İlişkinizi Yenilemek İçin Öneriler
İLİŞKİNİZİ YENİLEMEK İÇİN ÖNERİLER
Evlilik törenlerinin ardı arkasına devam ettiği şu hareketli günlerde, Kişilerin başkalarının mutluluklarını gördükçe kendi ilişkilerinin de tekrar gözden geçirme, hatta eski o heyecanlı günlere dönme noktasında yenilikler yapmalarını öneririm. Yeni evlenenler için ise evliliklerini ve ilişkilerini neden güncel tutmalılar bunun üstünde durmalarında fayda vardır. Çünkü iyi bir ilişki bize sadece duygusal huzur değil aynı zamanda bedenen huzur ve sağlıklı getirebilir.
Evet yanlış duymadınız iyi bir ilişki size sağlıklı bir beden getirecektir. Tüm ilişkiler ve özellikle duygular ilişkilerimiz bizim bütün hayatsal fonksiyonlarımızı etkiler. İyi bir ilişki sayesinde beden sağlığınızı da koruyabilirsiniz. Evli veya sağlıklı bir ilişkiye sahip çiftler bekarlara göre daha uzun yaşarken karşılaştıkları zorluklarla da daha kolay baş edebiliyor. Sağlıksız evliliklerde ve ilişkilerde ise çiftlerin kronik hastalıklara yakalanması riski daha yüksektir. iyi bir ilişki ve sağlıklı bir yaşam için, ilişkinizde bazı düzenlemeler yapmanızla mümkündür.
İyi bir ilişkin için ön koşulu çiftlerin bireysel olarak iyi hissetmeleridir. Bu genelde anlaşılması zor bir durum oluyor. Kişiler ”İlişkiler iki kişiliktir o iyi olunca ancak bende iyi olabilirim” gibi savunmaya geçseler de; Unutulmaması gereken biz bireysel olarak iyi ve tam olmadığımız sürece karşı tarafla da iyi olamıyoruz. O yüzden ilk ve değişmez madde:
Önce Kendinize Sonra İlişkinize Bakım Yapın
Kişisel bakım çift yönlüdür beden sağlığı ve Duygusal sağlığınız. Biz nasıl ki hasta ve mutsuz insanlar ile olmak istemeyiz; Kimse de kronikleşmiş hastalıkları olan ve mutsuz insanlar ile birliktelik istemez. Beden sağlığınız için ; vücut temizliğinize ve hijyene dikkat edin, dengeli beslenin ve egzersiz yapmanızı tavsiye ederim. Duygusal sağlığınız için ise keyif aldığınız etkinlikleri yapın, size iyi gelen insanlarla görüşün. Sizin fikirlerinize yada yaptıklarınızı devamlı yıkıcı eleştiriler yapan kişilerden uzak durur. Kendi iyi yanlarınızı tekrar keşfedin bunlara odaklanın, ve aynı zamanda sahip olduğunuz şeylere veya özelliklere şükrünüzü sıkça tekrarlayın. Bunlar yaşam enerjinizi arttıracaktır. Buda sizin daha sağlıklı bir yaşama taşıyacaktır.
Nasılsanız Öyle Görünün
Duygularınızı ve düşüncelerinizi açık, net bir şekilde eşinizle paylaşın. İçinizden geliyorsa eşinize yaklaşmaktan, sarılmaktan ve dokunmaktan çekinmeyin. Bunu bir görev olarak yada zoraki bir şekilde yapmayın. Eğer bunu bir görev gibi değerlendiriyorsanız ilişkinizle ilgili tehlike sinyalleri ortaya çıkabilir. Çoğu ilişki dışarıdan bakınca her şey yolunda gibi görünür fakat çok büyük sebebe gerek olmaz yıkılması için bazen küçük sarsıntılar o ilişkiyi yıkabilir. Bunun sebebi her şey yolunda gibi yapıp zoraki yapılan hareketlerdir. Bir yerde muhakkak patlak verir. Zoraki davranışlar yerine kendiniz olun emin olun samimiyetin getirdiği iyi enerji ilişkinizi daha zevk alacağınız bir duruma taşıyacaktır.
Birlikte Zevk Aldığınız Etkinliklere Katılın
Birlikte eğlenebileceğiniz keyifli etkinliklere katılın. Sinemaya, tiyatroya, konsere veya alışverişe gidin, eşiniz için kıyafetler seçin. ”Bu sana çok yakışıyor”, ”Sende bunu görmek istiyorum” gibi yorumlar yapmaktan çekinmeyin. Bayan yada erkek ilişkide eşinin odağında olmaktan hoşlanır.
Birbirinizi Yaşamaktan Vazgeçmeyin
Hangi yaşta olursanız olun, kendi kişisel bakımınıza önem verin. Evliliğin getirdiği nasıl olsa evliyiz rahatlığıyla hareket etmeyin. Hafta sonu evdeyken bile en güzel kıyafetlerinizi giymeye önem gösterin. Birbirinize güzelliklerinizi ve güzel taraflarınız gösterin. Fiziksel, duygusal ve cinsel yakınlığınızın tadını çıkarın. Yakınlık çiftlerin ilişki doyumunu artırır. Evlenince coşkunun biteceğini düşünmeyin. Coşkunuz eksildiyse ilişkinizi bir uzmanla birlikte değerlendirmekten çekinmeyin. Hiç bir zaman birbirinizi yaşamaktan vazgeçmeyin.
Kendinize ve Eşinize Kişisel Zamanlar Ayırın
Çiftlerin belirli ölçüde birlikte belirli ölçüde de bireysel olabilmesi hem benliklerini korumalarını hem de birlikteliklerini beslemelerini sağlar. Bireysel olarak kendinize özel olan ve ilişkinizin ortak alanlarını birbirinden ayırın. İyi bir ilişki bireylerin hem tek başına hem de bir arada olma ihtiyaçlarını tatmin eder. Bireylerin özel yaşamlarının olmadığı, her şeyin birlikte yapıldığı ilişkilerde yıllar geçtikten sonra bireylerin ilişkiden önce nasıl biri olduklarını, kimlerle görüştüklerini, ilişki yokken nasıl zaman geçirdiklerini unutma tehlikesi ortaya çıkabilir. Tamamen bireysel hareketler ise çiftlerin birbirlerinden kopuk yaşamasına neden olabilir. Bu noktada çiftlerin birlikte keyifli etkinlikler yaparken aralarında belirli bir mesafe bırakmaları, birbirlerini özlemelerine fırsat vermeleri ilişkileri besler. Bazı etkinliklere partnerinizle katılmak, bazen arkadaşlarınızla yalnız görüşmek çözüm olabilir.
Sorumluluklarınızı Paylaşın
Evi eşinizle paylaşırken ev içindeki işlerle ilgili sorumluluk paylaşımı yapmanız gerektiğini unutmayın. Kadın/erkek işi diye ayırdığınız işleri gözden geçirin ve bir ev arkadaşıyla yaşıyor olsaydınız görevleri nasıl paylaşırdınız, payınıza neler düşerdi, onu düşünerek harekete geçmenizi tavsiye ederim.
Tartışmaktan kaçmayın
Tartışmak kavga etmek değil; fikirlerin, beklentilerin farklı olması, birbirine uymaması ve bunların konuşulabiliyor olmasıdır. Tartışabilmeniz kendinizi, eşinizi ve ilişkinizi önemsediğiniz, ilişkinizi canlı tuttuğunuz anlamına gelir. Tartışırken birbirinizi suçlamayın ve karşılıklı olarak birbirinizin niyetiyle ilgili peşin hükümlü olmayın. Bunlar yerine karşılıklı bir şekilde ne hissettiğinizi, ne istediğinizi anlamaya çalışın. Çiftlerin problemlerini çözebilmesi ilişkilerinden aldıkları doyumu artırırken, geri çekilmeleri ve problemlerle ilgili konuşmaktan kaçınmaları doyumu azaltıyor.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Evliliğinizde Her Gün Yeniden Sevmeye “EVET” mi?
EVLİLİĞİNİZDE HER GÜN YENİDEN SEVMEYE ”EVET” Mİ?
Yazın bize güneşli yüzünü göstermesiyle her gün hemen hemen bir evlilik merasimiyle karşılaşıyoruz. Mutluluk getiren her evlilik sadece kişilerin kendilerine değil çevrelerine de huzur verirken, sonu hüsranla biten evliliklerde kişilerin, hem kendilerini hem de çevrelerini üzüntüye boğabiliyor. Evet evlilik kararı alınırken çok düşünülmesi gereken ciddi bir karar, sonradan mutsuz olmama adına kişinin kendisiyle en baştan yüzleşmesi gereken bir karardır ayrıca… Bugün karşılıklı verilen evlilik sözlerinden ve seçimlerinden bahsedeceğiz. Şimdi şu soruya dürüstçe cevap vermenizi istiyorum.
”Eşiniz size vermiş olduğu söz yüzünden mi, yoksa her gün sizi sevmeyi seçtiği için mi? sizinle birlikte olmasını istediniz?”
Kim istemez değil mi? Eminim imzalar formalitelerden yada kağıt üzerindeki sözlerden ziyade, eşinin kendisini sevmeyi ve her yeni günde yine kendisini sevmeyi seçerek beraberliği sürdürmesini herkes ister. Sevginiz ne kadar güçlü ise, birbirinizden o kadar az beklentiye girersiniz ve o kadar az şey talep edersiniz.
Evliliklerde Sözleşme
Evliliklerde son zamanlarda çokça duyduğumuz ”evlilik sözleşmesi” kişilerin daha evlenmeye adım atmadan kendini bir noktada garantiye almaları, daha yeminler edilmeden sözlerin netleştirilmesi hatta bazen en özel paylaşımlara kadar kağıt üzerinde sevgi anlaşmaları yapılmasına çokça rastlar olduk. Peki bu gerçekten mutluluk huzur yada gerçek güvenceyi getiriyor mu acaba?
Evlenmenin en iyi ve gerçekçi yolu bu kutsal birleşmeyi, bir sözleşme, vaat yada bir beklentiyle değil de karşılıklı birbirini sevme seçimini yaparak oluşturmak en doğru olandır. Çünkü evlilik olması için hayatının sonuna kadar, devam etmekte kararlı olmanız gereken bir tercih yada seçim olmalıdır. Bu kağıtta yada sözleşme ile yapılacak bir seçim değil, tamamen özgür iradenizle yapmanız gereken bir seçim olmalıdır.
