
Yok Olmak İstemiyorsanız, Online Olun!
Yok Olmak İstemiyorsanız, Online Olun!
İnternetin hayatımızın her alanına girdiği malumunuz. Evimizde, iş yerlerimizde hatta ceplerimizde bile… Özellikle genç nüfusun neredeyse tamamı 24 saat internette! Evet! internet hızla hayatımızın her yerinde yerini almaya devam ediyor ama biz neresindeyiz? Resmi rakamlara göre Türkiye’de 36,5 milyon internet kullanıcısı var, ama sadece resmi rakamlar, gayrı resmi rakamlara bakılırsa bu rakam ülkemiz nüfusunun % 80 ini aştığını düşünüyorum. Çünkü resmi rakamlar abone sayısını gösterir komşudan paylaşanları tespit edemez.
Bütün bunları hemen hemen herkesin bilmesine rağmen ülkemizdeki firmaların interneti geriden takip etmesi ne garip değil mi?
İster mal üretin, ister hizmet yada hiçbirşey üretmeyin-satmayın ama Yok olmamak için ONLINE olun! Yani mutlaka işletmenize/firmanıza/işyerinize ait bir teknolojik web sitesiniz olmalı… Aksi halde çağın gerisinde kalarak maalesef yok olmaya mahkum olursunuz…
E-Ticaret / E-İş
İş dünyasında rekabet gün geçtikçe daha da zor bir hal almaya devam ediyor…
Peki siz rekabetin neresindesiniz? Ürettiğiniz mal veya hizmeti sizin gibi üreten kaç firma var? Belki de rakipleriniz sizden çok daha önde… Belki çok kaliteli bir ürün veya hizmet sunuyorsunuz ama bundan kimin ne kadar haberi var?
İnsanlar – Tüketiciler – Aracılar – Tüccarlar… Hedef kitlenize ne ad veriyorsanız verin, onlar artık herşeyi internetten araştırıyor ve öyle almaya – satmaya -tüketmeye – ticaretini yapmaya karar veriyorlar.
İnternet işletmeniz için sadece e-ticaret için değil aynı zamanda e-iş imkanı da sağlar, yani işinizi anlık olarak takip etme olanağı sağlar.
E-Ticaret / E-İş İşletmenize Hangi Yararları Sağlar?
– Ucuz tanıtım/reklam,
– Ucuz iletişim,
– Hız,– Globalleşme/yaygınlaşma,
– Analiz,
– Otokontrol
gibi onlarca yarar sıralayabiliriz…
Devamı

Pazarlama Baskı ile Değil Teşvik ile Yapılır!
Pazarlama Baskı ile Değil Teşvik ile Yapılır!
İşletmenizin faaliyet alanı ne olursa olsun mutlak suretle kazanç kapısı pazarlamadan geçer ancak unutulmaması gereken bir husus var ki o da “doğru pazarlama” yapılırsa başarı sağlanır.
Pazarlama işletmelerde öncelikle kendi içinde başlar. Yani işletme ister mal üretsin isterse de hizmet… Değişmeyen tek kural var o da öncelikle işletmeler ürünü önce kendi pazarlama departmanı personeline pazarlar, personel bunu beğenirse satışta başarılı olur.
Nasıl mı?
Bir müşteriye “bu ürünü mutlaka almalısın!” demekle müşterimize hiçbir şekilde bu ürünü satamayacağımızı, ancak müşterimize bu ürünün faydalarını anlatarak satabileceğimizi biliyoruz değil mi?
Peki aynı etki ile pazarlama personelimize
-“bu kadar satış yapmalısın!”
-“satışın neden az?”
-“böyle giderse yollarımızı ayırmak durumunda kalacağız!”
demekle de pazarlama personeliniz üzerinde gereksiz bir stres yaratarak personelin başarısız olması tetiklenir…
Personele gereksiz bir baskı yapmaktansa Pazarlama departmanını prim, terfi gibi ödül sistemiyle yönetin. Ancak o zaman siz personelden istediğiniz verimi alabilirsiniz. Çünkü personelinizin de para kazanmak için çalıştığını unutmayın…
Bu sistemi kısa bir örnekleme ile anlatmak gerekirse;
Personelinize normal şartlarda 2000 TL maaş ödüyorsanız ve ayda 100 birim satış bekliyorsanız bunu
aşağıdaki gibi teşvik sistemine geçerek hem personeliniz hem de siz kazanırsınız.
