”Ruh Eşini, Ruhunda Hisset” Derslerine Başlarken;
Ruh eşinizi arıyorsunuz ve hayatınıza gelsin istiyorsunuz. Elbette bu sizin en doğal hakkınız, sizde hayatı, sevgiyi, tutkuyu, mutlulukları paylaşacağınız bir yol ve hayat arkadaşını hak ediyorsunuz. Fakat ”Ruh eşini ruhunda hisset” derslerine başlamadan önce; belli aşamaları geçmiş olmanız gerekiyor. Bu artık son aşamadır, ruh eşinizi bedeninde, ruhunda, arzularında hissetme aşaması. Ve size onu getirecek aşamadır.
Unutmamanız gereken bir şey var; Bu aşamaya gelmeden, değiştirmeniz gerekenleri, hayatınıza katmanız gerekenleri katmadan, çıkarmanız gereken şeyleri çıkarmadan, bu dersleri uygulamaya başladığınız taktirde ”Ruh eşini, ruhunda hisset” dersleri sakıncalı olabilir. Muhtemelen hiç istemediğiniz, korktuğunuz, kaçtığınız nasıl bir karakter varsa onu kendinize çekersiniz. Bu yüzden size tavsiyem, ilk aşamaları geçip kendi özünüzle barışıp, kendinize aşk haline gelene kadar destek almanızdır.
İlk önce; kendi içinizdeki özünüzle, geçmişinizle ve bugününüzle olan; özlemlerinizle, kırgınlıklarınızla kızgınlıklarınızla yüzleşmeniz gerekiyor. Kendinizi yeniden her halinizle kabule geçebilmeli, hayatınızın merkezine koymayı ve kendinizi ”Önce Ben” diyecek kadar sevmeyi öğrenmelisiniz.
Tam olma haline ulaşmış, kendine çekmek istediğin kişi gibi, olma yolunda ilerlemiş olmanız gerekiyor. Bilinç altındaki çekirdek inançlarınızı yeni kodlarla değiştirmiş, saplantılardan, bağımlılıklarınızdan arınmış bir şekilde, korkularının içinden geçmiş, ne istediğini bilen, farkındalığı yüksek bir halde bu derslere başlaya bilirsin.
Aksi taktirde, ne yaşadığın kısır döngülerini kırabilirsin, Ne istediğiniz kişiyi hayatınıza çekebilir, ne iç huzurda bütünlük halini yakalayabilirsin…
Eğer ben bu aşamaları geçtim diyorsanız. 1. dersten itibaren deneyimlemeye başlayın.
Unutmayın şu dünyada en azından bir erkek/ kadın sizin ne hissettiğinizi biliyor. Sizi birleştirecek hislerinizde, yolunuz açık olsun….
Sevinç Karakaya
DevamıEvlilik Öncesi Koçluk
Evlilik, hayatımızda aldığımız ve yaşamımızda dönüm noktası oluşturacak en önemli kararlarımızdandır. ”Evlilik öncesi koçluk” kişilerin birbirlerini daha iyi tanımalarına, evlilik ile ilgili gerçekçi beklentileri oluşturabilmeleri için birbirleriyle etkili iletişim kurabilmenin yollarını keşfetmelerine ve olası sorunlarla nasıl baş edebileceklerini bilmelerine ve de evliliğe iyi bir başlangıç yapabilmelerini sağlamaktır.
Evlilik kararı almadan önce tarafların birbirlerini tanıması, bilmesi, araştırması, mümkünse büyüklere de danışması elbette önemlidir. Fakat bununla birlikte, ”evlilik öncesi koçluk” alarak, size bir yakınızın gözü ile değil de, sizi yönlendirmeden, yargılamadan, sadece konuştuklarınızı değil, satır aralarınızı dahi dinleyen, kendi doğrularınızı kendiniz bulmanızda destek olan, size yol arkadaşlığı yapacak, bu konudaki uzman bir Koç’ dan danışmanlık alınması, sağlıklı kararlar adına önemlidir.
Evliliğe Hazırlık Aşamasında Koçluk ;
Günümüzde hepimizin farkında olduğu gibi, boşanma oranları her geçen gün artmaktadır. Fakat etkileyici bir diğer gerçek ise; evlenmeye hazırlanan çiftlerde de ilişkiyi bitirme oranları giderek artmaktadır. Birlikteliklerin evlilik ile sonuçlanmamasının en temel nedenleri, iletişim problemleri ve gerçekçi olmayan beklentilerdir. Kişiler evlenme kararı aldıktan sonra kendilerini çok mutlu hissedeceklerini düşünüyorlar ancak durum hiç de böyle olmuyor. Evlilik ile ilgili deneyime, bilgiye sahip olmadıkları ve çevrelerindeki kişiler tarafından evliliğin zor yönleri daha fazla vurgulandığı için, yoğun bir baskı hissediyorlar. Bu durumun üstesinden gelemeyen kişiler, evlenme kararından vazgeçebiliyorlar. Evliliğin emek isteyen bir ilişki olduğu herkes tarafından kabul edilir ancak bu çaba evlenmeden önce başlamalıdır. Evliliğin sağlam temeller üzerine kurulması, ilerleyen dönemler için çok büyük önem taşır. Bu nedenle ”Evlilik öncesi koçluk” giderek yaygınlaşmaktadır.
Evlenmeden önce Koçluk Size Ne Katar;
Hayatınızda yeni bir dönem başlatacak olan, evlilik kararını almak hiç de kolay değildir. Maddi ve manevi sorumluluklar, ömür boyu bağlılık, özgürlüklerin kısıtlanması ve daha birçok neden kafanızı karıştırmaya yeter de artar. Bu yüzden kesin kararınızı vermeden önce, kendinizi, evlenmeyi düşündüğünüz kişiyi, evliliği ve beklentilerinizi gerçekçi bir biçimde değerlendirmenizi sağlayacak ”Evlilik öncesi koçluk” programına katılmanız çok yararlı olacaktır.
Evlilik kararı almaya çalışırken kendinizi baskı altında hissedebilir ve hatta oldukça stresli günler yaşayabilirsiniz. ”Evlilik öncesi koçluk”, hissettiğiniz karmaşanın çözümlenmesine katkı sağlayacaktır.
”Evlilik öncesi koçluk” Evleneceğiniz Kişi İle Sizi Yüzleştirir
İlişkinin başladığı ilk an ve ilk günler, daha sonra yaşanacak ilişkinin tarzını belirlemede adeta mucizevi bir yol göstericidir. Sorunlar çıktığında, ”zaten ilk tanıştığımızda onun bu yönünü görmüştüm, ama geçer ya da değişir diye düşündüm, önemsemedim” denilir. Oysa roller ilk anlarda belli olur. Bu nedenle ilk tanışma anınızı ve gözlemlerinizi düşünün. Sizi neler etkilemiş, neler hoşunuza gitmiş, neler gitmemişti? Bunları belirlemeniz size ilişkide yol gösterir. Bu yol haritası ortaya çıkarken sizin kişiliğiniz ve sevgiliniz ile ilgili bazı özellikleri fark edersiniz.
İlişkiniz ne kadar süredir devam ediyor? Onun nelerden hoşlandığını ya da en çok neye kızdığını bildiğinizden emin misiniz? İlişkinizin süresinin evlenmek için yeterli olup olmadığı kesinlikle sizin kişisel kararınıza bağlıdır. Bu nedenle sizin için neyin doğru olduğuna sadece kendiniz karar verebilirsiniz. Evliliğiniz boyunca birbiriniz hakkında her gün yeni şeyler keşfetmek size eğlenceli gelebilir, ancak evlenmeden önce evleneceğiniz kişiyle ilgili ne kadar çok şey bilirseniz, evlendikten sonra katlanamayacağınız davranışlarla karşılaşma riskini o kadar azaltmış olursunuz. ”Evlilik öncesi koçluk” almanız sizin bu bilgilere objektif bakmanızı sağlayacaktır.
”Evlilik öncesi koçluk” Sizi Yaşanması Olası Olan, Sorunlara Sizi Hazırlar;
Evliliklerde eşler arasında farklılıklar ve sorunlar yaşanması kaçınılmazdır ancak birliktelikleri yürüten özellik, esnekliktir. İşte bu esnekliği gösterebilmek için ”farkında olmak” zorundasınız. Kendinizin ve partnerinizin iyi ve kötü yanlarının farkında olmanız sağlıklı bir birliktelik kurabilmeniz için gereklidir. Bu farkındalığı kazanmak da ancak profesyonel bir ”üçüncü göz” ün yardımıyla mümkün.
