığınız yumuşaklığın dışarı çıkmasına izin verin. Bu yumuşaklık sizi zayıf karakterli bir yapmaz, tam tersine çekici ve ruhsal olarak daha kuvvetli bir kadın yapar.
Kendinizi kutsal ilişkilere hazırlamak için yapacağınız çok şey var, ama kendinize hak ettiğiniz sevgi ve saygıyı vermek, doğru yolda atacağınız en büyük adımdır. Kendinizi sevebilmek için ise; önce kendi “doğal dişi özünüzle” bir ilişkiye girmeniz gerekir. İçinizde ve ruhunuzda var olan güzelliklerin farkına varmalısınız. İyileşme için gereken çabayı göstermelisiniz. Ve dişi özünüzde sakladığınız “güzel kadını” serbest bırakmayı arzu etmelisiniz.
Sevinç Karakaya
DevamıDoğru Eşi Seçmeniz deki, Engel ”Siz” Misiniz?
Yıllardır yaşam kalitesini yükseltmek isteyen insanlara koçluk ve danışmanlık yapıyorum. Benimle yolları kesişen insanlar yalnızca iş hayatında ilerlemek isteyenler değil, aşkta da bu güne kadar ulaşabildiklerinden fazlasını isteyen kişiler oluyor. Gerçekten de bizi mutlu bir birliktelik, başarılı bir karşılaşma, derinlemesine bağlılık ve iyi bir cinsel hayat kadar güçlendiren, hayatımızı yaşanası kılan çok az şey vardır. Bununla birlikte, kendi yolumuzu bu kadar tıkadığımız aşk dışında bir alanda yoktur. Aşk ne zaman hayatınızı tıkar dersiniz? Siz farkında olmadan kendi aşk hayatınızı sabote ediyor olabilir misiniz? Mesela sizde;
Her seferinde ”yanlış” kişiye aşık olan, zorunlu yalnızlardan mısınız? Yani evlilere nişanlılara ya da tuhaf tiplere mi aşık oluyorsunuz?
”Bana iyi gelmeyeceğini adım gibi biliyorum ama her seferinde aynı tip adamlara aşık oluyorum”, ”Bir odada 50 erkek olsa ben yine gidip, elimle koymuş gibi bana sorun çıkaranı seçiyorum” gibi düşüncelere size tanıdık geliyor mu?
Yada bazılarının yaptığı gibi sizde ilişkiler konusunda doğru kişiyi bulamayacağınıza dair inanç kalıplarına mı sahipsiniz? ”Çevremdeki herkesin bir ilişkisi var,bazıları beceremiyor bu işleri, bende olmuyor bu işler”, Duygusal ilişkiler bana çok zor geliyor, belki de beklentilerim çok yüksek yada benim için doğru kişi yok”, ”Belki de kaderim yalnız olmak” Kendinizi bu cümleleri çok sık kullanırken buluyor musunuz?
Belki de siz iş biraz ciddiye bindiği anda, korkuya kapılıp kendini geri çekiyorsunuz. ”O kadar yakınlık gözümü korkutuyor” diyor ve kendiniz peşin peşin; Bir ilişki yada aşk yaşama becerinizin olmadığı etiketini yapıştırıveriyorsunuz.
”Bu hayatta benden artık bir şey çıkması mümkün değil aşkı bulmam yaşamam imkansız ” diyorsanız çok yanılıyorsunuz.
Öncelikler yalnız değilsiniz 🙂 Çoğu zaman halihazırda bir ilişkisi olan, bir yola çıkmış, kişiler bile yaşadıkları ilişkiyi tanımlamakta zorlanıyor. ”Şimdi bir çift miyiz değil miyiz?, Yalnızca takılıyor muyuz? yada hayatımın aşkı bu kişi mi? Evlenmeli mi? Evlenmemeli miyim? Eşimi terk etsem mi, yoksa vazgeçsem mi? Birlikteliğimi gizlesem mi? yoksa açıkça yaşasam mı? Ve her birimizin aşkını sabote ettiğindeki sorularını sıraladıkça bu liste uzuyor.
Doğru Aşkı Bulmak İmkansız Mı?
Bir çok kişiye göre doğru ilişkiyi, aşkta mutluluğu ve tatmini bulmak neredeyse imkansız gibi görünebilir. Onlara göre aşk, etki edilmesi mümkün olmayan bir kader yada hormonlarımızın karmaşık, pek anlaşılmaz bir oyunundan başka bir şey değildir. Yıllar boyunca mutlu yada mutsuz sayısız ilişkiye tanıklık eden biri olarak diyebilirim ki, ”Aşk; Henüz derinlemesine keşfedilmemiş bir gizemdir”
Fakat dolu dolu ve mutlu bir aşk hayatı bir gizem değildir. Öğrenilebilecek, benimsenebilecek ve geliştirilebilecek bir pratiktir. Kendi kişiliğini bir aşık olarak analiz etmek kadar heyecan verici ve faydalı bir başka uğraş, yaşam tarzı daha yoktur. Bir adım daha ilerleyip bir çift olarak, bütün potansiyelinizi keşfedince, derinlik, yoğunluk açısından karşılaşılan heyecan ve yeniliğin tarifi mümkün değil. Dolu dolu bir aşk hayatı ise yeterince emek verildiği taktirde herkes için geçerlidir. Yeter ki aşk’a bakış açınızı, düşüncelerini değiştirip onu hayatınıza davet edin ve geldiğinde kapılarınızı açın…
Sevgiyle kalın;
Sevinç Karakaya
DevamıSağlıklı Evlilik Yapabilmek İçin Bilinmesi Gerekenler
Bir evliliğin yada ilişkinin sağlıklı olabilmesi için kişinin içinden başlayarak dışına doğru sevmeyi öğrenmesi gerekir. Fakat asıl sorun bunu nasıl yapacağımızdır. İşte bugün sağlıklı evliliği bizi taşıyacak 6 anahtardan bahsedeceğiz. Her bir anahtar sırası ile, kullanıldığında hem sizin içinize giden yolların kilidi açacak, hem de sağlıklı ilişkinin yollarındaki kilitleri açacaktır.
1-Doğru Eşi Seçme Yetisi; Sağlıklı bir ilişki evliliğin ilk başlangıcı hayatını birleştireceğin kişiyi doğru seçmektir. Bir ilişkiyi meydana getiren bileşenler; fiziksel, maddi, cinsel, ruhsal ve duygusal seçimlerin bileşenidir. Fakat kişinin gerçekten sağlıklı bir seçim yapabilmesi için; ilk önce kendi kendine yetecek hakkıyla yaşama yeteneğine ulaşması gerekir. Ancak o zaman özgürce ve tam anlamıyla yakın bir ilişki kurmayı tercih edebilir.
Her zaman söylediğim gibi bir ilişkide eksik yanınızı aramak size eksik bir ilişkiden başka bir şey getirmeyecektir. Eksik yanınızın farkına varıp tamamlanmaya çalıştığınızda, hayatınıza da tam birini çekebileceksiniz. Bir ilişkiye ”EVET” diye bilmek için, ”HAYIR” dediğimizde de kendi başımıza yaşayıp gelişebilecek durumda olduğumuzu, anladıktan sonra olur. Unutmayın kendi hayatınızın patronu sizsiniz.
2- Bağlılık Kurabilme; Evlilik çiftlerin beraber yürüyeceği uzun bir yolculuktur. Bu yolculukta yalnızca romantik bir gezinin keyfini çıkarıp, yolun yarısında yolculuğu terk etmek değil, tüm yolculuk boyunca her anıyı birlikte paylaşabilmek esastır. O yüzde yetişkin her kişinin evlilikten önce, kendine sorması gereken; ”ilişkiyi zenginleştirmek, derinleştirmek ve geliştirmek için, var gücüm ile çalışacağıma, bunu bir öncelik haline getirebilmek için gerekli zamanı ayıracağıma, söz verebiliyor muyum?”
Bağlılık aynı zamanda eşiniz ile aşkı ve işbirliğinizi sıkıntıya sokabilecek korkularından sıyrılmanızı da gerektirir. Bağlılık ilişkinizin sağlıklı bir şekilde gelişmesi ve zenginleşmesi için gerekli içsel çalışmaları yapmak adına en başta kendinize verdiğiniz bir sözü kapsar.
3- Hayatınızı Yüceltebilmek ; Her ilişki kendine özeldir. İlişkinizin iyi olup olmadığını anlamak için ise, bakmanız gereken birbirinizi ne kadar iyi hissettirdiğinizdir. Kendi ilişkinizin kullanım kılavuzunu yazacak olan sizsiniz… İlişkinizde nelerin işe yaradığına dikkat etmeyi öğrenmelisiniz. Kendi aranızda ilişkinizin küçük bile olsa birlikteliğinize ait adetlerini, alışkanlıkları keşfedin. Günlük yaşamınızı sıradanlıktan kurtaracak, aynı zamanda hayatla bütünleşmenizi sağlayacak eğlenmenin, beraberliğinizin tadını çıkarmanın zaman ve yolları bulun.
Tabi bunları yaparken aynı zamanda ilk işinizin kendiniz olduğunu unutmayın. Hayattaki ilk işiniz kendi hayat amacınızı bulmak ve onu gerçekleştirmeye çalışmaktır. Bütün kutsal dinlere bakıldığında her biri; Her bireyin güçlü bir yanı olduğunu ve bunu keşfedip yüceltmenin hayatımızın gayesi olduğunu belirtir. Evet yaratılış itibariyle her birey yüce Yaratıcının esmalarını görmek ve göstermek gibi bir gaye için buradadır. Kişiler hayattaki sıfatlarından önce, üzerinde taşıması gereken misyonu fark edip, ilk önce onu, keşfedip yaşamalıdır. Ancak böylece kendini gerçekleştirmiş olur. Kendini gerçekleştirme yolundaki bir birey ilişkisinde de kendini yüceltir, ilişkisi onun hayat yolunun basamağı olur.
4- Şefkat ile Davranmayı Bilme; Her birimiz hayatla, insanlarla mücadele halindeyiz. Böyle bir kargaşada hem kendimize, hem de eşimize daha şefkatli davranmalıyız. Bir yandan birbirimizin kırgınlıklarını, hayatla mücadelesini anlayışla karşılarken, bir yandan da kendi kişiliğimizin net sınırlarını koruyabilir, kendi güvenlik ve sorumluluk ihtiyaçlarımıza saygı gösterebiliriz. İlişkimize şefkatle bakabilirsek, kendi bakış açımıza saplanıp kalmak yerine, olaylara eşimizin gözünden de görebiliriz. Birbirimizi yargılamak yerine, birbirimize olan ilgimizi geliştirebilir.
Şefkat aşktan farklıdır. Şefkat beklentisiz sevmektir. Şefkat hem kendini hem eşini tekrar tekrar bağışlamanı sağlayacak güçtür. Hataların da; mutluluklar ve başarılar kadar bu hayatın bir parçası olduğunu şefkat ile bakabildiğimizde anlayabiliriz.
5- Ortak Paylaşım Alanı Oluşturabilme; Bir çiftin geliştirebileceği en güçlü becerilerden biri; çatışmaları yönetme, iletişim kurma, kararları paylaşma ve zor zamanlarda birbirini destekleme ile ilgili ortak çözümler üretebilme yeteneğidir. Her alanda ortak paylaşımlar ve çözümler ilişkiyi sen- ben olmaktan çıkarır, ortak meraklarının peşine düşmeyi sağlar. Bir çifttin hayatlarını genişletmeleri, ister ailede ister çevreleri ile bağlarında olsun, ister spor, müzik, seyahat, dini ibadetler, arkadaşlıklar yada her ikisinin de tatminkar bulduğu farklı girişimler yoluyla olsun sağlıklı bir durumdur.
Eşler yalnızca birlikte olmak yerine, birlikte doyurucu faaliyetler içinde olduklarında aynı zamanda gelişimlerini de destekliyor demektir. Bu ortak girişimler ve paylaşımlar ilişkinize daha fazla anlam katacaktır.