Sabit Maaş : 1200 TL
Satış primi : 0-25 birim ( 4 TL/birim), 25 – 50 birim ( 6 TL/birim), 50-100 birim ( 8 TL/birim), 100+ birim (12 TL/birim)
gibi listeyi maliyet/kazanç oranına göre onlarca örnek verilebilir.
Devamı
İşletmelerde İstikrar
İşletmelerin olmazsa olmazı olan İSTİKRAR, kimi işletme bunun bilincinde ancak uygulama sürecinde sıkıntılar yaşamaktadırlar. İşletmenizin faaliyet alanı her ne olursa olsun amaç para kazanmak ise işletmeciliğin altın kurallarından biri olan istikrarı işletmenin her alanında sağlamak gereklidir.
Genelde işletmeler istikrarlı çalıştıklarını düşünürler ancak ihmal edilen o kadar çok alan var ki istikrar sağlanan birkaç alanın yeterli faydası görülememektedir. İstikrarı sıradan bir al-sat firması üzerinden örneklemek istiyorum… Okuyunca size çok basit kurallar olarak gelebilir, belki de saçma bile gelebilir ancak deneyimler sonucunda elde edilmiş olan verilerin yanılma payı çok azdır…
Mesai Saatlerinde istikrar; Genelde bu kurala uyduklarını söyleyen firmaların vermiş olduğu iş ilanları bu tezi çürütmektedir, ve iş ilanlarında “esnek çalışma saatlerine uyum sağlayacak” şeklinde eleman arayan firmalar mesai saatlerinde istikrarsız olduğunu sırf bu yüzden belkide asıl ihtiyaçları olan profesyonel kişilerden iş başvurusu alamamaktadırlar. Halbuki sabah mesai saatlerine riayet edilmesini isteyen işletmeler personelin akşam mesai bitimine de kendileri riayet etmelidirler. Aksi halde sürekli olarak amatör kişilerle çalışmak zorunda kalırlar.
Rut Planında istikrar; Aslında yazılışı root olan ancak piyasada rut olarak bilinen çalışma yönü demektir. Genelde pazarlama firmaları personellerine rut planı yapar ve personel bunu uygulamaya çalışır, ancak bazen küçücük hatalar yüzünden müşterilerinizin gözündeki imajınızı kaybedebilirsiniz… Örneğin bir müşterinize salı günleri gidilmesi gerekiyorsa mutlaka her salı aynı saatlerde aynı müşteride olmasını sağlamalısınız. Bazı firmalar personelinin boş olduğu zamanlarda hadi bir tur at belki birşeyler çıkar mantığıyla hareket edince genelde imajlarını zedeleyen birşeyler çıkararak müşterinin firmayı ciddiyetsiz olarak nitelendirmesine neden olmaktadır.
Vade ve Fiyatta istikrar; İşletmeler genelde müşteriye göre bu kuralı esnetmektedirler, tabi ki herkese aynı fiyattan verilmeyebilir bu çok normal… Aylık 10 birim mal tüketen bir müşteri ile 100 birim mal tüketen müşteri arasında elbette fark olmalı ancak (!) bu da istikrarlı olması gerekmektedir. Yani öncelikle müşteri portföyünüzü gözden geçirmelisiniz. Mal alım miktarına göre A tipi, B tipi, C tipi şeklinde gruplandırın sonra mutlak suretle fiyatları aynı olan bir ürün fiyat listenizi oluşturun ve grubuna göre iskonto oranınızı belirleyin. Örneğin A tipi müşteriye fiyat listesi üzerinden % 20, B tipi müşteriye % 10 ve C tipi müşteriye de % 0 gibi iskonto oranlarını önceden belirlemeniz gerekmektedir. Ayrıca vadelerde de aynı şekilde bir gruplama yapmanız gerekmektedir.
Ürün ve Stoklarda istikrar; Satılan ürün her ne olursa olsun aynı kalitede olmalıdır. Ayrıca her defasında müşterinin karşısına farklı bir ürünle gidilmemeli, gidilirse bile daha önce satılan üründen de stoklarda mevcut olmalıdır. Satılan ürün yelpazesinin de aynı kesime hitap etmesi de yararlı olabilecektir.