Bir insanın beş özelliği çok hoşunuza gidiyor, ama üç özelliğini sevmiyorsunuz. Peki bu yüzden sevdiğiniz kişiyi bırakacak mısınız? Amaç sizi rahatsız edebilecek o üç özelliğe karşı hazırlıklı olmanız. Çeşitli konularda ters düşmeniz mutlaka sorunlar yaşanacak anlamına gelmez. Ancak bu ters düşmeler ileride ayağınıza takılabilir. ”Evlilik öncesi koçluk” seanslarında, ileride ilişkide patlak verebilecek bir kriz anında yapılması gerekenler üzerinde durulur.
”Evlilik öncesi koçluk” Nasıl bir evlilik istediğinize dair Eş adayınız ile aynı fikirde misiniz?
Sizin ve evleneceğiniz kişinin evlilikten ve hayattan beklentileriniz ne kadar uyumlu? Her ne kadar farklı olan bazı beklentileriniz üzerinde anlaşma ümidiniz olsa da hepsi için aynı şeyi söylemek imkansız. Birbirinizin beklentilerine hepsine olmasa da en azından bir kısmına- cevap verebileceğinizden emin olmalısınız.
Evlenmeden önceki ilişkiniz evliliğinizin gidişatına dair ipucu verse de, bazı noktaların karanlıkta kaldığı da bir gerçektir. Bu noktaları açığa çıkarmak ve evliliğinizi mutlu bir şekilde devam ettirmenizi sağlayacak becerileri kazanmak ”Evlilik öncesi koçluk” ile mümkündür. Unutmayın ki evlenmek size mutluluk, romantizm ya da güven getirmeyecek, bunu başarmak için sizin ve eşinizin gayreti gerekecektir.
Evlilik kararı verilirken nelere dikkat edilmelidir?
Evlilik kararı verirken öncelikle bireyler kendilerine ”evliliğe hazır mıyım?”, ”bu kişi benim için doğru kişi mi?” sorularını sormalıdır.
Bu önemli karar verilirken mantık kesinlikle devre dışı bırakılmamalıdır. Aşkın ya da sevginin tüm sorunlarını aşmaya tek başına yeterli olmadığı bilinmelidir. Bireyler evlenmeyi düşündükleri kişiyi sadece içinde bulunduğu dönemdeki rolü ile değil farklı rolleri de (anne olma, baba olma, koca olma, ev hanımı olma vb.) göz önünde bulundurarak değerlendirmelidir. Birey, eş olarak düşündüğü kişiyi değişik rolleri ile değerlendirirken kafasındaki soru işaretlerini mutlaka paylaşmalıdır.
Bireyin eşini değerlendirmesi kadar kendisini de evlilik yaşantısındaki roller ve sorumluluklar açısından değerlendirmesi önemlidir. Yeni bir aile kurmanın sorumluluğu, eş olmanın ve ebeveyn olmanın sorumluğu düşünülerek evliliğe adım atılmalıdır.
Çiftlerin kendilerini, eşlerini ve evliliği gerçekçi olarak tanımaları, ileride uyumlu bir evlilik yaşantısına sahip olmalarının birinci koşuludur. Kendi problemlerini fark edememiş, çözümleyememiş bir kişinin evleneceği kişiyi de sağlıklı olarak değerlendirmesi ve tanıması mümkün olamaz. Evlilik ile ilgili gerçek dışı ve aşırı iyimser beklentileri olan bireyler evliliğin gerçekleri ile karşılaştıkları zaman kaçınılmaz olarak hayal kırıklığı yaşayacaklardır.
DİKKAT! Evlilik öncesi sunulan vaatler aldatıcı olabilir
Evlenmeyi planlayan çiftlerin birbirlerini tanıdıkları kabul edilir ancak bununla birlikte şunu da unutmamak gerekir ki, evlilik öncesi karşı tarafı ”gerçekten” tanımak çok da kolay değildir. Özellikle tanıştıktan kısa süre sonra evliliğin gündeme geldiği ilişkilerde, tarafların birbirlerine genel anlamda ne kadar dürüst oldukları öncelikle irdelenmesi gereken konudur. İnsanların kendilerini olduklarından daha iyi gösterme çabası içinde oldukları bilinmelidir. Olumlu benlik sunumu adı verilen bu durum az ya da çok herkeste görülür. Bazıları yeni tanıştıkları kişiye kendilerini olduklarından daha iyi gösterebilmek için olumsuz özelliklerini gizler, olumlu yönlerini abartır, gerçek olmayan vaatlerde bulunur, hatta yalana başvurabilir. Çiftler arasında bir güven problemi varsa, geleceğe yönelik vaatlere inanılması doğru olmaz. Ayrıca partnerine güvenen bir kişinin bile yapılan vaatlerin gerçekçilik düzeyini değerlendirmesi, ne denli gerçekleşebilir olduğu ve gerçekleşmemesi durumunda bunun evliliğe ne şekilde yansıyacağını düşünmesi gerekir. Durum ne olursa olsun verilen sözlerin tutulamama ihtimali her zaman vardır. Bu ihtimal düşünülmeli, gelecekte hayal kırıklığı ve pişmanlık yaşanmaması için bu durumun kabul edilip, edilemeyeceği önceden değerlendirilmelidir.
Evlilik Öncesi Sıkıntılar Artarak Devam Eder;
Evlilik ”Olmazsa ayrılırım”, ”Evlenince Değişir”, ”Bundan da ne olacak” gibi düşüncelerle başlanamayacak kadar ciddi bir müessesedir. Ayrıca Kafanızda ”Acaba doğru kişi mi?” soruları var ise, çevrem, ailem ne der diye, emin olmadan atılacak bir adım değildir.
Evlilik kararını vermeden önce kendi ilişkilerimizi iyi değerlendirip, iletişim kurma ile ilgili problemlerimiz varsa bunları çözümlemeden evlilik yolunda adım atmamalıyız. Evlilik öncesi yaşadığımız sıkıntılar evlilik sonrası yerini daha başka sorunlarla birlikte işin içinden çıkılması zor durumlara sokabilir.
Bu nedenle evlilik öncesindeki süreçte bilinçli bir şekilde hazırlanmamız gerekmektedir. Hem kendimiz hem de karşımızdaki kişiyle ilgili gerçekçi düşünmemiz gereken süreci çok iyi değerlendirmemiz gerekir.
Evlilik Öncesi Koçluk Size Ne Katar;
* Evlilik kararı vermeden önce hazır olup olmadığımızdan emin olursunuz,
* Evliliğe kendinizi nasıl hazır hissedersiniz? çözüm bulursunuz,
*Evlilik öncesi kendimizi ve Eş adayınızı daha iyi tanıyabilirsiniz. Böylece kendinizi iyi değerlendirebilir ve açıkça ifade edebilirsiniz,
* Sorun olacağını düşündüğümüz yönleri konuşabilirsiniz.
* Evlilikten gerçekçi anlamda ne gibi beklentilerimiz olmalı, net bir şekilde belirlersiniz.
*Yine karşı tarafın sizden ne beklediğinden ve bu beklentisine karşılık verebileceğinizden emin olursunuz.
* Doğru kişi mi? Sorusunu netleştirmede,
*Krizleri, sorunları çözebilecek altyapı, sağduyu ve soğukkanlı yaklaşımları nasıl geliştirebiliriz?
Evliliğe hazırlık aşamasında kişilere verilen ”Evlilik öncesi koçluk” hizmeti evliliklerinin sağlam temellere oturtularak gerçekleşmesinde çok önemli bir yer tutmaktadır.
Sevinç Karakaya
DevamıGünün Sözü / Motivasyon-2
Güzel kelimeler, güzel cümleleri
Güzel cümleler, guzel düşünceleri
Ve güzel düşüncelerde arzu ettiğiniz hayatı size getiren bir dua olur.
Sevinç Karakaya
DevamıGünün Sözü/ İlişkiler-3
”İlişkiler kişilere özeldir; Her biri eşi benzeri olmayan ayrı bir kitaptır. Siz kendi ilişkinizin kitabını yazın…”
Sevinç Karakaya
DevamıRuh Eşinizi Hayatınıza, Çekmeye Hazır mısınız?