6- Cesaret; Kendimizle ve eşimizle farkındalık, dürüstlük ve sevgiyle yüzleşe bilmek için, cesarete ihtiyaç duyarız. Cesaret korkularımızla, sınırlarımızla doğrudan karşı karşıya gelip yüzleşebilme gücü verir. Eşinizin kim olduğu, kim olması gerektiği yada olmaması gerektiğine dair beklenti ve varsayımlarınıza meydan okumayı sağlar. Gerektiğinde değişebilme anlamına gelir. Cesaret benim, senin, ailelerimizin ve hatta haksızlık ettiğini hissettiğimiz insanların tüm insanlık hallerine anlayış göstermektir.
En önemlisi cesaret kendimize gülme yolunu bulmaktır. Gülmekse kendimize, eşimize ve tüm dünyaya bakış açımızı değiştiren açık bir anahtardır.
Sevinç Karakaya
DevamıMutlu Evliliğin Kuralları
Aradığı aşkı bulamayan, evliliğinde istediği doyuma ulaşamayan, hayatı sevgiyi paylaşacağı yol arkadaşını bulamayanlar için, Mutlu bir ilişkiyi hayatımıza çekmek için yada hali hazırdaki sorun dolu evliliğimizi, özlemini duyduğumuz mutlu bir yuvaya dönüştüre bilmek için kendi payımıza düşen her şeyi yaptık mı?
Her zaman söylediğim gibi, ilişkilerinin ve hayatının düzene girmesini isteyen her yetişkin, kendi hayatının sorumluğunu kabullenmelidir. Gelin gerçekten mutlu bir ilişki yada evliliğimizi daha mutlu yaşamak istiyorsak neler yapmalıyız? bakalım.
Önce Ben Kuralı ; Ancak siz mutlu iseniz mutlu bir ilişkiye sahip olabilirsiniz. Mutluluğumuzu hep bir şeylere bağlarız, ”Hayatımda biri olsaydı mutlu olurdum”, ”Eşim beni sevseydi/severse mutlu olurum”. Mutsuzluğumuzun kaynağını hayatımızdaki eksikliklere bağlarken çok önemli bir gerçeği atlarız. Aslında kendimizle ve elimizdekilerle mutlu olmayı beceremediğimiz için eksik kalırız. Bu yüzden ”ÖNCE BEN” kuralı mutlu bir ilişki için çok önemlidir. Siz kendi mutluluğunuzdan sorumlusunuz ve kendi ile mutlu olmayı başaramayan biri hiç kimse ile arzu ettiği mutluluğa ulaşamayacaktır. Mutlu bir yaşamın ilk şartı mutlu bir insan olmaktır. ilk hedefiniz kendinizi mutlu etmek olmalıdır, bunu lafın gelişi değil gerçek anlamda yapabildiğiniz de hayat size tahmin ettiğinizden daha fazlasını getirecektir.
Her insan hayatının merkezine kendini getirmeli ki etrafındakilerle sağlıklı, mutlu ve tatminkar ilişkiler kurabilsin. Biriyle gelecek planlamak için, önce kendinize ait mutluluk alanları oluşturmalısınız, yaşadığınız ilişki dışında da tutku duyduğunuz şeyler olmalıdır. Her kimle ve neredeyseniz hayatın içinde yüzde yüz olmayı başarmalısınız. Hiç kimse kendi memnuniyeti hakkında özen göstermeyen birini memnun etmeye çalışmaz. Yani siz kendinizi gerçekten sevmedikçe, kimse sizi istediğiniz gibi sevip, mutlu edemez.
Diğer Yarını Değil, Diğer Tamını Aramalısın; Mutluluğumuzu başkası tamamlamasını istediğimiz gibi ilişkilerde de çoğu zaman, eksik yanımızı tamamlayacak yada bizde olmayan özelliklere sahip olan bir aday ararız. Unutulmaması gereken; Karşı taraftan beklediğiniz özellikler sizde bulunmuyorsa, ilişkinizden beklediklerinizi siz veremiyorsanız, kişisel gelişiminizi tamamlamamışsınız yani henüz tam değilsiniz demektir. Hayatta ilk sorumluluğumuz gelişimimizi tamamlamak adına kendi ruhsal yolculuğumuzu planlamaktır. Kişi isteklerini sıralarken önce ”Ben ne kadarına sahibim?” diye kendine sormalıdır. Yeni yılda bütünlük hissini yaşayabileceğiniz ilişkiler istiyorsanız kendi eksikliklerinizi tamamlamanız gerekmektedir.
Kendinizi tarafsız olarak değerlendirin, nerelerde hata yapıyorsunuz, hangi kişisel özellikleriniz sizi engelliyor, ilişkileriniz hangi sebeplerle son buluyor. Bu tıkanıklıkları çözdüğünüzde hayatınızın hızla değiştiğine şahit olacaksınız.
Hayatınızın Yüz Görümlüğünü Alın; Herkes tektir ve her birey kendisine olan tavırları ile karşı tarafın davranışlarını belirler. Yeni yılda hak ettiğiniz mutluluğu bulabilmek için size kötü davranan ya da size yeteri kadar değer vermeyen tüm ilişkileri reddedin. Hak etmediğiniz davranışları kabul ederek; hayata ”yeterince değerli biri değilim, bu nedenle kötü muameleyi hak ediyorum” mesajı yollayarak, tüm ilişkilerinizi bu sona mahkum edersiniz. Unutmayın olaylar karşısında kendi erdemlerini düşünerek davrananlar kısa süreli haksızlığa uğrasalar bile saygınlıkları ile üstün olurlar.
Hayatınız ve siz değerlisiniz. Hayatınıza gerçekten birini kabul edecekseniz. Bizde gelenek gibi, görünebilir fakat çok daha derin anlamları olan, hayatınızın ”yüz görümlülüğünü” alın. Yani bu kişiyi çok kıymetli hayatınıza alacaksınız fakat bu kişi size gereken manevi değeri, önemi, saygınlığı, size ait sorumluluklarını yerine getirecek mi ? Sizin ve hayatınızın değerli olduğunun ne kadar farkında? Bunu sadece vaatlerle mi yapıyor ? Yoksa hal ve tavırlarıyla da size gösteriyor mu?
Sizin İçin Olmazsa, Olmazlarınızdan Ödün vermeyin; Sadece bir ilişkiye ihtiyaç duyduğunuz, yalnız kalmaktan korktuğunuz yada artık evlenmeniz gerektiğini düşündüğünüz için temel değerleri sizinle uyuşmayan kişilerle hayatınızı birleştirmek çok büyük bir hata olur. Kendinize doğru kişiyi bulabilmek, doğru gözlem yapmak için zaman tanımalısınız. Hayatta hiçbir şey için geç kalmış olmazsınız, fakat yanlış kararlarla zamanınızı boşa harcamış, ruhunuzu gereksiz yere yormuş olursunuz. Hatta son zamanlarda evliliklerin yarısının boşanma ile bittiği düşünüldüğünde, faturası çok ağır mutsuzluklarla bitecek yanlış bir birliktelik içine girmeniz büyük bir olasılıktır.
Mutlu Ve Anda Olmak Size Doğal Bir Çekicilik Verir; Zaman içinde sizlerle daha detaylı paylaşacağım ”hayat enerjimiz” ve çekiciliğimizi doğal kaynağı; Anda kalabilmek ve anı yüzde yüz yaşamaktır. Bu eşiniz yada ilgi duyduğunuz kişi yanınızda yokken bile, siz hayata kendinizi verdiğiniz taktirde, sizi parlatır, aydınlatır ve onun tarafından daha ilgi çekici, hale gelmenizi sağlar. Hayatın içinde olmak kadar, hayatın içinde mutlu olmak da insanı çekici yapar.
Mutlu neşeli ve coşkulu olmak bilinçli bir tavırdır ve bu tavrın etkileyiciliği ile hiçbir şey yarışamaz. Hayata nasıl bakarsanız size öyle cevap verir. Olayların durumların neşeli taraflarını bulun. Eğlenmek, keyifli zaman geçirmek sanılanın aksine çok emek ister. Bu ruh haline girmek çekiciliğinizi arttıracağı gibi olası ilişkilerinizi de monotonluktan kurtaracak en büyük silahınız haline gelecektir. Araştırmalar birlikte eğlenebilen çiftlerin büyük problemleri daha kolay atlatabildiğini ve birbirlerine daha bağlı olduklarını kanıtlamışlardır. Siz eğlenceli ve coşkulu biri haline gelirseniz kuracağınız ilişkilerde otomatik olarak mutlu çekici ve eğlenceli olacaktır.
İlişkileriniz Alma – Verme Dengesinde Olmalıdır; Hayattaki her ilişkide olduğu gibi duygusal ilişkilerde de alma- verme dengesi olmalıdır. İlişkilerde kişiler birbirlerinin hayatları için sorumluluk duymalıdırlar fakat fazlaca ve tek taraflı sorumluluk yüklenmek, paylaşımı ortadan kaldırır ve bir tarafın ezilmesine yol açar. Kimsenin koruyucu meleği olmak zorunda değiliz, fazla fedakarlık yaparak problemleri çözmeye soyunmak, bir tarafın tembelleşerek ilişki için sorumluluk duymamasına neden olur, ayrıca öfke birikimlerine, ilerleyen zamanlarda ise tahammülsüzlüklere yol açacaktır. Fazlaca vermek, istenilenden ya da verilmesi gerekenden fazlasını vermek, hayatınızdaki kişi tarafından kullanılmanız ihtimalini arttırır. Yaptığınız tüm fedakarlıklar zaten görevinizmiş gibi algılanır ve takdir edilmez. Ayrıca fazla verici olmanız hayatınızdaki kişi ile aranızda aşk ve sevgi bağından çok, bir yardımcı bağının oluşmasına neden olur. Genelde verici tarafın yalnız kalmasının nedeni, diğer tarafın problemi çözüldükten sonra aşk arayacak oluşudur. Sağlıklı ilişkide her iki taraf birbirini besler, gelişimine katkıda bulunur. Sevgide sorumlulukta paylaşılır.
İlişkinizde Doğru iletişim İçin, Doğru Zamanlamayı Öğrenin; Doğru zamanda ve doğru şekilde iletişim kurmayı öğrenmek çok önemlidir. İnsanları tanımak, iletişim kurmak için doğru zamanı bekleyebilmek, insanların hassas noktalarına dokunan, eleştirilerden kaçınmak doğru iletişim kurmanın ilk adımıdır. İlişkilerde herkes kendi istediği şeyi duyar ve kendi beklentilerine uymayan mesajları almama eğiliminde olur. Onun için ilişkilerde beklentiler göz önüne alınmadan kurulan iletişim problemlere yol açabilir. Bir mesaj sevgiyle verilmelidir, yoksa mesaj da, mesajı veren de reddedilir.
İlişkilerimizi doğru analiz etmek ve doğru çözümlemek önemlidir. Bazı şeyler için ikinci şansınız olmaya bilir. Bazen sorunumuzu biliriz hatta çözümü de belki biliriz, fakat konunun uzmanı bile olsak dışarıdan farklı bir bakış açısından yardım almak gerekebilir.
DevamıBilinçli Evlilik İçin 10 Altın Kural
Her insan yaşamında gerçek mutluluğu bulabilmek için, başkalarının kendisini mutlu etmesini beklemektense , kendi mutluluğunun sorumluluğunu almalı ve daha mutlu bir hayat için kendi çözümlerini kendisi bulmalıdır. Aynen yaşamındaki mutluluğunda olduğu gibi, evliliğinde de mutluluğunun sorumluluğunu her kişi, kendisi almalıdır.
Evliliğinizdeki mutluluğun sorumluluğunu elinize almak için ilk önce; evliliğinize bakış açınız ne ile dolu, farkına varmalısınız. Size öğretilen doğru bildiğiniz yanlışlarla mı? Sınırsız beklentilerle mi ? Her zaman sizin haklı olmanız gerektiği ile mi? İkinci olarak da siz bu evliliğin kendinize düşen payını hakkıyla yerine getiriyor musunuz? Evliliğinizde yapıcı mı? yoksa yıkıcı mısınız? Evliliğinizi bilinçaltınız ne kadar etkiliyor? Bu sorulara gerçekten objektif bakabilmeniz için ilk önce evliliğinizi bilinçli bir şekilde değerlendirmeniz gerekir.
Peki bilinçli olmanın getirdiği farklılıklar nelerdir? Evliliğinize ve eşinize karşı tutum ve davranışlarınız nasıl olmalı?