Söz Mü? Seçim Mi?
Biraz durun ve şu soruyu bir düşünün; ”Evlilik bir söz mü olmalı? yoksa sevmeyi seçmek mi? olmalı”
İki sorunun arasındaki farkı hissedebiliyor musunuz? birisi bir zamanlar doğru olduğuna inandığınız bir noktada, kalmaya sizi zorlarken diğeri yıllar içerisinde biz değişim gösterdikçe, kendiside değişen bir yapıya sahiptir. Her zaman baskı ile değil de özgürce hareket etmek sizce daha iyi değil mi? Her şeyden daha çok istediğimiz şey bu olduğu için birlikte olmayı ve birbirinizi sevmeyi seçmek mi daha iyi? Yoksa yıllar önce vermiş olduğunuz bir söz yüzünden birlikte olmaya devam etmek mi? Seçimlerimizle yaşamak ve yaşadığımızın farkında olmak her zaman doğru olandır.
Mutlu Evlilik Şans Talih Değil Bir Seçimdir
Şimdi diyebilirsiniz; ”Eğer evliliğim yürüyor, bende mutluysam, bu ha söz olsun, ha seçimimin eseri olsun ne fark eder ki?” Öncelikle bu cümleyi kullanıyorsanız, sizin adınıza çok mutlu olduğumu söylemek isterim. Ortada hiç bir gariplik yok fakat siz farkına varmasanız da her gün eşinizi sevmeyi tercih ediyorsunuz. Muhtemelen çevreniz tarafından şanslı olarak dillendiriliyorsunuz ki öylesiniz de… Tabi ki mutluluğunuz tamamen şansa bağlamak da size haksızlık olacaktır.
Çoğu zaman ”şans” ve ”talih” dediğimiz şey aslında gerçekliğini irademizle değiştirdiğiniz bir seçimdir. Bu belki çoğu insanı korkuta bilir. Kişileri korkutan ise, seçim kavramına özgü bir fikir olan özgürlüğün ta kendisidir. Seçimde özgürlük vardır. Açık uçludur ve belirsizdir. Özgürlük ve seçim kişilere göre değişeceği için güvensizlik duyulur. Öte yandan verilen söz daha güven uyandırmakla birlikte, her geçen gün artan boşanmalara bakıldığında da hiç bir şeyin garantisi değildir aslında…
Ancak yinede sözlerden medet umuyoruz. Seçimin beraberinde getirdiği özgürlük kavramı bizi halen rahatsız ediyor. ”Seçimi bir söze çevirerek, evlendiğimiz kişinin seçimini garanti altına almaya çalışıyoruz”
Evliliklerde asıl olanın seçimler olduğunu unutmamak gerekir. Evlilikte ne kendi özgürlüğümüzden olalım ne eşimizin özgürlünü kısıtlayalım. Bunun yerine evliliğimizin temellerini, her iki tarafın sevgisi ve özgür iradesi üzerine kurmak mutlu bir evlilik için yeterli olacaktır.
”Evliliğimizi maddi bir sözleşme değil de, manevi bir anlaşma üzerine kuralım. Kendimizi tamamen teslim etmemiz doğru değil; her an, her gün bilinçli olarak yaptığımız seçimleri uygulayan insanlar olmalıyız. İkisi arasında farkı anladığımızda ikincisinin ne kadar güçlü bir duygu olduğunu da göreceksiniz. ”
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Sıkıcı Evliliklere Son!
SIKICI EVLİLİKLERE SON!
Konu ilişkiler olduğunda, hemen hemen bir çok çifttin ortak sorunu zaman geçtikçe birbirine karşı o eski aşkın, tutkunun kalmadığı gibi, ilişkilerin sıradanlaştığı tek düze bir hal almasıdır. Kişiler birbirlerine çok aşık olup, gözleri birbirinden başka bir şey görmese bile, hatta evlenene kadar aile ve maddi faktörler başta olmak üzere bir çok sıkıntıya beraber göğüs germiş olsalar bile, ilişkiye yeteri kadar önem ve çaba harcanmaması sonucu ilişkide monotonluğun olması çok doğaldır. Danışanlarımdan şunu duyarım ”İlişkimiz için her şeyi yapıyoruz, hep birlikteyiz ” İşte bazen de yapılan şeyler yanlış yada gereğinden fazla olduğunda da ilişkiye zarar verip kişileri birbirinden sıkılacak duruma getirebiliyor. Peki ama nasıl buna çözüm bulacağız diyorsanız gelin bir kaç maddeyi beraber değerlendirelim.
Evlide Olsanız Kendi Şahsi Hayatınıza Sahip Çıkın
Maalesef uzun ilişkilerde ve evliliklerde kişiler, daha öncesinde bir hayatları olduğunu unutur ve hep birbirlerine odaklanabilirler. Fakat unutmamak gerekir ki dışarıda eşinizin dışında sizin ve onun da bir hayatı var ve bu hayatta hızla devam etmekte. Bir çok çift aslına bakarsanız bunu çok bilinçli yapmakta, sanki normal olan buymuş gibi davrana bilmektedir. Karıştırılmaması gereken evet evlilik hayatı kişilerin bekar hayatlarından uzaklaşıp, birbirlerine evliliğin gerektiği paylaşımları ve saygıyı getirse de, dışarıdaki sosyal hayatları devam etmektedir. Kısıtlamalar getirmek aynen şuna benzer; bir odada pencere açmadan oturduğunuzu ve zamanla oksijenin azaldığı için nefes almadığınızı hissedip boğulmak gibi, hem sizi hem eşinizi artık bu ilişki boğmaya başlar. Eşinizden önce arkadaşlarınızla birlikte olurdunuz, ailenize daha fazla zaman ayırırdınız, iş yerinizde daha fazla vakit geçirirdiniz ya da kendinizi geliştirmek için kurslara giderdiniz. Şimdiyse hayatınızın tek merkezi ilişkiniz ve eşinizse orada ciddi sıkıntı var demektir. Monotonluktan uzaklaşmak için kendinize ve eşinize nefes alacak zamanlar ayırın ve hayatınıza sahip çıkın.
Hayatınıza Yeni İnsanlar Alın
Evlenen çiftlerde evli kişilerle görüşme, yeni kişilerle tanışmaktansa birbirlerine kalmayı tercih edebiliyorlar. Buda yine eşlerin ortak hareket etme takıntılarından kaynaklı başka bir sorundur. ”Biz çiftiz ve çiftlerle görüşmek zorundayız” düşüncesi çiftlerin bekar hayatlarında ki arkadaşlarından uzaklaşmaya yada yeni arkadaşlıklar edinmemeye itmektedir. Unutmaması gereken hayatımıza giren her kişi, bize bir şeyler öğrete bilir. Ve yeni insanlar ile yeni şeylerin hayatımıza girmesi ilişkimize de muhakkak yeni paylaşımlar katacaktır. Buda ilişkinizi monotonluktan uzaklaştıracaktır.
Eşinizin Sevdiği Kişilere saygılı Olun
Hayatta sadece eşiniz değil, kim olsa sevdiklerini kötüleyen ve sevdiklerine saygı duymayan kişiler ile görüşmek istemediği gibi araya bir mesafe koymak ister. Evliliklerde ise eşlerin birbirlerinin ailesine saygı göstermemesi ilişkileri gerer. Oysaki aile ile ortak paylaşımlar bulmak, ilişkileri daha samimi ve daha güçlü kılacaktır. Elbette eşinizin ailesini çok sevmek zorunda değilsiniz, Fakat sevdiğiniz kişiyi yetiştiren ve varlığına sebep olan kişiler olduğunu unutmayın. Muhakkak eşinizi daha çok sevmenizi ve onun hakkında daha çok bilgi edinmenizi sağlayacak hikayelere sahiptirler.
Tartışma Yönteminde de Monotonlaşmayın
İlişkilerde zamanla kavgalar bile monotonlaşıyor. Önce küsülüyor sonra bir taraf, barışmaya çalışıyor, sonra barışma ve tekrar benzer kavgalar… Zamanla ilişkilerde tartışmanın dahi öneminin kaybedilmesine sebep oluyor. Kişiler bu küs/barış ve kaç/kovala ilişkilerinden başta hoş gelse de bir süre sonra bunalabiliyorlar. Kavgalarınızda daha ılımlı olmalı ve kendinizi iyi ifade etmeye çalışmalısınız. Ancak çözüm odaklı olursanız sorunları aşabilirsiniz.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
İlişkilerinizde Yaşadığınız Kısır Döngüleri Nasıl Kırarsınız?
İLİŞKİLERDE YAŞADIĞINIZ KISIR DÖNGÜLERİ NASIL KIRARSINIZ?
Son zamanlarda kişilerin en çok şikayet ettiği ; asla bir daha aynı olayı yaşamayacağım dediği halde bazen aynı kişilerle, bazen ise kimlikler değişse de aynı olayları farklı kişilerle yaşamaya devam eder. Bu sadece karşı cinsle değil hem cinsimiz ile de zaman zaman yaşadığımız sorunlardır.
Peki sizce nedendir? Hiç düşündünüz mü? Neden birbirine benzeyen kişileri sever hatta aşık oluruz. Bazen de birbirlerine benzemeseler de farklı insanlar ile sanki aynı yazılmış senaryoyu yaşarız?
Bunun sebebi çocukluktan başlayan, hatta daha da geriden bebeklikten biriktirilmiş mutsuzluk ve acıların, korku ve beklentilerin izlerini halen yaşıyor olmamızdır. Bilinç altımızın bize yaptığı oyunla güvenli ortamımıza bağlı kalmamız için takip ettiğimiz izlerdir.
Biz belki çok farkına varmıyoruz fakat bilinçaltımız gerek olumlu veya gerekse olumsuz yönleriyle ebeveynine benzeyen ilişkiler, eş adayları seçer ve unutamadığımız acı ya da mutlu; çocukluk, gençlik koşullarını tekrar yaşayarak onları düzeltmek istemektedir.
Çocukluk dönemizde bize acı veren olaylar ille de büyük boyutlarda olması gerekmez. hepimiz görünmez incinmeler, beklentiler ve korkular biriktiririz. Bilinçaltımız anne, baba ya da hayatımızda çok etkili figürlerin benzerlerini bulup onları düzelterek başarı kazanacağına inanır. Şöyle düşünün; Mesela, sizi terk eden ebeveyn yerine güvenli bir eş bulabilecekken, onun yerine alkolik bir eş bularak yine o güvensiz koşulları oluşturup düzeltmek isteriz.