Hemen herkesin rüyalarını süsleyen, hayalinde de olsa bir sevgilisi vardır. ”Ruh eşi” diye bir şey var mıdır? Herkesin bir ruh eşine ihtiyacı var mıdır? derseniz, EVET vardır. Hepimizin bir eş ruhu vardır.
Ruh eşi deyince tabi; kafalarımızda kusursuz kadın/ kusursuz erkek hayalleri oluşmaya başlıyor değil mi? Şurası kesin ki, ruh eşinizi size getirecek, kendinize çekmeniz adına atacağınız ilk adımda zaten kusursuz sevgilinizin hayalini kurmaktır. Hz Osman’ın dediği gibi; ”Allah nasip etmeyeceği şeyin hayalini kurdurmaz.”, ruh eşinizi hayatınıza çekmek için ilk yapmanız gereken de onu hayal etmek.
Ruh eşiniz bir madde değildir. O bir ”ruh” tur. Onu ilk önce ruh olarak ruhunuzla hissetmeniz gerekir. Ancak bundan sonra gerçekleşen bir dua olsun, ”Ete kemiğe bürünüp” karşınıza çıkabilsin.
Neden Herkes Ruh Eşini Bulamıyor?
Baktığınızda çok az kişi ruh eşini bulabiliyor. Peki siz neden ruh eşiniz ile buluşamadınız? Neden onunla yollarınız kesişmedi?
Hatta kimi zaman yollarınız kesişti, onu bulduğunuzu düşündünüz, fakat oda ne bir baktınız çok kısa sürdü. ilişkinizin başlaması ile bitmesi bir oldu. Düşündünüz ”demek ki ruh eşim değilmiş, eğer o olsaydı; istediğim her şeyi bana verirdi ve ilişkimizde bir ömür boyu sürerdi”. O kadar çok çift tanıyorum ki bir hevesle, beklentilerle kusursuz ruh eşini bulduğunu düşünüp, yolun daha başında birbirleri için yanlış kişi olduğunu düşünen.
Ya peki yanlış kişi, o değilse, siz yanlış şeyler istemiş olabilir misiniz? Yani tamda olması gereken gibi birini hayatınıza çektiyseniz? Şimdi şöyle söylüyor olabilirsiniz. Yanlış olmasa neden bitsin? evet belki yanlış kişi, fakat belki de doğru kişiydi. Bunu herkes için ayrı ayrı tahmin etmek gerekir. Ama şurası kesindir, ”O an için hazır olduğun kişiydi”. Hep kusursuzu ararken, baktığınız ayna da her gün kimle karşılaşıyorsunuz?
Sizce Karşı Taraftan Beklediğiniz Her Şeye Sahip misiniz?
Sizce de hayatınıza çekmek istediğiniz kişinin kusursuz olmasını beklerken, çok şey beklemiyor musunuz? Ya siz ne durumdasınız, beklediklerinizin ne kadarına sahipsiniz? Siz o kişinin istediği, bir sevgilide beklediği her şeyi verebilecek durumda mısınız? Sizin yanınızda olmak ona hoş gelir miydi? Kendini sizinle birlikteyken huzurlu hisseder miydi? Hayatınızdaki kişinin ilham kaynağı olabilir misiniz? Alçakgönüllü, dürüst, samimi ve erdemli misiniz?
Yani aslında diyorum ki şimdi kapıdan ruh eşinizin girdiğini söyleseler ve dönüp büyük beklentilerle, heyecanla baksanız, ”Nasılmış o yıllardır hayalini kurduğunuz sevgili”. Ve kapıdan girenin bütün takıntılarıyla, sınırlarıyla, eksikleri, fazlalıklarıyla ”kendiniz” olduğunuzu görseniz ne yapardınız?
Bir çoğumuzun yaptığı hata hayal kurmak değildir. Hata olan ”kendimizde olmayanı aramak, karşımıza çıkan kişinin eksikliğimizi tamamlamasını” beklemektir.
Her zaman söylediğim gibi, hayatınızda diğer yarınızı, yada sizi tamamlayacak birini isterseniz, karşınıza hep yarım birileri çıkacaktır. Siz tam olmadan hayatınıza tam birini çekemezsiniz. Kaçtığınız kusurlarınız, korkularınız gelip tokat gibi suratınıza vurur. Yada beklediklerinizi halen beklemeye devam edersiniz.
İnsanın hayatında yaptığı, sanırım en büyük bencillik, kendisini mutlu etmesini başkasından beklemektir. Eğer böyle bir durum içindeyseniz, üzgünüm fakat hayatınız boyunca mutluluğu hak edemeyeceksiniz. Kendinizi mutlu olacak kadar sevmiyorsanız, hayatınıza kim girerse girsin, size o istediğiniz mutluluğu veremeyecektir.
Önce Ben Kuralı, Hayatınıza istediğiniz Her şeyi Getirecektir;
”Önce ben kuralı” deyince aman bencillikle karıştırmayın. Ben hayatın bir yerinde yollarımız kesişen bütün danışanlarıma, sorunları ne olursa olsun, Önce ben kuralını öğretirim. Kişi önce kendini kendi sevmeye başlayacak, kendine kendi saygı duyacak, kendi değer verecek, hayatının sorumluluğunu önce kendi alacak, önce istediği kişi kendi olacak… Bunu başardığı zaman zaten dünya ona artık gülen yüzünü göstermeye başlayacak. Elbette çok kolay bir şeyden bahsetmiyorum. Yıllardır görmezden geldiğiniz, unuttuğunuz, ihmal ettiğiniz bir şeyden bahsediyorum.
Evet konu ne olursa olsun. Buna ruh eşiniz, ”Eş Ruhunuz” da dahil, ilk başta; ”ÖNCE BEN” deyip başlayın…
Sevinç Karakaya
DevamıKadın Bedenindeki Erkekler
Kadın; İlk çağlardan beri bereketin bolluğun sembolüdür. Kadın; hassastır, kırılgandır, Narindir. Yada olması gereken budur. Fakat günümüzde kadın her ne kadar kırılgan narin olsa da bu yanını göstermekten korkar çünkü ona güçlü olması öğretilmiştir. Kadın; güçlüdür, kırılmaz, kendi ayaklarının üstünde durur, her şeyle başa çıkar, kimseye ihtiyacı yoktur.
Erkek Gibi; Kadınlar
Evet, bazı kadınlar erkek gibi davranıyorlar. Hayatlarında erkek gibi durmaya çalışıyorlar. Duruşları davranışları hatta konuşmaları erkek gibi… Pek çok kadın bazen bilerek bazense bilmeyerek erkek enerjisi yayarlar. Bu kadınlar anne olur kadın olduğunu unuturlar, eş olur sevgili olduğunu unuturlar. Kendini eşine çocuklarına adarlar ama kendileri gibi yaşamayı unuturlar.
Erkek gibi davranan kadınların hayatına dönüp baktığınızda, hatta geçmişlerine gidip, çocukluk hikâyelerini dinlediğinizde, Ya istenmeyen bebek olmuşlar, ya erkek beklerken kız olarak dünyaya gelmişler, aileleri hayal kırıklığına uğramış bu enerji ise onlara kadar gelmiş ya da erkeklerin daha değerli olduğu, kız çocuklarının değersiz olduğu bir ortamda yetişmiş olabilirler.
Bazen de annesinin zarar gördüğünü, ezildiğini, değer görmediğini görerek yetişmişlerdir. Onun gözünde kadın olmak zayıflık, çaresizlik, sıkıntı içinde bir yaşamdır…
”Ve kadın erkek gibi olmaya karar verir. ”
Düşünür ki; Erkek gibi olursam, bana kimse zarar veremez, namusumla yaşayabilirim diye inandırır kendini… Ayakta kalabilmek, sevdiklerine, çocuklarına, ailesine bakmak için erkek enerjisi kullanmayı tercih eder.
Erkek gibi Olmaları ”Teşvik” Edilmiştir.
Erkek enerjisi üreten kadınlar, merttir, gözü pektir, serttirler, onurlarıyla yaşayan kadınlardır. Hatta bu durum çevrelerinden devamlı teşvik edilir. ”Benim kızım erkek gibidir”, ”Benim kızım erkeklere taş çıkarır” gibi laflarla yetişirler.
