Mutlu Anne-Baba = Mutlu Çocuklar
Çocuklarımız elbette hayatımızda en önemli varlıklarıdır ve hatta bir çoğunuzun hayatının merkezidir. Fakat uçaklardaki oksijen maskelerini bilirsiniz, ilk önce kendinize sonra çocuğunuza takmanız gerekir. Belki bu tavır önce bencilce de görünse, biliriz ki biz sağlıklı kalabildiğimiz sürece çocuğumuzun da sağlıklı kalmasını sağlayabiliriz. Aynı şey mutlu evlilik ve mutlu çocuklar içinde geçerlidir. Çocuklarımızı beslediğimiz ve özen gösterdiğimiz kadar, eşimizle aramızdaki ilişkiye ve yakınlığa da özen göstermeliyiz.
Araştırmalar gösteriyor ki, anne-baba mutluysa, çocuklarının mutlu olma ihtimali çok daha yüksektir. Evliliklerinde kişilerin % 67’si çocukları dünyaya geldikten sonra, eşleriyle olan ilişkilerinde ”mutsuz” olduklarını belirtmektedir. Peki ”Nasıl mutlu anne-baba= mutlu çocuklar dengesini sağlayabiliriz?”
Diyebiliriz ki; Romantik ilişkilerde mutluluğun uzun süre hatta hayat boyu sürmesi mümkün… Ve yine araştırmalar gösteriyor ki, Binlerce çiftle yapılan çalışmalarda, bazı çiftlerin yıllar geçmesine rağmen, halen çok ”mutlu” olduklarını, daha da önemlisi bu mutlu çiftler benzer özellikler göstermektedirler. Bu özelliklerin neler olduğuna bakmadan önce güzel bir haberim var, bunların tamamı ”öğrenilebilir” becerilerdir. Siz de ”Çocuklarım mutlu olsun” diyenlerdenseniz, öncelikle, ilişkinize yatırım yapmaya ve eşler arası mutluluk önerilerini gözden geçirmeye başlamanızı tavsiye ederim.
Bakalım mutlu çocuklar yetiştirmemizi sağlayacak mutlu ilişkilerin özellikleri neler? İşte mutlu Eşlerin Ortak Özellikleri;
Mutlu Eşlerin Ortak Özellikleri
1- İyi Arkadaşlardır; Birbirlerini, neleri sevip, neleri sevmediklerini, nelerden sıkıntı duyabileceklerini, nelerin onları mutlu edeceğini çok iyi bilirler.
2- Birbirlerine Kaliteli Vakit Ayırıyorlar; evliliğinde mutsuz olan çiftler ile benzer sürelerde çalışmalarına ve aile, sosyal yaşamlarına benzer vakitler ayırmalarına rağmen, haftada ortalama beş saatlerini birlikte geçiriyor, birbirlerine kaliteli vakit ayırıyorlar.
3- Taktir ve İltifat Etmeğe Çekinmiyorlar; Mutlu çiftler birbirlerine iyi hissettirecek şeyler söyleme fırsatını hiç kaçırmıyorlar. Eşleriniz yaptığı ve hoşuna giden her şeyi o anda söylüyor ya da takdir ettiklerini hissettirmektedirler.
4- Ortak Bir Sohbet Konusu Her Zaman Bulabiliyorlar; ”Bugün neler yapacaksın?”, ”Günün nasıl geçti?”, ”Biraz daha anlatsana…” Tabi bunları sorgulayan tavırla değil gerçekten birbiriyle sohbet etmeye vakit geçirmeye istekli olduğundan sorarlar. Onlar için yağan yağmurun şiddeti, gün içinde gördükleri herhangi bir farklılık ya da akıllarına gelen bir düşünce, keyifli bir sohbet konusu olabiliyor. Birbirlerini ilgiyle dinliyorlardır.
5- Sevgilerini Daha Çok Gösteriyorlar; Birbirleriyle daha fazla sevgi içerikli davranıyorlar, daha fazla birbirlerini öpüyorlar, daha fazla birbirlerine sarılıp dokunuyorlar.
6- Tartışmaları Daha Düzeylidir; Mutlu çiftler, tartışmalara yumuşak bir şekilde başlıyorlar. Onlarda elbette her zaman aynı fikirlerde olmayabiliyor. Fakat farklı bir fikir ya da tercih belirtme konusunda sıkıntı yaşamıyorlar. Tartışmalar sırasında, tansiyon yükselse de kendilerini güvende hissetmeye devam ediyorlar. Mutlu ilişkilerde ”Acaba… Haklı olabilir mi?” sorusu hemen her çatışma durumunda rahatlıkla sorulabiliyor,”Haklısın” sihirli kelimesini kolaylıkla söylenebiliyor. Mutlu eşler tartışmalar sırasında kendi kendilerini rahatlatabiliyor, ihtiyaç duyduklarında mola alabiliyor, tartışma yükseldiğinde ise onarmak için adım atabiliyorlar. Mutlu eşler her iki taraf da söylediklerini anlamak isteyen birinin var olduğunu, fikrinin, düşüncesinin eşleri için bir önem taşıdığını güçlü olarak hissetmektedirler.
7- Ortak program Planlıyorlar; Mutlu eşler günde en azından bir öğünü birlikte yiyorlar, haftada en az bir kez birbirlerinin seveceğinden emin oldukları bir plan yapıyorlar. Mutlu eşler birbirlerinin hayallerini çok iyi biliyorlar. Yakın gelecek ya da uzak geleceğe dair beklentilerini, çocukluktan bu yana kurdukları hayalleri ve nedenlerini de çok iyi bilmektedirler.
8- Sen ve Ben yerine ”Biz” Vardır; Mutlu ilişkilerin kendi ortak kuralları, anlamları, gelenekleri ”bizde böyle…” leri vardır. ”Biz” kavramı oturmuş ve benler yada senler yerine ”Biz” leri vardır.
Evet mutlu çocuklar için önce mutlu anne baba gerekir. İlişkinize ve mutluluğunuza öncelik verin gerisi gelecektir.
Stresle Başa Çıkma Yolları
Günümüz insanının en büyük ortak sıkıntısı stres… Stres, bunalma, endişe birçok insanın hayatında kimi zamanlarda yaşadığı, korkuya benzeyen yoğun bir duygudur. Elbette tehlike anlarında ya da endişe verici durumlarla karşılaştığımızda verdiğimiz tepkiler normaldir. Hatta böyle durumlarda biraz stresli olmak bizi ciddi sıkıntılara sokacak olaylardan uzak tutar.
Size de şu cümleler tanıdık geliyor mu?
”Yapmam gereken bir sürü işim var ve hiç birisini yetiştiremiyorum”, ”Kendime zaman ayırmalıyım ama hiçbir şeye vaktim bulamıyorum”, ”Hiç kimseye hayır diyemiyorum ama her şeye yetemiyorum kendimi gerçekten bitkin ve yetersiz hissediyorum”, “Sürekli kendimi hasta ve halsiz hissediyorum”, ”Devamlı bir şeyler kötüye gidecekmiş gibi geliyor”, ”Artık dayanacak gücüm kalmadı”
Evet bu sözler size tanıdık geliyorsa muhtemelen stres ve endişe ile baş etme konusunda sorun yaşıyor olabilirsiniz.
Günlük koşuşturmalar, İş hayatının verdiği gerginlik, evlilik ve ilişkiler yaşamımızı stres dolu bir hale getirebilir. Aslında bir durum hakkında nasıl düşündüğümüz bu durum ile ilgili olarak ne kadar stresli veya endişeli olduğumuzu belirler. Stres ve endişe ile ilgili düşüncelerinizi kontrol altına almayı başarırsanız endişenin çok ciddi ruhsal sıkıntı boyutuna erişmesini engelleyebilirsiniz. Kendi kendimize oluşturduğunuz stresin miktarını azaltacak yollar bulabilir, stresle daha iyi baş edebilecek yöntemler geliştirebilirsiniz.
Stresle Nasıl Başa Çıkabilirim?
İşte size stresle başa çıkmak için birkaç öneri;
1- Sizi Mutlu Edecek Uğraşlar Edinin; Kendinizi şımartmayı ihmal etmeyin. Öncelikle yapmaktan hoşlandığınız şeyler için vakit ayırın. Hayatta yapmaktan zevk aldığınız ve hoşunuza giden şeyleri ihmal ettiyseniz kendiniz için daha fazla bir şeyler yapmanızı tavsiye ederim. Ayrıca sizi rahatlatacak bir hobi edinmeyi de düşünebilirsiniz. Mesela daha önceden neler yapmak hoşunuza giderdi? Bunları yeniden hayatınıza almayı deneyebilirsiniz.
2- Düzenli Spor yapın; Spor yapmak sağlıklı ve güçlü hissetmenize yardımcı olacaktır. Fiziksel aktivite bedeni stres ile ilgili hormonlardan arındırır. Özellikle açık havada yapılacak yürüyüşler çok faydalıdır. Düzenli nefes alma ve gevşeme hareketleri de bedeninizde gerginlikten sizi uzaklaştıracaktır.
3- Uyku Düzeninize ve Verimine Dikkat Edin; Uyku en temel ihtiyaçlardan biridir ve uyku düzeniniz bozulduğunda strese, endişelenmeye ve depresyona daha yatkın olursunuz. İyi bir uyku alışkanlığına sahip olmak önemlidir.
4- Beslenmenize Dikkat Edin; Beslenme alışkanlıklarınızı düzenleyerek enerji düzeyini strese gösterdiğiniz tepkilerinizi ve genel sağlığınız üzerinde kontrolünüzü arttırabilirsiniz. Dengeli ve düzenli beslenme alışkanlığı kazanmaya ve bunu belli bir düzen içinde yapmaya çalışın.
5- En kötü ihtimali kabullenin; İşte size mucizevi bir formül; durumu tüm açıklığıyla ve korkusuzca analiz edin ve olabilecek en kötü senaryoyu belirleyin. Olması durumunda en kötü ihtimali kabullenin. Sonrada sakin olarak kabul ettiğiniz bu durumu nasıl iyileştirebileceğinizin yolunu belirlemeye çalışın.
6- Zamanınızı Planlayın; Zaman planlaması yapmazsanız, yapmanız gereken işler nedeni ile kendinizi stres altında hissetmeniz çok kolaydır. Kısa zaman içinde, yapılacak işler üst üste yığılmaya ve dağ gibi olmaya başlayacaktır. Yapmanız gereken büyük bir işi ilk olarak ufak işlere bölmektir. Bu ufak işleri önem sırasına göre sıraladıktan sonra ilk önce en önemli olanı halledin. Elinizdeki iş bitmeden bir sonraki işe geçmeyin. İşten işe atlamaktansa programlı bir şekilde ilerlemek sizi her zaman rahatlatacaktır.
7- Olumlu Düşünün; Canımızı sıkan olaylar üzerinde düşünmek genellikle endişenin daha fazla hissedilmesine ve stres altına girmeyi kolaylaştırır. Düşüncelerinizi olumsuz olaylara yoğunlaşmaktan uzaklaştırdığınızda, ruh halinizde daha iyiye doğru gitmeye başlayacaktır. Bütün çabanıza rağmen olumsuz düşünmeye devam ediyorsanız zihninizi oyalamanızı tavsiye ederim. Bunun için Kitap okumak, müzik dinlemek, bulmaca çözmek dikkatinizi daha olumlu şeylere yöneltmenize yardımcı olabilir.
8- Yüzde Yüz Anda Kalın; Anı yaşayın. Dünü ve yarını düşünmeyin. Bunlar için harcayacağınız enerji sizin bütün enerjinizi emecektir. Bugüne konsantre olun ve yapabildiğinizin en iyisini yapmaya çalışın.
Sevinç Karakaya
DevamıEşler Arası Denge İlişkilerde Neden Önemlidir?
İlişkilerimizde karşı taraftan kendimizde olmayanı ararız. Çoğu zaman sevdiğimizi zanneder aldanırız. Oysaki karşımızdaki kişiden bir şeyler almayı bekleriz. Belki de biz çoğumuz bunu dile getiremesek de bekleriz. İçten içe “Benim ne düşündüğümü hissetsin“, “Ne beklediğimi anlasın“, “Beni sevsin” isteriz ve bekleriz. Hatta görmediğinde ona hatırlatırız, ip uçları veririz. Görürse işler yolunda, görmezse ip uçlarını içimize döneriz ve kendi içimize mutsuzluk tohumları ekeriz.
İlişkide dengeden uzaklaşma kavgaya sebep verir
Hep söylediğim bir cümleyi tekrarlamamda burada fayda olduğunu düşünüyorum. “Siz kimseyi değiştiremezsiniz, değişime sebep olabilirsiniz. Fakat siz değişirseniz tüm dünyanız da değişir.” Evet siz bir karar verir ve kendi tercihinizi yaparsınız.
Bir taraf beklentilerden vazgeçip dengeye geldiğinde, diğer tarafta ya dengeye gelmek zorunda kalıyor ya da iyice dengesi bozuluyor. Oysa sizin için hayat bir akış denge olmalı sevgiler, beklentiler, beraberlikler dengede olmalı ki huzur ve dinginlik gelebilsin. Karşıdakinin dengeye gelememesi “Sen bana değer vermiyorsun“, “Beni sevmiyorsun” gibi düşüncelerle yüz yüze gelmenize sebep olur. Hepimize tanıdık gelen kavgalar başlar;
- Beni aldatıyorsun, kesin başka biri var, beni artık beğenmiyorsun.