1- Evliliğinizdeki Hayat Dersinizi Keşfedin; Yaşamımızda karşılaştığımız hiç kimse ve hiç bir olay tesadüfi değildir, her biri bize ayna olup yaşam yolumuzdaki, amacıma ulaşmamızı sağlayan hayat derslerimizdir. Evliliğinizde de imtihanlarınız olabilir. Özellikle aşk, sevgi ilişkilerimizin bizim çocukluktaki yaralarımızı keşfetmek ve onarmamızı sağlamak gibi gizli görevleri vardır.
Evliliğinizde ki yaşadığınız sorunlara yüzeysel bakmaktansa onların altında yatan çocukluk yaralarınızı görmeye çalışın. Evet her birimiz belki mükemmel çocukluk geçirmemiş olabiliriz, fakat artık bir yetişkinsek bunların sorumluluğunu alıp kendi yarlarımızın çözümünü bulmak durumundayız. Çözümü bulmak için ise, önce sorunun farkına varmak gerekir. Duygusal ilişkilerinize bir röntgen filmine bakar gibi, baktığınızda günlük etkileşimleriniz artık size daha anlamlı gelmeye başlar ve daha kontrollü davranırsınız.
2- Eşinizin Sizin Aynanız Olduğunu Hatırlayın; Prens yada prensesinizin hayatınıza girdiğinde, bir kurtarıcı gibi, bütün sorunlarınızın birden bire son bulacağını, aradığınız mutluluğu dostluğu, beraberliği ve sizde olmayan tüm eksikliği sanki tamamlayacağını düşünürsünüz. Oysa hesap etmediğiniz hayatınıza çektiğiniz her insan sizin aynanızdır. Hayatınıza çektiğiniz eşinizde, kimi zaman hayatta en korktuğunuz yanı görürken, kimi zaman sizde olan yada olmayan özelliği fark edersiniz.
Bilinçli evliliğe doğru hareket ettiğinizde ise, onu değiştirebilmek için önce kendinizde olanla yüzlemeniz gerektiğinin farkına varıp, yanılsamaları yavaş yavaş bırakıp, eşinize ait gerçekleri görmeye başlarsınız. Onun sizin kurtarıcınız değil, tıpkı sizin gibi iyileşmeye gelişmeye çalışan yol arkadaşınız olduğunu anlarsınız.
3- Eşinizi İhtiyaçlarınızdan Haberdar Edin; Bilinçli evliliğin en temel özelliği, başta da söylediğim gibi, her konuda sorumlulukları üzerine alabilmektir. Sorunlu evliliklerde, özellikle kadınlarda sık karşılaştığım; Arzu ve ihtiyaçlarını söylemeden eşinin sezmesini yada zihnini okumasını beklemesidir. Bu durum çiftler arasında anlama ve anlaşılma noktasındaki bütün iletişim kanallarını tıkayacaktır.
Sağlıklı bir evlilik de, arzu ve ihtiyaçlarınızı eşinize anlatma konusunda da sorumluluğu üzerinize almalısınız. Bilinçli bir evlilikte eşler birbirlerini anlamak için, açık ve net iletişim kanalları geliştirmeleri gerektiğini kabul ederler. Aksi taktirde anlaşmayı beklemek, çocukça bir bekleyiş olacaktır.
4- Neye Tepki Verdiğinizin Farkında Olun; Yaşadığımız bir etkileşimde çoğu zaman, olan durum değil de, bizim o etkileşime yüklediğimiz mana yada bize hatırlattığı benzer bir durum ani ve plansız tepkiler vermemize sebep olur. Düşünmeden tepki vermek ise özellikle evliliklerde, tamiri zor yaralar açabilir.
Kendinizi Yapıcı davranma konusunda eğitmelisiniz. Böyle ani tepki verdiğiniz durumlarda; Kendinize ”Şuan ben neye kabul veremiyorum?”, ”Benim böyle tepki vermeme sebep olan duygum ne?” yada ”Yaşadığım bu durum bana neyi hatırlatıyor?” diye sorup üzerinde düşünmelisiniz.
5- Eşinizin İhtiyaçlarına da Duyarlı Olun; Sağlıklı ilişkiler alma-verme dengesinin adil bir şekilde işlediği ilişkilerdir. Eşimizden bizi anlamasını bekleriz, ihtiyaçlarımıza arzularımıza cevap vermesini bekleriz, bizi çok sevmesini bekleriz…
Evlilik ne bir tarafın ”feda” bir tarafın ”kar”ettiği ne de ”Hep bana” mantığı ile gidecek bir birliktelik değildir.
Eşinizin arzu ve ihtiyaçlarına da kendi arzu ve ihtiyaçlarınıza verdiğiniz değer kadar değer vermeyi öğrenmelisiniz. Karşılığını beklemeden vereceğiniz sevgi, değer, anlayış size muhakkak misli ile dönecektir. Unutmayın evliliğinizde eşinize atacağınız her adım aslında kendi mutluluğunuza attığınız bir adımdır.
6- Olumsuz Yanlarınızı Kabul Edin; Hiç kimsenin mükemmel olamayacağı gibi, siz de mükemmel değilsiniz. Her insanın kişiliğinde karanlık , olumsuz yanları olabilir. Varlığınıza ait bu olumsuz yanlarınızı kabul edip bunu en azından kendinize, açıkça itiraf etmelisiniz.
Karşılaştığınız her kişi size ”ayna” olur demiştik. Çevrenizde yada evliliğinizde sürekli olumsuz olaylarla karşılaştığınızı düşünüyorsanız, her durumun size negatif yüzünü gösterdiğine inanıyorsanız muhtemelen bakmanız gereken yer kendi kişiliğinizdeki karanlık tarafınızdır.
Evliliğinizde de, varlığınızın olumsuz yanına dair sorumluluğu üstlendikçe, kendi olumsuz özelliklerinizi eşinizin üzerine yansıtma eğiliminiz azalır. Böylece eşinizde gördüğünüz size karşı düşmanca davranışlar yerini daha dostça ve sevgi dolu davranışlara bırakır.
7- Temel Sevgi İhtiyacınızı Karşılamak İçin Yeni Yöntemler Bulun; Temel arzu ve ihtiyaçlarınızı tatmin etmek için yeni yöntemler geliştirmelisiniz. Sizi %100 seven ve ihtiyaçlarınızı karşılayan bir eşe sahip olsanız bile, size eşinizden ulaşan ancak %25 sevgidir. Gerçek doyum için, geri kalan % 75 temel sevgi ve değer ihtiyacınızı kendiniz karşılamakla yükümlüsünüz.
Güç savaşları sırasında eşinize ihtiyaçlarınızı karşılaması için baskı yaparken, onu ikna etmeye çalışıp uzun konuşmalarla onu suçlarsınız. Oysa doyumsuzluğunuzun sebebi, kendinizi yeterince sevmemeniz, yeterince ilgi ve değer göstermemenizdir. İçinizde küçük bir çocuk yaşadığını farz edin ve bir çocuğa sevginizi ilgi, alanınızı, ona verdiğiniz değeri nasıl gösterirseniz kendinizle de aynen öyle ilgilenin. Böylece eşinizden sevgi alma taktiklerini bırakıp, kendi bütünlüğünüzle eşinizin de, sizin için ne kadar büyük bir zenginlik olduğunun farkına varırsınız.
8- Eşinize Olan Bağımlılığınızın Önüne Geçmeyi Öğrenin; ”Onsuz yaşayamam”, ”onsuz nefes alamam”, ”onsuz bir hayat düşünemem”… bu ve benzeri düşünceler kararında olduğu sürece güzel duygulardır. Fakat kendinizi eşinize bağımlı hissedip, her an yanınızda olması istemek çok sağlıklı bir tutum değildir.
Eşinize bağlanmanızın sebeplerinden biri de sizin kendinizde hissettiğiniz bazı eksikliklerin onda olduğunu görmenizdir. Bu yüzden onunla olmak sizde aldatıcı bir bütünlük duygusu hissettirir. Bilinçli bir evlilikte bireyler, bir birilerini keşfetmenin yanında, kendilerini de her gün yeniden keşfetmeyi öğrenirler. Kişinin içinde tam ve bütün olmasını sağlayacak tek şey kendi gizli kalmış yanlarını keşfetmesidir. Mutlu bir evlilik için; Kendinize ait, kendinizi bulacağınız, nefes alacağınız alanlarınızın olması gerekir.
9- Koşulsuz Sevmeyi Öğrenin; Yüce Allah Kainatı muhabbet ve sevgi üzerine yaratmıştır. Hepimiz Allah vergisi yaratılışımızın bir parçası olarak, koşulsuz sevme yeteneğine ve dünya ile bütünleşme deneyimine sahibiz.
Yunus Emre’nin dediği gibi; “Yaradılanı Sev Yaradan dan Ötürü”. Tüm insanlar böyle bir fıtrat üzere yaratılmıştır. Sosyal şartlanma ve kusurlu yetiştirilme bu yaratılışımızın özünden uzaklaşmamıza sebep olur.
Koşulsuz sevmeyi öğrendiğimizde, içimizdeki sevilmek, kainatla bütünleşmek isteğinin varlığını daha iyi anlarız. Evliliğinizde de koşulsuz sevmeyi başardığınızda var oluşunuza dair özellikleri yeniden keşfetmeye başlarsınız. Evet eşinizin hoşnut olmayan tutumları olabilir fakat eminim sevilmeye değerde sırf yaratılış sebebi ile bile bir çok sebep vardır. Neye yoğunlaşırsanız onu arttırırsınız. Sevgiye yoğunlaşın, kainatı da evliliğinizi de sevgi sarsın.
10- İyi Bir Evliliğin Emek İsteyeceğini Unutmayın; Eğer hayalperest biri iseniz, iyi bir evlilik yapmanın doğru yolunun iyi bir eş bulmaktan geçtiğine inanırsınız. Oysa bilinçli bir evlilikte, iyi evlilik için doğru insan olmanız gerektiğini kavrarsınız.
Aşk ilişkilerine karşı daha gerçekçi bir bakış açısı kazandığınızda, iyi bir evliliğin sorumluluk, disiplin, değişme ve gelişme azmi ile oluşacağını anlarsınız. Evlilik emek ister, sıkı bir çalışma ister. Evlilikte mutluluğun kendiliğinden size gelmesini bekleyemezsiniz. Evlilik yolculuğu engebeli fakat keyifli bir yolculuktur. Kendinizi objektif bir şekilde değerlendirip, üzerinize düşeni yaptığınızda yolun sonu size mutluluk vaat eder.
Sevinç Karakaya
DevamıSosyal Paylaşımlar, İlişkileri Parçalıyor Mu?
Hepimizin zaman zaman belki de eleştirdiği özel hayatımız ve evliliğimiz bu kadar göz önünde olmalı mı? Olursa bu durum evliliğimizi nasıl etkiler?
Hayatımıza ilk olarak dizilerin ve filmlerin yerleşmesi arkasından ise sosyal medya kaynaklarına her yaştan kişinin rahatlıkla ulaşması, özel hayatla alakalı her karenin normalleşerek paylaşılması, gerçekliğinden bile emin olamadığımız, yeni kişilerin hayatımıza, ilişkilerimize, rahatlıkla girmesine olanak sağladı.
Sosyal medyanın hızlı bir şekilde hayatımıza girmesi ile sanki ilişkiler de, aynı hızla değişmeye başladı. Bilgisayarlarımızı açtığımız anda yada telefonlarımızı elimize aldığımız anda bir çok kişinin özel hayatı aniden gözünüzün önüne geliyor. Sosyal medya sayesinde bir ilişkinin tanışma aşamasından evlilik sürecine kadar, takip edebiliyor, ilişkinin gidişatına şahit olup, hatta yorum dahi yapabiliyoruz.
Peki, sosyal medya evliliğimizi, ilişkimizi, hayatımızı nasıl etkiliyor?
Sosyal Medya Kadın Erkek İlişkilerinin Şeklini Değiştirdi; Sosyal medya ilişkilere, evliliklere farklı bir boyut getirdi. Önceden evlilikler daha çok içki, kumar, aldatma, şiddetli geçimsizlik gibi nedenlerle biterken şimdi ilk sırayı sosyal medya almaya başladı. Çiftlerden birinin cinsel içerikli sitelere girmesinin, internette başkalarıyla yapılan yazışmalarının ya da sosyal paylaşım sitelerinde yayınlanan fotoğraflarının, evliliklerde kavga konusu olduğuna sık sık şahit oluyoruz.