Hayatlarını bu imajı korumaya adarlar, birçok fedakârlık yaparlar. Herkes için kendi hayatlarını feda ederler. Her insanın bedeninde hem dişil hem erkek enerji vardır. Erkek ya da kadın kendi cinsiyetine ait olan enerji ile hayatına devam etmelidir. Bu ise bir artıdır, bedenlerindeki diğer cinsin enerjisini dinleyip karşı tarafı anlama imkânı sağlar. Sağlıklı evliliklerin gitmesi, sağlıklı iletişimler için aslına bakarsanız bu bir nimettir.
SONUÇ:
İstenmeyen bebeklik, erkek çocukların değerliliği, kadınların devamlı ezildiği ortamlarda yetişmek erkek gibi olmaya teşvik vb sebepler ile aslında zayıf kalması gereken enerji güçlendirilir ve bir kadın erkek enerjisi ile yaşamaya başlarsa, HİÇ FARKINDA OLMASADA HAYATINA SIKINTILARI ÇEKMEYE BAŞLAR.
Erkek enerjisi yayan kadınlar, bazen kendilerine bir eş bulamayıp ya da her seferinde işler istediği gitmeyip birden bire ayrılıkla sonuçlanan evliliğe varmayan ilişkiler yaşarken, bazen de evlenir fakat eşiyle çocuklarıyla sıkıntılı ilişkiler yaşarlar. Bir evde iki erkek olmayacağı için devamlı tartışmalar güç savaşları artık ailede huzur bırakmaz. Hatta bu sıkıntılar iş yerinde sorunlara, sağlık problemlerine kadar gidebilir. Acı sonuç çoğunlukla kadınlığını kısmen ya da tamamen kaybetmiş erkekleşmiş kadınlar, sonrasında depresyonlar travmalar yaşarlar, ömrünü verdiği eşi tarafında, oğlu tarafından terk edilip yüz üstü bırakılabilirler.
Şimdi Şu Soruları Sorun Kendinize:
Uzun zamandır kimsiniz? Kim olarak yaşıyorsunuz? Duygularınız kendinizi size bir kadın gibi mi erkek gibi mi hissettiriyor?
Eğer kendinizi bir kadından çok erkek gibi hissediyorsanız, üzerinizdeki yükün bir kadına değil bir erkeğe daha uygun olduğunu düşünüyorsanız; mesela günlük konuşmalarınızda ”Ben çocuklarımın hem annesi hem babasıyım”, ”Bunun gibi on tane erkeği cebimden çıkarırım”, ”Benim bir erkeğe ihtiyacım yok”, ”Ben kendi ayaklarımın üstünde erkek gibi dururum”, ”Erkek gibi kadınım”, ”Ben niye erkek olmadım” gibi cümleler kuruyorsanız dikkat edin! Ve kendinize gelin,
”Beyniniz bedeninize yanlış sinyal gönderiyor”
”SEN KADIN DEĞİLSİN SEN ERKEKSİN!” Diyor ve erkek enerjisi üretmenize sebep oluyor. Bu yaratılışınıza aykırı, siz kadın bedeni altında erkek enerjisi ürettikçe bedeninizin dengesini bozuyorsunuz. Ve bu dengesizlik gereksiz fedakârlıklar, fazla beklentiler, başkalarını suçlama, yargılama, kaybetme korkusu, bağımlılıklar daha birçok şey olarak hayatınızda kendini göstermeye başlayacaktır.
Hayatımızdaki birçok sıkıntının kaynağı bedenimizin kaldıramayacağı ona ait olmayan yükü kendimize yüklediğimizden kaynaklanmaktadır. Bırakın yükleri tekrar kadın kimliğinizle barışın, hayatınıza zorlukları değil, kolaylıkları davet edin.
Sevinç Karakaya
DevamıGünün Sözü / Motivasyon-1
Kendiniz için daha fazla şey yapmayıp, başkalarının sizin için daha fazla şey yapmasını beklerseniz, her şey size sevgiyle verilse bile, siz hep daha fazlasını bekler ve hiç bir zaman tam olarak beklediğinizi bulamazsınız. Daha fazlası için kendiniz adına birşeyler yapın.
Sevinç Karakaya
DevamıGünün Sözü / İlişkiler-2
Başka birinin sizi mutlu etmesini bekliyorsanız, üzgünüm ama siz mutluluğu hak etmiyorsunuz demektir. Eğer siz kendinizi mutlu olacak kadar sevmiyorsanız, sizin için bunu kim yapabilir ki !
Sevinç Karakaya
DevamıEşimin Sevgi Dilini Konuşuyorum
Her birimiz yaratılış itibariyle sevilmeye ihtiyaç duyarız. Fakat her birimizin sevgiden ve sevilmekten anladığı farklıdır. Kişi kadar sevgi tanımı vardır. Konu duygusal ilişkilere geldiğinde, özellikle evlilik sevgiyi ve yakınlığı beslemek için kurulan birlikteliklerdir. Evlilik aynı zamanda içsel ”sevgi deposunun” doldurulabileceği en önemli yerdir.
İnsanoğlunun kalbinde samimi olmak ve birbirlerini sevmek için duyulan arzu yatar. Evlilik bu yakınlık ve sevgiye duyulan gereksinimi karşılamak için doğmuştur.
İnsanın sevildiğini hissetmesi, birinci derecen duygusal ihtiyacıdır. Sevginin temeli ailede başlar ve kişilerin birincil sevgisi oluşur. Aile ortamında sağlıklı, özverili oluşan sevgi, bireyi ileriki hayatında mutlu ve başarılı kılar. İnsanın sevgisini gösterdiği beş temel sevgi dili vardır. Çoğu zaman sevgimizi ifade ederiz ama, mesaj yerine ulaşmayabilir. Karşı taraf hâlâ sevilmediğinden şikâyet ediyorsa aynı sevgi dilinden konuşmuyoruz demektir. Tıpkı iki farklı dili konuşan yabancı insanlar gibi. O halde sevgi dillerine bir yolculuk yapıp onları keşfetmeye ne dersiniz? Acaba eşinizin ve çocuğunuzun sevgi deposu hangi dille doluyor? ”5 Sevgi Dili” Kitabının Yazarı ” Gary Chapman” Beş sevgi dili vardır ki onlar şunlardır diyor; onay sözleri, nitelikli beraberlik, hediye almak, hizmet davranışları, fiziksel temas. Gelin bizde daha yakından inceleyelim.
Eşimden en çok neyi isterim? Eşinizin yaptığı ya da ihmal ettiği neler sizi daha derinden etkiler?
Eşinizden en çok neyi rica edersiniz? En çok istediğiniz şey, muhtemelen sevildiğinizi en çok hissetmenizi sağlayacak şeydir.
Eşinize sevginizi düzenli olarak ne şekilde ifade edersiniz? Sevgiyi ifade etme yönteminiz, aynı zamanda sevildiğinizi hissetmenizi sağlayacak şeyin bir işaretidir.
Burada unutulmaması gereken en önemli nokta, her insanın farklı sevgi dili olacağıdır. Eşimiz veya çocuğumuz için 1. sevgi dili nitelikli beraberlikken arkadaşımız için de 1. sevgi dili onay sözleri olabilir. Erkek için 1. sevgi dili hizmet davranışları iken kadın için hediye alma 1. sevgi dili olabilir. Eğer sevginizi karşınızdakinin anlamadığı bir dilde ifade ediyorsanız, o sizin sevgi gösterdiğinizi anlayamıyor demektir.
Belki eşiniz veya çocuğunuz cesaret verici sözler duymak istiyor ama siz bir akşam yemeğinin onu neşelendireceğini düşünüyorsunuz. Veya herkesten ve her şeyden uzakta sizinle beraber olmayı arzuluyor; verdiğiniz bir çiçek ona hiçbir şey ifade etmiyor, değer verdiğinizi anlatmıyor olabilir. Yani bütün problem iki ayrı dilin konuşulmasından kaynaklanıyordur. Çözüm ise muhatabın anladığı birinci sevgi dilini keşfedip, konuşmayı öğrenmektir. Biraz gayret gerektiriyor.