- Olur mu öyle şey ! Nereden çıkarıyorsun bunları
- Artık eskisi gibi değilsin, evlendiğim adamı tanıyamıyorum, sen çok değiştin.
- Ben seni seviyorum…
- Sevseydin böyle yapmazdın, ben, eski beni seven adamı geri istiyorum…
Bu konuşmalar uzar gider aslına bakarsanız. Birbirine seslerini duyuramayan ulaşamayan çiftler bağırmalara başlarlar. Konu daha da uzar ve sonuç beklenendir; ayrılık…
İçinizdeki formülü değiştirin
Sevgiyi karşıdan bekliyoruz, ilgi vermek karşılığında sevgi almak istiyoruz. Beklentilerimizin karşılanmasını istiyoruz. Bunun için ne yapmak gerekiyor. İlk önce ilişkilerimizdeki algımızın formülünü değiştirmek ile başlanmalı. Her şey sizinle başlıyor.
“İçinizdeki formülü değiştirin ilişkinizin formülü değişsin…”
İçinizdeki formülü nasıl değiştireceksiniz?
İlk önce neden karşımdakinden beklentiye giriyorum? Eksik olduğumu düşündüren duygularım ne?Önce bunları bulmak gerekiyor. Bunun için kendinize şu soruları sorun;
- Hangi durumlarda kendimi eksik hissediyorum?
- Hangi durumlarda kendimi yalnız hissediyorum?
- Hangi durumda kendimi değersiz hissediyorum?
- Gerçekten bir ilişkiden beklediğim ne?
- Ben evlilikten ne bekliyorum?
- Mutlu olmak mı istiyorum? Mutluluğu paylaşmak mı?
Bu soruları kendinize sordukça şunu fark edeceksiniz; bugüne kadar mutlu olmadığınız için hep vererek mutlu olmaya çalışmışsınız. Kendinize gereğinden fazla yüklenmişsiniz, eşiniz için hep siz aşırı fedakarlıklar yapmışsınız ve karşılığında da eşinizin sizi anlamasını, sizi sevdiğinizi söylemesini beklemişsiniz. Fakat işler aslına bakarsanız ne mutlu ki böyle gitmiyor. Sevilmek için kendinizi unutmanız gerekmiyor aksine kendinizi tekrar hatırlamanız gerekiyor.
İşte formülü değiştirecek en önemli soru; “Bu kadar çektiklerim artık yeter mi? Değerli olduğumu mutlu, olmayı hak ettiğimi, ilgi vererek sevgi dilenme döneminin bittiğini artık kabullenebiliyor muyum?”
Demek istediğim şu değil elbette “Eşinizle ilgilenmeyin, o yokmuş gibi davranın” tam tersi gerçekten samimi karşılıksız yapın bunları. Bunun içinde ilk önce kendinizi kabullenin hangi konularda beklentiniz var ise o konularda içinizde bir eksiklik vardır. Bunu da başkası dolduramaz kendi kendinizi beslemeyi, içinizdeki sevgiyi tekrar keşfedip kendinizdeki değişimi başlatın.
Eğer kendinizde bir değişim başlatmazsanız, bu ilişkinizi bitirip, bir başkası ile yeni bir evlilik düşünseniz de sonuç değişmeyecektir. Siz aynı siz oldukça kurduğunuz ilişkilerin farklı olacağını düşünmeyin.
İlişkinin ilk başlarda içinizde ki boşluk neyden kaynaklanıyorsa, ilgi, sevgi vb… Karşınıza çıkan kişiler, bunların hepsini cömertçe size sunup hayatınıza girer, bir süre sonra beklentilerinize artık cevap vermez hale gelir ve siz sevilmediğinizi değersiz olduğunuzu daha derinden hissetmeye başlarsınız.
O zaman çözüm şudur diyebilir miyiz? Kendi kendinizi değiştirmek, yukarıdaki sorulara samimi bir şekilde cevaplar verin nerelerde problemler yaşıyorsanız o duygularınızla çalışmaya başlayın. Ayrıca bazı durumlar karmaşık olabilir, bu durumlarda bir uzmanla çalışmak hem sizi rahatlatıp, hem kendinizde neredesiniz, nereye çıkmanız isitorsunuz, bunu bulup doğru yolda kararlı bir şekilde ilerlemenizi sağlar.
Daha güzel ilişkiler için daha tam bir siz lazım…
Yeter ki geçinmeye niyetin olsun/Özel Röportaj: Takip Medya
Yeter ki geçinmeye niyetin olsun
Günümüzde Evli Çiftler Kısa Sürede Boşanma Arifesine Geliyor…
Günümüz evliliklerin çoğu ilk beş yılını tamamlayamadan boşanma ile sonuçlanıyor. Nedenlerine bakıldığında, evlilik kurumu da çağın hızlı değişimine olumsuz da olsa, ayak uydurmuş durumda. Evliliklere bakış açısı öncelerde ”Bir yastıkta yaşlanma”, ”iyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta, ölüm bizi ayırıncaya kadar” düşüncesiyle hayatlarını birleştiren çiftler, şimdilerde ”deneyelim, sürdüğü yere kadar”, ”olmazsa boşanırız” düşünceleriyle evliliğe başlıyorlar. Evlilikte de bir sorun ile karşılaştığında da, çözüme odaklanmak yerine evliliğin sonu olarak algılıyorlar.
“Evlilik çaba ister, emek ister”… Peki Çiftler Geçinmeye Niyet Etmiyor mu?
Kişiler mutlu evliliği şans olarak görüyorlar. Mutsuz evlilikte ise; kendini cezalandırılmış ya da bu evliliğin kendinin imtihanı olduğunu ve katlanmaları, sabretmeleri gerektiğini düşünürler. Fakat düzeltmek için hiç bir şey yapmazlar. Oysa mutluluk şans ya da imtihanım deyip katlanacakları bir durumda değildir. Evlilik çaba ister, emek ister . En önemlisi de mutluluğunuzun sorumluluğunu üstünüze almanız gerekir.
Hani evlilik uzun bir yolculuk denir. Bu yola çıkarken mizaç olarak daha neşeli, keyifli, eğlenceli karakteri mi tercih etmek gerekir?
Evlilik yüksek bir dağa çıkarken yanınızda sevdiğiniz kişi ile yolculuk yapmak gibidir. Evet yolculuk zordur, fakat etrafta görülmeye değer çiçekler ve güzellikler vardır. Evlilik yolculuğunda kişi iki türlü davranır. Eğlenmeyi bilen kişi, ne kadar yorulursa yorulsun, güzelliklere odaklanır ve mutluluğunu yanındaki kişi ile paylaşır. Eğlenmeyi bilmeyen kişi ise, yol boyunca sızlanır, asabi davranışlar sergiler ve mutsuzluğunun kaynağını da yanındaki kişi de arar. Unutmamanız gereken evliliği eğlenceli bir yolculuğa dönüştürmek sizin elinizdedir. Kötü giden evlilikler kaderiniz olmak zorunda değil, yeterince emek ve sevgi ile her evlilik düzelir.
Evliliklerin Sonlanmasında En önemli Sebep Nedir?
Evlilikleri sona doğru yaklaştıran en önemli sebepler; iletişim sorunları ve karşılıklı beklentileridir.
Genelde mutsuz bir evliliğe sahip çiftler konuşamamaktan yakınır. İletişimsiz bir evlilik aynı evi paylaşan, farklı dillerle kendini ifade etmeye çalışan, fakat karşısındakine sesini duyuramayan kendisini ifade edemeyen iki yabancıya benzer. Eşinizle doğru iletişim kurmayı başaramadan sizi tam manasıyla tatmin eden bir ilişki yaşamayı bekleyemezsiniz. Evliliğinizde doğru iletişim kurabilmek, ilişkinin ömrünü belirler. Bir sorunla yüz yüze gelindiğinde, herkesin kendi fikrini dile getirme hakkı olduğunu kabul etmeli ve farklı görüşleri, farklı yaklaşımları anlamaya çalışmalısınız. Eşinizi sizden farklı düşündüğü için suçlamamalı, yargılamamalısınız. Bir denge kurmak için, ortak bir çözümde buluşabilmek için iletişim kurmalısınız.
Evliliklerde çiftlerin beklentilerine bakıldığında ise, çokta gerçekçi olmadığını görüyoruz. Çiftler evliliklerinde aşk, arkadaşlık, cinsel tatmin, rahat ve konforlu yaşam bekliyorlar. Fakat kadın ve erkek bu beklentilerinde aşırıya kaçtıklarında, duygusal, ruhsal ve maddi kapasitelerini aşmasıyla, evlilik stresi ve hayal kırıklığı giderek artmaya ve kısa süreli ilişkilere ya da boşanmalara sebep olmaktadır.
İletişim Problemleri Yaşayan Çiftlere Önerileriniz?
İletişim bir sanattır ve bu sanat zamanla öğrenilebilir. Evlilik, ilişkisini sürdürebilmek için bazı özel bilgi ve becerilere de sahip olmak gerekiyor. Bir sorun karşısında çatışmalar yaşıyorsanız, eşinizle empati kurmayı öğrenin. ”Ben aynı durumda nasıl davranılmasını isterdim?” sorusu onu daha iyi anlamanızı sağlayabilir. Karşılıklı diyaloglarda hiçbir zaman nezaketinizi ve saygınızı yitirmemeye dikkat edin. Nezaket ve karşılıklı saygı mutlu evliliğin temel ilkeleridir. ”Duygularımı sakin ve saygılı bir şekilde nasıl anlatırım?” sorusu size ışık tutacaktır. Ve her zaman sorunlara değil, çözüme odaklanın. Kendinize ”Çözüm için ne yapmalıyım?” sorusunu yöneltin.
Evlilikte sorunlara Erkekler mi Kadınlar mı En çok Çözüm Arıyor?
Evliliğin de problemler yaşayıp sorunlarının farkında olup, kesin çözüm aradığı için yollarımız kesişen danışanlarımın bir çoğu kadın. Bireysel olarak da kadınlar çözümleri daha çabuk kabul ediyor ve hayatlarına daha kolay uygulayabiliyorlar. Bir ilişki koçu olarak şunu diyebilirim çoğu zaman ilk başvuru kadından geliyor. Kadın kabul ettikten sonra kendisi nasıl biri olacağına ve nasıl bir ilişki istediğini belirleyip o amaçta ilerliyor. ”Kadınlar kendileri değişirse her şeyi değiştirebileceğinin çok daha farkında?”
Erkekler ise; Zaten her şeyi bildiklerini düşünüyorlar ya da sorun olduğunu kabul etmiyorlar. Fakat evlilik tek kişilik bir ilişki değildir.
Şu an da bu röportajımızı ön yargı ile okuyup, ”aslında ailesinde mutsuz olan” yazıları da hikaye olarak okuyan özellikle erkek okuyuculara neler söylemek istersiniz?
Sorunların farkına varmak bazen çözümü kendiliğinden getirir. Sorunlarınızı bastırmak yerine eşinizde paylaşın. Sorunları birde eşiniz açısından nasıl göründüğünü anlamaya çalışın. Unutmayın dinleyen erkek karısını mutlu eden erkektir. Çözüm üretmek zorunda değilsiniz. Dinleyin. Eşinizi kaliteli bir şekilde, göz göze temas, ten tene temas ve gönül gönüle temasla yarım saat dinleyin ve eşinizi sevdiğinizi belli edin. Çözüm kendiliğinden gelecektir. Kadınlar en çok dinlenilmek ve sevilmek isterler.
Özel Röportaj: Takip Medya
Sevinç Karakaya
DevamıEşinizi Mutlu Etmenin Formülü Nedir?
İlişkilerde zaman zaman sorunlar yaşamak oldukça normaldir. Çalıştığım bir çok kişinin ortak hayali mutlu ve sağlıklı ilişki yaşamak. Bizi birleştiren ise çoğu zaman ilişkilerindeki sorunlarının sebebini bulamamak yada sorunlarının farkında olsa bile çözüm üretememektir. İlişki sorularına çözüm bulamamak kişinin kendi ruhsal durumuna, eşine ve ilişkisine çok ciddi zararlar verebilir. Bir çoğunuz belki çevrenizdeki başka ilişkilerdeki sorunların farkına varıp, çözümler bulurken kendi ilişkinizde tıkanıp kendinizi çaresiz hissedebilirsiniz. Bu nedenle çiftler yaşadıkları ilişkilere yukarıdan ve dışarıdan bakabilmelidir. Gerektiği durumlarda ise tarafsız bakış açısına sahip uzmanlardan yardım almaktan çekinmemelidirler. Böylece ilişkilerini sağlıklı ve mutlu bir şekilde yürütebilirler, birbirlerini mutlu edebilirler ve birbirleri için vazgeçilmez olabilirler.