Evliliklerinde sorunlarla yüzleşmekten kaçınan çiftler sosyal medyada daha fazla vakit geçiriyor. Çiftler aynı evin içinde, ayrı koltuklarda, ayrı sanal sosyallik yaşıyor ve tabi ki bu durum evliliklerinde iletişimi ortadan kaldırıyor.
İletişime ve romantizme ayrılacak vaktin büyük bölümünü İnternette özellikle de sosyal medyada harcıyorlar. İnternet ilişkilerinin ve internette yoğun vakit geçiren çiftlerin sorunlarının diğer ilişkilere göre daha yüzeysel olduğunu, böyle çiftlerin daha mesafeli olduklarını söyleyebiliriz.
Sosyal Medya Kıskançlığı Arttırıyor; Sosyal medya, hayatımızın içine bu kadar işleyince ruh halimizi de etkilemeye başlıyor. Eğer ki eşinizi dışarıda, sosyal çevrede yabancı bakışlardan kıskanıyorsanız, sosyal medyada sizi rahatsız eden paylaşımlara ve beğenilere de aynı tepkiyi verirsiniz. Sürekli aynı kişi tarafından yapılan beğeniler, samimiyet sınırını zorlayan yorumlar ve beğeni adı altında açıkça yapılan sanal taciz birçok çift arasında ciddi kıskançlıklara neden olabiliyor. Hangi kadın ya da erkek bile bile eşinin başka birisiyle samimi muhabbetlerine tahammül edebilir ki? Haliyle bu gibi davranışlar nedeniyle çiftler arasında kıskançlık, güvensizlik ve aldatma gibi sorunlar ortaya çıkmaya başlıyor. Bu şekilde başlayan huzursuzluklar ilişkilere, evliliklere ciddi zararlar verebiliyor ve hatta boşanmalara bile neden olabiliyor.
Sosyal Medya Sadakatsizliği Tetikliyor; Çok değil bundan on yıl önce; akşam eve gelindiğinde eşler ailecek muhabbet yaşarken, günümüzde ise evdeki her bir birey bilgisayar başında zaman geçiriyor. Bu da aradaki sevgi bağının kopmasına neden oluyor. Eşlerden birinin sosyal medya sitelerinde fazla dolaşması, diğer tarafın gözüne batıyor ve eşine kuşkuyla bakmasına yol açıyor. Eşinin şifrelerini kırarak yapılan özel alana müdahaleler de ilişkide çatışmalar oluşturuyor. Bazı çiftler ise birbirlerini bir dedektif gibi sosyal medyadan takip etmeye başlıyorlar, iletişim ve güven duygusunun yerini şüphe ve bireysellik alıyor.
Eskiden eşinizin başkasına ilgi duyduğunu yada başkasının eşinize, sevgilinize ilgi duyduğunu anlamak çok kolay değildi. Fakat sosyal medya sayesinde insanların hayatlarıyla ilgili neredeyse bütün detayları paylaşmasıyla her şey herkesin gözleri önünde yaşanmaya başlandı. Haliyle aldatan kadın yada erkek suç üstü yakalanıyor. Tabi bunun yanında gizlemeyi başaranlarda var. Bu kişiler evli dahi olsalar kendilerini bekar olarak tanıtıp sanal aileler bile kuruyorlar.
Ülkemizde sosyal medya kullanan çiftler kıskançlık ve ihanete çözüm olarak kendilerince yeni kullanım alışkanlıkları geliştirmişler. Mesela, bazı çiftler ortak sosyal medya hesabı açarak ve bu hesaptan özellikle birlikte çektirdikleri fotoğrafları paylaşarak arkadaş listelerine adeta bir mesaj veriyorlar: ”Biz mutlu bir çiftiz”. Sosyal medyada birlikte mutluluk pozları veren birçok çift aslında ilişkilerinde sorunlarla baş etme yöntemi olarak sosyal medyayı kullanmaktadır. Dışarıya karşı mutlu gözükerek çatışmalı duygu durumundan ve yüzleşmeden uzak kalmaya çalıyorlar. Gerçekten mutlu çiftler sevgileri ve ilişkileri ile ilgili sık sık paylaşımlarda bulunmazlar, ilişkilerini kendi içinde kendi olgunluğunda yaşarlar.
Bazıları ise birbirlerine kendi hesaplarının şifrelerini vererek güven kazanmaya çalışıyorlar. Güven böyle bir durum değildir. Niyeti aldatmak olan birini bu şekilde durdurmak çok da mümkün olmaz. Bu kişiler farklı hesaplarla amacına ulaşıp görüşmek istediği insanlarla rahatlıkla iletişim kurabilirler.
Eşini Seven Çiftler Gerçek İletişimi Tercih Ediyor
Çiftlerin birbirinin duygularını önemsemek, dinlemek, fikirlere saygılı olmak, beraberliğe inanmak ve çözümü hedeflemeleri, sağlıklı bir evlilik için temel kuraldır. Genelleme yapmak, akıl okumaya çalışmak, rekabet, tehdit, alaya almak ve sorunları geçiştirmek ise evliliğe zarar veren en büyük tehlikeler arasındadır. Sosyal medya ise sorunlu ilişkileri daha savunmasız hale getirir.
Bana göre sosyal medya, evlilik sorunlarında bir neden değil, sonuçtur. İlişkisi, evliliği kötü giden çiftler sosyal medyada vakit geçirmeyi tercih ederken, eşini gün boyu özleyenler ise akıllı telefon, tablet ve bilgisayardan uzak durmayı, gerçek iletişimi tercih ediyorlar.
Sevinç Karakaya
DevamıSeçeceğiniz Eşte Hangi özellikleri Aramalısınız?
Seveceği eşi hayatına çekmek isteyen kişilere ilk önerim; ”kendinizi sevmekle başlayın” olacaktır. Kendinizi her halinizle sevmeyi öğrendiğinizde artık, size ve duygularınıza karşılık vermeyen yada anlayamayan eş adayları cazibesini yitirmeye başlayacaktır. Kişi kendini semeye başladığında, kendisine iyi gelmeyecek kişileri, şartları dışarıdan bakıldığında cazip bile olsa hoş görünmemeye başlarlar.
Artık eş adayında sevgi verip alabileceği ve buna istekli olan, duygularla başa çıkmasını bilen, bağ kurabilen, anlaşmalara ve birbirlerine verdikleri sözlere sadık kalabilen özellikleri arayacaktır. Bilir ki, istediği eşi hayatına çekebilmek için, önce aynı özelliklere kendi sahip olmalıdır. Bunun için de daha önce ”Sevginin 5 Niteliği ” başlıklı yazımda detaylı olarak bahsettiğim; karşılıklı ilgi, kabul görmek, taktir görmek, şefkat ve kendinden hoşnut olma niteliklerini barındırır ve birbirinde ararlar.
Böylece sorunlar yaşasalar da birbirlerini bağışlaya bilir, çözümü dostça ve adil bir şekilde egolarını ortaya koymadan ulaşabilirler. İletişim biçimleri misillemeci değil aksine uzlaşmacıdır. Daha da önemlisi ideal eş kişinin ne kendini nede karşısındaki kişiyi, maddi veya fiziki şartlarına göre değil, ”kendisi olduğundan” dolayı tercih edilendir. Çok sık genç bayanlarda ve baylarda rastladığım gibi, hayatlarında ki ”EŞ” etiketli boşluğu doldurmak için evlenmek ideal olan değildir.
Nitelikli Eş adayında Başlıca Nelere Dikkat Edilmelidir?
1- Makul Mesafede olmalılar; Günümüzde özellikle internetinde hayatımıza oturması ile uzak mesafeli ilişkiler başlasa da sağlıklı olan eş adayı birbirlerini gerçek hayatın içinde görüp tanıyacakları karşılıklı iletişim yaşayabilecek adaylardır.
2- Hayatında Başka Biri olmamalı; Sürmekte olan başka bir ilişkisi, bitmemiş eski bir ilişkisi, boşanma sürecinde olmak ideal eş adayı için uygun değildir. Kendinizi ne kandırın, ne de kandırılmaya izin verin hayatında yada kalbinde başka biri olan kişi ile gelecek kuramazsınız. Hayatındaki duygusal bağlar bittiği halde, bakmakla sorumlu olduğu birileri varsa, size ve onlara ne kadar adaletli, yeterli davranacağı da önemlidir.
3- Politik ve Dinsel Uyum; Hayata bizi inanç sistemimiz bağlar. Dini inançlarımız ile uyumlu olduğumuz ve gelişimizi destekleyecek eş en ideal olandır. Politikada aynı şekilde hayata aynı pencerelerden bakan insanların ortak paydasıdır. Politik görüşlerinde uygun olması ideal bir evlilik için önemli bir faktördür.
4- Çocuk Hakkında Düşünceleriniz; Çocuk sahibi olmayı düşünen biri iseniz yada tam tersi sizi bu konuda destekleyen bir eş adayı olmalıdır.
5- Para İle ilgili Düşünceleriniz; Harcamayı ve yaşamayı seven bir kişi iseniz, ideal eş seçeneğinizin içinde paraya ve bu kişinin parayı hayatında nasıl kullandığına da bakmanız gerekir. Parayı kazanamamak, harcayamamak, paylaşamamak, biriktirememek, borç verememek, katkıda bulunamamak, kabul edememek gibi sorunları olmamalıdır.
6- Dosttunuz Olabilmeli; İdeal bir eş sadece cinselliği paylaşacağınız bir arkadaş değil, dosttunuz, sizinle olmaktan hoşlanan ve geçimli biri olmalıdır.
7- Ortak İlgi Alanları; Ortak ilgi alanlarınız olmalı. Her zaman beraber vakit geçirdiğiniz bağımlı bir yaşam değil fakat zaman zaman beraber yapmaktan keyif alacağınız ortak sevdiğiniz ilgi alanları olmalı.
8- Zihinsel Denklik; Entelektüel denklik önemlidir. Böylece bilgi dağarcığınızı yada kavrayış biçiminizi küçümsemek zorunda kalmazsınız. İdeal çiftler zihinsel olarak birbirine bir şeyler katabilen çiftlerdir.
9- Sizin Gözünüzde Mükemmel Değildir; Bu madde size değişik gelebilir. Fakat nitelikli eş adayı sizi gözünüzde mükemmel olan değildir. Karşınızdakinin gölgesini göremeyecek kadar aklınız havada değildir. O bir insandır ve kusurları olması normaldir. Sadece bunların sizin açınızdan kabul edilebilir mi, edilemez mi olması önemlidir.
10- Tam Olmalı; Hep yapılan yanlış diğer yarımı aramak oysa sizde karşınızdaki insanda tam olmayı seçmelisiniz. Aradığımız yarım; sadece bu güne kadar yasadığı hayat, sizle yaşayacağının yarısıdır. Sağlıklı bir hayat ve ilişki için nitelikli bir eş adayının yaşam yolunun yarısını yürümüş olması gerekir.
Bunlar ve daha fazlası var tabi ama bu nitelikleri eş adaylarınızda aramak ile güzel bir başlangıç yapabilirsiniz. Evlilik evlenelim düzelir yada alışırım diye gerçekleştirilecek bir durum değildir. Sonradan üzülmemek için gerçekçi bakmakta fayda vardır. Hatta bu konuda kararsız kalıyor ve sizin için doğru bir eş mi değil mi şüpheleriniz var ise en doğru kararı vermek adına ”Evlilik öncesi koçluk” almanızı tavsiye ederim.
Sevinç Karakaya
DevamıZarar Veren İlişkiler Nasıl Sonlanır?
Bazı kişiler çok zorlu ilişkiler yaşasalar hatta zaman zaman bitirme noktasına çok yaklaşsalar da neden problemli ilişkilerini bir türlü bitiremezler? Mantıkları bu ilişkinin bitmesi gerektiğini söylese de neden cesaret edemezler? Bu kişileri bir kısır döngü gibi, her bitirdiğinde birbirine ve hastalıklı ilişkilerine çeken nedir? Şimdi son zamanlarda bir çok insanın bitmesi gereken ilişkilerini neden bitiremediklerine daha detaylı bakalım.