Başka bir örnek vermek gerekirse; Babanız iflas etmiş ve bu küçükken sizi çok etkilemiş olabilir. Bunun etkisi ile mali kayıplar yaşayan birine aşık olup onu düzeltmeye çalışırken kendinizi bulabilirsiniz.
Aşkı Başlatan Bilinçaltı Anılarınızdır
Çok ilginç gelebilir fakat, aşkı başlatan gizli uyarıcılar ”bilinçaltımızdaki anılarımızdır” ve bilinçaltımız da bir mıknatıstır. Eş seçimimizi bilinçli isteklerimiz değil de kişisel gelişim ihtiyaçlarımız belirler.
Geçmiş güvensizlikleri tekrar tekrar yaşamamıza neden olan kısırdöngüye nasıl son veririz? Yanlış insanları ve yanlış durumları hayatınıza çekmekten yorulduysanız, aynı tip insanlar ve aynı problemlerden sıkıldıysanız bu yazıyı okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
Neye Layık Olduğumuzu Düşünürsek Onu Buluruz
Bunu hep söylüyorum belki fakat hayatımıza giren hiç kimse tesadüfen girmiyor ve hayatımıza çektiğimiz kişiler bizim içimizde ne yaşıyorsak dışarıdan bizi bulan kişiler oluyor. Nasıl birine layık olduğumuza temelde inanıyorsak o kişi bizim karşınıza hem de kendi davetimizle fark etmeden çıkıyor. Bir nevi içinize ayna tutuyor ve sizin düzeltmeniz gereken yerleri işaret ediyor. Kahin olmaya gerek yok kendinizle ve yaşamınızla ilgili neye inanıyorsanız gerçekleşecektir. Yani siz kimseniz ve beklentileriniz nelerse hayatınızdaki insanlar da bu özellikleri taşıyan bir kopyanız olarak karşınıza çıkacaktır.
Bu yüzden etrafınızdaki insanları değiştirmek istiyorsanız hemen kendinizi değiştirin, göreceksiniz ki sizdeki değişimle birlikte etrafınızdaki insanlar, olaylar ve durumlar hızla değişecektir.
Değişimin Yol Haritası
- En büyük korkunuz en zayıf tarafınızdır ve beklenmedik anlarda sizi sınamak için karşınıza çıkmaktadır. En büyük korkunuzla yüzleşin. Eğer terk edilmekten korkuyorsanız, sizi terk etme ihtimali belirgin insanlarla birlikte olmayın. Ya da terk edilmemek için fazladan yaptığınız fedakarlıkları yapmayın, cesur ve güvenli olun. Bu yüzleşme metodunu tüm korkularınıza uygulayın. Korktuklarınızı kendinize çektiğinizi sakın unutmayın.
- Kendinizi değiştirmekten korkmayın. Hayatta karşımıza çıkan her insan, her olay bizde var olan potansiyel ile ortaya çıkar. Ve insanoğlu sürekli gelişim ve değişim içinde olmazsa hem olaylara hem kişilere yenik düşer. Hayat olduğunuz gibi olduğunuz değil, olduğunuz halinizin en iyisini gerçekleştirmeniz gereken bir süreçtir. Her yazımda tekrarladığım gibi olayları değil ama olaylara bakışınızı, kişileri değil ama kendi kişiliğinizi değiştirebilirsiniz. Ve siz değiştikçe dünya değişecektir.
- Gerçek nedenler için ilişki kurun. Sadece bir sevgiliniz ya da bir eşiniz olsun diye değil, hayatın geri kalanını onunla mutlu geçirebileceğiniz insanlarla ilişki kurun. Bir yoksunluk, kendinizi kötü hissetmemek veya sadece hayatınızla ilgili benzerlikler bulmak niyetiyle kurduğunuz tüm ilişkiler size zarar verir. Bir ilişkiye girerken onunla anlaşıyor musunuz? Temel değerleriniz birbirinize uygun mu? Aranızda karşılıklı hisler var mı? Karşınızdaki insan size değer veriyor mu? Siz ona değer veriyor musunuz? Bu sorulara cevap verebildiğiniz kişilerle ilişkiye girin.
- Sizi suistimal eden, üzen ve bir şekilde aşağılayan ve bunları bir kereye mahsus değil sürekli tekrarlayan insanlardan uzak durun. Bir ilişkiyi başlatabildiğiniz gibi korkusuzca bitirebilmeyi öğrenin. Hayatınızın sorumluluğunu alın ve mağdur bilincinden kurtulun. Başınıza gelen kötü olayların devam edip etmemesi sadece sizin elinizde unutmayın.
- Sadece sizinle ilişki kursun diye kimsenin koruyucu meleği olmayın. Fazla fedakarlık yaparak sevgilinizi, eşinizi dostunuzu elinizde tutmaya çalışmayın. Feda edip, kar sağlamaya çalışmayın. İlişkilerin yakıtı paylaşım, sevgi ve birlikte olmaktan keyif almaktır bunun dışındaki her şey ancak kısa süreli istisnai durumlar olabilir.
Bunları yapmakta zorluk çekiyor yada nereden başlayıp nasıl yol izlemelisiniz bulamıyorsanız bir uzmanla çalışmanızı tavsiye ederim fakat muhakkak kısır döngüyü kırın… Bu döngüden bir kez çıktığınızda nefes aldığınızı hissedersiniz. Kendiniz için bunu yapın ve aynı şeyleri bazen aynı bazen de farklı farklı kişilerle tekrar tekrar yaşamayın.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
GRİNİN ELLİ TONU Neden Fenomen Oldu?
GRİNİN ELLİ TONU NEDEN FENOMEN OLDU?
Kadınlar erkeklerle eşitliği sağlamak ve onların bağımlılığından kurtulmak için çok uğraştılar. Hatta bir çok alanda erkekleri geride dahi bıraktılar. Bugün üniversitedeki derecelere baktığımızda %60 ‘ı bayanlar tarafında alınıyor. Liseli bir çok erkek çocuğu kızlara ayak uyduramıyor, fen ve matematik bilimleri gibi erkeklerin hükmettiği konularda bile. Kadınlar artık siyasette aktif rol alıyorlar. Ve boşanmaların üçte ikisine kadınlar tarafından başlatılıyor. Kadınlar erkeklerin onları reddettiğinden çok daha fazla reddediyor. ”Cinsiyetlerin savaşında kadınlar kazandı erkekler kaybetti…”
Ne ilginçtir ki; kadınlar önce erkekleri yenmek, geride bırakmak, alt etmek için uğraştı, şimdi ise erkeklerin önünde boyun eğme fantezileri kuruyor. Genç özgürlüğüne kavuşmuş üniversite öğrencisi bir kadının onu seks kölesi haline getirmek isteyen milyarder bir iş adamına tamamen boyun eğmek üzere imzaladığı anlaşmayı anlatan, bir kitabı saplantı haline getiriyorlar. Ve milyonlarca kadın bunu okuyor.
Kadınlar Bu Kitabı Gerçekten Neden Okuyor?
”Buna sebep ne olabilir?”
Neden modern çağın kadınları Grinin elli tonunu okuyorlar? Şöyle bir düşününce gücü eline almayı planlayan kadınlar bunu neden okusunlar ki? Benim bulabildiğim en iyi cevap; Kadınların işte evde çok fazla sorumluluğunun olmasından dolayı, erkeklerin onlar için her kararı verdikleri stres dindirici bir fanteziye kaçmak istemeleri…
Şimdi soralım; Yeni dünya düzenindeki kadının hayatındaki, bitmek bilmeyen sorumlulukların, ekonomik baskı sağlama katkısının, tüm o güç ve bağımsızlığın ve arzunun ve hayata karışmanın tüketici bir rolü var mı? Belki de bazıları için cinsel teslimiyet fantezileri abartılı olduğu oranda bir rahatlama, bir tatil, eşitliğin yoğun çalışmasından ve belirsizliklerden bir bakış sağlıyor.
Evet belki de; bir çok işi aynı anda yapması gereken modern çağın kadın bir kaçış ve bir kez olsun başkalarının sorumluluğunu üstlerine almamak istiyor. Fakat durum böyleyse o zaman neden siniri bozulmuş kadınlar, kahya tutan bir kadınla yada mali işler planlamacısı hakkında yazılar okumuyorlar?
İşte derin erotik anlayışımızı bu denli kaybettik. Milyonlarca kadın yumuşak porno olan bir kitabı ana akım haline getiriyor ve biz bu durumu onların kendileri için karar verecek bir adamla ilgili hikaye istemeleriyle açıklamaya çalışıyoruz.
Şimdi kim bahsedebilir ki; Kadınları cinselliklerinden arındırmaktan …
Bu kitabı onlar için heyecanlı kılan ne? Kadın kahramanın özgürlüğünden vazgeçmesinde ayartıcı olan ne? Bu kadınların şiddetle karşı çıktığı şey değil miydi?
Anastasia Ve Grey’in Hikayesi
Anastasia ve Christian Grey hikayesinde; Bir adamın bir kadına tüm parası ve sahip oldukları, parası helikopteri, şirketleri, maddi başarıları kendine hiç bir şey ifade etmeyecek kadar şehvetle özlem duymasıdır. Adam sadece ona sahip olmak istiyor. Grey milyarder bir adam ve istediği her şeye sahip olabilir. Ama tek istediği ”Anastasia”. Onu öyle fena halde istiyor ki tamamen kontrolüne almayı, ona boyun eğdirmeyi ve onun her şeyine bütün varlığına sahip olmayı saplantı haline getiriyor. Başka hiç bir şey önemli değil onun dışında başka hiçbir anlaşmaya mürekkep değdirmek istemiyor. Kadın onun teslimiyetçisi olmayı kabul ederek o noktalı çizgiyi imzalamak zorunda, yoksa adam yıkılacak. Başka değişle; ”Kadının kölesi olan adam ” tersi değil. Adam onsuz olamıyor. Ona sahip olmak zorunda. Tamamen abayı yakmış durumda.
”Erkek Ona Teslim Olan Bir Kadın Olmadan Yaşayamıyor?”