Her ne kadar ”kadınlar ne ister?” sorusunun erkekler cevabını arasalar da, artık erkeklerde bayanlar için bir muamma diyebiliriz. Bugün eşini mutlu etmek isteyen bayanlarla ”Bir erkeği nasıl mutlu edebilirim?” sorusunun cevabını arayacağız. İşte size bir erkeği mutlu etmenin 10 Basit Formülü;
1-Erkekler Taktir Edilmekten Ve Onaylanmaktan Mutlu Olurlar; Bunu sadece erkekler için söylemek doğru olmaz. Biz insanlar genel olarak taktir edilmek ve yaptığımız işlerin onaylanmasından mutluluk duyarız. Tüm ilişkilerde bu esastır. Aynı şekilde erkeklerde başarısının ufak yada büyük olduğu önemsenmeden taktir edildiklerinde,bu durum kendilerini oldukça memnun eder ve başarılı olmak için çalışmaya devam ederler. Dolayısıyla, bir erkeği etkilemenin ve yakın tutmanın ilk kuralı onu takdir etmek ve onaylamak, ne kadar beğenildiğini belli etmek ve her zaman yapıcı olmaya çalışmaktır. Erkekler kendilerini mutlu ve başarılı hissettikleri yerde kalmaktan asla vazgeçmezler. William James’ın dediği gibi ”İnsan doğasındaki en derin prensip, takdir edilme isteğidir.” Taktir etmeyi destekleyen diğer durum ise onaylama; kadınlar ilişki içinde, kendi çevreleri ile ilgili alınacak kararlarda eşleriyle iletişime geçmeli ve onların fikirlerini önemsemelidir. Diğer bir değişle, ”EŞİNİZİ ÖNEMSEYİN” Eşinize de kendiniz için çok önemli ve değerli olduğunu göstermeyi ihmal etmeyin.
2-Eşinize Güvendiğinizi Hissettirin; Erkekler kendilerine güvenildiğinde başarılı olurlar ve size de yakın olmaya çalışırlar. Kendisine güvenilmediğini düşünen bir erkek çok hata yapar ve güvenmeyen kadından uzaklaşır. Uzaklaşmak bazen bağırıp çağırıp kavga çıkartmayla, bazen küsmeyle, bazen aldatmayla bazen de kadını kışkırtıp kendinden uzaklaştırmayla gerçekleşebilir. Çünkü güvensizlik erkeklere çok acı verir. Ve hiçbir erkek kendine acı veren bir kadına yakın olmak istemez. Zaman zaman ona kendisine güvendiğine dair hatırlatmalar yapın. ”Sana güveniyorum”, ”Eminim sen bunu da başaracaksın”, ”Sen bana Güven veriyorsun” gibi…
3- Eşinize İhtiyacınız Olduğunu Hissettirin; Kadınlar için aslında bu durum bir taşla iki kuş vurmak gibidir. Çokça bahsettiğim gibi, öncelikle kadınlar, kadın olduklarını hatırlamalı ve bunu eşlerine de hissettirmelidirler. Son zamanlarda kadınların içindeki eril enerjinin dengeleri çok bozulmuş, kadın bir çok yerde erkek gibi davranmaktadır. Fakat kadın bazen bir adım geride durmalı ve erkeklere ihtiyaçları olduklarını göstermelidirler. Her şeyi kendi yapabilen ve erkeğine ihtiyaç duymayan bir kadın, erkekler için çekici değildir. Çünkü erkek o zaman kendini işe yaramaz hissedebilir ve o kadından uzaklaşabilir. Bu durum erkekler için en can alıcı noktalardan biridir. Kadınlar ihtiyaç duyduklarını hissettirdiklerinde hem sevgililerini kendilerine bağlayabilirler hem de bu durumun keyfini çıkartabilirler. Sihirli sözcüğümüz ”SANA İHTİYACIM VAR”
4- Eşinize Hizmet Etmekten Şikayet Etmeyin; İkili ilişkilerde ve özellikle evliliklerde, her ne kadar ”Hayat müşterektir” denilse de, erkeklerin kendilerine hizmet edilmesini bekledikleri gerçeğini değiştirmez. Kendilerini ülkeyi idare eden bir Padişah gibi gören erkekleri bu rüyalarından uyandırmak asrın hatası olur. Bu nedenle, aşırıya kaçmamak kaydıyla, kadınlar erkeklerine hizmet etmekten şikayet etmemeli ve bunu yaparken güler yüz göstermeyi ihmal etmemelidir. Unutmayın ki, Padişahın hazinesi onun Sultanı olan eşinindir. Bu nedenle, erkeklere bir Kahraman, bir Padişah gibi davranılmalı ve öyle oldukları hissettirilmelidir. İnanın, ”PADİŞAH GİBİ DAVRANIN” önerisi her zaman işe yarar.
5-Eşinize Akıl Vermeyin; Sevgili, Eş olan kadın ile anne olan kadını birbirinden ayıran düşünce sisteminin başında içgüdüsel olarak ”akıl verme” eğilimidir. Bu yanlışa düşmek ve anne rolüne bürünmek bir erkeğin bir kadından isteyeceği en son şeydir. Bu nedenle, sevgili olan kadın imajından vazgeçmeden, kadınlar olayları neden sonuç ilişkisinde sevgilileriyle tartışarak göstermeyi tercih etmeli ve kendileriyle ilgili son kararı yine onların vermesini beklemelidirler. Böylece, haklılıklarını kendi iradeleriyle doğrulamalarına fırsat tanımış olurlar. Aksi bir durum yani akıl vermek erkeğe kendisini yetersiz, değersiz, iş bilmez veya beceriksiz hissettirecektir. Ve kendini böyle gören bir erkek kadından uzaklaşır yeterli olduğunu hissettiği bir yere yönelir.
6-Eşinize Hesap Sorar tavırla Yaklaşmayın; Erkeklerin doğasında olan özgürleşme içgüdüsüne karşın kadınların benimsediği sahiplenme ve ilgilenme duyguları kadın ve erkek arasında uçurum oluşturan noktalardan biridir. Diğer bir değişle, erkeğe hesap sormak, özgürlüğünün peşinde olan bir kartalın ayağına pranga takmakla aynıdır. Bu nedenle, kadınlar ”Nerede kaldın?” demek yerine ”Seni çok özledim”, ”Saatlerdir kiminle konuşuyorsun?” demek yerine ”Seninle konuşmaya hasret kaldım” demeyi öğrenmelidir. Bunun yanında ses tonu ve kelimelerin seçimini de çok önemlidir.
7-Eşinizin Zihninizi Okumasını Beklemeyin; Kadınlar moralleri bozuk olduğunda veya üzücü bir durum yaşadıklarında, eşlerinin bu durumları kendiliğinden anlamalarını beklemek yerine, paylaşmayı ve açık iletişim kurmayı tercih etmelidir. Çünkü erkekler onların zihinlerini okuyamazlar. Diğer bir değişle, kadınlar ”Beni sevseydi ne çektiğimi anlardı” veya ”Neden üzgün olduğumu ben söyledikten sonra bunun bir anlamı yok” gibi düşüncelerden kendilerini kurtarmalıdır. Unutmayın erkeklerle bayanlar farklı yaratılmıştır. Kadınların hissi ve duygusal yönleri ağır basarken erkeklerin mantıksal yönü ağır basar. Eşiniz sizi bir kız arkadaşınızın size baktığında anladığı gibi asla anlamayacakdır. Bu yüzden sizi anlamasını bekleyip anlamadığında ise yıkılmaktansa kendinizi ve ne hissettiğinizi açık açık ifade edin.
8-Eşinizi Suçlamayın; Sıcağı sıcağına konuşmak bazı konularda işe yarasada, tansiyonun yükseldiği ve çiftin ruh halinin uyuşmadığı durumlarda çoğunlukla hüsranla sonuçlanmaktadır. Erkek öfkeli olduğu durumda karşı tarafın sakin olması gerekiyor. Aynı anda sert çıkışlar yapmak, yangına körükle gitmeye benziyor. Çiftlerin böyle bir tavır alması, ilişkinin daha da içinden çıkılmaz bir hal almasına neden oluyor. Bu nedenle, kadınların erkeklerle konuşurken suçlayıcı ve eleştirel olmaması gerekmektedir. Suçlanan erkek kendini eksik ve beceriksiz hisseder, öfkelenir ve kadından uzaklaşmak için bahaneler oluşturur.
9-Eşinizle Uygun Zamanda, Doğru Üslupla Kısa Ve Net Konuşun; Erkekler kadınları uzun bir süre dinlemekte ve konuşmayı takip etmekte zorlanırlar. Bu nedenle erkeklerle kısa ve net bir şekilde konuşmak ve aynı anda birden fazla konu hakkında bahsetmemek gerekiyor. Eşinizle konuşurken lafı dolandırmaktan ya da ima etmekten daha çok kesin ve kısa konuşmaları tercih etmelisiniz. Ayrıca, erkek bir şeye odaklandığında onunla konuşmak doğru bir an değildir. Çünkü erkek odaklandığı şey devam ettiği sürece kadını dinlemekte zorlanacaktır. O yüzden doğru zaman önemlidir.
10- Cinselliğe Asla ”Hayır” Demeyin; Sorunları adına konuştuğum çoğu çifttin anlattıkları dışında ”Gizli sebeplerinin” olduğunu gözlemliyorum. Bunlarda cinsel problemler en baştadır. Eşlerin birbirlerine bu konuda mesafeli durmaları, soğuk ve isteksiz görülmeleri oldukça ciddi sorunlar doğurabiliyor. Cinselliğin aşkı alevlendirdiği ve bağlılığı artırdığı artık kabul edilen bir gerçektir. Bu nedenle, çiftler ellerindeki en güçlü ve şifa veren silahı yani ”cinsel birlikteliği” daha çok kullanmalı ve hayatlarında vazgeçilmez bir yere koymalıdırlar. Cinsel birleşme erkeğin içindeki duygularla bağlantıya geçmesini ve sevgi gereksinimi duymasını sağlayan, kadının ise sevildiğini ve değerli olduğunu hissetmesine hizmet eden bir araçtır. Bu nedenle kadınlara tavsiyem cinsel birlikteliğe asla ”HAYIR’‘ demeyin.
Sevinç Karakaya
DevamıDüşünce Gücü İle Gelen Mutluluk
Düşüncelerimiz bizim tavırlarımıza dönüşür tavırlarımız ise hayatımızdan beklentilerimize yansır. Her düşüncemiz bir dua olur. Yüce Yaratıcının buyurduğu üzere: “Ben kulumun zannı üzereyim. Beni nasıl tanırsa öyle muâmele ederim.” Güzel düşünmek, güzel beklentiler geliştirmek muhakkak güzel ve mutlu bir hayat getirecektir.
Pozitif düşünce ile hayata yaklaşmak bize her gün yeni mutluluklar getirir. Düşüncelerinizi kontrol altına alarak her yeni doğan günü sizin için daha enerjik ve mutlu hale dönüştürebilirsiniz. İşte size mutluluğu getirecek düşünce tarzını oluşturmak için bir kaç öneri…
1- Olumlu Düşünceler Edinin;
Düşündüğünüz sürece varsınız. Kafanızdaki bütün eskimiş, yorulmuş ve kullanılmayan düşünceleri atın. Onun yerine kafanızı, taze fikir sevgi ve iyilikle doldurun. Böyle yaparsanız gerçekten hayatınızı da değiştirirsiniz.
Eğer olumsuz şeyler düşünürseniz, olumsuz sonuçlar elde edersiniz. Buna karşılık olumlu şeyler düşünürseniz, olumlu sonuçlara ulaşırsınız. Bu çok önemli ve evrensel bir kuraldır. Başarıya ulaşıp mutlu olmak için uygulanması gereken önemli kuralı üç kelimeyle özetleyebiliriz: ” İnanırsan başarıya ulaşırsın”. Eğer bir şeyi çok isterseniz ve kafanızda canlandırıp devamlı canlı tutarsanız ve onun gerçekleşmesi için canla başla çalışırsanız, istediğiniz şeye muhakkak ulaşırsınız.
Bunun için yapacağınız şey zihninizi sakinleştirmektir. Daha iyi ve başarılı bir yaşamın sırrı, zihninizden eskimiş, bayatlamış ve ölmüş fikirleri atıp, yerine olumlu fikirleri koymaktır. Bu yeni fikirler, yaşamınızı tümüyle değiştirecektir.
Dua, büyük bir enerji kaynağıdır. Dua kişisel yeteneklerinizi geliştirmenizi sağlar. Dua içinizdeki gücü ortaya çıkararak kendinize daha güvenli hissetmenizde en büyük etkendir. Dua doğru hareket etmek için size yol gösterir. Bilinç altınızdaki derinliklerdeki saklı gücü ortaya çıkarır. Peki nasıl dua edilir; Ne istediğinizi belirleyin, sonra gözünüzde canlandırın, ve hayatınızda sorun olarak ne görüyorsanız üstesinden gelmeye çalışın ve her şey istediğiniz olacağına inanarak Allah’a teşekkür edin.
3- Mutluluğunuzu Kendiniz Oluşturun;
Abraham Lincoln, ”Bir insan mutlu olmayı isterse mutlu olur”der. Eğer mutsuz olmayı isterseniz, tabii ki mutsuz olursunuz. Bu tamamen size bağlıdır. İkisine de ulaşmak çok kolaydır. Kendinize sürekli olarak ”hiçbir şey iyi gitmiyor, hiçbir şey beni memnun etmiyor.” deyip durursanız, kolayca mutsuz bir insan olup çıkarsınız. Fakat kendinize ”Her şey iyi gidiyor, yaşamak çok güzel, ben mutluluğu seçtim” derseniz kesinlikle mutlu bir insan olursunuz.
Günlük olaylara hep iyimser gözle bakan ve her zaman mutlu olunacak bir taraf görmeyi başaran kişiler daha mutludur. Hepimizin kendi mutluluğumuzu oluşturma gücü vardır. Buna ilk önce kendimizi ve yaratılan her şeyi sevmekle başlayabiliriz. Eğer sabah kalktığımızda kafanıza yerleştirdiğiniz mutluluk düşüncelerini uygularken bunu sevinçle ve insanların iyiliğini düşünerek uygulamayı başarırsanız, kesinlikle mutlu olursunuz.