Her kişinin bir ilişkiyi yaşayış tarzı olduğu gibi, iki insanın bir araya geldiklerinde de oluşturdukları bir ilişki tarzı vardır. Bir ilişkide taraflar sesli anlaşmayı tarz edinmişken, diğer bir ilişki için ses yükseltmek bile çok büyük bir sorun oluşturabilir. Her ilişkide tarafların beklentileri ve ilişkiye verdikleri anlam birbirinden farklıdır. Sonuç nasıl anlaştıklarından öte anlaşabilmeleridir. Fakat birde anlaşamadıkları halde ilişkilerine son veremeyenler var.
Evet; Sağlıklı hatta mükemmel denecek kadar iyi birlikteliklere şahit olduğum gibi, taraflar arasında işkenceye sebep olacak kadar, inişli çıkışlı, her gün tartışmalarla kendilerini de, ilişkiyi de bitirdikleri fakat bir türlü ilişkiyi sonlandıramadıkları birlikteliklere de şahit oluyorum.
İlişkilerimiz bizim ihtiyaçlarımızla alakalıdır. Neye ihtiyacımız varsa o şekilde bir ilişki yaşarız. Şunu dediğinizi duyar gibiyim mükemmel ilişki tamam da, biz neden kendimizi yıpratan tüketen ilişkilere ihtiyaç duyalım ki? Haklısınız… Peki istemediğimiz ve ihtiyacımız olmadığını düşündüğümüz bu ilişkileri neden bitiremiyoruz?
Bitiremememizin altında içsel tehditlerimiz, korkularımız vardır. Eleştirilirim, yalnız kalırım, beni onun gibi kimse sevemez, kabul görmem, değersizleşirim, başarısız olurum, sevilmem, kendime yetmem gibi bir çok kök korku vardır.
Duygularınızla yüzleşin;
Yani konu yine dönüp dolaşıp bize geliyor, bilinçaltı düzeyinde, kendimizi nasıl bir ilişkiye layık görüyorsak, aynen öyle bir ilişkiyi yaşıyoruz. İlişkinizde ciddi problemler yaşıyor, her yolu denemenize rağmen iyileşme görmüyor, ilişkiyi sonlandırmak istiyor ancak bunu yapamıyorsanız öncelikle aşağıdaki tabloya bakarak; Ben Neye İhtiyaç Duyuyorum? ve Ne benim için içsel tehdit oluşturuyor? üzerinde düşünün. Sonra ihtiyaçlarınızı birden ona kadar numaralandırın ve ilişkiyi bitirdiğinizde karşılaşacağınız içsel tehditlerinizi bulun, bu bir tane de olabilir birden fazla da…
İhtiyaç | İçsel Tehdit |
Sevgi | Eleştirilirim |
Saygı | Var olamam |
Güven | Ortada kalırım |
Bağlılık | Değersizleşirim |
Aidiyet | Sevilmem |
Değer | Kendime yetemem |
Samimiyet | Yalnız kalırım |
Hoşgörü Güç | Ötekileşirim Daha iyisini bulamam |
Evet ihtiyaç ve içsel tehdit listesini kontrol ettiğinizde; İhtiyaç listenizdeki maddelerden kaçı sizin ilişkinizde sağlanıyor, bunu kontrol edin ve daha önceki ilişkilerinizin bittiğinde hangi içsel tehditle direkt olarak yüz yüze geldiğinizi geriye dönüp hatırlamaya çalışın. Burada yapmış olduğumuz şey aslında sadece kendi duygularınızın farkına varmanızdır. İlişkilerinizde önemli olan öncelikle kendi ihtiyaçlarınızı bilmek ve bu ihtiyaçların karşılanmasını, eşiniz, dostunuz ve çevrenizden beklemek yerine kendi çözümünüzü üretebilmektir. Bununla beraber tablonun amacı içsel tehditlerin çoğunun mantık dışı olduğunu görebilmenizdir. Belki aklınıza, ”Sevgiye ihtiyacım var, bunu nasıl karşılayacağım?” sorusu düşmüş olabilir. Evet, her insanın sevilmeye, güven duymaya, ait olmaya vb. şeylere ihtiyacı vardır. Ancak bunun dozunu karşınızdaki kişi bilemeyebilir ya da bu ihtiyacınızı fark edemeyebilir. Doğrudan bunu anlatmış olsanız da yine de bu ihtiyacınızı karşılayamayabilir. Dolayısıyla yine aynı yere geliyoruz, etrafımızdaki insanlar bizim ihtiyaçlarımızı yeterli şekilde karşılayamayabilir, bunu zorlarsak da ciddi tartışmalar yaşanabilir. O zaman yapacak bir işimiz daha var. Şimdi de neden bu duygulara ihtiyacınız olduğunu bulmaya çalışın. Biraz daha geçmişe gidin ve anne-babanızla olan ilişkilerinize bakın. Tamamlanmayan hangi ihtiyacınız var? Belki de onları tamamlamak istiyorsunuzdur farkında olmadan.
Neden Hep Aynı İlişkileri Hayatıma Çekiyorum?
Kendimizin ve ihtiyaçlarımız farkında olursak işler daha kolaylaşacaktır. Neticede bu ilişkide karşı taraftan alamadığınız ihtiyacı bir başka kişiyle yaşayacağınız ilişkide alabileceğinizin garantisi de yok. Yani ilişkiyi bitirip, kendinizi tanıma fırsatını kendinize vermez, olduğu gibi bırakırsanız yaşayacağınız diğer ilişkiler de benzer olacaktır. Bu yüzden ”Neden hep aynı ilişkileri hayatıma çekiyorum” diye hayıflanırız. Gerçekten de Onlar sizi değil, siz onları farkında olmadığınız halinizle seçiyor, beğeniyor ve buluyorsunuz. Sağlıksız bir ilişki tüm hayatınıza etki edebilecek kadar güçlü yapıdadır.
Evet bir zamanlar çocuktunuz ve belki de mükemmel ilişkiye sahip, ailelerde yetişmediniz, fakat bugün kendi sorumluluğunu alabilecek bir yetişkinsiniz. Şimdi kendi ihtiyacınız belirleyip bunu kendinizde tamamlamak size düşüyor. Fakat bu aşama zorlu bir süreç olabilir. Bu durumda çözüm bulmanız ve ruhsal dengenizi koruyabilmek için dışarıdan bir destek, bir uzman yardımı almak kendi içinizde kendinizin farkına varmanızı sağlayacaktır.
Siz ihtiyaçlarınızı tamamlayıp, tam olmadıkça hayatınıza tam birini çekemeyeceğiniz gibi, içsel tehditleriniz ve korkularınızla yüzleşmedikçe, kaynağına inmedikçe de, korktuğunuz gibi ilişkileri adeta bir bağımlılık gibi kendinize çekeceksiniz. Siz değişin ilişkileriniz değişsin.
Sevinç Karakaya
Devamıİlişkinizdeki Çatışmaları 5 Adımda Çözün
Sadece evliliğimizde değil, hayatımızda ilişki halinde bulunduğumuz pek çok kişi ile zaman zaman çatışmalar yaşayabiliriz. Bu çatışmalara çözüm bulunmadığında ise ilişkiler ciddi çıkmazlara girebilir. Hayatınızın ve evliliğinizin çıkmaza girmemesi için bu çatışmaları nasıl çözeriz? Mesela kimimiz tartışmaktan kaçarız. İsteriz ki çevremizdeki hiç kimse ile aramızda tartışma olmasın, eşimizle hiç tartışmayalım.
İletişim karşı karşıya geldiğimiz de başlar, eşimiz yada çocuklarımızla yaşadığımız çatışmalar çok doğaldır. Bu çatışmaların doğal olduğunu kabul etmek atacağımız en büyük adımdır. Önemli olan ise bu çatışmaları nasıl sağlıklı bir şekilde çözüme vardıracağımızdır. Sağlıklı çözüm için ilk önce yapıcı davranış içinde bulunmak şarttır. Eşinizi kırmak yerine, soruna odaklanın sorunu çözmeye çalışın.
Çatışmalarda Yapıcı Tavır İçinde Olun;
Çatışma denince akla kişiler arası uyumsuzluk gelir. Kişinin kendi ihtiyaçları, çıkarları veya istekleri diğer kişilerle uyuşmadığında çatışma olur. Eşler arası çatışma sebeplerine baktığımızda ise, Aynı anda farklı programlar yapmak, evin ortak hesabından farklı şeyleri satın almayı isteği, ailelerle olan ortak zaman geçirme ve ziyaret süreleri, çatışma sebeplerinden birkaçıdır. Eşinizle aranızda farklı değerlerde de çatışmalar olabilir. Önemli olan, çatışmayı yıkıcı değil de yapıcı şekilde çözmeye odaklanmaktır. Bunu yapmak sevdiklerimizle aramızda gücenme ve diğer olumsuz duyguların oluşmasını engeller. Sorundan ziyade ”Olan oldu bundan sonra neler yapabiliriz” bakış açısı içinde olunmalıdır. Uzlaşılacak orta yolu bulacak adımlar atılmalıdır. Bir seçenekte sizin isteğinize ağırlık veriliyorsa, başka seçenekte eşinizin arzularına ağırlık verilmesi en sağlıklı izlenecek yoldur.
Tartışmalardan korkmadan, sağlıklı bir şekilde iletişime girerek nasıl çözüme ulaşabiliriz? İşte size 5 Adım;
Birinci Adım; Söylemek istediklerimizi, özellikle karşı tarafın itiraz edeceğini biliyorsak dolandırarak aktarabiliriz. Eşinize söyleyeceklerinizi açıkça ve kısaca söylemelisiniz. Mesela ”Bu Kumandayı şimdi ben kullanmak istiyorum”.
İkinci Adım; Sadece istediğiniz konusunda ısrar etmek karşı tarafı tatmin etmeyeceği için bir anlam veremez ve istekleriniz çoğu zaman eşinize anlamsız gelebilir. Yapmanız gereken isteklerinizi nedenleri ile birlikte belirtilmenizdir. Burada en sık yapılan hatalar istekleri saldırgan bir tutumla bağırarak, tehdit ederek söylemek ya da istekleri hiç dile getirmemektir.
İsteklerimizi Dile Getirirken Nelere dikkat Etmeliyiz?
*Ben dilini kullanmamaya dikkat edin. ”Benim, benim isteklerim, benim olan gibi”
*İsteklerinizi nedenleri ile birlikte ve somut olarak söyleyin.
*Eşinizin isteklerinin sizi nasıl engellediğini anlatın.
*Eşinizin ne istediğini de dikkatlice dinleyin. Yani o kişinin yüzüne bakın; sözünü kesmeyin; zihninizden ona vereceğiniz yanıtı değil, onun söylediklerine odaklanın.
*Savunmacı ve saldırgan bir tavırdan uzak durun.
Benim danışanlarıma tavsiyelerimden biri ise; söyleyeceklerinizi ve onun verdiği tepkileri tıpkı bir film senaryosu yazar gibi yazın, ve sonra olmuş gibi zihninizde bu filmi canlandırın. Tabi bu filmde olumsuz bir sahne olmasın. Sonrada; ”Bu yada daha iyi bir şey, şimdi benim için ve ilgili herkesin, en yüksek iyiliği adına tümüyle doyum verici ve uyumlu yollarla gerçekleşiyor” diye tekrarlayın. Hani siz en iyi sahneyi hayal edin sonrada her şeyi ilahi akışa bırakın. Sonrasında da eşinize isteklerinizi aktarın.
Üçüncü Adım; Karşılıklı olarak duyguların ifade edilmesi ve denetlenmesidir. En güç ve en önemli basamaktır. Reddedilme, alay edilme gibi riskler varsa karşınızdaki size duygularını açmaz. Bu nedenle çatışmayı çözerken bunları yapmamaya çalışın. Duygunun ifadesi şöyle olabilir: ”Eve bu saatte geldiğin için çok endişelendim”, ”Geç geldiğin ve haber vermediğin için kızgınım” gibi.
