Eşim Beni Neden Sevmiyor?
EŞİM BENİ NEDEN SEVMİYOR
Kadın olsun erkek olsun zaman zaman bu soruyu sorar. ” Eşim Beni neden sevmiyor” ve cevabını da hep merak edilir. Hatta sadece evlilikte değil , bazen özel ve iş hayatında da bütün dünya birleşmiş ve bizi sevmediklerini düşüne biliriz. Belki de sebebini bir türlü bulamayız.
Burada bakış açımızı biraz değiştirmemiz gerekiyor. devamlı karşınızdaki kişilerin olumsuz yanlarını görmeye kendinizi zorlamayın sizi sevmediklerini düşünmek yerine siz onları önce sorgusuz sualsiz sevmeyi deneyin. Tabi buna ilk önce kendinizden başlayın.
Yunus Emre’nin dediği gibi: ”Yaratılanı severim yaratandan ötürü ” değin ve sizi sevmediklerine değil onların ve kendinizin sevgiyle yaratıldığınıza odaklanın.
Kendimi Seviyor muyum?
Bu sorunun cevabı kimi ne göre ” Tabi ki kendimi seviyorum”, ” Kendimi çok seviyorum ”; kimine göre ” Ben sevilmeyi hak etmiyorum”,”Kendimi sevmiyorum” cevaplar değişebilir. Gelin bir test yapalım dışa dönüklükten içimize soralım biz kendimizi seviyor muyuz diye…
Bir aynanın karşısına geçin; Kendinizi olabildiğince serbest bırakın. İyice vücudunuzun rahat hareket ettiğinden emin olunca, aynaya kendi gözlerinizin içine bakın, ve kendi kendinize ”Ben kendimi seviyor muyum?” diye sorun..Bu sorunun ardından serbest bıraktığınız bedeniniz, öne arkaya hareket edecektir. Hiç hareket etmiyorsanız kontrolcü ve mantıkçı bir yapınız olma olasılığı oldukça fazladır. Gelen cevabı hissedemiyor olabilirsiniz.Vücudunuz öne doğru eğiliyorsa kendinizi seviyorsunuz demektir. Arkaya doğru eğilmeler oluyorsa, sizin kendinize sevginiz yok demektir. Bunu 21 gün yapmanızı tavsiye ederim; Aynanın karşısına geçin ve kendinize güzel şeyler söyleyin, taki aynada kendinize doğru eğilene kadar.
Şunu farkına varmak çok önemlidir. ”Siz kendinizi sevmezseniz eşiniz sizi neden sevsin?” Bunu ancak iki yönlü çalışmayla çözebilirsiniz. İlki kalbinizden eşinize sevgi göndermektir, ikincisi ise kendi kendinizi sevmeyi öğrenmektir. Siz kendinizi gerçekten sevdiğinizde bir sevgi enerjisi oluşacaktır. Evrenden sevgiler bu enerjiyle size doğru gelecektir.
Evet kabul ediyorum bunu kendinizi haklı hissederken yapmak zordur; ama haklı yada haksız olmanıza aldırmadan eşinize içinizden sevgi gönderin. Yanınızda yada uzağınızda olması hiç önemli değildir. Sevgi enerjisi dua olup onu bulacak ve kalbini size ısıtacaktır. Şunları tekrarlayın : ”Senden özür diliyorum, Lütfen beni affet, Seni seviyorum, Teşekkürler” Bunu sık sık tekrarlayın inanın işe yarayacak. Aynı şeyi kendi gözlerine her gün aynada bakarak tekrarlar. ”Senden özür diliyorum, Lütfen beni affet, Seni seviyorum, Teşekkürler” Hatta bunu her gün kendinizden başlayarak çevrenizdeki herkese bol bol sevgi göndererek devam edebilirsiniz. Unutmayın kainatı Yüce Allah sevgi üzerine kurmuştur. Sevgi her kalbi açar. Ama siz önce kendi kalbinizi sevgiyle açın.
Göreceksiniz ki ” Eşim beni neden sevmiyor?” sorusunun altında aslında, sizin kendi kendinizi sevmemeniz ve değer vermemeniz çıkacaktır. Siz kendi kalbinizi sevgiyle doldurdukça, hayatınıza sevgiler akmaya başlayacaktır. Genelde en çok yapılan yanlış hep karşımıza aşırı ilgi verildiğinde karşılığında biz çok sever sanırız. Şimdi severek sevmeyi deneyeceksiniz. Ve bunu sadece eşinize değil; İş ve özel hayatınızda yapmayı deneyin. Göreceksiniz çevrenizde sevgi ile karşılaşacaksınız. Kainat herkesin kendi içindedir. İçinizden sevgi başlar ve taşarsa bütün kainatta sevgi taşmaya başlayacaktır.
Kime kızarsanız kime sinirlenirseniz, Eşiniz yada bir başkasının sizi sevmediğini düşündüğünüz de; Rahatlatıcı güzel bir telkin, duadır. Şunu tekrarlamanızı tavsiye ederim.
”Ben şuan sevgide sevgiyle kalmayı tercih ediyorum. Şuan sevgi olmaya niyet ediyorum. Şuan yaşadığım olayı olduğu gibi kabul ediyorum. İçinde bulunduğum durumu kabul ediyorum. Yüceler yücesi Allah’ım senden içinde bulunduğum durumu şifalandırmanı niyet ediyor senden yardım istiyorum. Lütfen şifa veren meleklerini yardım için bana seferber et. Sana sığındım sana güvendim. Beni benden uzaklaştıran, bütün düşünce kalıplarımı lütfen benden uzaklaştır. Kendimi sevmeme engel olan bütün düşünce kalıplarını benden uzaklaştır. Sana sığındım sana güvendim. Beni benden uzaklaştıran bütün kendimi yetersiz hissettiğim kalıpları benden uzaklaştır. Sana ulaşmamı engelleyen bütün kalıplarımdan beni uzaklaştır. Senin huzurunda sana teslim oluyorum ve tüm kalıplarımı da sana teslim ediyorum. Tüm olumsuz düşüncelerimi sevgiyle bırakıyorum. Bilerek yada bilmeyerek bir kalp kırdıysam, senin huzurunda özür diliyorum. Senden tövbe ve af diliyorum. Kendimden özür diliyorum. ”
Unutmayın eğer ki; Siz kendi sevgi enerjinizi artırırsanız , çevrenizdeki herkesin de size olan sevgi enerjileri artar. Eşinizle, arkadaşlarınızla, kardeşlerinizle, iş ortamınız da kiler ile inanılmaz şekilde her şeyin farklılaşacağını göreceksiniz. Kainatın yaratılış sebebi sevgidir. Kaynak budur. İçindeki o Rabbini sana verdiği sevgi özünü keşfet, onu büyüt, olgunlaştır ve tekrar bütün kainata yay.
Çevremize elektrik frekansları yayarız. Öfke frekansı size öfkeyi çeker, kıskançlık kıskançlığı, kötü düşünce kötü düşünceyi,sevgide sevgiyi çeker. Ve bu sevgi elektriği bir çok kişinin kalbinin şifalanmasına sebep olur.
Eşim beni sevmiyor değil; BEN KENDİMİ VE TÜM KAİNATI AYNI ZAMANDA EŞİMİ ÇOK SEVİYORUM DİYİN .
Sevinç Karakaya
DevamıEvliliğinde Mutsuz Erkekler
EVLİLİĞİNDE MUTSUZ ERKEKLER
İnsanlar hayatlarında hedefler belirlerler. Yuva kurmak, iyi bir işe sahip olmak, çok para kazanmak, dost doğru insan olmak, seçenekleri arttırabilirsiniz. Kim istemez değil mi? Maddi sıkıntısı olmayan bir hayat, mutlu bir yaşam, hayırlı bir eş ve hayırlı evlatlar. Şöyle bir düşünün daha çocukken başlamıştır bir çoğumuzun evlilik hayalleri…
Evlilik hayatı da; hayatta ki hedeflerimizle oldukça paralel gider. İnsanlar büyük beklentilerle mutlu olma hayalleriyle evliliğe adım atarlar. Zaman zaman evli ve mutsuz bayanlardan bahsediyoruz. Peki evli ve mutsuz erkekler yok mudur? Evlilikte erkeklerin yaptığı fedakarlıklar nelerdir? Bir bayan bunların ne kadarının farkındadır ? Ve eşini değiştirmek isteyen kişi aslında sevdiği için evlendiği kişiyi, değiştirmek istediğinin farkında mıdır?Erkeğin aklına aldatmayı aslında, kadın mı sokuyor? Gelin bu sorulara cevap bulmaya çalışalım .
Erkek olsun kadın olsun evlilik adapte olması zor bir durumdur. Kadınlar kadar evlenmek ve evliliği sürdürmek erkekler için de oldukça sancılı bir süreçtir. Bu sürece onların penceresinden bakalım.
Evlilikte erkekleri mutsuzluğa götüren süreç;
Başlarda büyük umutlarla kurulan yuvada her şey yolundadır. Evden işe işten eve gayet mutlu gidilmekte, sürekli gelecekle ilgili mutluluk planları yapmaktadır. Fakat zamanla bir şeylerden kopma dönemi başlar.
Eşimin gözünü açarlar
Evliliğin başında, evlenmeden önceki arkadaşlarıyla az da olsa bir araya gelmektedir.İlk başlarda bekar yada dul arkadaşlar ile erkeğin maça gitmesi yada buluşması sorun olmazken, zamanla eşi bundan rahatsız olmaya başlayabilir. Erkek anlar ki, eşi için bekar veya dul arkadaşlarıyla buluşması artık doğru değildir. Kendileri gibi sadece evli olan çiftlerle görüşmeleri gerektiği, eşi tarafından ya doğrudan yada üstü kapalı kendisine iletilmiştir. Erkek bunun baskısını üstün de yaşamaya başlar.
Çünkü sevgili eşi, bu konuda çalışmalara başlamıştır. Kadınlara göre; Eşinin etrafındaki bekar, dul birisi olursa eşinin gözünü açar, ve eşi kendisini aldatır. Bu yüzden de baştan tavrını koyup kontrolü ele almak ister. Ve tavır yapmanın şiddeti artar. Mesela arkadaşları ile halı saha maçından dönen koca artık asık suratla ve soğumuş yemeklerle karşılanır.
İki arada bir derede kalan Erkek
Aslında erkekler kadınlardan daha az sorun çıkaran taraftır. Tartışmaktan ve bu konular üzerinde konuşmaktan hoşlanmazlar , eşi mutsuz olmaması için farkında olmadan zamanla onun isteklerine uymayı tercih ederler. Arkadaşlarına verdiği cevaplar değişmeye başlar. Arkadaşlarından gelen tekliflere ”başka zaman görüşürüz” yada ”işim var” cevabını verir. Erkek için evde onu bekleyen bir eş, dışarıda ise onu bekleyen onunla ortak bir şeyler yapmak isteyen arkadaşları vardır. Erkek iki arada bir dere de kalma dönemini yaşamaya başlamıştır. Evdeki eşi gözünün açılmaması, kendisini kaybetmemek adına devamlı kendisiyle olmak için tüm duygusal baskıları yapmaktadır. Bu aslında kadının kendi yalnızlık korkusunu bastırmak için yaptığı savunmadır. Ama sonuç olarak artık erkek arkadaşlarıyla eskiye nazaran daha az vakit geçirmektedir. İlk başlar da bu eşini mutlu eder, çünkü istediği olmuştur. Eşini mutlu gördüğü için kendi de mutlu olur. Eşi söylenmeyi surat asmayı bırakmıştır. Fakat bu geçici bir süreçdir. Sadece eşi mutlu görünmüştür.
İlişkilerde ; Kadın yada erkek hangisi yaparsa yapsın. Kişileri evlenmeden önceki sosyal hayatlarında koparmak ve istedikleri kişiye çevirmeye çalışmak karşısındaki kişinin enerjisinin düşüşüne sebep olur. Bu tek tarafın aslında kendine olan öz güven azlığı, kaybetme ve yalnız kalma korkusu kişiye her şeyi yaptırabilir. Ve fakında olmadan eşinde ciddi hasarlara sebep olabilir.
Erkek deki enerji düşüşü işine de yansıyor;
Erkek işine eskisi gibi konsantre olamayınca,İş yerinde de artık o eski neşeli kişi kaybolur. Yerine düşünceli, içine kapanık, mutsuzluğunu ve kafa karışıklığını örtmek için maskeli dolaşan biri gelir. Erkek git gide düşen enerjisi sayesin de, İş yerine endişeyle gitmeye başlar, performansı düştüğünü hisseder ve bu açığı kapatmak için daha çok çalışır. Ve aslına bakarsanız bunun altında yine eşini mutlu etme vardır. Çok çalışmazsa patronun gözüne girememe korkusu, patronun gözüne giremezse terfi edememe endişesi, terfi edemezse maaşına zam yapılmama kaygısı, eşimin isteğine cevap verememe borçlar ödeyememe ve kurduğu hayatın daralma sancıları. Erkek bu durumda gerildikçe gerilir.