Grinin Elli Tonu nihai olarak Anastasia teslimiyeti ile ilgili değil. Egemen olunan Christian Grey teslimiyetcisi olmadan yaşayamıyor. Bir erkek bir kadını böylesine derinden etkilediğinde, kadın ona teslim olmaktan kendini alıkoyamaz. Çünkü bir kadın her şeyden çok bunu ister. ”Arzulanmak bir kadının varoluşunun kalbidir”
Bir çok kadının eşi tarafından bu şekilde arzulanma gibi bir durumu maalesef olmuyor. Ve bu kitapta başkalarının başına bile geliyor olsa kadınlar buna çıldırıyor. Basitçe günümüzde kadınlara şehvet özlem duyulmuyor. Ve bu sebeple bir çok kadın bu kitabı okuyor. Bunun nasıl bir şey olduğunu bilmeseler de ”bunun en çok istedikleri şey olduğunu biliyorlar”
”Grinin Elli Tonu Kadınların Hayatında Neyin Eksik Olduğunun Temeline İndi”
Bu kitaptaki aşırı cinsel kutupluluk, aşırı bir tepkiyi tetikledi. Kadınlar özelliklede evli kadınlar için… Kitap gerçekten hassas bir konuya dokundu, çünkü kadınların ne hissetmek istediklerinin ve hayatlarında neyin eksik olduğunun temeline indi.
Kadınların İstediği Nedir?
Şehvetle arzu edilmek bir kadının istediğinin tamda özüdür. Kadınlar bütünüyle arzulanmak ister. Mümkün olan her anlamda özelliklede cinsellik noktasında. Bir çift her ne kadar çocuk yetiştirmek, ev idare etmek gibi işlevsel meseleleri paylaşırsa paylaşsın, ışıklar kapandığında her kadın kocasının ona yalnızca o çeşit, büyülenmiş bir arzuyla yaklaşmasını ister.
Bir kocanın karıma cinsel ilgi gösteriyorum ancak onun tek söylediği, ”Bu gece olmaz başım ağrıyor” lafı çok klişedir. Ama karısı tarafından bu şekilde reddedilen bir adam karısının yakaladığı ateşi yakamamıştır. Onun arzusunun alevini onu erotik anlamda büyülediğini göstererek körükleyememiştir. Kısacası onu gerçekten şehvetle arzulamamıştır.
Evet Kadınlar sempatik ve şefkatli aşıklar ister. Ama bazen sadece kapılıp gitmek isterler.
GRİNİN ELLİ TONUN’ da Bir Kadının Duymak İstedikleri Var
Bir kadının her şeyden çok duymak istediği şudur; ”Seni arzuluyorum. Senin bedenini istiyorum. Güzelliğin benim için karşı konulamaz. Senin yanında kendimi kontrol edemiyorum. Kendimi her an seni düşünürken buluyorum ve sana sahip olmak zorundayım, sonuçları ne olursa olsun. Yarın sabah çocukları okula bırakmamız gerekse de bu gece uyuyup uyumamız umurumda bile değil, sana duyduğum arzuyu bastıracak elle tutulur hiç bir şey yok” Kadınların duymak istediği ve duymaya ihtiyacı olan şey işte bu, bir kadını eritecek şey işte bu, çünkü bu kadınların temel arzusuna dokunur.
Karısına kur yapmadan yaklaşan bir erkeğin karşılık görmemesi çok normaldir, çünkü kadının temel ihtiyacına hitap etmemiştir. Kadınların Christian Grey ve Anastasia’nın hikayesinde sahip olmak istedikleri tam anlamıyla bu…
Sevinç Karakaya
İlişkiniz Tek Taraflı Mı?
İLİŞKİNİZ TEK TARAFLI MI ?
sevmek güzeldir; fakat en güzeli iki gönlünde birbirine aynı sevgi ile bağlı olmasıdır. Hele ki bir ilişkiniz var ise ve sadece tek taraflı gidiyorsa bu ilişki sizi yıpratır. Tek taraflı ilişkiler zor, sizi mutlu etmeyen, anlamsız ilişkilerdir. Eğer sizinde ilişkiniz hakkında şüpheleriniz varsa bu yazıya bir göz atmanızı tavsiye ederim ve derim ki bu sayacağımız maddeler size tanıdık geliyorsa kendinizi bir an önce bu çıkmaza girmiş ilişkiden kurtarın…
Hep Siz Mi İletişime Geçiyorsunuz?
Bu oldukça önemli bir durumdur. İlişkinin ilişki olması için karşılıklı iletişimin olması gereklidir. Eğer sürekli mesaj atan, arayan sizseniz ve hiçbir zaman iletişimi o başlatmıyor ise, telefonlarınıza geri dönmüyorsa, mesajlarınıza vakti olmadığı için günler sonra cevap atıyorsa bu ilişkide bir şeyler ters gidiyor demektir.
Arkadaşlarını Size Tercih Mi Ediyor?
İnsanlar mutlu olmak istediği ve beraberliğinden keyif aldığı kişilerle beraber olmak isterler. Eğer ki hayatınızdaki kişi; Canı dışarı çıkmak istediğinde sizi değil de arkadaşlarını arıyorsa, onlarla bir yerlere gidiyorsa ve siz ona bir şeyler yapmayı önerdiğinizde sizi reddediyorsa bu ilişki tek taraflı yaşanıyor demektir.
Sohbet Edemiyor ve Konuşmalarınız da Kısa Kısa Mı Oluyor?
Eğer ortada karşılıklı olan bir ilişki varsa taraflar, taraflar birbiriyle sohbet etmek bir araya gelmek ve muhabbeti uzatmak için fırsat kollayacaklardır. Fakat Sevgiliniz; Onunla konuştuğunuz zamanlar hep kısa kesiliyorsa, sohbeti ilerletmek için sadece siz çabalıyorsanız, üzgünüm fakat ilişkinizi tek taraflı yaşıyorsunuz demektir.
Sık sık Ortadan Kaybolup Ulaşılamıyor Mu?
Paylaşımlar ilişkinizi daha çok sahiplendiğinizi gösteren faktörlerdir. Özellikle evlilik yolunda ilerlediğiniz acı günde kötü günde beraber olmak adına hayaller kurduğunuz kişiye sık sık ulaşamıyorsanız ortada ciddi bir sorun var demektir. Bir ilişki yaşadığınızı ve hayatı paylaştığınızı düşündüğünüz kişiye; ne zaman bir sorun yaşasanız, onu destek için yanınızda bulamıyorsunuz. Tekrar ortaya çıkması siz probleminizden kurtulunca oluyor ve yardım etmek için hiçbir çaba harcamıyorsa ilişkinizde problem var demektir. Böyle bir adamla birlikte olarak vakit kaybetmeyin. Sizi şimdiden yanlız bırakan birine geleceğinizi emanet etmeyin.
Çok Mu az Görüşüyorsunuz?
Normal çiftler, haftada birkaç gün, baş başa veya arkadaşlarıyla, vakit geçirirler. Eğer bu ilişkide her zaman onunla buluşmaya çalışan sizseniz, eğlenceli bir şeyler yapmak için sizi hiç aramıyorsa ilişkide bir sorun var demektir.
Sizi Önemsemediğini Mi Düşünüyorsunuz?
Neden hayatımızda bir birliktelik olsun isteriz ki, tabi ki sevgiyi hayatı paylaşmak önemsemek ve önemsenmek için… Sizi hiç önemsemediğini, umursamadığını düşünüyorsanız bunun nedeni doğru olmasıdır. İlgili bir erkek arkadaş her gün sizinle konuşmak ister, size komik, düşünceli mesajlar atar ve her şeyin yolunda olup olmadığını bilmek ister. Eğer bunlar yoksa lütfen kendinizi kandırmayın.
İlişki problemleri Çözmeye Yanaşmıyor Mu?
İlişkinizin ihtiyacı olan şeyleri onunla ne zaman konuşmak isteseniz, ilişkiyi tek taraflı yaşadığınızı düşündüğünüzü söyleseniz gözlerini mi deviriyor? Problemlerin üstesinden gelmek istemiyor ve çaba sarf etmiyorsa onunla daha fazla vakit kaybetmeyin.
Hayat akıp gidiyor… ve hayatınızdaki en önemli kişi ise kendiniz. Size değer vermeyen ve sizin zorlamanızla giden bir ilişkiden kendinize bir iyilik yapın ve kurtulun… Kabul ediyorum bu söylenildiği kadar kolay bir durum değildir Bağımlılık haline gelmiş kangren olmuş ilişkiler vardır, onlardan kurtulmanız aynı kişileri tekrar tekrar kendinize çekmemeniz için ise yardım almanızı tavsiye ederim. Bir ilişki koçu ile çalışmak kısa zamanda doğru ve istediğiniz kaliteli ilişkiyi hayatınıza çekmenize yardım edebilir. Sevgiyle kalın….
Sevinç Karakaya
Evdeki Huzurun Sırrı
EVDEKİ HUZURUN SIRRI
Yazılarımda genel olarak, aile içi huzura bizi neler götürebilir yada daha huzurlu hayat için nelerden uzak durmalıyız bunlar üzerinde durmaya çalışıyorum. Bana gelen danışanlarımın bir çoğunun hayatında sıkıntı olarak gördüğü şeylerin başında; ilişkilerinde yaşadıkları problemlerden kaynaklanması bu konulara ağırlık vermeye beni itiyor.
Huzur Size Hediye Edilmez Onu Siz Elde Edeceksiniz;
Hayatta bir insanın, her şeyi tam olsa da, ilişkilerinde yada aile içinde yaşadığı huzursuzluk tüm hayatını çok ciddi etkileyen bir faktördür. Siz istediğiniz kadar “mutluyum, yaşıyorum, sıhhatliyim,” diyebilirsiniz. Huzurunuz yoksa bunların tadını çıkaramazsınız. Bir ilişkide huzur var ise çevresinde ki tüm negatifliğe bir nevi katalizörlük yapabilir. Huzurun hakim olduğu bir ilişki, kişileri cennetten bir köşeye götüre bilir. Fakat huzur size dışarıdan bir hediye olarak sunulmaz, ilişkilerde huzur bizzat kendi çabanız ile kazanılması gereken bir durumdur.
Bulunduğunuz yere sığabilmek; zevk alabilmek; tadını çıkarabilmek için huzurlu bir ruha sahip olmak çok önemlidir. Şöyle düşünün ; ”Herhangi bir ruhsal sorununuzun olmadığını ve eşinizle çok önemli bir problem yaşamadığınızı varsayalım nasıl hissederdiniz?” . Biraz düşünün lütfen ”Size huzur veren şeyler nelerdir?” ” Evlilikte huzur nedir ya da huzuru sağlayan şey nedir?” Elbette huzur vazgeçilmezdir.