Dördüncü Adım; Karşınızdaki kişiyi doğru anladığınızı ifade eden geri bildirimler yapın. ”Söylemek istediğin tam olarak şu mu….” yada ”…… Şöyle mi hissettiğini söylüyorsun, doğru mu anladım” gibi ifadelerle onun duygularını ve ne anlatmak istediğini anladığınızı vurgulayın.
Beşinci Adım; Her iki tarafın da gereksinimlerini karşılayabilen çözümleri üretmeye çalışın. Genellikle kişiler ilk çözüm seçeneğinde anlaşmaya yönelimlidirler. Ama birkaç seçenek üretip sonra aralarından birini seçmek daha doğrudur. Unutmayın ki; çatışmalarınızın sağlıklı çözülmesi ilişkinizin güçlenmesini ve aranızdaki güven duygusunun artmasını sağlar. Bunun için gayret etmeye değer.
Ve yine unutulmaması gereken tartışmalar sorun belirtisi değil birbirinizi geliştirmek, daha iyi tanımak, ve anlamak için birer fırsattır. Asıl sorun tartışmalardan kaçıp içimizde öfke, kırgınlık, kızgınlık, olarak biriktirmektir. Çünkü bu içimizde biriktirdiğimiz her negatif duygu hiç istemediğimiz bir zamanda muhtemelen patlayacaktır.
Sevinç Karakaya
DevamıAnlaşılmayı Mı Bekliyorsunuz?
Her ilişkide karşı taraftaki kişiden beklentiye girmek elbette normaldir. İlişkiler, evlilikler karşılıklı beklentiler üzerine kurulur. Evlilikte beklentiyi sorun haline getiren ise, çiftlerin birbirinden beklediği davranışların bir çoğunun, gerçekte kendi kişisel olarak eksikliklerini, karşı tarafın kapatmasını beklemeleridir. Yani sorun beklentinin kendisi değil, kişinin kendi eksikliklerini karşı taraftan talep etmesidir. Kişiler böyle durumda normalde göstermeyecekleri tepkiler gösterirler. Bu durum ise, karşı tarafı olumsuz etkilediği gibi ilişkiyi de yıpratır.
Evlilikte beklentileri sorunlara ve çatışmalara iten, en önemli etken ”Anlaşılma beklentisidir”. ”Eşim beni anlamıyor”. yada ”Beni anlamıyorsun” söylemleri yanlış anlaşılmaya çok açıktır. Özellikle kadınların sık sık yaşadıkları bir durum olan; Beni anlamıyorsun derken aslında söylediklerimi anlamıyorsun değil, söylemek istediklerimi, cümlelerimin altında yazan altyazıları anlamıyorsun demektir. Ancak karşı taraf ”söylediklerimi algılamadın mı?” diye anlayıp, algıladığını düşünür.
Eşimizin bizi anladığını fakat bizim anlaşılamadığımızı düşündüğümüz de, sanki eşler arasına bir duvar örülmüş de, birbirlerine seslerini duyuramadıkları ”Sağır iletişim” oluşur. Eşler arasında aslında bir konuşma meydana gelmez. Ortada ki sorun her ne ise aslında o soruna ait hiç şey konuşulmamıştır. Ve eşler bu duruma devam ettiği sürece anlaşmasını beklemek; aynı odaya kapatılan, farklı diller konuşan, iki insanın konuşarak anlaşmasını beklemek kadar imkansızdır. Konuşma ne kadar devam ederse etsin, ne söylenirse söylensin durumda olumlu bir değişiklik olmayacaktır.
Anlaşılma Beklentisinin Altında Yatan Sebepler Nedir?
Her zaman söylediğim gibi; sorunun farkına varmak bize çözümü getirebilir. Sizce anlaşılmadığını düşünen biri bu konuyu açıp, ayrıntılarıyla ne düşündüğünü, hissettiğini söylemek yerine, neden her seferinde aynı yolu izler ve ısrarla anlaşılmayı bekler? İşte şimdi sorunun farkına varmak adına problem oluşturan, anlaşılma beklentimizin altında yatan sebeplere bakalım, muhtemelen farkına varmak bizi çözüme ulaştıracaktır.
1- Yargılanma Ve Suçlanmaktan Çekinme; Sorunun bizden kaynaklanan anlaşılmayı beklemenin altında suçlanma, eleştirme, yargılanma korkusu vardır. Aslında beni anlamayacağını düşündüğüm yada hissettiğimden dolayı, kendimi sana açamıyorum demektir. Siz gerçek hislerinizi, korkularınızı anlatmadıkça karşı taraf sizin söylediğiniz kadarını anlayacaktır. Çünkü duyuyordur, işitiyordur, anlıyordur. Fakat ne hissettiğinizi bilmiyor olacaktır.
Yapmanız gereken kendi içindeki korkularınızın kaynağına inip, bunlarla yüzleşmek ve çözüme kavuşturmaktır. Daha sonrasında da korkusuz bir şekilde kendinizi olduğu gibi, hissettiğiniz gibi ifade etmektir.
2- Onaylanma İhtiyacı; Bazen de anlaşılmak bize göre onaylanmaktır. Sanki karşı tarafın bizi anlaması için, bizim her fikrimize onay vermesi gerektiğini düşünürüz. ”Haklı olan sensin ” demesine ihtiyaç duyarız. Bu beklentide olan biri eşi tarafından onaylanmadığında, kendisinin anlaşılmadığını düşünür. Sorun aslında anlaşılma değil, onaylanmamadır.
Eşimiz yada çevremizde iletişim halinde olduğumuz diğer kişiler bizim her söylediğimizi onaylamak zorunda değildirler. Onaylanmamayı anlaşılmama olarak algılamak bizim iletişim kanallarımızı kapatır, eşimizin bizi önemsemediği, değer vermediği hissine kapılmamıza ve ilişkide yalnızlaşmamıza sebep olur. Bu karşımızdakinden değil kendi içimizden kaynaklanan bir sorundur. Burada bulmanız gereken ”Neden onaylanmaya ihtiyaç duyuyorum?” sorusunun cevabıdır.
3- Bize Hak Vermesini Beklemek; Onaylamanın bir ötesi ise özellikle kendimi suçlu hissettiğimiz durumlarda karşımızdakinin bize hak vermesini beklemeyi, anlaşılmakla karıştırırız. Aslında böyle bir durumda beklenilen, karşımızdakinin olaylara dışarıdan göründüğü gibi değil de, bizin merkezinizden yani ”benmerkezci” bakmasını istememizdir. Bu bir iletişim değildir. Farkında olmasanız da kendi kendinize konuşmanızdır, kendinizi aldatmanız ve siz nasıl konuşuyorsanız karşı tarafında aynısını tekrarlamasını beklemenizdir. Ve haksız olduğunuz da dahi size hak verilmesini beklemek anlaşılmak değildir. Bu tutumunuzdaki ısrarınız ise çok daha büyük problemlere yol açar, ilişkiniz zedelenir.
İlişkilerimizde haklı olma beklentisiyle iletişim kurmak yerine, bize geri bildirimler sunan kendimizi geliştirme imkanı sağlayan karşılıklı fikir alış verişleri merkezinde bir iletişim tercih etmeliyiz.
4- Taleplerimizin Karşılanmasını beklemek; ”Beni anlamıyorsun” cümlesini kimi zamanda dediğimi yapmıyorsun, o zaman demek ki beni anlamıyorsun, anlasan dediğimi yapardın olarak kullanırız. Karşımızdakinin bizi anlıyor olması bizim taleplerimizi yerine getirmesini yada rahatsız olduğumuz davranışlardan vazgeçmesini beklemek değildir. Taleplerimizi yerine getirmediğinde karşımızdakinin bizi anlamadığını düşünmek oldukça bencil bir davranıştır. ”Anlıyorsan, yapmalısın” algısı oldukça benmerkezci bir algıdır. Taleplerin karşılanmamasını anlaşılmamak olarak nitelendirmek eşinizin sizinle iletişimden soğumasına, bencil davrandığınızın farkına varıp, kendini değersiz hissetmesine sebep olur. Aranızdaki iletişimi çıkmaza sokar.
Karşı tarafında ne düşündüğüne ve sebeplerine dikkat edip iletişime açık olmanız gerekmektedir. Aksi halde kendinize hak gördüğünüz fakat kendi içinizdeki tamamlamanız gereken eksikliklerden kaynaklı beklentileriniz ilişkinizi çıkmaza sokabilir.
Sevinç Karakaya
DevamıDaha Mutlu Olmak Hiçte Zor Değil
Her insanın hayatta yürüteceği en önemli ilişkisi kendisi ile olan ilişkisidir. Kişinin kendisi ile ilişkisi ne kadar iyi, güvenli, sağlam, sevgi dolu ve barış içende ise, çevresi ile de o kadar iyidir. Yaşamı boyunca elini bırakmadı tek ilişkide kendisi ile olandır.
Peki bu kendimizle kurduğumuz ebedi ilişkiden ne kadar memnunuz? Nasıl bir ilişkimiz var kendimizle? Her sabah uyandığımızda kendimizle olmaktan ne kadar memnunuz? Birlikte olmak istediğimiz gibi bir kişi miyiz? Kendi düşüncelerimizi beğeniyor muyuz? Aynada kendinize hiç gülümsüyor musunuz? Vücudunuzu seviyor musunuz?…
Evet bu soruların ve daha fazlasının cevabı sizin için tatmin edici değilse üzerinde çalışmanız gereken şeyler vardır diyebilirim. Çünkü hiç kimse kendisi ile ilişkilerini yürütemediği taktirde çevresi ile ilişkilerini yürütemez. Kendisinden memnun olmadıkça hayattan ve çevresinden memnun olmaz. Belki hep arayış içinde oluruz, bizi tamamlayacak, rüyalarımızı, hayallerimizi bize getirecek birinin peşinde oluruz, fakat unutmayın biz tam olmazsak hayatımıza tam birini çekemeyiz. Hayat boyu içimizdeki mutluluğu dışarıda arar ve peşinden koşar dururuz.
İnsanların hayatlarına, sürekli kısır bir döngü halinde giren başarısız ilişkiler yumağı kişilerin ”muhtaç” olma durumlarından kaynaklanır. Hayatınıza aldığınız diğer kişinin sizi tamamlamasını, onarmasını beklerseniz yani buna muhtaç olursanız sonuç sadece başarısızlık olacaktır. Sağlıklı bir ilişkiye girmek için ilk önce olduğunuz kişi ile mutlu olmanız gerekir. Öyle ki mutlu olmak için bir ilişki yaşamaya ihtiyaç duymadan, mutlu olmayı başarabilmek gerekir.
Durum sizin için olduğu gibi, ilişki yaşadığınız kişiler içinde geçerlidir. Eğer kendini sevmeyen biri ile bir ilişkiniz varsa o kişiyi gerçekten memnun etmek imkansızdır. Unutmayın, endişeli, umutsuz, kıskanç ve kendisinden nefret eden birini siz asla yeterince iyi olmayacaksınız. Bir çok insan kendini yeterince ve olduğu gibi sevemeyip, karşısındakinden sevgiyi nasıl alması ve vermesi gerektiğini bilemeyen, kişileri memnun etmek için kendilerini harap etmekle yaşamlarını geçiyorlar.
Hayatımıza çektiğimiz ilişkiler her zaman sahip olduğumuz nitelikler veya kendimize ve ilişkimize dair taşıdığımız inançlarımızdır. Diğerlerinin bizim için hissettiği ise kendi yaşam algılarıdır. Doğru ilişki için hayatın bizi her zaman koşulsuz olarak sevdiğini anlamamızdan geçer.
Aldatıldığımız ve Bizi Değersizleştiren İlişkileri Neden Çekeriz?
Kıskanç kişilere baktığımızda; bu kişiler ilişkilerinde her zaman endişelidirler. Asasında kendilerine değer vermez ve değerli olduklarına inanmazlar. Aslında kıskançlık ile biz farkına varmadan, bilinç altımızda, eşimize ve kendimize verdiğimiz mesaj şudur. ”Yeterince iyi değilim, sevilmeyi hak etmiyorum, bu nedenle eşim beni aldatacak, ve beni başkası için terk edecek ” Bu durum öfke ve suçlama doğurur. Bu talebiniz yüce yaratıcının katında dua olur. ”Kulum beni nasıl biliyorsa ben öyleyim” buyurur. Size beklediğiniz şeyi verir.