4- Gergin ve Tedirginlikten Uzaklaşın;
Bir çok insan gerginlik ve tedirginlik nedeniyle sahip olduğu gücü ve enerjiyi boşa harcar ve böylece gereksiz yere yaşamını güçleştirir. Gergin olmak, kaynamak, patlamak, alt üst olmak hırsından kudurmak anlamına gelir. Tedirgin olmakta bunun kadar yıkıcı bir ruh halini anlatır. Daha etkili bir yaşam için gerekli olan gücü elde etmek istiyorsanız, gergin ve tedirgin olmaya bir son vermeniz gerekir.
Rahatlığı sağlamamız için yapmamız gereken ilk şey, yaşam tempomuzu yavaşlatmaktır. Kişiler tempolarını tabiat şartlarına, beden ve ruh yapılarına ve doğanın temposuna uydurmalıdırlar. Kainatta hiçbir şey koşuşturma halinde değil, Her şey ahenk içinde yaşam amacını sürdürüyor. Gerginliği ve tedirginliği bırakıp, yavaş tempo ile çalışırsak,huzura ve mutluluğa kavuşuruz.
5- En İyiyi Bekleyin En İyisi Olsun;
En kötüsü yerine en iyisinin olacağını beklerseniz,her şey daha iyiye gitmeye başlar. Bir şeyin iyi olacağı konusunda içinizde duyduğunuz şüphe, ortadan kalkmış olur. Böylece kendinizi tamamen elde etmek istediğiniz şeye verebilirsiniz. Eğer insan, kendini bir şeye tam olarak verir onun üzerinde yoğunlaşırsa, karşısına çıkan bütün engelleri aşar.
En iyi şeyin olmasını beklemenin anlamı, beklediğiniz şeyin elde edilmesine bütün kalbimiz ve içtenliğimizle kendimizi adamaktır. Başarılı olmak için yaptığınız şeye yürekten inanmalısınız, başka bir deyişle başarılı olmayı bütün benliğinizle istemelisiniz. Ne yazık ki bir çok insan bu konuda başarısızdır. İçimizden çok azı işini yüreği ile yapar.İnsanların ne istediklerini iyi bilmeleri gerekir. Bu isteğinin iyi bir istek olup olmadığını, insanlara zarar verip vermediğini incelemeniz gerekir.
Gerçekten de bir insan kendisine güvenir ve olumlu düşünürse; içindeki güç ortaya çıkar ve onu istediği başarıya götürür. Bunun için her zaman en iyiyi bekleyin ve hiçbir zaman en kötüyü düşünmeyin. Hatta aklınıza bile getirmeyin. Aklınıza gelmişse hemen kafanızdan çıkartıp atmalısınız. Böyle yaparsanız en iyiyi düşünmeye başlar ve ona ulaşmak için gerekli şartları hazırlarsınız.
6- Her şeye Üzülmekten Vazgeçin;
Üzüntü zihnimizi kaplayan yıkıcı bir duygudur. İçimize bir defa yerleşti mi bütün zihnimiz artık onla meşgul olur. Üzülme, çağımızın en büyük hastalıklarındandır. Üzüntü alışkanlığından kurtulmak için atacağınız ilk adım, ”ben bu alışkanlıktan kurtulabilirim, bu alışkanlığı yenebilirim” diyebilme inancına sahip olmaktır. Bir şeyi yapabileceğinize inanırsanız o şeyi gerçekten yapabilmenizi engelleyen şeyleri bir şekilde aşarsınız.
Üzülme alışkanlığından vazgeçmek istiyorsanız. Hayatınızda olumsuz saydığınız her şeyin olumlu yönlerini düşünün ve konuşmalarınıza da bunları yansıtın. Olumsuz hiçbir konuşmaya katılmayın ve bütün konuşmalara olumlu bir hava vermeye çalışın. Kendinize iyimserlik aşılayan kitaplar okuyun. Bunları defalarca okuyup bilinçaltına yerleştirin. Sonra bilinçaltınız bunları size geri gönderip karamsar ve üzüntülü olmaktan kurtaracaktır. Umut dolu, ileriye neşe ve ümitle bakan insanlarla dostluk kurun. Bu atmosfer sizi neşe dolu ve ümitli bir insan yapacak, karamsarlığa düşmenizi engelleyecektir. Üzülme alışkanlığına yakalanmış insanlara yardım edin. Böylece, sizin üzülme alışkanlığınız da azalacak zamanla kaybolacaktır. Her gün yaşamınızda Yaratanın sizinle beraber olduğunu ve size yardım edeceğine inanın.
Sevinç Karakaya
DevamıZor Bir Eşiniz Varsa Evliliğinizi Nasıl Sürdürürsünüz?
Erkeklerin sık sık şikayet ettikleri bir konu da kadınları anlayamamak yada kadınların zor olduklarıdır. Fakat bir kadın gözüyle baktığınızda da erkeklerde tıpkı kadınlar gibi karmaşık varlıklardır. Hatta bazı erkekler de en az kadınlar kadar anlaması güç karakterlere sahip olabilir. Ne dersiniz eşiniz de onlardan biri olabilir mi? Eşinizi çok seviyor, onsuz hayata devam etmek istemiyor ama aynı zamanda bazı huylarına da katlanamıyor musunuz? O zaman yazımın devamını okumanızı tavsiye ederim.
Kimi zaman eşinizi çok sevseniz de, beraber yaşarken bazı hareketlerine tahammül etmek için bu sevgi maalesef yetmez. Eşinizle iyi anlaşabilmek bir ilişkiyi yürüten önemli güçtür. Ancak ne yazık ki, tüm erkekler hemen anlaşılacak kadar, kolay karakterler değillerdir. Sürekli huzursuzluk çıkaran, sizi her fırsatta eleştirip zaman zaman tahammül edilemez şekilde davranan eşinize sık sık kızıp içten içe küsüyor musunuz? Peki ona kızıp küsmek yerine izleyeceğiniz basit bazı yollarla, ilişkinizi daha uyumlu hale getirebileceğinizi biliyor musunuz? Nasıl mı? İşte zor erkeklerle baş etmenin yolları;
Hayatınızın Önceliği Kendinize Değer Vermek Olmalı; Her kadın kendisine iyi davranılmasını hak eder. Eğer kendinize yeteri kadar değer vermiyorsanız, karşı cinsin de size iyi davranmasını beklemeyin. Karşınızdaki erkeğin dikkatini çekmenin en etkili yolu, kendinize değer vermektir. Siz bunu yapınca o da karşısında değer vermeye değer bir kadın olduğunu anlayacaktır.
Eleştirileri Sinirlerinizi Bozmasın; Elbette eleştirilmek özellikle de yapıcı değil yıkıcı eleştiriler hiç birimizin hoşuna gitmediği gibi bizi motivemizi düşürür. Mesela eşinizden ”Artık kilo vermenin zamanı gelmedi mi?” gibi bir soruyla mı karşılaştınız? Zaten sinirlenmeniz için yapılan bu eleştiriye; Sinirlenmeyin ve ne tepki vereceğinize dikkat edin. ”Zor insanlar başkalarını aşağılamakta gerçekten çok ustadırlar”. Eşinize bağırıp çağırmak ya da ilişkinizi sonlandırmak sorunlarınızı çözmeyecektir. Bunun yerine memnun etmesi zor olan eşinizle başa çıkmak için neler yapabileceğinizi düşünmelisiniz. Bazen eşiniz kendisine onun gibi davrandığınızda yaptığının hatalı olduğunu anlarken bazen ise kayıtsız kalıp duymamak onu kendine getire bilir. Bu kişilerin tamamen iletişim dili ile alakalıdır. Eşinizin iletişim dilini çözemediğiniz zamanlarda bir uzmandan yardım almanızı tavsiye ederim.
Eşinizi Değiştirmeye Çalışmayın; Büyük olasılıkla hayatınızdaki zor erkeği değiştirmeye çalışmış ama bunda başarılı olamamışsınızdır. Muhtemelen ilk aşamada kibar bir şekilde sizi eleştirmeyi bırakmasını rica ettiniz. Daha sonra çıtayı biraz daha yükseltip, daha düşünceli olması gerektiğini ve sizinle böyle konuşmasının doğru olmadığını söylediniz. Bu belki ”bir süre” işe yaradı. Ancak çok geçmeden hoş olmayan eski davranışlarına geri dönecektir. Bu aslında kaçınılmaz sondur. Çünkü olayın gerçek yüzü şu; ”Siz kendinizden başka kimseyi değiştiremezsiniz onlar değişimi istemedikleri sürece” . Elbette herkes, olumsuz hiçbir eleştiride bulunmayan adeta melek gibi bir eşe sahip olamayabilir. Bu yüzden ilişkinizin mükemmel olmasını beklemeyin. Yapacağınız en iyi şey, karşınızdaki erkeği olduğu gibi kabul etmek yani gerçekçi olmaktır. Onu değiştirmeye çalışmanın boşa kürek çekmekten farkı yoktur. Bir insanın doğasını değiştiremeyeceğiniz den, zor kişiliklerin doğasında bulunan kontrolün kendilerinde olması ihtiyacından da vazgeçiremezsiniz. ”Siz kendinizi değiştirin ve onu değiştirmekten vazgeçin”
Eleştirilerine Olumlu Yönünden Bakmaya Çalışın; Hayatınızı ve ruh sağlığınızı iyileştirmek için karşı cinsin üzerinizde yarattığı etkiyi değiştirmelisiniz. Öncelikle, eleştirilmenin size her zaman kötü hissettireceği fikrini aklınızdan çıkarmalısınız. Eşiniz sizi eleştirdiğinde üzülmeniz, hayal kırıklığına uğramanız veya kızıp küsmeniz gerekmiyor. Gerçek şu ki, eleştiriyi nasıl yorumlayacağınız tamamen size kalmıştır aslında… Eleştiriyi kendi üzerinize almamayı deneyin. Örneğin bir kariyerinizin olmayışını eleştirdiğinde, bunu hemen kişisel algılamayın. Bunu bir iğneleme şeklinde düşünmek yerine, ”Acaba bugün nesi var? Zor bir gün mü geçirdi yoksa?” yada ”Bu durum kendi ile alakalı benimle ilgisi yok bir şeye kızmış olmalı” şeklinde değerlendirin. Unutmayın ki, erkeklerin laflarını veya davranışlarını kontrol edemeyebilirsiniz. Ama kendi duygularınız ve tepkilerinizin kontrolü size aittir. Karşı cinsle ilişkinizdeki en önemli dönüm noktası, karşınızdaki erkeğin hoş olmayan tutumlarının sizinle hiçbir ilgisi olmadığını fark edebildiğiniz anda başlar. Evet, onun bu davranışlarına katlanıyor olabilirsiniz ama asıl sorunlu olanın o olduğu gözüyle baktığınızda, sorunlarla daha iyi başa çıkabileceğinizi göreceksiniz. Erkeklerle ilişkinizdeki dönüm noktası , hoş olmayan tutumlarının sizinle ilgisi olmadığını fark ettiğiniz anda başlamaktadır.
Eleştirileri Yapıcı İse Pozitif Düşünmeye Çalışın; Kimsenin oturup da tüm eleştirileri, hiçbir tepki vermeden dinlemesini bekleyemeyiz. Asıl önemli olan sadece sizin için bir şey ifade eden yorumları dikkate almaktır. Zıtlaşmaktan kaçınmak, karşınızdakinin sürekli üzerinize gelmesine izin vermenizi gerektirmez. Ama sizin için önemli olmayan konularda bile her seferinde kendinizi savunmaya çalışırsanız, söyledikleriniz zamanla etkisini yitirir. Asıl sorunun, sizi sürekli ve gereksiz yere eleştiren erkekte olduğunu düşünmeyi denemeye çalışın. Önemsemediğiniz negatif eleştirileri es geçin ve yalnızca sizin için önemli olanları ele alın. Bu, ilişkinizdeki tartışmaların sayısını önemli ölçüde azaltır ve daha pozitif olmanızı sağlar. Burada, tam olarak neyi başarmak istediğinize odaklanın. Karşınızdaki erkeğin sizin hakkınızda kapıldığı yanlış anlamaları mı düzeltmeye çalışıyorsunuz? Sizin pek de akıllı olmadığınızı düşündüğünden dolayı ona zeki mi görünmeye çalışıyorsunuz? Onunla olan ilişkinizde iyi tanımlanmış hedefler ve tüm çabanızı bu hedefler doğrultusunda yönlendireceğiniz konuşmalara yoğunlaştırmak değişimi gerçekleştirmenin ilk adımı olabilir.
Kendinize Ait Bir Dünyanız Olsun; Eşinizle aranıza zaman zaman biraz mesafe koymak iyi olabilir. Eşinizle aranızda bir olumsuzluk geçtiyse mesela biraz mesafe koymak adına yemeğinizi tek başınıza yemeyi deneyebilirsiniz. Tabi bunu her zaman alışkanlık haline de getirmeyin. Ayrıca eşinizden biraz uzaklaşmak adına arkadaşlarınızla, dostlarınızla zaman geçirmek, yeni hobiler geliştirmek, sporla uğraşmak da size nefes alacak ve hayata bakış açınızı değiştirmenizi sağlayacak ortamlar sunacaktır.
Neden Evlilik Korkusu Yaşanır?