Huzur Kendi Tepkinizde Saklıdır;
Tekrar etmek gerekir ise; Huzurunuzu yalnızca kendiniz sağlayabilirsiniz. Fakat evli ya da nişanlıysanız veya bir sevgiliniz varsa ve karşınızdaki size huzur vermiyorsa, bunu sorun elbette yapabilirsiniz. Unutulmaması gereken ise; O istediği kadar huzursuzluk yapsın, esas olan kendinizdir. Önemli olan hareketleriniz, sözleriniz ve davranışlarınızla kullandığınız vücut diliniz ve ses tonunuzdur. Bu şekilde size atılan okların hedefi olmaktan çıkabilirsiniz. Karşımızdaki kişi ne yaparsa yapsın durum sizi etkilemez hale gelirsiniz.
Şimdi diyeceksiniz, Bunu yapabilmek kolay mı? Haklısınız hiç kolay değil. Fakat Şöyle bir film düşünüm; kocanız geliyor ve başlıyor bağırmaya, Şimdi dışarıdan bakalım ve olayı film seyreder gibi izleyelim. ”Bağıran mı kabahatli yoksa, bağırtan mı?” Diyeceksiniz ki “Ben ne yaptım ki? Durmadan bağıran kişi o”.
Görünüş olarak evet hiçbir şey yapmadınız, ama gerçekten bir şey yapmadınız mı? Acaba içimizde bizim bile çok fark etmediğimiz korkularımız, nefretlerimiz yada tepkilerimiz bu durumu çağırmış olabilir mi? Ve buna sebep olan duygu yada davranışın değişmesi acaba durumu düzeltir mi? Daha öncede bahsettiğim gibi hayatta hiç kimse kendinden başkasını değiştiremez, siz de eşinizde… Fakat olaylara bakış açınızı, sizin için önemini yada olaylar karşınızdaki duruşunuzu değiştirebilirsiniz. Yani siz kendinizi değiştirdikçe karşıdaki kişi ya değişmek ve istediğiniz yani sizin tepkilerinize göre biri olmak zorundadır yada sizden uzaklaşacaktır. Fakat sonu ne olursa olsun sizin için en mutlu ve kaliteli hayat şartlarını yakalamış olacaksınızdır.
Peki Neler Yapacağız Yada Yapmalıyız?
Öncelikle unutmayın mutlu bir evlilik sizin elinizde. Bunun için şunlara dikkat etmekle Başlayabilirsiniz.
Tatlı Dilli Olun; Elbette eşlerin arasında bazı anlaşmazlıklar olabilir. Ancak önemli olan, kişilerin aynı zamanlarda çok sinirli hareket etmemeleri. Eğer eşiniz sinirli ise siz alttan alın. Bazen haklı olsanız bile yanlış zamanda söylenmiş bir sözle haksız taraf oluverirsiniz. Haklı olsanız bile ortamın sakinleşmesini bekleyin. Hem böylece istediklerinizi yaptırma şansınız da artacaktır. Unutmayın ki ”Tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkartır”
Birbirinizle Yüksek Sesle Tartışmaya Girmeyin; Bir tartışma esnasında o sesini yükseltti diye siz de sakın bağırmaya başlamayın. Bağırmak hiçbir şeyi çözmeyecektir. Hiçbir koşulda, eşinize karşı sesinizi yükseltmeyin. Sevgiden önce aranızdaki saygıyı koruyabilirseniz, uzun yıllar süren mutlu bir evliliğiniz olur.
Eleştirileriniz Yumuşak Olsun; Tabii ki eşinizin birtakım hareketlerini beğenmeyebilirsiniz. Bu konudaki düşüncelerinizi dile getirmekte de özgürsünüz. Ancak önemli olan, bunu nasıl yaptığınızdır. ”Şu hareketinden nefret ediyorum” yerine, ”Hayatım bence böyle davranmak sana hiç yakışmıyor” diyebilirsiniz.
Güç Savaşlarına Girmeyin; Eğer tartışmayı mutlaka birinin kazanması gerekiyorsa, bırakın eşiniz kazansın. Aşkın bir güç yada iktidar savaşı olmadığını bilerek hareket edin. Evlilik bu durumu daha da hassaslaştırır. Tartışmayı kimin kazandığı ya da kaybettiği ne kadar önemli sizin için?
Geçmişi Tekrar Tekrar Masaya Yatırmaktan Vazgeçin; Hiçbir zaman geçmişte yapılan hataları eşinize hatırlatmayın. Bir tartışmada, birdenbire konuyla ilgili ya da ilgisiz, eşinizin eskiden yaptığı bir hatayı gündeme taşımayın.
Eşinizi İhmal etmeyin; Birbirinizden farklı hayatlarınız olabilir, eşiniz maça giderken siz de eski kız arkadaşlarınızla dışarı çıkabilirsiniz. Ama bir plan yaparken eşinizin fikrini almıyorsanız, yanlış yoldasınız. Eşinizi her şeyden önde tutmalısınız.
Yatağınıza Girmeden Muhakkak Barışın, Küs Yatmayın; Şiddetli bir kavga etmiş olsanız da yatak odanıza, dolayısıyla yatağa asla dargın girmeyin. Yatmadan önce mutlaka tüm sorunlarınızı halledin. Yatak odanız, sizin için özel bir dünya. O odaya sorunlarınızı taşımayın.
Eşinize İltifat Edin; Gün içinde en azından bir kere hayat arkadaşınıza güzel bir söz söyleyin. Onun için önemli olan sizin ne düşündüğünüzdür. Özür dilemeyi bilin Eğer yanlış bir şey yaptıysanız, bunu itiraf edin ve özür dileyin. Ancak tabii ki bunu alışkanlık haline getirmeyin. “Nasılsa özür diliyorum, konu kapanıyor” diye düşünmeyin.
Olumsuzlukları Çağıran Korkularınızdan Kurtulun; Olumsuz düşünmek olumsuzluklarını hayatınıza çeker, genelde kişiler evliliğinde başlarına gelmesinden korktuğu şeyleri tecrübe ederler. Korkularınızla yüzleşip vedalaşın.
Hayatta çözümü olmayan bir şey yoktur. Siz yeter ki sorunun değil çözümün bir parçası olmayı deneyimleyin.
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Eşinizle Aranızdaki Her Şeyi Ailenize Anlatmayın
EŞİNİZLE ARANIZDAKİ HER ŞEYİ AİLENİZE ANLATMAYIN
Eşler arasındaki sıkıntılar ne kadar ailelere yansıtılmalı?, Aileye yansıtmak sorunu arttırır mı? yoksa Çözümü kolaylaştırır mı?… Eşlerin sorunlar yaşadıklarında bunu kendi ailelerine yansıtmalarını sıklıkla görüyoruz. Hatta konu artık sadece eşler arasında değil, aileler arası bir sorun haline yada çözülmesi gereken bir mesele halini alabiliyor. Aslında hep duyduğumuz bir söz var sanırım burada çok yerinde olacak; ”Kol kırılır yel içinde kalır”. Yani bazı şeyler sadece iki kişiyi ilgilendiren ve yeri geldiğinde bir sır gibi saklanması gereken olaylardır.
Belki ailenizle aranız çok iyi ve hayatınızda bir çok konuyu paylaşabiliyor olabilirsiniz. Hatta her ne kadar yetişkin olsanız bile küçüklüğünüzden beri ne zaman başınız sıkışsa, güvenli bir liman arasanız onların kanatları altına girmeyi bir alışkanlık haline getirmiş olabilirsiniz. tecrübelerinden yararlanmayı, bir çok konuda fikirlerini alarak yaptığınız işlerde daha huzurlu ve kendinize gösterilen şefkatle kendinizi daha da güvende hissetmeniz de çok doğaldır. Fakat bu hayatta aileniz ile paylaşmamanız gereken tek şey belki de eşinizle yaşadığınız problemlerdir.
Neden Ailemle Eşimle Aramdaki Sorunları Paylaşmamalıyım
Şöyle düşünelim; Ailenize eşinizle yaşadığınız bir problemi ağlayarak, üzüntülü bir şekilde aktarıyorsunuz bu durumda sizce aile problemler karşısında objektif kalabilir mi? yada yansız, yargılayıcı olmadan size akıl vermesi ve hatta sizi sadece dinlemesini bekleyebilir misiniz? Siz kaç yaşınıza gelmiş olursanız olun, ailenizin biricik, bir tane kızısınızdır/oğlusunuzdur. Ne kadar büyüyüp bir yetişkinde olsanız onlar halen sizin üzüntülerinizle dertlenir ve tabi ki bu yaşadıklarınıza kayıtsız kalmaları mümkün değildir. Kayıtsız kalmadığı gibi kendi çocuğunu üzen kişi onun eşi de olsa, bu olayları tepki vermeden, sinirlenmeden dinlemeleri çok zordur.
Her ne kadar iyiliğimizi de isteseler, bizi korumak amacında da olsalar, objektif olmayan tutumlar özellikle yaşadığımız sorun nedeniyle, içinde bulunduğumuz duygusal süreçte zarar verici olabilir ve bu daha büyük sorunlar oluşturabilir. İki kişiye bırakılsa çözülecek bir sorun içinden çıkılmaz bir hal alabilir maalesef.
Ailenize gidip “eşim bana şunları yaptı” dediğinizi düşünelim. Tabi bu aktarımlarda yaşadığınız olayları, haklı olduğunu düşündüğünüz için, kendi penceresinden tek taraflı ve yanlı olarak anlatmamanız mümkün değildir. Zaten ailelerde karşınızda üzgün olarak gördükleri evlatlarının anlattıklarının arkasını sorgulamaz; bu noktaya gelene kadar olan olaylar, eşinizin neden bu şekilde davrandığı aileniz için hiç önemli değildir. Onlar için sonuç önemlidir ve nihayetinde gelinleri ya da damatları, çocuklarına bu şekilde davranmış veya üzecek sözü söylemiştir. Fakat olaya biraz daha derin bakıldığında; sözün bir cümle gerisinde, siz eşinizin damarına basacak bir şey söylemiş ve onu kışkırtmış olabilirsiniz. Ya da hareketlerinizle eşinizi çileden çıkartmış ve istemeden sizi kırmasına sebebiyet vermiş olabilirsiniz. Hatta onun hareketi, tamamen kendini savunmadan kaynaklanmış bile olabilir. Ama aileler genelde sizin onlara aktardığımız, eşinizin tek başına kabahatli olduğunu kanıtlayan son harekete ve son cümleye takılırlar. Ve bunun üzerinden mahkeme salonuna gitmeden daha mahkemeler kurulur, anne baba birer savcı hakim oluverir ve aslında çözümü belki de çok kolay olan bu ilişkiyi orada çok rahat o sinirle bitirebilirler.
Hiç Bir Aile Çocuğunun Yuvası Yıkılsın İstemez
Tabi ki hiçbir aile, çocuğunun yuvasının yıkılmasını, hele pire için yorgan yakmasını hiç istemezler. o sinir hali geçip, koruma güdüsüyle ilk tepkiler verilse bile, bir süre sonra sakinleşen aileler hayat tecrübeleri ile aklıselimliği ele alır ve yapıcı davranmaya çalışırlar. Burada en azından birçok aile demeliyim, çünkü bir hareket ya da tek cümle yüzünden çocuğunu istemediği halde eşinden ayırmaya zorlayan çok aile de gördüm maalesef. Bu ailelerde aslında artık çocuklarının derdini bırakıp kendi egolarını tatmin etmek isteyen ve doğrularını benimsetmeye çalışan aileler oluyor. Çocuğuna sevgisinden ziyade ”Benim çocuğuma bunu nasıl yapar” düşüncesiyle adımlar atmaya çocuğunu zorlayıp istenmeyen boşanmalara sebep olabiliyorlar.
Sakinleşince Eşler Birbirini Kolay Affeder
Büyük bir ihtimalle, artık bu bardağın taşma noktası değilse, siz sakinleşir ve eşinizle barışmaya karar verirsiniz. Çektiğiniz üzüntüden sonra barışmanın heyecanı ve tazelenmesiyle, eşinizi çoktan affetmişsinizdir. Hoş zaten sakin sakin düşününce, siz de hatalarınızın farkına varıp, bende ”Çok sinirlendirmişim, çok üstüne gitmişim” çok büyük bir ihtimaldir. Belki de o anda o sinirle sizin de ettiğiniz lafın yenilir yutulur tarafı yoktur ve nereye gideceğini ettiğiniz lafın farkında olmayıp sizde eşinize çok zarar vermiş olabilirsiniz. Netice itibariyle bunun için yuva mı yıkılır?demiş; Siz onu affetmişsinizdir, o da sizi. Artık her şey yolundadır. İki eş için arada bir sorun kalmamıştır. Peki ya aileler için sorun bitmiş midir?
Aileler Gelinini/ Damadını Asla Affetmezler
Anne baba konuyu affetmiş gibi, görünse de asla affetmezler. Hiçbir anne baba, çocuğunun üzülmesine kıyamaz ve çocuğunu üzen insan onun eşi bile olsa, affetmez. Belki çocuğunun hatırına, ya da çocuğunun hayatında ek bir sorun çıkartmamak adına susar veya durumdan habersizmiş ya da olayı unutmuş gibi davranır. Ama bu olay hep akıllarında kalacaktır ve su yüzüne çıkamasa da en azından duydukları saygı ve sevgi azalacaktır. Bu da bir şekilde davranışlarına yansıyacak, sizin ve eşinizin üzerinde yeni bir sorun bulutu olarak zaman zaman gölgesi üzerinize vuracaktır.
Sonuç olarak; Eşler birbirleri arasında yakınlaşmalar ve jestler olduğunda, özelliklede o sinir halinin kalkması ile, sorunu çözebilirler. Fakat ailelerin şahit olduğu yada duyurulduğu sorunlar, hem ömür boyu size hatırlatılabilir, hem de siz unutsanız da onlar içinde yaşamaya devam eder ve gelini/damadı artık gözlerinde eskisi gibi hiç olmaz. Şu güzel sözü hayatınıza geçirmekte fayda vardır.”Kol kırılır, yel içinde kalır.”
Sevgiyle Kalın…
Sevinç Karakaya
Kayınvalidem Yatak Odamızda
KAYIN VALİDEM YATAK ODAMIZDA
Soru; 13 yıllık bir evliliğe sahibim. Eşimin babası öldükten sonra annesi yalnız kaldığı için bizimle yaşamaya başladı. Aslına bakarsanız, İlk başlarda bizimle kalmasına karşı değildim fakat artık rahatsız olmaya başladım. Çünkü evin içinde sürekli dolaşıyor, gece yarısı odamıza girip oğlunun üstünü örtmeye çalışıyor ve bunun gibi rahatsız edici pek çok davranışta bulunuyor. Yani neredeyse aramıza girip bizimle yatamadığı kaldı. Eşime rahatsızlığımı söylediğimde ”Annem yaşlı kadın idare et” diyor. O gelecek diye diken üstünde yatıyorum, eşime bile sarılamaz oldum. Eşime yüklenip aramızı da bozmak istemiyorum. Lütfen bu konuda yardımcı olun…
Lale/ İzmir
Cevap; Kimsesiz kalan aile büyüklerinin çocuklarının yanında kalması çok sık görülen bir durumdur. Çok kaliteli bakım evleri olmasına rağmen, bu durum bir terk edilmişlik ve kimsesizlik gibi göründüğü için yaşlı anne ve babalar buraları pek tercih etmez. Bunun yerine çocuklarıyla birlikte olmak isterler. Eşinizin annesi, ölen kocasının yarattığı boşluğu oğlu ile doldurmak isteyebilir ve tüm ilgisini ona yöneltebilir. Ancak burada evlilikteki bazı sınırların ihlal edilmemesi gerekir. Evliliğin önemli unsurlarından biri cinselliktir ve cinsellik mahremiyet olmadan mutluluk vermez. Bu nedenle çat kapı yatak odasına girilen bir çiftin sağlıklı ve mutlu bir cinsel hayatı olamaz. Bu durum bütün ilişkinizi olumsuz etkileyebilir ve sizi geri dönüşsüz zor bir yola sokabilir. Burada kayın validenizi uyarmak eşinize düşüyor. Eşiniz annesini kırmadan, onun anlayabileceği bir dilde yatak odasının yalnızca size ait olduğunu, oraya sizin izniniz olmadan girmemesi gerektiğini söyleyebilir. Ayrıca eşinizle baş başa kısa bir hafta sonu kaçamağı yapmanız, aranızın yeniden ısınmasına yardımcı olabilir.
Nişanlımın Cimriliği Beni Kendinden Soğuttu
NİŞANLIMIN CİMRİLİĞİ BENİ KENDİNDEN SOĞUTTU
SORU;
İki yıldır nişan olduğum kişi ile evlenme hazırlığı yapıyoruz. Onu tanıdıkça ve ne kadar cimri olduğunu gördükçe, ondan soğumaya başladım ve neredeyse evlenmekten vazgeçme noktasına geldim. O kadar ki pahalı diye doğru dürüst kaliteli bir yere gidip oturamıyor ve bir şeyler yiyip içemiyoruz. Daha şimdiden harcadığım her kuruşun hesabını soruyor. Onun bu davranışları beni kendinden iyice soğuttu ve korkutuyor beni bu durumu. O kadar soğudum ki beraberliği düşünmek bir yana dokunmak bile istemiyorum. Bu durumda ne yapmalıyım?
Emine/Konya
CEVAP;
Kadınlara bir erkekte en fazla rahatsız oldukları şeyler sorulduğunda en başta ”cimrilik” gelmekte. Bazı kadınlar bunu erkeğin cinsel yetersizliğinden bile önemli görebiliyor. Cimrilik, maddi açıdan yeterli olup olmamakla ilgili bir durum değildir. Son derece varlıklı cimriler olabildiği gibi sınırlı kaynaklarını cömertçe kullanan insanlar da vardır. Bu kişilik özellikleriyle ve kişinin geçmiş yaşantılarıyla ilgili bir durumdur. Hal böyle olunca, sizin de nişanlınızla ilgili bazı kaygılar duymanız, ona karşı duygusal ve tensel yakınlaşma arzunuzun azalması çok normal görünüyor. Nişanlınız kısıtlı gelirini idareli kullanmaya çalışan tutumlu biri mi yoksa davranış bozukluğu gösterecek düzeyde bir cimri mi bunu iyi ayırt etmelisiniz. Çünkü kişilik özellikleri kolay kolay değiştirilemez. Burada önemli olan, onu bu şekilde kabul edip edemeyeceğiniz. Daha sonradan pişman olmamak adına iyi düşünmenizi tavsiye ederim. Nasıl olsa düzelir diye acele karar vermeyin. Sizin için harcamalarınız önemliyse hayat boyu buna ket vuracak biri ile yaşamanız hiç kolay olmayacaktır.
Evlilik Kararımda Net Değilim
EVLİLİK KARARIMDA NET DEĞİLİM
Soru:
Merhabalar Düğünüme iki ay kaldı ve eşim olacak kişi hakkında büyük endişelerim var. nişanlılığımız boyunca devamlı kavga ettik.Ona göre ben kıskanç, sorunlu, kavga etmekten zevk alan biriyim. Her olaydan sonra konuşmaktan kaçtığı için sorunlarımız hiç bitmiyor. Benden bazı şeyleri saklamaya da başladı. Gizli gizli arkadaşlarıyla buluşuyor ve bana haber vermiyor. Bu yalanlarını yakaladığım zaman da kaçıyor. Bu insanın benim için doğru insan olup olmadığını bilmiyorum, sizce ne yapmalıyım?
sevda/Bursa
Cevap:
Evlilik öncesi süreçte çiftin birbirleri hakkında karar vermesi gereken birçok konu vardır. Bunlar; çatışma çözme yöntemleri, iletişim kurma biçimleri, evlilikle ilgili beklentileri, aile ve arkadaş ilişkileri, para yönetimi cinsel uyum ve benzeri meselelerdir. Bu alanlar kişinin olabildiğince savunmasız olduğu alanlardır. İki ay sonra evleneceğinizi söylediğiniz kişiyle aranızda büyük sorunlar olduğunu söylüyorsunuz. Nişanlınızın mevcut sorunları çözme yoluna gitmemesi sorunların büyümesiyle orantılı olabilir. Sorun çözme yönteminin uygulanabilmesi için her iki tarafın da empati yapması ve olaylara bakış açısını değiştirmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, çatışmayı çözmenin kuralı uyumlu olmaktır. Çiftlerin yaptığı bir diğer hata da yanlışlarını diğerini suçlayarak örtbas etmeye çalışmalarıdır. Sizin ilişkinizde de görünen kaçma eylemi örtbas etmenin ve iletişimsizliğin bir sonucu olabilir. Nişanlınıza ne istediğini sormalısınız. Daha sonra da siz ne istediğinizi belirlemeli ortak bir nokta da buluşmayı denemelisiniz. Aksi takdirde, evliliğe başlamak için aceleci davranmak yanlış bir seçim yapmanıza neden olabilir. Gerekirse evlilik öncesi yardım almanızı tavsiye ederim.