Dediğimiz gibi her insanın bir sevgi dili vardır. Eşinizin ya da arkadaşınızın birinci sevgi dilini anlamıyor iseniz bu ilişki sağlıklı olmaz ve kısa sürede problemler ortaya çıkar. Şayet biz beş sevgi dilini biliyorsak bu problemleri en aza indirgeriz. Paylaşarak, dinleyerek ve birlikte anlamlı faaliyetlere katılarak yaşanan nitelikli beraberlik gerçekten değer verdiğimizi ve birbirimizden hoşlandığımızı anlatır. Beş sevgi dili nedir?
Evliliğin veya mutluluğun devamı için önemli olan şey eşimizin sevgi diline hitap etmektir.
Onay Sözleri; Taleplerden çok iltifatlar, cesaret verici sözler ve ricalar eşinizin öz değerini onaylar, yakınlık yaratır. Yaraları tamir eder ve ilişkiyi güzelleştirir.
Eşinize güzel sözler söyleyin ve Onun ruhunu okşayacak, Onu biricik kılacak bir dil oluşturun aranızda.
Sözlü iltifatlar veya takdir sözleri sevgiyi güçlü bir şekilde iletir. Sevginin hedefi, istenilen bir şeyi elde etmek değil, sevilen kişinin saadeti için bir şeyler yapmaktır. Sözel iltifatlarda bulunmak, eşlere onaylayıcı sözleri ifade etmenin yalnızca bir yoludur. Eşlerin kendilerini güvensiz hissettiği alanlardaki gizli potansiyeli, cesaret verici sözlerle harekete geçebilir. Kişilerin sahip olduğu bir ilgi alanını geliştirmesi için cesaret verici sözlere ihtiyaçları vardır. Cesaret verme, duyguları sezinlemeyi ve dünyayı eşlerin gözüyle görmeyi gerektirir. Bu nedenle öncelikle eşlerin bir birleri için neyin önemli olduğunun arayışı içinde olmaları gerekmektedir. Sevginin sevecen olduğu, sevecen sözlerin kullanılması gerektiği, yüksek, sert bir sesle ifade edilen sözlerin sevgiyi değil, bir yargılama ve kınama ifadesini yansıtacağı üzerinde durulmaktadır. Hiç kimsenin mükemmel olmadığı noktasından hareketle, yakın bir ilişki geliştirilmesi için kişilerin arzularının bilinmesinin önemine değinilmektedir. Arzuların ifade edildiği yolun çok önemli olduğu, arzunun talepler olarak algılanması halinde yakınlık olasılığının silindiği ve eşlerin birbirinden uzaklaştığı, fakat ricalar şeklinde belirtildiğinde iletişimin çok daha rahat kurulduğu gerçeği vurgulanmaktadır.
Nitelikli Beraberlik; Paylaşarak, dinleyerek ve birlikte anlamlı faaliyetlere katılarak yaşanan nitelikli beraberlik, gerçekten değer verdiğimizi ve birbirimizden hoşlandığımızı anlatır.
Bu da odaklanmış ilgi ile mümkündür. Nitelikli sohbet onay sözlerinden farklıdır. Onay sözleri söylenilenler üzerinde odaklanır. Oysa nitelikli sohbet işitilenler üzerinde odaklanmıştır. Bu konuda dikkat edilmesi gereken hususlar; konuşurken göz temasının sürdürülmesi, dinlerken başka bir şeyle meşgul olunmaması, duyguların açığa çıkmasına özen gösterilmesi, vücut dilinin gözlemlenmesi ve konuşanın sözünün kesilmemesidir. Nitelikli sohbetin yalnızca anlayarak dinlemeyi değil, aynı zamanda kendini açıklamayı da gerektirdiği açıklanmaktadır. Nitelikli faaliyetler kişilerin ilgi duyduğu her şeyi kapsayabilir. Amaç birlikte bir şey yaşamak ve bu yaşantıyı tamamlamaktır. Bu sevgidir ve sevginin sesidir. Nitelikli faaliyetlerin en önemli yan ürünü, gelecekte yararlanılacak bir hatıra bankası sunmalarıdır. Kazanılacak şey sevildiğini hisseden bir eşle yaşamak ve onun sevgi dilini akılcı bir şekilde konuşmayı öğrenmenin zevkidir.
Armağan Alma; İster satın alınan veya elde yapılan objeler olsun. İster yalnızca eşinizin istediğinde orada olmanız olsun, armağanlar sevginin görsel ifadeleridir. Armağanlar, değer verdiğimizi sergilerler. İlişkinin değerini gösterirler.
İncelenen her kültürde, armağan verme, sevgi-evlilik sürecinin bir parçasıdır. Armağanın kendisi hatırlama düşüncesinin bir sembolüdür. Birisine bir armağan vermek için onu düşünüyor olmak gerekir. Armağanın kendisi bu düşüncenin bir sembolüdür. Armağanın para ile alınıp alınmadığı önemli değildir. Önemli olan yalnızca zihindeki düşünce değil, armağanı fiilen alma ve onu bir sevgi ifadesi olarak sunma düşüncesidir. Armağanlar sevginin yükselişinin sembolleridir. Semboller duygusal değer taşırlar. Armağanlar ne pahalı olmak zorunda, ne de her hafta verilmek zorundadır. Bu öğrenilmesi en kolay sevgi dilidir.
Hizmet Davranışı; Eşlerin aile içerisindeki görev paylaşımları hizmet davranışlarını oluşturur. Bu davranışlar hiçbir zaman zorlanmamalı, özgürce yapılmalı ve kabul edilmeli arzu edildiği gibi gerçekleştirilmelidir.
Eşinize görevlerinde destek ve paylaşım sevgi ve değer verildiğinin ifadesidir.
Hizmet davranışları sevilen kişinin yapılmasından hoşlandığı şeyleri yapmasıdır. Bu davranışlar eşlerin birbirine hizmet ederek memnun etmeye, birbirleri için bir şeyler yaparak sevgilerini ifade etmeye çabalamalarıdır. Ricaların sevgiye yön verdiği ama taleplerin sevgi akışını engellediği ifade edilmektedir.
Fiziksel Temas; Bir sevgi jesti olarak fiziksel temas, varlığımızın derinliklerine ulaşır. Omuza en hafif bir dokunuştan tutkulu bir birlikteliğe kadar güçlü bir iletişimdir.
Fiziksel temas sevgiyi iletme yollarından birisidir. Evlilikteki sevgiyi iletmek için de güçlü bir araçtır ve bazı insanlar için öncelikli sevgi dilidir. Bazı insanlar fiziksel temas olmadan sevildiklerini hissetmezler. Onunla sevgi depoları doludur ve eşlerinin sevgisi konusunda kendilerini güvende hissederler. Bir ilişkiyi yaratan da bozan da fiziksel temastır. Bu dil sevgiyi olduğu kadar nefreti de iletebilir.
Sevgi Dillerini hayatımızda uygulayabilmek sağlıklı, huzurlu, anlayabildiğiniz ve anlaşılabildiğiniz ilişkiler için oldukça önemlidir Sorularınız ve Eşinizle sevgi dilinizle anlaşma yollarının detayları için ”Eşimin Sevgi Dili ” eğitimleri için bize ulaşabilirsiniz.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Evliliğe Uyum Süreci Nasıl Olmalı?
Çiftler her ne kadar uzun süreli nişanlılık geçirmiş olsalar da, ilk yıllarda evliliğe uyum sağlamakta zorlanabilirler. Farklı evlerde, farklı düzenlerde iki yetişkin hayatlarını birleştirip aynı eve yerleştiklerinde, uyumsuzluklarda kendini göstermeye başlar.
Günümüzde kişiler; eş seçerken, evlilik zamanlamasını yaparken ve evliliklerinin maddi, sosyal ve diğer yapısal düzeneklerini belirlerken, önceki nesillere kıyasla daha fazla planlama yapıyorlar. Gelin yeni evlenecek çiftler ne gibi hesaplar yapıyor yakından bakalım.
Evlenecek Çiftlerin Yaptığı Planlar;
Ailelere yakın mı oturulacak? Evet ise kimin ailesine? Eşlerden ikisi de çalışacak mı? Gelir ve gider nasıl paylaşılacak? Evlendikten sonra nasıl bir sosyal ortam düzenlemesi yapılacak? Çiftler birbirlerinden ayrı olarak hangi faaliyetleri gerçekleştirecekler? Boş zaman aktiviteleri neler olacak ve nasıl planlanacak? Çocuk sahibi olunacak mı? Evetse, ne zaman çocuk planlanacak? Bundan önce hangi hedefler gerçekleştirilecek? Örneğin çocuktan önce birlikte daha çok zaman geçirme, maceralı tatil programlarını tamamlama, belli maddi koşullara ulaşma gibi konular genellikle çiftlerin ailedeki diğer kişilerin etkisinde olmadan uzlaştıkları durumlardır.