Evlilik bir çoğumuzun hayallerini süslerken, kimileri için de ciddi bir korku kaynağıdır. Muhakkak şunlara benzer cümleleri çevrenizden duymuş yada kendiniz böyle düşünüyor olabilirsiniz.”Evlilik fikri bile beni çok korkutuyor”, ”Daha evliliğe hazır değilim”, ”Evlenmek hiç bana göre bir iş değil” ”Evlenmek istiyorum fakat bir türlü yapamıyorum”, ”Evlenmek istesem bile, evlenebileceğim bir aday yok” Bu yargıların tümü evlenme kararı almaktan kaçmak anlamına gelir, buna evlilikten korkmak da deriz. Oysaki kendi çekirdek ailenin sahibi olmanın anahtarı olan evlilik, birbirini seven iki karşı cinsin toplum ve yasalar tarafından verilen izinle aynı evi paylaşmalarıdır.
Fakat evliliğinde son aşamaya gelmiş bir çok mutlu çifttin birlikteliklerinin, evlilik korkusu nedeniyle ayrılıkla sonlandığını görmekteyiz. Peki İki birbirini seven kişinin hayatlarını birleştirme noktasında, evliliğe karşı mesafeli durmaları neden kaynaklanıyor gelin biraz daha yakından bakalım.
Özellikle son dönemlerde metropol hayatı ile birlikte yalnızlığa alışmak, kendi alışkanlıklarından ödün vermemek ve evliliğin sorumluluğu altına girmek istememek gibi nedenler evlilik korkusu oluşturabiliyor.
Bir kişinin evlenebilmesi için kişinin olgunlaşmış ve artık bir birey olduğunun farkında olması gerekir. Bireyleşemeyen, ailesinden kopamayan kişiler için evlilik sorumluluğu korkutucudur. Evlilik Sorumluluğu erkek için karısının ve çocuklarının sorumluluğunu almak, kadın içinse erkeğinin ve çocuklarının sorumluluğunu almaktır.
Evlilikten korkutan sorumluluklardan korkmak olduğu gibi; kişinin çevresinde gözlemlediği ve ailesinde yaşadığı olumsuz evlilik örneklerinden edindiği bilgiler de evlilikten bir başkasına bağlanmaktan, artık yalnız kendisi için değil, çoğul düşünmesinin sorumluluğunu üzerine almaktan da korkmaktadırlar.
Aile ve Çevre Etkisi
Evlilik korkusunun en önemli sebebi yetişme tarzı yani, çevresel ve ailesel etkilerdir. Eğer kişi anne ve babasının mutsuz ve sürekli tartıştığını görüyorsa bu ”Bütün evlilikler böyledir, bende evlensem hep tartışacağım” düşüncesini uyarıp, evlilikten soğutabiliyor. Tabi sadece kendi ailesi de değil; kişinin çevresinde yaşayan evli çiftlerin kavgalarına ya da tartışmalarına şahit olması da bu korkunun artmasına sebep olabilir.
Bu örneklerin çoğalması, kendisinin de ”Evlenirsem mutsuz olurum” düşüncesini güçlendiriyor. Evlilik korkusu üzerine görüştüğüm kadın ve erkek danışanlarım dan ”mutlu evlilik” tarifini yada örneğini vermelerini istediğim de bir çok kişinin bu tarifi yapamadıklarını gözlemliyorum. ”Anne babalar ilişkilerindeki tartışmaları çocuklarına yansıttıkları gibi keşke aralarındaki sevgiyi de yansıtabilseler. O zaman çok daha sağlıklı evliliklere sahip bireyler yetişebilirdi.” Sonuç olarak hafızasındaki mutsuz ilişkilerin çokluğu ile kişiler, evlenmekten vazgeçerler ve evlilik kurumuna olan ilgileri de zamanla kaybolur.
Fakat evlilik korkusu mutlu bir ailede yaşamış çocuklarda da görülebilmektedir. Bunun nedeni ise mutlu bir ailede büyüyen çocuğun mükemmeliyetçi bir ruh halinde olması ve karşı taraftan da bunu beklemesidir. Mükemmeliyetçi olmak da bu korkunun oluşmasına sebep olabilir.
Bir yandan artan boşanma oranları kişileri evlilikten korkuturken, bir yandan da özellikle geleneksel ailelerde yapılan evlilik sorunlu olsa da, ne olursa olsun ömür boyu evli kalmalısın baskısı kişileri evlilikten korkutabiliyor. Ayrıca düğün nişan gibi geleneksel uygulamaların getirdiği stres de kişileri evlilikten uzaklaştırmaktadır. Kişiler Ömür boyu mutsuz evlilik yapma korkularından dolayı mutlu evlilik şanslarını da geri çevirebiliyor.
Evlilik Korkusunu Nasıl Yeneriz?
Evlenme korkusunu yenmek için kişinin hem kendine hem de başkalarına güvenmesi ve doğru bilgilere sahip olması gerekiyor. Soyun devam ettirmek için, toplumca onaylanan dini, ahlaki, sosyal ve kanuni yolu evliliktir. Evlenebilmek için kişinin birey olacak olgunluğa erişmesi ve ailesine olan bağımlılığından kurtulması gereklidir. Bunu başaramayan biri için evlilik ve anne, baba olma sorumluluğu ağır gelebilir. Bu durumdaki bir kişi, kendine karşı dürüst olmalı, sonradan pişman olacağı bir hayatı sürdürmekte ısrar etmemeli, evlenme aşamasına gelmeden önce tüm belirsizlikleri konuşmalı, sağlıklı ve doğru kaynaklardan bilgi edinmeli, düzenli hayatın ve sağlıklı cinselliğin insanın doğasına uygun olduğu veya evliliğin yakınlık ve güven ihtiyaçlarını karşıladığını bilmelidir.
Evlilik öncesi nasıl bir eş olmalı neler beklemeli yada evlilik gerçekten nedir bunlarla alakalı eğitim almalıdırlar.
Sevinç Karakaya
DevamıEvliliğe ”Evet” Demeden Sormanız Gereken 10 Hayati Soru
Evlilik kararı üzerinde düşünmemiz gereken en hayati karardır. Kafanızdaki soru işaretlerini cevap bulmadan ya da tam olarak ne istediğini bilmeden evlilik kararı alması hiç doğru bir davranış olmaz. Eş adayınızla konuşulmayan konu kalmaması gerekir.
Şöyle bir düşünün, eşiniz olmasını arzu ettiğiniz kişiyi iyice tanıyor musunuz? Belki hakkında birçok şeyi biliyorsunuz mesela; İşte kötü geçen bir günden sonra nasıl tepki verdiğini , hasta olduğunda nasıl biridir ya da tatil gibi hoş vakit geçirdiği zamanlar da hayattan nasıl tat alır bilebilirsiniz. Ancak, birlikte ne kadar çok zaman geçirmiş olursanız olun, aranızda hala konusu açılmamış, konuşmaya, tartışmaya fırsat bulamadığınız konular olabilmesi oldukça muhtemeldir. işte şimdi, bugüne dek belki de konuşmadığınız sorulara ışık tutmaya çalışacağız. Önemli hayat kararları üzerine sohbet etmek eşinizle aynı hedefleri ve değerleri paylaştığınızı görmenin bir yoludur. Yaklaşan düğün de bu tür sohbetleri başlatmak için en iyi bahanedir. Böylesine derin konulara dalmak için en ideal zaman, birbirinize deli gibi aşık olduğunuz eğlenceli evlilik planlama dönemleridir. Şimdi birbirinize şu soruları sorma zamanı;
1- Evlilikten Beklentim Ne? Evlilik sizin için ne anlama geliyor? Evlilik kararını aldıran en büyük etken ne? Belki bir aile kurmak isteği, belki de ailelerinizin ve yakın dostlarınızın şahitliğinde birbirinizi ne kadar sevdiğinizi göstermektir. Bu sorunun doğru ya da yanlış bir cevabı yok, ama yine de birbirinizle ılımlı bir şekilde böyle bir konuşma yapmalısınız. Sohbetinize en güzel noktadan, örneğin birbirinizle ilgili en sevdiğiniz şeyleri sıralayarak başlayabilirsiniz. Ayrıca evliliğin sizin için ne anlama geldiği hakkında da konuşabilirsiniz.
2- Çocuk Sahibi Olmak İle İlgili Ne Düşüncemiz? Bir çok çiftte çocuk konuda ortak bir noktada buluşamadıklarını görüyorum. Tarafların biri isterken diğeri bu konuya mesafeli bakabiliyor. Fakat çocuk evlilikten beklentinizi belirleyen çok ciddi bir konudur, çok net ve açık şekilde düşüncelerinizi paylaşmalısınız. Evlilik, sadece çocuk sahibi olmak demek değil elbette. Seyahat etmek ve kariyerlerinizde hedeflediğiniz noktalara gelmek konusunda da hemfikir olabilirsiniz. Belki de hedeflerinizi gerçekleştirdikten sonra, çocuk sahibi olmayı bir kez daha masaya yatırırsınız. Ya da sadece teyze ve amca olmakla yetinebileceğinizi fark edersiniz, kim bilir? Fakat bir tarafın çocuk gibi düşüncesi hiç yokken diğer tarafın evlenme sebeplerinden biriyse tekrar kararınızı düşünmenizi tavsiye ederim.
3- Para Yönetiminizi Nasıl Düzenleriz? Şuan çiftlerin tartışmasındaki temel nedenlerden biride maddiyatla alakalı sıkıntılar. ”Biz tartışmayız” diye her ne kadar kabul etmek istemeseniz de, Sizde gelecekte arada bir de olsa aranızda tartışacaksınız ve bu tartışmaların bir kısmının temeli de para akışı olacaktır. Bu pek hoş değil. Ancak gelecekteki tartışmaların büyümesini önlemek için yolun başında birtakım önlemler alabilirsiniz. Bunun için işe maddi durumunuzu (gelirinizi, borçlarınızı, birikimlerinizi) birbirinize anlatarak başlayabilirsiniz. Daha sonra ortak bir hesap oluşturup oluşturmayacağınızı, uzun vadeli hedeflerinizi, mutfak alışverişinden tatil bütçesine ve kira ya da ev taksitine kadar diğer ortak masrafları nasıl paylaşacağınızı konuşabilirsiniz.
4- Ev İşlerinizi Nasıl paylaşırız? Bekar hayatı her iki taraf için de daha az sorumluluğu olan bir hayattır. Evet evlilik güzel fakat sorumlulukları olan bir oluşumdur. Evdeki iş bölümü nasıl olacak? Kim neyi üstlenecek? Öncelikle her ikiniz de kendinizden ve kendi dağınıklığınızdan sorumlu olmalısınız. Daha sonra iş bölümünü konuşabilirsiniz.
5- Aileler İle İletişimimiz Nasıl Olmalı? Kişiler aile ile ilişkilerini dengede tutmalı… Ne araya soğukluklar girecek kadar mesafeli olunmalı nede kendi çekirdek ailenizin kontrolünü elinizden kaybedecek kadar ailenin içinde olmalarına izin verilmelidir. Evet her iki tarafında ailesi elbette önemli fakat kişilerin kendi kurduğu çekirdek ailesine alışması ve benimsemesi adına önceliği ilişkileri ve evlilikleri olmalıdır. Aileler ile de periyodik ziyaretler, samimi ve fıtri buluşmalar ayarlanabilir.
6- Hangi Fikirlerde Ayrılıklar Yaşıyoruz? Birçok ortak fikirleriniz olabilir.Fakat hangi fikirlerde ayrılıklar yaşıyorsunuz bunlarda oldukça önemlidir. Ayrılıklar yaşadığınız fikirlere rağmen karşınızdaki kişiyi her haliyle kabul edebiliyor musunuz?. Ayrılıklar her zaman hangi tür film izleyeceğiniz kadar kolay atlatılamayacak durumlar olabilir. Önemsizmiş gibi görünen konuların yanı sıra politika, dünyaya bakış açısı ve din gibi ciddi konu başlıklarında da, eş adayınızı her hali ile kabul edebiliyor musunuz? Bu konular üzerine konuşurken bile çok dikkatli olunmalı ve önemsemeyip göz ardı edilmemelidir. Birbirinizi, düşüncelerinizi açık seçik ifade etmek konusunda cesaretlendirin.
7- Evlilikteki Tekdüzelikten Nasıl Kurtarırız? Cicim ayları ne yazık ki sonsuza dek sürmüyor ama birinci günden itibaren birbirinize yakın olmanın yollarını bulursanız, aşkınız da canlılığını koruyacaktır. Onu ne kadar çok sevdiğinizi nasıl gösterebilirsiniz, bunu düşünün ve ona da sorun. Herkes farklıdır. Bazıları sevginin dile getirilmesini ister, bazıları beden diline önem verir. Arada bir sürprizlerle karşılaşmak isteyebilirsiniz ama aşk hayatınızı tamamen bu tip beklentilerin üzerine kurmayın. Siz söylemeden anlamasını beklemek yerine arada sırada onun ne yapmasını istediğinizi dile getirebilirsiniz.
8- Tartışmaların Düzeyi Nasıl Olmalı? Elbette hiç olmasa daha iyi ancak tartışma kaçınılmaz olduğunda adil davranmaya çalışmalı ve tartışmayı hafif bir seviyede tutmalısınız. Hangi konularda hassas olduğunuzu bilmesini sağlarsanız tartışmanın alevlenmesini de önleyebilirsiniz. Pasif, agresif bir tutum sergilemekten de kaçının. Canınızı sıkan şeyi söylemek yerine, ”Tamam, önemli değil” deyip somurtur ya da içinizdekileri dışarı çıkaramadığınız için ağlamaya başlarsanız, karşı taraf sizi ciddiye almayabilir ve tartışma istemediğiniz noktalara gelir.