”Hayatında biri mi var?” SUÇLAMALARI
Erkek yuvasını daha rahat, daha huzurlu yaşatabilmek için çok çalışması gerektiğini düşünür.Fakat düşen enerjisi hayatındaki her şeyi daha da ters hale getirir. Eşini mutlu ederse mutlu olacağına inandığı hayatında bir türlü eşini mutlu edemediği gibi; eski neşeli günlerden çok daha uzaklaşmış. Eşinden ise ” sen böyle değildin”, ”Beni çok severdin, hediyeler alırdın, bana değer verirdin. Ama eskisi gibi değilsin .Çok değiştin”, ”Kesin hayatında biri var” bu ithamları duymakta ve bu kadar çaba harcarken neden böyle suçlandığına da mana verememektedir.Aslında her şey çok basitti. Erkeğin hayalinde de bir yuva vardı. Eşini mutlu edip güzel bir yuva için çok çalıştı, yoruldu. Taktir görüp yorgunluğunun sevgiyle dindirileceğini beklerken sonuç. ”Senin hayatında başkası var oldu.” Erkeği hayal kırıklığına uğratır.
Mutsuz Erkeğin Eşine Düşen Vazife: Aslında kadın olsun erkek olsun evliliği için çaba harcarken, Sırf gidilen yolların yada evliliği için yaptığı fedakarlıkların farklı olması nedeni, anlaşılmamasına sebep veriyorsa bu kişileri çok ciddi yıpratıyor. Erkek için de bu safha oldukça yıpratıcı geçiyor. Başta şunu kabul etmek gerekir elbette hiç kimse karşısındaki kişiyi mutsuz etmek, yada kendi mutsuz olmak için evlenmez. Ama yapılan yanlışlıklar bize mutsuz yada sonu kötü biten evliliklere sürükleye bilir
Acaba eşinizde hayatından memnun olmaya bilir mi?
Evlilik ilişkisinde ilk önce eşler birbirlerini geçmiş hayatları ve sosyal ilişkileri ile kabul etmeyi öğrenmeliler. Unutmayın ki değiştirmeye çalıştığınız, kişi aslında aşık olduğunuz kişidir. O yüzden eşinizi olduğu gibi kabul edin onun, sırf sizi memnun etmek için, farklı yüklerin altına girmesine imkan hazırlamayın. Ve evlilikler şüphe üzerine gitmez . Kafanızda soru işaretleri varsa bunların karşılıklı konuşulması gerekir.
Aldatma suçlaması; Aldatılma ile ilgili bir şüphe ise hem karşınızdakini hem sizi yıpratacak çok ciddi bir ithamdır. Ve yapılan araştırmalarda aldatan erkelerin çok büyük bölünün aldatma düşüncesini kafalarına işleyen kişinin eşleri olduğu cevabı alınmıştır. Unutmayın biz neyden korkarsak hayatımıza onu çekeriz. Eşinize güvenmeyi deneyin ve bu düşünceleri kafanızdan atın. Açık ve net şekilde eşinizle konuşun.
Mutsuz bir evlilik kadınlar kadar erkekler için de zulümdür. Eşinizle empati kurmaya ve onu anlamaya çalışın . İçinden çıkamadığınız durumlarda ise bir uzmandan muhakkak yardım alın .
Sevinç Karakaya
DevamıEvliliklerde Can Simit’i İlişki Koçları
EVLİLİKLERDE CAN SİMİT’İ İLİŞKİ KOÇLARI
Evliliğinizdeki ilişkinizi oturtup, dinginliğe ulaştırana kadar birçok badire atlata bilirsiniz, birbirinizle çok defa imtihan olabilir, hatta zaman zaman bu imtihanlarda kırık notlar alma olasılığınız da oldukça fazladır. Eğer evliliğinizde imtihanları atlatmak ve sınıfta kalmak istemiyorsanız, bazen dışarıdan destek almamız gerekebilir.
İlişkilerinizdeki sorunlara çözüm getirme noktasında Yeni trend artık ”ilişki koçları” diyebiliriz. İlişkilerimizdeki sorunların çözümlerinde önemli rol oynayan ilişki koçları oldukça etkili sonuçlar veriyor. Evliliğin beraberinde getirdiği birlikte yaşamak, birçok sorunları ortaya çıkara biliyor. Bu sorunlara kişilerin çözüm bulma yeteneği her zaman yeterli olmuyor, dışarıdan kendilerini yargılamayacak ”tarafsız göz” ve kendi çözüm yollarını bulmak için bir ”destekleyici kuvvete” ihtiyaç duyuyorlar. Evliliklerde kişiler tıkanmaya, artık beraber nefes alamayacak hale yaklaşırken, ilişkileriyse iyiden iyiye çıkmaza girmeye başlıyor. İşte tam da bu noktada ilişki koçları devreye giriyor.
Bir ilişki Koçu olarak ilişkilerin bozulmasındaki en sarsıcı sebep iletişim problemi olduğunu söyleye bilirim. Fakat eşlerin sorunlarını biraz irdelediğimizde, aslında sorunun eşlerin birbirinden beklentilerden ve birbirlerine bakış açılarından kaynaklandığını görürüz. Evlilikte eşler farkında olmasalar da, en başta nasılsa aslında öyle davranıyorlar; fakat beklentileri olduğu ve bunlar zamanla kendini daha belirgin gösterdiği için mutlu olamıyorlar diyebilirim.
* İlişki koçlarını kadınlar daha çok tercih ediyor
Evliliğin de problemler yaşayıp ilişki koçunu tercih eden kişiler için şunu diyebiliriz; Farkındalığı oldukça yüksek kişilerdir. ilişkilerindeki sorunlara çözüm yolu bulamadıklarında, birçok şey deneyip sonuç alamadıkları için ve ilişkilerinde kesin bir çözüm aramaları, onların bir ”ilişki koçu’‘ile yollarını birleştiriyor .
Yapılan araştırmalar ise kadınların erkeklere göre ilişki koçlarına daha sıcak baktığını gösteriyor. Bireysel olarak da kadınlar çözümleri daha çabuk kabul ediyor ve hayatlarına daha kolay uygulaya biliyorlar.Bir ilişki koçu olarak şunu diyebilirim çoğu zaman ilk başvuru kadından geliyor. Kadın kabul ettikten sonra kendisi nasıl biri olacağına ve nasıl bir ilişki istediğini belirleyip o amaçta ilerliyor. ”Kadınlar kendileri değişirse her şeyi değiştirebileceğinin çok daha farkında…”
*İlişki Koçluğu Süreci
”İlişki Koçluğu Yaşam Koçluğunun dallarındandır”. Evliliğinde sorunlar yaşadığı için başvuran danışanlarım da en çok duyduğum soru; ”Eşimi ikna edemiyorum, benim tek başıma bu desteği almamın ilişkimize ne yararı olabilir?” Evet evlilik terapistlerinin yada danışmanlarının eşleri ortak dinlemeye almasının yanında ilişki koçluğu için ben şunu diyebilirim ”İlişki Koçu eşlerden sadece birini tercih ediyor. Tercih ettiği ise; Bir sorunu olduğunun farkında ve bu sorununa çözüm bulmaya çalışan kişi oluyor.” Çünkü başta da dediğim gibi ilişki koçluğu yaşam koçluğunun dallarındandır. Ve unutulmamalıdır ki biz hayatta sadece kendimizi ve bakış açımızı değiştirebiliriz başkalarını değil.
Hele birde kişilerin değişime niyetleri yoksa, ilişkilerinde sorunları görmezden gelmeyi seçiyorlarsa onlar için kimse bir şey yapamaz.
İlişki koçu; Kişilere evliliklerinde eşleriyle nasıl bir ilişki istediklerinin farkına varmalarında yardımcı olur.İlişkileri nasıl olsaydı daha mutlu olurlardı?, İlişkilerinde sorun olan şeyler artık sorun olmasaydı evlilikleri nasıl olurdu? bunları tespit etmelerini sağlar.Ve çoğu zaman farkına bile varmadığınız gözden kaçan ufak değişikliklerin bile evliliği bir mucize gibi değiştirebileceğini keşfederler. Ve bunu başarmak için ihtiyaçları olan gücün aslında kendi içlerinde olduğunun, evlilikleri ve mutlu aileleri için, Bu gücün sadece dışarı çıkarılması gerektiğinin farkına varırlar. İlişki Koçu; Danışanının istediği mutlu evliliğe ve ilişkiye götürecek bir yol haritası planlamasında ona destek olur ve bu süreçte ona yol arkadaşlığı yapar.Bu sürecin ne kadar süreceği ise ilişki koçunun danışanın ihtiyacına göre karar verilebileceği bir husustur.
*İlişki Koçu kararımızı değiştirebilir mi?
Evliliklerde özellikle İlk altı yıl çok önemlidir.En fazla boşanma ise evliliğin yedinci yılında oluyor.Şunu unutmamak lazım ki ilişki koçuna her gelen kişi evliliğini sürdürmeye karar vermeye biliyor. Boşanmak elbette alınması çok güç ve istenmeyen bir karardır. Fakat kangren olmuş ilişkilerde ise bu kaçınılmaz ve nefes aldıran bir karar olabiliyor. İlişki koçları yargılamaz, yönlendirmez , akıl vermez sizin kendiniz ve aileniz için en sağlıklı ve doğru kararı almanızda ne istediğinizi tespit etmenizi sağlar. ”ilişki Koçuna gelen danışan ilişkisine devam da edebilir , boşanmaya karar da verebilir.” Aslında ilişki koçu ile yürüyen danışan , kendisi ve çevresi için en doğrusu hangisi ise ona kendisi karar verir. Bu kararı ortaya çıkaran ise İlişki koçunun kişinin bilinç altına ustaca sorduğu sorularda saklıdır.
*Evlenmeden ilişki koçuna gitmenin faydası olur mu?
Yurt dışında yaygın olan ve Türkiye’de de daha yeni yaygınlaşmaya başlayan evlilik öncesinde bir ilişki koçundan destek almak elbette çok önemlidir. Evlenmeden alınan ilişki koçluğu kişinin evlilikten beklentilerini tespit etmesinde, karşısındaki kişinin buna ne kadar cevap verebileceğini görmesinde oldukça etkilidir. Maalesef pembe gözlükler takarak başlanan birliktelikler daha sonrasında hüsranla sonuçlana biliyor. Bu tarz hayal kırıklıkları yaşamamak yada evliliğini daha sağlam bir ilişki üzerine kurmak isteyen kişiler kendi beklentilerini ve karşı tarafın beklentilerini iyi anlamak ve her şeyi baştan konuşmak istiyorlar. Bunun içinde tarafsız bakabilen ve kendilerini anlayabilecek bir uzmandan yardım almayı tercih ediyorlar. Böylece ileride çok büyük sorunlar ve yıkımlar yaşamanın önüne geçebiliyorlar.
*İlişki Koçu Evlilikte Mutluluğu geri getirebilir mi?
Mutlu evliliklerdeki, ilişkiler de iletişim biçimlerine bakacak olursak şunları diyebiliriz; Mutlu ilişkileri olan kişiler tartışmaları çok büyütmüyorlar. Onlar, sorunlarını konuşuyor, tartışıyor ama bunu kavgaya dönüştürmüyorlar. Daha esnek oluyorlar. Mutlu evliliği olan bireylerin katı kuralları olmuyor. Çiftler birbirini daha iyi dinliyor. Kendisinin ne anladığından çok Karşı tarafın ne demek istediğini anlamaya çalışıyorlar. En önemli şeyse birlikte daha fazla vakit geçiriyorlar. İlişki koçu bunları görmenizi ve kendi ilişkinizde neler yapmanız gerektiğinin farkına varmanızı sağlayabilir. Fakat siz değişimi ve bu mutluluğu kendiniz istemediğiniz sürece hiç bir şey yapamaz . Değişimi istemeyen kişiye hiçbir ”Sihirli değnek dokunamaz”Kendimizi kandırmayalım.
*Evliliklerdeki cinsel sorunlar evliliği bitirir mi?
Bir çoğumuz mahrem meselelerden konuşmaktan çekine biliriz. Bu oldukça doğal ve fıtri bir şeydir. Şunu da kabul etmek gerekir ki Cinsellikle ilgili yaşanan bir sıkıntı, eşlerin iletişimine de yansır. Kadında ki cinsel isteksizlik, erkek için problem oluyor ve kendini çekiyor. Bunun getirisi olarak eşlerin arasındaki iletişim azalıyor. Ya da Eşlerde “Beni istemiyor,beni beğenmiyor çünkü beni sevmiyor” gibi düşünceler oluşabiliyor. Bunlar direkt olmasa bile dolaylı olarak iletişimi engelliyor. Eşler doyum yaşamadığında arayışa girebilir ve kendini yasak bir ilişkide bulabilir . Evlilikle ilgili yapılan araştırmalar, evliliklerin çok büyük bir kısmının, özellikle ilk yıllarda, aldatma ile bitebildiğini gösteriyor. Aldatma, Eşlerin ilişkide uzaklaşmasını ve aralarını düzelte bilecek zamanı birbirlerine vermemelerine, daha az vakit geçirmelerine neden oluyor. Kıskançlık da aynı şekilde etki yapıyor. Eşlerin biri karşı tarafın hayatını engelleyecek şekilde kıskandığında durum kötüye gidiyor, Hatta şunu denilebilir ki aşırı kıskançlık nedeniyle ilişki koçuna giden kişiler oldukça fazladır. Bu tarz yaşadığımız sıkıntılar; çözüm bulunamadığında bizi istenmeyen sonuçlara taşıyabilir.
İlişkilerince çözüm arıyor ve doğru çözümleri bulmakta zorluk çekiyorsanız çözüm için bize ulaşabilirsiniz.
Sevinç Karakaya
DevamıAbartı Kıskançlık
ABARTI KISKANÇLIK
Kıskançlık yeni başlayan ilişkilerde kişilerin hoşuna gidebilir. Beğenildiğinin hissedilmesi, sahiplenilme ait olma duygusu yaşata bilir. Fakat zamanla, sevginin kanıtı gibi görünen kıskançlık, İlişkinin bitiş sebebi olabilir. Kıskançlığın ileri boyutu ve kontrolden çıkma ilişkinin sonu olabilir.
Kıskançlığın Abartı bir hal alması; ” Seven sevdiğini kıskanır” sözü ile, sanki ilişkinin iyi gittiğini gösteren bir işaret gibi kıskançlık görülebilir. Kişilerin hayat haklarını kısıtlamaya, yok saymaya kadar abartıya kaçan kıskançlık, İlişkilerin ve evliliklerin bitmesi , aşk cinayetleri , şiddet gibi istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Bu yüzden kıskançlık da ne zaman abartı ya gidildiği, ne zaman tehlikeli bir boyut kazandırıldığı iyi hesaplanmalıdır. ” Kıskançlık sevgi değildir.”
Kıskançlık nedir?
Sadece İkili ilişkilerde değil hayatın bir çok yerinde kıskançlık duyduğumuz bir konudur. Kıskançlık, kendini nasıl gösterir?Bazen başkalarının sahip olduğu kendisin de olmayana sahip olma arzusu, bazen de, kendinin sahip olduğunu, başkasına kaptırma korkusu, elindekileri yitirileceği endişesidir. Kişiler yaşantıların da özellikle ikili kendileri için önemli saydıkları ilişkilerde kıskançlık duygusunu derinden hissedebilirler. Kıskançlık ; yitirilmek istenmeyen bir kişinin ya da ilişkinin yitirileceği ya da tehdit altında olduğu tedirginliğiyle yaşanan karmaşık bir ruhsal yaşantı, acı verici duygu diyebiliriz. Kontrolden çıktığında tekrar idare edilmesi zor bir durum halini alır.
Kişiler Doğuştan mı Kıskançtır? Sonradan mı Kıskanırlar?
Kıskançlık insanın doğasından gelen yaratılışıyla ilgili bir olay mıdır? yoksa sonradan mı kazanılır? Bunun tam bir cevabı yok aslında. Sosyal ve kültürel yaklaşıma göre ise kıskançlık, sosyal ve kültürel bir olgudur. Kişi zamanla içinde bulunduğu toplumun ilişki durumuna göre kıskanmayı öğrenir. Rol model olarak da kişi ilk önce kendi anne babasının ilişkisinin alır. Yine kişilerin cinsiyetleri de kıskançlık yaratan durumlar ve verilen tepkiler de sosyal kurallardan etkilenir.
Kıskançlık Aşkı mı İspatlar?
” Sahiplenme Aşk değildir”
Kıskançlık aşkın göstergesi yada ispatı değildir. Aşk, Sevgi ve bağlılıktır. Normal sevgiden, aşkın farkı, aşk duygusu çok yoğun bir sevgidir ve kişi hislerini nasıl ifade ve kontrol edebileceğini bilemeye bilir. ilişkilerin genel de başında yaşanan bu duygu, zamanla, ilişki olgunlaştıkça yerini daha kontrol edilebilir ve kalıcı duygular olan, sevgi, güven ve sadakate bırakır. Aşk herkesin sahip olmak istediği, sahip olunca da kaybetmekten endişe ettiği güzel bir duygudur. Bu sebeple, birbirini gerçekten seven iki insanın arasında bir miktar kıskançlık olması doğaldır, fakat sahiplenme duygusu aşk değildir. Kıskanç kişilerin, sevilmeye ı aşırı bir ihtiyaç duyarlar.Yaşadıkları güvensizlik ve yetersizlik duygularıyla baş edemedikleri için ilişkide bulundukları insanın sevgisini kimseyle paylaşmak istemezler.Kıskançlık yaşayan kişiler bir yandan ilişkilerini sürdürmeye çalışırken, bir yandan da özgüvenlerini korumaya çalışırlar. İlişkiyi korumalarındaki amaç aslına bakarsanız daha fazla paylaşım sağlamaktır. Fakat aşırı kıskanç kişiler; Karşısındaki kişiden istediği daha fazla paylaşımı elde edebilmek için, tehdit edebilir, zor kullanabilir ya da küserek sağlayabileceklerine inanırlar.
Kıskançlık aslında kaç farklı duygudur?
Kıskançlık,temelinde özgüven eksikliği ve yetersizlik duygusu vardır. Kişilerde özgüven düşmesi, kendini yetersiz ve değersiz hissetme olarak kendini gösterir. Kendini o kadar sevmez ki hatta Sahip olduğu sevgiyi dahi hak etmediğini ve kaybedeceğini düşünür. Bu endişe de kıskançlık duygusuna ve onunla baş etmek için yapılan anormal davranışlara sebep olur. Aşırı kıskanç kişiler, eşini sürekli kontrol eder, hatta takip eder, eşinin yaşantısını sınırlamaya çalışır.Böylece eşinin üzerinde bir baskı oluşturarak onu kaybetmeyeceğini düşünür. Bilinmesi gereken; sadakat, tehditle değil sevgiyle sağlanır. Bu baskı ve tehdit halleri eşini kendinden daha da uzaklaştırır.
Kıskançlıkta da, kadın-Erkek farklıdır
Sadakat kıskançlığı etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Eşlerin birbirlerini cinsel veya duygusal anlamda aldatması çoğu ilişkiyi derinden etkiler. Kadınlarda erkeklerde kıskanır. Fakat kadınlar ve erkekler kıskançlık bakımından farklılıklar gösterir. Yapılan araştırmalar kadınların duygusal bir aldatma karşısında daha çok etkilenirken, erkeklerin cinsel bir aldatmada daha fazla kıskançlık yaşadığını göstermektedir. Verdikleri tepki ise; Kadınların, görece daha yapıcı davranıp, alttan alarak, kendi hak ve isteklerinden vazgeçtikleri, erkeklerin ise tehdit ve kaba kuvvetle kıskançlıklarıyla baş etmeye çalıştıkları görülmektedir.
Zarar Veren Kıskançlıkla Nasıl başa Çıkılır?
Kıskançlık, sahip olduklarını koruma isteği ile ortaya çıkan bir tür korkudur. Kıskançlığa, öfke, değersizlik, çaresizlik, yetersizlik, yalnızlık gibi duygular eşlik eder. Birçok kişi geçmiş yaşantılarının yaralarını içinde taşır ve şimdiki ilişkisinde bu yaraları iyileştirmeye çalışır. Önemli olan, bu yaraları tanımak ve bugünkü ilişkiye taşımamaktır. Karşılıklı güven için iletişimin açık olması önemlidir. İmalı sözlerden, üstü kapalı eleştirilerden ve küskünlüklerden kaçınmak gerekir. Bu noktada, kıskançlığa ılımlı yaklaşmak ve eşleri karşılıklı konuşmaya teşvik etmek önemlidir.
Kıskançlığı abarttığınızı ve kontrolden çıktığını nasıl anlarız?
Eşin telefonlarını dinlemek, takip etmek, eve gelince perdeleri, banyoyu, yatak odasını kontrol etmek, eşi akrabalar dahil kimseyle görüştürmemek, her anlatılan olayın altında bir anlam aramak aşırı kıskançlığa girer ve tedavi edilmesi gereken bir davranış bozukluğudur.
Kıskanç Kişiler; Bir uzmandan yardım almalıdırlar. Kişiler sevilmeye değer bir insan olduğu hatırlatılma noktasında, kendi değersizlik hislerinin altında yatan nedenleri bulmak için yardım almalıdırlar. Olumsuz duyguları, yeni ve olumlu duygularla değiştirmelidir.
Sevinç Karakaya
DevamıEşim Neden Bana Karşı Öfkeli
EŞİM NEDEN BANA KARŞI ÖFKELİ
Kadınların hisleri erkeklere göre çok daha kuvvetlidir. Eşinin kendine karşı tavır değişikliklerini, çok daha çabuk hissede bilirler. Ve eşinizin size öfkeli olduğunu hissediyorsanız muhtemelen yanılmıyorsunuzdur. Fakat altında yatan sebepler noktasında iyi gözlem yapıp anlamaya çalışmak lazım. Bunun bir kaç nedeni olabilir. Sebepleri bilmek çözüme de ışık tutabilir. Gelin bu sebeplerin bir kaçına beraber bakalım.
Maddi Sebepler:
Erkekler maddi problemleri kadınlardan daha fazla kafalarına takabilir, Hatta eşine karşı bunu paylaşmayı gurur meselesi bile yapabilirler. Kendi kendine bir süre saklayarak, geçirir. Fakat bir süre sonra sıkıntıları öfke olarak dışarı yansıyabiliyor. Yani eşinizin öfkesi sizinle hiç alakalı olmaya bilir. maddi sıkıntının yanında eşiniz negatif insanlarla beraber stresli bir ortamda çalışıyor olabilir. Bu agresifliği ve öfkesi çalıştığı ortamdan da kaynaklana bilir.
İlişkiden Beklediğini Bulamamak:
Bazen de ilişki istediği gibi gitmediğinde erkekler öfkelenebiliyorlar. Evlilikte beklediğini bulamamak hayal kırıklığı yaratabiliyor. Kadın olsun erkek olsun ilişkilerdeki beklenti bulamama durumu sadece eşlerine karşı değil, hayata karşı öfkeli olmalarına sebep olabiliyor. Farkında olsanız da olmasanız da, belli etmek istemeseniz de eşinize öfke enerjisi göndermeye başlıyorsunuz. Belki içinizden söyleniyorsunuz, fakat karşı tarafın dışa çıkan bir öfkesine sebep verebiliyorsunuz.
Cinsel Hayatın Olmaması:
Hayatımızı saran enerjiler vardır; cinsellik noktasında da kişiler enerji üretirler. Siz belli etmediğinizi düşünürsünüz ama cinsel ilişki istemediğinizde böyle bir enerji yayarsınız , Ve eşiniz de sizin içinde beslediğiniz enerjiyi sanki biliyor gibi dışa öfke olarak çıkara bilir.
Elbette mahrem hayat bir ilişki de önemli konulardır. Siz içinizden olumsuz düşündükçe, eşinizde dışından olumsuz düşüne bilir. Dediğim gibi belli etmediğinizi sanırsınız ama enerji yollamaya devam edersiniz. Bunda çözüm eşinizle oturup sorun olarak gördüğünüz sorunları konuşmaktır. Siz onu yargılamadan onun söyleyeceklerine de tepki vermeden dinlemelisiniz. Unutmayın yargılamadan dinlediğiniz de eşiniz de bir süre sonra sizi yargılamadan anlamaya çalışmak için çaba harcadığını hatta anladığını göreceksiniz. Konuşurken karşılıklı söylediklerinizi ilerde koz olarak kullanmak yerine , ilişkinizi düzeltecek kaynak olarak biriktirin ve dikkate alın. Yoksa bir süre sonra konuşmalar da biter.
Eşimi ve Kendimi Bu Öfkeden Korumak için Ne Yapmam Lazım :
*İlk öncelikle kendi içinizdeki öfke enerjisini sevgiye dönüştürün. Ve olumlu düşünüm , Tabi ki dua edin. Özellikle Ayet el kürsi’yi, Nas ve Felak surelerini bol bol okuyup eşinizin enerji alanına gönderin. Kendinizin ve eşinizin enerji alanı şifalansın diye bol bol dua edin.
*Evinizin nerelerin de özellikle tartıştığınıza dikkat edin. Özellikle daha fazla tartıştığınız yerleri varsa muhtemelen oralarda enerji düşüşleri vardır. Size tavsiyem bu alanları sirkeli suyla silin. Yada odanın belli yerlerine bardak içine sirke koyup bırakabilirsiniz. Sirkenin insan hayatında enerji alanlarını temizlemede çok faydası vardır.
* Hayatınızın düzenli olmasına dikkat edin. Erken yatıp erken kalkmaya uykunun şifalandırıcı etkisinden faydalanın. Yorgunluğunu uykuda atan kişilerin öfkeleri de azalır.
*Cinsel hayatınızı düzene sokun. Ne olursa olsun problemlerinizi yatağa gelmeden çözmeye çalışın. Yatak odanıza kadar getirmeyin . Birbirinize sarılın ve güzel şeyler söyleyin olumsuzluktan uzak durun. Birbirinize motive verin. İçinizden de olsa öfke enerjisi yollamayın birbirinize . Eşinizin iyi yönlerine odaklanın.
Olumlama : Eşinizin iyi yönlerini görmeye yardımcı olacak bir olumlama ” Eşimi olduğu gibi kabulleniyorum. Ona her gün hayır dua ediyorum. Onun olduğu yere bu duayı sevgiyle gönderiyorum. Onun bulunduğu ortamın Allahın izniyle şifalanmasını için niyet ediyorum.Şuandan itibaren Her şeyimi olumlu programlıyorum. Ben güvendeyim, Biz güven içindeyiz. İnsanlar ne söylerse söylesin her durumda değerliyim. Eşimle barış içindeyim .”
Daha huzurlu ve dingin bir hayat dilerim. Aşamadığınız sorunlarınız için bize başvurabilirsiniz.
Sevinç Karakaya
DevamıCinsel Sorunlarda Kadın Ve Erkekler Arasındaki Farklar
CİNSEL SORUNLARDA KADIN VE ERKEKLER ARASINDAKİ FARKLAR
Kadın ve erkek birbirine olan farklılıklarını hayatın her safhasında belli ettikleri gibi cinsel beklentilerinde de farklılıklar yaşarlar. Erkekler cinselliği kadınlara nazaran daha açık olup, uyarılmaları daha kolaydır. Kadınlar ise daha saklı, gizemlidir ve cinsel arzu ve isteklerini net ifade edemezler…
Tabi çiftlerde iki taraf cinselliği farklı şekillerde hisseder ve yaşarken; Sorunlarını da farklı farklı yaşarlar. Ve yaşadıkları sorunlardan da farklı etkilenirler. Unutmamak gerekir ki evlilik ve cinsel hayatı birbirinden ayrı düşünmemek önemlidir. Sonuçta, evlilik problemleri cinselliği, cinsel problemler de evliliği sıkıntıya sokuyor. Ülkemizde kimi belli etse kimi etmese de kadın ve erkeklerin yüzde sekseninden fazlası için cinsellik önemlidir. Aynı zamanda cinselliğin bir ilişki için gerekli olduğuna inanılıyor. Yine ülkemizde her üç çiftten biri sorun yaşıyor. Böyle olmasına rağmen maalesef sadece on çiftten bir tanesi sorunu olduğunu kabul ediyor.
Kadınlarda Cinsel beklenti ve yansıyan sorun;
Cinsel sorunlar eşler arasındaki ilişkiyi çok yakından etkiliyor. Kadınlar cinsel ilişkiden zevk almadıklarında, eşine karşı güvenini kaybediyor ve kendini kullanılmış hissedebiliyor.Aslına bakarsanız kadın ve erkeklerin cinselliğe bakışı pek çok açıdan farklıdır. Kadınlarda cinsellikte ne hissettiği yani duyguları daha önemlidir. Kadınların genelinde cinsellik yatak odasından çok önce başlıyor. Romantik sözler, duygusal bir yaklaşımlar, kadınları cinsel olarak motive ediyor.
İlişkisinde bu yakınlığı bulamayan kadınlar için cinsellikten alınan tatmin de azalıyor hatta belki hiç tatmin olamayabiliyorlar. İlişkilerindeki çatışma, iletişim sorunları, günlük yaşadıkları stres; cinsel sorunlara zemin hazırlamaktadır. Bir de kadınlar çoğu zaman evlilik hayatına çok fazla cinsellik hakkında bilgi sahibi olmadan başlayabiliyorlar. Kendi cinselliklerini eşleriyle keşfediyorlar. Dolayısıyla, çoğu zaman eşlerinin cinselliği başlatmasını ve sürdürmesini bekliyorlar. Eşlerinin içgüdüsel olarak kendisinin ne düşündüğünü ve ne istediğini anlamasını, ona göre davranmasını bekliyorlar. Bu durum ise eşlerine cinsel performansta başarılı olma baskısı şeklinde yansıyabiliyor.
Erkeklerde cinsel beklenti ve yansıyan sorun;
Erkeklerde ise cinselliğin fiziksel yönü biraz daha ön planda oluyor. Erkek vücudu kadınlara göre cinselliğe daha hızlı hazır hale geldiğinden, bu fark erkeklerde stres yaratabiliyor. Hızlı uyarılmayan veya hızlı doyuma ulaşamayan eş, erkeklerin kendilerini yetersiz görmesine yol açabiliyor.
Bazı durumlarda ise erkek bu farktan dolayı eşini suçluyor. Kadın da cinsel sorunlar varsa erkekte bu durum öfke yapıyor. Karısı tarafından istenmediği kanısına varan erkeğin cinsel enerjisi öfkeye dönüşür. Bu evliliğin, dışarıdan görünmeyen iç yüzüdür ve diğer insanlar tarafından yanlış yorumlanabilir. Mesela sessiz, sorun çıkarmıyor, kocasına hizmet ediyor gibi görünen bir kadın ve karşısında her şeye bağıran, kızan öfkeli bir erkek varsa tabi ruhsal bir sıkıntısı olmadığı müddetçe; büyük ihtimalle cinsel yaşamlarında ciddi sorunları vardır, karısı tarafından geceleri reddediliyor olabilir. Erkek de acısını gündüz çıkarmaya çalışıyordur.
Özellikle bu tür evlilikte; dışarıdan gözlemleyenler özellikle kız çocukları babalarına, anneye haksızlık ettiği için kızgınlık besleye biliyorlar, hatta erkeklerden ve evliliklerden soğuya biliyorlar. Oysa karşılıklı olarak birbirlerine şiddet uyguluyorlardır; fakat görünen tek taraftır.
Cinsellik kadının görevi, erkeğin hakkı mıdır?
Belki de kulaktan dolma en çok yapılan yada düşünülen hata bu olsa gerek. Cinsellik iki kişi için de hem görevdir hem haktır. Keyif almak iki kişinin de hakkıdır, eşine keyif vermek de iki kişinin de, başta kendi mutlulukları için görevidir. Cinselliği eşlerden biri görev olarak yapıyorsa bu iki kişi için de eziyet olur. Kadın cinselliği sevmiyor ve görev olarak katlanıyorsa erkek kendini tecavüzcü gibi hisseder.Erkek sadece kendi zevkini düşünüyor ve eşi ile ilgilenmiyorsa hem karısını mutsuz eder hem de kendi mutsuz olur, tatmin olmuş bir cinsellik yaşayamaz. Karısı cinsel doyuma ulaşmayan hiç bir erkek kendi de cinsellikten tam bir doyum sağlayamaz.
SORUNUNUZ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORSANIZ; ÇÖZÜM
Cinsel uyarılma açısından farkları anlayın
Yaşamın bir döneminden hemen hemen her çift seksle ilgili bir sorun yaşar. Bazı sorunlar kendiliğinden ortadan kalka bilirken bazılarının da sabırla ve özenli ve bilgili bir eşin yardımıyla aşılması mümkün olur. Bazı sorunların çözümü de daha fazla çaba ve yaklaşım değişimlerini gerekli kılabilir.
Çiftler birbirine hem duygusal hem de fiziksel olarak en yakın cinsel birliktelikle olurlar. Ve bu durumda sıkıntılarını yada birbirlerine memnun oldukları durumları daha açık ifade etmelidirler.Her iki kişinin de dürüstçe duygu ve düşüncelerini paylaşmaları, cinsel mutlulukları için çok önemlidir. Cinsellikte neden zevk aldığını bilmek, bunu eşine doğru ifade edebilmek ve eşinin de arzu ve isteklerini anlamaya çalışmak sağlıklı olandır. Doğru cinsel bilgilere sahip olmak, Kulaktan dolma laflarla hareket etmemek, cinsel sorunlarda hemen karşı tarafı suçlamamak da cinsel iletişimin bir parçasıdır. Kadın ve erkek vücutlarında cinsel uyarılma açısından oluşan farkları anlamak da kaliteli bir cinsel hayat için gerekli. Doğru cinsel bilgi seviyesi ile cinsel iletişim yeteneğini geliştirerek cinsel sorunlarınızın üstünden gelebilirsiniz.
Kendinizi cinsel olarak ifade edebilme kabiliyeti yaşam boyu devam eder. Bu kabiliyetin beslenmesi gereklidir. Bu tatmin duygusunun önemli bir parçasıdır.
DevamıErkekler İlişkilerini Neden Bitirir
ERKEKLER İLİŞKİLERİNİ NEDEN BİTİRİR
Aslına bakarsanız, bir ilişkide taraflardan biri, bırakmak , terk etmek isterse bunun için fazlasıyla sebep bulabilir. Hele iş bir de erkeklere geldiyse ayrılmak için birden çok bahaneleri olabilir.Erkekler bayanlara göre; uzun süreli bir ilişkiye genel de hazır değillerdir. Erkeklerin ayrılma sebepleri nelerdir? Eşiniz sizden neden ayrılmak istiyor? Sizi neden terk etti? Peki hatalı olan kimdi?
Erkekler en çok hangi nedenlerle, yada bahaneler ile ayrılmak isterler.
Yeterince sevmediği için; Erkeklerin sanırım sebepleri arasında en geçerli sebep bu diyebiliriz. Sevgisinin azaldığını ya da tamamen bittiğini hisseden bir erkek, her şey yolundaymış gibi davranıp ilişkiye devam etmek yerine dürüst davranarak bitirme kararı alabilir. Erkekler, sevdiği kadının kendine karşı sevgisinin azaldığını hissettiğinde de ilişkiye son vermek isteyebilir.
Artık başkasını sevdiği için; Başka birini sevdiği için ilişkiyi bitirmek de oldukça erdemli bir davranıştır, erkek için… Fakat elbette zor bir durumdur.Erkek ya ilişkisini sürdürüp ”aldatan erkek” durumuna düşecek ya da dürüst davranıp gönlünü başka birine kaptırdığını söyleyecek. Eğer ki kadın, eşini seviyorsa her iki durum da kadın için zordur. Ama yine de dürüstlük her zaman kazanmalı. Ayrılık acısı zamanla geçer ama aldatılmanın acısı bir ömür boyu kalır.
Uzun süre birine bağlı kalamama; Erkekleri uzun süre birine bağlı olup o kişiye ait olma hissi endişelendirir. Erkekler çoğu zaman; İlişkinin boyutu değişmeden, nişanlanmaktan ve evlilikten bahsedilmeye başlamadan ayrılığı tercih ederler… Başlardaki evlilik korkusu, yerini birine uzun süre bağlı kalamama sıkılma durumuna terk eder.Evliliğin rutin yanlarından sıkıldıkları bahanesiyle ilişkiyi bitirmek isterler. Demek ki, bağlanma sorunu olan erkeklere, dikkat etmek gerekiyor.
Çok fazla anlaşamadıkları yan var ise ; ” aşk her şeyi affeder mi?” aşk, sevgi bazen “her şey” anlamına gelmiyor. Sevginin yanında ortak zevklere sahip olmak, iyi arkadaş olabilmek ve anlaşmak çok önemli ilişkilerde. Zevkler uyuşmuyorsa, ilişkide anlaşmazlıklar kavgaya dönüşüyorsa sevgi de kayboluyor zamanla. Kimse eğer hasta ruhlu değil ise devamlı tartıştığı birini sevemez.
Mutsuz cinsel hayat; Cinsellikten kaçan, zevk almayan, bir görevmiş gibi sevişmeyi tercih eden kadınlar, eşlerine de mutluluk veremiyorlar. Cinsel ilişki , bir evliliği, heyecanlı ve vazgeçilmez yapan en önemli konudur. Erkekler, mutsuz giden cinsel hayatı varsa ilişkiyi bitirmek, ayrılmak isteye biliyorlar.
Çapkın oldukları için; Aslında başka kadınları arzulama durumu da diyebiliriz. Bazı erkekler hayatlarını tek bir kadınla birlikte geçirme fikrini asla kabullenemiyorlar. Bu nedenle biten evlilikler azımsanacak kadar çok. Genellikle fazla flörtü olmamış, genç yaşta evlenen erkekler belli bir süre sonra farklı arayışlar içine girip eşiyle arasında huzursuzluk yaratabiliyor. İşte bu durumda ayrılık da kaçınılmaz oluyor.
Devamlı kendini kontrol eden kadından bıktıkları için; Aslında devamlı kontrol edilmekten kadınlar da hoşlanmaz. Kaldı ki erkekler bu konu da biraz daha hassas olabiliyorlar. Erkekler de “Neredeydin?”, “Nereye gidiyorsun?”, “Ne zaman geleceksin?” sorularından, telefonla kontrol edilmekten hiç haz etmiyorlar. Kadınların özel eşyalarını karıştırması, sürekli ne yapacağını söylemesi, yaptığı işi eleştirmesi erkekleri bunaltmaktadır. Erkekler, kadınları tarafından sahiplenilmeyi severler; ancak aşırı sahiplenme halinde sıkıcı ve ayrılma nedeni olabilir.
Kadında gördüğü bazen önemsiz gibi görünen önemli hatalardan dolayı;Bazen çok önemsiz gibi görünen hatalar, biriktiğinde dağ gibi bir soruna dönüşebilir. Bunu değerlendiren erkek, uzun süre birlikte olmanın imkansız olduğunu anladığında ilişkiyi veya evliliğini bitirmek isteyebiliyor . Mesela kadının çok dağınık olması, temizlik anlayışının erkekten farklı olması, sürekli erkeğin arkadaşlarını ya da ailesini eleştirmesi, erkek açısından geçerli ayrılık sebebi olur.
İlişkilerin düzgün ve sağlıklı ilerlemesi için eşlerin, birbirlerinin sınırlarını çok fazla zorlamaması gerekir. Saygı kotası bir kez kırıldığı zaman onun devamı gelir. Tabi ki yetişkin bir bireyin”şıp sevdi” gibi davranıp, hemen ilişkiyi sonlandırmaya gitmesi de çok doğru bir hareket değildir. Bunun yerine ilişkileri nasıl düzgün yaşana bilir, üzerinde konuşmalı ve birbirlerine nefes alacak alanlar bırakmalıdırlar. Ama saygı ve sadakat en az sevgi kadar önemlidir.
Sevinç Karakaya
DevamıCinsellikten Uzak Evlilikler
CİNSELLİKTEN UZAK EVLİLİKLER
Eşlerin evliliğini ayakta tutan en büyük yapı taşı, cinsel ilişkilerinin düzenli ve sağlıklı devam etmesidir. Maalesef çok yoğun çalışma temposu, stres, anlaşmazlıklar, diyalog eksiklikleri ve daha bir çok sebepten eşler cinsel yaşamdan uzaklaşabiliyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar gösteriyor ki evli olup fakat cinselliği yaşamayan bir çok çift mevcut.
Cinsellik eşler arasında bedensel ve ruhsal bir ihtiyaç olduğu gibi; Diyalogla çözemedikleri sorunların da en güçlü silahıdır.Eşler cinselliğe gerekli önemi verdiklerin de eşlerin birbirine bağlılığı ve tutkuları artacak ve belki de sorunlar eskisi kadar sorun halini almayacaktır. Yani diyebiliriz ki cinsellikten yoksun evlilikler, yıkılmak için bir çatırtı beklerken, cinsel ilişkilerini tutkulu yaşayan çiftler ise sorunlarını göz ardı yapabiliyorlar.
Evliliklerde duygusal bağlılığı da, sağlamlaştıran cinselliğin olması için; elbette sevgi ,aşk olmalıdır. Bu eşler arasındaki aşkı cinsel ilişki, daha da arttırır. Cinsel hayatlarında tatmin olan eşler, romantizm ve aşkı daha doygun bir şekilde yaşayabilirler. Romantizm ve aşk arttıkça da eşler daha tutkulu bir cinsel hayat yaşayabiliyorlar. Yani cinsel ilişkilerin güçlü olması aşkı ve romantizmi artırıyor, aşkın ve romantizmin artması da, cinsel ilişkide ki tutkuyu arttırıyor.
Cinsel Yaşam da Tutku Sosyal Yaşamın Kalitesini arttırıyor; Beğenilmek ve sevildiğini hissetmek, Gerek kadın gerekse erkek olsun herkesin dilediği bir konudur. Beğenilme ve gerçekten güzel yada çekici olduğunu hissetme, kişileri mutlu eder. Cinsel olarak da, eşi tarafından beğenildiğini hisseden ve cinsel tutkuya ulaşan çiftlerin ise; Özgüvenleri artıyor.Kendilerine ve kişisel bakımlarına daha fazla önem verip, daha güzel görünüyorlar. Hayatla daha iyi baş edebiliyor ve çevrelerine daha fazla pozitif enerji yayıyorlar. Daha çok gülüp daha samimi ve içten sosyal ilişkiler kuruyorlar. Böylece hayat kaliteleri artıyor. Cinsellik eşler arasında çok önemli; düzenli ve tutkulu olması hayat kalitesini artırırken düzensizlik ise hayat kalitesini düşürüp, devamlı depresif bir ruhsal yaşam içinde olmalarını sağlıyor.
Evli Çiftlere Tavsiyeler;
Evli ama cinsellikten uzak bir çift olmak istemiyorsanız; Elbette cinsel hayatınıza önem verip kendi mutluluğunuz için eşinize nasıl davranmanız gerektiğini, sizin mutluluğunuza giden yolun onun kinden geçtiğini unutmamanız gerekiyor.
Erkeklerin cinsel ilişkilerindeki tutkuyu arttırmak için; Eşlerine sıkı sıkı sarılmaları çok önemlidir. Kadınlar sevildiğini ve arzulandığını en çok sarılma anında hissederler. Sarılmak onlara güven duygusunu yaşatır. Vücut teması kadınlar için çok önemlidir. Kadınlar için cinsel ilişkide süreç çok önemlidir. Araştırmalarda; Kadınların cinsel ilişki öncesinde, eşlerinin sevgisini hissetmek isterler. Sarılma, Öpme, sevgi dolu sözlerle kendilerine eşlerinin yaklaştığında; cinsel birliktelikten daha fazla haz alıp daha mutlu olabiliyorlar.
Erkekler ise; eşlerinin onlara daha fazla övgü ve ilgi göstermelerini, Kendi hayallerindeki fantezilere eşinin karşılık vermesini, Kendi mahrem hayatların da eşinin ona daha rahat davranmasını bekleyip, kendisiyle cinsel ilişkide mutlu olduğunu göstermesini beklerler.
Evet başta da söylediğimiz gibi cinsel ilişki; Bedensel ve fizyolojik olarak bir ihtiyaçtır, fakat cinsel birliktelik zorunluluk halini aldığında çekilmez olur ve eşleri birbirinden uzaklaştırır. Kadınlar özellikle ”Eşindir olmak onu mutlu etmek zorundasın”, ”ona çocuk vermek zorundasın ” ”Erkek çocuk doğurmak zorundasın” gibi zorunlu durumlarda üzerindeki bu baskıyla cinsellikten soğurlar. Cinsel birliktelik, içine; psikolojik, biyolojik, genetik, zihinsel, fizyolojik, duygusal olmak üzere çok yönlü hem ruhsal hem de bedensel birlikteliktir. Öncesi de , cinsel birliktelik esnası da ve sonrası da önemlidir. Sadece yatak da değil normal hayatlarında da tutkuyu yaşamaya çalışmalıdırlar. Eşlerin kaliteli bir cinsel hayat için birbirleriyle konuşabilmeleri, anlaşa bilmeleri ve birbirlerinin hoşuna giden davranışlara dikkat etmeleri ilişkiye olumlu şekilde yansıyacaktır.
Cinselliğin eşleri mutlu eden yönü çok güçlü olduğu gibi, eksikliğinde ise çok ciddi depresyon etkileri oluşturabilir. BU yüzden eşlerin evli ama cinsellikten uzak kalmamaları ve bunun için karşılıklı özveri göstermeleri gerekir. Tabi bu özveriyi bütün hayatlarına yaymaları da oldukça önemlidir.
DevamıEşimin Arkadaşlarını Sevmek Zorunda Mıyım?
EŞİMİN ARKADAŞLARINI SEVMEK ZORUNDA MIYIM?
Evliliklerde özellikle, evliliğin ilk yıllarında eşler arasında adaptasyon sorunu yaşanabiliyor. Evliliğe adapte olmaya çalışırken eşler ; aynı evde beraber kalmaktan tutunda, birbirlerinin ailelerine alışmak işine, birbirlerinin kişisel hayatlarına alışmaya kadar bir çok zorluk çekebiliyorlar. Eşlerin en çok karşılaştığı sorunlardan biri ise; Karşılıklı olarak birbirlerinin arkadaşları ve sosyal çevrelerine uyum sağlama sürecidir . Arkadaşlarınız ve eşiniz arasındaki dengeyi düzenleyebilme ve aynı şekilde eşinizin arkadaşlarıyla olan zaman paylaşımını anlaya bilme evliliğin saygı çerçevesinde gitmesi açısından çok önemlidir. Kişiler birbirlerinin belki de yıllardır benimseyip, birçok ortak noktada birleştikleri arkadaşlarını kabullenmeye çalışmalıdırlar.
Evlilikler de eşler arasında, arkadaşlarına ayırdıkları vakit , arkadaşlarıyla hangi sıklıkta görüşmeleri gerektiği, hatta hangi arkadaşlarla görüşüp hangi arkadaşları ile görüşmemeleri noktasında, sonu tartışmaya gidecek, sorunlar yaşayabiliyorlar. Bu konu da özellikle kadınlar eşlerinin bekar erkek arkadaşlarıyla zaman geçirmelerinden hoşlanmıyorlar. Kimi zaman da, arkadaşlara ayrılan zaman, kişinin eşinin kıskanmasına ve ilginin daha çok arkadaşlarında olduğundan yakınmasına sebep olabiliyor.
Birbirinize Nefes Alacak Zamanlar Tanıyın;
Evlilikler de, hatta yeni başlayan ilişkiler de bile eşlerin en sık yaptıkları yada yanlış bildiklerinden dolayı yapılan hata; Tüm zamanlarını beraber geçirmeleri gerektiğidir. Bu beraber vakit geçirme, eşlerde, bütün arkadaş çevrelerinin de ortak olması gerektiği hissini doğurur. Aslına bakarsanız evliliklerde kişisel sınırların korunması çok önemlidir. Tabi ki eşlerin ortak bir sosyal çevreleri olabilir, fakat zaman zaman birbirlerine nefes alacak fırsatlar verecekleri, hayatlarında kendilerini iyi hissedecekleri, faklı arkadaşları da olması gereklidir. BU birbirini özlemek ve beraber geçirdikleri vakitleri daha kaliteli geçirmek için oldukça önemlidir.
Sevmeseniz de Saygı duyun;
Kesin olan bir şey vardır; oda gerek erkekler gerekse kadınlar hemcinsleriyle zaman geçirmeye ihtiyaç duyarlar. Eşlerin birbirlerine bu konuda anlayış göstermeleri çok önemlidir. Kişi eşinin bazı, iş arkadaşından hoşlanmadığı için, o arkadaşlarıyla görüşmesini engellemeye çalışabiliyor. Bu da eşler arasında ciddi problemlere yol açıyor. Bazen de sorunun altın da yatan kıskançlık olabiliyor. Bazı kişiler, eşinin arkadaşlarına karşı çok anlayışlı ve hoşgörülü olduğunu ancak evde kendisine karşı onlara gösterilen ilgiyi göremediğinden şikayet edip ve bundan dolayı arkadaşlarını istemiyor olabilirler. Ve sevmediklerini dile getirip sorunu daha ileriye taşıyabiliyorlar.Kesinlikle kimse eşinin arkadaşlarını sevmek zorunda değildir, fakat herkes eşinin tercihlerine ve isteklerine saygı duymak zorundadır. Eşini seviyorsa tabi…
Ne yapmalıyım;
Evet birçok kişi eşleriyle iyi anlaştıklarının ve sağlıklı ilişkilerinin olduğunun işareti, tüm zamanlarının beraber geçirilmesi gerektiğinin, her şeyin birlikte yapılması gerektiğinin, eşlerin sürekli birlikte olmak istemeleri gerektiğinin olduğunu düşünürler. Fakat bu kesinlikle doğru değildir. Eşler ayrı ayrı da zaman geçirebilmeli, kendilerine ve arkadaş çevrelerine de vakit ayırabilmeli, kendilerine ait hobileri ve sosyal çevreleri de olmalıdır. Ancak kişilerin kendilerine ait sosyal çevreleri ve arkadaş grupları evlilik ilişkilerini olumsuz etkilememelidir. Bu nedenle kişiler zamanlarını dengeli bir biçimde planlamalıdırlar. Arkadaşları ile görüşme süreleri ve sıklığı konusunda eşleri ile birlikte plan hatta gerekirse anlaşma yapmalıdırlar.
İlişkileriniz de sorun yaşıyor yada sorunun tam olarak ne olduğunu bulamıyorsanız; Bize ulaşabilirsiniz.
Sevinç Karakaya
DevamıEş Seçiminde Dikkat Edilecek İp Uçları
EŞ SEÇİMİNDE DİKKAT EDİLECEK İP UÇLARI
Uzun süre devam edecek yani sonu evliliğe dönüşmesini istediğiniz bir ilişkiye başlamak üzeresiniz, yada böyle bir ilişki istiyorsunuz. Fakat yeni başlayacak ilişkinizde, tam olarak nelere dikkat etmeniz gerekiyor sizi düşündürüyorsa, bu hafta işinizi kolaylaştıracak ip uçları vereceğim.
Özellikle yeni başlayan ilişkilerde taraflar kendilerini tanıtma ve tanıma adına hatalar yapabiliyor. Ve aslında olmadıkları kişiyi sergiliyor yada karşısındaki kişiyi yanlış değerlendire biliyorlar. Belki de gelecekleri adına doğru insanla atacakları adımı erteliyor yada soru acı ve kayıplarla bitecek yanlış bir ilişkiye başlaya biliyorlar.
Peki gelin bu hafta ; yeni başlanacak bir ilişkide nelere dikkat edilmeli gerekiyor bakalım.
Gereksiz evhamlardan uzak durun ve sakin olun;
Yeni başlayan ilişkiler de en çok yapılan hataların başında, gereksiz kaygılarımız gelir. Bu kaygıları tetikleyen ise; Çevresel eleştirilere fazlaca önem verip karşı tarafı tanımaktansa doğru kişi mi telaşına kapılıp, bir türlü ilişkiden emin olamamak olabileceği gibi, ilişkinin adını koymanın yada bu sürecin uzaması acaba bu ilişki nereye gidiyor kaygısını doğurabilir. Aslına bakarsanız bu kaygıların çoğu yersizdir. Bunun yerine yapılması gereken çevrenin çok fazla etkisinde kalmadan, Birbirinizi tanımaya çalışmalı, Acaba uyumlu ve anlaşabilen bir çift olabilir misiniz? bunları anlamaya çalışmalısınız. Unutmayın ki; sakin olmak doğru karar verebilmek için çok önemli bir faktördür.
İlişkiden çabuk vazgeçmeyin ;
Yeni başlayan bir ilişkide sakin olmayı başaramadığınız da, Kendinizi mutsuz hissetme, bir depresiflik hali , ”galiba olmayacak ” hissi içine girebilirsiniz. Bu his daha sonrasın da ise yerini ”olmazsa Olmasın” karşı direnişine bırakabilir. Bunu da evet üzüldüm ama halen ayaktayım savunmasına takip eder. Hemen en ufak kaygılarınız sizi bu ilişkinin sonuç vermeyeceği noktasında düşünmeye iter. Burada yapmanız gereken şey, bu düşüncelerinizi göz ardı etmektir. İlk haftalarda herkes kendini kaygan bir zeminde hissedebilir, Önünü görmeye bilir, bunlar çok normaldir. Sakinliğinizi koruyun ve hemen pes etmeyin tanımaya çalışın.
Açık ve net olun;
İlişkiler nasıl başlarsa öyle devam eder, Bir ilişki yalanlar üzerine kurulursa yalan olacağı gibi, doğruluk üzerine kurulan bir ilişkide doğru bir şekilde devam edeceği açıktır. Şunu diyebiliriz; Bir ilişkinin başarılı olması için en temel kavram kişilerin birbirine açık ve net olmasıdır. Birbirini yeni tanımaya çalışan çift adayları; ilişkinin başlarında yaşadıkları, tedirginlik ve soru işaretlerini ancak kişilerin karşılıklı “açık ve net” davrandıklarıyla ortadan kaldırabilirler. Bu süreçte, olmayan kendi teoremleriyle ilerlemek, imalı ve alaycı, iğneleyici diyaloglar içine, girmekten uzak durup , bunun yerine, gerçekten konuşulması gereken pek çok belki de hayati denebilecek konular,hatta konuşulmayan satır araları bile masaya yatırılmalı; eğer ki amaç ilişkiyi ileriye yönelik en başarılı sonucu kazandırmaksa, bu konuda kafanızdaki gerçek soru işaretleri netlik bulması üzerinde ilerlemelisiniz. Unutmayın ki hayatınız etkileyen bir karar aşamasında, Çok aceleci olmamakta fayda vardır. Tabi ki içinizden geldiği gibi samimi yani siz gibi hareket edin elbette . Fakat bu tedirgin ve stresli dönemde karşınızdaki kişinin sizi yanlış algılamasına ve gözünün korkmasına sebep olmamalıdır.
İlk günler ilişkinin devamlılığında en büyük yatırımlardır;
İlk izlenimler, ilk söylenenler asla unutulmaz. Aynı zamanda , ilişkinin ilk günleri, ileriye yönelik çok önemli bir yatırımlardır. İlişkinin başında ki karşılıklı diyaloglar ilerisi için sağlam temeller oluşturabilir. Bazen hiç ummadığınız bir detay çok şey değiştirir detaylar bile ilerde çok büyük şıklıklara, doğru yer ve zamanda kullanılabilecek birliktelik adına minik planlara ortam hazırlaya bilir.Hatta umutsuz anınızda size yol gösterecek ip ucuna dönüşebilir. Karşınızdakini anlamaya çalışarak dinlemek önemlidir fakat ilişkilerdeki ilk günler için şunu demek daha doğru olur; mümkün mertebe can kulağıyla dinleyin karşınızdakini, önemli olabileceğini düşündüğünüz şeyleri kafanızın muhakkak bir kenarına yazın. Önemli olan ise o kayıtları nerede ne zaman kullanacağını unutmayın.
Başta kendiniz , Sonra karşınızdaki için her daim özenli olun ;
Kişiler başta kendine sonrada karşı tarafa olan saygılarından; aslına bakarsanız bunu ilişkinin ilk gününde değil, her döneminde hatta her türlü ilişkinizde ”Özenli ve Bakımlı” olmalıdırlar. Bir ilişkiye “umursamama ve umursanmama” musallat olduğunda maalesef ki kendisine özen göstermemek olarak ortaya çıkar.Bu da o ilişkiyi zamanla çatırdatıp yıkar. İlk günlerde ilk izlenim için ve devamlılığında da çiftler kendi kişisel bakımlarına dikkat etmeli , Özenli olmalılar. Bir ilişkinin en temeline, harcına konan özen ne kadar fazlaysa bu ilişkinin geleceği de o kadar sağlıklı olur sadece temele değil, her kata, ilişkinin her anına özen göstermek, karşınızdakine özen göstermeyi her daim sürdürmek elbette çok önemlidir.
Kişiler eş seçiminde doğru seçimi yapıp yapmadıkları noktasında, tereddüt içinde olabilir, Bazen çevresi de kafasını iyice karıştırabilir. Bu durumda tarafsız bir uzmandan yardım almak çok güzel bir çözüm yoludur. Geleceğiniz için atacağınız bu en önemli adımda bir ilişki koçundan yardım almak isterseniz. Bize başvurabilirsiniz.
Sevinç Karakaya
DevamıEşine Karşı Cinsel Tutkuyu Kaybedenler
Teknoloji hayatımıza güzellikler, yenilikler getirirken, bir yandan da maalesef evlilik hayatını öldüre biliyor. 70 yıllara dönüp bakıldığında; Sinemada aşk, sevgi gibi çok derin bir kavram içerirken, şuan evimize giren dizilerde ; Esas adam sevgilisine deli gibi aşık olup, kısacık zamanda aşkı bitip, başkasına aşık olabiliyor. Sevmedikleri halde seviyorum demeler, yada biriyle beraberken başka kişiye aşık olup, eşinden kaybolan tutkuyu onda yaşama arzusu… Ne kadar da normalleşmiş gibi değil mi?
Evet gerek çabuk tüketme diyelim, gerekse böyle dış çevreden etkilenme, fakat şurası kesin ki evlilikler günümüzde çok çabuk bitiriliyor. Sadece anlaşmazlıklar çekişme ve tartışmalarla kalmıyor. Hatta bazen siz dışarıdan baktığınızda bir aile görürsünüz, ama içeride ya ayrı odalarda yatan eşler, yada birbirine dokunamayan karı kocalar görebilirsiniz. Önceden eşler ne kadar kavga etse de, yatağa küs girmeme gibi, bir anlayış vardı. İnsanlar eşine küs girdiğinde yatağına, büyünün bozulacağına inanır, ne olursa olsun yatmadan önce barışılırdı. Şimdi ise tartışmalar yatağa taşınıyor. Zamanla eşleri birbirinden soğutup aralarındaki cinsel arzuyu bitiyor. Ve bunlar sadece cinsel sorunlar olarak değil, aileyi kökten sarsacak sorunlar halini alıyor. Eşler birbirine tutkuyu kaybederken, Başkalarına tutkuyla bakabiliyorlar. ”Cinsel soğukluğun”daha üzücü noktalara taşınmaması için, eşler tekrar aralarındaki bu bağı yakalaya çalışmalı bunun için emek harcamalıdırlar.
Cinsel tutkunun eşler arasında azalması gibi, sorunların arkasında; aslına bakarsanız biyolojik sorunlardan ziyade, bu duruma getiren ruhsal sorunların etkisi vardır. Özellikle kişinin bilinç dışı tepkileriyle buluşan içtenlik, bağımlılık, reddedilme, değersiz görülme, gebelik korkusu gibi faktörlerin birleşmesi, Cinsel tutkuyu yok etmektedir.
”Cinsel tutkunun kaybolması” halinde tutku duyulmayan ve arzulanmayan kişinin, eşine yaklaşımında değişiklikler yapması işe yarayan bir yöntemdir. Mesela kadın eşini arzulamıyor diyelim; Burada kadının eşine karşı cinsel tutkusunu kaybetme sürecine bakmak lazım. Eşinin; Kadına tavırlarında ve davranışlarında, eşini ondan soğutup rahatsız eden, en temel huy neyse bunda yapılacak düzeltmeler, kadının eşine karşı cinsel tutkusunu oluşturabilir.
Cinsel tutkuyu kaybettiren, eşlerin birbirine yaptığı en temel davranışlar nedir? Gelin buna hep beraber bakalım evliliğinde özellikle ”Cinsel tutkusunu kaybetmiş” çiftlerin önemsemelerini dilerim.
Eşinizi iğrenmesine neden olacak kadar zorlamak;
Unutmayın ki; Her kişinin kendine göre belirli seviyede tutku ve arzu sınırı vardır. Eşinizle aranızda bu arzu sınırı farklı olabilir.Ve eşinizi gereğinden fazla zorlanıyorsanız, iğrenme ve tiksinme duyguları yaşayabilir. Bu iğrenme duyguları zamanla eşinizin ”Cinsel tutkusunu” kaybetmesine neden olur.Mesela ; Erkek kadını sürekli aşağılıyor, kötü davranıyor. Bu durumda zamanla kadın eşine karşı cinsel tutkusunu kaybediyor . Hatta bir adım daha ilerisi; Eşi tarafından beceriksizlikle suçlanıp, değişmeye zorlanan kişiler ise, zaman içinde eşlerinden iyice nefret edip uzaklaşıyorlar. Mesela; Diyelim ki evin erkeği sizsiniz. Kadın baskın karakter ve sürekli kendi dediği olsun istiyor. Sizi pısırık erkek olmakla suçluyor. Kadınının gözünde hiçlik duygusuna kapılan erkek, zamanla eşine karşı arzu eksikliği yaşamaya başlıyor. Bu tarz davranışlardan uzak durmak ve cinsel hayatta da normal ailevi hayatta da karşı tarafın neyi ne kadar istediğine ve saygıyı kaybetmemeye önem vermek gerekir.
Sizi eşinizden soğutan panik halini terk edin;
Bazı kişiler sizden yada normalden fazla heyecanlı, hassas, kırılgan, titiz olabiliyorlar. Aynı zamanda öz güven eksikliğinin de vermiş olduğu şu sonuçlar ortaya çıkıyor. Eşlerinin kendilerini beğenip beğenmeyeceği, eşine yetip yetmeyeceği konusundaki sürekli panik yaşıyorlar. Evlenmişler, aradan yıllar geçmiş, hala eşine kendisini ispat etme derdinde yaşıyor. Panik halleri hiç bitmediği için, ilişkiden soğumaya başlıyor ve zaman içinde cinsel tutkusunu kaybediyorlar . Cinsellik önce kendi mutluluğunu için yapılan bir eylemdir. Ne eşini ne kendini gereksiz evhamlara mahkum etmeyin.
Aşırı arzulu eş de cinsel tutkuyu bitirebilir;
Eşlerden birinin aşırı arzulu olması, zaman içinde diğer kişiyi ilişkiden uzaklaştırıyor. Zorlamalar artarsa cinsel tutkusunu kaybedilir ve isteksizliğe dönüyor. Karşınızdaki kişi her zaman sizin gibi hissetmek zorunda değildir. Onunda ne istediğini iyi takip edip nerede durması gerektiğini ayarlaması gereke bilir. Yoksa ilerisi için daha büyük kayıplar yaşayabilirsiniz.
Cinsel arzu duygusal meselelerin önüne geçmemeli;
Unutulmamalı ki ; Evlilikler iyi gün ve kötü günlerde birbirini desteklemek ve paylaşmak da kurulumu için sebeplerdendir. Evlilik hayatı boyunca iyisiyle kötüsüyle nice zaman geçiyor. Hastalıklar, ölümler, iflaslar, uzun yolculuklar, yorucu günler… işte tüm bu döngü içinde eşlerin cinsel ilişkilerine ara vermeleri, cinsel ilişki seviyelerini düşürmeleri gerekebiliyor.Karşı tarafın duygusal durumu paylaşılmalı.
Oysa ilişkinin hiç düşmemesi, çiftlerden birisinin hep aynı seviyede tutmaya çalışması, diğerinin ona uymada güçlük çekmesi, zaman içinde cinsel tutkuyu kaybetmesine sebep olur. Ne garip değil mi? Evlilikte yaşanan doğal durumların, arzu seviyenize inişli çıkışlı yansıması gerekiyor. Bu iniş çıkış ilişkiye hiç yansımadan hep aynı çizgide devam ederse zamanla cinsel tutkusunu kaybedilir. Mesela Kadının diyelim annesi vefat etti. Ve annesini toprağa verdiği günün akşamı eşi, onula cinsel ilişki yaşamak istedi ve kadını buna zorunda bırakmış. Böyle bir durumda; Aradan yıllar geçse bile kadın bu nedenle kocasından nefret edebilir. Hatta eşiyle aynı odada bile uyumak istemeyebilir.Tabi oda ayırmanın; altında yatan nedenlerden belki bir çok şey olabilir ama buda oldukça güçlü bir neden olabilir. Eğer ki acı gün kötü gün deniyorsa, hastalıkta sağlıkta deniyorsa, eşimizin duyguları paylaşmayı öğrenmeliyiz.
İki tarafta arzuyu kaybettiyse;
Çiftlerden birisinin değil de her ikisinin birden düşük arzuyla yoğrulmuş olması, kendiliğinde oluşmuş bir eş arzulamama durumudur ki en vahim olan tablo budur. Bu tip ilişkiyi toparlamak inanılmaz zordur. Ekstra emek ve bir uzmandan yardım almak gerekir. Yoksa evlilik istenmeyen sona doğru sürüklenir.
İçinizde sakladığınız Öfke ;
Eşlerden birisinin eşine karşı olumsuz duyguları veya kızgınlıkları varsa, bu durumu eşine anlatıp açıklayabiliyorsa yani sorununu onunla paylaşabiliyorsa, toparlanabilir bir cinsel isteksizlik sorunu yaşıyordur. Ama eşe kızgınlık var, yani cinsel isteksizliğinin önünde belirli bir engel var, üstelik bu durumu eşiyle konuşup çözümleyemiyorsa, cinsel tutkusunu kaybedilir. Ve telafisi çok zor olur. Engelini bilerek eşine yakın davranması ve onu arzulaması mümkün değildir.
Cinsel tutkusunu kaybı ciddi bir sorundur. Evliliklerin sonunu hazırlayan bir sorun. Maddelerde de belirttiğim gibi bu konu biyolojik değil tamamen ruhsal ve bilinç altı problem olabilir. Çözülmediği taktirde ayrılık kaçınılmazdır. İlişkilerinizi düzeltme yolunda bir ilişki koçundan yardım almanızı tavsiye ederim .
Cinsel İşlev Bozuklukları Hakkında Tüm Merak Ettikleriniz İçin Web Sitemizi Ziyaret Edebilirsiniz
www.cinseltherapist.com Tel: 0507 116 11 00
Kadınlar Neden Aldatır?
KADINLAR NEDEN ALDATIR?
” Erkekler Neden Aldatır ?” adlı yazıma gelen ; Aldatan hep erkekler midir ? Kadınlar Hiç aldatmıyor mu ? gibi tepkilerden sonra bu yazıyı yazmaya karar verdim. Öncelikle şunu söylemeliyim; ”Kadın olsun , Erkek olsun Aldatmanın hiç bir şekilde haklı sebebi yoktur.” Öncelikle Kişilerin belli inanç ve ahlak anlayışını benimsemeleri gerekir buradaki eksiklik kişileri aldatmaya daha fazla iter. Tabi ki aldatma noktasına gelecek kadar, bağları kopmuş İlişkilerde aldatma yerine her dürüst ve erdemli insan gibi konuşup ya sorunlarına çareler bulmayı yada ayrılığı seçmeleri en doğru olandır. Geçen hafta erkeklerin neden aldattığına mercek tutmaya çalıştık, bu haftada gelin kadınlara merceğimizi çevirelim. Ve kadınlar neden aldatır ? Sorusunun cevabını arayalım…
Her ne kadar aldatma denince akla ilk erkeklerde gelse de; kadınlarda aldatma konusun da diğer bir çok şey gibi erkeklerle yarış halinde maalesef… Son yapılan araştırmalar, kadınlarında artık erkekler gibi mutluluğu dışarıda aramaya yöneldiğini gösteriyor. Erkekler ile kadınların aldatma noktasında tek farkı ise kadınlar evliliklerinde her şey yolunda gidiyorsa, eşine aşıksa yada seviyorsa aldatmaya kalkışmıyorlar. Yine erkeklerin belki de en büyük aldatma bahanesi olan; sıradanlaşması yada eski tutkunun kalmaması kadını aldatmaya iten nedenlerin ilkleri arasında değil. Aslında şunu demek daha doğru olur, Kadınlar ilişkilerinde sorun yaşayıp ilk karşılaştıkları hayal kırıklığında başka arayışlara geçmektense ilk önce ilişkisini tamir için oldukça çabalıyor. Problemi çözememek direncini kırmasından sonra arayışa geçiyor. Kadınları Aldatmaya iten sebepler nedir?
Aldatılan Kadın İntikam İçin Aldatmayı Seçebiliyor;
Araştırmalar ortaya çıkarmıştır ki; Eşi tarafından aldatılan kadınlar aldatmaya daha meyillidir. Bunun altında da elbette intikam duygusu yatmaktadır. Aldatan kadınların bir çoğu aslında kendilerinin aldatmayı istemediklerini ama aynı acıyı eşinin de yaşamasını istediği için aldattıklarını söylemektedirler.Kadınları en çok aldatma duygusunu bileyleyen ise; Kadınlar ilişkilerine emek verdiklerinde ve karşılığında da eşinden aldatılma gördüklerinde, kendilerini haksızlığa uğramış ve başka bir kadının eşi tarafından tercih edilmesini, sindirememek gelmektedir.Maalesef kadınlar böyle durumlarda acısını dindirmek ve karşı tarafın canını acıtmak istedikleri için aldatma yoluna gidebiliyorlar.
Eşlerinde Güven Duygusunu Hissedemeyen Kadınlar Aldatabiliyor;
Güven herkes için elbette önemli bir ihtiyaçtır. Fakat kadınlar için güven en temel ihtiyaç gibidir. Tabi ki güven sadece eşinin ona olan sadakati anlamına gelmez; Kadınlar aynı zamanda sevdiği erkek tarafından sahiplenilmek isterler.Kendilerini maddi ve manevi güvende güçlü hissettirecek birini hayatlarında istiyorlar. Kısacası kadınların yapısında güç ve bunun getirdiği güvene ihtiyaç duygusu yatıyor. Yine yapılan bir araştırmada aldatan kadınlara eşini aldatma sebepleri sorulduğunda Güven problemi yaşayan, özellikle eski gücünü kaybetmiş, iflas etmiş ya da bağımlılıkları olan, sadakatsiz, değişken bir eşe sahip olan kadınların, sadece güven duymak istedikleri için aldattıklarını ortaya çıkıyor.
Eşi Tarafında İlgi Yoksunu Kadınlar Aldatabiliyor;
İlgisizlik erkelerin de çok yakındığı bir konu ve aynı şekilde kadınlar içinde ilgisizlik ve eşi tarafından ilk günlerde ki gibi önemsenmeme kadınlar için de çok hassas bir konu. Yapılan araştırmalar kadınların elbette aşk ve tutkuya ihtiyaçlarının ilk sıralarda olduğu fakat en az bunlar kadar şefkat, güven ve ait olma duygularına ihtiyaç duyduğunu kanıtlıyor. Kendi eşiyle olan İlişkisinde bu duyguları bulamayan kadınların, kendisini önemseyen, mutlu etmeye çalışan, ve kendinin kadın olduğunu hatırlatan karşı cinse meylinin olduğu gözlemlenmiş. Kadını eşi görmezden gelip yaşadıklarını, sorunları yok sayıyorsa, bu kadınlar da bir kaçış yolu olarak eşini aldatıyor. Kadın için sevgi, aşk; her daim ilgi, alaka, problemleri paylaşmak, sahiplenilmek, anlaşılmak ve konuşabilmek demektir. Erkek bunları yapmadığında, bana lütfen sana sadık kalmam için yardım et, sana, senin ilgine, alakana ihtiyacım var çığlıklarını ve ısrarları görmezden geldiğinde kadın çözümü başka bir ilgi kaynağına yönelmekte bulabiliyor.
Eşi Tarafından Beğenilmeyen Kadınlar Aldatabiliyor;
Kadınların fıtratında beğenilmek vardır.Eşleri tarafından beğenilmemek ise ilgisizlik kadar kadını yıpratan bir diğer sorundur. Özellikle fiziksel olarak beğenilmemek kadını ruhsal bir çöküşe götürebilir. Uzmanlar böyle durumlarda kadınların kendilerini beğenmeyen ve fiziklerini devamlı eleştiren, birinden ise kendilerini seksi ve güzel hissettiren erkeklere ilgi duyduklarını ve eşlerini bu duyguya yenik düşerek aldata bildiğini söylüyor. Kadınlar eşi tarafından kendisine yeterli ilgi gösterilmediğinde, isteklerine ve arzularına önem verilmediğinde, kendisini hem duygusal olarak hem de fiziksel olarak arzulayan başka bir erkeği hayatına sokabiliyor. Çoğu zaman sen beni beğenmiyordun ama bak beğenenler var ; ispatı ve güdüsü ile aldatmayı bahanesi olabiliyor.
Eşi Tarafından Taktir Edilmeyen Kadınlar Aldatabiliyor;
Eşi tarafından taktir, edilmek yada edilmemek hem kadınlarda hem de erkeklerde ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde gitmesini etkiliyor.Yinede kadınlar daha hassas oldukları için, özellikle eşleri ile ilgili yaptıkları fedakarlıklar ve vermiş oldukları emek, fark edilmediğinde,onay görmediklerinde yada takdir edilmediklerinde hayal kırıklığına uğruyorlar. Aslında taktir edilmeme tek başına bir aldatma nedeni olmasa da, uzmanlar takdir görememenin de, Kadını ; bu değeri dışarıda aramaya ittiğini söylüyor. Nedeni ise Kadın eşiyle olan ilişkisinde sanki, var olma nedenini ortadan kalkmış gibi algılamaktadır.
Cinsel Hayatta Heyecan ve Sevgi Eksiği Olan Kadınlar Aldatabiliyor;
Kadınlar da erkekler gibi evliliklerinde cinsel hayatları heyecansız bir hal aldığında farklı deneyimler yaşamak isteyebiliyor. Aslına bakarsanız cinsel hayatın monotonlaşmasından ziyade, Kadınlar eşiyle kendisini birbirine bağlayan duyguların bittiğini hissediyorsa ve karşılarına ona bu duygusal açlığını doyurabilecek , bir erkek çıkıyorsa, eşlerini duygusal olarak aldatabiliyor. Kadınlar cinsellikten önce duygusal tatmin istiyor hayatında. Duygusal olarak tatmin olmak kadınların hayatındaki en büyük ihtiyaçları. Karşı tarafın sevgisindeki azalma belirtileri kadınları başka bir arayışa yönelte biliyor.
Evet başta da dediğim gibi bunlar aslında sadece çözülmesi gereken sorunlar; Fakat bir aldatma sebebi değil . Kişiler kolayı ve yanlış olanı değil. Kendileri ve aileleri için en doğru olanı seçmelidirler. Unutmamak gerekir ki ”Yanlış bir yol bizi doğru ya ulaştırmaz ”. İlişkilerinizde içinden çıkamadığınız ve çözüm aradığınız yerde ilişki koçundan yardım almak en sağlıklı kararlardan biridir.
Sevinç Karakaya
DevamıEvliliklerde Sonu Hazırlayan Beklentiler
EVLİLİKLERDE SONU HAZIRLAYAN BEKLENTİLER
Belki de Evliliklerdeki ilişkilerin sonunu hazırlayan en büyük neden yanlış beklentilerdir. Tabi ki çift olmanın, eş olmanın getirdiği doğal beklentiler ve sorumluluklar vardır ama tehlike sinyalleri çalan beklentiler dediğimiz gerçekleşmesi olanaksız, insan yaratılışına, fıtratına uygun olmayan beklentiler devreye girdiğinde ilişki o bağlılık, sevgi enerjisini kaybeder ve düzelmesi çok zor bir alışveriş, bir pazarlık çekişmesine dönüşür.
“Evliliklerin sonunu hazırlayan beklentiler’den” bahsedersek; Evet gerçekleşmesi imkansız, Evliliğin sonunu hazırlayan beklentiler bir ilişkiyi uyanması imkansız gibi görünen bir kabusa çevirebileceği gibi duygusal olarak yıpranmanıza ve hayal kırıklığına uğramanıza neden olur.
Evliliklerin sonunu hazırlayan beklentiler nedir? derseniz. Şöyle sıralayabiliriz:
*Eşinizin hayatındaki her şeyi olmayı beklemek, hayatınızı tamamlamasını istemek
Bu en sık karşılan en imkansız,yaralayıcı ve yıpratıcı beklenti türüdür. Çok fazla yapılan bir yanlış vardır; Evlilikler ile kurulan ilişkiler birbirine adanmak olarak görülebilir ve bunu karşı taraftan talep eden insanlar ne yazık ki üzülmeye ve hayal kırıklığına uğramaya mahkumdur. Sağlıklı ve huzurlu bir ilişkide kimse kimsenin her şeyi olamaz. Aslına ilişkileri gerçek kılan ve olması gereken; her şeyi kendisinde bulabilmiş insanların birbirleri ile birlikte olmayı tercih etmeleridir. Maalesef bir elmanın yarısı olmalıyız fikri, bir şehir efsanesidir. Hayatta sizi en çok seven insanın bile sizin duygusal ihtiyaçlarınızın tamamını karşılamasına imkan yoktur. İhtiyacınız olan her şey kendi içinizde mevcuttur ve bunu ortaya çıkarmak sizin sorumluluğunuzdur.
Size tavsiyem; Bunu dışarılar da aramak yerine, eşinize kaldıramayacağı roller yüklemek yerine, kendi kaynaklarınıza dönüp iç huzurunuzu yeniden kendinizin elde etme yöntemlerini bulmanızı öneririm.
*Eşinizin zihninizi okumasını beklemek
Siz istediğiniz kadar ima etmeye çalışsanız da yada biraz imanın ötesinde hal ve hareketlerinizi de işin içine katarak belli etmeye çalışırsanız çalışın, kimse siz; açıkça belirtmediğiniz sürece ne düşündüğünüzü ve ne beklediğinizi anlayamaz ve tabi ki anlamak zorunda da değildir.Eşinizden siz söylemeden ihtiyaçlarınızı anlamasını ve buna karşılamasını istemek, sizi hem sonuçsuz bir bekleyişe iter, hem de karşı tarafa çok açık yapılan bir haksızlıktır. Unutulmaması gerekir ki her yetişkin birey gibi sizinde, istek ve ihtiyaçlarınızı uygun bir dille anlatabilmek elbette ki kişisel sorumluluğunuzdur. Bazı kurmaca oyunlar, kapris ve sessiz kalmak gibi yollarla istediklerine ulaşabilen çok az insan vardır.
Size tavsiyem; Ya ne istediğinizi düzgün ve anlaşılır bir biçimde dile getirin ya da isteklerinize ulaşamamayı göze alın ki hayal kırıklığına uğramayın. İletişim sorunlarınız ve kendinizi sonu kavgaya varmayacak şekilde ifade edebilmek için bir uzmandan yardım alabilirsiniz.
* Eşinizin sizi mutlu etmesini beklemek
Aklımızdan hiç çıkarmamamız gereken bir gerçek vardır hayatta ”Kendi kendine mutlu olamayan birini hiç kimse mutlu edemez”. Mutlu olmayı ilişkinizden ve Eşiniz den beklememeli mutlu olmak için neler yapmanız gerektiğini belirlemelisiniz. Mutlu olmak çevresel değil, içsel bir durumdur. Sizi sizden başka kimse mutlu da mutsuz da edemez.Mutluluğunuzun sorumluluğunu eşinizin sırtına yıkmak, mutsuzluklarınız dan devamlı eşinizi sorumlu tutmak ,asla sizi mutlu bir hayata kavuşturmayacaktır.
Size tavsiyem; Kendi iç kaynaklarınızın ve yaratılış harikalıklarınızın farkına varın. Kendinizin fazlasıyla değerli ve önemli olduğunuzu kendinize ilk önce kendinize hissettirin. Göreceksiniz kendinizi sevdiğinizde ve kendinizle mutlu olmayı başardığınızda , hayat artık her köşesinden size mutluluk olarak gülümseyecek.
* Eşinizin değişmesini beklemek
Sanırım sizde çok duymuşsunuzdur ” Evlenince değişir,düzelir. Evlenince değişilmez kişiler aynıdır fakat değişime zorlanır. Sevdiği aşık olduğu eşini unutup olmasını istediğimiz eşi oluşturmaya çalışırız”En eski öğreti olsa dahi çiftlerin en kavrayamadığı durum birbirlerini değiştirebileceklerini sanmalarıdır. Birini olduğu gibi sevip, kabul edip sonra da değişmesini beklemek insanların birbirlerine yaptığı en büyük duygusal şantajdır. Herkes kendine özgü özelliklere sahip ve birbirinden farklıdır, ilişki kurmak bu farklılıklarla birbirini sevebilmek , farklılıklarda kendini bulabilmektir, sevebilmek ve kabul etmektir.
Size tavsiyem; Değiştirmek isteyecek kadar özelliklerine saygı duymadığınız insanlarla olmayın, evlenmeyin ya da kimsenin kişiliğini değiştirmeye çalışmayın. Unutmayın ki siz bu hayatta sadece kendinizi değiştirebilirsiniz; siz bakış açınızı değiştirdiğinizde her şey yeni bakış açınıza göre tekrar şekillenecektir.
*Eşinizle doğru iletişim kurmayı başaramadan sizi tam manasıyla tatmin eden bir ilişki yaşamayı beklemek
Evliliğinizde doğru iletişim kurabilmek, ilişkinin ömrünü belirler. Bir sorunla yüz yüze gelindiğinde, herkesin kendi fikrini dile getirme hakkı olduğunu kabul etmeli ve farklı görüşleri, farklı yaklaşımları anlamaya çalışmalısınız. Eşinizi sizden farklı düşündüğü için suçlamamalı, yargılamamalısınız. Bir denge kurmak için, ortak bir çözümde buluşabilmek için iletişim kurmalısınız.
Size tavsiyem; Doğru iletişim için kendinize şu soruları sorabilirsiniz.
*Empati kurmayı deneyin; ”Aynı durumda bana nasıl davranılmasını isterim?”
*Hiç bir zaman nezaketinizi ve saygınızı yitirmeyin; ”Duygularımı sakin ve saygılı bir şekilde nasıl anlatırım?”
*Bilinç altınıza sorun; ” Çözüm için ne yapmalıyım?”
Bu soruların cevabını bulun ve sakin kendinizi huzurlu hissettiğiniz bir anda, ” Evliliğiniz de bu sorunlar olmasaydı, nasıl bir evliliğiniz olurdu”. Hayalinizde resmedin , canlandırın ve sonrada sanki gerçekten öyle olmuş gibi sizi yaratana teşekkür edin . Her gün bu kısa olumlamayı tekrarladığınız da göreceksiniz hayatınızda çok şey farklılaşacak.
Daha dingin ve huzurlu İlişkiler dilerim.
Sevinç Karakaya
Erkekler Neden Aldatır?
ERKEKLER NEDEN ALDATIR ?
Maalesef günümüzde kadın erkek aldatmaları oldukça arttı. Araştırmalara göre ilişkilerde aldatan kadın da olsa erkek de olsa aslında duygusal boşluklarından ve inançlarındaki eksiklerden kaynaklı. Buna isterseniz ilişkilerine olan inançları diyin, isterseniz kendi ahlakı inançları diyin her neyse sadakatlerine sebep eskisi kadar güçlü olmadığı ortadadır aslında. Sebep bu olmasına rağmen yine yapılan anket ve araştırmalarda; kadınlara neden aldattığı sorulduğunda başka birini aşık olduğunu söylerken, erkek de ise karşı cinsin cazibesine kapıldıkları için aldattığını iddia ediyor. Görüldüğü gibi Kadın ve erkeğin aldatma nedenleri bile birbirinden çok farklı.
Erkekler acaba neden aldatır ? . Biz bu gün erkekler neden aldatır bundan bahsedeceğiz . Acaba aldatma bir sonuç ve bizleri bu sonuca götüren belirli sebepler var mı? Peki bu sebepler neler?
ERKEKTİR YAPAR ANLAYIŞI İLE;
Erkek egemen bir toplumlarda daha fazla görülmesine rağmen, dünyada bir çok toplum için erkeğin aldatması maalesef çok normalleştiriliyor. Hele ki aldattığı kişi ile aralarında sadece tensel bir ilişki yaşıyor, yani duygusal bir ilişki yaşamadığı halde aldattıysa; Kendi açıklamalarında da toplum bakış açısı olarak da çok büyük olay gibi görülmeye biliyor. Şeytana uymuştur denir ,Genetik yapıları böyle denir, Kadın tarafından kandırılmıştır denir,hatta Eşinin hatasıdır denir. Aslında bunu eşlerini belki sevmediklerinden yapmazlar sadece çok büyük suç işlediklerini düşünmezler. Başta da dediğimiz gibi normalleştirirler aldatmayı. Sigarayı bırakmaya çalışan birinin gizliden içtiği tek dal sigara yada Rejim yapan birinin gizlice bir paket çikolata yemesi kadar masum bir kaçamak olduğuna inandırırlar kendilerini. İşin belki de en trajik yanı ise sadece tensel beklentiler için yaptığı bu kaçamağı kendi eşleri ve sevgilileri bile mazur görüp, üstünü kapatmak için çaba dahi harcarlar. Erkektir yapar anlayışından artık uzaklaşmak gerekir.
ERKEKLER İLİŞKİLERİNDEN BIKMIŞ VEYA SEVGİLERİ TÜKENMİŞ İSE;
Belki de çoğumuz erkeklerin hemen ilişkilerini sonlandırdığı gibi yanlış inanışa sahibizdir. Bir erkeğin eşinden ayrıla bilmesi için tabi ki istisnalar olsa da genelde son noktaya gelmesi gerekir.Özellikle Evlilik gibi ciddi ve uzun süreli ilişkilerini kolay kolay bitirmek istemezler. Eşine olan duyguları, sevgisi tükendiğinde, ayrılmak yerine başka bir kadınla ilişkiye girmeyi seçerler. Evliliklerini kurtarmaya çalışmak ya da kurtulmayacak bir evliliği bitirip, kurulu düzenini bozmaktansa , erkekler aradıkları heyecan, aşk ve tutkuyu başka kadınlarda bulmaya çalışırlar. Eşiyle ilişkilerinde duygusal paylaşımları bittiğinde, artık eskisi gibi beraber vakit geçirmek onları eğlendirmediğin de sevgileri azaldıkça; Eşiyle birlikte vakit geçirmek yerine, kendi hayatlarını yaşamayı tercih ederler ve aldatmak için fırsat kollarlar.İçindeki ruhi boşlukları ve inanç eksikliklerinden kaynaklı hafakanlarını başka ilişkilerle bastırmaya çalışırlar. Ve aldatma yolunu seçerler.
ERKEKLER İLİŞKİLERİNDE BEKLEDİĞİ İLGİYİ VE DEĞERİ GÖRMÜYORLAR İSE;
Genelde bildiğimiz gerçek hep erkekler ilişkilerinde ilk hayal dünyasından çıkandır. Fakat gerçek böyle değildir. Evlilikler de tabi ki istisnalar hariç genelde hayal aleminden çıkıp, gözlerini gerçek dünyaya açan ilk taraf aslında kadınlar oluyor. Ve bu hayal dünyasından çıkmak kadını heyecandan uzaklaştırıp, eşine yeterince ilgi göstermeyip, bakımlı kadın havasından uzaklaşabiliyor. Erkekler ise O ilişkilerindeki ilk günkü kadını arıyor. Eşinden ilgi, anlayış, kendisine heyecan veren bakımlı kadın olmalarını istiyorlar. Ve bunu bulamadıkların da erkekler aldatma yoluna doğru ilerliyorlar.
Erkekler kendine tapan ve onun için her türlü özveriyi gösteren kadının, artık kendini eleştirmesine, kontrol etmeye çalışmasına, birde duygusal ve cinsel isteklerini zorunlu oldukları için yapıyormuş tavrından çok rahatsız oluyorlar. Dünyada çapında yapılan araştırmalar da gösteriyor ki; erkeklerin aldatmasındaki en büyük neden yeni biri tarafından değerli ve önemli hissettirilmek. Erkekler eşlerinin fiziksel olarak kendilerini önemsememesini, kilo almalarını yada artık evliyiz beni böyle kabul edecek tavrını bir tehdit yada kendisini önemsemediği olarak algılıyor. Erkekler yaşlanmaktan kadınlardan daha fazla korkarlar. Ve bu önemsenmeme hali onlarda yaşlanma korkusu olarak ortaya çıkar. Kendini yaşlı hissettirmeyip , güçlerini kabul eden ve onları memnun etmeye çalışan birine ilgi duymaya başlarlar.
ERKEKLERİN CİNSEL HAYATI DÜZENSİZLEŞMİŞ İSE;
Cinsel isteksizlik erkekler tarafında da yaygın olarak görülüyor fakat yine de erkeklerin dışarıda kendine heyecan veren renkli bir cinsel yaşam bulmak için aldatmaları en yaygın aldatma sebeplerindendir. Hatta bir erkek eşini deli gibi severken, onunla ayrılmak gibi bir düşüncesi yokken bile renkli bir cinsel hayata ihtiyaç duyuyor. Ne zaman ki ilişkilerde cinsellik bir zorunluluk haline geliyor , sıradanlaşıyor, erkek kendisini yetersiz, güçsüz, beceriksiz ve eskimiş hissediyorlar. Bu yenilgiyi atlatmak için ise aldatıyor, Bunu yaparken bilinç altında yatan sebep aslında kendini ispat ve yeterli olduğunu gösterme isteğidir. Kadınlar bağlılık ve kendine verilen güven duygusundan tatmin olup enerji alırken; erkek ise güç ve kudretli olma hissi ile yaşama tutunacak enerjiyi kendilerinde buluyorlar.
ERKEKLER HUZURSUZLUKTAN BUNALMIŞ İSE;
Kadınlar problemlerin üstüne gider, hatta çözmeden rahat da edemezler. Fakat erkekler problemlerle uğraşmak istemiyorlar. Çözmektense kaçmayı tercih ediyor. Hatta bir türlü çözülememiş her fırsatta masaya yatırılan, bir gerginlik varsa erkeği dışarıya itmek için daha iyi bir neden bulunamaz. Sürekli dert dinlediği, kavga ettiği, kıskanıldığı ve huzursuzluk yaşadığı ilişkilerden kaçmak için aldatan birçok erkek vardır. Aşk enerjisinin yok olduğu, mesafelerin aradan kalktığı ve dert ortaklığına dönüşen ilişkilerde erkek kaçıp aşk arayışına girme eğiliminde oluyor. Erkekler saygı ve takdir göremediklerinde özgüvenleri büyük yara alıyor ve onlar bunu bir yenilgi olarak kabul edip intikam alma yolunu da aldatmak olduğu gibi bilinçaltı bir dürtüyle hareket ediyorlar.
Sevinç Karakaya