Çiftler genellikle kendi anne babalarının düştükleri yanlışlara düşmeme, onların ve çevrelerinde gözlemledikleri diğer ilişkilerde olduğu gibi olumsuz ilişki kalıplarını edinmeme ya da tam tersi zaten oldukça beğendikleri bir ilişkinin belli niteliklerine sahip olmayı amaçlayabilirler.
Fakat bu incelikli hesaplara rağmen yine de çiftlerin evliliklerin ilk yıllarında baş etmekte zorlandıkları uyum zorlukları hissetmeleri ve gelecekteki birliktelikleri ile ilgili kaygı duyarlar. Çünkü evlilik durumu, birlikte yaşamanın ve ortak bazı aidiyetler edinmenin ötesinde bir çift olma durumudur. Çift olma durumu, insanların bebeklikten itibaren en güçlü güdülenmelerinden biri olmakla birlikte en zorlu ilişki biçimidir. Çift ilişkisi kurulduğunda, kişilerin bireysel niteliklerinden ayrı olarak ilişkinin kendine has özellikleri oluşmaya başlar ve bu özellikler çoğu zaman çiftlerde farklılıklar gösterir.
Çiftlerin Evliliklerde Uyumu Yakalama Yolları;
Uyum, birbirinin aynı olma hali değil ortak noktada buluşma halidir. Uyum aslında özgürlüklerini kısıtlamadan bir olmaya başlamaktır. Peki uyumu yakalamak için yeni evli çiftler yada uzun süredir evli olmasına rağmen uyumu yakalayamamış çiftler neler yapmalı;
1- BEN değil, BİZ olmaya çalışın; Sağlıklı ve uyumlu evlilik için iki tarafın da ”ben” duygusu yerine ”biz” duygusunu kabullenmiş olmaları gerekmektedir. Biz diyemeyen kişide evliliğin ruhu oluşmamış demektir.
2- Kişisel Farklılıklarınızı Kabullenin; Evlilikte karşı tarafın farklılığını peşinen kabullenmek gerekmektedir. Bire bir aynı olmak zorunda değilsiniz sadece farklılıklarda ortak noktaları bulabilmek önemlidir.
3- Zaman Zaman Hediyelerle Jestler Yapın; Hediyeleşmenin, evlilik için çok büyük bir getirisi vardır. Özellikle özel günlerde, kişilerin hediyeleşmesi hatta bazen bir tebessüm ile gönül alınmaya çalışılmalıdır.
4- Birbirinizin Ailesine Değer Verin; Uyumlu evliliğin önemli sırlarından birisi de karşı tarafın anne-babasına verilen değer, iyilik ve kıymet göstermektir.
5- Birbirinizi Her Konuda Destekleyin; Evlilikte iki tarafta kendi rolünü bilip ona göre davranmalı, birbirlerinin rolünü çalmamalıdır. Karşılıklı destek, şahsiyetlerin yıpranmaması açısından önemlidir, evliliği iyileştirir.
6- Kaba ve Kırıcı davranmayın; Evlilik iki kişinin birleştiği gövdesi kalın bir ağaç gibidir. Kaba ve kırıcı davranmak ağacın gövdesine vurulan balta darbeleridir, darbe aldıkça gövdenin zedelenmesi gibi evlilikte de kaba ve kırıcı davranmak evliliğin darbe alması demektir. Affedici olmak gerekmektedir.
7- Kapris yapmama; Kapris asla fayda sağlamaz. Sadece karşınızdaki kişiyi ve sizi yorar.
8- Ortak Vakit geçirecek Zamanlar Belirleyin; Uzun yıllar süren uyumlu evliliklerin en önemli basamağı; beraber vakit geçirmek, karşılıklı iltifat ve onunla birlikte sosyal etkinliğe katılmaktır.
9- Ailenin Belli Konuları İstişare Edeceği Zamanları Olsun; Ailede daha sonra oluşabilecek sorunları önceden tespit edip, önlemek, önlem almak için önemlidir.
10- Zihni, Kalbi ve Ameli birliktelik; Eşlerin zihni, kalbi ve ameli birlikteliği evliliğin uyumlu ve sağlıklı yürümesi için çok önemlidir. Eşlerin birbirlerine dua etmeyi unutmamaları gerekiyor.
Bir Uzmandan Yardım Almalıyım
Evliliklerinin ilk yıllarında uyum zorlukları hisseden çiftler ilişki koçuna başvurduklarında, bir çift olmanın getirdiği ilişki dinamiklerinin oluşum aşamasında oldukları için daha avantajlı sayılabilirler. Henüz birikimler yaşanmadan sorun olarak hissedilen durumların anlaşılması ve başka bir düzeyde yeniden ele alınmaları ortadaki bulanıklığın berraklaşmasını sağlar. Eşlerin birbirinin duygusal durumlarını anlayabilmelerine, öfke gibi olumsuz olarak nitelendirilen duygulanımların altındaki kaygı gibi başka duygulanımların da yatabileceğinin farkına varmalarına, birbirlerine ve kendilerine başka aynalardan da bakabilmelerine yardımcı olur.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Günün Sözü / İlişkiler-1
”Bir ilişkide güvensizlik varsa
oradaki sevgi yalandır.
Ve güvenilmek sevilmekten
daha büyük bir iltifattır.”
Paulo Coelho
DevamıEvliliklerde ”Tükenmişlik Sendromu”
Bilerek yada farkında olmadan, evliliğinizde ilişkinizi zedeleyecek huzursuzluklar meydana getiren ve sonrasında pişmanlık duyduğunuz hatalar yapıyor musunuz? Yine kuralımız belli; sorunu görmek bize çözümü getirebilir. Hepimiz hatalar yaparız fakat bunların çözümsüz sorunlara dönüşmemesi için kendi hata olan alışkanlıklarımızın farkına varmalı, onları iptal edip, yerine yeni hayat tarzı ve iletişim seçenekleri edinmeliyiz. Aksi taktirde evliliğiniz tükenmişlik Sendromunun içine sürüklenir ve artık eşlerin ilişkiyi kurtarma adına hiç bir şey yapmak istemediği birbirinden uzaklaştıkları bir hal alabilir.
Evliliğinizi ve ilişkinizi tüketmemek adına, hiç fark etmeden ilişkiyi sinsice yaralayan alışkanlıklarınızdan vazgeçmelisiniz. Bu değişiklikler gözünüzde büyüttüğünüz kadar zor bir durumda değildir. Alışkanlıklarda çok küçük değişiklikler yaparak mutlu bir evliliği mümkün kılabilirsiniz. Şimdi ilişkinizi tüketen, yok eden şeyleri hayatınızdan çıkarmak için neler yapabiliriz gelin biraz yakından bakalım.
Eşinizin İsteklerini Önemseyin Ve sorun;
Birçok kadın ya da erkek eşinin ne istediğini sormaktansa ne istediğini söylemesini bekliyor. Özellikle erkekler; güçlü olmak isterler, korunmasız görünmeyi değil. Birçok konuda ihtiyaç duydukları şeyi itiraf edemezler. Onu anlamak, ihtiyaçlarını fark etmek için çok meşgul olduğunuzu ya da özellikle cinsellik konusundaki isteklerini dinlemeye kapalı olduğunuzu hissederse, ihtiyaç ve isteklerini kendine saklayacaktır. Zamanla bu birikim ilişki için bir iletişimsizlik sorununa dönüşecektir. Ne düşündüğünü ve ne istediğini sorun ona. Onun kendi kendine sizden istemesini beklemeyin, çünkü muhtemelen hiç söylemeyecektir.
Eşinize Kendini İyi Hissettirin; Daha Çok Taktir Edin;
Elbette ki herkesin içinde yaptıklarının beğenilme takdir görme arzusu vardır. Zaman zaman siz ve aileniz için yaptıkları konusunda eşinizi takdir etmeyip, ona teşekkür etmeyerek ilişkideki saygıyı ve bağlılığı yitirirsiniz. Eğer eşinizin de sizi takdir etmediğini hissediyorsanız bunu ona söylemelisiniz. Unutulmaması gereken ise ilişkilerde nasıl davranılmasını istiyorsanız kendinize, ilk önce karşı tarafın anlayacağı dilden ona o şekilde davranmalısınız.