9- Ne Kadar Aşk, Ne Kadar İş ? Modern zamanlarda hanımların kariyerleri dışında da mesai harcadıkları pek çok alan var: Spor günleri, kız kıza buluşmalar, alışveriş çılgınlığı gibi… 24 saatin yetmediği günleriniz olabilir ancak plan ve programlarınızı artık standart bir düzene oturtmanızda fayda var. Son zamanlarda çalışma saatleriniz uzuyor ve evde eşinizle geçirdiğiniz zaman giderek daralıyorsa, kariyer hedeflerinizi bir kez de birlikte gözden geçirmeniz, tartışmanız faydalı olabilir. Çalışma saatleriniz gayet düzenliyse, geri kalan tüm vaktinizi tek bir şeye yani eşinize adamanız da sağlıklı değildir. Kendi alanınızı belirleyin ve kendinize ait sosyalliğiniz olsun. Her şeyi kararında yaparsanız hiçbir sorun çıkmayacaktır.
10- 5, 15, 30 Evliliğinizi Nasıl Görüyorsunuz? O özel günde “Kabul ediyorum” demenizin sebebi, birlikte bir geleceğe adım atma kararı almış olmanız; bu yüzden eşiniz ve geleceğinizle ilgili büyük hayaller kurmanız çok doğaldır. Hayallerinizi birbirinizle paylaşmanız ise çok önemli. ilerleyen yıllarda bir ev mi satın almak istiyorsunuz? Yoksa maceracı tarafınız ağır basıyor ve bir gün mutlaka dünya turuna çıkmayı mı hedefliyorsunuz? Bu tip gelecek planlarında umuyoruz ki çoğunlukla aynı fikirde olursunuz ama karşı taraftan ”Ne? Delirdin mi!” diye çığlık atmanıza sebep olacak fikirler de çıkabilir. Konuşmaya devam edin, fikirlerinizi özgürce dile getirin ve birbirinizi dinleyin. Daha önünüzde çok zaman var. Önemli olan, hayallerinizi birlikte gerçekleştirmeyi istemeniz.
Sevilen Bir Eş Olmanın Formülü
Bir insanı sevmemiz yada sevmememiz, aslına bakarsanız bilinçaltımızla alakalıdır. Hayatta hiç bir şey tesadüfen olmadığı gibi sevmek de tesadüfen gerçekleşen bir eylem değildir. Bilinç altımızda bizi sevmeye yada sevilmeye iten sebepleri göremediğim için süreç bize mantıksız ve sebepsiz gelebiliyor.
”Eşim beni nasıl sevecek”, ”Ben nasıl sevilen biri olurum” ”sevgilim neden beni sevmiyor” bu ve benzeri sorular hepimizin aklına zaman zaman gelebiliyor. Kendimizi sevdirmenin formülüne geçmeden önce; her zaman tekrarladığım bir cümleyi söylemeliyim. ”Birinin sizi sevmesini istiyorsanız, ilk önce siz sevilmeye layık olduğunuz düşüncesine sahip olup, kendinizi sevmeyi öğreneceksiniz.” Fakat bunun yanında araştırmalar karşımızdaki bir insanın bizi sevebilmesi için neler yapmalıyız ile ilgili karşımıza bazı sonuçlar çıkarıyor. Özellikle İlişkilerin ilk başlama safhasında bu formüller çok işinize yarayacaktır.
Nasıl Daha Sevilen Bir Eş Olabilirsiniz?
1- Mutlu Anılarının İçinde Olun: Nedir? çağrışım yaşası; Şöyle düşünün kendinize çok keyifli gelen bir iş yapıyorsunuz mesela güzel bir tatil planı ve bu keyfin size verdiği uyarıcıyı bir başkası ile eşleştirdiğinizde, karşınızdaki insanda sizi bu duyguyla hatırlar. Yani siz güzel ve size keyif veren bir seyahat planını yaparken çevrenizde kim varsa bu güzel duyguları onunla düşünür ve sonuç olarak o insanı daha çok seversiniz.
Buna aslında ”Anı haritanızı genişletme” de diyebiliriz. Demek ki birinin sizi sevmesini istiyorsanız onun güzel anılarının planlarının içinde olun. Hanımlar eşlerinin kendilerini anlamalarını isterler ama eşlerini heyecanlandıran çoğu şeyi ise saçma bulurlar. Fakat eşinizin sevgisini kazanmanın bir yolu da onu heyecanlandıran anılarının planlarının içinde olmaktır.
2- Kaliteli Sık Tekrarlanan Etkileşimler: Bu madde Özellikle İlişkinin başları için etkilidir. Eskilerin bir sözü vardır, ”Aşırı samimiyet saygısızlık doğurur” yada ”Fazla samimiyet tez ayrılık getirir” diye. Bu sözler halen kabul görse de çok doğru değildir. Hatta tam tersi diyebilirim. Araştırmalar bir insanla ne kadar yakın olursanız o kadar sizi seveceğinizi gösteriyor. Tabi burada aranızdaki ilk tepki negatif olmadığı sürece… Yalnızca daha çok görünerek bile, bir insanın içinde büyürsünüz. Bu aslında bir önceki maddeyi destekler. Daha fazla mutlu anılar biriktirmek.
Bazen gizemli görünmek, soğuk davranmak yada müsait olmamak gibi yanılgılar ilişkinizi zedeleyebilir. Bunun yerine maskelerinizi çıkarın ve kendiniz gibi olun. Ortak paylaşım alanlarınızı arttırın.
3- Karşılıklı Etkileşimler: Şu bir gerçektir ki; Bizi seven insanları sevmeye meyilliyizdir. Bir insanın bizim hakkımızda olumlu düşündüğünü öğrendiğimiz zaman, onu sevmek için içgüdüsel bir karşılık veririz. Bu yüzden sizi sevmesini istediğiniz kişi, sizin onu sevdiğinizi ve saydığınızı bilsin bunu hissetsin. Tabi önemli olan burada sizin onu gerçekten seviyor ve sayıyor olmanız.
Çalışmalarımda sıklıkla değindiğim, eşinize yada sevdiğiniz kişiye içinizden nasıl bir enerji gönderiyorsanız aynen size geri dönecektir. Bu yüzden bütün gün eşi hakkında söylenen bir hanımın eşi, büyük bir öfkeyle sebepsiz işten gelebiliyor. Sevgi istemekten önce ”Siz gerçekten karşınızdakini seviyor musunuz? ” bu soruyu dürüstçe cevaplayın ve cevabınız evet ise bunu karşınızdaki kişiye hissettirin. Muhakkak size verdiğinizden daha büyük bir şekilde dönecektir.
4-Benzerlikler Önemlidir: ”Zıt kutuplar birbirini çeker” evet bu kutuplar içindir doğrudur. Fakat ilişkiler için doğru değildir. Farklı kişiler bize anlık çekici gelse de, bizler bize daha çok benzeyen insanları severiz. Karşılıklı sevgiyi körükleyen etkenler, ortak yanlar ve benzerliklerdir. ”Benzerlik benzerliği çeker”. Sizi sevmesini istediğiniz kişi ile konuşurken her ikinizin de konuşmaktan zevk alacağınız konuları seçin. Hayatın gidişatını değiştiren durumlarla birlikte mücadele veren kişiler arasında güçlü bağlar oluşur. Benzer deneyimler kişileri birbirine yakınlaştırır.
Hayatta ortak yanları olması kişilerin karşılıklı ”O beni anlıyor” izlenimini verir. Sonuçta hepimiz anlaşılmak isteriz. Ve bizi anladığını hissettiğimiz insanları severiz.
5- Eşinizi İyi Hissettirin: Bir insanın sizin hakkınızda ne hissettiği sizin onu nasıl hissettirdiğinizle doğru orantılıdır. Onun sizi sevmesi yada hakkınızda olumlu düşünmesi için bütün gününüzü harcayabilirsiniz, fakat asıl önemli olan siz o kişinin etrafındayken ona kendisini nasıl hissettirdiğinizdir. Samimi sıcakkanlı ve iltifatlar eden bir insanın etrafında olmak ne kadar hoştur değil mi? Aynı şekilde devamlı her şeyde kusurlar bulan sizi devamlı eleştiren biri ile beraber olmakta 5 dakika bile katlanması zor bir durumdur. Bu tarz insanlar sizi tüketirler. ”Birinin sizi sevmesinde en önemli etken onlara kendilerini iyi hissettirmenizdir”. Küçük iltifatlar taktirler bile ilişkiyi başkalaştırır.
6- Anlayışlı Olun: Anlayış aranızda psikolojik bir köprü kurmanızı sağlayan güveni oluşturur. İki insan aynı dili konuştuğu zaman aralarındaki diyalog daha pozitif ve rahat geçecektir.Tıpkı ortak ilgi alanlarımız aynı olan insanları sevdiğimiz gibi, karşımızdaki insan ”bizim gibi olduğu” zaman yine iç güdüsel olarak onu sevmeye başlarız. Yani bir insan bizim yaptığımız jestleri yaptığında yada bizim kullandığımız sözleri kullandığında onu sevme eğilimi gösteririz.
”Eşinizin Sevgi Dilini Keşfedin” yazımı tekrar okumanızı tavsiye ederim. Aynı dili konuşmak önemlidir. Sevdiğinize onun anlayacağı dille cevap vermekte sizi sevilen bir insan yapar.
7- Size Yardım Etmesine İzin Verin: İnsan doğası üzerinde yapılan araştırmalarda insanların birbirine zarar verdikten sonra birbirlerini daha az sevdiği görülmektedir. Bilinç altı; ”ben bu insana neden zarar verdim neden bunu yaptım? diye kendine sorduğunda, şöyle bir kılıf uyduruyor: ”Sanırım bunun sebebi onu gerçekten sevmiyor oluşum ve bunu hak ettiği. Yoksa düşüncesiz ve umursamaz bir insan olurdum ve ben böyle değilim” Tam tersi durumda da sistem aynı işler. Bir insan için iyi bir şey yaptıktan sonra onu çok severiz. Birine iyilik yapıyorsak ona karşı pozitif duygular besleriz.
Eğer size karşı küçük bir iyilik yapmasını sağlayabilirseniz, bu size karşı iyi duyguları harekete geçirebilir. Genellikle kendimizi sevdirmeye çalışırken onun için bir şeyler yapma yanılgısına düşeriz. Karşınızdaki sizin iyi niyetinizi taktir ederken, her ne kadar jestleriniz sizi daha sevilesi bir insan yapsa da bu onun sizi daha çok sevmesini sağlamaz. Sizi sevmesi ancak sizin için bir şeyler yapmasını sağlayarak elde edilir onun için değil.
8- Pozitif Olun: Daha öncede söylediğim gibi kendimize benzeyen insanları severiz. Ancak bu kuralın bir istisnası vardır hiç kimse mutsuz, genelde öfkeli ve karamsar bir insanla zaman geçirmek istemez. Hepimiz pozitif, mutlu ve neşeli hayatla barışık insanları arar, sever ve beğeniriz. Neden mi? Çünkü bizimde tek istediğimiz budur. Karşımızdaki kişide bu arzu edilen ruhu sevmek onu daha çok sevmemize sebep olur.
Birde yaşamımızda etrafımızda görmeye katlanamadığımız insanlar vardır. Bu kişiler ya sürekli bir şeyler hakkında şikayet ederler ya insanlar hakkında negatiftirler ya her şeyde bir kusur buluyorlardır. bu tarz davranışlar çevremizdeki kişileri uzaklaştırırken pozitif tutum ise; Tıpkı güven gibi hayata karşı pozitif bir bakış açısı sizi, insanları kendisine çeken ve sevmelerini sağlayan bir mıknatısa dönüştürür.
Evlenmeye Hazır Mısınız?
Günümüzde önceliklerimiz değişmeye başladıkça, Kadınların evlilik sıralarının önünü kariyerleri hedefleri sosyal yaşamları aldı. Evlilik planları daha gerilere atıldıkça evlilik yaşı da büyümüş oldu. Erkekler için evlilik yaşının ilerlemesi çok sorun olmamasına rağmen, bayanlar açısından bakıldığında ”biyolojik yaş” da göz önüne alınınca, evlilik yaşının ilerlemesi panik halini getirebiliyor.
”Doğru kişiyi bulabilecek miyim?”, Ya evlenemezsem? Evlilik için çok mu geç kaldım? Seçeneklerim azaldı mı?” gibi sorular ile bu panik halini yaşayan bayanlar acele ve yanlış evlilik kararları verebiliyorlar. Elbette yanlış bir evlilik yapmaktansa, hiç yapmamak çok daha iyidir. Fakat doğru kişi ile yapılan evlilik ise en iyisidir.
Bugün bekar bayanlara evlenecekleri erkek de dikkat etmeleri gereken özellikler hakkında bir kaç tavsiye paylaşacağım. Evleneceğiniz erkekte nelere dikkat etmelisiniz?
Ortak İnanç Sisteminize ve Değerlerinize Dikkat edin: Elbette bir kişinin neye inandığı yada hayattaki değerleri kendisini bağlayan bir durumdur. Fakat bu evleneceğiniz kişi ise onun kadar sizi de ilgilendiren bir durumdur. İnanç sistemlerinizin ortak olması, aynı şeylere kalbinizin beraber çarpması oldukça önemlidir. O yüzden evleneceğiniz kişinin, inanç sisteminin size uymasına dikkat edin yoksa birinin yaşam amacı diğeri için önemli değilse, ilişkinin başında görmezden gelinse de ileride ciddi sorunlar oluşturabilir. Evlendikten sonra nasıl olsa değişir yada bana uymak zorunda diye yanlış bir düşünceye girmeyin.
Sosyal Çevresi ve Arkadaşları Olması Önemlidir: Eğer siz sosyal bir insansanız ve arkadaş çevreniz genişse eşinizin sosyal olmaması hayatınızı negatif etkileyebilir. Zamanla eşiniz arkadaşlarınızdan sıkılıp ve sizin onlardan uzaklaşmanızı isteyebilir. Bildiğimiz bir gerçek vardır ki oda; mutlu ve uzun soluklu evliliklerde eşler önce arkadaş olmayı başarmak durumundadır. Fakat seçeceğiniz eşin arkadaşları olmaması, akla arkadaşlık yapmayı bilmiyor mu sorusunu getirir ve evliliğinizde muhtemelen size arkadaş olamayacaktır. Ayrıca kendi arkadaş çevresi olmayan bir erkek tüm vaktini sizinle geçirmek isteyecektir. Belki bir çok bayan ”Hep benimle olsun daha ne isterim” diyebilir. Fakat o kadar çok danışanım kendi kendine kalamamaktan, her şeyi eşiyle yapmak zorunda kalmaktan ve kendi sosyal hayatlarına vakit bulamamaktan şikayetçi ki, belli süre sonra bu beraberlikler çekilmez hal alabiliyor.
Güler Yüzlü Olmak Önemlidir: İlişkilerde hep bahsettiğim gibi pozitif bir tutum önemlidir. Kimse mutsuz, olumsuz, asıl suratlı biriyle beraber olmak istemez. Belki bazen bu durum size karizmatik de gelse inanın ömür asık suratlı biriyle geçmez. Bu kişiler her zaman iletişime kapalı kişilerdir. Oysaki gülümseyen bir erkek 4 mesaj verir. Özgüven, mutluluk, coşku ve en önemlisi kabuldür.
Gülümseyen insanlar özgüvenleri yüksek olarak algılanırlar çünkü kişi gerginse, kendinden yada çevresindekilerden emin değilse gülümseyemezler. Gülümseme mutluluğu ifade eder ve biz mutlu insanlara yöneliriz ve onları daha çok severiz. Coşku ise bulaşıcıdır. Coşku sahibi bir eş size ömür boyu canlı bir evliliği vaat edebilir. Ama özellikle bir erkek sizin yanınızda gülümsüyorsa, olmakta olduğu yerden mutlu ve hoşnut olduğunu gösterir. Ve o gülümsedikçe siz daha çok gülümseyecek şey bulursunuz.
İlişkiyi Taşıyamayan Erkekten Uzak Durun: Son zamanlarımızın ben hastalığı diyorum, erkeklerin ilişkiye çok ciddi başlayıp bir süre sonra ”Ben evliliğe hazır değilim” diyebiliyorlar. Böyle erkeklerle karşılaştığınızda hemen onlardan uzaklaşın. İkna etmeyi, neden böyle oldu diye kendinizde sorunlar aramayı bırakın yada aşık ama naz yapıyordur nasıl olsa düzelir demeyin. Eğer bir erkek hazır değilse bu kendi ile ilgili bir problemdir. Siz onun terapisti yada annesi değildiniz, o bir yetişkin bunla kendi başa çıkmalı. Üstelemeyin sonrasında üzülen siz olursunuz. Evliliğe hazır olmayan bir erkekle evlenmenin faturası inanın sonrasında çok daha ağır olur. İlerde üzülmemek için baştan üzülmek çok daha iyidir.
O Sadece Bir İnsan; Önce Kendinize Saygı Duyun: Kimseyi gereğinden fazla gözünüzde büyütmeyin. Maalesef biz bayanların en çok yaptığı hatalardan biri budur. Bir erkeği severiz , aşık oluruz onu öyle yüceltiriz ki getirip hayatımızın merkezine oturturuz. Sanki artık sadece yaşama amacımız o olur. Onunla yaşar, onunla mutlu olursunuz. Bunda ne var diyebilirsiniz? Fakat bu büyük bir hatadır. Hayatta mutluluğu tek bir kaynaktan almaya başladığımızda onun değerini önemini aşırı yüceltiriz. ”O sadece bir insan” yapmanız gereken; Hayatınızın anlamını ilişkinizin dışındaki dünyada bulmanız gerekir, böylece o insan sizin tüm hayatınız olmaktan çıkar. Yaşamın diğer alanlarından da zevk almak önemlidir.Ancak bu şekilde doğru bir bakış açısı oluşturabilir. Tatmin ve mutluluğun tek kaynağı olarak bir başkasının duygularına bağlı kalmamış olursunuz. Kendinize daha evlenmeden bireysel bir yaşam alanı oluşturmalısınız. Hayatınızın onun dışında kalan yanı dolu dolu olmalı…
Hayatınızın en önemli kuralı; ”Önce Ben Kuralıdır’‘. Siz kendinizi iyi tanıyın ne istediğinize, sizi nasıl biri mutlu eder bunları belirleyin, daha sonra mantığınızı dinleyin. Evlilik ciddi bir karardır. Sadece olması gerektiği için evlenmek yada çocuk sahibi olmak adına evlilik büyük bir hatadır. Başta da dediğim gibi ”yanlış bir evlilikten ise, hiç evlenmemek en doğru olandır. Ama doğru kişi ile yapılan evlilik en iyisidir.”
Çocuk Olduktan Sonra Evlilikte ne Değişir?
Evlilik ve çocuk sahibi olmak üzerine daha önceki ”Çocuk Yapmak Evliliği Kurtarır Mı?” yazımda söylediğim gibi sorunlar içinde çırpınan bir ilişkide çocuk doğurmak ilişkiye renk katmak yerine, ilişkiyi içinden çıkmaz bir hale dönüştürür. Ve böyle bir evlilikte yapılan çocuk o evliliği kurtarmaz ama kesinlikle o evlilikten çocuğu kurtarmak gerekebilir. Fakat sağlıklı bir ilişkide çocuk o ilişkiyi güçlendirir, durağanlıktan uzaklaştırır, renk katar. Belki de evlilik gerçek bir evliliğe dönüşür.
Bizlerin çiftlere evliliklerinde ilk 3 yılı çocuk sahibi olmamalarını önermemizde ki asıl sebep evliliğin içinde önce kendilerini bulmalarını sağlamalarıdır. Evlendikten sonra kadın erkek kimliklerini tekrar keşfedip karı- koca olarak nasıl mutlu olabileceklerini kavrayıp, bu mutluluğa sağlam bir şekilde yeni bir birey katmaları içindir.
Tabi her ne kadar ilişkiler sağlıklı olsa bile bebek olduktan sonra dikkat edilecek hususlar vardır. Aileye katılan çocuktan önce eşler, kitaplar okur, araştırmalar yapar, görev paylaşımlarını belirlerler. Fakat her ne kadar plan program yaptılar ise de, hayatlarına yeni giren bireyle, bildiklerini unutabilir, işler planladıkları gibi gitmeye bilir.
”Ya Mutlu ve sağlıklı giden evliliğimizi çocuk ile de mutlu ve sağlıklı sürdürmek için ne yapmak gerekir?”
Önce Kendi İçinizde Mutlu Olmayı Öğrenin;
Hayatta kişiler her daim farklı rollere girdiği gibi evlenince eşinin karısı yada kocası, çocuğunun annesi yada babası olur. Fakat unutulmaması gereken ise, hayatta farklı kimliklere ve rollere de girseniz, kendi özünüzden vazgeçmemeniz gerektiğidir. Çiftlerin çocuk sahibi olduktan sonrada, bunu hatırlamaları ve kendilerini mutlu edecek anları yaşamaya önem vermeleri gerekir. Hayatta kendiniz mutlu olmadan ne eşinizi ne yetiştirdiğiniz çocuğunuzu mutlu edebilirsiniz. Şimdi kendinize bir liste hazırlayın bireysel olarak yapmaktan zevk alıp, sizi mutlu eden şeylerin listesi olsun bu… Ve hemen onları kullanıma geçirin. Zaman bulamayıp, yapmak istediğiniz ve ertelediğiniz her şey sizi mutsuzluğa götürür ve siz mutsuz olduğunuzda ne mutlu bir eş olabilirsiniz, ne mutlu anne/baba, nede mutlu çocuklar yetiştirebilirsiniz. Önce mutlu bir birey olmayı hedefleyin.
Önceliğiniz Eşiniz Olsun;
Maalesef özellikle çocuktan sonra kadınlarda sık rastladığımız ve erkelerin en çok şikayet ettiği konu ise; ”Eşim çocuk olduktan sonra benim karım olduğunu unuttu” ”O iyi bir anne fakat bana iyi bir eş değil” Kadınlar çocuk olduktan sonra evliliklerinin tek amacı çocuk sahibi olmakmış gibi davranıp, eşlerini arka plana atabiliyorlar. Fakat bu çok tehlikeli bir durumdur. Evinde ilgi alaka yada istediği önemi göremeyen erkeğin duygusal boşluğunu dışarıda aramasına sebep olabilir. Eğer çocuk olduktan sonrada mutlu ve sağlıklı ilişkinize devam etmek istiyorsanız, önceliğiniz eşiniz olmalıdır. Kulağa hoş gelmeye bilir fakat evliliğin temeli kadın ve erkekten oluşur. Bunların arasındaki ilişki sağlıksız ve özellikle cinsel yaşam kopuk olursa o evlilik temellerinden sarsılır. Yapmanız gereken eşinize istediği ilgi alakayı göstermektir. Ki çok büyük şeylere gerekte yok; sabahları eşinizi hayır dualarıyla öperek uğurlamak, ona kendini özel hissettirecek gün içince bir mesaj gibi, küçük şeyler bile bu mutluluğu korumak için yeterlidir.
Çocuk Yetiştirirken De, Kadın Erkek Farklıdır;
Buda yine çiftlerin fakat özellikle kadınların düştüğü hatalardan biridir. Eşlerinin çocukları ile kendi ilgilendiği gibi ilgilenmesini beklerler. Fakat eşinizle nasıl bir çok farklılığınız var, çocuk yetiştirmek konuşunda da farklarınız olması oldukça doğaldır. Mesela eşiniz çocuğunuzla baş başa kaldığında kahvaltıda çocuğunuzun yemesi, size göre sakıncalı bir şeyleri yemesine müsaade ediyor olabilir. Eşinizi bu konuda sürekli olarak uyarmaktan vazgeçmelisiniz. Sizin çocuk bakma yönteminiz çok daha sağlıklı ve güvenli olsa da, çocuğunuzu babasıyla baş başa bıraktığınız zamanlarda biraz daha sabırlı olmalı ve ona kendisini iyi bir baba gibi hissetmesine müsaade etmelisiniz. Bu çocuğunuzun gelişimi eşinizin mutluluğu ve sizin mutluluğunuz için göze alınacak bir durumdur. Eşinizle aranızdaki farklılıkların aranızda tartışmalara yol açmasına izin vermeyin . Belki de hiçbir zaman karşınızdaki ikna edemeye bilirsiniz. Ve her zaman dediğim şey çocuk yetiştirmede de geçerlidir. ”Siz kendinizden başka kimseyi değiştiremezsiniz” Bu konuda ısrarcı olmak size sadece mutsuz bir evlilik getirir. Fakat bakım noktasında çocuğun gelişimine zarar verecek durumlar söz konusuysa bir çocuk psikoloğundan yada pedagogdan eşinizle beraber bilgi almanızı öneririm.
Çocuklarınız Sizin Birbirinizi Sevdiğinizi Anlasın;
Bir çok çiftte rastladığım sorunlardan biride, mahremiyet ile çocuğa verilmesi gereken, birbirini seven anne baba imajının karıştırılıyor olmasıdır. Evet ailede çocuğun bilmemesi gereken bir mahrem hayat vardır fakat çocuğun anne babasının birbirini sevdiğini görmeye de ihtiyacı vardır.
Geçenlerde bir danışanım çocukluk ile ilgili bir anısını anlatırken şundan söz etti; Ben bir gün oturuyordum arkadaşım beni çağırmak için bizim eve geldi. Bir heyecanla kapıya doğru gelirken bizim evin diğer odasının penceresinde babam annemi öperken görmüş; Heyecanla ”Baban anneni öptü ” demişti. O kadar şaşırmıştım ki diyor. ”Babam annemi nasıl öper diye” Çünkü anne ve babasını birbirlerine hiç sevgisini gösterirken görmemiş.
Unutmayın sizin aileleriniz çocuklarınızın ilerde kuracağı aileler için örnek teşkil ediyor. Ve her çocuğun aileden anladığı kendi ailesi oluyor. Anne babanın arasındaki sevgiyi hissedemeyen çocuk, ileride bunu eşine nasıl sunacağını bilemiyor. O yüzden izin verin çocuklarınız sizi el ele tutuşurken, sabahları iyi gün için eşinizi öpücükle uğurlarken, yada sevgi ile birbirine sarılırken görsünler. Böylece birbirini seven ve önemseyen bir ailede yaşadıklarını anlasınlar.
Cinsel Yaşamınızı Es Geçmeyin;
Çocuktan sonra en çok es geçilen konu. Cinsel yaşamın mahremiyeti önemlidir. Ve çocuk olduktan sonra bu mahremiyeti korunamayacak gibi gelebilir. Evin her yerinde çocuklarınıza ait izler olabilir. Fakat yatak odanızı siz ve eşinizle özel bir alan kılmayı başarmalısınız. Sağlıklı bir cinsel hayat için ve mutlu bir evlilik için yatak odanızı evin diğer bölümlerinden ayırmalısınız. Ve büyüklerimizin dediği gibi ”Yatak odası ya uyunacak yada beraber olunacak yerdir” oranın atmosferini bozacak sorunları, çocuklarınızla ilgili çözülmesi gereken problemleri, hatta bilgisayar, telefon, kitap gibi uğraşları bile o mahrem bölgeye taşımamanızı tavsiye ederim.
Boşanmadan Önce Sorulacak 4 Hayati Soru
Artık boşanma kararı çok kolay verilir oldu. Boşanmanın altında yatan çok farklı sebepler vardır. Her ne kadar sebepler, ”Şiddetli geçimsizlik” olarak adlandırılsa da altında farklı farklı sebepler yatmaktadır. Sorunları çözümlenebilecek bir evliliğin, Şiddetli geçimsizliğin boşanma noktalarına getiren en önemli sebep, eşlerdeki aile bilincinin yok olması ve evli çiftlerin yaşadıkları sorunlarda çevreden yardım görmemeleri yada sorunlarına çözüm için bir uzmanla çalışmaktan uzak durmalarından kaynaklanmaktadır.
Geçmişin Büyük Aile Kavramı
Önceki evliliklere bakıldığında, büyük bir aile yapısı hakimdi. Eşler anne babalarından yardım alabiliyor, akrabalar çifti bir arada tutmak için elinden geleni yapıyorlar yol gösteriyorlardı. Diyebiliriz ki aile içinde tecrübeli, yol gösterecek, sorun olduğunda müdahale edecek büyükler olduğu gibi, akrabalık ilişkileri de eşlere yardımcı olacak kadar güçlüydü. Yani aile büyükleri çiftlere danışmanlık ve evliliklerinde koçluk yapıyorlardı. Böylece eşler sorunları büyümeden çözüm bulabiliyorlardı.
Evliliklerin Boşanma İle Sonuçlanmaması İçin Ne Yapılmalı?
Yeni dünya düzeni dediğimiz modern hayatta rekabetçi ortam, maddi kaygılar gibi nedenlerle aileleri bağımsız yaşamaya itti. Bunu zaman zaman eşlerinde dışarıdan müdahale etmemelerini istedikleri için, bu küçük çekirdek ailede olan sorunlar ile aile büyükleri yada akrabalar müdahale etmez olmuştur. Kendi sorunlarını kendi çözmek durumunda kalan eşler maalesef bir uzmandan yardım almayı de görmezden gelmektedirler.
Böyle bir yardımı alabilseler; özellikle birbirini seven ve iyi niyetli olduğu halde geçinemeyen çiftlerin sorunları büyümeden çözülebilir
Ailede yaşanan sorunların boşanma ile noktalanmaması için kişilere aile olma bilinci kazandırılmalı, sorunların neden kaynaklandığı, nasıl çözüleceği, tartışmalarda pes etme yerine nasıl başa çıkmaları gerektiği noktasında bilgilendirilmeleri gerekmektedir. Çiftleri boşanmaya götüren tek bir sebep yoktur. Boşanma bir sürecin sonundaki noktadır. Bu süreçte evliliği boşanmaya götüren sebepler birikir ve bir yerde bardağı taşıran son damla boşanma sebebi olur. Eşler arası iletişimde son damlanın ne olacağını kestirmek zordur.
Bu son noktaya gelmeden önlemler alınmalı, çözümler üretilmelidir. Fakat her şeye rağmen çözüm bulamıyor ise; Bu ciddi kararı verirken son olarak şu 4 soruya sakin, mantıklı ve dürüstçe cevap vermelerini öneririm.
Boşanmadan Önce Şu 4 Soruyu Kendilerine Sormalılar;
Boşanma kararı kişilerin hayatında bir kırılma noktası olduğu için, bir anlık heyecanla evliliği sonlandırma hemen düşünülmemelidir. Boşanmadan önce taraflar şu soruları kendilerine sormalıdır.
1- Evliliğimi kurtarmak için elimden geleni yaptım mı?
Daha sonradan ”keşke” dememek için, sorulması gereken çok önemli bir sorudur. Ki elinizden geleni yaptığınıza yeterince inanmıyorsanız, evliliğinize bir şans daha verin ve durumu kurtarmaya çalışın.
2- Mutsuzluğumun sebebi gerçekten evliliğim mi, yoksa kendimden kaynaklanan sebeplerde var mı?
Kimi zaman yaşam şartları yüzünden kişiler mutsuz ve depresif olabiliyorlar. Evliliği değil de bambaşka sebeplerle yaşamdan zevk alamayan insanlar zaman zaman ”Evliliğim biterse mutlu olurum” diye düşünebilirler. Bu nedenle boşanma kararı almadan önce kişilerin mutsuzluğunun sebebini iyi analiz etmesi gerekir.
3- Ayrıldıktan sonra ortaya çıkacak sorunlarla baş edebilir miyim?
Boşanma evliliğin bitimi ve her iki taraf içinde yeni bir başlangıç demektir. Bir oyun değil, alınan çok ciddi bir karardır. O yüzden eşlerin boşandıktan sonra tek başına hayatın üstesinden gelip gelemeyeceklerini iyi düşünmeleri lazım. Özellikle uzun yıllar süren evliliklerde boşanma kararı almadan tekrar tekrar bu soruyu kendilerine sormalıdır. Yıllardır birbirine alışmış olan çiftler boşandıktan sonra yalnız kalabilirler.
4- Boşanma kararı çocukları nasıl etkileyecek?
Çocuklar boşanmanın kendisinden çok , boşanma sürecindeki tartışmalar ve arada kalmalardan etkilenir. Bu durum ise çocuğun ruhsal gelişimine zarar verir. özellikle çocukların yaşları küçük ise anne babanın ayrı olduğu evlerde yaşayan çocukların sağlıklı gelişim göstermesi için daha dikkatli davranmak gerekmektedir.
Evet sorunlarını çözmeye çalıştınız ve hiçbir çabanız fayda vermiyor ve bu sorulara da gönül rahatlığı ile cevap verebiliyorsanız boşanma doğru bir karar olabilir. Ancak bilinmelidir ki boşanma geri dönülmeyecek bir karardır ve keşke dememek için iyi düşünülmelidir.
Sevinç Karakaya
Başarınızın Önündeki Engel Kim?
Kendimize her gün sözler veririz, hedefler belirleriz. İlk günlerde her şey yolunda gidiyor gibi görünse de, bir süre sonra o ilk günlerin heyecanı içimizde kalmaz. Hedeflerimize ulaşma da bizi başarısızlığa, bize götüren sebep, hayalimizi gerçekleştirmeyi çok istesek de ilk günkü motivasyonumuzu kaybetmemizdir. Bu motivasyon eksikliğinin sebebi ise bilinçaltımızdaki bazı düşüncelere dayanıyor. Başarıyı elde etmek için bilinçaltındaki negatif düşünce kalıplarından kurtulmanız gerekiyor. Peki nedir bu uzak durmamız gereken negatif düşünce kalıpları ve bunlarla nasıl çözüm getirebiliriz?
1- Hedefleriniz Hemen Olmayacak, Sabırlı Olun;
Bir tarla düşünün önce mevsiminde ekilecek sonra emek verilecek emek vermek de bir süreç gerektiriyor. Sabırla mahsulün gelişimi beklenecek ve ancak zamanı geldiğinde mahsul toplanacak bunu hepimiz biliyoruz. Çok istediğimiz şeylerin birdenbire olmasını bekleyemeyiz. İyi bir proje, yeni bir iş, hatta spor yapmak bile hedeflerimizin arasında olabilir. Hedeflerimize ulaşmak için mutlaka sabırlı olmalıyız. Aksi taktirde sadece birkaç haftalık bir çalışmanın ardından istediğiniz vücuda sahip olamayacağınız düşüncesine kapılıp, motivasyonunuzu kaybedebilir ve sporu bırakabilirsiniz. Oysa sabır gösterdiğinizde elde edeceğiniz sonuç başarıdır.
Çözüm: Motivasyonunuzu kaybetmemek adına planlarınız için bir program oluşturmalı ve sonuca değil sürece odaklanmalısınız.
2- Kıskançlığın Gözünüzü Kör Etmesine İzin vermeyin;
Kıskançlık öyle bir duygudur ki insanın gözünü kör edebilir. Kendi sahip olduğunuz güzelliklere odaklanmaktansa, başkalarının sahip olduklarına odaklanır ve bu nedenle elinizdekilerin tadını çıkartamazsınız. Unutmayın ki kıskançlık ve hayranlık arasındaki ince çizgiyi fark etmek ve başkalarının başarıları ile gururlanıp, aynılarını kendimiz için de dileyebilmek çok önemlidir.
Çözüm: Başkalarının yaşadığı hayata özenmek ve gün boyu internet üzerinden onları takip etmek yerine, kendi hayatımıza odaklanmak bizi başarıya taşıyacak en önemli adımdır.
3- Bir Türlü Harekete geçmemek;
Eminim hepimizin hayatında bir yapılacaklar listesi vardır. Aklınızdaki onlarca fikri hayata geçirmek için, en uygun zamanı bekliyorsunuz değil mi?. Unutmayın ki bu uygun zaman hiçbir zaman gelmeyecek, çünkü fikirlerinizi uygulamak için tek uygun zaman aslında bulunduğunuz andır yani şimdi… Harekete geçmek ve bunun sonucunda sonuçları görmek, motivasyonunuzu yükseltirken sizi başarıya taşıyacak.
Çözüm: Gerçek başarı hikayelerinin de başarısız olduğu dönemler olur. Hata yapmaktan korkmayın ve harekete geçin.
4- İçinde Bulunduğunuz Hale Şükredin;
Genellikle sahip olduğumuzdan ziyade olmadıklarımıza odaklanıyoruz zaman zaman elimizdeki şeylere şükretme eğiliminde olsak bile, sizce bunu ne kadar gerçekçi yapıyoruz? Elimizde olanın değerini kaybetmeden de biliyor muyuz? Hayır mı? Unutmayın şükür elinizdekileri artıran en etkili araçtır.
Çözüm: Şükretmenin en kolay yolu sahip olduğumuz için şükrettiğimiz şeylerin bir listesini yapmaktır. Aile bireyleri, sevdiğimiz kişiler, evimiz, işimiz, bir yeteneğimiz ve hatta aldığımız nefes bile bu listeye girebilir. Bunu dışında teşekkür etmeyi bilmek ve karşımızdaki kişiye teşekkür edebilmek de oldukça etkili bir minnet duygusunu bize kazandırır.
5- Yaşam Amacınız Olsun;
Üzerinde çalıştığınız işin hiçbir anlamı olmadığını düşünüyorsanız, motivasyonunuzu kaybetmek için daha iyi bir neden bulamazsınız. Bazen bir şeyler üzerinde çalışırken kayboluruz ve yaptığımız iş anlamını yitirir. Hatta bu düşünce hayatın geneline bile yansıyabilir. Önemli olan yaptığımız şeylere özellikle bir anlam yüklemek yerine onların tadını çıkarmayı bilmek.
Çözüm: Yaptığınız işin bütünün hayrına olacak bir şeyler olması önemli olduğu gibi, güzel işler ortaya çıkarmaya da odaklanın. Saul Bass’un dediği gibi: ”Ben sadece güzel şeyler yapmak istiyorum, kimsenin umurunda olmasa da…”
6- Taşıyamayacağınız dan Fazla Yük Yüklenyin;
Yapılması gereken çok fazla iş var ve siz nasıl altından kalkacağınızı bilmediğinizden hepsinden birden vazgeçiyor musunuz? Yapabileceğinizin üzerinde iş yükü almak sizi geriye çeken en büyük sebeplerden biridir.
Çözüm: Hepimizin baş etmesi gereken çok fazla iş var, fakat önemli olan bunları bir düzene koymak ve öncelik sırasına göre tek tek yapmaktır.Hayır demeyi öğrenebilmek ve sadece yapabileceğimiz şeyleri yüklenmek elimizdeki işleri hakkıyla yerine getirmeyi sağlayacağı için motivasyonumuzu artırır.
7- Olumsuz Arkadaşlardan Uzak Durun;
Bu durum iki türlü karşımıza çıkar. Biri devamlı olumsuz bakış açıları ve negatif değerlendirmeleriyle sizin motivasyonunuzu kırıp enerjinizi emen arkadaş tipleri ile beraber olmak, diğeri ise Eğer çevrenizde hiç kimse başarılı işlere imza atmıyor ve ilerlemek için çaba sarf etmiyorsa yanlış gemidesiniz demektir. Arkadaş ya da iş çevrenizdeki insanlar motive olduklarında, sizi de etkileyecekler ve başarı sahibi olmanız için adım atmanıza olanak sağlayacaklar. Aynı zamanda olumlu bakış açısına sahip sizi destekleyen arkadaşlarda yine motivasyonunuzu artıracaktır.
Çözüm: Çevrenizdekileri bir daha gözden geçirin ve motivasyonunuzu azaltan kişileri hayatınızdan uzaklaştırın. Sizi motive etmeye yardımcı olacak insanlarla ilişkilerinizi kuvvetlendirin.
8- Kaybetme Göze Alın;
Kaybedecek bir şeyleriniz olduğunda motivasyon sahibi olmanız da daha kolaydır. Tamamıyla çaresiz bir insanın “Yeterli motivasyonum yok” diye bir mazeret ürettiğini duydunuz mu hiç? Eğer kendinizde bir motivasyon eksikliği hissediyorsanız, belki de bu fazla rahat olmanızdan kaynaklanıyor olabilir.
Çözüm: Motivasyon sahibi olabilmek için bir şeyleri riske atın ve daha iyi bir pozisyonu hedefleyin.
Sevinç Karakaya
Devamı