Teslimat Koşullarında istikrar; Satılan ürünün her zaman aynı süre içerisinde teslimatı müşterinizin size olan bağlılığını arttıracaktır…
Gibi daha bir çok örnek verilebilir.
Yusuf Yiğit
Devamı

Kredilerde Ölçüt Ne Olmalı?
Kredilerde Ölçüt Ne Olmalı?
Çoğu işletme küçük sermaye ile büyük işler yapmak ister… Evet bu bir başarı, ancak çoğu işletme de küçük sermayesini büyütmek için ve büyük işlet yapabilmek için ilk başvurduğu şey “kredi”dir. Fakat unutulan ve suistimal edilen bir husus var ki o da işletmelerin ölçüsüz kredi kullanımıdır.
Maalesef ki ülkemizdeki işletmelerin kredi açısından doyum noktası bulunmamaktadır. Oysa ki fazla kredi kullanımı nedeniyle işletmeler iflasın eşiğine gelmektedirler…
İşletmelerin gereğinden fazla kredi kullanımını 40 numara ayakkabı giyen birinin 45 numara ayakkabı ile yürümeye çalışmasına benzer, hem yürüyüşü zorlaşır hem de bir yerlere takılıp düşme olasılığı çok yüksektir.
Peki Ölçüt Ne Olmalı?
Bu sorunun cevabını işletmeyi analiz etmeden doğru olarak verebilmek çok zor ancak genel kabul görmüş kurallar çerçevesinde birkaç açıklama yapılabilir.
Kullanılan kredinin faiz gideri işletmeye sağlayacağı gelirin yarısını aşmamalıdır.
İşletmenin kısa, orta ve uzun vadeli kredi toplamı son 1 yıllık cirosunu aşmamalıdır. (faaliyet alanına göre değişiklik gösterebilir)
İşletme eğer bir yatırım amacıyla kredi kullanmayı düşünüyorsa öncelikte yapılacak olan yatırımın minimum % 30-40 oranındaki kısmını kendi öz sermayesinden karşılamalıdır. Aksi halde hem girişilen yatırım hem de faaliyette olan işletmenin sonu gelmiş olacaktır.
İşletmelerin sektörüne göre değişiklik gösteren daha onlarda kural yazılabilir ancak mutlak suretle işletmeler kredi ölçütlerini kendileri belirlemeli eğer kendileri belirleyemiyorsa bir uzman desteği almalıdırlar ve bu ölçütler çerçevesinde işletmelerini kredilendirmelidirler…
Devamı

Pazarlama Stratejileri
Pazarlama Stratejileri
İşletmeniz hangi sektörde faaliyet gösterirlerse göstersin, pazarlaması yapılamayan mal veya hizmet kalite standartlarının üzerinde bile olsa satılamamaktadır.
Çoğu işletme, ürettikleri mal veya hizmetin kalitesine odaklandıkları kadar pazarlama departmanına yeterli özeni göstermemektedir.
Bu nedenledir ki büyük hayallerle kurular işletmeler maalesef kısa sürede iflasın eşiğine gelmektedirler.
Peki bunu söylemek kadar yapmak kolay bir iş mi? “Tabiki EVET!”Kazanç elde etmenin çok klasik bir kuralı vardır! O da “SATIŞ = KAZANÇ” yani “ÇOK SATIŞ = ÇOK KAZANÇ”
Unutmayalım ki her işin kendi kuralları vardır ve pazarlamanın da kuralları hiç de hafife alınacak kurallar değildir. Peki nedir bu kurallar?
– Ürünü iyi tanımak,
– Doğru müşteriye, doğru ürünü, doğru zamanda Pazarlamak,
gibi çok klasik kurallar… Ancak bunları genelde herkes söyler ama kim ne kadar uygular tabi bu meçhul… Bu kuralların detayına girmek gerekirse.
ÜRÜNÜ İYİ TANIMAK;
Müşterinize sunduğunuz ürün her ne olursa olsun, ister bir mal veya mamül olsun isterse hizmet olsun Pazarlamacı ürününün karşısındakinene tür fayda(!) sağlayacağını bilmediği sürece istediği kadar ürünün kalitesiyle övünsün “o ürün satılmayacaktır!” Ürünün satışına zemin hazırlamak için öncelikle yanıtlanması gereken soruları yanıtlamak gerekmektedir.
– Bu ürünün bana ne faydası olacak?
– Neden benim almam gerekiyor?
– Senin ürününün diğerlerinden farkı ne?
– Neden senden almalıyım?
gibi ürünün cinsine göre uzayıp giden bir soru dizisi hazırlanabilir… Ürününü iyi tanımayan bir pazarlamacı bu soruları belki yanıtlayabilir ancak bunun doğru cevaplarla yanıtlandığını söylemek mümkün değildir. Çünkü ürünü tanımadan “gerçek” faydasını anlatmak, rakiplerin ürünlerinden farkını ancak yalan yanlış cevaplarla geçiştirilebilir. Pazarlamacıların yapmış oldukları en büyük hatalardan biri de rakip ürünleri kötüleyerek kendi ürünlerini satmaya çalışmak… Aslında kendi ürününü tanımadığının en büyük göstergesidir. Bu davranış ile de çoğu pazarlamacı küçük duruma düşerek pazarlama girişimi başarısızlıkla sonuçlanmaktadır…
Bu nedenle bir ürünü pazarlamaya çıkmadan önce; Mutlaka Ürünü iyi tanımalı ve ürünün bütün özelliklerini, faydalarını bilmeli ve en önemlisi Rakip ürünleri de en az kendi ürününüz kadar iyi tanımalısınız…
DOĞRU MÜŞTERİYE, DOĞRU ÜRÜNÜ, DOĞRU ZAMANDA PAZARLAMAK;
Bunu çok rahatlıkla söyleyebilirim ki bu üç doğru yapılırsa, kesinlikle bir yanlış sonuç doğurmayacaktır.
Peki bu üç doğru neden bu kadar önemli? Kısa örneklemeler ile anlatmak istiyorum.
– Doğru Müşteri; Otomobili olmayan birine “Otomobil Lastiği” pazarlamaya çalışmak,
– Doğru Ürün; Otomobili olan birine “Otobüs Lastiği” pazarlamaya çalışmak,
– Doğru Zaman; Yazın ortasında “Kış Lastiği veya Kar Zinciri” pazarlamaya çalışmak.
Böyle bakınca, yok artık! diyerek size gülünç gelebiliyor ancak birçok pazarlamacı aynı hataları yapıyor. Yukarıdaki örnekleri onlarca ayrı şekilde çoğaltmak mümkün ancak konunun anlaşılması için yeterli olduğunu düşünüyorum.
Ürün pazarlamak için sadece bu kurallar yetmeyebilir ancak o zaman müşteriyle aranızdaki “Frekansı” kontrol edin. Müşteriyle aranızda frekans uyumsuzluğu varsa o esnada sizin ürününüze ne kadar ihtiyacı olduğu, piyasaya göre ne kadar uygun sattığınız, ürününüzün ne kadar kaliteli olduğunu saatlerce anlatsanız bile müşteriniz bunu anlamayacaktır. Bu yüzden ürünü pazarlamaya başlamadan önce müşteriyi iyice analiz edip doğru frekansı tespit etmelisiniz. Müşterinizle sohbet etmekten çekinmeyin aksine sohbete sürükleyerek müşteriniz hakkında bilgi edinebilir bu sayede hangi frekans üzerinden giriş yapmanız gerektiğini planlayabilirsiniz…
Devamı
İşletmelerde Kredibilite ve Bankaların Kredi Karar Süreci
İşletmelerde Kredibilite ve Bankaların Kredi Karar Süreci
Öncelikle kredibilite’nin kelime anlamını açıklamak istiyorum, Kredibilite ile ilgili birçok tanım bulabilirsiniz ancak özetle; Kredibilite bireylerin veya tüzel kişilerin (şirketler) borcunu zamanında ödeme gücü ve/veya zamanında ödeme sadakatidir.
Ülkemizde işletmeler için vadeli satış neredeyse bir kural haline geldiğinden 30 gün vade bile piyasalarda peşin satış olarak kabul edilmektedir. Bu nedenledir ki işletmelerin sermayeleri yetersiz gelmekte ve kredi ihtiyacı duymaktadırlar.
İşletmeler bu krediyi bankalardan temin edebilecekleri gibi tedarikçilerden de vadeli alım yaparak elde edebilmektedirler. Ancak bazen tedarikçilerin işletmenize sağlamış olduğu vadeler sizin müşterinize sağlamış olduğunuz vadelerden daha kısa olabilmekte ve bu aşamada sermaye yetersiz kalacağından banka kredisine başvurulmaktadır. Bu başvurunun olumlu sonuçlanması da tamamiyle işletmenin kredibilitesine bağlıdır.
Peki Banka Kredibiliteyi Nasıl Ölçer?
Aslında bu sorunun yanıtı çok basit. İşletmeler birine vadeli satış yaparken neyi kriter alıyorsa bankalar da aynı kriterlerin biraz daha gelişmiş şekliyle analiz eder. Yani genelde işletmeler ilk alışverişlerinde “önce peşin ilerde vade açarız” şeklinde ticarete başlar ve daha sonra güven kazanıldıktan sonra vadeli çalışılmaya başlanır. Aslında bankalar için de sistem aynı işler.
Eğer ilk defa bir bankaya başvuruyorsanız ve firmanız henüz 1 yıldan daha yeniyse maalesef ki kredinizin onaylanma imkanı çok zayıftır. Ancak bu aşamada bankalar genelde çek ve küçük miktarda nakit limit açarak firmalara kendilerini ispatlama imkanı sunarak aynı zamanda kredibilitesini ölçmeye çalışırlar.
Ancak firmanız eski bir işletme ise ve daha önceden bankalarla ufak tefek de olsa bir kredili çalışmanız var ise işte o zaman banka kredibilitenizi inceler ve aşağıda sıraladığım soruların cevapları olumlu ise tüm kapılarını açar.
– Firmanızın daha önce kullanılmış olan kredilerinde uzun ve tekrarlanan gecikmeler yok ise,
– Firmanın/Şirketin/Ortakların adına Haciz/İcra yok ise,- Yakın tarihte (son 1 yıl içinde) Kaşelenmiş/Yazılmış ve karşılıksız olarak kalmış çekleriniz yok ise,
– Firmanın/Şirketin/Ortakların geçmişte (son 5 yıl içinde) yasal takibi yok ise,
– Firmanızın yıllık cirosu kredi talebinizin üzerinde ise, (Örn : Yıllık ciro 1.000.000 TL, Kredi talebi 300.000 TL)
– Piyasa istihbaratınız/kredibiliteniz olumlu ise,
– Elinizdeki bayilikler güçlü markalardan oluşuyor ise, (üretici firmalarda geçerli değil)
– Çalıştığınız yani tedarikçileriniz ve ürün sattığınız firmalar ile ilgili genel anlamda olumsuzluk yok ise,
– Firmanızın piyasa borçluluğu çok yüksek değilse
genel anlamda yukarıda sıralanmış olan koşullardan çoğunluğunu sağlayan işletmelerin kredi talebi olumlu olarak sonuçlanmaktadır.
Devamı
Girişimci ve Girişimcilik
Girişimci ve Girişimcilik
Genel olarak girişimcinin tanımı ansiklopedilerde; “Girişimci; ticaret, sanayi gibi alanlarda sermaye koyarak bir işi yapmaya girişen, kar amacıyla riski üzerine alan kişidir.” olarak tanımlanmaktadır. Ancak günümüzde bu tanım geçerliliğini kaybetmiş durumdadır.
Her ne kadar ansiklopedik bilgilerde yer alan girişimciliğin yani diğer adıyla müteşebbisliğin tanımı öyle olsa da günümüz şartlarında bir “Girişimci/Müteşebbis”in sermayenin dışında da sahip olması gereken birçok özellik bulunmaktadır. Bunlardan birkaçını sıralamak gerekirse,
Girişimci/Müteşebbis;
– Fırsatları fark etmeli, ve fırsatlar doğrultusunda hızlı davranmalıdır.
– Risk alabilmeli, gerekirse sermayeyi kaybetmeyi göze alabilmelidir.
– Analitik olmalı, yatırım yapacağı işi analiz ettikten sonra başlamalıdır.
– Sabırlı olmalı, yatırımın kâra geçmesi uzun zaman alabileceğini göz ardı etmemelidir.
– Gelişmelere açık olmalı, sektör ve pazardaki gelişmelere açık olmalı ve gelişmelere uyum sağlamalıdır.
gibi özellikler sayılabilir.
Aslında asıl olan herkesin yaptığı işi sermaye koyarak yapmak değildir girişimcilik… Girişimcilik bazen az sermaye hatta sermaye olmaksızın fırsatları fark edip harekete geçmektir…
İşiniz ne olursa olsun, iyice incelediğinizde mutlaka işinizle ilgili bir fırsat göreceksiniz… Unutulmaması gereken şu ki; fırsatları ilk gören değil, harekete ilk geçen kazanır…
Sizlere iş hayatınızda başarılar diliyorum…
Bilgi : Müteşebbis terimi ilk defa 19. yüzyılda Fransız ekonomist Jean Bastiste Say tarafından kullanılmıştır.
Devamı
İşletme İhtiyaçları & Ticari Krediler
İşletme İhtiyaçları & Ticari Krediler
Ülkemizde firmalar genelde ihtiyaç duydukları kredi tutarını, kredi türünü ve kredi vadesini hesaplamadan bankalara kredi talebinde bulunurlar.
Bunun neticesinde de genelde profesyonel bankacıları bulmak zor olduğundan tamamiyle ticari kaygı içerisinde olan bankaların veya bankacıların yönlendirmelerine tabi tutulurlar…
Halbuki işletmeler bankadan kredi talebinde bulunmadan ihtiyaçlarını ve ödeme şeklini planlamalıdır.
Türkiye’de en çok kullanılan kredi türleri;
Taksitli Ticari Kredi :
Genelde 3 çeşidi bulunmaktadır. Bunlar;
– Kısa Vadeli (1-12 Ay)
– Orta Vadeli (12-36 Ay)
– Uzun Vadeli (36-60 Ay)
İşletmeler genelde kullanacağı finansmanı uzun vadeye yaymak isterse ve düzenli olarak aylık gelire sahipse bu kredi türünü tercih etmelidir.
Bu kredi türünün kullanım amacı için örnek verecek olursak;
İş yerinin tadilatı, Yeni makine ve teçhizat alımı vb…
Not : Yatırım kredileri yani ek bina, iş yeri, taşıt alımı bu kredi türüyle karıştırılmamalıdır.
Yatırım Kredisi :Genelde uzun vadeli olarak kullanılan ve yapılacak olan yatırımı uzun vadelere (36-60 Ay) yayma amacıyla kullanılan kredi türüdür.
Bu kredi türünün kullanım amacı için örnek verecek olursak;
Yeni iş yeri alımı, Makinaların yenilenmesi, Taşıt alımı, Ek bina, Arsa vb…
Not : Genelde yeni yatırımlara yönelik bu tür krediler için devletin teşvikleri bulunmaktadır…
İşlek/BCH/Rotatif Kredi :
Bu kredi için 3 ayrı isim yazmamızın sebebi her bankanın kendine göre bir isim vermesinden kaynaklanmaktadır. Ay içerisinde işletmenin kasasında sürekli olarak para hareketi yaşanıyorsa, işletme için kısa vadeli nakit ihtiyaçlarının finansmanı için en uygun kredi türüdür.
Bu kredi banka tarafından işletmenize tahsis edildiğinde, nakde ihtiyaç duyulduğu an, ihtiyaç duyulduğu miktarda kullanılır ve işletme ay içerisinde istediği an istediği tutarda kullanmış olduğu kredi tutarından ödeme yaparak boş yerine faiz ödemenin önüne geçebilmektedir. Diğer bir deyişle bu kredi türünü bir örnekle sadeleştirip anlatmak gerekirse;
Diyelimki X bankasında 100.000 TL limitiniz mevcut ve sizin bugün ödemeniz gereken 20.000 TL lik bir ödeme bulunmakta. Siz bankadan bugün 20.000 TL kredi kullanırsınız ve kullandığınız tutar üzerinden kullandığınız gün sayısı kadar faiz ödersiniz. Yani 20.000 TL yi 5 gün sonra öderseniz sadece 5 günlük faiz ödemiş olursunuz veya isterseniz 2 gün sonra borcunuz olan 20.000 TL den 5000 veya 10.000 TL ödeyebilirsiniz. Bu durumda kalan tutar üzerinden faiz işlemeye devam eder.
Ayrıca bu kredinin faizi yılın 4 dönem sonunda tahsil edilmektedir. Bu dönemler Ocak-Mart, Nisan-Haziran, Temmuz-Eylül ve Ekim-Aralık dönemleridir. Yani 3 ay içerisinde kullandığınız kredi hesaplanarak faizi izleyen dönemin son günü tahsil edilir.
Spot Kredi :
Bu kredinin öteki kredilerden ayıran özelliği ödeyeceğiniz günü önceden belirlemenizdir. Yani 180 veya max. 360 günlük bir finansman ihtiyacınız var ve ne ara dönemde ne de işlek kredideki gibi dönem sonlarında ödeme yapamayacaksanız, yani yakın tarihte yapacağınız bir ödemeyi ancak birkaç ay sonra tahsil edeceğiniz bir alacağınız ile ödemeyi planlıyorsanız bu kredi türünü seçerek yapmalısınız.
Bu kredi türünü örnekleyecek olursak;100.000 TL tutarında bir ödeme yapmak durumundasınız ancak bu parayı en erken 6 ay sonra tahsil edeceğiniz bir alacağınızı tahsil edince yapabileceğinizi planlıyorsanız bankanızdan 180 gün vadeli Spot kredi talebinde bulunarak bu finansmanı sağlayabilir hem de tahsil edeceğiniz alacağınızın süresi gelinceye kadar işletmenizin finansman açısından rahatlamasını sağlayabilirsiniz.
Yukarıda açıkladığımız krediler dışında, Exim kredisi, ithalat kredisi, Akreditif Kredileri, ihracat kredileri, Yabancı para cinsinden kredi çeşitleri de bulunmaktadır ancak ülkemizde kullanılan en yaygın kredi türlerini açıklamış olduk.
İşte yazımızda açıkladığımız gibi işletmenizin ihtiyacını önceden belirlediğiniz takdirde finansmanı kendi koyduğunuz kurallar ile yönetebilirsiniz… Yeterki siz ihtiyaçlarınızı ve ödeme kaynağınızı önceden belirlemiş olun…
Devamı
İşletmelerde Finansman Yönetimi
İşletmelerde Finansman Yönetimi

Günümüzde işletmeler öyle veya böyle mutlaka bir veya birkaç banka ile çalışmak zorundadırlar. Bu zorunluluk işletmelerin gerek parasal ihtiyaçları, gerek teminat ihtiyaçları veya fon fazlalığının değerlendirilmesi amacıyla bankalar aracı edilmektedir.
Ancak öyle bir can alıcı nokta var ki maalesef özel hayatta olduğu gibi işletme yöneticileri iş hayatında da duygusal olabilmektedir. Bu da kampanyalara olan zaafiyetin gereksiz kredi kullanılmasına ve gereksiz finansman gideri oluşmasına bunun sonucu olarak da işletmeye gereksiz bir yük yani maliyet yüklenmesine sebep olmaktadır.
Oysaki işletme denge içerisinde dönen çarklar bütünüdür. Çarklara gereksiz bir yük eklenirse işte o zaman işleyiş yavaşlayacaktır.
Bir işletme yöneticisinin yapması gereken en önemli işlerden biri finansmanı doğru yere, doğru zamanda ve YETERİ KADAR kullanmaktır.
Bu denge konusunu bir örnek üzerinden anlatmak gerekirse;
Vade ile satın alınan bir ticari mal veya ham maddenin, Ortalama stok süresi, (varsa üretim, işleme süresi) ve satıştan kaynaklanan ortalama tahsilat süresi göz önünde bulundurularak firmanın kaç günlük finansman ihtiyacının olduğu kolay bir şekilde hesaplanabilmektedir.
Alış Vadesi : 30 Gün
Ortalama Stok : 20 Gün,
Üretim : 5 Gün
Satış Vadesi : 40 Gün
olduğu kabul edilirse,
20+5+40= 65 Gün (Stok, Üretim ve Tahsilat süresi)
65-30 = 35 Gün finansman ihtiyacı duyulmaktadır.
Yani bir işletme 35 günden fazla kredi kullandığında işletme için gereksiz bir finansman gideri oluşturmuş olacaktır.
Aynı hesaplama teknikleriyle yıllık finansman ihtiyacı da hesaplanabilmektedir.
Devamı
İşletmelerde Check Up
İşletmelerde Check Up
İş hayatında çoğu zaman her şey mükemmel olmayabileceği gibi işletmenin sürekliliği açısından zaman zaman da yoluna girmesi gereklidir. İşletmede problemler yaşanıyorsa yani diğer bir deyimle işler yolunda gitmiyorsa bu bir uyarı sinyali olabilir.
Ancak ülkemizdeki çoğu işletme genelde sorunları göz ardı ederek işlerin kötüye gidişini piyasalara veya şansa bağlamaktadır. Halbuki işleri kötüye giden işletmelerin yanında aynı sektörde hızla büyüyen işletmeler de bulunmaktadır.
İşte tam bu aşamada işletme mutlaka analiz edilmeli, problemin kaynağı tespit edilmeli ve ivedilikle bu sorun giderilmelidir. Aksi halde işletmenin devamlılığı tehdit altında olabilmektedir.
İnteraktif Kobi Danışmanlık Merkezi olarak bu aşamada devreye girerek işletmenizi baştan aşağıya incelemek üzere Check Up’a tabi tutuyoruz.
Yapmış olduğumuz bir takım analiz ve tetkikler neticesinde işletmenizin problemlerini tespit edip kısa, orta ve uzun vadeli planlar halinde çözüm raporları hazırlayıp size sunuyoruz.
Ancak bu süreci yani çözüm uygulamalarını beraber uygulamamızı talep ederseniz bu aşamada da birlikte çalışıyor olacağız.
Devamı
Kobi’lerde Danışmanlık İhtiyacı
KOBİ DANIŞMANLIĞI
İş hayatında çoğu işletme çeşitli nedenlerden dolayı zaman zaman danışmanlık ihtiyacı duymaktadırlar. Bu nedenler birkaç başlık altında toplanabilir, bunlar;
İşletme Verimliliğinin Düşmesi
Yönetimden kaynaklı faktörler,
Mal veya Hizmet kalitesinin yetersizliğinden kaynaklanan faktörler,
Yanlış uygulanan pazarlama stratejileri,
Personel verimsizliği ve/veya Eğitim eksikliği,
Sektörel veya Pazar gelişimleri karşısındaki yetersizlikler,
Finansmanın yeterince ve/veya yanlış yönetilmesi,
Mali Analiz
İşletme finansman yönetim analizi,
Gelir-Gider dengesi, Maliyet analizi,
Finansman kaynakları analiz ve yönetimi,
Yatırım veya İş Geliştirme Planlaması
Fizibilite çalışmaları,
Pazar araştırması,
İş planı ve uygulama,
Finansman planlaması ve yönetimi,
Pazarlama ve Satış Departmanı Analizi
Ürün veya Hizmeti doğru tanımlamak,
Ürün veya Hizmeti doğru fiyatlandırmak,
Rekabet stratejileri,
İşletmeler için Pazarlama Departmanı kuruluş ve yönetimi,
Pazarlama Departmanı personellerinin tam ve doğru eğitilmesi,
Pazar ve Hedef müşteri analizi,
Doğru pazarlama stratejileri hazırlamak ve uygulamak,
E-Ticaret Yönetimi
Fizibilite çalışmaları,
Web sitesi tasarımı ve yönetimi,
Sanal mağaza yönetim eğitimi,
Reklam ve tanıtım çalışmaları,
İnsan Kaynakları Yönetimi
Doğru personel seçimi,
Doğru personel – Doğru iş uyum analizi,
Personel eğitimi,
Motivasyon seminerleri
Ücretlendirme politikaları,
Marka Yönetimi
İmaj ve Marka yaratma ve yönetme stratejileri,
Tanıtım ve yayılma stratejileri,