Eşinizin Sizi Kendi Sevgi Dili Sevdiğini Fark Edin;
Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi herkesin sevgi dili birbirinden farklıdır. Her zaman kendi sunduğumuz gibi sevgimizin karşılığını alamaya biliriz. Bazen de karşı taraf sevgisini sizin kadar rahat ifade edemeyebilir. Bazı erkekler severler ama sevgilerini sizinki kadar bariz bir şekilde göstermezler. Bunu sorun edip sürekli şikâyet etmek, karşı taraf için bıktırıcı bir etki yaratabilir. Duygularını belli etmeyen karakterde biriyle beraberseniz onu zorlamayıp anlamaya çalışmalısınız.
Eşinize Karşı Cinsel İsteksizliğinizi Görmezden Gelmeyin;
Eşinizin cinsel istediğinde sürekli onu kendinizden uzaklaştırmayı seçiyorsanız sevgisiz bir evliliğe doğru ilerliyorsunuz demektir. Cinsel isteksizlik sorunu yaşıyorsanız çözme sorumluluğu sizde olan bir sorunla karşı karşıya olabilirsiniz. Sebebi psikolojik ya da duygusal, her ne ise, sizin dikkatinize değer bir konu olduğundan, görmezden gelmemelisiniz.
Eşinizin Aklını Ve Fikrini Okumayın;
Onunla gerçek bir diyalog kurmak yerine kafanızda hayali bir diyalog kurarak iletişimi baştan kesiyorsunuz. Oysa yanılıyor olabilirsiniz. Onun aklından geçen her şeyi bilmeniz imkânsızdır, sizin isteklerinize ya da fikirlerinize nasıl karşılık vereceğini ona sormadan tahmin ederek kendinize bir yol çizmeniz sizi yanılgıya düşürür. Oysa derdinizi ya da fikrinizi eşinizle paylaşmanız sağlıklı bir iletişimi başlatabilir.
Eşinizin bakış Açısını Görmezden Gelmeyin;
Eşinizle her konuda anlaşmak zorunda değilsiniz. Ama bu her zaman sizin haklı olduğunuzu göstermez. Olaylara biraz da onun gözünden bakmaya ne dersiniz? Bunu yapabilmek empati duygunuzun da geliştiğini gösterir. Birbirini seven eşler her konuda aynı fikir de elbette olmak zorunda değillerdir fakat birbirlerinin fikirlerine saygı duymaları en büyük sevgi belirtisidir.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Kadına Şiddetin Önüne Geçmenin Yolu
İnsan nereden başlayacağını bilemiyor, gerçekten bazı durumlar varmış; kelimeler tükenir, kalem dahi yazmak istemezmiş. Gönlün çok şeyle dolu olurmuş da anlatacak söz bulamazmışsın. İşte tamda o durum içerisindeyim.
Sevgili Özge Can henüz 20 yaşında hayatının baharında, kim bilir ne umutları, hayattan ne beklentileri vardı. Bu yapılanları hiçbir mantıkla, hiçbir vicdan açıklayamaz.
Şuan sizinle her zaman ki gibi, hayatınızdaki hedeflerimizden, aslında ölüm gelince akla çok da mana içermeyen tartışmalarımıza çözümler bulmaktan, daha iyi ilişkiler için çareler aramaktan bahsedecektik değil mi? Fakat bugün daha derine öze inmek istiyorum. ”İçimizdeki ALLAH sevgisine”…
İslam Kadınlarınız Size Emanet Diyen Dindir
O kadar üzülüyorum ki; Ülkemizde içimizi acıtan bir olay daha, her kesimin kendi ideolojileri uğruna kullanılıyor olmasına… Bir yerde içimizi parçalayan, yürekleri burkan bir annenin kendi acısının çok daha önünde ”Keşke tabancayla öldürselerdi daha az canı acırdı diyen ” şefkat dolu feryatları, bir yanda ”Hepimiz bugün kadınız” diyen Özge Can için siyahlara bürünen, adalet arayan vicdanlı yürekler, bir yanda ise yine kendi içindeki öfkeyi dışa vurup, faturayı yine islama, dine, tesettüre vurmak isteyen, yine olayın hakikatinden uzaklaşmış bir gurup var.
İslamın neyi emrettiği, neyi yasakladığı, tecavüze bakış açısı ortadadır. Aynı Özge Can gibi; Günümüzde dünyanın hala pek çok yerinde kadınlar vicdanlara sığdırılamaz baskı, şiddet ve zorbalıklara maruz kalmaktadır. Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik baskı, şiddet ve aşağılamanın arkasında cehalet, kaba kuvvet ve kadın algısına dair bir takım yanlış, köhne görüş ve düşünceler yatmaktadır. Ve bu kesinlikle islamın değil , cahiliye devrinin anlayış ve düşüncesini içermektedir.
Hz. Ömer’in ”Biz Cahiliye döneminde kadınları insan yerine koymazdık. İslam geldi ve bizden onlarla en iyi şekilde ilişki ve iletişim kurmamızı istedi. İşte o zaman biz, onların da bizim üzerimizde hakları olduğunu anladık” düşüncesini ve kadınların, insanlığın varlık sebebi olduğunu islam bize getirmiştir.
”Müslüman, müslümanın elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir” diyen; Hazreti Peygamber şiddet, baskı ve aşağılamanın, hayatın hangi alanında ve kime karşı olursa olsun büyük bir zulüm ve suç olduğu işaret etmiştir. Erkek ve kadın tüm insanlar Allah’ın yarattığı en mükemmel varlıklardır. Fakat Hazreti Peygamber’imiz özellikle kadınların ve yetimlerin, şiddet, baskı ve aşağılamadan uzak tutulması için tembihlerde bulunmuştur.
Efendimizin yine ”Sizin en hayırlılarınız hanımlarına karşı en iyi davrananınızdır”,”Sizden eşine karşı el kaldıranlarınız, hayırlı kimseler, iyi insanlar değildir” ve ”Kadınlarınızın hakları konusunda Allah’a hesap vereceğinizi unutmayın. Çünkü onlar Allah’ın size emanetidir” şeklindeki uyarılarının da, gönül kırmanın Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük bir vebal olarak işaret ettiğini de hiçbir zaman unutulmalıyız.
Çözüm Kalplere ALLAH SEVGİSİNİ Öğretmekte
Bugün Özge Can’a yapılanlar hepimizin canını yaktı. O yüzden bırakın başka şeyleri tartışmayı… Mesele hangi din, hangi ırk olduğu değil, mesele bir insanın vicdanlara sığmayacak şekilde katledilmesi. Evet mesele kadın cinayetlerinin durdurulması, mesele artık bir Özge Can daha olmaması.
Peki çözüm ne? Hangi baskı çözüm? Hangi ceza caydırıcı?
Çözüm ALLAH SEVGİSİ; Hangi cezayı verirseniz verin, hangi baskıyı uygularsanız uygulayın, hatta idam tekrar meşru olsun fakat hiç biri bir insanın içine yeniden Allah sevgisini koymak kadar çözüm getirmeyecektir. Bugün özge Can’nın annesinin feryadındaki; ”Keşke tabancayla öldürselerdi daha az canı acırdı diyen ” ona olan şefkati, ona olan sevgisinin söze vurulmasıdır.
Birini seversin, sonra ona hayat veren , neşe veren her şeyi de onun için seversin. İşte Allah sevgisi de böyledir. Onun sevgisini yakalayıp, Yunus Emre’nin dediği gibi “Yaradılanı Sev Yaradandan Ötürü” Yaradanın yarattığı her şeyi, yaradana olan sevgisinden dolayı sevdiğini anlatır. Ve düşünün kimsenin olmadığı bir yerde bile seni gören bir yaratıcını varlığı, ve düşünün bu gün yaptıklarınızın yarın hesabını vereceğinizi ve en önemlisi düşünün yaptıklarınızdan dolayı sevdiğinizin size darılacağını… Yine bu kadar rahat gider miydi eli kendisine ait olmayana, bırakın insanı, kıyabilir miydi herhangi bir canlıya; cevap HAYIR.