İlişkilerde Huzur Bırakmayan 4 İnanış
İLİŞKİLERDE HUZUR BIRAKMAYAN 4 İNANIŞ
İlişkiler deyince özellikle de duygusal ilişkiler, hemen hemen herkes; daha sağlıklı ilişki için neler yapmalıyım, ilişkimdeki aksaklıkları yada iletişim sorunlarını nasıl ortadan kaldırabilir diye çareler aramaktadır. Bir ilişki koçu olarak sık sık, aşkın ve ilişkilerin nasıl olması gerektiği ile ilgili mesajlar alıyorum. Ve bunlar arasında şöyle bir değerlendirme yaptığımda görmüş olduğum ilişki hatalarından, yanlış inanışlara bağlı, ve ilişkilerinizde özellikle de evliliklerde huzuru kaçıran, 4 tanesini sizler ile paylaşmak istedim.
Evlilikler aşk ve sevgi üzerine kurulmuştur. Öncelikle Aşk nedir ? diye düşündüğümüzde… Aşk tutkudur, sevgidir. Sevdiğin için kendinden geçmedir, Çoğu zaman özlemdir hasrettir aşk. Nerelere konu olmadı ki değil mi? Sayısız şiir, film ve şarkının konusu olan duygudur aşk. Ve her kesin ortak derdi aşkı ve ilişkileri anlayabilmek. Fakat bu kadar çabaya rağmen maalesef; Tam manası ile anlayamadığımız duygudur aşk ve onun yansıttığı ilişkiler.
İlişkilerde Huzur Bırakmayan 4 İnanış
Aşkın ve ilişkilerin nasıl olması gerektiği ile ilgili birçok yanlış bilinen doğrular vardır. Çoğu yanlış olan bu doğrular evliliğinize ya da ilişkinize zarar verebilir. İşte size Bunların dördü…
1. Kafanızdaki Mükemmel Eşten Vazgeçin;
Unutulmaması gereken hiç kimse mükemmel değildir. Sizde mükemmel değilsiniz. Maalesef zaman zaman kişiler hayal dünyasında yaşayabilirler. Fakat yapmamanız gereken, eşinizi bu hayalinizde yaşayan kişiyle karşılaştırmaktır. Son zamanlarda izlenilen diziler, takip edilen sosyal medya, kişilerin hayalinde kendi eşinin özelliklerinin dışında, bambaşka beklentiler içine girmesine neden olabiliyor ve ciddi hayal kırıklıklarına uğrayabiliyorlar. Sonuç olarak da eşinizin yanlış kişi olduğuna inanıp, hiç emek harcamadan ilişkiyi sonlandırmak büyük bir ihtimal haline geliyor. Aslında ihtiyacınız olan mükemmel bir eş değil, iyi bir eştir. Eşinizde mutlaka olmasını istediğiniz en önemli özellikleri bulduktan sonra, geri kalanı anlaşmaya çalışmak en doğru izlenecek yoldur. Sizinle hayatı paylaşan ve size sevgisini sunan biri varken gereksiz mükemmelliğin peşinde koşarak ilişkinizi yıpratmayın.
2. Sizi Tamamlamasını Beklemekten Vazgeçin
En büyük yapılan hatalardan ve yine bize yıllardır, öğretilen bir yanlış söylem yada yanlış anlaşılan diyelim; ”Bir elmanın yarısı” yada ”Beni tamamlayacak diğer yarım” cümlelerini hayatımıza geçirmeye çalışmak ve hep bizi tamamlayacak eş beklentisidir. Oysaki önemli olan sizin eksikliklerinizi tamamlama yada eksik kalan yanınızın sorumluluğunu başkasına yükleme değildir mesele… Asıl çözüm ”Önce tam biri olmaktır” . Gerçek şu ki kendi içinde kendi ile doyum halinde olmayan, kendinden memnuniyetsiz birini kimse tamamlayamaz. O yüzden önce siz tam olmayı deneyin. O zaman göreceksiniz, eşinizde istediğiniz gibi tam olacaktır. Sevgili Bülent Gardiyanoğlu’nun dediği gibi; ”İki Tam Bir Tek Olun”
İlişki sizi tamamlamasını istediğiniz mükemmel kişiyi bulmaktan ibaret değil, önemli olan birbirinizi tanımak ve birbirinizden bir şeyler öğrenmektir. Hatta farklı yönlerinizle birbirinize destek olmak. Ama bir tamamlayıcı aramak değildir.
3. Zor Aşk Gerçektir, Düşüncesinden Vazgeçin;
Yine yıllardır okuduğumuz aşk hikayeleri var değil mi? Mecnun Leyla’sı için dağ bayır gezmiş, Kerem Aslı için dağları delmiş, Ferhat ile Şirin, Yusuf ile Züleyha ve daha niceleri. Ortak olan nokta ise; Gerçek aşk o kadar güçlüdür ki, önünüze çıkan her engeli ve zorluğu kolayca aşabilirsiniz ya da aşmalıdır. Evet pek çoğumuza göre gerçek aşk zor olmalıdır imkansız olmalıdır ve aşık bunları kolayca aşmalıdır. Kişiler bundan sebep herhangi bir zorluk ya da çatışma yaşadıklarında, ilişkilerinde problem aramaya başlayıp, birbirlerine olan sevgilerini sorguluyorlar.
Olayı zorlaştırmaya ve yeni destanlar yazma çabasına gerek yok. Her zaman aşk zor değildir. Zor olmalı diye bir kuralda yok. Aslına bakarsanız bir ilişkinin yada aşkın gerçek olduğunu anlamak istiyorsanız, sevgi ile yaratılan kainata bakın . Orada hiç bir şey zoraki değil, hiçbir şey için ekstra çaba harcanmıyor, ne güneş doğmakta zorlanıyor, ne gece ay onun yerine geçmekte, ne dünya dönmekte zorlanıyor, ne mevsimler değişmekte, yani gerçek olan hiçbir yaratılan şey akışını sürdürmekte zorluk çekmiyor. O zaman gerçek aşk da kişileri zorlamamalı, depresyonlar, afakanlar yaratmamalı. Huzur vermeli ve çok doğal olarak akışına devam etmeli.
4. Aşk Bitebilir, Fakat sevgiyi Kovalamaktan Vazgeçmeyin;
Özellikle evliliğin cicim ayları bitince, o pembemsi buğulu görüntüsünden uzaklaşıp dünyayı daha net görmeye başlar çiftler. Oysa düşünülen hep hayal edilen; Aşk sonsuza kadar tutkulu ve heyecanlı bir şekilde devam edecek ve midenizde her zaman kelebekler uçuşacak. Evet İlk aşık olduğumuzda hissettiğimiz heyecanın bir ömür boyu süreceğini düşünüyoruz. Ama ilk yıldan sonra bu duygular körelmeye başlamaktadır. Bura da bir sorun yok. Asıl sorun; bu inanışa sahip kişiler, heyecanları bittiğinde aşık oldukları kişinin doğru kişi olmadığını ve aşkında gerçek aşk olmadığını düşünüyorlar. Bu doğru değildir. Aslında, ilk heyecanlar azalmaya başladıktan sonra ilişkiniz güçlenmeye başlıyor diyebiliriz. Birbirinizi yakından tanıyıp, iyi kötü yanlarınızı bilip, ilişkinizi bu temeller üzerinde sürdürüyorsunuz. Artık o aşkın geçici heyecanı yerini, kalıcı bir daim bir sevgiye ve huzura bırakır. Fakat aşk bitti diye dövünürken bu huzuru yakalayamaz ve sevginin ardından maalesef bakabilirsiniz. Size tavsiyem gereksiz, sorgulamalarla, aşka ne oldu diye söylenmelerle değil sevginizin ve sevildiğinizin fakına vararak sevginize sahip çıkmanızdır.
Daha Sağlıklı Ve Dingin İlişkiler Dilerim…
Sevgiyle Kalın…
Devamı
Çocuk Yapmak, Evliliği Kurtarmaya Yeter Mi?
ÇOCUK YAPMAK, EVLİLİĞİ KURTARMAYA YETER Mİ?
Son zamanlarda sıkça rastladığım bir soru üzerinden gitmek istiyorum bugün. ”Çocuk yapsam, evliliğim kurtulur mu” yada ”kocam iyi bir koca değil ama iyi bir baba, hamile olursam çocuğum için o dönemde bana da iyi davranır”. Lütfen kendi kendimizi kandırmayalım. Evet sağlıklı bir ilişkide çocuk o ilişkiyi güçlendirir, durağanlıktan uzaklaştırır, renk katar. Fakat sorunlar içinde çırpınan bir ilişkide çocuk doğurmak ilişkiye renk katmak yerine, ilişkiyi içinden çıkmaz bir hale dönüştürür. Hatta genelde kişilerin ilk çocuklarında değil de ikinci çocuklarında görülen evliliklerini kurtarmak için yapılan çocuk belki evliliği kurtarmaz ama kesinlikle o evlilikten çocuğu kurtarmak gerekebilir. Maalesef bayanların yaptığı bu en büyük hatalardan biri olan eşini kendine bağlamaya veya eve bağlamaya yönelik yapılan hata ilişkilerini kurtarmadığı gibi anne babanın bir arada olmadığı olsa bile sorunlu ailelerde yaşayan çocuk sayısını attırıyor. Kişiler ilişkilerinde mutlu olmadıkları gibi, çocuklarını da mutsuz bir ailede yetişmeye itiyor.
Sorunlu Evlilikte Çocuk; Eşleri Yakınlaştırmaz, Uzaklaştırır
Aslına bakarsanız günden güne bilinçlenildiği ve mutlu yuvalarda yetişen çocukların daha sağlıklı birer yetişkin olduklarını anlayan çiftler ya aile huzuruna dikkat ediyor yada sorunlu evliliklerine bir de çocuk eklemeyip sorunlarını çözme yoluna gidiyorlar. Fakat ne kadar azalmış olsa da bu durum halen toplumumuzda devam etmektedir. Özellikle kadınlar, eşlerini eve bağlamak ya da ilişkilerinde etkin rol oynamak için evlendikten kısa bir süre sonra çocuk sahibi olmaya çalışıyorlar. Hatta eminim şunu bir çoğunuz sıkça duymuşsunuzdur; ” Çocuk doğurmak evliliği sağlamlaştırır”. Duygusal olarak bir çocuğun eşleri birbirine yakınlaştırdığı düşünülse de aslına bakarsanız bu çok yanlış bir düşüncedir. Gerçek olan şudur ki; sorunlu evliliklerde çocuk yapmak duygusal olarak yakınlaşma sağlamaktan çok, eşlerin birbirlerinden uzaklaşmalarına sebep olmaktadır. Çocuk büyütürken anne ve babanın, çocuğun istediği ilgi ve bakımı, karşılamada beraber sorumluluk alması gereklidir. Sorumluluğu sadece bir tarafın yüklenmesi, yüklenen tarafta kızgınlıklar oluşturur. Bu durumda ilişki daha da düzensizleşir. Farklı boyutta sorunlar yaşanır. Kadınlar genelde çocuk yaparak eşlerine yakınlaştıklarını düşünürken, erkekler böyle bir düşünceye çok da sıcak bakmamaktadır. Kadın çocuğun bakımıyla ilgilenirken eşini daha da ihmal eder. Evet tekrarlamak gerekirse sorunlu bir ilişkide çocuk, duygusal bağı güçlendirmek yerine tam tersine zayıflatmaktadır.
Peki Sorunlu Evliliği Olan Kişiler Çocuk Sahibi Olmamalılar Mı?
Çocuk sorumluluktur. Daha evlilik noktasında eşlerin birbirine olan sorumluluklarını yerine getiremezken başka bir bireyin sorumluluğunu üstlerine alması, evliliğin bile bile baltalanmasından başka bir şey değildir maalesef. Eşlerin her ikisinin de çocuk sahibi olmayı istemesi ve bunu da kendi ilişkilerinde sağlıklı bir gelişim ve iletişim sağladıktan sonra yapmaları en doğru olandır. Eşlerden biri çocuk isteyip, diğeri istemiyorsa bu durumda sorunlar yaşanması doğaldır. Birçok evlilikte çiftler birbirleriyle yaptıkları kavgalarda çocukları hedef olarak kullanmaktadır. Unutmamanız gereken; Mutlu ve sağlıklı çocuklar, eşlerin ikisinin de çocuk istediği, sevgi dolu evliliklerden doğar ve yetişirler. Çocuk sahibi olma kararı birlikte verilmeli ve bu karar verilirken evliliği kurtarma amacına hizmet etmemelidir.
Sağlıklı İlişkilerde Çocuk İlişkiyi Güçlendirir
İlk önce bunun için ”sağlıklı ilişki” nedir? Sağlıklı yürüyen bir ilişkide eşlerin her biri sorumluluk ve sınırlarının farkındadır. Hem birbirlerinin bireysel haklarına saygı gösterirken, hem de birlikteliğin getirdiği sorumlulukları da üzerlerine alırlar. Sağlıklı ilişkide kişiler, kendisiyle barışıktır, isteklerinin neler olduğunu belirlemiştir ve yalnız kalmak onu korkutmaz. Kişiler bireysel olarak mutludurlar. Kendi mutlu olan birey karşısındaki insanı da mutlu eder. İlişkide güven, sevgi, saygı ve paylaşımlar vardır. Eşler ilişkilerini zenginleştirme çabasındadırlar. Birbirlerini kaybetme korkuları olmayan eşler birlikte olmanın keyfini yaşarken, çocuk doğurma fikri de ilişkilerini pekiştirir ve güçlendirir.
Çocuktan Önce Evlilikler Sağlamlaştırırmalıdır
Eşlerin birbirine anlayışlı ve hoşgörülü olmayı öğrenmeleri gerekir. Eşler birbirlerini dinleyebilmeyi ve anlayabilmeyi öğrendiği zaman, araların da uyum ve bütünlük sağlanır. Böyle bir sağlam temel oluştuğunda da, eşler çocuk yapmaya hazır demektir.
Bu bir binanın yapılışı gibi önce sağlam bir temel oluşturmak, sonra da o binayı renklendirmek, canlandırmak gerekiyor. Temel sağlam değilse, bir gün mutlaka yıkılacaktır. Bu yıkımın en azından çevresine vereceği zararı ortadan kaldırmak doğru olandır. Evlilik sallantılar yaşıyor ve eşler birbiri ile iletişim kuramıyorsa, çocuk dünyaya getirmek bu iletişimsizliği pekiştirecek ve sallantıyı artıracaktır. Hatta evlilik binasını yıkıp geçecektir.
Evliliğinizde sallantıda olan yerler varsa ilk önce, evliliğinizi bakıma alın. Sağlamlaştırın ve sağlıklı bireyler yetişeceği huzurlu yuvalara dönüştürün.
Huzurlu sağlıklı ve çocukların mutluluk içinde yetiştiği yuvalar temennisiyle… Sevgiyle Kalın…
İlişkilerinde Kadınların Hataları
İLİŞKİLERİNDE KADINLARIN HATALARI
İnsan ilişkileri başlı başına bir sanattır. İş duygusal ilişkilere gelince o bambaşka bir sanattır. Özellikle günümüzde ayrılıkların, boşanmaların sayısı arttıkça, çıkardığımız sonuç; ilişkileri devam ettirebilmek oldukça zordur. Zamanla ilişkiler, yıpratıcı ve iyice içinden çıkılmaz bir hal alabilir.Özellikle duygusal ilişkiler devam ettirirken tarafların beklentileri birbirinden farklıdır.
Erkekler karşındakine güven duymak isterken, İlgi ve göz ardı edilmemek istiyorlar. Kadınlar ilgisizliğe veya göz ardı edilmeye dayanamadıkları için tepkiler verebiliyor.
Bugün erkeklerden ziyade kadınların ilişkide hangi beklenti yada tepkilerinde aşırıya gidiyorlar, onlar üzerinde duracağız. Genelde kadınlar, ilişkilerinde kendilerini güvensiz hissederler. Bu güvensizliğin verdiği içsel bir tepkiyle, karşılarındakini kaybetme korkusu ile hareket edip, huzursuzluk çıkartabiliyorlar.
Bu huzursuzlukların artması, ilişkide ki gerginlikleri arttırır. Güvensizlikler ilişkiyi kötü yönde etkilediği gibi kişileri de depresif bir ruh haline sürükler. Unutulmaması gereken önemli şeylerden biri ilişkiyi ayakta tutan saç ayaklarından biri güven biri saygı biri de sevgidir. Bunlardaki birinin güçsüzlüğü ilişkiyi sarstığı gibi eksikliği ise ilişkinin yıkımına sebep olur.
Peki İlişkilerdeki bu yıkıma kadınlar nasıl destek verir dersiniz?
Kadınların Şikayeti Erkekleri Bezdiriyor;
Aslına bakarsanız yaradılışın verdiği bir özellik ki, kadınların kullandığı kelime sayısı, erkeklerin hemen hemen iki katıdır. Kadınlar küçük sorunlar hakkında bile saatlerce konuşabilirler. Tabi bu konuşmalar birde, kötü ve negatif ağırlıklı konuşmalar ise, karşınızdaki insanı olumsuz etkiler ve sizden uzaklaştırır. Kimse çevresinde devamlı olumsuz konuşan kişilerle ilişki kurmak istemez. Konu erkekler olunca, sürekli şikayet eden kadınlardan erkekler hoşlanmazlar. Hiçbir şeyden mutlu olmayan kadınlar, erkeklerin hoşlanmadığı kadın tiplerine girmektedir. Özellikle evliliklerde kadınların evlenince, nasıl olsa eşimdir katlanacak diye, sınırı aşması maalesef susan erkeklerin ani patlaması ile sonuçlanmaktadır.
Beklentilerin Dozunun Artması;
Önceden evlilik için, kişilerin pembe hayalleri olurdu. Fakat bu günümüzde, tamamen boyutunu değiştirmiş ve ulaşılmaz sıra dışı haller dahi almaya başlamıştır. İlişkiniz hakkında aşırı beklentilerinizin olması ciddi sorunlara neden olabilir. Çoğu kadının, eşinden beklentileri çok büyüktür. Beklentiler gerçekleşmeyince, kadınlar ilişkileri hakkında şüpheye düşerler ve bu şüphe ile de karşı tarafı olumsuz etkilerler. Size tavsiyem; beklentilerinizi normal boyutlarda tutun, böylelikle hayal kırıklığına uğramazsınız ve ilişkinizi kötü etkilememiş olursunuz.
Gereksiz Fedakarlıklar;
İlişkilerde vericilik ve alıcılık denge halinde olmalıdır. Bir tarafın aşırı verici olması ilişkinin dengelerini bozmaktadır. Her ilişkide iki tarafında fedakarlık yapması gerekir. Ancak dengeli bir şekilde olmalı ki eğer bir taraf daha fazla yapıyorsa ve kendinden ödün vermeye başlamışsa bu ilişkinizi kötü etkileyecektir. Kadınlar ilişkileri için fazlası ile ödün verirler ancak bir yerden sonra kendilerine zarar vermeye başlarlar ve ilişkilerini kopacak noktaya getirebilirler. Fedakarlık yapın ancak kaldıramayacağınız yada temelde kontrolü ele alma güdüsünden yani ”gizli kontrolcülükten” dolayı her işi üstünüze almayın. Evlilik sevgiyi, hayatı ve sorumlulukları paylaşma kurumudur. Ve vericilik alıcılık dengesi muhakkak eşit olması gereken bir kurumdur.
Görünüşe Çok Fazla Takılmak
Kadınlar, erkeklerin fiziksel görüntüden başka bir şeye önem vermediklerini düşünebilirler. Ancak bu tamamen doğru değildir. Erkekler, güzel kadınlardan etkilenebilirler ancak karakterleri de onlar için önemlidir. Sürekli dış görünüşü ile ortaya çıkan kadınlar bir yerden sonra sıkıcı gelmeye başlar, zeki olmasını isterler. O yüzden; dış görünüş elbette önemli ama ortak noktalarınıza odaklanıp eşinizle sohbet konularınızı arttırıp zekanız ve mantığınızla ile de ön planda olmanız oldukça önemlidir.
Daha Huzurlu ve Mutlu bir evlilik temennisiyle …
Sevgiyle Kalın…