Eğer kıskanç bir insanla beraberseniz ise bu durumda sevgiye dayalı bir ilişkiyi hak etmediğinizi söylediğiniz anlamına gelir. Yapmanız gereken kendi içinizdeki duygularla yüzleşmek, kendinizi değiştirim daha sağlıklı ilişkileri çekmek yada hali hazırdaki ilişkinizi kendinizi değiştirerek şifalandırmaktır.
Evliliğini Suistimal Eden İlişkiler;
Bu tarz insanlar için durum aynıdır. Esasta kendine olan sevgi eksikliğidir. Muhtemelen, suistimale açık bir ailede büyür ve bu öğrendikleri alışkanlık kalışlarını sürdürürler. Kendilerine değer vermedikleri için dünyayı ve eşlerini suçlarlar. Bu tarz insanların kesinlik bir uzmandan yardım almaları şarttır. Bu kişiler derinlerde anne ve babalarına fazlasıyla kızgındırlar. Kişisel davranış kalıplarını anlamalı ve değiştirmek için ısrarlı olunmalıdır.
Bir ilişkiyi saran derinlerdeki korkuları çözmek için, çocukluğunuzda babanız yada annenizle kurduğunuz ilişkiye, yeniden uzanmanız gerekebilir. Kendinize şu soruyu sorun bir ilişkiyi sürdürmek için nelerden vazgeçmek zorundayım? Bir ilişkiyi yürütürken kendimi nasıl elden yitiriyorum? İlişkilerin acı verdiği inancını çocukluğumdaki hangi mesajdan alıyorum?
Kendiniz İçin Duyduğunuz Sevgiyi İfade Edin;
İnsanların sizden faydalandığını, size sınırlı zamanlarda yada mekanlarda vakit ayırdığını düşünüyorsanız; Çevrenize şu mesajı veriyor olabilirsiniz. ”Kendime değer vermiyorum, saygı duymuyorum. Beni suistimal etmenizde, benden faydalanmanız da bir sorun yok”
Fakat artık bu sizin kaderiniz olmak zorunda değil. Bugün kendinize duyduğunuz sevgi ve saygıyı ifade etmeye başlayın. Unutmayın siz kendinize hak ettiğiniz sevgi ve saygıyı göstermedikçe, kimse size hak ettiğiniz sevgi ve saygıyı vermeyecektir.
Şimdi bir aynaya bakın ve kendinize sık sık ”Seni seviyorum” Bu basit göründüğü kadar, güçlü bir iyileşme yoludur. Kendinize duyduğunuz sevgi büyüdükçe, ilişkinize bu sevgi ve saygıyı da yansıtacaktır. Yaptığımız en önemli iş kendimizle ilgilidir. Kendinizle iyi ilişki içinde olmak ancak karşınıza iyi ilişkiler çıkaracaktır.
Sevinç Karakaya
DevamıEşinize Sevginizi Nasıl Gösterirsiniz?
Evliliklerde sevgisizlik kadar, eşlerin birbirine sevgilerini doğru ifade edip, göstermemeleri de önemlidir. Biz çok kişi, kendi içinde eşine, çok büyük sevgi bağları ile bağlıyken, bunu gösteremeyip kendi içinde çürütebiliyor. Oysa sevgi sesinizden, sözlerinizden, tavırlarınızdan, onun için yaptıklarınızdan anlaşılır. Her kişinin kalbine giden doğru bir yol vardır. Peki eşinize sevginizi ifade ederken izleyeceğiniz yolda, nelere dikkat etmelisiniz?
1- Uyumlu Olmak; Eşinizle ne kadar uyumlusunuz? Bağınızı güçlendirecek kadar vakit geçiriyor musunuz? Birbirinizin ihtiyacına göre tavırlarınızda esneklik sağlıyor musunuz? Yoksa aynı evde ama ayrı dünyalarda mı yaşıyorsunuz?
”Uyum; Beraber vakit geçirebilmek ve benzer bir şekilde yaşabilme sanatıdır” Yaşam adına, yemek yemekten, giyinmekten tutun eğlence anlayışınız, idealleriniz, meşguliyetleriniz benziyorsa uyumu yakalayabilir ve ortak paylaşımlarınızla da beraberlik sağlayabilirsiniz.
Elbette birbirinizin kölesi yada tıpa tıp aynı olmak zorunda değilsiniz. Ruhunuz, kişiliğiniz, işiniz sosyal hayatınızda farklar olabilir. Uyum ve benzerlikleri, farklı dünyanızda ortak alanlar oluşturarak sağlayabilirsiniz. Aynı zamanda özgür fakat birbirine bağlı, farklı fakat benzer yanlara sahip olabilirsiniz. Farlılıklar arttıkça, eşler birbirinden uzaklaşır. Sonunda neden bile ayrıldığını bilmediğiniz boşanmalar gerçekleşir.
Unutmayın aynı evde yaşamak, aynı yatağı paylaşmak birlikte zaman geçirmek değildir. Eşlerin birlikte olduğunu söyleye bilmesi için ; Birbirine bakmayı, birbiri ile konuşmayı, birbirine dokunmayı ve birbirini dinlemeyi ihmal etmemesi gerekir. Eşler birbirinde huzuru; sarıldıklarında, tatlı sözlerinde, hoş kokusunda bulurlar. Hep dediğimiz şey kaliteli vakit geçirmek gerekir. Belki saatlerce sohbet gerekmez, gönül huzur bulunca fazlasını zaten istemeyecektir. Evliliklerde her günün, her gecenin ayrı sorumluluğu vardır. Bunları karşı tarafa toplu bir şekilde bir kerede verip, sonrasında yetinmesini beklemek, evliliğinizde çok daha büyük ihtiyaçlar doğurur.
2- Taktir Etmek; Sadece evliliklerde değil, sıradan ilişkilerimizde dahi taktir etmediğimiz biriyle sağlıklı ilişkiler kurmamız mümkün değildir. Fakat konu evlilik olunca karşılıklı taktir içermeyen bir evlilik yıkılmaya mahkumdur. Şöyle bir düşünün eşinize, yerine getirdiği sorumlulukları ve gayreti için ne kadar teşekkür ediyorsunuz? Değerini ve yaptığının sizin için önemli olduğunu biliyor mu? Son bir haftada kaç kez eşinize teşekkür ettiniz?
Eşiniz sizin tarafından beğenildiğini bilirse sevinir. sevinç ise size sadakatini destekler. Evliliğine ve size sorumluluk bilinci güçlenir. ”Sağ ol, teşekkür ederim, ne iyi ettin, iyi ki varsın, beni sevindirdin, seninle gurur duydum, çok beğendim, harikasın, Allah razı olsun” gibi ifadeler eşinizin kendisini beğendiğinizi anlamasını sağlar. Bir insanı karşısındaki için, çok çalışmak yormaz, vefasızlık, taktirsizlik yorar. Taktirsizlik zamanla kişinin içinde, artık ne ilişkisi, nede eşi için bir şey yapma isteği bırakmaz. Hele ki ”Eşimdir, tabi ki yapmak zorundadır” gibi tavırlar büyük saygısızlık ve evliliğinize ihanettir. Eşler arası karşılıklı sorumluluk eşlerin görevi olabilir fakat taktir de karşı tarafın borcudur.
Eşinizi baş başa ve başkalarının yanında sık sık taktir edin. Onu, yeteneklerini, gayretini, sorumluluğunu beğendiğinizi cömertçe ifade edin. Eşiniz taktir etmiyorsa da siz ona taktirin önemini anlatın, taktir ettiğinde buna olumlu geri bildirimle dönüş yapın. Bir çok aile taktirsizlik yorgunudur. Egonuz taktiri engellemesin, taktir sizi yükseltir onurlandırır.
3- Önemsemek; Belki de evlilikte en çok istenen şey eşi tarafından önemsenmek. Peki siz yeterince eşinizi önemsiyor musunuz? Önemsiyorsanız bunu kendisine nasıl gösteriyorsunuz? Umursamaz ve önemsemezseniz evliliğinizi yaşatamazsınız. Aranızdaki sevgi tükenir ve bununla da kalmaz aranızdaki nefret artar.
Her insan önemlidir. Ve kendiside önemini bilir ve çevresinde de kendisini önemseyen insanlar olsun ister. Hepimiz eğer bağımlılıklarımız yoksa bizi önemsemeyen insanlardan uzaklaşmak isteriz. Önemsemeyen eş ise sizi evliliğinizden uzaklaştırır. Aynı şey karşı taraf için de geçerlidir. Eşiniz ile iletiminizin her anı onu önemsediğinizi göstermelidir. Onu özenle karşılamalı, dikkatle dinlemelisiniz. Görüşlerini alın sorularını cevaplandırın, saygılı bir üslupla konuşmayı ihmal etmeyin.
Özellikle evlilikten sonra bayanlarda kendini salma, erkeklerde kişisel bakımına yeterince önem göstermeme olabiliyor. Fakat evliliğinizin üstünden yıllar geçmiş olsa bile, bakımlı ve temiz olmak, bir birinize ve ilişkinize verdiğiniz önemin göstergesidir.
4- Güvenmek; Güvensiz bir evliliğin yürümesi mümkün değildir. Eşinize yeterince güveniyor ve güvenilir olduğunu hissediyor musunuz? Elbette aldatmaya, ihanete, uygunsuz işlere karşı duyarlı olmalısınız. Fakat gereksiz önyargı, yarım yamalak bilgi, her an bu evliliğin başına kötü bir şey gelme düşüncesi gibi vesveseler evliliği yok eder.
Hiçbir haklı sebebiniz yokken, eşinizi güvensiz bir konuma sokmak evlilik bağlarınızı zedeler. Hiç bir sebep yokken eşinin çantasını, telini karıştıran, sıklıkla mesajlarını kontrol eden, nereye gittiğini izleyen eşin ya ruhsal problemleri vardır yada eşine güvenini çoktan kaybetmiştir. Aşırı öfke, şiddet, eve geç gelmek, bazen gelmemek, gizemli harcamalar, sorumsuzluk, kötü alışkanlıklar eşlerin birbirine güvenini yok eder. Güven yoksa evlilikte huzurda yoktur. Her zaman tedirginlik vardır.
Güvenmemek kadar güvendiğinizi göstermekte bir sorundur. Siz eşinize ona güvendiğinizi gösteriyor musunuz? Eşinizin sadakatine, bağlılığına, vefasına, yeteneklerine inandığınızı hissediyor musunuz?
Eşinize güveninizi ona fikrini danışarak, düşüncesini dinleyerek gösterebilirsiniz. O sizin yol arkadaşınız hayat ortağınızdır. Evliliğinizle hatta kendinizle ilgili kararlarınız onu da ilgilendirir. İzni gerekmese de fikrini almalısınız. Eşinize güveninizi hissettirmediğinizde onu güveneceği başkalarına itersiniz. Güven vermez ve güvenmezseniz unutmayın sevdiklerinizi kaybedersiniz.
Sevinç Karakaya
DevamıMutlu Bir Yaşam İçin; Vazgeçmeniz Gereken 10 Cümle
Her insanın ilişkilerini yönettiği kendi kalıplaşmış inançları vardır. Hayata tutunmak, huzurlu yaşamak, istediğimiz başarılara ve saygıdeğerliğe ulaşmak için ilişkilerimizi yönetme arzusu hissederiz.
Fakat ilişkilerimize karşı inançlarımız bazen, hayat adına seçeneklerimizi ve çözümlerimizi azaltabilir. Pek çoğumuz bizi strese sokan, davranışlarımızı kısıtlayan ve enerjimizi çabuk tüketmemizi sağlayan ilişki kalıplarına sahibiz. Yapmamız gereken ise kuralları belirlemek, sonuçları sorgulamak ve zararlı inançları ayıklamaktır. Gelin Zararlı inanç kalıplarımızı biraz daha detaylı inceleyelim.
1- Ben herkesi mutlu etmek zorundayım; Herkes hayatta kendi hayat imtihanını yaşar. Ve mutlu olmak istemeyen bir insanı siz mutlu edemezsiniz. Doğrusu herkesi mutlu etmek değildir. Dürüst adil ve sorumlu davranmaktır. Yani sizin hayattaki rolünüzün size yüklediği kadarı ile karşılık vermelisiniz.
2- Herkese İyilik Edemezsem Değerli de Olamam; Böyle bir düşünce sizi tüketmekten başka bir işe yaramaz. Bizi doğru insan yapan şeylerden biride, elbette çevremize iyilik yapan biri olabilmektir. Fakat bunu değerli olmak için değil, Doğru olan tercih olduğu, adil olan bu olduğu için, beklentisiz yapmak önemlidir. Değersizlik duygusunu size neyin yaşattığını, neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz? bu soruların cevabını bulup, sizin bir şarta bağlı olmadan da değerli olduğunuz inancını kazanmanız gerekir.
3-Biri Bana Kızarsa, Suçlu Muhakkak Benim; Biz en çok kendimizi suçlamayı severiz. Ve en zor affedebildiğimiz kişide aslında kendimizdir. Her suçlanan suçludur diye bir durum yok. Hata, sizde de sizi suçlayan kişide de olabilir. Kendinizi her seferinde suçlamaktan vazgeçin. Ben gerçekten doğru olanı mı yaptım ? Olması gereken bu muydu? bunu sorgulayın. Karşı tarafın hoşuna gitmese de yaptığınız şey doğru ise arkasında durun.
4- Ben Saygılı Davranıyorsam Muhakkak Karşımdaki de Saygılı Davranmak Zorundadır; Bu bir beklentidir. Her insan kendi davranışlarından sorumludur. Karşıdan aynı saygıyı bekleyip, bulamamak sizde zamanla ”ben demek ki saygıyı hak etmiyorum” duygusu oluşturabilir. Fakat ”ben kendime olan saygımdan, olması gerektiği gibi davranmayı tercih ediyorum” demek ilişkini senin kontrolüne taşır.
5- Eşim Beni sevmiyorsa, İyi Bir Eş değilim; Eşinize de, hayatınızdaki herkese de kendinizi zorla sevdiremezsiniz. Karşınızdaki sizi sevmemeyi tercih ettiyse bu onun tercihi, kendinizi suçlamayın. Fakat hayatta evrensel kanunları da bir kenara atamazsınız; Siz kendinizi hak ettiğiniz gibi sevip değer vermedikçe, hayatınıza giren hiç kimsede sizi istediğiniz gibi sevip değer vermez. Burada sormanız gereken ”Ben kendimi seviyor ve değer veriyor muyum” Kendinizi sevmek için adım attığınızda, çevrenizdekilerde ya sizi sevmek için adım atacak yada hayatınızdan zararsızca uzaklaşacaktır.
6- Ben Her Şeye Layıksam O benim Olmalıdır; Bu en sık karşılaştığım durumlardan biri diyebilirim. Kendini sevip, sevgiyi hak ettiğini düşünüyor ve sonuç; ben her şeye layıksam o benim olmalıdır, düşüncesi… Bunun altında hırs vardır, beklenti vardır, rekabet vardır, bencillik vardır. Bize düşen tevekküldür. Yani yaptığınız her şeyin, en iyisini yapıp, gerisini ”İlahi akışa” bırakmaktır. Akış sana hakkında en hayırlısını verecektir. ”Bizler hayatımızda bizim için, iyi olup olmadığını bilmediğimiz, fakat kendimiz için iyi olacağını düşünüp, ısrar ettiğimiz pek çok şey yüzünden, kendi hayatımızı erteliyoruz”. O yüzden İlahi akışa güvenin o size layık olduğunuzun en iyisini verecektir.
7- İşimi Eksik Yaparsam, Rezil Olurum; Hiçbirimiz mükemmel değiliz. Hata yapmak biz insanlar içindir. Kendi hayat oyununda hatalar yapabilirsin. Fakat hayat bir deneyimler yumağıdır, hatandan alman gereken dersleri alıp kendini bağışlamayı bilip, yoluna devam etmelisin. Hataların olması seni küçültmeyeceği gibi, insan olmanın en büyük göstergesidir. İnsan kalabilmek için ise, hatalarda ısrar etmemek de bir erdemdir.
8- Zayıflıklarımı Belli Edersem Küçük Düşerim; Her zaman söylediğim gibi neye yoğunlaşırsanız onu hayatınızda büyütürsünüz. Zayıflıklarınız içinde aynı şey geçerlidir. Fakat unutmayalım deminde söylediğim gibi bizler mükemmel değiliz, her birimizin zayıflıkları olabilir. Bunları aşabilmek için; ilk yapmanız gereken bunları bastırmaya çalışmak yerine, kabul etmeyi tercih etmektir. Enerjinizi olmadığınız biri gibi görünmektense, ”zayıf yanlarımı nasıl güçlendirebilirim” üzerinde kullanmalısınız. Ben buyum ve ben bu yaşama zayıflıklarımdan, hatalarımdan ders alıp kendimi bulmak için geldim deyin ve yolunuza devam edin.
9- Yalnızlaşırsam Mutsuz Olurum; Hepimiz sevdiğimiz kişilerle olmaktan mutlu oluruz. Fakat kişinin kendini bulması, Neden burada olduğunun, Ne yaparsa daha mutlu olur?, Hayatta gerçekten istediği ne? sorularının yanıtlarını, bulması için bazen yalnız kalması gerekir. Siz kendi içinizde mutluluğu bulduğunuzda zaten, bu enerji sizinle mutlu olmak isteyenleri yanınıza getirecektir.
10- Eleştirilmek Beni Mahveder, Herkes Benim Kurallarıma Uymalıdır; Kendimize güvenmez ve değersiz olduğumuzu düşünürsek, eleştirilmekten korkar ve herkesin bizim gibi düşünmesini isteriz. Unutmayın karşınızdaki kişiler sizin enerjinizi, düşürüp aşağılamıyor, küçük düşürmeye çalışmıyor ve gayet yapıcı eleştiriler yapıyorsa, bu sizi mahvetmez aksine bir adım ileriye taşır. Ki zaten sizin enerjinizi çalmaya çalışan eleştirilerden uzak durun. Herkesin sizin kurallarınıza uymasını beklemek ise; insanların hayat alanlarına müdahaledir. Biz kendi hayatımızdan ve kurallarımızdan sorumluyuz. Biz doğru bildiğimiz yolu gösteririz fakat oradan gidip gitmemek herkesin kendi tercihidir. Herkes kendi hayat imtihanını yaşar.
Burada yazdıklarım, sadece belli başlı yanlış yaptığımız, inanç kalıplarımız muhakkak her kişi, özelde bir çok kalıp daha ekleyebilir. Fakat sonuç bu kalıpları ne kadar çok kırarsak o kadar sağlıklı ilişkiler kuracağımızdır.
Sevinç Karakaya
DevamıEşinizle Dostça İlişkiler Kurun
İnsan güvendiği saygı duyduğu ve sevdiği kişilerle iletişim içindedir. Aynı şekilde evlilikte de eşler arası güven, saygı ve sevgi üçlüsü buluştuğunda birliktelikler kurulabilir.
Eşinizi Olduğu Gibi Kabul Edin;
Maalesef zamanımızda evlilikler çok kolay yıkılıp, çok kolay boşanma kararları alınabiliyor. Oysaki bu güven ve sevgi ortamı tekrar oluşturulabilse belki de, boşanma fikri bile aklınıza gelmeyecek. Genelde kişiler boşanmaya, ileride daha iyi bir seçim yapabileceğini düşünerek, en küçük sorunları bile çözmektense boşanmayı dile getirebiliyor. Bu da karşı tarafa çok güven vermeyen bir mesaj iletiyor. İstatistikler en iyi eş seçimini ilk evliliklerde yaptığımızı ortaya çıkarıyor. Demek ki biz kendimize değiştirmedikçe eş seçiminde işler iyiye değil kötüye gidecek. O halde her tartışma da, boşanmayı ilk sırada düşünmek yerine, ilişkilerinizi düzeltmenin ve beraberliği kusursuz bir şekilde sürdürmenin yollarını aramalısınız.
Uzun yıllar süren evlilikler üzerinde yapılan araştırmalar, eşlerin birbirlerini iyi yada kötü huyları ile değil, birbirlerini oldukları gibi kabul ettiğini gösteriyor. Uzun yıllar evli kalmayı başaran çiftler birbirlerinde mükemmeli aramanın yada karşılarındaki kişiyi değiştirmeye çalışmanın kendilerine ve ilişkilerine zarar getireceğinin farkındadırlar. Çözüm karşınızdakini olduğu gibi kabul edebilmeyi öğrenmekte yatar.
Eşinize Güven Verin;
Evliliğinizde her sorun yaşadığınızda karşı tarafı suçlarsanız, birbirinize ve ilişkinize güveniniz kalmaz. Fakat eşinize güven vermek istiyorsanız, işe kendinizi değiştirmekle başlamalısınız. Eşler işe kendini değiştirme ile başlarsa, aralarındaki iletişim yollarını sonuna kadar açmış olurlar. Böyle bir uğraş boşanmanın eşiğine gelmiş evlilikleri bile kurtarabilir. İlişkinizin iyi olması, iyiye gitmesi için ilk önce ilişkinizin iyileşeceğine inanmalısınız.
Eşine değer veren, ona güvenen ve onu küçümsemeyen kimse daha iyi bir eşle hayatını sürdürebilir. Bu daha iyi bir evliliğin en önemli anahtarıdır.
Birbirinizle Bir Hayat Anlaşmanız Olsun;
İlk fırsatta sırtınızı dönüp birbirinizden uzaklaşmanız ve ayrılığı düşünmeniz kolay olandır. Fakat neticeleri her iki taraf için de zordur. Uzlaşmayı, çözüm üretmeyi ve güvenmeyi öğrenmek belki başlarda biraz zahmetlidir fakat netice güzeldir. İşinizi kolaylaştırmak için eşinizle hayatınız adına bir anlaşma yapın ve her ne kadar ilişkinizi yıpratan sorunlar olsa da anlaşmaya sadık kalmaya çalışın.
Birbirinize güven vermek için aranızda şöyle bir anlaşma yapabilirsiniz; ” Biz evliliğimizin başarılı, mutlu ve kalıcı olmasını istiyoruz. Bu hedefe ulaşmak için, birbirimize saygı göstereceğimize, birbirimizi teşvik edip destekleyeceğimize yemin ederiz. Bu verdiğimiz sözleri tutarak evliliğimizi başarılı, mutlu ve sürekli kılmaya çalışacağımızı kabul ediyoruz. Bazen evliliğimiz ve ilişkimiz sarsılıp zor günler yaşayacağımızın bilincindeyiz. Allah’ın yardımıyla evliliğimizi her zaman güçlendirip bunu herkese göstermeye söz veriyoruz.” Bu tür anlaşmaları sık sık tekrarlamak evliliğinizi besleyip güçlendirecektir.
Eşinizle Dostça İlişkiler Kurun;
Dostça ilişkiler kurmayı başaran çiftler, birbirlerinin davranışları, kendilerine ters gelse bile geçerliliklerini kabul ederler. Dostça ilişki bir evliliğin temellerini oluşturan parçalardır. Bu yolla eşler birbirleri üzerindeki etkilerini çıkarcılığa kaçmadan arttırabilirler. Aynı görüşü paylaşmasalar bile, eşleri ile ilişkilerini rahat bir şekilde sürdürebilirler. Eşine güven vererek kendisine açılmasını, daha fazla şeyini paylaşıp rahatlamalarını sağlayabilirler.
Bir evlilikte güven eksikliğinin giderilmesinin en kestirme yolu, dostça ilişkiler kurmayı öğrenebilmektir.
Dostça ilişkileri kurmak için Modelleme en pratik yoldur. Eşinize benzemek. Onun gibi konuşmak, onun duruşunu ve jestlerini taklit etmek, onu dinlemek güzel bir yoldur. Birbirine benzemeye çalışmak içinde saygıyı barındırır. Birbirine benzemeye çalışmak eşinizle bağlantıya geçmenin güçlü bir yoludur.
Dostluk çabası olan kişi, karşısındakinin nasıl olduğunu samimi bir şekilde sorar. Tutarlı bir şekilde güven oluşturur. Eşi için önemli olan bir şeyi hatırlar. Olumlu bir ruh hali takınmakta oldukça önemlidir. Eşinizle dost olabilmek için öncelikle ona uygun bir ruh hali içinde olmalısınız.
Sevinç Karakaya
Devamı