İnsan Vasıflarını Üstünde Taşıyan İnsanlar, Sözüm size;
Posta kutusundaki Mızıka adlı kitaptan kısa bir alıntı yapacağım. Yazar ; ” Bu sabah kuş sesleriyle uyandım. Ne güzel değil mi? Hayır, güzel değil! Açık penceremden ok gibi dalıp yatağıma saplanan karga sesleriydi. Kuş sesleri dediğinde, aklına asla karganın gelmediğini biliyorum. Bu karganın da bir kuş türü olduğunu bilmeyişinden değil, karganın türünün en önemli özelliği olan güzel bir ötüşten mahrum olduğundan elbette. Yüzümü yıkarken, acaba diyorum: acaba türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz? Hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor? Acaba insan denince hatırlanıyor muyuz?” diyor yazar.
İşte cevap burada saklı; Kimileri insani vasıfları taşırken kimilerde ondan fersah fersah uzaklaşmış. Allahın yarattığı insan vasıflarını taşıyan hiç kimse, bu insanlığını unutmuşlar tarafından vicdansızca katledilmeye kayıtsız kalamaz. Hiç bir yürek bu durumu kabul edemez. O yüzden Birbirimizi kırmanın incitmenin manası yok, bugün hepimiz aynı şeye ağlıyoruz, aynı şey için içimiz acıyor. Hepimiz bir Özge Can daha olmasın istiyoruz. Ve hepimizin artık bu kadına şiddete, kadın tecavüzlerine, kadın ölümlerine tahammülü kalmadı. Milletçe yastayız. Hepimizin başı sağ olsun. Özge Can’a Allah’tan Rahmet Yakınlarına Sabır diliyorum.
Sevinç Karakaya
DevamıEşinizle ”Dost” Olmayı Nasıl Başarırsınız?
Mutlu evliliğin formülünü çözüp, bu tılsımlı mutluluk hapından bizde içmek isteriz. Peki Nedir mutlu evliliklerin formülü? Mutlu evliliğe sahip çiftler incelendiğinde en dikkat çeken özellik, birbirine olan sevgilerinin yanında iyi bir arkadaş en önemlisi ise birbirine dost olabilme başarabilmeleridir. Özellikle kadınlar eşleriyle dost olmak, eşlerinin kendilerine samimiyetle açılmalarını isterler. Biz kadınlar kendimizi anlatmak, dertlerimizi paylaşmak konusunda daha rahat olsak da aynı şey erkekler için geçerli olmadığında, ilişkide bir dengesizlik söz konusu olur.
Mutlu evliliğin en önemli formülü eşlerin dost olması … O halde asıl sorun; ”Eşinizle dost olmayı nasıl başaracaksınız?
İlişkilerde karşılıklı paylaşımlar çok önemlidir. Hep siz anlatır, karşı taraf dinlerse, hep karşı taraf sizin sorununuzu çözmeye çalışırsa zamanla çatışmalar ortaya çıkar. Tabii bu her ilişki için geçerli değildir ama ortalama olarak böyledir diyebiliriz. En doğrusu ise her iki tarafında birbirlerine maskelerini çıkararak, aynı samimiyette açık olmasıdır. Eşinizle samimi ve dost olmayı başara bilmek için işte size bir kaç öneri;
Eşiniz Ancak İçini Dökecek Yakınlığı Sizden Bulduğunda Açılacaktır;
Biz kadınlar yaratılışımız itibariyle sorunlarımızı konuşarak çözmeye meyilliyiz. Hal böyle olunca eşimizin de kendimiz gibi, sorunlarını yada hayatının akışının her anını bizimle paylaşmasını isteriz. Eşimizin ise bize karşı adeta bir kapalı kutu olması, sorunu kendimizde aramamıza, suskunluğunun altında olmadık sebepler olabileceğini düşünmemize yada bu içlerine dönük ruh hallerinden şikayet etmemize neden olur. Bu şikâyetlerin arkasında belki de doğru zamanı henüz yakalayamamak olabilir. Eğer yorgunsa ya da başka bir işle uğraşıyorsa ve rahatlamak istiyorsa, ona sorularla yaklaşmanız sonuç vermeyecektir. Başta da söylediğim gibi, kadınlar yorgunluklarını ya da sıkıntılarını konuşarak aşarken, Erkekler konuşmayıp sakince köşesinde bir şeyler okumak ya da dinlenmekle atabiliyorlar. O yüzden doğru zamanlama çok önemlidir. Köşesine çekilmiş ve sıkıntısını atlatmaya çalışan erkeği konuşmak için zorlamak daha da size kendini kapatmasını sağlayabilir. Peki, ama doğru zamanı nasıl yakalayacaksınız?
Eşinizin size duygusal anlamda en yakın olduğu an birlikte aktivite ve paylaşım yaptığınız zamandır. Bu, ikinizin de uykusunun kaçtığı yatak sohbetleri, parkta yürüyüş ya da birlikte bulaşık yıkama zamanı bile olabilir.
Eşinizin size açılmasını zorlaştıran davranışlardan biri, gözlerinizi sabit bir şekilde onun gözlerine dikip ”Hadi anlat” der gibi yapmaktır. Konuşurken size bakması için ısrar etmeyin. Erkeklerin çoğu gözlerine bakılmadığı zaman daha rahat konuşur. Onun kendisini önce rahat hissetmesini ve sizi yakın görmesini sağlayın sevdiği şeylerden konuşmaya başlaya bilirsiniz. Eşinizi takip edin hanımlar, nelerden bahsederken gözlerinin içi parlıyor, neler onu heyecanlandırıyor?
Bu ayrımı yaptıktan sonra ilk önce hoşuna gidecek keyif aldığı konularla başların, sohbet oluştuktan sonra farklı konulara giriş yapabilirsiniz.
Yargılayan Veya Suçlayan Sorulardan Uzak Durun;
Bazen farkında olmadan soruları art arda sıralayıp sohbeti bir sorgulamaya dönüştürüyor olabilirsiniz. Biraz sakin olmaya çalışıp emir tonu kullanmamaya, sorularınızı azaltmaya, eşinizi suçlamamaya yada yaptığı bir konuda yargılamamaya çalışın. Hiç kimse şu tavırlardan sonra kendini açıp derdi var ise bile anlatamaz. ”Konuş benimle”, ”Ben senin eşinim benle konuşmayıp, herkesle paylaşıyorsun”, ”Neden bana anlatmıyorsun?” bakın bunların altında farkında bile olmasanız, anlatmadığı için sitem ve suçlamalar vardır. Bunun yerine ”Bu konu hakkında ne düşünüyorsun?” diye sorabilirsiniz. Burada ise fikrini sorma önemseme vardır. Size karşı rahat bir şekilde açılmasını istiyorsanız ona güven ve cesaret vermelisiniz.
Sohbette Önce Siz Kalpten Konuşup Maskelerinizi Çıkarın;
Bir başkasının sizinle samimi konuşmasını ve kendince sırlarını, dertlerini öğrenmenin yolu, ilk önce kendinizi ona açmaktır. Bu karşınızdaki kişiye güven verir ve cesaretlendirir. Özellikle eşinizin paylaşmak istemediği konular hakkında kendi hayatınızdan örnekler verin ve ortak noktalar bulmaya çalışın. Böylece kendini size daha yakın hissedecektir.
Bazen Sadece Susup Dinlemeniz Yeterlidir;
Bir insanı konuşturmanın en iyi yolu susmaktır. Bu kişi eşiniz de olsa… Sürekli soru sormak yerine olayları biraz akışına bırakmayı deneyin. Susmak ve samimi bir şekilde gözlerine bakmak, iyi bir dinleyici olduğunuz mesajını iletir karşı tarafa. Böylece sizin ısrarınız dan dolayı mecbur kaldığı için değil, kendiliğinden ve istediği için anlatacak size derdini…
Dost olmak ilişkilerde, evliliklerde çok önemlidir. Dostluğun getirdiği paylaşımlar aradaki samimiyetinizi ve birbirinize olan güveninizi perçinleyecektir. Hayatta kimseye dikte ya da yaptırımla bir şeyleri gönülden yaptıramazsınız. Fakat tatlı dil ve hoş dostane bir muhabbet nice açılmaz kapıları açan bir anahtardır.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya